07.04.2023 Views

Kilise ve Devlet Militanı

Savaş sanatı bir devlet için yaşamsal öneme sa hiptir. Ölüm-kalım meselesidir. Güvenliğe kavuşmanın yahut yok olmanın yoludur. Bu nedenle ihmal edilmesi kesinlikle düşünülemez. Savaş Sanatı, savaş koşullarının değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne alınması zorunlu beş önemli faktörün etkisi altındadır. Bu faktörler: (a) Uyum (Ahlak) Faktörü, (b) Hava Faktörü, (c) Arazi Faktörü, (d) Liderlik Faktörü, (e) Disiplin Faktörü' dür. Uyum faktörü ahlakı simgeler. Savaşçıların komutanları ile uyum içinde olmalarının nedenidir. Astların yaşamlarını hiçe sayarak, tehlikelere aldırmadan komutanlarını takip etmelerini sağlar … Tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmaya dayanır...

Savaş sanatı bir devlet için yaşamsal öneme sa hiptir. Ölüm-kalım meselesidir. Güvenliğe kavuşmanın yahut yok olmanın yoludur. Bu nedenle ihmal edilmesi kesinlikle düşünülemez. Savaş Sanatı, savaş koşullarının değerlendirilmesinde mutlaka göz önüne alınması zorunlu beş önemli faktörün etkisi altındadır. Bu faktörler: (a) Uyum (Ahlak) Faktörü, (b) Hava Faktörü, (c) Arazi Faktörü, (d) Liderlik Faktörü, (e) Disiplin Faktörü' dür. Uyum faktörü ahlakı simgeler. Savaşçıların komutanları ile uyum içinde olmalarının nedenidir. Astların yaşamlarını hiçe sayarak, tehlikelere aldırmadan komutanlarını takip etmelerini sağlar … Tüm savaşlar aldatmacalara ve şaşırtmaya dayanır...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Kilise</strong> <strong>ve</strong> <strong>Devlet</strong> <strong>Militanı</strong><br />

Bölüm 6 — Ölümle yüzleşen iki Kahraman<br />

Kutsal Kitap dokuzuncu yüzyıla kadar Bohemya diline çevrilmişti. Tapınma toplantıları<br />

Bohemya halkının dilinde yapılıyordu. Ne var ki VII. Gregor, bu halkı köleleştirmeye<br />

kararlıydı. Bohemya dilinde tapınma toplantısı yapılmasını yasaklayan bir bildiri yayınlandı.<br />

Papa, ‘her şeye gücü yeten Tanrı’nın, tapınmanın bilinmeyen bir dilde yapılmasından<br />

hoşlandığını’ dile getirdi. Ancak Gökyüzü, kilisenin korunması için gerekeni sağlamıştı.<br />

Zulmün sürüklediği birçok imanlı (Valdensler <strong>ve</strong> Albijenler) Bohemya’ya geldiler. Gizlice<br />

<strong>ve</strong> gayretle çaba gösterdiler. Böylece gerçek iman korunmuş oldu.<br />

Bohemya’da Huss’dan önce kilisenin çürümüşlüğüne işaret eden başka insanlar vardı.<br />

Ancak hiyerarşinin korkuları uyandırılmış <strong>ve</strong> müjdeye karşı zulüm başlatılmıştı. Bir süre<br />

sonra Roma’ya ait tapınma biçimini bırakanların yakılacağı duyuruldu. Ama imanlılar.<br />

Tanrı yolunun zaferine bağlı kalmaya devam ettiler. Ölmekte olan bir imanlı şöyle<br />

peygamberlik etti: “Halkın içinden birisi çıkacak. Kılıcı da yetkisi de olmayacak. Ama ona<br />

karşı duramayacaklar.” Gerçekten de Roma’ya karşı tanıklık ederek ulusları harekete<br />

geçirecek olan birisi çıkmak üzereydi.<br />

John Huss’un mütevazı bir ailesi vardı <strong>ve</strong> babasının ölümüyle erken yaşta yetim kalmıştı.<br />

İmanlı olan annesi, en değerli varlığın Tanrı korkusu <strong>ve</strong> eğitim olduğunu düşünüyordu. Bu<br />

mirası oğluna da bırakmak için çaba gösterdi. Temel eğitimini bir taşra okulunda gören<br />

Huss, Prag’daki bir üni<strong>ve</strong>rsite tarafından burslu olarak kabul edildi.<br />

Huss üni<strong>ve</strong>rsitedeki hızlı gelişimi nedeniyle kısa zamanda fark edildi. Kibar <strong>ve</strong> cana<br />

yakın yapısı nedeniyle genel bir kabul gördü. Roma <strong>Kilise</strong>sinin içten bağlılarından biriydi<br />

<strong>ve</strong> kilisenin vaat ettiği ruhsal bereketleri içtenlikle arıyordu. Üni<strong>ve</strong>rsitedeki çalışmaları<br />

bitince rahipliğe atıldı. Hızlı bir ilerleme gösterdiği için kralın sa-rayında görevlendirildi.<br />

Aynı zamanda üni<strong>ve</strong>rsitede profesör oldu <strong>ve</strong> daha sonra rektörlüğe atandı. Burslu öğrenci,<br />

artık ülkesinin gururu haline gelmişti <strong>ve</strong> adı tüm Avrupa’da tanınıyordu.<br />

Daha sonra Huss’la çalışacak olan Jerome, ona İngiltere’den Wycliffe’in yazılarını<br />

getirdi. Wycliffe’in öğretişleriyle iman etmiş olan İngiltere kraliçesi bir Bohemya<br />

prensesiydi. Kraliçenin etkisiyle reformcunun işleri Bohemya’da oldukça yayılmıştı. Huss<br />

reformların yanında yer alan bir yaklaşım içindeydi. Kendisi o zamanlar bunu bilmiyordu,<br />

ama Roma’dan çok uzaklara çıkan bir yola girmişti.<br />

Huss’ı etkileyen iki resim<br />

O sıralarda İngiltere’den gelen iki yabancı vardı. Bu adamlar eğitimliydi; ışığı almışlar <strong>ve</strong><br />

Prag’da yaymaya gelmişlerdi. Kısa sürede sesleri kısıldı, ama amaçlarına ulaşmak için<br />

başka bir çareye başvurdular. Vaiz oldukları gibi aynı zamanda sanatçıydılar. Bir halk<br />

meydanına gelerek iki resim yaptılar. Biri Mesih’in, ‘alçakgönüllü bir Kral’ olarak eşeğin<br />

üstünde Kudüs’e girişini temsil ediyordu (Matta 21:5). Mesih’in arkasından gelen<br />

36

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!