13.05.2016 Views

Cinedergi 85

Binder85

Binder85

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

en akılda kalıcı sahnelerden biri haline<br />

dönüşüyor. Suspiria’nın en tuhaf fakat bir o<br />

kadar da ilgi çekici sahnesi ise öğrencilerin<br />

hep birlikte dans salonunda uyumak zorunda<br />

kaldığı bölümdür. Beyaz çarşaflarla bir<br />

yatakhane formuna sokulan yerin etrafını, yine<br />

kırmızı ile pembe tonların hâkim olduğu bir<br />

ışıklandırmayla çevreleyen Argento, kolay kolay<br />

göremeyeceğiniz enteresanlıkta bir ortam<br />

yaratıyor. Gerçek olamayacak kadar olağandışı<br />

duran bu sahneye rağmen, Argento’nun bitmek<br />

bilmeyen sürprizleriyle filmin duygusundan bir<br />

an bile uzaklaşmanız mümkün olmuyor.<br />

Suspiria’nın kurban listesine yenilerini eklemeye<br />

kararlı olan Argento, kör piyanist sekansı<br />

ile bu kez herhangi bir katil eli ya da kesici<br />

alet olmaksızın, doğaüstü güçlerin etkisiyle<br />

gerçekleştirilen vahşi bir cinayete tanık<br />

olmamızı sağlıyor. Görkemli binaların tam<br />

ortasında beyaz bir ışıkla aydınlatılan çaresiz ve<br />

zavallı piyanistin, düşmanının ne olduğunu bile<br />

anlayamadan korkunç bir biçimde katledildiği<br />

sekanstan sonra, Argento’nun tipik meraklı<br />

kurbanlarına geliyor sıra… Özellikle Inferno’da<br />

“yok artık!” dedirtecek derecede korkusuz ve<br />

burnunu bile bile belaya sokan karakter tiplemelerinden<br />

yalnızca biri olan Sara’nın ölümü,<br />

Suspiria’nın geriliminin zirveye en yakın sahnelerinden<br />

biridir. Gizemi ilk çözenin ölmesi<br />

düsturuna uygun bir biçimde ortadan kaldırılan<br />

karakterimizden sonra açılış sekansının hava<br />

durumuyla paralel bir final gecesi yaşanıyor ve<br />

nihayetinde, renklere ve notalara bulanmış bir<br />

şiddet senfonisiyle, vahşete doymuş bir halde<br />

filmi tamamlıyoruz.<br />

Popüler oyuncularla çalışmayı sevmemesine<br />

rağmen başrolüne Jessica Harper’ı seçen<br />

Argento’nun ne kadar doğru bir karar verdiği<br />

malumunuz, ancak yan rollerdeki karakteristik<br />

yüzler de filmin en büyük tamamlayıcıları<br />

arasındaydı. Suzy’nin filmin başında sohbet<br />

ettiği Olga’dan, kadın çalışanın yanındaki<br />

sarışın çocuktan, tuhaf dişli erkek görevliye kadar<br />

performans konusunda sıkıntı yaratmayan<br />

oyuncularla çalışan yönetmenin, filmini nasıl<br />

ilmek ilmek dokuduğunu görmemek neredeyse<br />

imkânsız. Göz alıcı renklerin, Goblin’in ürkütücü<br />

notalarıyla dans ettiği, işitsel ve görsel bir<br />

ziyafete dönüşen Suspiria, müthiş bir yönetmen<br />

sineması örneği… Gösterime girdiği yıl, tüm<br />

dünyada adını duyurmayı başaran film, hem<br />

korku sinemasının hem de Argento’nun en göz<br />

alıcı işlerinden biri olarak bugün hala yerini<br />

korumaktadır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!