Cinedergi 99
Binder99B
Binder99B
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
CINEKRiTiK<br />
BANU BOZDEMİR<br />
KARGALARIN iZiNDE VE SESiNDE!<br />
n İlk uzun metrajlı filmi İz/Reç filmini<br />
2011 yılında çeken M.Tayfur Aydın ikinci<br />
filmi Siyah Karga ile yine zorlu şartlarda<br />
geçen bir yol filmine imza atmış. 53. Antalya<br />
Film Festivali’nde karşımıza çıkan<br />
ve festivalden en iyi görüntü yönetimi<br />
ödülüyle ayrılan film birkaç toplumsal<br />
bileşeni birarada toplamaya çalışıyor.<br />
Fransa’da başlayan, Türkiye’de devam<br />
eden ve İran’da sonlanan hikaye gurbet, hasret<br />
temalarına parmak basarken asıl yurdunda,<br />
kendi topraklarında bile yurtsuz hissetme<br />
temasının altını acı bir<br />
anmayla çiziyor. 28 Aralık<br />
2011’de yaşanan Roboski<br />
katliamına ilişkin<br />
detaylar katırcılar ve<br />
onların yaşadıkları zorluklar<br />
üzerinden hikayeye<br />
dahi oluyor. Filmin birincil<br />
duygusu sınıra ulaşma<br />
ama bu kez katırların<br />
sırtında yük taşıyanların<br />
hikayesi değil, İran’a<br />
hasta babasına ulaşmaya<br />
çalışan Sara’nın çabası<br />
anlatılıyor.<br />
Filmden anlıyoruz ki<br />
İran yönetimi oyuncu olan Sara’ya karşı hiç<br />
hoşgörülü değil, hatta ülkeye girişi yasaklı. O<br />
da yasadışı yollardan Hakkari üzerinden ülkeye<br />
giriş yapmaya çalışıyor. Film aslında Sara’ya<br />
uygulanan baskıyla katırcılara uygulanan yasak<br />
arasında pek bir fark olmadığını vurgulamaya<br />
çalışıyor ve tam bu noktanın ortasından bakmaya<br />
çalışıyor. Yani görüldüğü yerde…<br />
Filmin genel anlamda gerçekçi bir atmosfer<br />
yakaladığını sadece Sara karakterinin biraz<br />
daha gerçek dışı ya da ortama düşen yabancı<br />
madde kıvamına sokulmak istendiği için sakil<br />
durduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.<br />
Ama filmin belgeselle kurmaca arasında akan<br />
çizgisiyle Sara’nın duygusuz inadı da başa<br />
çıkılabilir noktaya geliyor. Yine de o yol hikayesine<br />
arka planda daha güçlü bir hikaye<br />
eşlik edebilirdi. Daha inandırıcı, daha dirençli<br />
ve daha dobra.<br />
Tabii bir yandan da doğu kültürüyle büyümüş, batı<br />
kültürüyle bunu harmanlamış bir kadının tekrar<br />
baba ocağına dönmek için bu denli çabalaması,<br />
erkeklerle dolu bir ortamda gerilmesinin detaylarını<br />
iyi yakaladığını söylemek mümkün. Ama filmin<br />
en dikkat çeken yanlarından biri de bir masalla<br />
öyküsünü taçlandırması ki Kürt sinemacılar<br />
bu detayı atlamamaya özen gösteriyorlar diye<br />
düşünüyorum. Kısa, basit ama özlü bir öykünün bir<br />
anlatıcı tarafından filmi başlattığı detay karganın<br />
filmin çeşitli yerlerinde girip çıkmasıyla varlığını<br />
belli ediyor, adeta ben buralardayım siz devam<br />
edin diyor siyah karga. Zaten sonunda filmi<br />
başlatan ses filmi kapatıyor.<br />
Filme dair son olarak siyah tülbent ve kanatlarını<br />
açarak uzaklaşan siyah karga kalıyor. Yani filmin<br />
sonuna dair bir ipucu vermek gibi olacak ama Sara<br />
ve ona eşlik eden iki adam İran sınırındaki köye,<br />
Sara’nın babasının mezarına ulaşıyor. Film gitmeler,<br />
gelmeler, terk etmeler üzerine kısa bir sorgulama<br />
anı da yaratacak seyircide diye düşünüyorum.<br />
Karlarla bezeli, zorlu kış koşullarında çekilmiş film<br />
kesinlikle daha güçlü bir arka plan öyküsünü hak<br />
ediyordu. Öykünün tekrarlı ve sürekli askerlerden<br />
kaçmaya dönüşen hali zaman zaman bizi ana<br />
duygudan uzaklaştırıyor. Araya daha fazla detay,<br />
olay ya da vurgu sokulmalıydı. O zaman anlatılan<br />
hikayenin uçları daha fazla dokunur ve daha etkili<br />
olurdu kesinlikle.