Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
12 -> 72<br />
yüz bin insanı öldürmek; doğru mudur?<br />
Artık her yerde tüm nükleer silahlar insanların ellerinde değil bilgisayarların ellerindedir. Üçüncü dünya<br />
savaşında bilgisayarlar savaşacak. İnsanlar öldürülecek; bu başka bir konudur. Bilgisayarlar insanların<br />
hayatta kalmasını ya da yok olmasını umursamaz; bu onları bağlamaz. Ancak onlar bir insanın<br />
yapamayacağı işi tam olarak ve verimli bir şekilde yapacaktır. Bir insan insanlığın tümünü yok ederken<br />
şüphe duyabilir. Zekâsı olan bir şey, birazcık zekâsı olan bir şey, "Ne yapıyorum?" sorusunu yaratmak için<br />
yeterlidir.<br />
Tüm kurumlarımız, dinlerimiz otoriterdir. Onlar sana nedeni söylemez: "Kitapta yazdığı için, İsa öyle<br />
söylediği için, sadece yap." İsa onun niçin yapılması gerektiğine ilişkin tek bir gerekçe vermemiştir; o<br />
kendi doktrinleri için tek bir rasyonel temel vermemiştir. Ne Musa ne de Krishna bunu yapmamıştır.<br />
Krishna Arjuna'ya basitçe şöyle der: "Bu Tanrı'dandır: Savaşmak zorundasın" otoriterlik budur. Her<br />
durumda söylediğin her şeyin, her ne olursa olsun kesinlikle sorgulanamaz olması için Tanrı kullanılır,<br />
maniple edilir.<br />
Dünyadaki tüm otoriterliği yok etmeliyiz.<br />
Otorite tamamen farklıdır. Otoriterlik toplumla, kilise ile bağlantılıdır; otorite bireysel fark edişle ilgili bir<br />
şeydir.<br />
Sana bir şey söylersem, otorite ile söylerim. Bu basitçe şu anlama gelir, bunu söylüyorum çünkü o benim<br />
deneyimimdi; ancak bu senin ona inanmak zorunda olduğun anlamına gelmez. Onu dinlemiş olman<br />
yeterlidir; artık onun üzerinde düşünebilir, onun yanında ya da karşısında olmaya karar verebilirsin.<br />
Benim için önemli olan şey onun yanında olmaya karar vermen değildir; benim için önemli olan şey senin<br />
kendi başına karar vermendir. Senin kararın onun karşısında olabilir, bu önemli değildir fakat karar senin<br />
kendi varlığından gelmelidir. Şayet o senin varlığından gelmezse o zaman sen beni otoriter yapıyorsun.<br />
Ben kendi otoritemden konuşuyorum. Lütfen beni bir otoriter haline getirme çünkü ben gerçeği, basitçe<br />
mümkün olan en büyük kuvvetle ve ateşli bir şekilde ifade ediyorum. Bu sayede o senin için kesinlikle<br />
netleşir ve artık sen karar vermekte özgürsündür. Ben senin için karar vermiyorum ve senin bana inanmanı<br />
ya da iman etmeni istemiyorum.<br />
Ben sadece, "Bana bir şans tanı. Söylediğim şeyi bir düşün" diyorum. Ve sen onun hakkında düşündüğün<br />
için sana minnet duyacağım. Bu yeterlidir. Senin düşüncen sana daha keskin bir zekâ verecektir... ve ben<br />
zekâya güveniyorum. Düşünürsen ve zekâ keskinleşirse senin varacağın sonucun ne olursa olsun doğru<br />
olacağını biliyorum.<br />
Ve şayet bir kez senin sonucun yanlış olsa bile bunun önemi yoktur. Kişi pek çok kez düşmeli ve yeniden<br />
kalkmalıdır. Hayat budur. Kişi hatalar yapmalı ve onlardan ders almalıdır ve her yolunu kapatan kayayı bir<br />
atlama taşına dönüştürmelidir.<br />
Fakat benim çevremde inanç ya da iman meselesi yoktur. Bireysel özgürlük ile birlikte otoriterlik ölür ve<br />
yeni bir güç doğar: Otorite. Her bireyin kendi deneyimlerini yaşayacak kapasitesi vardır; o zaman onun<br />
otoritesi vardır, o zaman o, "Onu gördüm. Onu tattım. Ondan hoşlandım. Onunla dans<br />
ettim. Ve ben birtakım kutsal metinlerden alıntı yapmıyorum, basitçe kalbimi sana açıyorum" diyebilir.<br />
Otorite deneyime aittir.<br />
Otoriterlik başka birisine aittir sana değil; o yüzden de o özgürlük değil kölelik yaratır. Ve benim için<br />
özgürlük nihai değerdir çünkü sadece özgürlüğün içerisinde çiçek açabilirsin ve potansiyelinin tamamı<br />
çiçek açabilir.<br />
Toplum insanın varlığı tarafından belirlenmiş gerçek bir olgu mudur yoksa o sahte bir kavram, sadece