Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Nuh Peygamber’in ilk kez uçurduğu barış güvercini<br />
ile Anadolu’da başlayan, dünyanın ilk<br />
yazılı barış andlaşması olan Kadeş andlaşması<br />
ile Anadolu’da tescil edilen ve Yunus Emre’nin<br />
şiirlerinde anlamını bulan barış ve kardeşlik mesajları<br />
umarız çağdaşlığı kimseye bırakmayan<br />
sözüm ona batılı insanlarının aklını başına getirir.<br />
Yunus’ca düşünürsek, böyle bir ayrımı yapmak<br />
bile doğru değil.<br />
Yunus Emre’de<br />
İnsanlık<br />
Düşüncesi<br />
Türk şiir sanatının anıt ozanlarından birisi olarak<br />
Yunus Emre, çağına göre sade Türkçesi ve<br />
herbiri bir zeka ürünü olan şiirleri ile yaşadığı<br />
dönemden günümüze yaklaşık 700 yıl geçmesine<br />
rağmen güncelliğinden ve akıcılığından hiç<br />
bir şey kaybetmemiş olma özelliğini bugün bile<br />
korumaktadır. Türk Edebiyatı var olduğu sürece<br />
de Yunus’un bu özelliği, Türkçe’nin kilometre<br />
taşlarından biri olarak sürgit devam edecektir.<br />
İnsanoğlunun tanrı sevgisi ile bedensel sınırlamalarından<br />
kendisini kurtarmayı başarıp ölümsüzlüğe<br />
ulaşabileceğine, yani kendi bünyesinde<br />
Tanrı mertebesine ulaşıp, kendisini Tanrıdan bir<br />
parça olarak kabul edip, “Ben tanrıyım, Tanrıdan<br />
bir parçayım”, anlamına gelen “Enel<br />
Hak” çağıracağına kalben inanıyordu. Hallac-ı<br />
Mansur’u soluyordu nefes alıp verirken Yunus.<br />
Bir Türkmen köylüsüdür Yunus. Kendi deyimiyle,<br />
miskindir, biçaredir. Olabildiğine alçak gönüllü,<br />
anlayışlı, hırs, kibir tanımayan bir kişiliktir.<br />
Sağduyu sahibi, hikmetli ve özlü sözler söyleyen<br />
ve vatanını, insanını çok yakından gözlemleyip<br />
tanıyan bir Anadolu bilgesidir.<br />
Yaşamının her evresinde çiğ iken pişen ve ham<br />
iken olgunlaşan ve asla dürüstlükten, erdemlilikten<br />
ve imândan ayrılmayan bir halk ulusu, bir<br />
eren, alçakgönüllü bir derviş, ama gerektiğinde<br />
bin bir mucize gerçekleştirerek çevresindeki insanlara<br />
düşünce ve davranışları ile örnek olan<br />
bir veli, bir ermiş kişidir Yunus Emre. Tam bir<br />
can dostudur.<br />
Anadolu erenlerinden Tapduk Emre dergâhında<br />
kapılanmış, orada geçirdiği uzun zaman içinde<br />
içinde yaşadığı çağın her türlü bilgisini edinmiş,<br />
tasavvuf düşüncesini irdeleyerek, onu kendisine<br />
yaşam boyu ilke edinmiştir.<br />
Şeyhi Tapduk Emre’ye canla başla hizmet ederek<br />
ondan feyz almıştır. Şeyhinin kapısında özveri<br />
ile çalışmış, bir lokma bir hırka yaşamış,<br />
kendisini çok iyi yetiştirmiş, gönlünü, insana,<br />
kurda, kuşa açmış, sevgisini her türlü hayvan ve<br />
haşerata, ota, bitkiye ve çiçeğe vermiştir. Gönül<br />
kapılarını Yaradan’a ve yaratılana açmıştır.<br />
Hem de ardına kadar.<br />
Yunus Emre, sabırla ve sebatla, yılmadan yorulmadan<br />
yıllarca çalışarak istediği olgunluğa<br />
erişmeyi başarmıştır.<br />
Kendi deyimiyle “Miskin” Yunus, Tapduk Emre<br />
kapısında denenip, olgunlaştığına kanaat getirildikten<br />
sonra, hocasından el almış ve öğrendiklerini<br />
Anadolu halkına anlatmak üzere bir uçtan<br />
bir uca Anadolu’yu dolaşmış ve etrafındaki<br />
insanlarla adeta bir sevgi çemberi kurmuştur.<br />
İnsanların aralarında hiçbir alanda hiçbir ayrım<br />
gözetmeksizin birlikteliğini savunmuş, aynı kültür<br />
potası içinde erimelerine katkı sağlamıştır.<br />
Bu katkıyı büyük ölçüde yazdığı şiirleri ve dil birliği<br />
sayesinde gerçekleştirmiştir.<br />
Ailesinden aldığı terbiye, hocası Tapduk’tan aldığı<br />
eğitim yardımıyla Yunus, o gün bu gündür<br />
kalbini tüm insanlara açmıştır. İnsanların kalbini<br />
kazanmak isterken yanlış yapmaktan hep çekinmiştir:<br />
Yunus göğsün açıp, dosta giderken<br />
Calabım saklasın, onu hatadan.<br />
Bir gün dolaşırken, bir yerde iki dervişle karşılaşır<br />
Yunus Emre. Akşam yemeği vakti gelir. Dervişlerden<br />
biri dua eder ve hemen mükellef (eksiksiz) bir<br />
sofra kurulur. Yer içerler. Ertesi akşam diğer derviş<br />
dua eder yine mükellef bir sofra kurulur. Ertesi gün<br />
dua etme sırası Yunus’a gelir. Yunus, diğer dervişlere<br />
mahçup olmamak için içten bir tavırla Tanrı’ya<br />
yakarır:<br />
“Tanrım, Dervişler kimin yüzü suyu hürmetine dilekte<br />
bulundularsa, bana da onun yüzü suyu hürmetine<br />
yemek ihsan eyle. Yüzümü kara çıkarma.”<br />
Bu kez bir yerine iki sofra kurulur ve daha mükellef<br />
daha eksiksiz ve lezzetli yemekler gelir. Dervişler,<br />
yer içerler.<br />
Yemek sonrası, aralarında konuşurlar. Dervişler;<br />
Yunus’a, kimin adına dua ettiğini sorarlar. Yunus<br />
önce kendilerinin kimin adına dua ettiklerini<br />
söylemelerini isteyince: