You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
c i
Sven’i,”Elhamdulilah Hıristiyanım?” diyerek Türkleri
ti’ye alan Liberyalı Dallas’ı, Iraklı vurdum duymaz
Haydar’ın hamileliğine rağmen pofur pofur sigara
içen karısını, dünya umurlarında olmayan Çingeneleri,
sürekli ağlayan Burneo’lu on sekiz yaşındaki genç kız
Siri’yi ve mülteci sorununu aklından çıkaramıyordu.
Yurtlarından çeşitli bahaneler ve gerekçelerle
kaçan insanlar insan tacirlerine beş ile on bin arası
dolar ya da euro ödüyorlardı. Umut tacirlerinin, insan
kaçakçılığından cebine giren bu paraların kaba taslak bir
hesabını yaptı.”Sadece İsveç’e günde 100 kişi iltica
için girse, 365 günden, yılda 36 bin 500 kişi yapar. Bu
insanlar buralara gelmek icin ortalama 6 bin dolar
ödese, yılda 219 milyon dolar eder. Bu parayla neler
yapılmaz ki? Bu sadece İsveç’e gelenlerin hesabı...Peki
ya Norveç, Danimarka, İngiltere, Almanya, Fransa’ya
gelenler...”
O, şimdi dilinde yeni yazdığı bir şiirle diğer mülteciler
gibi Göteborg yakınlarındaki Nödinge’de hakkında karar
verilmesini bekliyor.
Bu yazı yayınlandığında ya dipsiz kuyunun içine
çakılmış olacak, ya da kendisine uzatılan ipe tutunup
aydınlığa çıkacak
Noel tatiline rağmen 61 kişilik kampta kendilerine
hizmet eden, herhalde sabırlı İsveçliler’in en çarpıcı
örneği olan yemekhane görevlisi Sven, asistanı bir
bayanla birlikte uzun yıllardır bu işi yapıyor olmalıydı.
Zaman zaman Sven’in on yaşlarında ki oğlu Erik de
onlara yardım ediyordu.
”Ama biz onu şurada bir kaç gündür tanıyoruz!” diye
düşündü. ” Bir ara beni de sinirlendirse bile, diğer
mültecileri, vurdum duymaz ve kendine göre haklı
tavırlarıyla çileden çıkarsa da, o bu işi iyi yapıyor ve
kime nasıl davranacağını biliyor. Kim bilir yıllarca
ne insanlarla karşılaştı ve başından neler geçti. Biz
onun için, hiçbir zaman anımsamayacağı gereksiz birer
ayrıntıdan öte ne olabiliriz ki?”
Yılbaşından bir kaç gece önce, kamptaki Hıristiyanları
almaya bir araç geldi. Yedi kilometre ötedeki köy
kilisesinde Noel ayini yapılacakmış. Hıristiyan
mültecilerle birlikte Müslüman Bessam, Iraklı Haydar
ve hamile eşi, Azeriler ve O. ayini izlemek için kiliseye
gittiler. İsveçliler dua ederken, O. da kendi dini inancına
ve düşüncesine göre dipsiz kuyunun içinden Tanrısına
seslendi.
Kiliseden sonra, Filistinli Bessam’ın ısrarıyla,
kampta Cuma namazı kılmaya karar verdiler. Bessam’ın
imamlığında, Somalili, Azeri, Gürcü, Türkiyeli Kürt C.
ile birlikte namaz kıldı O.
Bir hafta kaldığı Mäshult kampındaki son gününde,
Arnavut, Kürt, Rus, Moğol, Afgan ve Burundulu yirmi
yedi kişi daha geldi. O. Toplam seksen yedi kişiyi
bulan kamptan yılbaşından iki gün önce ayrıldı. Ama,
yemekhanede omuzuna dokunarak ketçap istediği
Somalili kadının İngilizce”D’ont touch mi... I’am
Muslim Women!” (Dokunma bana. Ben Müslüman
kadınım) şeklindeki tepkisini, yemekhane görevlisi
PRİZMA/14-15
Burada günler kısa, gölgeler uzun oluyor bebegim!
kışları soğuk ve karanlık...
Biraz çıkınca güneş, uzyayıveriyor gölgeler;
gri adamlar gibi, yayılıyor kar üzerine...
Ben gölgeden hiç korkmadım bebeğim;
varsın gölge korkakları yavşak olsun!
ben asla korkmam:
ne gölgeden, ne yalnızlıktan,
ne de yalancıdan...
lakin yalandır, zemberek olan
zemberek çözülüp, yalan soktu mu?
yılanı da, seni de, beni de zehirler bebeğim...
yalan gerçeğin zehri, zehrin gerçeği!
ben senin kadar gerçek, gerçek kadar zehirim...
yılan beni ısıramaz,
benim gölgem burada daha da uzuyor, çünkü...
unuttun mu, yoksa?
boyum 1.94`tü, bebeğim!
21