26.12.2015 Views

EDEBİYAT-KÜLTÜR-SANAT

1MAJ7jV

1MAJ7jV

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

aracılığıyla yapılan tüm bu reklamlar günün modasının belirlediği trendleri yayan markaları yaymak<br />

ve sermaye sahiplerinin işine yarayacak şekide tüketimi gıdıklamak için işte böyle tüm etrafımızı<br />

yıllardır kuşatıyor.’’ diyor. ‘’Hepsi doğru mu bu reklam dediğin şeylerin? Yani reklamlarda tüm söylenenler<br />

doğru mu?’’ diye sorunca ‘’Tabii ki değil!’’ diyor kahkaha ile. ‘‘Doğru olması değil, çok sattırması<br />

yetmekte zaten. Denildiği üzere; reklamın iyisi kötüsü yoktur, reklam olması yeterlidir.’’ diye ekliyor<br />

Tayfun. Ben şaşırarak itiraz ediyorum. ‘‘Ama bu çok yanlış bir düşünce değil mi Tayfun? Yani o zaman<br />

düşünceler de bu tehlikeli sulara girmez mi?’’ ‘‘Aynen öyle Bay Jean. Zaten artık bir filmde de denildiği<br />

gibi ‘Doğru ya da yanlış diye bir şey yok, sadece popüler fikirler var!’ Reklamı bol olsun, sana olan talebi<br />

çoğaltsın ve seni marka haline getirsin yeter. ‘’ Bu söylenenler ruhumu boğuyor ve kalbimi acıtıyor.<br />

Tanrım diyorum içimden, cidden nasıl bir çağa geldim ben böyle. Ama yok, her şey bu kadar kötü<br />

olmamalı. Baksana, hala gülen insanlar da var. Evet, evet çevremde gülen neşeli yüzler var. Bir süre<br />

sonra bu gülenlerin kıyafetimle dalga geçmek için güldüklerini yahut bana gülmeyenlerin çoğunun<br />

da yanındakini dinlemeden yanlarından geçtikleri dükkanların camından izledikleri kendi yansımalarından<br />

hoşnut olmaktan ötürü kibirli bir biçimde sırıttıklarını görüyorum. ‘‘Yok yok, ben yanılıyorum.<br />

Her şey bu kadar sahte, her şey bu kadar kötü olamaz öyle değil mi? Ben sadece kötü bir talih sonucu<br />

olumsuzlukları deneyimledim ama bir süre sonra çağın gelişmişliğini gözlerimin önünen serecek bir<br />

sürü olumlu değişimde göreceğim.’’ düşüncesine sarılarak umudumu canlandırıp Tayfunla yürümeye<br />

devam ediyorum.<br />

Artık hava iyice karardı. Kararan havaya rağmen kalabalık hiç azalmadı, hatta artıyor. Bana ve kıyafetlerime<br />

gülerek geçen kalabalıklara bakıyorum… Kendi üstlerindeki kıyafetlere, kalçalarından düşecek<br />

gibi bol gibi duran pantolonlarına, Rusya’da geziyorlarmış gibi sahte kürkten yapılmış kar botlarına,<br />

yüzlerinin her tarafına metal araçlar takılmış-ki Tayfundan öğrendiğime göre bu metal delgeçlerin adı<br />

piercingmiş ve bu çağın bir aksesuarıymış. Tanrım bu nasıl bir yüzyıl…- çehrelerine, garip şekillerde<br />

kesilmiş ve adeta bir kirpiyi andıran dik saçlarına yahut kızlardan uzun olan saçlarına, birbirinin aynı<br />

olan ayakkabılarına ve kıyafetlerine bakmadan benimle dalga geçiyorlar… Bu kadar birbirinin aynı<br />

giyinen insanlarla karşılaşmak ilgimi çekiyor ve Tayfun’a dönerek ‘’Tayfun bugün Christmas mı yoksa?<br />

Bu insanlar bir kıyafet balosuna katılacakları için mi böylesine gülünç ve böylesine aynı giyinmişler?’’<br />

diye soruyorum. Tayfun ‘’Ömürsüzünüz Jean’’ diyor ve ekliyor ‘’Hayır bugün yeni yıl değil ya da bu insanlar<br />

bir kıyafet balosu içinde giyinmiş değil. Bu birbirinin aynı akımlar yaratan ve insanları işte tüm<br />

bu reklamlar vesaire ile ağına düşüren modanın standartlaştırıcı etkisinin kıyafete yansıyışı.’’ diyor.<br />

‘‘Peki’’, diyorum ‘’aynı giyinmek insanları kızdırmıyor mu?’’ Tayfun gülüyor ve ‘’Şakasına ve benimle<br />

dalga geçişine devam eden dostum, her ne kadar dalga geçildiğimin farkında olduğumu bilsem de<br />

sorularına cevap vermeyi sürdüreceğim. Sualinin yanıtı hayır. İnsanlar aynı giyinmekten genel anlamda<br />

şikayetçi filan değiller, çünkü moda dışında kalırlarsa ve farklı olurlarsa dışlanmaktan korktukları<br />

ve modanın dışında giyinmenin tedavülden kalkan bir kişiliğin de yansıması olmasından korkarak,<br />

aynı zamanda da düşündüklerini yahut sosyal statülerini sözcük dahi söylemeden herkese göstermek<br />

için; tercih ettikleri, kabul ettikleri bir şey bu standartlaşma.’’ diyor. Şaşırıyorum. Zaten 230 senelik<br />

uykumdan uyandığımdan beri şaşırmak dışında ne yaptım ki?<br />

Tayfun’un beni giysi almak için götüreceği yere hem yanımdaki genç adamın beni şaşkınlığa sokan<br />

laflarını takip ederek hem de çevreme bakınmaya devam ederek ilerlemeye devam ediyorum. Kafelerin,<br />

mağazaların ışıklı levhaları gözümü almaya ve başımı döndürüp midemi bulandırmaya başlıyor.<br />

Yağan karın yüzüme vuran tanelerinin yüzümü ıslatması da cabası. Bedenim yorgunluk ve üşümekten<br />

infilak edecek gibi hale geliyor. Hemen beşinci gezimde kendimin dile getirdiği ‘’Yürek, bedenden<br />

daha çok gözetilirse, ufak mahrumiyetlere daha kolay katlanılır.’’ sözünü kendime hatırlatarak hala<br />

umut kırıntıları kalan yüreğime yaslanıyorum. Tam bu durumdayken karşı istikametten bize doğru<br />

yaklaşan iki hoş, uzun boylu genç bayan gözüme çarpıyor. Hoş ve bakımlı bu genç baylara tebessüm<br />

ederek bakarken bir şeyi fark ediyorum. Bayanların vücutlarının duruşundaki tedirginliği ve omuzlarındaki<br />

çantalara sıkı sıkı tuturak adeta sessiz bir savunma pozisyonu aldıklarını fark ediyorum. Bu<br />

gergin duruşun sebebini algılamaya çalışırken, çevrelerinden geçen kalabalığın gözünü dikip bu genç<br />

ve hoş bayana kendi aralarında dalga geçercesine güldüklerini, lafla saldırıda bulunduklarını görüyorum.<br />

Bakışları ve lafları ile rahatsız edenlerin çoğunluğunu erkekler oluşturmaktayken, bayanların<br />

bile zor durumda olan ve tacize uğrayan hem cinsilerine dalga geçercesine süzmeyi ihmal etmediklerini<br />

anlayarak üzüntüyle Tayfun’a dönüyor ve deneyimlediğim bu kötü manzaranın sebebini ve bu<br />

iki uzun, güzel bayana yöneltilen kaba tavırların nedenini soruyorum. Tayfun iç çekerek ‘’ İki güzel<br />

bayan değdiniz aslında önceden erkek olan şimdi ise kadın gibi giyinen yahut ameliyatla bayan olan<br />

travesti yahut transseksüellerdir. ‘’diyor. Ağzım açık kalıyor bu açıklamalara. Önce bana söylenenleri<br />

düşündükten sonra ‘‘Peki diyorum neden bu kadar kötü davranılıyor ve neden bu kadar aşağılanmaya<br />

maruz kalıyor bu insanlar? Tamam, bahsettikleriniz yani erkeğin kadın olması garip bir şey ama bu<br />

kadar kötü bir muameleyi kim hak eder söyler misiniz? Kendi komik ve standart giysi ve davranışlarına<br />

bakmayarak masum iki insana bu kadar kötü davranmanın gerekçesi ne olabilir?’’ diye soruyorum<br />

kızgınlık ve kırgınlıkla. ‘‘Yaşlı dostum, beni çağ dışı olduğun konusunda şu konuşmayı yapmasaydın<br />

inandırabilirdiniz ama bu söylediklerinizden sonra çağın dışında olanların sizin değil tüm o modern<br />

giysileri altındaki o kalabalıklar olduğu çok açık.’’ diyor bana iç çekerek. Ben de hüzünle iç çekiyorum.<br />

Tayfun konuşmasına devam ediyor ‘‘Bay Jean, bu ne yazık ki ahlak denen mefhumun ikiyüzlü, yanardöner<br />

tabiatından başka bir şey değil. Kendileri her türlü ahlaksızlığı yapan tüm bu kalabalıklar kendi<br />

kaybolandefterler<br />

/ zine<br />

59

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!