05.01.2017 Views

DENGE_48_WEB

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

77<br />

Helvahane<br />

Saray aşçıları içinde tatlıcılar ayrı bir sınıf<br />

oluşturuyordu. Helva, macun, reçel, şurup<br />

ve her türlü tatlıyı hazırlamakla kalmayan bu<br />

“helvacıyan-ı hassa” ayrıca hekimbaşının verdiği<br />

reçeteleri uygulayarak ilaç üretimi de yapıyordu.<br />

Tatlıcılar, mutfak eminine bağlı olarak çalışırlar<br />

ve bulundukları daireye “helvacı ocağı” denirdi.<br />

Amirleri sırasıyla “helvacıbaşı”, “çeşnigirbaşı” ve<br />

“hoşafçıbaşı”ydı.<br />

Padişahın yemekleri özel olarak haremdeki<br />

kuşhanede yapıldığı için orada ayrıca yeteri kadar<br />

aşçı ile birlikte bir helvacı çalışırdı. Helvahanede,<br />

baharda, büyük kazanlar içinde macunlar da<br />

yapılırdı. İlaç olarak kullanılan bu macunların yılda<br />

bir yapıldığı geceye “ot gecesi” denir, macunlar<br />

yapılırken helvahane çalışanları sabaha kadar<br />

şenlik yapardı. Nane, dar-ı fülfül, havlıcan, gül,<br />

gelincik diye içlerindeki baskın maddelerin adıyla<br />

anılan bu macunların en ünlüsü afrodizyak etkisi<br />

olduğuna inanılan kırmız macunuydu.<br />

Helvahanede nevruz için de “nevruziye” denilen<br />

bir macun yapılırdı. Hekimbaşının padişaha<br />

pahalı bir kumaşla sarılmış, özel bir kâseyle<br />

sunduğu bu macunun belirli bir formülü yoktu.<br />

Hekimbaşına göre değişirdi. Bugüne kalan<br />

formüllerdeki ortak maddelerin kırmız böceği,<br />

anber, hindistancevizi olduğu görülüyor.<br />

Helvahanede vücudun ağrıyan bölgelerini ovmak<br />

için hazine yağı, saçların beslenmesi için zülüf<br />

yağı da yapılırdı.<br />

Kanuni zamanından kalma bir gelenek olarak her<br />

yıl Ramazan ayının 15’inde dağıtılan baklava da<br />

helvahanede yapılırdı. Dağıtım on kişiye bir tepsi<br />

hesabıyla gerçekleşirdi. Yeniçeriler baklava alayı<br />

yaparak futaların (örtülerin) içindeki tepsileri yeşil<br />

boyalı sırıklara asılı olarak götürürlerdi.<br />

Helvahanede ilaç üretimi de yapılmaktaydı.<br />

Bu ilaçların şerbet ya da macun biçiminde<br />

hazırlananları olduğu gibi, tablet yapılmak için<br />

kalıplananları da vardı. Bu kalıplara “tensuh” kalıbı<br />

denir, üzerlerinde motifler ya da padişahın tuğrası<br />

bulunurdu. İlaçlar çoğunlukla bitkiseldi. Ancak<br />

kimi zaman mücevherler de işe karışıyordu.<br />

Gezginlerin ve elçilerin Osmanlı toplumu<br />

hakkında yazdığı kitaplarda sıkça sözü edilen<br />

buhur suyu, saraya has yemeklerden sonra<br />

mutlaka ikram edilen bir içkiydi. Helvahanede<br />

imal edilirdi. Buhur suyunun, Arslan Terzioğlu’nun<br />

yayımladığı Helvahane Defteri’nden alınan<br />

terkibini ve yapılışını da aktaralım.<br />

BUHUR SUYU<br />

Malzemeler: 200 dirhem sarı sandal, 200<br />

dirhem çiçek buhur-ı Meryem, 30 dirhem ıslak<br />

kalenbek, 70 dirhem kırmız, 50 dirhem soğan<br />

tohumu, 11 dirhem ıslah-ı misk, 120 dirhem<br />

ıslak yağlı buhur, 180 dirhem ham öd ağacı, 140<br />

dirhem asilbend, 30 dirhem lotur, 20 dirhem<br />

susam kökü, 15 kıyye ıslah-ı çiçek.<br />

Yapılışı: Bu maddeler ayrı torbalara bağlanır<br />

ve gül suyuyla doldurulmuş ağzı kapalı kapta<br />

12 saat kaynatıldıktan sonra torbalar çıkarılarak<br />

içerisinden bir miktar su alınırdı ki, bu suya<br />

“beyaz buhur suyu” denirdi. Bunu ayrı bir kaba<br />

koyarak, 30 dirhem sarı sandal, 20 dirhem<br />

yağlı buhur-ı Meryem, 18 dirhem öd ağacı, 20<br />

dirhem kalenbek tozu, 15 dirhem asilbend ayrı<br />

torbalarda bu suyun içinde 12 saat kaynatılır,<br />

ateşten alınarak el dayanacak dereceye gelince<br />

içine 1,5 miskal misk ve 1,5 kıyye çiçek suyu<br />

ilave edip güğümü sallayarak halledilirdi ki, ne<br />

kadar çok sallanırsa buhur suyu o kadar latif<br />

olurdu.<br />

Aşçıbaşı, Van<br />

Mour’un elle<br />

renklendirilmiş<br />

bir gravürü, 1714

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!