20.06.2018 Views

TIPKIBASIM_2017-2018_içerik

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

uyurulmuştur: “Biz yakında belgelerimizi, her yerde olduğu gibi, kendi üzerlerinde de<br />

göstereceğiz. Artık Kur’an’ın doğru olduğu onlarca da anlaşılsın diye. Senin Rabbinin her<br />

olana bitene tanık olması yetmez mi?” (Fussilet, 41/53). Etrafımıza şöyle bir baktığımızda<br />

bile elbette Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini kavrarız ama onları Allah’ın birer parçası<br />

veya bizzat kendisi olarak görmek bizim inancımıza aykırıdır. Sonuç olarak vahdet-i vücûd<br />

adındaki terim ve aynı zamanda insanı Allah’ın bir parçası sayan inanç, hiçbir şekilde bizim<br />

dinimizce kabul edilemez.<br />

Birçok araştırmalara konu olmuş ve 17. Yüzyılda yaşamış sistem filozofu olarak tanınan<br />

Spinoza ise, kurduğu sistemini rasyonel ilkelere uygun olacak şekilde kurmuştur. Buna<br />

uygun olarak, seçtiği metot matematik metodudur. Çünkü Spinoza’nın düşüncesine göre,<br />

matematikteki kanıtlamalar ile en ufak bir şüphe ve kararsızlığa yer bırakılmadan kesinliğe<br />

ulaşılabilirdi ve karşılaşılabilecek bütün, herhangi bir tür problem içeren durumlardan<br />

kurtulma imkânına sahip oluna bilinirdi. Spinoza, ortaya attığı sisteminde tek bir amacı<br />

hedeflemişti. Bu amaç da, evreni, insan için anlaşılır hale getirebilme ve böylece Tanrı’ya<br />

ulaşabilmeyi başarmaktı. Spinoza, çokluğu birliğe ve tekliğe indirgeme çabası göstermiştir.<br />

Bu amaçla, Descartes’in etkisiyle “Tek töz” kavramını geliştirmiştir. Spinoza için bu töz,<br />

var olmak için başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, kendi kendinin sebebi durumundadır.<br />

Ayrıca bu konumdaki töz Allah ile özdeştir. “Spinoza, bunu gerçekleştirerek, metafiziğinin<br />

merkezine monist bir Tanrı anlayışını yerleştirmiştir.”<br />

(http://bilimfelsefeveteoloji.blogspot.com.tr/2013/10/spinoza-ve-ibn-arabinintanr.html<br />

sözün alındığı kaynak). Tanrı’yla özdeş olan bu töz tektir. Bu bakımdan,<br />

Spinoza’nın düşüncesine göre Tanrısal tözün dışında bir töz düşüncesinin kabul edilmesi<br />

mümkün değildir. Descartes’in düalist töz anlayışına karşı çıkması da Tanrısal tözün dışında<br />

bir töz düşüncesinin kabul etmenin mümkün olmadığını savunduğundandır.<br />

Son olarak bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Yukarıda bahsettiklerimde gördüğüm<br />

üzere Spinoza ile Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin ortaya atmış olduğu düşünce biçimleri fazla<br />

derece benzerdir. Birçok açıdan aynı yönleri de vardır da. Peki, nasıl oluyor da birbirinden<br />

ayrı zamanlarda yaşamış, ayrı kültürlerde yetişmiş ve ayrı iki dine inanan iki düşünürün<br />

düşünceleri böyle bir benzerlik gösteriyor? “Hepsinden öte keşf ve şuhud adıyla bilinen,<br />

dini tecrübeye dayanan sezgicilik metodunu benimsemiş bir doğu mistiği ile tamamen akla<br />

dayanan, matematiksel bir düşünce tarzına sahip olan rasyonalist bir yaklaşımı benimsemiş<br />

bir batı filozofu bu kadar benzer düşünce ve fikirlere ulaşabiliyor?”<br />

(http://bilimfelsefeveteoloji.blogspot.com.tr/2013/10/spinoza-ve-ibn-arabinintanr.html<br />

sözün alındığı kaynak.). Akıl ya da Sezgi. Hangisi bilgiye ulaşmada daha doğru ve<br />

güvenilir bir araçtır? Elbette Muhyiddin İbnü’l Arabî ile Spinoza'nın bambaşka metotları<br />

kullanarak çok benzer fikir ve düşüncelere ulaşması bu tartışmayı tamamen çözecek güçte<br />

değil. Yine de bu, durumun ilginçliğini örtbas etmiyor.<br />

Alper Kaan Gayretoğlu 10-A<br />

96

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!