amerikan tarihinin ana hatları - A.B.D. BüyükelçiliÄi, Ankara
amerikan tarihinin ana hatları - A.B.D. BüyükelçiliÄi, Ankara
amerikan tarihinin ana hatları - A.B.D. BüyükelçiliÄi, Ankara
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
BÖLÜM V - BATI’YA DOĞRU GENİŞLEME VE BÖLGESEL<br />
ANLAŞMAZLIKLAR<br />
“Batı’ya git genç adam ve ülke ile birlikte büyü.”<br />
John Soule, 1851<br />
Birleşik Devletler’e o güne kadar uluslar ailesinde eşitlik tanınmamış olduğu için, 1812 Savaşı<br />
bir açıdan ikinci bir bağımsızlık savaşıydı. Savaşın sona ermesiyle, genç cumhuriyetin<br />
Devrimden beri karşı karşıya kaldığı pek çok ciddi sıkıntı da ortadan kalkmış oldu. Anayasa<br />
çerçevesindeki ulusal birlik, özgürlük ve düzen arasında bir denge sağladı. Ulusal borçların<br />
düşüklüğü ve keşfedilmeyi bekleyen bir kıta sayesinde, ulusun önünde barış, gönenç ve<br />
toplumsal gelişme olasılıkları belirdi.<br />
BİRLİĞİN KURULMASI<br />
Ticaret ulusal birliği pekiştiriyordu. Savaşın neden olduğu sıkıntılar, pek çok kişiyi, yabancı<br />
rekabete kendi kendilerine karşı koyabilmeleri için Amerikan imalatçılarının korunması<br />
gerektiği konusunda ikna etti. Çok kimse, ekonomik bağımsızlığın en az siyasal bağımsızlık<br />
kadar önemli olduğunu ileri sürüyorlardı. Kongre liderlerinden Kentuckyli Henry Clay ve South<br />
Carolinalı John C.Calhoun, kendi kendine yeterliği teşvik etmek amacıyla bir korumacılık<br />
siyaseti uygulanmasını istediler. Bu çerçevede, Amerikan endüstrisinin gelişmesini sağlamak<br />
için ithalata sınırlamalar getirilecekti.<br />
Gümrük tarifelerini yükseltmenin tam zamanıydı. Vermont ve Ohio çobanları, İngiliz yünü<br />
bolluğuna karşı korunmak istiyorlardı. Kentucky’de pamuk çuvalı yapmak üzere yerli keneviri<br />
dokuma endüstrisi, İskoç çuval endüstrisinin tehdidi altındaydı. Şimdiden bir demir izabe<br />
merkezi olarak zenginleşmiş bulunan Pennsylvania’nın Pittsburgh kenti, İngiliz ve İsveçli<br />
demir ihracatçılarının karşısına çıkmak için can atıyordu. 1816’da kabul edilen gümrük<br />
tarifesi, imalatçıları gerektiği ölçüde himaye edebilecek oranda resimler koymuştu. Ayrıca,<br />
Batılılar da, onları Doğu’daki kentlere ve limanlara bağlayacak bir ulusal yol ve k<strong>ana</strong>l ağı<br />
kurulmasını savunuyorlar ve sınır bölgelerindeki arazinin yerleşime açılmasını<br />
istiyorlardı. Ancak, New England’dan ve Güney’den gelen muhalefet yüzünden, yerel gelişme<br />
çabalarında federal hükümetin de rol oynamasını sağlamakta başarılı olamadılar. Yollar ve<br />
k<strong>ana</strong>llar, 1916 tarihli Federal Anayollar Yasası kabul edilene kadar, eyaletlerin görev alanında<br />
kaldı.<br />
Bu sırada, Yüksek Mahkeme’nin aldığı birkaç karar, federal hükümetin konumunu büyük<br />
ölçüde güçlendirdi. Sadık bir Federalist olan, Virginialı John Marshall, 1801’de yüksek<br />
mahkeme başkanlığına geldi ve 1835’te ölene kadar bu görevde kaldı. Onun başkanlığından<br />
önce zayıf bir kuruluş olan mahkeme, Kongre’yle ve başkanla eşit konumu paylaşan güçlü bir<br />
yargı organına dönüştü. Marshall, birbirini izleyen tarihi kararlarda bir temel ilkeden hiç<br />
şaşmadı: Anayasa’nın egemenliğini korumak.<br />
Marshall, kararlarıyla Anayasa’nın anlamına ve uygulanmasına biçim veren bir dizi Yüksek<br />
Mahkeme üyelerinin ilkiydi. Uzun görev süresi sona erdiğinde, mahkeme yaklaşık 50 <strong>ana</strong>yasal<br />
davada karar vermiş bulunuyordu. Marshall, en ünlü kararlarından birini verdiği Marbury-<br />
Madison (1803) davasında, Yüksek Mahkeme’nin, Kongre ya da eyalet yasama organları<br />
tarafından kabul edilen her yasanın <strong>ana</strong>yasaya uygunluğunu inceleme hakkına tartışılmaz<br />
biçimde kesinlik kazandırdı. Hükümetin saklı Anayasal yetkileri konusunda eskiden beri var<br />
olan soruna ilişkin McCulloch-Maryland (1819) davasında, daha önce Hamilton tarafından<br />
ortaya atılmış bulunan, Anayasa’nın hükümete açıklıkla belirtilenlerin ötesinde zımnen de<br />
yetkiler verdiği yolundaki kuramı kararlı bir biçimde savundu.