13.06.2015 Views

Temmuz 2007 - Sayı: 135 (5007 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Temmuz 2007 - Sayı: 135 (5007 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Temmuz 2007 - Sayı: 135 (5007 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Şubeden<br />

TÜRKİYE’Yİ VE DÜNYAYI ANLAMAK<br />

Gürkan ERDOĞAN<br />

İMO İzmir Şubesi Şube Sekreter Yardımcısı<br />

gurkan.erdogan@imoizmir.org.tr<br />

Ülke olarak siyasallaştığımız, siyaset üzerine<br />

kafa yorduğumuz zor bir dönemden geçmekteyiz.<br />

Ülkemizde ve Dünya'da söz sahibi olan güç<br />

odakları arasındaki ilişkiler ve çelişkiler ortamı<br />

siyasallaştıran asıl neden olarak önümüzde<br />

duruyor. Ayrıca bu siyasallaşmanın rengini biraz<br />

daha koyulaştıran bir seçim sürecinin hemen<br />

öncesindeyiz. İçinde bulunduğumuz bu dönemi<br />

'anlamak', doğru tercihlerde bulunabilmemiz için<br />

çok önemli bir gündem maddemiz olmaktadır.<br />

Ünlü bir söz vardır; 'Elinde çekiç olan her şeyi çivi<br />

olarak görür'. Biz de elimizde bir tek çekiç ile<br />

kalmamamız için değerlendirmelerimizi bilimsel<br />

metotlar ile yapmamız gerektiğini<br />

düşünmekteyim. Bu yazımdaki temel amacım da;<br />

günümüzde toplumumuzda meydana gelen<br />

gelişmeleri değerlendirirken elimizde, gerçekten<br />

bilimsel kavramların, sosyoloji biliminin temel<br />

kavramlarının, olması doğrultusunda olacaktır.<br />

Bugün hepimizin bildiği üzere toplumların<br />

yaşayışları ve gelişimleri bir takım bilimsel<br />

metotlarla izah edilebilmekte ve<br />

öngörülebilmektedir. Nasıl bir 'evrim kuramı'<br />

canlıların biyolojik süreçlerini bir takım bilimsel<br />

ilkelere bağlı olarak açıklıyorsa sosyoloji bilimi de<br />

toplumların sosyal yaşantılarını bir takım<br />

kavramlar ile açıklayabilmektedir. Örneğin<br />

'emperyalizm, kapitalizm, burjuvazi ve feodalizm<br />

vb' kavramlar toplumların sosyal-siyasi yaşantısını<br />

açıklamada kullanılan anahtar kavramlardır.<br />

Sosyoloji biliminin bu kavramlarını hiç<br />

kullanmadan çeşitli değerlendirmeler yapabiliriz.<br />

Ama bu değerlendirmeler bu şekilde yapıldığı<br />

sürece bilimsel olmaktan çıkarak propaganda<br />

amaçlı bir içerik alır.<br />

Yapacağımız bilimsel olmayan bir<br />

değerlendirme sonunda, ülkemizde farklı<br />

kesimlerden çevrelerin yaptığı gibi, yaşananları<br />

laik-anti laik çatışması gibi görebiliriz. Doğal olarak<br />

laiklik veya aydınlamacılık baskın karakteri olan<br />

çevrelerden bu kadar imam-hatip lisesi<br />

açılmasında nasıl bir payları olduklarını, zorunlu<br />

din dersini neden getirdiklerini, tarikatların önünü<br />

yıllarca neden açtıklarını, ülkemizin doğusundaki<br />

aşiretler ve şeyhler ile yapılan anlaşmalarla nasıl<br />

her seçimi idare ettiklerini açıklamalarını<br />

beklememiz gerekir. Eğer bir siyasi çevrenin baskın<br />

karakteri laiklik ve aydınlanmacılık ise nasıl böyle<br />

bir görüntü verdiğini bize açıklamalıdır.<br />

Tersini düşünelim bize kendini dindar ve<br />

muhafazakâr olarak tanıtan kesimlere bakalım. Bu<br />

çevreler eğer dindarlarsa bize; İsrail-Türkiye<br />

dostluk grubunu parlamentoda neden<br />

kurduklarını, memleketindeki gelir getiren<br />

kuruluşları ve arazileri kendi dininden olmayan<br />

insanlara nasıl bu kadar rahatlıkla satabildiklerini,<br />

1 Mart tezkeresi ile birlikte kendi din kardeşlerine<br />

ait bir ülkenin işgaline ortak olmaya neden bu<br />

kadar hevesli olduklarını açıklamalarını<br />

beklememiz gerekmez mi?<br />

Kendi halkına dini eğitimi ve dindar yaşamı<br />

öneren emperyalistlere karşında ise Yahudi ve<br />

Hıristiyan dostu olan dindarlar… Bu görüntüde bir<br />

sorun var dindarlığı baskın öğesi olan bir kesim<br />

böyle bir görüntü veremez.<br />

Son zamanlarda kendilerini yine bir takım farklı<br />

etnik kimlikler ile tanımlayan kesimlerde, Türklük,<br />

Ermenilik ve Kürtlük adına hareket ettiğini<br />

söyleyenlerin de, bu milletlerin hangi kesimlerini<br />

temsil ettiklerini ve neye karşı temsil ettikleri<br />

sorusuna cevap vermeleri gerekmektedir.<br />

Ortadoğu'da ve Balkanlar'da artık her millet ve<br />

mezhebin temsilcileri, kendilerini temsil ettiklerini<br />

ve kültürel hakları için hareket ettiğini<br />

söylemektedir. Artık bu coğrafyalarda ne insan<br />

hakkı kalmıştır ne yaşam hakkı ama herkes kendi<br />

milletinin haklarını canı pahasına korumaktadır.<br />

Yurttaşlık denilen şeyden eser kalmamıştır. 'Nasıl<br />

bir yurttaşlık sorusu' bu çevrelerin gündemine bile<br />

girmemektedir. Ortaçağa geri dönüş böyle bir şey<br />

olsa gerekir.<br />

Olanı biteni anlamak, laikleri, köktendincileri,<br />

Kürtleri, Ermenileri ve Türkleri temsil ettiklerini<br />

söyleyenleri anlayabilmek mümkün müdür?<br />

Ülkemizdeki siyasi kimliklerin hepsi silikleşiyor<br />

belirginsiz hale geliyor. 'Anlamak' için gözlerimizi<br />

12 İMO İzmir Şubesi Bülteni - <strong>Temmuz</strong> <strong>2007</strong> - Sayı: <strong>135</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!