07.04.2023 Views

Kilise ve Devlet Militanı

Savaş sanatı bir devlet için yaşamsal öneme sa hiptir. Ölüm-kalım meselesidir. Güvenliğe kavuşmanın yahut yok olmanın yoludur. Bu nedenle ihmal edilmesi kesinlikle düşünülemez. Savaş Sanatı, savaş koşullarının değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne alınması zorunlu beş önemli faktörün etkisi altındadır. Bu faktörler: (a) Uyum (Ahlak) Faktörü, (b) Hava Faktörü, (c) Arazi Faktörü, (d) Liderlik Faktörü, (e) Disiplin Faktörü' dür. Uyum faktörü ahlakı simgeler. Savaşçıların komutanları ile uyum içinde olmalarının nedenidir. Astların yaşamlarını hiçe sayarak, tehlikelere aldırmadan komutanlarını takip etmelerini sağlar … Tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmaya dayanır...

Savaş sanatı bir devlet için yaşamsal öneme sa hiptir. Ölüm-kalım meselesidir. Güvenliğe kavuşmanın yahut yok olmanın yoludur. Bu nedenle ihmal edilmesi kesinlikle düşünülemez. Savaş Sanatı, savaş koşullarının değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne alınması zorunlu beş önemli faktörün etkisi altındadır. Bu faktörler: (a) Uyum (Ahlak) Faktörü, (b) Hava Faktörü, (c) Arazi Faktörü, (d) Liderlik Faktörü, (e) Disiplin Faktörü' dür. Uyum faktörü ahlakı simgeler. Savaşçıların komutanları ile uyum içinde olmalarının nedenidir. Astların yaşamlarını hiçe sayarak, tehlikelere aldırmadan komutanlarını takip etmelerini sağlar … Tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmaya dayanır...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Kilise</strong> <strong>ve</strong> <strong>Devlet</strong> <strong>Militanı</strong><br />

metinlerini yüreği açık gibi görünen kişilerin önüne dikkatlice koyuyorlardı. Zaman içinde<br />

bu öğrenim kurumlarında birçok kişi gerçek imana kavuştu; temel ilkeler okullara böylece<br />

işliyordu. Papalığın önderleri ise, bu sözde ‘sapkın öğretişin’ kaynağını bir türlü<br />

bulamıyorlardı.<br />

Gençler müjdeciler olarak eğitiliyor<br />

Bu imanlılar kendilerindeki ışığı yaymayı ciddi bir sorumluluk olarak gördüler. Tanrı<br />

Sözünün gücüyle Roma’nın getirdiği tutsaklığı kırmanın yollarını aradılar. Hizmetlilerin bir<br />

topluluğun sorumluluğuna atanmadan önce üç yıl boyunca çeşitli yerlerde hizmet etmeleri<br />

gerekiyordu. Topluluk önderi olmaya aday bir kişi kendisini ne gibi tehlikelerin beklediğini<br />

bilecekti. Gençler dünyasal bir zenginlik <strong>ve</strong> yücelik peşinde değildiler. Kendilerini zorluk,<br />

tehlike <strong>ve</strong> ölümün beklediğini biliyorlardı. Müjdeciler İsa’nın gönderdiği öğrenciler gibi<br />

ikişerli gruplar halinde hizmet gördüler.<br />

Görevlerinin açığa çıkması onları yenilgiye uğratacaktı. Her hizmetlinin bir sanat ya da<br />

meslek bilgisi vardı. Müjdeleme görevlerini tacir ya da esnaf gibi kimlikler altında<br />

sürdürüyorlardı. Beraberlerinde ipekliler, mücevherler <strong>ve</strong> çeşitli ticari mallar taşı-yorlar,<br />

müjdeci olarak kabul göremeyecekleri yerlere tacir olarak giriyorlardı.2 Yanlarında Kutsal<br />

Kitap nüshalarının bütününü ya da çeşitli kısımlarını taşıyorlardı. Sık sık Tanrı’nın Sözünü<br />

okumak için bir ihtiyaç oluyor, isteyen kişilere çeşitli bölümler bırakılıyordu.<br />

Bu müjdecilerin birçoğu çıplak ayaklar <strong>ve</strong> perişan giysilerle büyük kentlerden geçtiler,<br />

uzak diyarlara yürüdüler. Geçtikleri yollarda topluluklar oluştu, şehitlerin kanı gerçeğe<br />

tanıklık etti. Tanrı’nın Sözü insanların evlerinde <strong>ve</strong> yüreklerinde sessizce <strong>ve</strong> gizlice kabul<br />

görüyordu.<br />

Valdensler son zamanların yaklaştığına inanıyorlardı. Kutsal Kitap’ı çalıştıkça, içindeki<br />

kurtuluş gerçeklerini başkalarına da anlatmanın gerekliliğini gördüler. İsa’ya inanmanın<br />

tesellisini, ümidini <strong>ve</strong> esenliğini yaşıyorlardı. Yüreklerini hoşnut eden ışığı, papalık<br />

yanılgısının karanlığındaki insanlara da yansıtmak için yanıp tutuşuyorlardı.<br />

Papanın <strong>ve</strong> ruhban sınıfının yönlendirişi altındaki kalabalıklara, iyi işlere gü<strong>ve</strong>nmenin<br />

onları kurtaracağı öğretiliyordu. Bu insanlar kendileriyle mücadele ediyor, zihinleri günahlı<br />

durumlarını tartıyor, ne yapsalar acılı canları <strong>ve</strong> bedenleri şifa bulamıyordu. Binlercesi<br />

manastır hücrelerinde acı çekiyordu. Tanrı’nın korkunç gazabının korkusuyla bitip<br />

tükenmek bilmeyen zoraki oruçlar, kırbaçlar, gece nöbetleri, soğuk taşlara secdeler, uzun<br />

sancılı yolculuklar nedeniyle birçokları mahvolup gidiyordu. Tek bir ümit ışığı bile<br />

bulamadan mezara iniyorlardı.<br />

Mesih’e yönelen günahkarlar<br />

Valdensler, açlık çeken bu canlara Tanrı vaatlerinin esenlik bildirisini ulaştırmaya<br />

çalışıyordu. Tek kurtuluş ümidinin Mesih’te olduğunu anlatmak için uğraş <strong>ve</strong>riyorlardı. İyi<br />

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!