Arketip Psikoloji Dergisi Sayı - 1
CARL GUSTAV JUNG: ANALİTİK PSİKOLOJİ ÇİFT İLİŞKİLERİNDE DÖNGÜLER BİR TERAPÖTİK HİKAYE: SİNMİŞ KARINCA BENLİĞİN İNŞASI OTORİTE VE VİCDAN ARASINDA BİR YOLCULUK: MİLGRAM'IN İTAAT DENEYİ YASA BAKIŞ: "GİDENİN ARDINDAN" PSİKOLOJİNİN ALT DALI: NÖROPSİKOLOJİ BİR GERÇEKLİK KRİZİ: PERSONA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE P4C PSİKİYATRİST DR. HATİCE ALİBAŞOĞLU İLE SÖYLEŞİ
CARL GUSTAV JUNG: ANALİTİK PSİKOLOJİ
ÇİFT İLİŞKİLERİNDE DÖNGÜLER
BİR TERAPÖTİK HİKAYE: SİNMİŞ KARINCA
BENLİĞİN İNŞASI
OTORİTE VE VİCDAN ARASINDA BİR YOLCULUK: MİLGRAM'IN İTAAT DENEYİ
YASA BAKIŞ: "GİDENİN ARDINDAN"
PSİKOLOJİNİN ALT DALI: NÖROPSİKOLOJİ
BİR GERÇEKLİK KRİZİ: PERSONA
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE P4C
PSİKİYATRİST DR. HATİCE ALİBAŞOĞLU İLE SÖYLEŞİ
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Aynı zamanda Bergman kendi çocukluğuna
da gönderme yapmak istemiştir. Çocuk
dokunma duygusunun sıcaklığını hissetmek
isterken aynadaki anne tarafı ise soğuktur.
Lacancı yaklaşım ile bu sahneyi
değerlendirirsek çocuğun kimliğini “ilk öteki”
olan annesinden arayan “ben”in varoluş süreci
olarak düşünebiliriz. Buradaki bir diğer
önemli ayrıntı ise çocuğun gözlüğünü takıp
okuduğu kitapta gizlidir. (Zamanımızın Bir
Kahramanı, M.Y. Lermontov)
Doktorun, Elisabeth ile adeta filmin özeti gibi
olan konuşması dikkatle izlenmelidir. Doktor,
onu anladığını söyler ve müthiş tespitlerde
bulunur. Elisabeth’in durumunun yeni bir
maske/rol olduğunu ve günü geldiğinde
diğer rollerden sıkıldığı gibi bundan da sıkılıp
bırakacağını belirtir. Elisabeth’in susmayı
kendisi için değil çevresindekileri maskeli
halinden korumak için tercih ettiğini bilir.
Toplumun sahte beklentilerinden yalan
söylememek için kaçmasını takdir eder.
Ancak gerçeğin inatçı olduğunu, bir gün
saklandığı yere ulaşacağını da ifade eder.
Elisabeth “olur gibi görünmek değil var
olmak” arzusunda iken doktor “var olmak
denilen o umutsuz düş” ifadesiyle bilginin
arttığı ancak anlamın kaybolduğu nihilist
dünyanın bir gerçeğini, bizzat onun tecrübe
etmesi için yalnız kalacağı yazlığına gönderir.
Hastanede Elisabeth’in ilginç bazı tepkileriyle
karşılaşırız. Radyoda merhamet temalı piyesi
dinlediğinde memnun olmayıp- Elektra
oyununda verdiği tepki gibi- alaycı şekilde
gülmesi ancak televizyonda savaş karşıtı
Budist rahibin kendini yaktığı görüntülere
korku ile tepki vermesi… Gerçeklik onu
rahatsız etmiştir. Yazlıkta geçen her sahnenin
ayrı bir derinliği ve göndermesi olduğu
söylenebilir. Alma’nın Elisabeth’e
dönüşebileceği inancını paylaştığı aynı
zamanda hayata dair düşüncelerini ve bazı
sırlarını anlattığı gecenin rüya sekansında, iki
kadının aynaya bakıp önce Elisabeth’in
Alma’nın saçını alnından geriye atarak adeta
benliğini ortaya çıkarması -ki ileride aynı
hareketi Alma’nın kendisine yaptığını da
göreceğiz- ardından birbirlerine dönüşmeleri
kişiliklerin iç içe geçmeye başlamasına
yorumlanabileceği gibi persona ( Elisabeth)
ve gölgenin (Alma) birbirinin farkına
varmasına da işaret olabilir. Lacancı
yaklaşımla ise ayna evresindeki anne-çocuk
ilişkisi olarak yorumlanabilir. O gece bir ara
Elisabeth’in konuştuğuna şahit oluruz. Ancak,
düş mü gerçek mi algımızın kaybolduğu bu
sahnenin ardından Elisabeth sanki bizim
fotoğrafımızı çeker. Filmin ilk dakikalardan
itibaren başlayan seyirciyi yabancılaştırma
çabasını burada da görürüz.
Alma, Elisabeth’e dönüşemeyeceğini,
Elisabeth’in bilerek mühürlemediği mektubu
okuduktan sonra anlayacaktır. Karakterin iç
sesi olarak yorumlanabilecek bu düşünceler,
Alma’da hayal kırıklığı oluşturacaktır.
Hayranlıkla başlayan ilişki yerini şimdi öfke ve
nefrete dönüştürmüştür. Aslında, Alma kendi
benliğinin var olma sürecinin başladığından
habersizdir. Göl kenarında kendi yansımasına
bakması mitos karakter olan Narkissos’un
hikayesini hatırlatır bize. Lacancı perspektifle
değerlendirirsek imgesel evredeki öteki
sayesinde “ben”in oluşumu olarak
yorumlayabiliriz.
ARKETİP PSİKOLOJİ DERGİSİ 27