You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
konusu. Atasoy’un canlandırdığı Zeynep karakterinin<br />
psikolojik problemlerinin de olması<br />
bu karakteri genellememizi engelliyor. Yani<br />
toplum içinde kadın olmanın zorluklarına bir<br />
de psikolojik problemler ekleniyor. Kendini<br />
hapsettiği hücreden hastalıklı bir aşk sayesinde<br />
çıkan Zeynep bütün korkularına Ali için<br />
savaş açar. Ama seksi yaşadıkları ilk geceden<br />
itibaren Ali ortadan yok olur. Kısacası kadın<br />
en değerli şeyini vermiş ama karşılığında<br />
erkeğin güvenirliğini elde edememiştir.<br />
Kadının topluma duyduğu güvensizliği haklı<br />
çıkaran bir öykü.<br />
Ara<br />
Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği Ara filmi modern<br />
toplumda evli çiftler üzerine söyleyecek<br />
en fazla sözü olan filmdir. Toplumun çeşitli<br />
katmanlarından karakterlerin evliliğin tıkadığı<br />
hayatlarına kirli bir bakış atmalarının hikayesi<br />
özellikle kadın karakterler üzerinden<br />
yürümektedir. Aslında filmde toplumun geneli<br />
tarafından kabul edilen “Kadın istemezse<br />
bir şey olmaz, isterse her şey olur” düsturu<br />
filmin hikayesine yön vermekte. Filmin<br />
başrolünde Selen Uçer, Erdem Akakçe, Betül<br />
Çobanoğlu, Serhat Tutumluer rol almakta.<br />
Bu incelemenin en başında demiştik bu ülkenin<br />
bir bütünlük problemi var diye. İşte<br />
belki kendini en yalnız hisseden grubun filmi<br />
Ara. Entelektüel açılımın mecburi kapanımını<br />
yaşayan şehirli insanlar ve kadınlar var burada.<br />
Selen Uçer filmin sonunda halka açılıyor.<br />
Yüreği acıyla kapanıyor ama halka açılmayı<br />
başarıyor. Kamera da bu açılımın şerefine bütün<br />
filmin geçtiği dairenin penceresinden ilk kez<br />
sokağa çıkıyor. Kadınlar ve hayat üzerine çok<br />
üzücü, etkileyici bir film.<br />
Pandora’nın Kutusu<br />
Yeşim Ustaoğlu sayesinde yönetmeni kadın olan<br />
iki filmimizden biri olan Pandora’nın Kutusu<br />
ayrıcalıklı bir yere oturuyor dosyamızda. Öyle<br />
üç kadın karakter var ki yapımda her biri oyunculuk<br />
denen mesleğin zirvesinde geziniyorlar.<br />
Karadeniz’den İstanbul’a göç etmiş orta direk bir<br />
ailenin üç kardeşi ve Alzheimer olan annelerinin<br />
bize anlatacakları şehirli toplumun insan ilişkileri<br />
açısından hem aile içi ilişkiler açısından hem de<br />
kadın olmanın bu ilişkilerde nerede durduğunu<br />
görmek açısından çok önemli. Karadeniz’in<br />
yemyeşil dağlarında yaşayan çocukları büyüyüp<br />
kendini terk ettikten sonra yalnız yaşamına devam<br />
eden Nusret Hanım bir anda her şeyi kaybeder.<br />
Kendini belirsizliğin içine yürürken bulur<br />
ama bunun farkında bile değildir. Çünkü Alzheimer<br />
belası onu yakalamıştır. Derya Alabora,<br />
Övül Avkıran ve Osman Sonat’ın canlandırdığı<br />
üç kardeş annelerini alır ve İstanbul’a dönerler.<br />
Büyük kardeş Nesrin yalnızlığını oğlunun üstünde<br />
kurduğu baskıyla geçiştirir. Ortanca kız kardeş<br />
Güzin ise bütün kimliğini sevdiği kendini teslim<br />
ettiği erkeğin varlığında kaybeder. Aslında iki<br />
karakter de Türkiye’de modern toplumun içinde<br />
yaşayıp kendileri modernleşememiş kadın figürleridir.<br />
Bir bireyden daha çok kadın olmanın<br />
yanılsamalarını yaşarlar. Bu halleriyle belki de<br />
toplum içinde kadının alması gereken rolün ne<br />
olduğunu bütün açıklığıyla bize gösterirler.