08.03.2024 Views

Medikal Teknik Mart 2024

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Real heroes!<br />

Dilara Cica<br />

March 14th is a special day dedicated to celebrating the important work<br />

carried out by healthcare professionals with determination and dedication.<br />

It is an opportunity to recognize and honor the selflessness, sacrifice,<br />

and excellence of those working in the healthcare field. Each healthcare<br />

worker devotes themselves tirelessly every day to protect, heal, and save<br />

lives without exhaustion. Doctors, nurses, technicians, healthcare aides,<br />

and all other healthcare personnel work 24 hours a day to provide one of<br />

humanity’s most fundamental needs: healthcare.<br />

Their courage, determination, and selflessness are of vital importance<br />

to the health and well-being of our society. Appreciating the life-saving<br />

efforts of healthcare workers and expressing our gratitude is our collective<br />

responsibility. As the team at Medical Technology magazine, we are grateful<br />

for the dedicated efforts of healthcare workers, and we extend our endless<br />

thanks to them...<br />

From<br />

the<br />

editor<br />

Gerçek kahramanlar!<br />

14 <strong>Mart</strong> Tıp Bayramı, sağlık çalışanlarının kararlılık ve özveriyle yürüttüğü<br />

önemli çalışmaların kutlandığı özel bir gündür. Sağlık alanında çalışanların<br />

özverisini, fedakarlığını ve mükemmelliğini tanımak ve onurlandırmak için<br />

bir fırsattır. Her sağlık çalışanı, her gün yorulmadan insanları korumaya,<br />

iyileştirmeye ve hayat kurtarmaya adar. Doktorlar, hemşireler, teknisyenler,<br />

sağlık görevlileri ve diğer tüm sağlık personelleri, insanlığın en temel<br />

ihtiyaçlarından biri olan sağlık hizmetini sağlamak için 24 saat çalışıyor.<br />

Onların cesareti, kararlılığı ve özverisi, toplumumuzun sağlığı ve refahı için<br />

hayati öneme sahiptir. Sağlık çalışanlarının hayat kurtarma çabalarını takdir<br />

etmek ve minnettarlığımızı sunmak, hepimizin ortak görevidir. <strong>Medikal</strong><br />

<strong>Teknik</strong> dergisi ekibi olarak, sağlık çalışanlarının gösterdikleri özverili<br />

emeklere minnettarız ve onlara sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz...


Publisher<br />

H. Ferruh IŞIK<br />

on behalf of<br />

İstmag Magazin Gazetecilik<br />

İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.<br />

Managing Editor<br />

(Responsible)<br />

Mehmet SÖZTUTAN<br />

mehmet.soztutan@img.com.tr<br />

Advertising Coordinator<br />

Recep ARSLANTAŞ<br />

recep.arslantas@img.com.tr<br />

+90 537 441 97 68<br />

Editors<br />

Dilara CİCA<br />

dilara.cica@img.com.tr<br />

Recep ARSLANTAŞ<br />

recep.arslantas@img.com.tr<br />

Didem IŞIK<br />

didem.isik@img.com.tr<br />

Correspondent<br />

Serhan IŞIK<br />

serhan.isik@img.com.tr<br />

Foreign Relations Manager<br />

Ayça SARIOGLU<br />

ayca.sarioglu@img.com.tr<br />

Accounting Manager<br />

Cuma KARAMAN<br />

cuma.karaman@img.com.tr<br />

Finance Manager<br />

Yusuf DEMİRKAZIK<br />

yusuf.demirkazik@img.com.tr<br />

Digital Assets Manager<br />

Emre YENER<br />

emre.yener@img.com.tr<br />

Graphic & Design Advisor<br />

Sami AKTAŞ<br />

sami.aktas@img.com.tr<br />

Subscription<br />

İsmail ÖZÇELIK<br />

ismail.ozcelik@img.com.tr<br />

Bursa Represantation<br />

Ömer Faruk GÖRÜN<br />

omer.gorun@img.com.tr<br />

Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA<br />

Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481<br />

Head Office<br />

İstanbul Magazin Grubu<br />

İHLAS MEDIA CENTER<br />

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi<br />

No:11 Medya Blok Kat:1<br />

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey<br />

Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93<br />

www.medikalteknik.com.tr<br />

e-mail: info@medikalteknik.com.tr<br />

İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinde<br />

yer alan makalelerdeki fikirler<br />

yazarlarına aittir.<br />

Yayınlanan ilanların sorumluluğu<br />

reklam verene aittir.<br />

İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinin<br />

bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik<br />

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir.<br />

Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.<br />

2<br />

4<br />

2<br />

8<br />

3<br />

0<br />

4<br />

0<br />

5<br />

0<br />

Clean energy era begins in healthcare<br />

Sağlıkta temiz enerji dönemi başlıyor<br />

Healthy Life Pharmacy Association<br />

was established<br />

Sağlıklı Yaşam Eczacılığı Derneği kuruldu<br />

MİA Technology is opening<br />

up to the global market in health<br />

information systems!<br />

MİA Teknoloji, sağlık bilişim<br />

sistemlerinde global pazara açılıyor!<br />

“Cancer is a preventable disease”<br />

“Kanser önlenebilir bir hastalıktır”<br />

Vitamin D? D hormone?<br />

D vitamini mi? D hormonu mu?<br />

medikalteknik<br />

Recep Arslantaş


Recep ARSLANTAŞ Koordinatör<br />

Happy March 14th<br />

Medicine Day!<br />

14 <strong>Mart</strong> Tıp Bayramı<br />

kutlu olsun!<br />

During the reign of II. Mahmud, modern medical education<br />

began in Türkiye on March 4, 1827, with the suggestion of<br />

Chief Physician Mustafa Behçet. The first surgery center was<br />

established in the Tulumbacıbaşı Mansion in Şehzadebaşı under<br />

the names “Tıphanesi-i Amire” and “Serrahhanesi-i Amire”. This<br />

event is considered the day when modern medical education<br />

began in Türkiye, and on this occasion, March 14, the founding<br />

day of the school, began to be celebrated as “Medicine Day”.<br />

The first celebration of Medicine Day took place in occupied<br />

Istanbul in March 1919. Medical faculty students gathered<br />

to protest the occupation under the leadership of Hikmet<br />

Bora, and the famous doctors of the period also supported<br />

them. Between 1929 and 1937, May 12 was celebrated as<br />

Medicine Day. This date was celebrated as Medicine Day as it<br />

was considered the day when the first Turkish medical courses<br />

started at Bursa Yıldırım Hospital. Nowadays, it is celebrated<br />

not only on March 14, but also throughout the week including<br />

March 14, and this week is considered the “Medicine Holiday<br />

Week”. Similar celebrations are held on different dates in<br />

different parts of the world. While July 1, the birthday of the<br />

famous Doctor Bidhan Chandra Roy, is celebrated as “Doctors’<br />

Day” in India, the anniversary of March 30, 1842, when general<br />

anesthesia was first used in surgeries, is celebrated in the USA.<br />

As the team of <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Magazine, we celebrate<br />

Medicine Day on March 14th. Stay well until we meet in our<br />

April <strong>2024</strong> issue.<br />

II. Mahmud döneminde 4 <strong>Mart</strong> 1827’de Hekimbaşı<br />

Mustafa Behçet’in önerisiyle Türkiye’de modern tıp<br />

eğitimi başladı. İlk cerrahhane, Şehzadebaşı’ndaki<br />

Tulumbacıbaşı Konağı’nda “Tıp hanesi-i Amire” ve “Cerrah<br />

hanesi-i Amire” adlarıyla kuruldu. Bu etkinlik, Türkiye’de<br />

modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul ediliyor<br />

ve bu vesileyle okulun kuruluş günü olan 14 <strong>Mart</strong>, “Tıp<br />

Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. Tıp Bayramı’nın<br />

ilk kutlaması işgal altındaki İstanbul’da <strong>Mart</strong> 1919’da<br />

gerçekleşti. Hikmet Bora’nın önderliğinde işgali protesto<br />

etmek için toplanan tıp fakültesi öğrencileri, dönemin<br />

ünlü doktorları da onlara destek verdi. 1929-1937 yılları<br />

arasında 12 Mayıs Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih,<br />

Bursa Yıldırım Hastanesi’nde ilk Türkçe tıp kurslarının<br />

başladığı gün olarak kabul edildiğinden Tıp Bayramı<br />

olarak kutlandı. Günümüzde sadece 14 <strong>Mart</strong> günü değil,<br />

14 <strong>Mart</strong>’ı da içeren hafta boyunca kutlanmakta ve bu hafta<br />

“Tıp Bayramı Haftası” olarak kabul edilmektedir. Benzer<br />

kutlamalar dünyanın farklı yerlerinde farklı tarihlerde<br />

yapılıyor. Ünlü Doktor Bidhan Chandra Roy’un doğum günü<br />

olan 1 Temmuz, Hindistan’da “Doktorlar Günü” olarak<br />

kutlanırken, ABD’de genel anestezinin ameliyatlarda ilk<br />

kez kullanıldığı 30 <strong>Mart</strong> 1842’nin yıl dönümü kutlanıyor.<br />

<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisi ekibi olarak, 14 <strong>Mart</strong> Tıp bayramını<br />

kutluyoruz. Nisan <strong>2024</strong> sayımızda görüşünceye kadar esen<br />

kalın.


8<br />

Johnson & Johnson MedtTech presbiyopiyi düzelten<br />

yeni göz içi lensini piyasaya sürdü<br />

Yeni nesil lens, kesintisiz<br />

yüksek kaliteli görme sağlayan<br />

bütünüyle refraktif tasarıma<br />

sahiptir<br />

Göz sağlığında küresel bir<br />

lider olan Johnson & Johnson<br />

MedTech*, bugün bütünüyle<br />

refraktif presbiyopi düzeltici<br />

lensi TECNIS PureSee’nin<br />

EMEA’da satışa sunulduğunu<br />

duyurdu. TECNIS PureSee göz<br />

içi lens “IOL”, kategorisindeki<br />

en yüksek kontrast ve düşük<br />

ışık performansı ile kesintisiz,<br />

yüksek kaliteli görme sağlayan,<br />

monofokal bir IOL ile eşdeğer,<br />

özgün, bütünüyle refraktif bir<br />

tasarıma sahiptir.1,2,3,4<br />

“Katarakt ameliyatı, her yıl<br />

28 milyon işlemle dünya<br />

çapında en çok gerçekleştirilen<br />

ameliyattır. Ancak hastaların<br />

sadece %10-15’i astigmatizm<br />

ve presbiyopi için özel olarak<br />

tasarlanmış gelişmiş optik<br />

IOL’lere sahip10” diyor Johnson<br />

& Johnson EMEA Başkanı<br />

Jacqueline Henderson. “Bugün,<br />

TECNIS PureSee IOL’i piyasaya<br />

sürmenin gururunu yaşıyoruz<br />

ve cerrahlara ve hastalara<br />

görme netliği ile görsel<br />

semptomlarda azalmayı bir<br />

araya getiren birinci sınıf bir<br />

IOL seçeneği sunuyoruz.10”<br />

Günümüzde, cerrahlar ve<br />

hastalar bir IOL seçerken, kar<br />

zarar dengesine göre karar<br />

vermek zorundadır. Örneğin,<br />

tüm mesafelerde gözlüksüz net<br />

görme sağlayan bir lense sahip olabilirsiniz, ancak bunun<br />

bedeli olası kamaşmalar ve halolar olabilir. TECNIS PureSee<br />

bu sorunlarla mücadele eder ve hem hastalar hem de<br />

cerrahlar için genel sonuçları iyileştirmektedir.2,3,8,10,11<br />

“Premium bir IOL seçen hastaların en önemli kaygılarından<br />

birisi, görme düzeltimi ameliyatlarının hem gözlükten<br />

kurtulma** hem de görme kalitesi açısından beklentilerini<br />

karşılayıp karşılamadığıdır. TECNIS PureSee IOL ile ilk<br />

deneyimlerim son derece olumluydu ve bu beklentileri tutarlı<br />

bir şekilde karşılayarak çok mutlu hastalarla sonuçlandı”<br />

diyor Milano, İtalya’daki Advalia<br />

Vision, Tıbbi Direktörü ve<br />

Doktor CEO’su Dr. Francesco<br />

Carones.***<br />

“Bu yeni refraktif Presbiyopi<br />

düzeltici göz içi lens (PC-<br />

IOL)’nin sadece gün ışığında<br />

değil, geceleri de mükemmel<br />

bir uzak görme ve yüksek<br />

kontrast ile tutarlı, kesintisiz,<br />

yüksek kaliteli görmeyi<br />

güvenilir bir şekilde sağladığını<br />

gördüm.1,2,3,7 Monofokal bir<br />

IOL ile benzer düzeydeki düşük<br />

disfotopsi seviyesi ile birlikte,<br />

bunlar hastalarımın tam olarak<br />

beklediği sonuçlar.3,11,12<br />

Dolayısıyla, bu yeni lens<br />

teknolojisiyle hastalarımın<br />

presbiyopisini düzeltme<br />

olanağı sunabildiğim için çok<br />

heyecanlıyım.”<br />

TECNIS PureSee IOL bütünüyle<br />

refraktif tasarımı ile, cerrahlara<br />

refraksiyon kusuruna karşı<br />

yüksek tolerans sağlamada<br />

kullanım kolaylığı sağlar.<br />

TECNIS PureSee IOL, hem<br />

cerrahlara hem de hastalarına<br />

aşağıda yer alan önemli faydaları<br />

sunmaktadır:<br />

•Mükemmel bir uzak ve orta<br />

mesafe görmenin yanı sıra<br />

gözlük kullanımını daha da<br />

azaltmak için daha fazla işlevsel<br />

yakın görme ile kesintisiz yüksek<br />

kaliteli görme2,3**<br />

•Halo, kamaşma ve yıldız<br />

saçılmaları gibi görsel<br />

semptomların çok az olduğu<br />

veya hiç olmadığı, sıklık, rahatsızlık ve zorluk seviyelerinde<br />

monofokal bir IOL ile benzer bir disfotopsi profili3,12<br />

Katarakt, dünyada tedavi edilebilir körlüğün önde gelen<br />

nedenidir.9 Günümüzde cerrahlar kataraktı çıkarıp yerine bir<br />

IOL yerleştirebilmekte ve hastalar genellikle aynı gün görme<br />

yetilerinde iyileşme yaşayabilmektedir.<br />

TECNIS PureSee IOL EMEA’daki belli bazı pazarlarda satışa<br />

sunulmuştur.<br />

-Bu içerik sadece Sağlık Mesleği Çalışanlarına yöneliktir,<br />

genel toplum için değildir.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


10<br />

Abdi İbrahim published its 6th Sustainability Report<br />

Abdi İbrahim 6. Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı<br />

Abdi İbrahim, which carries out its activities<br />

in the field of sustainability with the vision<br />

of “Improving the Future”, published its 6th<br />

Sustainability Report covering the period 2021-<br />

2022. The report includes the 2030, 2040 and<br />

2050 sustainability targets determined within<br />

the framework of the strategy of improving the<br />

future of the ecosystem, people and business,<br />

and the projects carried out in this direction. Abdi<br />

İbrahim’s sustainability report offers a different<br />

reading experience with the digital artworks<br />

designed by artist and designer Bager Akbay and<br />

his team by combining human imagination and<br />

artificial intelligence.<br />

Abdi İbrahim, which plans its sustainability activities with a<br />

holistic perspective in terms of environmental, social and<br />

governance, shared its 6th Sustainability Report with the<br />

public, covering the details of its sustainability activities<br />

for the period of January 1, 2021 - December 31, 2022.<br />

Sürdürülebilirlik alanındaki faaliyetlerini<br />

“Geleceği İyileştirmek” vizyonuyla yürüten<br />

Abdi İbrahim, 2021-2022 dönemini kapsayan 6.<br />

Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı. Raporda,<br />

ekosistemin, insanın ve işin geleceğini iyileştirme<br />

stratejisi çerçevesinde belirlenen 2030, 2040<br />

ve 2050 sürdürülebilirlik hedeflerine ve bu<br />

doğrultuda yürütülen projelere yer veriliyor. Abdi<br />

İbrahim’in sürdürülebilirlik raporu, sanatçı ve<br />

tasarımcı Bager Akbay ve ekibinin, insanın hayal<br />

gücü ile yapay zekâyı birleştirerek tasarladığı<br />

dijital sanat eserleriyle farklı bir okuma deneyimi<br />

sunuyor.<br />

Sürdürülebilirlik faaliyetlerini çevresel, sosyal ve yönetişim<br />

olarak bütüncül bir bakış açısı ile planlayan Abdi İbrahim, 1<br />

Ocak 2021-31 Aralık 2022 dönemine ilişkin sürdürülebilirlik<br />

çalışmalarının detaylarını kapsayan 6’ncı Sürdürülebilirlik<br />

Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. 2010’dan bu yana Birleşmiş<br />

Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC-United Nations<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


11<br />

The report announced by Abdi İbrahim, which has been a<br />

signatory of the United Nations Global Compact (UNGC)<br />

since 2010 and focuses on incorporating 10 of the 17<br />

sustainable development goals determined by the UN into<br />

all its business processes, strategies and operations; It also<br />

includes qualitative and quantitative data covering the<br />

Head Office and Esenyurt Production Complex.<br />

In the report prepared in accordance with GRI-Global<br />

Reporting Initiative standards, Scope 1, Scope 2 and<br />

Scope 3 greenhouse gas emission data for 2021 and 2022,<br />

verified with limited assurance by an independent thirdparty<br />

organization, are also shared transparently.<br />

Improving the Future of Ecosystem, People and<br />

Business<br />

Abdi İbrahim, which aims to ensure that the changes it<br />

initiated with its international leadership and “Improving<br />

the Future” vision combine to provide a meaningful<br />

transformation that shapes and improves the future,<br />

focuses on three main areas in its sustainability journey:<br />

Improving the future of the ecosystem, the future of<br />

people and the future of business.<br />

The company, which has successfully completed the first<br />

phase of the Green Harmonization project, which is one of<br />

the most important projects of the company’s low-carbon<br />

packaging strategy under the umbrella of Improving the<br />

Future of the Ecosystem, for the first time in the world<br />

pharmaceutical industry, it reduced greenhouse gas<br />

emissions caused by packaging material by 28 percent<br />

per product with an artificial intelligence-based intuitive<br />

optimization algorithm. With the project, Abdi İbrahim<br />

saved 179 tons of packaging materials, energy equivalent<br />

to the annual electricity consumption of 150 households,<br />

and material savings of 1 million euros annually.<br />

In addition, Abdi İbrahim became the first Turkish<br />

pharmaceutical company to certify at international<br />

standards that the electricity it uses at its Head Office and<br />

Esenyurt Production Complex since 2020 is produced from<br />

renewable energy sources.<br />

Abdi İbrahim, which has been reporting CDP since 2020<br />

and managed to get into the A list in the Climate Change<br />

Program in 2023, became the first and<br />

only Turkish pharmaceutical company<br />

whose commitments were approved by<br />

the Science-Based Targets Initiative (SBTi )<br />

in 2022. In addition, the company took its<br />

targets one step further and committed to<br />

setting a “2050 Net Zero Emission Target”<br />

in line with the SBTi Net Zero Standard.<br />

Focusing on both employees and<br />

society under the umbrella of Improving<br />

the Future of People, Abdi İbrahim<br />

implements practices that will provide a<br />

fair working environment for employees<br />

by considering diversity, equality and<br />

inclusion, and training and development<br />

programs that will provide its employees<br />

Abdi İbrahim’in sürdürülebilirlik raporu,<br />

sanatçı ve tasarımcı Bager Akbay<br />

Abdi İbrahim İnsan Kaynakları, Kurumsal İletişim ve<br />

Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Dr. M. Oğuzcan Bülbül<br />

Global Compact) imzacısı olan ve BM’nin belirlediği<br />

17 sürdürülebilir kalkınma amacından 10’unu tüm iş<br />

süreçlerine, stratejilerine ve operasyonlarına dahil etmeye<br />

odaklanan Abdi İbrahim’in açıkladığı rapor; Genel Müdürlük<br />

ve Esenyurt Üretim Kompleksi’ni kapsayan kalitatif ve<br />

kantitatif verileri de içeriyor.<br />

Küresel Raporlama İnisiyatifi (GRI-Global Reporting<br />

Initiative) standartlarına uygun olarak hazırlanan raporda,<br />

bağımsız üçüncü taraf bir kuruluş tarafından sınırlı güvence<br />

ile doğrulanan 2021 ve 2022 yıllarına ait Kapsam 1, Kapsam<br />

2 ve Kapsam 3 sera gazı emisyonu verileri de şeffaf bir<br />

şekilde paylaşılıyor.<br />

Ekosistemin, İnsanın ve İşin Geleceğini<br />

İyileştirmek<br />

Uluslararası liderlik ve “Geleceği İyileştirme” vizyonuyla<br />

başlattığı değişimlerin birleşerek, geleceği şekillendiren<br />

ve iyileştiren anlamlı bir dönüşüm sağlamasını amaçlayan<br />

Abdi İbrahim, sürdürülebilirlik yolculuğunda üç temel alana<br />

odaklanıyor: Ekosistemin geleceğini, insanın geleceğini ve<br />

işin geleceğini iyileştirmek.<br />

Ekosistemin Geleceğini İyileştirmek çatısı altında şirketin<br />

düşük karbonlu ambalaj stratejisinin öne çıkan en<br />

önemli projelerinden biri olan Green<br />

Harmonization projesinin 1. fazını başarıyla<br />

tamamlayan şirket, dünya ilaç sektöründe<br />

ilk defa yapay zekâ tabanlı sezgisel bir<br />

optimizasyon algoritması ile ambalaj<br />

malzemesinden kaynaklanan sera gazı<br />

emisyonlarını ürün başına yüzde 28<br />

oranında azalttı. Abdi İbrahim projeyle; 179<br />

ton ambalaj malzemesi, 150 hanenin yıllık<br />

elektrik tüketimine eş değer enerji ve yıllık<br />

1 milyon euro tutarında malzeme tasarrufu<br />

sağladı.<br />

Bununla birlikte Abdi İbrahim, 2020’den<br />

beri Genel Müdürlük ve Esenyurt Üretim<br />

Kompleksi’nde kullandığı elektriğin;<br />

yenilenebilir enerji kaynaklarından<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


12<br />

with new competencies in order to adapt to the global<br />

transformation process fueled by technology and artificial<br />

intelligence. In addition, Abdi İbrahim, which increased the<br />

number of female employees both in its Leadership Team<br />

and in total during this period, continued to implement<br />

innovative practices in the fields of career management and<br />

leadership development for employees.<br />

In addition, Abdi İbrahim contributes to the well-being of<br />

society by supporting scientific awareness through social<br />

innovation, volunteering activities and social investments.<br />

In this regard, the company established the Abdi İbrahim<br />

Foundation in 2021 to operate in the fields of sports,<br />

education and health. In 2022, Abdi İbrahim Foundation<br />

opened the House of Kindness, where children undergoing<br />

cancer treatment can stay with their families free of charge.<br />

Within the scope of social investment programs, it has<br />

implemented many value-added projects under the titles<br />

“Social Innovation in Health”, “Creating Science Awareness<br />

in Young People” and “Company Volunteering Projects”.<br />

Under the umbrella of Improving the Future of Work, it is<br />

aimed to carry Abdi İbrahim’s leadership in biotechnology<br />

in Türkiye to the international level. In line with its vision<br />

of producing biotechnological products in the country<br />

starting from the cell, the company makes investments to<br />

create a wide product portfolio and acts in accordance with<br />

responsible purchasing principles by including the supply<br />

chain in this transformation while conducting research to<br />

improve its business model.<br />

Abdi İbrahim, which also focused on growth, R&D and<br />

facility investments abroad during this period, managed<br />

to increase its net sales in foreign markets by 10 percent<br />

compared to 2020. In the same period, it spent 192 million<br />

TL in R&D and invested 53 million dollars. In its facility<br />

investments, it opened the Sterile Inhalation Facility by<br />

bringing the most advanced nebula technology used in the<br />

treatment of respiratory diseases to Türkiye.<br />

In addition, the company continues to increase the share of<br />

local suppliers in its purchasing operations in Türkiye and<br />

increased the ratio of local suppliers to all suppliers to 72<br />

percent in 2022.<br />

“We support our sustainability strategy with the<br />

main targets we set for 2030, 2040 and 2050.”<br />

M. Oğuzcan Bülbül, Ph.D. President of Human Resorces,<br />

Communications & Sustainability at Abdi Ibrahim<br />

Pharmaceuticals, shared the following information about<br />

the content of the report, “For us, sustainability means<br />

preventing the emergence of climate change-related crises<br />

that our world is facing by using the power of science and<br />

technology, minimizing our risks and managing those that<br />

currently affect our business processes in the most ideal<br />

way. Our mission in this direction is to add more value for<br />

our stakeholders by using fewer resources, thus opening<br />

the doors to a healthier, more livable and better future. In<br />

order to keep up with the change and green transformation<br />

we are experiencing, we aim to be a part of solutions<br />

üretildiğini uluslararası standartlarda belgeleyen ilk Türk<br />

ilaç şirketi oldu.<br />

2020 yılından beri CDP raporlaması yapan ve 2023’te iklim<br />

Değişikliği Programı’nda A listesine girmeyi başaran Abdi<br />

İbrahim, 2022’de Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi)<br />

tarafından taahhütleri onaylanan ilk ve tek Türk ilaç şirketi<br />

konumuna erişti. Ayrıca şirket hedeflerini bir adım öteye<br />

taşıyarak, SBTi Net Sıfır Standardı’na uyumlu olarak “2050<br />

Net Sıfır Emisyon Hedefi” belirlemeyi taahhüt etti.<br />

İnsanın Geleceğini İyileştirmek çatısı altında hem<br />

çalışanlara hem de topluma odaklanan Abdi İbrahim,<br />

çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı gözeterek çalışanlara adil<br />

bir çalışma ortamı sunacak uygulamalar ile teknoloji ve<br />

yapay zekânın beslediği global dönüşüm sürecine uyum<br />

sağlamak için çalışanlarına yeni yetkinlikler kazandıracağı<br />

eğitim ve gelişim programlarını hayata geçiriyor. Ayrıca bu<br />

dönemde hem Lider Takımı’nda hem de toplamda kadın<br />

çalışan sayısını artıran Abdi İbrahim, çalışanlara yönelik<br />

kariyer yönetimi ve liderlik gelişimi alanlarında yenilikçi<br />

uygulamaları da hayata geçirmeye devam etti.<br />

Bunun yanı sıra Abdi İbrahim, sosyal inovasyon, gönüllülük<br />

faaliyetleri ve toplumsal yatırımlarla bilimsel farkındalığı<br />

destekleyerek, toplumun iyi olma haline katkı sağlıyor.<br />

Şirket bu doğrultuda 2021’de spor, eğitim ve sağlık alanında<br />

faaliyet göstermek üzere Abdi İbrahim Vakfı’nı kurdu.<br />

2022’de ise kanser tedavisi gören çocukların aileleriyle<br />

birlikte ücretsiz konaklayabildikleri Abdi İbrahim Vakfı<br />

İyilik Evi’ni hizmete açtı. Toplumsal yatırım programları<br />

kapsamında ise “Sağlıkta Sosyal İnovasyon”, “Gençlerde<br />

Bilim Farkındalığı Oluşturma”, “Şirket Gönüllülük Projeleri”<br />

başlıklarında katma değerli pek çok projeyi hayata geçirdi.<br />

İşin Geleceğini İyileştirmek çatısı altında, Abdi İbrahim’in<br />

biyoteknolojide Türkiye’deki liderliğinin uluslararası<br />

seviyeye taşınması hedefleniyor. Biyoteknolojik ürünleri<br />

hücreden itibaren ülkede üretme vizyonu doğrultusunda,<br />

geniş ürün portföyü oluşturmak üzere yatırımlar yapan<br />

şirket, iş modelini geliştirecek araştırmaları yaparken, bu<br />

dönüşüme tedarik zincirini de dahil ederek sorumlu satın<br />

alma ilkelerine göre hareket ediyor.<br />

Bu dönemde yurt dışında büyüme, Ar-Ge ve tesis<br />

yatırımlarına da odaklanan Abdi İbrahim, yurt dışı<br />

pazarlarda elde ettiği net satışı, 2020’ye göre yüzde 10<br />

oranında artırmayı başardı. Aynı dönemde 192 milyon<br />

TL Ar-Ge harcaması ve 53 milyon dolar tutarında yatırım<br />

yaptı. Tesis yatırımlarında ise solunum yolu hastalıklarının<br />

tedavisinde kullanılan en ileri nebül teknolojisini Türkiye’ye<br />

kazandırarak Steril İnhalasyon Tesisi’nin açılışını<br />

gerçekleştirdi.<br />

Ayrıca, Türkiye’deki satın alma operasyonlarında yerel<br />

tedarikçilerin payını da artırmaya devam eden şirket, yerel<br />

tedarikçilerin tüm tedarikçilere oranını 2022’de yüzde 72’ye<br />

çıkardı.<br />

“Sürdürülebilirlik stratejimizi 2030, 2040 ve 2050<br />

için belirlediğimiz ana hedeflerle destekliyoruz”<br />

Abdi İbrahim İnsan Kaynakları, Kurumsal İletişim ve<br />

Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Dr. M. Oğuzcan Bülbül,<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


13<br />

developed at local and international levels regarding the<br />

trends that determine the future, changing stakeholder<br />

expectations, living habits and the fight against the climate<br />

crisis, and while doing all this, we aim to create sustainable<br />

benefit by improving the lives we touch. We support our<br />

sustainability strategy, which we have designed with a<br />

focus on adding long-term value, with the main targets we<br />

have set for 2030, 2040 and 2050.<br />

An important feature that distinguishes our Sixth<br />

Sustainability report from its counterparts is the innovative<br />

perspective we have captured with the use of artificial<br />

intelligence in its visual world and preface. Our report,<br />

which we call “Symphony of Dreamers and Artificial<br />

Intelligence for a Sustainable Future”, was designed by<br />

combining human imagination and artificial intelligence<br />

applications. We wanted to emphasize the power of<br />

harmony and flexibility in Abdi İbrahim’s DNA by melting<br />

the wide capabilities of artificial intelligence and the<br />

unique and unlimited imagination of humans in the same<br />

pot. Our projects at Abdi İbrahim, such as optimizing<br />

production, implementing packaging designs created<br />

using artificial intelligence technologies in line with the<br />

Green Harmonization strategy, and producing personalized<br />

vitamins with advanced 3D printers, along with many<br />

other sustainability initiatives, are in perfect harmony<br />

with Abdi İbrahim’s HEAL2050 sustainability strategy.<br />

walking. As a company that has achieved many firsts in<br />

the pharmaceutical industry, we will continue to adopt<br />

a restorative and proactive approach to sustainability,<br />

leading change and transformation.<br />

raporun içeriğine dair şu bilgileri verdi: “Sürdürülebilirlik<br />

bizim için, bilimin ve teknolojinin gücünü kullanarak<br />

dünyamızın karşı karşıya olduğu iklim değişikliği kaynaklı<br />

krizlerin ortaya çıkışını engellemek, risklerimizi minimize<br />

etmek ve halihazırda iş süreçlerimize etki edenleri de en<br />

ideal şekilde yönetmek anlamına geliyor. Bu doğrultudaki<br />

misyonumuz, daha az kaynak kullanarak paydaşlarımız<br />

için daha fazla değer katmak; bu sayede daha sağlıklı,<br />

daha yaşanabilir ve daha iyi bir geleceğin kapılarını<br />

aralamak. Yaşadığımız değişim ve yeşil dönüşüme ayak<br />

uydurabilmek için geleceği belirleyen trendlere, değişen<br />

paydaş beklentilerine, yaşam alışkanlıklarına ve iklim<br />

krizi ile mücadeleye ilişkin olarak yerel ve uluslararası<br />

seviyede geliştirilen çözümlerin parçası olmayı; tüm<br />

bunları yaparken de dokunduğumuz hayatları iyileştirerek<br />

sürdürülebilir fayda oluşturmayı amaçlıyoruz. Uzun vadeli<br />

değer katma odağında kurguladığımız sürdürülebilirlik<br />

stratejimizi de 2030, 2040 ve 2050 için belirlediğimiz ana<br />

hedeflerle destekliyoruz.<br />

6. Sürdürülebilirlik raporumuzu benzerlerinden ayıran<br />

önemli bir özellik ise görsel dünyasında ve önsözünde<br />

yapay zekâ kullanımı ile yakaladığımız yenilikçi bakış açısı.<br />

‘’Hayalperestlerin ve Yapay Zekânın Sürdürülebilir Bir<br />

Gelecek İçin Senfonisi’ ismini verdiğimiz raporumuz, insanın<br />

hayal gücü ile yapay zekâ uygulamaları birleştirilerek<br />

tasarlandı. Yapay zekânın geniş yetenekleri ile insanın<br />

eşsiz ve sınırsız hayal gücünü aynı potada eriterek, Abdi<br />

İbrahim’in DNA’sında yer alan uyum ve esneklik gücüne<br />

vurgu yapmak istedik. Abdi İbrahim’de üretimi optimize<br />

etmek, Green Harmonization stratejisiyle uyumlu, yapay<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


14<br />

“There is a connection between artificial<br />

intelligence designs and the goal of a<br />

sustainable world.”<br />

In addition to the foreword in the report, which was<br />

designed with an innovative collaboration combining<br />

art and technology, the digital artworks on the cover<br />

and separator pages were also created with the<br />

support of artificial intelligence. Through this dynamic<br />

collaboration, curated by artist Bager Akbay, the<br />

company aims to engage stakeholders more deeply<br />

with the content by presenting its activities in a visually<br />

engaging and accessible way.<br />

Bager Akbay, who designed the digital artworks in the<br />

report with artificial intelligence based on the story in<br />

the content, also stated that he was happy to contribute<br />

to a sustainability report and said, “We are in a period<br />

when we are approaching the physical limits of the<br />

world, and this magnificent planet that gives us life will<br />

continue for a while. We also know that we will have<br />

no alternative. Humanity will either learn to become<br />

an adult by gradually emerging from adolescence, or<br />

the world will teach us. As a team, we produced work<br />

for Abdi İbrahim’s 6th Sustainability Report with this<br />

motivation. The fact that both the subject and the<br />

method of production of the report are digital prompted<br />

us to produce the visuals in it without any physical<br />

materials. It was very meaningful and enjoyable for us to<br />

use artificial intelligence, which is fed by the aesthetic<br />

images and culture that people have produced for<br />

centuries, and to stay away from material consumption.<br />

I think there is a connection between using artificial<br />

intelligence designs and the goal of a sustainable world.<br />

Namely, when the technology is designed and used<br />

correctly, it works like a kind of resource compression<br />

algorithm. It allows us to use our labor and resources<br />

more focused and appropriately. We believe that we<br />

have benefited from sustainability principles as much as<br />

we can by increasing efficiency and minimizing resource<br />

use in this project.”<br />

zekâ teknolojileri kullanarak oluşturulan ambalaj<br />

tasarımlarını hayata geçirmek ve gelişmiş 3D yazıcılar<br />

ile kişiselleştirilmiş vitamin üretmek gibi projelerimiz,<br />

diğer birçok sürdürülebilirlik girişimiyle birlikte, Abdi<br />

İbrahim’in HEAL2050 sürdürülebilirlik stratejisiyle<br />

mükemmel bir uyum içinde yürüyor. İlaç sektöründe pek<br />

çok ilke imza atmış bir şirket olarak sürdürülebilirlik<br />

konusunda da değişim ve dönüşüme liderlik eden onarıcı<br />

ve proaktif bir yaklaşım benimsemeye devam edeceğiz.”<br />

“Yapay zekâ tasarımlarıyla sürdürülebilir dünya<br />

hedefi arasında bağ var’’<br />

Sanat ve teknolojiyi birleştiren yenilikçi bir iş birliği<br />

ile tasarlanan rapordaki ön sözün yanı sıra kapak ve<br />

seperatör sayfalarında yer alan dijital sanat eserleri de<br />

yapay zekâ desteğiyle oluşturuldu. Şirket, küratörlüğünü<br />

sanatçı Bager Akbay’ın üstlendiği bu dinamik iş birliği<br />

aracılığıyla, faaliyetlerini görsel olarak ilgi çekici ve<br />

erişilebilir bir şekilde sunarak paydaşların içerikle daha<br />

derin bir etkileşimde bulunmalarını amaçlıyor.<br />

Rapordaki dijital sanat eserlerini, içerikte yer verilen<br />

hikâyeyi baz alarak yapay zekâ ile tasarlayan sanatçı<br />

ve tasarımcı Bager Akbay da bir sürdürülebilirlik<br />

raporuna katkı sunmaktan mutlu olduğunu ifade<br />

ederek şunları söyledi: “Dünyanın fiziksel sınırlarına<br />

yaklaştığımız bir dönemdeyiz ve bir süre daha bize hayat<br />

veren bu muhteşem gezegen dışında bir alternatifimiz<br />

olmayacağını da biliyoruz. İnsanlık ergenlik döneminden<br />

yavaş yavaş çıkarak yetişkin olmayı ya öğrenecek ya da<br />

dünya bize öğretecek. Abdi İbrahim’in 6. Sürdürülebilirlik<br />

Raporu’na ekip olarak bu motivasyonla eser ürettik.<br />

Raporun hem konusu hem de üretim şeklinin dijital<br />

olması, bizi içindeki görselleri de fiziksel materyal<br />

içermeyen şekilde üretmeye sevk etti. Bir yandan<br />

insanların yüzyıllardır ürettiği estetik imgelerden<br />

ve kültürden beslenen yapay zekâyı kullanmak, bir<br />

yandan malzeme tüketiminden uzak durmak bizim için<br />

oldukça anlamlı ve keyifliydi. Yapay zekâ tasarımlarını<br />

kullanmakla sürdürülebilir dünya hedefi arasında bir<br />

bağ olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, teknoloji doğru<br />

tasarlandığında ve kullanıldığında bir tür kaynak<br />

sıkıştırma algoritması gibi çalışır. Emeğimizi ve<br />

kaynakları daha odaklı ve yerinde kullanmamızı sağlar.<br />

Bu projede verimliliği artırarak ve kaynak kullanımını<br />

en aza çekerek, sürdürülebilirlik ilkelerinden elimizden<br />

geldiğince faydalandığımızı düşünüyoruz.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


16<br />

It is possible to detect the risk of heart attack in advance!<br />

Kalp krizi riskini önceden tespit etmek mümkün!<br />

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Olcay Özveren, çene<br />

ile göbek arasındaki herhangi bir ağrının kalp<br />

krizi habercisi olabileceğini ifade etti. Soğuk<br />

havalar ve sabaha karşı saatlere de dikkat çeken<br />

ve uyarılarda bulunan Prof. Dr. Özveren, özellikle<br />

risk faktörlerine sahip kişilerin bazı görüntüleme<br />

yöntemleriyle kalp krizi riskini önceden<br />

belirlemenin mümkün olduğunun bu sayede olası<br />

krizlerin de önüne geçmenin mümkün olduğunun<br />

altının çizdi.<br />

Prof. Dr. Olcay Özveren<br />

Cardiology Specialist Prof. Dr. Olcay Özveren<br />

stated that any pain between the jaw and the<br />

navel could be a sign of a heart attack. Drawing<br />

attention and warning about cold weather and<br />

early morning hours, Prof. Dr. Özveren underlined<br />

that it is possible to determine the risk of heart<br />

attack in advance with some imaging methods,<br />

especially in people with risk factors, and thus it<br />

is possible to prevent possible crises.<br />

Dünyada yaklaşık 300 milyondan fazla kalp hastası<br />

olduğunu ve 2 milyardan fazla kişinin ise kalp hastalığı<br />

riski taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Olcay Özveren, risk<br />

faktörleri ve tedavi yöntemlerine ilişkin açıklamalarda<br />

bulundu. Türkiye’deki istatistiklerin dünyadaki verilerle<br />

paralellik gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Özveren, “Dünyada<br />

ve Türkiye’de tüm yaşam kayıplarının yaklaşık yüzde<br />

33’ünün kardiyovasküler hastalıklar kökenli olduğunu<br />

biliyoruz. Obezite, sedanter yaşam tarzı, sigara kullanımı,<br />

ailesinde kalp hastalığı hikayesi, diyabet varlığı kalp krizi<br />

risk faktörleri arasında yer alıyor. Kalp krizinden korunmak<br />

değiştirilebilir risk faktörlerini elemine etmek gerekiyor”<br />

uyarısında bulundu.<br />

Özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin bu konuda<br />

daha dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizen Prof. Dr.<br />

Özveren, “Bu grupta yer alan kişilerde bazı görüntüleme<br />

Stating that there are more than 300 million heart patients<br />

in the world and more than 2 billion people are at risk of<br />

heart disease, Prof. Dr. Olcay Özveren made statements<br />

about risk factors and treatment methods. Indicating that<br />

the statistics in Türkiye are parallel to the data in the world,<br />

Prof. Dr. Özveren warned, “We know that approximately 33<br />

percent of all deaths in the world and in Türkiye are caused<br />

by cardiovascular diseases. Obesity, sedentary lifestyle,<br />

smoking, family history of heart disease, and presence of<br />

diabetes are among the risk factors for heart attack. To<br />

protect against heart attack, it is necessary to eliminate<br />

modifiable risk factors.”<br />

Underlining that especially people with risk factors should<br />

be more careful in this regard, Prof. Dr. Özveren said, “It is<br />

possible to predict the risk of heart attack in people in this<br />

group with some imaging methods, and thus, it is possible<br />

to prevent possible crises.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


17<br />

“Quitting smoking alone reduces the risk by up to<br />

36 percent.”<br />

Pointing out that smoking is a major risk factor for<br />

heart attack, Yeditepe University Hospitals Cardiology<br />

Department Head Prof. Dr. Olcay Özveren said, “Quitting<br />

smoking alone reduces the risk of heart attack by up to<br />

36 percent. High cholesterol levels increase the risk of<br />

heart attack and cardiovascular diseases. Treating this and<br />

lowering cholesterol levels are among the factors that<br />

alone reduce the risk of heart attack. If you have diabetes,<br />

diabetes regulation is very important. High blood sugar<br />

causes atheroma plaque to form on the vessel wall. This is<br />

one of the most obvious situations on the way to a heart<br />

attack. Regulating this situation is among the factors that<br />

reduce the risk of heart attack. Exercise is important for<br />

heart health. Daily exercise of 10-13 thousand steps or 5<br />

kilometers per hour also reduces the risk of heart attack.”<br />

“10 thousand steps is not a legend”<br />

Stating that 10 thousand steps is not a myth. Prof. Dr.<br />

Özveren said, “New studies have confirmed that this is not<br />

a myth. To put it simply, exercises performed at a speed<br />

of 5.2 kilometers per hour reduce the risk factors for<br />

cardiovascular diseases and heart attack.”<br />

“Intense exercises aimed at increasing muscle<br />

mass increase the risk of heart attack”<br />

Recording that intense exercise increases the risk of heart<br />

attack, Prof. Dr. Olcay Özveren said, “What we call a heart<br />

attack is actually a condition that occurs when the heart<br />

vessel is blocked. Situations that result in sudden deaths,<br />

especially in young athletes, are caused by disease groups<br />

yöntemleriyle kalp krizi riskini önceden belirlemenin<br />

mümkün olduğunun bu sayede olası krizlerin de önün<br />

geçmek mümkün olabiliyor” ifadesini kullandı.<br />

“Tek başına sigaranın bırakılması, riski yüzde<br />

36’ya varan oranda azaltıyor”<br />

Sigara kullanımının kalp krizi risk faktörleri arasında büyük<br />

bir yeri olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri<br />

Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Olcay Özveren,<br />

“Tek başına sigaranın bırakılması bile kalp krizi riskini<br />

yüzde 36’ya varan oranda azaltıyor. Yüksek kolesterol<br />

düzeyleri kalp krizi ve kalp damar hastalıkları riskini<br />

artıyor. Bunun tedavi edilmesi ve kolesterol düzeylerinin<br />

düşürülmesi de tek başına kalp krizi riskini azaltan<br />

faktörlerden bir tanesi. Diyabet varsa diyabet regülasyonu<br />

çok önemli. Yüksek kan şekeri, damar duvarında aterom<br />

plağının oluşmasına neden olur. Bu da kalp krizine giden<br />

yolda en belirgin durumlardan bir tanesidir. Bu durumun<br />

regüle edilmesi, kalp krizi riskini azaltan faktörler arasında<br />

yer alıyor. Egzersiz, kalp sağlığı açısından önem teşkil<br />

ediyor. Günlük 10-13 bin adım ya da 5 kilometre saat hızda<br />

günlük egzersiz yapılması da kalp krizi riskini azaltıyor” diye<br />

konuştu.<br />

“10 bin adım efsane değil”<br />

10 bin adımın bir efsane olmadığını söyleyen Prof. Dr.<br />

Özveren, “Yeni yapılan çalışmalarda bunun bir efsane<br />

olmadığı teyit edildi. Bir değer vermek gerekirse 5.2<br />

kilometre saat hızla yapılan egzersizler, kalp damar<br />

hastalıkları ve kalp krizine giden yolda risk faktörlerini<br />

azaltıyor” dedi.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


18<br />

other than cardiovascular diseases. It originates from the<br />

disease we call hypertrophic cardiomyopathy, which is<br />

accompanied by some rhythm problems or thickening of<br />

the heart muscle. Balanced nutrition and regular exercise<br />

are important in this sense. We especially recommend<br />

isotonic exercises in this sense. In other words, exercises<br />

should be done to increase muscle length, not to thicken<br />

the heart muscle. These; Exercises such as swimming,<br />

running, fast walking, cycling. We know that this type of<br />

exercise prevents the risk of heart attack. But exercises<br />

aimed at increasing muscle mass by lifting weights increase<br />

blood pressure and increase the risk of heart attack. We<br />

observe these in the studies carried out.”<br />

“It can be seen at any age”<br />

Expressing that heart attack can occur at any age, Prof. Dr.<br />

Özveren said, “We see this more in the 18-75 age group.<br />

One of the reasons why we often see heart attacks in the<br />

young population is fast heart disease . The spread of food<br />

culture. Secondly, the increase in the use of cigarettes<br />

and tobacco products. Recently, covid infections have also<br />

affected clotting factors. This situation caused the risk of<br />

heart attack and heart attack-related deaths to increase in<br />

covid- related deaths.”<br />

“You can have a heart attack silently”<br />

Indicating that heart attack symptoms consist of a wide<br />

spectrum, Prof. Dr. Olcay Özveren said, “On the one hand,<br />

we encounter what we call sudden death, and on the<br />

other hand, the patient may actually have a heart attack<br />

silently. It is especially common in diabetic patients and<br />

older age groups. In such patient groups, the cardiovascular<br />

system may be blocked, but the person may not notice it.<br />

“When people consult a doctor for different reasons, we<br />

can detect this condition with some imaging methods or<br />

physical examination.”<br />

Beware of pain spreading to the chest, back, arm,<br />

shoulder and jaw!<br />

Noting that the most common symptom that patients<br />

encounter is chest pain, Prof. Dr. Özveren continued as<br />

follows:<br />

“Pain anywhere between the jaw and the navel may be a<br />

sign of a heart attack. When we define this, we detect it as<br />

pain that spreads and is reflected in the anterior chest wall,<br />

back, arms, shoulders, jaw, stomach and esophagus area. It<br />

takes at least 5 minutes. It usually increases with exertion<br />

and disappears with rest. If there is such a clinical finding, it<br />

would be beneficial to consult the nearest physician.”<br />

“The most important thing to do is to stay calm.”<br />

“The most basic thing to do when you encounter a heart<br />

attack is to stay calm,” said Prof. Dr. Olcay Özveren,<br />

“Because in cases of stress, excitement and fear, the heart<br />

accelerates and the workload increases. In this sense, it<br />

is necessary to calm the person and manage the crisis by<br />

calling 112 and calling an ambulance. On the other hand,<br />

if you have an aspirin at hand, it can be administered to<br />

“Kas kütlesini artırmaya yönelik yoğun<br />

egzersizler kalp krizi riskini artırıyor”<br />

Yoğun egzersizin kalp krizine gidişatı artırdığını ifade eden<br />

Prof. Dr. Olcay Özveren, “Kalp krizi dediğimiz aslında kalp<br />

damarının tıkanmasıyla ortaya çıkan bir durum. Özellikle<br />

genç sporcularda yaşadığımız ani ölümlerle sonuçlanan<br />

durumlar, kalp damar hastalıkları dışındaki hastalık<br />

gruplarından kaynaklanıyor. Birtakım ritim problemleri<br />

veya kalp kasının kalınlaşmasıyla seyreden hipertrofik<br />

kardiyomiyopati dediğimiz hastalık kökenli oluyor. Dengeli<br />

beslenme ve düzenli egzersiz bu anlamda önem arz<br />

ediyor. Özellikle izotonik egzersizleri bu anlamda tavsiye<br />

ediyoruz. Yani kalp kasını kalınlaştırmaya yönelik değil de<br />

kas uzunluğunu artırmaya yönelik egzersizlerin yapılması<br />

gerekiyor. Bunlar; yüzme, koşu, hızlı yürüme, bisiklet<br />

sürme gibi egzersizler. Bu tür egzersizlerin kalp krizi<br />

riskini engellediğini biliyoruz. Ama ağırlık kaldırmayla<br />

yapılan kas kütlesini artırmaya yönelik egzersizler, kan<br />

basıncını yükseltiyor ve kalp krizine gidişatı artırıyor. Yapılan<br />

çalışmalarda bunları gözlemliyoruz” dedi.<br />

“Her yaşta görülebilir”<br />

Kalp krizinin her yaşta görülebileceğini söyleyen Prof.<br />

Dr. Özveren, “18-75 yaş aralığında biz bunu daha çok<br />

görüyoruz. Genç popülasyonda kalp krizi vakalarını<br />

sıklıkla görmemizin nedenlerinden bir tanesi fast food<br />

kültürünün yaygınlaşması. İkincisi sigara ve tütün<br />

mamullerinin kullanımının artması. Son zamanlarda ise<br />

kovid enfeksiyonları da pıhtılaşma faktörlerini etkiledi. Bu<br />

durum da kalp krizi riskini ve kovide bağlı ölümlerdeki kalp<br />

krizi kökenli ölümlerin artmasına sebep oldu” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

“Sessiz bir şekilde kalp krizi geçirilebilir”<br />

Kalp krizi belirtilerinin geniş bir spektrumdan oluştuğunu<br />

ifade eden Prof. Dr. Olcay Özveren, “Bir tarafta ani<br />

ölüm dediğimiz durumla karşılaşıyoruz bir tarafta ise<br />

hasta aslında sessiz bir şekilde kalp krizi geçirebilir.<br />

Özellikle diyabetik hastalar ve ileri yaş gruplarında<br />

daha sık rastlanıyor. Bu tür hasta gruplarında kalp<br />

damarı tıkanabiliyor ama kişi bunu fark etmeyebiliyor.<br />

Farklı nedenlerle hekime başvurduğunda birtakım<br />

görüntüleme yöntemleri veya fizik muayene ile bu durumu<br />

saptayabiliyoruz” diye konuştu.<br />

Göğüs, sırt, kol, omuz ve çeneye yayılan ağrılara<br />

dikkat!<br />

Hastalarda en sık göğüs ağrısı belirtisiyle karşılaştıklarını<br />

söyleyen Prof. Dr. Özveren, şöyle devam etti:<br />

“Çene ile göbek arasındaki herhangi bir yerdeki ağrı kalp<br />

krizi buluntusu olabilir. Bunu biz tanımlarken daha çok<br />

göğüs ön duvarında, sırta, kollara, omuzlara, çeneye, mide<br />

ve yemek borusu bölgesine yayılan ve yansıyan ağrılar ile<br />

saptıyoruz. En az 5 dakika kadar sürer. Çoğunlukla eforla<br />

artar, istirahatle geçer. Eğer böyle bir klinik bulgu varsa en<br />

yakın hekime başvurulmasında fayda var.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


19<br />

the patient at 300 milligrams. There is no equivalent to<br />

maneuvers such as laying the patient down and lifting his<br />

feet or making him cough.”<br />

“If a person has had a heart attack once, the<br />

likelihood of repeating it increases”<br />

Underlining that a person who has a heart attack for the<br />

first time is in a very high risk group within the next 10<br />

years, Dr. Özveren said, “After having a heart attack, the risk<br />

of recurrent heart attacks increases. In this sense, the risk<br />

of encountering a second or third heart attack increases. If<br />

you have had a heart attack once or if your heart artery is<br />

found to be blocked, you are in a very high risk group. The<br />

rate of having a heart attack again in the next 10 years can<br />

increase by almost 30 percent. In other words, 3 out of 10<br />

patients who have had a heart attack have an increased risk<br />

of having another heart attack within 10 years. To prevent<br />

this, we minimize existing risk factors by treating them; it<br />

may not be possible to eliminate them completely. If you<br />

modify and treat the risk factors, the rate of heart attack<br />

decreases significantly.”<br />

Pay attention to cold weather and early morning<br />

hours<br />

Warning against cold weather and early morning hours.<br />

Prof. also Dr. Özveren said, “In studies and clinical practices,<br />

we see that as the weather gets colder in the winter<br />

months, the rate of contraction of the vessels, which we<br />

call vasospasm, increases. This causes chest pain symptoms<br />

and therefore increases the risk of heart attack. We all<br />

have a circadian rhythm in our body. Due to the change<br />

in neurohormonal balance in this circadian rhythm in the<br />

morning, the risk of heart attack increases even more.”<br />

“Yapılması gereken en temel şey sakin kalmak”<br />

“Kalp krizi durumuyla karşılaştığınızda yapılması gereken<br />

en temel şey sakin kalmaktır” diyen Prof. Dr. Olcay Özveren,<br />

“Çünkü stres, heyecan ve korku durumunda kalp hızlanıyor<br />

ve iş yükü artıyor. Bu anlamda kişiyi sakinleştirmek ve<br />

112’ye başvurup ambulans çağırarak krizi yönetmek<br />

gerekiyor. Öte yandan elinizin altında bir aspirin var<br />

ise 300 miligram olacak şekilde hastaya uygulanabilir.<br />

Hastayı yatırıp ayaklarını kaldırmak veya öksürtme gibi<br />

manevraların bir karşılığı yok” şeklinde konuştu.<br />

“Kişi bir kez kalp krizi geçirdiyse tekrarlama<br />

ihtimali artıyor”<br />

İlk kez kalp krizi geçiren bir kişinin, seyreden 10 yıl içinde<br />

çok yüksek risk grubu içinde yer aldığını belirten Prof. Dr.<br />

Özveren, “Kalp krizi geçirdikten sonra tekrarlayan kalp<br />

krizi riski artıyor. İkinci veya üçüncü kalp krizi riskiyle<br />

karşılaşma ihtimali bu anlamda artıyor. Bir kez kalp krizi<br />

geçirdiyseniz veya kalp damarınızın tıkalı olduğu tespit<br />

edildiyse çok yüksek riskli grupta yer alıyorsunuz. Seyreden<br />

10 yılda tekrar kalp krizi geçirme oranı neredeyse yüzde<br />

30’lara varan oranda artabiliyor. Yani kalp krizi geçirmiş 10<br />

hastadan 3’ünün 10 yıl içinde tekrar kalp krizi geçirme riski<br />

artıyor. Bunu önlemek için mevcut risk faktörlerini tedavi<br />

ederek minimize ediyoruz, tamamen ortadan kaldırmak<br />

mümkün olmayabiliyor. Risk faktörlerini modifiye edip<br />

tedavi ederseniz kalp krizi geçirme oranı oldukça azalıyor”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

Soğuk havalar ve sabaha karşı saatlere dikkat<br />

Soğuk havalar ve sabaha karşı saatlere karşı da uyaran<br />

Prof. Dr. Özveren, “Çalışmalarda ve klinik pratiklerde kış<br />

aylarında havanın soğumasıyla beraber özellikle vazospazm<br />

dediğimiz damarın büzüşme oranının arttığını görüyoruz.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


20<br />

“Stress is one of the most important risk factors”<br />

“Stress alone is a minor risk factor on the road to heart<br />

attack,” said Özveren, adding, “Intense stress can cause<br />

problems related to hormonal balance, increase heart<br />

rate, and cause changes in the vasomotor response in<br />

the coronary vessels. Therefore, stress is one of the most<br />

important risk factors on the road to heart attack.”<br />

“Heart attack can also lead to other diseases”<br />

Stating that heart attack can also lead to other heartrelated<br />

diseases, Prof. Dr. Özveren said, “For example,<br />

heart attack and cardiovascular occlusion related to the<br />

front side of the heart can also cause heart failure if not<br />

treated in the future. Heart attack is also one of the causes<br />

of some heart valve diseases.”<br />

“We can determine the risk of heart attack in<br />

advance”<br />

Talking about the interventions implemented to<br />

determine heart attack risks, Cardiology Specialist Prof.<br />

Dr. Özveren, Yeditepe University Hospitals shared the<br />

following information:<br />

“With the development of technology and imaging<br />

methods becoming more accessible and cheaper, we can<br />

determine the risk of heart attack in advance. Especially<br />

with the widespread use of tomographic angiography,<br />

the presence of vascular disease can be detected with<br />

almost 100 percent accuracy. Of course, this helps<br />

us determine and prevent the risk of heart attack. Of<br />

course, imaging methods also have complications and<br />

side effects. Since there are imaging methods using<br />

radiation, we do not do it for everyone. We select patients<br />

according to their risk factors. For example, those with<br />

diabetic atypical chest pain, heavy smokers, those with a<br />

family history of the disease, and people under the age<br />

of 65. Age is an important factor. Because we see a lot<br />

of calcification, especially in the coronary arteries, over<br />

the age of 65. Calcification in the cardiovascular system<br />

makes it difficult to diagnose. In people with this situation,<br />

methods such as nuclear medicine methods or medicated<br />

echocardiographic methods or cardiac MRI are used. We<br />

also know that recently there have been developments in<br />

health guidelines around the world to treat people with<br />

risk factors.”<br />

“Artificial intelligence is on the agenda in<br />

determining risk factors”<br />

Recording that artificial intelligence is also on the agenda<br />

in determining risk factors, Prof. Dr. Olcay Özveren said,<br />

“We can frequently use artificial intelligence in imaging<br />

methods in the next 10 years. But now there are equipped<br />

electrocardiographic methods using artificial intelligence.<br />

These are also used to determine the risk of heart attack<br />

and cardiovascular occlusion. We will encounter the use<br />

of artificial intelligence in this sense very frequently in the<br />

coming period.”<br />

Bu da göğüs ağrısı semptomlarının oluşmasına ve haliyle<br />

kalp krizi riskinin artmasına neden oluyor. Hepimizin<br />

vücudunun bir sirkadiyen ritmi var. Sabaha karşı bu<br />

sirkadiyen ritimde nörohormanal dengenin değişmesinden<br />

dolayı kalp krizi riski daha da artıyor” dedi.<br />

“Stres, en önemli risk faktörlerinden biri”<br />

“Tek başına stres bile kalp krizine giden yolda minör risk<br />

faktörüdür” diyen Özveren, “Yoğun stres hem hormonal<br />

dengeyle alakalı sorunlar oluşturabiliyor hem kalp hızının<br />

artmasına sebep olabiliyor hem de koroner damarlardaki<br />

vazomotor yanıtın değişmesine sebep oluyor. Dolayısıyla<br />

stres, kalp krizine giden yolda en önemli risk faktörlerinden<br />

biri” diye konuştu.<br />

“Kalp krizi başka hastalıklara da yol açabiliyor”<br />

Kalp krizinin kalple ilgili diğer hastalıklara da yol<br />

açabildiğini söyleyen Prof. Dr. Özveren, “Örneğin kalbin ön<br />

yüzüyle ilgili geçirilen kalp krizi ve kalp damar tıkanıklığı,<br />

ilerleyen dönemde tedavi edilmezse kalp yetersizliğine<br />

de sebep olabilir. Kalp krizi aynı zamanda kalp kapak<br />

hastalıklarının bir kısmının da sebeplerinden bir tanesi”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

“Kalp krizi riskini önceden belirleyebiliyoruz”<br />

Kalp krizi risklerini belirlemeye yönelik uygulanan<br />

girişimlerden de söz eden Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri<br />

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özveren, şu bilgileri paylaştı:<br />

“Teknolojinin gelişmesiyle görüntüleme yöntemlerinin<br />

daha kolay ulaşılabilir ve ucuz hale gelmesiyle beraber<br />

kalp krizi riskini önceden belirleyebiliyoruz. Özellikle<br />

tomografik anjiyografinin çok fazla kullanılmasıyla beraber<br />

damar hastalığının varlığı, neredeyse yüzde 100’e varan<br />

doğruluk oranlarıyla tespit edilebiliyor. Tabi bu da bizim<br />

kalp krizi riskini belirleyip önlememizde fayda sağlıyor.<br />

Tabi görüntüleme yöntemlerinin komplikasyon ve yan<br />

etki durumları da var. Radyasyon kullanılarak yapılan<br />

görüntüleme yöntemleri olduğu için herkese yapmıyoruz.<br />

Hastaları risk faktörlerine göre seçiyoruz. Örneğin diyabetik<br />

atipik göğüs ağrısı olanlar, yoğun sigara içenler, ailesinde<br />

hastalık geçmişi olanlar, 65 yaş altında kişiler gibi. Yaş<br />

önemli bir faktör. Çünkü 65 yaşın üzerinde özellikle<br />

koroner damarlarda kireçlenme fazla görüyoruz. Kalp<br />

damarındaki kireçlenme, tanı koymamızı zorlaştırıyor.<br />

Bu durumdaki kişilerde de nükleer tıp yöntemleri veya<br />

ilaçlı ekokardiyografik yöntemler veya kardiyak MR gibi<br />

yöntemler kullanılıyor. Son dönemlerde dünyadaki sağlık<br />

kılavuzlarında risk faktörleri bulunan kişilere yapılması<br />

yönünde gelişmeler yaşandığını da biliyoruz.”<br />

“Risk faktörlerini belirlemede yapay zekâ<br />

gündemde”<br />

Risk faktörlerini belirlemede yapay zekanın da gündemde<br />

olduğunu söyleyen Prof. Dr. Olcay Özveren, “Önümüzdeki 10<br />

yıl içinde görüntüleme yöntemlerinin içerisinde yapay zekayı<br />

sıklıkla kullanabiliriz. Ama şimdi yapay zekayı kullanan<br />

donanımlı elektrokardiyografik yöntemler var. Bunlar da<br />

kalp krizi ve kalp damar tıkanıklığı riskini belirlemede<br />

kullanılıyor. Önümüzdeki süreçte yapay zekanın bu anlamda<br />

kullanımıyla çok sık karşılaşacağız” dedi.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


24<br />

Clean energy era begins in healthcare<br />

Sağlıkta temiz enerji dönemi başlıyor<br />

Dr. Muharrem Usta, Chairman of the Board at MLP Care Murat Pınar, CEO, Enerjisa Enerji Tolunay Yıldız, CEO, Technology YEO<br />

MLP Care and Enerjisa Enerji are coming together<br />

for Solar Power Plant (SPP) projects, to which<br />

YEO Technology will contribute as a solution<br />

partner. With this collaboration, which will be<br />

a pioneer for the health sector, solar power<br />

plants will be established in 7 different locations<br />

in 4 provinces of Türkiye. With the electricity<br />

produced in the power plants, the energy needs of<br />

MLP Care hospitals will be met from clean sources<br />

and 73 thousand tons of carbon emissions will be<br />

prevented annually.<br />

The project includes the establishment and operation<br />

of Solar Power Plant (SPP) projects at 7 different points<br />

in the provinces of Çankırı, Yozgat, Sivas and Gaziantep.<br />

The installed power of the solar power plants will be<br />

approximately 75 MWp and will meet more than 90 percent<br />

of the energy needs of MLP Care’s 27 Medical Park and<br />

Liv Hospital branches serving in Türkiye. This project, in<br />

which Enerjisa Enerji adds a new one to the renewable<br />

energy applications developed under the umbrella of İşimin<br />

Enerjisi, will be one of the leading sustainability projects of<br />

the sector in terms of representing an important capacity<br />

of MLP Care in the field of Turkish healthcare services.<br />

MLP Care ve Enerjisa Enerji, YEO Teknoloji’nin<br />

çözüm ortağı olarak katkı sunacağı Güneş Enerjisi<br />

Santrali (GES) projeleri için bir araya geliyor.<br />

Sağlık sektörü için öncü olacak bu iş birliği ile<br />

Türkiye’nin 4 ilinde 7 farklı noktada güneş enerjisi<br />

santralleri kurulacak. Santrallerde üretilen<br />

elektrik ile MLP Care bünyesindeki hastanelerin<br />

enerji ihtiyacı temiz kaynaklardan karşılanacak<br />

ve yıllık 73 bin ton karbon salımının da önüne<br />

geçilecek.<br />

Proje; Çankırı, Yozgat, Sivas ve Gaziantep illerindeki 7<br />

farklı noktada Güneş Enerjisi Santrali (GES) projelerinin<br />

kurulması ve işletilmesini kapsıyor. GES’lerin kurulu<br />

gücü yaklaşık 75 MWp olacak ve MLP Care’in Türkiye’de<br />

hizmet veren 27 Medical Park ve Liv Hospital şubesinin<br />

enerji ihtiyacının yüzde 90’ından fazlasını karşılayacak.<br />

Enerjisa Enerji’nin İşimin Enerjisi çatısı altında geliştirdiği<br />

yenilenebilir enerji uygulamalarına bir yenisini eklediği<br />

bu proje, MLP Care’in Türkiye sağlık hizmetleri alanında<br />

önemli bir kapasiteyi temsil etmesi açısından da sektörünün<br />

öncü sürdürülebilirlik projelerinden biri olacak.<br />

YEO Teknoloji de arazilerin bulunması, izin süreçlerinin<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


25<br />

YEO Technology will be the solution partner of the project<br />

in finding land, carrying out permit processes, carrying out<br />

detailed engineering studies and construction of power<br />

plants. The project, which will be realized with the Energy<br />

Performance Model (ESCO), brings together important<br />

players of the health and energy sectors. Focusing on the<br />

issue of sustainability, these three companies support<br />

Türkiye’s renewable energy transformation and therefore<br />

its pursuit of carbon neutrality with their work.<br />

With the solar power plants to be established with a<br />

performance-based business model approach, an average<br />

of 112,401 GWh of clean energy will be produced annually<br />

in 7 locations, and over 73 thousand tons of carbon<br />

emissions will be prevented annually. Thanks to solar<br />

power plants in different locations, energy production<br />

corresponding to the annual electricity consumption<br />

of approximately 37 thousand 468 households will be<br />

provided in an environmentally friendly way to provide<br />

a better future for everyone. All maintenance, repair<br />

and operation works of the facilities to be implemented<br />

within the scope of Enerjisa Enerji’s ‘Energy of My Work’<br />

solutions will be carried out by Enerjisa Enerji during<br />

the 7-year contract. Production at solar power plants is<br />

planned to start in <strong>2024</strong>. Dr. Muharrem Usta, Chairman<br />

of the Board at MLP Care said the following about the<br />

project, “Sustainability is not just a field of work for us, but<br />

a way of doing business, due to our expertise. We support<br />

our goals of healthy growth, healthy society and healthy<br />

environment with sustainable processes. We are doing<br />

pioneering work in this field. We are the first hospital group<br />

in the BIST Sustainability Index, which includes companies<br />

with high levels of corporate sustainability performance.<br />

We are also the first healthcare provider to publish a<br />

sustainability report. The Solar Power Plant project will be<br />

an important step for our sustainability efforts. It will bring<br />

us one step closer to our carbon neutral goal.<br />

yürütülmesi, detay mühendislik çalışmalarının yapılması<br />

ve santrallerin inşası konularında projenin çözüm ortağı<br />

olarak yer alacak. Enerji Performans Modeli (ESCO) ile<br />

gerçekleşecek proje, sağlık ve enerji sektörünün önemli<br />

oyuncularını bir araya getiriyor. Sürdürülebilirlik konusunu<br />

merkezine alan bu üç şirket, yaptıkları çalışmalar ile<br />

Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümüne ve dolayısıyla<br />

karbon sıfır hedefine koşmasına destek oluyor.<br />

Performansa dayalı iş modeli anlayışıyla kurulacak olan<br />

GES’ler ile 7 lokasyonda yıllık ortalama 112,401 GWh temiz<br />

enerji üretilerek, yıllık 73 bin tonun üzerinde karbon salımı<br />

engellenecek. Farklı lokasyonlardaki GES’ler sayesinde<br />

yıllık yaklaşık 37 bin 468 hanenin elektrik tüketimine denk<br />

gelen enerji üretimi, herkese daha iyi bir gelecek sağlamak<br />

için çevreci bir şekilde sağlanacak.<br />

Enerjisa Enerji’nin ‘İşimin Enerjisi’ çözümleri kapsamında<br />

hayata geçecek tesislerin 7 yıllık sözleşme süresince tüm<br />

bakım, onarım ve işletme çalışmaları da Enerjisa Enerji<br />

tarafından yapılacak. GES’lerde üretimin <strong>2024</strong> yılında<br />

başlaması planlanıyor.<br />

MLP Care Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muharrem<br />

Usta, proje ile ilgili şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik<br />

uzmanlığımız gereği bizim için sadece bir çalışma alanı<br />

değil, iş yapma biçimi. Sağlıklı büyüme, sağlıklı toplum,<br />

sağlıklı çevre hedeflerimizi sürdürülebilir süreçlerle<br />

destekliyoruz. Bu alanda öncü çalışmalar yapıyoruz<br />

Kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst seviyede olan<br />

şirketlerin dahil olduğu BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki<br />

ilk hastaneler grubuyuz. Ayrıca sürdürülebilirlik raporu<br />

yayınlayan ilk sağlık hizmet sunucusuyuz. GES projesi<br />

sürdürülebilirlik çalışmalarımız için önemli bir adım olacak.<br />

Bizi karbon sıfır hedefimize bir adım daha yaklaştıracak.<br />

Bu proje sadece şirketimiz için değil, ülkemiz ve dünyamızın<br />

geleceği için de son derece önemli. Örnek olması en büyük<br />

temennimiz.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


26<br />

This project is extremely important not only for our<br />

company, but also for the future of our country and the<br />

world. Our greatest wish is to set an example.”<br />

Stating that they directly contribute to Türkiye’s renewable<br />

energy transformation targets and are proud of being<br />

one of the companies with the largest share, Murat Pınar,<br />

CEO of Enerjisa Enerji said, “As Enerjisa, we are a company<br />

that has internalized the fight against climate change.<br />

The energy sector is directly responsible for 80 percent<br />

of the world’s carbon emissions. As Türkiye’s largest<br />

energy sector player, we adopt the understanding that if<br />

we are part of the problem, we must also be part of the<br />

solution in all our areas of action. Being self-sufficient in<br />

energy, which is one of Türkiye’s largest import items, and<br />

minimizing its impact on our foreign debt is an issue for<br />

which we see ourselves responsible for our country. On<br />

the path to achieve this, we adopt sustainability targets as<br />

the pole star and strengthen our investments in the field<br />

of renewable energy technologies. As today, we reveal<br />

the multiplier effect with our valuable collaborations and<br />

we know that collaborations play an important role in the<br />

energy transformation. Among the Energy of My Work<br />

projects we have developed since 2020, there are many<br />

energy efficiency applications we have implemented in<br />

the healthcare sector. It is a pleasure for all of us to find<br />

common ground with MLP Care, an institution that guides<br />

the healthcare sector with its hospitals at home and abroad,<br />

in the Solar Power Plant project, to leave a work that will<br />

add value to our country and nature, and to sign a project<br />

that the healthcare industry will take as an example. I would<br />

like to thank all my friends who contributed.”<br />

Tolunay Yıldız, CEO of YEO Technology, the solution partner<br />

of the project, said, “As YEO, we aimed to be one of the<br />

most innovative institutions in the sector as we entered<br />

our 20th year. We add value to the country’s economy<br />

by carrying out activities that touch all areas of energy,<br />

from electricity generation, transmission and distribution<br />

to the smart and efficient use and application of energy.<br />

With the slogan ‘We Think It’s Possible’, we contribute<br />

not only to the transformation of energy but also to the<br />

transformation of the world. YEO has over 1000 MW<br />

project development and turnkey installation experience<br />

in the field of solar power plants. The power of 20 ongoing<br />

projects of YEO in this field exceeds 200 MW. We are happy<br />

to bring a first to life in this field with MLP Care’s vision and<br />

Enerjisa Enerji’s ESCO model.”<br />

Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümü hedeflerine<br />

doğrudan katkı sağladıklarını ve en büyük paya sahip<br />

şirketlerden biri olmanın gururunu taşıdıklarını belirten<br />

Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar ise “Enerjisa olarak<br />

iklim değişikliği ile mücadeleyi içselleştirmiş bir şirketiz.<br />

Enerji sektörü, tüm dünyadaki karbon salımının direkt ve<br />

doğrudan yüzde 80’inin bizzat sorumlusudur. Türkiye’nin<br />

en büyük enerji sektörü oyuncusu olarak sorunun bir<br />

parçası isek çözümün de parçası olmalıyız anlayışını tüm<br />

hareket alanlarımızda benimsiyoruz. Türkiye’nin en büyük<br />

ithalat kalemlerinden biri olan enerjide kendi kendimize<br />

yetebilmek, dış borcumuza olan etkisini minimuma<br />

getirmek, ülkemiz için kendimizi sorumlu gördüğümüz<br />

bir konu. Bunu gerçekleştirmek üzere çıkılan yolda<br />

sürdürülebilirlik hedeflerini kutup yıldızı olarak benimsiyor<br />

ve yatırımlarımızı yenilenebilir enerji teknolojileri alanında<br />

kuvvetlendiriyoruz. Bugün olduğu gibi değerli iş birliklerimiz<br />

ile çarpan etkisini ortaya çıkartıyoruz ve iş birliklerinin<br />

enerji dönüşümünde önemli bir rol oynadığını biliyoruz.<br />

2020’den beri geliştirdiğimiz İşimin Enerjisi projeleri<br />

arasında sağlık sektöründe gerçekleştirdiğimiz birçok<br />

enerji verimliliği uygulamaları var. Yurtiçi ve yurtdışındaki<br />

hastaneleri ile sağlık sektörüne yön veren bir kurum olan<br />

MLP Care ile Güneş Enerjisi Santrali projesinde ortak<br />

paydada buluşarak ülkemize ve doğaya değer katacak bir<br />

eser bırakmak, sağlık sektörünün de örnek alacağı bir<br />

projeye imza atmak hepimiz için mutluluk verici. Emeği<br />

geçen tüm arkadaşlarıma teşekkürler ederim” dedi.<br />

Projenin çözüm ortağı YEO Teknoloji’nin CEO’su Tolunay<br />

Yıldız ise şöyle konuştu: “YEO olarak 20. yılımıza girerken<br />

sektörün en yenilikçi kurumlarından biri olmayı hedefledik.<br />

Elektrik üretimi, iletim ve dağıtımdan enerjinin akıllı ve<br />

verimli kullanım ve uygulanmasına kadar enerjinin her<br />

alanına dokunan faaliyetler yürüterek ülke ekonomisine<br />

değer katıyoruz. ‘Bizce Mümkün’ sloganıyla sadece<br />

enerjinin dönüşümüne değil dünyanın dönüşümüne de katkı<br />

sağlıyoruz. YEO’nun Güneş enerjisi santralleri alanında 1000<br />

MW’ın üzerinde proje geliştirme ve anahtar teslim kurulum<br />

tecrübesi bulunuyor. YEO’nun bu alanda devam eden 20<br />

projesinin gücü 200 MW’ı aşıyor. MLP Care’in vizyonu ve<br />

Enerjisa Enerji’nin ESCO modeliyle bu alanda bir ilki hayata<br />

geçirmekten dolayı mutluyuz.” dedi.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


28<br />

Healthy Life Pharmacy Association was established<br />

Sağlıklı Yaşam Eczacılığı Derneği kuruldu<br />

Sağlıklı Yaşam Eczacılığı Derneği (the Healthy Life<br />

Pharmacy Association) (SAYED), which started<br />

its operations in Istanbul, aims to improve the<br />

quality of healthy life of the public. Pharmacist<br />

elected as the president of the association.<br />

Kamber Çal gave information about the goals and<br />

vision of the association at the founding event of<br />

the association.<br />

While Pharmacist Kamber Çal was elected as the president<br />

of the association, the board of directors consists of<br />

the following names: Pharmacist Veysel Demirci (Vice<br />

President), Pharmacist Yusuf Kürkçüoğlu (General<br />

Secretary), Serkan Polat (Treasurer), Pharmacist Mehmet<br />

Kaya, Pharmacist Lütfullah Demirci and Pharmacist Halid<br />

Bilal Çal.<br />

“We want to improve the quality of healthy life”<br />

“We aim to improve people’s quality of life with scientific<br />

and innovative approaches by activating the role of<br />

pharmacy in holistic and functionally based preventive<br />

health services,” said Association President Pharmacist<br />

İstanbul’da faaliyete geçen Sağlıklı Yaşam<br />

Eczacılığı Derneği (SAYED), halkın sağlıklı<br />

yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. Derneğin<br />

başkanlığına seçilen Ecz. Kamber Çal, derneğin<br />

kuruluş etkinliğinde, derneğin hedefleri ve<br />

vizyonu hakkında bilgi verdi.<br />

Derneğin başkanlığına Ecz. Kamber Çal seçilirken,<br />

Yönetim kurulu ise şu isimlerden oluşuyor: Ecz. Veysel<br />

Demirci (Başkan Yardımcısı), Ecz. Yusuf Kürkçüoğlu (Genel<br />

Sekreter), Serkan Polat (Sayman), Ecz. Mehmet Kaya, Ecz.<br />

Lütfullah Demirci ve Ecz. Halid Bilal Çal.<br />

“Sağlıklı yaşam kalitesini artırmak istiyoruz”<br />

“Eczacılığın bütüncül ve fonksiyonel temelli önleyici sağlık<br />

hizmetlerindeki rolünü harekete geçirerek, bilimsel ve<br />

yenilikçi yaklaşımlarla insanların yaşam kalitesini artırmayı<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


29<br />

Kamber Çal, “In line with this vision of healthy life<br />

pharmacy, we aim to facilitate everyone’s access to<br />

information, awareness and resources so that they can live<br />

a healthy life, and to take a leading role in this field at the<br />

national and international level. We want to contribute to<br />

and lead the way in improving the healthy life quality of<br />

the masses with a project-oriented and implementationoriented<br />

approach from the perspective of Healthy Life<br />

Pharmacy.”<br />

“Health literacy should be improved”<br />

Pharmacist Çal continued his words as follows, “We aim<br />

to improve the health literacy of individuals, root the<br />

awareness of healthy living and contribute to the spread<br />

of a sustainable healthy living culture to all layers of<br />

society. Our main goal will be to take responsibility in the<br />

construction of healthy communities consisting of healthy<br />

individuals by supporting every individual of the society<br />

to live in a state of complete physical, spiritual and social<br />

well-being.”<br />

“Protect Your Health Before You Lose It, Gain It<br />

When You Lose It”<br />

Stating that the motto of the Healthy Life Pharmacy<br />

Association briefly expressed with 4K, Vice President<br />

Pharmacist Veysel Demirci made the following statements:<br />

4K stands for Sağlığını Kaybetmeden Koru, Kaybedince<br />

Kazan’ (Protect Your Health Without Losing, Gain When You<br />

Lose) principle. Our basic perspective on healthy living is a<br />

holistic approach that supports the principle of preserving<br />

health before losing it and regaining lost health by treating<br />

the individual’s body-mind-spirit integrity as an integral<br />

component, rather than simply suppressing symptoms.”<br />

amaçlamaktayız” diyen Dernek Başkanı Ecz. Kamber Çal,<br />

“Sağlıklı yaşam eczacılığının bu vizyonu doğrultusunda,<br />

herkesin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için bilgi,<br />

farkındalık ve kaynaklara erişimini kolaylaştırmayı,<br />

bu alanda ulusal ve uluslararası düzeyde öncü bir rol<br />

üstlenmeyi hedefliyoruz. Sağlıklı Yaşam Eczacılığı<br />

perspektifiyle proje üretme ve uygulama odaklı bir<br />

yaklaşımla, geniş halk kitlelerinin sağlıklı yaşam kalitesini<br />

artırmaya katkıda bulunmak ve buna öncülük etmek<br />

istiyoruz” diye konuştu.<br />

“Sağlık okuryazarlığı geliştirilmeli”<br />

Ecz. Çal sözlerini şöyle sürdürdü: “Bireylerin sağlık<br />

okuryazarlığını geliştirmek, sağlıklı yaşam bilincini<br />

kökleştirmek ve sürdürülebilir bir sağlıklı yaşam<br />

kültürünün toplumun tüm katmanlarına yayılmasına<br />

katkıda bulunma amacındayız. Toplumun her bireyinin<br />

fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda tam bir iyilik hali içinde<br />

yaşamasını destekleyerek, sağlıklı bireylerden oluşan<br />

sağlıklı toplulukların inşasında sorumluluk almak ana<br />

hedefimiz olacaktır.”<br />

“Sağlığını Kaybetmeden Koru, Kaybedince Kazan’’<br />

Sağlıklı Yaşam Eczacılığı Derneği’nin mottosunu kısaca 4K<br />

ile ifade ettiklerini belirten Başkan Yardımcısı Ecz. Veysel<br />

Demirci ise şu ifadelerde bulundu; 4K’nın açılımı ‘Sağlığını<br />

Kaybetmeden Koru, Kaybedince Kazan’ ilkesidir. Sağlıklı<br />

yaşam konusundaki temel bakış açımız, kaybetmeden<br />

önce sağlığın korunması ve sadece semptomları<br />

baskılamak yerine, bireyin beden-zihin-ruh bütünlüğünü<br />

ayrılmaz bir bileşen olarak ele alarak kaybedilen sağlığın<br />

yeniden kazanılması prensibini destekleyen bütüncül bir<br />

yaklaşımdır.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


30<br />

MİA Technology is opening<br />

up to the global market in<br />

health information systems!<br />

MİA Teknoloji, sağlık bilişim<br />

sistemlerinde global<br />

pazara açılıyor!<br />

MIA Technology, one of Türkiye’s leading IT<br />

companies, transferred the licensing rights of<br />

its health software to New York-based MIA Tech<br />

Corporation. Within the scope of the agreement,<br />

51 percent of the subsidiary company’s shares<br />

were sold to a US-based investor company. The<br />

contract, which will result in a total license sale of<br />

90 million dollars, aims to make Türkiye one of the<br />

leading centers in the global health technologies<br />

market.<br />

MIA Technology, which continues its activities in Qatar, the<br />

United States and Morocco outside Türkiye in the fields<br />

of R&D, innovation, software development, integration<br />

and solution provision, continues to carry its strong<br />

collaborations in Türkiye to all countries of the world.<br />

Investment-based negotiations with a leading United<br />

States-based company in health software regarding the<br />

licensing rights of the company’s software in the field of<br />

health have been concluded. After the meeting, a contract<br />

was signed to transfer the license rights of the company’s<br />

software in the field of healthcare to its New York-based<br />

subsidiary named MIA Tech Corporation, which was<br />

established in the USA, and to sell 51 percent of the shares<br />

of this subsidiary to the USA-based investor company.<br />

Türkiye’nin önde gelen bilişim şirketlerinden MIA<br />

Teknoloji, sağlık yazılımının lisans haklarını New<br />

York merkezli MIA Tech Corporation’a devretti.<br />

Anlaşma kapsamında bağlı şirketin hisselerinin<br />

yüzde 51’i ABD merkezli bir yatırımcı şirkete<br />

satıldı. Toplam 90 milyon dolarlık lisans satışıyla<br />

sonuçlanacak sözleşmeyle, Türkiye’nin küresel<br />

sağlık teknolojileri pazarında lider merkezlerden<br />

biri haline getirilmesi amaçlanıyor.<br />

AR-GE, inovasyon, yazılım geliştirme, entegrasyon ve<br />

çözüm sağlama alanlarında Türkiye dışında Katar, Amerika<br />

Birleşik Devletleri ve Fas’ta faaliyetlerini sürdüren MİA<br />

Teknoloji, Türkiye’de var olan güçlü iş birliklerini tüm dünya<br />

ülkelerine taşımaya devam ediyor.<br />

Şirketin sağlık alanında sahip olduğu yazılımlara ilişkin<br />

lisans hakları ile ilgili olarak sağlık yazılımında önde gelen<br />

Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir firma ile yaptıkları<br />

yatırım bazlı görüşmeler sonuçlandı. Görüşme sonrasında<br />

şirketin sağlık alanında sahip olduğu yazılımlara ilişkin<br />

lisans haklarının, Amerika’da kurulan New York merkezli<br />

MIA Tech Corporation unvanlı iştirak şirketine devredilmesi<br />

ve yine bu iştirakin yüzde 51 hissesinin ABD merkezli<br />

yatırımcı firmaya satılmasına ilişkin sözleşme imzaladı.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


31<br />

“We will be one of the leading centers in the<br />

global health technologies market”<br />

Informing on the subject after the contract was signed,<br />

İhsan Ünal, Member of Board, MİA Technology said, “As<br />

MİA Technology, we continue our activities without slowing<br />

down, facilitating service and supply chain functions in the<br />

field of health informatics and meeting the software needs<br />

of the country’s health system. Relying on our 17 years of<br />

experience in the sector, we respond to the changing and<br />

developing demands in the market with our technological<br />

solutions. We implement many software projects that<br />

cover the needs of the healthcare sector and enable<br />

hospitals to keep up with today’s competitive environment<br />

and technological developments, and we carry this to all<br />

countries of the world with strong collaborations. Finally;<br />

Our negotiation process, which started with the purchase<br />

of our health technologies software in line with the<br />

agreement we made with a US-based investor company,<br />

was granted a license for the sales and marketing of the<br />

products to our New York-based subsidiary MIA Tech<br />

Corporation, the sale of its 51 percent share to a US-based<br />

investor and the development of our company in the field<br />

of healthcare. It was concluded that the international sales<br />

and marketing activities of the software were carried out<br />

through MIA Tech Corporation. With the agreement, our<br />

MIA Tech Corporation subsidiary company will sell a license<br />

worth 90 million dollars in total. With this agreement,<br />

we aim to make Türkiye one of the leading centers in the<br />

global health technologies market.”<br />

The software it developed will contribute to<br />

the development of the health infrastructure of<br />

countries<br />

Stating that the domestic and national software that<br />

received investment enables all health activities of a<br />

country to be managed in an integrated manner through<br />

a central platform, Ünal said “Our local and national<br />

software we have developed offers a system that will<br />

meet the needs of users in healthcare systems. In addition<br />

to ensuring the development of the applied countries<br />

“Küresel sağlık teknolojileri pazarında önde gelen<br />

merkezlerden biri olacağız”<br />

Sözleşmenin imzalanması sonrasında konuyla ilgili bilgi<br />

veren MİA Teknoloji Yönetim Kurulu Üyesi İhsan Ünal, “MİA<br />

Teknoloji olarak sağlık bilişimi alanında hizmet ve tedarik<br />

zinciri işlevlerini kolaylaştıran, ülke sağlık sisteminin<br />

yazılımsal ihtiyaçlarını karşılayan faaliyetlerimize hız<br />

kesmeden devam ediyoruz. Sektörde var olan 17 yıllık<br />

deneyimimize güvenerek piyasadaki değişen ve gelişen<br />

taleplere teknolojik çözümlerimizle dönüş yapıyoruz.<br />

Sağlık sektörünün ihtiyaçlarını kapsayarak hastanelerin<br />

günümüz rekabetçi ortamına ve teknolojik gelişmelerine<br />

ayak uydurmasını sağlayacak birçok yazılım projesini<br />

hayata geçiriyor ve güçlü iş birlikleri ile bunu tüm dünya<br />

ülkelerine taşıyoruz. Son olarak; ABD merkezli yatırımcı<br />

bir firma ile yaptığımız anlaşma doğrultusunda sağlık<br />

teknolojileri yazılımlarımızın satın alınması ile başlayan<br />

müzakere sürecimiz New York merkezli iştirakimiz<br />

MIA Tech Corporation’a ürünlerin satış ve pazarlaması<br />

ile ilgili olarak lisans verilmesi, yüzde 51 payının ABD<br />

merkezli bir yatırımcıya satılması ve şirketimizin<br />

sağlık alanında geliştirdiği yazılımların yurtdışı satış ve<br />

pazarlama faaliyetlerinin MIA Tech Corporation üzerinden<br />

gerçekleştirilmesi noktasında nihayete erdi. Sözleşme ile<br />

MIA Tech Corporation iştirak şirketimiz toplamda 90 milyon<br />

dolarlık bir lisans satışı gerçekleştirecek. Bu sözleşme ile<br />

Türkiye’yi küresel sağlık teknolojileri pazarında önde gelen<br />

merkezlerden biri haline getirmeyi hedefliyoruz” dedi.<br />

Geliştirdiği yazılım, ülkelerin sağlık altyapısının<br />

kalkınmasına katkı sağlayacak<br />

Yatırım alan yerli ve milli yazılımının, bir ülkenin tüm<br />

sağlık faaliyetlerini merkezi bir platform üzerinden<br />

entegre bir şekilde yönetilmesini sağladığına değinen<br />

Ünal; “Geliştirdiğimiz yerli ve milli yazılımımız sağlık<br />

sistemlerinde kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

ölçekte bir sistem sunuyor. Bu sistem, uygulama yapılan<br />

ülkelerin ya da bölgelerin sağlık altyapısı anlamında<br />

kalkınmasını sağlamasının yanı sıra nitelikli iş gücüne de<br />

önemli ölçüde katkı sağlayarak ileri düzey sağlık çözümleri/<br />

hizmetleri sunacak” diye ekledi.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


32<br />

or regions in terms of health infrastructure, this system<br />

will also provide advanced health solutions/services by<br />

contributing significantly to the qualified workforce.”<br />

The digital health sector is aimed to reach a size of 18<br />

billion dollars in 2030<br />

Recording that they plan to make long-term investments<br />

and collaborations especially in the Middle East and North<br />

America region, Ünal said, “The digital health sector,<br />

especially in the Middle East and North America region, is<br />

expected to reach a size of 18 billion dollars in 2030. We see<br />

the potential here and concentrate our projects in these<br />

regions. Our subsidiary company, MIA Tech Corporation,<br />

started business development activities in the international<br />

healthcare IT market. At the same time, our company plans<br />

to make various investments with long-term collaborations<br />

by supporting business development operations, market<br />

share growth and R&D activities in these regions.”<br />

Aims to offer remote health software to millions<br />

of members<br />

Informing on their investments and goals in the field of<br />

digital health, Ünal said, “With our new investment, we<br />

will strengthen the infrastructure of health centers in<br />

the regions we operate, provide medical equipment and<br />

solution-oriented technologies, and provide support in<br />

facilitating the monitoring and management of patients<br />

through digital health platforms. We will focus on our<br />

activities to cooperate with local health institutions to<br />

increase access to health services in North Africa. We will<br />

develop solutions tailored to the needs of the regions. For<br />

example; While we provide innovative solutions for the<br />

management of chronic diseases in the Middle East, we will<br />

take an active role in developing healthcare services for<br />

the aging population in North America. Our biggest goal<br />

is to develop a system that will reach millions of members<br />

who integrate and use our remote healthcare software<br />

globally and to ensure that all these processes are managed<br />

with mixed reality, augmented reality and virtual reality<br />

technologies.”<br />

MIA Aid Culture and Education Foundation was<br />

established<br />

Ünal said that they established the MIA Aid Culture and<br />

Education Foundation in order to support widows and<br />

children with children to take part in social life, to provide<br />

their children’s education and basic needs, and to support<br />

the elimination of social pressures against these women.<br />

“We established our foundation to provide assistance to<br />

people who need help and are affected by natural disasters,<br />

to ensure that this assistance becomes institutionalized,<br />

and to establish both a nursing home, nursing home and<br />

rehabilitation center and to support the already established<br />

ones.<br />

Our goal is to carry out supportive activities in education,<br />

justice, health, productivity, innovation, technology, artistic<br />

activities, maritime and water sports activities and all<br />

sports branches and on issues that will be beneficial to<br />

the development of the Republic of Türkiye and to ensure<br />

that animal rights awareness is established by meeting the<br />

shelter, health and food needs of stray animals.”<br />

Dijital sağlık sektörünün 2030 yılında 18 milyar dolar<br />

büyüklüğe ulaşması hedefleniyor<br />

Özellikle Orta Doğu ve Kuzey Amerika bölgesinde<br />

uzun vadeli yatırımlar ve iş birlikleri gerçekleştirmeyi<br />

planladıklarını ifade eden Ünal; “Orta Doğu ve Kuzey<br />

Amerika bölgesi başta olmak üzere dijital sağlık<br />

sektörünün 2030 yılında 18 milyar dolarlık bir büyüklüğe<br />

ulaşması bekleniyor. Bizde buradaki potansiyeli görüyor<br />

ve projelerimizi bu bölgelerde yoğunlaştırıyoruz. İştirak<br />

şirketimiz MIA Tech Corporation uluslararası sağlık<br />

bilişim piyasasında iş geliştirme faaliyetlerine başladı.<br />

Aynı zamanda şirketimiz bu bölgelerdeki iş geliştirme<br />

operasyonları, pazar payı büyümesi ve Ar-Ge faaliyetlerini<br />

de destekleyerek uzun vadeli iş birlikleri ile çeşitli yatırımlar<br />

gerçekleştirmeyi planlıyor” dedi.<br />

Milyonlarca üyeye uzaktan sağlık yazılımı sunmayı<br />

hedefliyor<br />

Dijital sağlık alanındaki yatırım ve hedeflerine değinen Ünal;<br />

“Yeni yatırımımız ile bulunduğumuz bölgelerdeki sağlık<br />

merkezlerinin altyapısı güçlendirilerek, tıbbi ekipman ve<br />

çözüm odaklı teknolojilerin temin edilmesini sağlayarak,<br />

dijital sağlık platformları aracılığıyla hastaların takibi ve<br />

yönetiminin kolaylaştırılmasında destek sağlayacağız.<br />

Kuzey Afrika’daki sağlık hizmetlerine erişimi artırmak için<br />

yerel sağlık kuruluşlarıyla iş birliği yapılması yönündeki<br />

faaliyetlerimize ağırlık vereceğiz. Bölgelerin ihtiyaçlarına<br />

uygun çözümler geliştireceğiz. Örneğin; Orta Doğu’da<br />

kronik hastalıkların yönetimi için yenilikçi çözümler<br />

sağlarken, Kuzey Amerika’da ise yaşlanan nüfusa yönelik<br />

sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi noktasında aktif rol<br />

alacağız. En büyük hedefimiz ise; uzaktan sağlık hizmeti<br />

yazılımlarımızı globalde bu sisteme entegre olan ve<br />

kullanan milyonlarca üyeye ulaşacak bir sistemi geliştirmek<br />

ve tüm bu süreçleri karma gerçeklik, artırılmış gerçeklik<br />

ve sanal gerçeklik teknolojileri ile yönetilmesini sağlamak”<br />

diye belirtti.<br />

MİA Yardım Kültür ve Eğitim Vakfı kuruldu<br />

Dul ve çocuklu kadınlar ve çocuklarının sosyal hayat<br />

içerisinde yer edinmeleri, çocuklarının eğitimlerinin ve<br />

temel ihtiyaçlarının sağlanması ile bu kadınlara karşı<br />

toplumsal baskıların ortadan kaldırılmasına destek olmak<br />

amacı ile MİA Yardım Kültür ve Eğitim Vakfı kurduklarını<br />

söyleyen Ünal; “Vakfımızı yardıma ihtiyacı olan ve doğal<br />

felaketlerden etkilenen kişilere yardımda bulunmak,<br />

bu yardımların kurumsal hale gelmesini sağlamak ve<br />

bununla birlikte hem bakımevi, huzurevi ve rehabilitasyon<br />

merkezi kurmak hem de halihazırda kurulu olanları<br />

desteklemek amacıyla kurduk. Hedefimiz; eğitim, adalet,<br />

sağlık, verimlilik, inovasyon, teknoloji, sanatsal faaliyetler,<br />

denizcilik ve su spor faaliyetleri ile tüm spor dallarında<br />

ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmasına faydalı olacak<br />

konularda destekleyici faaliyetlerde bulunmak ve sokak<br />

hayvanlarının barınma, sağlık ve yiyecek ihtiyaçlarının<br />

karşılanması ile hayvan hakları bilincinin yerleşmesini<br />

sağlamak” diye belirtti.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


33<br />

Announced <strong>2024</strong> as the year of technology and<br />

innovation<br />

Finally, delivering evaluations for <strong>2024</strong>, Ünal said, “We have<br />

allocated a place for various strategic agenda topics in our<br />

agenda for <strong>2024</strong>, especially technology and innovation.<br />

These agenda topics include: In order to support the<br />

future growth and sustainability of our business; They<br />

include artificial intelligence and machine learning, digital<br />

transformation, IoT and smart devices, cyber security and<br />

data protection, renewable energy and sustainability,<br />

data analytics and predictive models, training and talent<br />

development. To have a 90% DC station network by <strong>2024</strong><br />

and to be among the top 5 among Electric Vehicle Charging<br />

Network Operators across Türkiye. We plan to continue<br />

our necessary infrastructure work to achieve this goal and<br />

put more charging stations into operation. In addition, we<br />

aim to provide an uninterrupted sustainable transportation<br />

network with zero carbon emissions by integrating our<br />

shared vehicles into our charging network system in <strong>2024</strong>.<br />

In this way, we will create a safe and comfortable travel<br />

opportunity for people by providing environmentally<br />

friendly and sustainable transportation. Our short-term<br />

plans for this purpose include our project to establish a<br />

solar power plant towards the last quarter of <strong>2024</strong> to meet<br />

the electricity of the charging stations.” He concluded<br />

his speech, “In addition to all these, we aim to contribute<br />

to the sustainable ecosystem by implementing major<br />

investments in this field with our company Enerjey, which<br />

operates in the field of renewable energy, especially with<br />

the application processes we have made in the field of<br />

solar power plants and energy storage in Türkiye.”<br />

<strong>2024</strong>’ü teknoloji ve inovasyon yılı ilan etti<br />

Son olarak <strong>2024</strong> yılı için değerlendirmelerde bulunan<br />

Ünal, “<strong>2024</strong> yılı için teknoloji ve inovasyon başta olmak<br />

üzere ajandamızda çeşitli stratejik gündem konularına yer<br />

ayırdık. Bu gündem konuları arasında işimizin gelecekteki<br />

büyümesini ve sürdürülebilirliğini desteklemek amacıyla;<br />

yapay zekâ ve makine öğrenimi, dijital dönüşüm, IoT ve<br />

akıllı cihazlar, siber güvenlik ve veri koruma, yenilenebilir<br />

enerji ve sürdürülebilirlik, veri analitiği ve tahmin modelleri,<br />

eğitim ve yetenek geliştirme yer alıyor. <strong>2024</strong> yılında<br />

%90 oranında DC istasyon ağına sahip olmak ve Türkiye<br />

genelinde Elektrikli Araç Şarj Ağ Operatörleri arasında<br />

ilk 5’e girmek. Bu hedefe ulaşmak için gerekli altyapı<br />

çalışmalarımızı sürdürerek, daha fazla şarj istasyonunu<br />

faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Bunlara ek olarak, <strong>2024</strong><br />

yılında paylaşımlı araçlarımızı da şarj ağı sistemimize<br />

entegre ederek sıfır karbon salınımı ile kesintisiz<br />

sürdürülebilir bir ulaşım ağı sağlamayı amaçlıyoruz.<br />

Bu şekilde, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir ulaşım<br />

sağlayarak insanlar için güvenli ve konforlu bir seyahat<br />

imkânı oluşturacağız. Bu amaca yönelik ise kısa vadeli<br />

planlarımız arasında <strong>2024</strong> yılının son çeyreğine doğru, şarj<br />

istasyonlarının elektriğini karşılamak adına güneş enerji<br />

santrali kurma projemiz yer alıyor. Tüm bunların yanında<br />

yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren Enerjey<br />

firmamız ile başta Türkiye’de GES (Güneş enerji santrali) ve<br />

enerji depolama alanında yaptığımız başvuru süreçleri ile<br />

bu alanda büyük yatırımlar hayata geçirerek sürdürülebilir<br />

ekosisteme katkı sunmayı hedefliyoruz” diyerek sözlerini<br />

sonlandırdı.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


36<br />

Its name is rare, its effects are heavy!<br />

Adı nadir, etkileri ağır!<br />

Kistik fibrozis, fenilketonüri ve SMA hastalığı gibi<br />

yenidoğan bebeklerde taranan, son zamanlarda<br />

bazılarının adını daha sık duyduğumuz nadir<br />

hastalıklar, tüm dünyada yaklaşık 7 bin hastalığı<br />

kapsıyor ve bu hastalıklar 300 milyon kişiyi<br />

etkiliyor.<br />

Çok sayıda kişinin yaşamını etkileyen bu hastalıklara dikkat<br />

çekmek üzere her 4 yılda bir takvimlerde gördüğümüz 29<br />

Şubat, bu özelliğinden dolayı Nadir Hastalıklar Farkındalık<br />

Günü için seçildi. Böylece, her yıl 28 ya da 4 yılda bir<br />

29 Şubat’ta çeşitli farkındalık çalışmalarıyla toplumun<br />

dikkatinin nadir hastalıklara çekilmesi ve bilgilendirilmesi<br />

hedefleniyor. Nadir hastalıklarla ilgili Acıbadem Üniversitesi<br />

Nadir Hastalıklar ve Yetim İlaçlar Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi (ACURARE) Müdürü ve Çocuk Genetik Hastalıkları<br />

Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Alanay’dan bilgi aldık.<br />

Pediatric Genetic Diseases Specialist Prof. Dr. Yasemin Alanay<br />

Rare diseases that are screened in newborn<br />

babies, such as cystic fibrosis, phenylketonuria<br />

and SMA disease, some of which we have<br />

heard about more frequently lately, cover<br />

approximately 7 thousand diseases all over the<br />

world, and these diseases affect 300 million<br />

people.<br />

Çocukluk çağında tanı konuyor<br />

Nadir hastalıkların yüzde 80’inin nedeni genetik olunca,<br />

hastaların neredeyse yarısını çocuklar oluşturuyor.<br />

Bu hastalıkların yüzde 95’inin tedavisi olmadığı için<br />

çocukların yüzde 30’u 5 yaşına gelmeden hayata veda<br />

ediyor. Hastaların yüzde 50’sine çocukluk çağında teşhis<br />

konulduğunu belirten Çocuk Genetik Hastalıkları Uzmanı<br />

Prof. Dr. Yasemin Alanay, “Nadir hastalık görülen bireylerde<br />

tanı süreci bazen yılları alıyor, bu süreçte hastaların farklı<br />

branştan pek çok hekime görünmesi gerekebiliyor, bazı<br />

February 29, which we see on calendars every 4 years to<br />

draw attention to these diseases that affect the lives of<br />

many people, was chosen for Rare Diseases Awareness Day<br />

due to this feature. Thus, it is aimed to draw the attention<br />

of the society to rare diseases and inform them through<br />

various awareness activities on February 28 every year or<br />

on February 29 every 4 years. We received information<br />

regarding rare diseases from Pediatric Genetic Diseases<br />

Specialist Prof. Dr. Yasemin Alanay, Director of Rare<br />

Diseases and Orphan Drugs Application and Research<br />

Center (ACURARE) at Acıbadem University.<br />

Diagnosed in childhood<br />

Since 80 percent of rare diseases are caused by genetics,<br />

almost half of the patients are children. Since 95 percent of<br />

these diseases have no treatment, 30 percent of children<br />

die before they reach the age of 5. Stating that 50 percent<br />

of the patients were diagnosed in childhood, Pediatric<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


37<br />

hastalarda tanı geç konulduğu için de tedavi şansı ortadan<br />

kalkıyor. Ayrıca çoğu nadir hastalığın tedavisi bulunmuyor.<br />

Bu nedenlerle ne yazık ki nadir hastalıkla dünyaya gelen<br />

her 10 çocuktan 3’ü beş yaşından önce hayatını kaybediyor”<br />

diyor. Bir yaş altındaki çocuk ölümlerinin yüzde 35’i yine bu<br />

nadir hastalıklardan kaynaklanıyor.<br />

Genetic Diseases Specialist Prof. Dr. Yasemin Alanay said,<br />

“In individuals with rare diseases, the diagnosis process<br />

sometimes takes years. In this process, patients may need<br />

to see many physicians from different branches, and since<br />

the diagnosis is made late in some patients, the chance of<br />

treatment disappears. Additionally, most rare diseases have<br />

no cure. For these reasons, unfortunately, 3 out of every<br />

10 children born with a rare disease die before the age of<br />

five.” 35 percent of deaths in children under one year of<br />

age are caused by these rare diseases.<br />

Consanguineous marriages increase these rare<br />

diseases with recessive inheritance<br />

It is estimated that approximately 6-7 million people in our<br />

country have rare diseases. Without early diagnosis and<br />

treatment, many rare diseases can progress metabolically,<br />

chronically and even fatally. Pointing out that 80 percent<br />

of rare diseases are caused by genetic factors, Prof. Dr.<br />

Yasemin Alanay said, “Genetic causes come first in rare<br />

diseases. Only 20 percent of all diseases develop due<br />

to environmental or unknown causes. The fact that 80<br />

percent of them are genetic increases the likelihood<br />

of children encountering these diseases as a result of<br />

marriage between relatives. Unfortunately, in our country,<br />

the rate of consanguineous marriage is 21 percent, that<br />

is, one in every 5 marriages is a consanguineous marriage.<br />

This high rate increases the frequency of rare diseases that<br />

occur due to parental carrier status. As a result, genetically<br />

inherited and recessively inherited diseases are more<br />

common in our country than in Europe and the USA.”<br />

“Orphan Drug” is used in treatment<br />

Rare diseases, which include more than 7 thousand<br />

diseases, can follow a different course in different people<br />

and even in different members of the same family. In<br />

cases where treatment is possible but expensive drugs<br />

must be used because it is rare, families have difficulty<br />

accessing special care and treatment methods, medicines,<br />

consumables, special foods and medical devices. Rare<br />

disease drugs are called “Orphan Drugs” because the<br />

research and development processes are quite long,<br />

difficult and costly. Unlicensed drugs, most of which are<br />

produced abroad, are delivered to patients only through<br />

the Turkish Pharmacists Association (TEB).<br />

Akraba evlilikleri bu çekinik kalıtılan nadir<br />

hastalıkları artırıyor<br />

Ülkemizde yaklaşık 6-7 milyon kişinin nadir hastalıklara<br />

sahip olduğu tahmin ediliyor. Erken tanı ve tedavi<br />

uygulanmadığı durumda çoğu nadir hastalık metabolik,<br />

kronik ve hatta ölümcül şekilde ilerleyebiliyor. Nadir<br />

hastalıkların yüzde 80’inin genetik faktörlerden<br />

kaynaklandığına dikkat çeken Prof. Dr. Yasemin Alanay,<br />

“Nadir hastalıklarda genetik nedenler ilk sırada. Tüm<br />

hastalıkların ancak yüzde 20’si çevresel ya da bilinmeyen<br />

nedenlere bağlı olarak gelişiyor. Yüzde 80’inin genetik<br />

olması, akrabalar arasında olan evlilik sonucu çocukların<br />

bu hastalıklarla karşılaşma olasılığını yükseltiyor. Maalesef<br />

ülkemizde akraba evliliği yüzde 21, yani her 5 evlilikten biri<br />

akraba evliliği. Bu yüksek oran anne babanın taşıyıcılığı<br />

nedeniyle ortaya çıkan nadir hastalıkların sıklığını artırıyor.<br />

Bunun sonucunda da genetik geçişli ve çekinik olarak<br />

kalıtılan hastalıklara ülkemizde Avrupa ve ABD’den daha<br />

çok rastlanıyor” diyor.<br />

Tedavide “Yetim İlaç” kullanılıyor<br />

7 binden fazla hastalığı kapsayan nadir hastalıklar, farklı<br />

kişilerde ve aynı ailenin farklı üyelerinde bile farklı seyir<br />

izleyebiliyor. Tedavisi olan ancak nadir olduğu için pahalı<br />

ilaçların kullanılması gereken durumlarda aileler özel<br />

bakım ve tedavi yöntemlerine, ilaçlara, sarf malzemelerine,<br />

özel besinlere ve tıbbi cihazlara ulaşmakta güçlük çekiyor.<br />

Araştırma-geliştirme süreçlerinin ise oldukça uzun, zor ve<br />

maliyetli olması nedeniyle nadir hastalık ilaçları “Yetim İlaç”<br />

olarak adlandırılıyor. Çoğu yurtdışında üretilen bu ilaçların<br />

ruhsatlı olmayanları ancak Türk Eczacıları Birliği (TEB)<br />

aracılığıyla hastalara ulaştırılıyor.<br />

Nadir Hastalıklar Merkezi ve İSTisNA<br />

Platformu kuruldu<br />

Nadir hastalıklar, tek başına ele alındığında nadir<br />

oldukları için bilimsel veri az, çalışmalar kısıtlı, tanı ve<br />

tedavi yöntemleri ise büyük oranda eksik. Bu nedenle<br />

nadir hastalığa sahip bireylerin önemli bir kısmında<br />

hastalıklarına yol açan sebeplerin belirlenemediğine ve<br />

tanıların konulamadığına dikkat çeken Prof. Dr. Yasemin<br />

Alanay; nadir hastalıklara sahip bireylerin tanı alana kadar<br />

sağlık sistemleri içinde birçok tetkikten geçirilmesinin ve<br />

hatta yanlış tedavi uygulamalarına maruz bırakılmasının<br />

hem ciddi bir halk sağlığı sorunu hem de sağlık ekonomisi<br />

için ciddi bir kayıp oluşturduğunu vurguluyor. Acıbadem<br />

Üniversitesi bünyesinde 2017 yılında kurulan “Nadir<br />

Hastalıklar ve Yetim İlaçlar Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi-ACURARE” ile nadir hastalıklar ve bu hastalıkların<br />

tedavisinde kullanılan yetim ilaçlar alanında tanı ve<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


38<br />

Rare Diseases Center and İSTisNA Platform were<br />

established<br />

Since rare diseases are rare when considered individually,<br />

scientific data is scarce, studies are limited, and diagnosis<br />

and treatment methods are largely lacking. Prof. points out<br />

that, for this reason, in a significant portion of individuals<br />

with rare diseases, the causes of their diseases cannot be<br />

determined and diagnoses cannot be made. Dr. Yasemin<br />

Alanay emphasizes that individuals with rare diseases are<br />

subjected to many examinations within the healthcare<br />

system until they are diagnosed and even subjected to<br />

incorrect treatment practices, which is both a serious public<br />

health problem and a serious loss for the health economy.<br />

With the “Rare Diseases and Orphan Drugs Application<br />

and Research Center - ACURARE” established within<br />

Acıbadem University in 2017, we aim to improve diagnosis<br />

and treatment opportunities in the field of rare diseases<br />

and orphan drugs used in the treatment of these diseases,<br />

increase scientific and clinical research, increase the quality<br />

of life of patients and ensure their participation, Stating<br />

that they aim to develop existing resources and use them<br />

more efficiently, Prof. Dr. Yasemin Alanay continues her<br />

words as follows: “For this purpose, in 2022, supported<br />

by the Istanbul Development Agency (ISTKA), carried out<br />

by Acıbadem University and ACURARE, and in partnership<br />

with Istanbul University, “İstanbul Solution Platform for<br />

Undiagnosed and Rare Diseases - İSTisNA ” Project was<br />

designed. Biobank aims to establish a platform that can<br />

provide social support by incorporating activities that can<br />

shed light on diagnosis and treatment, such as translational<br />

research and undiagnosed diseases programs, and intensive<br />

training activities, awareness and dissemination activities.<br />

Platform; Ensuring health system organization for patients<br />

and patient associations, scientists, public institutions and<br />

the general society in the field of undiagnosed and rare<br />

diseases, increasing research activities in this field and<br />

bringing together stakeholders to carry out these activities,<br />

integration of national and international biobanks and<br />

training scientists in this field. aims to carry out studies on<br />

in addition, the aim is to determine the economic burden<br />

arising from the diagnosis, treatment and maintenance<br />

processes by selecting sample diseases to determine<br />

the economic burden of rare diseases in our country. In<br />

addition, it is planned to provide support for orphan drug<br />

studies in the medium term with the findings obtained<br />

from these studies and research.”<br />

Pediatric Genetic Diseases Specialist Prof. Dr. Yasemin<br />

Alanay gives the following information about some rare<br />

diseases:<br />

Her hair and eyelashes are white too!<br />

Albinism: Our genetic characteristics that determine the<br />

color of our skin, eyebrows, eyelashes and eyes. Melanin<br />

pigments are what give color to the characteristics<br />

inherited from the parents. Melanin pigments do not form<br />

in albinism patients. Therefore, they are born with pure<br />

white skin, white eyelashes and eyebrows. The lack of<br />

melanin pigments makes them sensitive to sunlight, and if<br />

care is not taken, the risk of skin cancer increases.<br />

tedavi olanaklarının iyileştirilmesini, bilimsel ve klinik<br />

araştırmaların artırılmasını, hastaların yaşam kalitesinin<br />

yükseltilmesini ve katılımlarının sağlanmasını, var olan<br />

kaynakların geliştirilmesini ve daha verimli kullanılmasını<br />

amaçladıklarını belirten Prof. Dr. Yasemin Alanay, sözlerine<br />

şöyle devam ediyor: “Bu amaca yönelik olarak 2022 yılında<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından desteklenen,<br />

Acıbadem Üniversitesi ve ACURARE yürütücülüğü ve<br />

İstanbul Üniversitesi ortaklığı ile “İStanbul Tanısız ve NAdir<br />

Hastalıklara Çözüm Platformu-İSTisNA” Projesi, tasarlandı.<br />

Biyobanka, çevrimsel araştırmalar ve tanısız hastalıklar<br />

programı gibi tanı ve tedaviye ışık tutabilecek faaliyetleri<br />

bünyesine katarak ve yoğun eğitim faaliyetleri, farkındalık<br />

ve yaygınlaştırma çalışmaları ile sosyal yönden de destek<br />

olabilecek bir platform kurulmasını amaçlamaktadır.<br />

Platform; tanısız ve nadir hastalıklar alanında hasta ve<br />

hasta dernekleri, bilim insanları, kamu kuruluşları ve<br />

toplumun geneline yönelik sağlık sistemi organizasyonunun<br />

sağlanması, bu alanda araştırma faaliyetlerinin artırılması<br />

ve bu faaliyetleri gerçekleştirecek paydaşları bir araya<br />

getirme, ulusal ve uluslararası biyobankaların entegrasyonu<br />

ve yine bu alanda bilim insanlarının yetiştirilmesine yönelik<br />

çalışmalar gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bunlara ek<br />

olarak ülkemizde nadir hastalıkların ekonomik yükünün<br />

tespiti için örnek hastalıklar seçilerek, tanı, tedavi ve idame<br />

süreçlerinde ortaya çıkan ekonomik yükün belirlenmesi<br />

amaçlanıyor. Ayrıca bu çalışma ve araştırmalardan elde<br />

edilecek bulgular ile orta vadede yetim ilaç çalışmalarına da<br />

destek sağlanması planlanmaktadır.”<br />

Çocuk Genetik Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yasemin<br />

Alanay, bazı nadir hastalıklar hakkında şu bilgileri veriyor:<br />

Saçları ve kirpikleri de beyaz!<br />

Albinizm: Cildimizin, kaş, kirpik ve göz rengimizi belirleyen<br />

genetik özelliklerimiz. Anne babadan alınan özelliklere<br />

renk veren ise melanin pigmentleri. Albinizm hastalarında<br />

melanin pigmenleri oluşmuyor. Dolayısıyla bembeyaz bir<br />

cilt, beyaz kirpik ve kaşlarla dünyaya geliyorlar. Melanin<br />

pigmentlerinin olmaması onları güneş ışınlarına karşı<br />

hassas hale getiriyor, dikkat edilmezse cilt kanserine<br />

yakalanma oranları yükseliyor.<br />

Çok Semptom bir Sendrom<br />

CHARGE Sendromu: Kolobom, kalp problemleri, arka<br />

burun deliklerinin kapalı olması, Büyüme ve gelişme<br />

geriliği, genital organ anomalileri, kulak anomalileri gibi<br />

çoklu semptomlarla seyreden ve adını da bu semptomların<br />

baş harfinden alan nadir bir hastalık. CHD7 genindeki<br />

mutasyonlar genelde ilk kez ve tesadüfen ortaya çıkıyor.<br />

Bebeklik döneminde ortaya çıkan pek çok sağlık sorunu<br />

hayati tehlikelere neden olabiliyor.<br />

Sinir ucu tümörleri<br />

Nörofibromatozis: Dünya genelinde yaklaşık olarak 3000<br />

kişide bir görülen bu hastalığın farklı tipleri, farklı şiddette<br />

gözlenir ve kesin bir sıklık vermek zordur. NF’nin en sık<br />

görülen belirtileri arasında deri lekeleri, tümörler, kemik<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


39<br />

A Syndrome with Many Symptoms<br />

CHARGE Syndrome: A rare disease that presents with<br />

multiple symptoms such as coloboma, heart problems,<br />

closed posterior nostrils, growth and development<br />

retardation, genital organ anomalies, ear anomalies, and<br />

takes its name from the first letter of these symptoms.<br />

Mutations in the CHD7 gene usually occur for the first<br />

time and by chance. Many health problems that occur<br />

during infancy can be life-threatening.<br />

nerve ending tumors<br />

Neurofibromatosis: Different types of this disease,<br />

which is seen in approximately 1 in 3000 people<br />

worldwide, are observed at different severities and it is<br />

difficult to give an exact frequency. The most common<br />

manifestations of NF include skin spots, tumors, bone<br />

abnormalities, optic nerve glioma, neurofibromas, and<br />

other neurological symptoms. Diagnostic methods are<br />

based on clinical examination and genetic testing, but<br />

there is no known cure.<br />

It’s life threatening!<br />

Spinal muscularatrophy (SMA): The cause of the disease,<br />

which is severe enough to be life-threatening in infancy,<br />

is explained as the progressive loss of spinal cord<br />

anterior horn cells. There is no known treatment for this<br />

disease, whose main symptom is progressive muscle<br />

weakness and is seen in one in 10 thousand cases.<br />

The severity of short stature decreases with Vosoritide<br />

treatment!<br />

Achondroplasia: It causes disproportionate severe short<br />

stature, it is seen in one in 20 thousand. Hydrocephalus<br />

in infancy can cause sudden paralysis and even death.<br />

Frequent ear infections while growing up and physical<br />

difficulties caused by short stature affect the quality of<br />

life. Recently, bone lengthening has been achieved with<br />

drug treatment.<br />

anomalileri, optik sinir gliomu, nörofibromlar ve diğer<br />

nörolojik semptomlar yer alır. Tanı yöntemleri klinik muayene<br />

ve genetik testlere dayanmaktadır, ancak bilinen bir tedavisi<br />

yoktur.<br />

Yaşamı tehdit ediyor!<br />

Spinal müsküleratrofi (SMA): Süt çocukluğu döneminde<br />

yaşamı tehdit edebilecek kadar ağır olan hastalığın nedeni<br />

omurilik ön boynuz hücrelerinin ilerleyici kaybı olarak<br />

açıklanıyor. Başlıca belirtisi ilerleyici kas güçsüzlüğü olan<br />

ve 10 binde bir görülen bu hastalığın bilinen bir tedavisi<br />

bulunmuyor.<br />

Vosoritide tedavisi ile boy kısalığının şiddeti<br />

azalıyor!<br />

Akondroplazi: Orantısız şiddetli boy kısalığına neden oluyor,<br />

20 binde bir görülüyor. Bebeklikte hidrosefali, ani felce ve<br />

hatta ölüme neden olabiliyor. Büyürken sık kulak iltihabı, boy<br />

kısalığının oluşturduğu fiziksel güçlükler yaşam kalitesini<br />

etkiliyor. Yakın zamanda ilaç tedavisi ile kemik uzaması<br />

sağlanıyor.<br />

En sık görülen genetik hastalıklardan biri<br />

Kistik Fibrozis: Kalıtsal hastalıklar içinde en sık görülenler<br />

arasında yer alıyor. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları,<br />

ishal-beslenme bozukluğu ve pankreas yetmezliğiyle<br />

ilerliyor. Henüz kesin bir tedavisi bulunmasa da yoğun destek<br />

tedavisiyle hasta yetişkin yaşlara kadar hayatına devam<br />

edebiliyor.<br />

Her lokmalarını özenle seçmeleri gerekiyor<br />

Fenilketonüri: Fenilalanin isimli aminoasidin metabolize<br />

edilmesini sağlayan enzimin eksikliği sonucu oluşan bir<br />

hastalık. Ülkemizde 4 bin 500 kişiden birinde rastlanıyor.<br />

Yaşam boyu diyet ve takip gerektiriyor. Uygun tedavi<br />

uygulanmadığı takdirde ağır zihinsel engele neden olabiliyor.<br />

Bu nedenle hastaların her bir lokmalarını özenle seçmeleri<br />

gerekiyor. Günümüz tıp teknikleriyle doğum öncesi tanı<br />

konulabiliyor.<br />

One of the most common genetic diseases<br />

Cystic Fibrosis: It is among the most common hereditary<br />

diseases. It progresses with recurrent lung infections,<br />

diarrhea-malnutrition and pancreatic insufficiency.<br />

Although there is no definitive treatment yet, the<br />

patient can continue his life until adulthood with<br />

intensive supportive treatment.<br />

They need to choose each bite carefully.<br />

Phenylketonuria: A disease caused by the deficiency of<br />

the enzyme that enables the metabolism of the amino<br />

acid called phenylalanine . It is encountered in one in<br />

4,500 people in our country. It requires lifelong diet and<br />

follow-up. If appropriate treatment is not applied, it<br />

can cause severe mental disability. Therefore, patients<br />

need to choose each bite carefully. With today’s medical<br />

techniques, prenatal diagnosis can be made.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


40<br />

Prof. Dr. Serkan Çelik<br />

“Cancer is a preventable disease”<br />

“Kanser önlenebilir bir hastalıktır”<br />

Cancer ranks second among global health<br />

problems in terms of loss of life. According to<br />

Prof. Dr. Serkan Çelik, the environmental factors<br />

are one of the main causes of cancer. Prof. Dr.<br />

Çelik emphasized the importance of avoiding<br />

these risks in the fight against cancer and<br />

explained the precautions that should be taken.<br />

The International Agency for Research on Cancer (IARC) of<br />

the World Health Organization (WHO) has published the<br />

latest estimates of the global burden of cancer. It shows<br />

that there will be an estimated 20 million new cancer cases<br />

and 9.7 million deaths in 2022. Approximately 1 in 5 people<br />

will develop cancer in their lifetime, and approximately 1 in<br />

9 men and 1 in 12 women will die due to the disease.<br />

According to statistics, lung cancer is the most common and<br />

cause of loss of life worldwide. Lung cancer accounts for<br />

approximately 12.4 percent of 2.5 million new cases, while<br />

breast cancer ranks second in women with 2.3 million cases,<br />

followed by colorectal cancer with 1.9 million cases and<br />

prostate cancer with 1.5 million cases.<br />

“There are differences according to gender”<br />

Reminding that the incidence of cancer and its rate of<br />

causing loss of life may vary, Prof. Dr. Serkan Çelik gave the<br />

following information:<br />

“When we look at the cancers that cause loss of life, we see<br />

Kanser, küresel sağlık sorunları arasında can<br />

kaybı açısından ikinci sırada yer alıyor. Prof. Dr.<br />

Serkan Çelik’e göre çevresel faktörler kanserin<br />

temel nedenlerinden biri. Prof. Dr. Çelik, kanserle<br />

mücadelede bu risklerden kaçınmanın önemine<br />

vurgu yaparak alınması gereken önlemleri anlattı.<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), Uluslararası Kanser<br />

Araştırma Ajansı (IARC), kanserin küresel yüküne ilişkin en<br />

son tahminleri yayınladı. 2022’de tahminen 20 milyon yeni<br />

kanser vakası ve 9,7 milyon yaşam kaybı meydana geldiğini<br />

gösteriyor. Yaklaşık 5 kişiden 1’i yaşamı boyunca kansere<br />

yakalanıyor, yaklaşık 9 erkekten 1’i ve 12 kadından 1’i<br />

hastalık nedeniyle yaşamını kaybediyor.<br />

İstatistiklere göre dünya çapında en sık görülen ve yaşam<br />

kaybına neden olan akciğer kanseri. Akciğer kanseri, 2,5<br />

milyon yeni vakanın yaklaşık yüzde 12,4’ünü oluştururken,<br />

kadınlarda 2,3 milyon vaka ile meme kanseri ikinci sırada,<br />

1,9 milyon vaka ile kolorektal kanser ve 1,5 milyon vaka ile<br />

de prostat kanseri takip ediyor.<br />

“Cinsiyetlere göre farklılık gözleniyor”<br />

Kanserin görülme sıklığı ile yaşam kaybına neden olma<br />

oranlarının değişebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Serkan Çelik,<br />

şu bilgileri verdi:<br />

“Yaşam kaybına neden olan kanserlere bakıldığında da<br />

akciğer kanserinin ilk sırada geldiği görülüyor. Bunu<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


41<br />

that lung cancer comes first. This is followed by colorectal<br />

cancer with 9.3 percent of cancer-related deaths, and liver<br />

cancer and breast cancer with 7.8 percent.<br />

There are some differences in disease occurrence and<br />

death rates by gender in global totals for both genders.<br />

While the most commonly diagnosed cancer and leading<br />

cause of cancer deaths in women is breast cancer, in men<br />

it is lung cancer. Breast cancer remains the most common<br />

cancer in women in the vast majority of countries.”<br />

Stating that there are more than 100 types of cancer in<br />

the world today, Prof. Dr. Çelik explained that there can be<br />

many types of cancer even in the same organ. Prof. Dr. Çelik<br />

said, “The conditions required for the formation of these<br />

species, their treatments and the behavior of each vary,”<br />

and added, therefore, being correctly informed about<br />

these diseases is very important for cancer prevention and<br />

early diagnosis.<br />

Is cancer a preventable disease?<br />

Underlining that cancer is a highly preventable disease,<br />

Prof. Dr. Çelik explained that in order to be protected,<br />

all risks that may cause disease should be known and<br />

protective measures should be taken accordingly.<br />

Categorizing cancer-related risk factors into three groups:<br />

advanced age, familial predisposition and environmental<br />

factors, Dr. Çelik stated that the most important risk factor<br />

for the disease is environmental factors and that these can<br />

be prevented.<br />

“Start by changing modifiable risk factors”<br />

“Environmental factors are the primary factors that cause<br />

cancer. The relationship between these factors and cancer<br />

has been previously shown in many clinical studies. It is<br />

kansere bağlı yaşam kayıplarının yüzde 9,3’ü ile kolorektal<br />

kanserler, yüzde 7,8 ile karaciğer kanseri ve meme kanseri<br />

takip ediyor.<br />

Her iki cinsiyet için de küresel toplamda cinsiyete göre<br />

hastalığın ortaya çıkışı ve yaşam kaybı oranlarında bazı<br />

farklılıklar var. Kadınlarda en sık teşhis edilen kanser ve<br />

kanserden ölümlerin önde gelen nedeni meme kanseri<br />

iken, erkeklerde akciğer kanseri. Meme kanseri, ülkelerin<br />

büyük çoğunluğunda kadınlarda en sık görülen kanser<br />

olmaya devam ediyor.”<br />

Bugün dünyada 100’ün üzerinde kanser türünün<br />

bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Çelik, aynı organda bile çok<br />

sayıda kanser türünün olabileceğini anlattı. “Bu türlerin<br />

oluşması için gerekli koşullar, tedavileri ve her birinin<br />

davranış şekilleri de farklılık göstermektedir” diye konuşan<br />

Prof. Dr. Çelik, bu nedenle de bu hastalıklar için doğru<br />

bilgilendirilmek kanserden korunmak ve erken tanı için çok<br />

önemli olduğunu söyledi.<br />

Kanser önlenebilir bir hastalık mıdır?<br />

Kanserin çok yüksek oranda önlenebilir bir hastalık<br />

olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çelik, korunmak için<br />

hastalığa sebep olabilecek tüm risklerin bilinmesi ve<br />

buna göre korunma önlemleri alınması gerektiğini anlattı.<br />

Kansere bağlı risk faktörlerini ileri yaş, ailesel yatkınlık ve<br />

çevresel faktörler olarak üç grupta toplayan Prof. Dr. Çelik,<br />

hastalık için en önemli risk faktörünün çevresel faktörler<br />

olduğunu ve bunların da önlenebileceğini belirtti.<br />

“Değiştirilebilir risk faktörlerini değiştirmekle<br />

başlayın”<br />

“Kansere neden olan etmenlerin en başında çevresel<br />

faktörler gelmektedir. Bu etmenler ile kanser ilişkisi daha<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


42<br />

often possible to protect yourself from cancer by avoiding<br />

these known risk factors,” said Prof. Dr. Serkan Çelik<br />

explained the precautions to be taken.<br />

“There is no safe level of use of cigarettes”<br />

Pointing out tobacco use (active smoking, passive smoking,<br />

tobacco chewing) as the most important preventable risk<br />

factor that causes cancer, Prof. Dr. Çelik said, “It can cause<br />

the most common types of cancer, especially lung cancer,<br />

mouth, larynx, esophagus, stomach, pancreas, kidney,<br />

bladder, cervical, and large intestine cancer. There is no<br />

safe level of use of cigarettes. In addition, constantly being<br />

in an environment where smoking (passive smoking) can<br />

increase the risk of cancer, even if not smoked personally.<br />

Someone who giving up smoking has a longer lifespan than<br />

someone who hasn’t give up since the moment they give<br />

up. Therefore, it is never too late to give up smoking.”<br />

How to eat to protect yourself from cancer?<br />

Recording that nutrition has a very important place in<br />

preventing cancer and that it is possible to be protected<br />

from cancer by 40-50 percent by changing your lifestyle<br />

with a healthy diet, Internal Medicine and Medical Oncology<br />

Specialist at Yeditepe University Hospitals, Prof. Dr. Serkan<br />

Çelik said, “By controlling your weight with a healthy diet,<br />

it is possible to protect not only from cancer but also from<br />

important diseases such as cardiovascular diseases and<br />

diabetes.” He explained the following about how to eat<br />

to protect against cancer: “Choose a diet based on plant<br />

foods (vegetables, fruits, grains, legumes), such as the<br />

Mediterranean diet. Consume 5 portions of vegetables<br />

and fruits every day. Choose whole grain products, and if<br />

önce birçok klinik çalışmada gösterilmiştir. Bilinen bu risk<br />

faktörlerinden kaçınarak kanserden korunmak çoğunlukla<br />

mümkün olmaktadır” diye konuşan Prof. Dr. Serkan Çelik<br />

alınması gereken önlemleri anlattı.<br />

“Sigaranın güvenli bir kullanım seviyesi yok”<br />

Tütün kullanımını (aktif içicilik, pasif içicilik, tütün çiğneme),<br />

kansere neden olan en önemli önlenebilir risk faktörü<br />

olarak işaret eden Prof. Dr. Çelik, “Akciğer kanseri başta<br />

olmak üzere ağız, gırtlak, yemek borusu, mide, pankreas,<br />

böbrek, mesane, rahim ağzı, kalın barsak kanseri gibi en sık<br />

görülen kanser türlerine neden olabilmektedir. Sigaranın<br />

güvenli bir kullanım seviyesi bulunmamaktadır. Ayrıca<br />

sürekli olarak sigara içilen ortamda bulunmak da (pasif<br />

içicilik) bizzat içilmese bile kanser riskini arttırabilmektedir.<br />

Sigarayı bırakan biri bıraktığı andan itibaren bırakmayan<br />

birine göre daha uzun yaşam süresine sahip olmaktadır. Bu<br />

nedenle sigarayı bırakmak için hiçbir zaman geç değildir.”<br />

Kanserden korunmak için nasıl beslenmeli?<br />

Beslenmenin kanserden korunmada çok önemli bir yeri<br />

olduğunu ve sağlıklı bir beslenme şekliyle yaşam tarzınızı<br />

değiştirerek kanserden yüzde 40-50 oranında korunmanın<br />

mümkün olabildiğini anlatan Yeditepe Üniversitesi<br />

Hastaneleri İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof.<br />

Dr. Serkan Çelik, “Sağlıklı bir diyet ile kilonuzu da kontrol<br />

ederek sadece kanser değil kalp-damar hastalıkları,<br />

diyabet hastalığı gibi önemli hastalıklardan da korunmak<br />

mümkün olabilmektedir” dedi. Kanserden korunmak için<br />

nasıl beslenilmesi gerektiği konusunda şunları anlattı:<br />

“Akdeniz diyeti gibi bitkisel besin ağırlıklı (sebze, meyve,<br />

tahıl, bakliyat) bir diyet seçin. Her gün 5 porsiyon sebze ve<br />

meyve tüketin. Tam tahıllı ürünleri tercih edin, hayvansal<br />

kaynaklı gıda tüketecekseniz deniz ürünlerini tercih edin.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


43<br />

you are going to consume food of animal origin, choose<br />

seafood. Avoid calorie-dense foods such as packaged<br />

foods, sodas, deep-fried foods or sherbet desserts. Reduce<br />

red meat consumption to 1-2 times a week at most.<br />

Minimize consumption of processed meat (salami, sausage,<br />

soudjouk). Adopt an active lifestyle. Exercise (brisk walking,<br />

jogging, etc.) for at least 150 minutes a week.”<br />

“Obesity is the cause of many cancers”<br />

Reminding that obesity, one of the most important<br />

diseases and global problems of our age, is also one of<br />

the modifiable risk factors for cancer, Dr. Çelik said, “The<br />

main causes of obesity are poor nutrition and sedentary<br />

lifestyle. It can directly cause breast, colon, esophagus,<br />

kidney, bladder, uterus and pancreatic cancers. Therefore,<br />

it is possible to be protected from both obesity and cancer<br />

by following healthy nutrition recommendations and<br />

exercising regularly.”<br />

“The less alcohol, the less risk”<br />

Pointing out that alcohol can increase the risk of cancer<br />

even if consumed in small amounts, Prof. Dr. Serkan Çelik<br />

said, “It increases the risk of mouth, throat, esophagus,<br />

larynx and breast cancer, especially liver cancer. The more<br />

alcohol consumed, the greater the risk of cancer.”<br />

Vaccination may provide protection for some<br />

cancers<br />

Stating that infections are one of the most important<br />

causes of cancer, Prof. Dr. Serkan Çelik continued his<br />

words as follows, “It is possible to be protected against<br />

mouth and pharynx cancers in addition to cervical cancer<br />

by vaccination against the virus called HPV (Human<br />

papillomavirus), which causes almost all cervical cancer. For<br />

this reason, experts recommend that all children starting<br />

from the age of 9 (the ideal age is 11-12) be vaccinated<br />

to protect against this cancer. Similarly, it is possible to<br />

protect against cancer by vaccination against the Hepatitis<br />

B virus, which causes cirrhosis and later liver cancer at a<br />

significant rate.”<br />

Be protected so that the sun can be your friend<br />

Stating that the sun’s harmful ultraviolet rays can cause<br />

premature aging of the skin and skin cancer, Prof. Dr.<br />

Çelik reminded the precautions to be taken, “If you need<br />

to go out between 10:00 and 16:00, when the sun rays<br />

are more intense, it is necessary to use a hat, long sleeves<br />

and sunglasses that protect from UV rays. In this way,<br />

the sensitive area around the head and eyes is protected.<br />

Applying sunscreen with at least 15 factor (according to<br />

some experts, 30 factor) to exposed areas (face, arms,<br />

legs, etc.) in sunny weather, no matter when, is another<br />

precaution that will help protect against skin cancer. Apart<br />

from sun rays, solarium use also causes skin cancer because<br />

it exposes people to UV rays.”<br />

Paketlenmiş gıda, gazlı içecek, yağda kızartılmış yiyecekler<br />

veya şerbetli tatlılar gibi yoğun kalorili gıdalardan kaçının.<br />

Kırmızı et tüketimini haftada en fazla 1-2 kez olacak şekilde<br />

azaltın. İşlenmiş et tüketimini (salam, sosis, sucuk) en aza<br />

indirin. Hareketli bir yaşam tarzı benimseyin. Haftada en az<br />

150 dakika egzersiz (hızlı tempo yürüyüş, koşu vs.) yapın.”<br />

“Obezite birçok kanserin nedeni”<br />

Çağımızın en önemli hastalıkların ve küresel sorunlarında<br />

biri olan obezitenin de kanser için değiştirilebilir risk<br />

faktörlerinden biri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çelik.”<br />

Obezitenin nedenlerinin en başında kötü beslenme ve<br />

hareketsiz yaşam tarzı gelmektedir. Meme, kalın barsak,<br />

yemek borusu, böbrek, mesane, rahim ve pankreas<br />

kanserlerine doğrudan sebep olabilmektedir. Bu nedenle<br />

sağlıklı beslenme önerilerine uyarak ve düzenli egzersiz<br />

yaparak hem obeziteden hem de kanserden korunabilmek<br />

mümkündür.” diye konuştu.<br />

“Ne kadar az alkol o kadar az risk”<br />

Alkolün az miktarda alınsa bile kanser riskini<br />

arttırabildiğine dikkat ecen Prof. Dr. Serkan Çelik, “En başta<br />

karaciğer kanseri olmak üzere ağız, boğaz, yemek borusu,<br />

gırtlak, meme kanserini riskini arttırmaktadır. Ne kadar<br />

alkol kullanılırsa o kadar kanser riski artmaktadır.” dedi.<br />

Bazı kanserler için aşılama koruma sağlayabiliyor<br />

Enfeksiyonların en önemli kanser sebeplerinden biri<br />

olduğuna değinen Prof. Dr. Serkan Çelik, sözlerine şöyle<br />

devam etti: “Rahim ağzı kanserinin neredeyse tamamına<br />

neden olan HPV (İnsan papilloma virüsü) isimli virüse karşı<br />

aşılamayla rahim ağzı kanserine ek olarak ağız ve yutak<br />

kanserlerine karşı korunmak mümkün olabilmektedir. Bu<br />

nedenle uzmanlar, 9 yaşından itibaren tüm çocukların (ideal<br />

yaş 11-12) bu kanserden korunmak amaçlı aşılanmasını<br />

önermektedirler. Aynı şekilde önemli oranda siroza<br />

daha sonra da karaciğer kanserine yol açan Hepatit B<br />

virüsüne karşı aşılama ile kanserden korunmak mümkün<br />

olabilmektedir.”<br />

Güneşin dost olabilmesi için korunun<br />

Güneşin zararlı, ultraviyole ışınlarının derinin erken<br />

yaşlanmasına ve cilt kanserine neden olabildiğini söyleyen<br />

Prof. Dr. Çelik, alınması gereken önlemleri hatırlattı:<br />

“Güneş ışınlarının daha dik geldiği 10:00-16:00 saatleri arası<br />

dışarı çıkılması gerekiyorsa, şapka, uzun kollu giyecekler<br />

ve UV ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılması<br />

gereklidir. Bu sayede, baş ve göz çevresindeki hassas<br />

bölgeyi korunmuş olur. Ne zaman olursa olsun, güneşli<br />

havalarda açıkta kalan bölgelere (yüz, kol, bacak vs.) en az<br />

15 faktörlü (bazı uzmanlara göre 30 faktörlü) güneş kremi<br />

sürülmesi cilt kanserinden korunmaya yardımcı olacak<br />

bir başka önlemdir. Güneş ışınları haricinde solaryum<br />

kullanımı da UV ışınlara maruz bıraktığı için cilt kanserine<br />

neden olmaktadır.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


46<br />

An innovative touch to your eye health with smart lenses<br />

Akıllı lensler ile göz sağlığınıza yenilikçi bir dokunuş<br />

Acıbadem International Hastanesi Göz<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezih Özdemir, “Katarakt<br />

ameliyatında tercih ettiğimiz üç odaklı akıllı<br />

lensler gözlük ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Bu üç<br />

odaklı akıllı lensler sayesinde hasta aynı mercek<br />

ile yakını, orta mesafeyi ve uzağı gözlüksüz olarak<br />

görebiliyor. Ameliyat sonrasında; bilgisayar<br />

kullanımı, televizyon izleme mesafesi, araç içinde<br />

uzak ve yakın görüntü, mutfakta görüş mesafesi<br />

gibi orta mesafelerde de çok başarılı sonuçlar<br />

alıyoruz. Akıllı lensler ile hastalar ömür boyu<br />

gözlükten kurtuluyorlar” diyor.<br />

Ophthalmology Specialist<br />

Dr. Nezih Özdemir, Acıbadem International Hospital<br />

Ophthalmology Specialist Dr. Nezih Özdemir,<br />

Acıbadem International Hospital said, “The<br />

trifocal smart lenses we prefer in cataract surgery<br />

eliminate the need for glasses. Thanks to these<br />

trifocal smart lenses, the patient can see near,<br />

middle distance and far with the same lens<br />

without glasses. After surgery, we also get very<br />

successful results in medium distances such as<br />

computer use, television viewing distance, near<br />

and far viewing in the vehicle, and visibility in the<br />

kitchen. With smart lenses, patients can get rid of<br />

glasses for life.”<br />

Görme kaybına yol açabiliyor!<br />

Halk arasında “göze perde inmesi” olarak da bilinen<br />

katarakt, gözümüzdeki saydam merceğin bulanıklaşması<br />

ve içinde oluşan çeşitli lekelenmelerle birlikte saydamlığını<br />

yitirmesiyle oluşan bir göz hastalığı olarak tanımlanıyor.<br />

Tedavi edilmezse görme kaybına yol açan katarakt hastalığı,<br />

ilk sinyalleri yakın görmede bulanıklaşma, renklerde<br />

solukluk ve sisli görme gibi sorunlarla veriyor. Dr. Nezih<br />

Özdemir, katarakt belirtilerini “Hasta bulanık ve sisli<br />

gördüğünü, net seçemediğini belirtir. İleri dönemde göz<br />

bebeğindeki bulanıklık belirginleşir. Muayenede miyop<br />

gelişmesi, derece değişiklikleri görülür. Renkler parlaklığını<br />

kaybeder ve sarı renk tonları oluşur. Çarpık ya da çift görme<br />

başlar. Okurken daha fazla ışığa ihtiyaç artar.<br />

It can cause vision loss!<br />

Cataract, also known as “the curtain falling on the eye”, is<br />

defined as an eye disease that occurs when the transparent<br />

lens in our eyes becomes cloudy and loses its transparency<br />

with various staining in it. Cataract disease, which causes<br />

vision loss if left untreated, gives the first signals with<br />

problems such as blurring of near vision, faded colors and<br />

foggy vision. Dr. Nezih Özdemir describes the symptoms<br />

of cataract as follows, “The patient states that his vision<br />

is blurry and foggy and that he cannot see clearly. In the<br />

future, blurriness in the pupil becomes evident. During the<br />

examination, myopia development and degree changes<br />

are observed. Colors lose their brightness and yellow tints<br />

appear. Distorted or double vision begins.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


47<br />

The need for more light increases while reading. Eye<br />

pressure increases. Light sensitivity arises. Complaints of<br />

difficulty driving at night, being disturbed by sunlight and<br />

vehicle headlights, and seeing halos around light sources<br />

increase.”<br />

Regular examination is a must after the age of 40!<br />

Cataract, which is more common with age and manifests<br />

itself as a slight dulling and hardening of the lens of the<br />

eye in people around the age of 55-60, it is seen in 15-20<br />

percent in those aged 60; 30-40 percent after age 65; 50<br />

percent of people over the age of 75. Ophthalmologist<br />

Dr. stated that cataract is the leading cause of treatable<br />

blindness in the world and even accounts for nearly half<br />

of all causes. Nezih Özdemir recommends going to an<br />

ophthalmologist regularly after the age of 40 to detect the<br />

disease early.<br />

The operation takes 15-20 minutes<br />

Cataract surgery, which has made great progress in recent<br />

years, is now among the most successful of all medical<br />

procedures and the most satisfactory in terms of patient<br />

satisfaction. Anesthesia is generally not given in cataract<br />

surgery, instead the eyes are slightly anesthetized with<br />

drops. The procedure is completed in approximately 15-20<br />

minutes for each eye. Ophthalmologist Dr. stated that they<br />

reach the eye through a 2-3 mm diameter channel from the<br />

cornea. Nezih Özdemir said, “With the phacoemulsification<br />

technique, the cloudy lens is destroyed by ultrasonic<br />

Göz tansiyonu artar. Işık hassasiyeti doğar. Gece araç<br />

kullanma güçlüğü, güneş ışığından, araç farlarından<br />

rahatsız olmak, ışık kaynaklarının etrafında haleler görme<br />

şikayetleri artar” diyerek anlatıyor.<br />

40 yaşından sonra düzenli muayene şart!<br />

Yaşla birlikte rastlanma sıklığı artan ve 55-60 yaş<br />

civarındaki kişilerde gözün merceğinde başlayan hafif<br />

bir matlaşma ve sertleşme ile kendini gösteren katarakt,<br />

60 yaşlarında yüzde 15-20; 65 yaşından sonra yüzde<br />

30-40; 75 yaş üstünde ise yüzde 50 oranında görülüyor.<br />

Kataraktın dünyada tedavi edilebilir körlük sebeplerinin en<br />

başında geldiğine hatta tüm sebeplerin yaklaşık yarısını<br />

oluşturduğuna değinen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezih<br />

Özdemir, hastalığı erken fark etmek için 40 yaşından sonra<br />

düzenli olarak göz doktoruna giderek muayene olmayı<br />

tavsiye ediyor.<br />

Operasyon 15-20 dakika sürüyor<br />

Son yıllarda büyük ilerleme kaydeden katarakt cerrahisi,<br />

günümüzde tüm tıbbi işlemler içinde en başarılı ve hasta<br />

memnuniyeti açısından en yüz güldürücü girişimler<br />

arasında yer alıyor. Katarakt ameliyatında genellikle<br />

anestezi verilmiyor, bunun yerine gözler damla ile hafif<br />

şekilde uyuşturuluyor. İşlem her göz için yaklaşık 15-20<br />

dakika gibi kısa bir sürede tamamlanıyor.<br />

Göze korneadan 2-3 mm çapında bir kanal yoluyla<br />

eriştiklerini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezih<br />

Özdemir, “Fakoemülsifikasyon tekniği ile bulanıklaşan<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


48<br />

vibrations and dissolved in the eye. After the cataract is<br />

removed, monofocal lenses or smart lenses are placed<br />

into the eye. The operation is performed on two eyes on<br />

different days. In recent years, the phacoemulsification<br />

technique has been used in cataract surgeries.”<br />

Smart lenses provide clear vision at medium<br />

distance<br />

Trifocal, that is, three-focal and EDOF 2 (far and<br />

intermediate distance) lenses, also called “Smart Lens”,<br />

have been used in cataract surgeries for a long time.<br />

EDOF lenses provide distance and intermediate near<br />

vision. Thanks to this new generation trifocal, that is,<br />

three-focus smart lenses, which are applied to people<br />

who have cataracts and have near vision problems, the<br />

patient can see up close, intermediate distance and far<br />

away with a single lens, without glasses. Ophthalmologist<br />

Dr. emphasized that the most important feature of smart<br />

lenses is the clarity they provide at intermediate distances.<br />

Nezih Özdemir said, “The selection of these personalized<br />

lenses is made based on previously detailed measurements<br />

and examinations. “After cataract surgery where smart<br />

lenses are applied, clear vision is achieved at medium<br />

distances where vision quality is most important, such as<br />

computer use, television viewing distance, near and far<br />

viewing in the vehicle, vision distance in the kitchen.” In<br />

addition to cataract disease, smart lens technology is also<br />

preferred in patients over the age of 40 who want to see<br />

near and far at the same time with a single lens without<br />

glasses, and in young patients whose eye number is too<br />

high to be corrected with laser<br />

mercek, ultrasonik titreşimler ile parçalanarak, göz içinde<br />

eritilerek yok edilir. Katarakt alındıktan sonra monofokal<br />

yani tek odaklı mercekler veya akıllı mercekler göz içine<br />

yerleştirilir. İki göze farklı günlerde operasyon yapılır. Son<br />

yıllarda fakoemülsifikasyon tekniği katarakt ameliyatlarında<br />

kullanılmaktadır” diyor.<br />

Akıllı lensler orta mesafede net görüş sağlıyor<br />

Uzun zamandan beri katarakt ameliyatlarında “Akıllı Lens”<br />

olarak da adlandırılan trifokal, yani üç odaklı ve EDOF 2<br />

(uzak ve ara mesafe) lensler kullanılabiliyor. EDOF lensler<br />

uzak ve ara yakın görmeyi sağlıyor. Hem kataraktı olan hem<br />

de yakını görme sorunu yaşayan kişilere uygulanan bu yeni<br />

nesil trifokal, yani üç odaklı akıllı lensler sayesinde hasta<br />

tek bir mercekle yakını, ara mesafeyi ve uzağı gözlüksüz<br />

olarak görebiliyor. Akıllı lenslerin en önemli özelliğinin<br />

ara mesafede sağladığı netlik olduğunu vurgulayan Göz<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezih Özdemir, “Kişiye özel bu<br />

lenslerin seçimi önceden yapılan detaylı ölçüm ve tetkiklere<br />

göre yapılır. Akıllı lens uygulanan katarakt ameliyatı sonrası<br />

bilgisayar kullanımı, televizyon izleme mesafesi, araç<br />

içinde uzak ve yakın görüntü, mutfakta görüş mesafesi gibi<br />

görme kalitesinin en önemli olduğu orta mesafelerde de<br />

net görüş elde edilir” diyor. Akıllı lens teknolojisi, katarakt<br />

hastalığının yanı sıra aynı anda tek mercek ile yakın ve uzağı<br />

gözlüksüz olarak görmek isteyen 40 yaş üstü hastalar ile<br />

göz numarası lazerle düzeltilemeyecek kadar çok yüksek<br />

olan genç hastalarda da tercih ediliyor.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


50<br />

Vitamin D? D hormone?<br />

D vitamini mi? D hormonu mu?<br />

Pharmacist-Homeopath Ezgi Nevçehan<br />

Underlining that vitamin D is very important for<br />

our body, Pharmacist-Homeopath Ezgi Nevçehan<br />

said, “One of the most important functions of<br />

vitamin D is to strengthen the immune system. It<br />

supports bone health and enables the absorption<br />

of two minerals such as calcium and phosphorus,<br />

which are vital for bone health. It is important for<br />

mental development. In individuals with vitamin<br />

D deficiency, correcting this deficiency shows<br />

that anxiety and depression are significantly<br />

improved.”<br />

“Vitamin D or hormone? Although it may seem surprising,<br />

this vitamin is actually a hormone. It is a steroid hormone<br />

produced from cholesterol when our skin is exposed to<br />

the sun,” said Pharmacist-Homeopath Ezgi Nevçehan.<br />

She commented, “However, today, due to the working<br />

environment in the office, the time spent at home and<br />

the lack of sun in winter, we generally get insufficient sun<br />

exposure. For this reason, I advise my clients to supplement<br />

their vitamin D intake by eating (e.g. salmon, egg yolk,<br />

purslane, sweet potato, mushrooms, etc.) or supplements<br />

Vücudumuz için D vitamininin çok önemli<br />

olduğunun altını çizen Eczacı-Homeopat Ezgi<br />

Nevçehan, “D vitamininin en önemli işlevlerinden<br />

biri bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Kemik<br />

sağlığını destekler ve kemik sağlığı için hayati<br />

olan kalsiyum ve fosfor gibi iki mineralin<br />

emilimini sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir.<br />

D vitamini eksik bireylerde bu eksikliğin<br />

giderilmesi kaygı ve depresyonun önemli ölçüde<br />

iyileştiğini göstermektedir.” dedi.<br />

“D Vitamini mi hormonu mu? Şaşırtıcı gelse de bu vitamin<br />

aslında bir hormondur. Cildimiz güneşe maruz kaldığında<br />

kolesterolden üretilen bir steroid hormondur” diyen Eczacı-<br />

Homeopat Ezgi Nevçehan, “Bununla birlikte, günümüzde<br />

ofiste çalışma ortamı, evde geçirilen vakit ve kışın güneşin<br />

yetersizliği dolayısıyla, güneşi genellikle yetersiz alıyoruz.<br />

Bu sebeple danışanlarıma yeterli derecede bu vitamini<br />

alabilmek için D vitaminini yediklerinden (örneğin; somon,<br />

yumurta sarısı, semiz otu, tatlı patates, mantar...gibi) veya<br />

takviyelerden tamamlamaları gerektiğini tavsiye ederim.”<br />

yorumunda bulundu.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


51<br />

in order to get sufficient amounts of this vitamin.”<br />

++Why is vitamin D important for the human body?<br />

Regarding the importance of vitamin D for the human<br />

body, Nevçehan said, “One of its most important functions<br />

is to strengthen the immune system. It supports bone<br />

health and enables the absorption of two minerals such as<br />

calcium and phosphorus, which are vital for bone health. It<br />

is important for mental development, and correcting this<br />

deficiency in individuals with vitamin D deficiency shows<br />

that anxiety and depression are significantly improved.<br />

When using vitamin D, you should make sure that you have<br />

sufficient amounts of magnesium and vitamin K in your<br />

body. Be sure to consult your doctor and pharmacist before<br />

use.”<br />

Vitamin D deficiency and depression<br />

Pharmacist-Homeopath Ezgi Nevçehan noted that vitamin<br />

D deficiency is especially common in western societies<br />

and said, “It is known that vitamin D plays a role in the<br />

progression of many chronic diseases. It is stated that<br />

low serum vitamin D may be associated with depression,<br />

anxiety and stress. According to World Health Organization<br />

(WHO) data, the success rate in depression treatment is<br />

60-80%. However, less than 25% of people with depression<br />

receive treatment. The recurrence rate of depression is<br />

higher in those who stop drug treatment. Detecting and<br />

treating vitamin D deficiency in depression and other<br />

mental disorders is an easy, cheap and effective treatment<br />

approach, as well as improving the quality of life. The best<br />

D vitamini insan vücudu için neden önemlidir?<br />

D vitamininin insan vücudu açısından önemi konusunda<br />

Nevçehan, “En önemli işlevlerinden biri bağışıklık<br />

sistemini güçlendirmektir. Kemik sağlığını destekler ve<br />

kemik sağlığı için hayati olan kalsiyum ve fosfor gibi iki<br />

mineralin emilimini sağlar. Zihin gelişimi için önemlidir,<br />

D vitamini eksik bireylerde bu eksikliğin giderilmesi kaygı<br />

ve depresyonun önemli ölçüde iyileştiğini göstermektedir.<br />

D vitamini kullanırken vücudunuzda yeterli miktarda<br />

magnezyum ve K vitamini olduğuna dikkat etmelisiniz.<br />

Kullanmadan önce doktorunuza ve eczacınıza mutlaka<br />

danışın.” ifadesini kullandı.<br />

D vitamini yetersizliği ve depresyon<br />

D vitamini yetersizliğinin özellikle batı toplumlarında<br />

yaygın olarak görülmekte olduğunu kaydeden Eczacı-<br />

Homeopat Ezgi Nevçehan, “D vitaminin birçok kronik<br />

hastalığın ilerlemesinde rolü olduğu bilinmektedir. Serum<br />

D vitamininin düşük olması depresyon, anksiyete ve stres ile<br />

ilişkili olabileceği belirtilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı<br />

(WHO) verilerine göre depresyon tedavisinde başarı oranı<br />

%60-80’dir. Ancak depresyonu olan kişilerin %25’ten<br />

daha azı tedavi görmektedir. İlaç tedavisini bırakanlarda,<br />

depresyonun tekrarlama oranı daha yüksektir.<br />

Depresyon ve diğer mental bozukluklarda D vitamini<br />

yetersizliğinin saptanması ve tedavi edilmesi kolay,<br />

ucuz ve etkili bir tedavi yaklaşımı olmasının yanı sıra<br />

yaşam kalitesini de artırmaktadır. D vitamini eksikliğinin<br />

saptanmasının en iyi yolu serum 25(OH)D3 düzeyine<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


52<br />

way to detect vitamin D deficiency is to look at serum<br />

25(OH)D3 level. “Vitamin D deficiency is defined as less<br />

than 20 ng/mL, and vitamin D insufficiency is defined as less<br />

than 30 ng/mL.”<br />

What can we do?<br />

Pointing out that it is necessary to exercise outdoors<br />

and take a 15-minute walk in a sunny hour during the<br />

day to protect against depression and other mental<br />

diseases, Nevçehan lastly gave the following information:<br />

“Consuming foods and drinks rich or fortified with vitamin<br />

D (salmon, sardine, egg yolk, sweet potato). , mushrooms,<br />

purslane, orange juice, parsley…), improving vitamin D<br />

levels with nutritional supplements is the simplest and<br />

cheapest solution to improving mental health. Sunlight<br />

is the most effective tool for maintaining normal serum<br />

vitamin D levels. Sunbathing for 5-10 minutes with arms<br />

and legs open 2-3 times a week is useful to protect against<br />

vitamin D insufficiency and deficiency. Because the<br />

formula for happiness is hidden in sunlight. Unfortunately,<br />

during the winter, we cannot benefit from sunlight<br />

sufficiently due to both staying indoors for a long time<br />

and weather conditions. Due to the possible relationship<br />

between depression and vitamin D deficiency, it may be<br />

recommended to determine serum/plasma vitamin D levels<br />

in these individuals. “It should not be forgotten that vitamin<br />

D deficiency is still a public health problem for our country.”<br />

bakmaktır. D vitamini eksikliği 20 ng/mL’den az,<br />

D vitamini yetersizliği ise 30 ng/mL’den az olarak<br />

tanımlanmaktadır” dedi.<br />

Neler yapabiliriz?<br />

Depresyon ve diğer mental hastalıklardan korunmada<br />

açık havada egzersiz yapmak, gün içerisinde güneşli<br />

bir saatte 15 dakika yürüyüşe çıkmak gerektiğine<br />

dikkat çeken Nevçehan son olarak şu bilgileri verdi: “D<br />

vitamininden zengin veya zenginleştirilmiş yiyecek ve<br />

içecekler tüketmek (Somon, sardalya, yumurta sarısı, tatlı<br />

patates, mantar, semiz otu, portakal suyu, maydanoz…),<br />

besin destekleri ile D vitamini düzeyini iyileştirmek,<br />

mental sağlığı iyileştirmenin basit ve en ucuz çözümüdür.<br />

Güneş ışığı, normal serum D vitamini düzeyini korumak<br />

için en etkili araçtır. Haftada 2-3 kez, kol ve bacaklar<br />

açık olacak şekilde 5-10 dakika güneşlenmek, D vitamini<br />

yetersizliği ve eksikliğinden korunmak için yararlıdır.<br />

Çünkü mutluluğun formülü güneş ışığında saklı, maalesef<br />

kış boyunca hem kapalı alanlarda uzun süre kalınması<br />

hem hava koşulları nedeniyle güneş ışından yeterince<br />

faydalanamıyoruz. Depresyon ve D vitamini eksikliği<br />

arasındaki olası ilişki nedeniyle bu bireylerde serum/<br />

plazma D vitamini düzeylerinin belirlenmesi önerilebilir.<br />

D vitamini yetersizliğinin ülkemiz için halen bir halk<br />

sağlığı sorunu olduğu unutulmamalıdır.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


54<br />

Healthy sleep is the first step to healthy growth!<br />

Sağlıklı uyku, sağlıklı büyümenin ilk adımı!<br />

Pediatric Chest Diseases Specialist<br />

Prof. Dr. Erkan Çakır, Liv Hospital<br />

The lullaby that we have all heard and are familiar<br />

with for years and that our mothers whispered<br />

to our ears, “Let him sleep and grow up...” is<br />

actually not just a lullaby. Because it is a proven<br />

fact that healthy sleep is one of the first steps<br />

in the healthy growth process... Underlining<br />

that children who sleep uninterruptedly and<br />

for a sufficient amount of time have a healthier<br />

development and their immune systems are<br />

stronger, Pediatric Chest Diseases Specialist<br />

Prof. Dr. Erkan Çakır, Liv Hospital informs on<br />

which diseases manifest themselves more quickly<br />

during sleep, which diseases are caused by poor<br />

quality sleep, and in which cases it is appropriate<br />

to perform a sleep test.<br />

Which diseases reveal themselves more quickly<br />

during sleep?<br />

“Sleep is perhaps the most important part of our daily<br />

activity throughout childhood, starting from infancy.<br />

While our body and brain work at a lower level of activity<br />

during sleep, we both relieve the tiredness of the day<br />

and gain energy for the next day. Children who sleep<br />

Yıllardan beri hepimizin duyduğu, aşina olduğu<br />

ve annelerimizin kulağımıza fısıldadığı “Uyusun<br />

da büyüsün...” ninnisi aslında sadece bir ninniden<br />

ibaret değil. Çünkü sağlıklı uykunun, sağlıklı<br />

büyüme sürecinin ilk adımlarından biri olduğu<br />

kanıtlanmış bir gerçek… Kesintisiz ve yeterli<br />

bir süre uyku uyuyan çocukların daha sağlıklı bir<br />

gelişim gösterdiğinin, bağışıklık sistemlerinin<br />

daha güçlü olduğunun altını çizen Liv Hospital<br />

Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Erkan<br />

Çakır; hangi hastalıkların uykuda kendisini daha<br />

çabuk belli ettiğini, kalitesiz uykunun hangi<br />

hastalıkları beraberinde getirdiğini, hangi<br />

durumlarda mutlaka uyku testinin yapılmasının<br />

uygun olduğunu anlattı.<br />

Hangi hastalıklar uykuda kendisini daha çabuk<br />

belli eder?<br />

“Bebeklikten itibaren tüm çocukluk çağında uyku belki de<br />

günlük aktivitemizin en önemli parçası. Uykuda bedenimiz<br />

ve beynimiz daha düşük bir aktivite ile çalışırken hem<br />

günün yorgunluğunu atmakta hem de ertesi gün için enerji<br />

kazanmaktadır. Kesintisiz ve yeterli bir süre uyku uyuyan<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


55<br />

uninterruptedly and for a sufficient amount of time<br />

develop healthier and their immune systems are stronger.<br />

Our breathing rate and power during sleep are weaker<br />

than normal, and therefore respiratory system symptoms<br />

and signs of many diseases, especially neurological diseases<br />

affecting muscles and nerves, appear earlier in the sleep<br />

phase.”<br />

What problems does poor quality sleep cause?<br />

“If our sleep quality decreases, we cannot sleep<br />

uninterruptedly, or we do not have effective sleep, many<br />

problems may arise.<br />

-Insufficient sleep can cause our body’s immune system to<br />

deteriorate and make us more prone to diseases.<br />

-Children who do not have good sleep quality become sick<br />

more frequently, the severity of the diseases increases and<br />

the recovery period takes longer.<br />

- Severe sleep problems cause our basal metabolism to<br />

slow down and cause obesity.<br />

-Growth and development are affected, and heart and<br />

blood pressure problems can also be seen in children with<br />

low sleep efficiency.<br />

-When our sleep efficiency decreases at night and we<br />

breathe inadequately, our oxygen decreases and our<br />

carbon dioxide level increases throughout the night, and<br />

accordingly;<br />

-Daytime sleepiness,<br />

-Morning headaches,<br />

-Napping in nursery or school,<br />

-Decline in school success,<br />

-Behavior problems,<br />

-Nocturnal urinary incontinence,<br />

-Hyperactivity,<br />

-Mood disorders may occur.”<br />

çocuklar daha sağlıklı bir gelişim gösterirler ve bağışıklık<br />

sistemleri de daha güçlü olur. Uykuda nefes alıp verme<br />

hızımız ve gücümüz normale göre daha zayıftır ve bu yüzden<br />

özellikle kas ve sinirleri tutan nörolojik hastalıklar başta<br />

olmak üzere birçok hastalığa ait solunum sistemi belirti ve<br />

bulguları uyku fazında daha erken bulgu verirler.”<br />

Uykunun kalitesizliği hangi problemleri beraberinde getirir?<br />

“Uyku kalitemizin düştüğü, kesintisiz uyku uyuyamadığımız<br />

ya da etkili bir uykumuzun olmaması durumunda ise birçok<br />

problem karşımıza çıkabilir.<br />

-Yetersiz bir uyku vücudumuzun bağışıklık sisteminin<br />

bozulmasına ve hastalıklara daha yatkın hale gelmemize<br />

neden olabilir.<br />

-Uyku kalitesi iyi olmayan çocuklarda daha sık hastalanma<br />

ortaya çıkmakta, hastalıkların ağırlık derecesi artmakta ve<br />

iyileşme süresi uzamaktadır.<br />

-Uyku problemlerinin ağır olması bazal metabolizmamızın<br />

yavaşlamasına ve obeziteye neden olmaktadır<br />

-Büyüme ve gelişme etkilenmekte ve kalp ve tansiyon<br />

problemleri de uyku etkinliği düşük çocuklarda<br />

görülebilmektedir<br />

-Gece uyku etkinliğimiz azaldığında ve yetersiz solunum<br />

yaptığımızda gece boyu oksijenimiz düşmekte ve<br />

karbondioksit düzeyimiz artmakta, buna bağlı olarak da;<br />

-Gündüz uykululuk hali,<br />

-Sabah baş ağrıları,<br />

-Kreşte ya da okulda uyuklama,<br />

-Okul başarısında düşme,<br />

-Davranış problemleri,<br />

-Gece idrar kaçırması,<br />

-Hiperaktivite,<br />

-Duygu durum bozuklukları ortaya çıkabilmektedir.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


56<br />

What causes sleep breathing problems? In which<br />

children is it more common than normal?<br />

“In children, enlarged tonsils and adenoids, which cause<br />

upper airway stenosis, large tongue, and problems with the<br />

nose, jaw, mouth and larynx, can cause breathing problems<br />

during sleep. Sleep problems are also common in obese<br />

children. Sleep problems may occur in many syndromic<br />

diseases and endocrinological disorders, especially Down<br />

syndrome. Sleep-related breathing problems can frequently<br />

occur in neurological diseases affecting muscles and nerves,<br />

metabolic diseases, cerebral palsy, epilepsy, and diseases<br />

affecting the sleep center in the brain. “<br />

When should children be evaluated with<br />

a sleep test?<br />

“Children normally sleep in a comfortable position and<br />

quietly. Those who show sleep variability such as sighing,<br />

restless sleep, teeth grinding, sleeping with their mouth<br />

open, those who snore at various levels and sometimes<br />

experience sleep apnea (sleep apnea), daytime sleepiness,<br />

which indicates decreased sleep efficiency at night,<br />

morning headaches, drowsiness, decreased school success.<br />

Those who have complaints such as these should be given<br />

a sleep test. In addition, obese patients who are in the risk<br />

group for respiratory diseases during sleep, those with<br />

syndromic diseases such as Down syndrome, those with<br />

neurological disorders and diseases affecting the muscular<br />

system, and those with various endocrine and metabolic<br />

disorders should also be tested and their sleep status and<br />

the presence of respiratory failure during sleep should be<br />

evaluated with a sleep test. “<br />

What is a sleep test and how is it done?<br />

“Sleep test is a test in which the child’s sleep is monitored<br />

throughout the night and parameters such as sleep<br />

state, sleep stages, eye movements, leg movements<br />

and respiratory arrest during sleep are monitored. While<br />

the test is performed in an inpatient setting, it can also<br />

be performed at home for some patients. As a result of<br />

the test, a report is given to the family and treatment is<br />

arranged accordingly. “<br />

Uykuda solunum problemlerine neler sebep<br />

olur? Hangi çocuklarda normale göre daha fazla<br />

görülür?<br />

“Çocuklarda özellikle üst hava yolu darlığına neden olan<br />

bademcik ve geniz eti büyümesi, dilin büyük olması, burun,<br />

çene, ağız ve gırtlakla ile ilgili problemler uykuda solunum<br />

problemleri oluşturabilmektedir. Obez çocuklarda da uyku<br />

problemleri oldukça fazla görülmektedir. Down sendromu<br />

başta olmak üzere sendromik hastalıklar ve endokrinolojik<br />

rahatsızlıkların çoğunda uyku problemleri ortaya<br />

çıkabilmektedir. Kas ve sinirleri tutan nörolojik hastalıklar,<br />

metabolik hastalıklar, serebral palsi, epilepsi, beyindeki<br />

uyku merkezini tutan hastalıklarda da uykuda solunum<br />

problemleri sıklıkla karşımıza çıkabilmektedir. “<br />

Çocuklar ne zaman uyku testi ile<br />

değerlendirilmelidir?<br />

“Çocuklar normalde rahat bir pozisyonda ve sessiz bir<br />

şekilde uyurlar. İç çekme, huzursuz uyku, diş gıcırdatma,<br />

ağzı açık uyuma gibi uyku değişkenliği gösterenler, çeşitli<br />

düzeylerde horlama ve bazen de uykuda solunum durması<br />

(Uyku apnesi) yaşayanlar, gece uyku etkinliğinin azaldığını<br />

gösteren gündüz uykululuk hali, sabah baş ağrıları,<br />

uyuklama, okul başarısında düşme gibi şikayetleri olanlara<br />

uyku testi yapılmalıdır. Ayrıca uykuda solunum hastalıkları<br />

açısından riskli grupta olan obez hastalar, down sendromu<br />

gibi sendromik hastalıklar, nörolojik bozukluk ve kas<br />

sistemini etkileyen hastalıkları olanlar, çeşitli endokrin ve<br />

metabolik bozuklukluları olanlara da uyku testi yapılarak<br />

uyku durumları ve uykuda solunum yetmezliğinin olup<br />

olmaması uyku testi ile değerlendirilmelidir. “<br />

Uyku testi nedir ve nasıl yapılır?<br />

“Uyku testi, gece boyu çocuğun uykusunun izlendiği, uyku<br />

durumu, uyku evreleri, göz hareketleri, bacak hareketleri ve<br />

uykuda solunum durması gibi parametrelerin takip edildiği<br />

bir testtir. Test yatarak uygulanırken bazı hastalarda evde<br />

de uygulama yapılabilmektedir. Test sonucunda aileye bir<br />

rapor verilir ve buna göre tedavisi düzenlenir. “<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


58<br />

Untreated shoulder dislocation can recur!<br />

Tedavi edilmeyen omuz çıkığı tekrarlayabiliyor!<br />

Omuz çıkığının gençlerde daha çok tekrarlandığını<br />

söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr.<br />

Öğr. Ü. Burak Çağrı Aksu, “İstatistikler, 20 yaş<br />

altında omuz çıkığı yaşamış gençlerin risk altında<br />

olduğunu göstermektedir. 20 yaş altında omuzun<br />

ikinci defa çıkma olasılığı yüzde 90. Dolayısıyla<br />

bu yaş grubu önemlidir. 30 yaş üzerinde ise<br />

tekrarlanma riski ciddi anlamda düşer” diye<br />

konuştu.<br />

Declaring that shoulder dislocation is more<br />

common in young people, Orthopedics and<br />

Traumatology Specialist Dr. Lect. Ü. Burak Çağrı<br />

Aksu said, “Statistics show that young people<br />

under the age of 20 who have experienced<br />

shoulder dislocation are at risk. The probability<br />

of a second shoulder dislocation is 90 percent<br />

under the age of 20. Therefore, this age group is<br />

important. If people are over the age of 30, the<br />

risk of recurrence drops significantly.”<br />

Omuz çıkıkları ortopedik aciller arasında yer alıyor. Ortopedi<br />

ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Burak Çağrı Aksu,<br />

düşme, sportif aktivite sırasında travma ya da epilepsi<br />

nöbeti gibi bilinç kaybına neden olan hastalıklar nedeniyle<br />

her yaş grubunda omuz çıkığı yaşanabileceğini söyledi.<br />

Omuz çıkığının, öncelikle çıkan eklemin yerine oturtulması<br />

ve sonrasında da mutlaka tıbbi tedavi altına alınması<br />

gerektiğini anlatan Dr. Öğr. Ü. Aksu, aksi durumda çıkığın<br />

tekrarlayabildiğini söyledi.<br />

Omuzun çıkığında en tipik belirtinin şiddetli ağrı olduğunu<br />

anlatan Dr. Öğr. Ü. Aksu, her ne kadar bazen kolda ve<br />

elde karıncalanma hissi ve uyuşukluk yaşansa da ağrının<br />

şüpheye mahal vermeyecek kadar belirgin olduğunu anlattı.<br />

Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve<br />

Travmatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Tolga Aksu, semptomlarla<br />

ilgili şu bilgileri verdi: “Omuz çıkığı ortaya çıktığı zaman<br />

hasta ivedilikle acil servislere başvurur. Hastalar, omuzun<br />

Shoulder dislocations are among orthopedic emergencies.<br />

Orthopedics and Traumatology Specialist Dr. Lecturer<br />

Ü. Burak Çağrı Aksu said that shoulder dislocation can<br />

occur in all age groups due to diseases that cause loss of<br />

consciousness such as falls, trauma during sports activities,<br />

or epileptic seizures. Dr. explains that shoulder dislocation<br />

must first be replaced by the dislocated joint and then<br />

must receive medical treatment. Lecturer Ü. Aksu said that<br />

otherwise the dislocation may recur.<br />

Explaining that the most typical symptom of shoulder<br />

dislocation is severe pain, Dr. Lecturer Ü. Aksu explained<br />

that although there is sometimes a tingling sensation and<br />

numbness in the arm and hand, the pain is so obvious that<br />

there is no room for doubt. Orthopedics and Traumatology<br />

Specialist Dr. Lecturer Ü. Tolga Aksu, Kozyatağı Hospital of<br />

Yeditepe University gave the following information about<br />

the symptoms, “When shoulder dislocation occurs, the<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


59<br />

patient immediately applies to emergency services. When<br />

comparing the two sides of the shoulder, patients notice a<br />

drastic change in its symmetry and the joint is out of place.<br />

He also has difficulty moving his arm. The first treatment<br />

for shoulder dislocation is to replace the shoulder joint.<br />

We can usually do this in emergency situations, perhaps<br />

by giving some relaxing medication, without giving<br />

anesthesia.”<br />

“The patient should not be kept waiting<br />

for a long time”<br />

Stating that the first treatment of shoulder dislocation is<br />

done in the emergency room and the patient should not<br />

be kept waiting for long hours, Dr. Lect. Ü. Aksu said that<br />

shoulder dislocation will cause severe pain in the patient<br />

who is kept waiting for long hours and may affect bone<br />

circulation and nerve tissue. Dr. says that in this case, the<br />

first treatment that needs to be done is to put the shoulder<br />

joint into place. Lecturer Ü. Aksu continued his words as<br />

follows, “After the first intervention in shoulder dislocation,<br />

treatment is planned in the form of physical therapy,<br />

surgical treatment or a combination of these, as a result of<br />

follow-ups and radiological examinations. If these are not<br />

followed, we may encounter problems such as instability in<br />

the shoulder joint, re-dislocation, chronic painful shoulder,<br />

and decreased range of motion.”<br />

“The probability of second shoulder dislocation<br />

under the age of 20 is 90 percent or more.”<br />

Recording that age is a very important factor in the<br />

recurrence of shoulder dislocation, Dr. Lecturer Ü. Aksu<br />

said, “Statistics show that young people under the age of<br />

20 who have experienced shoulder dislocation are at-risk<br />

patients. We see this situation mostly as a sports injury<br />

in young people. The probability of a second shoulder<br />

dislocation is 90 percent under the age of 20. Therefore,<br />

this age group is important. Between the ages of 20 and<br />

30, we do not consider surgery for the first dislocation. We<br />

plan physiotherapy specifically for the patient. If a second<br />

dislocation occurs, surgery is the primary treatment option<br />

in this group as well. The risk of recurrence decreases<br />

significantly after the age of 30. When it happens again,<br />

we decide whether surgery is required or whether<br />

physiotherapy is sufficient with necessary examinations<br />

such as MRI and tomography.”<br />

“Physical therapy is always required during the<br />

recovery process.”<br />

Reminding that today the treatment is 90 percent closed,<br />

that is, arthroscopic surgery, Lect. Ü. Aksu said, “The<br />

complication rate that patients may experience after<br />

closed surgery is also lower. However, there are things the<br />

patient should pay attention to during this healing process.<br />

First of all, physical therapy is definitely required during this<br />

process. Depending on the patient’s ability, we often find<br />

it appropriate to continue with physical therapy. We will<br />

complete the acute recovery period within 4-6 weeks.”<br />

iki tarafını karşılaştırıldığında simetrisinde ciddi bir<br />

değişiklik olduğunu ve eklemin yerinde olmadığını fark<br />

eder. Ayrıca kolunu hareket ettirmekte zorlanır. Omuz<br />

çıkığında ilk tedavi omuz ekleminin yerine oturtulmasıdır.<br />

Bunu genellikle acil şartlarında anestezi vermeden belki<br />

biraz rahatlatıcı bir ilaç vererek yapabiliriz.”<br />

“Hasta uzun süre bekletilmemeli”<br />

Omuz çıkığının ilk tedavisinin acilde yapıldığını ve hastanın<br />

uzun saatler bekletilmemesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Ü.<br />

Aksu, uzun saatler bekletilen hastada omuz çıkığının çok<br />

şiddetli ağrı yapacağını, kemik dolaşımını ve sinir dokusunu<br />

etkileyebileceğini söyledi. Bu durumda ilk yapılması<br />

gereken tedavinin omuz ekleminin yerine oturtulması<br />

diyen Dr. Öğr. Ü. Aksu sözlerine şöyle devam etti: “Omuz<br />

çıkığında ilk müdahale yapıldıktan sonra takipler ve<br />

radyolojik tetkikler sonucunda fizik tedavi, cerrahi tedavi<br />

ya da bunların kombinasyonu şeklinde tedavi planlanır.<br />

Bunlara uyulmazsa omuz ekleminde instabilite, tekrar çıkık<br />

gelişmesi, kronik ağrılı omuz, hareket açıklığının azalması<br />

gibi problemlerle karşılaşabiliriz.” dedi.<br />

“20 yaş altında omuzun ikinci kez çıkma olasılığı<br />

yüzde 90 ve üzerinde”<br />

Omuz çıkığının tekrarlanmasında yaşın çok önemli bir<br />

faktör olduğunu aktaran Dr. Öğr. Ü. Aksu, “İstatistikler,<br />

20 yaş altında omuz çıkığı yaşamış gençlerin riskli hasta<br />

olduğunu göstermektedir. Gençlerde daha çok spor<br />

yaralanması olarak bu durumu görüyoruz. 20 yaş altında<br />

omuzun ikinci kez çıkma olasılığı yüzde 90. Dolayısıyla bu<br />

yaş grubu önemlidir. 20 – 30 yaş arasında ise ilk çıkıkta<br />

direkt cerrahi düşünmeyiz. Hastaya özel fizyoterapi<br />

planlarız. Eğer ikinci çıkık gerçekleşirse bu grupta da tedavi<br />

olarak cerrahi ön planda olur. 30 yaş üzerinde tekrarlanma<br />

riski ciddi anlamda düşer. Tekrar gerçekleştiği zaman<br />

MR, tomografi gibi gerekli tetkiklerle bir cerrahi gerekip<br />

gerekmediğine ya da fizyoterapinin yeterli olup olmadığına<br />

karar veririz.” şeklinde konuştu.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


60<br />

“İyileşme sürecinde daima fizik tedavi gerekir”<br />

Günümüzde tedavinin yüzde 90 kapalı yani artroskopik<br />

cerrahi olduğunu belirten Dr. Öğr. Ü. Aksu, “Kapalı olarak<br />

yapılan ameliyat sonrasında hastaların yaşayabileceği<br />

komplikasyon oranı da daha düşüktür. Ancak bu iyileşme<br />

sürecinde hastanın dikkat etmesi gerekenler var. Öncelikle<br />

bu süreçte kesinlikle fizik tedavi alınması gerekir. Hastanın<br />

yeterliliğine göre çoğunlukla fizik tedaviyle devam etmeyi<br />

uygun görürüz. 4-6 haftalık süreç içinde de akut nekahat<br />

süresini bitirmiş oluruz” dedi.<br />

“Athletes return to sports activities after the<br />

rehabilitation process”<br />

Emphasizing that the aim of surgical treatment is for the<br />

patient to be able to use the shoulder stability and return<br />

to normal life, Dr. Lecturer Ü. Aksu continued, “Especially<br />

for professional athletes, it is much more important to be<br />

able to return to sports. After the rehabilitation process,<br />

an average of six weeks is needed, although it varies from<br />

person to person. Afterwards, the return to sports activities<br />

is made gradually. After the injury, we cannot expect him to<br />

pick up where he left off. After the 6th week, he meets with<br />

the physiotherapist of the team he works for and returns to<br />

sports.”<br />

“Do not try to put the dislocated shoulder back in<br />

place by yourself.”<br />

Indicating that certain movements should be performed<br />

in patients who have undergone surgery, Orthopedics<br />

and Traumatology Specialist Dr. Lect. Ü. Burak Çağrı Aksu,<br />

Kozyatağı Hospital of Yeditepe University, said, “If we<br />

cannot perform these movements, movement limitations<br />

may develop depending on the healing properties of<br />

the tissue. Physical therapy is as important as surgery in<br />

operations performed after shoulder dislocation.”<br />

Noting that some people, perhaps under the influence of<br />

movies, try to put their shoulder back into place, but this is<br />

extremely dangerous, Lect. Ü. Aksu concluded his words as<br />

follows, “When the shoulder dislocates, it is necessary not<br />

only to put it in place, but also to continue the treatment<br />

afterwards. Trying to position one’s own shoulder can be<br />

not only painful but also dangerous. Not only does it affect<br />

joint health, but it also restricts some activities in your life.<br />

Even worse, a person may acquire this as a psychological<br />

habit. If this situation develops, the chances of success of<br />

subsequent surgeries decrease. Therefore, it should never<br />

come to this point.”<br />

“Sporcular rehabilitasyon süreci sonrasında<br />

sportif faaliyetlere döner”<br />

Cerrahi tedavi amacının hastanın omuzunu stabilitesini<br />

uygun şekilde normal hayatına dönerek kullanabilmesi<br />

olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Ü. Aksu, sözlerini şöyle<br />

sürdürdü: “Özellikle profesyonel sporcularda tekrar spora<br />

dönebilmek çok daha önem taşıyor. Rehabilitasyon süreci<br />

sonrasında, kişiye göre değişse de ortalama altı hafta gibi<br />

bir süreye ihtiyaç duyulur. Sonrasında sportif faaliyetlere<br />

dönüşü kademeli olarak yapılır. Yaralanma sonrası, kaldığı<br />

yerden devam etmesini bekleyemeyiz. 6’ncı haftadan sonra<br />

çalıştığı takımın fizyoterapistiyle görüşüp spora dönüş<br />

sağlar.”<br />

“Çıkan omuzu kendi kendinize yerine oturtmaya<br />

çalışmayın”<br />

Cerrahi uygulanmış hastalarda belli hareketlerin yapılması<br />

gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı<br />

Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Öğr.<br />

Ü. Mert Aksu, “Bu hareketleri yapamazsak dokunun<br />

iyileşme özelliğine bağlı olarak hareket kısıtlılıkları<br />

gelişebilir. Omuz çıkığı sonrası yapılan operasyonlarda fizik<br />

tedavi cerrahi kadar önemli bir yer tutar” dedi.<br />

Bazı kişilerin belki de filmlerin etkisiyle omuzunu kendisinin<br />

yerine oturtmaya çalıştığını ancak bunun son derece<br />

tehlikeli olduğunu anlatan Dr. Öğr. Ü. Aksu, sözlerini şöyle<br />

tamamladı: “Omuz çıktığında sadece yerine oturtmak<br />

değil sonrasında da mutlaka tedavinin devam etmesi<br />

gerekir. Kişinin kendi omuzunu yerleştirmeye çalışması<br />

acılı olmasının yanında tehlikeli de olabilir. Eklem sağlığını<br />

etkilediği gibi yaşamındaki bazı faaliyetleri kısıtlayıcı hale<br />

gelir. Daha da kötüsü kişi bunu psikolojik huy edinebilir.<br />

Bu durum gelişirse sonrasında yapılan cerrahilerin başarı<br />

şansı da azalır. Dolayısıyla işin hiçbir zaman bu noktaya<br />

gelmemesi gerekir.”<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


61<br />

Humanis enhances lıfe wıth consumer health products<br />

Humanis, tüketici sağlığı ürünleriyle yaşama artı katıyor<br />

Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç firması<br />

Humanis, Tüketici Sağlığı kategorisinde yeni<br />

OTC ürünlerini, Le Pain Quotidien Fulya’da<br />

gerçekleştirdiği lansmanında tanıttı. Davet;<br />

eczacılar, diyetisyenler, psikologlar, sağlık<br />

editörleri ve sağlıklı yaşamı benimseyen içerik<br />

üreticileri tarafından yoğun ilgi gördü.<br />

Humanis’in Tüketici Sağlığı Ürün Müdürü Duygu Öztürk<br />

Humanis, Türkiye’s fastest-growing pharmaceutical<br />

company, introduced its new OTC products<br />

in the Consumer Health category at a launch<br />

event held at Le Pain Quotidien Fulya. The event<br />

attracted significant interest from pharmacists,<br />

dietitians, psychologists, health editors, and<br />

content creators dedicated to promoting a healthy<br />

lifestyle.<br />

Humanis introduced its Humanis Guard, Humanis Vitamin<br />

B12, Humanis Saw Palmetto, Humanis Bromelian+Chrome,<br />

and Humanis Energy Max products at the launch,<br />

emphasizing its commitment to supporting quality living<br />

and prioritizing human health. Dietary supplements with<br />

distinctive and superior ingredients were closely examined<br />

by the attendees.<br />

Duygu Öztürk, the Consumer Health Product Manager at<br />

Humanis, who hosted the event, interacted closely with<br />

the guests. Öztürk stated, “As Türkiye’s fastest-growing<br />

pharmaceutical company, we aim to add value to people’s<br />

lives worldwide through innovative, reliable, and ethical<br />

practices. In line with our human-centered innovative health<br />

philosophy, we offer products of pharmaceutical quality in<br />

the Consumer Health field. Factors such as environmental<br />

influences, stress, and declining food quality can leave us<br />

feeling tired and depleted throughout the day, weakening<br />

our immune system. Therefore, it is crucial to take the right<br />

supplement supports for a quality life.” Her insights into the<br />

health benefits of the products received great attention.<br />

In addition to Humanis CEO Yunus Sancak, notable figures<br />

such as Kadriye Olgar, Alegra Levi, Arzu Kunt, Begüm<br />

Karamahmutoğlu, Seçkin Piriler, Akasya Aslıtürkmen, Nalan<br />

Aksoy, Serap Sarı, Psychologist Fundem Ece, and Expert<br />

Dietitian Yelda Sönmez also attended the event.<br />

Humanis, kaliteli yaşamı destekleyen ve insan sağlığına<br />

vermiş olduğu önem doğrultusunda çıkartmış olduğu<br />

Humanis Guard, Humanis Vitamin B12, Humanis Saw<br />

Palmetto, Humanis Bromelian+Krom, Humanis Energy Max<br />

ürünlerini gerçekleştirdiği lansmanla tanıttı.<br />

Farklı ve üstün içerikleriyle öne çıkan takviye edici gıdalar,<br />

davetliler tarafından merakla incelendi.<br />

Etkinliğin ev sahipliğini üstlenen Humanis’in Tüketici Sağlığı<br />

Ürün Müdürü Duygu Öztürk, konuklar ile yakından ilgilendi.<br />

Duygu Öztürk, “Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç şirketi<br />

olarak inovatif, güvenilir ve etik değerler çerçevesinde; tüm<br />

dünyada insanların yaşamına değer katmayı hedefliyoruz.<br />

İnsan odaklı yenilikçi sağlık felsefemizi sürdürmek adına<br />

Tüketici Sağlığı alanında da ilaç kalitesinde ürünler<br />

sunuyoruz. Çevresel faktörler, stres ve gıda kalitesinin<br />

düşmesi gibi etkenlerden dolayı gün içinde yorgun, bitkin<br />

hissedebiliyoruz, bağışıklığımız düşebiliyor. Bu nedenle<br />

kaliteli bir yaşam için doğru takviye destekleri almak çok<br />

önemli.” ifadelerini kullandı ve ürünlerin insan sağlığı ile<br />

ilgili faydaları hakkında paylaştığı bilgiler büyük ilgi gördü.<br />

Davete Humanis CEO’su Yunus Sancak’ın yanı sıra Kadriye<br />

Olgar, Alegra Levi, Arzu Kunt, Begüm Karamahmutoğlu,<br />

Seçkin Piriler, Akasya Aslıtürkmen, Nalan Aksoy, Serap<br />

Sarı, Psikolog Fundem Ece ve Uzman Diyetisyen Yelda<br />

Sönmez gibi isimler de katıldı.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>


62<br />

Assoc. Prof. Dr. Tolga Tunçel named Director of<br />

TRPharm Medical and Scientific Development<br />

TRPharm, a<br />

leading company<br />

in the healthcare<br />

field with its<br />

pharmaceutical and<br />

non-pharmaceutical<br />

innovative<br />

solutions offered<br />

in the fields of eye,<br />

child health and<br />

medical aesthetics,<br />

especially rare<br />

diseases such<br />

as oncology,<br />

hematology,<br />

immunology and metabolism, has renamed its<br />

Medical Unit Medical and Scientific in line with its<br />

vision of becoming a global innovative healthcare<br />

company. Assoc. Prof. Dr. Tolga Tunçel, who<br />

serves as the Development Unit, Medical Director,<br />

changed title to Director of Medical and Scientific<br />

Development.<br />

In line with its vision of becoming a global innovative<br />

healthcare company, the innovative healthcare company<br />

TRPharm aims to provide added value to society at every<br />

stage through its drug development activities, clinical<br />

research studies and early access programs. In this context,<br />

constantly improving itself, TRPharm, in parallel with its<br />

original patented drug development goal and global vision,<br />

redefined the name of its Medical Unit as Medical and<br />

Scientific Development Unit, and the title of Tolga Tunçel,<br />

who served as Medical Director, as Medical and Scientific<br />

Development Director.<br />

The unit, led by Assoc. Prof. Dr. Tolga Tunçel, plays an<br />

important role in delivering products to patients in the fields<br />

of eye, child health and medical aesthetics, especially rare<br />

diseases in Türkiye and the MENA region. In this context,<br />

scientific studies are supported and clinical studies of new<br />

products are carried out by collaborating with important<br />

opinion leaders and experts in Turkey. These collaborations<br />

aim to improve the quality of healthcare services in the<br />

region and provide the treatment and care that patients<br />

need more effectively, by benefiting from the knowledge of<br />

leading experts in the field.<br />

Has been working at TRPharm for about 8 years, Assoc. Prof.<br />

Dr. Tunçel graduated from Gülhane Military Medical Faculty<br />

in 2001. Tunçel, who completed his specialty in internal<br />

medicine and medical oncology at Haydarpaşa Gata Training<br />

and Research Hospital, started working as group medical<br />

manager in the field of oncology at AstraZeneca in 2015.<br />

TRPharm’ın <strong>Medikal</strong> ve Bilimsel Geliştirme Direktörü Doç. Dr. Tolga Tunçel oldu<br />

Onkoloji, hematoloji, immünoloji, metabolizma<br />

gibi nadir hastalıklar başta olmak üzere göz, çocuk<br />

sağlığı ve medikal estetik alanlarında sunduğu<br />

ilaç ve ilaç dışı inovatif çözümlerle sağlık alanının<br />

öncü şirketi TRPharm, global inovatif bir sağlık<br />

şirketi olma vizyonu doğrultusunda <strong>Medikal</strong><br />

Birimi’nin adını <strong>Medikal</strong> ve Bilimsel Gelişim Birimi,<br />

<strong>Medikal</strong> Direktör olarak görev yapan Doç. Dr.<br />

Tolga Tunçel’in unvanını ise <strong>Medikal</strong> ve Bilimsel<br />

Geliştirme Direktörü olarak değiştirdi.<br />

Yenilikçi sağlık şirketi TRPharm, global inovatif bir sağlık<br />

şirketi olma vizyonu doğrultusunda, yürüttüğü ilaç geliştirme<br />

faaliyetleri, klinik araştırma çalışmaları ile erken erişim<br />

programları aracılığıyla her aşamada topluma katma değer<br />

sağlamayı hedefliyor. Bu çerçevede kendini sürekli geliştiren<br />

TRPharm, orijinal patentli ilaç geliştirme hedefi ve global<br />

vizyonuyla paralel olarak <strong>Medikal</strong> Birimi’nin adını <strong>Medikal</strong> ve<br />

Bilimsel Gelişim Birimi, <strong>Medikal</strong> Direktör olarak görev yapan<br />

Doç. Dr. Tolga Tunçel’in unvanını ise <strong>Medikal</strong> ve Bilimsel<br />

Geliştirme Direktörü olarak yeniden tanımladı. Doç. Dr. Tolga<br />

Tunçel’in liderliğindeki birim, Türkiye ve MENA bölgesinde<br />

nadir hastalıklar başta olmak üzere göz, çocuk sağlığı ve<br />

medikal estetik alanlarında ürünlerin hastalara ulaştırılması<br />

konusunda önemli bir rol üstleniyor. Bu kapsamda<br />

Türkiye’deki önemli fikir liderleri ve uzmanlarla iş birliği<br />

yapılarak, bilimsel çalışmaları destekleniyor, yeni ürünlerin<br />

klinik çalışmalarını yürütülüyor. Bu iş birlikleri, alanında<br />

önde gelen uzmanların birikiminden yararlanarak, bölgedeki<br />

sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmayı ve hastaların ihtiyaç<br />

duyduğu tedavi ve bakımı daha etkin bir şekilde sağlamayı<br />

amaçlıyor. Yaklaşık 8 yıldır TRPharm’da görev yapan Doç.<br />

Dr. Tunçel, 2001 yılında Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’nden<br />

mezun oldu. Uzmanlığını Haydarpaşa Gata Eğitim Araştırma<br />

Hastanesi’nde iç hastalıkları ve tıbbı onkoloji alanında<br />

tamamlayan Tunçel, 2015 yılında AstraZeneca’da onkoloji<br />

alanında grup medikal müdürü olarak çalışmaya başladı.<br />

<strong>Mart</strong> - March <strong>2024</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!