25.05.2017 Views

İSTANBUL TARİH DERGİSİ

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Araştırma<br />

SAİD HALİM PAŞA BAŞKANLIK<br />

SİSTEMİNİ Mİ ÖNERİYOR?<br />

19. asrın ikinci yarısından 20. asrın başlarına<br />

kadar Osmanlı Devleti’ni içinde bulunduğu<br />

durumdan kurtarmanın yollarını<br />

arayan münevver kesim, devletin klasik<br />

yönetim tarzının değişmesinden toplumun<br />

nasıl şekillenmesi gerektiğine, eğitim<br />

politikalarından hukuk normlarına kadar birçok<br />

konuda fikir serdetmişlerdi. Bu aydın kesimin<br />

içinde İslamcı olarak adlandırabileceğimiz<br />

isimler de bulunmaktaydı. Bu isimlerin, ortaya<br />

koyduğu fikirlerin tutarlılığı açısından belki de<br />

en önemlisi Said Halim Paşa’ydı. Paşa, bir asır<br />

önce yazdıklarıyla bugün tartışılan Başkanlık<br />

sistemine inanç dairesinden bakmış ve önemli<br />

bilgiler vermişti.<br />

İslamcıların, Meşrutiyet idaresi (özellikle<br />

parlamento) ile İslam dini arasında kurmaya<br />

çalıştıkları zoraki bağ sadece uygulama<br />

alanında kalmış, ortaya ilkesel bir şey<br />

konulamamıştı. Böyle bir ortamda İslamcılar<br />

arasında tek farklı ses Said Halim Paşa’dan<br />

gelmiş, Osmanlı toplumunun dini, siyasi ve<br />

sosyal şartlarının Batı dünyasından farklı<br />

olduğunu, bunun muhakkak suretle dikkate<br />

alınarak ıslahata teşebbüs edilmesi gerektiğini<br />

vurgulamıştı. Lakin Paşa’nın fikirlerinin ne kendi<br />

devrinde ne de daha sonraki yıllarda hakkıyla<br />

anlaşılamadığını üzüntüyle görmekteyiz. Said<br />

Halim Paşa’nın Sebilürreşad’da yayımlanan<br />

“İslam’da Teşkilât-ı Siyasiye” başlıklı yazısında<br />

devlet idaresi için gereken siyasi usulle ile ilgili<br />

önerileri dikkat çekicidir. Paşa devletin siyasi<br />

yapısıyla ilgili; hükümeti denetlemekle vazifeli<br />

bir millet meclisi, icra kuvvetini temsil edecek<br />

bir hükümet, milletin itimadını ve hürmetini<br />

kazanmış hukukçulardan (fakihlerden) oluşan<br />

bir yasama heyeti ve halkın oyuyla seçilecek<br />

bir hükümet başkanını öneriyor. Said Halim<br />

Paşa başkanlık sistemini de andıran teklifinde<br />

şunları ifade ediyor: “İslam cemiyetinde<br />

hükümetin iktidarlı ve nüfuzlu olabilmesi için<br />

bu kudret ve nüfuzu temin eden bütün hak ve<br />

imtiyazları kendinde bulundurması ve bunların<br />

yalnız bir şahısta toplanması lazımdır. Çünkü<br />

şayet bu hak ve imtiyazlar bölünerek ayrı<br />

ayrı şahıslara yahut değişik siyasi heyetlere<br />

verilecek olursa, bunlar birbirlerine karşı<br />

gelmekten, bir diğerini geçersiz bırakmaktan<br />

geri durmazlar. Bununla beraber bütün hak<br />

ve imtiyazlara sahip olacak şahsın milletin<br />

reyleriyle seçilmesi de o nispette gereklidir.<br />

Zira hâkimiyet makamına en çok ehil olan<br />

kimse ancak onu o makama oturtmak,<br />

millet için itiraz kabul etmez bir vazife<br />

olunca, bu seçim de o vazifeden tabiî olarak<br />

doğan bir hak olur. Binaenaleyh Müslüman<br />

memleketinde hükümet başkanının millet<br />

tarafından seçilmesi ve kendi hâkimiyetini<br />

etkili bir şekilde yerine getirebilmesi için de<br />

bütün hak ve imtiyazlara sahip olması icap<br />

eder. İcra kuvvetinin en büyük başkanı olmak<br />

bakımından siyasi yapının düzenleyicisi kendisi<br />

olduğu için bu yapının muntazam bir şekilde<br />

işlemesine nezaret etmek, çeşitli kuvvetler<br />

arasındaki ahenk ve ülfeti muhafaza etmek,<br />

bunların arasında ortaya çıkabilecek ihtilafları<br />

yoluna koymakla mükelleftir. Hükümet<br />

Başkanı, şeriattan doğan hâkimiyeti milli irade<br />

ile temsil etmesi itibarıyla şahsen hem şeriata<br />

hem millete karşı; aynı şekilde onu temsil eden<br />

memurlar da millet ve şeriatın mümessillerine<br />

karşı mesuldürler.<br />

Her siyasi kanunun elde etmek istediği<br />

gaye zaruri ahenktir. Çünkü o olmadıkça en<br />

mükemmel içtimai usul felç olmaya ve acze<br />

düşmeye mahkûmdur. Hâlbuki yalnız kendi<br />

siyasi usûlüyle ahenkli olmak meziyetine<br />

sahip olan en hatalı bir içtimai usûl bile her<br />

zaman devamlı bir ilerleme temin edebilir.”<br />

Said Halim Paşa’nın savunduğu sistem Sultan<br />

Abdülhamit devrindeki gibi bir tek adamlık<br />

elbette değildi, zira geçmişte mücadele<br />

ettiği kişi ve sistem zaten istibdat/despotluk/<br />

gayrimeşrulukla aynîleştirdiği tek bir kişi/<br />

başkan olarak Sultan Abdülhamit’ti. Paşa,<br />

ayrıca Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu<br />

siyasi durumun sorumluluğunu bir başka<br />

yazısında da Batı kanun ve nizamlarını alma<br />

konusunda çok hevesli olan son asır devlet<br />

adamlarında görmekteydi.<br />

Batı hayranı bu bürokratların taklit etmek<br />

istedikleri milletlerin ne içtimaî ve siyasi<br />

durumlarını ne de almak istedikleri<br />

kanunların menşe ve mahiyetini kesinlikle<br />

bilmedikleri kanısındaydı. Kendi siyasi ve<br />

sosyal tecrübelerimizi dikkate almadan<br />

Batılı milletlerin siyasi teşkilatlarını birebir<br />

uygulamanın, devletin sonunu getirmekle<br />

neticelenecek bir sonuç doğuracağını<br />

düşünen Said Halim Paşa’nın fikirleri bugünün<br />

siyasilerine rehber olacak mahiyette.<br />

Murat KUTLU<br />

Tarihçi - Yazar<br />

İstanbul Tarih<br />

NİSAN 2017 67

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!