İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel Dergisi
Eskişehir'in en çok okunan yerel gazetesi İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel dergisi yayında
Eskişehir'in en çok okunan yerel gazetesi İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel dergisi yayında
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
Özel
Eki
İSTİKBAL GAZETESİNİN EKİDİR... PARA İLE SATILAMAZ.... EKİM 2022
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
3
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
99. Yılın coşkusunu yaşıyoruz
Kıymetli Eskişehirliler
Çok değerli bir bayramı,
Cumhuriyetimizin 99. yılının
coşkusu ile birlikte karşılıyoruz. 29
Ekim Cumhuriyet Bayramı, milletimizin
kutladığı tüm bayramlar
gibi büyük bir önem ve değere
sahiptir. Ardındaki anlam, şanlı tarihimiz
ile birlikte çok büyük
mesajlar taşımaktadır.
Milletimizin, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk önderliğinde verdiği
kurtuluş mücadelesinde tüm
dünyaya gösterdiği bağımsızlık
tutkusu, 29 Ekim 1923’te millet
egemenliğinin ilan edilmesi ile
neticelenmiştir.
Tarih boyunca birçok zorluğu
atlatmış olan milletimiz, en kötü zamanlarda
dahi yoklukların üstesinden
birlik ve beraberlik içerisinde
hareket ederek gelmiştir.
Cumhuriyetimizin ilanı, istikbalimizi
daha güçlü kurmak ve bizlerden
sonraki nesillere aydınlık bir gelecek
sunmak için en önemli adım
4
olmuştur.
Bizler de Cumhuriyetimizin Kurucusu
Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün izinde, dünyanın önde
gelen kentleri ile yarışır bir
Eskişehir’i kurma hayalimizi, yine
birlik ve beraberlik ruhuyla
çalışarak, üreterek ve gelecek nesillerimizi
gözeterek gerçekleştirmek
için çabalamaya devam ediyoruz.
Bu çabamızda en büyük gücü ise
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e
ve cumhuriyet değerlerine yürekten
bağlı siz Eskişehirlilerden alıyoruz.
Bu sayede daha önce ülkemizde
kazanılmamış
dünyanın
en prestijli
ödüllerini,
yine dünya
genelindeki
binlerce
şehir ve
proje
arasından
sıyrılarak
kentimize getirmeyi
başarıyoruz.
Cumhuriyetimizin
en
büyük
teminatı olan çocuklarımız ve gençlerimiz
için tüm imkanlarımızı seferber
ederken; kadınlarımızı,
yaşlılarımızı, engellilerimizi, üreticilerimizi
de ihmal etmiyor, kentimizde
yaşayan herkesi
kucaklayacak çalışmaları teker
teker hayata geçiriyoruz. Çevreden
sağlığa, sanattan eğitime, spordan
sosyal projelere kadar verdiğimiz
hizmetlerin tamamını, rutin
belediyecilik çalışmalarımız ile birlikte
tüm halkımıza eşitçe ve en
kaliteli biçimde sunmanın gayreti
içindeyiz.
İnsanımızı odak noktasına alan, üretimi
destekleyen, şeffaf, güvenilir,
halkçı bir anlayış ile çalışırken
Cumhuriyet'e, Mustafa Kemal
Atatürk’ün değer ve ilkelerine sahip
çıkmayı da sürdüreceğiz.
‘Mustafa Kemal Atatürk’ün görmek
isteyeceği bir kent oluşturmak’
ilkesi ile çalışmaya, beraberlik ruhu
ve ortak akıl anlayışı ile hareket etmeye,
üretmeye, paylaşmaya,
çevremizi ve dünyamızı korumaya,
yenilikçi projeleri hayata geçirmeye,
yine siz Eskişehirlilerin destekleri
ile devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşünceler ile
Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürk başta
olmak üzere İstiklal Mücadelemizin
tüm kahramanlarını ve aziz
şehitlerimizi rahmet, minnet ve
şükranla anıyor, tüm hemşehrilerimi
saygı ile selamlıyorum.
Dt. Ahmet ATAÇ
Tepebaşı Belediye Başkanı
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
Basın : 1713340
5
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
ATATÜRK VE HAYALLERİM…
29 Ekim çocukluğum…
Coşku, sevda, gurur…
Aşkı her yaşta hissedilir ama çocukluk
bir farklı işte…
Bayramın gelmesini hazırlık
içinde bekleyen, o güne tertemiz ve
özenli kıyafetlerle çıkan, Atatürk
fotoğraflarının her yerde boydan
boya gözüktüğü bir gün olmasından
belki de…
Mavi gözlü kahraman…
Hayallerimde çoğu zaman…
Gözlerimi kapıyorum.
Bazen oturduğu köşkün önünde geçiyorum,
o da çalışma odasında oturuyor.
Camın önünde bulunan masasında elinde
dolma kalemle bir şeyler karalıyor gün
boyu…
Beyaz renkte birçok kağıt masanın üzerinde
etrafa savrulmuş.
Vazonun içerisinde kurumuş çiçekler…
Ayrı bir hava katıyor.
Dalgın ve yorgun kağıtları inceliyor, bir
yandan imzalıyor.
Camın kenarından biraz ürkek onu izliyorum.
Cam hafif aralık…
Rüzgar usulca içeriye giriyor aralıktan…
Yanına gitmeden önce cesaretimi topluyorum.
Üzerimi düzeltiyorum.
Yanına gitsem ilk ne derdim acaba?
Bilmiyorum.
Haftalar öncesinden yazdığım mektubum
elimde…
Heyecandan bir elden ötekine
tutuşturuyorum.
Uzun sözcükler yok içerisinde.
Camın içerisinden bırakıp gitsem
mi diye düşünürken o yöneliyor
rüzgâra doğru…
Mavi gözleri, sarı saçlarıyla
tıpkı fotoğraflardaki gibi güzel…
Eli askılıktaki uzun kaşe montuna
uzanıyor.
Göz ucuyla dışarıya bakıyor.
Beni görüyor ama görmemezlikten
geliyor sanki…
Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm…
Kalp atışlarım hızlanıyor.
Duraksıyorum.
Yürüyemiyorum.
Gidemiyorum yanına.
Veremiyorum mektubumu…
Avucumun arasında sırılsıklam olmuş
zaten…
Gözlerimde…
İçimde derin bir pişmanlık…
Yürüyor, odadan çıkıyor.
O sırada gözlerimi açıyorum.
Uyanıyorum hayallerimden…
Boğazımda bir düğüm…
Hayallerime kalırsa o odadan çıktığı gün
“Efendiler yarın cumhuriyeti kuruyoruz"
dedi.
Hissediyorum.
Öyle bir milletin torunları olduğumuz
için ilk günkü heyecanla, gururla bekliyorum.
Bütün 29 Ekim’leri…
ozgezaim1@gmail.com
ÖZGECE
Özge ZAİM
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
HAZİNEDAR REKLAM MATBAACILIK
GAZETECİLİK TİC. SAN. LTD. ŞTİ. Adına
Sahibi : Tohan HAZİNEDAR
Genel Yayın Yönetmeni : Vedat Celal ALP
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Özge ZAİM
6
GAZETE, HABER ve REKLAM :
Arifiye Mah. Adliyeciler Sk. Gürsoy Apt. No:11 Daire : 2 ESKİŞEHİR
Tel: (0.222) 220 19 01 - 220 19 02
e-mail : haber@istikbalgazetesi.com
web : www.istikbalgazetesi.com
Reklam : istikbalreklam@hotmail.com
BASILDIĞI YER :
ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ
Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80 İSKİTLER 06070
ALTINDAĞ/ANKARA
Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86
e-posta : onkamatbaa@gmail.com
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
7
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
P o y r a O S B 1 1 . C a d . N o : 1 2 / 1 , 1 1 3 0 0 B o z ü y ü k / B i l e c i k
e - m a i l i n f o @ o t t o b a g n o . c o m Te l : + 9 0 5 4 2 3 9 3 3 5 4 9
8
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
9
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
CUMHURiYET
İnsan yaşamının temel hedefi
"mutlu olmak" üzerine kuruludur.
Burada mutlu olmaktan kastım,
hayatın, maddi-manevi her
alanında yeterli olabilmek ve kendini
iyi hissetmektir. Modern
toplumlarda, bürokrasinin karmaşık
yapısı içinde insanların
kaybolmamasını sağlamak ve
mümkün olan en yüksek eşitliği
sağlamak siyasetin görevidir. İlkel
topluluklar dahil, insanların bir
arada yaşamaya başladıkları ilk
andan itibaren, siyaset var
olagelmiştir. Zaman içinde siyaset
yapma biçimi değişmiş, farklı yöntemler
ortaya çıkmış ve ülkeler
birbirlerinden farklı modelleri
seçmişlerdir. Bu da günümüzde
daha çok "ideoloji" diye
tanımladığımız kavramı ortaya
çıkarmıştır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın
kazanılması ve düşman
işgalinin sonlandırılması,
ardından Lozan'da,
bağımsız bir Türkiye'nin
dünya tarafından
tanınması sağlanmıştır.
Biliyorsunuz, Mustafa
Kemal Atatürk bir
Osmanlı subayıdır. 1919
yılının başlarına kadar
Osmanlı Ordusu emrindedir.
Birinci Dünya
Savaşı'nda bir çok
cephede Osmanlı Ordusuna
hizmet etmiştir.
Ancak Mondros ve Serv
Anlaşmaları, daha doğrusu teslimiyetleri
sonrasında Osmanlı Devleti
yönetimi ve monarşi biçimiyle
ülkenin daha fazla zaman kaybetmemesi
gerektiğini anlamıştır. Belki
de çok uzun zamandır zihninde var
olan bir modemi hayata geçirmenin
zamanı gelmiştir.
Ben bu noktada, Atatürk'ün zihninde
giderek belirginleşen Türkiye
modelinin nasıl
gerçekleştirileceğinin önemli bir
soru olduğunu düşünüyorum. Yani
Türkiye öyle bir siyasi yönetim
biçimiyle şekillendirilmelidir ki,
halkın egemenliğine dayalı, halkın
tercihlerine bakılmaksızın hiç bir
kararın alınamadığı, ve halkın en
büyük söz sahibi olarak tanındığı
bir yöntemi belirlemek istemiştir.
İşte Cumhuriyet, Atatürk ve dava
arkadaşlarının hedefledikleri ülkeyi
10
yaratmak için seçtikleri modeldir.
Elbette çağımızda, ismi aynı olsa
bile, siyaset modellerinin bir çok
farklı uygulamaları da vardır.
Cumhuriyet çok genel bir tanımlama
olmakla birlikte, temelinde halkın
kendi kendisini yönetmek
olarak da
tanımlanabilir.
Laiklik ise,
siyasette
ve ülke
yönetiminde,
halkın
iradesi ve
kararı
dışında hiç
bir şeyin
referans
noktası alınmamasına dayanır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
yukarıda özetlemeye çalıştığım bir
kuruluş felsefesiyle kurulmuş, kendisine
aklı, bilimi, mantığı rehber
yapmıştır. Aydınlanma Devrimleri
de bu seçimin sonuçlarıdır. Hilafet
ve saltanat kaldırılmış, harf devrimi,
hukuk alanında yapılan
değişiklikler gibi düzenlemelerle
modern ve çağdaş bir ülkenin
temeli atılmıştır.
Böyle bir noktada, yani Türkiye'yi
çağdaş, modern, hak ve özgürlüklere
saygılı, hukukun ve bilimin egemen
olduğu bir ülke haline
gelmesinin Cumhuriyetin kuruluş
felsefesinin ve Cumhuriyet
değerlerinin çok sıkı korunması,
çağın koşullarına uygun hale getirilip
sürekli geliştirilmesine bağlıdır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu
tarafa tam 100 yıl geçti. Özellikle
Cumhuriyet'in ilk nesilleri, öncesini
ve sonrasını bizzat yaşamış
olduklarından Cumhuriyet'in
değerini çok iyi biliyorlardı. Çünkü
kuruluşta bir çoğunun emeği vardı.
1950'li yılların başına kadar,
Cumhuriyet ilke ve devrimleri yeni
nesillere çok iyi aktarıldı. Ancak 2.
Dünya Savaşı sonrasında yeniden
tasarlanan dünya düzeni içinde
Türkiye'ye yeni rol biçildi. NATO
üyesi olduk, Kore Savaşı'na katıldık.
Yine ABD tarafından ünlü Marshall
yardımları yapılmaya başlandı.
Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerinde
"Avrupa hedefli" bir siyaset
benimsenirken, 1950'den sonra
"ABD hedefli" bir siyaset benimsendi.
Siyaset yapmaktaki bu temel
değişim, sanırım bazı alanlarda
olumsuzluklar yarattı. Bunun bir
yansıması da, bizleri Cumhuriyet
ilke ve devrimlerinin önemini
görmekten bir parça uzaklaştırdı.
kısa denilecek bir süre içinde,
Cumhuriyetin önemi yeniden
anlaşılmış olsa da, 10 yıllık
süreçte yaşananlar
Cumhuriyet'ten, Atatürk ilke ve
devrimlerinden uzak ya da tam
karşısında olan siyasi yapıların
da pekala mümkün olduğunu
gösterdi.
Benim bir diğer tespitim de, hata
demeyelim, belki "tercih" demek
daha doğru, bazı konularda çok
statükocu davrandık. Gereğinden
fazla sabit kaldık. Oysa yapılması
gereken, hedeflerimizin peşinde ve
sürekli hareket halinde olmaktı.
Ben, yaşadığımız bir çok
olumsuzluğa karşın, bu topraklar
üzerinde yaşayan insanların Atatürk
ve arkadaşlarının hedefledikleri
amaçlara ulaşması için çalışmaya
devam edeceklerine inanıyorum.
Önemli olan yeni nesilleri bu hedeflere
inandırmaktır. Cumhuriyetin
gerçek değerleriyle yönetilecek bir
Türkiye'nin bugünkünden çok daha
güçlü, refah içinde, huzurlu ve hiç
kimsenin geleceğinden endişe
etmeyeceği bir ülke olacağını iyi anlatabilmek
ve bunları
gerçekleştirmenin yol ve yöntemlerini
doğru belirlemektir.
Bu ülke, büyük bir imparatorluğun
üzerine genç ve dingin bir
Cumhuriyet kurmayı başarmış
insanların ülkesidir. Ve yeniden
başarmak hep mümkündür.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
BAYİİ
11
Cumhuriyet 99 yaşında
Sağlık ve Sosyal
Hizmetler Camiasi olarak
Aziz Milletimizin her bir
bireyinin Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ün
önderliğinde yazdığı
dünyada eşi ve benzeri
görülmemiş İstiklâl ve İstikbal
destanı sonucunda,
eğilmez başına taç yaptığı
Cumhuriyetimizin 99.
Yılını kutlamanın
heyecanını ve gururunu
yaşıyoruz.Vatan, bayrak
ve mukaddesatı uğruna
hiçbir fedakârlıktan
kaçınmayan ve her türlü
zorluğa göğüs geren Milletimizin
kahraman
evlatları Malazgirt'ten
Çanakkale'ye, Kıbrıs'tan
Tel Abyad’a, Resulayn’a
kadar tarihinin her döneminde
asil ve kararlı
duruşuyla insanlığa barış,
huzur, güven ve umut
olmuştur.
Cumhuriyetimizin
ilanından bu yana, 99
yılda Sağlık ve Sosyal
Hizmet alanlarında
yapılan önemli
atılımlar ile Dünya
çapında örnek gösterilebilir
ekonomisi güçlü
modern bir ülke seviyesine
yükseldik.Saglik calisanlari
olarak
Cumhuriyetimizin “fikren
ilmen ve bedenen
kuvvetli ve yüksek seciyeli”
muhafızları olarak
Büyük ve Güçlü
Türkiye'mizin kalkınması
İçin 24 saat hizmet vererek
pandemi sürecinde
ailelerimizden dahi ayrı
kalarak hizmetimize
devam etmenin gururunu
yaşamaktayız.
Bu duygu ve
düşüncelerle
Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi
Mustafa Kemal
Atatürk ve silah
arkadaşları başta
olmak üzere İstiklal
Savaşı ve 15
Temmuz
kahramanlarını,
kanlarıyla ve canlıları ile
bu toprakları bize Vatan
yapan Aziz şehitlerimizi
sonsuz rahmet, kahraman
gazilerimizi ise minnetle
anıyor, Tüm Sağlık Ve
Sosyal Hizmet
çalışanlarının,
Vatandaşlarımızın
Cumhuriyet
Bayramını
en içten
dileklerimle
kutluyorum.
Hasan Hüseyin Köksal
Sağlık-Sen Şube Başkanı
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
12
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
Basın : 1714476
13
CUMHURİYET,
ÇAĞDAŞLAŞMA
VE ESKİŞEHİR
Prof. Dr. Kemal Yakut
İmparatorluk geleneğinden
kesin bir kopuş yaşayarak
kendi geleneklerini inşa
etmek isteyen ulus-devletler,
yurttaşları birarada tutacak
ortak değerler üretirler. İmparatorluklarda
tebaanın birarada
tutulması için din kurumuna
başvurulurken, 1789 Fransız
Devrimi’nden sonra dinin yerini
millet ve milliyetçilik alır.
Tebaa yurttaşa dönüşürken,
milliyetçilik duygusu yurttaşın
ortak değeri olur. Ortak bir dil,
ortak bir kültür ve ortak tarih,
yurttaşları bir arada tutacak, tutabileceği düşünülen,
varsayılan yeni değerler sisteminde
başı çeker.
Fransız Devrimi’nden sonra inşa edilen
ulusun temel özelliği tıpkı devlet gibi tek ve
bölünmez oluşudur ya da öyle olması tasavvur
edilir. Bu birlikteliğin ifade edilmesi için
sembolik ve törensel araçlara ihtiyaç duyulur.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
14
Artık “kollektif aidiyetler çağı” başlar. Fransız
Devrimi’nin birinci yıl dönümüne (14 Temmuz
1790) Paris sokaklarını dolduran sivil ve askeri
kalabalık, günlerce kutlama yapar, eski
rejimin değer ve hatıralarını silmek amacıyla
“sembolik form”larla yeni rejime meşruiyyet
kazandırmaya çalışırlar. Bu kutlama milli bayram
olgusunun tarihte rastlanılan
ilk örneğidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda
“yeni yurttaş” ve
milli bayram olgusu, Avrupa’da
gerçekleşen devrimlerden,
siyasal ve toplumsal
alt-üst oluşlardan etkilenir ve
devlet-halk ilişkisine yeni bir
çehre verilmek zorunda kalınır.
Yapılan siyasal ve hukuksal reformlarla
farklı etnik, dini, mezhebi
ve kültürel topluluklardan
bir Osmanlı milleti oluşturulmaya
çalışılır. Yeni bir “biz” tanımlanır.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
23 Temmuz 1908’de
Kanun-ı Esasi’nin (Anayasanın)
ikinci kez ilan edilmesiyle birlikte
II. Abdülhamit rejimine son
verilir ve “hürriyet, eşitlik, kardeşlik
ve adalet” kamusal alanın
yeni kavramları olur. 1908 Devrimi
kitlesel gösterilerle kutlanır.
Ertesi yıl Batı ülkelerinde
olduğu gibi Osmanlı’da da bir
milli bayram tespit edilmesi çalışması
başlatılır. Osmanlı’nın
bağımsızlığını ilan ettiği günün
milli bayram (iyd-i milli) kabul
edilmesi için bir kanun teklifi
hazırlanır. Ancak bağımsızlık gününün milli
bayram kabul edilmesi
ötelenir. Meşrutiyet’in
ilan tarihi olan
10 Temmuz 1324/ 23
Temmuz 1908, “10 Temmuz
Bayramı” veya “Hürriyet
Bayramı” olarak
kutlanmaya başlanır.
İstiklâl-i Osmani’nin
resmi bayram
olarak kutlanması girişimi
1913 yılında dönemin
“ruhuna” uygun
bir şekilde yeniden ele
alındı. Türkçü öğrenci
ve dernekler Balkan Savaşlarında
yaşanılan
travmanın etkisiyle 30
Aralık 1913’te fiilen İstiklâl-i
Osmanî’yi yani Osmanlı’nın bağımsızlık
gününü kutlamaya başlamışlardır. Kamuoyu
bu kutlamayı büyük heyecanla karşılar.
Eskişehir’de İstiklâl-i
Osmanî Kutlamaları
İstiklâl-i Osmanî İstanbul’da
Türk Ocağı, Darülfünün
ve diğer yüksek
okullarda kutlanmaya başlandı.
Kuruluş gününe ve yılına
dair farklı düşünceler
ortaya atılsa da kurulduğu
yer ile ilgili bir görüş birliği
mevcuttu. Buna göre Söğüt’e
yerleşerek beyliğin temellerini
atan Osman Bey, yine Eskişehir
sınırları içerisinde bulunan
Karacahisar’ı fethederek devletin
“karizmatik” liderliğini
üstlenmişti.
Eskişehir bu yönüyle öne
çıktı. 1915’teki kutlamalara
yeniçeri kıyafetleriyle Darülmuallimin
öğrencileri, İdâdi-i Turan İzcileri, Zabıtalar
ve Karakeçili süvarileri katıldı. Kutlama
alayı Darülmuallimin’den çıkarak
Hükümet binasına (Mutasarrıflık),
İttihat ve Terakki
Cemiyeti Klubü’ne ve belediyeye
uğrayarak töreni gerçekleştirmişlerdi.
Ayrıca Osman
Bey’in kurultayını gösteren bir
piyes sahnelenmişti. Millî Mücadele
yıllarında da kutlanan
istiklâl-i Osmanî yeni dönem ve
yeni rejimle birlikte terkedilir.
Cumhuriyet, Yurttaş
Kimliği ve Eskişehir
Cumhuriyet düşüncesinin
15
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
16
en önemli özelliklerinden biri kamusal alanın
hukuk kurallarıyla tahkim edilmesidir. Özgürlükleri
garanti eden bir kamusal alan Cumhuriyetin
olmazsa olmazlarından biri kabul edilmektedir.
Cumhuriyetin idealize ettiği kamusal
alan birlikte yaşamaya ve bireysel özgürlüklerin
kullanımına ortam hazırlar.
Sözünü ettiğimiz bu
husus demokrasi ile cumhuriyetin
ortak kümesini oluşturmaktadır.
Demokrasi
egemenliğin tüm yurttaşlara
ait olduğunu işaret ederken
Cumhuriyet de yurttaşların
eşitliğini içerir. Burada sorulması
gereken temel soru
Cumhuriyet nasıl bir yurttaş
istemektedir? Akılcı, bilme
ve anlama çabası içerisinde
olan ve en önemlisi de eleştiriyel
bir düşünme yöntemine
sahip yurttaş,
Cumhuriyetin arzuladığı bir
yurttaştır.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan
-özellikle- 1924
Anayasası’ndan itibaren
ulusa bağlılığı yurttaşlık
üzerinden formüle eder.
Dinsel ve etnik topluluklar
arka plana atılır ve yurttaşlık
önplana çıkarılır.
Cumhuriyetimiz; çağdaşlaşma,
ulus-devlet ilkeleri,
eşit yurttaşlık ve laiklik gibi
sütunlar üzerinden yükselme
perspektifine sahiptir.
Bunun ne derece gerçekleştiği
ayrı bir tartışmadır.
Ancak Cumhuriyet, bir fikir,
bir ideal veya geleceğimize
yön veren bir proje gibi değerlendirilmelidir.
Kemalist kadrolar yurttaşları
Cumhuriyet rejimi etrafında
konsolide etmek
amacıyla ilk yıllardan itibaren
törenlere ve ritüellere
başvurdu. 1924’te çıkarılan
bir kararname ile Cumhuriyet’in
ilan yıldönümü için
özel bir program hazırlandı.
29 Ekim tüm yurtta bayram
olarak kutlandı. Ertesi yıl da
çıkarılan bir kanunla Cum-
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
huriyet’in ilan edildiği 29
Ekim milli bayram olarak
kutlanmasına karar verildi.
Cumhuriyet’in ilk on
yılında bayram gününde çoğunlukla
devrimlerin benimsetilmesi,
Cumhuriyet’in
anlamı ve faziletleri, rejimin
meşruiyyeti gibi hususlara
yer verildi. Milli egemenlik
kavramı baş tacı edilir. Mustafa
Kemal Atatürk Cumhuriyet’in
7. yıldönümü
kutlamaları nedeniyle yaptığı
açıklamada Cumhuriyet
ve sultanlığı karşılaştırır:
“Cumhuriyet fazilet-i ahlakiyeye
müstenit (dayanan) bir
idaredir. Cumhuriyet idaresini
faziletli, namuskâr insanlar
yetiştirir. Sultanlık
korkuya tehdide müstenit
(dayanan) olduğu için, korkak,
zelil, sefil insanlar yetiştirir.”
Hiç kuşkusuz en görkemli
kutlamalar Cumhuriyet’in
10. yıldönümünde
gerçekleştirildi. Özel kanunlar
ve özel kararnameler çıkartıldı.
Bayramın üç gün
kutlanması kararlaştırıldı.
En önemlisi de on yıllık
Cumhuriyet’in bir bilançosu
çıkarılır ve yeni rejimin
ulusa yeni bir kimlik verdiği ve gelecek vadettiği
propagandası yapılır.
Cumhuriyet’in ilk yılları Eskişehir küllerinden
doğan bir anka kuşu gibidir. Yunan işgalinden
kurtulduğu gün üçte ikisi yakılan
şehir, Cumhuriyet’in 10. yılına gelindiğinde
modern bir şehirdir artık. 8 Mart 1933 tarihli
Akşam gazetesi yaşanılan çarpıcı değişime değinir:
“şehirde daimi bir faaliyet vardır. Gece
hayatı, diğer bir çok Anadolu şehirleriyle
kıyas edilemeyecek derecededir. Gece yarısına
kadar sokaklarda faaliyet vardır”.
Eskişehir, ilk günlerden itibaren Cumhuriyet’i
ve devrimleri benimsemiş şehirdir.
Cumhuriyet’in ilanı coşkuyla karşılandı ve yıl
dönüm kutlamalarında halk tüm coşkusunu ortaya
koydu. Atatürk, Kastamonu’da şapka
takıp halkın karşısına geçmeden dört ay önce
Eskişehir sokaklarında şapkalı kişilere rastlanır.
Maarif Müdürü Adil Bey ilk şapka giyenlerden
biridir. Tekke ve zaviyelerin
kaldırılmasından harf devrimine kadar çağdaşlaşmanın
bir parçası olur Eskişehir.
Cumhuriyet bayramları, “sesli, sözlü,
renkli olarak, gece ve gündüz parlak şekilde”
kutlanır. Taklar, bayraklar ve ışıklar bayram
coşkusunu arttırır. Programlara göre yurttaşlar,
daha güneş doğmadan evini, dükkanını,
mağazasını Türk bayraklarıyla süsler ve elektrik
lambalarıyla aydınlatırdı. Tüm devlet daireleri
ve dernekler temsilcileriyle bayrama
iştira ederdi. Dönemin gazeteleri, Cumhuriyet,
devrim, ideoloji ve yurttaş bağlamında yeni
bir hayata işaret ederler ve bayram bu yeni
hayatın tezahürüdür.
17
ATA’mızın izinde,
ilelebet CUMHURİYET!
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
18
ESKİŞEHİR MİLLETVEKİLİ
UTKU ÇAKIRÖZER
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
19
CUMHURİYET
FAZİLETTİR
Cumhuriyetimizin
99. Yılı Kutlu Olsun
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
Nuray AKÇASOY
Eskişehir Kent Konseyi Başkanı
20
Laikliği, demokrasiyi, çağdaşlığı ve bilimi esas alan
Cumhuriyetimizin 99. Yılı kutlu olsun.
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm milli mücadele
kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz.
Belediye-İş Sendikası
Eskişehir Şubesi
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
21
29 Ekim ve
Cumhuriyet
Ulusal bayramlar, bağımsızlığı
ve ulusal egemenliği
hatırlatmaya yönelik yol
gösterici, işaret noktalarıdır. Ulusal
bayramların önemi buradadır.
Bu özel günleri kutlamalar,
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın nice
ağır koşullarda kazanılmış olduğunun
belleklerimizden silinmesine
izin vermeyecek nitelikte
olmalıdır. Ulusal bayramların arkasındaki
mantık, bu ülke vatandaşlarının
ekonomik, sosyal
olarak insana yakışır, adil ve
özgür koşullarda yaşayabilmeleri
olmuştur. Ulusal kurtuluşun mantığı,
dün böyleydi; bugün de
böyle olmalıdır. Öncelikle bu
mantığı aklen ve ruhen anlamalı,
özümsemeli ve kutlamalıyız.
Cumhuriyet; halkın, egemenliği
doğrudan doğruya veya seçtiği
temsilciler aracılığı ile
kullandığı yönetim ve devlet biçimidir.
Türkiye Cumhuriyeti, 29
Ekim 1923’te kurulmuş ve bu
gerçek, Anayasa’da yerini bulmuştur.
Cumhuriyet Bayramı ise
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu
kutlamak üzere yasayla
kabul edilmiş olan bir
resmi
Gürcan BANGER
bayramdır.
20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde
bu toprakları talan etmek
isteyen Batılı ülkelere karşı Kurtuluş
Savaşı’nı başardık.
Cumhuriyet, zorlu
kur-
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
22
tuluş mücadelesinin sonuçlarından
birisidir. Ama ne yazık ki,
halk olarak sosyal belleğimiz de,
tüketim toplumu anlayışına ayak
uydurdu. Cumhuriyet’in anlam
ve değerleri de hızla erozyona
uğruyor. Bu konuda hepimize
düşen görevler var. Giderek nitelik
kaybeden eğitim sistemimize
rağmen, belleğimizi değerlerimiz
konusunda yenilemekte girişken
ve direngen olmak zorundayız.
Cumhuriyet’i var eden temel
değerlerden birisi halkın kanla,
canla yoğrulmuş ortak emeğidir.
Bugün ise hızla yitirmeye devam
ettiklerimizden birisi emeğin değeridir.
Kişisel ve ortak emeğe
değer veren bir toplum olmaktan,
tüm elde etmek istediklerimizi
zahmetsiz almaya çalışan
bir insan topluluğuna dönüşmeye
başladık. Başarılı olmak
için çalışmak ve emek vermek,
giderek ayarı düşen bir değere
dönüştü. Ucuzculuk, kolaycılık,
ortak olana karşı duyarsızlık ve
kayıtsızlık, genetik bir sosyal
özellik haline geldi. İşin kötüsü,
bu gerçekliğe rağmen düzeleceği
yönünde herhangi bir işaret de
görünmüyor. İşbilirlik adı altında
aşırı tüketim alışkanlıklarını ve
yozlaşmış bireyciliği, toplumun
damarlarına şırınga edenlerin
kulakları çınlasın…
Cumhuriyet’in arka planındaki
sosyal değerler arasında
beraberlik ve dayanışmayı da
saymamız gerekir. Kurtuluş Savaşı’ndan
Cumhuriyet’e giden
yolda –düşmanın gizli ve açık işbirlikçileri
dışında– takdir edilmesi
gereken bir beraberlik ve
dayanışma ruhu gözlenmişti. Bu
süreçte etnik, kültürel ve inanca
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
23
dayalı ayrılıklar aşılmış; ülkenin
düşmanlardan arındırılması için
gerekli sosyal birliktelik oluşmuştu.
Cumhuriyet herkesindir ve
herkes içindir. Diğer yandan bugüne
baktığımızda ise Cumhuriyet’i
doğru kavrayanlar yanında
Kurtuluş ruhuna aykırı bir durumun
da hızla yükselmekte olduğunu
gözlüyoruz. Bir ülkede
farklı siyasal ve sosyal düşünceleri
benimsemiş kişi ve toplulukların
olması olağan bir
durumdur. Ama bu ayrışma,
ortak emekle oluşturulmuş bir
çatıyı tehdit eder noktaya gelmişse,
bunun üzerinde durup
düşünmek gerekir. Hele Türkiye
üzerinde beklentileri olduğu bilinen
bazı devletlerin, ülkemizi
bir ‘böl-yönet laboratuvarı’ gibi
kullandıklarını dikkate alınca,
konunun üzerine hassasiyetle
gitme gerçeği bir kez daha ortaya
çıkar.
Bugün Cumhuriyet’i var
eden değerleri, ayırımcılık yönünde
kullanmaya ısrarla devam
edenler var. Ülkede siyasal İslam
rüzgârını sertçe estirip geleceği
dinin kurallarına göre şekillendirmek
isteyenler mevcut. Bu
çevreler, adeta bir feodal düzen
özlemi içindeler. Bir feodal yönetim
kurabilmenin histerisi ile
nöbet geçirenlerin varlığından
kimsenin kuşku duymaması gerekir.
Nasılını merak edenlere,
yakın dönem İran tarihini okumalarını
öneririm.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
24
Yine bu ülkede laiklik söylemini,
toplumu bizden olanlar ve
olmayanlar diye bölecek biçimde
kullananlar var. Toplumu
birleştirmeye çalışmak ve barış
içinde uzlaşma kültürünü oluşturmak
yerine, toplumu belli kriterler üzerinden
bölmeye çalışmanın hangi
ortak değere ve amaca yararı olabilir
ki?
Ülkeyi bölmenin eksenlerinden
bir diğeri ise şoven akımların oluşturduğu
ana hattır. Bu şoven kanadı,
ısrarla ve bilinçle yurtseverlikten
ayırt etmek gerekir. Halka; etnik ve
dinsel kültürler ekseninde ötekileştirmeye
çalışan bir yaklaşımı ya da
Batılı-Doğulu, sevenler-sevmeyenler,
bizimkiler-ötekiler diye bölerek
bakan bir anlayışı, Cumhuriyet’in
temel değerlerini koruyup geliştirecek
kesimler arasında saymak mümkün
değildir. Aksine; bu tür
anlayışlar, bölünmeyi körükleyen bir
sürece hizmet etmektedirler.
Cumhuriyet, bu toplumun var
oluş değerlerinden yaratılmış bir zincirdir.
Unutmayınız; zincir, en çürük
halkası kadar sağlamdır. Cumhuriyet,
bu topraklarda yaşayan halkın ortak
emeğinin ürünüdür. Korunup geliştirilmesinde
de benzer ortak emek verilmeli;
bu cumhuriyeti var eden
dayanışma ve beraberlik ruhu korunup
geliştirilmelidir.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
25
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
26
.
BAYRAMIMIZ
.
ERDAL ŞANLI
Basın : 1712023
HAN BELEDİYE BAŞKANI
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
27
Kazım Kurt: “Halka özgürlük veren
Cumhuriyetimizin
99. yılı kutlu olsun”
Odunpazarı Belediye
Başkanı Kazım Kurt,
Cumhuriyet’in ilanının
99’uncu yılı ve Cumhuriyet
Bayramı nedeniyle bir mesaj
yayınladı. Yurttaşların
Cumhuriyet Bayramını kutlayan
Başkan Kurt, “Fikrimiz
hür, vicdanımız hür,
irfanımız hür. Halka
özgürlük veren
Cumhuriyetimizin 99. yılı
kutlu olsun” dedi.
Cumhuriyet’in, Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal
Atatürk, aziz şehitlerimiz
ve atalarımızın tüm cihana
karşı verdiği eşsiz
mücadelenin en büyük
mirası olduğunu vurgulayan
Başkan Kurt,
Cumhuriyet’in hürriyet,
özgürlük, çağdaşlık ve
uygarlık olduğunun altını
çizdi. Başkan Kurt,
mesajına şu sözlerle
devam etti: “Bugün, bizleri
birleştiren, yolumuzu
aydınlatan, muasır medeniyetler
seviyesine çıkmanın yegâne
yolu olan ‘Cumhuriyetimizin’
99’uncu yılını kutluyoruz. Özgürlük
ve bağımsızlığı karakteri
kabul eden Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün kurucusu
olduğu Cumhuriyetimizin
temelinde, mevcut
anayasamızda da vurgulanan
“Demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti” anlayışı vardır.
Hukukun üstünlüğüne inanmış
olan bizlerin, bugün verdiği mücadelenin
temelinde de bu var.
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti
“Demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti” olana kadar mücadele
etmekten, bunun için
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
28
çalışmaktan ve üretmekten geri
durmayacağız.
Değerli Hemşehrilerim,
Ülkemizin ekonomik ve siyasal
açıdan içinde bulunduğu tablo,
Atatürk’ün uyarısının aksine
üretmeyen, yandaşları koruyan,
dışa bağımlı bir politikanın
ürünüdür. Özellikle kadınlar ve
geleceğimizin teminatı olarak
gördüğümüz gençlerimiz, bu
ekonomi politikalarının getirdiği
ağır yükün altında ezilmektedir.
İşçimiz, emekçimiz, esnafımız,
gencimiz ve emeklimiz işsizlik,
parasızlık ve açlıkla karşı
karşıyadır. Ancak; ülkemiz ve
milletimiz, bugün de içinde
bulunduğu zor koşulları ortadan
kaldıracak birikime sahiptir. Milletimizin
kara kışı atlatabilmesi
için, Cumhuriyet'in en temel
değerlerinden biri olan sosyal
devlete ihtiyacı ne kadar fazla
ise, mevcut iktidarın uygulama
ihtimali de o kadar azdır.
Cumhuriyet; hakkı, hukuku ve
adaleti temel alan bir ruhla kuruldu.
Bu ruhun temelinde de
hür yaşama kararlılığımızın ve
zincirlenemeyecek olan irademizin
ifadesi olan Ulusal Kurtuluş
Savaşımız vardır. 29
Ekim 1923’te kurulan
Cumhuriyetin koruyucusu
da fikri, vicdanı
ve irfanı hür
gençlerdir. Bu nedenle
de milli egemenliğin
ifadesi olan
Cumhuriyetimizin
günümüzde yaşadığı
temel problemler, tüm
gençlerimizin diğer
vatandaşlarımızla birlikte,
demokratik laik
ve sosyal hukuk devleti
için yürütülecek
mücadele ile
aşılacaktır. Bunun
yolu da, fikri
ayrılıkları bir kenara bırakıp,
Cumhuriyet’in ilkelerinde
birleşen daha güçlü ve daha
kararlı bir yol arkadaşlığıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle
99’uncu yaşını kutladığımız
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü
ve yol arkadaşlarını rahmetle
anıyorum. Tüm şehitlerimize Allah’tan
rahmet diliyor, gazilerimize
şükranlarımı sunuyorum, tüm
yurttaşlarımızın Cumhuriyet
Bayramı'nı kutluyorum.
Odunpazarı Belediyesi olarak
‘Sonsuza kadar Cumhuriyet’ için
mücadele etmeye, Cumhuriyete
ve değerlerine sahip çıkmaya
devam edeceğiz.”
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
29
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
30
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
31
ATATüRK
İleTİşİm Bİlİmcİ ve İleTİşİm STRATejİSTİ
Kızım Dea ilkokul 4. sınıf öğrencisi. Dört yıl
boyunca Atatürk'ü tanımak ve anlamak için
farklı çalışmaların içinde yer aldı. Okulu ve
öğretmenleri Atatürk'ü ve O'nun ideallerini anlayabilmek
için çok farklı etkinliklere yer verdi.
İlkokul çağlarında Atatürk sevgisinin ne
olduğunu bir kere daha hatırlamaya çalıştım.
Kızımın ders kitaplarını açtım. Atatürk'ü
tanımlayan temel özelliklerin başında "vatan ve
milletine olan düşkünlüğü" yer alıyordu.
Atatürk'ün taşıdığı özelliklerin temel taşı olarak
tarif buluyordu. Kendi varlığını vatanı ve milleti
için seve seve feda edebilecek özel bir tarif ile
yer alıyordu. Atatürk'ün kişilik özellikleri
içerisinde idealistliği, hakikati arama gücü ve
yaratıcı yaklaşımları da dikkati çekmekteydi.
Yılmadan ve mücadele etmekten vazgeçmeden
hedeflere hareket etmek, sabır ve disiplinli bir
yaklaşım sergilemek; en önemlisi de tüm zorluklar
ve yokluklar içinde yurdun insanlarına akla
ve kalbe yönelik yaklaşımlar ile hitap edebilmek,
onları ortak bir amaç için
kenetlenebilmesini
sağlamak yer bulan
dikkat çekici özelliklerdendi.
Elbette bu özelliklerin
Atatürk'ü
tanımlamada yeterli
olmadığını görüyordum.
Kızım Dea'nın
okudukları ve beraberinde
benimle
paylaştıkları
Atatürk'ün 'ileri
görüşlülüğünü' de ortaya
koymaktaydı.
Prof. Dr.
Nezih Orhon
Kızımın bana "dünden bugünü kurmuş" ifadesi
sanırım bunun en güzel yansımasıydı. Bugün
sahip olduklarımızın temellerinin geçmişteki
mücadelelere, çabalara ve fedakarlıklara
dayandığını baba-kız görmüş olduk. Eğitime,
sanata, rehberliğe, geleceğe umutla bakmaya ve
yöntem geliştirmeye ilişkin farklı birçok
özelliğinin de yine konuşmalarımızın arasında
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
32
geçtiğini söylemeliyim. Kısacası, bugünün
yetişkinlerinin çocukları ile Atatürk'ü
konuşmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Elbette, kızım Dea ile paylaşımlarımızın bana
çok daha farklı şeyle düşünmeye neden
olduğunu da itiraf etmeliyim. Bugün Atatürk'ün
inşa ettiği çağdaş Türkiye'nin bir bilim insanı
olarak ve içinde yer aldığım alan açısından bir
kere daha değerlendirme fırsatı bulduğumu da
söylemeliyim. Belki de, Atamız ile ilgili kimi
zaman bir hataya kapıldığımızı düşündüğümü;
varsayımlar ve genellemeler ile yaklaştığımızı
vurgulamalıyım. Ne demek mi istiyorum!
Atamızın Kurtuluş Savaşı sürecinde bir kahraman
olarak yolculuğu 'o tarihte burada konuştu',
'bu tarihte şuradaydı' gibi daha çok soyutlamalar
ile yer almakta. Bir parça daha
netleştirmek gerekirse; 19 Mayıs 1919'da Samsun'a
ayak bastığında aynı zamanda İzmir ve
çevresinde işgale karşı gösterilerin olması; Samsun'dan
Erzurum'a telgraf aracılığı ile iletişimi
kurgulayarak yurt sathında müdafaa için
Karabekir Paşa ile bir süreci başlatması ve elbette
kongrelerin toplanması gibi farklı adımları
görüyoruz. Bir an için şöyle düşünelim;
Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı örgütlediği süreci
nasıl olur da belli tarihler ile tarif ederek bu
şekilde sınırlı kalmayı düşünebiliriz. Samsun'dan
itibaren Erzurum Kongresi'nin toplanabilmesi,
devamında Sivas Kongresi'nin yer alması ve
hatta Alaşehir Kongresi, Amasya Görüşmeleri ve
Balıkesir Kongresi gibi yer alan farklı birçok
süreci hangi açıdan değerlendirebilmeliyiz.
Günümüz iletişim teknolojilerinin olmadığı, telgraf
yazışmalarının takip altında olduğu ve
yerel basının yaygın iletişim açısından belki de
tek imkan olduğu bir durumda Atatürk'ün ortaya
koyduğu başarının bir diğer adı "iletişim planı"
ve "stratejik iletişim" olarak da yer alabilmelidir.
Hatta, okuma yazmanın yüzde 30'ları bulmadığı
bir toplumda kitleleri harekete geçirebilme
başarısında "ikna edici iletişimi" de
değerlendirebilmeliyiz diye düşünüyorum.
Atatürk'ü bir iletişim bilimci ve hatta iletişim
stratejisti olarak da tanımlayabilmemiz gerekir.
Bu anlamda, Cumhuriyet'in 100. yılında Kurtuluş
Savaşı'nın iletişim stratejisi de düşünülüp
değerlendirilebilmelidir. Bugüne kadar böylesi
bir çerçeve içerisindeki bir yaklaşımı görmemiş
olmak da bir ihtiyacı tarif etmektedir. Kısa bir
ifade ile Atanın ortaya koyduğu kurtuluş,
bağımsızlık ve çağdaş bir toplumu inşa etme
amacına bağlı olarak hedef noktalarını,
mecra/araç (kanal) stratejisini, mesaj stratejisini,
iletişim teknikleri ile taktikleri ve daha
birçoğunu görebilmemiz gerekir. İşte bu noktalar
biz iletişimciler de varsayarak ve genelleyerek
atladıkları noktalar olarak yer almaktadır.
Atamızın en büyük başarılarından bir tanesinin
de bir iletişim stratejisini ve iletişim planını ortaya
koyabilmiş olmasıdır. İşte bu nedenle,
Atatürk bir iletişim bilimci ve stratejistidir. Bir
iletişim dehası olduğunu da görebilmemiz
gerekir.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
33
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
34
Cumhuriyet bireyi kuldan
yurttaş konumuna yükselten
bir aydınlanma devrimidir.
29 Ekim bir doğuşun, bir devrimin,
bir mucizenin eseridir.
Cumhuriyetimizin
99’uncu yılı kutlu olsun.
CHP Odunpazarı
Belediye Meclis Üyesi
KADİR KODAK
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
35
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
36
Avrupa Türkleri
Kültür Eğitim Dayanışma
ve Yardımlaşma
Platformu Başkanı
Sebahattin
Tetik
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
38
Cumhuriyet Bayramımız
Kutlu Olsun...
Kurtuluş Savaşı' mızın zaferle sonuçlanmasıyla 29 Ekim 1923 yılında ilan
eiği "Cumhuriyet", Türk Milletimize verilmiş en büyük miras ve vazgeçilmez bir
değerdir. İşte bu değer, bizleri milli bir devletin onurlu bir ferdi, özgür
düşünebilen, eşit hakları olan birer vatandaşı ve devletin tek, gerçek sahibi haline
getirmiştir.
Tarihimizin en büyük ve kapsamlı çağdaşlaşma hamlesi olan Cumhuriyet,
getirdiği yenilikler, atılımlar ile Türk insanının uunu genişletmiş; ekonomik,
sosyal ve siyasal yaşantımız görülmemiş bir canlılık kazanmıştır.
Bizlere ve gelecek nesillere düşen en önemli görev, Atatürk ilke ve
inkılapları ışığında Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü korumak, ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine yükseltmektir.
Başta Pazarcı Esnaflarımız olmak üzere tüm halkımızın ve milletimizin
Cumhuriyet Bayramını içten duygularla kutlar. Cumhuriyetimizin kurucusu olan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizin
manevi huzurunda saygıyla eğiliyoruz.
Eskişehir Yaş Sebze Meyve Balıkçılar
ve Pazarcılar Esnaf Odası Yönetim Kurulu adına
Başkan MEHMET ÇİÇEK
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
39
MiLLi MüCADELEDEN
Dr. Öğr.
Üyesi Başak
Kalkan
21. YüZYIL TüRKiYE’SiNE
CUMHURiYET’iN KADINLARI
Tarih boyunca kadınların temel
taleplerinden biri her zaman
eşitlik oldu. Eğitimden siyasal
katılıma, iş yaşamında aile yaşantısına
kadar yaşamın her
alanında eşit haklara sahip
yurttaşlar olma mücadelesi
kadın mücadelesinin öncelikleri
arasında yer aldı. Anadolu topraklarında
binlerce yıllık bir
tarih okumasında kadının adı
eşitlik, bilgelik, üretkenlik, çalışkanlık,
bereket, sevgi ve barış ile
yazılmasına karşın.
Kadın hareketi tarihine bakıldığında
kadın-erkek ikili hiyerarşisinin
arasında sıkışıp kalmadan,
ilerlemek, geçişleri yakalamak,
kalanı yeniden yeniden okumak
çoğu zaman çok zor olsa da
kadın-erkek ikili karşıtlığına sıkışmadan,
geçiş noktalarını bulamadan
kurulacak her yapı
kadını ya da erkeği yeniden üreten
bir
yapı-
dan
öteye gidemeyecek. Ve bu nedenledir
ki 21. yüzyıl dünyasında
kadına dair daha
konuşulacak çok şey var.
Cumhuriyet’in 100. yılına yürürken
kadını okuyabilmek için Türkiye’de
kadın çalışmaları
tarihine göz atmadan Cumhuriyet
ve kadını anlamak da bu nedenle
zor. Ülkemizde kadın
araştırmalarının 1980’lerden itibaren
hız kazandığını görüyoruz.
Kadın ve kadının toplumsal yaşamda
yeri 1990 yılında İstanbul
Üniversitesi bünyesinde
kurulan Kadın Sorunları Araştırma
ve Uygulama Merkezi ile
akademik çerçevede disiplinler
arası bir alan olarak konuşulmaya,
tartışılmaya başlamış,
1990 öncesi kişisel çabalar ile
yapılan araştırmalar akademik
düzeyde bir kimlik kazanmıştır.
1977 yılında Şirin Tekeli’nin Kadınlar
ve Siyasal Toplumsal
Hayat adlı doçentlik tez araştırması
kadın ve siyasal yaşam konusunda
öncü çalışmalardan biri
olarak görülmektedir. Takip eden
yıllarda Nermin Abadan Unat tarafından
derlenen ve 1978 yılında
Türk Toplumunda Kadın
adlı seminerin makaleler seçkisi
olan çalışmayı da ilk adımlar
olarak görmek mümkündür.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
40
1986 yılında Yıldız Ecevit’in toplumsal
cinsiyet bağlamında ücretli
emeği konu alan doktora
tezi, ardından gelecek, sosyal
politikalar ve çalışma yaşamında
kadın konusunu ele alan çalışmaların
önünü açmıştır. Türk
toplum yapısı içinde İslam öncesi
kadın ve Osmanlı’da kadın
üzerine yapılan çalışmalar da
yeni Cumhuriyet kadınını okurken
önemli görülmekte ve
1990’lar sonrasında geçmişten
bugüne tarih okumaları yapılmaktadır.
Serpil Çakır, Şefika
Kurnaz, Emel Doğramacı tarihsel
okumalar bağlamında önemli çalışmalar
ortaya koymuştur. Necla
Arat, Necla Mora, Fatmagül Berktay,
Meryem Koray ve Ayşegül
Yaraman’ın araştırmaları toplumsal
yaşamda kadın, siyasal
yaşamda kadın, din ve kadın olgularına
açıklık getirirken,
1990’larda Türkiye’de kadın ve
kadın sorununa referans kaynaklar
olarak girmiştir. Akademik
düzeyde yapılan ve yeni
nesil araştırmacılara ait yüzlerce
çalışmada hep aynı ortak amaca
hizmet etmekte ve “kadın kimdir?”,
“kadın bu toplumda nerede?”
sorularına cevap
aramaktadır. Anadolu topraklarında
bilgeliğin, üretkenliğin, barışın
ve sevginin adı olan
kadının Türk toplumunda konumunu
Türk destanlarının izinde
sürüldüğünde kadının, bazen ailenin
reisi; her zaman Türk evinin
direği olduğu görülmektedir.
Erkeğin vefalı arkadaşı olan
kadın, her şeyden önce evlatların
anasıdır. Yaratılış Destanı’nda
Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması
için fikir ve ilham veren
bir kadındır (Savcı, 1973).
Cumhuriyet kazanımları ile tekrar
hak ettigĭ statuÿe kavuşma
yoluna giren Türk kadınının söyleyen
kadın olma mücadelesindeki
ilk adımlarını, cılız da olsa
Jön Türklerle birlikte atmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nda ise
özellikle Iṫtihat ve Terakki liderlerinin
çağrısı ile Türk kadını
idari isļerde, sağlık hizmetlerinde
ve egĭtim alanında resmen
erkeklerle birlikte çalışmaya
basļamış, hatta savaş dolayısıyle
görevlerinden ayrılmak durumunda
kalan pek çok erkegĭn
işini de üstlenmisţir. Osmanlı kadınlarının
statüsü, 1919-23 yıllarında
verilen Bağımsızlık
Savaşı sırasında yükselmiştir.
Savaş, hem erkeklerin askere
alınması dolayısıyla onların görevlerini
kadınların devralması,
hem de kadınların erkeklerle
omuz omuza savaşması nedeniyle
önemli rol değişmelerine
yol açmıştır. Bu dönemde kadınları,
içinde bulundukları durum
ve faaliyetleri bakımından birkaç
grupta toplamak mümkündür:
İşgal bölgesinde maruz
kaldıkları tecavüz ve taarruzlar
sebebiyle erkekleri göreve çağıran
mazlum kadınlar, eline silah
alarak bizzat savaşa katılanlar
veya cephe gerisinde hizmet verenler,
geniş kitleleri uyandırmak
için dernek ve basın
faaliyetlerine katılanlar. Türk
topraklarının içine düştüğü acı
durumdan kurtarılması için ülkenin
her tarafında yabancı işgaline
karşı protesto mitingleri
başlamıştır. İstanbul’da ilk miting
19 Mart 1929’da İnas Dârülfununu
öğrencileriyle Asri Kadınlar
Cemiyeti üyeleri tarafından
düzenlenmiş ve işgal kuvvetleri
protesto edilmiştir. Bu mitinglerde
Halide Edip, Şükûfe Nihâl,
Nakiye Elgün, Münevver Saime,
Meliha, Sabahat ve Naciye Hanımlar
da yerlerini almışlardır.
Bunlardan Halide Edip ve Münevver
Saime Anadolu’ya kaçarak
Milli Mücadele’ye
katılmışlardır. Mitinglerde konuşan
hanımların çoğu öğretmen
veya İnas Dârülfunun’unda okuyan
öğrencilerdir. Bu da Meşrutiyet
döneminde açılan kız
okullarının Milli Mücadele’ye
milliyetçi, aydın bir kadın potansiyeli
hazırladığını göstermektedir.
Bu kadınlar böylece, milli bir
heyecan dalgası doğmasına
sebep olmuşlar, diğer kadınlara
ve erkeklere öncülük etmişlerdir.
Kurtuluş Savaşı döneminde etkinlik
kazanan Türk kadınının
Osmanlı İmparatorluğu’nun son
döneminde aktif olarak siyasal
yaşamın içinde olduğugözlenmektedir.
Erken 1900’lerde talepleri
“iyi anne, iyi eş, iyi
Müslüman” olabilmek noktasında
eğitim olanağı olan Osmanlı
kadınının II. Meşrutiyet
döneminde Osmanlı Demokrat
Fırkası’nda ve İttihat ve Terakki
Cemiyeti ile Islahat-ı Esasiye-i
Osmaniye Fırkası içinde yer aldıkları
görülmektedir. Balkan Savaşları
ile birlikte Teali-i Nisvan
Cemiyeti’nde beş bin kadının katılımıyla
düzenlenen toplantılar
kadının siyasal yaşama aktif katılımının
da ilk örnekleri olarak
kabul edilirken yirminci yüzyılın
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
41
ilk çeyreğini bitirmeden
Anadolu’dan
yükselecek sesin de
ilk yankıları olarak
dikkat çekmektedir.
“Bizim sosyal toplumumuzun
baaşarısızlığının
sebebi,
kadınlarımıza karşı
gösterdiğimiz ilgisizlikten
ileri gelmektedir.
Yasamak
demek faaliyet demektir.
Bundan dolayı
bir sosyal
toplumun bir organı
faaliyette bulunurken,
diğer bir
organı işlemezse o
sosyal toplum felçlidir”
M. Kemal Atatürk
Kurtuluş Savaşı’nda Türk kadını
bağımsızlığa olan tutkusunu, vatanperverliğini
büyük bir kahramanlıkla
ortaya koymuş ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş
aşamasında Mustafa Kemal’in
önderliğinde gerçekleşen tüm
devrimlerin ve çalışmaların
içinde onurla yer almıştır.
Cumhuriyet’in ilanından hemen
sonra 1924 tarihinde kabul edilen
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, kadının
erkekle birlikte öğrenme
imkanlarından eşit olarak yararlanması
sağlayan Cumhuriyet’in
ve Ulu Önderin kadın hakları
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
42
mücadelesinde en denli içten olduğunu
gösteren ve asla son olmayan
ilk adım olarak tarihe
geçer. Ve 1926 yılında kabul edilen
Medeni Kanun ile Türk kadını
özel yaşamlarına ilişkin erkeklerle
eşit yurttaş olma hakkını
kazanmış; evlenme, boşanma,
mirastan eşit pay alma gibi konularda
hakları güvence altına
alınmıştır. Medeni Kanunun verdigĭ
yasal haklar 1933 yılında
uygulamaya dönüsţürülmüş ve
Türk kadını ilk kez Belediye
seçimlerine katılmısţır. Bu katılma
iki yönlüdür; hem secȩbilir
hem de seçilebilir. Belediye ve
Iḣtiyar Meclisleri artık Türk kadınlarına
açıktır. Bu ilk uygulamadan
hemen bir yıl sonra,
1934 yılında Türk Anayasası
olan Tesķilatı Esasiye Kanunu’nun
10. maddesi ile 11. maddesi
degĭsţirilmiş ve kadınlara
da seçme seçilme hakkı tanınmısţır.
1934 yılında tanınan hakların
ilk uygulanması ise 1937
yılında yapılmış ve bu
seçimlerde Türk kadını 18 temsilcisi
ile Meclise girebilmisţir.
Bu sonuç o günkü meclis
yüzdesine göre % 4,5’luk bir
orana karşılık gelmektedir (Doğramacı,
1982).
Cumhuriyet’in 99. yılında Cumhuriyet
kazanımları ve kadını
kamusal yaşamda tartışırken
kadın tek
yönlü yorum
kalıpları ile
okunması
mümkün olmayandır.
Geleneğin
tam göbeğinde
mevcudiyetini
ancak söylem
alanı ile
gösterebilecek
olan
kadın, Cumhuriyet
kazanımları
ile
yasalar
önünde eşit-
liğini sağlarken, bugün kamusal
yaşamda kadını yeniden okumak
gerekmektedir.
Cumhuriyet kazanımları ve Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
çizdiği çağdaş uygarlık yolunda
kadına dair atılacak her geri
adım, toplumu aydınlanma devriminden
uzaklaştıracak adımlardır.
Türk kadınının Cumhuriyet’in
kazanımları ile kamusal yaşamda
yerini simgeselliğin ötesinde
okuyarak, 21. yüzyıl
Türkiye’sinde Türk Üniversiteli
Kadınlar Derneği olarak eğitimle
güçlendirilmiş Türk kadınlarının
sadece bu coğrafyaya değil, dünyada
pek çok ülkeye rol model
olan güçlü kadın simgeleri olduğunu
ifade ediyoruz.
Cumhuriyet’in 100. yılına “Cumhuriyet
Kadınını” tanımladığımız
ve
l Kadınlara siyaset, erk, savaşım,
uzlaştırma, ihlal ve baskı
konularında verilen rol ve ayrılan
konum nedir?
l Kadın mücadelesi kamusal
yaşam ile bütünleşme biçimlerini
nasıl algılamaktadırlar?
l Siyasal yaşam, iş yaşamı, aile
içi yaşam kadınlar için ne anlama
gelir ve onlar bunu nasıl
görürler?
l Bu düşünceler yaşamın her
noktasına – eğitimden siyasal
katılıma, iş yaşamından, ev içi
yaşama- nasıl yansır?
l Kadınların kamusal yaşama
dair kavramları ile, bir bütün
olarak siyasal süreç arasındaki
ilişkiler nelerdir? sorularına cevaplarımızı,
toplumun tüm kesimlerinden
Cumhuriyet’in güçlü
kadınları ile cevap vererek yürüyoruz.
Cumhuriyetimizin
99. yılı kutlu osun…
Kaynaklar
l Emel Doğramacı, Türkiye'de Kadın Hakları, Üniversal Kitabevi, Ankara 1982.
l Kemal Savcı, Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Kadını, Ankara, Cihan Matbaası, 1973.
l Necla Arat, “Türkiye’de kadınların çalışma Yaşamında Karşılaştıkları Zorluklar ve Sosyo- Kültürel Nedenleri”, Türkiye’de
Kadın Olmak, Ed. Necla Arat, İstanbul, Say Yayınları,1994.
l Nermin Abadan Unat, “Toplumsal Değişme ve Türk Kadını”, Türk Toplumunda Kadın, Der. Nermin Abadan Unat,
Ankara, Araştırma, Eğitim, Ekin Yayınları, 1982.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
43
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
ESKİŞEHİR ŞOFÖRLER VE
OTOMOBİLCİLER ODASI
OLARAK
l
SRC 1-2-3-4 Eğitimi
l
ODY 1-2-3-4 Eğitimi
l
ÜDY 1-2-3-4 Eğitimi
l
SRC 5 (Tehlikeli Madde Taşımacılığı) Eğitimi
l
Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı Eğitimi
l
Psiko-teknik Değerlendirme Merkezi
l
Yakın zamanda faaliyetine başladığımız
Sigorta Birimimiz ile tüm sigorta branşlarında
ŞOFÖRLER VE
OTOMOBİLCİLER OdASı BAŞKANı
KAdİR AğıR
şoför esnafımız ve Eskişehir
halkının hizmetindeyiz.
SRC HİZMETLERİ : 0 (533) 658 67 32 - 0 (222) 335 51 51
SİGORTA HİZMETLERİ : 0 (533) 696 53 97 - 0 (222) 335 51 51
PSİKOTEKNİK HİZMETİ : 0 (222) 335 55 55 - 0 (222) 335 51 51
44
Basın : 1713433
9. BÖLGE
ESKİŞEHİR
ECZACıLAR OdASı
YÖNETİM KURULU
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
45
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
46
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
47
ESKİŞEHİR
ÇEVRE DERNEĞİ
GÜÇLÜ SİVİL TOPLUM
ETKİN dOğA KORUMA
48
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
eskescevder
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
HÜSEYİN
YURTMAN
Eğitim-İş Eskişehir
Şube Başkanı
49
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun
99. yılı kutlu olsun.
Türk Eğitim Sen
Eskişehir 1 Nolu
Şube Başkanı
KAMURAN ARIKAN
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
50
ESKİŞEHİR SERBEST MUHASEBECİ MALİ
MÜŞAVİRLER ODASI BAŞKANI
ersİn karakoç
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
51
Eğilmez başımıza
taç yaptık hürriyeti,
zafer ile
kalbimize yazdık
Cumhuriyeti…
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
52
Bu tarihi gün, bizi biz yapan
ortak değerlerimiz etrafında
her zamankinden daha güçlü bir şekilde
kenetlenme günüdür.
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
53
LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ
54