Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
selam verdiğimde üç yüz çift el alkışlıyordu. İşte listeme unutamayacağım güzel bir anı daha ekledim.<br />
Anıya, gelin ve damadı da eklemek için etrafıma bakınıp onları bulmaya çalıştım. Tabi ki beyaz bir gelinlik, şık bir damatlık<br />
beklemiyordum; ama ayırt edici bir şey olmalı diye düşünürken, sanırım bu şaşkınlığımı anladılar ve beni onlara doğru yönlendirdiler.<br />
Çok kalabalık olmalarına rağmen bayağı iç içe oturuyorlardı. Bizdeki düğünlerin aksine daha dar bir alandalardı.<br />
Bir konferans salonu düzeninde dört tarafı kapatmışlar ve herkes ortaya yönelmiş; sıra halinde, arkalı önlü, yan yana oturuyorlardı.<br />
Haliyle ilerlemem biraz zor oldu. Ama gelin ve damada doğru yöneldiğimi anlayınca alanı açtılar. İçlerine girince<br />
daha çok sevindiler; kocaman gülümsemeler, sonuna kadar açılmış gözler, bir taraftan durmadan sallanan eller… Bir alkış<br />
da burada koptu. Sonunda gelin ve damada ulaştım. Gelin beyaz üzerine kırmızı çiçekli bir elbise giymiş; alnına altın rengi<br />
boncuklardan süs takmıştı. Damat da kareli bir gömlek, çizgili bir kravatla oldukça renkliydi. Yeni çifti tebrik ettim. Tabi yerel<br />
dillerini bilmediğim için ve onlar da kendi dilleri dışında bir dil bilmedikleri için birbirimizi anlamıyorduk. Şoförümüz söylediklerimizi<br />
tercüme ediyordu. Onlar için dua ettim, Türkiye’den geldiğimi ve selam getirdiğimi söyledim. Ardından bizdeki<br />
düğün adetlerinden bahsettim, biraz sohbet ettik. Onlar, düğünde takı takmak yerine birbirlerine hediyeler veriyorlarmış.<br />
Tabi bu hediyeler imkân dâhilinde şeyler: ev eşyaları, yemek, tavuk… Bizim düğünlerde para taktığımızı söyledim. Madem<br />
buraya geldik, bu düğüne katıldık o halde biz de para takalım deyince burada da yoğun bir alkış koptu. Cebimde dolar vardı<br />
ama o kalabalığın içinde çıkarmaya tereddüt ettim, paranın arabada olduğunu söyleyip müsaade istedim. Tabi çocuklar bunu<br />
duyunca bir hevesle arabanın etrafını sardılar hemen. Orada yaşayan arkadaşa ne takmanın uygun olacağını sordum. Önce<br />
‘’10.000 Ruanda Frangı takabilirsin, bu onlar için iyi bir para olur.’’ dedi. Yaklaşık olarak 10 dolara tekabül ediyordu. Sonra<br />
dolar taksak daha afili olur diyerek 10 dolar çıkardım. Arkamızda koşturan çocuklarla beraber alana döndük.<br />
Yanlarına gidip Türkiye’de böyle yaptığımızı ve gönlümüzden kopanı takdim etmek istediğimizi söyledim. Bizdeki gibi<br />
damadın boynunda kurdele yoktu, parayı ceketinin sol köşesindeki mendile sıkıştırdım. Tebrik edip, tokalaştık. Tokalaşma<br />
da bizim yaptığımız gibi değil, eller karşıdakinin dirseğine gelecek şekilde tutarak yapılıyordu. Tokalaşmanın ardından gelin,<br />
mendili çıkarıp parayı biraz daha içeri aldı, ardından mendili paranın üzerine koydu. Sanırım düğün günü düşme ihtimalini<br />
düşündü. Bunun üstüne damada ‘’Hadi geçmiş olsun, olan sana oldu. Yandın sen yandın...’’ diyerek takıldım. Ne dediğimi<br />
çok merak ettiler ve söylediklerimi çeviren kişiye ne dediğimi sordular ama tabi ki bunu çevirmedik, aramızda bir espri olarak<br />
kaldı. O sırada küçük bir tepside iki kola bir de fanta ikram ettiler. Üç yüz, dört yüz kişinin arasında onları içmek ayıp olur<br />
deyip almak istemedik; ama ikramı geri çevirmek de olmazdı. Tam alıp teşekkür ederken şoför şişelerin depozitolu olduğunu,<br />
orada içip şişeyi geri vermemiz gerektiğini söyledi. Ben de fırsattan istifade edip ‘’Vaktimiz yok, almış gibi olalım’’ dedim ve<br />
tekrar teşekkür ettim. Ayrılmadan tekrar hayırlı olsun deyip, tebrik ettik. Çıkarken, önceden merak edip öğrendiğim yerel<br />
dillerinde hayırlı olsun anlamına gelen ‘’Kuwa mzuri’’ ve şükranlarımı bildiren ‘’Asante sana’’ dedim. Afrika’nın genelinde<br />
kullanılan Swahili dilinde hitap etmem onlara olan saygı ve sevgimi göstermiş olacak ki aşırı heyecan ve sevgiyle karşılık<br />
verdiler. Çocuklar peşimizden koşturup, arabanın etrafını sardı. Onlarla da vedalaşıp arabaya bindik.<br />
Araca geçtikten sonra arkadaşlarla, “Doların ne olduğunu biliyorlar mı? Nasıl çevirecekler?” diye konuştuk. Doları yerel<br />
paraya çevirmek için merkeze gitmeleri ya da giden birine vermeleri gerekecekti. Belki de hiç dokunmayıp anı olarak saklarlar.<br />
Uzun bir süre belki de hiçbir zaman başlarına gelmeyecek bir olay yaşadılar neticede, tabi biz de aynı şekilde. Bol alkışlı<br />
bu güzel anıdan sonra diğer köye ilerlemeye başladık.<br />
Afrika’nın ortasında, küçük bir köyde yerel düğüne denk gelme fırsatı gerçekten paha biçilemezdi. Yüzlerce insan bir gündüz<br />
vakti küçücük bir alanda iç içe, bir çiftin mutluluğuna şahitlik ederken; çiftin gösterişli bir gelinliği pahalı bir damatlığı,<br />
hatta onları ayırt edecek bir kıyafetleri bile yokken oldukça mutlulardı. Belki de maddi gücün olmayışı, ön plana koydukları<br />
değerleri etkilemiştir. Bizler gibi mutluluğu maddiyatla bir çerçeveye almadıkları için; küçük bir şey onları çok mutlu edebiliyor.<br />
Kıyafetleri, ayakkabıları, evleri onları birbirinden ayırmıyor. Aslında sadece bir düğüne şahit olmadım o gün, mutlu<br />
olmak için koyduğumuz sebepler olmadan da insanların kocaman bir gülümsemeyle anı yaşadıklarını gördüm.<br />
Afrika; unutulmuş ve mutsuz insanların kıtası değil, her şeye rağmen mutlu olabilen insanların kıtası. Onları unutmamak<br />
ve mutlu olmayı öğrenmek umuduyla...<br />
TUNAHAN KURFEYİZ<br />
kusva.org 43