19.09.2013 Views

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kamaştırıcıydı. Academia Müzesi ile Santa Maria della Saluta<br />

kilisesi arasında bir cephesi Büyük Kanal’a bakan Guggenheim<br />

Müzesi’nde Picasso, Arp, Pollock, Marini, Giacometti gibi<br />

20.yüzyıl’ın önemli sanatçılarının özenle seçilmiş eserleri sergileniyordu.<br />

Zaman çok çabuk ilerlemişti. Güneş tepedeydi.<br />

Sis sonrası Venedik, inanılmaz biçimde İstanbul’a benziyordu.<br />

Parlak ışık ve denizdeki yansımalar Üsküdar’dan karşı kıyıya<br />

bakarken gözümü okşayan çırpıntılı boğaz sularının ışıklı görüntülerini<br />

ne kadar da andırıyordu… Uzun yıllar İstanbul’da<br />

yaşamış, Yıldız Şale köşkünde bir Venedik tablosu da bulunan<br />

İtalyan ressam Zonaro’nun Boğaziçi peyzajlarını büyük başarı<br />

ile gerçekleştirilmesini şimdi daha iyi anlıyorum.<br />

Japon turistlerle dolu gondolların kuyruk olduğu dar kanalların<br />

üzerinde bir semer gibi yer alan küçük köprülerin üzerinden<br />

geçerek, güneşin yakıcı etkisinin yerini tatlı bir serinliğe bıraktığı<br />

küçük meydanlardan birindeki çeşmede kendime geldim. Hemen<br />

çeşmenin yanı başındaki trattoria’ya girdim ve kendime bir<br />

İtalyan şarabı ile bol mantarlı pizza ısmarladım. Midemle hesaplaştıktan<br />

sonra hemen tekrar yola koyuldum. Büyük Kanal boyunca<br />

labirent sokaklarda, hoş sürprizlerle karşılaşma oyununu<br />

oynamaya devam ettim. Dar sokaklardan akan turist nehirleri<br />

yanında, taş yapılar içinde bu denli bir hareket yoktu. Pencerelerdeki<br />

ahşap panjurlar genellikle kapalıydı. Okuduğum bir<br />

kitapta Venedik’in boş bir şehir olduğu yazılıydı. 1938’de nüfus<br />

280 bin iken, 1990’larda bu rakam 80 bine düşmüştü. Üç<br />

kuşak önceye uzanan gerçek Venedikli nüfusunun ise sadece<br />

28 bin civarında olduğundan bahsediliyor. Yani burası aslında<br />

turistlere terk edilmiş bir oyun mekanı.<br />

San Marco Meydanı’nın hemen başındaki ünlü Correr<br />

Müzesi’nde yer alan Carpaccio ve Belliniler’e ait eserlerden<br />

ve sergilenen etnografik eşyalardan, şehrin geçmişte ne denli<br />

canlı yaşantısı olduğu anlaşılıyor. V. ve VII. Yüzyıllarda kuzeyden<br />

gelen Ostrogotların’ın ve Lombardlar’ın istilasından kaçan<br />

kıyı halklarının sığındığı bu tabiat mucizesi mekan, giderek<br />

güçlü bir ticaret merkezine dönüşmüş. Doğu Hindistan’dan<br />

ipekli kumaşlar, baharatlar ve egzotik eşyalar Avrupa’ya buradan<br />

pazarlanıyor, Slav köleler, Arap müşterilere yine burada<br />

sunuluyormuş. Şehir kısa sürede inanılmaz biçimde zenginleşmiş.<br />

İstanbul’un fethine kadar en parlak dönemini yaşayan<br />

Venedik, yeni ticaret yollarının keşfedilmesi ve Kıbrıs, Girit gibi<br />

ticaret geçiş noktalarının Osmanlı ordularınca fethedilmesi üzerine<br />

etkinliğini hızla kaybetmeye başlamış ve giderek kendi içine<br />

kapalı daha çok karnaval, eğlence ve entrikalar şehri haline<br />

dönüşmüş. Osmanlı’nın benzer bir kaderle yaşadığı Lale Devri<br />

safahatı, Venedik’in çılgın eğlenceleriyle eş zamanlı yaşanmış.<br />

Zevk, eğlence ve gösterişin sınır tanımadığı bu kent, giderek<br />

ticaret merkezi olma konumundan uzaklaşıp, kendi girdabında<br />

eğlence yorgunu bir kent haline gelmiş.<br />

Yaklaşık 4 kilometre uzunluğundaki Büyük Kanal’ın her<br />

iki yanında dizili birbirinden güzel yapıları izlerken, Thomas<br />

Mann’ın ünlü “Venedik’te Ölüm” romanını düşünmeden edemiyorum.<br />

Eser Gustav Aschenbach’ın Venedik’e seyahatini<br />

ve burada çıkan salgın hastalığa yenik düşüşünü konu alır. Pis<br />

kokan kanallardan, yas tutan eski konak cephelerinden bahseden<br />

bu eserde, roman kahramanının ölümüyle birlikte hasta<br />

şehir Venedik’in ölümü de hissedilir. Romanı anımsarken, şu<br />

soru da zihnimde büyüyor: Acaba kristal fanus içinde izlediğim<br />

Venedik gerçekten yaşıyor mu? Büyük Kanal boyunca XV.<br />

Yüzyıl eseri Ca’d Oro (Altın Ev), Ca Foscari, Corner Spinelli,<br />

Dario, Vendramin Calergi gibi sarayları izlerken giderek daha<br />

fazla melankoliye kapıldım. Devasa bir tarihsel dekor içerisinde<br />

dolaşan şaşkın turistlerden pek bir farkım olmadığını düşündüm.<br />

Şehirde bulunan 107 kilisenin kulelerinden şehre yayılan<br />

çan seslerini duyunca, üzerimdeki soğukluk ve ürperme duygusu<br />

biraz olsun hafifledi. Rialto Köprüsü’nün üzerinde yer alan<br />

canlı neşeli dükkânları görünce kendime geldim. Garip tezatlar<br />

şehriydi Venedik; yaşam ve ölüm bir aradaydı… Gün epey ilerlemişti<br />

ve şehri soluyabildiğim kadar solumalıydım. Vapuretto<br />

denilen dolmuş motoruna binerek Murano adasına doğru yola<br />

koyuldum. Karşı sahillerde La Giudecca takımadası, ünlü mimar<br />

Palladio’nun eseri olan San Giorgio Maggiore Kilisesi’nin adıyla<br />

anılan ada görülüyordu. San Marco meydanındaki kalabalık giderek<br />

küçüldü ve bir mızrak gibi San Marco Bazilikası’nın çan<br />

kulesi ortaya çıktı. Parlak güneşin gözleri kamaştırdığı pürüzsüz<br />

gökyüzünde, Dükalar Sarayı’ndaki Büyük Meclis Salonu’nun iç<br />

cephesinde yer alan Tintoretto’nun devasa tablosundaki yüzlerce<br />

azizin üzerimizde dolaştığını hissettim biran. Sanat bienalinin<br />

mekanı Castello bahçelerinin yanından geçerek Murano<br />

adasına yöneldiğimizde, solumuzda şehir mezarlığının bulunduğu<br />

San Michele Adası görülüyordu.<br />

Nihayet Murano’dayım. İskelenin hemen önünden başlayan<br />

cam dükkan ve atölyeleri, dar kanalın iki yanında San Pietro<br />

Martire kilisesine kadar devam ediyordu. Taze deniz ürünlerinden<br />

oluşan zengin menüleriyle sempatik trattoria ve restoranlar,<br />

çeşitli Murano camları arasında seçim yapmaktan yorulanların<br />

nefes alma duraklarıydı. Osmanlı Beykoz camlarıyla yakın<br />

akraba olan ve kökeni 13.yüzyıla kadar giden bu atölyeler, hala<br />

revaçta. Çeşm-i bülbül benzeri sürahileri ve bardakları görünce<br />

hemen o tarihsel bağ kuruluyor.<br />

Son vapura binerek adadan hareket ettiğimde hava kararmıştı.<br />

Vapur, sakin Venedik körfezinin sularını yararak yol<br />

alırken yorgunluk iyice bastırdı. Ferit Bey’le tekrar karşılaştık.<br />

39

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!