You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
10 -> 72<br />
Her çocuğa yaptıkları şey budur. Ve her çocuk bir Cadillac ve bir Rolls Royce kadar masumdur; ona ne<br />
yapıldığını bilmez.<br />
Tüm koşullanmaların zemini ailedir; o sana tüm geçmişi ve tüm ağırlığı; yüzlerce yıldır yanlış olduğu<br />
kanıtlanmış tüm şu şeyleri miras olarak bırakır. Sen tüm bu yanlış şeylerle yüklenirsin ve senin zihnin onun<br />
karşıtı olan yeni her şeye kapalıdır ve engel teşkil eder. Senin zihnin basitçe yanlış şeylerle doludur.<br />
Şayet çocuklar komünün kollarında olursa...ben bunu denedim ve son derece başarılı buldum. Çocuklar<br />
daha mutlular çünkü daha özgürler. Hiçbir koşullanma üzerlerine damgalanmaz; onlar daha erken<br />
olgunlaşır ve hiç kimse onları bağımlı kılmaya çalışmadığından daha bağımsız olurlar. Hiç kimse onlara<br />
yardım etmek için yollarına çıkmaz, o nedenle onlar da kendi kendilerine yardım etmek zorunda kalırlar.<br />
Bu olgunluk, netlik, belirli bir dayanıklılık getirir. Ve onların hepsi meditasyon yapıyor: Meditasyon<br />
koşullanma değildir; o sessiz bir şekilde bir şey yapmadan, sadece sessizlikten; gecenin sessizliğinden,<br />
sabahın erken saatlerinin sessizliğinden zevk alarak basitçe oturmaktır...ve yavaş, yavaş senin içsel<br />
varlığını kaplayan sessizliğinle tanışacaksın. O zaman gözlerini kapattığın anda dipsiz bir gölün sessizliğine<br />
düşersin. Ve bu sessizliğin içinden her an tazelenmiş çıkarsın. Bu sessizliğin içinden senin sevgin, senin<br />
güzelliğin, gözlerine özel bir derinlik; varlığına özel bir aura, bireyselliğine bir güç ve kendine saygı gelir.<br />
Bir tarafta bireysel özgürlük ve otorite diğer tarafta otoriterlik ve diktatörlük insanın hayatını ve onun<br />
özlemlerini harekete geçiriyor lütfen bunun hakkında yorumda bulunur musun?<br />
Bu aynı problemdir, farklı şekilde sorulmuş aynı sorudur. Toplum otoriterdir; kilise otoriterdir; eğitim<br />
sistemi otoriterdir. Hepsi der ki, "Biz ne dersek doğrudur ve onu sorgulamana gerek yoktur. Sen sadece<br />
onu takip et."<br />
Ve problemler vardır, örneğin eğitim sistemi. Ben öğrencilik yaptım, ben bir profesördüm ve biliyorum ki<br />
bir kişinin hayatının en iyi kısmı okullardaki, kolejlerdeki, üniversitelerdeki otoriter insanlar tarafından<br />
harap edilir.<br />
Pek çok kolejden hiçbir otoriterliği kabul edemediğim gibi basit bir neden yüzünden atıldım. "Kanıtlayın<br />
ve onu kabul etmeye hazırım. Ancak kanıtlanmadan onun için doğru gerekçeler verilmeden, rasyonel bir<br />
açıklama haline getirmeden onu kabul etmeyeceğim" dedim. Ve ben her sınıfta mücadele ediyordum<br />
çünkü her sınıfta öğretmenler sadece ders veriyordu. Öğrenciler not alıyordu çünkü ihtiyaç duyulan tek<br />
şey öğretmenin onlara söylemiş olduğu şeyi sınavda tekrar etmekti. Ve ne kadar tam bir papağan gibi<br />
tekrar edersen o kadar iyi not alırsın.<br />
Ancak bu profesörler küçücük şeyleri kanıtlamakta dahi zorlandılar ve bu onları utandırdı. Bu her gün<br />
mevzu oldu. Söyledikleri herhangi bir şeyde hemen ayağa kalkıp sorgulardım —ve konuyla alakalı sorular<br />
soruyordum— "hangi temele dayanarak..."<br />
Örneğin dinleri öğreten profesörlerden birisi Vedalar'ın —kutsal Hindu metinleri— Tanrı tarafından<br />
yazıldığını söyledi. Protesto etmek zorundaydım. "Karşı çıkıyorum. Her şeyden önce Tanrı'nın varlığını<br />
dahi kanıtlayamamış durumdasınız. İkinci olarak da saçmalıkla dolu bu kitapların Tanrı tarafından<br />
yazıldığını söylüyorsunuz. Siz hiç Vedalar'a baktınız mı?" dedim. "Siz hiç ilk sayfasından son sayfasına<br />
kadar okudunuz mu?" diye sordum. Dört tane büyük ciltli Vedalar vardır. "Dördünü de yanımda getirdim<br />
ve rasgele açıp okuyabilirim ve bırakalım bu ifadeleri, Tanrı'nın yazıp yazmadığına tüm sınıf karar versin."<br />
Vedalar dualarla doludur. Şimdi, Tanrı dua edemez; kime dua edecek? Ve böylesine saçma sapan şeyler<br />
için edilen duaların Tanrı tarafından yazıldığını söylemek basitçe komiktir. Bir Brahmin dua ediyor, "Tüm<br />
ayinleri sürekli yapmaktayım, kutsal metinlere göre yaşıyorum ve sen hâlâ bana bir çocuk vermedin. Bana<br />
bir çocuk ver; bu benim dualarımın duyulduğunun bir kanıtı olacaktır."<br />
"Bu pasajları Tanrı nasıl yazmış olabilir? Bu bir kimse tarafından yazılmıştır ve Tanrı'ya hitap edilmiştir.<br />
Ancak bu Tanrı'nın kendisi tarafından yazılmış olamaz. Ve şayet Tanrı'nın durumu buysa, o zaman bu<br />
zavallı adama yüklenmemeliyiz. Tanrı başka birisinden bir çocuk istiyor, o halde niçin biz de aynı<br />
kaynaktan istekte bulunmayalım? Niçin bu zavallı adamı rahatsız edelim?" diye sordum ona.