– Amin!İlhame hanım yüzünü buruşturup bir şeyler söyledi, ama sesi, gürültüler arasında kayboldu, nedediği anlaşılmadı.Uçağımız bir süre sonra, sıtma nöbetine tutulmuş adam gibi titremekten vazgeçti, adeta kendinegeldi… Uçağın penceresinden dışarı baktım. Bulutların içinde uçuyorduk. Hem gecenin karanlığı, hem debulutlar, aşağıyı görmemizi engelliyordu.Akif’in kızı, neşeli bir sesle(Galiba bu kız, korku nedir bilmiyordu.) babasına seslendi:–Baba, Prag havaalanında, beğendiğim gümüş kolyeyi, almamıştın. Bak, uçağımız, bu yüzdenPrag’a geri döndü. Haydi şimdi söz ver! Uçaktan iner inmez havaalanındaki o kolyeyi alacaksın, tamammı?Akif, başını aşağı eğip kabul etti, o durumda kim kabul etmezdi ki?Tekrar saate baktım. Prag’a ineceğimiz zaman, çoktan geçmişti. Oysa, kırk beş dakika sonraPrag’a ineceğimizi söylemişlerdi.Pencereden baktım, yine gecenin karanlığı, yine bulutlar... Niye, sürekli bulutların arasındauçuyorduk?! Niye aşağıyı göremiyorduk? Eğer Prag’a geldiysek, şehrin evlerinin ışıkları görünmeliydi.Hava boşluklarına düşerek sarsılan uçağımızın zorlanması, beni iyice tedirgin etmişti. Gözlerimi kapatıpkoltuğa yaslandım. Uçak iniş halinde olduğu için, basınçtan dolayı kulaklarım tıkandı, sesleri pek iyiduyamıyordum. Bu durumdan kurtulmak için hiçbir şey yapamıyordum beni asıl inciten buydu…Uçağın tekerlekleri piste değer değmez, herkes alkışlamaya başladı. Doğrulup gözlerimi açtım.Yabancılardan birisi yüksek sesle, adeta bağırdı:–Bekleyin, uçak dursun sonra alkışlarız, henüz erken… (Akif’in kızı hemen tercüme etti tabi ki…)İçimden bu sesin sahibine kızıyorum:– Bu baykuş ne söylüyor e..?! Acaba bildiği bir şey mi var?! Yoksa patlama mı, olacak? Belki de…Uçak yavaşlayıp durdu. Sevinçle alkışladık. Kabin görevlilerinden biri, sağ salim yere indiğimiz içinbizi tebrik etti. Az önce herkesten çok korkan görevli, herkesten çok seviniyordu.Benim mühendis zannettiğim adam, yanımızdan geçerken Akif ona sordu, kızı tercüme etti:– Gökyüzünde neler oldu?Adam gülümseyerek cevapladı:www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 48
–Uçağın yaramazlığı tuttu, bir süre ölümle oyun oynadık...Emniyet kemerlerimizi çözüp ayağa kalktık. Rüstem, hâlâ uyumakta olan Emir’in omuzundantutup silkeledi, uyandırdı. Emir esneye esneye çevresine bakındı, emniyet kemerini çözüp mırıldandı:– Allaha çok şükür, sağ selamat Bakü’ye geldik!Kahkaha atıp gülüştük. O hengamede Rüstem’in sesi duyuldu:– Ne Bakü’sü, ay Nobel Emir!? Azrail’in elinden güç bela kurtulduk. Yeniden Prag’a döndük!Emir Rüstem’in şaka yaptığını sandı. Uçuktan inip havaalanına gitmek için tünelsen içeri girince,Emir söylenenlerin şaka olmadığını anladı. Birden rengi attı. Bizimle aynı uçakta olan beş yabancı genç,birbirlerine: “No Air! No air!” diyerek bizden ayrıldılar. Biz, Bakü’ye uçacak ikinci uçağı beklemek için,özel bir salona alındık. Emir su istedi, hiç kimsede su yok. Gaffar, Prag havaalanından aldığı ve birinehediye etmek için götürdüğü şaraplardan birini açıp Emir’e uzattı. Emir şişeyi başına dikip şarabın yarısınıiçtikten sonra, biraz sakinleşti. Rüstem sigara içmeye gitti. Sabir bey: Uçakta kendimden çok yeğenim içinendişelendim. Onu çekip buraya getirdiğime bin pişman oldum,” dedi, hava almak için dışarı yöneldi.Yanımdaki koltukta oturan İlhame hanım bana sordu:– Uçakta çok sakin oturuyordun, korkmuyor muydun?Ben gülümseyerek cevap verdim:– İlhame hanım, ben insan değil miyim? Korkmaz olur muyum?Sözlerim yap gibi eriyip, İlhame hanımın yüreğine dağıldı ve o da itiraf etti:– Ben, hâlâ korkuyorum….Akif, serçe gibi civirdek kızının isteğini yerine getirmek için, gümüş kolye almak istese de, polisler:Uçağınız az sonra havalanacak, diye, onların dışarı çıkmasına izin vermedi. Akif’in kızı polisleriyumşatmaya çalışsa da, bunu başaramadı. Akif:– Kızım, dedi, Bakü’ye varalım, sana daha güzelini alacağım.Bekleme salonunun penceresinden, az önce bizim içinden indiğimiz uçak, görünüyordu. Elbette,hiçbirimiz tekrar bu uçağa binmeyi düşünmüyorduk.Hezer, çevresindekilere, birkaç yıl önce, başka bir uçakta başına gelen olayı anlatıyordu.Salonda, eli cebinde volta atan genç siyasetçi Niyameddin pek rahat görünmüyordu. Çünkü hâlâPrag’daydık ve biraz sonra yeniden uçağa binecektik.www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 49
- Page 1 and 2: www.kitabxana.netMilli Virtual Kita
- Page 3 and 4: www.kitabxana.net - Milli Virtual K
- Page 5 and 6: “Müdriklik anları”. Bakı “
- Page 7 and 8: KOMUTANIN MAYMUNUCephe komutanını
- Page 9 and 10: savaşın ise garip bir oyundu sank
- Page 11 and 12: çekecek, fotoğraf makineleri aral
- Page 13 and 14: elini şalvarının önünde gezdir
- Page 15 and 16: Bu defa, onun söyledikleri hep dü
- Page 17 and 18: Komutan dönüp karısının yüzü
- Page 19 and 20: Komutan gönülsüzce cevap verdi:-
- Page 21 and 22: Niyaz, bu güne kadar başından ge
- Page 23 and 24: hatırlar, karakola varır, Komiser
- Page 25 and 26: Komiser Lazım, akşamüstü eve ge
- Page 27 and 28: - Bak hele, seni misafir ettim, ama
- Page 29 and 30: KATİL İLE GÖRÜŞMEEnstitüde ö
- Page 31 and 32: Habil hoca tekrar köpürdü:-Büt
- Page 33 and 34: - O, bana 2’den fazla not vermezd
- Page 35 and 36: - Bağışlayın, Rasim hoca siz mi
- Page 37 and 38: Şaşkınlıktan parmağımı ısı
- Page 39 and 40: Uçak iyice yükseldi, rahat uçmay
- Page 41 and 42: Emir inadından vazgeçmedi:- Ay ga
- Page 43 and 44: Akif’in kızı, endişe içinde s
- Page 45 and 46: Rüstem bey Emir’i gösretip yak
- Page 47: Ağabeyim, bahçenin diğer tarafı
- Page 51 and 52: BÖRÜSOYKapı çalındı…Ressam
- Page 53 and 54: yetişmez.-Börüsoy, bu kadar büy
- Page 55 and 56: yapacaktı. Resmin ölçüleri çok
- Page 57 and 58: Ressam kardeşler bahçe kapısın
- Page 59 and 60: FAH…Menzile, her zaman kestirmede
- Page 61 and 62: Nara, bu iki saatlik zaman dilimind
- Page 63 and 64: hayalime robot resmini çizdiğim s
- Page 65 and 66: Sorumu Mirze müellim cevapladı:-
- Page 67 and 68: Kadir ağzında lokmayı geveleyere
- Page 69 and 70: Herkes onun ne demek istediğini an
- Page 71 and 72: - Kadir, Cep telefonu ile cenazede,
- Page 73 and 74: - Zalimin oğlu, öyle yatıyor ki,
- Page 75 and 76: Müdür, denenmiş yöntemini bir k
- Page 77 and 78: YÜZDENIRAK 12R.Tağı’yaKoğuşt
- Page 79 and 80: Aksakal elmayı dolabın üstüne b
- Page 81 and 82: Yüzdenırak, neyi var, neyi yoksa,
- Page 83 and 84: GRAFOMANDeminden beri elimdeki kale
- Page 85 and 86: oğlu, ütülü mütülü, tığ gi
- Page 87 and 88: ana çok garip gelmişti. Şimdi is
- Page 89 and 90: istedim,” diye cevap vermeyi dü
- Page 91 and 92: Grafoman, yol yorğunu olduğundan,
- Page 93 and 94: irilerine yüz suyu döküpkitaplar
- Page 95 and 96: Bir gün, şiirlerini desteleyip o
- Page 97 and 98: dostuma bir adet imzalayıp vermiş
- Page 99 and 100:
Şair gülümseyerek ve o kısık s
- Page 101 and 102:
Sekizinci sınıfta okurken, zeki v
- Page 103 and 104:
Bir keresinde şair Habil, dostumun
- Page 105 and 106:
tek bana okutturacaktı. Zavallı d
- Page 107 and 108:
Süleyman Rüstem çekilip kendi ba
- Page 109 and 110:
ir sanat ile uğraşsın istemişle
- Page 111 and 112:
NAMIK ABDULLAYEV’İN SONUFantasti
- Page 113 and 114:
Namık müellim, bizim tavrımızda
- Page 115 and 116:
- Namımk müellim, niye paltonu gi
- Page 117 and 118:
Şimdi hatırladım, Yine Namık m
- Page 119 and 120:
1950’li yıllarda, Yabancı Dille
- Page 121 and 122:
Ne yazık ki, ben de bu hikâyeden
- Page 123 and 124:
aramızda olmadığı için, ucuz l
- Page 125 and 126:
ereketli toprakları bahş ettin, r
- Page 127 and 128:
nasıl da iri iri açılmıştı, d
- Page 129 and 130:
- Buyurun!Namık müellim, söyledi
- Page 131 and 132:
- Nasıl istiyorsan, öyle yaz!Çar
- Page 133 and 134:
Kız, şaşkınlığı üzerinden a
- Page 135 and 136:
Gece ilerledi, Namık Müellim mecl
- Page 137 and 138:
O, son kitabının telif ücretini
- Page 139 and 140:
1990 yılının “20 Yanvar Kırg
- Page 141 and 142:
kalmıştı. Onun kaldığı evin d