Son zamanlarda, bir kadın görür görmez üstüne atlamayı ve işe girişmeyi öğrenen Ateş, sahibininomzundan yere inip kadına doğru yaklaştı. Maymun, kadının yanına varır varmaz, onun bembeyazbacaklarını ihtirasla öpmeye, ağzının suyunu akıtarak kadının bacaklarını yalamaya başladı. Kadın, Ateşhakkında söylenenleri duymuştu, onun bu hareketlerinden haberi olsa da, pek inanmamıştı. Hattakocasının bu eğitimli <strong>maymunu</strong>nu, görmeyi de çok istiyordu. O nedenle maymun onun yanına gelirken,fazla çekinmemişti. Ancak maymun, yıldırım gibi ileri atılıp komutanın karısına sarılınca, kadınşaşkınlıktan ne yağacağını bilemedi. Maymun, o anda kadının külotuna el atıp aşağı çekti. Kadın olancasesiyle bağırdı. Bu dehşetli ses, meclistekilerin kulaklarından girip bütün beyin hücrelerini dolaşarakavluda yankılandı ve adeta oradakileri, içkinin dumanlı havasından çekip çıkardı.Komutan ani bir hareketle yerinden fırlayıp yaklaşık on adım mesafeden kendisini yardımaçağıran karısının yanına vardığında, maymun da kadının kilotunu, keskin dişleri ve tırnakları ile dilik dilikedip yere fırlatmıştı. Ateş, önceden de kendisine direnen fahişelerin kilotlarını yırtıp atıyordu. Buradaolan herkes bunları biliyordu. Öfkeden deliye dönen ve kendini kaybeden komutan, <strong>maymunu</strong>n damatlıkelbisesinin yakasından yapışıp kendisine doğru öyle bir çekti ki, <strong>maymunu</strong>n ceketinin düğmeleri koptu,kumaşı yırtıldı ve ceket komutanın elinde kaldı. Maymun kadının bir bacağından sıkı sıkıya yapışmıştı.Her zaman sahibinin bir sözünü iki etmeyen <strong>maymunu</strong>n aksiliği tutmuştu. Bir sülük gibi kadının bacağınayapışmış, bırakmıyordu. Galiba votkanın ve esrarın etkisiyle, aklı başından gitmişti hayvancağızın.Meclisteki adamlar bir birine yaklaştı, ileri çıkan yoktu. Kendi karısını <strong>maymunu</strong>n hışmındankurtarmaya çalışan komutana, nasıl yardım edebilirlerdi ki?Maymun, tırnaklarını kadının kalçalarına saplayıp kanatsa da komutan yeni bir hamle ile Ateş’i,karısından güç bela ayırıp üç dört adım ötede, kaldırıp yere çarptı ve belindeki tabancayı çekti. Sahibininsilahını kılıfından çıkarıp kendisine nişan aldığını gören maymun, tabancayı ve ondan çıkan sesin dehşetveren sonucunu hissetti. Bir anlık şaşkın bir bakışla, az sonra katili olacak sahibine bakmaya ve merhametdilercesine civirdemeye başladı. Ama bu ses, daha düne kadar, komutanın yerine “ateş!” emrini verensese hiç benzemiyordu, o sesten eser yoktu. İlk kurşun, Ateş’in karnına isabet etti, sırtüstü düştü, yereyığılıp kaldı. Yaralı maymun, can çekişirken, komutan, onun alnının ortasına nişan aldı ve tetiğe bastı.Üçüncü, dördüncü, beşinci kuşuna hiç gerek yoktu, Ateş ikici kuşunla hareketsiz kalmış, maymunlarcehennemini boylamıştı. Maymunun kevgire dönen bedeninden akan kan, ortalıkta birikip göllendi.Zavallı hayvanın Damatlık elbisesi kısa pantolonu da kana bulanmıştı. <strong>Komutanın</strong> tırmalanmış ve derinceısırılmış sol elinden de kan damlıyordu. Onun elinden damlayan kanın, <strong>maymunu</strong>n göle dönen kanı içinedüşmesi, meclistekileri korkutuyordu. Hiçkimse sesini çıkarmıyordu. <strong>Komutanın</strong> karısı bu olayı, dil bilmezbir hayvanın hokkabazlığı olarak görmüştü. Pek fazla etkilenmemiş olacak ki, boş gözlerle çevresindekiadamlara bakıyordu. Ancak komutan ve onun adamları, bu olayın arkasındaki gerçeği iyi bildiklerinden,başlarını öne eğip adeta pusmuşlardı.www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 16
Komutan dönüp karısının yüzüne bakmak istediğinde, bahçe duvarının ötesinden, arabalarınkorna sesleri geldi. Meclistekilerin hepsi, bu seslerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı. Amakomutanın karısının hiçbir şeyden haberi yoktu. Komutan, cephede yaşadığı üç yılda, böylesine ahmakçabir duruma düşmemişti. Bu rezil sahneyi terk etmek, hiç olmazsa, bu olanların geride kaldığını düşünmekiçin on dakikalık bir zaman dilimi, ileri geçmek, hafızasını, beynini ezen bu düşünceleri unutmak ne kadarzordu. Oysa askerlere emretmek, düşmana top ateşi yaptırmak, kurşun yağdırmak, düşman üstüne tanksürdürmek, ne kadar da kolaydı!Gelin ve onun yanındaki dört beş fahişe, zılgıt çekerek avludan içeri girdiler:– Ateş’im beni affetsin, onu çok beklettim. Hani benim sevgilim? diye bağırarak içeri gelenfahişe, bir kahkaha attı. Ancak birdenbire, gelin ve onu getirenler, heykele dönmüş adamların arasında,şaşkınlıktan donakaldılar. Bir an sonra, gözleri fal taşı gibi açılan gelin, yerde, kanlar içinde yatan Ateş’igördü ve derhal istenmeyen bir hadisenin olduğunu anladı. Gelin, komutanın yanında duran kadına baktıve birden dalağı sancılandı. Suratını astı ve: “Herhalde burada olanlar, bu kadının yüzünden oldu,” diyedüşündü. <strong>Komutanın</strong> gönlünü almak için, oturmadan önce yerde yatan damadın başına gelip yalandanbir şivan koparmak, ağıt dizmek istediyse de olanlardan haberi olmadığı için çekindi, sessizce beklemeyekarar verdi.– Defolun başımdan!!!<strong>Komutanın</strong> bu gürlemesi, deminden beri gözden kaybolmak, ortalıktan sıvışıp gitmek, buharlaşıpuçmak hatta utançtan karıncaya, sineğe, böceğe, tırtıla dönmek isteyen adamların hepsinin içindengeçenleri özetliyordu. Birkaç saniye içinde avluda komutan ile karısından başka hiç kimse kalmadı.Çok garipti, komutanda da bir anlık yaz havasında uçan, kıpırdayan, ağaçlara yapışan haşaratları,kendisinden kaçıp gizlenmeye çalışan askerlerin Cırtdan’ı 4 andıran görüntüsüne benzetti. Kulağınındibinde vızıldayan sinek, onun bütün her şeyini bilen yardımcısını hatırlattı. Komutan çocukken yaşıtlarıgibi yazıda yabanda sinek tutunca, bu boşboğaz haşeratın kıçına çöp sokup havaya bırakırdı ve bundanda sineğin keyf aldığını düşünürdü. Komutan, aslında sineklerin, başlarına gelenlerden keyf almadıklarını,yakalanınca ölümden yakalarını kurtarmak için öyle davranıyor olduklarını düşündü. Eğer öyle değil ise,şimdi kulağının dibinde dolaşan bu sinek ne istiyordu? Yoksa, bu haşerat, eskiden canını yaktığısineklerden türeyen bir sinek miydi? Ulu dedelerinin incinmiş ruhunu teselli etmek için öfkeyle vızıldayıp,komujtanla dalga mı geçiyordu? Belki o, kendi kendine hayıflanıyordu. Belki de yardımcısı sinek kılığınagirmiş, onu rahatsız etmek için dirsek gösteriyordu.4 Cırtdan: Masal kahramanı.www.kitabxana.net – Milli Virtual <strong>Kitabxana</strong> 17
- Page 1 and 2: www.kitabxana.netMilli Virtual Kita
- Page 3 and 4: www.kitabxana.net - Milli Virtual K
- Page 5 and 6: “Müdriklik anları”. Bakı “
- Page 7 and 8: KOMUTANIN MAYMUNUCephe komutanını
- Page 9 and 10: savaşın ise garip bir oyundu sank
- Page 11 and 12: çekecek, fotoğraf makineleri aral
- Page 13 and 14: elini şalvarının önünde gezdir
- Page 15: Bu defa, onun söyledikleri hep dü
- Page 19 and 20: Komutan gönülsüzce cevap verdi:-
- Page 21 and 22: Niyaz, bu güne kadar başından ge
- Page 23 and 24: hatırlar, karakola varır, Komiser
- Page 25 and 26: Komiser Lazım, akşamüstü eve ge
- Page 27 and 28: - Bak hele, seni misafir ettim, ama
- Page 29 and 30: KATİL İLE GÖRÜŞMEEnstitüde ö
- Page 31 and 32: Habil hoca tekrar köpürdü:-Büt
- Page 33 and 34: - O, bana 2’den fazla not vermezd
- Page 35 and 36: - Bağışlayın, Rasim hoca siz mi
- Page 37 and 38: Şaşkınlıktan parmağımı ısı
- Page 39 and 40: Uçak iyice yükseldi, rahat uçmay
- Page 41 and 42: Emir inadından vazgeçmedi:- Ay ga
- Page 43 and 44: Akif’in kızı, endişe içinde s
- Page 45 and 46: Rüstem bey Emir’i gösretip yak
- Page 47 and 48: Ağabeyim, bahçenin diğer tarafı
- Page 49 and 50: -Uçağın yaramazlığı tuttu, bi
- Page 51 and 52: BÖRÜSOYKapı çalındı…Ressam
- Page 53 and 54: yetişmez.-Börüsoy, bu kadar büy
- Page 55 and 56: yapacaktı. Resmin ölçüleri çok
- Page 57 and 58: Ressam kardeşler bahçe kapısın
- Page 59 and 60: FAH…Menzile, her zaman kestirmede
- Page 61 and 62: Nara, bu iki saatlik zaman dilimind
- Page 63 and 64: hayalime robot resmini çizdiğim s
- Page 65 and 66: Sorumu Mirze müellim cevapladı:-
- Page 67 and 68:
Kadir ağzında lokmayı geveleyere
- Page 69 and 70:
Herkes onun ne demek istediğini an
- Page 71 and 72:
- Kadir, Cep telefonu ile cenazede,
- Page 73 and 74:
- Zalimin oğlu, öyle yatıyor ki,
- Page 75 and 76:
Müdür, denenmiş yöntemini bir k
- Page 77 and 78:
YÜZDENIRAK 12R.Tağı’yaKoğuşt
- Page 79 and 80:
Aksakal elmayı dolabın üstüne b
- Page 81 and 82:
Yüzdenırak, neyi var, neyi yoksa,
- Page 83 and 84:
GRAFOMANDeminden beri elimdeki kale
- Page 85 and 86:
oğlu, ütülü mütülü, tığ gi
- Page 87 and 88:
ana çok garip gelmişti. Şimdi is
- Page 89 and 90:
istedim,” diye cevap vermeyi dü
- Page 91 and 92:
Grafoman, yol yorğunu olduğundan,
- Page 93 and 94:
irilerine yüz suyu döküpkitaplar
- Page 95 and 96:
Bir gün, şiirlerini desteleyip o
- Page 97 and 98:
dostuma bir adet imzalayıp vermiş
- Page 99 and 100:
Şair gülümseyerek ve o kısık s
- Page 101 and 102:
Sekizinci sınıfta okurken, zeki v
- Page 103 and 104:
Bir keresinde şair Habil, dostumun
- Page 105 and 106:
tek bana okutturacaktı. Zavallı d
- Page 107 and 108:
Süleyman Rüstem çekilip kendi ba
- Page 109 and 110:
ir sanat ile uğraşsın istemişle
- Page 111 and 112:
NAMIK ABDULLAYEV’İN SONUFantasti
- Page 113 and 114:
Namık müellim, bizim tavrımızda
- Page 115 and 116:
- Namımk müellim, niye paltonu gi
- Page 117 and 118:
Şimdi hatırladım, Yine Namık m
- Page 119 and 120:
1950’li yıllarda, Yabancı Dille
- Page 121 and 122:
Ne yazık ki, ben de bu hikâyeden
- Page 123 and 124:
aramızda olmadığı için, ucuz l
- Page 125 and 126:
ereketli toprakları bahş ettin, r
- Page 127 and 128:
nasıl da iri iri açılmıştı, d
- Page 129 and 130:
- Buyurun!Namık müellim, söyledi
- Page 131 and 132:
- Nasıl istiyorsan, öyle yaz!Çar
- Page 133 and 134:
Kız, şaşkınlığı üzerinden a
- Page 135 and 136:
Gece ilerledi, Namık Müellim mecl
- Page 137 and 138:
O, son kitabının telif ücretini
- Page 139 and 140:
1990 yılının “20 Yanvar Kırg
- Page 141 and 142:
kalmıştı. Onun kaldığı evin d