11.07.2015 Views

amerikan edebiyatının ana hatları

amerikan edebiyatının ana hatları

amerikan edebiyatının ana hatları

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

doğmuş ve büyütülmüştü. Çok az resmi eğitim aldı ve gazeteci olarak çalıştı.Genel kabul görmesinden çok önce sıkı bir kölelik karşıtı idi. Whittier“Ichabod” gibi kölelik karşıtı şiirleri sayesinde saygı görür ve şiiri bazenbölgesel gerçekçiliğin erken dönem örnekleri olarak görülür.Whittier’in keskin görüntüleri, basit yapıları ve balada benzeyen tetrametreikili dizeleri Robert Burns’ün sade, kaba dokusuna sahiptir. En iyi eseri olanuzun Snow Bound (Kar Altında) başlıklı şiiri şairin ölmüş olan aile bireylerinive arkadaşlarını çocukluğundan hatırladığı gibi, New England’ın şiddetli karfırtınalarından biri sırasında cayır cayır y<strong>ana</strong>n ateşin etrafında çok canlı birşekilde yeniden canlandırır. Uzun İç Savaş kabusunun ardından gelen bubasit, dini, ve yoğun kişisellik içeren şiir, ölenler için bir ağıt ve şifa veren birilahidir. Dışarıdaki acımasız politik fırtınalara karşın, ruhun sonsuzluğunu,sevginin anılardaki sonsuz gücünü, ve doğanın eksilmeyen güzelliğini ispatlar.Margaret Fuller (1810-1850)Göze çarpan bir denemeci olan Margaret Fuller, Cambridge, Massachusetts’tedoğmuş ve yetişmişti. Para açısından çok zengin olmayan bir ailedengeldiğinden, evde babası tarafından eğitilmişti (kadınların Harvard’a devametmesine izin verilmiyordu) ve klasikler ve modern edebiyatı konusundaharika çocuktu. Özel tutkusu Alman Romantik edebiyatı ve özellikle çevirdiğiGoethe’ydi.Amerika’da tanınan ilk kadın profesyonel gazeteci olan Fuller, etkili kitapeleştirileri, ve kadın mahpuslar ve akıl hastaları gibi sosyal konularla ilgiliraporlar yazdı. Bunlardan bazıları Papers on Literature and Art (Edebiyat veS<strong>ana</strong>t Üzerine Yazılar, 1846) adlı kitabında basıldı. O tarihten bir yıl önce,Woman in the Nineteenth Century (On Dokuzuncu Yüzyılda Kadın) başlıklı enönemli kitabını yazdı. İlk önce bu 1840 ve 1842 yılları arasında editörlüğünüyaptığı transandantal dergide, The Dial’da, çıkmıştı.Fuller’in Woman in the Nineteenth Century ‘si toplumda kadın rolününAmerika’daki ilk örneğidir. Cinsel ayırımcılığın birden fazla gizli nedenini vekötü sonuçlarını incelikle <strong>ana</strong>liz eder ve atılması gereken olumlu adımlarıönerir. Fikirlerinin çoğu şaşırtıcı bir şekilde moderndir. “Kendi ayaklarıüzerinde durma”nın önemini vurgular, bunun kadınlarda olmadığını şöyleaçıklar: “kadınlara kurallarını kendi içinden bulup çıkarmak yerine kendidışından öğrenmek öğretilmiştir. ”Sonuç olarak Fuller, bir feminist olmaktan çok, kendini herkes için yaratıcıinsan özgürlüğü ve gurur hedefine adamış bir eylemci ve reformcudur:. . . Let us be wise and not impede the soul. . . . Let us have one creativeenergy. . . . Let it take what form it will, and let us not bind it by the past toman or woman, black or white.Emily Dickinson (1830-1886)Emily Dickinson bir bakıma kendi dönemi ve yüzyılın başındaki edebi duyarlıkarasında bir bağ olmuştur. Küçük bir Kalvinist köy olan Amherst,Massachusetts’te büyümüş radikal bir bireycidir. Hiçbir zaman evlenmedi,alışılmamış bir hayat sürdü. Yaşamı dışardan bakıldığında olaysızdı ama

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!