fırlanıp buraya geldi. Üçümüz, birlikte sergi salonuna geçtik. Biraz sonra, ben, ressam dostumun “Ademİle Havva” adlı tablosu karşısında kalakaldım. Şair dostum Sakit’in rehberliğinde bütün tabloları gözdengeçirdi. Sonra biz, ressamın kabul odasında çay içerken, dostum Sakit’in eserlerini o kadar övdü,methetti ki, ressam dostum, bundan rahatsız olmaya başladı. Grafomanın gereksiz yere fazla övdüğünüanladım. Grafoman dostum gittikten sonra Ressam Sakit böyle dedi:– Senin dostun, galiba resim sanatından pek anlamıyor. O, resimlere uygun mesafeden, doğruaçılardan da bakamıyordu. Beni öyle çok övdü ki, şaşırıp kaldım. Bir duyan olsa ne der, ayıptır.Men Sakit’i sakinleştirdim:– Aldırma, ne yapsın, o zavallı belki de ömrü boyunca övgüden rahatsız olan bir tek kişi bilegörmedi. Senin bundan rahatsız olduğunu anlasa da incinmezdi...Bir tanınmış ressamın, kalem dostum hakkında yanlış düşüncelere kapılmasını engellemektendolay çok mutlu oldum. Ama iş bununla bitmiyor. Kaç defa kızıp: “Her kalem sahibine istidatlı yapftasıyapıştırma! İyi ile kötünün arasında fark var” dedim. Duyan kim? Kötülük gibi, iyiliğin karşında durmak dazor. Her zaman, kimin adına düzenlenen bir toplantıya gidersek gidelim, “Onu övmeye gidiyoruz be!”der. Ama dediğinde gerçek payı da var.Kimin adına düzenlenen bir toplantıda, o kişiyi yeriyorlar ki? Herzaman överler, fazla derlerse de eksik demezler…Rahmetli Halil Rıza, tanısın tanımasın herkese böyle avtograf yazardı: “Halkımın yiğit oğluna!”Ben bir defa bunun sebebini ondan sorunca mağrur şair böyle cevap verdi:– O kadar küçük, boynu bükük, zavallı, yaramaz, tabak yalayan görüyorum ki, birisi onlardanbiraz farklılaşşa, onu yiğit olarak görüyorum…Kalem ehlinin çoğu, “şimdi herkes şair oldu, herkes yazar oldu,” diye şikâyet eder. Benim dostumise şöyle düşünür: “Acaba bu onların dediği gibi mi? Bu şuna benziyor. Hastanede hasatalara bakıpherkesi hasta zannediyorsun. Yahut pazarı, istasyonu kalabalık görüp herkesin pazarda, istasyondaolduğunu sanıyorsun. Edebi mühit de hastane gibi, pazar gibi, istasyon gibi kaynıyor. Burada da insanomuz omuza dayanmışlar. Peki bunun neresi kötü? Yeter ki, yazan, yaratan çok olsun. Ben dahayetenekli bir yazarın meslektaşlarının çoğuna darıldığını görmedim. Rakibinden, her zaman yeteneksizadam korkar. Yetenksiz adam, diğer yazarların kendi yerini dar edeceğinden korkar…”Natevan Klübü’nde, genç yazarlardan biri Süleyman Rehimov’u sert bir dille tenkit ettikten sonra,ona öfkeyle böyle der:– Yazamıyorsanız, bırakın kalemi yere…Süleyman Rehimov gülümseyerek cevap verir:– Kalemi yere bırakayım da, sen mi alasın? Kalemi bıraktığımı göremeyeceksin!Anar’ın “Gece Düşünceleri” adlı eserinde bir gönderme var: “Şair Dolmatüfek” Yani, fehmi,feraseti, aklı dolma tüfeğe benzeyen şair…www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 100
Sekizinci sınıfta okurken, zeki ve tembel öğrencilerle ilgili bir tartışma başlamıştı. Azerbaycan Dilive Edebiyatı hocası Hanali beye dönüp dedim ki:– Keşke, bizim sınıfı ikiye bölseler. Çalışkan öğrenciler bir sınıfa, tembel öğrenciler diğer sınıfagitseler.Hanali bey önce pıskırıp güldü, sonra benimle dalga geçti:– Şunun beylik laflar etmesine bak! Güya bu çalışkan öğrencidir!? Vay senin aklına keçeyamayayım!Diyeceğim odur ki, dostum …’nın, Grafomanlığını anlatmama bakmayın, aslında Grafomanınbüyüğü benim.Yoksa aklı başında bir adam, sevgili dostu hakkında böyle sicilleme yazar mı? Bu nasıldostluksa! Böyle dostluğun içine iş…Bizim şiir bülbülü, bütün kalem dostlarına “Şair!” diye çağırır ve kendisinin de böyle çağrılmasınıister. Yaklaşık 15 yıl önce Semaşko hastanesinin önünden, yokuş aşağı iniyordum. Bir de baktım ki,arkamdan birisi, mikrofonla beni çağırıyor: Şair!, Şair! trafik polislerinin sesi zannettim. Geriye dönüpbaktığımda yolun karşısında, kardeşimin külüstür Gaz– 31 marka arabasını gördüm. (O zamanlae onunarabası vardı, sonra masrafına dayanamadı, sattı.) Dostum arabasının kornasına basıyor, bir yandan dapencereden bana el sallıyordu. Yolumu değiştirip hızla ona doğru yürüdüm:– Ay kişi, sesini göğe yükseltip beni rezil etme! Niye beni Şair! Şair! Diye çağırıyorsun?O, tatlı tatlı gülümsedi:– Bırak, sokaktan bir şairin geçtiğini gösünler. Şairin geçtiği sokak kutsaldır.Ben ona takıldım:– Bakü’de defalarca geçmediğin sokak kalmadı. Hepsinden döne döne gelip geçtin. Şairlertoplanıp Hacıbala müellimin yanına gidelim. Durumu izah edelim ve bu sokaklardan birine, senin adınıversinler, olmaz mı?O, ciddileşti:– Vasiyet ettim, doğduğum rayonun hiç olmazsa arka sokaklarından birine benim adımıversinler, dedim.– Niçin arka sokalrdan birine?Çünkü ana caddelere, siyasilerin adını veriyorlar. Devir değişince de ilk önce onların adlarıdeğişiyor. Hatırlıyor musun? Bakü’de Lenin Caddesi vardı.?Mevzuyu değiştirdim:– Sen polis misin? Arabanda bu mikrofon ne geziyor?– Sen, benim sesimi yükselttiğimi gördün mü hiç? Hayır! Bakıyorsun, ıssız bir köye düşümüşüm.Başıma toplanıp rica ediyorlar. Şiir okumamı istiyorlar. Ben de açıyorum mikrofonu, üflüyorum… Şair,www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 101
- Page 1 and 2:
www.kitabxana.netMilli Virtual Kita
- Page 3 and 4:
www.kitabxana.net - Milli Virtual K
- Page 5 and 6:
“Müdriklik anları”. Bakı “
- Page 7 and 8:
KOMUTANIN MAYMUNUCephe komutanını
- Page 9 and 10:
savaşın ise garip bir oyundu sank
- Page 11 and 12:
çekecek, fotoğraf makineleri aral
- Page 13 and 14:
elini şalvarının önünde gezdir
- Page 15 and 16:
Bu defa, onun söyledikleri hep dü
- Page 17 and 18:
Komutan dönüp karısının yüzü
- Page 19 and 20:
Komutan gönülsüzce cevap verdi:-
- Page 21 and 22:
Niyaz, bu güne kadar başından ge
- Page 23 and 24:
hatırlar, karakola varır, Komiser
- Page 25 and 26:
Komiser Lazım, akşamüstü eve ge
- Page 27 and 28:
- Bak hele, seni misafir ettim, ama
- Page 29 and 30:
KATİL İLE GÖRÜŞMEEnstitüde ö
- Page 31 and 32:
Habil hoca tekrar köpürdü:-Büt
- Page 33 and 34:
- O, bana 2’den fazla not vermezd
- Page 35 and 36:
- Bağışlayın, Rasim hoca siz mi
- Page 37 and 38:
Şaşkınlıktan parmağımı ısı
- Page 39 and 40:
Uçak iyice yükseldi, rahat uçmay
- Page 41 and 42:
Emir inadından vazgeçmedi:- Ay ga
- Page 43 and 44:
Akif’in kızı, endişe içinde s
- Page 45 and 46:
Rüstem bey Emir’i gösretip yak
- Page 47 and 48:
Ağabeyim, bahçenin diğer tarafı
- Page 49 and 50: -Uçağın yaramazlığı tuttu, bi
- Page 51 and 52: BÖRÜSOYKapı çalındı…Ressam
- Page 53 and 54: yetişmez.-Börüsoy, bu kadar büy
- Page 55 and 56: yapacaktı. Resmin ölçüleri çok
- Page 57 and 58: Ressam kardeşler bahçe kapısın
- Page 59 and 60: FAH…Menzile, her zaman kestirmede
- Page 61 and 62: Nara, bu iki saatlik zaman dilimind
- Page 63 and 64: hayalime robot resmini çizdiğim s
- Page 65 and 66: Sorumu Mirze müellim cevapladı:-
- Page 67 and 68: Kadir ağzında lokmayı geveleyere
- Page 69 and 70: Herkes onun ne demek istediğini an
- Page 71 and 72: - Kadir, Cep telefonu ile cenazede,
- Page 73 and 74: - Zalimin oğlu, öyle yatıyor ki,
- Page 75 and 76: Müdür, denenmiş yöntemini bir k
- Page 77 and 78: YÜZDENIRAK 12R.Tağı’yaKoğuşt
- Page 79 and 80: Aksakal elmayı dolabın üstüne b
- Page 81 and 82: Yüzdenırak, neyi var, neyi yoksa,
- Page 83 and 84: GRAFOMANDeminden beri elimdeki kale
- Page 85 and 86: oğlu, ütülü mütülü, tığ gi
- Page 87 and 88: ana çok garip gelmişti. Şimdi is
- Page 89 and 90: istedim,” diye cevap vermeyi dü
- Page 91 and 92: Grafoman, yol yorğunu olduğundan,
- Page 93 and 94: irilerine yüz suyu döküpkitaplar
- Page 95 and 96: Bir gün, şiirlerini desteleyip o
- Page 97 and 98: dostuma bir adet imzalayıp vermiş
- Page 99: Şair gülümseyerek ve o kısık s
- Page 103 and 104: Bir keresinde şair Habil, dostumun
- Page 105 and 106: tek bana okutturacaktı. Zavallı d
- Page 107 and 108: Süleyman Rüstem çekilip kendi ba
- Page 109 and 110: ir sanat ile uğraşsın istemişle
- Page 111 and 112: NAMIK ABDULLAYEV’İN SONUFantasti
- Page 113 and 114: Namık müellim, bizim tavrımızda
- Page 115 and 116: - Namımk müellim, niye paltonu gi
- Page 117 and 118: Şimdi hatırladım, Yine Namık m
- Page 119 and 120: 1950’li yıllarda, Yabancı Dille
- Page 121 and 122: Ne yazık ki, ben de bu hikâyeden
- Page 123 and 124: aramızda olmadığı için, ucuz l
- Page 125 and 126: ereketli toprakları bahş ettin, r
- Page 127 and 128: nasıl da iri iri açılmıştı, d
- Page 129 and 130: - Buyurun!Namık müellim, söyledi
- Page 131 and 132: - Nasıl istiyorsan, öyle yaz!Çar
- Page 133 and 134: Kız, şaşkınlığı üzerinden a
- Page 135 and 136: Gece ilerledi, Namık Müellim mecl
- Page 137 and 138: O, son kitabının telif ücretini
- Page 139 and 140: 1990 yılının “20 Yanvar Kırg
- Page 141 and 142: kalmıştı. Onun kaldığı evin d