19.09.2013 Views

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bundan yirmi yıl önce Çukurcuma eskicilerini dolaşırken,<br />

dükkanlardan birinde telaş içinde yerdeki,<br />

yığına çömelmiş insanları gördüğümde, meraklanarak<br />

içeri girmiştim. Dükkana eski “mallar” gelmişti. Bir evden<br />

alınmış tüm eşyalar minik bir tepe halinde üst üste atılmıştı.<br />

Çevre esnafı ve bazı müşteriler de bu yığını karıştırıyor, kendince<br />

“iyi malları” seçip ayırıyordu. Buruk bir duyguyla dükkanda<br />

bir saate yakın o eşyaların talanını seyrettim. Sonunda “para<br />

etmeyen” fotoğraf albümü ile özel notların yer aldığı mektuplar<br />

yığını kalmıştı. Dükkan sahibi “istersen onları sen alabilirsin,<br />

para istemez” dedi. Bana anılar yığınının son parçaları olan bu<br />

emanetler kalmıştı. Albümde Fas, Mısır, Fransa ve en çok da<br />

Venedik fotoğrafları yer alıyordu. Özel mektuplardan anlaşıldığı<br />

üzere, Ferit Bey’in aile albümüydü bu. Venedik’te San Marco<br />

Meydanı’ndaki kafelerde oturmuş, Santa Maria della Saluta kilisesinin<br />

önünde fotoğraflar çektirmiş, dar Venedik kanallarında<br />

refikasıyla gondolla dolaşmış ve yosun kaplı evlerin cephelerinde<br />

yankılanan aryalar dinlemişti. Bu albümü yıllarca hüzünle<br />

karıştırdım. Siyah beyaz gezintilerinin ne denli renkli olduğunu<br />

düşündüm hep. Venedik’e gitmeyi bu albümden sonra daha<br />

çok istedim.<br />

Birkaç yıl sonra Floransa’dan hareket eden gece trenine<br />

bindiğimde bu hayalimin artık gerçekleşmesine sadece saatler<br />

kalmıştı. Yoğun, karışık ve heyecanlı duygular içinde uykusuz<br />

geçen bu yolculuk sonunda sabaha karşı sisler arasında bir<br />

hayal adası görünümündeki Venedik’teydim artık. İstasyondan<br />

inip telaşla büyük kanaldan geçen onlarca “vapuretto”yu<br />

ve gondolları görünce, artık hiç şüphem kalmamıştı. Burası,<br />

Venedik’ti. İtalya’ya gelirken birlikte getirdiğim Ferit Bey’in siyah<br />

beyaz Venedik fotoğraflarının yer aldığı albümün sayfalarını karıştırdım.<br />

Yanıma yeni bir şehir rehberi de almamıştım. Rehber,<br />

Ferit Bey’in fotoğrafları olacaktı. Kendimi San Marco meydanında<br />

bulduğumda, albümdeki sayfayı çıkardım ve Ferit Bey’in<br />

fotoğraf çektirdiği noktayı buldum. Ferit Bey’in çektirdiği bu fotoğrafın<br />

üzerinden tam 62 yıl geçmişti ve kadraja baktığımda,<br />

Haziran 1924 tarihli Venedik fotoğrafları Ahmet Özel’in<br />

yazısına esin kaynağı olan Ferit Bey’in albümünden.<br />

birkaç sandalye görüntüsü dışında hiçbir şeyin değişmediğini<br />

ürpererek gördüm. Bu noktada çektirdiğim birkaç poz fotoğraf,<br />

turistik birer fotoğraf değildi. Bu Ferit Bey’le daha ben doğmadan<br />

birbirimize orada olma sözü veren iki kişinin buluşmasının<br />

resmiydi. Birbirimizle hasret giderdik.<br />

Ferit Bey’in yaptığı gibi San Marco Meydanı’nın ortasındaki<br />

devasa çan kulesinin hemen yanındaki kafelerden birine oturdum.<br />

Garsona espresso sipariş ettim. Karşımda bin yıldan fazla<br />

süredir hemen hemen hiç değişmemiş Bizans yapısı olan San<br />

Marco Bazilikası ve Düka Sarayı ihtişamla duruyordu. Bazilikanın<br />

giriş bölümünde yer alan, ince dantel etkisi veren altın yaldızlı<br />

Bizans mozaikleriyle kaplı giriş bölümünü ve meydanı çepeçevre<br />

saran sütunlarla desteklenmiş ünlü Venedik kitaplığının<br />

ve Correr Müzesi’nin de yer aldığı sıra sıra yapılar, güvercinlerin<br />

kanat çırpışları arasında ne kadar da güzel görünüyordu.<br />

Turistler kahvaltılarını henüz yeni yapmışlar ve büyük kalabalıklar<br />

halinde Lido’dan, Mestre’den ve Jesolo’dan, Venedik’in<br />

kalbi olan bu meydana akmaya başlamışlardı. Espresso’yu hızla<br />

yudumladım ve kendimi, şehri labirent gibi saran dar sokaklara<br />

attım. Sıra sıra dükkanların yer aldığı bu sokaklarda sanki<br />

her şey turistler için düşünülmüştü. Maske satıcıları, Murano<br />

camları satanlar ve sıra sıra pizzacı, spagetti restoranları…<br />

Önce Ferit Bey’in favori yerini görecektim. Albümü açtım.<br />

San Marco Meydanı’nın yanından ilerleyen dar sokaklardan,<br />

küçük köprülerden geçtim ve Büyük Kanal’ın çıkış bölümüne<br />

yakın, burun kısmında yer alan Santa Maria della Saluta Kilisesine<br />

geldim. Muhteşem silueti ile karşımda duran bu kilisede de<br />

çoğu Venedik kilisesinde olduğu gibi döneminin birçok sanatçısının<br />

eserleri bulunuyordu. Büyük Kanal’ın bu bölümündeki<br />

alana kurulmuş iki önemli müze de vardı. Academia Müzesi<br />

ve özel Guggenheim Müzesi… “Tanrısal yaratıcılar” olarak gördüğümüz<br />

büyük Venedikli ustaların Academia Müzesi’ndeki<br />

devasa boyutlardaki eserleri, doyulmaz bir haz veriyordu. Tiziano,<br />

Caravaggio, Tinteretto, Carpaccio ve Bellini’lerin, çoğunluğu<br />

Venedik’i ve döneminin ihtişamını konu alan, eserleri göz<br />

37

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!