18.02.2013 Views

Millî Görüfl&PERSPEKTIVE - Igmg

Millî Görüfl&PERSPEKTIVE - Igmg

Millî Görüfl&PERSPEKTIVE - Igmg

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Millî</strong> Görüfl&<strong>PERSPEKTIVE</strong><br />

IGMG AYLIK YAYINORGANI<br />

http://www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />

MAYIS / MAI 2002<br />

Y›l/Jg.: 8, Say›/Nr.: 89<br />

Herausgeber:<br />

• Islamische Gemeinschaft Milli Görüfl - IGMG<br />

Genel Yay›n Yönetmeni (Chef Redakteur):<br />

• ‹lhan B‹LGÜ<br />

Yay›n Kurulu: (Redaktion):<br />

• O¤uz ÜÇÜNCÜ<br />

• Ali BOZKURT<br />

• Abdurrahman D‹ZMAN<br />

• Mehmet DO⁄AN<br />

D‹ZG‹-LAYOUT: M‹LL‹ GÖRÜfi BASKI (Druck): YAVUZSÖHNE-DUISBURG<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

BU SAYIDA<br />

Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />

sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />

Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />

Meinungen binden die Autoren, nicht die IGMG.<br />

Adres:<br />

Milli Görüfl Dergisi<br />

Boschstr. 61-65,<br />

D- 50171 Kerpen<br />

Tel.: 02237/ 656-0<br />

Fax: 0221/ 656 555<br />

‹lan ve Reklam Al›n›r.<br />

IGMG Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir.<br />

Y›ll›k abone ücreti: 59,-D<br />

Jahresabonnement: 59,-D<br />

SEB-Bank Köln.<br />

Kontonr.: 162 888 56 00 BLZ 370 101 11<br />

Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!<br />

Adalet, özgürlük ve direnifl hakk›m›z<br />

Mehmet DO⁄AN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .2-3<br />

Her türlü derdin devas›: Allah sevgisi<br />

Abdurrahman D‹ZMAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4-5<br />

Yahudi düflmanl›¤›: Anti-Semitizm<br />

Akif EMRE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6<br />

IGMG Kardefllik ve Dayan›flma Günü<br />

15 Haziran’da Hollanda’da yap›l›yor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7<br />

IGMG Camilerinde okul ve s›n›f sistemli<br />

Girifl Kartlar›n›z Haziran say›m›zda<br />

Din ve Kültür Dersleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8-9<br />

Belçika Genk flubesi e¤itim programlar› baflar›yla devam ediyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10<br />

Mama lernt Deutsch . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11<br />

Belçika’da dinleraras› diyalog çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12<br />

Worms Fatih Camii hizmete aç›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13<br />

Güney Bavyera Bölge Kurultay› yap›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14<br />

Kuzey Hollanda Bölge Kurultay› yap›ld› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15<br />

IGMG Çocuk Kulübü her geçen gün büyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .16-17<br />

Gençlik Teflkilat›, Türkiye gezisinden güzel intibalarla döndü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20<br />

Le Pen vak’as› veya demokrasi krizi Dr. Ahmet BAKCAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22-23<br />

“Protest” adam: Hristiyan Julius Mehmet DO⁄AN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .24-25<br />

Der stille Schrei nach Gerechtigkeit O¤uz ÜÇÜNCÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26-27<br />

Peres calls IDF operation in Jenin a “massacre” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28<br />

Unvorstellbare Verwüstungen in Dschenin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29<br />

Ein kaum beachtetes Pogrom . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30-31<br />

Unverständliche Worte vom Vorsitzenden der Bischofskonferenz Kardinal Lehmann . . . . . . . . . . . . . . . . . .32<br />

CDU Fraktionschef gegen Moschee . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33<br />

Arbeitsbedingungen in der Dritten Welt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35<br />

Die Situation der Muslime in Nordrhein-Westfalen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .36-37


• Mehmet DO⁄AN<br />

Ne yazık ki; Dört mevsim<br />

bahardır bize, diyemiyoruz..<br />

Çiçeklerden, baharın ba�langıcı<br />

nergizlerden, çi�demlerden<br />

bahsedemiyoruz... Estetikten,<br />

arıdan, ku�tan, kelebekten<br />

sözedemiyoruz. Gülün<br />

narin adını durmadan tekrarlıyamıyoruz..Ferhat’tan-�irin’den,<br />

Aslı’dan-Kerem’den<br />

anekdotlar dü�emiyoruz..<br />

Co�rafyamız yangın yeri;<br />

ate�ten, tela�tan, korkudan,<br />

ölümden ancak bahsedebiliyoruz<br />

istemeyerek.. Ölüm tatlı bir duygu<br />

oluyor, tenimize de�ende rüzgar<br />

ya da bir kur�un dalgası gibi...<br />

Gün geçmiyor ki, acı haber<br />

almayarak kahrolmayalım!<br />

Do�usuyla batısıyla, güneyiyle<br />

kuzeyiyle bizim olan co�rafyamız<br />

ate�ler altında; çı�lıklar<br />

duyuyoruz, taa uzaklardan<br />

ve hemen yanıba�ımızda i�gal<br />

edilmi� topraklardan..<br />

Cenin Mülteci kampı yanıyor,<br />

sahi, kimin umurunda?<br />

Eli kanlı kasap �aron’u tanıyor<br />

kundakdaki bebekler Sabra<br />

ve �atilla kamplarından.<br />

Hesabı sorulmadan daha<br />

dünün, bugün yine bildik, tanıdık<br />

manzaralar “ikram” diye<br />

sunuluyor “tanıdık” ve “bildik”<br />

odaklar tarafından.<br />

Birle�mi� Milletler “tap-ta-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!<br />

Adalet, özgürlük ve direnifl<br />

hakk›m›z...<br />

ze” karar çıkarmı�, Filistini ya�malayanların<br />

“aleyhine” kim<br />

takar “kasımpa�alıyı” edasıyla<br />

alay ediyor Külhanbeyleri...<br />

��galci güçlerin ellerinde buldozerler<br />

yıkıyorlar, katlediyorlar<br />

azgınla�arak ve küstahça!<br />

Co�rafyamız yangın yeri..<br />

Hangisinden bahsedelim;<br />

emperyalizimden mi, siyonist<br />

i�galden mi, Hindu fanatizimden<br />

mi, kanlı Rus postalından<br />

mı, Srebrenica’da katledilenlerden<br />

mi, yoksa Halepçedeki çocuklardan<br />

mı?! Bosna’da unutuldu,<br />

Do�u Türkistan da, Çeçenya’da;<br />

terörizim naraları atmosferinde,<br />

tanklara ba�lanan,<br />

yıkılan, yakılan evler, katliama<br />

ye�il ı�ık yakan barı� gücü askerleriyle<br />

birlikte!<br />

��te bütün bunlardan dolayı<br />

co�rafyamız ate�ler altında..<br />

“Barı� adına” diyorlar, her<br />

türlü çirkefliklerine.. Sahi, zorunuza<br />

gitmiyormu hiç kahrolmak<br />

veya kahrolmayan-<br />

2<br />

lara tükürememek; insan<br />

duyarlılı�ını sektörel de�erlere<br />

indirgeyenlere, zulmün bo-<br />

�ucu ate�ine müdahele edememek!<br />

Karar alsın diye tekrarlıyor<br />

halklar, senfoni olu�turuluyor;<br />

illaki, Birle�mi� Milletler,<br />

senatolar, beyaz saraylar,<br />

meclisler, parlamentolar bilmem<br />

ne birlikler sorunlara çözüm<br />

bulsun diye, diye...<br />

Kör vicdanlar, vicdansızlar,<br />

bakan körler! Heyhat,<br />

kurtlara teslim kuzular!<br />

Fa�izim, neo-ırkçılık, küreselle�erek<br />

her türlü otariteryenizm,<br />

sırtına yeni postlar, önüne<br />

yeni yardakçılar katarak kar-<br />

�ımıza çıkıyor, yeni vizyonu ile<br />

insanlı�ı yeni bir aldanı� çukurunun<br />

derin anaforuna sürükleyerek!..<br />

��te, kurtulu� oluveriyor Avrupa’da<br />

ırkçı partiler, e�itsizli-<br />

�in, güvenliksizli�in, gelecek<br />

garantisizli�in, i�sizli�in suçunu<br />

bize, yabancılara, müslümanlara<br />

yıkarak, fi�lenip “dü�man”<br />

diye araçsalla�tırılıyoruz..<br />

“�ç tehdit, güvenlik yetersizli�inden<br />

dolayı dü�manlar içimize<br />

sızmı�...” diyorlar Fransa’da,<br />

Belçika’da, Hollanda’da,<br />

Almanya’da hep beraber koro<br />

halinde.


�nsanlı�ın temel<br />

haklarına, evrensel de-<br />

�erlere kar�ı apaçık bir<br />

duyarsızlık, kayıtsızlık<br />

ve ilgisizlik ile yankı buluyor<br />

mazlumların çı�lıkları<br />

doguda batıda ne<br />

farkeder..<br />

��te onun için dört<br />

mevsim bahardır diyemiyoruz..<br />

Baharın adı<br />

olan nergizleri, çi�demleri,<br />

güzelli�in adı; çiçekleri<br />

sevdirmiyorlar bize, bizim çiçeklerimizi;<br />

bizlerin parçaları,<br />

çocukları, anaları, öldürerek...<br />

Karanlı�a kar�ı aydınlı�ı,<br />

zorbalı�a kar�ı adaleti, sava�a<br />

kar�ı adil bir barı�ı, ölüme kar-<br />

�ı hayatı savunuyoruz aslında..<br />

Onun için Kafkas da�larında<br />

esir dü�en biziz, Cenin’de evleri<br />

yıkılan, Ramallahta kolları kırılan<br />

da biziz!.. Halepçede kimyasal<br />

gazlarla katledilen oluyoruz<br />

bazen, Srebrenica’da diri diri<br />

topluca mezarları dolduran<br />

da!<br />

Evet... Üzerimize tanklarla,<br />

panzerlerle, köpeklerle yürüyorlar..<br />

Okullarımızı kapatıp,<br />

e�itim hakkımızı gasp ediyorlar,<br />

“ayrıntı” diyorlar, a�ızlarından<br />

köpükler akıtarak “bez<br />

parçası” diyorlar iffetin sembolü<br />

kimli�imiz olan ba�örtülerimize...<br />

Hakkımızda sinsi sinsi<br />

tuzaklar, karanlık kararlar alıyorlar.<br />

Sehpalar kuruyorlar asmak<br />

için, ayaklarımıza zincirler<br />

vurup tek tip elbise giydirerek<br />

gözlerimizi ba�lıyorlar rencide<br />

ederek “geyik muhabbeti” yapıyorlar..<br />

��te bunlar biziz.. Basındayayında,<br />

TV’de medya’da konu-<br />

�ulan, alay edilen, nesnelle�tirilen<br />

biziz i�te.. Hindistanda yakılan<br />

diri diri bedenler de bizim<br />

bedenimiz... Filistinde bomba<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

ya�dırılan evler de bizim.. Gö�e<br />

yükselen bizim çı�lı�ımız, yankılanan<br />

bu seda, bu acı bizim!<br />

“Susun” emrinin muhatabı<br />

da biziz!.<br />

Bakı�larını üzerimize çeviren,<br />

parmaklarını sallayanlar<br />

da bizi i�aret ediyor.. Karanlı-<br />

�ın, zulmün dayatılan adresi de<br />

biziz.. Sürekli hayatımızı zindele�tiren,<br />

kamçılayan, katık olan<br />

acı da bizim, sevinç de bizim,<br />

keder de bizim, tasa da bizim,<br />

kıvanç da bizim öz malımız!<br />

“Yabancılar dı�arı” diye<br />

horlanan da biziz.. Irkçılı�ın varolu�<br />

sebebi de aslında biziz..<br />

Türkiye’de Kürt ve �rticacı bir<br />

di�er adımız, Avrupa’da yabancı,<br />

Türkistan’da çekik gözlü<br />

Türkmen, Meksika’da Zabatista,<br />

�rlanda’da Katolik... New<br />

York da Harlem, Fransa’da Paris<br />

banliyöleri ve Türkiye’de varo�lardır<br />

mekanımız.. Varo�<br />

“edebiyatı” yapmakla suçlanmak<br />

bir di�er suçumuz.<br />

Evet... Varo� Edebiyatı! Varmı<br />

bir diyece�iniz!<br />

Her suçlanmada, her katliamda,<br />

her a�a�ılanmada göle�imize<br />

dönüyoruz, yeniden ve yeniden<br />

varoluyoruz kadim bir haykırı�la,<br />

co�kun-deli dolu ırmaklar<br />

a�ırlayan gizemli vadilerin<br />

gönül ferahlı�ı sunan derinliklerinde...<br />

3<br />

Afrika’dan Avrupa’ya,<br />

Asya’dan<br />

Amerika’ya ve oradan<br />

taa Okyanus’a<br />

kadar horlanan,<br />

dı�lanan ve ezilen<br />

hep biziz i�te..<br />

N’palım?!<br />

Biz; uluslararası<br />

ölüm düzenlerine,<br />

sava�ın ve silahlanmanınküreselle�mesine<br />

kar�ıyız.<br />

Diktatörlü�e, otariterli�e,<br />

baskıya kar�ıyız... Açlı�a, yoksullu�a,<br />

sefilli�e, hırsızlı�a, yozla�maya<br />

kar�ıyız... Ayrımcılı�a,<br />

ırkçılı�a; siyonizme ve anti-semitizme<br />

kar�ıyız!<br />

Biz onun için “Biziz” i�te!<br />

Yalanlara, inkara kar�ıyız..<br />

Köleli�e, adaletsizli�e kar�ıyız.<br />

Unutkanlı�a, kırılganlı�a ve<br />

umutsuzlu�a kar�ıyız!<br />

Biz; bütün bunlar için,<br />

umuttan ve adil bir barı�tan yanayız.<br />

�nsanlı�ın hayrı için ve gelecek<br />

nesillerin mutlulu�u için,<br />

dı�layacaklarını, hor göreceklerini,<br />

ciddiyetsiz bulacaklarını<br />

bile bile yine “biziz” diye haykırıyoruz...<br />

Hayallerimize, ütopyamıza, kızıl<br />

elmalarımıza her gün yeni ayrıntılar<br />

katarak ula�ılmaz masallara<br />

imza atıyoruz ne yapalım!<br />

Bunun için ölümle oynuyoruz<br />

her gün, ölümle kelebekler<br />

gibi dans ediyoruz her saat..<br />

Adaletten ve ya�amdan yana<br />

oldu�umuz için her �eyi bayrakla�tırıyoruz<br />

i�te..<br />

Vahyi, aklı, kültürü, e�itimi,<br />

do�ruyu, özgürlü�ü, hak ve hakikatı,<br />

insanlı�ı bayrakla�tırarak,<br />

kar topu misali yuvarlanarak<br />

ço�alıyoruz bilesiniz!<br />

Akıp giden zamana kayıt<br />

dü�üyoruz bilesiniz!


Allah Teala<br />

insanı ruh ve beden<br />

kabiliyetleri<br />

bakımından<br />

canlıların en<br />

mükemmeli olarak<br />

yaratmı�tır.<br />

�nsan, serbest<br />

iradesi ile ya bu<br />

kabiliyetlerini<br />

güzel kullanarak<br />

“kamil” bir insan<br />

olacak, yahut<br />

da aksi yöne<br />

giderek canlı-cansız varlıkların<br />

en a�a�ılı�ı olacaktır.<br />

Yüce Rabbimiz, yarattı�ı<br />

tüm varlıkların en güzelinin<br />

insan oldu�unu Kur’an-ı Kerim’in<br />

bir çok ayetinde belirtmi�tir.<br />

Mesela; Tin suresinin 4-5.<br />

ayetlerinde: “Biz insanı en<br />

güzel bir biçimde yarattık.<br />

Sonra onu a�a�ıların<br />

a�a�ısına indirdik. Fakat<br />

iman edip iyi i�ler yapanlar<br />

için eksilmiyen devamlı<br />

bir mükafat vardır,”<br />

buyuruyor.<br />

�nsan, yaratılı� hikmetine<br />

uygun bir hal üzre hayatını tanzim<br />

ederse meleklerden de üstün<br />

bir varlık haline gelebilir.<br />

Yaratılı� gayesinden uzakla�tı�ı<br />

takdirde ise, yırtıcı bir hayvandan<br />

daha a�a�ı mertebelere<br />

dü�mesi de mümkündür.<br />

�nsanların bir kısmının,<br />

yaratılı� hikmetine aykırı bir<br />

hayat sürmek isteyeceklerini<br />

ve nefislerini ilâh edineceklerini<br />

Furkan suresinin 43 ve<br />

44. ayetlerinde Yüce Rabbimiz<br />

�öyle açıklıyor:<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Her türlü<br />

derdin devas›:<br />

Allah sevgisi<br />

• Abdurrahman D‹ZMAN<br />

“Kötü duygularını kendisine<br />

tanrı edinen kimseyi<br />

gördün mü? Sen (Resulüm)<br />

ona koruyucu olabilir<br />

misin ?<br />

Yoksa sen onların ço-<br />

�unun gerçekten söz dinleyece�ini<br />

yahut dü�ünece�ini<br />

mi sanıyorsun?<br />

Hayır, onlar hayvanlar<br />

gibidir, yolca daha sapıktırlar<br />

(hayvanlardan daha<br />

a�a�ıdırlar.)”<br />

Kur’an, neden bu gibi kimseleri,<br />

kendilerine ula�an ilâhî<br />

tebli�e uymayıp sırf hislerine<br />

göre hareket etmeleri bakımından<br />

hayvanlara benzetmi�tir?<br />

Çünkü hayvanlar,<br />

kendilerine verilen güç ve kabiliyetlere<br />

göre yaratılı�larının<br />

gereklerini yerine getirirler;<br />

sütlerinden, etlerinden ve<br />

güçlerinden insanları istifade<br />

ettirirler. Ancak yaratılmı�ların<br />

faziletlileri sıralandırılırken,<br />

hayvanlar insandan sonra<br />

derecelendirilmi�ler ve insanların<br />

emrine verilmi�lerdir.<br />

��te bu cihetten dolayı insano�lu<br />

hayvanlara göre üs-<br />

4<br />

tünyaratılmasına ra�men,<br />

iman etmeyip<br />

çevresine zarar<br />

veriyorsa kendisini‘hayvandan<br />

daha a�a�ı’<br />

bir duruma dü-<br />

�ürebiliyor.<br />

Biraz evvel<br />

aktardı�ımız<br />

ayetlerde, insanın<br />

a�a�ılık bir<br />

varlık olmaması<br />

için iman ve salih ameller i�lemesi,<br />

yani tüm canlılara �efkat<br />

etmesi, insanların mallarına,<br />

canlarına, ırz ve namuslarına,<br />

din ve vicdan özgürlüklerine<br />

saygı göstermesi gerekti�ine<br />

dikkat çekilmi�tir.<br />

Aksi halde iman etmeyen bir<br />

insan sevgi ve merhametten<br />

mahrum kalır; her türlü çılgınlı�ı<br />

yapabilir; adeta canavarla�ır.<br />

Onun için hak, hukuk<br />

mefhumu yok olur. Kendi<br />

egosunu tatmin için her �eyi<br />

mübah görür. Maneviyatı olmayan<br />

bu insanlar, her �eyi<br />

madde ile ölçmeye ba�larlar;<br />

elde etmek istedikleri �eyleri<br />

almak için her türlü yola ba�vurabilirler.<br />

�mansızlı�ın ve<br />

maneviyatsızlı�ın söz konusu<br />

oldu�u bir ortamda, sadece<br />

ilim/irfan tahsil edilmesi ve<br />

vicdanlı olunması mükemmel<br />

bir insanların yeti�mesine yeterli<br />

de�ildir. �airimiz, bu durumu<br />

bakınız ne de güzel anlatmı�tır.<br />

“Ne irfandır veren ahlaka<br />

yükseklik ne vicdandır;<br />

Fazilet hissi insanlarda


Allah korkusundandır.”<br />

“Yaratılanı severiz yaratandan<br />

ötürü” özdeyi�i<br />

ile, Allah sevgisi olmadan di-<br />

�er varlıklara gere�i gibi merhamet<br />

beslenemeyece�i gerçe�i<br />

anlatılmak istenmi�tir.<br />

Bundan dolayı, mahlukata<br />

merhamet besleyebilmenin<br />

ilk mühim �artı güçlü bir imana<br />

sahip olmaktır; Allah’ın rızasını<br />

ve ahiret saadetini dileyerek<br />

ilâhî emirler ve yasaklar<br />

gözetilerek güzel bir �ekilde<br />

ya�amaktır.<br />

Öncelikle kendimizi ve ailemizi,<br />

çoluk çocu�umuzu samimi<br />

bir iman ve ihlaslı amellerle<br />

koruma altına almalıyız.<br />

Mükemmel bir �ekilde bizi<br />

yaratan Allah Teala nasıl ki,<br />

vucudumuzun en hassas organlarından<br />

biri olan gözümüzü<br />

ka�, kirpik ve göz kapa-<br />

�ı ile her türlü dı� etkenlere<br />

kar�ı koruma altına almı�sa,<br />

bizler de kendimizin ve aile<br />

efradımızın imanını ve aklını<br />

Allah’a samimi bir kul olmak<br />

ve tüm yaratılanlara kar�ı iyilikler<br />

yapmak suretiyle korumalıyız.<br />

Buna mecburuz. Aksi<br />

halde neticesi cinnete varan<br />

bir çok sorunla kar�ıla�mak<br />

kaçınılmazdır. Olaylar fertler<br />

planında kalmaktan çıkar,<br />

toplumsalla�ır.<br />

Son olmasını temenni etti-<br />

�imiz bir cinnet örne�i 26 Nisan<br />

2002 tarihinde bir Cuma<br />

günü Almanya’nın Erfurt �ehrinde<br />

meydana geldi. Bu olayda<br />

14’ü ö�retmen, ikisi ö�renci<br />

ve biri de Polis olmak üzere<br />

toplam 17 masum insan haya-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

tını kaybetti. Bu elim hadiseden<br />

dolayı üzüntülerimizi belirtiyor,<br />

ölenlerin yakınlarının<br />

acılarını payla�ıyoruz. Bu<br />

olaydan mutlaka önemli dersler<br />

çıkarılmalıdır ve çok yönlü<br />

tahliller yapılmalıdır. Pek tabiîdir<br />

ki, bilim adamları ve siyasetçiler<br />

böyle durumların<br />

bir daha olmaması için çözümler<br />

arayacakladır. �nsanın,<br />

dolayısıyla toplumun fesada<br />

u�ramasının ve hayatın<br />

her alanındada yozla�manın<br />

nedenleri ve çözümleri üzerinde<br />

mutlaka kafalar yorulmalıdır.<br />

Kaldı ki, bu vah�ete<br />

sebeb olan ki�inin ruh hali<br />

üzerinde duran psikologlar,<br />

caninin, sevgiden mahrum<br />

kaldı�ına, bunun da ciddî bir<br />

manevî bo�luk do�urdu�una<br />

dikkat çekmi�lerdir.<br />

Rabbimiz Tahrim suresinin<br />

6. ayetinde buyuruyor:<br />

“Ey iman edenler, gerek<br />

kendinizi, gerek ailenizi<br />

öyle bir ate�ten koruyunuz<br />

ki; onun yakıtı insanlar<br />

ve ta�lardır.” Bu ayet ile<br />

Yüce Rabbimiz her �eyden<br />

önce bizi kendimizden ve ailemizden<br />

sorumlu tutuyor.<br />

Bundan dolayı kendimizin ve<br />

çocuklarımızın maneviyatını<br />

kuvvetlendirmeli, kendimizi<br />

ve onları Allah sevgisi ile mutlaka<br />

beslemeliyiz. Gerçek sevginin<br />

Allah’a kâmil bir iman<br />

ve güzel i�ler yapmak suretiyle<br />

kalplerde olu�aca�ı, Meryem<br />

Suresinin 96. ayetinde<br />

beyan edilmektedir. Rabbimiz<br />

�öyle buyuruyor:<br />

“Rahmeti bütün can-<br />

5<br />

lıları ku�atan Allah, ancak<br />

iman eden ve salih<br />

ameller yapanlar için<br />

kalplerde sevgi<br />

yaratacaktır.”<br />

Sevgili Peygamberimiz de<br />

�öyle buyuruyor:<br />

“Allah’a imandan sonra<br />

amellerin en faziletlisi<br />

ve sevaplısı insanları (bilhassa<br />

mü’minleri) sevmektir”<br />

O halde ey anne ve babalar<br />

olarak kötü bir akibete maruz<br />

kalmamaları için çocuklarımızı<br />

�efkat ve merhametle<br />

sımsıcak sevgi ile ba�rımıza<br />

basalım. Çocuklarımızı öyle<br />

sevelim ki, bu sevgimiz<br />

gıdasını, bizi en mükemmel<br />

bir �ekilde, insan olarak<br />

yaratan Allah’a olan sevgimizden<br />

almalıdır. Çünkü en<br />

fazla sevgi beslenecek yegane<br />

varlık Allah’tır.<br />

Sözümüzü Hz. Ali (R.A)’nin<br />

�u sözleri ile bitirelim:<br />

“Kendinizi ve aile fertlerinizi<br />

iyili�e alı�tırınız<br />

ve böylece onları e�itiniz.<br />

Çocu�unu küçük ya�ta iyi<br />

terbiye eden ve yeti�tiren<br />

büyüdü�ü zaman<br />

onunla sevinç duyar. ��lerin<br />

sonuçlarını iyi dü-<br />

�ünmeyen kimseler, neticede<br />

pi�manlık duyar.<br />

Anne- Babaların evlatlarına<br />

bırakaca�ı mirasın<br />

en de�erlisi, güzel bir<br />

isimle anılmasını sa�lamak,<br />

iyi bir terbiyeye sahip<br />

kılmak, bir de iyi,<br />

dürüst arkada�lar kazandırmaktır.”


Yahudi sorununun Ortado�uya<br />

ihraç edilmesiyle<br />

beraber antisemitizm suçlaması,<br />

do�rudan Müslüman<br />

toplumlara yönelik bir<br />

ithama, a�a�ılayıcı bir önyargıya<br />

dönü�tü. Hıristiyan<br />

Avrupa tarihinin karanlık<br />

sayfalarından biri olan antisemitik<br />

dü�ünce ve uygulamaların<br />

adresi artık Müslüman<br />

toplumlar ve özellikle<br />

Ortado�ulu Müslüman Araplara yönlendirildi.<br />

Batı dünyası nasıl �srail'i<br />

sonuna kadar destekleyerek Yahudilere<br />

kar�ı i�ledikleri günahın kefaretini,<br />

sorunu Ortado�uya ta�ıyarak bir tür<br />

Müslümanlara ödettirmi�se; �slam<br />

dünyası tarihsel olarak da kültürel<br />

olarak da yabancısı oldu�u tümüyle<br />

Batı kaynaklı bir suçla özde�le�tirildi.<br />

Bernard Lewis'in dedi�i gibi, "tarihsel<br />

olarak Müslüman toplumlarda<br />

antisemitizm yoktur, Yahudi dü�manlı�ı<br />

özellikle Araplarda modern batı<br />

dü�üncesi ve ideolojilerinin tesiri altında<br />

geli�mi�tir." Lewis'e göre, Batıda<br />

geli�en milliyetçilik dü�üncesinin<br />

Arap dünyasını etki altına alması sonucunda<br />

Arap milliyetçili�i ile birlikte<br />

Yahudi dü�manlı�ı da geli�mi�tir.<br />

Hemen belirtmek gerekir ki, Müslümanlarda<br />

tarihsel olarak Batıdaki tecrübeden<br />

farklı olarak antisemitik bir kültürün<br />

olmadı�ını belirten Lewis'in var oldu�unu<br />

söyledi�i nev zuhur Yahudi dü�manlı�ını<br />

Batı kökenli milliyetçili�e ba�laması,<br />

bölgede ya�anan ve ya�anmakta<br />

olan deneyime de�inmemesi açıklayıcı<br />

olmaktan çok uzak.<br />

Her �eyden önce Batıda geli�en ve<br />

Hıristiyan inancından beslenen antisemitizmin<br />

teolojik kökenleri olmadan<br />

Müslüman toplumlarda muhteva itibariyle<br />

aynı türden bir Yahudi kar�ıtlı�ının<br />

varlı�ını iddia etmek bizzat iddianın temel<br />

çeli�kisidir. Antisemitizmin Batıda<br />

geli�im seyrine, teolojik ve sosyolojik kökenleriyle<br />

�slam medeniyetinin tarihi deneyimi,<br />

teorik temelleri ve Yahudilikle<br />

kurdu�u ili�ki biçimi kar�ıla�tırıldı�ında<br />

aynı türden bir olgudan söz etmemizi<br />

imkansız kılıyor. Özellikle kısa süreli tarihi<br />

geçmi�i olan milliyetçilik gibi Müslüman<br />

kitlelerin hala yabancısı oldu�u modern<br />

ideolojilerin kitlesel etki do�urması<br />

hiçbir sosyal disiplin açısından mümkün<br />

de�ildir.<br />

Bu anlamda "analarından Yahudi<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Yahudi düflmanl›¤›:<br />

Anti-semitizm!<br />

dü�manı do�anlar" gibi bir polemi�in<br />

muhatabı gösterilecek hiçbir Müslüman<br />

toplumu yoktur. Antisemitizmin en acımasız<br />

uygulamalarının sürdü�ü dönemlerde<br />

Yahudilere ehl-i kitab gibi hukuki<br />

bir statü tanıyan ba�ka bir medeniyet<br />

havzası gösterilemez. Böylesi bir dini<br />

kültürle büyüyen, hala "Yaradılan'ı ho�<br />

gör Yaradan'dan ötürü" gibi �iirsel ifadeyle<br />

kulakları ça�ıldayan bir Müslümanın<br />

do�u�tan herhangi bir etnik veya kültürel<br />

bir kesimin dü�manı oldu�unu iddia<br />

etmek bu ülkenin gerçekleriyle örtü�mez.<br />

Modern dönemlere kadar farklı<br />

kültürlerin tüm farklılıklarını ya�ayarak,<br />

tek bir kimli�e sıkı�tırmadan kendilerine<br />

hayat alanı buldukları tek medeniyet<br />

havzası �slam toplumlarının egemen oldu�u<br />

co�rafyalardı. Osmanlı deneyimi<br />

bunun e�siz örne�idir. Tek kültürlü, tek<br />

boyutlu insan tipini öneren modernist<br />

projeler �slam toplumlarının bu ço�ulcu<br />

yapısını tahrip etmekten ba�ka bir sonuç<br />

do�urmadı. Kendilerini bu gelene�in mirasçısı<br />

sayan toplum kesimleri, hala beslendikleri<br />

bu geni� birikimin do�al sonucu<br />

olarak kendilerine giydirilen kimli�i<br />

a�makta; devraldı�ı mirası koruma ve<br />

ya�atma bilincini canlı tutabilmektedir.<br />

Özünde parçalayıcı ve reaksiyoner bir yapıya<br />

sahip modernli�e kar�ı direni�i bu<br />

zenginli�in korunması anlamında okunmalıdır.<br />

Bu kültürel direni� �iddeti de�il insanlık<br />

mirasının zenginli�ini besleyen birikimin<br />

canlılı�ını sürdürme mücadelesi<br />

olarak okunabilir. �slam dünyasında seküler<br />

ve modernist elitin dar ve tekçi toplum<br />

modellerine kar�ı bunu benimsemeyen<br />

ço�unluk özünde bu ço�ulculuk ya-<br />

�atılmaktadır. Bugün �iddetin kayna�ı<br />

gösterilen �slam kültürü geleneksel olarak<br />

bu renklili�in otantik kayna�ıdır.<br />

�srail'e kar�ı olma hakkı<br />

Ortado�uda elli yıldır ya�anmakta<br />

6<br />

olan �srail-<br />

Arap çatı�masının<br />

�slam<br />

kültürünün bir<br />

sonucu olmadı�ını<br />

anlamak<br />

için tarihin tozlu<br />

ar�ivlerine<br />

dalmaya gerek<br />

yok. Ama bir<br />

gerilim ve çatı�manın<br />

oldu-<br />

�unu da kimse inkar edemez. Bu gerilimin<br />

temeli de teolojik temelli bir ideolojinin,<br />

siyonizmin bu topraklara dayattı�ı<br />

i�gal sonucu insanların ya�ama haklarını,<br />

topraklarını savunmaları ve özgürlük<br />

tutkusudur.<br />

Binlerce yıldır do�up büyüdükleri<br />

toprakları ellerinden alınan insanların<br />

en temel insani de�erlerini savunmak<br />

zorunda bırakan hegomonik sistemin<br />

�iddeti kalktı�ı an dü�manlıklar da<br />

kalkacak demektir. Bu gerçe�i yok sayarak,<br />

bu insanların kendilerin savunmalarını,<br />

tarihin en ilkel ve yüz kızartıcı<br />

suçuyla itham edilmesi modern<br />

propaganda mekanizmasının zihinleri<br />

terörize etmesinin sonucudur.<br />

E�er birilerinin �srail'in cinayetlerine<br />

kar�ı çıkma hakkından bahsedilecekse<br />

bu Müslümanlara aittir. Her �eyden önce<br />

Müslümanların �srail politikalarına<br />

kar�ı çıkma hakları vardır. Ne tarihlerinde<br />

ve ne de�er yargılarında antisemitizm<br />

gibi bir ayıbı bulunmayan Müslümanlar<br />

ancak �srail'e kar�ı çıkabilir, üstüne hiçbir<br />

ayıp bula�madan kar�ı çıkma cüretini<br />

gösterebilir. Dünyada hiçbir toplumun<br />

etik olarak bu imkanı yoktur.<br />

Tekrar Bernard Lewis'in iddialarına<br />

dönersek; �slam dünyasında<br />

var oldu�unu iddia etti�i antisemitizmin<br />

ne teolojik ne de tarihi ve sosyolojik<br />

anlamda kar�ılı�ı yoktur.<br />

Yahudi sorununun Ortado�uya ihracıyla<br />

ba�layan konjönktürel bir<br />

çatı�ma vardır ve bölge halkı, bunun<br />

sorumlusu de�il ma�durudur.<br />

Küresel ölçekte �iddetin kayna�ı<br />

gösterilmek istenen �slam dünyasında<br />

ya�anan �iddet, tıpkı antisemitizm<br />

gibi otantik bir sorun olmaktan çok<br />

bir ma�duriyet sorunudur. Sorumluları,<br />

Cenin kampında can verenlerden<br />

çok gözlemci heyetini bile gönderemeyenlerdir.<br />

Akif Emre, Yeni �afak,<br />

30.04.200


Geçti�imiz yıllarda Genel Kurul<br />

olarak nitelenen büyük toplantılarda<br />

bir araya gelen IGMG<br />

gönülda�ları, bu yıl Karde�lik<br />

ve Dayanı�ma Günü ile biraraya<br />

gelecekler.<br />

Hazırlıklar, Te�kilatlanma<br />

Ba�kanı Yavuz Çelik Karahan’ın<br />

ba�kanlı�ında bir komisyon ta-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

IGMG Kardefllik ve Dayan›flma<br />

Günü 15 Haziran’da, Hollanda’da<br />

15 Haziran 2002 Cumartesi günü, Hollanda’n›n Arnhem kentindeki Gelredome stadyumunda buluflal›m<br />

rafından yürütülüyor.<br />

Konu ile ilgili bilgi veren IGMG<br />

Te�kilatlanma Ba�kanı Yavuz Çelik<br />

Karahan �unları söyledi:<br />

‘Yıllardan beri yaptı�ımız bu tür<br />

etkinlikler mensuplarımız tarafından<br />

fevkalade ilgi görüyor. Bu etkinli�imizi<br />

bu yıl 15 Haziran’da<br />

Hollanda’nın Arnem �ehrindeki<br />

stadyumda gerçekle�tirece�iz. Hazırlıklara<br />

ba�ladı. Organizasyon<br />

komitemiz her �eyin en güzelini<br />

yapmak için gerekli her türlü imkanı<br />

seferber etmi� bir durumdadır.<br />

Mensuplarımızın özlemlerini giderecekleri,<br />

kayna�acakları ve unutamayacakları<br />

bir bulu�ma olaca�ını<br />

umuyorum.’<br />

“Kardefllik ve Dayan›flma Günü” haz›rl›k komisyonu, çal›flmalar›n› h›zla sürdürüyor...<br />

7


�slam Toplumu Milli Görü� E�itim<br />

Ba�kanlı�ı, e�itim hizmetelerinin verildi-<br />

�i her cami, lokal ve e�itim merkezinde<br />

standart müfredat programlarının uygulanaca�ını<br />

ve sınıf sistemine geçilece�ini<br />

bildirdi.<br />

Bu sistem dahilinde e�itim programlarına<br />

i�tirak eden her katılımcıya yılda<br />

250 saat e�itim verilmesi hedefleniyor.<br />

Avrupa’da ya�ayan göçmen müslümanların<br />

en büyük meselelerinden birisi,<br />

çocuklarının öz kimliklerini olu�turan<br />

din-kültür gibi öz de�erlerini ö�renebilme<br />

ve belleyebilme problemidir. Pek çok<br />

Batı Avrupa ülkesinde, anayasaların do-<br />

�al olarak müslümanlara tanıdı�ı �slam<br />

Din Dersleri hakkı, istenildi�i manada<br />

kullandırılmamı� ve bu haklar, zaman zaman<br />

hukukî süreç dahilinde elde edilmeye<br />

ba�lanmı�tır. E�itimden sorumlu<br />

devlet daireleri, bu anayasal hakların kullanıldırılmaması<br />

için, oyalama ve yıldırma<br />

taktikleri uyguluyor. Genel okul sistemi<br />

içinde dinî ve kültürel kimliklerinî ö�renme<br />

imkanı bulunmayan müslüman<br />

çocukların bu ihtiyaçlarını en ba�ta<br />

IGMG olmak üzere �slamî kurulu�lar gidermeye<br />

çalı�ıyor.<br />

IGMG, dinî e�itim ve ö�retimin uygulandı�ı<br />

tüm hizmet merkezlerinde okul<br />

sistemine benzeyen “Din ve Kültür Dersleri”<br />

programını yürürlü�e koyacak. Bu<br />

programda, ders kitapları olarak E�itim<br />

Ba�kanlı�ı tarafından hazırlanan Temel<br />

Bilgiler 1,2 ve 3 kitapları okutulacak. Temel<br />

Bilgiler 3 kitabı baskı a�amasında bulunuyor.<br />

Uzman e�itimciler tarafından<br />

uygulanacak olan bu program sayesinde,<br />

IGMG dinî e�itim hizmetlerinde bir standartla�ma<br />

meydana gelecek. Avrupa genelinde<br />

faaliyet göstermekte olan<br />

IGMG’nin e�itim çalı�ma ve hizmetleri,<br />

bugüne kadar yerel ihtiyaçlara göre yapılmakta<br />

ve yörelere göre farklılıklar göstermekteydi.<br />

IGMG E�itim Ba�kanlı�ı, cemiyetlerde<br />

yapılmakta olan yaygın e�itim çalı�malarını<br />

daha düzenli hale getirmek<br />

amacı ile önemli bir geli�meye daha imza<br />

attı. Sürekli e�itim programları ve kursla-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

IGMG Camilerinde okul ve s›n›f sistemli<br />

Din ve Kültür Dersleri<br />

IGMG E¤itim Baflkan› Mehmet Gedik<br />

rı için, Avrupa 2. E�itim �urası’nda olu�turulan<br />

ve alanlarında uzman bir komisyon<br />

tarafından “Temel E�itim Müfredat<br />

Programı” hazırlandı. Bu komisyon tarafından<br />

Temel E�itim Müfredatına ba�lı<br />

olarak tesbit edilen program takip çizelgeleri,<br />

bir kaç bölgemizin sınıflarında uygulanarak<br />

denendi. Uygulanması hedeflenen<br />

Okul sistemli e�itim programlarının<br />

sa�lıklı yürütülmesi için, cemiyetlerimizde<br />

uygulanmak üzere komisyon tarafından<br />

hazırlanan ba�lıca yardımcı çizelgeleri<br />

�unlardır:<br />

“Yoklama ve Sınıf Defteri”,<br />

“Ö�retmen Not Defteri”, “Ö�renci<br />

Ödev Defteri”, “Karne”, ”Te�ekkür<br />

Belgesi”, “Takdir Belgesi” ve<br />

“Onur Belgesi”<br />

IGMG E�itim Ba�kanı Mehmet Gedik<br />

konu ile ilgili �u açıklamaları yaptı:<br />

“�slam Toplumu Milli Görü� olarak,<br />

uzun yıllardan beri Avrupa’da ya�amakta<br />

olan insanlarımıza her türlü konuda hizmet<br />

vermeye ve yardımcı olmaya çalı�maktayız.<br />

Yapılan hizmetlerden birisi de<br />

e�itim çalı�malarımızdır. Te�kilatımız<br />

e�itim hususunda büyük bir özveri ile çalı�makta<br />

ve bir çok e�itim hizmetine öncülük<br />

yaparak müslüman çocukların<br />

8<br />

kimliklerinin olu�masına yardımcı olmaktadır.<br />

Müslümanlar, çok do�al olarak burada,<br />

gelecek nesillerinin tamamen kendi<br />

inanç ve kültüründen kopuk, öz kimli�ine<br />

yabancı bir nesil olmasından kaçınmaktadırlar.<br />

Çocuklarımız, kendi inanç ve<br />

kültürlerini muhafaza etmekle birlikte ya-<br />

�adı�ı toplumun di�er tüm insanları ile<br />

kar�ılıklı ho�görü ve anlayı� çerçevesinde<br />

yeti�mek zorundadır. Bunun tek yolu da<br />

toplumumuzun gerçek manada e�itilmesinden<br />

geçecektir.<br />

��te bu gerçek gözönünde bulunduruldu�unda,<br />

IGMG’nin yıllardan beri<br />

yapmakta oldu�u kursların önemi, bir<br />

kez daha ortaya çıkmaktadır. Te�kilatımız,<br />

bugüne kadar , hafta içi, hafta sonu<br />

ve sürekli tatil kursları düzenleyerek çocuklarımızın<br />

ve gençlerimizin çok kültürlü<br />

Avrupa toplumunda, kendi öz kimliklerini<br />

kazanmalarını hedeflemi�tir.<br />

Avrupa’da ya�ayan çocuklarımızın<br />

kimlik bunalımları her geçen gün daha da<br />

derin tartı�malara sebebiyet verirken, gerek<br />

federal hükümetlerin ve gerekse yerel<br />

hükümetlerinin ortaya koydukları çözüm<br />

önerileri, müslümanlar açısından hiç de<br />

iç açıcı de�ildir.<br />

Avrupa’da çok kültürlü toplumlarda<br />

ya�ayan çocuklarımızın kimlik sorunlarının<br />

olması yapısal olarak çok do�aldır.<br />

Önemli olan, bu toplumsal yapı içerisinde<br />

müslümanların nasıl yer alması gerekti�i<br />

hususudur. Çocuklarımıza bu e�itimler<br />

verilirken, pedagojik ve didaktik metodlar<br />

dahilinde bilgi ufkunun �effaf ı�ıkları,<br />

inançlarının ilahî kaynaklar ile donatılmalıdır.<br />

Bunun içindir ki, yapılan e�itim<br />

çalı�malarımızda oldu�u gibi, bundan<br />

sonra da yapaca�ımız e�itim çalı�malarında<br />

en güzel hizmeti vermek ilk gayemizdir.<br />

Bu gaye do�rultusunda yaptı�ımız<br />

çalı�malar bizi bugün bir “Temel E�itim<br />

Müfredat Programı” ve bununla birlikte<br />

ihtiyaç olan di�er dökümanların hazırlanması<br />

noktasına getirmi�tir. Aslında<br />

Avrupa genelinde bütün cemiyetlerimizde,<br />

de�erli e�itimcilerimizin de katkılarıyla<br />

birbirine yakın e�itim müfredat prog-


Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aflılanmıfl yumurtadan yarattı.<br />

Oku! ‹nsana bilmediklerini belleten, kalkemle yazmayı ö¤reten Rabbin, en<br />

büyük kerem sahibidir. (El-Alak, 1-5)<br />

‹SLAM TOPLUMU M‹LL‹ GÖRÜfi<br />

Ö⁄RENC‹ KARNES‹<br />

BÖLGES‹:...................................................<br />

fiUBES‹: .....................................................<br />

E⁄‹T‹M Ö⁄RET‹M YILI: ......... / .........<br />

Adı ve Soyadı:.........................................<br />

Sınıf:.........................................................<br />

ramları uygulanmı�tır. Ancak bugün, bu<br />

progamlar arasında birliktelik ve e�itimde<br />

e�itli�i yakalama fırsatı do�mu�tur.<br />

Temel E�itim Müfredatımız, 6 ya�ından<br />

18 ya�ına kadar çocuklarımızın e�itimi<br />

için hazırlanmı�tır. Ya� gruplarına göre<br />

yapılan müfredatın her sınıfında verilmesi<br />

gereken dersler ve konular tesbit<br />

edilmi�tir. Bu tesbit, cemiyetlerimizin tamamında<br />

verilmekte olan derslerin ve<br />

konuların birbirine denk olmasını sa�layacaktır.<br />

Yani bir ö�rencimiz oturdu�u<br />

�ehirden ba�ka bir �ehre ta�ındı�ında<br />

orada da seviyesine göre i�lenen konuların<br />

aynı olması nedeniyle, hiç zorluk çekmeden<br />

kaldı�ı yerden dinî e�itim ve ö�renimine<br />

devam edebilecektir. Programın<br />

ya� grupları a�a�ıdaki �ekilde olacaktır.<br />

YA� SINIF SÜRE<br />

6-7 Ana Sınıfı 2 yıl<br />

8-12 Temel E�itim, �lk Seviye 4 yıl<br />

13-15 Temel E�itim Orta Seviye 2 yıl<br />

16-18 �htisas Sınıfı 2 yıl<br />

Ö�renci kayıtları kurslar ba�lamadan<br />

15 gün önce yapılacak. Kayıtlar için gerekli<br />

duyurular itina ile yapılacak ve önemli<br />

mazeretler dı�ında kurslar ba�ladıktan<br />

sonra o e�itim dönemi için yeni ö�renci<br />

kabul edilmeyecektir.<br />

Her sınıfa en fazla 20 ö�renci kabul<br />

edilecek. Bu sayının mümkün oldu�unca<br />

a�ılmaması sa�lanacaktır. Derslerde yardımcı<br />

e�itim materyalleri kullanılacak<br />

(Tepegöz, TV, video, teyp v.s.) ve dersler<br />

toplu olarak yapılacaktır. Bu vesile ile ö�rencilerin<br />

e�itim ortamından daha fazla<br />

yararlanması ve dersin, ders esnasında<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

E¤itim Baflkanlı¤ı<br />

NOT DEFTER‹<br />

Karne Not Defteri<br />

ö�renilmesi sa�lanacaktır. Tüm e�itim<br />

çalı�malarının pedagojik esaslara uygun<br />

�ekilde yapılmasına dikkat edilecektir. Sınıfların<br />

fiziki ortamları da, pedagojik<br />

esaslara uygun olarak hazırlanacaktır.<br />

Müfredat Programına i�lerlik kazandırmak,<br />

takip ve kontrolünü yapabilmek<br />

amacıyla programa ba�lı olarak “Sınıf<br />

ve Yoklama Defteri”, “Ö�retmen<br />

Not Defteri”, “Ö�renci Ödev Defteri”,<br />

“Karne”, “Te�ekkür Belgesi”,<br />

“Takdir Belgesi”, “Onur Belgesi” gibi<br />

dökümanlar hazırlanmı�tır.<br />

Her sınıf için bir “Yoklama ve Sınıf<br />

Defteri” tutulacak, yapılan tüm faaliyetler<br />

mutlaka “Yoklama ve Sınıf Defteri”ne<br />

i�lenecektir. Ö�rencilerin devamsızlıkları,<br />

i�lenen konular ve i�lenme zamanları,<br />

hangi ö�retmenin ders verdi�i v.b. gibi<br />

konular bu defter üzerinde rahatça görülebilecektir.<br />

Herhangi bir görev de�i�imi<br />

oldu�u takdirde bir önceki e�itimcimizin,<br />

e�itim ö�retimde hangi noktaya geldi�i<br />

bu defter üzerinde tesbit edilece�inden,<br />

sonraki dönem için e�itim-ö�retim kalınan<br />

yerden ba�layacak ve kesintiye u�ramamı�<br />

olacaktır.<br />

Her e�itimcimizin bir “Not Defteri”<br />

olacak ve çocukların ders ve davranı� notları<br />

ile ezber takipleri bu defter üzerinde<br />

görülebilecektir. Yine herhangi bir görev<br />

de�i�ikli�inde yeni e�itimci ö�rencilerin<br />

not durumlarını ve seviyelerini bu defter<br />

üzerinde görebilecek, takibini yapabilecektir.<br />

Her ö�rencinin bir “Ödev Defteri”<br />

olacaktır. E�itimcilerimiz bu deftere evlerde<br />

çalı�mak üzere verilen ödevleri yazdıracak,<br />

velilerin bu ödevleri kontrol et-<br />

9<br />

E¤itim Baflkanlı¤ı<br />

ÖDEV DEFTER‹<br />

Ödev Defteri<br />

meleri sa�lanacaktır. Böylece e�itimci ve<br />

veli arasındaki diyalog sa�lanaca�ı için<br />

bilgi kopuklu�u önlenmi� olacaktır. Bu<br />

durum ö�rencilerin de yapılan e�itim-ö�retime<br />

konsantrasyonunu sa�layacak ve<br />

motive edecektir.<br />

Her sınıfın bitiminde sınıf geçme sınavları,<br />

�ubelerde, bölgenin belirleyece�i,<br />

derslere göre alanlarında uzman ki�iler<br />

tarafından yapılacaktır. Ba�arılı olan ö�renciler<br />

bir üst sınıfa devam edecek, ba�arısız<br />

olan ö�renciler bir sonraki dönemde<br />

aynı sınıfı tekrar edecektir. Her dönemin<br />

sonunda ö�renciye durumunu bildiren<br />

“Karne” verilecektir. Ayrıca ba�arılı olan<br />

ö�rencilere aldı�ı notlara göre “Te�ekkür<br />

Belgesi”, “Takdir Belgesi”,<br />

“Onur Belgesi” verilecektir.<br />

Önümüzdeki 2002-2003 E�itim<br />

Ö�retim yılından itibaren uygulamaya<br />

geçilecek olan bu programın cemiyetlerimizde<br />

yapılmakta olan e�itim ve ö�retimlere<br />

kalıcılık ve canlılık kazandıraca�ını<br />

ümit ediyorum. Programın biran önce i�lerlik<br />

kazanması ve amacına ula�ması için<br />

cemiyetlerdeki E�itim Ba�kanlarımızın<br />

ve e�itimcilerimizin i�e sahip çıkmalarının<br />

elbette büyük katkısı olacaktır. Programın<br />

hayata geçirilmesinin hızlandırılmasında<br />

fiilen i�i takip eden e�itimcilerimizin<br />

yanında fahrî olarak görev alacak<br />

e�itimcilerin de büyük rolü olacaktır.<br />

Bütün cemiyetlerimizde, �imdiye kadar<br />

var gücüyle hizmet vermekte olan<br />

üye, idareci ve e�itimcilerimizin, bu programın<br />

hayata geçirilmesinde de gösterecekleri<br />

çaba ve gayretlerinden dolayı �imdiden<br />

te�ekkür eder, programın hayırlara<br />

vesile olmasını temenni ederim.”


Belçika Bölgesi Genk �ubesi’nin<br />

okul ça�ındaki çocuklarımıza<br />

ve gençlere yönelik e�itim hizmetleri<br />

ba�arıyla devam ediyor.<br />

E�itim programları, hafta sonu<br />

ve tatil de�erlendirme programları<br />

�eklinde yürütülüyor.<br />

Özellikle dinî e�itim programlarının<br />

büyük ilgi gördü�ü Genk’te<br />

ikisi bayan e�itimci<br />

olmak<br />

üzere 4 e�itimci<br />

uzman görev<br />

yapıyor.<br />

E�itim programlarını<br />

12-20<br />

ya� arasında 45<br />

kız ö�renci ile,<br />

7-15 ya�larında<br />

da 23 erkek ö�-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Belçika Genk fiubesi e¤itim progamlar›<br />

baflar›yla devam ediyor<br />

renci takip ediyorlar.<br />

Elif-Be, Kur’an-ı Kerim derslerinin<br />

yanı sıra, akaid, fıkıh, ahlak<br />

ve siyer gibi dinî derslerin yanı<br />

sıra, insanlararası ili�kilerin<br />

konu edildi�i programlar, e�itim<br />

programlarının çatısını olu�turuyor.<br />

Çe�itli, geziler, sportif faaliyetler<br />

ve film gösterilerinin de<br />

10<br />

gerçekle�tirildi�i programlar duruma<br />

göre ek programlarla da<br />

zenginle�tiriliyor.<br />

15 Eylül tarihinde ba�layan e�itim<br />

programları, 23 Haziran 2002<br />

tarihinde tamamlanacak.<br />

Genk �ubesi, e�itim hizmetlerini<br />

Yaz Tatilini De�erlendirme<br />

Programları ile de sürdürecek.<br />

Yaz Tatilini<br />

De�erlendirme<br />

Programları 8<br />

Temmuz tarihindeba�layacak<br />

ve 5 hafta<br />

sürecek. Ö�renci<br />

velilerinin, bu<br />

programlara<br />

hazırlıklı olması<br />

da isteniyor.


�slam Toplumu Milli Görü�<br />

Limburg Cemiyeti Gençlik<br />

Te�kilatının, Volkshochschule<br />

ile birlikte düzenledikleri<br />

Almanca kurslarının<br />

ilk bölümü ba�arı ile tamamlandı.<br />

�ubat ayı ba�ında ba�layan<br />

ve bayanlara yönelik olarak<br />

düzenlenen kurslara katılanlara,<br />

Volkshochschule tarafından<br />

katılım belgeleri de verildi.<br />

“Mama lernt Deutsch” adı<br />

altında düzenlenen Almanca<br />

kurslarının birinci bölümünde<br />

Almanca ö�retmeni olarak<br />

görev yapan Tülay Özulu, katılım<br />

belgelerinin takdimi sırasında<br />

yaptı�ı konu�mada<br />

Almanca ö�renmenin önemine<br />

dikkat çekti ve �unları söyledi:<br />

“�çinde ya�adı�ımız toplum<br />

mensupları ile aramızdaki<br />

birebir ileti�imi sa�lamada<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Almanca kursular›na kat›lan han›mlar...<br />

“Mama lernt Deutsch’’<br />

ve olup bitenleri ö�renmede<br />

dil önemli bir faktördür. Bu<br />

kurslara katılan bayanların<br />

Almancalarında büyük ilerleme<br />

kaydedilmi�tir.”<br />

“Mama lernt Deutsch”<br />

programının ikinci döneminde<br />

ö�retmenlik görevini ise<br />

Aynur Özgenç yapacak.<br />

Almanca kursu programının<br />

ikinci bölümü de büyük ilgi<br />

görüyor.<br />

Her alanda e�itime ve özellikle<br />

Almanca ö�renme hususunda<br />

önem veren Gençlik<br />

11<br />

Te�kilatına te�ekkür eden hanımlar,<br />

bu tür sosyal faaliyet<br />

ve hizmetlerin devamına kendilerinin<br />

de katkıda bulunaca�ını<br />

söylediler.<br />

Programı organize eden<br />

Limburg Gençlik Te�kilatı,<br />

programda ö�retmen olarak görev<br />

yapan Tülay Özulu ile Aynur<br />

Özgenç’e gösterdi�i ilgi ve ba�arıdan<br />

dolayı te�ekkür etti.<br />

Gençlik Te�kilatı yöneticileri<br />

ayrıca, bu tür sosyal hizmetlerin<br />

devam edece�i müjdesini<br />

verdiler.


Belçika’daki dinî cemaatlerin düzenli<br />

olarak organize ettikleri dinlerarası<br />

diyalog çalı�maları ba�arı ile sürdürülüyor.<br />

Çalı�manın ikincisi Belçika<br />

�slam Federasyonu’nun organizesinde<br />

gerçekle�tirildi.<br />

Çok kültürlü bir ortamda, farklı inanç<br />

sahiplerinin barı� ve dayanı�ma içinde ya-<br />

�amasını temin etmek için düzenlenen<br />

toplantının üçüncüsünü ise Brüksel Musevî<br />

Cemaati organize ediyor.<br />

Çe�itli olay ve geli�meler ile problemlere<br />

kar�ı ortak tepki göstermeyi de amaçlayan<br />

diyalog çalı�malarına �u kurulu�ların<br />

temsilcileri katılıyor:<br />

M. Zeki Bayraktar, Belçika �slam<br />

Federasyonu; Latifa Ait Baal, Avrupa<br />

parlementosu üyesi; Said M. Rabet,<br />

CEESS; Benzennon Jacky,<br />

Musevî Cemati temsilcisi; Argun<br />

I�ın, DITIB 2. Ba�kanı; Murat Ku�,<br />

Maliye Mü�aviri; M. Ataman Aksöyek,<br />

CRE; Ural Manco, FUSL/CES;<br />

Vincenzo Broconelli, Fransiskan;<br />

Philippe Schillings, Fransiskan; Ethem<br />

Kı�lalı, Müslümanları Temsil<br />

Kurumu üyesi; Daniel Cohen, Consistoire/Musevî<br />

Cemati temsilcisi; Agnes<br />

Bensimon, Musevî-Müslüman<br />

Dialog Kurumunun Ba�kanı.<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Belçika’da dinleraras› diyalog çal›flmalar›<br />

12


Rhein-Saar Bölgesine ba�lı<br />

olarak faaliyetlerini sürdüren<br />

Worms Fatih Camii’nin yeni binası<br />

kalabalık bir davetli toplulu�unun<br />

katılımı ile hizmete<br />

girdi.<br />

Fatih Camiinin açılı� törenine<br />

IGMG Genel Ba�kanı Mehmet<br />

Sabri Erbakan’ın yanı sıra, Rhein-Saar<br />

Bölge Ba�kanı Ya-<br />

�ar Cim�it ile birlikte yakla�ık<br />

600 davetli katıldı.<br />

Worms Fatih Camii<br />

Cemiyet Ba�kanı Hüseyin<br />

Geçgel, Allah’ın evi<br />

olan mescitlerin imar<br />

edilmesi için gayret sarfedenlere<br />

te�ekkür ederken,<br />

burada insanlı�ın<br />

hayrına çalı�malar<br />

yapılaca�ını bildirdi.<br />

Camiin açılı� töreninde<br />

IGMG Genel Ba�kanı<br />

Mehmet Sabri Erbakan<br />

ile birlikte Rhein-Saar<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Worms Fatih Camii hizmete aç›ld›<br />

Bölge Ba�kanı Ya�ar Cim�it ve<br />

di�er misafirler de birer konu�ma<br />

yaparak, dinî amaçlı hizmet<br />

verecek olan yerlerin<br />

açılmasının, insanlı�ın içinde<br />

bulundu�u bunalımdan kurtulması<br />

için bir vesile olaca�ı dile<br />

getirildi.<br />

3 katlı, çift daireli olan yeni<br />

hizimet binası yakla�ık 800<br />

metrekare kullanım alanına<br />

sahip bulunuyor.<br />

Hizmet binasında, mescid ile<br />

birlikte gençler, kadınlar ve<br />

çocuklar için ayrı ayrı hizmet<br />

alanları ve yatılı e�itim<br />

pro�ramları için daireler bulunuyor.<br />

Worms Fatih Camii, Rhein-Saar Bölge Baflkan› Yaflar Cimflit ve IGMG<br />

Genel Baflkan› Mehmet Sabri Erbakan ile di¤er misafirlerin kurdelay› kesmesi<br />

ile hizmete aç›ld›.<br />

13


IGMG Güney Bavyera Bölge Kurultayı<br />

yapıldı.<br />

Bölge Kurultayında, 28 yıldan beri<br />

yürüttü�ü Bölge Ba�kanlı�ı görevini<br />

devreden Mehmet Gündo�ar’a te-<br />

�ekkür ve takdir plaketi verildi.<br />

Geçen yıl yapılan faaliyet ve hizmetlerin<br />

sunuldu�u kurultayda<br />

IGMG Genel Ba�kanı Mehmet Sabri<br />

Erbakan ile Te�kilatlanma Ba�kanı<br />

Yavuz Çelik Karahan da birer konu�ma<br />

yaptı.<br />

Önceki Bölge Ba�kanı Mehmet<br />

Gündo�ar, yaptı�ı konu�mada bu<br />

davada eme�i ve katkısı olan herkese<br />

te�ekkür ederek yeni ba�kan Abdussamet<br />

Temel’e ba�arı dileklerinde<br />

bulundu. Gündo�ar, yeni ba�kanın<br />

yanında kendisine tevdi edilecek<br />

olan her türlü görevi yerine getirmeye<br />

de hazır oldu�unu açıkladı.<br />

IGMG Genel Ba�kanı Mehmet<br />

Sabri Erbakan, görevi devreden<br />

Mehmet Gündo�ar’ın çok uzun süre<br />

ba�arılı hizmetler verdi�ini ve bunun<br />

için kendisini tebrik etti�ini belirtti�i<br />

konu�masında, Avrupa’da yabancılara<br />

ve özellikle müslümanlara kar�ı<br />

yürütülen politikaların prim yaptı�ını<br />

sanan idarecilerin, tarihte oldu�u<br />

gibi, bir gün gelip hakaret ettikleri ve<br />

a�a�ıdakları insanlardan özür dilemek<br />

zorunda kalacaklarını söyledi.<br />

Yeni Ba�kanı Abdussamed Temel<br />

de, yapmayı planladıkları hizmet<br />

ve faaliyetleri, idarecilerle üyelere<br />

takdim etti. Abdussamet Temel,<br />

�unları söyledi:<br />

"28 yıl önce Münihte Cuma namazı<br />

kılmak için üçüncü ki�inin kıtlı�ının<br />

çekildi�i günlerden bugüne; 955<br />

idarecisi, Be� binden fazla Üye ve Cemaatıyla,<br />

58 Te�kilat, 35 Cemiyet, 6<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

G. Bavyera Bölge Kurultay› yap›ld›<br />

28 y›ld›r Bölge Baflkanl›¤› yapan Mehmet Gündo¤ar, görevi yeni baflkan<br />

Abdussamet Temel’e devretti<br />

Müte�ebbisiyle bir<br />

Bölge Kurulu yapmayı<br />

bize lütfeden<br />

yüce Mevlaya hamdediyorum.<br />

Bu güzellik;<br />

çok ciddi, samimi,<br />

azimli, disiplinli<br />

ve Allaha kulluk<br />

adına hiç bir fedakarlıktankaçmadan<br />

yapılan bir çalı�manın<br />

ürünüdür.<br />

28 Yıldan beri azimle<br />

çalı�an de�erli büyü�üm<br />

Mehmet<br />

Gündo�ar beye buradan<br />

te�ekkür<br />

ederken, onun tecrübelerinin<br />

benim<br />

için de yol gösterici<br />

oldu�unu belirtmek<br />

istiyorum.”<br />

14<br />

IGMG Genel Baflkan› Erbakan, Mehmet Gündo-<br />

¤ar’›n hizmetlerini takdirle anacaklar›n› bildirdi.<br />

Mehmet Gündo¤ar, hizmetleri s›ras›nda Milli Görüfl<br />

davas›na eme¤i geçen herkese teflekkür ederek, yeni<br />

baflkan›n yan›nda da verilecek olan her görevi yerine<br />

getirece¤ini söyledi.


Kuzey Hollanda<br />

Bölge Kurultay›<br />

yap›ld› •<br />

Kuzey Hollanda Milli Görü� Federasyonu<br />

Genel Kurultayı Haarlem Kennemer<br />

Sportcenter’de yapıldı. Her yıl<br />

oldu�u gibi bu yılda da Genel Kurultay’a<br />

yo�un bir ilgi oldu.<br />

Genel Kurultay, Muhammed Ra�id<br />

Uygun’un okudu�u Kur’an-ı Kerim tilavetiyle<br />

ba�ladı.<br />

Te�kilatlanma Ba�kanı Zübeyir<br />

Güngör’ün yaptı�ı yoklamanın ardından,<br />

Genel Kurulu idare edecek<br />

divan olu�turuldu. Bütün �ube Ba�kanlarının<br />

iste�i ile Divan Ba�kanlı-<br />

�ına M. Hulusi Ünye, divan üyeliklerine<br />

Öner Hamurcu, Ahmet Boz, Oktay<br />

Dalmaz seçildiler.<br />

Genel Kurulda, Kuzey Hollanda<br />

Milli Görü� Federasyonu’nun faaliyet<br />

raporu da sunuldu. Faaliyet raporunu,<br />

Bölge Sekereteri Hüseyin Gündüz,<br />

multi-medya prezentasyonu<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

IGMG Genel Baflkan› Mehmet • Kuzey Hollanda Bölge Baflkan›<br />

Sabri Erbakan ‹smail Eryi¤it<br />

�eklinde sundu.<br />

Kuzey Hollanda Milli Görü� Federasyonu<br />

Ba�kanı �smail Eryi�it Genel<br />

Kurul’da kısa bir açılı� konu�ması yaptı.<br />

�smail Eryi�it konu�masına ba�larken<br />

Genel Kurul’a i�tirak eden bütün<br />

misafirlere ve Milli Görü� mensuplarına<br />

ayrı ayrı te�ekkür etti.<br />

�slam Toplumu Milli Görü� Genel<br />

Ba�kanı Mehmet Sabri Erbakan da Genel<br />

Kurula katılarak bir konu�ma yaptı.<br />

Erbakan konu�masında, dünyadaki geli�melere<br />

ili�kin görü�lerini belirtti ve<br />

Hollanda hükümetinin, Srebrenica<br />

katliamında sorumlu olmaları sebebeyile<br />

istifa etmesini geç kalmı� bir<br />

duyarlılık olarak de�erlendirdi ve hükümetin<br />

istifa etmesinin, Srebrenica<br />

olaylarında suçsuz oldukları anlamına<br />

gelmedi�ini söyledi. �srail’in, Filistin’de<br />

bir vah�et uyguladı�ını ve buna<br />

kar�ı tavır alınmasınıengelleyen<br />

ülkeler bulundu�unadikkat<br />

çeken Erbakan,<br />

artık problemleringloballe�ti�inei�a-<br />

15<br />

ret etti. Erbakan �öyle dedi:<br />

“Geli�mi� ülkelerin tümü, global sorunların<br />

hal olmasını istiyorlarsa, üçüncü<br />

dünya ve daha fakir ülkelerin sosyoekonomik<br />

durumlarının, demoratik<br />

durumlarının düzeltmesi ve insan hakları<br />

ihlallerinin durdurulması için çalı�mak<br />

zorundadır. Bunların düzeltilmesi<br />

içinde geli�mi� ülkeler ilgili ülkelere her<br />

türlü yardımı yapmak zorundadır. Ama<br />

üzülerek görüyoruz ki, geli�mi� ülkeler,<br />

kendi çıkarları söz konusu oldu�unda<br />

diktatörleri dost diyerek korumaya gitmektedir.”<br />

Erbakan, Avrupa müslümanlarının<br />

dünya müslümanlarına kar�ı özel bir<br />

sorumlulu�u bulundu�una ve bu sorumlulukların<br />

yerine getirilmesinde de<br />

IGMG’nin öncülük etti�ini söyledi.<br />

Kuzey Hollanda Bölge Kurulunda<br />

kardeyen müzik grubu çe�itli parçalardan<br />

örnekler sunarken, davetli misafirler<br />

de birer konu�ma yaptılar.<br />

Misafirler arasında, Saadet Partisi<br />

Trabzon Milletvekili �eref Malkoç, Hollanda<br />

Milletvekili Fadime Örgü, Güney<br />

Hollanda Bölge Ba�kanı Mehmet Yaramı�<br />

yer aldı.<br />

• Hüseyin GÜNDÜZ


IGMG Çocuk Kulübü Sorumlusu<br />

Cemile �en’e sorduk, o cevaplandırdı.<br />

- IGMG Çocuk Kulübü ne<br />

zaman kuruldu, hangi dü�ünce<br />

ve amaca yönelik bu çalı�ma<br />

ba�ladı?<br />

01.04.1999 tarihide E�itim Ba�kanlı�ının<br />

bünyesinde kurulu�u<br />

gerçekle�tirilen Çocuk Kulübümüz<br />

2000’in Eylül ayından bu yana Kadın<br />

Kolları Ba�kanlı�ının bünyesinde<br />

faaliyetlerini sürdürüyor.<br />

IGMG Çocuk Kulübü bilinen di-<br />

�er Çocuk Kulüblerinden farklı bir<br />

amaçla kurulmu�tur. Bu da �udur:<br />

Milli Görü� üyelerinin çocukları ile<br />

ileti�im kurarak onları muhatap almak<br />

ve dolayısıyla özgüvenlerini<br />

sa�lamla�tırıp, �ahsiyet geli�imlerini<br />

sa�lamaktır. Milli Görü� sadece<br />

anne ve babalara de�il, çocuklara<br />

da kendi isimlerinde mektup ve aylık<br />

mini-dergi gönderiyor . Henüz<br />

geli�tirmekte oldu�umuz mini-dergimizle<br />

çocuklara faydalı bilgiler<br />

aktarıyoruz. Çocukların iki kültür<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

IGMG Çocuk Kulübü her geçen gün büyüyor<br />

IGMG Çocuk Kulübü Sorumlusu Cemile fien...<br />

arasında bocalamamaları ve bulundukları<br />

ortamı adeta iki ayrı dünyaymı�<br />

gibi görmemeleri için önemli<br />

bir çalı�ma yaptı�ımızın inancındayız.<br />

Yeni yeti�en nesil, azınlık olarak<br />

ya�adıkları toplumda kendi aidiyetlerini<br />

kaybetmeden bilinçli<br />

müslüman olarak hayatını sürdürebilmelidir.<br />

Bilhassa çocukken okul<br />

hayatında ve yeti�kin duruma gelince<br />

de sosyal hayatta ya�adı�ı<br />

çevreyle barı� ve huzur içinde<br />

uyum sa�layabilmelidirler. IGMG<br />

Çocuk Kulübü’nün en önemli amacı;<br />

belirtti�imiz bu faydaları sa�lamaktır.<br />

- IGMG Çocuk Kulübünün<br />

kaç üyesi var ve üyeler ne kadar<br />

aidat ödüyorlar ?<br />

�u anda 3127 üyemiz IGMG Çocuk<br />

Kulübü hizmetlerinden yararlanabiliyor.<br />

Üyelerimiz yıllık 20 Euro<br />

üyelik ücreti ödüyor ve buna mukabil<br />

bazı hizmetleri alabilyorlar.<br />

- Kulüb çalı�malarında çocuklara<br />

ne gibi hizmetler su-<br />

16<br />

nulabiliyor?<br />

Bunları �öyle sıralıyabiliriz.<br />

• IGMG Çocuk Kulübü üyeli�e<br />

giri� mektubu ile birlikte resimli<br />

üye kimlik kartı gönderiyoruz.<br />

• Do�um günlerinde tebrik<br />

mektubu ve hediye gönderiyoruz:<br />

Çocuk Kitapları, Kumbara/<br />

Kalemlik , vs...<br />

• Çocukların güncel hayatlarında<br />

kar�ıla�tıkları konuları:<br />

Bayramlar (�slam/ Hıristiyan),<br />

okul tatilleri gibi temaları i�leyen<br />

aylık Mini-Dergi gönderiyoruz.<br />

• Bayramlarda, kitaparalı�ı,<br />

bez çanta, defter etiketi, mini<br />

yumo�, Fil-Civciv, balon, gibi<br />

hediye gönderiyoruz.<br />

• Üç ya�ından küçük üyelerimizin<br />

velilerine çocuk e�itiminde dikkat<br />

edilmesi gereken hususları<br />

bildirici bir ek mektup gönderiyoruz<br />

• Oniki ya�ın üzerindeki büyük üyelerimize,<br />

ergenlik ça�ı dönemlerinde<br />

destek olucu bir fonksiyonlu<br />

ilave bir mektup gönderiyoruz<br />

• Bölgelerde Çocuk �enliklerinin<br />

yapılmasına delalet ediyoruz<br />

• Mektup-Arkada�lı�ına delalet<br />

ediyoruz ve bunun irtibatlarını<br />

kurup takibini yapıyoruz.<br />

- Çocukların en fazla ilgi<br />

duydu�u hizmet hangisidir ?<br />

Üyelerimizin IGMG Çocuk Kulübü<br />

kimlik kartına çok de�er verdiklerini<br />

görüyorum, bunun haricinde<br />

her çocu�un hediyeleri sevdi-<br />

�i gibi bizim çocuklarımız da gönderdi�imiz<br />

hediyeciklere te�ekkür<br />

mektupları yazmaktadırlar. Ve her<br />

ay Mini-Dergilerini sabırsızlıkla<br />

beklediklerinin haberlerini alıyoruz...<br />

- Mini-Dergi’de en ilgi çe-


ken bölüm hangisi ?<br />

IGMG Mini-Dergisinde çocukların<br />

en çok ilgi gösterdikleri "Sizin<br />

Dünyanız” bölümü oluyor. Bu bölümde<br />

bulmaca çözmek gibi bir u�ra�ı<br />

ve gönderdikleri kendi el çizimi<br />

resimlerinin yayınlandı�ı bölümün<br />

olmasındandır.<br />

- Kulübe üye olan çocukları<br />

ilgisi nedir ?<br />

Üyelerimizin gösterdi�i ilgiden<br />

son derece memnunuz. Gerek mini<br />

dergimiz, gerekse bayram ve do�um<br />

günü mektuplarından her hangi bir<br />

gecikme olsa veya gitmese derhal<br />

telefonlarımız çalmaya ba�lıyor ve<br />

neden mektubun ula�madı�ı hususu<br />

çocuklarımız tarafından sorgulanıyor.<br />

Bu telefonlardan çocukların<br />

dört gözle ve sabırsızlıkla her ay mini-dergilerini<br />

ve di�er mektuplarını<br />

beklediklerini görüyoruz. Tesbitlerimize<br />

göre, genel olarak çocuklarımız<br />

ilgi göstermektedir. Tabiki üyelerimiz<br />

arasında ilgilerini kazanamadı�ımız<br />

çocuklarda az miktarda<br />

da olsa yer almakta. Bu çocuklarımızın<br />

velileri genelde çocuklarının<br />

mini-dergiyi okumadıklarını veya<br />

hiç eline almadıklarını bildiriyorlar.<br />

Ço�unlu�u kitap, gazete, dergi okuma<br />

alı�kanlı�ı fazla yaygın olmayan<br />

toplumumuzun anne ve babalarının,<br />

çocukları ile birlikte bu tür dergi<br />

veya kitapları incelemeleri, çocuklar<br />

için hem ilgi oda�ı hemde örnek<br />

bir davranı� sergilemeleri gerekmekti�ini<br />

ifade etmek durumundayız.<br />

- Mini-Dergiyi neden Türkçe<br />

yayınlıyorsunuz ?<br />

Mini-Dergimizin 11 farklı ülkedeki<br />

üyelerimize gönderilmektedir.<br />

Bu ülkelerin de dilleri farklı farklıdır.<br />

Ba�ka önemli bir nokta ise Avrupa’da<br />

ya�ayan çocuklarımızın<br />

anaokuluna ba�ladıkları andan itibaren<br />

bulundukları ülkenin dilini<br />

ö�reniyorlar. Özellikle genç anne ve<br />

babaların çocuklarının daha çabuk<br />

ve daha güzel ikinci anadilini ö�renmeleri<br />

için ev ortamında dahi<br />

türkçe de�il, ya�adıkları ülkenin dilini<br />

a�ırlıklı olarak konu�uyorlar.<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Bilimsel gerçekler, bir çocu�un öncelikle<br />

kendi anadilini güzel konu-<br />

�abilmesi halinde, bulundu�u ülkenin<br />

dilini daha güzel ve çabuk ö�renebilece�ini<br />

ortaya koyuyor. Bu açıdan<br />

çocuklarımızın e�itimine faydalı<br />

olmayı amaçlıyoruz ve hepsine<br />

birden ortak dil olarak Türkçe hitab<br />

etmenin faydalı olaca�ını umuyoruz.<br />

- En küçük ve en büyük üye<br />

ya�ınız kaç ?<br />

Kulübümüzün üyelik �artlarına<br />

göre en küçük ya� 3 ve en büyük ya�<br />

12’dir. Fakat özel isteklere göre 3<br />

ya�tan küçük üyelerimiz ve 12 ya�tan<br />

büyük üyelerimiz mevcuttur.<br />

- Üye ya�ı 3 ya�ından itibaren<br />

dediniz; mini-dergiden bu<br />

ya�takiler faydalanabiliyor<br />

mu?<br />

3-7 ya� arası ve hatta dahada küçük<br />

üyelerimiz okuma bilememeleri<br />

nedeni ile mini-dergimizde i�ledi�imiz<br />

konuları resimlerle süslemeye<br />

özen gösteriyoruz. Özellikle bu ya�taki<br />

üyelerimizin anne ve babaları<br />

mini-dergiyi çocukları ile birlikte<br />

17<br />

incelemelerine önem gösteriyoruz<br />

- Çocuklar hangi ülkelerden<br />

IGMG Çocuk Kulübüne üyelikleri<br />

mevcut ve Avrupa bazında<br />

en fazla hangi bölgeden üyeniz<br />

var ?<br />

Kulübümüzün 2408 üyesi Almanyadan<br />

ve di�er 652 üyelerimiz<br />

ise Avusturya, �sviçre, Belçika, Hollanda,<br />

Fransa, Danimarka, �sveç,<br />

Norveç, �talya ve �ngiltereden katılıyorlar.<br />

En çok üyemiz Düsseldorf<br />

ve Stuttgart Bölgelerinden bulunmakta<br />

ve bu iki bölge 400 civarında<br />

üye ile ilk iki sırayı almaktalar.<br />

- Hedefiniz nedir?<br />

Nicelik ve nitelik olarak daha<br />

yüksek seviyede hizmet ortaya koymaktır<br />

hedefimiz. Bunun için �u anda<br />

üye kampanyası yapmaktayız.<br />

2002 Haziran ayı itibariyle üye sayımızı<br />

6 binlere ta�ımayı hedefledik.<br />

Üyelerimiz arttıkça daha iyi<br />

maddi imkanlarla, daha muhtevalı<br />

ve kaliteli hizmetler yapabilece�iz.<br />

Ropörtaj: Hanife Çorluo¤lu


29 Mart-6 Nisan 2002 tarihleri<br />

arasında Türkiye’ye bir gezi tertipleyen<br />

Gençlik Te�kilatı, 110 mensubuna<br />

Türkiye’nin kültürel ve<br />

manevi güzelliklerini tanıma imkanı<br />

sundu.<br />

Türkiye’yeyi hem gezen ve hem<br />

de yorgunluk giderek dinlenen gençler<br />

geziden memnun döndüler.<br />

IGMG’ye uzun yıllar Ba�kanlık<br />

eden �stanbul Milletvekili Osman<br />

Yumako�ulları’nı da ziyaret eden<br />

gençler, Eski Ba�bakanlardan<br />

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a da<br />

taziyelerini sundular.<br />

Gezi ile alakalı bilgi veren<br />

Gençlik Te�kilatı Ba�kanı Süley-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Gençlik Teflkilat›,<br />

Türkiye gezisinden güzel intibalarla döndü<br />

man Yılmaz �unları söyledi:<br />

‘Bolu, Ankara, Konya, Nev�ehir<br />

(Kapadokya)’nın gezildi�i bu seyahatten<br />

çok yönlü fayda sa�lamayı<br />

amaçladık. Bu gezimiz, ülkemizin<br />

kültürel ve manevi zenginli�ini tanıtan<br />

ve gençlerimizi birbirine kayna�tıran<br />

yönü ba�ta olamak üzere, sıla-i<br />

rahim ve e�itim yönü a�ır basan bir<br />

gezi oldu. Bu gezimiz esnasında, yıllık<br />

programımızda 4.sünü yapmayı<br />

planladı�ımız Bölge ba�kanları Toplantımızı<br />

da Bolu’da Abant Otelinde<br />

yaptık. Yani gezi esnasında aynı zamanda<br />

görevlerimizi de yerine getirdik.<br />

Temel Esaslar, Halkla �li�kiler,<br />

Sosyal Yapının Gerçekle�tirilmesi,<br />

20<br />

Dünya ve Türkiye’deki siyasal ve<br />

ekonomik geli�meler hakkında uzman<br />

ki�iler tarafından seminerler<br />

verildi. Bu gezinin en verimli cihetini<br />

Türkiye’nin ve Dünyanın önde gelen<br />

bilim ve dava adamlarının ziyaretinin<br />

yapılması olu�turdu. Gezi boyunca<br />

u�ranılan yerlerde gençlerimiz akrabalarını<br />

da ziyaret etmi� oldular.”<br />

Gençlerin, Türkiye’nin engin<br />

bir kültür hazinesine sahip oldu�unu<br />

gözlemlediklerini ve çok<br />

memnun kaldıklarını söyleyen<br />

Gençlik Te�kilatı Ba�kanı Süleyman<br />

Yılmaz, bu gezilerin son<br />

derece önemli oldu�unu ve gençlere<br />

ufuk açtı�ını ifade etti.


ÇOCUK KULÜBÜ ÜYE KAYIT FORMU<br />

Çocu¤un Ad› ve Soyad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Anne ve Baban›n Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Anne veya Baban›z IGMG Üyesi mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Evet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hay›r<br />

Do¤um Yeri ve Tarihi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . / . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Adres: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Posta Kod ve fiehir: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

‹rtibat Telefon: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

IGMG Bölge ve Cemiyeti: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Banka Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Hesap No: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Banka Kodu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Hesap Sahibinin Ad›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hesap Sahibinin ‹mzas›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Tarih: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .Velinin ‹mzas›: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .<br />

Not: ‹lerde vaki olacak adres de¤iflikli¤ini bize bildirmeniz rica olunur!<br />

ÇOCUK KULÜBÜ<br />

ÜYEL K ARTLARI<br />

Sevgili Veliler,<br />

Afla¤›da belirtece¤imiz maddeler IGMG Çocuk Kulübü’ne üye olman›n flartlar›n› içermektedir.<br />

Nas›l üye olabilirim?<br />

1. IGMG Çocuk Kulübü’ne üye olman›n flartlar›n›n bafl›nda velinin muvaffakiyeti olmas› gerekmektedir. Yani yap›lan bütün<br />

yaz›l› anlaflmalar bizde kayd› bulunacak olan çocu¤un velisiyle yap›l›r.<br />

2. 3-12 yafl s›n›r› aras›nda olan her çocuk kulübe üye olabilir.<br />

3. Velinin, masraf pay› olarak düflünülen y›ll›k tutar› 20 Ruro’yu banka hesab›ndan Lastschrift yolu ile çekilmesini kabul<br />

etmesi gerekmektedir.<br />

4. IGMG Çocuk Kulübü üyeli¤i Dauerauftrag ve elden ödeme fleklinde de yürütülebilmektedir. Elden ödemeler Bölge sorumlular›ndan<br />

yaz›l› bir belge al›narak yap›lmas› flartt›r. Aksi taktirde bize ulaflmayan mebla¤dan kulübümüz sorumlu<br />

de¤ildir.<br />

5. Her IGMG Çocuk Kulübü üyesine bir adet kimlik kart› verilecektir. Bu kart ile IGMG Kitap Kulübünden (Bölge ve Cemiyetler<br />

içinde geçerlidir) indirimli kitap al›flverifli yapman›z mümkündür. Kaybedilmifl olan kimlik kartlar› yaz›l› olarak<br />

müracat edilerek iptal edilmesi gerekmektedir. Tekrar ç›kart›labilecek kimlik kart› için 5 Ruro masraf tutar› önceden<br />

al›nmas› gerekmektedir.<br />

IGMG ÇOCUK KULÜBÜN’DEN ÇIKIfi fiARTLARI<br />

1. IGMG Çocuk Kulübün’den herhangi bir nedenden dolay› çocu¤un kayd›n›n silinmesini isteyen veli, y›ll›k kay›t bitifl<br />

tarihine en az 3 ay kala, ç›k›fl›n› istedi¤ini bildiren bir imzal› yaz› ile müracat eder. Bir y›ll›k masraf pay› olarak kendisinden<br />

al›nan mebla¤dan kalan k›sm› üyeye geri iade edilmez. Kulübümüz’de kalan mebla¤ kadar kendisine kay›t<br />

bitifl zaman›na kadar hizmetlerden faydaland›r›l›r.<br />

2. Ayn› zamanda Çocuk Kulübümüzü amac›n›n d›fl›nda kullanmak isteyen veliler önce yaz›l› olarak uyar›l›rlar, herhangi<br />

bir geliflme kaydedilemez ise, IGMG Çocuk Kulübü Komisyon karar› ile yaz›l› olarak ç›kart›labilirler.<br />

Banka: SEB Bank Köln - IGMG Kinder Club<br />

- BLZ: 37010111 - Konto Nr: 1628885603<br />

21


21 Nisan 2002 Fransa siyaset<br />

tarihinin özellikle 1958<br />

anayasası ile Charles de Gaulle<br />

tarafından kurulan V. Cumhuriyetin<br />

unutulmaz günlerinden<br />

biri oldu. Gelmi� geçmi�<br />

tüm klasik partilerin ve<br />

ara�tırma kurumlarıyla anket<br />

sonuçlarının bile hiç mi hiç<br />

tahmin edemedi�i bir sonuç,<br />

bu son ya�adı�ımız Fransa<br />

Cumhurba�kanlı�ı Seçimlerinde kar�ımıza<br />

bir “elektrik �oku” veya herkesin tabiriyle bir<br />

“siyasi deprem” olarak çıkıverdi.<br />

Ba�kanlı�ını Jean-Marie LE PEN’in yaptı�ı<br />

Front National - Milli Cephe Partisi %<br />

17,4 oranında bir oy alarak mevcut cumhurba�kanı<br />

Jacques Chirac’ın arkasından “�kinci<br />

Adam” oldu. �ki turlu seçim usuluyle belirlenen<br />

cumhurba�kanlı�ı yarı�ında sa�cı parti<br />

olan Chirac’ın Cumhuriyet �çin Birlik Partisi<br />

– RPR ile a�ırı sa�cı olarak nitelendirilen FN<br />

liderleri finale kalmı� oluyor. Herkesin kesin<br />

gözüyle baktı�ı CH�RAC-JOSPIN düellosu<br />

ise maalesef tarihe karı�mı� oldu.<br />

Lionel JOSPIN, hali hazırdaki hükumetin<br />

ba�bakanı olarak aynı günün ak�amı, seçim<br />

sonuçlarının açıklanmasından 2,5 saat<br />

sonra yaptı�ı bir konu�mayla “geçen 5 yıl boyunca<br />

yapılan icraatlardan �ahsen ve ekibiyle<br />

birlikte gurur duyduklarını ; maruz<br />

kalınan ba�arısızlı�ın faturasının kendisine<br />

ait oldu�unu, dolayısıyla siyaset sahnesinden<br />

çekilme kararı aldı�ını” ifade etti. Bu<br />

açıklamalar da ülkede ikinci bir “siyasi �ok”<br />

ya�anmasına sebeb olmakla beraber Avrupa<br />

demokrasilerinde siyasi ahlakın ne ölçüde<br />

önemli oldu�unu görme fırsatını bulduk.<br />

Bu durum aynı zamanda mevcut statu<br />

quo’nun sarsıldı�ının i�aretlerini de vermi�tir.<br />

Bütün tahminleri alt üst eden bu sonucun<br />

sebeplerini tahlil etmek gerekir elbette.<br />

6-7 aydan beri tüm basın ve yayın organlarından<br />

i�itti�imiz, gördü�ümüz gibi bu seçimin<br />

bir tek gündemi vardı : �ç güvenlik.<br />

Yıllardır LE PEN’in ilk sırada ısrarla gündemde<br />

tuttu�u bu tema, seçmenin gözünden<br />

kaçmadı. Güvenlik ile �iddetin devamlı<br />

karı�tırıldı�ı bir seçim kampanyasında<br />

kabak, her zaman oldu�u gibi yabancıların,<br />

ve de özellikle Kuzey Afrikalı müslümanların<br />

ba�ında patlatıldı. Halbuki, “sosyal<br />

adaletsizlikler” ile “siyasi sorumsuzluklar”ın<br />

yanında, sermaye çevrelerinin “gemisini<br />

yürüten kaptan” bencilli�ine ilaveten<br />

bir takım kurumların “bana dokunmayan<br />

yılan bin ya�asın” anlayı�ının verece�i netice<br />

bundan daha kötü olamazdı.<br />

Meselenin vehametini anlamı� gibi görünen<br />

her kesimden siyasiler, �imdi ise Milli<br />

Cephe’ye baraj olu�turmakla LE PEN’in yıllar<br />

önce tasvir etti�i “dörtlü çete” yakı�tırmasını<br />

haklı çıkartmak mı istiyorlar acaba ? Bir taraftan<br />

“cumhuriyetçi atılım” çabaları, di�er taraftan<br />

da tüm televizyon kanallarından Milli<br />

Cephenin “ekme�ine ya� süren” bir tavır içe-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Le Pen vak’as› veya<br />

demokrasi krizi<br />

risinde bulunmanın arkasında Fransız halkına<br />

bir “komplo” mu düzenleniyor acaba?<br />

21 nisan ak�amından beri her yerde fırtınalar<br />

esiyor. Seçime bir kaç gün kala yazdı-<br />

�ım �u satırlarda bütün yollar kapalı ve bir<br />

mah�eri kalabalık, Paris sokaklarını “LE<br />

PEN’e HAYIR”, “F = FA��ZM, N = NA-<br />

Z�ZM” nidalarıyla çınlatıyor. 500 binin üzerinde<br />

insan Paris’te olmak üzere toplam 1,5<br />

milyon insan tüm Fransa’da, “Demokrasinim<br />

tehlike çanları çalıyor” vaveylasıyla,<br />

manası ba�ka bir “�nkılap” için seferber olmu�lar.<br />

Ancak, ne var ki anketler LE PEN’in<br />

% 35 ila % 38 oranında oy alabilece�ini salık<br />

veriyorlar. Anket ve ara�tırma kurumları, 1.<br />

turda oldu�u gibi 2. turda da yanılırlar mı<br />

acaba ? Bugün her ne kadar sokaklardaki<br />

ba�kaldırı�, 5 mayıs’ta sandıklara yansıyarak<br />

bu korku ve felaketten kurtulunacak olunsa<br />

bile, 30 yıllık klasik Sosyalist ve Gaulliste politikaların<br />

mümessilleri yine aynı telden çalmaya<br />

devam ederek halkın taleplerine kulak<br />

asmazlarsa bir dahaki gelecek seçimlerde LE<br />

PEN’in iktidara gelmesi kaçınılmaz olacaktır.<br />

LE PEN VE M�LL� CEPHE<br />

Kimilerine göre “ırkçı ve a�ırı sa�ı”<br />

temsil eden LE PEN ve partisi M�LL� CEP-<br />

HE, ba�kalarına göre ise Demokratik cumhuriyetçi<br />

siyasi “sistem”in bir parçasıdır. Daha<br />

üç hafta önce yapılan anket sonuçlarında<br />

Milli Cephe’nin mevcut düzen için bir TEH-<br />

L�KE olamıyaca�ını dü�ünenlerin, LE<br />

PEN’in tarifiyle bir “siyasi komploya” kurban<br />

edilmeye çalı�ıldı�ını, bunun da mimarının<br />

CH�RAC ve çevresindeki lobilerin oldu�unu<br />

her fırsatta ifade etmektedir.<br />

Fransa tarihi, a�ırı sa� hareketlere maruz<br />

kalmı� yeni bir ülke de�ildir. Daha 50 yıl<br />

önce 2.Dünya sava�ında Nazi Almanya’sının<br />

Führer’i Hitler ile anla�an Vichy Hükümeti<br />

ve General Pétain, “yahudi ve mason komploları”<br />

iddiasıyla fa�izme geçit vererek binlerce<br />

yahudinin esir kamplarına, dolayısıyla<br />

gaz odalarına gönderilmesine sebep olmu�tur.<br />

Yine 20. yüzyılın II. Yarısında, Cumhuriyet<br />

de�erlerinin kaybolma tehlikesi gerekçesiyle<br />

ortaya çıkmı�, sömürgecili�i savunarak<br />

Ba�ımsız Cezayir dü�üncesinin en a�ırı<br />

muhalifleri olmu�tur. Halbuki 18. yüzyılda<br />

Fransız �htilalinde ise cumhuriyetçilerin<br />

kar�ısında durarak monar�iyi savunmu�tur.<br />

19. yüzyıldaki a�ırı sa� hareketler ise general<br />

Boulanger tarafından sürdürülmü� ve tarihe<br />

“bulanjizm” tabiriıyle geçmi� olmakla siyasi<br />

pro�ramı parlementer sistemin feshi çerçe-<br />

22<br />

vesinde �ekillenmi�tir.<br />

21. yüzyılın daha ilk<br />

ba�larında kar�ımıza<br />

çıkıveren, yukarıdaki<br />

tariflere emsal bir siyasi<br />

olu�um olan FRONT<br />

NATIONAL-M�LL�<br />

CEPHE PART�S�, Hitler’in<br />

Fransız i�birlikçilerinin<br />

de katılımıyla<br />

1972 yılında Jean-Marie<br />

LE PEN tarafından kuruldu. �lk yıllarda<br />

% 0,16’larda seyreden parti, 1980’li<br />

yıllarda, özellikle François Mitterand’ın<br />

cumhurba�kanı seçilmesiyle daha da geli�meye<br />

ba�ladı. En büyük atılımını ise<br />

1988 seçimlerinde gerçekle�tirerek % 7<br />

civarında oy aldı. Zamanın Sosyalist Parti<br />

cumhurba�kanı ve adayı olan François<br />

Mitterand, Jacques Chirac’a kar�ı LE<br />

PEN’i destekledi�i siyasi çevrelerde bilinen<br />

ve sık sık konu�ulan ola�an konulardandır.<br />

CH�RAC ise, 1988 seçimleri 2 tur<br />

arasında LE PEN ile görü�erek her ne kadar<br />

deste�ini almak istedi�se bile, “dü�man<br />

karde�ler” olarak nitelendirildi�inden<br />

deste�ini alamadı�ı gibi bu görü�meyi,<br />

objektiflere yakalanmalarına ra�men,<br />

her fırsatta tekzip etmi�tir.<br />

1995 seçimleri, LE PEN ve partisine,<br />

Fransız siyaset sahnesinde söz sahibi partiler<br />

arasına girme imkanı vermi�tir. % 11,8’lik<br />

bu oran, kimi siyasi çevreleri kara kara dü-<br />

�ündürmekle birlikte LE PEN VAKIASI’nın<br />

önlenmez yükseli�ini anlamaya çalı�mı�lar<br />

ve nasıl bir tedbirle engellenebilece�inin yollarını<br />

ara�tırmı�lardır. 1997 ara seçimlerinde<br />

kızının seçim çalı�malarında, Mantes-La-<br />

Jolie Beldesi Sosyalist Parti Belediye Ba�kanına<br />

yaptı�ı yumruklu saldırı neticesinde 2<br />

yıl siyaset yasa�ına maruz kalmı�, Avrupa<br />

Birli�i Parlementerli�ini kaybetmi�, uzun bir<br />

hukuk mücadelesinden sonra medeni haklarına<br />

tekrar kavu�abilmi�tir. Daha bir kaç ay<br />

öncesine kadar ne siyaset yapma ne de seçilebilme<br />

imkan ve ihtimali yoktu. Hatta<br />

Cumhurba�kanlı�ı aday adaylı�ı için gerekli<br />

500 Belediye Ba�kanı imzasını en son anda<br />

tamamlayabilmi�ti. LE PEN’i yakınen tanıyan<br />

çevreler ise bu “500 imza toplamasının<br />

engellendi�i yönündeki skandalın” yalan<br />

olabilece�ini, “ma�dur ve mazlum” politikalarla<br />

seçim atmosferinde kendisine medyatik<br />

avantaj sa�lamak içim tasarlanmı� siyasi<br />

bir “strateji”den ba�ka bir �ey olmadı�ını<br />

dü�ünmektedirler.<br />

PART� FELSEFE VE PRO�RAMI<br />

LE PEN ve partisinin “ırkçı ve yahudi<br />

kar�ıtı” bir hareketin temsilcisi oldu�una dair<br />

hiç kimsenin �üphesi yoktur. Kendisi de bu<br />

özelliklerini zaten açıktan açı�a vurgulamaktadır.<br />

1987 a�ustos ayında yaptı�ı bir basın<br />

toplantısında Auschwitz esir kampları ve gaz<br />

odaları hakkında “tarihin bir ayrıntısı” de-<br />

�erlendirmesini çekinmeden yapabilmi�tir.<br />

Irkların farklılı�ına da inanan LE PEN


“önce Fransızlar” veya “Fransa Fransızlarındır”<br />

ayrıcalı�ını gözetti�ini her konu�masında<br />

dile getirmektedir. Ya�anan ekonomik krizin<br />

ardında yabancıların oldu�unu ; iktidara geldiklerinde<br />

“ülkelerine göndereceklerini”; gitmek<br />

istemeyenleri ise “zorla” kapı dı�arı atacaklarının<br />

tehditlerini savurmaktadır.<br />

�slam hakkında, “�slam’ın büyük bir<br />

medeniyet oldu�unu, ama yerinin ise Fransa<br />

olmadı�ını”; bir ba�ka deyi�le : “her �ey<br />

ve herkes kendi yerinde, evinde güzeldir”<br />

yorumunu yapmaktadır. Ba�örtüsü hakkında<br />

verdi�i bir demeçte : “�slami ba�örtünün<br />

kendilerini çirkin kadınlardan korudu�u”<br />

�eklinde seviyesiz bir de�erlendirmede bulunabilme<br />

cür’etini gösterebilmi�tir.<br />

Avrupa Birli�ine lüzum ve ihtiyaç olmadı�ını<br />

; bu olu�umun “Milli Hakimiyeti” ortadan<br />

kaldırdı�ına inanan LE PEN, parti<br />

pro�ramında iktidara geldiklerinde “Maastricht,<br />

Schengen ve Amsterdam antla�malarından<br />

Fransa’nın imzalarını çekeceklerini”;<br />

çünkü bu antla�malarla Fransa parlementosunun<br />

hükmünün hemen hemen kalmadı�ını<br />

dile getirmektedir.<br />

Avrupa para birimi olan EURO’dan<br />

FRANSIZ FRANGINA dönü� yapacaklarını<br />

da parti pro�ramlarında yer vermektedirler.<br />

Ekonomik olarak güçlü bir Fransa’nın ancak<br />

“ba�ımsız ve hür” kalmakla olabilece�ini ; bunun<br />

da bazı Avrupa ülkelerinde örneklerinin<br />

oldu�unu söylemektedir. �sviçre örne�i gibi.<br />

�ç ve dı� güvenli�in sa�lanması ancak<br />

“sınırların kapatılması ve sımsıkı kontrolüyle”<br />

mümkün olabilece�i ; böylece kaçak<br />

göçün önü kesilerek içeride kaçak i� ve i�çi<br />

sayısının azaltılmasıyla Fransızlara i� imkanının<br />

verilece�i, yine parti pro�ramlarında<br />

yer almaktadır. Fransız inanç ve de�erlerine<br />

aykırı tavırlarda bulunan her yabancı kökenli<br />

vatanda�ın bu hakkının elinden alınaca�ı ;<br />

Fransız vatanda�lı�ının “ırsi bir miras ve<br />

aynı zamanda hakedimlesi gereken bir de-<br />

�er” oldu�una ; partinin temel felsefelerinde<br />

yer vermektedirler. Kolonialist bir zihniyetin<br />

temsilcisi olduklarını ; Fransız kültür ve de-<br />

�erlerini yabancılara empoze etmek istediklerini<br />

bugün dahi söyleyebilmektedir.<br />

Yabancıların burada yalnızca “çalı�mak<br />

amaçlı” bulundukları ; “sosyal aile yardımları”ndan<br />

faydalanmalarının normal olmadı�ını<br />

; bununla birlikte, i�siz kalan yabancıların<br />

da Fransa’yı terketmesi gerekti�ini vurgulamaktadırlar.<br />

Özetlemek gerekirse, LE PEN ve M�LL�<br />

CEPHE partisinin bugün dahi söyleminde<br />

fa�ist ve Adolphe Hitler’e ait izler bulunmaktadır.<br />

21 nisan 2002 ak�amı yaptı�ı televizyon<br />

konu�masında temsil etti� hareket ve siyasetin<br />

: “sosyal olarak solcu, ekonomik açıdan<br />

sa�cı ve her �eyden daha öte milliyet<br />

olarak Fransa’dan oldu�unu” tekrar etmi�tir.<br />

29 kasım 1932 tarihinde ise buna benzer<br />

konu�mayı Milliyetçi Sosyalist Parti -<br />

NSDAP’nin kapanı� konu�masında Hitler<br />

yapıyordu : “Milliyetçi sosyalizm Alman-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

ya’nın gelece�idir. Her ne kadar bu gelecek<br />

ekonomik açıdan sa�da kalıyorsa da kalplerimiz<br />

solda kalacaktır. Ancak, her �eyin<br />

üstünde, Alman oldu�umuzu asla unutmayaca�ız”.<br />

Tuhaf bir tesadüf görünüyorsa da<br />

yazmadan geçemiyece�im. 29 kasım 1932<br />

Jacques Chirac’ın do�du�u gündür.<br />

Vichy hükümetinin pro�ramından da<br />

esinlenen LE PEN, “özgürlük-e�itlik-karde�lik”<br />

prensibine kar�ı “��-aile-vatan” terkibini<br />

ye�lemektedir. Ona göre bu terkib<br />

çerçevesinde özgürlü�ün, e�itli�in ve karde�li�in<br />

olabilece�ini savunmaktadır.<br />

Yaptı�ımız çalı�malar neticesinde ortaya<br />

çıkan tablo �udur ki : LE PEN ve partisi M�L-<br />

L� CEPHE, mevcut dünya konjonktüründe istemi�<br />

oldu�u veya uygulamaya heveslendi�i<br />

felsefe ve pro�ram “hayali ve efsanevi bir<br />

Fransa olmakla birlikte aynı tarzda bir dünya.<br />

Bu dünyanın elle tutulur gözle görülür biyolojik<br />

yapısından ba�ka sosyal bir temeli ve<br />

yapısı yok. Mevcut gerçeklerden ziyade geçmi�in<br />

hayaliyle donatılmı� bir felsefe ve<br />

pro�ram”. Böyle bir tarzdaki pro�ramın, yani<br />

insanlar arasındaki ili�kileri koparacak, saadet<br />

yerine felaket, adalet yerine zulüm, karde�lik<br />

yerine dü�manlık getirecek bir zihniyetin<br />

iktidarı muhtemel olursa yapılacak tek �ey<br />

vardır: “Adieu la France”.<br />

LE PEN VE SEÇMEN�<br />

“Siyasi deprem”den sonra ortaya çıkan<br />

“tablo” her bakımdan alarm vericidir. Elde<br />

edilen skorun 2.turda daha da peki�tirilmesi<br />

için LE PEN parti içinde bir “makyaj operasyonu”<br />

ba�lattı�ı bilinmektedir. Özellikle<br />

“dazlakların” her türlü siyasi mitinglerde<br />

“kasket” takmaları, “iti�ip kakı�mamaları”,<br />

ve tüm tartı�malarda “so�uk kanlı” olmaları,<br />

tavsiyeden öte bir tamim mahiyetinde<br />

mensuplarına hatırlatılmı�tır.<br />

Böyle bir tamimin verilmesi elbette haklı<br />

nedenlere dayanmaktadır. Çünkü, tarihinde<br />

ilk defa bu mahiyetteki bir parti, toplumun<br />

her kesiminden oy almayı ba�arabilmi�tir.<br />

Fransa’nın Kuzeyini takip ederek<br />

Do�u istikametinden Güneye inmek kaydıyla<br />

çizdi�imiz bu co�rafi kesit, LE PEN’in en<br />

fazla oy aldı�ı kesittir. Bu kesitler aynı zamanda<br />

Kuzey afrikalı göçmenlerin en yo�un<br />

oldu�u ve i�sizli�in had safhalara geldi�i bölgeleri<br />

olu�turmaktadır.<br />

Her �eyden önce LE PEN oyları erkek<br />

seçmen oylarından olu�maktadır : % 21 erkek,<br />

% 13 kadın oylarıdır.<br />

Her ya�tan seçmen LE PEN’e oy vermi�tir<br />

: seçmenin % 16’sı 18-24 ya�, % 17’si<br />

25-34 ya�, % 16’sı 35-44 ya�, % 19’u 45-59<br />

ya�, % 18’i 60-69 ya�, % 15’i 70 ya� ve yukarısını<br />

olu�turmaktadır.<br />

En yüksek orandaki oy potansiyelini ise<br />

i�siz kesimde bulabilmi�tir : % 38. ��çilerin<br />

LE PEN’e verdikleri oy oranı ise % 30’u te�kil<br />

etmektedir. % 20 ile tarım i�çileri, % 19 ile<br />

esnaf ve tüccar, % 14 ile serbest ve ara meslek<br />

sahibi ki�iler takib etmektedir.<br />

E�itim seviyesi dü�ük olanların oy<br />

23<br />

oranları % 22 civarındadır. Buna kar�ılık<br />

aynı oranda da lise ve dengi okullardan mezun<br />

bir kesim, LE PEN’e oy verenler arasında<br />

bulunmaktadır. Yüksek ö�retim mezunu<br />

kesimin içerisinden ancak % 8’lik bir oran,<br />

Jean-Marie LE PEN’e oy vermi�tir.<br />

LE PEN’i tercih sebepleri ise �u �ekilde<br />

belirlenmi�tir : % 74 iç güvenlik politikası, %<br />

60 göçmen politikası, % 31 i�sizlik politikası,<br />

% 52 civarında bir kesim beklentileri yönündeki<br />

bir politikadan ötürü, % 47’lik bir oran<br />

ise de�i�im vadetti�i için LE PEN’e oy verdiklerini<br />

açıklamı�lardır. % 63 sularındaki<br />

bir kesim ise, çok önceden LE PEN’e oy verme<br />

kararı aldı�ından dolayı bu tercihi yaptıklarını<br />

anketlerde söylemi�lerdir.<br />

Son olarak LE PEN’in oyları di�er parti<br />

sempatizanlarından geldi�i de bir ba�ka<br />

gerçektir. LE PEN oylarının % 74’ü M�LL�<br />

CEPHE’nin çekirdek kanadını olu�turanlardan<br />

gelmektedir. Geriye kalan oranlar ise �u<br />

�ekilde payla�ılmaktadır : % 11 Chirac partizanlarından,<br />

% 27 Charles Pasqua taraftarları,<br />

% 26’sı Alain Madelin, % 5’i ise François<br />

Bayrou’nun kesiminden oldukları anketlerde<br />

çıkmı�tır. LE PEN oylarında % 19’luk bir<br />

oran ise, hiç bir parti taraftarı olmadıklarını<br />

ifade etmi�lerdir. % 13 ile a�ırı soldan LE<br />

PEN’e oy geldi�i, % 7 civarında bir oran ise<br />

komünist ve sosyalist cenahtan bir akı�ın oldu�u<br />

söz konusu olmu�tur. Çok az sayıda bir<br />

oranla, yabancı kökenli Fransız vatanda�lardan<br />

LE PEN’i, “gerçekleri dile getiren ve dü-<br />

�ündü�ünü söyleyen tek politikacı oldu�u”<br />

zannıyla tercih etmi�lerdir.<br />

Oranlarla alakalı ilave etmek istedi�im<br />

ve çok önemli gördü�üm bir husus, LE<br />

PEN’in normal �artlarda oy potansiyelinin<br />

ne kadar oldu�u hakkındadır. Her ne kadar<br />

1.turda LE PEN % 17,4 oranında<br />

bir oy almı�sa da % 28,1 oranında bir<br />

kesim de oy kullanmamı�tır. Kütüklerde<br />

kayıtlı tüm seçmenin oy kullandı�ı hesaba<br />

katılırsa, bu oran % 12,1’e tekabül etmektedir.<br />

1995 seçimlerinde ise % 11,8 oranında<br />

oy alabilmi�tir. Ancak Milli Cephe partisinin<br />

1998 yılında parti içi muhalefetten dolayı<br />

1999 ocak ayında ya�adı�ı bölünme neticesinde<br />

ayrı parti kuran Bruno Megret’nin oyları<br />

hesaba katılacak olursa, 2002 seçimlerinde<br />

a�ırı sa� hareketin toplam oyları 5,5<br />

milyon olup % 13,8 oranına tekabül etti�i,<br />

bunun da gözardı edilebilecek bir durum olmadı�ı<br />

anla�ılmalıdır.<br />

2.turda Jacques Chirac, elbette bu seçimin<br />

galibi olarak yeni yasaya göre 5 yıl cumhurba�kanlı�ında<br />

kalabilecek. Ancak, bu galibiyet<br />

Fransa’da siyasi krizin bitti�i anlamına<br />

gelmemektedir. Zira 1 ay sonra yapılacak<br />

Milletvekili seçimlerinde nasıl bir parlemento<br />

ve nasıl bir hükümet ortaya çıkaca�ına<br />

dair hiç bir emare yok. Dileriz ki toplumun<br />

mevcut yapısına kulak veren ve hassas dengeleri<br />

ayarlama kapasitesi olan bir siyasi<br />

olu�um i�ba�ına gelsin !<br />

• Dr Ahmed BAKCAN


Yer: Pakistan'ın Ba�kenti �slamabad..<br />

Kocaman bir cadde de park<br />

etmi� bir kamyonet...<br />

Ama bu kamyoneti di�er kamyonetlerden<br />

ayıran özellik; gezici<br />

kütüphane arabası gibi gezici cezaevi<br />

arabasına benzemesi..<br />

Kamyonetin üzerinde demir<br />

parmaklıkların içerisinde kendisini<br />

hapsetmi� kara ya�ız, orta<br />

ya�larında bir adam ve kendisini<br />

ziyarete gelmi� insanlar..<br />

Kimisi merakından, kimisi ilgisinden,<br />

kimisi de deste�ini göstermek<br />

için gelmi�ler..<br />

Merak edip yakla�mak istiyoruz<br />

ki, Shib-Birader diye uyarıyor Pakistanlı<br />

arkada�ımız, "Hristiyan Julius'un<br />

ipiyle kuyuya inilmez, ne yapaca�ı<br />

belli olmayan mecnunun birisidir,<br />

bırak bo�ver!"<br />

Niye, diye sordu�umuzda?<br />

"Bu adam, Pakistan'daki her<br />

türlü protestonun ba�ını çeker..<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

Julius protestosunu sürdürdü¤ü kamyonuyla da dikkat çekiyor...<br />

“Protest” adam<br />

Hristiyan Julius<br />

Hem nalına vurur hem de mıhına..<br />

Sen bilmezsin, Müslümanların<br />

mazlumiyetini savunur ama,<br />

hemen Pakistan'daki Hristiyanların<br />

da haksızlı�a u�radı�ını<br />

söyleyerek bölücülük yapmayı da<br />

ihmal etmez."<br />

Arkada�ımızın uyarması merakımızı<br />

daha da artırıyor.. Kendisiyle<br />

konu�tu�umuzda ö�rendi�imiz yarım<br />

yüzyılı bir kaç sene geçmi� ya�ı,<br />

bir kaç sefer bakanlık koltu�u, bir<br />

kaç devre milletvekilli�i yapmı�<br />

Hristiyan Julius ilginç bir adam oldu�unu<br />

anlıyoruz..<br />

Gezicı ve geçici cezaevi arabasına<br />

yakla�ıyoruz.. Ba�lıyoruz<br />

Hristiyan Julius'la demir parmaklıklar<br />

arkasında sohbete...<br />

"Hristiyan dinine mensubum..<br />

Hin-alt kıtasında do�mu�<br />

bir insan hakları savunucusuyum"<br />

diyerek söze ba�lıyor ipiyle<br />

kuyuya inilmeyen protest adam...<br />

Farklı ve garip bir eylem yapı-<br />

24<br />

yorsunuz niçin?<br />

"Evet." diyor. " farklı ve garip oldu�unu<br />

ilk kez siz söylemiyorsunuz,<br />

çok ki�ilerden duydum, ama zaten<br />

farklı ve garip bir adamım ben..<br />

Farklıyım, çünkü yöremizde ve yerimizde<br />

acayip �eyler oluyor, i�gal<br />

ediliyor, insanlar ölüyor, garibim,<br />

çünkü yerimizde ve yöremizde hep<br />

garipler eziliyor.."<br />

Kamyoneti bir cezaevi arabası<br />

haline getirmenizin sebebi ney?<br />

"Böyle bir eylemi 11 eylül sonrası<br />

ABD'nin yerimize ve yöremize<br />

saldırması, yerimizde ve yöremizde<br />

menfaatine uygun sava�<br />

çıkartarak insanların ölmesine<br />

vesile olmasını protesto etmek<br />

için ba�lattım.. Ben bir Hristiyanım..<br />

Bir Hristiyan ve her �eyden<br />

önce bir insan olarak yapılması<br />

gerekeni yapıyorum..<br />

Eylemle hedefledi�iniz �ey nedir?<br />

"Eylemle hedefledi�im, kirli sava�lara<br />

hayır diyerek kamuoyunu


yanıltanları te�hir etmek..<br />

Bugün Taliban<br />

için gelenler, dün Ruslar<br />

için niçin gelmemi�lerdi?<br />

Bu durum, bizi<br />

ku�atmak içindir.. Bu<br />

ku�atılmı�lık kar�ısında,<br />

kendimi cezaevinde<br />

hissediyorum.. ABD'nin<br />

saldırılarından hemen<br />

sonra, bu eyleme ba�ladım..<br />

Bu gördü�ünüz<br />

arabadan hiç mi ama<br />

hiç a�a�ıya inmedim..<br />

Ve sava� son bulana kadar<br />

da inmeyece�im..<br />

Topra�a basmayaca�ım<br />

topraklarımızdan çıkıncaya<br />

kadar i�galciler..<br />

Temel ihtiyaçlarımı bile<br />

burada, �u bir kaç metrekarelik<br />

yerde yapıyorum..<br />

Bunu anlamlı bir<br />

protesto olarak görüyorum..<br />

Kent kent, mahalle<br />

mahalle, sokak sokak<br />

arabayla geziyor, dikkatleri<br />

Afganistan'daki<br />

sava�a çekmeye çalı�ıyorum..<br />

Kim ne derse desin?<br />

Umurumda de�il!!!<br />

Kamuoyu ve halktan ilgi nasıl?<br />

Destekliyorlar mı eyleminizi?<br />

"Gördü�ünüz gibi, çoluk-çocuk,<br />

genç-ihtiyar- müslümangayri<br />

müslim her kes ziyaretime<br />

gelerek beni destekliyorlar.. Benim<br />

protesto eylemimde kendilerini<br />

buluyorlar adeta.. Çünkü<br />

binler, onbinler, yüzbinlerin katılaca�ı<br />

gösteriler Pakistan hükümetince<br />

�u veya bu sebepten dolayı<br />

yasaklanıyor.. Benim yanıma<br />

gelerek bana selam vermeleri,<br />

elimi sıkmaları, onların mazlumdan<br />

yana olduklarının bir göstergesi<br />

olsa gerek diye dü�ünüyorum.."<br />

�smim çıkmı� "bölücü" ve<br />

"protest adama!" diyerek sigarasını<br />

yakıp derin bir nefes alıyor..<br />

Protest adam Julius'un ilk ey-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi • May›s / Mai 2002<br />

lemi de�il bu.. Protest adam sıradan<br />

bir ki�ide de�il Pakistan'da..<br />

Arkada�ımızın dedi�i gibi<br />

"ipiyle kuyuya da inilmiyor!"<br />

Hem kendi inancındaki azınlı�ın<br />

haklarını savunuyor, hem de<br />

kendisi için istedi�ini bir ba�kaları<br />

için de istiyor..<br />

Seveni çok oldu�u gibi sevmeyeni<br />

de oldukça fazla...<br />

Ama biz seviyoruz "ipiyle kuyuya<br />

inilmeyen" protes adamı.. El sıkı-<br />

�ıyoruz, sözle�iyoruz deste�imizi<br />

göstermek ve ço�almak için...<br />

Anlam arayı�ının dı�a vurumu<br />

olarak görüyoruz bu erdemli ve<br />

onurlu davranı�ı..<br />

Kutluyoruz, Hint-alt kıtasındaki<br />

farklı ve garip protestoyu..<br />

Selamlarını iletiyoruz avrupa'nın<br />

batı yakasında benzer dü-<br />

25<br />

�üncede olanların...<br />

Protest Adam Julius<br />

Milletvekilli�i ve<br />

Bakanlık yapmı�, Pakistan'daki<br />

azınlık dininin<br />

temsilcisi bir<br />

politikacı..<br />

Ziya Ül-hak zamanında<br />

Hristiyan azınlı�a<br />

yönelik gerek yasalardaki<br />

ve gerekse<br />

uygulamalardaki e�itsizli�i<br />

protesto etmek<br />

için 35 gün bir sokak<br />

ortasında açlık grevinde<br />

bulunmu�..<br />

�ran-Irak sava�ı<br />

döneminde sava�a<br />

kar�ıtlı�ını kar-kı� demeden<br />

günlerce 2 bin<br />

km yürüyerek dı�a<br />

vurmu�..<br />

Filistin'deki katliamlar<br />

kar�ısında Kilise'de<br />

ayinler düzenliyerek<br />

Katliam yapan<br />

teröristlerin resimlerini<br />

yakmı�..<br />

Bosna'daki katliamlara<br />

tepki olarak sava�ın<br />

en sıcak zamanlarında<br />

Sırp engellerini a�arak Bosna'ya gitmi�<br />

ve oradaki insanlarla etnik soykırımı<br />

protesto etmi�...<br />

Az kalsın unutacaktım, Çeçenistan<br />

için de akıllı �eyler yapmamı�<br />

ha!<br />

Pervez Mü�errrefe de pek iyi<br />

gözle bakmıyormu�..<br />

Yeter mi?<br />

Velhasıl, Hristiyan Julius Salik<br />

enteresan bir adam. Kendisi<br />

için istedi�i özgürlükleri ve hakları<br />

ba�kaları için de istiyor...<br />

�stermisiniz, sizin de ipinizle<br />

kuyuya inilmemesini?<br />

Var mısınız, hem kendi hak<br />

ve özgürlüklerimiz hem de ba�kalarının<br />

hak ve özgürlüklerini<br />

savunmaya, Protest "Müslümanlar?!"<br />

• Mehmet DO⁄AN


Fassungslos. So<br />

lässt sich wohl ohne<br />

Umschweife das<br />

Befinden der in Europa<br />

lebenden Muslime,<br />

angesichts der<br />

menschlichen<br />

Tragödie in den<br />

palästinensischen<br />

Autonomiegebieten,<br />

beschreiben.<br />

Und wieder einmal<br />

sieht die Weltgemeinschaft,<br />

wie<br />

vorher schon in Bosnien und<br />

Tschetschenien, weg. Geradezu<br />

sarkastisch muten die grossen<br />

Reden von führenden Politikern<br />

der westlichen Welt<br />

an, die angefangen haben von<br />

einer Weltinnenpolitik zu<br />

sprechen und gebetsmühlenartig<br />

die gemeinsame<br />

Verantwortung der Weltgemeinschaft<br />

für Frieden,<br />

Sicherheit und Wohlstand<br />

beschwören. Aber<br />

die “verantwortungsbewusste”Weltgemeinschaft,<br />

die es<br />

geschafft hat, im<br />

Namen der Terrorbekämpfung,innerhalb<br />

weniger<br />

Wochen eine Allianz<br />

zu schmieden und<br />

Afghanistan oder viel<br />

mehr das was davon<br />

übrig war, in Schutt<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Der stille Schrei nach<br />

Gerechtigkeit<br />

und Asche zu legen, schafft es<br />

nicht, den israelischen Invasoren<br />

Einhalt zu gebieten.<br />

Erst Wochen nach dem<br />

offensichtlichen Massaker im<br />

Flüchtlingslager Dschenin<br />

konnte sich die Weltgemeinschaft<br />

dazu durchringen,<br />

die Vorgänge von einer UN-<br />

Kommission untersuchen zu<br />

lassen. Weil aber die israelische<br />

Regierung der<br />

26<br />

Kommission die<br />

Einreisegnehmigung<br />

verweigerte, wurde<br />

sie wieder aufgelöst.<br />

Nach wie vor werden<br />

Muslime und<br />

Christen in der<br />

Geburtskirche in<br />

Bethlehem belagert.<br />

Das menschliche<br />

Elend scheint<br />

grenzenlos.<br />

Vokabular und<br />

Methoden der israelischen<br />

Kriegstreiber erinnern<br />

in beklemmender Weise<br />

an das verbrecherische Nazi-<br />

Regime, dem Millionen von<br />

europäischen Juden zum<br />

Opfer gefallen sind. Internierungslager,<br />

Ghettos,<br />

Strafexekutionen, Plünderungen,<br />

Folter, Verschleppungen,<br />

"totaler Krieg"… all dies haben<br />

wir vor 60 Jahren aus<br />

anderem Munde gehört. Umso<br />

beängstigender<br />

klingen diese<br />

Begriffe aus dem<br />

Mund des israelischenMinisterpräsidenten.<br />

Eine militärische<br />

Lösung des Nah-<br />

Ost- Konfliktes wird<br />

es nicht geben.<br />

Pervers ist, dass sich<br />

hierüber alle Beteiligten<br />

einig sind.


Dennoch zeigt man<br />

Verständnis für die<br />

Militäraktionen Israels<br />

und erklärt Sie<br />

zu Akten der Selbstverteidigung.Gleichzeitig<br />

erklärt man<br />

einen Jasser Arafat,<br />

der von der Aussenwelt<br />

abgeschnitten<br />

ist und von der israelischenBesatzungsmacht<br />

bei<br />

jeder sich bietenden Gelegenheit<br />

gedemütigt wird, zum<br />

Schuldigen des aktuellen<br />

Konfliktes. Und während sich<br />

die Weltgemeinschaft in endlosen<br />

Beratungen und Sitzungen<br />

scheinbar um eine Lösung<br />

bemüht, schafft die israelische<br />

Besatzungsmacht Tatsachen.<br />

Die gesamte Infrastruktur der<br />

Autonomiegebiete wird systematisch<br />

zerstört und damit<br />

den Palästinensern die<br />

Lebensgrundlage entzogen.<br />

Die Weltgemeinschaft muss<br />

sich endlich vehement und<br />

entschieden in den Konflikt einmischen<br />

und die Konfliktparteien,<br />

notfalls mit wirtschaftlichen<br />

und politischen Sanktionen,<br />

wieder an den Verhandlungstisch<br />

führen. Tut sie dieses<br />

nicht, wird sich das Gefühl<br />

weiter verfestigen, dass wenn es<br />

um die Wahrung der Rechte von<br />

Muslimen geht, seitens<br />

der Weltgemeinschaft<br />

mit zweierlei Mass gemessen<br />

wird. Staaten<br />

wie der Irak, Libyen<br />

oder der Iran werden<br />

dann weiterhin mit<br />

Sanktionen und Strafmassnahmenüberzogen,<br />

wohingegen<br />

Staaten wie Russland,<br />

China und Israel, trotz<br />

wiederholter Ver-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

letzung und Übertretung völkerrechtlicher<br />

Normen, praktisch<br />

ungeschoren davon kommen.<br />

Resolutionen verhallen ungehört.<br />

Die gesamte Weltgemeinschaft<br />

wird verhöhnt.<br />

Weltweit formiert sich<br />

lautstarker Protest gegen die<br />

Politik Israels und gegen die Passivität<br />

der Weltgemeinschaft.<br />

Doch wie protestiert man in<br />

Europa gegen eine israelische<br />

Regierung, die jedes Augenmass<br />

und jede Menschlichkeit<br />

verloren hat, ohne als “Anti-<br />

Semitisch” abgestempelt zu<br />

werden.<br />

Wie demonstriert man seine<br />

Solidarität mit dem palästinensischen<br />

Volk, ohne dem<br />

Vorwurf ausgesetzt zu werden,<br />

die Selbstmordanschläge gutzuheissen.<br />

Jeder, der den Vernich-<br />

27<br />

tungskrieg in Palästina<br />

beim Namen<br />

nennt, sieht sich<br />

eben diesen Vorwürfen<br />

ausgesetzt.<br />

Trotz der von<br />

manchen Spitzenfunktionären<br />

der jüdischenDachverbände<br />

betriebenen Polemik,<br />

haben die bisherigenProtestaktionen<br />

der in Europa<br />

lebenden Muslime gezeigt, dass<br />

Sie in der Lage sind, Unrecht<br />

beim Namen zu nennen, ohne<br />

selbst Unrecht zu begehen. Mit<br />

Protestmärschen, Solidaritätsgebeten,<br />

Postkartenaktionen,<br />

Boykott von israelischen Waren<br />

bedienen sich die Muslime<br />

legaler Formen des Protestes.<br />

Gleichzeitig sind sie bemüht, ein<br />

Übergreifen des Konfliktes auf<br />

Europa zu verhindern, um das<br />

friedvolle Zusammenleben der<br />

Kulturen nicht zu gefährden. So<br />

wurden einhellig die Anschlagsserien<br />

auf jüdische Einrichtungen<br />

und Gebetsstätten in Frankreich<br />

und Belgien seitens der<br />

Muslime verurteilt.<br />

Auch wenn alle Aktionen<br />

einem stillen Schrei nach Gerechtigkeit<br />

gleichen, müssen<br />

Sie um jeden Preis fortgeführt<br />

werden, weil trotz der sich vor<br />

unser aller Augen tagtäglich<br />

wiederholenden<br />

menschlichen Tragödie,<br />

sonst keiner der<br />

Protagonisten der<br />

Weltpolitik den Willen<br />

und die Entschlossenheit<br />

aufbringt,<br />

dem offensichtlichen<br />

Unrecht ein Ende zu<br />

setzen.<br />

• O¤uz ÜÇÜNCÜ


Foreign Minister<br />

Shimon Peres<br />

Peres is very worried<br />

about the expectedinternational<br />

reaction as<br />

soon as the world<br />

learns the details<br />

of the tough battle<br />

in the Jenin refugee<br />

camps, where<br />

more than 100<br />

Palestinians have<br />

already been killed<br />

in fighting<br />

with IDF forces.<br />

In private, Peres<br />

is referring to the<br />

battle as a "massacre."<br />

IDF officers also expressed<br />

grave reservations Monday over<br />

the operation in Jenin. "Because<br />

of the dangers," they said, "the<br />

soldiers are almost not advancing<br />

on foot. The bulldozers are simply<br />

'shaving' the homes<br />

and causing<br />

terrible destruction.<br />

When the<br />

world sees the pictures<br />

of what we<br />

have done there, it<br />

will do us immense<br />

damage."<br />

"However<br />

many wanted<br />

men we kill in the<br />

refugee camp,<br />

and however<br />

much of the terror<br />

infrastructure we<br />

expose and destroy<br />

there, there is<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

BLICK IN DIE PRESSE<br />

Peres calls IDF operation in Jenin a<br />

'massacre'<br />

still no justification for causing<br />

such great destruction."<br />

Peres, who is feeling increasingly<br />

isolated in the government<br />

- Sharon added three hardline ministers<br />

to his cabinet Monday - be-<br />

28<br />

lieves Arafat is<br />

still irreplaceable<br />

at this stage.<br />

He does not regard<br />

the documents<br />

that Sharon<br />

presented Monday<br />

in the Knesset as a<br />

"smoking gun" that<br />

irrefutably proves<br />

that Arafat was directly<br />

linked to ordering<br />

terrorist activity.<br />

And Israel's<br />

isolation of the Palestinian<br />

leader, he<br />

believes, only enhanced<br />

his prestige<br />

and turned him into the key player.<br />

Despite his harsh criticism, however,<br />

and his belief that Labor<br />

will not be able to remain much<br />

longer in the government, Peres is<br />

in no hurry to quit. He is telling<br />

his closest associates that after the<br />

fighting ends and<br />

U.S. Secretary of<br />

State Colin Powell<br />

has visited, the<br />

decision will be<br />

made. If Powell<br />

presents a political<br />

plan, Labor<br />

will want to fight<br />

for it in the government.<br />

By Aluf Bennand<br />

Amos Harel<br />

Ha'aretz<br />

09.04.02


Jerusalem/Ramallah/Genf/New<br />

York –<br />

18.04.2002 - Die Vereinten<br />

Nationen und<br />

Menschenrechtler haben<br />

Israel wegen der Verwüstungen<br />

im Flüchtlingslager<br />

von Dschenin scharf<br />

kritisiert. Der UN-Sondergesandte<br />

im Nahen Osten,<br />

Terje Roed-Larsen, sagte,<br />

der "grausige" Anblick des<br />

Lagers "übersteigt jede<br />

Vorstellungskraft". "Das<br />

Lager ist völlig zerstört, als<br />

ob es von einem Erdbeben erschüttert<br />

worden wäre." UN-Generalsekretär<br />

Kofi Annan hat den Weltsicherheitsrat<br />

aufgerufen, eine internationale<br />

Truppe in die Palästinenser-Gebiete<br />

zu entsenden.<br />

Währenddessen pries der US Präsident<br />

George W. Bush den israelischen<br />

Regierungschef Ariel Scharon<br />

als einen "Mann des Friedens"<br />

und sagte, er halte seinen der US-<br />

Regierung vorgelegten Zeitplan für<br />

einen Truppen-Abzug ein.<br />

Annan verlangte von Israel,<br />

"humanitären Helfern unbeschränkten<br />

Zugang (zu<br />

dem Lager) zu erlauben".<br />

Er sei "zutiefst<br />

besorgt" über die SchilderungenRoed-Larsens,<br />

sagte Annan bei<br />

Beratungen des Weltsicherheitsrates<br />

hinter<br />

verschlossenen Türen.<br />

Die UN-Delegation<br />

konnte während der kurzzeitigen<br />

Aufhebung der<br />

Ausgangssperre erstmals<br />

das Lager Dschenin besuchen.<br />

Nach Angaben<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Unvorstellbare Verwüstungen in Dschenin<br />

“Aus Trümmern ragt ein Kinderfuß”<br />

von Menschenrechtsorganisationen<br />

kamen bei den Gefechten vergangene<br />

Woche mindestens 300<br />

Menschen ums Leben, zwischen<br />

8000 und 13 500 Menschen würden<br />

vermisst. Der israelische Verteidigungsminister<br />

Benjamin Ben-<br />

Elieser hatte die Zahl der getöteten<br />

Palästinenser mit 45 angegeben.<br />

Palästinenser hatten Israel "Massaker"<br />

vergeworfen.<br />

Israelische Truppen hatten vergangene<br />

Woche ganze Häuserzeilen<br />

niedergewalzt. Wochenlang<br />

harrten Menschen in den<br />

29<br />

Kellern ihrer zerstörten<br />

Häuser aus.<br />

Das UN-Hilfswerk für<br />

Palästina-Flüchtlinge<br />

(UNRWA) in Genf bezeichnete<br />

das Szenario in<br />

Dschenin als "schreckliche<br />

humanitäre Katastrophe".<br />

Nur noch 8000<br />

der ehemals 14 000<br />

Flüchtlinge befänden sich<br />

in dem Lager. Hilfsorganisationen<br />

hätten noch<br />

keinen Zugang zum ganzen<br />

Camp gehabt.<br />

Währendessen bekräftigte der<br />

EU-Kommissar EU-Außenkommissar<br />

Patten seine Kritik am Vorgehen<br />

der israelischen Armee bekräftigt,<br />

diese sei nicht gleichbedeutend<br />

mit Antisemitismus,<br />

betonte Patten im spanischen Valencia.:<br />

"Europa wollen keinen palästinensischen<br />

Staat, der löchrig<br />

wie Schweizer Käse sei, sagte er.<br />

Israel habe zwar das Recht auf<br />

Selbstverteidigung. Aber Europa<br />

wolle auch einen palästinensischen<br />

Staat, in dem es sich leben lasse<br />

und der nicht «löchrig wie ein<br />

Schweizer Käse» sei, sagte<br />

er am Rande des Treffens<br />

der EU-Außenminister<br />

mit den Mittelmeer-<br />

Anrainern. Er kündigte an,<br />

mit Israels Außenminister<br />

Schimon Peres über die<br />

«systematische Zerstörung<br />

der Infrastruktur<br />

der palästinensischen<br />

Autonomiebehörde»<br />

sprechen. Diese habe<br />

nichts mit dem Kampf<br />

gegen Selbstmordanschläge<br />

zu tun.


Während die Welt seit<br />

dem 11. September mit dem<br />

Kampf gegen den Terrorismus<br />

beschäftigt ist und vor<br />

allem Richtung Naher<br />

Osten blickt, wo die blutige<br />

Konfrontation zwischen Israeli<br />

und Palästinensern<br />

neu entfacht ist, sind die<br />

Ereignisse der vergangenen<br />

Wochen im indischen<br />

Gliedstaat Gujarat wenig<br />

beachtet an der Öffentlichkeit<br />

vorbeigezogen. Allein die<br />

Dimension des Pogroms hinduistischer<br />

Fanatiker gegen die muslimische<br />

Minderheit des Landes<br />

sollte jedoch aufhorchen lassen.<br />

Die Zahl der Todesopfer ist mittlerweile<br />

auf über 800 gestiegen,<br />

mehr als 100 000 Vertriebene<br />

leben unter bedenklichen Bedingungen<br />

in Flüchtlingslagern.<br />

Alarmierend ist auch die ausgesprochene<br />

Grausamkeit, mit der<br />

die Täter vorgegangen sind. Die<br />

Opfer wurden von den eigenen<br />

Nachbarn regelrecht abgeschlachtet.<br />

Ganze Familien wurden in<br />

ihren Autos angezündet, ihre<br />

Häuser niedergebrannt, ihre<br />

Geschäfte geplündert. Betroffen<br />

waren in erster Linie Muslime,<br />

aber auch Christen und Angehörige<br />

anderer Minderheiten. Zwar<br />

hat die Armee, nachdem die Regierung<br />

und die Polizei Gujarats<br />

lange tatenlos zugesehen hatten,<br />

dem Massaker schliesslich ein<br />

Ende gesetzt. Doch der Terror<br />

kocht auf kleinerer Flamme<br />

weiter. Täglich wird über neue<br />

Opfer berichtet. Muslime werden<br />

immer noch bedroht und vert-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

BLICK IN DIE PRESSE<br />

Ein kaum beachtetes Pogrom<br />

rieben. Im grossen Stil wird zum<br />

Boykott ihrer Waren und Dienstleistungen<br />

aufgerufen.<br />

Das Schwerwiegendste an der<br />

Sache ist aber, dass das Pogrom<br />

nicht ein unerwarteter Ausbruch<br />

angestauten Volkszorns gewesen<br />

zu sein scheint, sondern eine<br />

systematisch geplante und von<br />

staatlichen Stellen wenn nicht gar<br />

geförderte, so zumindest geduldete<br />

Aktion war. Gujarats Chefminister<br />

Modi und seine von der<br />

Bharatiya Janata Party (BJP)<br />

dominierte Landesregierung sind<br />

deswegen stark unter Druck geraten.<br />

Folgen haben die Ereignisse<br />

für sie bisher allerdings noch<br />

keine gehabt. Die BJP gibt sich,<br />

seit sie 1998 in Delhi an die Macht<br />

gekommen ist, gemässigt. Doch<br />

wird sie die Geister nicht mehr<br />

los, die sie einst selbst rief. Sie<br />

hatte ihre Wahlerfolge in den<br />

neunziger Jahren allein chauvinistischen<br />

Tönen zu verdanken.<br />

Dass sich der indische Ministerpräsident<br />

Vajpayee, der als moderates<br />

Aushängeschild der Partei<br />

gilt, nicht deutlich vom militantnationalistischen<br />

Welt-Hindu-Rat<br />

30<br />

(VHP) und von anderen<br />

Hindu-Organisationen distanziert,<br />

welche die Massaker<br />

durch ihre Propaganda<br />

ausgelöst haben, ist kaum<br />

verwunderlich. Denn die<br />

BJP ist wie der VHP aus<br />

dem paramilitärischen<br />

Nationalen Freiwilligenbund<br />

RSS heraus entstanden<br />

und als dessen politischer<br />

Flügel ideell und<br />

personell eng mit ihm<br />

verbunden. Wie Modi steht auch<br />

der indische Innenminister Advani<br />

- neben Vajpayee der zweite<br />

starke Mann in der BJP - den hinduistischen<br />

Extremisten gefährlich<br />

nahe. Er hatte während der<br />

Unruhen 1992, als ein aufgebrachter<br />

Hindu- Mob in Ayodhya eine<br />

Moschee zerstört und damit<br />

Unruhen ausgelöst hatte, die über<br />

2000 vorwiegend muslimische<br />

Inder das Leben kosteten, eine<br />

höchst fragwürdige Rolle gespielt.<br />

Die Nähe zu den Fundamentalisten<br />

hat Vajpayee nun aber in arge<br />

Bedrängnis gebracht. Seine Koalitionspartner<br />

fordern wie auch die<br />

Opposition, er müsse Modi endlich<br />

fallenlassen. Der Regierungschef<br />

selbst hat die Massaker in Gujarat<br />

zwar ausdrücklich verurteilt und<br />

damit versucht, seine kompromittierte<br />

Rolle als Ministerpräsident aller<br />

Inder und als Wahrer der gesetzlichen<br />

Ordnung wiederherzustellen.<br />

Doch viele seiner radikalen Parteifreunde<br />

wie auch ein Teil seiner<br />

Wählerschaft lassen sich wohl<br />

kaum von der Forderung nach<br />

dem Bau eines Tempels in Ayodhya<br />

abbringen. Vajpayee sitzt in der


Klemme. Distanziert er sich<br />

weiterhin nicht deutlich<br />

von den Extremisten in den<br />

eigenen Reihen, droht er<br />

seine säkularen Koalitionspartnerund<br />

damit auch die<br />

Macht zu verlieren. Neuwahlen<br />

kommen ihm wohl eher<br />

ungelegen, da die BJP bei regionalen<br />

Wahlen in mehreren<br />

Gliedstaaten im Februar<br />

deutliche Verluste einstecken<br />

musste. Geht Vajpayee allerdings<br />

auf Distanz zum VHP,<br />

verliert die BJP ihre radikalen<br />

Stammwähler. Dies könnte<br />

zu einer Spaltung der Partei<br />

führen.<br />

Wie die Regierung in<br />

Delhi das Dilemma löst und<br />

ob sie die Situation wieder<br />

in den Griff bekommt, wird<br />

nicht nur entscheidend für<br />

ihr eigenes Überleben sein,<br />

sondern auch für den Ruf<br />

Indiens als eines säkularen,<br />

pluralistischen Staates.<br />

Selbst wenn das Schicksal<br />

der indischen Muslime<br />

bisher wenig internationale<br />

Aufmerksamkeit erweckt<br />

hat, ausländische Investoren<br />

und Geldgeber, auf die<br />

das Land dringend angewiesen<br />

ist, sind beunruhigt.<br />

Ausserdem ist Stabilität in<br />

Indien langfristig nur möglich,<br />

wenn sich die 130<br />

Millionen Muslime im<br />

Land wieder sicher fühlen<br />

können. Sie stellen immerhin<br />

13 Prozent der Bevölkerung<br />

und können nicht<br />

allesamt - auch wenn einige<br />

radikale Hindus davon<br />

träumen - ins Ausland<br />

vertrieben oder in Ghettos<br />

gesteckt werden.<br />

Neue Zürcher Zeitung,<br />

03. 04.2002<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

BLICK IN DIE PRESSE<br />

31<br />

Dünya Deutschland, 19-2504.02


Berlin - "Der Islam hat ein<br />

irgendwie doch ungebrochenes<br />

Verhältnis zur Gewalt:<br />

Der Gott, der sich immer<br />

durchsetzt, Mohammed ist<br />

ein Krieger, der siegt", sagte<br />

der Vorsitzende der<br />

deutschen Bischofskonferenz<br />

in einem Interview mit dem<br />

Berliner "Tagesspiegel". Leid<br />

und Schmerz dürfe es aber<br />

nach Vorstellung des Islams<br />

eigentlich nicht geben. Es sei<br />

auch schwierig, Gesprächspartner<br />

zu finden, erklärte<br />

Kardinal Lehmann. "Die offiziellen<br />

Repräsentanten des<br />

Islam in Deutschland kennen<br />

sich mit theologischen Dingen<br />

oft weniger aus und<br />

beschönigen die Dinge eher."<br />

Zu einer kritischen Auseinandersetzung<br />

mit Vertretern<br />

eines militanten Islamismus<br />

hat der Ratsvorsitzende der<br />

Evangelischen Kirche in<br />

Deutschland, Manfred Kock,<br />

aufgerufen.<br />

Er wünsche sich im<br />

Gespräch mit Muslimen "größere<br />

Deutlichkeit" bei der Verteidigung<br />

der verfassungsmäßig<br />

garantierten Grundwerte,<br />

sagte Kock beim Jahresempfang<br />

des Evangelischen<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Unverständliche Worte vom<br />

Vorsitzenden der Bischofskonferenz<br />

Kardinal Lehmann<br />

Trotzdem gebe es keine Alternative<br />

zu einem Dialog,<br />

wenn er klar und zielstrebig<br />

geführt werde.<br />

Das Bild des Westens vom<br />

Islam sei teilweise zu heil<br />

und zu schön. "Viele Muslime<br />

leben im Ghetto, viele<br />

Moscheen in Deutschland<br />

sind fundamentalistisch".<br />

Der Vorsitzende der Katholischen<br />

Deutschen Bischofskonferenz<br />

führte zudem aus, in<br />

Deutschland seien viele gegenüber<br />

dem Islam bisher zu blauäugig<br />

und zu naiv gewesen.<br />

Schließlich verbiete der fundamentalistische<br />

Islam den<br />

Frauen, alleine einkaufen zu<br />

gehen und Mädchen dürften<br />

nicht in die Schule.<br />

Kock fordert größere Deutlichkeit von<br />

Muslimen<br />

Dekanats. Zu einem offenen<br />

Dialog gehöre auch, Muslime<br />

nach ihrer Haltung zu<br />

"Menschenrechtsverletzungen<br />

und Verfolgungen christlicher<br />

und anderer religiöser Minderheiten<br />

in islamisch geprägten<br />

Ländern" zu fragen.<br />

Die "Erschütterungen der<br />

letzten Monate" dürften jedoch<br />

nicht dazu führen, "dem Islam<br />

im Ganzen die Teilhabe an<br />

Kultur und Zivilisation abzusprechen".<br />

32<br />

Religionszugehörigkeit<br />

von Ausländern<br />

erfassen...?<br />

Berlin - Der stellvertretendeUnions-Fraktionsvorsitzende<br />

Wolfgang Bosbach<br />

(CDU) forderte, dass künftig<br />

auch die Religionszugehörigkeit<br />

von Ausländern<br />

obligatorisch erfasst werden<br />

müsse. Dies müsse Teil eines<br />

dritten Anti-Terror-Paketes<br />

sein, forderte der CDU-<br />

Politiker im Deutschland-<br />

Radio Berlin. Bisher wird<br />

dieses Merkmal nur auf<br />

freiwilliger Basis im Ausländer-Zentralregister<br />

gespeichert. Nach Bosbachs<br />

Worten muss eine<br />

"Brandmauer" gegen<br />

Terrorismus und religiös<br />

motivierten Extremismus<br />

errichtet werden.<br />

Religionsunterricht<br />

für Aleviten in Berlin<br />

Das "Kulturzentrum Anatolischer<br />

Aleviten" darf in Berlin alevitischen<br />

Unterricht geben. Die Senatsschulverwaltung<br />

habe das Kulturzentrum Anatolischer<br />

Aleviten als Träger zugelassen,<br />

sagte ein Behördensprecher. Der<br />

vom Kulturzentrum vorgelegte Rahmenplan<br />

für den Religionsunterricht<br />

stimme mit den Bildungszielen der<br />

Berliner Schule und den Verfassungsnormen<br />

überein. Zunächst solle der<br />

Unterricht ab dem Schuljahr<br />

2002/2003 an zehn Berliner Grundschulen<br />

in Charlottenburg, Kreuzberg,<br />

Mitte und Neukölln angeboten werden,<br />

so der Behördensprecher. Derzeit<br />

werde mit 200 Schülern gerechnet.


Leverkusen - Klaus Hupperth,<br />

Chef der Leverkusener<br />

CDU-Stadtratsfraktion, ist<br />

gegen den Bau einer<br />

Moschee mit Minarett. Er sei<br />

nur ehrlich, sagt er. Nach<br />

dem 11. September und nach<br />

dem Attentat von Djerba, bei<br />

dem übrigens zwei Hupperth<br />

bekannte Bergisch Neukirchener<br />

schwer verletzt<br />

worden waren, sei der Rechtsanspruch<br />

des mazedonischen<br />

Vereins, am Mühlenweg<br />

in Küppersteg ein<br />

Gebetshaus zu bauen, zwar<br />

unverändert gegeben. Aber,<br />

so Hupperth: Es sei ganz eindeutig,<br />

dass die Anwohner,<br />

dass viele Bürger diese<br />

Moschee nicht wollen. Und<br />

Hupperth fügte<br />

im Gespräch<br />

mit dem<br />

"Kölner Stadt-<br />

Anzeiger" hinzu:<br />

"Weil die<br />

Leute nicht wissen,<br />

ob es wirklich<br />

nur ein Gebetshaus<br />

ist,<br />

oder ob sich<br />

nicht etwas anderes<br />

dahinter<br />

verbirgt."<br />

Hupperth,<br />

der sich selbst<br />

als "religiösen<br />

Menschen" bezeichnet,<br />

ist<br />

der Auffas-<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

CDU-Fraktionschef gegen Moschee<br />

sung, dass der Islam "eine<br />

kriegerisch sich ausbreitende<br />

Religion" ist. Kriegsdrohungen<br />

im Namen Allahs seien<br />

überall dokumentiert. Die<br />

Gesellschaft, das sei nach<br />

bundesweiten Festnahmen<br />

klar, sei "elementar bedroht".<br />

Daher halte er es auch für<br />

"Trickserei", wenn über formale<br />

Gründe wie die<br />

Parkplatzfrage das<br />

augenscheinliche Problem vom<br />

Tisch gebracht werden soll.<br />

Ein Vorgehen, das in der<br />

SPD Befürworter findet.<br />

Fraktionschef Walter Mende<br />

sagte: "Für mich ist der<br />

Standort tot." Obwohl<br />

Rechtsextremisten das The-<br />

VW Gesamtbetriebsrat Uhl warnt<br />

vor einem Generalverdacht gegen<br />

Muslime<br />

Bei der Wolfsburger<br />

Kundgebung zum 1. Mai,<br />

dem Tag der Arbeit, zu der<br />

5000 Menschen sich<br />

versammelten, sagte Hans<br />

Peter Uhl, der VW-Gesamtbetriebsrat,<br />

"Niemand habe<br />

das Recht, islamische Mitbürger,<br />

die seit Jahrzehnten<br />

in der Region lebten, unter<br />

den Generalverdacht des<br />

Terrorismus zu stellen. All-<br />

33<br />

gemein gelte für den Umgang<br />

der Nationalitäten:<br />

"Aus dem Nebeneinander<br />

leben muss endlich ein<br />

Miteinanderleben werden."<br />

Der abschließende Aufruf<br />

des Gewerkschafters zum 1.<br />

Mai lautete: "Wir müssen in<br />

einer globalisierten Welt<br />

auch global um soziale<br />

Gerechtigkeit und unsere<br />

Menschenrechte kämpfen."<br />

ma besetzt haben, glaubt er,<br />

dass der Moschee-Bau am<br />

Mühlenweg in Küppersteg<br />

auch den Anwohnern nicht<br />

mehr zu vermitteln ist.<br />

Grundsätzlich aber teilt<br />

Mende die Haltung von<br />

Hupperth nicht. Es dürfe<br />

nicht dazu kommen, "dass<br />

jetzt ein Populist den anderen<br />

übertrifft". Dass es radikale<br />

Islamisten gebe, könne<br />

kein Grund sein, Muslime<br />

an der Ausübung ihres<br />

Glaubens zu hindern: "Wir<br />

verbieten ja auch keinen<br />

italienischen Gottesdienst,<br />

weil es in Italien die Mafia<br />

gibt."<br />

Klaus Hupperth indes hat<br />

sich entschieden. Nächstes<br />

Beispiel: das<br />

Minarett.<br />

Glockengeläut<br />

sei "neutral".<br />

Der Muezzin<br />

d a g e g e n<br />

vertrete den<br />

Alleinanspruch<br />

des Islam. Ob<br />

er rechten Extremistendamit<br />

keine Steilvorlageliefere?<br />

"Mit denen<br />

habe ich nichts<br />

am Hut. Ich bin<br />

einfach ehrlich."<br />

Und: "Ich will<br />

denen gerade<br />

nicht das Feld<br />

überlassen."


In den USA hat sich seit dem 11.<br />

September letzten Jahres die offizielle<br />

Zahl von Übergriffen gegen die muslimische<br />

Bevölkerung vervielfacht. In<br />

ihrem Jahresbericht erhebt CAIR, eine<br />

der größten Organisationen US-amerikanischer<br />

Muslime, auch schwere Vorwürfe<br />

gegen die Behörden und deren<br />

Vorgehen gegen Tausende unbescholtener<br />

Bürger. Der Jahresbericht des in<br />

Washington ansässigen Council on<br />

American-Islamic Relations, der den<br />

Zeitraum zwischen März 2001 und<br />

März 2002 umfaßt, betont, die weitaus<br />

meisten der gegen seine Mitglieder<br />

verübten Gewalttaten einschließlich<br />

mehrerer Morde hätten sich unmittelbar<br />

nach den Anschlägen vom 11. September<br />

ereignet.<br />

Insgesamt listet CAIR in seiner<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Muslime in den USA klagen über Angriffe,<br />

Intoleranz und Behördenwillkür<br />

Den Haag - Sieben Jahre nach der<br />

Ermordung tausender Muslime während<br />

des Bosnienkriegs in der UN-Schutzzone<br />

Srebrenica ist die niederländische Regierung<br />

wegen der damaligen politischen<br />

Fehler zurückgetreten. Nach einer<br />

Krisensitzung zu einem Bericht über das<br />

Massaker von Srebrenica reichte der<br />

sozialdemokratische Ministerpräsident<br />

Wim Kok bei Königin Beatrix den<br />

Rücktritt ein. In dem Srebrenica-Bericht,<br />

den das Kabinett einen Monat vor dem<br />

regulären Ende seiner Amtszeit behandelte,<br />

werden dem Militär und der Politik<br />

schwere Versäumnisse vorgeworfen.<br />

Das Massaker von Srebrenica gilt als<br />

die schwerste Gräueltat in Europa seit<br />

dem Zweiten Weltkrieg. Am vergangenen<br />

Mittwoch hatte das Niederländische Institut<br />

für Kriegsdokumentation (NIOD)<br />

den Bericht über die Rolle der Niederlande<br />

beim Fall der bosnischen Moslemenklave<br />

veröffentlicht, den die Regierung<br />

von Wim Kok vor fünf Jahren<br />

selbst bestellt hatte. Im Juli 1995, in der<br />

ersten Amtsszeit Koks, drangen Bürgerkriegstruppen<br />

der bosnischen Serben<br />

in die UN-Schutzzone Srebrenica ein, die<br />

von niederländischen Soldaten bewacht<br />

wurde. Die Serben ermordeten bis zu<br />

Bilanz 1516 vorgebrachte Klagen auf,<br />

dreimal so viele wie im vorangegangenen<br />

Vergleichszeitraum. Selbst wenn<br />

man die Übergriffe nicht berücksichtigt,<br />

die sich unmittelbar nach dem<br />

11. September ereigneten, lag die Zahl<br />

der Klagen von CAIR-Mitgliedern<br />

immer noch um 50 Prozent über der<br />

des Vorjahres.<br />

Muslimische US-Bürger klagten<br />

über den religiös motivierten Verlust<br />

ihres Arbeitsplatzes oder über abgelehnte<br />

Bewerbungen für einen Job.<br />

In Schulen, Gefängnissen und am<br />

Arbeitsplatz verbot man ihnen die<br />

Ausübung ihrer religiösen Pflichten.<br />

Wegen ihres Aussehens oder ihres<br />

Namens wurden sie an Flugplätzen<br />

ausgesondert oder gerieten in die<br />

Fahndungbemühungen von Bundes-<br />

Niederländische Regierung tritt zurück -<br />

Massaker an Muslimen nicht verhindert<br />

8000 Jungen und Männer moslemischen<br />

Glaubens.<br />

Der Srebrenica-Report hatte die Rolle<br />

der damaligen, ersten Regierung Kok nur<br />

zurückhaltend kritisiert, aber scharfe<br />

Kritik an der damaligen Armeeführung<br />

geübt. Daraufhin hatten zwei Minister der<br />

Regierung Kok öffentlich ihren Rücktritt<br />

erwogen: Bauminister Jan Pronk, dem<br />

die Kritik an der Regierung zu lau gewesen<br />

war und der von einem "Versagen der<br />

Politik bei Srebrenica" sprach, und Verteidigungsminister<br />

Frank de Grave, der damit<br />

die Verantwortung für die Missstände<br />

in der Armee übernehmen wollte.<br />

Nach dem Rücktritt der Regierung<br />

gab auch der Heereschef Ad van Baal sein<br />

Amt ab. Der General übernahm damit<br />

Verantwortung für die Rolle niederländischer<br />

Blauhelm-Soldaten bei dem Massaker<br />

im bosnischen Srebrenica 1995.<br />

Namhafte Niederländer forderten weitere<br />

politische Konsequenzen. Els Borst, eine<br />

der Vize-Ministerpräsidentinnen der<br />

zurückgetretenen Regierung, forderte<br />

eine öffentliche Erklärung der Niederlande<br />

vor den Überlebenden des Massakers.<br />

Etliche Parteien forderten<br />

Entschädigungszahlungen für Überlebende<br />

und Hinterbliebene.<br />

34<br />

und lokalen Behörden.<br />

Fast 60 000 in den USA lebende<br />

Muslime, so der CAIR-Bericht, bekamen<br />

die Folgen der Maßnahmen zu<br />

spüren, mit denen die US-Regierung<br />

auf die Anschläge vom 11. September<br />

reagierte. Landesweit wurden mehr als<br />

1 200 Muslime ausgewiesen, die meisten,<br />

weil sie gegen die Einwanderungsbestimmungen<br />

verstoßen hatten.<br />

5000 Muslime, die über ein gültiges<br />

Visum verfügten, wurden von Bundesbehörden<br />

zur Vernehmung geladen.<br />

Ins Visier der Fahnder gerieten auch<br />

schätzungsweise 50 000 Personen, die<br />

muslimische Hilfsorganisationen mit<br />

Spenden bedacht hatten.<br />

Zugleich aber, so betont CAIR, habe<br />

sich die Justiz um den Schutz der in<br />

den USA lebenden Muslime bemüht.<br />

So entschied kürzlich ein Bundesrichter,<br />

das Justizministerium habe gegen<br />

die Verfassung verstoßen, als es nach<br />

dem 11. September zuließ, daß aus<br />

»Sicherheitsgründen« Einwanderungsanhörungen<br />

hinter verschlossenen<br />

Türen vorgenommen wurden.<br />

Serbiens Ex-<br />

Premier stellt sich<br />

Gericht<br />

Den Haag - Nach dem früheren<br />

jugoslawischen Generalstabschef<br />

und Verteidigungsminister Dragoljub<br />

Ojdanic hat sich gestern der serbische<br />

Ex-Premier Nikola Sainovic<br />

dem internationalen Kriegsverbrechertribunal<br />

in Den Haag<br />

gestellt. Gemeinsam mit dem Milosevic-Vertrauten<br />

begab sich der<br />

frühere Lagerwärter Momcilo Gruban<br />

freiwillig in Gewahrsam. Der<br />

bosnische Serbe aus Prijedor war<br />

Schichtführer im berüchtigten Lager<br />

von Omarska gewesen, wo im Sommer<br />

1992 etwa 3000 Muslime aus<br />

der Umgebung vor ihrer Vertreibung<br />

festgehalten wurden. Die Anklage<br />

gegen Gruban nimmt ihn als<br />

Schichtleiter in die "strafrechtliche<br />

Verantwortung" für Morde, Vergewaltigungen<br />

und Folter, die von<br />

seinen Untergebenen begangen<br />

wurden.


Ursachen des<br />

internationalen<br />

Terrorismus<br />

bekämpfen<br />

Bei der vom 17. bis 24. März<br />

stattfindenden 107. Interparlamentarischen<br />

Konferenz in<br />

Marrakesch (Marokko) haben<br />

sich die 668 Abgeordneten aus<br />

130 Ländern mit einer im<br />

Redaktionsausschuss unter<br />

dem Vorsitz der Abgeordneten<br />

Angelika Köster-Loßack<br />

(Bündnis 90/Die Grünen)<br />

erarbeiteten Resolution zur<br />

Rolle der Parlamente und der<br />

Zivilgesellschaft im Kampf<br />

gegen den Terrorismus befasst.<br />

Marrakesch - Der auf einem<br />

deutschen Vorschlag beruhende<br />

Text verurteilt jede<br />

Form des Terrors und will den<br />

Austausch der Parlamente<br />

über Maßnahmen zur Verhinderung<br />

des Terrorismus<br />

fördern. Die Resolution legt<br />

einen Schwerpunkt auf die<br />

Bekämpfung seiner Ursachen<br />

und fordert zu einem interkulturellen<br />

Dialog auf. Sie<br />

betont, dass jede Religion die<br />

Anwendung von Gewalt zur<br />

Erreichung eines Zieles<br />

verurteilt und Gewalt daher nie<br />

unter Berufung auf eine Religion<br />

gerechtfertigt werden<br />

kann. Die Abgeordneten<br />

unterstützten ferner die vom<br />

UN-Sicherheitsrat am 12. März<br />

angenommene Resolution<br />

1397 zur Situation im Nahen<br />

Osten, die eine Koexistenz von<br />

zwei Staaten Israel und<br />

Palästina in gesicherten<br />

Grenzen vorsieht.<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Im März 2002<br />

bundesweit über<br />

300<br />

rechtsextremistisch<br />

und antisemitisch<br />

motivierte Straftaten<br />

erfasst<br />

Berlin – 29.04.2002 - Im<br />

März 2002 sind bundesweit 188<br />

Straftaten erfasst worden, die<br />

der "Politisch motivierten<br />

Kriminalität - Rechts" zuzurechnen<br />

sind. Dies teilt die Bundesregierung<br />

in ihrer Antwort mit.<br />

Von den erfassten Straftaten<br />

seien 136 als Propagandadelikte<br />

und weitere 16 als Gewaltdelikte<br />

erfasst. Letztere setzen sich den<br />

Angaben zufolge aus 2 versuchten<br />

Tötungen sowie 14 Körperverletzungen<br />

zusammen. Festgenommen<br />

worden seien insgesamt<br />

11 Personen. In 5 Fällen<br />

sei Haftbefehl erlassen worden.<br />

Zudem seien im ersten Quartal<br />

2002 insgesamt 127 antisemitisch<br />

motivierte Straftaten<br />

gemeldet worden, teilte die<br />

Bundesregierung mit. Davon<br />

seien 5 als Gewaltdelikte, 26 als<br />

Propagandadelikte, 77 als<br />

Volksverhetzung, 4 als<br />

Sachbeschädigung, 3 als Störung<br />

der Totenruhe, eine als Nötigung<br />

oder. Bedrohung und 11 als<br />

sonstige Straftaten gemeldet<br />

worden. Von den fünf<br />

antisemitisch motivierten<br />

Gewaltdelikten seien zwei als<br />

Körperverletzung, zwei als<br />

Widerstandsdelikte und eine als<br />

Brandstiftung registriert<br />

worden.<br />

35<br />

Gewerkschafterin Ngadinah<br />

Arbeitsbedingungen<br />

in der Dritten Welt<br />

Kö ln – 04.05.2002 -<br />

Ngadinah Binti Abu Mawardi<br />

heißt sie und ist Näherin in<br />

einer indonesischen<br />

Schuhfabrik. Hier sind die<br />

Arbeitsbedingungen<br />

menschenunwürdig, sagt die<br />

Gewerkschafterin.<br />

Die Schuhfabrik, in der sie<br />

arbeitet, ist Zulieferer von<br />

Puma, Nike und andere<br />

Unternehmen in der<br />

Branche. Diese Firmen sollen<br />

aufgefordert werden, die<br />

Arbeitsbedingungen bei Zulieferern<br />

in der Dritten Welt<br />

zu verbessern.<br />

Die Frau gehört zu den Frontkämpfern<br />

der indonesischen Gewerkschaft<br />

Perbupas.<br />

Erst im vergangenen Jahr<br />

saß die 29-jährige für zwei<br />

Wochen im Gefängnis. Im<br />

Fernsehen hatte sie bessere Arbeitsbedingungen<br />

gefordert.<br />

Das passte ihrem Chef gar<br />

nicht. Er rief die Polizei . Der<br />

Vorwurf: Störung der öffentlichen<br />

Ordnung.<br />

"Ein Gericht erklärte<br />

schließlich, dass die Untersuchungen<br />

haltlos sind", sagte<br />

die junge Frau am Freitag<br />

im Kölner Domforum.


Herr Präsident! Meine sehr geehrten<br />

Damen und Herren! In<br />

Nordrhein-Westfalen leben heute ca.<br />

1 Million Mitbürgerinnen und Mitbürger<br />

islamischen Glaubens, von<br />

denen rund 80 % türkischstämmig<br />

sind. In einigen Kommunen unseres<br />

Landes liegt der Anteil bei etwa 10 %.<br />

Im Ruhrgebiet liegt er in einigen Städten<br />

sogar noch höher.<br />

In nunmehr 40 Jahren Integration<br />

entwickelte sich dieser Bevölkerungsteil<br />

von mehr oder weniger<br />

sozial geschlossenen Gruppen zu<br />

einer beruflich, politisch und sozial<br />

weit gefächerten Wohnbevölkerung.<br />

Umfragen belegen, dass in unserem<br />

Land lebende Muslime heute eine<br />

weitgehend integrierte Bevölkerungsgruppe<br />

darstellen, die allerdings<br />

spezifische Eigenheiten und<br />

Bedürfnisse hat. Es gehört nicht<br />

zuletzt in den Verantwortungsbereich<br />

der Politik, die Interessen,<br />

Eigenheiten und Bedürfnisse dieser<br />

muslimischen Bürgerinnen und Bürger<br />

zu berücksichtigen und dafür<br />

nach Lösungen zu suchen.<br />

Das hat die FDP-Fraktion<br />

veranlasst, gemeinsam mit Vertretern<br />

muslimischer Verbände die<br />

Große Anfrage zu stellen. Nach<br />

Vorlage der Antwort der Landesregierung<br />

haben wir zur Auswertung<br />

einen Arbeitskreis gebildet, der vor<br />

allem zwei wichtige Ergebnisse<br />

zutage förderte:<br />

Die Integration der vorwiegend<br />

nichtdeutschen islamischen Wohnbevölkerung<br />

ist in den Kommunen,<br />

dem eigentlichen Ort, wo sich Integration<br />

vollziehen sollte, unzureichend.<br />

Hier liegt eine bislang<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

Die Situation der Muslime in<br />

Nordrhein-Westfalen<br />

Rede der parlamentarischen Geschäftsführerin der FDP Frau Thomann-Stahl<br />

vom 20.03.2002 im NRW-Parlament (Plenarprotokoll 13/54)<br />

kaum wahrgenommene gesellschaftspolitische<br />

Aufgabe.<br />

Für eine spezifisch auf Muslime<br />

ausgerichtete Integrationspolitik<br />

gibt es aber zu wenig Informationen<br />

über sie, da keine systematischen<br />

Erhebungen unter Einbeziehung<br />

der Muslime stattfinden.<br />

Die Fragen, die sich ihnen in<br />

Gesellschaft und Politik stellen,<br />

aber auch die Fragen vonseiten der<br />

Politiker harren immer noch der<br />

Klärung und Entscheidung. Die<br />

Politik ist gefordert, gedeihliche<br />

Lösungen zu finden, ohne dass<br />

Muslime im Ergebnis immer erst<br />

Gerichte bemühen müssen. Hierzu<br />

zählen beispielsweise Fragen wie<br />

die Errichtung muslimischer Friedhöfe<br />

oder der Bau von Moscheen.<br />

Die einer Religion wie dem Islamunwürdige<br />

Hinterhofmoschee<br />

ist in Nordrhein-Westfalen leider<br />

immer noch die Regel. Es geht hier<br />

um die Klärung des Verhältnisses<br />

von Staat, Gesellschaft und Muslimen,<br />

die seit Jahrhunderten als<br />

Glaubensgemeinschaft kirchenlos<br />

existieren.<br />

Ein Beispiel für den dringenden<br />

Handlungsbedarf ist der ordentliche<br />

islamische Religionsunterricht<br />

an öffentlichen Schulen. Zahlreiche<br />

Untersuchungen und Erfahrungen<br />

belegen, dass die überwiegende<br />

Mehrheit muslimischer<br />

Eltern ihre Kinder an einem<br />

ordentlichen islamischen Religionsunterricht<br />

teilnehmen lassen<br />

möchten. Die beiden in Nordrhein-<br />

Westfalen ansässigen bundesweit<br />

zuständigen muslimischen Spitzenverbände<br />

- der Islamrat sowie<br />

36<br />

der Zentralrat der Muslime in<br />

Deutschland - setzen sich seit Jahrzehnten<br />

auch in Nordrhein-Westfalen<br />

für eine dem Grundgesetz<br />

entsprechende ordentliche islamische<br />

Religionsunterrichtung unter staatlicher<br />

Aufsicht und in deutscher<br />

Sprache ein. Eine politische Entscheidung<br />

wäre auch dieser Angelegenheit<br />

dienlicher als gerichtliche<br />

Auseinandersetzungen, wie sie leider<br />

zurzeit stattfinden.<br />

Von besonderer Bedeutung für<br />

Muslime sind ihre religiösen Reinheitsgebote<br />

im Allgemeinen und<br />

die Speisevorschriften im Besonderen.<br />

Im Rahmen der Berufsausbildung<br />

und im späteren Berufsleben<br />

haben sich in der Vergangenheit<br />

zahlreiche und eine Lösung erfordernde<br />

Fragen ergeben.<br />

Nach Rücksprache mit Ausbildungsberatern<br />

der Handwerkskammer<br />

Düsseldorf stellt sich vermehrt<br />

das Problem, dass muslimische<br />

Auszubildende im Nahrungsmittelbereich<br />

- beispielsweise<br />

Fleischer, Köche oder Bäcker - religiös<br />

bedingte Ausbildungshemmnisse<br />

haben. So sieht beispielsweise<br />

die Ausbildungsordnung für<br />

Fleischer vor, dass in der Lehrabschlussprüfung<br />

Schweine zerlegt<br />

werden müssen. Muslimen ist<br />

eine solche Tätigkeit aus religiösen<br />

Gründen untersagt, mit der Folge,<br />

dass solche Auszubildende keine<br />

Lehrabschlussprüfung ablegen<br />

können. Damit ist ihnen aber auch<br />

der weitere Berufsweg - Geselle,<br />

Meisterprüfung, selbstständige<br />

Handwerksexistenz - verwehrt.<br />

Der zuständige Ausbildungsbe-


ater der Handwerkskammer teilte<br />

auch mit, dass diese immer häufiger<br />

auftretenden religiös bedingten<br />

Ausbildungshemmnisse nicht<br />

durch kulante Ausnahmen überwunden<br />

werden könnten, weil die<br />

Ausbildungsordnungen rechtlich<br />

bindende Vorgaben machen, die für<br />

einen ordnungsgemäßen Ausbildungsabschluss<br />

erfüllt sein müssen.<br />

Diese Problematik ist nur durch<br />

Änderungen der jeweiligen Ausbildungsordnung<br />

zu bewältigen. So<br />

könnte beispielsweise durch neue<br />

differenzierende Ausbildungsordnungen<br />

vorgesehen werden, Hammel<br />

statt Schweine zu zerlegen oder Butter<br />

statt Schmalz zu verwenden. Dazu<br />

bedarf es einer Initiative auf Bundesebene,<br />

da die jeweiligen Fachverbände<br />

und das Bundesinstitut für<br />

Berufsbildung in Berlin sowie die Gewerkschaften<br />

tätig werden müssen.<br />

Besondere Aufmerksamkeit verdient<br />

unseres Erachtens die Frauenfrage.<br />

Es hat sich gezeigt, dass in muslimischen<br />

Familien die Bereitschaft zur<br />

Bildung stark ausgeprägt ist. Bemerkenswert<br />

sind das Bildungsbewusstsein<br />

und die Förderung der Bildung und<br />

Ausbildung von Mädchen und Frauen<br />

aus muslimischen Familien.<br />

Dass aufgrund verbaler und tätlicher<br />

Diskriminierungen und Belästigungen<br />

in Schule, in Ausbildung und<br />

im Beruf ein erhebliches Bildungspotenzial<br />

muslimischer Mädchen und<br />

Frauen verloren zu gehen droht,<br />

wurde in Deutschland bislang leider<br />

nicht thematisiert. Ebenso wie in der<br />

deutschen Mehrheitsbevölkerung<br />

gibt es natürlich in muslimischen Familien<br />

partnerschaftliche und erzieherische<br />

Konflikte. In Nordrhein-<br />

Westfalen gibt es aber Defizite im<br />

Hinblick auf muslimische Frauenhäuser,<br />

muslimische soziale Selbsthilfeorganisationen<br />

und sozialpsychologische<br />

Dienste, die wirkungsvoll auf<br />

spezifisch islamische Fragen und<br />

Konflikte eingehen können.<br />

Die Enquetekommission zur Frauengesundheit<br />

wird sich ja sehr intensiv<br />

mit diesem Thema befassen, und<br />

wir hoffen, dass wir da Ergebnisse<br />

bekommen, auf deren Basis wir dann<br />

weiterarbeiten können.<br />

Dies alles ist nicht nur eine<br />

finanzielle Frage. Vielmehr muss es<br />

M‹LLÎ GÖRÜfi•<strong>PERSPEKTIVE</strong> • May›s / Mai 2002<br />

ja auch darum gehen, die vielfältigen<br />

Angebote, die es bereits gibt,<br />

stärker zu unterstützen und Förderprogramme<br />

für Mütter und<br />

Frauen zusammenzuführen und<br />

gezielt zu erweitern. Und man sollte<br />

das durchaus in Kooperation mit<br />

den Vorständen der örtlichen<br />

Moscheegemeinden durchführen.<br />

Wir als FDP-Fraktion halten<br />

einen Katalog von Maßnahmen für<br />

erforderlich:<br />

Erstens. Wir sollten den Integrationsbeauftragten<br />

der Landesregierung<br />

bitten, als eine Art Makler<br />

den Muslimen zu helfen, einen<br />

Vorschlag für ihre Repräsentanz im<br />

politischen Leben zu entwickeln.<br />

Wir haben unseren diesbezüglichen<br />

Antrag zurückgezogen, weil<br />

die SPD-Fraktion noch Beratungsbedarf<br />

hat über die Art und Weise,<br />

wie so etwas funktionieren könnte.<br />

Und Herr Kollege Vöge hat sich<br />

dankenswerterweise bereit erklärt,<br />

zu einem Gespräch einzuladen, bei<br />

dem wir uns auf das weitere Verfahren<br />

gemeinsam verständigen<br />

könnten.<br />

Wir halten weitere Vorschläge<br />

für erforderlich, die Frau Dr.<br />

Dreckmann in den Migrationsausschuss<br />

als Diskussionsgrundlage<br />

einbringen wird,<br />

natürlich im Rahmen des Grundgesetzes<br />

und des NRW-Schulordnungsgesetzes<br />

zusammen mit den<br />

bestehenden Dachorganisationen<br />

der Muslime den flächendeckenden<br />

Religionsunterricht einzuführen<br />

und die Grundlagen dafür zu<br />

erarbeiten. Ausländische Regierungen<br />

ehemaliger Entsendestaaten<br />

sollten in dem Zusammenhang<br />

weiterhin gehört werden.<br />

Aber sie sollten nicht mehr<br />

als primäre Verhandlungspartner<br />

anzusehen sein, da unseres<br />

Erachtens gerade dieses integrationshemmend<br />

wirkt.<br />

Wir brauchen eine Bestandsaufnahme<br />

der muslimischen Gemeinden<br />

und Institutionen, ihrer Bedürfnisse<br />

und der sie bewegenden<br />

Fragen, um Pläne zu entwickeln,<br />

mit denen die muslimischen Mitbürger<br />

im Sinne der Integration für<br />

die Mitwirkung in der Kommune<br />

und in der Gesellschaft zu gewin-<br />

nen sind.<br />

Wir brauchen politische Lösungen<br />

für den Bau von Moscheen und<br />

für die Errichtung islamischer<br />

Friedhöfe.<br />

Wir sollten gemeinsam dafür<br />

Sorge tragen, dass die Ausbildungsordnung<br />

bzw. Handwerkerordnung<br />

in islamisch relevanten<br />

Wirtschaftsbereichen überprüft<br />

und angepasst werden.<br />

Wir wollen die Bildungs- und<br />

Entfaltungsmöglichkeiten für<br />

muslimische Mädchen verbessern<br />

und noch bestehende Diskriminierungen<br />

weiterhin abbauen.<br />

Wir wollen die muslimische Familienberatung<br />

und psychosoziale<br />

Dienste sowie muslimische soziale<br />

Einrichtungen ähnlich wie die der<br />

Kirchen und anderer Glaubensgemeinschaften<br />

unterstützen.<br />

Und wir wollen dazu beitragen,<br />

zukünftig alle Themen, die die in<br />

Nordrhein-Westfalen lebenden<br />

Muslime betreffen, auch mit deren<br />

Vertretern zu erörtern und sie an<br />

etwaigen Entscheidungen - möglicherweise<br />

im Wege einer Anhörung<br />

- zu beteiligen und geeignete<br />

Gremien zu schaffen.<br />

Damit wären wir wieder bei<br />

Punkt 1. Und damit das nicht zu einem<br />

ergebnislosen Im-Kreise-drehen<br />

wird, wollen wir diese Fragen<br />

mit allen Fraktionen diskutieren im<br />

Sinne einer Verständigung auf<br />

gemeinsame Entscheidungen.<br />

Meine Damen und Herren, ich<br />

danke Ihnen. Meine Redezeit ist zu<br />

Ende. Aber ich nehme mir noch<br />

eine halbe Minute, um dem Präsidenten<br />

des Landtags zu danken.<br />

Der Präsident des Landtags hat<br />

zugestimmt, dass hier im Hause am<br />

11. September in Zusammenarbeit<br />

mit den Dachverbänden der Muslime<br />

eine Ausstellung mit dem Titel<br />

"Moscheen der Welt - die Welt des<br />

Islam" eröffnet wird, bei der die<br />

Ausstellungsstücke der EXPO gezeigt<br />

werden. Die Ausstellung wird<br />

drei Wochen dauern. Ich glaube,<br />

dass kaum ein Präsident eines<br />

Landtags in der Bundesrepublik<br />

den Mut gehabt hätte, eine solche<br />

Entscheidung zu treffen. Ich danke<br />

an dieser Stelle ganz herzlich dafür.<br />

- Vielen Dank.


yilikte ve takvada yardımla ın; günah ve dü manlıkta<br />

yardımla mayın!!!. (Maide (Maide (Maide Suresi, Suresi, Suresi, Ayet: Ayet: Ayet: 2) 2) 2)<br />

Stadyum: Batavierenweg 25, Arnhem, HOLLANDA • IGMG Genel Merkezi: Boschstr. 61-65 D-50171 KERPEN • E-mail: teskilatlanma@igmg.de • Tel: 02237-656 341


Kitaplar�n�z� almay� unutmay�n!<br />

Kitap Kulübü<br />

Merheimer Str. 229 • D-50733 KÖLN<br />

Tel. &Fax: +49-221-73 90 441


YIL/JAHRGANG: 8 • SAYI/NR.: 89 • MAYIS / MAI 2002<br />

Nein zu<br />

KRIEG,<br />

RASSISMUS &<br />

GEWALT<br />

Savafla, ›rkç›l›¤a ve fliddete hay›r!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!