24.08.2015 Views

Gümülcine’de gösterildi

Son Sayı - Azınlıkça | Yunanistan Batı Trakya Haber Sitesi - Aylık ...

Son Sayı - Azınlıkça | Yunanistan Batı Trakya Haber Sitesi - Aylık ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

de alınan milyarlarca Euro borç “sözde” kelimesiyleyok varsayılmaktadır! Borcu vermiş olanlar da“tefeci” terimiyle anılmaktadır. Bu “tefeci” söylemiözellikle aşırı sağcı Altın Şafak tarafından çoksık kullanılmaktadır, ama Yunanistan Başpiskoposuda söylemiştir. Pek çok kimse bir iflas değil, tefecilerinhaksız olarak istedikleri bir “sözde borç”görmektedir. İstenen çok saf bir istek: borç almakve sonra borçların silinmesi!“Tefecilik” ithamı aslında absürttür çünkü Yunanistançok düşük bir faizle borçlanmaktadır. Örneğinİspanya %6 faizle borçlanırken, hiç kimseninartık borç vermediği Yunanistan’a “tefeci AB”%2 gibi düşük bir faizle borç vermektedir. Hattabazı “tefeci” ülkeler belli bir faizle aldıklarını dahadüşük bir faizle Yunanistan’a aktarmakta! Geçenlerde“tefeciler” Yunanistan’la yaptıkları finans işlemlerindenelde ettikleri kârları da Yunanistan’avermeye karar almışlar. “Bize verilen milyarlararağmen borç artıyor” ve “bu paralar halka değil,alacaklara ve bankalara gidiyor” safsatası da pekçok kimsenin ağzında. Hâlâ borç alarak maaş veemekli maaşı ödeyen, hâlâ bütçe açığını borçla kapatanYunanistan’ın borcu tabii ki artacak; paralartabii ki kısmen alacaklılara ve bankalara gidecek,çünkü gitmezse ülke iflas etmiş sayılacak veya piyasaçökecek.Bu saçmalıklara inananlar kendilerini aldatarakhuzuru arıyor. (Kimileri de bu söylemle siyasi kariyerpeşindeler.) Biz değil başkaları sorumludur!Böylece milli gurur korunuyor, toplumsal utançaşılıyor, eksiklikler günah keçisine aktarılıyor: tefecilere,bize gereği gibi yardım etmeyen “Batılılara”,Almanlara, bankerlere, hele Yahudi bankerlere!Ama “hak” ve “yasalar” konusunda da ilginç bir“ikililaf ” oluşmuş. Yasaların meşru sayılması içinmeclisten geçmesi yeterli görülmüyor. Birilerinegöre “haklı” olmaları gerekiyor; haklı olup olmadıklarınıda kendileri karar vermekte. “Bu yasalarıuygulatmayacağız” söylemi çok yaygın. Muhalefetde, sendikalar da, ama herhangi bir grup da – yasalarasaygısızlık etmektense ölmeyi tercih etmişolan Sokrates’in kentinde – meclisin meşruiyetinikabul etmemek hakkını kendilerinde görmekte.“Ödemem-ödemem!” diye bilinen kampanyalardaisteyen paralı geçitte para vermeden geçmekte,hatta beş-on kişi toplanıp herkesi serbestçe geçirtmekte.Buna da “anarşi” ve “kaos” değil “demokrasi”denmekte.Demokrasi kavramı bambaşka bir anlam edinmiş.Yunan devletinin yalvar yakar davet ettiğiBatı’lı finans çevreleri “istilacı” sayılır oldu; ülkenin“işgal altında” olduğu kabul edilmektedir.Hatta Osmanlı Devleti hâkimiyetine benzer birdurum var söylemi bile ciddi bir biçimde savunuluroldu. Başkaları “Nazi çizmesinden” söz ediyor.Hem Altın Şafak hem solun büyük kesimi bu durumuböyle değerlendiriyor. Sonunda “demokrasi”adına direnme, ayaklanma, silahlanma vesilahlı mücadele öngörüleri yaygınlaşır oldu. Biryanda Altın Şafak, öte yanda sol Siriza milletvekillerisiyasilerin ileride Kaddafi gibi linç edileceğinisöyler oldular. En çarpıcı olanı ise bütün bunlarınnormal tezler olduğuna inananların çok olmasıdır.Yasa dışı grev, yol kapatma, işgaller, sövmeler, pataklamalar,tehdit etmeler, rehin almalar gibi şiddetkonusunda en yaygın (sol) tez ise şöyledir: solşiddet ile sağ şiddet farklıdır. İlki hoş görülebilir“çünkü daha iyi bir dünya için uygulanmaktadır.”Sağ ise tam aynı mantıkla kendi şiddetini meşrulaştırıyor-“daha iyi bir vatan için!” Böylece şiddetyaygınlaşıyor.İkililaf çok yaygın. Şantaja “pazarlık” diyorlar,uzlaşmazlığa “diyalog”, parlamentoya “kerhane”,vergiye “haraç”, hükümete “işbirlikçiler”, ekonomikgerçeklere uyuma “halkın fedakârlığı”, kendiyeteneksizliğimize “yabancıların dayatması”. Yersizliktenkısa kesiyorum.Bu paradoksal söylemden hoşlanan büyük birseçmen kitlesi var: ne mantıklı bir argüman ne detutarlılık artık gerekli değil. Tabii milli gurur bulaflarla pohpohlanmakta, kişisel umut yeşermektedir.Ama bu söylenenleri yalnız Yunanlılar duymuyor.Hakkın ve yasaların nümayişçilerce saptandığı,Parlamento kararlarının “demokratik şiddetle”uygulanmadığı, şiddetin haklı <strong>gösterildi</strong>ği, borca“sözde borç” dendiği, silahlı direnç arifesinde,Batı sermayesini düşman ilan eden bir ülkeye kimyatırım yapacak? Hiç yatırımcı bu kaos ortamınagelmek ister mi? “Troyka yanlış reçete uyguluyor”denmekte, oysa kararlaştırılan onlarca yapısal dönüşümlerinhiçbirinin pratikte “uygulanmadı”;daha doğrusu “demokratik” yöntemler ve “yasalşiddetle” uygulatılmadı.Bir yanda korku salan anarşik ve absürt söylem,öte yanda uygulanmayan “reçete”, büyük birihtimalle felaketi getirecek. O zaman da felakettellâlleri “biz söylemiştik” diyecekler. İşte buna“kendini kanıtlayan kehanet” (self-fulfilling prophesy)derler! Diye diye dedikleri olacak galiba.*Azınlıkça 37

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!