14.07.2022 Views

John-C-Parkin-Siktir-Et

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bu genellikle aklımızdan hiç geçmez. Ümitsiz bir şekilde iç mutluluğu yani mutluluğu dış aramalarla

bulmaya çalışıyoruz. Lütfen hoşunuza giden şeyleri boşluğa yazın. (Eğer bu kitabı birçok boşlukla

doldurursak, kitap daha çok bir çalışma kitabı gibi olur, bu da benim hiç hoşuma gitmez. Ayrıca

okuyucularımdan “Ben birkaç tavsiye almak için kitabınızı okudum ama aldığım tek şey bir sürü

boşluktu. Bir dahaki sefere boş kâğıt alayım da daha ucuz olsun,” diyen mektuplar alabilirim.)

Eğer içinizde mutluluğun kaynağını bulabilirseniz, asla sıkılmazsınız, kendinize güvenir ve çok ucuz

bir flört de olursunuz. Fakat eğer mutluluğu sağlığınızı destekleyecek, sizi uzun bir hayata, mutluluğa

ve aydınlanmaya götürecek şeyde bulabilirseniz, o şeyi düzenli bir şekilde yapma fikri kazanırsınız.

Haydi, devam edin, odanıza gidin, kapıyı kapatın ve birazcık iç mutluluk arayışını deneyin. Bunu

yaptıktan sonra, derin mutluluğu rahatlamada bulmaya çalışın. Nefes alabilmenin tadını çıkarın.

Ellerinizin rahatladıkça karıncalandığını hissedin. Tüm vücudunuzun sıcak bir yaz gününde eriyen bir

dondurma gibi sulu ve yumuşacık oluşunu hissedin ve heyecanlanın.

Boş verme

Belki de her şeyin geçici olduğunu doğal olarak biliyoruz ve buna ümitsizce bağlı kalıyoruz.

Gençliğimizin yitip gittiğini, bir gün öleceğimizi ve sevdiklerimizin öleceğini, şimdiye kadar neyi

biriktirdiysek hepsinin bizden alınacağını, bir gün yeteneklerimizin istenmeyeceğini, aşkımızın

karşılık bulamayacağını biliyoruz. Ama yine de bağlı kalıyoruz.

Baktığımız her yerde geçicilikle karşılaşıyoruz. Ekimin başlarında bunu yazarken, dışarı baktım ve

her şeyin solup gideceğini her yıl hatırlatan doğayla karşılaştım.

Ne kadar çok bağlanırsak, bir şeyler soldukça, ortadan kayboldukça, öldükçe o kadar çok acı

hissederiz. Bazen ne kadar çok bağlanırsak, o kadar çok kayıp yaşarız. Bir ilişkide her şeye evet

diyen yapışkan birini düşünün. Âşık olduklarını düşündükleri şeye demir bir sapla bağlanır, en ufak

bir şeye kıskançlık duyar, ilişkiyi yaşamak yerine zamanlarını kötü şeylerin olabileceğine harcarlar.

Bu, ilişkideki öteki insanı nasıl hissettirir acaba? Böyle bir ilişki ne kadar sürer ki? Kötü ve kısa.

Sorduğum soruların cevaplarını, orada oturmuş çenenizi kaşırken merak edersiniz diye söyledim.

Tutunduğunuz şeylerden kurtulmanın yolu, ona sahip olmasanız bile mutlu olacağınızı bilmektir.

Evet, gerçek budur. Bu güzel bir egzersizdir: Hayatınızda bağlı kalmak istediğiniz şeyleri gözden

geçirin, eşinizi, işinizi, sağlığınızı, espri anlayışınızı, ailenizi, arkadaşlarınızı, televizyondaki

dizileri. Kendinize bunlar hayatınızda olmadan da gerçekten mutlu olacağınızı söyleyin.

Çok az şeylerle de hayatta kalabilirsiniz. İnsanların ve bazı şeylerin değişmesi acı verebilir ama

hâlâ hayattasınızdır. Buna hazırsanız, kendinize birkaç defa “Hayatımda bir şeylerin değişmesini ve

yok olup gitmesini kabul ediyorum,” deyin.

Bana ve çevremdekilere ne olursa olsun kabul ediyorum. Beni tutan hayattan kurtuluyorum ve

hayatın sadece benimle, benim etrafımda dönmesine izin veriyorum.” Şimdi bir mum yakın ve

kaşlarınızı yakın. Hayıııırr. Sakın her dediğimi yapmayın.

Fakat rahatlayın (1.parmak), boş verin (2.parmak), ve her şeyi olduğu gibi kabul edin (3.parmak).

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!