Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Millî</strong> Görüfl&<strong>PERSPEKTIVE</strong><br />
IGMG AYLIK YAYINORGANI<br />
http://www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />
MAYIS / MAI 2002<br />
Y›l/Jg.: 8, Say›/Nr.: 89<br />
Herausgeber:<br />
• Islamische Gemeinschaft Milli Görüfl - IGMG<br />
Genel Yay›n Yönetmeni (Chef Redakteur):<br />
• ‹lhan B‹LGÜ<br />
Yay›n Kurulu: (Redaktion):<br />
• O¤uz ÜÇÜNCÜ<br />
• Ali BOZKURT<br />
• Abdurrahman D‹ZMAN<br />
• Mehmet DO⁄AN<br />
D‹ZG‹-LAYOUT: M‹LL‹ GÖRÜfi BASKI (Druck): YAVUZSÖHNE-DUISBURG<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
BU SAYIDA<br />
Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />
sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />
Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />
Meinungen binden die Autoren, nicht die IGMG.<br />
Adres:<br />
Milli Görüfl Dergisi<br />
Boschstr. 61-65,<br />
D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0<br />
Fax: 0221/ 656 555<br />
‹lan ve Reklam Al›n›r.<br />
IGMG Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir.<br />
Y›ll›k abone ücreti: 59,-D<br />
Jahresabonnement: 59,-D<br />
SEB-Bank Köln.<br />
Kontonr.: 162 888 56 00 BLZ 370 101 11<br />
Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!<br />
Adalet, özgürlük ve direnifl hakk›m›z<br />
Mehmet DO⁄AN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .2-3<br />
Her türlü derdin devas›: Allah sevgisi<br />
Abdurrahman D‹ZMAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4-5<br />
Yahudi düflmanl›¤›: Anti-Semitizm<br />
Akif EMRE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6<br />
IGMG Kardefllik ve Dayan›flma Günü<br />
15 Haziran’da Hollanda’da yap›l›yor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7<br />
IGMG Camilerinde okul ve s›n›f sistemli<br />
Girifl Kartlar›n›z Haziran say›m›zda<br />
Din ve Kültür Dersleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8-9<br />
Belçika Genk flubesi e¤itim programlar› baflar›yla devam ediyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10<br />
Mama lernt Deutsch . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11<br />
Belçika’da dinleraras› diyalog çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12<br />
Worms Fatih Camii hizmete aç›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13<br />
Güney Bavyera Bölge Kurultay› yap›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14<br />
Kuzey Hollanda Bölge Kurultay› yap›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15<br />
IGMG Çocuk Kulübü her geçen gün büyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .16-17<br />
Gençlik Teflkilat›, Türkiye gezisinden güzel intibalarla döndü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20<br />
Le Pen vak’as› veya demokrasi krizi Dr. Ahmet BAKCAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22-23<br />
“Protest” adam: Hristiyan Julius Mehmet DO⁄AN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .24-25<br />
Der stille Schrei nach Gerechtigkeit O¤uz ÜÇÜNCÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26-27<br />
Peres calls IDF operation in Jenin a “massacre” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28<br />
Unvorstellbare Verwüstungen in Dschenin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29<br />
Ein kaum beachtetes Pogrom . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30-31<br />
Unverständliche Worte vom Vorsitzenden der Bischofskonferenz Kardinal Lehmann . . . . . . . . . . . . . . . . . .32<br />
CDU Fraktionschef gegen Moschee . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33<br />
Arbeitsbedingungen in der Dritten Welt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35<br />
Die Situation der Muslime in Nordrhein-Westfalen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .36-37
• Mehmet DO⁄AN<br />
Ne yazık ki; Dört mevsim<br />
bahardır bize, diyemiyoruz..<br />
Çiçeklerden, baharın ba�langıcı<br />
nergizlerden, çi�demlerden<br />
bahsedemiyoruz... Estetikten,<br />
arıdan, ku�tan, kelebekten<br />
sözedemiyoruz. Gülün<br />
narin adını durmadan tekrarlıyamıyoruz..Ferhat’tan-�irin’den,<br />
Aslı’dan-Kerem’den<br />
anekdotlar dü�emiyoruz..<br />
Co�rafyamız yangın yeri;<br />
ate�ten, tela�tan, korkudan,<br />
ölümden ancak bahsedebiliyoruz<br />
istemeyerek.. Ölüm tatlı bir duygu<br />
oluyor, tenimize de�ende rüzgar<br />
ya da bir kur�un dalgası gibi...<br />
Gün geçmiyor ki, acı haber<br />
almayarak kahrolmayalım!<br />
Do�usuyla batısıyla, güneyiyle<br />
kuzeyiyle bizim olan co�rafyamız<br />
ate�ler altında; çı�lıklar<br />
duyuyoruz, taa uzaklardan<br />
ve hemen yanıba�ımızda i�gal<br />
edilmi� topraklardan..<br />
Cenin Mülteci kampı yanıyor,<br />
sahi, kimin umurunda?<br />
Eli kanlı kasap �aron’u tanıyor<br />
kundakdaki bebekler Sabra<br />
ve �atilla kamplarından.<br />
Hesabı sorulmadan daha<br />
dünün, bugün yine bildik, tanıdık<br />
manzaralar “ikram” diye<br />
sunuluyor “tanıdık” ve “bildik”<br />
odaklar tarafından.<br />
Birle�mi� Milletler “tap-ta-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!<br />
Adalet, özgürlük ve direnifl<br />
hakk›m›z...<br />
ze” karar çıkarmı�, Filistini ya�malayanların<br />
“aleyhine” kim<br />
takar “kasımpa�alıyı” edasıyla<br />
alay ediyor Külhanbeyleri...<br />
��galci güçlerin ellerinde buldozerler<br />
yıkıyorlar, katlediyorlar<br />
azgınla�arak ve küstahça!<br />
Co�rafyamız yangın yeri..<br />
Hangisinden bahsedelim;<br />
emperyalizimden mi, siyonist<br />
i�galden mi, Hindu fanatizimden<br />
mi, kanlı Rus postalından<br />
mı, Srebrenica’da katledilenlerden<br />
mi, yoksa Halepçedeki çocuklardan<br />
mı?! Bosna’da unutuldu,<br />
Do�u Türkistan da, Çeçenya’da;<br />
terörizim naraları atmosferinde,<br />
tanklara ba�lanan,<br />
yıkılan, yakılan evler, katliama<br />
ye�il ı�ık yakan barı� gücü askerleriyle<br />
birlikte!<br />
��te bütün bunlardan dolayı<br />
co�rafyamız ate�ler altında..<br />
“Barı� adına” diyorlar, her<br />
türlü çirkefliklerine.. Sahi, zorunuza<br />
gitmiyormu hiç kahrolmak<br />
veya kahrolmayan-<br />
2<br />
lara tükürememek; insan<br />
duyarlılı�ını sektörel de�erlere<br />
indirgeyenlere, zulmün bo-<br />
�ucu ate�ine müdahele edememek!<br />
Karar alsın diye tekrarlıyor<br />
halklar, senfoni olu�turuluyor;<br />
illaki, Birle�mi� Milletler,<br />
senatolar, beyaz saraylar,<br />
meclisler, parlamentolar bilmem<br />
ne birlikler sorunlara çözüm<br />
bulsun diye, diye...<br />
Kör vicdanlar, vicdansızlar,<br />
bakan körler! Heyhat,<br />
kurtlara teslim kuzular!<br />
Fa�izim, neo-ırkçılık, küreselle�erek<br />
her türlü otariteryenizm,<br />
sırtına yeni postlar, önüne<br />
yeni yardakçılar katarak kar-<br />
�ımıza çıkıyor, yeni vizyonu ile<br />
insanlı�ı yeni bir aldanı� çukurunun<br />
derin anaforuna sürükleyerek!..<br />
��te, kurtulu� oluveriyor Avrupa’da<br />
ırkçı partiler, e�itsizli-<br />
�in, güvenliksizli�in, gelecek<br />
garantisizli�in, i�sizli�in suçunu<br />
bize, yabancılara, müslümanlara<br />
yıkarak, fi�lenip “dü�man”<br />
diye araçsalla�tırılıyoruz..<br />
“�ç tehdit, güvenlik yetersizli�inden<br />
dolayı dü�manlar içimize<br />
sızmı�...” diyorlar Fransa’da,<br />
Belçika’da, Hollanda’da,<br />
Almanya’da hep beraber koro<br />
halinde.
�nsanlı�ın temel<br />
haklarına, evrensel de-<br />
�erlere kar�ı apaçık bir<br />
duyarsızlık, kayıtsızlık<br />
ve ilgisizlik ile yankı buluyor<br />
mazlumların çı�lıkları<br />
doguda batıda ne<br />
farkeder..<br />
��te onun için dört<br />
mevsim bahardır diyemiyoruz..<br />
Baharın adı<br />
olan nergizleri, çi�demleri,<br />
güzelli�in adı; çiçekleri<br />
sevdirmiyorlar bize, bizim çiçeklerimizi;<br />
bizlerin parçaları,<br />
çocukları, anaları, öldürerek...<br />
Karanlı�a kar�ı aydınlı�ı,<br />
zorbalı�a kar�ı adaleti, sava�a<br />
kar�ı adil bir barı�ı, ölüme kar-<br />
�ı hayatı savunuyoruz aslında..<br />
Onun için Kafkas da�larında<br />
esir dü�en biziz, Cenin’de evleri<br />
yıkılan, Ramallahta kolları kırılan<br />
da biziz!.. Halepçede kimyasal<br />
gazlarla katledilen oluyoruz<br />
bazen, Srebrenica’da diri diri<br />
topluca mezarları dolduran<br />
da!<br />
Evet... Üzerimize tanklarla,<br />
panzerlerle, köpeklerle yürüyorlar..<br />
Okullarımızı kapatıp,<br />
e�itim hakkımızı gasp ediyorlar,<br />
“ayrıntı” diyorlar, a�ızlarından<br />
köpükler akıtarak “bez<br />
parçası” diyorlar iffetin sembolü<br />
kimli�imiz olan ba�örtülerimize...<br />
Hakkımızda sinsi sinsi<br />
tuzaklar, karanlık kararlar alıyorlar.<br />
Sehpalar kuruyorlar asmak<br />
için, ayaklarımıza zincirler<br />
vurup tek tip elbise giydirerek<br />
gözlerimizi ba�lıyorlar rencide<br />
ederek “geyik muhabbeti” yapıyorlar..<br />
��te bunlar biziz.. Basındayayında,<br />
TV’de medya’da konu-<br />
�ulan, alay edilen, nesnelle�tirilen<br />
biziz i�te.. Hindistanda yakılan<br />
diri diri bedenler de bizim<br />
bedenimiz... Filistinde bomba<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
ya�dırılan evler de bizim.. Gö�e<br />
yükselen bizim çı�lı�ımız, yankılanan<br />
bu seda, bu acı bizim!<br />
“Susun” emrinin muhatabı<br />
da biziz!.<br />
Bakı�larını üzerimize çeviren,<br />
parmaklarını sallayanlar<br />
da bizi i�aret ediyor.. Karanlı-<br />
�ın, zulmün dayatılan adresi de<br />
biziz.. Sürekli hayatımızı zindele�tiren,<br />
kamçılayan, katık olan<br />
acı da bizim, sevinç de bizim,<br />
keder de bizim, tasa da bizim,<br />
kıvanç da bizim öz malımız!<br />
“Yabancılar dı�arı” diye<br />
horlanan da biziz.. Irkçılı�ın varolu�<br />
sebebi de aslında biziz..<br />
Türkiye’de Kürt ve �rticacı bir<br />
di�er adımız, Avrupa’da yabancı,<br />
Türkistan’da çekik gözlü<br />
Türkmen, Meksika’da Zabatista,<br />
�rlanda’da Katolik... New<br />
York da Harlem, Fransa’da Paris<br />
banliyöleri ve Türkiye’de varo�lardır<br />
mekanımız.. Varo�<br />
“edebiyatı” yapmakla suçlanmak<br />
bir di�er suçumuz.<br />
Evet... Varo� Edebiyatı! Varmı<br />
bir diyece�iniz!<br />
Her suçlanmada, her katliamda,<br />
her a�a�ılanmada göle�imize<br />
dönüyoruz, yeniden ve yeniden<br />
varoluyoruz kadim bir haykırı�la,<br />
co�kun-deli dolu ırmaklar<br />
a�ırlayan gizemli vadilerin<br />
gönül ferahlı�ı sunan derinliklerinde...<br />
3<br />
Afrika’dan Avrupa’ya,<br />
Asya’dan<br />
Amerika’ya ve oradan<br />
taa Okyanus’a<br />
kadar horlanan,<br />
dı�lanan ve ezilen<br />
hep biziz i�te..<br />
N’palım?!<br />
Biz; uluslararası<br />
ölüm düzenlerine,<br />
sava�ın ve silahlanmanınküreselle�mesine<br />
kar�ıyız.<br />
Diktatörlü�e, otariterli�e,<br />
baskıya kar�ıyız... Açlı�a, yoksullu�a,<br />
sefilli�e, hırsızlı�a, yozla�maya<br />
kar�ıyız... Ayrımcılı�a,<br />
ırkçılı�a; siyonizme ve anti-semitizme<br />
kar�ıyız!<br />
Biz onun için “Biziz” i�te!<br />
Yalanlara, inkara kar�ıyız..<br />
Köleli�e, adaletsizli�e kar�ıyız.<br />
Unutkanlı�a, kırılganlı�a ve<br />
umutsuzlu�a kar�ıyız!<br />
Biz; bütün bunlar için,<br />
umuttan ve adil bir barı�tan yanayız.<br />
�nsanlı�ın hayrı için ve gelecek<br />
nesillerin mutlulu�u için,<br />
dı�layacaklarını, hor göreceklerini,<br />
ciddiyetsiz bulacaklarını<br />
bile bile yine “biziz” diye haykırıyoruz...<br />
Hayallerimize, ütopyamıza, kızıl<br />
elmalarımıza her gün yeni ayrıntılar<br />
katarak ula�ılmaz masallara<br />
imza atıyoruz ne yapalım!<br />
Bunun için ölümle oynuyoruz<br />
her gün, ölümle kelebekler<br />
gibi dans ediyoruz her saat..<br />
Adaletten ve ya�amdan yana<br />
oldu�umuz için her �eyi bayrakla�tırıyoruz<br />
i�te..<br />
Vahyi, aklı, kültürü, e�itimi,<br />
do�ruyu, özgürlü�ü, hak ve hakikatı,<br />
insanlı�ı bayrakla�tırarak,<br />
kar topu misali yuvarlanarak<br />
ço�alıyoruz bilesiniz!<br />
Akıp giden zamana kayıt<br />
dü�üyoruz bilesiniz!
Allah Teala<br />
insanı ruh ve beden<br />
kabiliyetleri<br />
bakımından<br />
canlıların en<br />
mükemmeli olarak<br />
yaratmı�tır.<br />
�nsan, serbest<br />
iradesi ile ya bu<br />
kabiliyetlerini<br />
güzel kullanarak<br />
“kamil” bir insan<br />
olacak, yahut<br />
da aksi yöne<br />
giderek canlı-cansız varlıkların<br />
en a�a�ılı�ı olacaktır.<br />
Yüce Rabbimiz, yarattı�ı<br />
tüm varlıkların en güzelinin<br />
insan oldu�unu Kur’an-ı Kerim’in<br />
bir çok ayetinde belirtmi�tir.<br />
Mesela; Tin suresinin 4-5.<br />
ayetlerinde: “Biz insanı en<br />
güzel bir biçimde yarattık.<br />
Sonra onu a�a�ıların<br />
a�a�ısına indirdik. Fakat<br />
iman edip iyi i�ler yapanlar<br />
için eksilmiyen devamlı<br />
bir mükafat vardır,”<br />
buyuruyor.<br />
�nsan, yaratılı� hikmetine<br />
uygun bir hal üzre hayatını tanzim<br />
ederse meleklerden de üstün<br />
bir varlık haline gelebilir.<br />
Yaratılı� gayesinden uzakla�tı�ı<br />
takdirde ise, yırtıcı bir hayvandan<br />
daha a�a�ı mertebelere<br />
dü�mesi de mümkündür.<br />
�nsanların bir kısmının,<br />
yaratılı� hikmetine aykırı bir<br />
hayat sürmek isteyeceklerini<br />
ve nefislerini ilâh edineceklerini<br />
Furkan suresinin 43 ve<br />
44. ayetlerinde Yüce Rabbimiz<br />
�öyle açıklıyor:<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Her türlü<br />
derdin devas›:<br />
Allah sevgisi<br />
• Abdurrahman D‹ZMAN<br />
“Kötü duygularını kendisine<br />
tanrı edinen kimseyi<br />
gördün mü? Sen (Resulüm)<br />
ona koruyucu olabilir<br />
misin ?<br />
Yoksa sen onların ço-<br />
�unun gerçekten söz dinleyece�ini<br />
yahut dü�ünece�ini<br />
mi sanıyorsun?<br />
Hayır, onlar hayvanlar<br />
gibidir, yolca daha sapıktırlar<br />
(hayvanlardan daha<br />
a�a�ıdırlar.)”<br />
Kur’an, neden bu gibi kimseleri,<br />
kendilerine ula�an ilâhî<br />
tebli�e uymayıp sırf hislerine<br />
göre hareket etmeleri bakımından<br />
hayvanlara benzetmi�tir?<br />
Çünkü hayvanlar,<br />
kendilerine verilen güç ve kabiliyetlere<br />
göre yaratılı�larının<br />
gereklerini yerine getirirler;<br />
sütlerinden, etlerinden ve<br />
güçlerinden insanları istifade<br />
ettirirler. Ancak yaratılmı�ların<br />
faziletlileri sıralandırılırken,<br />
hayvanlar insandan sonra<br />
derecelendirilmi�ler ve insanların<br />
emrine verilmi�lerdir.<br />
��te bu cihetten dolayı insano�lu<br />
hayvanlara göre üs-<br />
4<br />
tünyaratılmasına ra�men,<br />
iman etmeyip<br />
çevresine zarar<br />
veriyorsa kendisini‘hayvandan<br />
daha a�a�ı’<br />
bir duruma dü-<br />
�ürebiliyor.<br />
Biraz evvel<br />
aktardı�ımız<br />
ayetlerde, insanın<br />
a�a�ılık bir<br />
varlık olmaması<br />
için iman ve salih ameller i�lemesi,<br />
yani tüm canlılara �efkat<br />
etmesi, insanların mallarına,<br />
canlarına, ırz ve namuslarına,<br />
din ve vicdan özgürlüklerine<br />
saygı göstermesi gerekti�ine<br />
dikkat çekilmi�tir.<br />
Aksi halde iman etmeyen bir<br />
insan sevgi ve merhametten<br />
mahrum kalır; her türlü çılgınlı�ı<br />
yapabilir; adeta canavarla�ır.<br />
Onun için hak, hukuk<br />
mefhumu yok olur. Kendi<br />
egosunu tatmin için her �eyi<br />
mübah görür. Maneviyatı olmayan<br />
bu insanlar, her �eyi<br />
madde ile ölçmeye ba�larlar;<br />
elde etmek istedikleri �eyleri<br />
almak için her türlü yola ba�vurabilirler.<br />
�mansızlı�ın ve<br />
maneviyatsızlı�ın söz konusu<br />
oldu�u bir ortamda, sadece<br />
ilim/irfan tahsil edilmesi ve<br />
vicdanlı olunması mükemmel<br />
bir insanların yeti�mesine yeterli<br />
de�ildir. �airimiz, bu durumu<br />
bakınız ne de güzel anlatmı�tır.<br />
“Ne irfandır veren ahlaka<br />
yükseklik ne vicdandır;<br />
Fazilet hissi insanlarda
Allah korkusundandır.”<br />
“Yaratılanı severiz yaratandan<br />
ötürü” özdeyi�i<br />
ile, Allah sevgisi olmadan di-<br />
�er varlıklara gere�i gibi merhamet<br />
beslenemeyece�i gerçe�i<br />
anlatılmak istenmi�tir.<br />
Bundan dolayı, mahlukata<br />
merhamet besleyebilmenin<br />
ilk mühim �artı güçlü bir imana<br />
sahip olmaktır; Allah’ın rızasını<br />
ve ahiret saadetini dileyerek<br />
ilâhî emirler ve yasaklar<br />
gözetilerek güzel bir �ekilde<br />
ya�amaktır.<br />
Öncelikle kendimizi ve ailemizi,<br />
çoluk çocu�umuzu samimi<br />
bir iman ve ihlaslı amellerle<br />
koruma altına almalıyız.<br />
Mükemmel bir �ekilde bizi<br />
yaratan Allah Teala nasıl ki,<br />
vucudumuzun en hassas organlarından<br />
biri olan gözümüzü<br />
ka�, kirpik ve göz kapa-<br />
�ı ile her türlü dı� etkenlere<br />
kar�ı koruma altına almı�sa,<br />
bizler de kendimizin ve aile<br />
efradımızın imanını ve aklını<br />
Allah’a samimi bir kul olmak<br />
ve tüm yaratılanlara kar�ı iyilikler<br />
yapmak suretiyle korumalıyız.<br />
Buna mecburuz. Aksi<br />
halde neticesi cinnete varan<br />
bir çok sorunla kar�ıla�mak<br />
kaçınılmazdır. Olaylar fertler<br />
planında kalmaktan çıkar,<br />
toplumsalla�ır.<br />
Son olmasını temenni etti-<br />
�imiz bir cinnet örne�i 26 Nisan<br />
2002 tarihinde bir Cuma<br />
günü Almanya’nın Erfurt �ehrinde<br />
meydana geldi. Bu olayda<br />
14’ü ö�retmen, ikisi ö�renci<br />
ve biri de Polis olmak üzere<br />
toplam 17 masum insan haya-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
tını kaybetti. Bu elim hadiseden<br />
dolayı üzüntülerimizi belirtiyor,<br />
ölenlerin yakınlarının<br />
acılarını payla�ıyoruz. Bu<br />
olaydan mutlaka önemli dersler<br />
çıkarılmalıdır ve çok yönlü<br />
tahliller yapılmalıdır. Pek tabiîdir<br />
ki, bilim adamları ve siyasetçiler<br />
böyle durumların<br />
bir daha olmaması için çözümler<br />
arayacakladır. �nsanın,<br />
dolayısıyla toplumun fesada<br />
u�ramasının ve hayatın<br />
her alanındada yozla�manın<br />
nedenleri ve çözümleri üzerinde<br />
mutlaka kafalar yorulmalıdır.<br />
Kaldı ki, bu vah�ete<br />
sebeb olan ki�inin ruh hali<br />
üzerinde duran psikologlar,<br />
caninin, sevgiden mahrum<br />
kaldı�ına, bunun da ciddî bir<br />
manevî bo�luk do�urdu�una<br />
dikkat çekmi�lerdir.<br />
Rabbimiz Tahrim suresinin<br />
6. ayetinde buyuruyor:<br />
“Ey iman edenler, gerek<br />
kendinizi, gerek ailenizi<br />
öyle bir ate�ten koruyunuz<br />
ki; onun yakıtı insanlar<br />
ve ta�lardır.” Bu ayet ile<br />
Yüce Rabbimiz her �eyden<br />
önce bizi kendimizden ve ailemizden<br />
sorumlu tutuyor.<br />
Bundan dolayı kendimizin ve<br />
çocuklarımızın maneviyatını<br />
kuvvetlendirmeli, kendimizi<br />
ve onları Allah sevgisi ile mutlaka<br />
beslemeliyiz. Gerçek sevginin<br />
Allah’a kâmil bir iman<br />
ve güzel i�ler yapmak suretiyle<br />
kalplerde olu�aca�ı, Meryem<br />
Suresinin 96. ayetinde<br />
beyan edilmektedir. Rabbimiz<br />
�öyle buyuruyor:<br />
“Rahmeti bütün can-<br />
5<br />
lıları ku�atan Allah, ancak<br />
iman eden ve salih<br />
ameller yapanlar için<br />
kalplerde sevgi<br />
yaratacaktır.”<br />
Sevgili Peygamberimiz de<br />
�öyle buyuruyor:<br />
“Allah’a imandan sonra<br />
amellerin en faziletlisi<br />
ve sevaplısı insanları (bilhassa<br />
mü’minleri) sevmektir”<br />
O halde ey anne ve babalar<br />
olarak kötü bir akibete maruz<br />
kalmamaları için çocuklarımızı<br />
�efkat ve merhametle<br />
sımsıcak sevgi ile ba�rımıza<br />
basalım. Çocuklarımızı öyle<br />
sevelim ki, bu sevgimiz<br />
gıdasını, bizi en mükemmel<br />
bir �ekilde, insan olarak<br />
yaratan Allah’a olan sevgimizden<br />
almalıdır. Çünkü en<br />
fazla sevgi beslenecek yegane<br />
varlık Allah’tır.<br />
Sözümüzü Hz. Ali (R.A)’nin<br />
�u sözleri ile bitirelim:<br />
“Kendinizi ve aile fertlerinizi<br />
iyili�e alı�tırınız<br />
ve böylece onları e�itiniz.<br />
Çocu�unu küçük ya�ta iyi<br />
terbiye eden ve yeti�tiren<br />
büyüdü�ü zaman<br />
onunla sevinç duyar. ��lerin<br />
sonuçlarını iyi dü-<br />
�ünmeyen kimseler, neticede<br />
pi�manlık duyar.<br />
Anne- Babaların evlatlarına<br />
bırakaca�ı mirasın<br />
en de�erlisi, güzel bir<br />
isimle anılmasını sa�lamak,<br />
iyi bir terbiyeye sahip<br />
kılmak, bir de iyi,<br />
dürüst arkada�lar kazandırmaktır.”
Yahudi sorununun Ortado�uya<br />
ihraç edilmesiyle<br />
beraber antisemitizm suçlaması,<br />
do�rudan Müslüman<br />
toplumlara yönelik bir<br />
ithama, a�a�ılayıcı bir önyargıya<br />
dönü�tü. Hıristiyan<br />
Avrupa tarihinin karanlık<br />
sayfalarından biri olan antisemitik<br />
dü�ünce ve uygulamaların<br />
adresi artık Müslüman<br />
toplumlar ve özellikle<br />
Ortado�ulu Müslüman Araplara yönlendirildi.<br />
Batı dünyası nasıl �srail'i<br />
sonuna kadar destekleyerek Yahudilere<br />
kar�ı i�ledikleri günahın kefaretini,<br />
sorunu Ortado�uya ta�ıyarak bir tür<br />
Müslümanlara ödettirmi�se; �slam<br />
dünyası tarihsel olarak da kültürel<br />
olarak da yabancısı oldu�u tümüyle<br />
Batı kaynaklı bir suçla özde�le�tirildi.<br />
Bernard Lewis'in dedi�i gibi, "tarihsel<br />
olarak Müslüman toplumlarda<br />
antisemitizm yoktur, Yahudi dü�manlı�ı<br />
özellikle Araplarda modern batı<br />
dü�üncesi ve ideolojilerinin tesiri altında<br />
geli�mi�tir." Lewis'e göre, Batıda<br />
geli�en milliyetçilik dü�üncesinin<br />
Arap dünyasını etki altına alması sonucunda<br />
Arap milliyetçili�i ile birlikte<br />
Yahudi dü�manlı�ı da geli�mi�tir.<br />
Hemen belirtmek gerekir ki, Müslümanlarda<br />
tarihsel olarak Batıdaki tecrübeden<br />
farklı olarak antisemitik bir kültürün<br />
olmadı�ını belirten Lewis'in var oldu�unu<br />
söyledi�i nev zuhur Yahudi dü�manlı�ını<br />
Batı kökenli milliyetçili�e ba�laması,<br />
bölgede ya�anan ve ya�anmakta<br />
olan deneyime de�inmemesi açıklayıcı<br />
olmaktan çok uzak.<br />
Her �eyden önce Batıda geli�en ve<br />
Hıristiyan inancından beslenen antisemitizmin<br />
teolojik kökenleri olmadan<br />
Müslüman toplumlarda muhteva itibariyle<br />
aynı türden bir Yahudi kar�ıtlı�ının<br />
varlı�ını iddia etmek bizzat iddianın temel<br />
çeli�kisidir. Antisemitizmin Batıda<br />
geli�im seyrine, teolojik ve sosyolojik kökenleriyle<br />
�slam medeniyetinin tarihi deneyimi,<br />
teorik temelleri ve Yahudilikle<br />
kurdu�u ili�ki biçimi kar�ıla�tırıldı�ında<br />
aynı türden bir olgudan söz etmemizi<br />
imkansız kılıyor. Özellikle kısa süreli tarihi<br />
geçmi�i olan milliyetçilik gibi Müslüman<br />
kitlelerin hala yabancısı oldu�u modern<br />
ideolojilerin kitlesel etki do�urması<br />
hiçbir sosyal disiplin açısından mümkün<br />
de�ildir.<br />
Bu anlamda "analarından Yahudi<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Yahudi düflmanl›¤›:<br />
Anti-semitizm!<br />
dü�manı do�anlar" gibi bir polemi�in<br />
muhatabı gösterilecek hiçbir Müslüman<br />
toplumu yoktur. Antisemitizmin en acımasız<br />
uygulamalarının sürdü�ü dönemlerde<br />
Yahudilere ehl-i kitab gibi hukuki<br />
bir statü tanıyan ba�ka bir medeniyet<br />
havzası gösterilemez. Böylesi bir dini<br />
kültürle büyüyen, hala "Yaradılan'ı ho�<br />
gör Yaradan'dan ötürü" gibi �iirsel ifadeyle<br />
kulakları ça�ıldayan bir Müslümanın<br />
do�u�tan herhangi bir etnik veya kültürel<br />
bir kesimin dü�manı oldu�unu iddia<br />
etmek bu ülkenin gerçekleriyle örtü�mez.<br />
Modern dönemlere kadar farklı<br />
kültürlerin tüm farklılıklarını ya�ayarak,<br />
tek bir kimli�e sıkı�tırmadan kendilerine<br />
hayat alanı buldukları tek medeniyet<br />
havzası �slam toplumlarının egemen oldu�u<br />
co�rafyalardı. Osmanlı deneyimi<br />
bunun e�siz örne�idir. Tek kültürlü, tek<br />
boyutlu insan tipini öneren modernist<br />
projeler �slam toplumlarının bu ço�ulcu<br />
yapısını tahrip etmekten ba�ka bir sonuç<br />
do�urmadı. Kendilerini bu gelene�in mirasçısı<br />
sayan toplum kesimleri, hala beslendikleri<br />
bu geni� birikimin do�al sonucu<br />
olarak kendilerine giydirilen kimli�i<br />
a�makta; devraldı�ı mirası koruma ve<br />
ya�atma bilincini canlı tutabilmektedir.<br />
Özünde parçalayıcı ve reaksiyoner bir yapıya<br />
sahip modernli�e kar�ı direni�i bu<br />
zenginli�in korunması anlamında okunmalıdır.<br />
Bu kültürel direni� �iddeti de�il insanlık<br />
mirasının zenginli�ini besleyen birikimin<br />
canlılı�ını sürdürme mücadelesi<br />
olarak okunabilir. �slam dünyasında seküler<br />
ve modernist elitin dar ve tekçi toplum<br />
modellerine kar�ı bunu benimsemeyen<br />
ço�unluk özünde bu ço�ulculuk ya-<br />
�atılmaktadır. Bugün �iddetin kayna�ı<br />
gösterilen �slam kültürü geleneksel olarak<br />
bu renklili�in otantik kayna�ıdır.<br />
�srail'e kar�ı olma hakkı<br />
Ortado�uda elli yıldır ya�anmakta<br />
6<br />
olan �srail-<br />
Arap çatı�masının<br />
�slam<br />
kültürünün bir<br />
sonucu olmadı�ını<br />
anlamak<br />
için tarihin tozlu<br />
ar�ivlerine<br />
dalmaya gerek<br />
yok. Ama bir<br />
gerilim ve çatı�manın<br />
oldu-<br />
�unu da kimse inkar edemez. Bu gerilimin<br />
temeli de teolojik temelli bir ideolojinin,<br />
siyonizmin bu topraklara dayattı�ı<br />
i�gal sonucu insanların ya�ama haklarını,<br />
topraklarını savunmaları ve özgürlük<br />
tutkusudur.<br />
Binlerce yıldır do�up büyüdükleri<br />
toprakları ellerinden alınan insanların<br />
en temel insani de�erlerini savunmak<br />
zorunda bırakan hegomonik sistemin<br />
�iddeti kalktı�ı an dü�manlıklar da<br />
kalkacak demektir. Bu gerçe�i yok sayarak,<br />
bu insanların kendilerin savunmalarını,<br />
tarihin en ilkel ve yüz kızartıcı<br />
suçuyla itham edilmesi modern<br />
propaganda mekanizmasının zihinleri<br />
terörize etmesinin sonucudur.<br />
E�er birilerinin �srail'in cinayetlerine<br />
kar�ı çıkma hakkından bahsedilecekse<br />
bu Müslümanlara aittir. Her �eyden önce<br />
Müslümanların �srail politikalarına<br />
kar�ı çıkma hakları vardır. Ne tarihlerinde<br />
ve ne de�er yargılarında antisemitizm<br />
gibi bir ayıbı bulunmayan Müslümanlar<br />
ancak �srail'e kar�ı çıkabilir, üstüne hiçbir<br />
ayıp bula�madan kar�ı çıkma cüretini<br />
gösterebilir. Dünyada hiçbir toplumun<br />
etik olarak bu imkanı yoktur.<br />
Tekrar Bernard Lewis'in iddialarına<br />
dönersek; �slam dünyasında<br />
var oldu�unu iddia etti�i antisemitizmin<br />
ne teolojik ne de tarihi ve sosyolojik<br />
anlamda kar�ılı�ı yoktur.<br />
Yahudi sorununun Ortado�uya ihracıyla<br />
ba�layan konjönktürel bir<br />
çatı�ma vardır ve bölge halkı, bunun<br />
sorumlusu de�il ma�durudur.<br />
Küresel ölçekte �iddetin kayna�ı<br />
gösterilmek istenen �slam dünyasında<br />
ya�anan �iddet, tıpkı antisemitizm<br />
gibi otantik bir sorun olmaktan çok<br />
bir ma�duriyet sorunudur. Sorumluları,<br />
Cenin kampında can verenlerden<br />
çok gözlemci heyetini bile gönderemeyenlerdir.<br />
Akif Emre, Yeni �afak,<br />
30.04.200
Geçti�imiz yıllarda Genel Kurul<br />
olarak nitelenen büyük toplantılarda<br />
bir araya gelen IGMG<br />
gönülda�ları, bu yıl Karde�lik<br />
ve Dayanı�ma Günü ile biraraya<br />
gelecekler.<br />
Hazırlıklar, Te�kilatlanma<br />
Ba�kanı Yavuz Çelik Karahan’ın<br />
ba�kanlı�ında bir komisyon ta-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
IGMG Kardefllik ve Dayan›flma<br />
Günü 15 Haziran’da, Hollanda’da<br />
15 Haziran 2002 Cumartesi günü, Hollanda’n›n Arnhem kentindeki Gelredome stadyumunda buluflal›m<br />
rafından yürütülüyor.<br />
Konu ile ilgili bilgi veren IGMG<br />
Te�kilatlanma Ba�kanı Yavuz Çelik<br />
Karahan �unları söyledi:<br />
‘Yıllardan beri yaptı�ımız bu tür<br />
etkinlikler mensuplarımız tarafından<br />
fevkalade ilgi görüyor. Bu etkinli�imizi<br />
bu yıl 15 Haziran’da<br />
Hollanda’nın Arnem �ehrindeki<br />
stadyumda gerçekle�tirece�iz. Hazırlıklara<br />
ba�ladı. Organizasyon<br />
komitemiz her �eyin en güzelini<br />
yapmak için gerekli her türlü imkanı<br />
seferber etmi� bir durumdadır.<br />
Mensuplarımızın özlemlerini giderecekleri,<br />
kayna�acakları ve unutamayacakları<br />
bir bulu�ma olaca�ını<br />
umuyorum.’<br />
“Kardefllik ve Dayan›flma Günü” haz›rl›k komisyonu, çal›flmalar›n› h›zla sürdürüyor...<br />
7
�slam Toplumu Milli Görü� E�itim<br />
Ba�kanlı�ı, e�itim hizmetelerinin verildi-<br />
�i her cami, lokal ve e�itim merkezinde<br />
standart müfredat programlarının uygulanaca�ını<br />
ve sınıf sistemine geçilece�ini<br />
bildirdi.<br />
Bu sistem dahilinde e�itim programlarına<br />
i�tirak eden her katılımcıya yılda<br />
250 saat e�itim verilmesi hedefleniyor.<br />
Avrupa’da ya�ayan göçmen müslümanların<br />
en büyük meselelerinden birisi,<br />
çocuklarının öz kimliklerini olu�turan<br />
din-kültür gibi öz de�erlerini ö�renebilme<br />
ve belleyebilme problemidir. Pek çok<br />
Batı Avrupa ülkesinde, anayasaların do-<br />
�al olarak müslümanlara tanıdı�ı �slam<br />
Din Dersleri hakkı, istenildi�i manada<br />
kullandırılmamı� ve bu haklar, zaman zaman<br />
hukukî süreç dahilinde elde edilmeye<br />
ba�lanmı�tır. E�itimden sorumlu<br />
devlet daireleri, bu anayasal hakların kullanıldırılmaması<br />
için, oyalama ve yıldırma<br />
taktikleri uyguluyor. Genel okul sistemi<br />
içinde dinî ve kültürel kimliklerinî ö�renme<br />
imkanı bulunmayan müslüman<br />
çocukların bu ihtiyaçlarını en ba�ta<br />
IGMG olmak üzere �slamî kurulu�lar gidermeye<br />
çalı�ıyor.<br />
IGMG, dinî e�itim ve ö�retimin uygulandı�ı<br />
tüm hizmet merkezlerinde okul<br />
sistemine benzeyen “Din ve Kültür Dersleri”<br />
programını yürürlü�e koyacak. Bu<br />
programda, ders kitapları olarak E�itim<br />
Ba�kanlı�ı tarafından hazırlanan Temel<br />
Bilgiler 1,2 ve 3 kitapları okutulacak. Temel<br />
Bilgiler 3 kitabı baskı a�amasında bulunuyor.<br />
Uzman e�itimciler tarafından<br />
uygulanacak olan bu program sayesinde,<br />
IGMG dinî e�itim hizmetlerinde bir standartla�ma<br />
meydana gelecek. Avrupa genelinde<br />
faaliyet göstermekte olan<br />
IGMG’nin e�itim çalı�ma ve hizmetleri,<br />
bugüne kadar yerel ihtiyaçlara göre yapılmakta<br />
ve yörelere göre farklılıklar göstermekteydi.<br />
IGMG E�itim Ba�kanlı�ı, cemiyetlerde<br />
yapılmakta olan yaygın e�itim çalı�malarını<br />
daha düzenli hale getirmek<br />
amacı ile önemli bir geli�meye daha imza<br />
attı. Sürekli e�itim programları ve kursla-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
IGMG Camilerinde okul ve s›n›f sistemli<br />
Din ve Kültür Dersleri<br />
IGMG E¤itim Baflkan› Mehmet Gedik<br />
rı için, Avrupa 2. E�itim �urası’nda olu�turulan<br />
ve alanlarında uzman bir komisyon<br />
tarafından “Temel E�itim Müfredat<br />
Programı” hazırlandı. Bu komisyon tarafından<br />
Temel E�itim Müfredatına ba�lı<br />
olarak tesbit edilen program takip çizelgeleri,<br />
bir kaç bölgemizin sınıflarında uygulanarak<br />
denendi. Uygulanması hedeflenen<br />
Okul sistemli e�itim programlarının<br />
sa�lıklı yürütülmesi için, cemiyetlerimizde<br />
uygulanmak üzere komisyon tarafından<br />
hazırlanan ba�lıca yardımcı çizelgeleri<br />
�unlardır:<br />
“Yoklama ve Sınıf Defteri”,<br />
“Ö�retmen Not Defteri”, “Ö�renci<br />
Ödev Defteri”, “Karne”, ”Te�ekkür<br />
Belgesi”, “Takdir Belgesi” ve<br />
“Onur Belgesi”<br />
IGMG E�itim Ba�kanı Mehmet Gedik<br />
konu ile ilgili �u açıklamaları yaptı:<br />
“�slam Toplumu Milli Görü� olarak,<br />
uzun yıllardan beri Avrupa’da ya�amakta<br />
olan insanlarımıza her türlü konuda hizmet<br />
vermeye ve yardımcı olmaya çalı�maktayız.<br />
Yapılan hizmetlerden birisi de<br />
e�itim çalı�malarımızdır. Te�kilatımız<br />
e�itim hususunda büyük bir özveri ile çalı�makta<br />
ve bir çok e�itim hizmetine öncülük<br />
yaparak müslüman çocukların<br />
8<br />
kimliklerinin olu�masına yardımcı olmaktadır.<br />
Müslümanlar, çok do�al olarak burada,<br />
gelecek nesillerinin tamamen kendi<br />
inanç ve kültüründen kopuk, öz kimli�ine<br />
yabancı bir nesil olmasından kaçınmaktadırlar.<br />
Çocuklarımız, kendi inanç ve<br />
kültürlerini muhafaza etmekle birlikte ya-<br />
�adı�ı toplumun di�er tüm insanları ile<br />
kar�ılıklı ho�görü ve anlayı� çerçevesinde<br />
yeti�mek zorundadır. Bunun tek yolu da<br />
toplumumuzun gerçek manada e�itilmesinden<br />
geçecektir.<br />
��te bu gerçek gözönünde bulunduruldu�unda,<br />
IGMG’nin yıllardan beri<br />
yapmakta oldu�u kursların önemi, bir<br />
kez daha ortaya çıkmaktadır. Te�kilatımız,<br />
bugüne kadar , hafta içi, hafta sonu<br />
ve sürekli tatil kursları düzenleyerek çocuklarımızın<br />
ve gençlerimizin çok kültürlü<br />
Avrupa toplumunda, kendi öz kimliklerini<br />
kazanmalarını hedeflemi�tir.<br />
Avrupa’da ya�ayan çocuklarımızın<br />
kimlik bunalımları her geçen gün daha da<br />
derin tartı�malara sebebiyet verirken, gerek<br />
federal hükümetlerin ve gerekse yerel<br />
hükümetlerinin ortaya koydukları çözüm<br />
önerileri, müslümanlar açısından hiç de<br />
iç açıcı de�ildir.<br />
Avrupa’da çok kültürlü toplumlarda<br />
ya�ayan çocuklarımızın kimlik sorunlarının<br />
olması yapısal olarak çok do�aldır.<br />
Önemli olan, bu toplumsal yapı içerisinde<br />
müslümanların nasıl yer alması gerekti�i<br />
hususudur. Çocuklarımıza bu e�itimler<br />
verilirken, pedagojik ve didaktik metodlar<br />
dahilinde bilgi ufkunun �effaf ı�ıkları,<br />
inançlarının ilahî kaynaklar ile donatılmalıdır.<br />
Bunun içindir ki, yapılan e�itim<br />
çalı�malarımızda oldu�u gibi, bundan<br />
sonra da yapaca�ımız e�itim çalı�malarında<br />
en güzel hizmeti vermek ilk gayemizdir.<br />
Bu gaye do�rultusunda yaptı�ımız<br />
çalı�malar bizi bugün bir “Temel E�itim<br />
Müfredat Programı” ve bununla birlikte<br />
ihtiyaç olan di�er dökümanların hazırlanması<br />
noktasına getirmi�tir. Aslında<br />
Avrupa genelinde bütün cemiyetlerimizde,<br />
de�erli e�itimcilerimizin de katkılarıyla<br />
birbirine yakın e�itim müfredat prog-
Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aflılanmıfl yumurtadan yarattı.<br />
Oku! ‹nsana bilmediklerini belleten, kalkemle yazmayı ö¤reten Rabbin, en<br />
büyük kerem sahibidir. (El-Alak, 1-5)<br />
‹SLAM TOPLUMU M‹LL‹ GÖRÜfi<br />
Ö⁄RENC‹ KARNES‹<br />
BÖLGES‹:...................................................<br />
fiUBES‹: .....................................................<br />
E⁄‹T‹M Ö⁄RET‹M YILI: ......... / .........<br />
Adı ve Soyadı:.........................................<br />
Sınıf:.........................................................<br />
ramları uygulanmı�tır. Ancak bugün, bu<br />
progamlar arasında birliktelik ve e�itimde<br />
e�itli�i yakalama fırsatı do�mu�tur.<br />
Temel E�itim Müfredatımız, 6 ya�ından<br />
18 ya�ına kadar çocuklarımızın e�itimi<br />
için hazırlanmı�tır. Ya� gruplarına göre<br />
yapılan müfredatın her sınıfında verilmesi<br />
gereken dersler ve konular tesbit<br />
edilmi�tir. Bu tesbit, cemiyetlerimizin tamamında<br />
verilmekte olan derslerin ve<br />
konuların birbirine denk olmasını sa�layacaktır.<br />
Yani bir ö�rencimiz oturdu�u<br />
�ehirden ba�ka bir �ehre ta�ındı�ında<br />
orada da seviyesine göre i�lenen konuların<br />
aynı olması nedeniyle, hiç zorluk çekmeden<br />
kaldı�ı yerden dinî e�itim ve ö�renimine<br />
devam edebilecektir. Programın<br />
ya� grupları a�a�ıdaki �ekilde olacaktır.<br />
YA� SINIF SÜRE<br />
6-7 Ana Sınıfı 2 yıl<br />
8-12 Temel E�itim, �lk Seviye 4 yıl<br />
13-15 Temel E�itim Orta Seviye 2 yıl<br />
16-18 �htisas Sınıfı 2 yıl<br />
Ö�renci kayıtları kurslar ba�lamadan<br />
15 gün önce yapılacak. Kayıtlar için gerekli<br />
duyurular itina ile yapılacak ve önemli<br />
mazeretler dı�ında kurslar ba�ladıktan<br />
sonra o e�itim dönemi için yeni ö�renci<br />
kabul edilmeyecektir.<br />
Her sınıfa en fazla 20 ö�renci kabul<br />
edilecek. Bu sayının mümkün oldu�unca<br />
a�ılmaması sa�lanacaktır. Derslerde yardımcı<br />
e�itim materyalleri kullanılacak<br />
(Tepegöz, TV, video, teyp v.s.) ve dersler<br />
toplu olarak yapılacaktır. Bu vesile ile ö�rencilerin<br />
e�itim ortamından daha fazla<br />
yararlanması ve dersin, ders esnasında<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
E¤itim Baflkanlı¤ı<br />
NOT DEFTER‹<br />
Karne Not Defteri<br />
ö�renilmesi sa�lanacaktır. Tüm e�itim<br />
çalı�malarının pedagojik esaslara uygun<br />
�ekilde yapılmasına dikkat edilecektir. Sınıfların<br />
fiziki ortamları da, pedagojik<br />
esaslara uygun olarak hazırlanacaktır.<br />
Müfredat Programına i�lerlik kazandırmak,<br />
takip ve kontrolünü yapabilmek<br />
amacıyla programa ba�lı olarak “Sınıf<br />
ve Yoklama Defteri”, “Ö�retmen<br />
Not Defteri”, “Ö�renci Ödev Defteri”,<br />
“Karne”, “Te�ekkür Belgesi”,<br />
“Takdir Belgesi”, “Onur Belgesi” gibi<br />
dökümanlar hazırlanmı�tır.<br />
Her sınıf için bir “Yoklama ve Sınıf<br />
Defteri” tutulacak, yapılan tüm faaliyetler<br />
mutlaka “Yoklama ve Sınıf Defteri”ne<br />
i�lenecektir. Ö�rencilerin devamsızlıkları,<br />
i�lenen konular ve i�lenme zamanları,<br />
hangi ö�retmenin ders verdi�i v.b. gibi<br />
konular bu defter üzerinde rahatça görülebilecektir.<br />
Herhangi bir görev de�i�imi<br />
oldu�u takdirde bir önceki e�itimcimizin,<br />
e�itim ö�retimde hangi noktaya geldi�i<br />
bu defter üzerinde tesbit edilece�inden,<br />
sonraki dönem için e�itim-ö�retim kalınan<br />
yerden ba�layacak ve kesintiye u�ramamı�<br />
olacaktır.<br />
Her e�itimcimizin bir “Not Defteri”<br />
olacak ve çocukların ders ve davranı� notları<br />
ile ezber takipleri bu defter üzerinde<br />
görülebilecektir. Yine herhangi bir görev<br />
de�i�ikli�inde yeni e�itimci ö�rencilerin<br />
not durumlarını ve seviyelerini bu defter<br />
üzerinde görebilecek, takibini yapabilecektir.<br />
Her ö�rencinin bir “Ödev Defteri”<br />
olacaktır. E�itimcilerimiz bu deftere evlerde<br />
çalı�mak üzere verilen ödevleri yazdıracak,<br />
velilerin bu ödevleri kontrol et-<br />
9<br />
E¤itim Baflkanlı¤ı<br />
ÖDEV DEFTER‹<br />
Ödev Defteri<br />
meleri sa�lanacaktır. Böylece e�itimci ve<br />
veli arasındaki diyalog sa�lanaca�ı için<br />
bilgi kopuklu�u önlenmi� olacaktır. Bu<br />
durum ö�rencilerin de yapılan e�itim-ö�retime<br />
konsantrasyonunu sa�layacak ve<br />
motive edecektir.<br />
Her sınıfın bitiminde sınıf geçme sınavları,<br />
�ubelerde, bölgenin belirleyece�i,<br />
derslere göre alanlarında uzman ki�iler<br />
tarafından yapılacaktır. Ba�arılı olan ö�renciler<br />
bir üst sınıfa devam edecek, ba�arısız<br />
olan ö�renciler bir sonraki dönemde<br />
aynı sınıfı tekrar edecektir. Her dönemin<br />
sonunda ö�renciye durumunu bildiren<br />
“Karne” verilecektir. Ayrıca ba�arılı olan<br />
ö�rencilere aldı�ı notlara göre “Te�ekkür<br />
Belgesi”, “Takdir Belgesi”,<br />
“Onur Belgesi” verilecektir.<br />
Önümüzdeki 2002-2003 E�itim<br />
Ö�retim yılından itibaren uygulamaya<br />
geçilecek olan bu programın cemiyetlerimizde<br />
yapılmakta olan e�itim ve ö�retimlere<br />
kalıcılık ve canlılık kazandıraca�ını<br />
ümit ediyorum. Programın biran önce i�lerlik<br />
kazanması ve amacına ula�ması için<br />
cemiyetlerdeki E�itim Ba�kanlarımızın<br />
ve e�itimcilerimizin i�e sahip çıkmalarının<br />
elbette büyük katkısı olacaktır. Programın<br />
hayata geçirilmesinin hızlandırılmasında<br />
fiilen i�i takip eden e�itimcilerimizin<br />
yanında fahrî olarak görev alacak<br />
e�itimcilerin de büyük rolü olacaktır.<br />
Bütün cemiyetlerimizde, �imdiye kadar<br />
var gücüyle hizmet vermekte olan<br />
üye, idareci ve e�itimcilerimizin, bu programın<br />
hayata geçirilmesinde de gösterecekleri<br />
çaba ve gayretlerinden dolayı �imdiden<br />
te�ekkür eder, programın hayırlara<br />
vesile olmasını temenni ederim.”
Belçika Bölgesi Genk �ubesi’nin<br />
okul ça�ındaki çocuklarımıza<br />
ve gençlere yönelik e�itim hizmetleri<br />
ba�arıyla devam ediyor.<br />
E�itim programları, hafta sonu<br />
ve tatil de�erlendirme programları<br />
�eklinde yürütülüyor.<br />
Özellikle dinî e�itim programlarının<br />
büyük ilgi gördü�ü Genk’te<br />
ikisi bayan e�itimci<br />
olmak<br />
üzere 4 e�itimci<br />
uzman görev<br />
yapıyor.<br />
E�itim programlarını<br />
12-20<br />
ya� arasında 45<br />
kız ö�renci ile,<br />
7-15 ya�larında<br />
da 23 erkek ö�-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Belçika Genk fiubesi e¤itim progamlar›<br />
baflar›yla devam ediyor<br />
renci takip ediyorlar.<br />
Elif-Be, Kur’an-ı Kerim derslerinin<br />
yanı sıra, akaid, fıkıh, ahlak<br />
ve siyer gibi dinî derslerin yanı<br />
sıra, insanlararası ili�kilerin<br />
konu edildi�i programlar, e�itim<br />
programlarının çatısını olu�turuyor.<br />
Çe�itli, geziler, sportif faaliyetler<br />
ve film gösterilerinin de<br />
10<br />
gerçekle�tirildi�i programlar duruma<br />
göre ek programlarla da<br />
zenginle�tiriliyor.<br />
15 Eylül tarihinde ba�layan e�itim<br />
programları, 23 Haziran 2002<br />
tarihinde tamamlanacak.<br />
Genk �ubesi, e�itim hizmetlerini<br />
Yaz Tatilini De�erlendirme<br />
Programları ile de sürdürecek.<br />
Yaz Tatilini<br />
De�erlendirme<br />
Programları 8<br />
Temmuz tarihindeba�layacak<br />
ve 5 hafta<br />
sürecek. Ö�renci<br />
velilerinin, bu<br />
programlara<br />
hazırlıklı olması<br />
da isteniyor.
�slam Toplumu Milli Görü�<br />
Limburg Cemiyeti Gençlik<br />
Te�kilatının, Volkshochschule<br />
ile birlikte düzenledikleri<br />
Almanca kurslarının<br />
ilk bölümü ba�arı ile tamamlandı.<br />
�ubat ayı ba�ında ba�layan<br />
ve bayanlara yönelik olarak<br />
düzenlenen kurslara katılanlara,<br />
Volkshochschule tarafından<br />
katılım belgeleri de verildi.<br />
“Mama lernt Deutsch” adı<br />
altında düzenlenen Almanca<br />
kurslarının birinci bölümünde<br />
Almanca ö�retmeni olarak<br />
görev yapan Tülay Özulu, katılım<br />
belgelerinin takdimi sırasında<br />
yaptı�ı konu�mada<br />
Almanca ö�renmenin önemine<br />
dikkat çekti ve �unları söyledi:<br />
“�çinde ya�adı�ımız toplum<br />
mensupları ile aramızdaki<br />
birebir ileti�imi sa�lamada<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Almanca kursular›na kat›lan han›mlar...<br />
“Mama lernt Deutsch’’<br />
ve olup bitenleri ö�renmede<br />
dil önemli bir faktördür. Bu<br />
kurslara katılan bayanların<br />
Almancalarında büyük ilerleme<br />
kaydedilmi�tir.”<br />
“Mama lernt Deutsch”<br />
programının ikinci döneminde<br />
ö�retmenlik görevini ise<br />
Aynur Özgenç yapacak.<br />
Almanca kursu programının<br />
ikinci bölümü de büyük ilgi<br />
görüyor.<br />
Her alanda e�itime ve özellikle<br />
Almanca ö�renme hususunda<br />
önem veren Gençlik<br />
11<br />
Te�kilatına te�ekkür eden hanımlar,<br />
bu tür sosyal faaliyet<br />
ve hizmetlerin devamına kendilerinin<br />
de katkıda bulunaca�ını<br />
söylediler.<br />
Programı organize eden<br />
Limburg Gençlik Te�kilatı,<br />
programda ö�retmen olarak görev<br />
yapan Tülay Özulu ile Aynur<br />
Özgenç’e gösterdi�i ilgi ve ba�arıdan<br />
dolayı te�ekkür etti.<br />
Gençlik Te�kilatı yöneticileri<br />
ayrıca, bu tür sosyal hizmetlerin<br />
devam edece�i müjdesini<br />
verdiler.
Belçika’daki dinî cemaatlerin düzenli<br />
olarak organize ettikleri dinlerarası<br />
diyalog çalı�maları ba�arı ile sürdürülüyor.<br />
Çalı�manın ikincisi Belçika<br />
�slam Federasyonu’nun organizesinde<br />
gerçekle�tirildi.<br />
Çok kültürlü bir ortamda, farklı inanç<br />
sahiplerinin barı� ve dayanı�ma içinde ya-<br />
�amasını temin etmek için düzenlenen<br />
toplantının üçüncüsünü ise Brüksel Musevî<br />
Cemaati organize ediyor.<br />
Çe�itli olay ve geli�meler ile problemlere<br />
kar�ı ortak tepki göstermeyi de amaçlayan<br />
diyalog çalı�malarına �u kurulu�ların<br />
temsilcileri katılıyor:<br />
M. Zeki Bayraktar, Belçika �slam<br />
Federasyonu; Latifa Ait Baal, Avrupa<br />
parlementosu üyesi; Said M. Rabet,<br />
CEESS; Benzennon Jacky,<br />
Musevî Cemati temsilcisi; Argun<br />
I�ın, DITIB 2. Ba�kanı; Murat Ku�,<br />
Maliye Mü�aviri; M. Ataman Aksöyek,<br />
CRE; Ural Manco, FUSL/CES;<br />
Vincenzo Broconelli, Fransiskan;<br />
Philippe Schillings, Fransiskan; Ethem<br />
Kı�lalı, Müslümanları Temsil<br />
Kurumu üyesi; Daniel Cohen, Consistoire/Musevî<br />
Cemati temsilcisi; Agnes<br />
Bensimon, Musevî-Müslüman<br />
Dialog Kurumunun Ba�kanı.<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Belçika’da dinleraras› diyalog çal›flmalar›<br />
12
Rhein-Saar Bölgesine ba�lı<br />
olarak faaliyetlerini sürdüren<br />
Worms Fatih Camii’nin yeni binası<br />
kalabalık bir davetli toplulu�unun<br />
katılımı ile hizmete<br />
girdi.<br />
Fatih Camiinin açılı� törenine<br />
IGMG Genel Ba�kanı Mehmet<br />
Sabri Erbakan’ın yanı sıra, Rhein-Saar<br />
Bölge Ba�kanı Ya-<br />
�ar Cim�it ile birlikte yakla�ık<br />
600 davetli katıldı.<br />
Worms Fatih Camii<br />
Cemiyet Ba�kanı Hüseyin<br />
Geçgel, Allah’ın evi<br />
olan mescitlerin imar<br />
edilmesi için gayret sarfedenlere<br />
te�ekkür ederken,<br />
burada insanlı�ın<br />
hayrına çalı�malar<br />
yapılaca�ını bildirdi.<br />
Camiin açılı� töreninde<br />
IGMG Genel Ba�kanı<br />
Mehmet Sabri Erbakan<br />
ile birlikte Rhein-Saar<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Worms Fatih Camii hizmete aç›ld›<br />
Bölge Ba�kanı Ya�ar Cim�it ve<br />
di�er misafirler de birer konu�ma<br />
yaparak, dinî amaçlı hizmet<br />
verecek olan yerlerin<br />
açılmasının, insanlı�ın içinde<br />
bulundu�u bunalımdan kurtulması<br />
için bir vesile olaca�ı dile<br />
getirildi.<br />
3 katlı, çift daireli olan yeni<br />
hizimet binası yakla�ık 800<br />
metrekare kullanım alanına<br />
sahip bulunuyor.<br />
Hizmet binasında, mescid ile<br />
birlikte gençler, kadınlar ve<br />
çocuklar için ayrı ayrı hizmet<br />
alanları ve yatılı e�itim<br />
pro�ramları için daireler bulunuyor.<br />
Worms Fatih Camii, Rhein-Saar Bölge Baflkan› Yaflar Cimflit ve IGMG<br />
Genel Baflkan› Mehmet Sabri Erbakan ile di¤er misafirlerin kurdelay› kesmesi<br />
ile hizmete aç›ld›.<br />
13
IGMG Güney Bavyera Bölge Kurultayı<br />
yapıldı.<br />
Bölge Kurultayında, 28 yıldan beri<br />
yürüttü�ü Bölge Ba�kanlı�ı görevini<br />
devreden Mehmet Gündo�ar’a te-<br />
�ekkür ve takdir plaketi verildi.<br />
Geçen yıl yapılan faaliyet ve hizmetlerin<br />
sunuldu�u kurultayda<br />
IGMG Genel Ba�kanı Mehmet Sabri<br />
Erbakan ile Te�kilatlanma Ba�kanı<br />
Yavuz Çelik Karahan da birer konu�ma<br />
yaptı.<br />
Önceki Bölge Ba�kanı Mehmet<br />
Gündo�ar, yaptı�ı konu�mada bu<br />
davada eme�i ve katkısı olan herkese<br />
te�ekkür ederek yeni ba�kan Abdussamet<br />
Temel’e ba�arı dileklerinde<br />
bulundu. Gündo�ar, yeni ba�kanın<br />
yanında kendisine tevdi edilecek<br />
olan her türlü görevi yerine getirmeye<br />
de hazır oldu�unu açıkladı.<br />
IGMG Genel Ba�kanı Mehmet<br />
Sabri Erbakan, görevi devreden<br />
Mehmet Gündo�ar’ın çok uzun süre<br />
ba�arılı hizmetler verdi�ini ve bunun<br />
için kendisini tebrik etti�ini belirtti�i<br />
konu�masında, Avrupa’da yabancılara<br />
ve özellikle müslümanlara kar�ı<br />
yürütülen politikaların prim yaptı�ını<br />
sanan idarecilerin, tarihte oldu�u<br />
gibi, bir gün gelip hakaret ettikleri ve<br />
a�a�ıdakları insanlardan özür dilemek<br />
zorunda kalacaklarını söyledi.<br />
Yeni Ba�kanı Abdussamed Temel<br />
de, yapmayı planladıkları hizmet<br />
ve faaliyetleri, idarecilerle üyelere<br />
takdim etti. Abdussamet Temel,<br />
�unları söyledi:<br />
"28 yıl önce Münihte Cuma namazı<br />
kılmak için üçüncü ki�inin kıtlı�ının<br />
çekildi�i günlerden bugüne; 955<br />
idarecisi, Be� binden fazla Üye ve Cemaatıyla,<br />
58 Te�kilat, 35 Cemiyet, 6<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
G. Bavyera Bölge Kurultay› yap›ld›<br />
28 y›ld›r Bölge Baflkanl›¤› yapan Mehmet Gündo¤ar, görevi yeni baflkan<br />
Abdussamet Temel’e devretti<br />
Müte�ebbisiyle bir<br />
Bölge Kurulu yapmayı<br />
bize lütfeden<br />
yüce Mevlaya hamdediyorum.<br />
Bu güzellik;<br />
çok ciddi, samimi,<br />
azimli, disiplinli<br />
ve Allaha kulluk<br />
adına hiç bir fedakarlıktankaçmadan<br />
yapılan bir çalı�manın<br />
ürünüdür.<br />
28 Yıldan beri azimle<br />
çalı�an de�erli büyü�üm<br />
Mehmet<br />
Gündo�ar beye buradan<br />
te�ekkür<br />
ederken, onun tecrübelerinin<br />
benim<br />
için de yol gösterici<br />
oldu�unu belirtmek<br />
istiyorum.”<br />
14<br />
IGMG Genel Baflkan› Erbakan, Mehmet Gündo-<br />
¤ar’›n hizmetlerini takdirle anacaklar›n› bildirdi.<br />
Mehmet Gündo¤ar, hizmetleri s›ras›nda Milli Görüfl<br />
davas›na eme¤i geçen herkese teflekkür ederek, yeni<br />
baflkan›n yan›nda da verilecek olan her görevi yerine<br />
getirece¤ini söyledi.
Kuzey Hollanda<br />
Bölge Kurultay›<br />
yap›ld› •<br />
Kuzey Hollanda Milli Görü� Federasyonu<br />
Genel Kurultayı Haarlem Kennemer<br />
Sportcenter’de yapıldı. Her yıl<br />
oldu�u gibi bu yılda da Genel Kurultay’a<br />
yo�un bir ilgi oldu.<br />
Genel Kurultay, Muhammed Ra�id<br />
Uygun’un okudu�u Kur’an-ı Kerim tilavetiyle<br />
ba�ladı.<br />
Te�kilatlanma Ba�kanı Zübeyir<br />
Güngör’ün yaptı�ı yoklamanın ardından,<br />
Genel Kurulu idare edecek<br />
divan olu�turuldu. Bütün �ube Ba�kanlarının<br />
iste�i ile Divan Ba�kanlı-<br />
�ına M. Hulusi Ünye, divan üyeliklerine<br />
Öner Hamurcu, Ahmet Boz, Oktay<br />
Dalmaz seçildiler.<br />
Genel Kurulda, Kuzey Hollanda<br />
Milli Görü� Federasyonu’nun faaliyet<br />
raporu da sunuldu. Faaliyet raporunu,<br />
Bölge Sekereteri Hüseyin Gündüz,<br />
multi-medya prezentasyonu<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
IGMG Genel Baflkan› Mehmet • Kuzey Hollanda Bölge Baflkan›<br />
Sabri Erbakan ‹smail Eryi¤it<br />
�eklinde sundu.<br />
Kuzey Hollanda Milli Görü� Federasyonu<br />
Ba�kanı �smail Eryi�it Genel<br />
Kurul’da kısa bir açılı� konu�ması yaptı.<br />
�smail Eryi�it konu�masına ba�larken<br />
Genel Kurul’a i�tirak eden bütün<br />
misafirlere ve Milli Görü� mensuplarına<br />
ayrı ayrı te�ekkür etti.<br />
�slam Toplumu Milli Görü� Genel<br />
Ba�kanı Mehmet Sabri Erbakan da Genel<br />
Kurula katılarak bir konu�ma yaptı.<br />
Erbakan konu�masında, dünyadaki geli�melere<br />
ili�kin görü�lerini belirtti ve<br />
Hollanda hükümetinin, Srebrenica<br />
katliamında sorumlu olmaları sebebeyile<br />
istifa etmesini geç kalmı� bir<br />
duyarlılık olarak de�erlendirdi ve hükümetin<br />
istifa etmesinin, Srebrenica<br />
olaylarında suçsuz oldukları anlamına<br />
gelmedi�ini söyledi. �srail’in, Filistin’de<br />
bir vah�et uyguladı�ını ve buna<br />
kar�ı tavır alınmasınıengelleyen<br />
ülkeler bulundu�unadikkat<br />
çeken Erbakan,<br />
artık problemleringloballe�ti�inei�a-<br />
15<br />
ret etti. Erbakan �öyle dedi:<br />
“Geli�mi� ülkelerin tümü, global sorunların<br />
hal olmasını istiyorlarsa, üçüncü<br />
dünya ve daha fakir ülkelerin sosyoekonomik<br />
durumlarının, demoratik<br />
durumlarının düzeltmesi ve insan hakları<br />
ihlallerinin durdurulması için çalı�mak<br />
zorundadır. Bunların düzeltilmesi<br />
içinde geli�mi� ülkeler ilgili ülkelere her<br />
türlü yardımı yapmak zorundadır. Ama<br />
üzülerek görüyoruz ki, geli�mi� ülkeler,<br />
kendi çıkarları söz konusu oldu�unda<br />
diktatörleri dost diyerek korumaya gitmektedir.”<br />
Erbakan, Avrupa müslümanlarının<br />
dünya müslümanlarına kar�ı özel bir<br />
sorumlulu�u bulundu�una ve bu sorumlulukların<br />
yerine getirilmesinde de<br />
IGMG’nin öncülük etti�ini söyledi.<br />
Kuzey Hollanda Bölge Kurulunda<br />
kardeyen müzik grubu çe�itli parçalardan<br />
örnekler sunarken, davetli misafirler<br />
de birer konu�ma yaptılar.<br />
Misafirler arasında, Saadet Partisi<br />
Trabzon Milletvekili �eref Malkoç, Hollanda<br />
Milletvekili Fadime Örgü, Güney<br />
Hollanda Bölge Ba�kanı Mehmet Yaramı�<br />
yer aldı.<br />
• Hüseyin GÜNDÜZ
IGMG Çocuk Kulübü Sorumlusu<br />
Cemile �en’e sorduk, o cevaplandırdı.<br />
- IGMG Çocuk Kulübü ne<br />
zaman kuruldu, hangi dü�ünce<br />
ve amaca yönelik bu çalı�ma<br />
ba�ladı?<br />
01.04.1999 tarihide E�itim Ba�kanlı�ının<br />
bünyesinde kurulu�u<br />
gerçekle�tirilen Çocuk Kulübümüz<br />
2000’in Eylül ayından bu yana Kadın<br />
Kolları Ba�kanlı�ının bünyesinde<br />
faaliyetlerini sürdürüyor.<br />
IGMG Çocuk Kulübü bilinen di-<br />
�er Çocuk Kulüblerinden farklı bir<br />
amaçla kurulmu�tur. Bu da �udur:<br />
Milli Görü� üyelerinin çocukları ile<br />
ileti�im kurarak onları muhatap almak<br />
ve dolayısıyla özgüvenlerini<br />
sa�lamla�tırıp, �ahsiyet geli�imlerini<br />
sa�lamaktır. Milli Görü� sadece<br />
anne ve babalara de�il, çocuklara<br />
da kendi isimlerinde mektup ve aylık<br />
mini-dergi gönderiyor . Henüz<br />
geli�tirmekte oldu�umuz mini-dergimizle<br />
çocuklara faydalı bilgiler<br />
aktarıyoruz. Çocukların iki kültür<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
IGMG Çocuk Kulübü her geçen gün büyüyor<br />
IGMG Çocuk Kulübü Sorumlusu Cemile fien...<br />
arasında bocalamamaları ve bulundukları<br />
ortamı adeta iki ayrı dünyaymı�<br />
gibi görmemeleri için önemli<br />
bir çalı�ma yaptı�ımızın inancındayız.<br />
Yeni yeti�en nesil, azınlık olarak<br />
ya�adıkları toplumda kendi aidiyetlerini<br />
kaybetmeden bilinçli<br />
müslüman olarak hayatını sürdürebilmelidir.<br />
Bilhassa çocukken okul<br />
hayatında ve yeti�kin duruma gelince<br />
de sosyal hayatta ya�adı�ı<br />
çevreyle barı� ve huzur içinde<br />
uyum sa�layabilmelidirler. IGMG<br />
Çocuk Kulübü’nün en önemli amacı;<br />
belirtti�imiz bu faydaları sa�lamaktır.<br />
- IGMG Çocuk Kulübünün<br />
kaç üyesi var ve üyeler ne kadar<br />
aidat ödüyorlar ?<br />
�u anda 3127 üyemiz IGMG Çocuk<br />
Kulübü hizmetlerinden yararlanabiliyor.<br />
Üyelerimiz yıllık 20 Euro<br />
üyelik ücreti ödüyor ve buna mukabil<br />
bazı hizmetleri alabilyorlar.<br />
- Kulüb çalı�malarında çocuklara<br />
ne gibi hizmetler su-<br />
16<br />
nulabiliyor?<br />
Bunları �öyle sıralıyabiliriz.<br />
• IGMG Çocuk Kulübü üyeli�e<br />
giri� mektubu ile birlikte resimli<br />
üye kimlik kartı gönderiyoruz.<br />
• Do�um günlerinde tebrik<br />
mektubu ve hediye gönderiyoruz:<br />
Çocuk Kitapları, Kumbara/<br />
Kalemlik , vs...<br />
• Çocukların güncel hayatlarında<br />
kar�ıla�tıkları konuları:<br />
Bayramlar (�slam/ Hıristiyan),<br />
okul tatilleri gibi temaları i�leyen<br />
aylık Mini-Dergi gönderiyoruz.<br />
• Bayramlarda, kitaparalı�ı,<br />
bez çanta, defter etiketi, mini<br />
yumo�, Fil-Civciv, balon, gibi<br />
hediye gönderiyoruz.<br />
• Üç ya�ından küçük üyelerimizin<br />
velilerine çocuk e�itiminde dikkat<br />
edilmesi gereken hususları<br />
bildirici bir ek mektup gönderiyoruz<br />
• Oniki ya�ın üzerindeki büyük üyelerimize,<br />
ergenlik ça�ı dönemlerinde<br />
destek olucu bir fonksiyonlu<br />
ilave bir mektup gönderiyoruz<br />
• Bölgelerde Çocuk �enliklerinin<br />
yapılmasına delalet ediyoruz<br />
• Mektup-Arkada�lı�ına delalet<br />
ediyoruz ve bunun irtibatlarını<br />
kurup takibini yapıyoruz.<br />
- Çocukların en fazla ilgi<br />
duydu�u hizmet hangisidir ?<br />
Üyelerimizin IGMG Çocuk Kulübü<br />
kimlik kartına çok de�er verdiklerini<br />
görüyorum, bunun haricinde<br />
her çocu�un hediyeleri sevdi-<br />
�i gibi bizim çocuklarımız da gönderdi�imiz<br />
hediyeciklere te�ekkür<br />
mektupları yazmaktadırlar. Ve her<br />
ay Mini-Dergilerini sabırsızlıkla<br />
beklediklerinin haberlerini alıyoruz...<br />
- Mini-Dergi’de en ilgi çe-
ken bölüm hangisi ?<br />
IGMG Mini-Dergisinde çocukların<br />
en çok ilgi gösterdikleri "Sizin<br />
Dünyanız” bölümü oluyor. Bu bölümde<br />
bulmaca çözmek gibi bir u�ra�ı<br />
ve gönderdikleri kendi el çizimi<br />
resimlerinin yayınlandı�ı bölümün<br />
olmasındandır.<br />
- Kulübe üye olan çocukları<br />
ilgisi nedir ?<br />
Üyelerimizin gösterdi�i ilgiden<br />
son derece memnunuz. Gerek mini<br />
dergimiz, gerekse bayram ve do�um<br />
günü mektuplarından her hangi bir<br />
gecikme olsa veya gitmese derhal<br />
telefonlarımız çalmaya ba�lıyor ve<br />
neden mektubun ula�madı�ı hususu<br />
çocuklarımız tarafından sorgulanıyor.<br />
Bu telefonlardan çocukların<br />
dört gözle ve sabırsızlıkla her ay mini-dergilerini<br />
ve di�er mektuplarını<br />
beklediklerini görüyoruz. Tesbitlerimize<br />
göre, genel olarak çocuklarımız<br />
ilgi göstermektedir. Tabiki üyelerimiz<br />
arasında ilgilerini kazanamadı�ımız<br />
çocuklarda az miktarda<br />
da olsa yer almakta. Bu çocuklarımızın<br />
velileri genelde çocuklarının<br />
mini-dergiyi okumadıklarını veya<br />
hiç eline almadıklarını bildiriyorlar.<br />
Ço�unlu�u kitap, gazete, dergi okuma<br />
alı�kanlı�ı fazla yaygın olmayan<br />
toplumumuzun anne ve babalarının,<br />
çocukları ile birlikte bu tür dergi<br />
veya kitapları incelemeleri, çocuklar<br />
için hem ilgi oda�ı hemde örnek<br />
bir davranı� sergilemeleri gerekmekti�ini<br />
ifade etmek durumundayız.<br />
- Mini-Dergiyi neden Türkçe<br />
yayınlıyorsunuz ?<br />
Mini-Dergimizin 11 farklı ülkedeki<br />
üyelerimize gönderilmektedir.<br />
Bu ülkelerin de dilleri farklı farklıdır.<br />
Ba�ka önemli bir nokta ise Avrupa’da<br />
ya�ayan çocuklarımızın<br />
anaokuluna ba�ladıkları andan itibaren<br />
bulundukları ülkenin dilini<br />
ö�reniyorlar. Özellikle genç anne ve<br />
babaların çocuklarının daha çabuk<br />
ve daha güzel ikinci anadilini ö�renmeleri<br />
için ev ortamında dahi<br />
türkçe de�il, ya�adıkları ülkenin dilini<br />
a�ırlıklı olarak konu�uyorlar.<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Bilimsel gerçekler, bir çocu�un öncelikle<br />
kendi anadilini güzel konu-<br />
�abilmesi halinde, bulundu�u ülkenin<br />
dilini daha güzel ve çabuk ö�renebilece�ini<br />
ortaya koyuyor. Bu açıdan<br />
çocuklarımızın e�itimine faydalı<br />
olmayı amaçlıyoruz ve hepsine<br />
birden ortak dil olarak Türkçe hitab<br />
etmenin faydalı olaca�ını umuyoruz.<br />
- En küçük ve en büyük üye<br />
ya�ınız kaç ?<br />
Kulübümüzün üyelik �artlarına<br />
göre en küçük ya� 3 ve en büyük ya�<br />
12’dir. Fakat özel isteklere göre 3<br />
ya�tan küçük üyelerimiz ve 12 ya�tan<br />
büyük üyelerimiz mevcuttur.<br />
- Üye ya�ı 3 ya�ından itibaren<br />
dediniz; mini-dergiden bu<br />
ya�takiler faydalanabiliyor<br />
mu?<br />
3-7 ya� arası ve hatta dahada küçük<br />
üyelerimiz okuma bilememeleri<br />
nedeni ile mini-dergimizde i�ledi�imiz<br />
konuları resimlerle süslemeye<br />
özen gösteriyoruz. Özellikle bu ya�taki<br />
üyelerimizin anne ve babaları<br />
mini-dergiyi çocukları ile birlikte<br />
17<br />
incelemelerine önem gösteriyoruz<br />
- Çocuklar hangi ülkelerden<br />
IGMG Çocuk Kulübüne üyelikleri<br />
mevcut ve Avrupa bazında<br />
en fazla hangi bölgeden üyeniz<br />
var ?<br />
Kulübümüzün 2408 üyesi Almanyadan<br />
ve di�er 652 üyelerimiz<br />
ise Avusturya, �sviçre, Belçika, Hollanda,<br />
Fransa, Danimarka, �sveç,<br />
Norveç, �talya ve �ngiltereden katılıyorlar.<br />
En çok üyemiz Düsseldorf<br />
ve Stuttgart Bölgelerinden bulunmakta<br />
ve bu iki bölge 400 civarında<br />
üye ile ilk iki sırayı almaktalar.<br />
- Hedefiniz nedir?<br />
Nicelik ve nitelik olarak daha<br />
yüksek seviyede hizmet ortaya koymaktır<br />
hedefimiz. Bunun için �u anda<br />
üye kampanyası yapmaktayız.<br />
2002 Haziran ayı itibariyle üye sayımızı<br />
6 binlere ta�ımayı hedefledik.<br />
Üyelerimiz arttıkça daha iyi<br />
maddi imkanlarla, daha muhtevalı<br />
ve kaliteli hizmetler yapabilece�iz.<br />
Ropörtaj: Hanife Çorluo¤lu
29 Mart-6 Nisan 2002 tarihleri<br />
arasında Türkiye’ye bir gezi tertipleyen<br />
Gençlik Te�kilatı, 110 mensubuna<br />
Türkiye’nin kültürel ve<br />
manevi güzelliklerini tanıma imkanı<br />
sundu.<br />
Türkiye’yeyi hem gezen ve hem<br />
de yorgunluk giderek dinlenen gençler<br />
geziden memnun döndüler.<br />
IGMG’ye uzun yıllar Ba�kanlık<br />
eden �stanbul Milletvekili Osman<br />
Yumako�ulları’nı da ziyaret eden<br />
gençler, Eski Ba�bakanlardan<br />
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a da<br />
taziyelerini sundular.<br />
Gezi ile alakalı bilgi veren<br />
Gençlik Te�kilatı Ba�kanı Süley-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Gençlik Teflkilat›,<br />
Türkiye gezisinden güzel intibalarla döndü<br />
man Yılmaz �unları söyledi:<br />
‘Bolu, Ankara, Konya, Nev�ehir<br />
(Kapadokya)’nın gezildi�i bu seyahatten<br />
çok yönlü fayda sa�lamayı<br />
amaçladık. Bu gezimiz, ülkemizin<br />
kültürel ve manevi zenginli�ini tanıtan<br />
ve gençlerimizi birbirine kayna�tıran<br />
yönü ba�ta olamak üzere, sıla-i<br />
rahim ve e�itim yönü a�ır basan bir<br />
gezi oldu. Bu gezimiz esnasında, yıllık<br />
programımızda 4.sünü yapmayı<br />
planladı�ımız Bölge ba�kanları Toplantımızı<br />
da Bolu’da Abant Otelinde<br />
yaptık. Yani gezi esnasında aynı zamanda<br />
görevlerimizi de yerine getirdik.<br />
Temel Esaslar, Halkla �li�kiler,<br />
Sosyal Yapının Gerçekle�tirilmesi,<br />
20<br />
Dünya ve Türkiye’deki siyasal ve<br />
ekonomik geli�meler hakkında uzman<br />
ki�iler tarafından seminerler<br />
verildi. Bu gezinin en verimli cihetini<br />
Türkiye’nin ve Dünyanın önde gelen<br />
bilim ve dava adamlarının ziyaretinin<br />
yapılması olu�turdu. Gezi boyunca<br />
u�ranılan yerlerde gençlerimiz akrabalarını<br />
da ziyaret etmi� oldular.”<br />
Gençlerin, Türkiye’nin engin<br />
bir kültür hazinesine sahip oldu�unu<br />
gözlemlediklerini ve çok<br />
memnun kaldıklarını söyleyen<br />
Gençlik Te�kilatı Ba�kanı Süleyman<br />
Yılmaz, bu gezilerin son<br />
derece önemli oldu�unu ve gençlere<br />
ufuk açtı�ını ifade etti.
ÇOCUK KULÜBÜ ÜYE KAYIT FORMU<br />
Çocu¤un Ad› ve Soyad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Anne ve Baban›n Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Anne veya Baban›z IGMG Üyesi mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Evet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hay›r<br />
Do¤um Yeri ve Tarihi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . / . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Adres: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Posta Kod ve fiehir: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
‹rtibat Telefon: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
IGMG Bölge ve Cemiyeti: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Banka Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Hesap No: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Banka Kodu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Hesap Sahibinin Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hesap Sahibinin ‹mzas›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Tarih: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Velinin ‹mzas›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />
Not: ‹lerde vaki olacak adres de¤iflikli¤ini bize bildirmeniz rica olunur!<br />
ÇOCUK KULÜBÜ<br />
ÜYEL K ARTLARI<br />
Sevgili Veliler,<br />
Afla¤›da belirtece¤imiz maddeler IGMG Çocuk Kulübü’ne üye olman›n flartlar›n› içermektedir.<br />
Nas›l üye olabilirim?<br />
1. IGMG Çocuk Kulübü’ne üye olman›n flartlar›n›n bafl›nda velinin muvaffakiyeti olmas› gerekmektedir. Yani yap›lan bütün<br />
yaz›l› anlaflmalar bizde kayd› bulunacak olan çocu¤un velisiyle yap›l›r.<br />
2. 3-12 yafl s›n›r› aras›nda olan her çocuk kulübe üye olabilir.<br />
3. Velinin, masraf pay› olarak düflünülen y›ll›k tutar› 20 Ruro’yu banka hesab›ndan Lastschrift yolu ile çekilmesini kabul<br />
etmesi gerekmektedir.<br />
4. IGMG Çocuk Kulübü üyeli¤i Dauerauftrag ve elden ödeme fleklinde de yürütülebilmektedir. Elden ödemeler Bölge sorumlular›ndan<br />
yaz›l› bir belge al›narak yap›lmas› flartt›r. Aksi taktirde bize ulaflmayan mebla¤dan kulübümüz sorumlu<br />
de¤ildir.<br />
5. Her IGMG Çocuk Kulübü üyesine bir adet kimlik kart› verilecektir. Bu kart ile IGMG Kitap Kulübünden (Bölge ve Cemiyetler<br />
içinde geçerlidir) indirimli kitap al›flverifli yapman›z mümkündür. Kaybedilmifl olan kimlik kartlar› yaz›l› olarak<br />
müracat edilerek iptal edilmesi gerekmektedir. Tekrar ç›kart›labilecek kimlik kart› için 5 Ruro masraf tutar› önceden<br />
al›nmas› gerekmektedir.<br />
IGMG ÇOCUK KULÜBÜN’DEN ÇIKIfi fiARTLARI<br />
1. IGMG Çocuk Kulübün’den herhangi bir nedenden dolay› çocu¤un kayd›n›n silinmesini isteyen veli, y›ll›k kay›t bitifl<br />
tarihine en az 3 ay kala, ç›k›fl›n› istedi¤ini bildiren bir imzal› yaz› ile müracat eder. Bir y›ll›k masraf pay› olarak kendisinden<br />
al›nan mebla¤dan kalan k›sm› üyeye geri iade edilmez. Kulübümüz’de kalan mebla¤ kadar kendisine kay›t<br />
bitifl zaman›na kadar hizmetlerden faydaland›r›l›r.<br />
2. Ayn› zamanda Çocuk Kulübümüzü amac›n›n d›fl›nda kullanmak isteyen veliler önce yaz›l› olarak uyar›l›rlar, herhangi<br />
bir geliflme kaydedilemez ise, IGMG Çocuk Kulübü Komisyon karar› ile yaz›l› olarak ç›kart›labilirler.<br />
Banka: SEB Bank Köln - IGMG Kinder Club<br />
- BLZ: 37010111 - Konto Nr: 1628885603<br />
21
21 Nisan 2002 Fransa siyaset<br />
tarihinin özellikle 1958<br />
anayasası ile Charles de Gaulle<br />
tarafından kurulan V. Cumhuriyetin<br />
unutulmaz günlerinden<br />
biri oldu. Gelmi� geçmi�<br />
tüm klasik partilerin ve<br />
ara�tırma kurumlarıyla anket<br />
sonuçlarının bile hiç mi hiç<br />
tahmin edemedi�i bir sonuç,<br />
bu son ya�adı�ımız Fransa<br />
Cumhurba�kanlı�ı Seçimlerinde kar�ımıza<br />
bir “elektrik �oku” veya herkesin tabiriyle bir<br />
“siyasi deprem” olarak çıkıverdi.<br />
Ba�kanlı�ını Jean-Marie LE PEN’in yaptı�ı<br />
Front National - Milli Cephe Partisi %<br />
17,4 oranında bir oy alarak mevcut cumhurba�kanı<br />
Jacques Chirac’ın arkasından “�kinci<br />
Adam” oldu. �ki turlu seçim usuluyle belirlenen<br />
cumhurba�kanlı�ı yarı�ında sa�cı parti<br />
olan Chirac’ın Cumhuriyet �çin Birlik Partisi<br />
– RPR ile a�ırı sa�cı olarak nitelendirilen FN<br />
liderleri finale kalmı� oluyor. Herkesin kesin<br />
gözüyle baktı�ı CH�RAC-JOSPIN düellosu<br />
ise maalesef tarihe karı�mı� oldu.<br />
Lionel JOSPIN, hali hazırdaki hükumetin<br />
ba�bakanı olarak aynı günün ak�amı, seçim<br />
sonuçlarının açıklanmasından 2,5 saat<br />
sonra yaptı�ı bir konu�mayla “geçen 5 yıl boyunca<br />
yapılan icraatlardan �ahsen ve ekibiyle<br />
birlikte gurur duyduklarını ; maruz<br />
kalınan ba�arısızlı�ın faturasının kendisine<br />
ait oldu�unu, dolayısıyla siyaset sahnesinden<br />
çekilme kararı aldı�ını” ifade etti. Bu<br />
açıklamalar da ülkede ikinci bir “siyasi �ok”<br />
ya�anmasına sebeb olmakla beraber Avrupa<br />
demokrasilerinde siyasi ahlakın ne ölçüde<br />
önemli oldu�unu görme fırsatını bulduk.<br />
Bu durum aynı zamanda mevcut statu<br />
quo’nun sarsıldı�ının i�aretlerini de vermi�tir.<br />
Bütün tahminleri alt üst eden bu sonucun<br />
sebeplerini tahlil etmek gerekir elbette.<br />
6-7 aydan beri tüm basın ve yayın organlarından<br />
i�itti�imiz, gördü�ümüz gibi bu seçimin<br />
bir tek gündemi vardı : �ç güvenlik.<br />
Yıllardır LE PEN’in ilk sırada ısrarla gündemde<br />
tuttu�u bu tema, seçmenin gözünden<br />
kaçmadı. Güvenlik ile �iddetin devamlı<br />
karı�tırıldı�ı bir seçim kampanyasında<br />
kabak, her zaman oldu�u gibi yabancıların,<br />
ve de özellikle Kuzey Afrikalı müslümanların<br />
ba�ında patlatıldı. Halbuki, “sosyal<br />
adaletsizlikler” ile “siyasi sorumsuzluklar”ın<br />
yanında, sermaye çevrelerinin “gemisini<br />
yürüten kaptan” bencilli�ine ilaveten<br />
bir takım kurumların “bana dokunmayan<br />
yılan bin ya�asın” anlayı�ının verece�i netice<br />
bundan daha kötü olamazdı.<br />
Meselenin vehametini anlamı� gibi görünen<br />
her kesimden siyasiler, �imdi ise Milli<br />
Cephe’ye baraj olu�turmakla LE PEN’in yıllar<br />
önce tasvir etti�i “dörtlü çete” yakı�tırmasını<br />
haklı çıkartmak mı istiyorlar acaba ? Bir taraftan<br />
“cumhuriyetçi atılım” çabaları, di�er taraftan<br />
da tüm televizyon kanallarından Milli<br />
Cephenin “ekme�ine ya� süren” bir tavır içe-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Le Pen vak’as› veya<br />
demokrasi krizi<br />
risinde bulunmanın arkasında Fransız halkına<br />
bir “komplo” mu düzenleniyor acaba?<br />
21 nisan ak�amından beri her yerde fırtınalar<br />
esiyor. Seçime bir kaç gün kala yazdı-<br />
�ım �u satırlarda bütün yollar kapalı ve bir<br />
mah�eri kalabalık, Paris sokaklarını “LE<br />
PEN’e HAYIR”, “F = FA��ZM, N = NA-<br />
Z�ZM” nidalarıyla çınlatıyor. 500 binin üzerinde<br />
insan Paris’te olmak üzere toplam 1,5<br />
milyon insan tüm Fransa’da, “Demokrasinim<br />
tehlike çanları çalıyor” vaveylasıyla,<br />
manası ba�ka bir “�nkılap” için seferber olmu�lar.<br />
Ancak, ne var ki anketler LE PEN’in<br />
% 35 ila % 38 oranında oy alabilece�ini salık<br />
veriyorlar. Anket ve ara�tırma kurumları, 1.<br />
turda oldu�u gibi 2. turda da yanılırlar mı<br />
acaba ? Bugün her ne kadar sokaklardaki<br />
ba�kaldırı�, 5 mayıs’ta sandıklara yansıyarak<br />
bu korku ve felaketten kurtulunacak olunsa<br />
bile, 30 yıllık klasik Sosyalist ve Gaulliste politikaların<br />
mümessilleri yine aynı telden çalmaya<br />
devam ederek halkın taleplerine kulak<br />
asmazlarsa bir dahaki gelecek seçimlerde LE<br />
PEN’in iktidara gelmesi kaçınılmaz olacaktır.<br />
LE PEN VE M�LL� CEPHE<br />
Kimilerine göre “ırkçı ve a�ırı sa�ı”<br />
temsil eden LE PEN ve partisi M�LL� CEP-<br />
HE, ba�kalarına göre ise Demokratik cumhuriyetçi<br />
siyasi “sistem”in bir parçasıdır. Daha<br />
üç hafta önce yapılan anket sonuçlarında<br />
Milli Cephe’nin mevcut düzen için bir TEH-<br />
L�KE olamıyaca�ını dü�ünenlerin, LE<br />
PEN’in tarifiyle bir “siyasi komploya” kurban<br />
edilmeye çalı�ıldı�ını, bunun da mimarının<br />
CH�RAC ve çevresindeki lobilerin oldu�unu<br />
her fırsatta ifade etmektedir.<br />
Fransa tarihi, a�ırı sa� hareketlere maruz<br />
kalmı� yeni bir ülke de�ildir. Daha 50 yıl<br />
önce 2.Dünya sava�ında Nazi Almanya’sının<br />
Führer’i Hitler ile anla�an Vichy Hükümeti<br />
ve General Pétain, “yahudi ve mason komploları”<br />
iddiasıyla fa�izme geçit vererek binlerce<br />
yahudinin esir kamplarına, dolayısıyla<br />
gaz odalarına gönderilmesine sebep olmu�tur.<br />
Yine 20. yüzyılın II. Yarısında, Cumhuriyet<br />
de�erlerinin kaybolma tehlikesi gerekçesiyle<br />
ortaya çıkmı�, sömürgecili�i savunarak<br />
Ba�ımsız Cezayir dü�üncesinin en a�ırı<br />
muhalifleri olmu�tur. Halbuki 18. yüzyılda<br />
Fransız �htilalinde ise cumhuriyetçilerin<br />
kar�ısında durarak monar�iyi savunmu�tur.<br />
19. yüzyıldaki a�ırı sa� hareketler ise general<br />
Boulanger tarafından sürdürülmü� ve tarihe<br />
“bulanjizm” tabiriıyle geçmi� olmakla siyasi<br />
pro�ramı parlementer sistemin feshi çerçe-<br />
22<br />
vesinde �ekillenmi�tir.<br />
21. yüzyılın daha ilk<br />
ba�larında kar�ımıza<br />
çıkıveren, yukarıdaki<br />
tariflere emsal bir siyasi<br />
olu�um olan FRONT<br />
NATIONAL-M�LL�<br />
CEPHE PART�S�, Hitler’in<br />
Fransız i�birlikçilerinin<br />
de katılımıyla<br />
1972 yılında Jean-Marie<br />
LE PEN tarafından kuruldu. �lk yıllarda<br />
% 0,16’larda seyreden parti, 1980’li<br />
yıllarda, özellikle François Mitterand’ın<br />
cumhurba�kanı seçilmesiyle daha da geli�meye<br />
ba�ladı. En büyük atılımını ise<br />
1988 seçimlerinde gerçekle�tirerek % 7<br />
civarında oy aldı. Zamanın Sosyalist Parti<br />
cumhurba�kanı ve adayı olan François<br />
Mitterand, Jacques Chirac’a kar�ı LE<br />
PEN’i destekledi�i siyasi çevrelerde bilinen<br />
ve sık sık konu�ulan ola�an konulardandır.<br />
CH�RAC ise, 1988 seçimleri 2 tur<br />
arasında LE PEN ile görü�erek her ne kadar<br />
deste�ini almak istedi�se bile, “dü�man<br />
karde�ler” olarak nitelendirildi�inden<br />
deste�ini alamadı�ı gibi bu görü�meyi,<br />
objektiflere yakalanmalarına ra�men,<br />
her fırsatta tekzip etmi�tir.<br />
1995 seçimleri, LE PEN ve partisine,<br />
Fransız siyaset sahnesinde söz sahibi partiler<br />
arasına girme imkanı vermi�tir. % 11,8’lik<br />
bu oran, kimi siyasi çevreleri kara kara dü-<br />
�ündürmekle birlikte LE PEN VAKIASI’nın<br />
önlenmez yükseli�ini anlamaya çalı�mı�lar<br />
ve nasıl bir tedbirle engellenebilece�inin yollarını<br />
ara�tırmı�lardır. 1997 ara seçimlerinde<br />
kızının seçim çalı�malarında, Mantes-La-<br />
Jolie Beldesi Sosyalist Parti Belediye Ba�kanına<br />
yaptı�ı yumruklu saldırı neticesinde 2<br />
yıl siyaset yasa�ına maruz kalmı�, Avrupa<br />
Birli�i Parlementerli�ini kaybetmi�, uzun bir<br />
hukuk mücadelesinden sonra medeni haklarına<br />
tekrar kavu�abilmi�tir. Daha bir kaç ay<br />
öncesine kadar ne siyaset yapma ne de seçilebilme<br />
imkan ve ihtimali yoktu. Hatta<br />
Cumhurba�kanlı�ı aday adaylı�ı için gerekli<br />
500 Belediye Ba�kanı imzasını en son anda<br />
tamamlayabilmi�ti. LE PEN’i yakınen tanıyan<br />
çevreler ise bu “500 imza toplamasının<br />
engellendi�i yönündeki skandalın” yalan<br />
olabilece�ini, “ma�dur ve mazlum” politikalarla<br />
seçim atmosferinde kendisine medyatik<br />
avantaj sa�lamak içim tasarlanmı� siyasi<br />
bir “strateji”den ba�ka bir �ey olmadı�ını<br />
dü�ünmektedirler.<br />
PART� FELSEFE VE PRO�RAMI<br />
LE PEN ve partisinin “ırkçı ve yahudi<br />
kar�ıtı” bir hareketin temsilcisi oldu�una dair<br />
hiç kimsenin �üphesi yoktur. Kendisi de bu<br />
özelliklerini zaten açıktan açı�a vurgulamaktadır.<br />
1987 a�ustos ayında yaptı�ı bir basın<br />
toplantısında Auschwitz esir kampları ve gaz<br />
odaları hakkında “tarihin bir ayrıntısı” de-<br />
�erlendirmesini çekinmeden yapabilmi�tir.<br />
Irkların farklılı�ına da inanan LE PEN
“önce Fransızlar” veya “Fransa Fransızlarındır”<br />
ayrıcalı�ını gözetti�ini her konu�masında<br />
dile getirmektedir. Ya�anan ekonomik krizin<br />
ardında yabancıların oldu�unu ; iktidara geldiklerinde<br />
“ülkelerine göndereceklerini”; gitmek<br />
istemeyenleri ise “zorla” kapı dı�arı atacaklarının<br />
tehditlerini savurmaktadır.<br />
�slam hakkında, “�slam’ın büyük bir<br />
medeniyet oldu�unu, ama yerinin ise Fransa<br />
olmadı�ını”; bir ba�ka deyi�le : “her �ey<br />
ve herkes kendi yerinde, evinde güzeldir”<br />
yorumunu yapmaktadır. Ba�örtüsü hakkında<br />
verdi�i bir demeçte : “�slami ba�örtünün<br />
kendilerini çirkin kadınlardan korudu�u”<br />
�eklinde seviyesiz bir de�erlendirmede bulunabilme<br />
cür’etini gösterebilmi�tir.<br />
Avrupa Birli�ine lüzum ve ihtiyaç olmadı�ını<br />
; bu olu�umun “Milli Hakimiyeti” ortadan<br />
kaldırdı�ına inanan LE PEN, parti<br />
pro�ramında iktidara geldiklerinde “Maastricht,<br />
Schengen ve Amsterdam antla�malarından<br />
Fransa’nın imzalarını çekeceklerini”;<br />
çünkü bu antla�malarla Fransa parlementosunun<br />
hükmünün hemen hemen kalmadı�ını<br />
dile getirmektedir.<br />
Avrupa para birimi olan EURO’dan<br />
FRANSIZ FRANGINA dönü� yapacaklarını<br />
da parti pro�ramlarında yer vermektedirler.<br />
Ekonomik olarak güçlü bir Fransa’nın ancak<br />
“ba�ımsız ve hür” kalmakla olabilece�ini ; bunun<br />
da bazı Avrupa ülkelerinde örneklerinin<br />
oldu�unu söylemektedir. �sviçre örne�i gibi.<br />
�ç ve dı� güvenli�in sa�lanması ancak<br />
“sınırların kapatılması ve sımsıkı kontrolüyle”<br />
mümkün olabilece�i ; böylece kaçak<br />
göçün önü kesilerek içeride kaçak i� ve i�çi<br />
sayısının azaltılmasıyla Fransızlara i� imkanının<br />
verilece�i, yine parti pro�ramlarında<br />
yer almaktadır. Fransız inanç ve de�erlerine<br />
aykırı tavırlarda bulunan her yabancı kökenli<br />
vatanda�ın bu hakkının elinden alınaca�ı ;<br />
Fransız vatanda�lı�ının “ırsi bir miras ve<br />
aynı zamanda hakedimlesi gereken bir de-<br />
�er” oldu�una ; partinin temel felsefelerinde<br />
yer vermektedirler. Kolonialist bir zihniyetin<br />
temsilcisi olduklarını ; Fransız kültür ve de-<br />
�erlerini yabancılara empoze etmek istediklerini<br />
bugün dahi söyleyebilmektedir.<br />
Yabancıların burada yalnızca “çalı�mak<br />
amaçlı” bulundukları ; “sosyal aile yardımları”ndan<br />
faydalanmalarının normal olmadı�ını<br />
; bununla birlikte, i�siz kalan yabancıların<br />
da Fransa’yı terketmesi gerekti�ini vurgulamaktadırlar.<br />
Özetlemek gerekirse, LE PEN ve M�LL�<br />
CEPHE partisinin bugün dahi söyleminde<br />
fa�ist ve Adolphe Hitler’e ait izler bulunmaktadır.<br />
21 nisan 2002 ak�amı yaptı�ı televizyon<br />
konu�masında temsil etti� hareket ve siyasetin<br />
: “sosyal olarak solcu, ekonomik açıdan<br />
sa�cı ve her �eyden daha öte milliyet<br />
olarak Fransa’dan oldu�unu” tekrar etmi�tir.<br />
29 kasım 1932 tarihinde ise buna benzer<br />
konu�mayı Milliyetçi Sosyalist Parti -<br />
NSDAP’nin kapanı� konu�masında Hitler<br />
yapıyordu : “Milliyetçi sosyalizm Alman-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
ya’nın gelece�idir. Her ne kadar bu gelecek<br />
ekonomik açıdan sa�da kalıyorsa da kalplerimiz<br />
solda kalacaktır. Ancak, her �eyin<br />
üstünde, Alman oldu�umuzu asla unutmayaca�ız”.<br />
Tuhaf bir tesadüf görünüyorsa da<br />
yazmadan geçemiyece�im. 29 kasım 1932<br />
Jacques Chirac’ın do�du�u gündür.<br />
Vichy hükümetinin pro�ramından da<br />
esinlenen LE PEN, “özgürlük-e�itlik-karde�lik”<br />
prensibine kar�ı “��-aile-vatan” terkibini<br />
ye�lemektedir. Ona göre bu terkib<br />
çerçevesinde özgürlü�ün, e�itli�in ve karde�li�in<br />
olabilece�ini savunmaktadır.<br />
Yaptı�ımız çalı�malar neticesinde ortaya<br />
çıkan tablo �udur ki : LE PEN ve partisi M�L-<br />
L� CEPHE, mevcut dünya konjonktüründe istemi�<br />
oldu�u veya uygulamaya heveslendi�i<br />
felsefe ve pro�ram “hayali ve efsanevi bir<br />
Fransa olmakla birlikte aynı tarzda bir dünya.<br />
Bu dünyanın elle tutulur gözle görülür biyolojik<br />
yapısından ba�ka sosyal bir temeli ve<br />
yapısı yok. Mevcut gerçeklerden ziyade geçmi�in<br />
hayaliyle donatılmı� bir felsefe ve<br />
pro�ram”. Böyle bir tarzdaki pro�ramın, yani<br />
insanlar arasındaki ili�kileri koparacak, saadet<br />
yerine felaket, adalet yerine zulüm, karde�lik<br />
yerine dü�manlık getirecek bir zihniyetin<br />
iktidarı muhtemel olursa yapılacak tek �ey<br />
vardır: “Adieu la France”.<br />
LE PEN VE SEÇMEN�<br />
“Siyasi deprem”den sonra ortaya çıkan<br />
“tablo” her bakımdan alarm vericidir. Elde<br />
edilen skorun 2.turda daha da peki�tirilmesi<br />
için LE PEN parti içinde bir “makyaj operasyonu”<br />
ba�lattı�ı bilinmektedir. Özellikle<br />
“dazlakların” her türlü siyasi mitinglerde<br />
“kasket” takmaları, “iti�ip kakı�mamaları”,<br />
ve tüm tartı�malarda “so�uk kanlı” olmaları,<br />
tavsiyeden öte bir tamim mahiyetinde<br />
mensuplarına hatırlatılmı�tır.<br />
Böyle bir tamimin verilmesi elbette haklı<br />
nedenlere dayanmaktadır. Çünkü, tarihinde<br />
ilk defa bu mahiyetteki bir parti, toplumun<br />
her kesiminden oy almayı ba�arabilmi�tir.<br />
Fransa’nın Kuzeyini takip ederek<br />
Do�u istikametinden Güneye inmek kaydıyla<br />
çizdi�imiz bu co�rafi kesit, LE PEN’in en<br />
fazla oy aldı�ı kesittir. Bu kesitler aynı zamanda<br />
Kuzey afrikalı göçmenlerin en yo�un<br />
oldu�u ve i�sizli�in had safhalara geldi�i bölgeleri<br />
olu�turmaktadır.<br />
Her �eyden önce LE PEN oyları erkek<br />
seçmen oylarından olu�maktadır : % 21 erkek,<br />
% 13 kadın oylarıdır.<br />
Her ya�tan seçmen LE PEN’e oy vermi�tir<br />
: seçmenin % 16’sı 18-24 ya�, % 17’si<br />
25-34 ya�, % 16’sı 35-44 ya�, % 19’u 45-59<br />
ya�, % 18’i 60-69 ya�, % 15’i 70 ya� ve yukarısını<br />
olu�turmaktadır.<br />
En yüksek orandaki oy potansiyelini ise<br />
i�siz kesimde bulabilmi�tir : % 38. ��çilerin<br />
LE PEN’e verdikleri oy oranı ise % 30’u te�kil<br />
etmektedir. % 20 ile tarım i�çileri, % 19 ile<br />
esnaf ve tüccar, % 14 ile serbest ve ara meslek<br />
sahibi ki�iler takib etmektedir.<br />
E�itim seviyesi dü�ük olanların oy<br />
23<br />
oranları % 22 civarındadır. Buna kar�ılık<br />
aynı oranda da lise ve dengi okullardan mezun<br />
bir kesim, LE PEN’e oy verenler arasında<br />
bulunmaktadır. Yüksek ö�retim mezunu<br />
kesimin içerisinden ancak % 8’lik bir oran,<br />
Jean-Marie LE PEN’e oy vermi�tir.<br />
LE PEN’i tercih sebepleri ise �u �ekilde<br />
belirlenmi�tir : % 74 iç güvenlik politikası, %<br />
60 göçmen politikası, % 31 i�sizlik politikası,<br />
% 52 civarında bir kesim beklentileri yönündeki<br />
bir politikadan ötürü, % 47’lik bir oran<br />
ise de�i�im vadetti�i için LE PEN’e oy verdiklerini<br />
açıklamı�lardır. % 63 sularındaki<br />
bir kesim ise, çok önceden LE PEN’e oy verme<br />
kararı aldı�ından dolayı bu tercihi yaptıklarını<br />
anketlerde söylemi�lerdir.<br />
Son olarak LE PEN’in oyları di�er parti<br />
sempatizanlarından geldi�i de bir ba�ka<br />
gerçektir. LE PEN oylarının % 74’ü M�LL�<br />
CEPHE’nin çekirdek kanadını olu�turanlardan<br />
gelmektedir. Geriye kalan oranlar ise �u<br />
�ekilde payla�ılmaktadır : % 11 Chirac partizanlarından,<br />
% 27 Charles Pasqua taraftarları,<br />
% 26’sı Alain Madelin, % 5’i ise François<br />
Bayrou’nun kesiminden oldukları anketlerde<br />
çıkmı�tır. LE PEN oylarında % 19’luk bir<br />
oran ise, hiç bir parti taraftarı olmadıklarını<br />
ifade etmi�lerdir. % 13 ile a�ırı soldan LE<br />
PEN’e oy geldi�i, % 7 civarında bir oran ise<br />
komünist ve sosyalist cenahtan bir akı�ın oldu�u<br />
söz konusu olmu�tur. Çok az sayıda bir<br />
oranla, yabancı kökenli Fransız vatanda�lardan<br />
LE PEN’i, “gerçekleri dile getiren ve dü-<br />
�ündü�ünü söyleyen tek politikacı oldu�u”<br />
zannıyla tercih etmi�lerdir.<br />
Oranlarla alakalı ilave etmek istedi�im<br />
ve çok önemli gördü�üm bir husus, LE<br />
PEN’in normal �artlarda oy potansiyelinin<br />
ne kadar oldu�u hakkındadır. Her ne kadar<br />
1.turda LE PEN % 17,4 oranında<br />
bir oy almı�sa da % 28,1 oranında bir<br />
kesim de oy kullanmamı�tır. Kütüklerde<br />
kayıtlı tüm seçmenin oy kullandı�ı hesaba<br />
katılırsa, bu oran % 12,1’e tekabül etmektedir.<br />
1995 seçimlerinde ise % 11,8 oranında<br />
oy alabilmi�tir. Ancak Milli Cephe partisinin<br />
1998 yılında parti içi muhalefetten dolayı<br />
1999 ocak ayında ya�adı�ı bölünme neticesinde<br />
ayrı parti kuran Bruno Megret’nin oyları<br />
hesaba katılacak olursa, 2002 seçimlerinde<br />
a�ırı sa� hareketin toplam oyları 5,5<br />
milyon olup % 13,8 oranına tekabül etti�i,<br />
bunun da gözardı edilebilecek bir durum olmadı�ı<br />
anla�ılmalıdır.<br />
2.turda Jacques Chirac, elbette bu seçimin<br />
galibi olarak yeni yasaya göre 5 yıl cumhurba�kanlı�ında<br />
kalabilecek. Ancak, bu galibiyet<br />
Fransa’da siyasi krizin bitti�i anlamına<br />
gelmemektedir. Zira 1 ay sonra yapılacak<br />
Milletvekili seçimlerinde nasıl bir parlemento<br />
ve nasıl bir hükümet ortaya çıkaca�ına<br />
dair hiç bir emare yok. Dileriz ki toplumun<br />
mevcut yapısına kulak veren ve hassas dengeleri<br />
ayarlama kapasitesi olan bir siyasi<br />
olu�um i�ba�ına gelsin !<br />
• Dr Ahmed BAKCAN
Yer: Pakistan'ın Ba�kenti �slamabad..<br />
Kocaman bir cadde de park<br />
etmi� bir kamyonet...<br />
Ama bu kamyoneti di�er kamyonetlerden<br />
ayıran özellik; gezici<br />
kütüphane arabası gibi gezici cezaevi<br />
arabasına benzemesi..<br />
Kamyonetin üzerinde demir<br />
parmaklıkların içerisinde kendisini<br />
hapsetmi� kara ya�ız, orta<br />
ya�larında bir adam ve kendisini<br />
ziyarete gelmi� insanlar..<br />
Kimisi merakından, kimisi ilgisinden,<br />
kimisi de deste�ini göstermek<br />
için gelmi�ler..<br />
Merak edip yakla�mak istiyoruz<br />
ki, Shib-Birader diye uyarıyor Pakistanlı<br />
arkada�ımız, "Hristiyan Julius'un<br />
ipiyle kuyuya inilmez, ne yapaca�ı<br />
belli olmayan mecnunun birisidir,<br />
bırak bo�ver!"<br />
Niye, diye sordu�umuzda?<br />
"Bu adam, Pakistan'daki her<br />
türlü protestonun ba�ını çeker..<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
Julius protestosunu sürdürdü¤ü kamyonuyla da dikkat çekiyor...<br />
“Protest” adam<br />
Hristiyan Julius<br />
Hem nalına vurur hem de mıhına..<br />
Sen bilmezsin, Müslümanların<br />
mazlumiyetini savunur ama,<br />
hemen Pakistan'daki Hristiyanların<br />
da haksızlı�a u�radı�ını<br />
söyleyerek bölücülük yapmayı da<br />
ihmal etmez."<br />
Arkada�ımızın uyarması merakımızı<br />
daha da artırıyor.. Kendisiyle<br />
konu�tu�umuzda ö�rendi�imiz yarım<br />
yüzyılı bir kaç sene geçmi� ya�ı,<br />
bir kaç sefer bakanlık koltu�u, bir<br />
kaç devre milletvekilli�i yapmı�<br />
Hristiyan Julius ilginç bir adam oldu�unu<br />
anlıyoruz..<br />
Gezicı ve geçici cezaevi arabasına<br />
yakla�ıyoruz.. Ba�lıyoruz<br />
Hristiyan Julius'la demir parmaklıklar<br />
arkasında sohbete...<br />
"Hristiyan dinine mensubum..<br />
Hin-alt kıtasında do�mu�<br />
bir insan hakları savunucusuyum"<br />
diyerek söze ba�lıyor ipiyle<br />
kuyuya inilmeyen protest adam...<br />
Farklı ve garip bir eylem yapı-<br />
24<br />
yorsunuz niçin?<br />
"Evet." diyor. " farklı ve garip oldu�unu<br />
ilk kez siz söylemiyorsunuz,<br />
çok ki�ilerden duydum, ama zaten<br />
farklı ve garip bir adamım ben..<br />
Farklıyım, çünkü yöremizde ve yerimizde<br />
acayip �eyler oluyor, i�gal<br />
ediliyor, insanlar ölüyor, garibim,<br />
çünkü yerimizde ve yöremizde hep<br />
garipler eziliyor.."<br />
Kamyoneti bir cezaevi arabası<br />
haline getirmenizin sebebi ney?<br />
"Böyle bir eylemi 11 eylül sonrası<br />
ABD'nin yerimize ve yöremize<br />
saldırması, yerimizde ve yöremizde<br />
menfaatine uygun sava�<br />
çıkartarak insanların ölmesine<br />
vesile olmasını protesto etmek<br />
için ba�lattım.. Ben bir Hristiyanım..<br />
Bir Hristiyan ve her �eyden<br />
önce bir insan olarak yapılması<br />
gerekeni yapıyorum..<br />
Eylemle hedefledi�iniz �ey nedir?<br />
"Eylemle hedefledi�im, kirli sava�lara<br />
hayır diyerek kamuoyunu
yanıltanları te�hir etmek..<br />
Bugün Taliban<br />
için gelenler, dün Ruslar<br />
için niçin gelmemi�lerdi?<br />
Bu durum, bizi<br />
ku�atmak içindir.. Bu<br />
ku�atılmı�lık kar�ısında,<br />
kendimi cezaevinde<br />
hissediyorum.. ABD'nin<br />
saldırılarından hemen<br />
sonra, bu eyleme ba�ladım..<br />
Bu gördü�ünüz<br />
arabadan hiç mi ama<br />
hiç a�a�ıya inmedim..<br />
Ve sava� son bulana kadar<br />
da inmeyece�im..<br />
Topra�a basmayaca�ım<br />
topraklarımızdan çıkıncaya<br />
kadar i�galciler..<br />
Temel ihtiyaçlarımı bile<br />
burada, �u bir kaç metrekarelik<br />
yerde yapıyorum..<br />
Bunu anlamlı bir<br />
protesto olarak görüyorum..<br />
Kent kent, mahalle<br />
mahalle, sokak sokak<br />
arabayla geziyor, dikkatleri<br />
Afganistan'daki<br />
sava�a çekmeye çalı�ıyorum..<br />
Kim ne derse desin?<br />
Umurumda de�il!!!<br />
Kamuoyu ve halktan ilgi nasıl?<br />
Destekliyorlar mı eyleminizi?<br />
"Gördü�ünüz gibi, çoluk-çocuk,<br />
genç-ihtiyar- müslümangayri<br />
müslim her kes ziyaretime<br />
gelerek beni destekliyorlar.. Benim<br />
protesto eylemimde kendilerini<br />
buluyorlar adeta.. Çünkü<br />
binler, onbinler, yüzbinlerin katılaca�ı<br />
gösteriler Pakistan hükümetince<br />
�u veya bu sebepten dolayı<br />
yasaklanıyor.. Benim yanıma<br />
gelerek bana selam vermeleri,<br />
elimi sıkmaları, onların mazlumdan<br />
yana olduklarının bir göstergesi<br />
olsa gerek diye dü�ünüyorum.."<br />
�smim çıkmı� "bölücü" ve<br />
"protest adama!" diyerek sigarasını<br />
yakıp derin bir nefes alıyor..<br />
Protest adam Julius'un ilk ey-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />
lemi de�il bu.. Protest adam sıradan<br />
bir ki�ide de�il Pakistan'da..<br />
Arkada�ımızın dedi�i gibi<br />
"ipiyle kuyuya da inilmiyor!"<br />
Hem kendi inancındaki azınlı�ın<br />
haklarını savunuyor, hem de<br />
kendisi için istedi�ini bir ba�kaları<br />
için de istiyor..<br />
Seveni çok oldu�u gibi sevmeyeni<br />
de oldukça fazla...<br />
Ama biz seviyoruz "ipiyle kuyuya<br />
inilmeyen" protes adamı.. El sıkı-<br />
�ıyoruz, sözle�iyoruz deste�imizi<br />
göstermek ve ço�almak için...<br />
Anlam arayı�ının dı�a vurumu<br />
olarak görüyoruz bu erdemli ve<br />
onurlu davranı�ı..<br />
Kutluyoruz, Hint-alt kıtasındaki<br />
farklı ve garip protestoyu..<br />
Selamlarını iletiyoruz avrupa'nın<br />
batı yakasında benzer dü-<br />
25<br />
�üncede olanların...<br />
Protest Adam Julius<br />
Milletvekilli�i ve<br />
Bakanlık yapmı�, Pakistan'daki<br />
azınlık dininin<br />
temsilcisi bir<br />
politikacı..<br />
Ziya Ül-hak zamanında<br />
Hristiyan azınlı�a<br />
yönelik gerek yasalardaki<br />
ve gerekse<br />
uygulamalardaki e�itsizli�i<br />
protesto etmek<br />
için 35 gün bir sokak<br />
ortasında açlık grevinde<br />
bulunmu�..<br />
�ran-Irak sava�ı<br />
döneminde sava�a<br />
kar�ıtlı�ını kar-kı� demeden<br />
günlerce 2 bin<br />
km yürüyerek dı�a<br />
vurmu�..<br />
Filistin'deki katliamlar<br />
kar�ısında Kilise'de<br />
ayinler düzenliyerek<br />
Katliam yapan<br />
teröristlerin resimlerini<br />
yakmı�..<br />
Bosna'daki katliamlara<br />
tepki olarak sava�ın<br />
en sıcak zamanlarında<br />
Sırp engellerini a�arak Bosna'ya gitmi�<br />
ve oradaki insanlarla etnik soykırımı<br />
protesto etmi�...<br />
Az kalsın unutacaktım, Çeçenistan<br />
için de akıllı �eyler yapmamı�<br />
ha!<br />
Pervez Mü�errrefe de pek iyi<br />
gözle bakmıyormu�..<br />
Yeter mi?<br />
Velhasıl, Hristiyan Julius Salik<br />
enteresan bir adam. Kendisi<br />
için istedi�i özgürlükleri ve hakları<br />
ba�kaları için de istiyor...<br />
�stermisiniz, sizin de ipinizle<br />
kuyuya inilmemesini?<br />
Var mısınız, hem kendi hak<br />
ve özgürlüklerimiz hem de ba�kalarının<br />
hak ve özgürlüklerini<br />
savunmaya, Protest "Müslümanlar?!"<br />
• Mehmet DO⁄AN
Fassungslos. So<br />
lässt sich wohl ohne<br />
Umschweife das<br />
Befinden der in Europa<br />
lebenden Muslime,<br />
angesichts der<br />
menschlichen<br />
Tragödie in den<br />
palästinensischen<br />
Autonomiegebieten,<br />
beschreiben.<br />
Und wieder einmal<br />
sieht die Weltgemeinschaft,<br />
wie<br />
vorher schon in Bosnien und<br />
Tschetschenien, weg. Geradezu<br />
sarkastisch muten die grossen<br />
Reden von führenden Politikern<br />
der westlichen Welt<br />
an, die angefangen haben von<br />
einer Weltinnenpolitik zu<br />
sprechen und gebetsmühlenartig<br />
die gemeinsame<br />
Verantwortung der Weltgemeinschaft<br />
für Frieden,<br />
Sicherheit und Wohlstand<br />
beschwören. Aber<br />
die “verantwortungsbewusste”Weltgemeinschaft,<br />
die es<br />
geschafft hat, im<br />
Namen der Terrorbekämpfung,innerhalb<br />
weniger<br />
Wochen eine Allianz<br />
zu schmieden und<br />
Afghanistan oder viel<br />
mehr das was davon<br />
übrig war, in Schutt<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Der stille Schrei nach<br />
Gerechtigkeit<br />
und Asche zu legen, schafft es<br />
nicht, den israelischen Invasoren<br />
Einhalt zu gebieten.<br />
Erst Wochen nach dem<br />
offensichtlichen Massaker im<br />
Flüchtlingslager Dschenin<br />
konnte sich die Weltgemeinschaft<br />
dazu durchringen,<br />
die Vorgänge von einer UN-<br />
Kommission untersuchen zu<br />
lassen. Weil aber die israelische<br />
Regierung der<br />
26<br />
Kommission die<br />
Einreisegnehmigung<br />
verweigerte, wurde<br />
sie wieder aufgelöst.<br />
Nach wie vor werden<br />
Muslime und<br />
Christen in der<br />
Geburtskirche in<br />
Bethlehem belagert.<br />
Das menschliche<br />
Elend scheint<br />
grenzenlos.<br />
Vokabular und<br />
Methoden der israelischen<br />
Kriegstreiber erinnern<br />
in beklemmender Weise<br />
an das verbrecherische Nazi-<br />
Regime, dem Millionen von<br />
europäischen Juden zum<br />
Opfer gefallen sind. Internierungslager,<br />
Ghettos,<br />
Strafexekutionen, Plünderungen,<br />
Folter, Verschleppungen,<br />
"totaler Krieg"… all dies haben<br />
wir vor 60 Jahren aus<br />
anderem Munde gehört. Umso<br />
beängstigender<br />
klingen diese<br />
Begriffe aus dem<br />
Mund des israelischenMinisterpräsidenten.<br />
Eine militärische<br />
Lösung des Nah-<br />
Ost- Konfliktes wird<br />
es nicht geben.<br />
Pervers ist, dass sich<br />
hierüber alle Beteiligten<br />
einig sind.
Dennoch zeigt man<br />
Verständnis für die<br />
Militäraktionen Israels<br />
und erklärt Sie<br />
zu Akten der Selbstverteidigung.Gleichzeitig<br />
erklärt man<br />
einen Jasser Arafat,<br />
der von der Aussenwelt<br />
abgeschnitten<br />
ist und von der israelischenBesatzungsmacht<br />
bei<br />
jeder sich bietenden Gelegenheit<br />
gedemütigt wird, zum<br />
Schuldigen des aktuellen<br />
Konfliktes. Und während sich<br />
die Weltgemeinschaft in endlosen<br />
Beratungen und Sitzungen<br />
scheinbar um eine Lösung<br />
bemüht, schafft die israelische<br />
Besatzungsmacht Tatsachen.<br />
Die gesamte Infrastruktur der<br />
Autonomiegebiete wird systematisch<br />
zerstört und damit<br />
den Palästinensern die<br />
Lebensgrundlage entzogen.<br />
Die Weltgemeinschaft muss<br />
sich endlich vehement und<br />
entschieden in den Konflikt einmischen<br />
und die Konfliktparteien,<br />
notfalls mit wirtschaftlichen<br />
und politischen Sanktionen,<br />
wieder an den Verhandlungstisch<br />
führen. Tut sie dieses<br />
nicht, wird sich das Gefühl<br />
weiter verfestigen, dass wenn es<br />
um die Wahrung der Rechte von<br />
Muslimen geht, seitens<br />
der Weltgemeinschaft<br />
mit zweierlei Mass gemessen<br />
wird. Staaten<br />
wie der Irak, Libyen<br />
oder der Iran werden<br />
dann weiterhin mit<br />
Sanktionen und Strafmassnahmenüberzogen,<br />
wohingegen<br />
Staaten wie Russland,<br />
China und Israel, trotz<br />
wiederholter Ver-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
letzung und Übertretung völkerrechtlicher<br />
Normen, praktisch<br />
ungeschoren davon kommen.<br />
Resolutionen verhallen ungehört.<br />
Die gesamte Weltgemeinschaft<br />
wird verhöhnt.<br />
Weltweit formiert sich<br />
lautstarker Protest gegen die<br />
Politik Israels und gegen die Passivität<br />
der Weltgemeinschaft.<br />
Doch wie protestiert man in<br />
Europa gegen eine israelische<br />
Regierung, die jedes Augenmass<br />
und jede Menschlichkeit<br />
verloren hat, ohne als “Anti-<br />
Semitisch” abgestempelt zu<br />
werden.<br />
Wie demonstriert man seine<br />
Solidarität mit dem palästinensischen<br />
Volk, ohne dem<br />
Vorwurf ausgesetzt zu werden,<br />
die Selbstmordanschläge gutzuheissen.<br />
Jeder, der den Vernich-<br />
27<br />
tungskrieg in Palästina<br />
beim Namen<br />
nennt, sieht sich<br />
eben diesen Vorwürfen<br />
ausgesetzt.<br />
Trotz der von<br />
manchen Spitzenfunktionären<br />
der jüdischenDachverbände<br />
betriebenen Polemik,<br />
haben die bisherigenProtestaktionen<br />
der in Europa<br />
lebenden Muslime gezeigt, dass<br />
Sie in der Lage sind, Unrecht<br />
beim Namen zu nennen, ohne<br />
selbst Unrecht zu begehen. Mit<br />
Protestmärschen, Solidaritätsgebeten,<br />
Postkartenaktionen,<br />
Boykott von israelischen Waren<br />
bedienen sich die Muslime<br />
legaler Formen des Protestes.<br />
Gleichzeitig sind sie bemüht, ein<br />
Übergreifen des Konfliktes auf<br />
Europa zu verhindern, um das<br />
friedvolle Zusammenleben der<br />
Kulturen nicht zu gefährden. So<br />
wurden einhellig die Anschlagsserien<br />
auf jüdische Einrichtungen<br />
und Gebetsstätten in Frankreich<br />
und Belgien seitens der<br />
Muslime verurteilt.<br />
Auch wenn alle Aktionen<br />
einem stillen Schrei nach Gerechtigkeit<br />
gleichen, müssen<br />
Sie um jeden Preis fortgeführt<br />
werden, weil trotz der sich vor<br />
unser aller Augen tagtäglich<br />
wiederholenden<br />
menschlichen Tragödie,<br />
sonst keiner der<br />
Protagonisten der<br />
Weltpolitik den Willen<br />
und die Entschlossenheit<br />
aufbringt,<br />
dem offensichtlichen<br />
Unrecht ein Ende zu<br />
setzen.<br />
• O¤uz ÜÇÜNCÜ
Foreign Minister<br />
Shimon Peres<br />
Peres is very worried<br />
about the expectedinternational<br />
reaction as<br />
soon as the world<br />
learns the details<br />
of the tough battle<br />
in the Jenin refugee<br />
camps, where<br />
more than 100<br />
Palestinians have<br />
already been killed<br />
in fighting<br />
with IDF forces.<br />
In private, Peres<br />
is referring to the<br />
battle as a "massacre."<br />
IDF officers also expressed<br />
grave reservations Monday over<br />
the operation in Jenin. "Because<br />
of the dangers," they said, "the<br />
soldiers are almost not advancing<br />
on foot. The bulldozers are simply<br />
'shaving' the homes<br />
and causing<br />
terrible destruction.<br />
When the<br />
world sees the pictures<br />
of what we<br />
have done there, it<br />
will do us immense<br />
damage."<br />
"However<br />
many wanted<br />
men we kill in the<br />
refugee camp,<br />
and however<br />
much of the terror<br />
infrastructure we<br />
expose and destroy<br />
there, there is<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
BLICK IN DIE PRESSE<br />
Peres calls IDF operation in Jenin a<br />
'massacre'<br />
still no justification for causing<br />
such great destruction."<br />
Peres, who is feeling increasingly<br />
isolated in the government<br />
- Sharon added three hardline ministers<br />
to his cabinet Monday - be-<br />
28<br />
lieves Arafat is<br />
still irreplaceable<br />
at this stage.<br />
He does not regard<br />
the documents<br />
that Sharon<br />
presented Monday<br />
in the Knesset as a<br />
"smoking gun" that<br />
irrefutably proves<br />
that Arafat was directly<br />
linked to ordering<br />
terrorist activity.<br />
And Israel's<br />
isolation of the Palestinian<br />
leader, he<br />
believes, only enhanced<br />
his prestige<br />
and turned him into the key player.<br />
Despite his harsh criticism, however,<br />
and his belief that Labor<br />
will not be able to remain much<br />
longer in the government, Peres is<br />
in no hurry to quit. He is telling<br />
his closest associates that after the<br />
fighting ends and<br />
U.S. Secretary of<br />
State Colin Powell<br />
has visited, the<br />
decision will be<br />
made. If Powell<br />
presents a political<br />
plan, Labor<br />
will want to fight<br />
for it in the government.<br />
By Aluf Bennand<br />
Amos Harel<br />
Ha'aretz<br />
09.04.02
Jerusalem/Ramallah/Genf/New<br />
York –<br />
18.04.2002 - Die Vereinten<br />
Nationen und<br />
Menschenrechtler haben<br />
Israel wegen der Verwüstungen<br />
im Flüchtlingslager<br />
von Dschenin scharf<br />
kritisiert. Der UN-Sondergesandte<br />
im Nahen Osten,<br />
Terje Roed-Larsen, sagte,<br />
der "grausige" Anblick des<br />
Lagers "übersteigt jede<br />
Vorstellungskraft". "Das<br />
Lager ist völlig zerstört, als<br />
ob es von einem Erdbeben erschüttert<br />
worden wäre." UN-Generalsekretär<br />
Kofi Annan hat den Weltsicherheitsrat<br />
aufgerufen, eine internationale<br />
Truppe in die Palästinenser-Gebiete<br />
zu entsenden.<br />
Währenddessen pries der US Präsident<br />
George W. Bush den israelischen<br />
Regierungschef Ariel Scharon<br />
als einen "Mann des Friedens"<br />
und sagte, er halte seinen der US-<br />
Regierung vorgelegten Zeitplan für<br />
einen Truppen-Abzug ein.<br />
Annan verlangte von Israel,<br />
"humanitären Helfern unbeschränkten<br />
Zugang (zu<br />
dem Lager) zu erlauben".<br />
Er sei "zutiefst<br />
besorgt" über die SchilderungenRoed-Larsens,<br />
sagte Annan bei<br />
Beratungen des Weltsicherheitsrates<br />
hinter<br />
verschlossenen Türen.<br />
Die UN-Delegation<br />
konnte während der kurzzeitigen<br />
Aufhebung der<br />
Ausgangssperre erstmals<br />
das Lager Dschenin besuchen.<br />
Nach Angaben<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Unvorstellbare Verwüstungen in Dschenin<br />
“Aus Trümmern ragt ein Kinderfuß”<br />
von Menschenrechtsorganisationen<br />
kamen bei den Gefechten vergangene<br />
Woche mindestens 300<br />
Menschen ums Leben, zwischen<br />
8000 und 13 500 Menschen würden<br />
vermisst. Der israelische Verteidigungsminister<br />
Benjamin Ben-<br />
Elieser hatte die Zahl der getöteten<br />
Palästinenser mit 45 angegeben.<br />
Palästinenser hatten Israel "Massaker"<br />
vergeworfen.<br />
Israelische Truppen hatten vergangene<br />
Woche ganze Häuserzeilen<br />
niedergewalzt. Wochenlang<br />
harrten Menschen in den<br />
29<br />
Kellern ihrer zerstörten<br />
Häuser aus.<br />
Das UN-Hilfswerk für<br />
Palästina-Flüchtlinge<br />
(UNRWA) in Genf bezeichnete<br />
das Szenario in<br />
Dschenin als "schreckliche<br />
humanitäre Katastrophe".<br />
Nur noch 8000<br />
der ehemals 14 000<br />
Flüchtlinge befänden sich<br />
in dem Lager. Hilfsorganisationen<br />
hätten noch<br />
keinen Zugang zum ganzen<br />
Camp gehabt.<br />
Währendessen bekräftigte der<br />
EU-Kommissar EU-Außenkommissar<br />
Patten seine Kritik am Vorgehen<br />
der israelischen Armee bekräftigt,<br />
diese sei nicht gleichbedeutend<br />
mit Antisemitismus,<br />
betonte Patten im spanischen Valencia.:<br />
"Europa wollen keinen palästinensischen<br />
Staat, der löchrig<br />
wie Schweizer Käse sei, sagte er.<br />
Israel habe zwar das Recht auf<br />
Selbstverteidigung. Aber Europa<br />
wolle auch einen palästinensischen<br />
Staat, in dem es sich leben lasse<br />
und der nicht «löchrig wie ein<br />
Schweizer Käse» sei, sagte<br />
er am Rande des Treffens<br />
der EU-Außenminister<br />
mit den Mittelmeer-<br />
Anrainern. Er kündigte an,<br />
mit Israels Außenminister<br />
Schimon Peres über die<br />
«systematische Zerstörung<br />
der Infrastruktur<br />
der palästinensischen<br />
Autonomiebehörde»<br />
sprechen. Diese habe<br />
nichts mit dem Kampf<br />
gegen Selbstmordanschläge<br />
zu tun.
Während die Welt seit<br />
dem 11. September mit dem<br />
Kampf gegen den Terrorismus<br />
beschäftigt ist und vor<br />
allem Richtung Naher<br />
Osten blickt, wo die blutige<br />
Konfrontation zwischen Israeli<br />
und Palästinensern<br />
neu entfacht ist, sind die<br />
Ereignisse der vergangenen<br />
Wochen im indischen<br />
Gliedstaat Gujarat wenig<br />
beachtet an der Öffentlichkeit<br />
vorbeigezogen. Allein die<br />
Dimension des Pogroms hinduistischer<br />
Fanatiker gegen die muslimische<br />
Minderheit des Landes<br />
sollte jedoch aufhorchen lassen.<br />
Die Zahl der Todesopfer ist mittlerweile<br />
auf über 800 gestiegen,<br />
mehr als 100 000 Vertriebene<br />
leben unter bedenklichen Bedingungen<br />
in Flüchtlingslagern.<br />
Alarmierend ist auch die ausgesprochene<br />
Grausamkeit, mit der<br />
die Täter vorgegangen sind. Die<br />
Opfer wurden von den eigenen<br />
Nachbarn regelrecht abgeschlachtet.<br />
Ganze Familien wurden in<br />
ihren Autos angezündet, ihre<br />
Häuser niedergebrannt, ihre<br />
Geschäfte geplündert. Betroffen<br />
waren in erster Linie Muslime,<br />
aber auch Christen und Angehörige<br />
anderer Minderheiten. Zwar<br />
hat die Armee, nachdem die Regierung<br />
und die Polizei Gujarats<br />
lange tatenlos zugesehen hatten,<br />
dem Massaker schliesslich ein<br />
Ende gesetzt. Doch der Terror<br />
kocht auf kleinerer Flamme<br />
weiter. Täglich wird über neue<br />
Opfer berichtet. Muslime werden<br />
immer noch bedroht und vert-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
BLICK IN DIE PRESSE<br />
Ein kaum beachtetes Pogrom<br />
rieben. Im grossen Stil wird zum<br />
Boykott ihrer Waren und Dienstleistungen<br />
aufgerufen.<br />
Das Schwerwiegendste an der<br />
Sache ist aber, dass das Pogrom<br />
nicht ein unerwarteter Ausbruch<br />
angestauten Volkszorns gewesen<br />
zu sein scheint, sondern eine<br />
systematisch geplante und von<br />
staatlichen Stellen wenn nicht gar<br />
geförderte, so zumindest geduldete<br />
Aktion war. Gujarats Chefminister<br />
Modi und seine von der<br />
Bharatiya Janata Party (BJP)<br />
dominierte Landesregierung sind<br />
deswegen stark unter Druck geraten.<br />
Folgen haben die Ereignisse<br />
für sie bisher allerdings noch<br />
keine gehabt. Die BJP gibt sich,<br />
seit sie 1998 in Delhi an die Macht<br />
gekommen ist, gemässigt. Doch<br />
wird sie die Geister nicht mehr<br />
los, die sie einst selbst rief. Sie<br />
hatte ihre Wahlerfolge in den<br />
neunziger Jahren allein chauvinistischen<br />
Tönen zu verdanken.<br />
Dass sich der indische Ministerpräsident<br />
Vajpayee, der als moderates<br />
Aushängeschild der Partei<br />
gilt, nicht deutlich vom militantnationalistischen<br />
Welt-Hindu-Rat<br />
30<br />
(VHP) und von anderen<br />
Hindu-Organisationen distanziert,<br />
welche die Massaker<br />
durch ihre Propaganda<br />
ausgelöst haben, ist kaum<br />
verwunderlich. Denn die<br />
BJP ist wie der VHP aus<br />
dem paramilitärischen<br />
Nationalen Freiwilligenbund<br />
RSS heraus entstanden<br />
und als dessen politischer<br />
Flügel ideell und<br />
personell eng mit ihm<br />
verbunden. Wie Modi steht auch<br />
der indische Innenminister Advani<br />
- neben Vajpayee der zweite<br />
starke Mann in der BJP - den hinduistischen<br />
Extremisten gefährlich<br />
nahe. Er hatte während der<br />
Unruhen 1992, als ein aufgebrachter<br />
Hindu- Mob in Ayodhya eine<br />
Moschee zerstört und damit<br />
Unruhen ausgelöst hatte, die über<br />
2000 vorwiegend muslimische<br />
Inder das Leben kosteten, eine<br />
höchst fragwürdige Rolle gespielt.<br />
Die Nähe zu den Fundamentalisten<br />
hat Vajpayee nun aber in arge<br />
Bedrängnis gebracht. Seine Koalitionspartner<br />
fordern wie auch die<br />
Opposition, er müsse Modi endlich<br />
fallenlassen. Der Regierungschef<br />
selbst hat die Massaker in Gujarat<br />
zwar ausdrücklich verurteilt und<br />
damit versucht, seine kompromittierte<br />
Rolle als Ministerpräsident aller<br />
Inder und als Wahrer der gesetzlichen<br />
Ordnung wiederherzustellen.<br />
Doch viele seiner radikalen Parteifreunde<br />
wie auch ein Teil seiner<br />
Wählerschaft lassen sich wohl<br />
kaum von der Forderung nach<br />
dem Bau eines Tempels in Ayodhya<br />
abbringen. Vajpayee sitzt in der
Klemme. Distanziert er sich<br />
weiterhin nicht deutlich<br />
von den Extremisten in den<br />
eigenen Reihen, droht er<br />
seine säkularen Koalitionspartnerund<br />
damit auch die<br />
Macht zu verlieren. Neuwahlen<br />
kommen ihm wohl eher<br />
ungelegen, da die BJP bei regionalen<br />
Wahlen in mehreren<br />
Gliedstaaten im Februar<br />
deutliche Verluste einstecken<br />
musste. Geht Vajpayee allerdings<br />
auf Distanz zum VHP,<br />
verliert die BJP ihre radikalen<br />
Stammwähler. Dies könnte<br />
zu einer Spaltung der Partei<br />
führen.<br />
Wie die Regierung in<br />
Delhi das Dilemma löst und<br />
ob sie die Situation wieder<br />
in den Griff bekommt, wird<br />
nicht nur entscheidend für<br />
ihr eigenes Überleben sein,<br />
sondern auch für den Ruf<br />
Indiens als eines säkularen,<br />
pluralistischen Staates.<br />
Selbst wenn das Schicksal<br />
der indischen Muslime<br />
bisher wenig internationale<br />
Aufmerksamkeit erweckt<br />
hat, ausländische Investoren<br />
und Geldgeber, auf die<br />
das Land dringend angewiesen<br />
ist, sind beunruhigt.<br />
Ausserdem ist Stabilität in<br />
Indien langfristig nur möglich,<br />
wenn sich die 130<br />
Millionen Muslime im<br />
Land wieder sicher fühlen<br />
können. Sie stellen immerhin<br />
13 Prozent der Bevölkerung<br />
und können nicht<br />
allesamt - auch wenn einige<br />
radikale Hindus davon<br />
träumen - ins Ausland<br />
vertrieben oder in Ghettos<br />
gesteckt werden.<br />
Neue Zürcher Zeitung,<br />
03. 04.2002<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
BLICK IN DIE PRESSE<br />
31<br />
Dünya Deutschland, 19-2504.02
Berlin - "Der Islam hat ein<br />
irgendwie doch ungebrochenes<br />
Verhältnis zur Gewalt:<br />
Der Gott, der sich immer<br />
durchsetzt, Mohammed ist<br />
ein Krieger, der siegt", sagte<br />
der Vorsitzende der<br />
deutschen Bischofskonferenz<br />
in einem Interview mit dem<br />
Berliner "Tagesspiegel". Leid<br />
und Schmerz dürfe es aber<br />
nach Vorstellung des Islams<br />
eigentlich nicht geben. Es sei<br />
auch schwierig, Gesprächspartner<br />
zu finden, erklärte<br />
Kardinal Lehmann. "Die offiziellen<br />
Repräsentanten des<br />
Islam in Deutschland kennen<br />
sich mit theologischen Dingen<br />
oft weniger aus und<br />
beschönigen die Dinge eher."<br />
Zu einer kritischen Auseinandersetzung<br />
mit Vertretern<br />
eines militanten Islamismus<br />
hat der Ratsvorsitzende der<br />
Evangelischen Kirche in<br />
Deutschland, Manfred Kock,<br />
aufgerufen.<br />
Er wünsche sich im<br />
Gespräch mit Muslimen "größere<br />
Deutlichkeit" bei der Verteidigung<br />
der verfassungsmäßig<br />
garantierten Grundwerte,<br />
sagte Kock beim Jahresempfang<br />
des Evangelischen<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Unverständliche Worte vom<br />
Vorsitzenden der Bischofskonferenz<br />
Kardinal Lehmann<br />
Trotzdem gebe es keine Alternative<br />
zu einem Dialog,<br />
wenn er klar und zielstrebig<br />
geführt werde.<br />
Das Bild des Westens vom<br />
Islam sei teilweise zu heil<br />
und zu schön. "Viele Muslime<br />
leben im Ghetto, viele<br />
Moscheen in Deutschland<br />
sind fundamentalistisch".<br />
Der Vorsitzende der Katholischen<br />
Deutschen Bischofskonferenz<br />
führte zudem aus, in<br />
Deutschland seien viele gegenüber<br />
dem Islam bisher zu blauäugig<br />
und zu naiv gewesen.<br />
Schließlich verbiete der fundamentalistische<br />
Islam den<br />
Frauen, alleine einkaufen zu<br />
gehen und Mädchen dürften<br />
nicht in die Schule.<br />
Kock fordert größere Deutlichkeit von<br />
Muslimen<br />
Dekanats. Zu einem offenen<br />
Dialog gehöre auch, Muslime<br />
nach ihrer Haltung zu<br />
"Menschenrechtsverletzungen<br />
und Verfolgungen christlicher<br />
und anderer religiöser Minderheiten<br />
in islamisch geprägten<br />
Ländern" zu fragen.<br />
Die "Erschütterungen der<br />
letzten Monate" dürften jedoch<br />
nicht dazu führen, "dem Islam<br />
im Ganzen die Teilhabe an<br />
Kultur und Zivilisation abzusprechen".<br />
32<br />
Religionszugehörigkeit<br />
von Ausländern<br />
erfassen...?<br />
Berlin - Der stellvertretendeUnions-Fraktionsvorsitzende<br />
Wolfgang Bosbach<br />
(CDU) forderte, dass künftig<br />
auch die Religionszugehörigkeit<br />
von Ausländern<br />
obligatorisch erfasst werden<br />
müsse. Dies müsse Teil eines<br />
dritten Anti-Terror-Paketes<br />
sein, forderte der CDU-<br />
Politiker im Deutschland-<br />
Radio Berlin. Bisher wird<br />
dieses Merkmal nur auf<br />
freiwilliger Basis im Ausländer-Zentralregister<br />
gespeichert. Nach Bosbachs<br />
Worten muss eine<br />
"Brandmauer" gegen<br />
Terrorismus und religiös<br />
motivierten Extremismus<br />
errichtet werden.<br />
Religionsunterricht<br />
für Aleviten in Berlin<br />
Das "Kulturzentrum Anatolischer<br />
Aleviten" darf in Berlin alevitischen<br />
Unterricht geben. Die Senatsschulverwaltung<br />
habe das Kulturzentrum Anatolischer<br />
Aleviten als Träger zugelassen,<br />
sagte ein Behördensprecher. Der<br />
vom Kulturzentrum vorgelegte Rahmenplan<br />
für den Religionsunterricht<br />
stimme mit den Bildungszielen der<br />
Berliner Schule und den Verfassungsnormen<br />
überein. Zunächst solle der<br />
Unterricht ab dem Schuljahr<br />
2002/2003 an zehn Berliner Grundschulen<br />
in Charlottenburg, Kreuzberg,<br />
Mitte und Neukölln angeboten werden,<br />
so der Behördensprecher. Derzeit<br />
werde mit 200 Schülern gerechnet.
Leverkusen - Klaus Hupperth,<br />
Chef der Leverkusener<br />
CDU-Stadtratsfraktion, ist<br />
gegen den Bau einer<br />
Moschee mit Minarett. Er sei<br />
nur ehrlich, sagt er. Nach<br />
dem 11. September und nach<br />
dem Attentat von Djerba, bei<br />
dem übrigens zwei Hupperth<br />
bekannte Bergisch Neukirchener<br />
schwer verletzt<br />
worden waren, sei der Rechtsanspruch<br />
des mazedonischen<br />
Vereins, am Mühlenweg<br />
in Küppersteg ein<br />
Gebetshaus zu bauen, zwar<br />
unverändert gegeben. Aber,<br />
so Hupperth: Es sei ganz eindeutig,<br />
dass die Anwohner,<br />
dass viele Bürger diese<br />
Moschee nicht wollen. Und<br />
Hupperth fügte<br />
im Gespräch<br />
mit dem<br />
"Kölner Stadt-<br />
Anzeiger" hinzu:<br />
"Weil die<br />
Leute nicht wissen,<br />
ob es wirklich<br />
nur ein Gebetshaus<br />
ist,<br />
oder ob sich<br />
nicht etwas anderes<br />
dahinter<br />
verbirgt."<br />
Hupperth,<br />
der sich selbst<br />
als "religiösen<br />
Menschen" bezeichnet,<br />
ist<br />
der Auffas-<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
CDU-Fraktionschef gegen Moschee<br />
sung, dass der Islam "eine<br />
kriegerisch sich ausbreitende<br />
Religion" ist. Kriegsdrohungen<br />
im Namen Allahs seien<br />
überall dokumentiert. Die<br />
Gesellschaft, das sei nach<br />
bundesweiten Festnahmen<br />
klar, sei "elementar bedroht".<br />
Daher halte er es auch für<br />
"Trickserei", wenn über formale<br />
Gründe wie die<br />
Parkplatzfrage das<br />
augenscheinliche Problem vom<br />
Tisch gebracht werden soll.<br />
Ein Vorgehen, das in der<br />
SPD Befürworter findet.<br />
Fraktionschef Walter Mende<br />
sagte: "Für mich ist der<br />
Standort tot." Obwohl<br />
Rechtsextremisten das The-<br />
VW Gesamtbetriebsrat Uhl warnt<br />
vor einem Generalverdacht gegen<br />
Muslime<br />
Bei der Wolfsburger<br />
Kundgebung zum 1. Mai,<br />
dem Tag der Arbeit, zu der<br />
5000 Menschen sich<br />
versammelten, sagte Hans<br />
Peter Uhl, der VW-Gesamtbetriebsrat,<br />
"Niemand habe<br />
das Recht, islamische Mitbürger,<br />
die seit Jahrzehnten<br />
in der Region lebten, unter<br />
den Generalverdacht des<br />
Terrorismus zu stellen. All-<br />
33<br />
gemein gelte für den Umgang<br />
der Nationalitäten:<br />
"Aus dem Nebeneinander<br />
leben muss endlich ein<br />
Miteinanderleben werden."<br />
Der abschließende Aufruf<br />
des Gewerkschafters zum 1.<br />
Mai lautete: "Wir müssen in<br />
einer globalisierten Welt<br />
auch global um soziale<br />
Gerechtigkeit und unsere<br />
Menschenrechte kämpfen."<br />
ma besetzt haben, glaubt er,<br />
dass der Moschee-Bau am<br />
Mühlenweg in Küppersteg<br />
auch den Anwohnern nicht<br />
mehr zu vermitteln ist.<br />
Grundsätzlich aber teilt<br />
Mende die Haltung von<br />
Hupperth nicht. Es dürfe<br />
nicht dazu kommen, "dass<br />
jetzt ein Populist den anderen<br />
übertrifft". Dass es radikale<br />
Islamisten gebe, könne<br />
kein Grund sein, Muslime<br />
an der Ausübung ihres<br />
Glaubens zu hindern: "Wir<br />
verbieten ja auch keinen<br />
italienischen Gottesdienst,<br />
weil es in Italien die Mafia<br />
gibt."<br />
Klaus Hupperth indes hat<br />
sich entschieden. Nächstes<br />
Beispiel: das<br />
Minarett.<br />
Glockengeläut<br />
sei "neutral".<br />
Der Muezzin<br />
d a g e g e n<br />
vertrete den<br />
Alleinanspruch<br />
des Islam. Ob<br />
er rechten Extremistendamit<br />
keine Steilvorlageliefere?<br />
"Mit denen<br />
habe ich nichts<br />
am Hut. Ich bin<br />
einfach ehrlich."<br />
Und: "Ich will<br />
denen gerade<br />
nicht das Feld<br />
überlassen."
In den USA hat sich seit dem 11.<br />
September letzten Jahres die offizielle<br />
Zahl von Übergriffen gegen die muslimische<br />
Bevölkerung vervielfacht. In<br />
ihrem Jahresbericht erhebt CAIR, eine<br />
der größten Organisationen US-amerikanischer<br />
Muslime, auch schwere Vorwürfe<br />
gegen die Behörden und deren<br />
Vorgehen gegen Tausende unbescholtener<br />
Bürger. Der Jahresbericht des in<br />
Washington ansässigen Council on<br />
American-Islamic Relations, der den<br />
Zeitraum zwischen März 2001 und<br />
März 2002 umfaßt, betont, die weitaus<br />
meisten der gegen seine Mitglieder<br />
verübten Gewalttaten einschließlich<br />
mehrerer Morde hätten sich unmittelbar<br />
nach den Anschlägen vom 11. September<br />
ereignet.<br />
Insgesamt listet CAIR in seiner<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Muslime in den USA klagen über Angriffe,<br />
Intoleranz und Behördenwillkür<br />
Den Haag - Sieben Jahre nach der<br />
Ermordung tausender Muslime während<br />
des Bosnienkriegs in der UN-Schutzzone<br />
Srebrenica ist die niederländische Regierung<br />
wegen der damaligen politischen<br />
Fehler zurückgetreten. Nach einer<br />
Krisensitzung zu einem Bericht über das<br />
Massaker von Srebrenica reichte der<br />
sozialdemokratische Ministerpräsident<br />
Wim Kok bei Königin Beatrix den<br />
Rücktritt ein. In dem Srebrenica-Bericht,<br />
den das Kabinett einen Monat vor dem<br />
regulären Ende seiner Amtszeit behandelte,<br />
werden dem Militär und der Politik<br />
schwere Versäumnisse vorgeworfen.<br />
Das Massaker von Srebrenica gilt als<br />
die schwerste Gräueltat in Europa seit<br />
dem Zweiten Weltkrieg. Am vergangenen<br />
Mittwoch hatte das Niederländische Institut<br />
für Kriegsdokumentation (NIOD)<br />
den Bericht über die Rolle der Niederlande<br />
beim Fall der bosnischen Moslemenklave<br />
veröffentlicht, den die Regierung<br />
von Wim Kok vor fünf Jahren<br />
selbst bestellt hatte. Im Juli 1995, in der<br />
ersten Amtsszeit Koks, drangen Bürgerkriegstruppen<br />
der bosnischen Serben<br />
in die UN-Schutzzone Srebrenica ein, die<br />
von niederländischen Soldaten bewacht<br />
wurde. Die Serben ermordeten bis zu<br />
Bilanz 1516 vorgebrachte Klagen auf,<br />
dreimal so viele wie im vorangegangenen<br />
Vergleichszeitraum. Selbst wenn<br />
man die Übergriffe nicht berücksichtigt,<br />
die sich unmittelbar nach dem<br />
11. September ereigneten, lag die Zahl<br />
der Klagen von CAIR-Mitgliedern<br />
immer noch um 50 Prozent über der<br />
des Vorjahres.<br />
Muslimische US-Bürger klagten<br />
über den religiös motivierten Verlust<br />
ihres Arbeitsplatzes oder über abgelehnte<br />
Bewerbungen für einen Job.<br />
In Schulen, Gefängnissen und am<br />
Arbeitsplatz verbot man ihnen die<br />
Ausübung ihrer religiösen Pflichten.<br />
Wegen ihres Aussehens oder ihres<br />
Namens wurden sie an Flugplätzen<br />
ausgesondert oder gerieten in die<br />
Fahndungbemühungen von Bundes-<br />
Niederländische Regierung tritt zurück -<br />
Massaker an Muslimen nicht verhindert<br />
8000 Jungen und Männer moslemischen<br />
Glaubens.<br />
Der Srebrenica-Report hatte die Rolle<br />
der damaligen, ersten Regierung Kok nur<br />
zurückhaltend kritisiert, aber scharfe<br />
Kritik an der damaligen Armeeführung<br />
geübt. Daraufhin hatten zwei Minister der<br />
Regierung Kok öffentlich ihren Rücktritt<br />
erwogen: Bauminister Jan Pronk, dem<br />
die Kritik an der Regierung zu lau gewesen<br />
war und der von einem "Versagen der<br />
Politik bei Srebrenica" sprach, und Verteidigungsminister<br />
Frank de Grave, der damit<br />
die Verantwortung für die Missstände<br />
in der Armee übernehmen wollte.<br />
Nach dem Rücktritt der Regierung<br />
gab auch der Heereschef Ad van Baal sein<br />
Amt ab. Der General übernahm damit<br />
Verantwortung für die Rolle niederländischer<br />
Blauhelm-Soldaten bei dem Massaker<br />
im bosnischen Srebrenica 1995.<br />
Namhafte Niederländer forderten weitere<br />
politische Konsequenzen. Els Borst, eine<br />
der Vize-Ministerpräsidentinnen der<br />
zurückgetretenen Regierung, forderte<br />
eine öffentliche Erklärung der Niederlande<br />
vor den Überlebenden des Massakers.<br />
Etliche Parteien forderten<br />
Entschädigungszahlungen für Überlebende<br />
und Hinterbliebene.<br />
34<br />
und lokalen Behörden.<br />
Fast 60 000 in den USA lebende<br />
Muslime, so der CAIR-Bericht, bekamen<br />
die Folgen der Maßnahmen zu<br />
spüren, mit denen die US-Regierung<br />
auf die Anschläge vom 11. September<br />
reagierte. Landesweit wurden mehr als<br />
1 200 Muslime ausgewiesen, die meisten,<br />
weil sie gegen die Einwanderungsbestimmungen<br />
verstoßen hatten.<br />
5000 Muslime, die über ein gültiges<br />
Visum verfügten, wurden von Bundesbehörden<br />
zur Vernehmung geladen.<br />
Ins Visier der Fahnder gerieten auch<br />
schätzungsweise 50 000 Personen, die<br />
muslimische Hilfsorganisationen mit<br />
Spenden bedacht hatten.<br />
Zugleich aber, so betont CAIR, habe<br />
sich die Justiz um den Schutz der in<br />
den USA lebenden Muslime bemüht.<br />
So entschied kürzlich ein Bundesrichter,<br />
das Justizministerium habe gegen<br />
die Verfassung verstoßen, als es nach<br />
dem 11. September zuließ, daß aus<br />
»Sicherheitsgründen« Einwanderungsanhörungen<br />
hinter verschlossenen<br />
Türen vorgenommen wurden.<br />
Serbiens Ex-<br />
Premier stellt sich<br />
Gericht<br />
Den Haag - Nach dem früheren<br />
jugoslawischen Generalstabschef<br />
und Verteidigungsminister Dragoljub<br />
Ojdanic hat sich gestern der serbische<br />
Ex-Premier Nikola Sainovic<br />
dem internationalen Kriegsverbrechertribunal<br />
in Den Haag<br />
gestellt. Gemeinsam mit dem Milosevic-Vertrauten<br />
begab sich der<br />
frühere Lagerwärter Momcilo Gruban<br />
freiwillig in Gewahrsam. Der<br />
bosnische Serbe aus Prijedor war<br />
Schichtführer im berüchtigten Lager<br />
von Omarska gewesen, wo im Sommer<br />
1992 etwa 3000 Muslime aus<br />
der Umgebung vor ihrer Vertreibung<br />
festgehalten wurden. Die Anklage<br />
gegen Gruban nimmt ihn als<br />
Schichtleiter in die "strafrechtliche<br />
Verantwortung" für Morde, Vergewaltigungen<br />
und Folter, die von<br />
seinen Untergebenen begangen<br />
wurden.
Ursachen des<br />
internationalen<br />
Terrorismus<br />
bekämpfen<br />
Bei der vom 17. bis 24. März<br />
stattfindenden 107. Interparlamentarischen<br />
Konferenz in<br />
Marrakesch (Marokko) haben<br />
sich die 668 Abgeordneten aus<br />
130 Ländern mit einer im<br />
Redaktionsausschuss unter<br />
dem Vorsitz der Abgeordneten<br />
Angelika Köster-Loßack<br />
(Bündnis 90/Die Grünen)<br />
erarbeiteten Resolution zur<br />
Rolle der Parlamente und der<br />
Zivilgesellschaft im Kampf<br />
gegen den Terrorismus befasst.<br />
Marrakesch - Der auf einem<br />
deutschen Vorschlag beruhende<br />
Text verurteilt jede<br />
Form des Terrors und will den<br />
Austausch der Parlamente<br />
über Maßnahmen zur Verhinderung<br />
des Terrorismus<br />
fördern. Die Resolution legt<br />
einen Schwerpunkt auf die<br />
Bekämpfung seiner Ursachen<br />
und fordert zu einem interkulturellen<br />
Dialog auf. Sie<br />
betont, dass jede Religion die<br />
Anwendung von Gewalt zur<br />
Erreichung eines Zieles<br />
verurteilt und Gewalt daher nie<br />
unter Berufung auf eine Religion<br />
gerechtfertigt werden<br />
kann. Die Abgeordneten<br />
unterstützten ferner die vom<br />
UN-Sicherheitsrat am 12. März<br />
angenommene Resolution<br />
1397 zur Situation im Nahen<br />
Osten, die eine Koexistenz von<br />
zwei Staaten Israel und<br />
Palästina in gesicherten<br />
Grenzen vorsieht.<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Im März 2002<br />
bundesweit über<br />
300<br />
rechtsextremistisch<br />
und antisemitisch<br />
motivierte Straftaten<br />
erfasst<br />
Berlin – 29.04.2002 - Im<br />
März 2002 sind bundesweit 188<br />
Straftaten erfasst worden, die<br />
der "Politisch motivierten<br />
Kriminalität - Rechts" zuzurechnen<br />
sind. Dies teilt die Bundesregierung<br />
in ihrer Antwort mit.<br />
Von den erfassten Straftaten<br />
seien 136 als Propagandadelikte<br />
und weitere 16 als Gewaltdelikte<br />
erfasst. Letztere setzen sich den<br />
Angaben zufolge aus 2 versuchten<br />
Tötungen sowie 14 Körperverletzungen<br />
zusammen. Festgenommen<br />
worden seien insgesamt<br />
11 Personen. In 5 Fällen<br />
sei Haftbefehl erlassen worden.<br />
Zudem seien im ersten Quartal<br />
2002 insgesamt 127 antisemitisch<br />
motivierte Straftaten<br />
gemeldet worden, teilte die<br />
Bundesregierung mit. Davon<br />
seien 5 als Gewaltdelikte, 26 als<br />
Propagandadelikte, 77 als<br />
Volksverhetzung, 4 als<br />
Sachbeschädigung, 3 als Störung<br />
der Totenruhe, eine als Nötigung<br />
oder. Bedrohung und 11 als<br />
sonstige Straftaten gemeldet<br />
worden. Von den fünf<br />
antisemitisch motivierten<br />
Gewaltdelikten seien zwei als<br />
Körperverletzung, zwei als<br />
Widerstandsdelikte und eine als<br />
Brandstiftung registriert<br />
worden.<br />
35<br />
Gewerkschafterin Ngadinah<br />
Arbeitsbedingungen<br />
in der Dritten Welt<br />
Kö ln – 04.05.2002 -<br />
Ngadinah Binti Abu Mawardi<br />
heißt sie und ist Näherin in<br />
einer indonesischen<br />
Schuhfabrik. Hier sind die<br />
Arbeitsbedingungen<br />
menschenunwürdig, sagt die<br />
Gewerkschafterin.<br />
Die Schuhfabrik, in der sie<br />
arbeitet, ist Zulieferer von<br />
Puma, Nike und andere<br />
Unternehmen in der<br />
Branche. Diese Firmen sollen<br />
aufgefordert werden, die<br />
Arbeitsbedingungen bei Zulieferern<br />
in der Dritten Welt<br />
zu verbessern.<br />
Die Frau gehört zu den Frontkämpfern<br />
der indonesischen Gewerkschaft<br />
Perbupas.<br />
Erst im vergangenen Jahr<br />
saß die 29-jährige für zwei<br />
Wochen im Gefängnis. Im<br />
Fernsehen hatte sie bessere Arbeitsbedingungen<br />
gefordert.<br />
Das passte ihrem Chef gar<br />
nicht. Er rief die Polizei . Der<br />
Vorwurf: Störung der öffentlichen<br />
Ordnung.<br />
"Ein Gericht erklärte<br />
schließlich, dass die Untersuchungen<br />
haltlos sind", sagte<br />
die junge Frau am Freitag<br />
im Kölner Domforum.
Herr Präsident! Meine sehr geehrten<br />
Damen und Herren! In<br />
Nordrhein-Westfalen leben heute ca.<br />
1 Million Mitbürgerinnen und Mitbürger<br />
islamischen Glaubens, von<br />
denen rund 80 % türkischstämmig<br />
sind. In einigen Kommunen unseres<br />
Landes liegt der Anteil bei etwa 10 %.<br />
Im Ruhrgebiet liegt er in einigen Städten<br />
sogar noch höher.<br />
In nunmehr 40 Jahren Integration<br />
entwickelte sich dieser Bevölkerungsteil<br />
von mehr oder weniger<br />
sozial geschlossenen Gruppen zu<br />
einer beruflich, politisch und sozial<br />
weit gefächerten Wohnbevölkerung.<br />
Umfragen belegen, dass in unserem<br />
Land lebende Muslime heute eine<br />
weitgehend integrierte Bevölkerungsgruppe<br />
darstellen, die allerdings<br />
spezifische Eigenheiten und<br />
Bedürfnisse hat. Es gehört nicht<br />
zuletzt in den Verantwortungsbereich<br />
der Politik, die Interessen,<br />
Eigenheiten und Bedürfnisse dieser<br />
muslimischen Bürgerinnen und Bürger<br />
zu berücksichtigen und dafür<br />
nach Lösungen zu suchen.<br />
Das hat die FDP-Fraktion<br />
veranlasst, gemeinsam mit Vertretern<br />
muslimischer Verbände die<br />
Große Anfrage zu stellen. Nach<br />
Vorlage der Antwort der Landesregierung<br />
haben wir zur Auswertung<br />
einen Arbeitskreis gebildet, der vor<br />
allem zwei wichtige Ergebnisse<br />
zutage förderte:<br />
Die Integration der vorwiegend<br />
nichtdeutschen islamischen Wohnbevölkerung<br />
ist in den Kommunen,<br />
dem eigentlichen Ort, wo sich Integration<br />
vollziehen sollte, unzureichend.<br />
Hier liegt eine bislang<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
Die Situation der Muslime in<br />
Nordrhein-Westfalen<br />
Rede der parlamentarischen Geschäftsführerin der FDP Frau Thomann-Stahl<br />
vom 20.03.2002 im NRW-Parlament (Plenarprotokoll 13/54)<br />
kaum wahrgenommene gesellschaftspolitische<br />
Aufgabe.<br />
Für eine spezifisch auf Muslime<br />
ausgerichtete Integrationspolitik<br />
gibt es aber zu wenig Informationen<br />
über sie, da keine systematischen<br />
Erhebungen unter Einbeziehung<br />
der Muslime stattfinden.<br />
Die Fragen, die sich ihnen in<br />
Gesellschaft und Politik stellen,<br />
aber auch die Fragen vonseiten der<br />
Politiker harren immer noch der<br />
Klärung und Entscheidung. Die<br />
Politik ist gefordert, gedeihliche<br />
Lösungen zu finden, ohne dass<br />
Muslime im Ergebnis immer erst<br />
Gerichte bemühen müssen. Hierzu<br />
zählen beispielsweise Fragen wie<br />
die Errichtung muslimischer Friedhöfe<br />
oder der Bau von Moscheen.<br />
Die einer Religion wie dem Islamunwürdige<br />
Hinterhofmoschee<br />
ist in Nordrhein-Westfalen leider<br />
immer noch die Regel. Es geht hier<br />
um die Klärung des Verhältnisses<br />
von Staat, Gesellschaft und Muslimen,<br />
die seit Jahrhunderten als<br />
Glaubensgemeinschaft kirchenlos<br />
existieren.<br />
Ein Beispiel für den dringenden<br />
Handlungsbedarf ist der ordentliche<br />
islamische Religionsunterricht<br />
an öffentlichen Schulen. Zahlreiche<br />
Untersuchungen und Erfahrungen<br />
belegen, dass die überwiegende<br />
Mehrheit muslimischer<br />
Eltern ihre Kinder an einem<br />
ordentlichen islamischen Religionsunterricht<br />
teilnehmen lassen<br />
möchten. Die beiden in Nordrhein-<br />
Westfalen ansässigen bundesweit<br />
zuständigen muslimischen Spitzenverbände<br />
- der Islamrat sowie<br />
36<br />
der Zentralrat der Muslime in<br />
Deutschland - setzen sich seit Jahrzehnten<br />
auch in Nordrhein-Westfalen<br />
für eine dem Grundgesetz<br />
entsprechende ordentliche islamische<br />
Religionsunterrichtung unter staatlicher<br />
Aufsicht und in deutscher<br />
Sprache ein. Eine politische Entscheidung<br />
wäre auch dieser Angelegenheit<br />
dienlicher als gerichtliche<br />
Auseinandersetzungen, wie sie leider<br />
zurzeit stattfinden.<br />
Von besonderer Bedeutung für<br />
Muslime sind ihre religiösen Reinheitsgebote<br />
im Allgemeinen und<br />
die Speisevorschriften im Besonderen.<br />
Im Rahmen der Berufsausbildung<br />
und im späteren Berufsleben<br />
haben sich in der Vergangenheit<br />
zahlreiche und eine Lösung erfordernde<br />
Fragen ergeben.<br />
Nach Rücksprache mit Ausbildungsberatern<br />
der Handwerkskammer<br />
Düsseldorf stellt sich vermehrt<br />
das Problem, dass muslimische<br />
Auszubildende im Nahrungsmittelbereich<br />
- beispielsweise<br />
Fleischer, Köche oder Bäcker - religiös<br />
bedingte Ausbildungshemmnisse<br />
haben. So sieht beispielsweise<br />
die Ausbildungsordnung für<br />
Fleischer vor, dass in der Lehrabschlussprüfung<br />
Schweine zerlegt<br />
werden müssen. Muslimen ist<br />
eine solche Tätigkeit aus religiösen<br />
Gründen untersagt, mit der Folge,<br />
dass solche Auszubildende keine<br />
Lehrabschlussprüfung ablegen<br />
können. Damit ist ihnen aber auch<br />
der weitere Berufsweg - Geselle,<br />
Meisterprüfung, selbstständige<br />
Handwerksexistenz - verwehrt.<br />
Der zuständige Ausbildungsbe-
ater der Handwerkskammer teilte<br />
auch mit, dass diese immer häufiger<br />
auftretenden religiös bedingten<br />
Ausbildungshemmnisse nicht<br />
durch kulante Ausnahmen überwunden<br />
werden könnten, weil die<br />
Ausbildungsordnungen rechtlich<br />
bindende Vorgaben machen, die für<br />
einen ordnungsgemäßen Ausbildungsabschluss<br />
erfüllt sein müssen.<br />
Diese Problematik ist nur durch<br />
Änderungen der jeweiligen Ausbildungsordnung<br />
zu bewältigen. So<br />
könnte beispielsweise durch neue<br />
differenzierende Ausbildungsordnungen<br />
vorgesehen werden, Hammel<br />
statt Schweine zu zerlegen oder Butter<br />
statt Schmalz zu verwenden. Dazu<br />
bedarf es einer Initiative auf Bundesebene,<br />
da die jeweiligen Fachverbände<br />
und das Bundesinstitut für<br />
Berufsbildung in Berlin sowie die Gewerkschaften<br />
tätig werden müssen.<br />
Besondere Aufmerksamkeit verdient<br />
unseres Erachtens die Frauenfrage.<br />
Es hat sich gezeigt, dass in muslimischen<br />
Familien die Bereitschaft zur<br />
Bildung stark ausgeprägt ist. Bemerkenswert<br />
sind das Bildungsbewusstsein<br />
und die Förderung der Bildung und<br />
Ausbildung von Mädchen und Frauen<br />
aus muslimischen Familien.<br />
Dass aufgrund verbaler und tätlicher<br />
Diskriminierungen und Belästigungen<br />
in Schule, in Ausbildung und<br />
im Beruf ein erhebliches Bildungspotenzial<br />
muslimischer Mädchen und<br />
Frauen verloren zu gehen droht,<br />
wurde in Deutschland bislang leider<br />
nicht thematisiert. Ebenso wie in der<br />
deutschen Mehrheitsbevölkerung<br />
gibt es natürlich in muslimischen Familien<br />
partnerschaftliche und erzieherische<br />
Konflikte. In Nordrhein-<br />
Westfalen gibt es aber Defizite im<br />
Hinblick auf muslimische Frauenhäuser,<br />
muslimische soziale Selbsthilfeorganisationen<br />
und sozialpsychologische<br />
Dienste, die wirkungsvoll auf<br />
spezifisch islamische Fragen und<br />
Konflikte eingehen können.<br />
Die Enquetekommission zur Frauengesundheit<br />
wird sich ja sehr intensiv<br />
mit diesem Thema befassen, und<br />
wir hoffen, dass wir da Ergebnisse<br />
bekommen, auf deren Basis wir dann<br />
weiterarbeiten können.<br />
Dies alles ist nicht nur eine<br />
finanzielle Frage. Vielmehr muss es<br />
M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />
ja auch darum gehen, die vielfältigen<br />
Angebote, die es bereits gibt,<br />
stärker zu unterstützen und Förderprogramme<br />
für Mütter und<br />
Frauen zusammenzuführen und<br />
gezielt zu erweitern. Und man sollte<br />
das durchaus in Kooperation mit<br />
den Vorständen der örtlichen<br />
Moscheegemeinden durchführen.<br />
Wir als FDP-Fraktion halten<br />
einen Katalog von Maßnahmen für<br />
erforderlich:<br />
Erstens. Wir sollten den Integrationsbeauftragten<br />
der Landesregierung<br />
bitten, als eine Art Makler<br />
den Muslimen zu helfen, einen<br />
Vorschlag für ihre Repräsentanz im<br />
politischen Leben zu entwickeln.<br />
Wir haben unseren diesbezüglichen<br />
Antrag zurückgezogen, weil<br />
die SPD-Fraktion noch Beratungsbedarf<br />
hat über die Art und Weise,<br />
wie so etwas funktionieren könnte.<br />
Und Herr Kollege Vöge hat sich<br />
dankenswerterweise bereit erklärt,<br />
zu einem Gespräch einzuladen, bei<br />
dem wir uns auf das weitere Verfahren<br />
gemeinsam verständigen<br />
könnten.<br />
Wir halten weitere Vorschläge<br />
für erforderlich, die Frau Dr.<br />
Dreckmann in den Migrationsausschuss<br />
als Diskussionsgrundlage<br />
einbringen wird,<br />
natürlich im Rahmen des Grundgesetzes<br />
und des NRW-Schulordnungsgesetzes<br />
zusammen mit den<br />
bestehenden Dachorganisationen<br />
der Muslime den flächendeckenden<br />
Religionsunterricht einzuführen<br />
und die Grundlagen dafür zu<br />
erarbeiten. Ausländische Regierungen<br />
ehemaliger Entsendestaaten<br />
sollten in dem Zusammenhang<br />
weiterhin gehört werden.<br />
Aber sie sollten nicht mehr<br />
als primäre Verhandlungspartner<br />
anzusehen sein, da unseres<br />
Erachtens gerade dieses integrationshemmend<br />
wirkt.<br />
Wir brauchen eine Bestandsaufnahme<br />
der muslimischen Gemeinden<br />
und Institutionen, ihrer Bedürfnisse<br />
und der sie bewegenden<br />
Fragen, um Pläne zu entwickeln,<br />
mit denen die muslimischen Mitbürger<br />
im Sinne der Integration für<br />
die Mitwirkung in der Kommune<br />
und in der Gesellschaft zu gewin-<br />
nen sind.<br />
Wir brauchen politische Lösungen<br />
für den Bau von Moscheen und<br />
für die Errichtung islamischer<br />
Friedhöfe.<br />
Wir sollten gemeinsam dafür<br />
Sorge tragen, dass die Ausbildungsordnung<br />
bzw. Handwerkerordnung<br />
in islamisch relevanten<br />
Wirtschaftsbereichen überprüft<br />
und angepasst werden.<br />
Wir wollen die Bildungs- und<br />
Entfaltungsmöglichkeiten für<br />
muslimische Mädchen verbessern<br />
und noch bestehende Diskriminierungen<br />
weiterhin abbauen.<br />
Wir wollen die muslimische Familienberatung<br />
und psychosoziale<br />
Dienste sowie muslimische soziale<br />
Einrichtungen ähnlich wie die der<br />
Kirchen und anderer Glaubensgemeinschaften<br />
unterstützen.<br />
Und wir wollen dazu beitragen,<br />
zukünftig alle Themen, die die in<br />
Nordrhein-Westfalen lebenden<br />
Muslime betreffen, auch mit deren<br />
Vertretern zu erörtern und sie an<br />
etwaigen Entscheidungen - möglicherweise<br />
im Wege einer Anhörung<br />
- zu beteiligen und geeignete<br />
Gremien zu schaffen.<br />
Damit wären wir wieder bei<br />
Punkt 1. Und damit das nicht zu einem<br />
ergebnislosen Im-Kreise-drehen<br />
wird, wollen wir diese Fragen<br />
mit allen Fraktionen diskutieren im<br />
Sinne einer Verständigung auf<br />
gemeinsame Entscheidungen.<br />
Meine Damen und Herren, ich<br />
danke Ihnen. Meine Redezeit ist zu<br />
Ende. Aber ich nehme mir noch<br />
eine halbe Minute, um dem Präsidenten<br />
des Landtags zu danken.<br />
Der Präsident des Landtags hat<br />
zugestimmt, dass hier im Hause am<br />
11. September in Zusammenarbeit<br />
mit den Dachverbänden der Muslime<br />
eine Ausstellung mit dem Titel<br />
"Moscheen der Welt - die Welt des<br />
Islam" eröffnet wird, bei der die<br />
Ausstellungsstücke der EXPO gezeigt<br />
werden. Die Ausstellung wird<br />
drei Wochen dauern. Ich glaube,<br />
dass kaum ein Präsident eines<br />
Landtags in der Bundesrepublik<br />
den Mut gehabt hätte, eine solche<br />
Entscheidung zu treffen. Ich danke<br />
an dieser Stelle ganz herzlich dafür.<br />
- Vielen Dank.
yilikte ve takvada yardımla ın; günah ve dü manlıkta<br />
yardımla mayın!!!. (Maide (Maide (Maide Suresi, Suresi, Suresi, Ayet: Ayet: Ayet: 2) 2) 2)<br />
Stadyum: Batavierenweg 25, Arnhem, HOLLANDA • IGMG Genel Merkezi: Boschstr. 61-65 D-50171 KERPEN • E-mail: teskilatlanma@igmg.de • Tel: 02237-656 341
Kitaplar�n�z� almay� unutmay�n!<br />
Kitap Kulübü<br />
Merheimer Str. 229 • D-50733 KÖLN<br />
Tel. &Fax: +49-221-73 90 441
YIL/JAHRGANG: 8 • SAYI/NR.: 89 • MAYIS / MAI 2002<br />
Nein zu<br />
KRIEG,<br />
RASSISMUS &<br />
GEWALT<br />
Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!