– Bu hizmetçiye demek gerekti: Ay uzunkulak, iki neferlik fatihayı nerden çıkardın? Misafirinyanında, niye benim başımı aşağı Fatihayı okur okumaz, misafirimin kolundan tutup yas yerindençıkardım. Meclisten çıkarken göz ucuyla baktım ki, içeridekiler kıs kıs bize gülüyorlar. Ucuz kurtuldum,mahçup oldum. Özbekistanlı dostum, merhum hakkında tipovoy şiirini okusaydı, rezil olacaktım.Bizim Grafoman, Refik Zeka Hendan’ın, Özbekistan’dan gelen densiz misafiri gibi buralarıngeleneğini göreneğini bilmeyen adam değil. O, Azerbaycan’ın meşhur, hatta kıyıda köşede kalanadamlarının bile hepsini ya uzaktan yahut şahsen tanır. 525. Gazet’de merhumun akrabalarına, ücretsizbaşsağlığı ilanı verse de, yüreği soğumaz, Kendi parası ile resmi gazetelerde, vazife adamlarına, yakınuzak akrabalarının ölümü münasebetiyle başsağlığı ilanı vermesi ardından da, Bakü’nün ileri gelenyönetici ve zenginlerinin yas meclisinde boy göstermesi, beni her zaman şaşırtmıştır. Ey zalimin oğlu,madem yasa geleceksen, gazetede niye başsağlığı ilanı veriyorsun? Gazete çıkmış ise buraya niyegelirsin? Ne deyim?! Kuruyup kalmışım!Otobüs ile Bakü’den vurup, Berde’den, Guba’dan, Gazak’tan, Yardımlı’dan çıkan, birilerininseksen doksan yaşındaki anasının, babasının yas meclisinde, çok sevdiği bir adamı kaybetmiş gibiboynunu büküp oturan şahıs, elbette bu memleketin ağzı emziklisinden, ekmek gevenine kadar herkesitanıyacaktır...Onun en çok sevdiği söz, “törendir.” Bu zamana kadar, ben deyim, on bin siz deyin 20 bin törenekatılmıştır, inanın! Hemen her gün, onun katılacağı, bir iki, belki dört, beş tören olur. Hiç bir törendengeri kalmaz, bütün toplantılarda, törenlerde en ön sıralarda oturur. “Tören” deyince o, sadece toplantı,düğün, cenaze, doğum günü, kitap tanıtımı ve plaket vermeyi göz ününde bulundurmaz. Bir iki kişininparkta, kahvede oturması da, ona göre törendir. Diyelim ki, dostumuz yarım saat sonra Filarmonyaparkının çayhanesinde, önceden anlaştığı biriyle buluşacak. Bu görüşme de, öylesine; sıradan birgörüşme, yani çay içip, çene çalacaklar. O, bu görüşmeden önce, sokakta karşına çıksa, seni kendisineyakın bildiği için hemen davet eder:– Mirze, bir törenimiz var, bize katılmak ister misin?Diyelim ki, sen, onun konuştuğu kuş dilini bilmediğin için, zihninde, onun hangi törendenbahsettiğini düşünüp, sordun:– Ne töreni?O, sana işin iç yüzünü anlatınca, içinden söylenirsin:– Ne hafif adamdır bu!”Ama bu adam, “hayır, katılamam” cevapını alıp güler yüzle senden ayrıldıktan sonra, az öncekidüşüncenden vazgeçersin ve: “Hoşbaht adamdır, dünya umurunda değil, hayattan zevk almayıbeceriyor,” demeye mecbur olursun.Onun ne kadar hoşbaht bir adam olduğundan bahsedeyim. Önceden bilmiyordum. O, boyanıpcila atılmış ayakkabımın parıltısını, şalvarımın ütüsünü, saçımın sakalımın traş edilmesini tebrik ettiğindewww.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 86
ana çok garip gelmişti. Şimdi ise herhangi bir toplantıya iştirak ettiğim için, gazete haberinde sadeceadımın anılmasından dolayı, beni tebrik etmesi hoşuma gidiyor. Bu hümanist şairin, Allah’ın günü, benimgibi nice insanın gönlünü kazanması ne kadar sevap...Gelin itiraf edelim. Hangimiz, her gün güneşin doğmasına, sokaktaki çöplerin toplanıpgötürülmesine, mağazaya taze ekmek getirilmesine, gazetede tanıdığımız adamların yazısının çıkmasınaçocuk gibi seviniyoruz? Hangi birimiz, her gün işe giderken vitrindeki mankenlerle, vazodaki canlıgüllerle, polislerle, çöpçülerle, dilencilerle selamlaşıyoruz? Elbette hiçbirimiz yapmıyoruz bunları… Amao, böyle şeylerden imtine etmiyor. Bir keresinde onunla birlikte, yoldan karşıya geçiyorduk. O, hurdasıçıkmış Jiquli ile yavaş yavaş yoldan geçen uzun burunlu, yaşlı bir sürücüye el sallayarak sıcak bir selamverdi. Sürücü, şaşkın şaşkın ona baktı. Şair dostuma sordum:– Herhalde sürücü, seni tanımadı…Dostum güldü:– Önemli değil,, ben de onu tanımıyorum!– Ama ona selam verdin!?– Canım, selam vermenin ne zararı var? Bırak sürücü, bana da selam veren biri var, diyedüşünsün. Saygı görmek güzel şeydir.Adam doğru söylüyor…Az TV’de “Gülüstan” adlı televizyon programını yaptığım zamandı. Bir sonraki hafta, programkonuğu olarak desinatör ressam, üstat Kamil Eliyev’i çekmemiz gerekiyordu. Kamil Aliyev, uzun süredirİçerişehir’de, yaşadığı binanın genişçe salonunda, kişisel sergisini açmaya hazırlanıyordu. Kamil beyle, iyibir dostluğumuz vardı, evine ve sergi salonuna gidip gelirdim. Ben de onun sergisinin açılışını dört gözlebekliyordum. Kamil bey çok hassas, ince ruhlu bir adamdı ve her düşünceye değer verir, dikkatledinlerdi. Yaşının ilerlemesinden ve bir ayağının çukurda olmasından dolayı ölüm endişesi taşıyor, çokkorkuyordu.Programı çekeceğimiz gün, sergi salonuna adım atar atmaz, Üstat ressamı karşımızda bulduk.Ben “mübarek olsun,” dedim, o da bize “hoşgeldiniz,” dedi. Program redaktöru olan hanım vekameraman arkadaş, hiç bir şey söylemeden aceleyle içeri geçip çekim hazırlığına başladılar. Bir gözümKamil beyde idi. Onun moralinin bozulduğunu ve çok bozulduğunu hissettim. Kamil bey, kolumdan tuttuve beni bir kenara çekip dedi ki:– Gel, bu programı çekmekten vazgeçelim, ne dersin?Endişe içinde sordum:– Niçin, Kamil bey?– Çünkü ben halı desenleri çiziyorum. Halı ise kutsaldır. Biz halı üstünde doğarız, halı üstündebüyürüz, ölünce, bizi halı sararlar. Her ağızda bir dua olur. Senin arkadaşların ise benim yaptığım halıdesenleri için “mübarek olsun” demediler. Bu, iyiye işaret değil!www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 87
- Page 1 and 2:
www.kitabxana.netMilli Virtual Kita
- Page 3 and 4:
www.kitabxana.net - Milli Virtual K
- Page 5 and 6:
“Müdriklik anları”. Bakı “
- Page 7 and 8:
KOMUTANIN MAYMUNUCephe komutanını
- Page 9 and 10:
savaşın ise garip bir oyundu sank
- Page 11 and 12:
çekecek, fotoğraf makineleri aral
- Page 13 and 14:
elini şalvarının önünde gezdir
- Page 15 and 16:
Bu defa, onun söyledikleri hep dü
- Page 17 and 18:
Komutan dönüp karısının yüzü
- Page 19 and 20:
Komutan gönülsüzce cevap verdi:-
- Page 21 and 22:
Niyaz, bu güne kadar başından ge
- Page 23 and 24:
hatırlar, karakola varır, Komiser
- Page 25 and 26:
Komiser Lazım, akşamüstü eve ge
- Page 27 and 28:
- Bak hele, seni misafir ettim, ama
- Page 29 and 30:
KATİL İLE GÖRÜŞMEEnstitüde ö
- Page 31 and 32:
Habil hoca tekrar köpürdü:-Büt
- Page 33 and 34:
- O, bana 2’den fazla not vermezd
- Page 35 and 36: - Bağışlayın, Rasim hoca siz mi
- Page 37 and 38: Şaşkınlıktan parmağımı ısı
- Page 39 and 40: Uçak iyice yükseldi, rahat uçmay
- Page 41 and 42: Emir inadından vazgeçmedi:- Ay ga
- Page 43 and 44: Akif’in kızı, endişe içinde s
- Page 45 and 46: Rüstem bey Emir’i gösretip yak
- Page 47 and 48: Ağabeyim, bahçenin diğer tarafı
- Page 49 and 50: -Uçağın yaramazlığı tuttu, bi
- Page 51 and 52: BÖRÜSOYKapı çalındı…Ressam
- Page 53 and 54: yetişmez.-Börüsoy, bu kadar büy
- Page 55 and 56: yapacaktı. Resmin ölçüleri çok
- Page 57 and 58: Ressam kardeşler bahçe kapısın
- Page 59 and 60: FAH…Menzile, her zaman kestirmede
- Page 61 and 62: Nara, bu iki saatlik zaman dilimind
- Page 63 and 64: hayalime robot resmini çizdiğim s
- Page 65 and 66: Sorumu Mirze müellim cevapladı:-
- Page 67 and 68: Kadir ağzında lokmayı geveleyere
- Page 69 and 70: Herkes onun ne demek istediğini an
- Page 71 and 72: - Kadir, Cep telefonu ile cenazede,
- Page 73 and 74: - Zalimin oğlu, öyle yatıyor ki,
- Page 75 and 76: Müdür, denenmiş yöntemini bir k
- Page 77 and 78: YÜZDENIRAK 12R.Tağı’yaKoğuşt
- Page 79 and 80: Aksakal elmayı dolabın üstüne b
- Page 81 and 82: Yüzdenırak, neyi var, neyi yoksa,
- Page 83 and 84: GRAFOMANDeminden beri elimdeki kale
- Page 85: oğlu, ütülü mütülü, tığ gi
- Page 89 and 90: istedim,” diye cevap vermeyi dü
- Page 91 and 92: Grafoman, yol yorğunu olduğundan,
- Page 93 and 94: irilerine yüz suyu döküpkitaplar
- Page 95 and 96: Bir gün, şiirlerini desteleyip o
- Page 97 and 98: dostuma bir adet imzalayıp vermiş
- Page 99 and 100: Şair gülümseyerek ve o kısık s
- Page 101 and 102: Sekizinci sınıfta okurken, zeki v
- Page 103 and 104: Bir keresinde şair Habil, dostumun
- Page 105 and 106: tek bana okutturacaktı. Zavallı d
- Page 107 and 108: Süleyman Rüstem çekilip kendi ba
- Page 109 and 110: ir sanat ile uğraşsın istemişle
- Page 111 and 112: NAMIK ABDULLAYEV’İN SONUFantasti
- Page 113 and 114: Namık müellim, bizim tavrımızda
- Page 115 and 116: - Namımk müellim, niye paltonu gi
- Page 117 and 118: Şimdi hatırladım, Yine Namık m
- Page 119 and 120: 1950’li yıllarda, Yabancı Dille
- Page 121 and 122: Ne yazık ki, ben de bu hikâyeden
- Page 123 and 124: aramızda olmadığı için, ucuz l
- Page 125 and 126: ereketli toprakları bahş ettin, r
- Page 127 and 128: nasıl da iri iri açılmıştı, d
- Page 129 and 130: - Buyurun!Namık müellim, söyledi
- Page 131 and 132: - Nasıl istiyorsan, öyle yaz!Çar
- Page 133 and 134: Kız, şaşkınlığı üzerinden a
- Page 135 and 136: Gece ilerledi, Namık Müellim mecl
- Page 137 and 138:
O, son kitabının telif ücretini
- Page 139 and 140:
1990 yılının “20 Yanvar Kırg
- Page 141 and 142:
kalmıştı. Onun kaldığı evin d