Türk Eskiça¤ <strong>Bilimleri</strong> Enstitüsü HaberlerSay›:19 (Ocak 2005)EditörMeltem Do¤an-AlparslanSayfa Düzenlemesi ve Bask›Zero Prodüksiyon Ltd.Yaz›lar kaynak gösterilmek flart›yla kullan›labilir.Ocak ve May›s aylar›nda yay›mlan›r.Ücretsizdir.Türk Eskiça¤ <strong>Bilimleri</strong> EnstitüsüEkrem Tur Sokak, No.434435 Beyo¤lu-‹STANBULTel: 0090-212-292 09 63Faks: 0090-212-514 03 97E-mail:meltemalpdogan@hotmail.commdoganalparslan@gmail.comdoganmel@istanbul.edu.trwww.tebe.org
EditördenYafllanan dünyam›z, 2004 y›l›n›n son günlerindeyaflad›¤› deprem ve tsunami felaketi sonunda birçok yaflam› yitirmekle beraber, mucizeler sonucundapek çok hayat da kazand›. 2005 y›l›n› ise umutlarve kazan›mlarla kucaklad›.Siz seçkin okuyucular›m›zla 2005 y›l›n›n ilksay›s›nda bu denli geç buluflmay›, zengin içeri¤imizile telafi etmeye çal›flt›k. Bu say›m›z›n ilklerinegöz atarken, öncelikle Arkeoloji Dünyas›ndan bölümündeyer verilen Emar ve Gre Virike Kaz›lar› hakk›ndagenel bilgiler içeren yaz›lara dikkatinizi çekmekisterim. Yine ayn› bölümde yer alan; yurt içindeyap›lan workshop, sempozyum ve toplant›larhakk›nda bilgi veren yaz›lar›n çoklu¤u, ülkemizdebu gibi organizasyonlar›n geçmifle göre ne çok artt›¤›n›nda bir göstergesi. Bu sevindirici durum bana,1996 Haziran'›nda ‹stanbul’da düzenlenen HabitatII zirvesinde, enstitümüzün önderlik etti¤i bir sempozyumuve öncesindeki haz›rl›k dönemini an›msatt›.Anlafl›lan, geçen sekiz y›ll›k dönem içerisinde,tatmin edici bir ölçüde yol kaydedilmifl; özelkurulufllar›n deste¤inin büyümesi, bas›n ve yay›norganlar›n›n, bunu takiben halk›n eskiça¤ bilimlerineilgisinin artmas› ve genç bilim insanlar›n›n d›flaaç›lma çabas›, bu tür organizasyonlar›n say›s›ndaart›fla neden oldu.Enstitümüz, Frans›z Anadolu Araflt›rmalar› Enstitüsü‹stanbul fiubesi ve Frans›z Societas AnatolicaDerne¤i üyelerinden oluflan bir ekiple, 2004 yazsezonunda, Amasya Bölgesi'nde yapt›¤› bir ön araflt›rmaile, uluslararas› bir çal›flmaya daha ortakl›ketti. Gelecek y›llarda devam etmesi planlanan buçal›flman›n ilk raporuna, May›s 2005'te ç›kacakolan 20. say›m›zda yer verilecektir.Enstitümüzün yeni üyelerinden Prof. Dr. NurBalkan-Atl›'n›n “obsidiyen”in öyküsünü anlatt›¤›Baflyaz›n›n ilginizi oldukça çekece¤i kan›s›nday›m.Kaz›-Araflt›rma bölümünde Alt›ntepe Urartu KalesiÇal›flmalar›, Diyarbak›r'daki Hakemi Use Kaz›lar›,Marmara Adas›’ndaki Çamalt› Burnu Bat›¤›, Trakya’dakiKanl›geçit Kaz›lar›, Van'da bulunan KalecikNekropolü Çal›flmalar›, Ka¤›zman Çall›'da tespitedilen kaya üstü resimleri ile ilgili haberlere, dergimizarac›l›¤›yla ilk kez ulaflmaktas›n›z.Umutla bafllad›¤›m yaz›m›, yine umut ile ve bilminyolumuza daima ›fl›k tutmas› dile¤i ile bitirmekistiyorum.Meltem Do¤an-AlparslanPaleolitikten Günümüze ObsidiyenProf. Dr. Nur Balkan-Atl›Obsidiyen en basit tan›m›yla do¤al camd›r. Volkanikpatlamada magman›n kristalize olmaya zaman› olmadan,çok çabuk so¤umas›yla oluflur. Ancak, sadeceyap›s›nda asit bulunan volkanlar›n ürünü oldu¤u için,dünya üzerindeki da¤›l›m› çok yayg›n de¤ildir. ‹zlanda(Mt Hekka Kelad), Kuzey Amerika (Wyoning), OrtaAmerika (Tequila), Avrupa (Lipari, Melos), Afrika(Etiyopya) gibi bölgelerin yan› s›ra Anadolu ve Kafkasyaönemli obsidiyen yataklar›na sahiptir. Anadolu’da obsidiyen, özellikle iki bölgede yo¤unlafl›r: ‹çAnadolu’da Bat› Kapadokya’da ve Do¤u Anadolu’da(Bingöl, Van, Kars).Obsidiyen, özellikle tarihöncesi insan›n›n çeflitli amaçlardakulland›¤›, ticaretini yapt›¤› k›ymetli bir hammaddeiken, zamanla önemini yitirmifltir. Bu yaz›dagenel olarak ça¤lar boyu obsidiyenin kullan›m alanlar›na,baz› örnekler vererek de¤inece¤iz.Etimolojik olarak obsidiyen kelimesinin kökeni hakk›ndatam bir görüfl birli¤inin oldu¤u söylenemez.Antik Ça¤ yazarlar› obsidiyeni tan›rlar, ancak onuniçin özgün bir kelime kullanmazlar. Heredot ve Sicilyal›Diodoros, obsidiyeni, Etiyopya Tafl› olarak adland›r›rlarve onun kesici özelli¤i üzerinde dururlar.Theophrastos ise obsidiyeni, Lipari Tafl› olarak adland›r›rve daha çok yand›¤›nda geçirdi¤i kimyasal vefiziksel de¤iflim üzerinde durur. Genel kan›, bu do¤alcam› Etiyopya’da bulan Obsidius’a ithafen, kelimeninilk olarak Plinius taraf›ndan obsidianus (Obsidius’unEtiyopya’da buldu¤u tafl) olarak kullan›ld›¤›fleklindedir. Plinius, Do¤a Tarihi (Naturalis Historia)adl› eserinin 36. cildinde, obsidiyenden flöyle bahseder:“Cam kategorisine, Obsidius’un Etiyopya’dabuldu¤u tafla benzeyen obsidiyenleri de sokmam›zgerekir. Siyah renkli, bazen fleffaf, duvara ast›¤›m›zaynalardan daha kaba, ancak görüntüyü gölge gibiyans›t›rlar”. Yine ayn› eserinde Ksenokrates’in, bu tafl›nHindistan, ‹talya ve ‹spanya’n›n okyanus k›y›lar›ndanda geldi¤inden bahsetti¤ini yazar. Di¤er Antik Ça¤yazarlar›, Plinius’un yazd›klar›na yeni bir fley eklemezler.Anadolu’daki varl›¤›ndan ise, Bizans Dönemi’neait anonim bir eserde (Lapidaire nautique) bahsedilmesisayesinde haberdar olabilmekteyiz (Decourt,1998).Obsidiyenin Antik Ça¤ yazarlar› taraf›ndan fazla önemsenmemesininnedeni, büyük olas›l›kla, kullan›m alan›n›nk›s›tl› olmas›ndand›r. Tarihöncesi ça¤larda bellibir önem ve konuma sahip bu hammaddenin, zamaniçindeki yolculu¤una bakt›¤›m›zda, daha Antik Ça¤’avarmadan önemini büyük ölçüde yitirdi¤ini görüyoruz.TÜRK ESK‹ÇA⁄ B‹L‹MLER‹ ENST‹TÜSÜ <strong>HABERLER</strong> 1