You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Ebeveynliğe Siktir Et Deyin.
Eğer çocuğunuz yoksa bu bölümü geçebilirsiniz, çünkü bu bölümde anne-babalara konuşuyorum.
Sıkılabilirsiniz. Çocukları olan arkadaşlarınızın sürekli çocuk bezlerinden, aşılardan, çocuğu hangi
okula göndereceğinden, çocuklarının altına yaparken nasıl sevimli göründüğünden bahsetmelerinden
sıkıldığınız gibi bu bölümden de sıkılabilirsiniz. Bırakın bu bölümü okumayı da diğer bölüme geçin,
lütfen. Size zor bir duruma sokmak istemem çünkü çocuğu olmayan birisi bu konuyu anlamayabilir,
öyle değil mi? Anne baba olmadan önce biz de nasıl bir şey olacağını bilmiyorduk, bilmemiz de
imkânsızdı.
Bütün sürecin, size çocuk sahibi olma fikrini benimsetmek için hazırlandığını görebiliyorum. Bütün
bunlardan sonra, bu fikre alışmak için dokuz ayınız var, tam dokuz ayınız, hemen hemen hayatınızın
bir yılı. Sizi ebeveynlik fikrine alıştıran hamileliğin birçok yönü vardır. Kadınlar her daim hastadır,
böylece siz de hastalık kokusuna alışırsınız. Horlamaya başlarlar, siz de gece gece rahatsız edilmeye
alışırsınız. Risk içeren hiçbir şey yapamazlar, siz de bara gitmek ya da uyuşturucu kullanmak yerine
evde kalmaya, televizyon izlemeye alışırsınız. Çok şişmanlarlar, siz de odada daha az alana sahip
olmaya alışırsınız.
Fakat bu dokuz ay bile sizi ebeveyn olmaya hazırlayamaz. Bizim birbirine benzemeyen ikiz
çocuklarımız var, Arco ve Leone.
Doğdukları ilk gece, sabah dörtte, birinin altını bin kez değiştirdim, benim için tuhaf bir deneyimdi,
çünkü kimse bana onların bir süre altlarına kaka yapmayacaklarını, erimiş çikolata yapacaklarını
söylememişti. Sabahın köründe bebeğimin vücudundan kakaları temizleme rutinine ve sıradaki kaka
işlemi için plastik güvenlik ağını tekrar uygulamaya alışıyordum.
Çevreme şöyle bir baktım ve “Hayır, tamamdır bu, bunu yapabilirim. Evet, yoruldum, fakat bunu
yapabilirim, üstesinden gelebilirim,” diye düşündüm.
Fakat sonra anladım ki bunun üstesinden bir gecede gelmek zorunda değildim. Üniversitede teslim
tarihi gelmiş bir makaleyi son gece yazıp, son anda hocaya verdikten sonra gidip üç beş saat
uyuyabileceğim gibi bir şey değildi bu. Sadece bir gecelik değildi. Bu gece, yarın gece ve bir sonraki
gece, ondan sonraki gece…
Sızlandım.
Tam o anda oğullarımdan biri bana gülümsedi, eriyiverdim. Sonraki haftalar boyunca her şeyin
harika bir dengede tasarlandığını öğrendim. Uykusuz kalmaktan cehennem gibi geçen ilk birkaç hafta,
birden hayatımdaki en önemli iki mucizevî varlığa sahip olduğum cennetle kusursuzca dengelenmişti.
Ebeveynlik şaşırtıcı bir şey değildir. Çocuklarınıza duyduğunuz sevgiyi tarif etmek imkânsızdır.
Daha önceki deneyimlerimin hiçbirine benzemiyor. Ne zaman çocuklarınıza baksanız bu sevgiyi
hatırlıyorsunuz. Biliyorum söyleyeceklerim klişe gibi gelecek ama hakikaten doğru.
Bizim oğlanlar şimdi dört yaşında ve ben hâlâ onları merakla izliyorum. Şimdiye kadar İtalyanca
konuşuyorlardı, fakat daha bu hafta biri benle İngilizce konuşmaya başladı. Her şeyi İngilizce
anlatabiliyor, bir mucize gibi. Ne zaman bir şey söylese eriyip bitiyorum. Bugün geldi ve aramızda
şöyle bir konuşma geçti:
“Babacım, ne yapıyorsun, babacım?”