28.12.2019 Views

İstikbal Dergi Aralık Sayısı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi Aralık Sayısı Yayınlandı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi Aralık Sayısı Yayınlandı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

Sağ-Sol çatışmasına

kurban giden

kongre!

“Eskişehir’de

müthiş bir

değişim var”

2020 YILINDA BURÇLARI

NELER BEKLİYOR?

Cildiniz için

Kış aylarında

neme

dikkat!




t

"Hayalim Büyükerşen

sayesinde gerçek oldu"

Kurt; “Ciddi bir tasarrufla

ciddi hizmetler veriyoruz”

t6’da

24’de

t28’de

Tepebaşı “İklim için

bizde varız” dedi

“Stilisliğimi

kendim

yaparım” t18’de

Sık sık duyarsınız “Eskişehir

Cumhuriyet kenti” tanımını…

Bu tanım genelde siyaset anlamında

çokça kullanılır ama tanımın gerçekte

siyasetle hiçbir alakası yoktur.

Zira…

Eskişehir, Cumhuriyetin ilk yıllarından

itibaren son derece modern, sosyal

ve kültürel yaşamın dolu dolu

yaşandığı bir kent olmuştur.

Anadolu’nun hiçbir ilinde olmayan

sosyal ve kültürel yaşam Eskişehir’de,

İstanbul’daki sosyal ve kültürel yaşamı

aratmayacak boyutta yaşanmıştır.

H H H

Bunu nereden mi biliyoruz?

Yolu bir şekilde Eskişehir’e düşmüş,

bu şehirde kısa da olsa yaşama imkanı

bulmuş örneğin Köy Enstitülerinin

kurucusu olan İsmail hakkı Tonguç’un

yazdıklarından öğreniyoruz.

Örneğin…

Bir süre Mihalıççık ilçesinde yaşayan

Atatürk’ün manevi kızı Ayşe Afet

İnan’nın hatıralarından, öğretmen olarak

ilk görev yeri Eskişehir olan Muazzez

İlmiye Çığ’ın röportajlarından,

Eskişehir’de Kızılay adına gönüllü çalışan

Halide Edip Adıvar’ın kurtuluş savaşı

sırasında ve sonrasında yazdığı

romanlardan öğreniyoruz…

Hemen hepsi Eskişehir’i tanımlarken,

yıllar öncesinde bile, şehirde yaşayanların

modernliğine ve şehrin

sosyal-kültürel hayatının mükemmelliğine

vurgu yapmışlar.

H H H

Peki bunun nedeni ne olabilir?

Bizce tek bir nedeni var: O da

Cumhuriyetin ilk yıllarında Eskişehir’e

yapılan sanayi kuruluşları…

Yani…

Bugün Tülomsaş olarak faaliyetine

devam eden Eskişehir Lokomotif ve

Motor Sanayi…

Şeker ve Şeker makine fabrikaları…

Sümerbank Basma Fabrikası…

Kısacası; Eskişehir’de yaşayan her

EDiTöR

Murat Taşkın

Cumhuriyet Kenti…

10 kişiden 3-4’ünün çalıştığı devlete ait

fabrikalar bunlar…

Peki nasıl oluyor da bu fabrikalar

Eskişehir’in modern, sosyal ve kültürel

yaşama sahip bir kent olmasını sağlıyor?

Bunun için o fabrikalara detaylı

olarak bakmakta fayda var…

Zira o fabrikalarda Cumhuriyetin

ta kendisi var…

H H H

Zamanın o müthiş kafası fabrika

yaparken sadece üretimi düşünmemiş…

Fabrikayla birlikte, her türlü ihtiyacın

rahatlıkla giderilebileceği detaylar

da özellikle gerçekleştirilmiş…

Örneğin; Hepsinin fabrika sahası

içinde bir Sinema, Tiyatro ve düğünler

ile özel günler için planlanmış birer salonu

var.

Hepsinin içinde düşünülmüş mutlaka

bir spor sahası mevcut.

Hepsinin içinde konaklama dahil

bir sosyal tesis ve lokal var.

Hepsinin içinde, her türlü ihtiyacın

temin edilebileceği birer kantin var mesela.

Hepsinin içinde kütüphane, yatakhane,

dershaneler var…Bu fabrikalarda

çalışanlar ile ailelerinin, Sinema-Tiyatro-konser

gibi bir özlemleri hiç olmamış

mesela…

Fabrika salonlarında bol bol izleme

imkanı bulmuşlar…

Spor’dan pikniğe, eğlenceden sohbete

kadar her türlü sosyal ve kültürel

ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılama imkanı

bulmuşlar.

İşte bu yüzdendir ki, bu kent Cumhuriyetin

sanayi yatırımları ile modern,

sosyal ve kültürel bir hüviyetin sahibi

olmuş.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren

kazanılan bu özelliğini de yıllarca

sürdürerek, bugünlere kadar taşımış.

Eskişehir işte bu yüzden Cumhuriyet

kentidir…

İşte bu yüzden Eskişehir’e baktığınızda

Cumhuriyetin ta kendisini görürsünüz…

Cildiniz için

Kış aylarında

neme

dikkat!

t32’de

4

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : ARALIK 2019

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 06 - 220 19 08

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


5


Gurur kaynağımız Senfoni

Orkestramız komşu Bilecik'te

ayakta alkışlandı

"Hayalim Büyükerşen

sayesinde gerçek oldu"

>>

2002 yılında kurulan ve Türkiye’de büyük bir üne kavuşan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası

büyük ilgi gören Film Müzikleri Konseri'ni bu kez komşu şehirde Bilecikli sanatseverler ile buluşturdu. Konser biletlerinin

3 günde tükendiğini ifade eden Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin "Bilecik tarihinde ilk kez senfoni konserine

ev sahipliği yapıyor. Bu benim hayalimdi ve bu hayal Sayın Yılmaz Büyükerşen sayesinde gerçek oldu" dedi.

Her hafta sahnelediği başarılı performanslar

ile sanatseverlere müzik dolu

akşamlar yaşatan Senfoni Orkestrası,

şehir dışında da verdiği konserlerde büyük

ilgi görüyor. Son olarak geçtiğimiz akşam

Eskişehirlilerle buluşan Film Müzikleri Konseri,

bu kez Bilecikli sanatseverler için tekrar

seslendirildi. Bilecik Şeyh Edebali Kültür

Merkezi'nde gerçekleştirilen ve

biletleri 3 günde tükenen konserde

Bilecikliler ilk kez senfoni orkestrası

dinleme fırsatı yakaladı. Şef Patrick

Souillot öncülüğünde Star Wars,

James Bond, Görevimiz Tehlike gibi

dünyaca ünlü filmlerin müziklerini

seslendiren Senfoni Orkestrası,

konser sonunda Bilecikliler

tarafından dakikalarca ayakta

alkışlandı.

BÜYÜKERŞEN’E BİLECİK

OLARAK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ

Konser sonunda sahneye çıkan

Bilecik Belediye Başkanı Semih

Şahin "Güzel kentimiz Bilecik için bugün tarihi

bir akşam. Çünkü tarihimizde ilk kez senfoni

orkestrası konserine ev sahipliği

yapıyoruz. Bu benim bu kent için hayallerimden

biriydi. Bu hayalimin gerçekleşmesine

vesile olan belediyecilikte örnek aldığımız

Sayın Yılmaz Büyükerşen'e teşekkür ediyorum.

Gördüğünüz gibi komşu şehrimizin

böylesine güzel, birbirinden başarılı

sanatçıları olan bir orkestrası var. Sayın Hocamla

görüşmemizde Eskişehir'in kültür

sanat çalışmalarından Bilecik olarak yararlanmak

istediğimizi söyleyince bir an bile

tereddüt etmeden seve seve destek

olacaklarını ifade etti. İşte bugün de özel bir

konserle Eskişehir Büyükşehir Belediyesi

Senfoni Orkestrası bizlerle

bir arada. Ben hayalimi

gerçekleştiren ve bizleri bu

güzel orkestra ile

buluşturan Sayın Yılmaz

Büyükerşen'e çok teşekkür

ediyorum. Bir teşekkürü de

birbirinden başarılı

Türkiye'nin en genç senfoni

orkestralarından biri

olan Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi Senfoni

Orkestrası'na etmek istiyorum.

Eskişehirliler sizlerle

ne kadar gurur duysa

azdır!" dedi.

6


Başkan Büyükerşen’in hayata geçirdiği şehircilik projeleri sempozyumda sunuldu

“Eskişehir’in başarısı rastlantı değil!”

>>

WRI Türkiye Sürdürülebilir

Şehirler tarafından bu yıl

7'ncisi düzenlenen Yaşanabilir

Şehirler Sempozyumu “Düşük

Karbon Yetmez, Artık Sıfır Karbon

Zamanı” başlığı ile

gerçekleştirildi. 5 ayrı oturumda

gerçekleştirilen sempozyumda

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi WRI Sürdürülebilir Şehirler tarafından

yetkilileri de sunum

7’nci “Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu”

bu yıl Sıfır Karbon

gerçekleştirdi. Kentin aktif ve

temasıyla, Elit World İstanbul Otel’de

sağlıklı bir kent olabilmesi için

gerçekleştirildi. WRI Türkiye Sürdürülebilir

Başkan Büyükerşen’in hayata Şehirler Direktörü Güneş Cansız’ın açılış

geçirdiği şehircilik projelerini ilgiyle

dinleyen katılımcılar,

konuşmasıyla başlayan sempozyum sorunlar,

çözüm önerileri ve ulusal-uluslararası örnekler

ekseninde devam etti. Gün boyunca farklı alanlarda

ve farklı sektörlerde aynı hedefe doğru

sunum sonrasında WRI Ross

Prize for Cities yarışmasında da paylaşım ve tartışmaların yapıldığı sempozyumda,

özellikle sektörler ve aktörler arası

5 finalistten biri olan Eskişehir’in

iş birliği mesajı yinelendi.

20 yıldaki değişiminin rastlantı

olmadığını belirttiler.

AMACIMIZ TÜRKİYE’DEKİ BAŞARILI PRO-

JELERİ PAYLAŞMAK

WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü

Dr. Güneş Cansız yaptığı konuşmada “WRI

Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak 2013

yılından bu yana Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nu

düzenliyoruz. Amacımız hem

Türkiye’de hem dünyada başarılı projeleri

paylaşmak, uygulanabilir çözümler sunmak ve

kent yöneticilerinin ‘herkes için yaşanabilir

şehirler’ yaklaşımıyla projelerini

geliştirmelerine katkı sağlamak. ‘Düşük Karbon

Yetmez, Artık Sıfır Karbon Zamanı!’ temasıyla

gerçekleştirdiğimiz bu yılki etkinliğimizde

iklim kriziyle mücadelede sıfır karbon

uygulamalarının şehirlerde nasıl hayata

geçirilebileceğini, aynı zamanda bunun

kentlere nasıl bir fayda sağladığını ve kentlerin

iklim kriziyle mücadelede nasıl daha aktif rol

oynayabileceklerini masaya yatırdık. Konuyu

merkezi yönetim, yerel yönetim, akademi, özel

sektör ve sivil toplum açısından

değerlendirdik. Birbirinden değerli

katılımcılarımızın yaptığı sunumlar,

aktardıkları bilgiler hem davetlilerimiz hem

bizim için çok aydınlatıcı, yol gösterici oldu”

dedi.

ESKİŞEHİR’İN BAŞARISI RASTLANTI DEĞİL

Sempozyumun Aktif ve Sağlıklı Şehirler oturumunda

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri

de 1999 yılından beri Eskişehir’de

gerçekleşen değişimi anlattılar. Kentin aktif ve

sağlıklı bir kent olabilmesi için Başkan

Büyükerşen’in hayata geçirdiği şehircilik projelerini

ilgiyle dinleyen katılımcılar, sunum

sonrasında WRI Ross Prize for Cities

yarışmasında da 5 finalistten biri olan

Eskişehir’in 20 yıldaki değişiminin rastlantı

olmadığını belirttiler.

7


1.42

pidenin uzunluğu 42

Konya ile Birleştirilerek

Uzadıkça uzayan lezzetin

adıdır.

1.42 isim de tercih edilmiş

ve tescillenmiştir.

Selçuklu Devleti Sultanı’na ikram edilen

muhteşem ‘SELÇUKLU GÜVECİ’ Eskişehir’de.

İsmi

dışında lezzetide

çok farklıdır.


Selçuklu Devleti

Sultanı’na ikram edilen

muhteşem güvecin adı da

Selçuklu Kebabı dır.

ALO PAKET SERVİS

0.222. 233 42 00 - 0. 553 966 26 42

/1.42etliekmekkonyasofrasi

Alanönü Mh. Maide Bolel

Huzur Evi Cad. No : 1/A

Odunpazarı/ESKİŞEHİR


Sağ-Sol çatışmasına

kurban giden kongre!

Eskişehir’in, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren tiyatro ile olan

geçmişi, 1976 yılında Türkiye’nin ilk “Tiyatro Kongresi”nin Eskişehir’de

toplanmasını gündeme getirir. Nitekim ülkenin en önemli tiyatro

insanları ve sanatçıları Eskişehir’e davet edilir. Genişde bir katılım

sağlanır kongreye. Ama gelin görün ki, kongre sağ-sol çatışmaları ve

siyasi görüş ayrılıkları yüzünden bir amaca ulaşamadan dağılır.

Eskişehir’in zengin

bir tiyatro

geçmişi var.

Eskişehir’de Tiyatro

faaliyetleri

Cumhuriyetin ilk

yıllarından itibaren

başlıyor. Önceleri

Halkevleri

aracılığıyla yaşayan

Tiyatro, ardından

kurulan özel ve

dernek

tiyatrolarıyla bir

süreç izliyor.

Zaman zaman

ve çeşitli nedenlerle

kesintiye

uğramış olsa da

Eskişehir’de ve

Eskişehirlilerin

hayatında Tiyatro

hep var oluyor.

İşte Eskişehir’in bu

Tiyatro ile var olan birlikteliği 70’li yılların sonuna

doğru Türkiye’nin ilk Tiyatro kongresinin

Eskişehir’de toplanmasını getiriyor

gündeme. Tüm hazırlıklar yapılıyor ve ülkede

ilk kez yapılacak olan kongre toplanıyor.

Ama gelin görün ki, Tiyatro sanatına büyük bir

seviye kazandıracak olan, Eskişehir için de

büyük bir prestije neden olacak kongre, o

10

1956 Atatürk

Lisesi Tiyatrosu

yılların

sağ-sol çatışmaları nedeniyle yarım kalıyor,

yapılamıyor.

Kısacası…

Bugün hala yapılmamış olan tiyatro kongresi,

siyasi çatışmalara kurban gidiyor.

İşte bu yazıda Eskişehir’in tiyatro ile olan

geçmişini ve yapılacak ilk kongrenin nasıl

yarıda kaldığını okuyacaksınız…


1946 yılında çok partili dönemin

başlamasının hemen ardından

Demokrat Parti ezici

çoğunlukla iktidara gelir.

İktidara gelen partinin ilk icraatlarından

biri de Halkevlerini kapatmaktadır.

Aynı zamanda Kültür Sanat

ocağı olan bu kurumun kapatılması,

bu alanda büyük bir boşluğa

neden olur. Artık Kültür Sanat

faaliyetlerinin yapılabileceği bir

mekan kalmamıştır.

Bunun üzerine, zamanın

genç aydınları ve öğretmenler

bir araya gelerek, bir dernek

kurmaya karar verirler.

Böylece Eskişehir Konser ve

Tiyatro Derneği kurulur.

Dernek Sakarya caddesinde

tutulan 2 katlı bir binada

faaliyete başlar.

İlk olarak yaylı Sazlar Orkestrası

kurulur. Topluluk Asri

Sinema’da klasik Batı müziği

ve Hafif müzik konserleri vermeye

başlar.

Ardından Tiyatro grubu oluşur. Derneğe bağlı olarak şehrin

tek sahnesi olan Yunusemre İlkokulu salonunda, hafta’da

2 3 oyun sergilerler. Bu arada aynı topluluk yine dernek aracılığıyla

her ay İstanbul şehir tiyatrolarından bir oyunun Eskişehir

de sergilenmesini organize ederler.

ŞEKER FABRİKASI SAHNE SIKINTISINA SON VERİR.

Tiyatro sahnesi olmayan ve bu sıkıntıyı yaşayan

1960 Devrim Ocakları

Oda Tiyatrosu

Eskişehir'de sahne yokluğunu, Osman Bozak bitirir.

Şeker fabrikasına müdür olarak atanan ve Kültür- Sanat'a

büyük ilgisi olan Bozok'un Şeker fabrikası bahçesine bir tiyatro

ve konser salonu yaptırması ile Eskişehir ilk sahnesine

kavuşmuştur artık.

Salonun yapılıp, faaliyet geçmesi Eskişehir' deki tiyatro ve

konser faaliyetlerine büyük bir ivme kazandırır.

Öyle ki; İstanbul Şehir Tiyatrolarının yanı sıra Ankara

Devlet tiyatrosu oyunları peş

Eskişehir Akşam Yüksek Ticaret

Okulu Kuruluş Akademi

Tiyatrosu devreye girer

peşe oynanmaya başlar. Şehir

halkının da tiyatroya olan ilgisinin

her geçen gün artması,

Atatürk Lisesi bünyesinde

Radyo Tiyatrosu'nun kurulmasını

bile sağlar.

AKADEMİ TİYATROSU

GİRER DEVREYE.

1958 yılı geldiğinde, Eskişehir'

de “Eskişehir Akşam

Yüksek Ticaret Okulu” kurulur.

Bugünkü Anadolu Üniversitesi'nin

temelini oluşturan

bu okul, yıkılan Bağlar caddesi

üzerindeki eski İş ve İşçi bulma

kurumu binasında eğitime başlar.

Okulun öğrenci cemiyeti kurucularından

olan Yılmaz Büyükerşen,

arkadaşlarıyla birlikte

“Akademi Tiyatrosu” adı altında bir

Tiyatro kurarak, şeker fabrikası salonunda

oyunlar sahnelemeye başlarlar.

Oyunları ve ortaya koydukları

performans Adalet Afaoğlu ile Özdemir

Nutku'nun dikkatini çeker.

Bunun üzerine heveslenen gençler.”Türk

Devrim Ocakları oda Tiyatrosu’nu

kurarak hayata

geçirirler.

11


BELEDİYE ŞEHİR

TİYATROSU KURULUR

Ticaret Odası’nın salonu,

sahne olarak planlanır.

Salonun sahne

olarak düzenlenmesi

için gereken para, gençlerin

kanlarını satarak

aldıkları paralarla karşılanır,

perdeler alınır koltuklar

yaptırılır.

Tiyatro'nun açılışı,

dönemin Emniyet Müdürünün,

Tiyatroyu simgeleyen

maskları Adnan

Menderes'e benzetmesi

ve indirilmesini istemesiyle

biraz gergin başlamış

olsa da , sonradan

iş tatlıya bağlanır ve tiyatro

oyunlarını belirli

aralıklarla oynamayı

sürdürür.

Bu arada Şehir Tiyatrosu,

Eskişehir'in

köylerinde turneler düzenlemeye

başlar. 63

yılında gençlerin talebi

üzerine bu talebi uygun

bulan zamanın valisi,

öneride bulunur ve Eskişehir

Belediyesi şehir

tiyatroları kurulur.

Tiyatro'nun oyunlarını sergileyeceği salon da şair fuzuli

caddesi üzerinde ki eski Elektrik İşletmesinin salonudur.

Sel baskını yüzünden oynanamayan oyun, 63 yılının

27 Mart günü, büyük bir heyecanla oynanır.

Böylece Eskişehir tiyatro ile yaşarken, zamanın belediye

yönetimlerinde zaman zaman da olsa tiyatro'yu kapatma

girişimleri olur.

İstanbul Şehir

Tiyatroları Şeker

Fabrikası sahnesinde

bir oyun öncesi

YANGI TİYATRO FAALİYETLERİNİ SONLANDIRIR.

1966 yılında talihsiz bir olay yaşanır. Tiyatro salonun da

olduğu binada yangın çıkar. Tiyatro faaliyetleri sonlandırılır.

Tiyatro’nun salonu da artık Belediye Meclis salonu olmuştur.

1968 yılı geldiğinde Akademi. DPT' ye içinde tiyatro

sahnesinin de olacağı bir salon için proje sunar. Projenin

kabul edilmesi üzerine şimdiki Anadolu Üniversitesi'nin Sinema

salonun temelleri atılır.

1976 yılında, Yılmaz Büyükerşen'in Akademi Başkanlığına

seçilmesiyle birlikte Tiyatro yeniden hayat bulur Eskişehir'de.

Kentler Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatroları ve Devlet

Tiyatroları üst üste oyunlar oynamaya başlar.

TÜRKİYE’DE İLK KEZ DÜZENLENEN KONGRE

SAĞ-SOL KAVGASINA KURBAN GİDER…

Bu arada ”Akademi çevre Eğitim Merkezi öncülüğünde

Türkiye 'de ilk kez “Birinci Türk Tiyatro kongresi”

nin düzenlenmesine karar verilir.

Ancak o dönem Türkiye'de siyasi ve ideolojik kavgaların

her kesimi kapsadığı bir dönemdir.

Ülkenin Tiyatro alanında önde gelen Tüm isimleri

devlet edilir. Ancak daha ilk günden başlayan sağ-sol

kavgaları ve bazı tiyatrocuların “Burjuva tarzı” olduğu

gerekçesiyle yemekleri protesto etmesi ve maslara oturmamasına

bir de birbirlerine hakaretlerde bulunmaları,

kongrenin bir amaca ulaşmadan dağılmasına neden olur.

Böylece Eskişehir'de ilk kez yapılacak olan “Birinci

Türk Tiyatro Kongresi” yapılamaz. Eskişehir adına

büyük bir fırsat böylece kaçmış olur.

12

Akademi Tiyatrosu

Yıl 1959


13


“En büyük eşitsizlik herkese eşit davranmaktır.”

Ne kadar haklı bir söz…

Zaman zaman adaletli olmak ve eşit

davranmak kavramlarını karıştırıyoruz.

Herkese hak ettiği şekilde davranmak

adaletli olmanın bir sonucudur.

Peki ya eşit davranmak?

İyi olanla kötü olana, çalışkan olanla

tembel olana eşit davranmak ya da sadece

kutsal bir meslek grubuna mensup olan herkese

aynı değeri göstermek gerçekten eşit

midir?

İyi insana iyi olduğunu hissettirmez, hiç

çalışmayan bir öğrenciyi ve çalışkan öğrenciyi

birbirinden ayırmazsan, sadece doktor,

mühendis, öğretmen, profesör diye bir insanı

ve onun görüşlerini önemser hatta benimsersen

ne kadar eşit davranmış olursun?

Çok defa karşılaşıyorsunuzdur; aynı

fikri savunan hatta aynı cümleleri kuran iki

insandan birisinin iyi bir mesleği varsa rağbet

gören taraf kariyerli olan taraf oluyor.

Ya da sadece mesleğinden dolayı saygı

görüyor.

Pekiyi bu insan gösterilen saygıyı ne

kadar hak ediyor?

İyi bir meslek grubuna mensup olmak

saygın olmak için yeterli mi?

Ya da saygınlık kavramının sınırlarını

sadece meslekler mi belirliyor?

İnsanın şahsiyeti, duruşu, tavrı, ahlakı

hiç mi önemli değil?

Kariyerli bir meslek olarak kabul edilmeyen

bir işi çok iyi yapan biri takdir göremezken,

kariyerli mesleğin hakkını

veremeyene duyulan saygı ne kadar adil?

EŞİTSİZLİK!

H H H

Yakın bir zamanda bir valinin öğretmene

söylediği düşünülen sözler gündem

oldu.

Üslubu eleştirildi, bir eğitimci ile böyle

konuşulamaz denildi.

Sonra o kişinin öğretmen değil gazeteci

olduğu ortaya çıktı.

Bu kez kullanılan üslup normalleştirilmeye

başlandı.

Yahu üslubun, tavrın iyi ya da kötü olarak

değerlendirilmesi, şahsa göre, mesleğe

göre değişkenlik mi gösteriyor?

Kaldı ki gazeteci olmak bu üslubu hak

edecek kadar az saygın mı kabul ediliyor?

Gerçekten anlamak güç!

H H H

Mesela geçen ay Öğretmenler Günü

kutlandı.

Tüm öğretmenler için güzel sözler yazıldı,

öğretmenlerin ne kadar kutsal olduğundan

bahsedildi.

Ama yine bir şey unutuldu!

Bütün öğretmenler aynı potada değerlendirildi.

Öğrencisi kilolu diye “şişman” sıfatını

öğretirken bile titizlenen, kötü öğrenciyi kazanmaya

çalışan, cesaret veren bir öğretmen

ile; egolu, iyi öğrenciyi bile körelten, daima

sert ve iğneleyici üslubu olan öğretmen aynı

kefeye konuldu.

Elbette öğretmenlik çok kutsal bir

meslek ama kabul etmeliyiz ki her öğretmen

bu vazifeye uygun değil.

Dolayısı ile her öğretmenin öğretmenler

gününü aynı sözcüklerle kutlamak

bu vazifeyi hakkıyla yapana bir haksızlıktır.

H H H

Diğer meslek grupları için de aynı şeyler

geçerli elbette.

Vasıfsız görülen insanlar söz konusu olduğunda

asla kabullenilmeyecek şeyler;

“Adam profesör vardır bir bildiği” , “Koskoca

doktor olmuş yanlış düşünecek değil ya”,

“Biraz ukala ama olacak o kadar” gibi cümlelere

evriliveriyor.

Doğru ve yanlış, iyi ve kötü, güzel ve

çirkin kavramları birden değişiveriyor.

Yani şahsiyet değil meslek ön plana çıkıyor.

“Neticede de insan ilişkileri zayıf, entelektüellikten

uzak, egolu birçok insan toplumun

tamamının üstünde hak iddia etmeye

kalkıyor!”

Kutsal mesleklere saygımız sonsuz.

Ama işin özü şu ki; kutsal olan mesleklerdir

şahıslar değil.

Sadece mesleklere göre insanı saygınlaştırmak,

herkesi sadece yaptığı iş çevresinde

değerlendirip aynı saygıyı göstermek, matematiksel

olarak eşitlik, adalet bilinci yönünden

çok büyük bir eşitsizliktir…

Eskişehir lobisinin oluşturulması noktasında önemli bir adım

Eskişehir konsey ile birleşiyor

14


Hoş geldin 2020!

Bohçanda bize neler getirdin

bilmiyorum…

Merak da etmiyorum açıkçası…

Olacağını bildiğim bir şeyi

beklemek heyecan vermiyor bana

çünkü…

Beni olmayacağını düşündüğüm

isteklerin şatafatı etkiler.

Kafamı bulandırır.

Düşünüyorum da…

Kim bilir?

Belki bir önceki yılların istekleri

şekillendirecek bu yıl ki hediyelerimi…

Biraz buruk yüreğim bu konuda…

Neden mi?

Nasıl istediğimi ve ne istediğimi

hatırlamıyorum.

İsteklerimin yerine gelmesi için

neler yaptığımı, çaba gösterip göstermediğimi

bilmiyorum.

Eskiyen o koca yıllarda kimlerin

kalbini kırdığımı, kimlere kötülük

yaptığımı ya da hangi çocuğu gülümsettiğimi

göremiyorum.

İnsanların eylemleri değil midir

aslında dua yerine geçen?

Sadece istemek, dilemek değil…

Geçen senelerde hangi eylemleri

‘2020 YILINA

MEKTUP’

Özge Zaim Sarıoğlu

yaptığımı hatırlamıyorum.

Olgunluktan yoksundu belki tavırlarım…

Bencilceydi, karanlıktı.

Egoma yenik düşmüş de olabilirim.

İnan farkında değildim.

Ama artık her şeyi görebiliyorum,

farkındalığım arttı!

Umutsuzluk da bana göre

değil…

Çünkü sen geldin ve değişimi

seninle başlatacağım.

Ne ekersen onu biçersin derler

ya!

Dua eder gibi ekeceğim bütün

bir yıl dileklerimi…

İyiliği, güzelliği, sevgiyi, başarıyı,

huzuru, aşkı, dostluğu…

Daha çok iyilik yapacağım ki

iyilik bulayım…

Daha çok seveceğim ki sevileyim…

Daha çok, daha çok, daha çok yapacağım

ve daha bir güzellikle, sevgiyle

yapacağım dilediğim her şeyi…

Ekeceğim, ekeceğim, en baştan

dirilteceğim…

Yaralarımı…

Kalbimin orta yerinde duran ve

kimsenin bilmediği o yarayı şefkatle

sulayacağım her gün…

Büyüyecek, dirilecek ve rengârenk

çiçekler açacak yüreğim…

İyileşecek…

Anlayacağınız 2020 yılına buruk

girmeyeceğim.

Çünkü kalbim kendinden emin!

Yüreğim de kelebekler uçuşuyorsa

içimin rahat olduğunu, kalbimin

orta yerine saplanmışsa bir

yumruk bir yerlerde hata yaptığımı

bileceğim…

Ve en baştan yazacağım hikâyemi…

Yorulmadan, sıkılmadan, usanmadan…

Not:

* Yüreğindeki yaraları iyileştirmek

isteyenler için yazdım. Siz iyileşirseniz

hayatınız da iyileşir.

Unutmayın!

*‘Ben’ dedim, benden yola çıkarak

size ulaşmak için…

*O halde 2020 yılı en çok size

‘iyi’ gelsin… Sana, bana, hepimize!

Bütün evrene!

İlklerin şehri Eskişehir yine bir ilki gerçekleştirecek. Eskişehir’deki 42 Oda, Borsa,

Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, Organize Sanayi Bölgesi, Sanayi Siteleri, İş İnsanları

Dernekleri, Eskişehir Girişimciler Kurulu, Gazeteciler Cemiyeti başkanları Eskişehir

Sanayi Odası Meclis Salonunda bir araya gelerek “Eskişehir İş Konseyi” ‘nin

kurulması için prensip kararı aldılar. Yapılan ilk toplantıda “Eskişehir İş Konseyi” ‘nin

anayasasının belirlenmesine de karar verildi.

Eskişehir lobisinin oluşturulması

noktasında

önemli bir adım atıldığını

ifade eden Eskişehir

iş hayatının

başkanları, “Eskişehir İş

Konseyi”nin tüm kurumların

ortak projesi

olacağını ve böylece

Eskişehir’de arzulanan

birlik ve beraberlik

içinde ciddi bir yol kat

edileceğini vurguladılar.

Öznesi Eskişehir

Yapılan ilk toplantıda

“Eskişehir İş

Konseyi”nin, Eskişehir’in

kalkınması ve gelişmesi

için çalışacağı

belirtildi. Hangi dünya

görüşünden olursa

olsun, bireysel siyasi

fikir ve görüşlerini bir

kenara bırakarak Eskişehir’i

merkezine alan

“Eskişehir İş Konseyi”,

kamu, sivil toplum ve

özel sektör işbirliği ile

ekonomik ve siyasi gelişmelere

yön verebilen,

Türkiye ve küresel

düzeyde ekonomisi

güçlü çağdaş bir Eskişehir

için faaliyetlerde

bulunacak.

“Eskişehir İş Konseyi”,

siyaset üstü bir yapıda,

kurumların somut taleplerine

öncelik verecek.

Kişisel rekabet

değil, Eskişehir’in çıkarları

öncelikli olacak. Kurumların

tek başına

kifayet edemediği,

ancak bir güç birliği ile

üstesinden gelinebilecek

Eskişehir konularını

oluşturmak, en önemli

görev olacak.

15


Ulan İstanbul, Sıcak Saatler, Sinekli Bakkal ve Yeditepe İstanbul gibi unutulmaz dizi ve filmlerde rol

alan tiyatro ve sinema oyuncusu UĞUR POLAT Eskişehir’deydi. Tepebaşı Belediyesi’nin düzenlediği

Sinema Günleri’ne katılan sevilen aktör “İstikbal Dergi’ye konuştu.

“Eskişehir’de

müthiş bir

değişim var”

16

>>

Yeni bir gün ‘telaşla’ başlar mı

hiç?

Başlıyor işte…

Gözlerimi bir açıyorum.

Telefonum dıt dıt ötüyor.

İzin günümde kimden mesaj geldi

ki diye doğrulurken, kısık gözlerle

ekrana bakıyorum ki bizim

Sedat abi: “Uğur Polat geliyormuş.

Röportaj yapmak ister misin?”

diye soruyor.

Kısık kısık bakan gözlerim irileşiyor.

Anında bir yanıt gidiyor benden

de: “Evdeyim ama yetişir mi?”

O da kendinden emin: “Yetişir yetişir!”

Gerisi hayal meyal gözümün

önüne geliyor, montumu alışım,

kızımı babasına bırakışım ve

evden uçarcasına çıkışım…

Hepsi bir dakika içerisinde oluyor

hissi uyanıyor içimde…

Birde böyle ani işlerde soluk soluğa

kesilirim ben…

Kaldırımın üzerinde dolmuş beklerken

bile koştur koştur bekler

mi insan?

Sanki nefes nefese olunca benim

işler kolayına girecekmiş gibi oluyor

bende ne hikmetse…

Kırmızı 16 uysal uysal geçiyor

önümden, sinir oluyorum

uysallığına, el kaldırıp

biniyorum.

Dolmuş da telaşlı telaşlı giderken

bir mesaj daha geliyor: “12 gibi

orada olacak! Yetişir misin?”

Tabi canım yetişmez miyim?

Sıkıysa yetişmeyeyim!

Kendimi izin günümde bu röportaja

adamışım!

İsterse yetişmesin!

Sonra kalbimin sıkıştığını hissediyorum:

“Ya olmazsa!”

Aman ne olacak canım?

En fazla geldiğim yoldan geri dönerim

ne yapayım?

İçim daralıyor.

Kafamda deli sorularla varıyorum

hedefime…

Zübeyde Hanım Kültür Merkezine

geliyorum.

Yine sırtımda yeşil çantamla Uğur

Polat’ı ararken gözlerim…

Kapının önünde göz göze geliyoruz.

Uğur Polat cafede oturmuş, etrafı

izliyor.

Bilirsiniz sanatçılar biraz kaprisli

oluyor, şimdi hemen yanına varmayayım

diye düşünürken, içeride

menajerini buluyorum ve o

beni yönlendiriyor.

Tanışıyoruz.

Yol boyunca beni esir alan telaşım

dinginleşiyor.

Hafifliyorum.

Kendisine de iletiyorum duygularımı,

kahkahayı basıyor…

Sonra huzurlu, kendi halinde bir

muhabbete dalıyoruz.

Daha önce bir yerlerde karşılaşmışız

da görünce iki lafın belini

kırıyormuş gibi bir izlenim uyandırıyor

bende bu sohbet…

Uğur Polat’ı nasıl buldunuz diye

sorarsanız ise…

Birçok ünlü isim ile kısa da olsa

sohbet etme imkanım oldu ancak

böyle mütevazi ve kibar olan enderdi

içlerinde…

Ses tonu romantikti, her an bir

şiir okumaya başlayacakmış gibi!

Dingin ve sakin görüyorum onu,

öyle hissediyorum.

10 dakikalık vaktime dolu dolu

bir sohbeti sıkıştırıyorum.

Bayılıyorum böyle ani işlere…

Ne zaman sıkıştırılmış dosya şeklinde

bir iş yapsam, harika bir

sonuç elde ediyorum.

Sizlerle paylaşmayı da borç biliyorum.


Sabah sabah sizin geleceğinizi duyunca

bir an da heyecan yaptım. Hiç

beklemiyordum. Koştur koştur evden

nasıl çıktım bilmiyorum.

(Gülüyor) Yok canım, heyecana

gerek yok.

Uğur Polat denilince benim kafamda

karizmatik biri canlanıyor. Kendisinden

dinlemek deriz nasıl biri

olduğunu? Gergin midir mesela?

Yok, gergin biri değilim ama canımı

sıkan şeylere tabi ki öfkeleniyorum.

İçimde küçük patlamalar yaşıyorum.

Bazen onları dışarıya da vuruyorum

ama bazı olaylar karşısında sakin kalmak,

sindirip tepki göstermek daha iyi

oluyor. Yaşlandıkça, olgunlaştıkça bunu

daha iyi anlıyorum. Eskiden daha sık

patlamalarım oluyordu

ama yaşla doğru orantılıymış.

“SOSYAL MEDYA

KULLANMIYORUM”

Sosyal medyayı

nasıl buluyorsunuz?

Vakit geçiriyor musunuz?

Ben sosyal medyayı

hiç takip etmiyorum, hiç

kullanmıyorum. Sosyal

medyada yokum yani.

Karşı mısınız peki?

Hiç karşı değilim

ama benim ilgi alanım

değil.

“ÇOK SIK GELİR-

DİM ESKİŞEHİR’E…”

Eskişehir’e daha

önce geldiniz mi?

Geldim tabi. 2000’li

yılların başında burada 3 yıl Anadolu

Üniversitesi’nde Devlet Konservatuarı

Tiyatro bölümünde hocalık yaptım. 3 yıl

gittim, geldim. Anadolu Üniversitesi’nin

düzenlediği sinema günlerine katıldım

sık sık. Ayrıca babam buralı ve çocukluğumda

çok sık gelirdim Eskişehir’e…

Peki, Eskişehir’i nasıl anlatırsınız?

Çok büyük bir değişim içinde… Çocukluğumdan

bugüne 2019 yılına baktığımda

çok büyük bir değişim içinde…

Bunda da Yılmaz Bey’in büyük bir katkısı

var. Büyükerşen’in… Bir üniversite

kenti olması bir dinamik getiriyor

şehre… Yazın nasıl oluyor, okullar kapanınca

nasıl oluyor bilmiyorum ama daha

çok kışın görüyorum burayı… Çok güzel

binalar var, çok güzel bir şehirleşme var.

Her gelişimde şaşırıyorum.

“PORSUK KENARINDA GEZERİM”

Eskişehir’e geldiğinizde en çok

hangi mekânlarda vakit geçirirsiniz?

Malumunuz hep Çarşı’da gezerim.

Porsuk kenarı ve civarındaki mekânları

tercih ediyorum. Geldiğimde hep üniversitede

olduğumuz için ve bütün gün ders

yaptığımız için çok gezme fırsatımız olmuyordu

tabi. Sabah gelip akşam dönüyorduk

İstanbul’a… Devlet tiyatrosunda

oyunlarım olduğu için kalamıyordum

çok uzun… Ancak Pazartesi günleri boş

günümüz olduğu için o güne sıkıştırıyorduk

dersleri… Bütün gün ders yapıp dönüyorduk

akşam… Çünkü ertesi günü

oyun vardı. Çok fazla gezme şansımız olmadı

ama bugün böyle güneşli bir gün.

Bugün gezeceğiz herhalde…

“YENİ PROJE YOLDA”

Tiyatroya devam mı peki?

Devlet tiyatrolarından emekli

oldum. Tiyatroyu 3 yıldır yapmıyorum.

Tabi ki illa ki olacak ama bu ara daha

çok sinema filmi yapıyorum. Yeni iki

film bitirdim. Biri ‘Soluk’ diğeri ‘Aşk tesadüfleri

sever…’ Soluk Özkan Yılmaz’ın

çektiği ilk film… Eskişehir Anadolu Üniversitesi

Sinema Televizyon mezunu…

Bugüne kadar hep önemli yönetmenlerin

prodüksiyonluğunu yapmıştı. Şimdi

ilk kendi filmini çekti. Antalya Altın Portakal’da

gösterimini yaptı. Sonra yeni bir

proje var ona başlayacağım… ‘Anadolu

Leoparı’ diye… Heyecan öyle devam

ediyor.

RÖPORTAJ

Özge Zaim Sarıoğlu

“DİZİ SEKTÖRÜNE ARA VERDİM”

Dizi sektörü nasıl gidiyor?

Dizi sektörüne ben biraz ara verdim.

Malum nedenlerden dolayı… Çok uzun,

çok uzun, çok uzun… Çok yorucu… Eski

tahammülüm de kalmadı. 7/24 çok uzun

senaryolar yazılıyor. Birbirine benzemeye

başladı. Çünkü artık konu bitti,

deniz bitti. Artık uyarlamalar yapılıyor

biliyorsunuz. Özellikle Kore dizilerinden

uyarlamalar yapılıyor. Televizyon çok

bana göre değil açıkçası… Sinemayı daha

çok seviyorum. Başlıyor ve bitiyor en

azından… Sonunu biliyorum, ne olacağını

biliyorum, karakterin nasıl gelişeceğini

biliyorum. Öbür türlü bilmiyoruz. Nasıl

yazarlarsa öyle oynamak zorundayız. Sinema

daha iyi…

“DONANIMLI OYUNCULAR

YETİŞİYOR”

Son günlerde takip ettiğiniz, beğendiğiniz

bir oyuncu var mı?

Bir çok isim var. İsim verirsem diğerlerine

haksızlık olur, çok yetenekli,

pırıl pırıl, donanımlı oyuncular geliyor.

Sadece oyunculuk da

değil güzel şarkı söylüyorlar,

enstrüman çalıyorlar,

dil biliyorlar. Bu

bir oyuncu için çok

önemli.

Tam tersi, kendini

hiç geliştirmeyen bir

oyuncu kitlesi de yok

mu? Herkesin oyuncu

olduğu bir dönemdeyiz

sanki…

Olmaz mı? O Türkiye’de

kaçınılmaz bir

son maalesef… Ama

güzel olacak inşallah…

“AŞK HER ŞEYE

DUYULMALI”

Günümüzde iyice

yaygınlaşan şiddet

içerikli diziler hakkında

ne düşünüyorsunuz?

Şiddet içerikli dizi ve filmler çocuk

ve gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Bir

yere kadar bu da bitecek, sonra başka

bir furya başlar bu iş böyle. Gazetelerde

3. sayfa haberlerini okuyoruz. Özellikle

çocuklar ve genç yaştakiler etkileniyor

ama bu da bitecek…

Çok fazla zamanınızı almak istemiyoruz.

Son olarak Uğur Polat’a göre

‘aşkın’ tanımı nedir?

Olmazsa olmaz tabi… Aşk sadece sırf

bir karşı cinse duyulan duygu değildir.

Tabi ki bu da hoş bir şey de bence aşkı

her şeye duymak lazım. Hayata dair bir

aşk gerekiyor. O olmazsa zaten niye yaşıyoruz?

Niye varız?

Çok teşekkür ediyoruz Uğur Bey…

Ne demek… Ben teşekkür ediyorum

sizlere…

17


Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak’ın eşi Kevser Çakacak ile çok özel bir röportaj

“Stilisliğimi kendim

yaparım”

18

“AMACIMIZ BU GÜ-

ZELLİKLERİ DÜNYADA

SERGİLEMEK”

‘Eskişehir Olgunlaşma

Enstitümüzün 60’ıncı kuruluş

yıl dönümü sebebiyle

başta Müdüre

Hanımımız Durna Gülşen

Hanım’ın emekleriyle birlikte

hazırlandı. Bizim

amacımız önce Eskişehir’de

sonra Türkiye’de ve

dünyada bu güzellikleri

sergilemek. Türk dünyasının,

Türk kadınının en, en,

en özellerini, en güzellerini,

en tarihi olanlarını yaşatmak

ve göstermek

amacımız. Bu sergimiz

çok özel.”

“KIYAFETLERİMİZ

MODERNİZE OLMUŞ

HALDE!”

‘Özel olmasının nedeni

nedir?’ diye sorduğumuz

da kısa bir

düşünüyor ve şöyle anlatıyor

duygularını Kevser

Hanım:

“Hem 60’ıncı yılımızdan

dolayı hem de Olgun-

Çakacak çifti sergilenen

eserleri incelerken

Kevser Çakacak

Bu konuda mütevazı olamayacağım…

Çünkü yılın röportajını

İstikbal Dergi’nin gerçekleştirdiğini

düşünüyorum.

Eskişehir Valisi Sayın Özdemir

Çakacak’ın eşi Kevser

Çakacak …

Asaleti, şıklığı, her şeyden

önce mütevazi tavırları

etkiliyor bizi…

Olgunlaşma Enstitüsünün

60’ıncı yılına özel açtığı

ve Kevser Hanım’ın himayesinde

hazırlanan ’12 binlik

bereketli topraklara şükür-

Başak temalı resim sergisi ve

‘Geçmişe özlem’ konulu koleksiyonlardan

seçili giysi

sergisinde yakalıyoruz kendisini…

Tasigo Otel de gerçekleşen

etkinliğin açılışına tam

da vaktinde geliyor.

Bizleri bir heyecan sarıyor

o esnada…

Kevser Hanım’ı beklerken

onun tüm oteli saran

asaletiyle sergi alanını incelemesini

izliyoruz ilk olarak

uzaktan…

Dile kolay alanda 21

resim çalışması, 41 adet de

giysi bulunuyor.

Öyle bir göz atıp gitmiyor.

RÖPORTAJ

Özge Zaim Sarıoğlu

Her bir eseri uzun uzun,

sindire sindire izliyor, bilgi

alıyor.

Hoşumuza gidiyor samimiyeti…

Ardından bizlere yöneliyor.

Röportaj teklifimizi de

kabul etmesinin ardından

kısa sohbetimizi nerede gerçekleştirsek

ki diye düşünürken

o bize fikir veriyor.

‘Şu güzide eserin

önünde, kadın ve başağı anlatan

resmin önünde konuşalım

mı?’ diyor naif

tavrıyla…

‘Tabi ki’ diyoruz ve geçiyoruz

birlikte gösterdiği

alana…

Olgunlaşma Enstitülerine

ayrı bir değer verdiği

sözlerinden, gözlerinden

belli…

İçini titretiyor her bir

eser…

Serginin adının ‘Geçmişe

özlem’ olmasından belki de…

Yüreğinin orta yerine

yerleşiyor.

Bilemiyoruz.

Duygularını sorarak başlıyoruz

söze, ‘Nasıl buldunuz

bu anlamlı sergiyi?’

İçten gülümsüyor ve teşekkürle

başlıyor sözlerine:


laşma enstitülerimizin yaptığı her programdan

dolayı çok özel. Defilelerimiz

de ona keza harika… Gördüğünüz güzel

kıyafetler de 60’lı yıllardan bu yana son

şekil modernize olmuş hallerde… El işleri,

dokumalar ve Başak temalı olan bu

sergimizde yağlı boya tablolarımız, kıyafetlerimiz

bunların hepsini

bir bütün

“ESKİLER ÇOK

ÖZELMİŞ”

Heyecanına ortak oluyoruz ve sormadan

edemiyoruz böyle geçmişe

özlem duyulan bir ortamda:

“Sergiyi bizim de gezme imkânımız

oldu. Bütün eserler birbirinden güzel ve

anlamlı dediğiniz gibi… Özellikle giysi

koleksiyonuna bayıldık. Günümüzle

karşılaştıracak olursak… Eskiden moda

daha mı güzelmiş sanki?”

Hoşuna gidiyor ve naif tavrıyla yanıtlıyor

yine sorumuzu:

“Eski özelmiş diyelim. Tarzlar tabi ki

farklı. Kendimizi güncellememiz gerekiyor

her anlamda ama eskinin yeri başka

tabi ki… Eskilerimiz çok kıymetli. Bizim

için tarihi eser kıymetinde kıyafetlerimiz

var. Ve bunları güncellemek ve günümüze

getirmek, taşımak en güzeli…

Eskiyi de unutmayacağız, yeniyi de yaşatacağız.

Yeniye de taşıyacağız. Amacımız

bu. Zaten Olgunlaşma

Enstitülerinin amacı bu.

İnşallah ülkemiz

için dünya için

çok güzel çalışmalar.

Kevser Çakacak himayesinde yapılan “12 bin

yıllık bereketli topraklara şükür” sergisi açılışı

halinde göstermek, sergilemek istedik.

Değerli hocalarımız ,öğretmenlerimiz,

kursiyerlerimiz ile birlikte… Bunu başarabildiysek

ne mutlu. Çok mutluyuz şu

anda… Bu güzellikleri görmekten dolayı.”

“ANA TEMA MİLLİ MÜCADELE

KAHRAMANLARIMIZ”

‘Serginin ana temasını sizden dinlemek

isteriz’ diyerek devam ediyorum

sohbete…

Kırmadan yanıt veriyor:

“Milli mücadele kadın kahramanlarımız

en önemli teması. Amacımız hem

Türkiye’de hem dünyada bunu anlatmak.

Ve bu bir ilk. İlk defa Eskişehir Olgunlaşma

Enstitüsünün yaptığı bir

çalışma. Milli mücadele kadınlarımızın

hepsi içimizi titretiyor. Sizin de gördüğünüz

gibi. Hepsinin elleri öpülesi… Çok

çok çok güzel…”

Bütün Olgunlaşma Enstitüleri için ama

en güzeli şu an da Eskişehir’imizde yapılıyor.

Tebrik ediyorum herkesi… İnşallah

devamı gelecek.”

“YURT DIŞINDA DA YAPMALIYIZ”

‘Türk kadınına ait yöresel kıyafetlerin

tanıtımı için yapılan bu anlamlı etkinlikler

arttırılmalı mı?’ diye devam

ediyoruz.

Onaylıyor sözlerimizi:

“Evet. Kesinlikle. Hem diğer okullarda

hem de diğer şehirlerde… Ve yurt

dışında bunları çok, çok, çok daha yapmamız

lazım ki anlatabilelim, gösterebilelim.

Bu güzellikleri sunabilelim.

Bunlar arşiv tabi ki ama bunları taşımak

lazım. Bu da çok önemli.”

“KENDİM GİYİNİYORUM!”

Yanından ayrılmadan önce sürekli

vurguladığımız şıklığını kendisine de

iletmeden geçemiyoruz:

“Siz de gerçekten çok şıksınız. Nereden

giyiniyorsunuz? Biraz tüyo alabilir

miyiz sizden?”

Gülüyor ve samimi bir şekilde

yanıt veriyor:

“Kendim diyelim. Kendi stilistliğimi

kendim yapıyorum. Öyle diyelim

ama broşum çok özel. Başak temalı.

Okulumuzun yaptığı çok özel ve güzel

bir çalışma oldu. Öyle söyleyeyim. Bu

güzellikleri taşımak, sunmak bizim için

çok önemli. Çok heyecanlıyız. Heyecanımızı

paylaştığınız için sizlere de çok

teşekkür ediyoruz.”

Biz teşekkür ediyoruz Kevser Hanım’a…

Kırmadan yanıt verdiği için tüm sorularımıza…

Otelden ayrılmadan önce etrafa bir

göz gezdiriyoruz ki…

Eskiler her şeyden önce ‘huzuru’

anlatıyormuş…

Anlıyoruz, hissediyoruz.

Şükrediyoruz doğduğumuz topraklara!

19


Tek soru, tek yanıt...

CHP ODUNPAZARI KADIN KOLLARI

BAŞKANI VE ODUNPAZARI MECLİS ÜYESİ

SİBEL YEŞİLDAL

l

Kendimi tek kelime ile tanımlayacak

olursam ‘Mücadeleci’ derdim.

*Şu an yaptığım işi yapmasaydım ‘Eğitimci’

olurdum.

*Gündemimi en fazla meşgul eden şey:

’Siyaset’

*Kayıtsız kalamadığım tek şey:

‘Haksızlık’

*En büyük sevincim: ‘Anne

olmak’

*En büyük pişmanlığım:

‘Büyük bir pişmanlığım

olmadı’

*Hayatımın dönüm noktası:

‘Siyasete atılmak’

*Beni en çok etkileyen yazar: ‘Vasconcelos’

*En beğendiğim kitap: ‘Şeker Portakalı’

*Hoşlandığım müzik türü: ‘Kulağıma hoş gelen her müziği dinlerim.’

* Hatırladığım en iyi film: ‘Esaretin Bedeli’

*Aldığım en son şey (kendim için): ‘Şal’

*Bugüne kadar aldığım en güzel hediye: ‘Çiçek’

*Kendimde değiştirmek istediğim: ‘Sabırsızlığım’

*En çok beğendiğim özelliğim: ‘Merhametli olmam’

*Olmasa da olur dediğim: ‘Eskişehir’de kurulması planlanan kömürlü termik

santral.’

*Olmazsa olmazım: ‘Ailem’

*Mutlaka yapmak istediğim: ‘Uzak Doğu ülkelerini görmek’

*Mutlaka görmek istediğim: ‘Şiddetin ve savaşın olmadığı bir dünya.’

*En gıcık olduğum şey: ‘İkiyüzlü insanlar’

*Eskişehir’de en beğendiğim mekân: ‘Benim için şehrimin her yeri çok kıymetli’

20


Emine Girgin

SEVGİLİMDEN AYRILDIM

DEPRESYONDAYIM!

Evet, yazımın başlığından da anladığınız

gibi bu ay kadın ve erkek ilişkilerinde

çözülmesi gereken bir sorunu kaleme

almak istiyorum. Sadece benim çevremde

olmadığı gibi eminim sizlerin de

çevresinde, hatta belki de siz de bile

yaşanan bir sorundur bu. Ayrılık sonrası

depresyon!

Maalesef ki hepimiz bunu yaşıyoruz. İstesek

de istemesek de, aylarca belki de

yıllarca süren bir ilişkiyi noktaladığımız da

depresyona giriyoruz. Tabi bitmesini

istemediğimiz bir ilişkiyi bitirmek zorunda

kaldık, hazırlıksız yakalandık, öyle bir an da

ayrıldı belki de ne yapacağımızı bilemedik.

Artık o kişinin hayatımızda olmayacağını

bilerek farklı farklı düşüncelere kapıldık.

Ayrılık durumunda, sadece değer verilen

kişinin artık olmayacağı düşüncesini

oluşturmuyor tabi. Yaşanan

duyguların varlığını kaybetmesi,

verilen emeğin boşa çıktığı

düşüncesi, birlikte yapılan aktivitelerin

gerçekleşemeyeceğine yönelik

inançlar, paylaşımların

artık olamayacağı düşüncesi,

alışkanlıkların yok olması, var

olan düzenin değişmesi bizde depresif

dönemlerin oluşmasına sebep

oluyor ve sonuç depresyon!

DEPRESYONUN BELİRTİLERİ

İlişkisi bitmiş kadın ya da erkek, bitiş sebebini

kendine bağlıyor ve suçluluk yaşıyor.

Özgüven eksikliğiyle birlikte benliğine olan

saygısı azalıyor ve kendisini

değersizleştirmeye başlıyor. Daha önce

yapmaktan keyif aldığı aktiviteleri onunla

yaptığı için artık yapmaktan kaçıyor. Konsantrasyon

kaybı yaşayarak kendini eskisi

gibi günlük yaşantısına veremiyor ve

sürekli bir mutsuzluk ve yorgunluk

hissediyor. Uyku problemi yaşayabilir. Ya

da tam tersi çok fazla uyuyabilir. Çünkü depresyondaki

bir kişi, içindeki yaşadığı acıyı

dindirebilmek için uyumayı tercih ediyor.

Bazen bazı kişiler de, bu ayrılık sonrası acı

ve depresyondan hemen kurtulabilmek

için başka bir kişiyle hemen yeni bir ilişkiye

başlıyor.

AYRILIK SONRASI YENİ BİR İLİŞKİ

DOĞRU MU?

Eğer yeni bir ilişkiden çıktıysanız kesinlikle

yeni bir ilişkiden uzak durun. Kimileri “çivi

çiviyi söker” diyerek kendisini başka bir

ilişkiye atıyor ama bu çok ama çok yanlış

bir seçim. Çünkü henüz daha kapanmayan

bir defter var. Bitmemiş acı, bitmemiş bir

sevgi, bir bağ var ortada. Yeni ilişkiye

başladığınız kişide de, henüz içinizde

bitmemiş kişinin özelliklerini

arayacaksınız çünkü. Onun gibi bakmasını,

onun gibi sevmesini, onun gibi iyi

gelmesini isteyeceksiniz ve bu süreçte o

asla olmayacak. Ben ayrılık acısını da

içinizde doya doya yaşamanızı öneriyorum.

Çünkü diğer türlü hem kendinizi hem

de karşı tarafı kandırmış olacaksınız.

Bırakın içinizden günlerce ağlamak geliyorsa

ağlayın ama asla başka bir ilişkiye

başlamayın!

AYRILIK SONRASI ARKADAŞ KALMAK

MI? BİR DAHA DÜŞÜNÜN!

Görüştüğüm biri sevgili olamayacağımız

noktada bana “arkadaş kalalım” demişti.

Ben de içimden şunu geçirmiştim “yeni

sevgililerimizi kahve içerek keyifle mi

konuşacaktık?”

Çok iyi arkadaş olamayacağınız zaten ortada

tıpkı benim yaşadığım gibi. Zaten iyi

anlaşsaydınız, ayrılmazdınız. Ne yani, birlikte

kahve içip yeni sevgililerinizi mi

çekiştireceksiniz? Ya da yeni flörtlerinizle

yemeğe çıkıp geyik muhabbeti mi

yapacaksınız? Eminim arkadaş

kadronuzda çok daha eğlenceli, daha iyi

dert ortağı olan ve yanında daha rahat

hissedebileceğiniz insanlar vardır. Eski

sevgiliden (duygusal olarak bir şeyler

hissettiğiniz birinden) arkadaş olmaz!

( Ya da bu kadar arkadaşlığı vurguluyorsa

zaten sevgiliniz olmamıştır sizinle anı

yaşamıştır bunu da bir düşünün )

DEPRESYONDAN NASIL ÇIKARIM,

AŞK ACISINI ATLATMAK İÇİN

NELER YAPILABİLİR?

Bazen arkadaşlarım bana soruyor “nasıl

başa çıkıyorsun?” Biliyorum bu asla kolay

olmuyor ama bazen öyle insanlar

tanıyorsunuz ki, zamanla kendinizden

başka her şeyin boş olduğunu idrak ediyorsunuz.

Üzülen tarafın yalnızca kendiniz

olduğunu anladığınız an nasıl başa

çıkacağınızı anlamış oluyorsunuz ve

bununla başa çıkmanın tek bir yolu var. O

da öncelikle ayrılığı duygusal ve mantıksal

olarak kabul etmek!

Kayıp acısı yaşadığınızı derinden

hissediyorsanız bu sürecin böyle geçmesine

izin verin ve dönemi en sağlıklı şekilde

atlatın. Bunu sağlıklı şekilde atlatabilmek

içinde tabi kendinizi üzecek, kendinize

sürekli onu hatırlatacak şeylerden

uzak durarak. Sizi üzen şarkıları

özellikle dinlemeyi bırakın,

birlikte olduğunuz

fotoğraflara defalarca

bakmayı da.

SOSYAL MEDYA

HESAPLARINI

TAKİP ETMEYİN!

Halk arasında "stalkerlık yapmak"

olarak bilinen hadise, eski

sevgilinizin sosyal medya

hesaplarını takıntılı biçimde takip etme durumudur.

Basitçe, bunu yapmayın!

Eğer eski sevgiliniz ile medenî biçimde

ayrıldıysanız ve birbirinizi sosyal medya

hesaplarından çıkarmadıysanız ne âlâ!

Ancak onun profilini kurcalamak,

fotoğraflarını saplantılı biçimde takip

etmek size zarar verecektir. Eğer onun

sosyal medya hesaplarını takip etmeden

duramıyorsanız, arkadaşlıktan çıkarmak,

takip etmemek, hatta engellemek unutma

süreci açısından daha iyi bir seçenek olabilir.

EN ÖNEMLİSİ: TACİZ ETMEYİN!

Eski sevgilinizle bir araya gelmek için telefon

açmak, mesaj göndermek gibi modası

geçmiş eylemleri bırakın. Alternatif yollara

bakın, kendinize odaklanın. Aklınızı

meşgul edebilecek herhangi bir şeyle

oyalanmanın size iyi gelebileceğini garanti

edebilirim. Nihayetinde herkesin

yaşayabileceği bir ayrılık acısı, hayattan

alacağınız tada engel olmamalı. Stresi bu

kadar uzatmaya değer mi? Hiç değmez!

21


Hentbol Milli Takımı

Ciğerci Ahmet’i tercih etti

BU

CİĞER SADECE

CİĞERCİ AHMET’DE

YENİR

ZENGİN Ç

HİZMET

PAZARTESİ HARİÇ

HER GÜN SIRA GECESİ


Eskişehirspor Her

Zaman Göz Bebeğimiz

AYRANIMIZI

DENEDİNİZ Mİ?

İÇLİ KÖFTEMİZİ

DENEMELİSİNİZ

EŞİTLER İLE

İNİZDEYİZ

ODUN

ATEŞİNDE PİŞEN

LEZZETLER

Mustafa Kemal Paşa Mahallesi

Sivrihisar 1 Cad. no : 54

REZERVASYON : (0222) 230 79 09


Odunpazarı Belediyesi

yeni çöp kamyonları ile

kendi işini kendisi yapacak

Kurt; “Ciddi bir tasarrufla

ciddi hizmetler veriyoruz”

Odunpazarı Belediyesi,

kiralık

araç dönemini

geride bırakarak, 16

yeni çöp kamyonunu

envanterine ekledi.

Kendi işini kendi araç

ve personeli ile yapacak

olan Odunpazarı

Belediyesi, bu sayede

ciddi bir tasarrufu da

sağlamış oldu. Çöp

Kamyonlarının teslim

alınması için düzenlenen

törende konuşan

Başkan Kazım Kurt ise;

“Kendi ihtiyacını kendisi

üreten bir belediye

olmak için mücadele

ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz

kamyon alımı

işi ile de bu konuda

büyük bir adım attık.

Ciddi bir tasarruf ve

ciddi bir hizmet anlayışını

tekrar ortaya koyacağız.

Bundan sonraki

dönemlerde Odunpazarı

Belediyesi’nde kiralık

araç kalmayınca

kadar mücadelemizi

sürdüreceğiz. Önümüzdeki

beş yılın en büyük

hedefi budur” İfadelerini

kullandı.

24

Odunpazarı Belediyesi ana hizmet

binasında düzenlenen törende

yeni çöp kamyonları

teslim alınırken sağlanan büyük

tasarruftan dolayı da büyük bir

sevinç vardı.

Teslim töreninde önemli açıklamalarda

bulunan Odunpazarı Belediye

Başkanı Kazım Kurt ise,

bundan sonraki sürece dair bilgiler

paylaştı.

ODUNPAZARI HALKI BİZİM

FELSEFEMİZİ BENİMSEDİ

Başkan Kazım Kurt, “Kendi işini

kendi gören, kendi ihtiyacını

kendisi üreten bir belediye

olmak için mücadele ediyoruz.

Bugün gerçekleştirdiğimiz olduğumuz

bu kamyon alımı işi ile de

bu konuda büyük bir adım attık.

Ciddi bir tasarruf ve ciddi bir

hizmet anlayışını tekrar ortaya

koyacağız. Bu konuda hepinize

ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Çünkü Odunpazarı

Belediyesi çalışanları

artık bizim

mantığımızı, bizim

felsefemizi özümsedi

ve benimsedi.

Herkes kendi üstüne

düşün tasarrufu

gerçekleştirdi.

Temizlik İşleri Müdürlüğümüze

bugün gerçekleştirdiğimiz

alımla

önümüzdeki yıldan itibaren ciddi

anlamda bir tasarruf gerçekleştirmiş

olacağız. Bu gerçekleştirdiğimiz

tasarruf ile Odunpazarı

halkına başka alanlarda hizmet

edeceğiz.” dedi.

KİRALIK ARAÇ

BIRAKMAYACAĞIZ

Sözlerine teslimi alınan kamyonların

yerli üretim olduğunu hatırlatarak

devam eden Başkan Kurt;

“Hem Eskişehir’de üretilen hem

de yüzde yüz yerli olan bir kamyonu

tenzih etmek suretiyle de

Eskişehir’deki sanayi ile işbirliği

içine girmiş ve artı bir adım atmış

bulunuyoruz. Bundan sonraki dönemlerde

Odunpazarı Belediyesi’nde

kiralık araç kalmayınca

kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Önümüzdeki beş yılın en büyük

hedefi budur. Bugün başlamış olduğumuz,

bir başlangıçtır. Yeni

dönemde bu araçlar nedeni ile

yaptığımız tasarruf bize farklı

araçları ve farklı yatırımları sağlayacaktır.

Bundan sonra çalışanlarımızın,

sürücülerimizin kazasız

belasız bir biçimde işlerini sürdürmelerini

diliyorum. Onların

daha dikkatli, daha özenli bir biçimde

çalışmalarının bize ayrıca

bir tasarruf sağlayacağını düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum,

hayırlı uğurlu olsun”

ifadelerini kullandı.

Daha sonra Odunpazarı Belediyesi

yeni araçlarını teslim alırken

direksiyona ilk geçen isim de Başkan

Kazım Kurt oldu.


“Odunpazarı'nda okuma yazma bilmeyen kalmayacak" sloganıyla Halk merkezlerinde eğitimler başladı.

Odunpazarı Belediyesi’nden

okuma yazma seferberliği

O dunpazarı

Belediyesi,

ilçenin dört bir

köşesinde oluşturduğu

Halk

Merkezlerinde

halka yönelik

projelerine

devam ediyor.

Büyük beğeni

kazanan projeler

tüm kesimleri

kapsarken,

bu kez eğitime

yönelik başlatılan

bir proje

şehrin sosyal

dokusuna direk

katkı sağlıyor.

Büyükdere, Orhangazi,

Gökmeydan,

Selami Vardar,

Amigo Orhan,

Sezai Aksoy ve

Emek Halk

Merkezlerinde

açılan okuma

yazma atölyelerine,

vatandaşlar

yoğun ilgi

gösteriyor.

Odunpazarı Belediyesi, “Odunpazarı'nda

okuma yazma bilmeyen

kalmayacak" sloganıyla, 7 Halk

Merkezi’nde okuma yazma seferberliği

başlattı.

Büyükdere, Orhangazi, Gökmeydan,

Selami Vardar, Amigo

Orhan, Sezai Aksoy ve Emek

Halk Merkezlerinde açılan

okuma yazma atölyelerine, vatandaşlar

yoğun ilgi gösteriyor.

Öğrenmenin yaşı olmadığına değinen

yetkililer, tüm okuma

yazma bilmeyen vatandaşları

okuma yazma atölyesine davet

etti. Çocukların eğitimi kadar,

onların ilk eğitimi aldıkları ebeveynlerinin

de eğitimine önem

verdiklerini belirten yetkililer,

atölye katılımcılarının başarı

oranının yüksek olduğunu söyledi.

“BİNECEĞİMİZ OTOBÜSÜN

NUMARASINI VE GİDECEĞİ

YERİ OKUYABİLECEĞİZ”

Okuma yazma bilmedikleri için

yıllardır sıkıntı çektiklerini ifade

eden atölye katılımcıları,

okuma yazma seferberliğinin

kendilerini çok mutlu ettiğini

dile getirdi. Okumayı ve yazmayı

öğrenmeyi çok istediklerini

kaydeden katılımcılar, “Eskiden

otobüse binerken ne numarasını

ne de gideceği yeri okuyabiliyorduk.

Atölye bitince bineceğimiz

otobüsün numarasını ve gideceği

yeri okuyabileceğiz” dedi.

25


İpek Diş Kliniği’nde öncelik:

Hastaların isteği ile doğru

tıbbi yaklaşımı birleştirmek

Amacımız : Güncel ve yeni tekniklerle

hastalarımıza konforlu tedavi sunmaktır

>>

2018 yılında

Hanifi İpek

ve Burçin İpek

tarafından kurulan

İpek Diş

Kliniği Eskişehir

merkezinde 3

uzman hekim, 1

genel diş hekimi

ve 5 yardımcı

personel ile

hastalarına güncel

ve teknolojik

gelişmelerden

yararlanarak

hizmet vermektedir.

Öncelikle sizi tanıyalım mı?

Dr. Dt. Hanifi İpek

1982 Yozgat doğumluyum, ilk ve orta

öğrenimimi Yozgat’ta tamamladıktan

sonra 2001 yılında çocukluk hayalim

olan diş hekimliği eğitimime Ankara

Üniversitesi’nde başladım. 2006

yılında Samsun On dokuz Mayıs

Üniversitesi Periodontoloji Anabilim

dalını kazandım. Uzmanlık eğitimim

bittiğinde 1 yıl boyunca GATA Periodontoloji

bölümünde görev yaptım.

Dişeti hastalıkları ve cerrahileri, dişeti

tedavilerinde lazer kullanımı ve implant

üzerine çalışmalarım ve tedavilerim

oldu halen de olmaktadır. 2014

yılından itibaren yürüttüğüm özel

muayenehanecilik

hayatımı polikliniğimizi kurarak

eşim Burçin İpek ile

beraber yürütmekteyim.

Dr. Dt. Burçin İpek

Ben 1984 yılında Ankara’da doğdum,

ilkokul ve lise eğitimimi

tamamladıktan sonra 2002 yılında

Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği

Fakültesini kazandım. 2007 yılında

mezun oldum ve aynı yıl On dokuz

Mayıs Üniversitesi Ortodonti Anabilim

Dalı’nda doktora eğitimi almaya

hak kazandım. Uzmanlık

eğitimim sonunda Eskişehir’de özel

muayenehanemi açtım ve yine bu

doğrultuda polikliniğimizde

ortodontik tedaviler, çeşitli

malokluzyonların teşhis ve tedavileri

gibi çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Dt. Melek Kulak

1988 yılında Bulgaristan’da doğdum.

2002 yılında Hürriyet Lisesi’nde orta

öğrenime başladım. 2007-2012 yılları

arasında Hacettepe Üniversitesi Diş

Hekimliği Fakültesi’nde diş hekimliği

eğitimimi tamamladıktan sonra

sırasıyla Sivas, Kayseri ve İstanbul’da

Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniklerinde

çalıştım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde

Ortodonti alanında 2 yıl

26


eğitim aldım. Şu anda tüm alanlarda hastalarıma

hizmet vermekteyim.

Uzm. Dt. Elif Tekpınar

1991 yılında Ankara’da doğdum. İlköğretim

eğitimimden sonra 2009 yılında Ankara Atatürk

Lisesi’nde lise öğrenimimi tamamladım. Aynı yıl

On dokuz Mayıs Üniversitesi’nde diş hekimliği

eğitimime başladım. 2014 yılında lisans eğitimimi

bitirdim ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Çocuk Diş

Hekimliğinde uzmanlık eğitimi almaya hak

kazandım. Uzmanlık eğitimim sırasında çocuk

hastalarda davranış yönlendirmesi, estetik diş tedavileri,

travmatik diş yaralanmaları, rejeneratif

diş tedavileri ve genel anestezi-sedasyon altında

diş tedavileri alanlarında uygulamalar yaptım.

2018 yılından bu yana çeşitli özel hastane ve

kliniklerde çalıştım.

Kliniğiniz hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?

Hangi tedaviler yapılıyor?

İmplant ve implant üstü protez uygulamaları, cerrahi

müdahale gerektiren tüm tedaviler, lazer tedavileri,

diş beyazlatma, estetik diş tedavileri,

ortodontik müdahaleler, çocuk hastalara yönelik

genel anestezi dahil tüm işlemler, kanal tedavisi ve

elbette dolgu ile birlikte hastalarımızın tüm

uzmanlık alanlarında gerekli işlemlerini

yapıyoruz.

Bu tedaviler için öncelikle doğru tanıya

ihtiyacımız var bu amaçla kliniğimizde 3 farklı

röntgen cihazımız da bulunuyor. Ayrıca bilgisayar

destekli olarak protetik diş tedavilerini

gerçekleştiriyoruz.

Burada amacımız en güncel ve en yeni tekniklerle

hastalarımızın konforlu bir tedavi tecrübesi

yaşamaları.

Ayrıca tedavi sürecinde her zaman önceliğimiz

hastalarımızın isteği ile doğru

tıbbi yaklaşımı birleştirmek. Her

alanda uzman hekimlerimiz ile

birlikte tedavileri birden fazla

alanda işinde uzman hekimler

olarak hastalarımıza tüm tedavi

seçeneklerini sunabiliyoruz.

Zaman zaman bizlere internette

gördükleri ve aslında ihtiyaçları

olmayan bir tedavi için

başvurduklarında da hekimlik

misyonumuza uygun olarak

onlar için en doğru, en kullanışlı

ve gerçekten gerekli olan

işlemleri uyguluyoruz.

Bugün özellikle sosyal medya ve

internetin insanları yanlış bilgilere

boğması sonucunda

hastaların kafası karışıyor. Bu

noktada hastalarımızın bize

güveni sayesinde kendimiz için istemeyeceğimiz

hiç bir işlemi hastalarımıza da önermiyoruz.

Kimlere diş implantı uygulanabilir?

Sistemik açıdan sağlıklı, sağlıklı dişeti ve çene

kemiğine sahip bireylerde implantları destekleyebilecek

oranda kemikte mevcutsa implant

tedavisinde yüksek başarı imkanı vardır.

Bazı durumlarda kemiğin miktarı implant

yerleşimi için yeterli olmaz. Eğer kemik

kaybı fazla ise, ileri teknikler uygulanarak,

implant yerleştirilmesi için uygun alt yapı

oluşturularak implantlar yerleştirilebilir.

Ortodontik tedaviler hangi yaşta başlıyor?

Aslında ilk ortodonti muayenesinin kesici

dişler çıktıktan sonra olmasını öneriyoruz.

Hem karışık dişlenmeye geçerken çocuğun

kontrol altında olması hem de ileride çok

daha sıkıntılı iskeletsel problemlere yol açabilecek

ufak sorunların kolayca giderilmesini

sağlamış oluyoruz.

Ortodontik tedavi ve süreçlerinde

zamanında teşhis ve müdahale çok önemlidir.

Özellikle bazı çenesel düzeyde problemi

olan çocuklar için optimum zaman çok

kıymetlidir. Bu dönemi kaçırmamak adına

ortodonti uzmanı mutlaka görmeli diyoruz.

Ortodonti tedavisi görmek isteyen hastalara

ve velilere söylemek istediğiniz bir şey var

mıdır?

Doğru zamanlamadan bahsettik ama burada

yapılan işler tamamen ekip işidir.

Hekimin görevi yanında hastalarında

ortodontik tedavi

gereklerini (fırçalama,

ağız bakımı, braketleri

kırmamak adına

uyulması gereken

bazı yeme içme

kuralları) yerine getirmesini

bekliyoruz.

Ortalama ayda bir

kontrol süreçleri

devam etmektedir.

Tedavi bittikten

sonra da

uzmanımızın

gerekli gördüğü

sürelerde

pekiştirme

apareylerini

kullanmamız

gerekmektedir.

Çocuklarda Diş Hekimi ile tanışma Ne Zaman

Olmalı?

Çocuklarda diş hekimi ile ilk tanışmanın her

zaman 3 yaşından önce olması gerekiyor. Henüz

bir diş problemi yaşamadan pedodontisten doğru

bilgileri alan aileler diş bakımı ve kontroller

konusunda zorluk yaşamıyor. Diş hekimi ile

ilişkimiz hayat boyu devam ediyor ve bu uzun

yolda tökezlememek için erkenden hekimimizi

seçmek gerekir.

İlk diş tedavisinde tüm hastalarımızda korku ve

endişe oluşturmamak ve klinikten güzel anılarla

ayrılmasını hedefliyoruz. Belki o seansta işlem

yapılmasına çocuk izin vermeyebilir. Ancak zorlama

olmadığında bir kaç seans içinde tedavilerini

yaptırabiliyorlar. Ancak çocuğa seçenek sunmamak

ve tehditlerle bu işi başarmaya çalışmak hem

gelişimleri açısından hem de fobi haline gelmesi

açısından istediğimiz bir şey değil. Aslında bu

konuda ailelerin sabırlı olması anahtar diyebiliriz.

Peki, çocuklar için bir diş tedavi süreci nasıl ilerliyor?

Öncelikle daha önce gelmiş olsun ya da olmasın

tüm çocuklara o seansta mutlaka kullanacağımız

tüm aletleri tanıtıyorum. Diş temizlemek için

kullandığımız cihazlar elektrikli diş fırçalarına,

tükürük emici ise hüp yapan bir pipete ya da fil

hortumuna dönüşüyor Tüm aletleri anlattıktan

ve nasıl çalıştığını tek tek gösterdikten sonra tedaviye

başlıyoruz. En önemlisi de çocuklara kontrolün

kendilerinde

olduğunu söylüyorum.

İstediğin anda

duracağız söz diyoruz.

Böylece

çocuk kendisini

çaresiz hissetmiyor.

Çünkü o

anda belki farkında

olmuyoruz ama

daha sonra hiç

kimse kötü

hissettiği için

koltuğa oturmak istemiyor.

Pek çok

anne baba

tanıyorum diş tedavilerini

benim

yapmamı istiyor

küçükken

yaşadıkları travmadan dolayı.

Tedavi sonunda elbette küçük hediyelerimiz

oluyor çünkü önemli bir başarı göstermiş bir

çocuğu ödüllendirmek ona iyi hissettiriyor.

Her hastamızı kontrole çağırıyoruz ve derin

işlemler yaptıysak arayıp her şey yolunda mı

öğreniyoruz. Bazen tedaviden sonra normal kabul

edilen ağrılar aslında başka bir diş probleminin

habercisi olabiliyor. Genellikle çocuklar bunu aileye

söylemeyebiliyor ya da anne babalar bunun

içinde aramayalım geçer diye düşünüyor. Bu nedenle

hem kontroller hem de aramalar en küçük

değişimlerin bile gözden kaçmamasını sağlıyor.

Çocuklar en değerlimiz ve biz bunun farkındayız.

İpek Diş Kliniği ailesi olarak amacımız ailelerin ve

çocukların burada güven ve huzur içerisinde hissetmesi;

bunun için ekip olarak hem tedaviler

konusunda hem de hasta ilişkileri konusunda açık

ve samimi bir duruş sergiliyoruz.

27


Tepebaşı Belediyesi attığı

imza ile küresel ısınmada

sorumluluk aldı

Çevre, doğa ve iklim konularında

son derece duyarlı

olan ve geliştirdiği

projelerle pek çok çevrede

takdirle karşılanan

Tepebaşı Belediyesi, bir

kez daha bu konudaki

hassasiyetini gösterdi.

Tepebaşı Belediyesi, 24

belediye ile birlikte

“İklim İçin Biz Varız”

deklarasyonunu imzaladı.

Belediyeler Paris

İklim Anlaşması’nın küresel

ısınmayı 1.5 derece

sınırında tutma hedefine

yönelik çalışmalarda bulunacaklarını

taahhüt

etti.

Tepebaşı Belediye Başkanı

Dt. Ahmet Ataç ise

değerlendirmesinde,

“Sürdürülebilir Enerji

Eylem Planı hazırlayan

belediyemiz 2017 ve 2018

yıllarında ilçemizin

enerji tüketimlerini baz

alan gelişme raporları

hazırlayan öncü belediyeler

arasına girmiştir.”

dedi.

28

Tepebaşı “İklim için

bizde varız” dedi

Tepebaşı Belediyesi, 24 belediye

ile birlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde

bir araya

gelerek “İklim İçin Biz Varız”

deklarasyonuna imza attı.

İklim krizinin kentlerde yaşanan

en büyük sorunlardan

biri olduğu gerekçesi ile 24

belediye İstanbul’da İklim İçin

Kentler Çalıştayı’nda buluştu.

Boğaziçi Üniversitesi UN

SDSN Türkiye, 350 Türkiye ve

Yerel İzleme Araştırma ve

Uygulamalar Derneği ortak

girişimi ile gerçekleştirilen

organizasyon, 5 Aralık’ta

açıklanan ortak deklarasyon

ile sona erdi. Boğaziçi Üniversitesi

Rektörlük Binası’nda

gerçekleşen deklarasyona, çalıştayda

yer alan 24 belediye

katıldı.

1.5 DERECE HEDEFİNİ

TAAHHÜT ETTİLER

Basın toplantısında, hazırlanan

deklarasyon kamuoyu ile

paylaşıldı ve imzacı 24 belediye,

Paris Anlaşması’nın 1.5

derece hedefinin gerçekleşebilmesi

için belediyeler olarak

üzerlerine düşen sorumlulukları

yerine

getireceklerini ve somut

adımlar atacaklarını taahhüt

etti. Deklarasyonda ortaya

konulan diğer taahhütler ise

şöyle ifade edildi:

Bilimsel veriler ışığında, uluslararası

standartlara uygun

veri toplama yöntemleri kullanarak

karbon salımlarını

azaltmak ve iklim krizine

karşı uyum politikalarını hayata

geçirmek için İklim Deği-


şikliği Eylem Planlarını hazırlayacaklar.

Yaşanabilir bir gelecek için

kentlerde sürdürülebilir ulaşım, yenilenebilir

enerji ve ekolojik tarım

uygulamalarına öncelik verecek.

İklim değişikliği ile mücadele eden

yerel, ulusal ve uluslararası kurumları,

girişimcileri, kooperatifleri ve

sivil toplum örgütleri desteklenerek

işbirliklerine dahil olunacak. Hem

kentlerde risk altında bulunan yurttaşlara

hem de kentlerin altyapısını

korumak için imar planlama süreçlerinde

iklim krizi ve etkilerini önlemeyi

önceliklendirecek. Paris

Anlaşması’nın ortaya koyduğu vizyon

çerçevesinde, 2030 yılına kadar

küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında

tutmak için üzerlerine düşen

sorumlulukları yerine getirecek.

BAŞKAN ATAÇ:

HEDEFİMİZ YÜZDE 40

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.

Ahmet Ataç da imzalanan deklarasyon

hakkındaki değerlendirmesinde,

Tepebaşı Belediyesi’nin söz

konusu alanda daha önce imzaladığı sözleşmeler

ve gerçekleştirdiği çalışmalara

değindi. Başkan Ataç, “2013 yılında imzaladığımız

Başkanlar Sözleşmesi, yerel ve

bölgesel yönetimlerin, gönüllü olarak yenilenebilir

enerji kullanımı ve etkin enerji

tüketiminin artırılmasını desteklemeleri

amacıyla, 2008 yılından bu yana, Avrupa’da

yürütülen önemli bir eylemdir. Bununla

söz konusu yönetimlerin

taahhütleriyle, Avrupa Birliği’nin 2020 yılına

kadar CO2 emisyonunun yüzde 20 azaltılması

beklenmekteyken, Tepebaşı

Belediyesi ise CO2 emisyonunu yüzde 23

azaltılmayı hedeflemiştir. Bu kapsamda

Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı hazırlayan

belediyemiz 2017 ve 2018 yıllarında

ilçemizin enerji tüketimlerini baz alan gelişme

raporları hazırlayan öncü belediyeler

arasına girmiştir. Diğer yandan

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma

Konferansı’nda doğan ve 2030 yılına

kadar yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi

korumak ve tüm insanların

barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak

için evrensel eylem çağrısı olan Sürdürülebilir

Kalkınma Amaçları, Tepebaşı Belediyesi’nin

de gündemindeki çalışma

konularından biridir. Bu kapsamda belediye

bünyesinde faaliyetlerini yürüten

Sürdürülebilirlik Merkezimiz, 17 küresel

hedefi gerçekleştirmeye yönelik 2030

gündemi için çalışmalarına devam ediyor.

Baz alınan 2030 yılı için her bir hedef için

çalışmalar yapan belediyemiz, taraf olduğumuz

Belediye Başkanları sözleşmesini

güncellemiştir. 2030 yılına kadar uzatılan

sözleşme kapsamında karbondioksit emisyonumuzu

azaltma hedefimizi yüzde

23’ten yüzde 40’a çıkartıyoruz. Bu kapsamda

sözleşme revize edilmiş olup ‘İklim

ve Enerji için Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne

Tepebaşı Belediyesi olarak tekrardan

taraf olduk. İklim İçin Biz Varız

Deklarasyonunu da yaşanılabilir bir gelecek

açısından önemli buluyorum ve bu

deklarasyonun yaygınlaşmasını diliyorum”

ifadelerini kullandı.

Tepebaşı Belediyesi ile birlikte deklarasyona

imza veren belediyeler ise şöyle:

Adana Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir

Belediyesi, Aydın Büyükşehir Belediyesi,

Bursa Büyükşehir Belediyesi,

Erzurum Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir

Belediyesi, Bolu Belediyesi,

Edirne Belediyesi, Rize Belediyesi, Tunceli

Belediyesi, Acıpayam Belediyesi (Denizli),

Avcılar Belediyesi (İstanbul), Bağcılar Belediyesi

(İstanbul), Beşiktaş Belediyesi (İstanbul),

Kadıköy Belediyesi (İstanbul),

Sarıyer Belediyesi (İstanbul), Sultanbeyli

Belediyesi (İstanbul), Bornova Belediyesi

(İzmir), Çiğli Belediyesi (İzmir), Karşıyaka

Belediyesi (İzmir), Fethiye Belediyesi

(Muğla), Çerkezköy Belediyesi (Tekirdağ)

ve Bodrum Belediyesi (Muğla)

29


Göz tembelliği

görme kayıplarına

neden olabiliyor

“Fark edilmezse bu sorun

ciddi görme kayıplarına

neden olur”

Yeni doğan bebeklerde erken

görme seviyeleri düşüktür.

Görme çok hızlı bir şekilde

gelişiyor ve 2 yaşında tam

olarak oluşuyor. Doğar

doğmaz göz muayenesinin

rutin olarak yapılması gerekir,

bir bebek erken doğduysa 2

kilonun altındaysa veya oksijen

tedavisi aldıysa mutlaka

retina damarları bakımından

değerlendirilmesi gerekir

Yeni doğan bebeklerde göz

probleminin olup olmadığı

ışık reaksiyonu ile

anlaşılabilinir. Çocuk ani bir

ışıkla göz kırpar, ya da alnına

hafifçe vurduğunuzda göz refleksi

olur, iki aylık bir bebek

emzirirken anne ile göz

teması kurar, sonrasında yine

çocuklara obje takibi yaptırılabilir, ilk 2 ayda bunlar

görülmüyorsa bu dönemde aile mutlaka çocuğu göz doktoruna

götürmelidir.

İLK GÖZ MUAYENESİ EN GEÇ 2 YAŞINDA YAPILMALI

Özellikle 6 aydan sonra çocuklarda gözlerde içe kayma

şeklinde şaşılıklar olabilir. Bunlar olmasa dahi çocuğun 2

yaşında göz doktoruna götürülmesi gerekir. Çocuklara

özel, onları rahatsız etmeyecek görme seviyesi

muayenelerini yapabiliyoruz. Sonrasında ilkokula

geldiğinde de mutlaka çocuğun göz doktoruna gitmesi

gereklidir. Çocuğun şaşılığı yoksa göz tembelliği sorunu

gözden kaçılılabiliniyor. Aile de çocuğun kendisi de bunu

fark etmeyebiliyor, bazen 12 yaşına gelen çocuğun göz

tembelliği olduğunu yeni anlıyoruz. Bu durumda da çok

geç kalmış oluyoruz. Fark edilmeyen göz tembelliği

sorunu ilerde görme kayıpları yaşanmasına neden

oluyor, görme yüzde 1’in altındaysa gençler askerlik

dahi yapamıyorlar, bazı meslekleri seçemiyorlar.

TEDAVİDE; ÇOCUK- AİLE - HEKİM UYUMU ÖNEMLİ

Göz tembelliği sorununu anatomik bir problem olmadan

30

Op. Dr. Hatice ONUR Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı / Özel Ümit Hastaneleri

görme yollarından kaynaklı olarak 1 ya da 2 gözün daha

az görmesi” olarak tanımlayabiliriz. Bir gözden beynimize

bir görüntü geliyor, diğer bir gözden de görüntü

geliyor ve birleşip tek görüntü oluyor, bu gözlerden biri

net, biri bulanık geliyorsa, beyin net olmayan görüntüyü

iptal edip net görüntüyü alıyor, buna alışan beyin az

gören gözün görüntüsünü iptal ederek bu sinyalleri

algılamamaya başlıyor ve böylece görme kayıpları

oluşuyor.

Anne ve babada göz tembelliği varsa çocukların mutlaka

göz tembelliği bakımından muayene edilmesi gerekiyor.

Önce tembelliğin nedenine bakıyoruz, ne kadar erken

teşhis yaparsak başarı o kadar yükselir, en çok kapama

tedavisi öneriyoruz, hastalığın derecesine göre belli

saatlerde, günde 4-5 saat veya daha fazla göz kapama

önerebiliyoruz. Kapama yapılan çocukları ilk zamanlar 3

ayda bir sonrasında 6 ayda bir kontrole geliyor, daha

sonra duruma göre yeniden çağırabiliyoruz. Aile, çocuk

ve hekim tedavide başarı için önemli 3 sac ayağıdır. İki

göz arasında ne kadar az fark varsa tedavide başarı

oranı o kadar yükseliyor, çok büyük görme farklarında

(4,5 dereceye kadar) yüzde 100 tedavi olmasa dahi

görme seviyesini oldukça yükseltmek olanaklı oluyor.


H ST

K BULÜNE

B ŞL MIŞTIR


Cildiniz için Kış aylarında

neme dikkat!

FS Beauty Center sahibi Güzellik Uzmanı Saniye Gökçe

Kazıklı ile “Ciltlere Kış bakımı” üzerine konuştuk

Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte

ciltler eskisinden daha bir

yıpranıyor ve bakıma ihtiyaç

duyuyor.

Ocak ayının soğuk ve rüzgârlı

havalarıyla birlikte cildimize

olduğundan daha

fazla özen göstermemiz gerekiyor

haliyle…

Bunun için de doğru taktik

şart!

Bizlerde sizin için doğru

kapıyı buluyoruz ve İsmet İnönü Caddesi1

üzerinde bulunan FS Beauty Center’in kapısını

çalıyoruz.

Şık ve bakımlı duruşuyla karşılıyor bizleri

Güzellik Uzmanı Saniye Gökçe Kazıklı…

Direk cildine gözlerimiz takılıyor.

Gayet canlı, bakımlı ve pürüzsüz…

İçimize siniyor ve dalıyoruz koyu bir sohbete…

Saniye Hanım ile kış aylarında cildi taze

tutmak için neler yapılabileceğini konuşuyoruz

uzun uzun…

32

Salonunuz

gayet nezih…

Anladığım kadarıyla

güzelliğe

dair bütün hizmetleriniz

var

ama önceliğiniz

cilt bakımı. Sebebi

var mı?

Ana dalımız

cilt bakımı… Evet,

bir güzellik merkezinde

olması gereken

her şey var.

Lazer epilasyon, iğneli

epilasyon, gündüz makyajı,

gece makyajı, gelin makyajı,

plastik makyaj, kalıcı makyaj

ama bunların hepsinin başında

cilt bakımı geliyor

benim için… Bir makyaj yapıldığı

zaman bile ilk olarak cildimizin

bakımlı olması

gerekiyor ki yapılan işlem iyi

gözüksün.

Dondurucu soğuklar

başladı. Malumunuz kış aylarında

ciltler çok çabuk

tahriş oluyor. Neler önerirsiniz

kadınlara?

Özellikle Eskişehir’de buna

çok dikkat edilmesi gerekiyor.

Eskişehir’in ayazı gerçekten

yağlı ciltleri bile kurutabiliyor.

O yüzden mutlaka ve mutlaka

cildimizi temizleyip, tonikleyip

gündüz ve gece kremlerimizi

ihmal etmememiz gerekiyor.

Aylık rutin bakımları da biz

burada yaparak destek veriyoruz

kadınlarımıza…

“KIŞIN NEME ODAKLA-

NIN”

Ne gibi uygulamalar bunlar?

Buhar eşliğinde güzelce temizliyoruz

ilk olarak cildi… Gözeneklerin

içerisini

temizliyoruz, siyah nokta temizliği

yapıyoruz. Cilde göre

bir bakım uyguluyoruz. Öncelikle

analiz ediyoruz tabi ki

cildi… Sonrasında eğer cilt çok

kuruysa nem maskesi ile

devam ediyoruz. Yağlıysa ona

uygun bir maske ile devam

ediyoruz. Burada önemli olan

cilde uygun olan ürünleri seçmek.

Doğru uygulamayı yapmak…

Ayda bir mutlaka

yaptırmaları gerekiyor. Kışın

mutlaka güneş koruyucu öneriyoruz.

Güneş koruyucusu

yazın kullanılır gibi bir algı var

herkeste… Yanlış bir bilgi bu.

Fakat kışın da cildi çok iyi korumak

gerekiyor. Güneş koruyucusu

sadece güneşten

korumuyor aslında cildimizi…

Dışarıdaki bütün etkenlerden,

soğuk havalardan, egzoz dumanlarından

da koruyor. Bu

yüzden evden güneş koruyucusuz

çıkmamalarını öneriyorum.

Kışın neme odaklanmak

gerekiyor. Su ihtiyacımız azalıyor

kışın… O da etken… Daha

çok su içmemiz gerekiyor. Yaz

aylarıyla onu dengelememiz

gerekiyor. Estetiğe kadar

giden yöntemler var. Bunlara

gerek kalmadan, genç yaşlarda

bu tarz bakımlarını, bizim gibi

güvenilir yerlere gelerek yapabilirler.

O tarz pahalı işlem-


lerden aslında kendilerini kurtarabilirler.

“GECE TEMİZLİĞİ ÇOK

ÖNEMLİ”

Sabah uyandığımda cildime

ilk olarak ne yapmalıyım?

Öncelikle cildimize uygun

bir ürünle mutlaka yıkamalıyız.

Sonra tonikleyerek, nemlendiricimizi

sürmeliyiz. Nemlendiriciyi

de sürdükten sonra 15

dakika sonra makyajınızı yapabilirsiniz.

Nemlendiriciden

sonra da mutlaka koruyucu sürülmesi

gerekiyor. Şu anda çok

güzel kremler var. Onların faktörlerini

tercih ederek uygulayabilirler.

Sonrasında da

makyajlarını yapıp çıkabilirler.

Aslında makyaj yapsak da yapmasak

da gece temizliği çok

önemli. Yatağa temiz bir ciltle

girmek çok önemli.

Gece temizliği nasıl yapılmalı

ciltlere peki?

Gece 11’den sonra hücre yenilenmesi

sabah 4’e kadar gerçekleşiyor

cildimizde… Kirli

ciltle yatarsak cildimiz ona göre

hücreler üretiyor. Yine elimizi, yüzümüzü

güzelce yıkıyoruz, tonikliyoruz.

Arkasından gece biraz daha bakıma

yönelik bir krem tercih ediyoruz. Filtresiz,

UV filtresiz bir krem tercih ediyoruz.

Özellikle lekeli ciltlerde bu tedavinin

tam zamanı… Gece kremlerini

leke açmaya yönelik kullanabilirler.

Önemli olan gece yatağa arıtılmış bir

ciltle girmek… Hepsinin başı temizlik.

Cildi temizlemezsek yaptığımız

hiçbir uygulamadan randıman

alamayız.

“SİVİLCE TEDAVİSİ YAPI-

YORUZ”

Sivilceli ciltlere önerileriniz

var mı?

Geçmeyen bir sivilce ise

öncelikle bir hekime danışmalarını

öneririm. Bu stresten oluşan,

yeme, içmeden kaynaklı

bir şeyse burada çok güzel

ürünlerle sivilce tedavisi yapıyoruz.

Hep temizlikten bahsettik

ama asıl dikkat etmesi

kesim ise sivilceli ciltler. Enfekte

olmaması lazım. Dağıtmamaları

lazım. O sivilce çıktığı

zaman dokunmamaları lazım.

Granürlü peelingler kullanmamaları

lazım. Sivilcelerini kurutacak

ürünler kullanırlarken

ciltlerini de kurutmayacak

ürünler seçmeleri lazım. Uzman

kişilerle çalışması gerekiyor. Sivilceler

çok leke de bırakıyor.

Ona da dikkat etmek gerekiyor.

Frekanslarımız var bizim. Onlarla

kurutma işlemleri yapıyoruz.

Yaklaşık bir saat sürüyor.

Akneli, sivilceli ciltleri haftalık tedavileri

uyguluyoruz. Normal ciltleri ay da

bir önerdiğimiz bakımlarımız var. Kimyasal

peeling falan da yapabiliyoruz.

Kış ayları cilt tedavileri için en uygun

zamandır.

“CİLDİNİZİ TANIYIN!”

Evde uygulayabileceğimiz

kış ayları için doğal tavsiyeleriniz

var mı?

Tabi ki doğal yöntemler

yapabilirler. Sabah programlarında

da çok sık rastlıyoruz

bu konulara… Birçok şey öneriliyor.

Önemli olan orada

gösterilen ürünlerin cildinize

uyup uymadığıdır. Önce cildinizi

tanımalısınız. Doğal bir

yöntem uygulamak isterken

cildinizi de bozabilirsiniz. Verilen

tarifler örneğin karma

cilde uygunsa ona yapılmalıdır.

Hazırladığınız an tüketmelisiniz.

Dolaba atılarak

kullanılacak şeyler değil. Tabi

ki de doğal yağlar, doğal maskeler

kullanabilirler. Ben biraz

daha dermo kozmetikten yanayım.

Çok doğal ürünler

çabuk bozulduğu için onları

da birkaç gün sonra ciltlerine

sürme taraftarı değilim.

33


ASTROLOG YEŞİM ARKALI’DAN YENİ YIL BURÇ YORUMLARI

2020 YILINDA BURÇLARI

NELER BEKLİYOR?

Merhaba 2020!

Yepyeni bir yıla hoş geldin demeye hazırlandığımız

şu günlerde hayatlarında

beyaz bir sayfa açmak isteyen, ‘değişim

ve dönüşüm’ bekleyen okurlarımıza sürprizimiz

var.

Ünlü Astrolog Yeşim Arkalı, 2020 yılının

enerjisini ve burçlarını siz İstikbal okurları

için yorumladı.

Eğitimlerine de hız kesmeden devam

eden Arkalı, “Yazımı okuyan herkese şimdiden

teşekkürlerimi borç bilirim. Sevgi ve

ilim sizi kuşatsın” dedi.

Arkalı, ayrıca 2020 yılı mesajı olarak da

Carlas Castaneda’nın sözünü sizler için

not düştü:

“Eğer gerçekten bir yardım gerekliyse

bu da yöntemlerle değil, vurgudadır.

Eğer biri kibri kısıtlamamız

gerektiği konusunda bizi bilinçlendirirse

işte gerçek yardım budur.” Carlos

Castaneda (Sessizliğin Gücü)

*19 yıllık Saros döngüleri vardır. Kuzey Ay

Düğümü (Caput Draconis) ejderhanın başı

ve Güney Ay Düğümü (Cauda Draconis) ejderhanın

kuyruğu olarak bilinen sanal noktalardır.

Senenin yorumu tutulmalar ile

vurgudadır ve bu tutulmalar KAD ve GAD’a

çok yakın derecelerde olur. Bir yılda ne

kadar çok tutulma, o kadar değişim ve dönüşüm

var demektir. 2019 yılında 5 tutulma

yaşadık. 2020 yılında ise bizi 6 tane

tutulma bizleri tutulmanın olduğu evlerde

dönüştüreceklerdir.

*2019 yılının vurgusu ve tutulmaların çoğu;

karmanın başladığı yer olan Yengeç burcu

(yöneticisi Ay=Ruhumuz); karşıt kapsında

Karmada ruhunun testten geçtiği, verilen

34

sözlerin ne kadar yerine getirilip ve sınandığını

ortaya çıkaran Oğlak (yöneticisi Satürn=Karma’nın

Lordu) olan burçlarda vuku

bulmuştur. İlk tutulma (Saros 144) nolu 10

Ocak 2020 Yengeç burcunun 20 derecesinde

bir Ay tutulması ile 19 yıl önce olan

ve 30 Aralık 2001 yılında aynı Saros döngüsünde

olan tutulma ile yaşanmış olup;

19 yıllık döngünün kapanıp; yeni bir 19 yıllık

döngünün bizlere başlayacağını göstermektedir.

*Uranüs 2019 yılında Koç burcunda 7 yıl

kaldıktan sonra elindekileri korumak için

enerjisini sabitleyen ve değişimden uzak

duran Boğa burcundaki seyrine devam etmekte

olup; Jüpiter, Satürn, Pluto ve GAD’ın

Oğlak burcunda; Merkür, Venüs ve Mars’ın

ise Retro yapacakları zamanlar genel yıllık

yorumlarımızda önem arz etmektedir.

*5 Mayıs-18 Ocak 2020 tarihleri arasında

düğümler yer değiştirecek olup (KAD İkizler,

GAD Yay) burçlarına geçiş yapacaktır. Senenin

ikinci yarısındaki son iki tutulmanın bu

burçlarda olması Güneş’i, Ay’ı, yükseleni ve

gezegenleri bu burçlarda olanlara, “VURGU

nerede SINAV oradadır” dedirtecektir.

*Karma evrensel bir doğa yasası olup,

ne ekersek onu biçeceğiz mantığındadır.

Yorumları yükselen burcunuza

göre okursanız daha isabetli olacaktır.

Şimdiden hepinize huzurlu bir yıl geçirmenizi

dilerim.


İŞTE 2020 YILINI KAPSAYAN

BURÇ YORUMLARINIZ

KOÇ (21 MART- 20 NİSAN):

Kariyer, sosyal statü, etkili

kişiler, ün konuları ön plana

çıkmaktadır. 22 Mart itibariyle

Satürn’ün Kova’ya geçmesiyle

dost ve düşmanın

ayıklandığı bir dönem başlayacaktır.

10 Eylül’den itibaren

Mars yönetici gezegeniniz 1. Evinizde retroya

girecek biraz kendinizde belirsizlikler dikkat

çekebilir, ani kararlardan ve çıkışlardan sakınmalısınız.

Haritası müsait olanlar eklenmedik

paralar da kazanabilir. İçinizde saklı

olan ancak vicdanlı olan Ares’i harekete geçirin

derim.

BOĞA: (21 NİSAN- 21

MAYIS)

Yüksek öğrenim, yabancı

kültürler, felsefe, yurt dışı

ve yeni ufuklar, uzak akrabalar,

torunlar ve kardeşler,

komşularınız ile ilişkiler ön

plana çıkmaktadır. 2019 yılında

yapmak isteyip te başlayamadığınız konuların

üzerine eğilim gösterme cesaretiniz olacaktır.

Uranüs gezegeni 1. Evinizde size

oldukça ani değişimler vermeye devam edecektir.

Venüs 3. Evde 13 Mayıs-25 Haziran

arasında; 10 Eylül-14 Kasım arasında kendinize

biraz daha özen göstermeniz ve hayatınızda

dengede kalmaya çabalamanız

tavsiyemdir.

İKİZLER: (22 MAYIS-22

HAZİRAN)

Sigorta ve tazminatlar, krediler,

paylaşılan kaynaklar,

tapular, miras, ameliyatlar,

hukuki davalar alanında ve

para kaynaklarınızın üstünden

gündem olabilir. Kendinize odaklanabileceğiniz

bir yılınız muhtemeldir. 13

Ocak itibariyle Venüs toplumdaki statünüz

konusunda sizi ön plana çıkarabilir. Mars ise

Mayıs ayında rutin hayatınızda sizi yorabilir

ve manipüle edilmeye dikkat etmelisiniz. Tutulmalarda

özellikle Ay tutulmaları bitişler

demektir. Siz de hayatınızdaki finansal konuları

netleştirmek isteyebilirsiniz. Kasım’da

düğümlerin İkizler-Yay burçlarına geçmesinden

sonra ilişkiler alanında (ben-sen) savaşı

ve sınavlar verebilirsiniz. Kendinize yatırım

yapınız, kişisel gelişim kurslarına yazılmanız

faydanıza olabilir.

YENGEÇ: (23 HAZİRAN-22

TEMMUZ)

Her türlü ortaklıklar, açık

düşmanlar, ilişkiler konularında

Öncünün Su grubu

olan siz oldukça yıprandınız.

Ancak (sosyal statü, kariyer)

konularında Mars size destek

verecektir. Siz bırakamama enerjisinin yüksek

olduğu anaç bir burçsunuz. Düzgün çalışıp,

emek verdiyseniz ödül almama gibi bir

durum da olmayacaktır. Venüs Kasım ayında

12. Evinizde gerileyeceğinden düğümler de

sizin burcunuzdan çıkıp Mayıs ayında 12. Eve

(KAD) geleceğinden bu sizi daha da ruhsallaştırıp

kendi içinize kapatabilir. Sezgilerinize

güvenin ancak garanti ve sezgiyi dengede

tutmanızı öneriyorum. 11. Evdeki Uranüs sizi

sosyalleştirmeye devam edecektir.

ASLAN: (23 TEMMUZ-22

AĞUSTOS)

Rutin hayat, çalışma hayatı,

sağlık ve evcil hayvanlar

ile 12. Ev (gizli

düşmanlar, hastaneler, hapishaneler,

bilinçaltı) konularında

sizi Nisan ve Mayıs ayına

kadar meşkul edebilir. Sağlığınıza dikkat etmenizi

ve iş arkadaşlarınızla polemiğe girmemenizi

tavsiye ederim. Yılın ilk altı ayı

içerisinde kariyer ve sağlık alanında değişim

ve dönüşüm olup; Mayıs ayından sonra düğümlerin

yer değiştirmesi ile birlikte kolektiften

gelen şanslar ve arkadaş çevreniz

konusunda önem vereceğinizi gösterebilir.

Kariyer planlarınızın üstünde durmaktan vazgeçmeyiniz.

Nisan ve Kasım ayları arasında

büyük dönüşümler getirebilir. Bu yıl sorumluluk

bilincinizi daha fazla yükseltmenizi tavsiye

ederim.

BAŞAK: (23 AĞUSTOS- 22

EYLÜL)

Çocuklar, aşk, hobiler,

borsa, sosyal hayatınız,

riskli yatırım konuları dikkat

çekecektir. Çocuklarınızla

olan iletişiminiz

üstünde durabilirsiniz. Satürn

sizin sınavlarınızdır. Bu ev konularında sorumluluk

ve sınavlarınız dikkat çekecektir.

Hobileriniz var ise üstünde çalışıp bunu kazanca

çevirebilirsiniz. Mart sonunda ve Satürn

Kova burcunuz olan 6. Evinize üç

aylığına geçiş yapacaktır. Rutin hayatınız,

sağlığınız ve çalışma hayatınızda kısıtlanmalar

ve sınavlar olabilir. Nisan ve Kasım

ayında değişim ve dönüşüm sizi bu ev konularında

vurgu yapacaktır. Fırsatlar ve girişimlerinizi

doğru değerlendirdiğiniz takdirde

başarılı olabileceğiniz gözlemlenebilir.

TERAZİ: (23 EYLÜL- 22

EKİM)

Aile, yuva, ev, yer değiştirme

ve kökleriniz konularında

tamamlanmamış

konular yüzüstüne çıkabilir.

Mayıs ayına kadar miras,

yatırımlar ve bankalarla ilgili

gelişmeler gözlemlenebilir. Düğümler değiştikten

sonra ticaret ile uğraşanlar girişimde

bulunabilir, mahkeme ile ilgili konular sonuçlanabilir.

Yurt dışı ya da uzak akrabalarla alakalı

haberler alabilirsiniz. Aile ve kariyer

arasındaki sıkışmışlığınızın çözümü için dengede

kalmanızı tavsiye ediyorum.

AKREP: (23 EKİM- 21

KASIM)

Her türlü iletişim, taşıtlar,

kısa seyahatler, yakın akrabalar

ve kardeşler, eğitimler,

ticari faaliyetler

konularında önemli gelişmeler

gözlenmektedir. Eğer bu

konularda daha önce yapmak istediğinizi yapamadıysanız

bu yıl bunu yapmak için çalışacağınızı

göstermektedir. Mayıs ayından

itibaren düğümler yer değişip sizin paranız

ve ortak para, nafaka, miras ve ameliyatlar

ile ilgili konular açığa çıkabilir. Kredi konusunda

aşırıya kaçmayınız.

YAY: (22 KASIM

- 21 ARALIK)

Sahip olduğunuz maddi

kaynaklar, işinizden gelen

kazancınız, yeteneklerinizle

kazandığınız para konularındaki

değişimler gündeme gelebilir.

Maddi krizlerde yönetim

konusunu güçlenip ele almalısınız. Mart ayından

sonra iletişim, eğitim ve sahip olduğunuz

taşıtlarla ilgili konularında bir kısıtlanma yaşayabilirsiniz.

Krizi doğru biçimde yönetebilirseniz

bir sonraki yıl için hazırlıklı

olabilirsiniz. Fazla borç üzerinize almamanız

sizin için iyi olabilir. İş kurma konusunda

önemli gelişmeler de fırsat yaratabilir. Unutmayınız,

önce sağlık.

OĞLAK: (22 ARALIK- 21

OCAK)

Kendiniz ve kurduğunuz

her türlü ortak ikili ilişki konularında

değişim gündemdedir.

Mart ayından sonra

önlem alarak para konularında

da her türlü gelişim ve girişime dikkat etmeniz

gereklidir. Bu sene eksik kaldıklarınızı tamamlama

konusunda oldukça hırs yapma

olasılığınız var. Sağlığınıza ve kilo alımına

dikkat etmenizi söylemek istiyorum. Duygu

ve mantık dengesini sağlayıp, kendiniz için

en doğru sorumluluğu almanız halinde ödülünüz

de çok büyük olur, toprak elementi 2020

ye hakim. Bu nedenle suya yakın yerlerde

vakit geçirmenizi ve bol su içmenizi öneririm

KOVA: (22 OCAK- 19

ŞUBAT)

Bilinçaltı, gizli düşmanlar,

ruh sağlığınız, hastaneler,

hapishaneler, yaşlı kişileri

temsil eden eviniz konuları

ana gündeminiz olabilir. Mart

ve Temmuz ayında kendiniz

için plan ve sorumlulukları hatırlatacağını ve

sağlık konusunda yeniden ipi ele alacağınızı

gösterebilir. Bol bol meditasyon yapıp, dengeye

gelmeye çalışabilirsiniz. Gizli düşmanları

gizli yardımlara çevirmeniz dileğiyle.

BALIK: (20 ŞUBAT- 20

MART)

Hedefler, kolektiften size

gelen şanslar, hayalleriniz,

kariyerden gelen getiri, sosyal

arkadaş çevresi konularında

değişim ve dönüşüm

söz konusu olabilir. Bilinçaltınızı

dönüştürmek isteyebilirsiniz. Nisan ayında

göz çarpıcılığınız artacaktır. Ruhsallığı yüksek

boyutta olan sizler farkındalıkla sosyal çevrenizdeki

tıkanmış olan ilişkilerinizi çözebilirsiniz.

Bitmesi gereken bitecektir. Yeni bir ilişki

ya da çocuk sahibi de olabilirsiniz. Şans sizinle

olsun. Kurban olmaktan sakının.

35




BAL’DA

YİNE HAYAL

KIRIKLIĞI

BAL’da hesaplar şimdiden baraj

maçına göre yapılıyor.

Bu sezonda

umduğumuzu

bulamadık.

>>

Bölgesel Amatör

Ligde

2019-2020 sezonunun

ilk yarısı

tam anlamıyla

hayal kırıklığıyla

geçti. Sezona

büyük paralar

harcayarak önemli

oyuncular transfer

eden kulüplerimiz

umduğunu bulamadı.

>>

Anadolu Üniversitesi

futbol

branşında ki en

büyük yatırımını

bu sezon yapmasına

karşın, alt sıralardan

uzaklaşmayı başaramazken,

şampiyonluk

parolası ile

sezona giren Yunusemrespor

zirve yarışında

erken havlu attı.

Derbi de daha 1-1’lerini üzmediler.

38


İkinci yarıda büyük değişimler olabilir.

Bölgesel Amatör Lig 6.grupta mücadele eden Anadolu

Üniversitesi ve Yunusemrespor için 2019-2020 sezonunun

ilk yarısı tam bir hayal kırıklığı şeklinde geçti.

Lige şaşalı transferler yaparak giren Yunusemrespor’da

parola şampiyonluktu. Fakat kağıt üzerinde ki

hesaplara sahaya uymadı. Lige iyi başlamasına rağmen

üst üste gelen başarısız sonuçlar antrenör değişikliğini

dahi getirdi. Faruk Bayar ile yollar ayrılırken, yerine Ali

Onur Cerrah geldi. Kırmızı Siyahlılar sezonun ilk

yarısında zirvenin çok uzağında kaldı.

Diğer temsilcimiz Anadolu Üniversitesi ise belki de bu

lig için en büyük yatırımı yaptığı sezonda en başarısız

grafiğini çizdi. Güven Sabaz ile yollarını ayıran Mavi

Beyazlılarda göreve antrenör Çağlar Ayan getirilse de

Faruk Bayar

takımın

sitesi

Güven Sabaz

grafiği değişmedi. Anadolu Üniver-

sezonun ikinci yarısında ligde tutunma

ve baraj maçına kalmamak

adına mücadele edecek.

Öte yandan 30 Aralık’ta genel

kurula gidecek Yunusemrespor’da

kulübün

başına büyük bir

sürpriz

yaşanmadığı

takdirde

Osman Taş

ve ekibinin

gelmesi

bekleniyor.

Ali Onur Cerrah

ANTRENÖR DEĞİŞİMİ

DE YARAMADI

Bölgesel Amatör Küme de antrenör

değişimi de işe yaramadı. Yunusemrespor’da Faruk Bayar’dan

boşalan koltuğu Ali Onur Cerrah otururken,

Anadolu Üniversitesi’nde Güven Sabaz’ın yerine

Çağlar Ayan getirildi. Bu değişimler her iki

kulübümüze de pozitif hava anlamında katkı sağlasa

da tabelada fazla bir farklılık getirmedi.

Çağlar Ayan

39


File

bekçisi Ekrem

Kılıçarslan

40

>>

İstikbal Dergi’nin bu ay konuğu

Eskişehirspor’un file bekçilerinden

Ekrem Kılıçarslan…Geçtiğimiz

sezon kaleyi devralan ve bu

sezonda da kaleyi kaptırsa da

yeniden devralan ve son maçlarda

formda olan Ekrem zoru başararak

ligde kalmak istediklerini

söyledi.

-Futbola ne zaman başladın ve Eskişehirspor ile

yolun nasıl kesişti?

“Futbola 11 yaşında Çanakkale’nin Hastanebayırı

Gençlik ve Spor Kulübü’nde başladım. 14 yaşında

Çanakkale Dardanelspor’a transfer oldum. 2012

yılında da Eskişehirspor’a geldim. O gün bugündür de

Eskişehirspor bünyesindeydim. Eskişehirspor’da ilk

olarak U16 takımında forma giydim. Beni

Eskişehirspor’a kazandıran Berkant Ongan hocamızdır.

Aslında ben Eskişehir’e Eskişehir Eğitimciler Güzel

Sanatlar ve Spor Lisesi’ne okumaya gelmiştim.

Berkant Ongan hocamız beni denemeye çağırdı. Daha

sonra beğendi ve Eskişehirspor maceram başladı”.

>>

En büyük güçlerinin taraftar

olduğunu söyleyen Ekrem “

Eskişehirspor taraftarları için ne

söylesek az kalır. Tek kelime ile

mükemmeller. Bize hem saha içerisinde

hem de saha dışarısında

muhteşem destek oluyorlar. Eskişehirspor’un

yaşayabilmesi için

her şeyi yaptılar.

-Sana A Takımın kapılarını açan Teknik Direktör

kimdi?

“A Takım ile ilk kez Ertuğrul Sağlam döneminde

çalıştım. Ruud Boffin, Kayacan Erdoğan ve Sinan Ören

ile birlikte çalışmıştık. 2013-2014 sezonuydu. İlk profesyonel

maçım birçok arkadaşımın da olduğu gibi

Giresunspor ile deplasmanda oynadığımız maçtır.

Transfer yasağı nedeniyle lisanslar çıkmamış ve maça

U21 kadrosu ile çıkılmıştı. Devre arasına kadar da bu

durum böyle devam etti”

-Geçtiğimiz sezon demişken. Mucizeler sezonu

dediğimiz sezon için senin düşüncen neler?

“Hepimizin çok yakından takip ettiği bir dönemdi.


Sezon başında herkes transfer yasağı açılacak

diye bizi düşünmüyorlardı. Biz U21 takımı ile

U21 liginde mücadele edecektik. Transfer

yasağı açılamayınca üstümüze büyük bir sorumluluk

yüklendi. Ben ve takım

arkadaşlarım da elimizden geleni yapmaya

çalıştık. Bize çok büyük şeyler kattı. Tribünden

maçları takip ederken kendimizi sahada

bulduk. O taraftarın önünde forma giymek

hayal gibi bir şeydi.”

-Eskişehirspor kalecileri bu sezon çok

eleştirildi. Sence sorun neydi?

“Biz Eskişehirspor’da dört kaleci de hazırız.

Melih ağabey olsun, ben olayım. Ebrar olsun,

Cengiz Alp olsun. Hangimize forma verilirse

çıkıp oynayabiliriz. Sezon öncesinden itibaren

biz çok iyi çalışıyorduk ama art arda

şanssızlıklar yaşadık. Bu da kalede oynayan

isimlerin sürekli değişmesine neden oldu. Çok

şükür bu şanssızlığımızı son haftalarda

kırmayı başardık. Sefer Hakan Olgun

hocamızın da bize çok katkısı olduğu bir

gerçek.”

-Kalede oynarken hata yapar mıyım

düşüncesi aklından geçiyor mu?

“Hata yapar mıyım çekincesi elbette oluyordu

ama bu olumsuz psikolojiyi yenmeyi

başardım. Artık kalede çok daha cesurum.

Sefer Hakan Olgun hocam sürekli beni motive

etmeye çalışıyor. Şu an özgüven problemim

olduğunu düşünmüyorum.”

-Ekrem Kılıçarslan’ın kariyer hedefleri neler?

“Şu an en büyük hayalim Eskişehirspor ile

şampiyonluk yaşayıp, Süper Lig’e çıkmak.

Uzun vadede Avrupa’da forma giyen bir

kaleci olmak gibi bir hayalim de var.”

-Takımdaki tecrübeli isimler ile aran nasıl?

“Hepsi ile aram çok iyi. Sezgin ağabey olsun,

Ferhat Ağabey olsun, Kıvanç ağabey olsun

bizimle çok iyi ilgileniyorlar. Elimizden

geldiğince kardeşlik yapmaya çalışıyoruz. Bir

hata falan yaptığımızda sürekli bizi uyarıp,

doğruyu gösterip, destek olmaya çalışıyorlar.”

-Takımda en çok kimlerle iyi anlaşıyorsun?

“Altyapıdan beraber A takıma yükseldiğimiz

bütün oyuncular ile aram çok çok iyi. Hasan

Ulaş, Alperen, Mehmet Feyzi, İbrahim Halil ve

diğerleri. Hepsi çok yakın arkadaşım.”

-İdolüm dediğin bir kaleci var mı?

“Ben Iker Casillas’ı izleyerek büyüyen bir

isimim. O benim için efsane bir kaleci. İdol

olarak Iker Casillas’ı seçtim. Fernando

Muslera’nın Türkiye’de şu an forma giyen en

iyi kaleci olduğunu söylesem herhalde kimse

itiraz etmez. Yerli kalecilerden de Serkan

Kırıntılı ve Ertuğrul Taşkıran isimlerini söylemek

istiyorum.”

-Eskişehirspor taraftarlarına vermek

istediğin bir mesaj var mı?

“Eskişehirspor taraftarları için ne söylesek az

kalır. Tek kelime ile mükemmeller. Bize hem

saha içerisinde hem de saha dışarısında

muhteşem destek oluyorlar. Eskişehirspor’un

yaşayabilmesi için her şeyi yaptılar. Bu

kulübün ayakta durmasında en büyük etken

durumundalar.

Yönetimsiz kaldık vazgeçmediler, sürekli

sahip çıktılar. Biz saha içerisinde ne yapsak

haklarını teslim edemeyiz gibi geliyor. Bu

taraftarın kesinlikle Süper Lig’de olması

gerekiyor. Biz oyuncular olarak onları mutlu

etmek en büyük amacımız. Bunun için

çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

-Röportaj yaptığımız bütün oyunculara sorduk.

Sana da sormadan olmaz. Bu sezon

ligde kalır mıyız?

“-9 puanla lige başladık ama biz oyuncular

olarak asla düştük diye düşünmedik. Biz bu

ligde kalacağımıza can-ı gönülden inanıyoruz.

Her maçımıza 3 puan için çıkıyoruz. Çok

şükür bu ligde yenemeyeceğimiz bir takım

yok. Takımda hava çok iyi. Yeni yönetimin

gelmesi vites yükseltmemizi sağladı. Maddiyata

artık çok fazla kafa yormuyoruz. Saha

içerisine daha çok konsantre oluyoruz.”

-Sezon sonunda Eskişehirspor ile sözleşmen

sona eriyor. Son durum ne?

“7 yıldır Eskişehirspor bünyesindeyim.

Önceliğim her zaman Eskişehirspor’da. Bu

takımla Süper Lig’e çıkmadan veda etmek gibi

bir düşüncem yok. Şu ana kadar yönetimden

bu konu ile alakalı görüşme yapan bir yönetici

olmadı. Bir sorun olacağını

düşünmüyorum.”

41


2019 YILI ESKİŞEHİRSPOR

4 KONGRE

3 BAŞKAN

>>

2019 yılı Eskişehirspor için kongreler yılı oldu. Siyah kırmızılı

camia 2019 yılında tam 4 kez genel kurula giderken 3 farklı

isim Eskişehirspor'a Başkan olarak seçildi. Osman Taş Mayıs ve Ekim

aylarında gerçekleştirilen kongrelerde iki kez Başkan seçildi.

ÖNCE KAAN AY

2019 yılında Eskişehirspor

ilk olarak 18 Ocak tarihinde

kongre yaptı.

Seçimli olağanüstü

genel kurulda Kaan

Ay ve Mustafa Topkaya

iki liste ile

seçime girdi.

Geçerli sayılan 395

oyun 220'sini

alan Kaan Ay, kulübün yeni başkanı

oldu. 4 sandıkta 799 delegenin 398'i

oy kullanırken, bu oyların 3'ü geçersiz

sayıldı. Başkan adaylarından

Mustafa Topkaya 175, Kaan Ay'ın

220 oy aldı.

2 KEZ OSMAN TAŞ

Yapılan çağrılar sonrasında Mayıs

ayında genel kurul kararı alan Kaan

Ay tekrar aday olmazken, 30 Mayıs

tarihinde Hasan Polatkan Kültür

Merkezi'nde gerçekleştirilen ve 222

delegenin katıldığı Olağan Seçimli ve

Mali Genel Kurulda, Osman Taş

Eskişehirspor Kulübü başkanlığına

seçildi. Osman Taş göreve geldikten

sonra verdiği sözleri yerine

getiremediği için ve çok fazla tepki

aldığı için istifa kararı aldı. İstifa

kararından bir süre sonra geri dönen

Osman Taş başkanlığa devam etse de

bir süre sonra diğer yöneticilerin

istifaları ardı ardına geldi. Yöneticilerin

istifa etmesi nedeniyle

Eskişehirspor'a bir Kez daha genel

kurul yolu gözüktü. 13 Ekim tarihinde

gerçekleştirilen Olağanüstü

Seçimli Genel Kurul sonrası mevcut

42

Kaan Ay 2019 yılının ilk başkanı oldu

13 Ekim’de Osman Taş ikinci kez başkan oldu

başkan Osman Taş

yeni bir yönetim kurulu

ile yeniden

Eskişehirspor

Kulübü

başkanlığına

seçildi.

Osman Taş

Ekim ayında

yeniden

başkan

seçildikten

sonra

Eskişehirspor

maalesef çok

daha kötüye

gitti. Futbolcular

yönetimi

protesto etmek amaçlı antrenmanlara

çıkmazken oluşturulan yeni

yönetimde de fikir ayrılıkları

yaşanması ve maddi beklentilerin

karşılanmaması nedeniyle

Eskişehirspor yönetim kurulunda krizler

yaşandı. Noter üzerinden istifalar

ardı ardına gelirken

Eskişehirspor Denetim Kurulu olaya

müdahil olarak kulübü kongreye

götürdü.

MUSTAFA AKGÖREN BAŞKAN

OLDU

24 Kasım tarihinde Hasan Polatkan

Kültür Merkezinde gerçekleştirilen

Olağanüstü

Seçimli Genel Kurulda Mustafa

Akören tek aday olarak seçimde

yer aldı. 206 delegenin katıldığı

Genel Kurulda oy çokluğu ile

Mustafa Akgören Eskişehirspor

Kulüp Başkanlığına seçildi.

Akgören, "Şehir dışından gelen

bazı insanların, Eskişehirspor'un

kuruluş tarihini bile bilmeyen,

geçmişteki hüzünlerimizi, sevinçlerimizi

bilmeyen, camiada

bugüne kadar var olan

ağabeylerimizi tanımayan

insanların aday olacağını

30 Mayıs’da Osman Taş başkan oldu


İÇİN KONGRELER YILI OLDU

söylediler. Bizde araştırdık, görüştük

ve gerçekte aday olacaklarını

öğrendik. Yaşım 49 ve ben 5

yaşından beri Eskişehirspor'un

peşindeyim. Bu kulüpte tribünden

yönetime kadar yapmadığım görev,

çekmediğim cefa, görmediğim güzellik

ve üzüntü kalmadı.

Eskişehirspor'un maçlarına

gitmeye başladığım günden

beri kulübe başkan olmayı

hep hayal ettim. Ama bu

bir hırs boyutuna gelmedi.

Ne tür bir tabloyla karşı

karşıya olduğumuzu

herkes biliyor.

Hakikaten belki de

tarihimizin en zor

günlerini yaşıyoruz.

Bu tablodan çıkmak

da kolay değil ama

imkansız da değil”

dedi.

Mustafa

Akgören’in

Başkanlığı’nda,

Yönetim Kurulu

üyeleri ise şu

şekilde;

Yönetim Kurulu

Mustafa Akgören,

Fatih Sezer, Ömer

Kurumehmetoğlu,

Ulaş Entok, Erkan

Yücel, Hüsamettin

Atik, Ahmet Aksakal,

Fatih Baturaygil,

Hüseyin Kabal,

Cem Ergölen,

Hakan Çakırgöz,

Serdar Uğur

Yalçın, Güven

Erdoğan,

Zafer Baykul, Anıl Koçhan

Yönetim Kurulu (Yedek): Oktay

Baran, Ferhat Alkara, Mete Yılmaz,

Özgür Marankoz, Arif Cenk Uğur, Bülent

Gürsoy, Serhan Taşdemir, Barış

Koyuncu

Denetim Kurul: Süleyman Orkun,

Okan Mısırlıoğlu, Bülent Kanber,

Denetim Kurulu (Yedek) :Ahmet

Yüce, Emre Özkara, Ersoy Öden

Disiplin Kurulu: Ufuk Aydın, Eşref

Borça, Yusuf Ünal

Disiplin Kurulu (Yedek): Mustafa

Erdinç, Kerim Akgören, Metin Yavaş

Sicil Kurulu:

Güçlü

Sağtekin, Arda

Ardıç, Umut

Cumalı

Sicil Kurulu

(Yedek): Cem

Binbaş, Güven

Ortatuna,

Serkan Konuk

Son olarak Mustafa Akgören başkan oldu

43


Hangover Plus üstü 1.kat

Yılların tecrübe ve birikmiyle başlayan

Hangover yolculuğu, 2019’un Ocak ayında

hayata geçirilen Hangover Plus, Hangover

Central Hotel ve Hangover Sky

projeleriyle büyümeye devam ediyor.

Zamanla markalaşan Hangover

kuruluşları, Hangover

Group çatısı altında

toplandı ve bünyesine

geçtiğimiz ay farklı

konseptlere sahip

Hangover Station ve

Hangover Meze Lounge

işletmelerini kattı.

Hoşnudiye Mh. Siloönü Sk. 5/B/B Tepebaşı

Rez no: 05317835650

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!