Kargaflan›n kavramlar› Kavramlar›n kargaflas› - IGMG
Kargaflan›n kavramlar› Kavramlar›n kargaflas› - IGMG
Kargaflan›n kavramlar› Kavramlar›n kargaflas› - IGMG
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
YIL/JAHRGANG: 13 • SAYI/NR.: 156 • ARALIK / DEZEMBER 2007<br />
PERSPEKTIVE<br />
PERSPEKTIVE<br />
Hacc’›n›z mebrur olsun!<br />
Monatliche Zeitschrift der<br />
Islamischen Gemeinschaft Milli Görüfl<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl aylık yay›n organ›<br />
<strong>Kargaflan›n</strong> <strong>kavramlar›</strong><br />
<strong>Kavramlar›n</strong> <strong>kargaflas›</strong>
“Rabb'in için Namaz kıl, Kurban kes!” Kevser Sûresi 2<br />
KURBAN BEDELİ<br />
100,- 100,-<br />
EURO EURO<br />
“Mazlum ve mağdurlara uzanan dost el”<br />
<strong>IGMG</strong> KURBAN KAMPANYASI<br />
Hesap Numarası: <strong>IGMG</strong> • SEB Bank AG Köln<br />
Kontonr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11<br />
Verwendungszweck: Kurban<br />
IBAN DE61 3701 0111 1628 8856 04 • BIC (SWIFT) ESSEDE5F370<br />
Kurban Bedellerini elden bölge ve şube kurban<br />
sorumlularına verebileceğiniz gibi<br />
banka hesabına da havale edebilirsiniz.<br />
SON HAVALE TARİHİ: 17 Aralık 2007<br />
İslam Toplumu Millî Görüş • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • kurban@igmg.de · www.igmg.de
<strong>IGMG</strong><br />
Perspektive<br />
<strong>IGMG</strong> AYLIK YAYIN ORGANI<br />
ARALIK / DEZEMBER 2007<br />
Y›l/Jg.: 13, Say›/Nr.: 156<br />
ADRES · ANSCHRIFT<br />
<strong>IGMG</strong> Perspektive<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />
YAYINCI · HERAUSGEBER<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
<strong>IGMG</strong> e.V.<br />
Amtsgericht Bonn, VR 6621<br />
Vertreten durch den Vorstand:<br />
Osman Döring, Vorsitzender<br />
Oguz Ücüncü, Generalsekretär<br />
Ali Bozkurt, stellv. Vorsitzender<br />
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ · CHEFREDAKTEUR<br />
O¤uz Üçüncü<br />
(V.i.S.d.P)<br />
D‹ZG‹-LAYOUT<br />
‹lhan B‹LGÜ<br />
BASKI · DRUCK<br />
Yavuzsöhne-Duisburg<br />
Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />
sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />
•<br />
Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />
Meinungen binden die Autoren, nicht die <strong>IGMG</strong>.<br />
‹LAN SERV‹S‹ · ANZEIGENSERVICE<br />
Tel.: 02237/ 656-201 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: tanitma@igmg.de<br />
ABONE SERV‹S‹ · ABONNEMENT<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
Lastschriftabteilung<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: mitglied@igmg.de<br />
Y›ll›k abone ücreti: 59,-EURO<br />
Jahresabonnement: 59,-EURO<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir<br />
Für Vereinsmitglieder der <strong>IGMG</strong> kostenlos<br />
Der Bezugspreis ist im Mitgliedsbeitrag enthalten<br />
HESAP NO · BANKVERBINDUNG<br />
SEB-AG Köln.<br />
Kontonr.: 162 888 56 00<br />
BLZ 370 101 11<br />
ED‹TÖR<br />
Hac ve Kurban’›n›z makbul olsun<br />
‹slam dünyas› bu ay›n sonuna do¤ru Hac ve Kurban Bayram›<br />
gibi iki önemli ve büyük buluflmay› gerçeklefltiriyor. Bu<br />
buluflma asl›nda her y›l, Rabb’imizden gelen ça¤r› ve emir üzerine<br />
gerçekleflen bir buluflma. Milyonlarca Müslüman, milleti,<br />
dili ve ülkesi farkl› farkl› da olsa Allah’›n misafirleri olarak<br />
O’nun, “Yoluna gücü yeten herkesin, Kabe’ye gidip Hac etmesi<br />
Allah’›n insanlar üzerinde bir hakk›d›r” yüce ça¤r›s› ve emrine tabi<br />
olup, Kabe ve Arafat’ta bir araya geliyor. Hac›lar›m›z›n büyük<br />
bir k›sm› ve di¤er yerlerdeki Müslümanlar da “Rabb’in için<br />
namaz k›l ve kurban kes" emrine uyarak Kurban kesiyor. "Allah<br />
Teâla size hay›rl› iki gün verdi: Ramazan Bayram›, Kurban Bayram›"<br />
müjdesine uyarak ise bayram yap›yoruz. Yüce Allah’tan<br />
(c.c.) bu bayramlar›m›z›, hakikaten bir bayram olarak idrak<br />
edebilmemizi nasib etmesini niyaz ediyoruz.<br />
Bu anlamda, teflkilat›m›za düflen görevleri yerine getirmek<br />
ve Avrupa’da yaflayan Müslümanlar›n Hac ibadetlerini ifa etmelerine<br />
yard›mc› olmak için düzenledi¤imiz Hac organizasyonu,<br />
flu anda mukaddes beldelerde hac›lar›m›za hizmet<br />
vererek yaklafl›k 6 bin 500 hac›m›z›n Mekke ve Medine’de huzur<br />
içinde ibadetlerini yerine getirmelerine yard›mc› oluyor.<br />
Ayn› flekilde, ‘Ümmet’ olma bilincinden hareketle, bir kardefllik<br />
projesi olarak düzenledi¤imiz Kurban Kampanyas› ile<br />
de, mazlum ve ma¤dur Müslümanlarla birlikte Kurban kesiyor,<br />
bayram yap›yoruz. Tekrar hat›rlatal›m ki, bu kampanyan›n,<br />
bu insanlar›n dertlerine çözüm getirmesi mümkün de¤il.<br />
Ancak biz, dünyam›z›n içinde bulundu¤u mevcut flart ve duruma<br />
itiraz ediyor, tav›r koyuyoruz. Kan için, adam öldürmek<br />
için, savafl için milyarlar harcayan dünya sistemine itiraz ediyoruz.<br />
Bu vesile ile ‹slam aleminin Kurban Bayramlar›n› tebrik<br />
eder, hay›rlara vesile olmas›n› niyaz ederiz.<br />
Yaflad›¤›m›z flu günlerde iki önemli olaya daha flahit olmaktay›z.<br />
Birincisi Türkiye’de PKK teröründen kaynaklanan<br />
problem ve ikincisi de ‹srail iflgalinden kaynaklanan Filistin<br />
problemi. Umuyor ve bekliyoruz ki, Türkiye, bu problemi çözerken<br />
so¤uk kanl› olmak ve ona göre siyaset zemininde çözüm<br />
bulmak zorundad›r. Filistin’de de, at›lan bar›fl ad›mlar›n›n<br />
adalet ve hakkaniyet esaslar›na dayanmas› gerekmektedir.<br />
Adalate dayanmayan bar›fl, zorlama bir bar›fl olacakt›r ki,<br />
ileride yeniden çat›flma ç›kmas›n› önleyemeyecektir.<br />
Gelecek sayımızda buluflmak üzere Allah’a emanet olunuz.<br />
• O¤uz ÜÇÜNCÜ
BU SAYIDA...<br />
yorum<br />
‹yi terörist, kötü terörist?? 5<br />
gümdem<br />
Sa¤duyuya ihtiyac›m›z var 6<br />
<strong>Kargaflan›n</strong> <strong>kavramlar›</strong>, <strong>kavramlar›</strong>n <strong>kargaflas›</strong> 8<br />
Kavramlar dünyaya nas›l bakt›¤›m›z› gösterir 12<br />
teşkilat<br />
Hacc’›n›z mebrur olsun 13<br />
Kurbanlar›n›z 72 ülkede kesiliyor 14<br />
Endonezya sa¤lik merkezimiz aç›ld› 16<br />
islam coğrafyası<br />
Malezya 17<br />
‹srail-Filistin sorununa yaklaflmak 20<br />
irşad<br />
Kurban Bayram› üzerine 22<br />
Hac, mü’mini kemale ulaflt›r›r 24<br />
Meryem Sûresi 26<br />
Peygamberimiz Hz. ‹sa (as) 28<br />
kültür<br />
‹bn Haldun 30<br />
Mehmet Akif Ersoy 32<br />
irschad<br />
Unser Prophet Îsâ (as) 34<br />
aktuell<br />
Mit kühlem Kopf 36<br />
kommentar<br />
Gute Terroristen, böse Terroristen?? 38<br />
6<br />
14<br />
17<br />
gündem<br />
Sa¤duyuya ihtiyac›m›z var <strong>Kargaflan›n</strong> <strong>kavramlar›</strong>, <strong>kavramlar›</strong>n <strong>kargaflas›</strong><br />
teşkilat<br />
Kurbanlar›n›z 72 ülkede kesiliyor<br />
gündem<br />
teşkilat<br />
Endonezya sa¤l›k merkezimiz aç›ld›<br />
islam coğrafyası kültür<br />
Malezya ‹bn Haldun<br />
34 irschad aktuell 36<br />
Unser Prophte Îsâ (a.s.) Gute Terroristen, böse Terroristen<br />
8<br />
16<br />
30
‹yi terörist, kötü terörist??<br />
Terör örgütü PKK, sivillere ve askerlere<br />
yönelik sald›r›lar›yla yeniden<br />
kamuoyunun gündemine oturmay›<br />
baflard›. Ancak terör örgütü nitelemesi<br />
Avrupa’da medya sorumlular›n›<br />
ve siyasileri çok ta fazla ilgilendiriyor<br />
gözükmüyor. Zira sözkonusu<br />
katiller, direniflçi veya isyanc› olarak<br />
da lanse edilebiliyor. PKK’yla dayan›flma<br />
programlar›nda terör örgütünün<br />
sembolleri ve amblemleri k›flk›rt›c›<br />
biçimde sergileniyor ve güvenlik<br />
birimleri bir müdahale de bulunmuyorlar.<br />
Bu sorunu derinlemesine irdelemeye<br />
bafllad›¤›n›zda tam anlam›yla<br />
ikiyüzlülükle karfl›l›fl›yorsunuz. Bu anlamda<br />
ikiyüzlülük, toplumsal olarak<br />
uygulanan veya ses ç›kar›lmayan, de-<br />
¤er yarg›lar›n› kendi menfaatine göre<br />
biçimlendirme e¤ilimi olarak karfl›m›za<br />
ç›k›yor.<br />
Geçti¤imiz hafta gerçekleflen<br />
olaylar PKK sorunu ba¤lam›nda<br />
bat›n›n gösterdi¤i ikiyüzlülü¤ü etkiliyici<br />
biçimde gözler önüne seriyor.<br />
Türkiye’nin y›llard›r PKK eylemcilerinin<br />
ülkeye teslim edilmesi yönünde<br />
bask›s›na ra¤men, PKK’n›n Avrupa’daki<br />
para trafi¤ini yöneten R›za<br />
Altun Viyana’dan Kuzey Irak’taki<br />
Erbil flehrine uçabiliyor.<br />
Uluslararas› arama emriyle aranan<br />
bir El Kaide eylemcisinin bir<br />
ülkeden di¤erine rahatça seyahat<br />
etmesi halinde uluslararas› teröre<br />
savafl açm›fl ülkelerin baflkentlerinde<br />
oluflacak infiali bir düflününüz.<br />
Bu Türkiye’nin PKK ile mücadelesine<br />
bat›n›n seyirci kald›¤› ve hatta<br />
ikiyüzlü oldu¤u yönündeki ithamlar›n›<br />
do¤rulay›c› sadece küçük<br />
bir örnek. Türkiye’nin stratejik orta¤›<br />
olan ABD’de, PKK’y› bir terör<br />
örgütü olarak tan›rken, di¤er yandan<br />
PKK’n›n ‹ran’daki kardefl örgütünü<br />
askeri ve lojistik aç›dan desteklemekten<br />
çekinmiyor.<br />
Sanki bu ikiyüzlülük yetmiyormufl<br />
gibi, Türkiye’ye s›n›rötesi operasyon<br />
yapmamas› konusunda uyar›larda<br />
bulunuluyor. Hat›rlatmakta<br />
fayda var. Daha bir y›l önce ‹srail<br />
Lübnan’›n güneyinden gelebilecek<br />
terör tehdidini bertaraf etme bahanesiyle<br />
tüm ülkeyi harabeye çevirmiflti.<br />
Devletleraras› hukuka ayk›r›<br />
olan ve büyük ölçüde Lübnanl› sivillere<br />
yönelik yürütülen bu savafl,<br />
öncelikle ABD Baflkan› George W.<br />
Bush taraf›ndan ‹srail’in kendisini<br />
savunma hakk› olarak nitelendirilmiflti.<br />
Bu noktada Türkiye’nin kendi<br />
yorum<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
vatandafllar›n›, bu zamana kadar<br />
binlerce insan›n hayat›na mal<br />
olmufl terör tehditine karfl› savunma<br />
hakk›n›n neden reddedildi¤ini<br />
aç›klayabilecek birileri var m›?<br />
Gerçek flu ki, Türkiye’nin Güney<br />
Do¤u’sundaki siyasi ve ekonomik<br />
geliflmeler PKK’n›n dayand›¤› zemini<br />
yoketmekte, onlar ise ses getiren<br />
ama flüphesiz çaresiz eylemlerle<br />
bunu önlemeye çal›flmaktalar.<br />
Terör örgütü her yeni korkunç eylemiyle<br />
bat› kamuoyunun dikkatini<br />
üzerine çekmekte olabilir, ancak<br />
PKK ve onun siyasi temsilcilerinin<br />
Türkiye’deki Kürt kökenli toplum<br />
üzerinde etkilerini kaybettikleri de<br />
bir gerçektir.<br />
Türkiye’nin “müttefiki’’ olan ülkelerin<br />
siyasi sorumlular›, terör örgütleri<br />
ba¤lam›nda ikiyüzlü yaklafl›mlar›n<br />
ateflle oynamak anlam›n›na<br />
geldi¤ini, bu oyunda kendi parmaklar›n›n<br />
da yanabilece¤ini ve bu<br />
ç›kar hesab› ile bilinçli veya bilinçsiz<br />
bir flekilde, suçsuz insanlar›n<br />
hayatlar›n›n tehlike alt›na at›ld›¤›n›<br />
bilmeliler. ‹yi terörist, kötü terörist<br />
olmaz. Siyasi emelleri için suçsuz<br />
insanlar›n ölümünü göze alan herkes<br />
katildir ve katil kalacakt›r !!! <br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 5
gündem<br />
Sa¤duyuya ihtiyac›m›z var!<br />
Sa¤duyulu ve makul düflünüp, ona<br />
göre bir tav›r koyam›yoruz. Her<br />
fleyi siyah-beyaz görüyor, ara tonlar›n›n<br />
daha hikmetli olabilece¤ini düflünemiyoruz.<br />
Kuzey Irak’a yap›lmas›<br />
düflünülen askerî operasyonu, bu ruh<br />
halimizin d›fl›nda düflünemedi¤imiz,<br />
düflünemeyece¤imiz de ortada görünüyor.<br />
Operasyonun hemen ve acil<br />
olarak yap›lmas›n› isteyenler, kahraman<br />
ve vatanperver; karfl› ç›kanlar<br />
veya en az›ndan makul davran›lmas›n›<br />
isteyenler ise korkak, iflbirlikçi ya<br />
da vatan hainli¤i ile suçlan›yorlar<br />
Geldi¤imiz bugünkü noktada en<br />
sa¤l›kl› yolun, operasyon yap›ls›n m›,<br />
yap›lmas›n m› sorular›na cevap bulmaktan<br />
ziyade, bu sonuca geldi¤imiz<br />
sürecin kökten ve en ince detaylar›na<br />
kadar irdelenip, kal›c› ve bar›flc› bir<br />
çözümü düflünmek oldu¤unu bilmek<br />
zorunday›z. Türkiye ve Orta Do¤u<br />
için en do¤ru yol bu olmal›d›r. Zaman,<br />
hatalar›m›z›, hatta üzerinde ›srar<br />
etti¤imiz hatalar›m›z› de¤erlendirmenin,<br />
karfl› taraf›n iflledi¤i suçlar›<br />
gündeme getirip, intikam yemini etmekten<br />
daha etkili olaca¤› zamand›r.<br />
Türkiye’yi bir baflka ülke topraklar›na<br />
operasyon yapmaya zorlayan flartlarda,<br />
art›k bunu düflünmenin faydal› olmayaca¤›n›<br />
düflünenler yan›l›yor.<br />
Türkiye, aksine, tam bu zamanda bunu<br />
düflünmek zorundad›r. Do¤rusunu<br />
söylemek gerekirse ahlakî metabolizmam›z<br />
bozulmufl, dolay›s›yla<br />
millî ve askerî meselelerde makul bir<br />
görüfl ortaya koyma imkan›n›z neredeyse<br />
kaybolmak üzeredir. Sanki, sadece<br />
önceden ayarlanm›fl ve istikamet<br />
verilmifl hissiyat›m›z›n esiri olmufl<br />
durumday›z. Fakat aras›ra da olsa<br />
Türkiye’de art›k bu k›s›r döngünün<br />
6<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
k›r›lmas›n› isteyenlerin seslerini duymak<br />
da sevindirici.<br />
Sorunun ad› do¤ru konulmal›d›r.<br />
Sorun, 1- Demokratik, kültürel ve sosyal<br />
problem olarak toptan Do¤u ve<br />
Güney Do¤u Anadolu sorunu. 2- PKK<br />
terör eylemleri a¤›rl›kl› olmak üzere<br />
di¤er örgüt veya flah›slar›n gerçeklefltirdikleri<br />
terör sorunu. 3- Bu iki soruna<br />
karfl› bu zamana kadar al›nm›fl<br />
tedbirlerin yetersizli¤i ve hatta zaman<br />
zaman yanl›fll›¤›. 4- Bu tebdirlerde<br />
siyasî iradenin hakim olamay›fl›<br />
sorunudur.<br />
Gelinen bu noktada sorun, bir<br />
PKK (Partiya Karkeren Kürdistan) sorununa<br />
indirgenmifltir. PKK, sorunun<br />
böyle alg›lanmas›ndan da kazançl›<br />
ç›kmaktad›r. Asl›nda, PKK ayn› zamanda<br />
sorunu dayan›lmaz noktaya<br />
getiren taraf olmaktad›r. Toplumda<br />
oluflan derin kutuplaflma PKK’n›n, sorunu<br />
terör eylemleri ile yönlendirip<br />
derinlefltiren taraf oldu¤unu da göstermektedir.<br />
Bo noktada, inisiyatifi<br />
PKK’ya b›rakmamak, siyasetin görevidir.<br />
PKK da her hangi bir flarta ba¤l›<br />
olmadan terörü b›rakmak zorunda<br />
olan tarafd›r.<br />
Kanl› sald›r›lar›n ve silahl› çat›flmalar›n<br />
üzerinden 23 y›l geçmifl ve<br />
uzun süre PKK’n›n canland›¤› ve<br />
Kürt nüfusun yo¤unlukla yaflad›¤›<br />
Do¤u ve Güney Do¤u Anadolu’nun<br />
ola¤anüstü hal ile yönetilmifl olmas›na<br />
ra¤men, sürecin Türkiye aç›s›ndan,<br />
bir baflka ülke topraklar›na<br />
yo¤un bir askerî operasyonu kaç›n›lmaz<br />
k›lmas›, Türkiye’nin bir zaaf›d›r.<br />
Türkiye’nin ilk zaaf›, bölgenin<br />
etnik yap›s›ndan kaynaklanan<br />
sorunlar› reddetmesidir. ‹kinci en<br />
büyük zaaf› ise, sorunu, sadece as-<br />
‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />
kerî tedbirler ve çözümler üzerinden<br />
çözmeye yanaflmas›d›r. Bu<br />
ikinci zaaf›n bir baflka zaaf› da, askerî<br />
çözümlerin, siyasî çözümlerle<br />
desteklenmemesidir. Kara Kuvvetleri<br />
Komutan› Org. ‹lker Baflbu¤’un,<br />
“PKK terör örgütü’ne kat›l›m›<br />
önlemek konusunda devletin 23 y›lda<br />
baflar›l› olamad›¤›n›” itiraf etmesi,<br />
sorunun irdelenmesi için bir bafllang›ç<br />
olabilir asl›nda. Bu dönemde,<br />
yetkiyi elinde bulunduran askerî<br />
yetkililerin halk ile bütünleflmeyi<br />
gerçeklefltirememesi, zaman zaman<br />
halk› ürkütmesi ve köylerin boflalt›lmas›<br />
Türkiye’nin di¤er bölgelerine<br />
bir göçü de beraberinde getirmifltir.<br />
Böylece ülke çap›nda terör ve terör<br />
sonucu 35-40 bin insan›n ölmesinden<br />
kaynaklanan ac› verici sosyal bunal›mlara,<br />
yeni bir sosyal problem daha<br />
eklenmifl durumdad›r. Buna ek olarak,<br />
fail-i mechul cinayetlerin say›lar›n›n<br />
hâlâ kabar›k olmas› gibi bütün bu<br />
yanl›fl uygulamalar›n hiç birisi sorgulanamam›fl<br />
olmas›, problemi derinlefltirmektedir.<br />
Sorunun en iyi çözümü siyasî<br />
önlemlerin, bizzat Meclis taraf›ndan<br />
yönlendirilmesi ve hükümet taraf›ndan<br />
uygulanmas›d›r. Fakat, siyasal<br />
çözüm önerisini, bölgeye ba-<br />
¤›ms›zl›k, ya da özerklik olarak görenlerin<br />
yanl›fll›¤› bir yana, soruna<br />
siyasal çözümler önermek isteyenlerin<br />
vatan hainli¤i ile suçlanmas›<br />
da büyük bir hatad›r. DYP Genel<br />
Baflkan› oldu¤u s›rada DP Genel<br />
Baflkan› Mehmet A¤ar’›n “‹nin da¤dan,<br />
düz ovada siyaset yap›n” ça¤r›s›n›<br />
dahi ihanet olarak anlamak isteyenler,<br />
da¤› da siyaseti de flimdi<br />
PKK’n›n güdümüne soktuklar›n›
PKK karfl›t› miting...<br />
farketmek zorundalar. Hükümetler,<br />
her türlü terör sald›r›lar›na karfl›<br />
mutlaka vatandafllar›n› korumakla<br />
yükümlüdür. Dolay›s›yla Türk hükümeti,<br />
PKK sald›r›lar›na karfl›, ülke<br />
s›n›rlar› ötesinde de bir operasyon<br />
yapma hakk›n› sakl› tutar. Fakat<br />
hükümet, ülkedeki etnik kutuplaflman›n<br />
oluflturdu¤u psikolojik<br />
havan›n, bu terör sald›r›lar›ndan<br />
daha tehlikeli boyutlara ulaflt›¤›n›<br />
da görmek zorundad›r.<br />
Siyasî çözüm, bölgeye ba¤›ms›zl›k<br />
vermek de¤il, aksine, sorunun<br />
siyasîler taraf›ndan üstlenilmesi ve<br />
bölge temsilscilerinin de Meclis’te<br />
bu çözümleri müzakere edebilme<br />
imkan›na kavuflturulmas›d›r. Demokratik<br />
Toplum Partisi (DTP), bu<br />
anlamda bir rolü üstlenece¤ini söylemesine<br />
ra¤men, üzülerek söylemek<br />
gerekirse, bunda baflar›l› olma<br />
azmi gösterememifl, aksine, hem<br />
Türkiye’deki karfl›t hissiyat› deprefltirmifl,<br />
hem de da¤daki PKK’n›n siyaset<br />
boyunduru¤una girmifltir.<br />
Siyasal çözümde etnik yap› ya da<br />
etnik haklar gibi, süslü bazen de ürkütücü<br />
kelimeleri kullanmak da soruna<br />
çözüm üretmeyecektir. Sorunu bir insan<br />
haklar› ve demokratik anlay›fl sorunu<br />
olarak de¤erlendirmek gerekir. Fiilî<br />
tedbir olarak da, 23 y›ldan beri PKK<br />
sald›r›lar› ve askerî operasyonlardan<br />
türeyen sorunlar›n ortadan kald›r›labilmesi<br />
için ekonomik ve sosyal tebdirlere<br />
baflvurmak etkili olacakt›r.<br />
‹ktidarda, Meclis’te veya muhalefette<br />
olsun bütün partilere büyük bir sorumluluk<br />
düflmekle birlikte, DPT de<br />
kendi üzerine yükledi¤i siyasal görevi<br />
icra ederken, PKK teröründen kaynaklanan<br />
öfkeyi anlamak ve PKK’n›n da terörle<br />
ifltigal etti¤ini kabullenmek zorundad›r.<br />
Yine de, PKK’y› terör örgütü olarak<br />
görmekten kaç›nmas›na ve<br />
PKK’n›n terör eylemleri sald›r›lar›n›<br />
sürdürmesine ra¤men, flu önerileri, düflünmek,<br />
siyasetin görevi de¤il midir?<br />
Olaylar› PKK terörü yönlendirse<br />
de sorunu, sadece güvenlik veya terörizm<br />
sorunu olarak de¤erlendirmek<br />
eksiklik olur. Zira, bu safhadan<br />
sonra, her fley karmafl›k hale gelmifltir.<br />
Güvenlik güçleri görevlerini yerine<br />
getirirken, yapt›klar› hatalar› görmeli,<br />
görevini kötüye kullansalar da<br />
ba¤›ms›z sivil mahkemelerde yarg›lanabilmelidir.<br />
Mesele toptan ele al›nmal›,<br />
öncelikli olarak siyasî kurulufllar,<br />
sivil toplum örgütleri ve resmî kurumlar<br />
ile di¤er sosyal kesimler çözümü<br />
özgürce tart›flabilmelidir.<br />
Siyasetin dili, kuflat›c›, çözüm üretici,<br />
fliddeti ve toplumsal tahriki önleyici<br />
ve ›rkç› söylemlerden uzak durmal›d›r.<br />
Halk aras›nda etnik köken temeline<br />
dayal› güvensizli¤in giderilmesi<br />
için çal›fl›lmal›, farkl›l›klar›n ayr›l›k<br />
de¤il, zenginlik kayna¤› oldu¤u<br />
öne ç›kar›lmal›d›r.<br />
Kürtçenin serbestçe kullan›labilmesi<br />
için yap›lan yasal düzenlemeler<br />
gelifltirilmeli, hatta imkan dahilinde<br />
gündem<br />
çok dilli resmî hizmet ve siyasî faaliyet<br />
özgürlü¤ü sa¤lanmal›d›r. Bu anlamda<br />
Kürt dili ve edebiyat›n›n araflt›r›lmas›<br />
ve gelifltirilmesi ve e¤itimi önündeki<br />
engeller kald›r›lmal›d›r. E¤itim<br />
ve yönetimde devletle toplum aras›nda<br />
oldu¤u kadar, toplumun farkl› kesimleri<br />
aras›nda gerilim ve tart›flma<br />
oluflturacak soy aidiyeti vurgulamalar›ndan<br />
vazgeçilmelidir.<br />
‹nan›yoruz ki, Türkiye bunu tart›flabilme<br />
ve siyaset zeminine çekebilme<br />
becerisini gösterebilirse, baflar›l›<br />
olacakt›r. Yoksa, PKK, istedi¤i zaman<br />
inisiyatifi ele alacak, DTP’nin de, di-<br />
¤er siyasî partilerin de çözüm üretmesini<br />
engelleyecektir. Türk-Kürt<br />
kardefltir sözü ile de sorunun çözülece¤ini<br />
sanmak yanl›flt›r. Her fleyden<br />
önce bu kardeflli¤in icablar›n› yerine<br />
getirirseniz do¤ru olur. Herkes de biliyor<br />
ki, bu kardeflli¤i sa¤layacak maya<br />
hepimizin mensup oldu¤u ‹slam<br />
mayas›d›r.<br />
fiimdilik gündemimiz Kuzey<br />
Irak’a operasyon tart›flmalar› ile<br />
dolmufl durumda. Ama hiç kimse,<br />
Türkiye hükümetlerinin iç siyasetde<br />
baflar› gösterememelerini yan› s›ra,<br />
Irak ve dolay›s›yla Kuzey Irak siyasetinde<br />
de baflar›s›zl›klara att›¤› imzay›<br />
görmek istemiyor. Herkes biliyor<br />
ki, Irak’da söz ABD’nindir.<br />
ABD isterse, Kuzey Irak aç›s›ndan<br />
de¤erlendirildi¤inde, söz hiyarflisinde<br />
flöyle bir de¤ifliklik olur. Birinci<br />
s›rada Kuzey Irak bölgesel yönetiminin<br />
baflkan› Mesut Barzanî.<br />
‹kinci s›rada, Irak Cumhurbaflkan›<br />
Talabanî. Ve bu iki isimden sonra<br />
ve bu iki isim müsade ederse Irak<br />
Baflbakan› Malikî. Türkiye’nin hiyerarfliye,<br />
fiilî gerçeklerden de¤il de,<br />
normal iflleyen uluslararas› kurallarla<br />
bakmas› bu baflar›s›zl›¤›n ilk<br />
ad›m›d›r. Fakat en önemli baflar›s›zl›k,<br />
baflta Barzanî olmak üzere<br />
bölgesel yönetimin tüm yetkililerinin<br />
ve bölgede faaliyet gösteren<br />
gruplar›n kazan›lamamas›d›r. Bu<br />
aç›dan bak›ld›¤›nda, baba Bush döneminden<br />
bafllayan süreçten bu yana<br />
Türkiye, Kuzey Irak’›n gönlünü<br />
kazanmay› hem hak ediyordu hem<br />
de flartlar buna haz›rd›. <br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 7
gündem<br />
<strong>Kargaflan›n</strong> <strong>kavramlar›</strong>, <strong>kavramlar›</strong>n <strong>kargaflas›</strong><br />
<strong>IGMG</strong>’nin düzenledi¤i sempozyumda kavramlar tart›fl›ld›<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl<br />
(<strong>IGMG</strong>), Almanya’n›n eski baflkenti<br />
Bonn’da düzenledi¤i “<strong>Kargaflan›n</strong><br />
Kavramlar› ve <strong>Kavramlar›n</strong> Kargaflas›”<br />
isimli sempozyumda, Müslümanlar›n<br />
benlik ve dünyay› alg›lamalar›n›<br />
tart›flmaya açt›. Sempozyum’da özellikle<br />
bu tür tart›flmalarda kullan›lan<br />
kavramlara, bu <strong>kavramlar›</strong>n oluflumu<br />
ve kullan›m›na dikkat çekildi.<br />
200’ün üzerinde kat›l›mc›n›n geldi¤i<br />
sempozyum, Bonn’daki Gustav-<br />
Stresemann-Enstitüsü’nde yap›ld›.<br />
Sempozyumun selamlama konuflmas›n›<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Baflkan› Yavuz Çelik<br />
Karahan yapt›. Karahan, “‹slam art›k<br />
Almanya’n›n ve Avrupa’n›n bir gerçe-<br />
¤i haline geldi” tesbitini seslendirirken,<br />
“Dünya kamuoyunun dikkati uzun<br />
zamandan beri ‹slâm dini ve Müslümanlar<br />
üzerine odaklanm›fl durumda”<br />
diyen Karahan, Müslümanlar›n dahi,<br />
bu konular› tart›fl›rken, kulland›klar›<br />
<strong>kavramlar›</strong>n arka plan›n› ciddî manada<br />
sorgulamad›klar›n› ifade etti. Karahan<br />
konuflmas›na devamla “Kulland›¤›m›z<br />
kavramlar kendi iç dünyam›z›n<br />
d›fla yans›mas›, kelimelere dökülmesidir.<br />
O halde herhangi bir konuda birfleyler<br />
söylemeden önce, <strong>kavramlar›</strong>m›z›n<br />
kendi anlam dünyam›z› ne kadar ifade<br />
etti¤ini iyi düflünmek zorunday›z”<br />
dedi ve bunun ister istemez, “Biz kimiz?”<br />
ve “Nerede duruyoruz?” sorular›n›<br />
ve arkas›ndan muhasebesini de<br />
beraberinde getirdi¤ini ifade etti.<br />
“Dolay›s›yla bu konular› gündeme tafl›mak,<br />
modern dünyada yaflayan biz<br />
Müslümanlar›n, içinde yaflad›¤›m›z<br />
dünyaya karfl› bir süredir gelifltirmeye<br />
çal›flt›¤›m›z fikrî ve pratik tutumlar›n bir<br />
muhasebesi anlam›na” geldi diyen Karahan,<br />
“Müslümanlar›n, kulland›klar›<br />
<strong>kavramlar›</strong> dahi tart›flmaya açmalar›,<br />
zay›fl›¤›n ve güvensizli¤in de¤il, bilâkis<br />
8<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Sempozyumu izleyenler<br />
kendilerine olan özgüvenlerinin bir iflaretidir”<br />
dedi. Karahan ayr›ca böylesi<br />
bir sempozyumla amaclar›n›n “ak›p<br />
giden gündem karfl›s›nda acele ve haz›r<br />
cevaplar yetifltirmek yerine, do¤ru sorular›<br />
sorarak insanlar› düflünmeye sevketmek”<br />
oldu¤unu ifade etti.<br />
Karizman›n sürdürülmesi ve<br />
rutinleflmesi<br />
Sempozyumun aç›fl konuflmas›n›<br />
1993 y›l›ndan beri Bosna-Hersek Baflmüftülü¤ü<br />
(Reisu’l Ulema) görevine<br />
devam eden Prof. Dr. Mustafa Çeriç<br />
yapt›. “Burada olmam›, ‹slam Toplumu<br />
Millî Görüfl’e ülkem Bosna-Hersek için<br />
yapt›¤› herfley için flükranlar›m› sunmak<br />
için de¤erlendirmek istiyorum. Bu konuyu<br />
Bonn’da tart›flmam›z ilginç. Belki de<br />
Avrupa’da alimlerimizin aras›nda var<br />
olan baz› kafa ve konsept kar›fl›kl›klar›na<br />
baz› çözüm önerileri getirebilmemiz, iyiye<br />
bir iflarettir” fleklinde konuflmas›na bafllayan<br />
Çeriç, konuflmas›nda Akide, fieriat<br />
ve Hilafet konular›na ve bunlar›n<br />
Müslümanlar üzerindeki önemine de-<br />
¤indi. Daha geçen yüzy›lda fieyh fieltut<br />
gibi, ‹slam’› sadece Akide ve fieriat’dan<br />
olufltu¤unu söylerken, bugün Akide,<br />
fieriat ve Hilafet/‹mamet’ten oluflan bir<br />
‹slam’dan bahsetti¤imizi tesbit eden<br />
Çeriç “Akide, fieriat ve Hilafet’in tam olarak<br />
anlamad›¤›m›z ve sürekli yanl›fl kulland›¤›m›z<br />
üç temel konsept” olduklar›n›<br />
ifade etti.<br />
Çeriç tesbitlerine flöyle devam etti:<br />
“Akide bireysel bir inanç ifadesidir.<br />
‹tikad konsunda Müslümanlar›n ço¤unlu¤unun<br />
bir sorunu yok. Çünkü, ‹slam<br />
en kolay anlafl›labilir ve bilinebilir inanç<br />
temellerine sahip. Baz› âlimlerin Akaid’i<br />
zorlaflt›rmaya çal›flmalar›na bu aç›dan<br />
bir anlam veremiyorum. Akaid, bireysel<br />
bir konu iken, fieriat ise toplumsal bir<br />
konu. fieriat, ayn› zamanda, her zaman<br />
ahlak ile ba¤lant›l›d›r ve ahlak sadece<br />
bireysel bir mesele de¤ildir. Ahlak’da,<br />
her zaman öteki ile olan iliflki önemlidir.<br />
fieriat ise, Akaid gibi bireysel tutumlar›m›z›<br />
ve dünya alg›lar›m›z› belirledi¤i gibi,<br />
baflkalar›na karfl› sergiledi¤imiz toplumsal<br />
tutumlar›m›z› da belirler.”<br />
fieriat’›n geri gelmesinin gereklili-<br />
¤inden bahsetmedi¤ini ifade eden<br />
Çeriç, bu söylenenler ba¤lam›nda<br />
‹mamet’in hangi anlama geldini sorgulad›.<br />
“‹mamet tarihdir. Akide ve fieriat<br />
ise aflk›nd›r. Akidemizin ne olmas› gerekti¤ini<br />
bize Allah teala bildirmifltir. fieriat<br />
ise, onu Tevrat, ‹ncil ve Kur’an’da<br />
bulabilmemiz aç›s›ndan aflk›nd›r. fieriat,<br />
bir nevi Allah ile aram›zda olan bir mîsakd›r/sözleflmedir.<br />
Ama Hilafet ile ‹ma-
Prof. Alatas<br />
met, bize b›rak›lm›fl tarihimizdir; davran›fllar›m›z›n<br />
ve icraatlar›m›z›n tarihi. Ve<br />
genelde de, bu alanda baflar›s›z olmaktay›z.<br />
Çünkü ‹mamet’in yap›lanmaya,<br />
sosyolojiye, bir toplumun nas›l organize<br />
edilece¤i hakk›nda bilgiye ihtiyac› var.”<br />
Çeriç, Hamid Habbafli’nin, Peygamberimiz’in<br />
karizma sahibi oldu-<br />
¤una dair ifadesini kabullendi¤ini ifade<br />
etti. “Karizman›n rutinleflmesi, tarihte,<br />
Sünnîlerin yolu oldu, fiiî’lerse yaflayan<br />
karizmay› sürdürmeye çal›flt›lar.<br />
Haricîler ise, karizmay› da¤›tma yolunu<br />
tuttular. Sünnîler karizman›n rutinleflmesi,<br />
sürekli kurumsallaflmas› yolunda<br />
baflar›s›z oldular, çünkü yo¤un bir flekilde<br />
sekülerlefltiler. fiiîler, karizmay› yaflatabildiler,<br />
ama onlar da az›nl›k olarak.<br />
Ve Haricîler bugün farkl› flekillerde tekrar<br />
sahneye ç›kmaya bafllad›lar. Tarihde<br />
Sünnîler, ‹mamet kurumunu yerlefltirmede<br />
baflar›s›z olduklar›ndan, fiiîler karizmay›<br />
yaflatma yolu ile ortaya ç›kt›lar.<br />
fiiîler’in de hakim bir pozisyona sahip<br />
olamad›klar›ndan, bugün biz, Haricilerin<br />
“da¤›t›lm›fl karizma” düflüncesi ile<br />
karfl› karfl›yay›z. Ve Avrupa’daki bizler,<br />
bunun en iyi örne¤iyiz. Çünkü, bizi Avrupa’da<br />
kimse birlefltiremez. Bu aç›dan<br />
bak›ld›¤›nda hepimiz Haricîyiz. Zira, karizman›n<br />
kurumlaflmas›n›, Sünnet’i kabul<br />
etmiyoruz.” Çözüm olarak Çeriç,<br />
Sünnîlerin ve fiiîlerin biraraya gelerek,<br />
Sünnîlerin karizman›n nas›l yaflat›labilece¤ini<br />
fiiîlerden, fiiîlerin de karizman›n<br />
nas›l kurumsallaflt›r›laca¤›n›<br />
Sünnîlerden ö¤renmelerinin gereklili¤ini<br />
savundu: “Haricî mant›¤›n› ancak<br />
böyle aflabiliriz.”<br />
Dr. Mustafa Çeriç, fieriat kavram›n›,<br />
Asifa Kureyfli’nin çal›flmas›ndan<br />
yola ç›karak tarif etmeye çal›flt›. Çeriç,<br />
Kureyfli’nin çal›flmas›n›n Müslüman-<br />
Prof. Allievi<br />
lar›n fieriat’› hayatlar›na yans›tma konusunda,<br />
Bat›’n›n da, ‘fieriat’dan vaz<br />
geçin’ taleblerinde ne kadar ikiyüzlü<br />
olduklar›n› gösterdi¤ini ifade etti:<br />
“fieriat’› uygulad›klar›n› söyleyen ülkeler<br />
dahi bunu yapmamaktad›r.”<br />
Çeriç flöyle devam etti: “F›k›h, fieriat’›n<br />
kendisi de¤ildir. F›k›h sadece, fieriat’›<br />
anlama yöntemidir. fieriat aflk›nd›r,<br />
tamam›yla kavranamaz. Tarihde ‹slam<br />
hukukcular›, siyasetten ba¤›ms›zd›lar.<br />
Onlar bilim adam› ve âlimdiler. Siyasî<br />
sistemin parças› olduklar›nda ise, ba-<br />
¤›ms›zl›klar›n› ve haysiyetlerini kaybettiler.<br />
Bu, günümüzün bafll›ca sorunlar›ndan<br />
biri. Birçok Müslüman ülke hukuklar›n›n<br />
fieriata dayand›¤›n› ifade etseler<br />
de bu yanl›flt›r. Çünkü, onlar›n hareket<br />
temelleri gündelik siyasetleridir. ‹slam<br />
hukukcular›, ancak toplumun kenar›nda<br />
yer bulabilmekteler.”<br />
‹slam’a h›r›stiyan gözlü¤ü ile bakmak<br />
Sempozyum’un ilk oturumunun<br />
konusu “Kavramsal S›n›rlar› Aflmak ve<br />
Tercüme Sorunu”ydu. Singapur Üniversitesinden<br />
Prof. Syed Farid Alatas,<br />
konuyu, din bilimlerinde kavram oluflumu<br />
sorunu ba¤lam›nda ele ald›.<br />
Sosyal bilimlerdeki konseptlerin,<br />
güncel hayatta kulland›¤›m›z kültürel<br />
kavramlardan olufltu¤unu ifade eden<br />
Alatas, problemin, bu kavramlar ile,<br />
bunlar›n olufltuklar› çevrenin d›fl›ndaki<br />
olgular› tarif etmeye kalk›fl›ld›-<br />
¤›nda ortaya ç›kt›¤›n› ifade etti. Alatas<br />
flöyle devam etti: “Bunun sonucu<br />
ise, irdelemek istedikleri olgular› yanl›fl<br />
yans›tmalar›d›r. Mesela 18. yüz y›ldan<br />
dan beri “religion” kavram› h›r›stiyanl›k<br />
d›fl›ndaki inanç sistemlerini tarif etmek<br />
için kullan›lmaktad›r. Ama “religion”<br />
Prof. Çeriç<br />
gündem<br />
konsepti h›r›stiyanl›ktan baflka dinlerde<br />
kullan›ld›¤›nda, mesela ‹slam ya da Hinduizm’de.<br />
Bu flekilde, ister istemez bu<br />
dinler ve h›ristiyanl›k aras›nda bir mukayese<br />
yap›lmaktad›r. Bu tan›mlama ise<br />
gerçekleri dikkate almamakta ve di¤er<br />
inanç sistemlerinin “h›ristiyanlaflt›r›lmas›”yla<br />
sonuçlanmaktad›r. Böylece, h›ristiyanl›¤a<br />
özel unsurlar, di¤er inanç sistemine<br />
de atfedilmektedir.”<br />
Alatas bu iddias›na örnek olarak<br />
Hinduizm üzerindeki araflt›rmalar›<br />
gösterdi: “Alman ve ‹ngiliz flark›yatc›lar›,<br />
araflt›rma alan› olarak Hindistan’› keflfettiklerinde,<br />
beraberlerinde h›ristiyan din<br />
tasavvurunu da getirmifllerdi. Hindistan’da<br />
farkl› kültler ve tanr›larla karfl›laflt›lar.<br />
H›ristiyanl›k anlay›fllar› taraf›ndan belirlenmifl<br />
din alg›lar›ndan dolay› bunlar›,<br />
bir dinin farkl› mezhebleri ve tarikleri olarak<br />
kabul ettiler ve bu dini Hinduizm olarak<br />
adland›rd›lar. Hindistanl›lar ise o tarihe<br />
kadar Hinduizm diye bir din tan›mamaktayd›lar.<br />
Müslüman âlim Biruni ise<br />
daha önceleri Hindlilerin sadece bir dinin<br />
de¤il, birçok dînin varl›¤›ndan yola ç›kt›klar›n›<br />
tesbit etmiflti, mesela fiiva tanr›s›na<br />
inananlar›n oldu¤u gibi, bunun d›fl›nda<br />
Viflnu, ya da, baflka bir tanr›ya inananlar›n<br />
varl›¤›n› da tesbit etmiflti. Hindliler için<br />
bunlar ayr› dinler ve inanç sistemleri idi.<br />
Avrupal› flarkiyatc›lar ise, bunlar›n hepsini<br />
kapsayan bir Hinduizm dinini icat etmifl<br />
oldular.”<br />
Prof. Alatas Müslümanlar ba¤lam›nda<br />
ise, kulland›klar› birçok konseptin<br />
kendi alg›lar›n› yans›tamad›¤›<br />
tesbitinde bulundu. Oryantalizm’e<br />
yöneltilen elefltirilerin sosyal bilimlere<br />
karfl› elefltirileri de içermesi gerekti¤ini<br />
ifade eden Alatas, Bat›l› konseptlerin<br />
elefltirilmesine ra¤men bunlara alternatif<br />
olabilecek konseptlerin orta-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 9
gündem<br />
ya konulmad›¤›n› söyledi: Hatta Müslümanlar<br />
da kendi dinlerine h›ristiyan<br />
kökenli kavramlarla bakmaya bafllam›fllar.<br />
“Protestan Müslümanl›k” kavram›<br />
da bu aç›dan örnek bir sorun olarak<br />
karfl›m›za ç›kmaktad›r. Neyin “Protestan<br />
Müslümanl›k” oldu¤u konusunda iki görüfl<br />
var. Birine göre Vahhabilerin ve ‹hvan-›<br />
Müslimin’in do¤uflu bir “protestanlaflma”<br />
hareketi olarak anlafl›lmal›,<br />
di¤erine göre ise, ‹slam’›n da, h›ristiyanl›k<br />
gibi bir reformdan geçmesi gerekiyor.<br />
Ama bu tür de¤erlendirmeler ‹slam<br />
dünyas›nda var olan geliflmeleri<br />
göz ard› etmekte ve mesela kilise gibi,<br />
olmayan öncüllerden yola ç›kmaktad›r.<br />
Hatta Müslümanlar, kendi tarihlerini<br />
de¤erlendirirken de, h›ristiyan gelenek<br />
taraf›ndan belirlenen <strong>kavramlar›</strong> kullanmaktalar.<br />
Bugün, Müslümanlar›n “haçl›<br />
seferler”inden bahsettikleri görülülür.<br />
Asl›nda bu seferlere “haçl› seferleri” demeleri<br />
de ilginçtir. O dönemin Müslüman<br />
alimleri ise “haçl› seferi” gibi bir<br />
kavram› kullanm›yorlard›. Mesela Selahaddin<br />
Eyyubi dönemindeki Müslümanlar<br />
için Avrupal›lar, h›ristiyan de¤ildi.<br />
Onlardan “Frenk” diye bahsedilmekteydi.<br />
O günkü Müslümanlar›n perspektifinden<br />
bak›ld›¤›nda, gelenler, h›ristiyan<br />
de¤il, Müslüman, h›ristiyan ve yahudilerin<br />
topraklar›n› iflgal eden yabanc›<br />
“Frenkler” idi. Bugün ise kendi kavram<br />
dünyam›z ve bu çat›flmalara bak›fl›m›z<br />
Avrupa’n›n tecrübesi taraf›ndan belirlenmekte.<br />
Müslümanlara düflen görev,<br />
bu tarih dilimine alternatif bir rekonstrüksyon<br />
oluflturma görevidir. Bunu<br />
da, sadece terminolojiyi de¤ifltirerek<br />
de¤il, olanlara fark› bir bak›fl aç›s›yla<br />
yaklaflmalar›yla gerçeklefltirmelidirler.<br />
“‹slam’da gelene¤i olmayan terimlerin<br />
devral›nmas›yla Müslümanlar, var<br />
olan, geçmiflte sorunlar›n›n çözümü için<br />
kulland›klar› terminolojilerini gözard›<br />
etmekteler,” diyen Alatas flöyle devam<br />
etti: “Burada amac›m›z “yabanc›” konseptlere<br />
karfl› toplu bir red de¤il, çünkü<br />
Müslümanlar her zaman faydal› bulduklar›<br />
“yabanc›” konseptleri alm›fllard›r.<br />
Ama, var olan ‹slamî miras, sadece<br />
bir veri kayna¤› olarak de¤il, sosyolojide<br />
konseptler için de bir kaynak teflkil etmeli.<br />
Ama biz Birûnî ya da ‹bn Haldun’u inceledi¤imizde,<br />
ilgimizi sadece o dönemin<br />
hayat› ile ilgili veriler çekmekte, kon-<br />
10<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Prof. Çi¤dem<br />
septleri ya da bak›fl aç›lar›n› de¤il.”<br />
Helsinki Üniversitesinden sempozyuma<br />
kat›lan Dr. Amr Sabet “‹slam’›n<br />
siyaseti mi, Siyaset’in ‹slam’› m›?”<br />
konulu bir tebli¤ sundu. Sunumunda<br />
‹slam’›n siyasetinin her zaman Siyaset’in<br />
‹slam’› ile örtüflmedi¤i gerçe¤ine<br />
dikkat çeken Sabet, “Ama ilki, sonrakini<br />
en az›ndan temellendirebilir, ama<br />
alt›n› da oyabilir” dedi: “Temellendirme<br />
için yap›c› konsept ve teorilerin olmas›<br />
gerekir. Ama, yap›c›l›c›l›k, yo¤un bir flekilde<br />
problem bilincine ve alternatif aray›fllar›na<br />
ba¤l›. Bunun için de gerekli<br />
olan sahih bir içtihadd›r. Kendi kendine<br />
konulan s›n›r ve özgüven eksikli¤i ise<br />
buna engel oluyor.”<br />
Anlayabilmek için konseptlere ve<br />
entellektüel tecrübeye ihtiyaç oldu¤unu<br />
söyleyen Sabet, soyutlaman›n<br />
konseptlefltirmek demek oldu¤unu,<br />
bunun sonucunun da anlama oldu¤unu<br />
ifade etti ve “Ben bilinci ve gerçek<br />
birbirine uymad›¤›nda, topyekün bir<br />
medeniyete zarar verebilecek kriz hissiyat›na<br />
yol açmaktad›r. Bugün ‹slam’›n<br />
sürekli de¤iflen bir dünyan›n sorunlar›yla<br />
karfl› karfl›yad›r,” dedi. Sabit’e göre,<br />
var olan eflitsizlik ve kafa kar›fl›kl›-<br />
¤›n›n Müslümanlar›, nerede hata<br />
yapt›k sorular›na sevk etmekte. Bu<br />
sorularla Müslümanlar daha 19. Yüzy›ldan<br />
beri ç›rp›nmaktalar. Doyurucu<br />
bir cevap bu güne kadar bulunamad›,<br />
hatta bu sorular daha çok savunmac›,<br />
ba¤lant›s›z soyut bir düflünceye sebep<br />
olmufltur. Bir zamanlar ‹slam<br />
dünyas›nda “Sosyalist ya da liberal-demokrat<br />
fikirlerin temel ‹slamî fikirler<br />
olarak yeniden paketlenip piyasaya sürülmeleri<br />
ola¤an d›fl› de¤ildi” tesbitinde<br />
bulunan Sabet, klasik ‹slamî düflüncenin<br />
temel sorununun, içerikte de¤il,<br />
usulde oldu¤unu ifade etti. “Hedef, di-<br />
nî ve sekuler bilginin uyumlu hale getirilmesi”<br />
diyen Dr. Sabet, düflüncenin<br />
sömürgeci anlay›fltan kurtuluflunun,<br />
bilgiyi, siyaseti, ekonomiyi ve toplumu<br />
anti-emperyalist ve çokkültürlü<br />
bir reformdan geçirilmesi ile mümkün<br />
olabilece¤ini ifade etti: “Buna, ‹slam<br />
destek olabilir ve tafl›yabilir. Ama<br />
bugün ‹slam dünyas› ne yaz›k ki, daha<br />
çok bir kargafla görüntüsü sergilemektedir”.<br />
Bir sonraki sunumda Padova Üniversitesin’den<br />
Prof. Dr. Stefano Allievi<br />
“Kamuoyundaki ‹slam Tart›flmalar›<br />
Ba¤lam›nda Müslümanlardaki Din Alg›s›<br />
De¤iflimi”ni ele ald›. Bat› dünyas›nda,<br />
son 30 y›lda, Müslümanlar› alg›lay›flta<br />
büyük bir de¤iflimin gerçekleflti-<br />
¤ini ifade eden Allievi, “Önceden göçmenlerden<br />
bahsedilirken, bugün ayn›<br />
insanlardan sadece Müslüman olarak<br />
bahsediliyor,” dedi. Allievi flöyle devam<br />
etti: “Ne zaman ki göçmenler burada<br />
kalmaya karar verdiler, o zaman,<br />
Müslüman oldular. Kamuoyu da bu insanlar›<br />
iflci, aile, çocuk, ö¤renci olarak<br />
de¤il, sadece Müslüman olarak alg›lamaya<br />
bafllad›. Bu tav›r yabanc› alg›s›n›<br />
güçlendirdi ve uyumsuzluk tart›flmalar›n›<br />
körükledi. Böylelikle, toplumsal korkuyu<br />
kullanarak ‹slam’›n tehlike olarak<br />
yan›st›lmas›na bafllan›ld›. Bu korkuyu<br />
ise, baz›lar› siyasî ve maddî rant kazanmak<br />
için kulland›. Bu zaman zarf›nda<br />
karfl›m›za tepkisel insanlar da ç›kmaya<br />
bafllad›; hiç bir flekilde dindar olmamas›na<br />
ra¤men, ‹slam’›n karfl›s›nda kendisinin<br />
h›ristiyanl›¤›n› keflfeden insanlar.<br />
Ayn› tutumu, Müslümanlar aras›nda da<br />
görebiliriz.”<br />
‹slam’›n Avrupa’daki varl›¤›, ‹slam<br />
hakk›nda tart›flmalara, ayn› zamanda<br />
böylece, Avrupa’n›n temelleri<br />
ve d›fla aç›kl›¤› hakk›nda da tart›flmalara<br />
sebep oldu¤unu söyleyen Allievi<br />
flöyle devam etti: “Genelde de bunlar,<br />
‹slam ve Müslümanlar hakk›nda ço¤unluk<br />
toplumunun içinde geçen iç tart›flmalar<br />
olmaktayd›. Müslümanlar s›k s›k<br />
çat›flmalar üzerinden tan›mlanmaktad›r.<br />
Dindar bir Müslüman›n sakal›, bir de<br />
bak›yorsunuz, bir afl›r›n›n üniformas›<br />
olarak alg›lanmaktad›r.”<br />
Prof. Allievi Müslümanlar›n da<br />
kendi dinlerini alg›lamada sorun yaflad›klar›na<br />
dikkat çekti. “Her türlü ha-
eketi, ‹slam ile delillendirme e¤ilimi<br />
bunlardan biri. Bu flekilde özcü, sabit bir<br />
‹slam anlay›fl› meydana ç›kmakta. Bunu<br />
yaparken de, ‹slam dünyas›nda, ço¤unluk<br />
bir toplum içinde var olan konseptler<br />
devr al›nmakta, burada Müslümanlar›n<br />
az›nl›k statüsünde oldu¤u dikkate<br />
al›nmamakta. Bugün Avrupa’daki ‹slam,<br />
daha çok Mekke dönemine benzemekte;<br />
ikisi de az›nl›k durumunda. Hatta,<br />
bir ‹slam ümmetinini fark›na, homojenleflmifl<br />
ana vatanlar›ndan daha çok,<br />
art›k Avrupa’da var›labilir.”<br />
Leeds Üniversitesinden Dr. Salman<br />
Sayyid sunumunda “‹slam’›n<br />
Farkl›laflmas› Ba¤lam›nda “Euro-‹slam”<br />
Tart›flmalar›”n› ele ald›. Sayyid “Euro-<br />
‹slam” ya da “Avrupa ‹slam’›” gibi terimlerin<br />
ortaya ç›kard›¤› sorunlara de-<br />
¤indi. Bu terimlerin ne ço¤rafi aç›dan,<br />
ne de, etnografik aç›dan aç›klanabilece¤ini<br />
ifade eden Sayyid, kamuoyunda<br />
‹slam alg›s›ndan önce, “yabanc› alg›s›n›n”<br />
hakim oldu¤unu ifade etti. Dr.<br />
Sayyid flöyle devam etti: “Göçmen ve<br />
ço¤unluk toplumu aras›nda afl›lamaz<br />
farkl›l›klar öne sürülmekte ve göçmenlerin,<br />
zamanla asimile olmas› beklenmekte.<br />
Bu süreç çercevesinde göçmenden tarihsizleflmesi;<br />
kendi tarihi yerine ço¤unluk<br />
toplumunun tarihini sahiplenmesi<br />
bekleniyor.” Sayyid, “Euro-‹slam” konseptini<br />
stratejik bir konsept olarak de-<br />
¤erlendirmekte: “Bu konseptte, Avrupa’n›n<br />
ve ‹slam’›n de¤erleri karfl› karfl›ya<br />
getirilmekte ve Müslümanlardan Avrupa<br />
de¤erlerini devr almalar› beklenmektedir.<br />
‹slam’›n reforme edilmesi, kaynaklar›n<br />
yeniden yaz›l›p yorumlanmas› ve dinî<br />
hayat›n yeniden tanzimi, bu ba¤lamda<br />
ileri sürülen taleplerin baz›lar›.” Sayyid’e<br />
göre “Euro-‹slam” konseptinin hedefi,<br />
‹slam’› h›ristiyanl›¤›n oldu¤u gibi bir<br />
din haline getirmek: “Böylece, ‹slam bat›n›n<br />
sekülerleflme flart›na uyumlu bir din<br />
haline gelmifl olur düflüncesi var herhalde.<br />
Herfleyden önce ‹slam, ‹slam’d›r. ‹slam’›n<br />
kendine has flartlar›n›n oldu¤unu<br />
kabul etmemiz gerekir.”<br />
Mainz üniversitesinden kat›lan<br />
Dr. Jörn Thielmann, Dr. Sayyid’in sunumun<br />
müzakeresinde flunlar› ifade<br />
etti: “Burda tart›fl›lan kavramlar, hakk›nda<br />
her ortamda ateflli tart›flmalar›n<br />
sürdürüldü¤ü kavramlar. Dr. Sayyid’in<br />
dedi¤i gibi, ‹slam: ‹slam’d›r demek yet-<br />
Dr. Thielmann<br />
miyor. Çünkü Almanya’da do¤up büyüyen<br />
Müslümanlar, mecburen farkl›<br />
bir ortamda geliflmekteler. Ve bu ortam<br />
onlar› ister istemez etkisi alt›na almaktad›r.<br />
“Euro-‹slam” kavram›ndan vazgeçilmesi<br />
gerekti¤i konusunda hemfikiriz.<br />
Sayyid’in, kuflaklara göre bir etiketlendirmenin<br />
varl›¤›na dikkat çekmesi de<br />
do¤ru. San›r›m bu etiketlendirme, sadece<br />
Müslümanlarda yap›lmakta, di¤er<br />
göçmen gurublarda yap›lmamakta.<br />
Ama sekularizm konusundaki söylediklerinde,<br />
çok fazla oranda “Bat›’dan bahsetti¤ini,<br />
Bat›’da da var olan farkl›l›klar›<br />
dikkate almad›¤›n› düflünüyorum.”<br />
Sempozyumun son bölümünde ‹slam<br />
Toplumu Milli Görüfl Genel Sekreteri<br />
O¤uz Üçüncü “Bir Tezahür Alan›<br />
olarak ‹slam Toplumu Millî Görüfl”ü ele<br />
ald›. Göç tarihi ile teflkilat tarihi aras›ndaki<br />
s›k› ba¤lant›ya dikkat çeken<br />
Üçüncü, göç araflt›rmalar›nda genelde<br />
Avrupa’daki ‹slamî cemaat yap›lanmalar›n›n<br />
gelifliminde 80’li y›llara kadar<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’ya<br />
giden vatandafllar›n›, dinî ihtiyaçlar›<br />
konusunda yaln›z b›rakmas›n›n<br />
gözden kaçmakta oldu¤unu söyledi.<br />
“<strong>IGMG</strong>’de, bu yüzden, bafltan beri geleneksel<br />
ve devlet taraf›ndan belirlenmifl<br />
bir din anlay›fl›n›n yerine, fluur kavram›<br />
çevresinde bilinçli bir dinî yaflam hedeflemifltir.<br />
Birçok bilinen sorguland› ki, bu<br />
ba¤lamda merkezi soru, “Yaratan benden<br />
ne bekliyor?” sorusudur,” diyen Üçüncü<br />
flöyle devam etti: “Dinin sadece özel alana<br />
s›k›flt›r›lmas› kabul edilemez olarak alg›lanmaktayd›.<br />
O zamanlarda, zaman›n<br />
acil sorular›na ne Bat›’n›n ne de Do¤u’nun<br />
cevap bulabilece¤i kabul edilmekteydi.<br />
Çözüm ancak kendi kaynaklar›m›za bilinçli<br />
bir flekilde yönelmekle olabilirdi.”<br />
Bu gün için ise Üçüncü’nün tesbiti<br />
flöyle: “2007 y›l›ndaki duruma bakarsak,<br />
gündem<br />
bugün de, do¤ru yaflanm›fl bir ‹slam ile<br />
bar›fl ve adaleti ihdas edilece¤i inanc›<br />
mevcut. Ama “Nas›l?” sorusu her zamankinden<br />
daha fazla soru iflareti ve flüpheler<br />
tafl›makta; kavramlar hakk›nda oldu¤u<br />
kadar, kendimizin oluflturdu¤u çözüm<br />
önerileri hakk›nda da flüpheler var.”<br />
Üçüncü’ye göre bu elefltirel yaklafl›mlar›n<br />
sebepleri, alternatif toplum modellerini<br />
destekleyebilecek ve halen örnek<br />
uygulamalar›n olmamas› ve iddia ile<br />
gerçek aras›ndaki yo¤un tezatlard›r.<br />
Avrupa’da yaflayan Müslümanlar<br />
olarak bu tür tart›flmalar›n etkisi d›fl›nda<br />
kal›namad›¤›n› da ifade eden<br />
Üçüncü, sürekli kendimize kaynaklarda<br />
gerçekten sadece “yeni sorulara”<br />
cevap m› arad›¤›m›z›, yoksa istenen<br />
ve beklenen cevaplar› kaynaklara<br />
onaylatmaya m› çal›fl›yoruz sorusunu<br />
yöneltmemiz gerekti¤ine dikkat çekti.<br />
Üçüncü, bunun sonucunda cemaat<br />
içi gerginliklerin de ç›kabilece¤ine,<br />
içerikleri tart›flma taleblerinin “Euro-<br />
‹slam” ya da “›l›ml› ‹slam” tart›flmalar›<br />
ba¤lam›nda alg›lanabilece¤ine dikkat<br />
çekti: “Bu ise hem teflkilat içi, hemde<br />
ço¤unluk toplumu ile iliflkilerde “güvensizlik<br />
tart›flmalar›”na sebep olmaktad›r.”<br />
Müslüman cemaatin, d›fl bask›lara<br />
göre bir söylem izlendi¤i suçlamas›na<br />
muhatap olduklar›n› söyleyen<br />
Üçüncü, teflkilat içinde bu elefltirilere<br />
muhatap olurken, buna karfl›l›k, ço-<br />
¤unluk toplumunun sonsuz talepleri<br />
ile karfl›laflt›klar›n› belirtti. Örne¤in,<br />
cihad›n reddedilmesi, baflörtüsünün<br />
ç›kar›l›p at›lmas› ve Kur’an’›n<br />
tarihsellefltirilmesi istekleri ile karfl›laflt›klar›n›<br />
bildiren Üçüncü konuflmas›n›<br />
flöyle sürdürdü.<br />
“Her ne kadar önceden haz›rlanm›fl,<br />
sözde Avrupa’ya uygun konseptlerin<br />
alt›na, içerik hakk›nda görüfl belirtme<br />
imkan› dahi verilmeden imza at›n dayatmalar›na<br />
boyun e¤mesek de, toplumun<br />
temel meselelerine ‹slamî bir cevap<br />
ararken, demokrasi ve sosyal pazar<br />
piyasas› gibi konseptlerin, kendi adalet<br />
temelli idealimize çok yaklaflt›klar›n› itiraf<br />
etmekten de çekinmemeliyiz. Bu, ne<br />
‹slam’›n önemini azaltmakta, ne de<br />
<strong>IGMG</strong>’nin, dinî, kültürel ve medeniyet<br />
kökleri ›fl›¤›nda, kardefllik, merhamet ve<br />
yard›mseverlik gibi de¤erler ile toplumsal<br />
katk› iddias›n› ortadan kald›rabilir.”<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 11
gündem<br />
Kavramlar, dünyaya nas›l bakt›¤›m›z› gösterir<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Baflkan› Karahan’›n sempozyum aç›fl konuflmas›<br />
Sayg›de¤er misafirlerimiz, ‹slam<br />
Toplumu Milli Görüfl Teflkilat›<br />
olarak düzenlemifl oldu¤umuz bu<br />
sempozyuma hoflgeldiniz diyor hepinizi<br />
sayg› ve sevgiyle selâml›yorum.<br />
Malumunuz, dünya kamuoyunun<br />
dikkati uzun zamandan beri ‹slâm<br />
dini ve Müslümanlar üzerine<br />
odaklanm›fl durumda. Hepimiz, gerek<br />
gündelik yaflam›m›zda gerekse<br />
medya ve bilimsel yay›nlarda hemen<br />
hemen her gün ‹slam’la ilgili birbirinden<br />
farkl› tart›flmalara tan›k oluyoruz.<br />
Bu farkl›l›k kendini herfleyden<br />
önce, tart›flma esnas›nda ortaya at›lan<br />
kavramlarda gösteriyor: “Il›ml› ‹slam”,<br />
“radikal ‹slam”, “siyasal ‹slam”,<br />
“gelenekçi ‹slam”, “Euro-‹slam” bunlar›n<br />
sadece birkaç›. Bununla kalmay›p,<br />
liberalizm, sivil toplum, demokrasi,<br />
tarihsellik, evrensellik, ilerleme,<br />
eflitlik, birey, insan haklar›, teknoloji,<br />
siyaset, devlet, medeniyet gibi birçok<br />
di¤er kavram ise bir flekilde ‹slam ile<br />
ilintilendiriliyor: “‹slam’da kad›n haklar›”<br />
veya “‹slam ve Bat›” yollu ifadelerde<br />
oldu¤u gibi.<br />
Bu durumda dikkatimizi Müslümanlara<br />
yöneltti¤imizde, belirtti¤imiz<br />
konular›n onlar›n da gündemlerinin<br />
en ön s›ralar›nda yer ald›¤›n› görüyoruz.<br />
Fakat Müslümanlar›n, bu konular›<br />
tart›fl›rken, kulland›klar› <strong>kavramlar›</strong>n<br />
arka plan›n› ciddi manada sorgulamad›klar›n›<br />
san›r›m burada itiraf<br />
edebiliriz. Nitekim herfleyden önce bu<br />
konular› niçin tart›flt›¤›m›z› ve nas›l<br />
ele ald›¤›m›z› sordu¤umuzda maalesef<br />
tatmin edici bir cevap alamamaktay›z.<br />
Halbuki, merhum Cemil Meriç’in<br />
ifadesiyle söyleyecek olursak:<br />
12<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Karahan, Sempozyumun aç›fl konuflmas›n› yapt›<br />
“Düflünmeye bafllamak kelimeler üzerinde<br />
düflünmekle bafllar.”<br />
fiunu unutmamak gerekir ki kulland›¤›m›z<br />
kavramlar, herfleyden önce<br />
kendimize ve dünyaya nereden<br />
bakt›¤›m›z›n ifadeleridirler. Onlar<br />
kültürel kodlar›m›z›, daha da önemlisi:<br />
inanç kodlar›m›z› ele verirler. Yaflam<br />
felsefemiz, de¤er verdiklerimiz,<br />
sevdiklerimiz veya sevmediklerimiz,<br />
dünya görüflümüz bu kavramlarla<br />
örülüdür. Tek bir cümleyle söyleyecek<br />
olursak: Kulland›¤›m›z kavramlar<br />
kendi iç dünyam›z›n d›fla yans›mas›,<br />
kelimelere dökülmesidir. O halde herhangi<br />
bir konuda birfleyler söylemeden<br />
önce, <strong>kavramlar›</strong>m›z›n kendi anlam<br />
dünyam›z› ne kadar ifade etti¤ini<br />
iyi düflünmek zorunday›z.<br />
K›ymetli misafirler,<br />
Bugün burada sizlerle beraber<br />
<strong>kavramlar›</strong>m›z› yeniden gözden geçirmekle<br />
asl›nda kendi benlik, din ve<br />
dünya alg›lar›m›z› da tart›flmaya açm›fl<br />
oluyoruz. Nas›l ele al›rsak alal›m,<br />
“Biz bugüne kadar neler söyledik?”<br />
ve “Bugün neler söylüyoruz?” sorular›<br />
ister istemez, “Biz kimiz?” ve “Nerede<br />
duruyoruz?” sorular›n› ve peflis›ra<br />
muhasebesini de beraberinde getirmektedir.<br />
Dolay›s›yla bu konular›<br />
gündeme tafl›mak, modern dünyada<br />
yaflayan biz Müslümanlar›n, içinde<br />
yaflad›¤›m›z dünyaya karfl› bir süredir<br />
gelifltirmeye çal›flt›¤›m›z fikrî ve pratik<br />
tutumlar›n bir muhasebesi anlam›na<br />
gelmektedir flüphesiz.<br />
Bir hususun alt›n› çizmeden geçemeyece¤im:<br />
Müslümanlar›n, kulland›klar›<br />
<strong>kavramlar›</strong> dahi tart›flmaya açmalar›,<br />
zay›fl›¤›n ve güvensizli¤in de-<br />
¤il, bilâkis kendilerine olan özgüvenlerinin<br />
bir iflaretidir. Amac›m›z, ak›p<br />
giden gündem karfl›s›nda acele ve haz›r<br />
cevaplar yetifltirmek yerine do¤ru<br />
sorular› sorarak insanlar› düflünmeye<br />
sevketmektir. Her türlü fikir ve düflüncenin<br />
sorguland›¤› ve hiçbir görüflün<br />
mutlakl›k iddia edemedi¤i bir<br />
kargafla ortam›nda kal›c› fleyler söyleyebilmektir<br />
derdimiz.<br />
Sözlerimi bitirirken hepinize, bu<br />
program›m›za ifltirak etme nezaketini<br />
gösterdi¤inizden dolay› teflekkür<br />
eder, sempozyumumuzun hay›rlara<br />
vesile olmas›n› yüce Rabbim’den niyaz<br />
ederim.<br />
Allah’›n selâm› üzerinize olsun!
Kafileler hareket ediyor<br />
Hacc’›n›z mebrur olsun!<br />
<strong>IGMG</strong> Hac Organizasyonun ilk kafileleri yola ç›kt›<br />
Bir Hac dönemi daha bafllad›.<br />
Bütün ‹slam dünyas›ndan oldu¤u<br />
gibi Avrupa’da yaflayan Müslümanlar<br />
da Hac ibadetlerini yerine<br />
getirme üzere Mukaddes beldelere<br />
hareket ettiler.<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl<br />
Hacc ve Umre Organizasyonu da<br />
bu sene Avustralya ve Kanada da<br />
dahil olmak üzere toplam 41 kafile<br />
ile Hacc’a hareket etti. Kafilelerin<br />
19’unu Almanya’dan hareket eden<br />
kafileler oluflturdu.<br />
21 Kas›m 2007 tarihinde Frankfurt’tan<br />
hareket eden ilk kafile ile<br />
bafllayan yolculuk, 14 Aralık 2007<br />
tarihindeki son kafile ile Beytullah’›<br />
ziyaret ile devam edecek. Kafilelelerin<br />
dönüflleri ise 24 Aral›k’ta<br />
bafllayacak ve 13 Ocak 2008 tarihinde<br />
tamamlanacak.<br />
<strong>IGMG</strong> Hacc Organizasyonu, haz›rl›klar›n›<br />
görevlilerin <strong>IGMG</strong> Genel<br />
Merkezi’nde bir e¤itim program› ile<br />
devam ettirdi. Mekke ve Medine’de-<br />
ki hizmetlerin yürütülmesinin yan›<br />
s›ra özellikle sa¤l›k hizmletleri ile ilgili<br />
çal›flmalar›na önem veren <strong>IGMG</strong><br />
Hac Organizasyonu, bu sene de 37<br />
kifliden oluflan bir sa¤l›k ekibi ile yola<br />
ç›kt›. Prof. Dr. Yaflar Ba¤datl› baflkanl›¤›ndaki<br />
sa¤l›k görevlilerinin<br />
25’ini uzman doktorlar olufltururken,<br />
bunlar aras›nda eczac›, hastabak›c›<br />
ve di¤er sa¤l›k uzmanlar› bulunuyor.<br />
Acil sa¤l›k hizmetleri için iki de<br />
ambulans arac› bulunuyor. Bu seneki<br />
organizasyonda, hem Mekke ve<br />
hem de Medine’deki otellerde, üç<br />
Hac Bürosu, yo¤un bir çal›flma gerçeklefltirdi<br />
teşkilat<br />
ö¤ün tabldot yemek verilecek. Bu<br />
yemekler ücretsiz olacak.<br />
<strong>IGMG</strong> Hac Organizasyonunda<br />
görev yapacak olan görevliler, kafileler<br />
hareket etmeden önce görev bafl›<br />
yapt›lar. Arafat ve Mina’daki hizmetler<br />
için, daha yo¤unluk bafllamadan<br />
ön incelemeler de yap›ld›.<br />
Mekke ve Medine’de hac›lar›m›z›n<br />
irflad hizmetleri için 9 kiflilik bir<br />
irflad ekibi de görev yap›yor.<br />
Öteyandan, bu sene de, telefon,<br />
internet ve emanet hizmetleri devam<br />
edecek.<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 13
teşkilat<br />
Kurban kesim ve da¤›t›m görevlileri...<br />
Kurbanlar›n›z 72 ülkede kesiliyor<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas› için<br />
yap›lan haz›rl›k çal›flmalar› tamamland›.<br />
Kampanya’da gönüllü olarak<br />
14<br />
Görevliler toplant›da<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
görev alan kesim ve da¤›t›m görevlileri<br />
de görev yapacaklar› ülkelere<br />
gitmeye bafllad›lar. Görevlilerin ta-<br />
mam› Kurban Bayram› arefesinde<br />
ilgili ülke ve bölgelerde haz›rl›klar›n›<br />
tamamlam›fl olacaklar. <strong>IGMG</strong><br />
Sosyal Hizmetler Baflkanl›¤› bu sene,<br />
geçen y›la oranla daha fazla<br />
kurban kesmeyi hedefliyor.<br />
Kurban Kampanyas› haz›rl›klar›<br />
çerçevesinde, kampanyada daha<br />
önce hizmet veren görevlilerin gittikleri<br />
yerlerle ilgili olarak tecrübelerini<br />
anlatt›¤› ve bilgi verdikleri bir<br />
de toplant› yap›ld›. <strong>IGMG</strong> Sosyal<br />
Hizmetler Baflkan› Ali Bozkurt baflkanl›¤›nda<br />
bir araya gelen Kurban<br />
kesim ve da¤›t›m görevlileri toplant›s›nda,<br />
Genel Baflkan›m›z Yavuz Çelik<br />
Karahan ile Genel Sekreterimiz<br />
O¤uz Üçüncü de kat›larak, bu büyük
Bangladefl<br />
organizenin amaçlar›n› anlatt›lar.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Baflkan› Yavuz Çelik<br />
Karahan, bu kampanyada görev<br />
alan her bir görevlinin, gittikleri ülkelerde<br />
Avrupa Müslümanlar›n›n<br />
Sri Lanka<br />
birer elçisi oldu¤una vurgu yapt›.<br />
Karahan “Sizler Avrupal› Müslümanlar›n<br />
elçisi olarak oralara gidiyorsunuz.<br />
Avrupa Müslümanlar›n›n dualar›n›,<br />
selamlar›n›, kardeflli¤imizi, dayan›flmam›z›<br />
götürüyorsunuz,” dedi.<br />
<strong>IGMG</strong> Genel Sekreteri O¤uz Üçüncü<br />
de, bu program›n sadece bir yard›m<br />
program› olmad›¤›na dikkat<br />
çekti. Üçüncü flunlar› söyledi: “Bu<br />
Kampanya, ‘Ümmet’ olma bilincini tafl›yan<br />
bir kardefllik projesidir. Götürdü¤ünüz<br />
yard›mlar›n çok az bir miktar<br />
oldu¤unu, dünyada en az 800 milyon<br />
kiflinin açl›kla mücadele etti¤i Lübnan<br />
gerçe¤ini biliyoruz. Onun içindir ki,<br />
bu Kurban Kampanyas› ile dünyam›z›n<br />
içinde bulundu¤u mevcut flart ve<br />
durumuna itiraz ediyoruz, direniyoruz,<br />
tav›r koyuyoruz. Kan için, adam<br />
öldürmek için, savafl için milyarlar<br />
harcayan dünya sistemine itiraz ediyoruz.<br />
Kar›ncan›n Hz. ‹brahim’in yak›ld›¤›<br />
atefli söndürmek için sahip oldu¤u<br />
mücadele azmi gibi, biz de bu<br />
ateflin söndürülmesi arzumuzu böyle<br />
ortaya koyuyoruz.”<br />
<strong>IGMG</strong> Kurban Kampanyas›nda<br />
180 gönüllü Kurban kesim ve da¤›t›m<br />
görevlisi hizmet verecek. Türkiye’de bir aile<br />
teşkilat<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 15
teşkilat<br />
16<br />
Yogyakarta sa¤l›k oca¤›<br />
Endonezya sa¤l›k merkezimiz aç›ld›<br />
<strong>IGMG</strong> geçti¤imiz y›l meydana gelen<br />
depremde 6 bin Müslüman›n hayat›n›<br />
kaybetti¤i Endonezya’n›n Yogyakarta<br />
bölgesinde PKPU derne¤iyle<br />
ortaklafla bir sa¤l›k merkezi açt›<br />
‹lk bölümü tamamlanan sa¤l›k<br />
merkezi 9 Kas›m’da düzenlenen törenle<br />
hizmete aç›ld›. Törene <strong>IGMG</strong><br />
Genel Baflkan› Yavuz Çelik Karahan,<br />
<strong>IGMG</strong> ‹ngiltere Gençlik Teflkilat› Baflkan›<br />
ve Proje Sorumlusu Ufuk Seçgin,<br />
PKPU Derne¤i Baflkan› ve dernek<br />
yetkililerinin yan› s›ra, baz› Endonezyal›<br />
milletvekilleri ve hükümet yetkilileri<br />
kat›ld›.<br />
Aç›l›fl töreninde konuflan <strong>IGMG</strong><br />
Genel Baflkan› Yavuz Çelik Karahan,<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl olarak,<br />
Tsunami felaketini izleyen ilk günlerde<br />
felaketzedelerin yan›nda olduklar›n›<br />
söyledi. Açe’ye ulafl›p, bölgeye insanî<br />
yard›mlar›n yan›nda, kal›c› proje<br />
olarak e¤itim merkezi, yetim ve öksüzler<br />
yurdu projelerini, yerel bir yard›m<br />
kuruluflu olan PKPU ile ortaklafla<br />
hayata geçirdiklerini anlatan Karahan,<br />
Endonezya K›z›lay›na ambulans<br />
ve finans yard›m›nda da bulundukla-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
r›n› belirtti. ‹mogiri Sa¤l›k Merkezi<br />
projesinin gerçekleflmesinde eme¤i<br />
geçenlere ve Avrupa’da bu kampanyaya<br />
kat›lan ve destek veren tüm Millî<br />
Görüfl mensuplar›na teflekkür eden<br />
Karahan, “‹lk bölümü tamamlanan bu<br />
Sa¤l›k Merkezimiz, bir ay içerisinde<br />
gereken t›bbî cihaz ve malzemelerle<br />
döflendikten sonra, PKPU’nun uzman<br />
sa¤l›k ekibiyle yerli halka hizmet vermeye<br />
bafllayacakt›r. ‹leri zamanda Allah’›n<br />
iziniyle master planda öngörüldü¤ü<br />
gibi projenin di¤er bölümleri de<br />
tamamlanarak bu Sa¤l›k Merkezimiz<br />
en son model t›bbî cihazlar, deneyimli<br />
doktor ve sa¤l›k ekipleri ile modern<br />
bir hastahaneye dönüflüp bu çevre-<br />
deki halka hizmet verecektir. Sa¤l›k<br />
Merkezimizde tüm hizmetler mevcut<br />
olacak, özellikle Do¤um ve Kad›n hastal›klar›<br />
bölümünde uzmanlafl›lacakt›r”<br />
dedi.2004 y›l›nda Güney Asya’da<br />
yaflanan Tsunami felaketinin yaralar›<br />
sar›lmadan, 27 May›s 2006 tarihinde<br />
Yogyakarta bölgesinde yine 5.8 büyüklü¤ünde<br />
bir deprem yaklafl›k 6 bin<br />
Müslüman›n hayatlar›n› kaybetmesine<br />
neden olmufltu. <strong>IGMG</strong> Yogyakarta<br />
bölgesinde yaflanan felakette yard›ma<br />
koflarak bölgeye acil insanî yard›mda<br />
bulunmufl, <strong>IGMG</strong> Yard›m Heyeti’nin<br />
‹mogiri ilçesinde bir sa¤l›k<br />
merkezi ihtiyac› oldu¤unu tespit etmesi<br />
üzerine ve bu proje hemen uygulamaya<br />
konmufltu.<br />
Endonezyal› yetkililer, Yogyakarta<br />
bölgesinde hasta say›s›n›n<br />
çok fazla olmas›na ra¤men k›s›tl›<br />
say›da hastane bulundu¤unu, sadece<br />
‹mogiri’de 15.000’den fazla yard›ma<br />
muhtaç insan oldu¤unu belirterek,<br />
<strong>IGMG</strong>’nin bölgedeki hizmetlerinin<br />
bu insanlar›n sorunlar›n›n<br />
çözümüne büyük katk› sa¤layaca¤›n›<br />
ifade ettiler.
Putrajaya Camii<br />
Malezya<br />
Çok de¤il daha bir kaç ay öncesine<br />
kadar Türkiye’de pek çok kiflinin<br />
belki ad›n› bile duymad›¤›, pek çok kiflinin<br />
de belki de sadece ad› d›fl›nda<br />
hiç bir fleyini bilmedi¤i bir ülke olan<br />
Malezya, “Türkiye Malezya olur mu,<br />
olmaz m›?” tart›flmalar›yla birden dikkatleri<br />
üstüne çekmifl, Türk gazeteciler<br />
ülkeye adeta ç›karma yapm›fl gazete<br />
ve tv kanallar›nda bol bol ülkeden<br />
sözedilmiflti. 5 y›l›n› bu ülkede geçirmifl<br />
biri olarak bende malesef, malum<br />
medyan›n bu ülkeyi adeta ?öcü”<br />
gibi lanse eden yaz› ve görüntülerini<br />
üzüntüyle karfl›lay›p, kalbimde ayr›<br />
bir yeri olan bu ülkeyi bir de benim<br />
kalemimden anlat›lmas›n› bir borç<br />
tellakki etmifltim.<br />
Malezya Güneydo¤u Asya’da bir<br />
ekvator ülkesi olup, topraklar› iki büyük<br />
kara parças›yla bunlar›n aras›ndaki<br />
Güney Çin Denizi içinde yer alan<br />
adalardan meydana gelir. ‹ki büyük<br />
kara parçasi Bati Malezya ve Dogu<br />
Malezya'dir. Baflkent Kuala Lum-<br />
pur’dur. Yüzölçümü 330.434 km 2 nüfusu<br />
ise 27 milyon civar›ndad›r.<br />
Malezya’n›n resmî dini ‹slam’d›r.<br />
Yönetim flekli federatif anayasal monarflidir.<br />
Bat› Malezya dokuz sultanl›ktan<br />
oluflur. Bunlardan her biri, s›ra<br />
ile befl y›ll›¤›na sultan tayin edilir. Fakat<br />
esas yönetim, demokratik seçimler<br />
neticesinde oluflan parlamentonun<br />
teflkil etti¤i hükümettedir. Ülke<br />
31 A¤ustos 1957’de yürürlüge konan<br />
anayasayla yönetilmektedir. ‹ki meclisli<br />
bir parlamenter sistem uygulanmaktad›r.<br />
Birinci meclis kral›n atad›¤›<br />
69 kifliden, di¤er meclis ise halk›n seçti¤i<br />
180 kifliden olufluyor.<br />
Tarih<br />
‹slamiyet, miladî 13. ve 14.yüzy›llarda<br />
gelmifltir. ‹slam’›n yay›lmas› da<br />
askerî fütuhatla olmay›p, daha çok ticarî<br />
ve ferdî münasebetler vesilesi ile<br />
olmufltur. Malaka flehrinin kurucusu<br />
Prens Prameswara 1414 y›l›nda Pasai<br />
islam coğrafyası<br />
‹lknur MELEKO⁄LU • imelekoglu@yahoo.de<br />
kral›n›n k›z›yla evlenerek Müslüman<br />
oldu, onun Müslüman olmas›ndan<br />
sonra yönetimi alt›ndaki bölgelerde ‹slam<br />
h›zla yay›lmaya bafllad›. Malaka<br />
Sultanl›¤›, Portekizliler’in 1511’deki istilalar›na<br />
kadar sürmüfltür. Müslümanlar<br />
Malaka’y› Portekizlilerden geri<br />
almak için defalarca teflebbüse geçtiler.<br />
Sumatra’da hüküm süren Açe ‹slam<br />
devleti de yard›m etmesine, Osmanl›<br />
Devleti’nin Açe’ye a¤›r silahlar<br />
göndererek desteklemesine ra¤men<br />
netice alamad›lar.<br />
1641’de, Hollandal›lar, 1824 y›l›nda<br />
da ‹ngilizler Malaka’y› ele geçirdiler.<br />
19. asr›n sonlar›nda sanayileflmifl<br />
‹ngiliz gücü ülkenin maddî servet<br />
kaynaklar›n› ça¤dafl teknoloji ile iflletmeye<br />
bafllay›nca, bölgeye Çin’den ve<br />
Hindistan’dan bir ak›n oldu. ‹ngilizler,<br />
sömürgecilik sonras› dönemde<br />
de, ülkeyi kontrol alt›nda tutabilmek<br />
için bölgeye yabanc›lar› yerlefltirdiler.<br />
‹ngilizler, bir yandan bölgenin bütün<br />
tabiî zenginliklerini ülkelerine tafl›r-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 17
islam coğrafyası<br />
Batu Caves Hindu Tap›na¤›<br />
ken bir yandan da Müslüman halk›<br />
fakirlefltirdiler. Bu durum halk aras›nda<br />
bir uyan›fl hareketinin do¤mas›na<br />
vesile oldu. II.Dünya Savafl› s›ras›nda,<br />
bu sefer Japonlar sald›rd›lar, dört y›l<br />
boyunca iflgal ettiler. Japonlar savaflta<br />
yenilince, ‹ngilizler tekrar iflgal ettiler.<br />
Malaylarda da istiklâl arzular›<br />
kuvvetlenmiflti, ‹ngilizler eski rahatl›-<br />
¤› bulamayacaklar›n› anlad›lar.<br />
1948?de Ingiliz denetiminde bir Malaya<br />
Federasyonu kuruldu. 31 A¤ustos<br />
1957’de de Malezya’n›n ba¤›ms›zl›¤›<br />
ilan edildi. Malezya’ya ba¤l› olan<br />
Singapur ise 1965’de konfederasyondan<br />
ayr›larak ayr› bir devlet oldu.<br />
Malezya’da Laiklik (Sekülerizm)<br />
Ülkenin baflbakanlar›ndan Tunku<br />
Abdurrahman 1980lerde yapt›¤› bir<br />
aç›klamada “‹slamî devlet iste¤i bofl bir<br />
hayaldir. Malezya gibi çok etnik gruplu<br />
ve çok dinli bir ülkede ‹slamî devletin<br />
yeri yoktur,” demiflti. 1988’de yarg›tay<br />
karar›yla ülkenin teokratik yap›da olmad›¤›<br />
karara ba¤lanm›fl, bu karar›n<br />
ard›ndan da laiklik tart›flmalar› bafllad›.<br />
Mizan Zeynel Abidin’in krall›¤a<br />
seçilmesiyle birlikte türbanl› efli Nur<br />
Zahire de saray protokolüne girdi.<br />
Bunu protesto eden muhalefetteki<br />
Halk›n Adaleti Partisi ve Liberal Demokrat<br />
Hareket, türbanl› kraliçeyi<br />
protesto ederek yemin törenine kat›lmad›.<br />
LDH, türbanl› kraliçenin toplumun<br />
tüm kesimlerini temsil etmedi¤ini<br />
vurgulad›. Bunun üzerine Kral Zeynel<br />
Abidin ülkede laikli¤in tart›fl›lmas›n›<br />
yasaklad›. Baflbakan Yard›mc›s›<br />
18<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Necib Razak’›n da “‹slam resmî dindir<br />
ve biz ‹slamî bir devletiz. Asla laik olmad›k,<br />
çünkü Bat› tan›m›yla laik olmak, ülke<br />
yönetimiyle ‹slamî ilkelerin birbirinden<br />
ayr›lmas› anlam›na gelir” aç›klamas›n›<br />
yapm›flt›.<br />
Uluslararas› ‹slam Üniversitesi<br />
1977 y›l›nda Mekkede toplanan<br />
Uluslararas› ‹slamî E¤itim ve Ö¤retim<br />
Sempozyumu’nda, modern olanaklardan<br />
yararlanan bir üniversitenin<br />
aç›lmas› düflüncesi ile ortaya ç›km›flt›r.<br />
Dönemin Malezya E¤itim ve Ö¤retim<br />
Bakan› Dr. Mahatir Muhammed<br />
de üniversitenin Kuala Lumpur’da<br />
kurulmas›n› istedi.1983 y›l›nda<br />
e¤itim vermeye bafllayan üniversitede<br />
‹slamî ilimlerin yan› s›ra pozitif bilimler<br />
de ö¤retiliyor. ‹slam üniversitesi<br />
olmas› nedeniyle sosyalbilimler bölümlerinde<br />
okuyan ö¤rencilere de zorunlu<br />
ilahiyat dersleri getirildi. ‹slam<br />
üniversitesinde bütün Müslüman k›zlar<br />
örtünmek zorundad›rlar. Bu yönetmelik<br />
2004’e kadar gayr-› Müslim<br />
k›zlar için de geçerli idi. Ne ilginçtir<br />
ki; Türkiye’nin de kurucu üyeleri aras›nda<br />
oldu¤u ve halen Türk Büyükelçisinin<br />
Mütevelli Heyetinde Türkiye’yi temsil<br />
etti¤i, Ahmed Davudo¤lu, Sabri Orman,<br />
Mehmed Maksudo¤lu, Hulusi Yavuz,<br />
Faruk Befler, Yunus Vehbi Yavuz,<br />
Bedrettin Çetiner, Ahmed Turan Aslan,<br />
Cüneyt Eren ile ‹brahim Kafi Dönmez<br />
gibi Türkiye’nin de¤erli ilim adamlar›n›n<br />
görev yapt›¤› Malezya Uluslararas›<br />
‹slam Üniversitesi’nin denkli¤i, YÖK’ün<br />
ald›¤› kararla 1997 y›l›ndan itibaren<br />
Türkiye’de kabul edilmiyor.<br />
Ülkedeki e¤itim sistemindeki bir<br />
di¤er uygulama da, flirketlerin üniversite<br />
ö¤rencilerine mecburi olarak<br />
burs vermesi ve okul bitiminde bu<br />
ö¤rencileri bünyesinde istihdam etmesi.<br />
Böylece ailelerin üstünden e¤itim<br />
masraflar› kaldr›l›rken, iflsizlik sorununun<br />
da önüne geçilmifl oluyor.<br />
Bir hoflgörü örne¤i olarak Malezya<br />
Malezya otoriter ‹slamc› bir model<br />
de¤il, birden fazla dinin bir arada<br />
bar›fl ve hoflgörü halinde yaflayabilmesinin<br />
ça¤dafl bir örne¤idir. Bu<br />
hoflgörü ortam›n›n çerçevesini ise ‹slam<br />
çizmektedir. Dinî hoflgörünün en<br />
zirve örneklerinin gerek tarihte, gerekse<br />
günümüzde ‹slam medeniyetinden<br />
ç›kt›¤› bir gerçektir. Bu ortam›n<br />
günümüzde bir çok Müslüman ülkede<br />
kaybolmufl olmas›n›n nedeni ise<br />
‹slam de¤il, Bat› emperyalizmi karfl›s›nda<br />
geliflen savunmac› refleksler ve<br />
güvensizlik kültürüdür.<br />
Malezya’da, en kalabal›k etnik kitle<br />
ülke nüfusunun yüzde 50’sinden fazlas›n›<br />
oluflturan Malaylard›. ‹kinci en büyük<br />
etnik grup ise yüzde 35’lik nüfus yo¤unlu¤una<br />
sahip olan Çinliler?dir. Çinliler<br />
genelde Budist olup bir k›sm› da Hr›stiyand›r.<br />
Ülkede önemli oranda da aralar›nda<br />
Müslüman ve Sih de olan, ancak<br />
ço¤unlu¤u Hindu olan Hintliler bulunuyor.<br />
Halk›n geri kalan k›sm› da büyük<br />
bölümü Müslüman olan di¤er küçük<br />
etnik gruplardan olufluyor. Bu kadar<br />
etnik çeflitlili¤i herhangi bir etnik<br />
çat›flma ç›kmaks›z›n bir arada tutman›n<br />
formülü de dinî özgürlü¤e, adet ve geleneklere<br />
sayg›ya ve iktidar paylafl›m›na<br />
dayal› bir sosyal sözleflmeya dayan›yor.<br />
Malezya’n›n yarg› sistemi çok hukuklulu¤a<br />
dayan›yor. Malaylar ve di¤er Müslümanlar›n<br />
aile ve din ile ilgili davalar›na<br />
fleriat mahkemeleri bak›yor. Evlenme<br />
ve boflanmada da fleriat mahkemeleri<br />
geçerli say›l›yor. Ancak laik kamu<br />
mahkemeleri de Müslümanlar da dahil<br />
olmak üzere herkes için mevcut bulunuyor,<br />
Çinli ve Hintlilerin tüm davalar›na<br />
kamu mahkemeleri bak›yor. Hukuk<br />
sistemi, ‹ngiliz sömürgecili¤i dönemine<br />
dayan›yor. ‹ngilizler, otoriter laik Frans›zlardan<br />
farkl› olarak sömürgelerinde<br />
halk›n geleneklerine ve dini de¤erlerine<br />
dokunmad›lar. Mevcut sistem daha çok
unun miras› olarak devam ediyor.<br />
Malezya’daki sistemde gayr-› müslimler<br />
üzerinde ‹slam’›n herhangi bir<br />
kural› uygulanmamaktad›r. Halk›n<br />
vergileriyle kurulmufl hiçbir müessesede<br />
baflörtüsü ya da herhangi bir dine<br />
ait simge yasak ya da zorunlu de¤ildir.<br />
Buna mukabil, Malezya’da genel<br />
kurallar›n dinî uygulama serbestisiyle<br />
çat›flt›¤› nadir durumlarda dahi, kamusal<br />
güvenli¤e zarar vermemek flart›yla,<br />
dini özgürlü¤ün önceli¤i ilkesi benimsenmifltir.<br />
Örne¤in, 1995 y›l›nda<br />
ülkede yayg›n bir flekilde kullan›lan<br />
motorsiklet sürücülerine kask takma<br />
mecburiyeti getirildi. Sihler, bafllar›ndaki<br />
sar›¤›n kask takmalar›na izin vermedi¤i<br />
için dinlerini yaflama haklar›yla<br />
çeliflti¤i gerekçesiyle bu kuraldan<br />
muaf tutulmay› talep ettiler ve itirazlar›<br />
üst mahkemeler taraf›ndan kabul<br />
edildi. Gayr-› müslimlerin dini ibadet<br />
özgürlü¤ü devlet güvencesi alt›na al›nm›flt›r.<br />
Bütün dinî bayramlar çok dinli<br />
bir ortamda adeta bir festival havas›nda<br />
kutlan›yor. Budist Çinliler Çin’de<br />
yasaklanm›fl bayramlar›n› Malezya’da<br />
serbestçe kutlarken, Hindu dinî bayramlar›<br />
Hindistan’dakinden daha görkemli<br />
yaflan›yor. Bu çeflitlilik tüm ülkeye<br />
de yans›r. Örne¤in, ünlü ikiz kulelerdeki<br />
(KLCC) büyük al›flverifl merkezi<br />
Ramazan ay› boyunca ‹slamî motiflere<br />
bürünürken, y›lbafl›nda merkezin<br />
ortas›nda büyük bir cam a¤ac› ve noel<br />
baba görürsünüz. Hindular›n Depavali<br />
bayram›nda ise KLCC yine bu dine<br />
özgü süslemelerle bezenir. Tüm bu<br />
dinlere ait olan bayramlar da ülkede<br />
resmî tatildir. Bir çok Bat› ülkesinde<br />
flehir mimarisini bozdu¤u gerekçesiyle<br />
büyük ve minareli cami yap›m›na<br />
izin verilmezken, Müslüman Malezya’da,<br />
Budist ve Hindu tap›naklar›<br />
Kuala Lumpur ve di¤er flehirlerin merkezinde<br />
camilerle yanyana bulunuyor.<br />
Malezya’da gayr-› Müslimler gerek<br />
meclis ve gerekse devlet bürokrasisinin<br />
de¤iflik makamlar›nda hizmet veriyorlar.<br />
Siyasî aç›dan Malezya’y› bir<br />
arada tutan sistem, etnik koalisyona<br />
dayal› yönetim paylafl›m› düzenlemesi<br />
olarak tarif edilebilir. Malezya’da bu<br />
sistem alt›nda belirli bakanl›klar geleneksel<br />
olarak Çinli ve Hintlilere tahsis<br />
edilmifl durumda. Malaylara kamu gö-<br />
Kamusal alanda, baflörtülü ya da baflörtüsüz sorunu yok<br />
revleri, ifl dünyas› ve e¤itim alan›nda<br />
baz› ayr›cal›klar tan›nmaktad›r. Ülkede<br />
sadece Malaylar aras›ndan ç›kan ve<br />
birinci s›n›f vatandafl anlam›na gelen<br />
“Bumi Putralar” bulunuyor. Eyalet sultanlar›<br />
ve üst düzey din adamlar›ndan<br />
oluflan bu kifliler vergi ödemiyor. Çocuklar›<br />
ise üniversiteye s›navs›z giriyor.<br />
Malaylar din de¤ifltirmeleri halinde<br />
bu ayr›cal›klar›n› kaybetmektedirler.<br />
Etnik kimli¤in üniversite ö¤renci<br />
al›m kontenjanlar› için de baz olarak<br />
kullan›lmas›, baz› Malezyal›lar ve siyasi<br />
gözlemciler taraf›ndan elefltiriliyor<br />
olsa da Malezyal›lar etnik gruplar›n sahip<br />
olduklar› farkl› flehirleflme ve modernleflme<br />
seviyelerinden dolay› aç›k<br />
rekabete haz›r olmad›klar›n› ve bu nedenle<br />
de pozitif ayr›mc›l›k uygulamas›n›n<br />
devam ettirilmesi gerekti¤ini savunuyorlar.<br />
Bu konuda yaflanan bütün<br />
tart›flmalarla birlikte, Malezyal›lar kendileri<br />
için uygun gördükleri bu sistemi<br />
herhangi bir iç çat›flmaya neden olmaks›z›n<br />
baflar›yla uyguluyorlar. Malezya’da<br />
devletin resmî dili Malay dilidir.<br />
Ülkede Çince ve Hintçe’ye de ifade<br />
hakk› verilmekte gazete, radyo ve tv<br />
Baflkent Kuala Lumpur<br />
islam coğrafyası<br />
yay›nlar› bulunmaktad›r. Resmiyette<br />
yeri olmamakla beraber farkl› ›rklar<br />
aras›nda müflterek anlaflma vas›tas›<br />
olan ‹ngilizce, fiilen ikinci dildir. Malezya’daki<br />
bu hoflgörülü yaflam ve neticede<br />
sa¤lanan istikrar son çeyrek as›rd›r<br />
h›zl› bir iktisadî kalk›nma hamlesi gerçekleflmesine<br />
imkan verdi. Son otuz<br />
y›ld›r Malezya ekonomisi y›lda ortalama<br />
yüzde 7’lik bir büyüme performans›<br />
sergiliyor. Bu performansta ülkede<br />
hakim olan ço¤ulcu gelene¤in büyük<br />
rolü oldu¤u düflünülüyor. Malezya’da<br />
ekonominin dinamiklerini gayr-› Müslim<br />
Çinliler kontrol ediyor. Onlar›n ise<br />
özgür ve huzurlu yaflamaktan yana bir<br />
sorunlar› bulunmuyor. Yine bu istikrarl›<br />
atmosfer Malezya’y› uluslararas›<br />
sermaye aç›s›ndan da bir cazibe merkezi<br />
haline getirdi.<br />
Malezya halk› birarada yaflaman›n<br />
muhteflem bir örne¤ini sergiliyorlar.<br />
Malezya’n›n temsil etti¤i ço¤ulcu<br />
de¤erler, Türkiye’nin bin y›ll›k tarihi<br />
boyunca yaflatt›¤› de¤erlerin ayn›s›d›r,<br />
bu nedenledir ki Türkler kendilerini<br />
Malezya’da evlerinde hissederler,<br />
5 y›l boyunca ben öyle hissettim. <br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 19
islam coğrafyası<br />
‹srail-Filistin sorununa yaklaflmak<br />
Tarihçiler son elli y›lda Ortado-<br />
¤uda’ki en büyük sorunun, Filistin-‹srail<br />
aras›ndaki çat›flma oldu¤u<br />
konusunda hemfikirdirler. Küresel<br />
dünya düzeninde bu sorun sadece<br />
Ortado¤u’ya bar›fl getirmenin<br />
önündeki en büyük engel olmay›p,<br />
ayn› zamanda bölgedeki di¤er geliflmeleri<br />
de do¤rudan etkilemektedir.<br />
Ortado¤u devletlerinin ‹srail-<br />
Filistin çat›flmas›na yaklafl›m›, ilgili<br />
devletin Ortado¤u’daki etkinli¤ini<br />
do¤rudan etkiledigi gibi onlar›n iç<br />
meflruiyetleri aç›s›ndan da kilit bir<br />
öneme sahiptir. Filistin olaylar›na<br />
duyars›z hiç bir bölgesel devlet<br />
kendi halk›na bunu izah edemez.<br />
Filistin’de yaflanan trajedi, tarih boyunca<br />
çeflitli adland›rmalara sahne<br />
olmufltur. 1940’lardan bafllayarak<br />
1970’lere kadar süren dönemde Filistin’de<br />
yaflanan olaylar genel olarak<br />
Arap-‹srail çat›flmas› olarak adland›r›lm›flt›r.<br />
1970 sonras›nda ise<br />
daha çok Filistin-‹srail adland›r›lmas›<br />
tercih edilmifl olup bu ciddî<br />
bir ölçek daralmas›n› ifade eder.<br />
Son y›llarda ise durumu sadece Filistin<br />
sorunu olarak adland›rman›n<br />
yayg›nlaflt›¤›n› dikkatten kaç›rmamak<br />
gerekir. Bir durumu adland›rmak,<br />
onu anlamland›rman›n bir önceki<br />
aflamas›d›r. Filistinde bugün<br />
yaflananlar I. Dünya Savafl›ndan<br />
sonra bölgeye artarak devam eden<br />
Yahudi göçüyle bafllam›fl, 1948 y›l›nda<br />
‹srail devletinin kurulmas›yla<br />
çetrefilleflmifltir. Daha sonralar› yaflanan<br />
savafllar ve bar›fl görüflmeleri<br />
ise olay› bugün için çözülemez<br />
hale getirmifltir. Tarihi süreç boyunca<br />
Filistin taraf› sorunun ortaya<br />
ç›kmas›nda ‘pasif’ bir rol oynam›fl<br />
ve sorun üretici taraf ‹srail olmufltur.<br />
Dolay›s›yla bu yaz›da Filistin<br />
20<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
‹srail, Filistinlileri Kudüs’e yaklaflt›rm›yor<br />
meselesi bir ‹srail sorunu olarak nitelendirilecek<br />
ve sorun üretici taraf›n<br />
genel olarak izledi¤i stratejiler<br />
ve günümüze yans›lamar› izah edilecektir.<br />
Durumun Filistin aç›s›ndan<br />
incelenmesi ise baflka bir yaz›n›n<br />
konusudur.<br />
‹srail, bugün bölgede kal›c›l›¤›n›<br />
kuvvetlendirmek ve Filistin’i bar›fl<br />
istemeyen taraf olarak göstermek<br />
için temel olarak üç strateji izlemektedir.<br />
Bunlardan ilki, küçük ölçekli<br />
olup, iç ifllerle alakal›d›r. ‹kinci strateji,<br />
orta kademe olarak nitelenebilir<br />
ve genel olarak bölgeye gelen turist<br />
ve yabanc›larla ilgilidir. Üçüncüsü<br />
ise bölgesel ve küresel dengelerle ilgili<br />
olup, makro ölçeklidir.<br />
‹srail, hergeçen gün isgal etti¤i<br />
topraklar› çeflitli resmî ya da gayriresmî<br />
gerekçelerle geniflletmektedir.<br />
Check-Point olarak adland›r›lan askerî<br />
kontrol noktalar›n›n say›s› hergeçen<br />
gün, terör gerekçesiyle, artmakta<br />
ve bu durum Filistinliler için<br />
art›k çekilmez hale gelmektedir. Bir<br />
mahalleden di¤er mahalleye gitmek<br />
için bile ‹srail otoritelerinden izin al-<br />
Mehmet ÖZKAN • metkan82@hotmail.com<br />
mak gerekti¤i gibi, bu verilen iznin<br />
kontrol noktas›nda hale geçerli olup<br />
olmad›¤› sadece flansa ve oradaki<br />
askerin anlay›fl›na b›rak›lm›flt›r. Gerekçesiz<br />
olarak saatlerce bekletilmek<br />
art›k Filistinliler için s›radan bir fleydir.<br />
Ayn› flekilde Filistinlilerin yaflad›¤›<br />
bölgelerin içinde mantar gibi<br />
biten Yahudi yerleflim birimleri art›k<br />
modern dünyada “yavafl iflgal” in yeni<br />
ad› olmufltur. Her geçen gün geniflleyen<br />
bu yerleflim yerleri Filistinlileri<br />
yüzy›llard›r yaflad›klar› yerlerden<br />
zorla ya da gönüllü bir flekilde<br />
ayr›lmaya zorlamaktad›r. Her ne kadar<br />
bu durum iflgal amaçl› olsa da,<br />
asl›nda temel hedef Filistinliler üzerinde<br />
psikolojik y›k›md›r. ‹srail geri<br />
dönmemek üzere Filistin’i terk etmek<br />
isteyen herkese gereken kolayl›-<br />
¤› göstermeye dünden raz›d›r ve bu<br />
durumu psikolojik y›k›mla h›zland›rmaya<br />
çal›flmaktad›r. Azalan Filistin<br />
nüfusu her aç›dan israil’in iflini kolaylaflt›racakt›r.<br />
Çok çarp›c› bir örnek<br />
olarak medyaya yans›mayan<br />
ama hergün Jenin mülteci kamp›nda<br />
yaflanan olaylar örnek verilebilir. Je-
nin tarih boyunca ‹srail’e karfl› direniflin<br />
en güçlü oldu¤u yerlerden birisidir.<br />
Yaklafl›k 1km 2 ’lik bir alandan<br />
oluflan Jenin’de 15 bin kifli yaflamaktad›r.<br />
Burada e¤itimli insan say›s›<br />
hayli yüksek olup 860’dan fazla kifli<br />
universite, 67 kifli ise master diplomal›d›r.<br />
E¤itimle direnifl bilincini<br />
birlikte tafl›yan Jenin’in 2002 y›l›nda<br />
hiç yokken neden y›k›ma u¤rad›¤›n›n<br />
aç›klamas› burada yatmaktad›r:<br />
Psikolojik de-moralizasyon. Hiç bir<br />
gerekçe gösterilmeden halen her<br />
gece ‹srail askerleri Jenin mülteci<br />
kamp›na gelmekte ve bir kaç aileyi,<br />
zorla evlerini terke zorlamaktad›r.<br />
Aileler, ancak d›flar›da gece yar›s› 3-<br />
4 saat bekledikten sonra, evlerine<br />
girmelerine izin verilmektedir. Hergün<br />
tekrarlanan bu olay, medyan›n<br />
dikkatinden uzak ama, son derece<br />
önemli bir de-moralize etme, psikolojik<br />
y›k›m örne¤idir.<br />
‹srail’in ikinci temel stratejisi, ilginç<br />
bir ikilemi bar›nd›rmaktad›r.<br />
fiehirlerini bir turizm yeri olarak tan›tan<br />
ve yabanc› çekmeye çal›flan<br />
‹srail, ayn› zamanda ülkeye gelen<br />
yabanc›lar›n Filistin taraf›n› ziyaret<br />
etmemesi için elinden gelen bütün<br />
çabay› göstermektedir. Dünya<br />
medyas›nda da, bu söylem d›fl›nda<br />
insanlar›n bilgi edinmesi istenmemektedir.<br />
Filistin’e giden herkesin<br />
oradaki durumun göründü¤ünden<br />
en az on kat daha kötü oldu¤unun<br />
fark›na vard›¤›n› bilen ‹srail, s›n›r<br />
kap›s›nda Filistin bölgesini ziyaret<br />
edece¤ini söyleyenlerin baz›lar›n›<br />
gerekçesiz olarak geri gönderdi¤i<br />
gibi, baz›lar›n› ise ekstra sorgulamadan<br />
geçirmektedir. ‹srail, ülkeye<br />
gelen yabanc›lar üzerinde sorgulamalarla<br />
psikolojik bask› kurarak<br />
onlar›n Filistin taraf›na geçmesini<br />
önlemeye çal›flmaktad›r. Çünkü Filistin<br />
taraf›na geçen bir çok kifli art›k<br />
medyan›n, gerçeklerin ne kadar›n›<br />
yans›tt›¤›n›n fark›ndad›r.<br />
‹srail’in üçüncü stratejisi, bölgesel<br />
ve küresel siyasette kendi meflruiyet<br />
alan›n› mümkün oldu¤unca<br />
geniflletmektir. 1978’de M›s›r’la<br />
yapt›¤› anlaflma sonucu, M›s›r’› potansiyel<br />
savafl›labilecek bir ülke ol-<br />
‹flgal, terör gerekçesi ile mazur gösteriliyor<br />
maktan ç›karan ‹srail kendisine<br />
karfl› oluflabilecek herhangi bir bölgesel<br />
muhalefeti bütün gücüyle önlemeye<br />
çal›flmaktad›r. Ayn› zamanda<br />
bölge devletleriyle iliflkileri gelifltirmenin<br />
yolunu aramakta ve bu<br />
flekilde meflruiyet alan›n› geniflletmeye<br />
çal›flmaktad›r. 1990’larda Ürdün’le<br />
yapt›¤› anlaflmalarla iliflkilerini<br />
çeflitlendiren ‹srail’in, Türkiye<br />
ile iliflkileri ilerletmeye afl›r› istekli<br />
olmas›n›n arkas›nda bu meflruiyet<br />
aray›fl› yatmaktad›r. ‹srail’in son<br />
y›llarda körfez ülkelerine aç›lmaya<br />
çal›flt›¤› ve Katar baflta olmak üzere<br />
baz› krall›klarla flört etmeye bafllad›¤›n›<br />
ayr›ca belirtmek gerekir.<br />
Özellikle Irak savafl› sonras›, Ortado¤u’da<br />
oluflmaya bafllayan fiia-<br />
Sünni bloklaflmas›ndan kendine<br />
pay ç›karmaya çal›san ‹srail körfez<br />
ülkelerinin ‹ran karfl›t› duygular›n›<br />
sömürerek iliflkilerini gelifltirmeye<br />
çal›flmaktad›r. Normalde fiia hiç bir<br />
kökeni olmayan Hamas’› bile hep<br />
‹ran’la birlikte telaffuz ederek bölge<br />
devletlerinin gözünde devre d›fl› b›rakmaya<br />
çal›flmas› tamam›yla bu<br />
stratejinin bir parças›d›r. Ayn› flekilde<br />
‹ran’›n nükleer silah üretme<br />
çabalar›na karfl› oluflan küresel muhalefeti<br />
de, hem Hamas’› bitirmek<br />
hem de bölgedeki dengeleri de¤ifltirme<br />
potansiyeli bulunan ‹ran’›<br />
izole etmek için kullanmaktad›r.<br />
islam coğrafyası<br />
Bugün Ortado¤u’da yaflanan trajedi<br />
temel olarak bir ‹srail sorunudur.<br />
Bu sorunun çözümü, herfleyden önce<br />
‹srail’in nas›l bir devlet olmak istedi¤i<br />
sorusuyla do¤rudan alakal›d›r. Hergeçen<br />
gün toprak geniflleten ‹srail<br />
için son noktan›n neresi oldu¤u hala<br />
belli olmad›¤› gibi, art›k meflruiyetini<br />
hem bölgede hem de küresel düzeyde<br />
güçlendirmifl bir ‹srail’in, bar›fl yapma<br />
gibi bir ihtiyac› da yoktur. Bar›fl<br />
görüflmeleri bööyle güçlenmifl bir<br />
‹srail için zaman kazanma ve flirin görünmenin<br />
ötesinde bir anlam tafl›mamaktad›r.<br />
Uluslararas› düzende büyük ölçekli<br />
sorunlar›n çözümü ancak sistemdeki<br />
büyük de¤iflimlerle gerçekleflir.<br />
Güney Afrikada’ki ›rkç›<br />
Apartheid rejimini sona erdiren<br />
her ne kadar siyah halk›n mücadelesi<br />
gibi görünse de, asl›nda, so¤uk<br />
savafl›n sona ermesidir. Dolay›s›yla<br />
‹srail sorununun “sona erdirilmesi”<br />
de ancak ve ancak bölgesel ve küresel<br />
güç dengelerinde yaflanacak bir<br />
de¤iflimle mümkündür. Bölgesel<br />
anlamda güç dengelerini kendi<br />
aleyhine degifltirebilecek tek etkenin,<br />
‹ran’›n nükleer teknolojiye sahip<br />
olmas› oldu¤unun fark›nda<br />
olan ‹srail’in, ‹ran’› izole etmenin<br />
yan›nda, muhtemel bir savafl› bile<br />
desteklemesinin arkas›ndaki temel<br />
etken budur. <br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 21
irşad<br />
Kurban Bayram› üzerine...<br />
Her din, kültür ve milletin sevinçlerini,<br />
k›vançlar›n› ve geçmifllerini<br />
yadettikleri önemli günleri,<br />
flenlikleri ve bayramlar› vard›r.<br />
‹slam milletlerinin de kendisinde<br />
sevinç ve coflkular›n› paylaflm›fl olduklar›<br />
y›lda iki bayramlar› vard›r.<br />
Bunlar Ramazan ve Kurban Bayram›d›rlar.<br />
Kurban Bayram›, Peygamberimizin<br />
Mekke'den Medine'ye<br />
hicretlerinin ikinci y›l›nda<br />
meflru k›l›nm›flt›r. Peygamberimiz<br />
efendimiz (as) Medine'ye hicret buyurduklar›nda<br />
Medinelilerin y›lda<br />
iki bayram yaparak e¤lendiklerini<br />
görmüfl ve bunlar›n asl›n›n neden<br />
ibaret oldu¤unu sormufl, onlar "Biz<br />
cahiliyette bu günlerde oynay›p e¤lenirdik.''<br />
demifllerdi. Bunun üzerine<br />
peygamberimiz: "Bunlar›n yerine<br />
Allah Teâla size daha hay›rl› iki gün<br />
verdi: Ramazan Bayram›, Kurban<br />
Bayram›" (Ebû Davût, Salat, 245) buyurdular.<br />
‹slâm Dininde bayram olan bu<br />
iki gün, Müslümanlar›n çok önemli<br />
dinî görevlerini yerine getirmeleri<br />
ile ilgilidir. Birincisi, bir ay Ramazan<br />
orucunu tamamlaman›n sevincini<br />
yaflamak içindir. Ramazan<br />
ay›ndan sonraki ay olan fievval ay›n›n<br />
ilk günü bayram say›lm›flt›r.<br />
‹kincisi de çok önemli bir ibadet<br />
olan Hac görevinin yerine getirildi-<br />
¤i gün olan Zilhiccenin 10. günü<br />
Kurban Bayram› olmufltur. Bu günde<br />
ayr›ca zengin olan Müslümanlar<br />
kurbanlar›n› keserek, Yüce Allah'›n<br />
verdi¤i varl›klara flükretmifl olurlar.<br />
Ramazan ay›nda oruç tutan Müslümanlar<br />
için üç türlü sevinç vard›r.<br />
Bunlardan birincisi; kifli günlük<br />
orucunu akflam iftar etti¤i zaman<br />
22<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
yaflan›r. O anda insan: "Rabbime<br />
flükürler olsun. Bir gün daha orucumu<br />
tamamlad›m. Rabbimin bana<br />
emretti¤i görevi yapt›m" diye düflünüp,<br />
görevini yerine getirmenin<br />
mutlulu¤unu yaflar. ‹kincisi, Ramazan<br />
ay› bitip bayram geldi¤i gündür.<br />
Müslüman o zaman mübarek<br />
bir ay› ibadet ve iyiliklerle geçirmenin<br />
sevincini yaflar. O gün bayram<br />
ederek sevinç ve mutlulu¤unu göstermifl<br />
olur. Üçüncüsü de, Müslüman<br />
k›yamet gününde tuttu¤u<br />
oruçlar›n ve yapt›¤› di¤er ibadetlerin<br />
sevab›n› ald›¤› ve mükâfat›n›<br />
gördü¤ü zaman yaflanacakt›r. Bizler<br />
e¤er Rabbimizin emretti¤i ibadet<br />
ve iyilikleri yaparsak, yasaklanan<br />
kötülük ve ve günahlardan sak›n›rsak,<br />
her günümüz bir bayram<br />
gibi olacakt›r. Müslümanlar olarak<br />
bizim en önemli görevimiz, Allah'›n<br />
ve O'nun elçisi Hz. Muhammed'in<br />
emirlerini tutmak ve yasaklar›ndan<br />
sak›nd›rmakt›r.<br />
Ramazan Bayram› Namaz› gibi,<br />
kurban bayram› namaz› da vaciptir<br />
ve Cuma namaz›n›n flartlar›na tabidir.<br />
Yani Cuma namaz›n› k›lmakla<br />
yükümlü olanlar, bayram namaz›n›<br />
k›lmakla da yükümlüdürler. Ancak<br />
Cuma namaz› farz, bayram namazlar›<br />
ise vaciptir.<br />
Kurban Bayram›, yukarda da<br />
ifade edildi¤i gibi Müslümanlar taraf›ndan<br />
Hicri Takvime göre Zilhicce<br />
ay›n›n onuncu gününden itibaren<br />
dört gün boyunca kutlanan bir<br />
dini bayramd›r. Tüm dünya Müslümanlar›<br />
taraf›ndan kutlanan Kurban<br />
Bayram›'nda ‹brahim Peygamber'in<br />
o¤lu ‹smail Peygamber'i kurban<br />
etmek istemesi hadisesi an›l›r.<br />
M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com<br />
Ad› üstünde bayram günleri sevinç<br />
ve neflenin cofltu¤u günlerdir.<br />
Hatta bu günlerde sevinçli, nefleli<br />
ve güler yüzlü görünmek ve yap›lacak<br />
bayram e¤lencelerine ifltirak etmek<br />
dinimizce tavsiye edilmifltir.<br />
Çünkü bayramlar›n toplum hayat›nda<br />
önemli bir yeri ve de¤eri vard›r.<br />
Bu güzel günlerde topluma birlik<br />
fluuru hakim olur ve toplum bütünleflir.<br />
Toplumda herkes birbirleriyle<br />
yeniden kaynafl›r ve aralar›nda<br />
muhabbet daha da güçlenmifl<br />
olur. K›rg›nl›klar, darg›nl›klar yerini<br />
kardeflli¤e ve bar›fla terkeder.<br />
Bilhassa ça¤›m›zda modern hayat›n<br />
getirdi¤i bitmek tükenmek bilmeyen<br />
kofluflturmalar› aras›nda bunalan,<br />
bitkin ve yorgun düflen, çeflitli<br />
streslerle bo¤uflan insanlar için<br />
bayramlar birer rehabilite günleri<br />
olur; yeni bir moralle dinçleflen insanlar›n<br />
çal›flma azimleri artm›fl ve<br />
güçlenmifl olur.<br />
Bu günlerde akraba ve komflular›m›zla<br />
olan aram›zda varolup ta<br />
zay›flyan iliflkilerimiz kuvvetlenir,<br />
birlik ve kardeflli¤imiz güçlenir.<br />
Çünkü günlük olarak icra etti¤imiz<br />
ve adeta makinalaflt›¤›m›z dünyam›zda,<br />
insani iliflkilerimiz, hatta aile<br />
içindeki iliflkilerimiz bile çok k›sa<br />
mülakatlar fleklinde cereyan etti-<br />
¤inden nerede ise yok denecek kadar<br />
azalm›flt›r. ‹flte y›lda en az›ndan<br />
iki bayramda yedi gün boyunca yap›lacak<br />
ziyaretlerle bir y›l›n aç›klar›n›<br />
kapatma imkan› bulunailir.<br />
Onun için de daha bayram sabah›ndan<br />
itibaren camilerimize koflarak,<br />
camilerimizi dolduran din kardefllerimizle<br />
beraber içtenlikle yüce<br />
Allah'a yönelmeli, O'ndan af ve ba-
Güney Afrika’da bayram...<br />
¤›fl dilemeli ve dualar edilmelidir.<br />
Çünkü böyle bir amaçla bir araya<br />
gelen, ayn› iman ve heyecan› tafl›yan<br />
topluluklar› yüce Allah'›n rahmeti<br />
kuflat›r ve onlar› affeder.<br />
Bayram günlerinde yapaca¤›m›z<br />
güzel amellerimize önce annemizin-babam›z›n<br />
ellerini öpüp hay›r<br />
dualar›n› alarak devam etmeliyiz.<br />
Zira dinimizde Allah'a ibadetten<br />
sonra anne ve babaya sayg› ve<br />
iyilik emredilmifl, onlara karfl› "öf"<br />
demek dahi yasaklanm›flt›r. Devam›nda<br />
akraba ve komflular›m›zla<br />
tebrikleflerek, karfl›l›kl› sevgi ve<br />
sayg› duygular›m›z tazelenmeli,<br />
karfl›laflt›¤›m›z herkesle selâmlaflmak<br />
ve tebrikleflmek suretiyle topluma<br />
kardefllik duygular›n›n hakim<br />
olmas›na gayret etmeliyiz. Bu arada<br />
tan›d›klar›m›z› ziyaret ederek<br />
hat›rlar›n› sormal› ve gönüllerini almal›y›z.<br />
Hastahanelerde ve evlerde<br />
yatan hastalar› ziyaret etmeli ve onlara<br />
flifa dileklerimizi sunmal›y›z.<br />
Varsa yetimlerle ve kimsesiz çocuklarla<br />
ilgilenip onlar› okflamal› ve<br />
onlara anne ve babalar›n›n yokluklar›n›<br />
hissettirmemeliyiz. Çevremizde<br />
bulunan yoksul ve bak›ma muhtaç<br />
çocuklara yard›m ellerimizi<br />
uzatmal›, onlar›n da bayram sevinci<br />
yaflamalar›na imkan haz›rlamal›y›z.<br />
Avrupal› Müslümanlar olarak<br />
genelde mahrumuz ama yine de<br />
uzaktan, imkan›m›z varsa bizzat gi-<br />
derek bizden hay›r dua bekleyen<br />
ölülerimizi hay›r dua ile anmal› ve<br />
mezarlar› bafl›nda onlara dua etmeliyiz<br />
ve ruhlar› için hay›r ve hasenatta<br />
bulunmal›y›z. Kardefllerimiz<br />
aras›ndan darg›n, k›rg›n ve küs<br />
olanlar› bar›flt›rmaya çal›flmal› ve<br />
aralar›n› bulmal›y›z. Her zaman oldu¤u<br />
gibi bayram günlerinde de ‹slâm'›n<br />
emretti¤i flekilde çevremizdeki<br />
insanlara iyi davranmal›, incitici<br />
ve zarar verici davran›fllardan<br />
sak›nmal›y›z. Bütün bunlar, toplumda<br />
yafl›yan fertleri birbirleriyle<br />
kaynaflt›r›r ve birlikte yaflama sevincini<br />
art›r›r. Toplumu rahats›z<br />
eden ayr›l›k ve düflmanl›klar›n yok<br />
olmas›nda etkili olur. ‹slam f›kh› ve<br />
kültürü aç›s›ndan flu afla¤›da say›lacak<br />
fleylerin bayram günlerinde yap›lmas›<br />
güzel olur. fiöyleki:<br />
Bayram gecelerini dua ve ibadetle<br />
ihya etmek, kaza namaz› k›lmak,<br />
Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan<br />
af ve ma¤firet dilemek. Çünkü<br />
dualar›n makbul oldu¤u gecelerden<br />
birisi de bayram geceleridir.<br />
Nitekim Peygamberimiz efendimiz<br />
(as) flöyle buyurmufllard›r: "Ramazan<br />
ve Kurban Bayram› gecelerini,<br />
sevab›n› umarak ibadetle geçiren<br />
kimsenin kalbi, kalplerin öldü¤ü gün<br />
ölmez." (Mecmeu'zevâid, Beyrut,<br />
1967, c. 2, s. 198) Bayram sabah› erken<br />
kalkarak y›kan›p temizlendikten<br />
sonra namaza gitmek. Güzel<br />
koku sürünmek. Temiz ve yeni elbi-<br />
irşad<br />
se giyinmek. Gücü yetiyorsa namaza<br />
yürüyerek gitmek. Güler yüzlü<br />
ve sevinçli görünmek. Yoksullara<br />
çokça sadaka vermek. Bayram namaz›na<br />
giderken yolda tekbir getirmek.<br />
Kurban kesecekse kurban<br />
etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormufl<br />
gibi bir fley yiyip içmemek.<br />
Kurban etinden iftar etmek. Çünkü<br />
peygamberimiz böyle yaparlard›.<br />
Çoluk çocu¤una bolluk göstermek.<br />
Onlara hediyeler almak. Bütün<br />
bunlar bayramda yap›lmas› müstehap<br />
olan ifllerdir.<br />
Önemli bir not: Avrupal› Müslümanlar<br />
olarak kesece¤imiz kurbanlar›m›z›<br />
bulundu¤umuz ülkelerde<br />
kesmek yerine kurban ibadetinin<br />
hikmetine uygun olarak daha çok<br />
muhtaç olan insanlar›n bulundu¤u<br />
yerlere göndererek oralarda kurbanlar›n›<br />
kestirmektir. Bu manada<br />
en büyük dinî organizelerden birisi<br />
olan teflkilat›m›z›n seçilmesi bizi<br />
do¤rusu memnun eder.<br />
Bu duygularla bütün din kardefllerimizin<br />
kurban bayramlar›n›<br />
tebrik ediyor, daha nice bayramlara<br />
sa¤l›kla, huzurla eriflmemizi Cenâb-›<br />
Hak'tan diliyorum. Mübarek<br />
bayram›n hem bütün bir ‹slâm alemine<br />
ve bütün insanl›¤a iyilik ve<br />
hay›rlar getirmesini diliyorum. Cenâb-›<br />
Hak yapt›¤›m›z ibadetleri ve<br />
kesece¤imiz kurbanlar› r›zas›na<br />
muvaf›k eylesin ve bizi kendisine<br />
ibadetten ay›rmas›n. <br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 23
irşad<br />
Hac, mü’mini kemale ulaflt›r›r<br />
Hac; Zilhiccenin dokuzuncu günü<br />
Arafat’ta vakfe yapmak, Beytullah’›<br />
yedi kere tavaf etmek ve Safa ile<br />
Merve aras›nda sa’y etmektir. Hac ve<br />
umre niyetiyle özel mekânda, özel zamanda<br />
ve özel fiillerle, Allah’a yaklaflmak<br />
için Beytullah’a yönelmektir. 1<br />
Hac bir akittir. Elest bezminde<br />
Allah Teâlâ’ya verilen akdi tazelemektir<br />
ve bu akde muhalif olan bütün<br />
akitleri bozmak, bütün yanl›fll›klardan<br />
tövbeye ermektir ve buna sad›k<br />
kalaca¤›m›za dair söz vermektir.<br />
Hacc›n Farz Oluflu:<br />
a. Kur'ân-› Kerîm’den deliller:<br />
“‹nsanlardan gücü yeten herkesin<br />
Beyti (Kâbe’yi) ziyâret etmesi Allah’›n<br />
bir hakk›d›r...” 2 “Hacc› ve umreyi Allah<br />
için tamamlay›n›z!” 3<br />
“‹nsanlar içinde hacc› ilan et. Gerek<br />
yaya, gerek her uzak yoldan gelerek<br />
yorgunluk-tan incelmifl binekler üzerinde<br />
sana gelsinler. Ta ki kendilerine ait<br />
menfaatlere flahit olsunlar. ve (Allâh'›n)<br />
kendilerine r›z›k olarak verdi¤i hayvanlar<br />
üzerine belli günlerde (onlar› kurban<br />
ederken) Allâh'›n ad›n› ans›nlar. Onlardan<br />
yeyin, s›k›nt› içinde bulunan fakire<br />
de yedirin.” 4<br />
b. Hadîs-i fierîf’ten deliller:<br />
Ebû Hureyre (r.a.) flöyle demifltir:<br />
Rasûlullah (s.a.s.) bize hutbe okuyarak<br />
flöyle buyurdu:<br />
“Ey insanlar! Allah size hacc› farz<br />
k›lm›flt›r. Öyleyse haccediniz!” 5<br />
Nas›l haccedilecek? ‹flte bunun cevab›n›<br />
da yine Hz. Peygamber<br />
(s.a.s.)’de bulaca¤›z. Çünkü Kur'ân-›<br />
Kerîm’in aç›klamas›n› Hz. Peygamber<br />
(s.a.s.) hem sözüyle hem fiiliyle yapm›flt›r.<br />
Bu konuda da Hz. Peygamber<br />
(s.a.s.) flöyle buyurmufltur:<br />
“Ey insanlar! Hacc›n menâsikini (iflte<br />
benden) al›n›z (iyice ö¤reniniz). Çün-<br />
24<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
kü ben bilmiyorum (ne zaman görevim<br />
bitecek), belki bu hacdan sonra bir daha<br />
hac yapamam.” 6<br />
Hacc›n Önemi:<br />
1. Hac, temeli tevhid olan ‹slâm<br />
binas›n›n dört dire¤inden birisidir:<br />
Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.)<br />
flöyle buyurmufltur:<br />
“‹slâm befl fley üzerine bina edilmifltir:<br />
(Temeli) Allah’tan baflka (hak) ilah<br />
olmad›¤›na, Muhammed’in O’nun kulu<br />
ve rasûlü oldu¤una flehâdet etmek, (direklerden<br />
birincisi) namaz k›lmak, (ikincisi)<br />
zekat vermek, (üçüncüsü) haccetmek,<br />
(dördüncüsü) Ramazan orucunu<br />
tutmakt›r.” buyurmufltur. 7<br />
2. ‹slâm Dini hac ile kemal bulmufltur.<br />
Kiflinin dini de hac ile kemal<br />
bulur.<br />
Âyette Allah Teâlâ flöyle buyurmufltur:<br />
“Bugün dininizi kemâle erdirdim,<br />
size olan nimetimi tamamlad›m ve<br />
din olarak da ‹slâm’a raz› oldum.” 8 Din,<br />
hac ile kemâl bulmufltur, kiflinin dini<br />
de hac ile kemâl bulur. Kim hac etmezse<br />
kemâli kaybeder, demektir.<br />
3. Allah Teâlâ hacca gitmeyi emretmifl<br />
hem de dünya ve âhiret<br />
menfaatleri vaat etmifltir.<br />
Bu konuda Allah Teâlâ flöyle buyurmufltur:<br />
“‹nsanlar içinde hacc› ilan<br />
et. Gerek yaya, gerek her uzak yoldan<br />
gelerek yorgunluk-tan incelmifl binekler<br />
üzerinde sana gelsinler. Ta ki kendilerine<br />
ait menfaatlere flahit olsunlar.” 9<br />
4. Hac, günahlar› ve fakirli¤i<br />
yok eder:<br />
Hz. Peygamber (s.a.s.) flöyle buyurmufltur:<br />
“Kim (Beytullah’›) Allah için<br />
ziyaret eder de cinsî münasebette (ve<br />
ona götüren fleylerde) bulunmaz ve taat<br />
yolundan ç›kmazsa, o kimse (günahtan<br />
s›yr›l›p) anas›n›n onu do¤urdu¤u günkü<br />
gibi (temiz bir hayata) kavuflur.” 10<br />
5. Hacc›n Mükâfat› Cennettir.<br />
‹brahim CÜCÜK •<br />
Hz. Peygamber (s.a.s.) umre ve<br />
mebrûr hac hakk›nda: “Umre kendisiyle<br />
öbür umre aras›ndaki zaman içinde<br />
ifllenilen (kü-çük) günahlara keffârettir.<br />
Mebrûr hacc›n karfl›l›¤› da ancak<br />
cennettir” buyurmufltur. 11<br />
6. Hac›lar ve umre yapanlar, Allah’›n<br />
elçisi ve ziyaretçileridir. Dua<br />
ve flefaatleri kabul edilir.<br />
Hz. Peygamber (s.a.s.) flöyle buyurmufltur:<br />
“Hacca ve umreye gidenler<br />
Allah’›n elçileridir. Onlar Allah’a dua<br />
ederlerse Allah dualar›n› kabul eder<br />
ve onlar Allah’tan günahlar›n›n ba¤›fllanmas›n›<br />
isterlerse Allah onlar›n günahlar›n›<br />
ba¤›fllar.” 12<br />
Hacc›n Esrâr›:<br />
Hac, mü’mini Hakk’a ulaflt›r›r.<br />
Hakk’a ulaflmak için flunlar gerekli:<br />
1. Anlay›fl:<br />
a) fiehvetlerden uzaklaflmak,<br />
b) Lezzetlere dalmaktan çekinmek,<br />
c) Zarurî ihtiyaçlarla yetinmek.<br />
2. fievk ve ifltiyak: Beytullah›/Allah’›n<br />
evini ziyaret, adeta Allah’› ziyaret.<br />
Hac aksiyonunu, âhiretteki cemale<br />
ermenin flevki bilmek...<br />
3. Azim: Riya ve gösteriflten uzak<br />
durarak ihlasla yönelmeye azmetmek.<br />
4. Alakalardan kesilmek:<br />
a) Hak sahipleriyle helalleflmekle,<br />
b) Günahlardan tövbe etmekle,<br />
c) Âhirete gider gibi bütün alakalardan<br />
kesilmekle.<br />
5. Yol az›¤›: Maddî ve manevî az›kla<br />
az›klanmak:<br />
Maddî az›k, beden sa¤l›¤› ve imkand›r,<br />
manevi az›k ise takvad›r.<br />
Allah Teâlâ bu konuda flöyle buyurmufltur:<br />
“Az›k haz›rlay›n! fiüphesiz<br />
az›¤›n en hay›rl›s› takva (Hakk’a ve halka<br />
karfl› yanl›fllardan korunmak ve yap›lmas›<br />
gerekenlerin de terk edilmesin-
den korunmak)d›r.” 13<br />
Takvaya erebilmek için sab›r gerekmektedir.<br />
Onun için flöyle denilmifltir:<br />
Sabr›n ve paran varsa hac›<br />
olursun.<br />
6. Binek: ‹badete mani olmayacak<br />
ve kifliyi hedefe ulaflt›racak bir bine¤e<br />
sahip olmak<br />
7. Memleketten Allah’a do¤ru yola<br />
ç›k›fl: Bir âyette Allah Teâlâ flöyle buyurmufltur:<br />
“...Kim evinden, Allah’a ve<br />
O’nun peygamberine muhacir olarak<br />
ç›k›p da sonra kendisine ölüm yetiflirse<br />
muhakkak ki onun mükâfât› Allah’a<br />
düflmüfltür. Allah ⁄afûr/çok ba¤›fllayan<br />
ve Rahîm/çok merhamet edendir.” 14<br />
8. Mikat: Buralarda ihram› giyerken<br />
kabre girer gibi giymek...<br />
9. ‹hram ve telbiye: ‹hram, yapt›¤›<br />
bütün yanl›fll›klardan bütün elbiseleriyle<br />
birlikte soyunup haramlar› ve<br />
bir müddet helalleri bile kendine haram<br />
k›lmak düflüncesiyle giyindi¤i iki<br />
bez parças›d›r. Telbiye, Allah’›n davetine<br />
icabetin, emrine boyun e¤menin,<br />
bütün varl›¤›yla teslim olman›n ve<br />
tevhidin ifadesi; bütün nimetlerin,<br />
hamdlerin ve bütün kâinat›n Allah’›n<br />
oldu¤unun ikrar›d›r.<br />
Hareme Mekke’ye Girifl:<br />
1. Allah’›n haremine girerken azab›ndan<br />
emin olmay› istemeli,<br />
2. Ev sahibinin ziyaretçiye eman<br />
vermesi ve bir fleyler ikram etmesi hakd›r<br />
anlay›fl›n› kalbinde bulundurmas›,<br />
3. Emin bölgeye s›¤›nan›n hakk›<br />
elbette gözetilir düflüncesini kalbinde<br />
bulundurmas›.<br />
Kâbeyi ‹lk Görüfl:<br />
1. Azametini kalpte haz›r bulundurmal›,<br />
2. Sanki Rabbini müflahede eder<br />
gibi bakmal›,<br />
3. Âhirette de cemâlini nasip etmesini<br />
ümit etmeli,<br />
4. Kalbinde; s›rf mahabbetullah›/Allah<br />
sevgisini kazanma düflüncesi,<br />
âhirette cennet arzusu ve âhireti<br />
kazand›ran dünya iste¤i bulundurmal›,<br />
5. Kâbe’yi ilk görünce en de¤erli<br />
olan mahabbetullah› ve onu kazand›ran<br />
fleyleri istemeli, di¤er gördüklerinde<br />
Allah’›n raz› oldu¤u fleyleri istemeli,<br />
6. Kâbe’yi her gördü¤ünde tavaf<br />
etmeli ve secdelere kapanmak adeta<br />
ayaklar›na kapan›rcas›na küçülerek,<br />
tevazu ile, oradakilerin en afla¤›s› bir<br />
kul idrâkiyle, Hakk’›n ma¤firetini,<br />
azab›ndan emin olmay› t›pk› günahkâr›n<br />
hakaret ve zulme u¤rayandan<br />
günah›n›n aff› için özür dilemesi ve<br />
senden baflka s›¤›nak yoktur diyerek<br />
ve ›srarla istemek,<br />
7. Her tavafta; kalpde tazim, korku,<br />
ümid ve muhabbet bulunarak,<br />
hem kalble hem iskeletle arfl›n etraf›nda<br />
dönen melekler gibi...<br />
8. Kâbe’de k›l›nan namaz›n di¤er<br />
yerlerde k›l›nan namazlardan daha<br />
evlâ oldu¤unu bilmelidir. Kâbe’de<br />
k›l›nan namaz›n sevab› fazla oldu¤una<br />
göre Kâbe’ye sayg›da kusur etmemek<br />
ve imkan dahilinde namazlar›<br />
burada k›lmak gerekir. Belli vakitleri<br />
Kâbe’de rahatça, di¤er vakitleri de<br />
durulan o uzak yerde imkan nisbetinde<br />
cemaatle k›lmaya dikkat edilmelidir.<br />
Kâbe’de; ya tavaf etmek, ya namaz<br />
k›lmak, ya Kur’ân okumak, ya Kâbe’ye<br />
bakmak, ya da zikir ve tefekkürle mefl-<br />
irşad<br />
gul olmak için bulunulmal›; orada bofl<br />
ve gereksiz söz ve davran›fllarda bulunulmamal›d›r.<br />
Ayr›ca hacc› iyi de¤erlendirmek<br />
için vücut s›hhatine çok dikkat edilmelidir.<br />
Çünkü sa¤lam ibadet ve taat,<br />
sa¤lam iman, sahih ilim ve sa¤lam<br />
vücutla yap›l›r. Hac ve umrede en<br />
önemli husus daha yola ç›kmadan<br />
önce rehberin âlim ve fedakar, arkadafl›n<br />
halim (yumuflak huylu) ve vefakar<br />
olan›n› seçmeye özen göstermektir.<br />
9. Tavaftan sonra Safâ ve Merve<br />
aras›ndaki sa’yi yaparken her Safâ ve<br />
Merve tepelerine geldikçe Kâbeye<br />
bak›p “ziyaretin kabul edildi” müjdesini<br />
duymak için bakan bir anlay›flla<br />
yapmak. K›yamette hay›r ve günahlar›<br />
tartan terazinin iki kefesi aras›nda<br />
gidip gelmeyi hat›rlayarak Safâ’y› hasenât<br />
kefesine, Merve’yi de seyyiât<br />
kefesine benzeterek hangi taraf›n<br />
a¤›r oldu¤unu gözeten gibi azap ile af<br />
aras›nda koflup geldi¤ini hat›rdan ç›karmamak.<br />
<br />
1 Sa’dî Ebû Ceyb, el-Kâmûsu’l-F›khî, s. 76,<br />
77.<br />
2 Âl-i Imrân sûresi (3), 97.<br />
3 Bakara sûresi (2), 196.<br />
4 Hacc sûresi (22), 27, 28.<br />
5 Müslim, Hacc, 412, Menâsik, 1; Ahmed, II,<br />
508.<br />
6 Nesâî, Menâsik, 220; Ahmed, III, 318, 366.<br />
7 Müslim, Îmân, 21-22; Buhârî, Îmân, 2; Tirmizî,<br />
Îmân, 3; Nesâî, Îmân, 13<br />
8 Mâide sûresi (5), 3.<br />
9 Hacc sûresi (22), 27, 28.<br />
10 Buhârî, Muhassar, 9-10, Hac, 4; ‹bn Mâce,<br />
Menâsik, 3.<br />
11 Buhârî, Umre, 1; Müslim, Hacc, 437; Tirmizî,<br />
Hacc, 88.<br />
12 ‹bn Mâce, Menâsik, 5.<br />
13 Bakara sûresi (2), 197.<br />
14 Nisâ sûresi (4), 100.<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 25
irşad<br />
Meryem Sûresi<br />
26<br />
‹manda sebat önderleri<br />
Kureyfl’in ileri gelenleri ‹slamî hareketi<br />
alay ve küçümseme ile, tehditler<br />
yaparak, iftiralar atarak bast›ramayacaklar›n›<br />
anlay›nca iflkence,<br />
maddi bask› ve ekonomik k›s›tlamalara<br />
bafl vurdular. Yeni Müslümanlar›<br />
kabilelerinden ay›r›yor, onlara iflkence<br />
yap›yor, onlar› açl›¤a mahkum ediyor,<br />
hatta ‹slam’dan vazgeçmeleri<br />
için onlara fiziksel bask› uyguluyorlard›.<br />
Bu iflkencenin en zavall› kurbanlar›<br />
ise fakirler, köleler ve Kureyfl’e<br />
s›¤›nan yabanc›lard›. Örne¤in,<br />
Bilal, Amir bin Füheyra, Ummi<br />
Ubeys, Zinnire, Ammar bin Yasir ve<br />
onun anne-babas›. Bu zavall› insanlar<br />
dövülüyor, hapsediliyor aç ve susuz<br />
b›rak›l›yor ve Mekke’nin kaynar kumlar›<br />
üzerinde sürükleniyorlard›. Ço¤u<br />
kimse vas›fl› iflçileri çal›flt›r›yor ve<br />
yapt›klar› iflin karfl›l›¤›n› vermiyordu.<br />
Buna örnek olarak Buhari ve Müslim’de<br />
yer alan Habbab b. Eret olay›n›<br />
gösterebiliriz: “Mekke’de demircilik<br />
(nalbantl›k) yap›yordum; bir keresinde<br />
As ibn Vail’in bir iflini yapt›m.<br />
Param› almaya gitti¤imde Muhammed’den<br />
vazgeçmedikçe sana ücretini<br />
ödemeyece¤im” dedi.<br />
Ayn› ba¤lamda Habbab der ki:<br />
“Bir gün Nebi(s.a) Kabe’nin gölgesin-<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
de oturuyordu. Ona gittim ve ‘Ey Allah’›n<br />
Rasûlu! ‹flkence son s›n›r›na<br />
ulaflt›. Niçin Allah’a dua etmiyorsun?’<br />
Nebi (s.a) buna çok k›zd›. Dedi ki: Sizden<br />
önce geçen müminler sizden daha<br />
çok ac› çektiler. Onlar›n kemikleri<br />
demir taraklarla tarand›, bafllar› testere<br />
ile kesildi, fakat yine de imanlar›ndan<br />
dönmediler. Seni temin ederim<br />
ki, Allah dinini tamamlayacakt›r<br />
ve öyle bir zaman gelecek ki bir kimse<br />
Sana’dan Hadramut’a kadar yolculuk<br />
yapacak ve Allah’dan baflka<br />
korkulacak hiçbir kimse ile karfl›laflmayacakt›r.<br />
Fakat siz sab›rs›zl›¤a düflüyorsunuz.”<br />
(Buhari)<br />
Haks›zl›¤a karfl› insan hakk›n›<br />
savunan Hr›stiyan bir kral<br />
fiartlar art›k dayan›lmaz hale geldi¤inde,<br />
Peygamber (s.a) Peygamberli¤inin<br />
5. y›l›n›n Recep ay›nda ashab›na<br />
flöyle bir tavsiyede bulundu:<br />
“Habeflistan’a hicret edebilirsiniz,<br />
çünkü orada hiç kimseye haks›zl›k yap›lmas›na<br />
izin vermeyen bir kral vard›r.<br />
Onun ülkesinde hay›r vard›r. Allah<br />
size bu beladan bir kurtulufl verinceye<br />
kadar orada kalabilirsiniz.”<br />
Bundan sonra ilk planda 11 erkek<br />
ve 4 kad›n Habeflistan’a do¤ru yola<br />
ç›kt›lar. Birkaç ay sonra bir grup mü-<br />
Ahmet ARSLAN • ahmetasl@hotmail.de<br />
Meryem Sûresi (19. Sûre) Sûre ad›n› 16. ayetten al›r. Habeflistan’a<br />
hicretten önce nazil olmufltur. Sahih hadislere göre, Hz.Cafer (r.a),<br />
Necafli, muhacirleri saray›nda toplad›¤› zaman onun huzurunda bu<br />
surenin 1-40. ayetlerini okumufltur.<br />
min daha Habeflistan’a hicret etmifl<br />
ve say›lar›, Kureyfl’ten 83 erkek ve 11<br />
kad›n, Kureyflli olmayanlardan da 7<br />
kifliye ulaflm›flt›. Bundan sonra Mekke’de<br />
Peygamber’le (s.a) birlikte sadece<br />
40 kifli kalm›flt›.<br />
Hicretten sonra Kureyflliler toplant›lar<br />
yapt›lar ve Ebu Cehil’in üvey<br />
kardefli Abdullah ibni Ebi Rebia’y› ve<br />
Amr b. As’› Necafli’yi muhacirleri<br />
Mekke’’ye geri iade etmeye ikna etmek<br />
üzere de¤erli hediyelerle Habeflistan’a<br />
göndermeye karar verdiler.<br />
Hz. Ümmü Seleme (Nebi’nin han›mlar›ndan<br />
biri) muhacirler aras›ndayd›<br />
ve olay›n bu k›sm›n› flöyle anlatm›flt›r:<br />
Kureyfl’in bu iki ak›ll› sözcüsü Habeflistan’a<br />
ulaflt›klar›nda de¤erli hediyeleri<br />
Necafli’nin saray›ndaki adamlar›<br />
aras›nda da¤›tt›lar ve onlar› Necafli’yi<br />
muhacirleri geri vermeye teflvik etmeleri<br />
için ikna ettiler. Daha sonra<br />
Necafli’nin huzuruna ç›kt›lar, ona da<br />
de¤erli hediyeler verip: “fiehrimizden<br />
baz› ak›ls›z insanlar ülkenize s›¤›nm›fl,<br />
liderlerimiz bizi, bu insanlar› geri iade<br />
etmenizi rica etmek üzere size gönderdiler.<br />
Bu sap›klar bizim inanc›m›zdan<br />
döndüler, sizin dininize de girmediler,<br />
fakat yeni bir din icad ettiler”<br />
dediler. Onlar konuflmalar›n› bitirir<br />
bitirmez, saray adamlar› onlar› destekledi<br />
ve: “Biz onlar› memleketlerine
geri gönderece¤iz, çünkü kendi kavimleri<br />
onlar› daha iyi bilir. Onlar› burada<br />
bar›nd›rmam›z do¤ru de¤il”.<br />
Kral buna sinirlendi ve “Yeterli bir<br />
araflt›rma yapmadan onlar› geri vermeyece¤im.<br />
Bu insanlar baflka bir ülkeye<br />
de¤il de benim ülkeme s›¤›nd›klar› ve<br />
buraya bar›nmaya geldikleri için onlara<br />
ihanet etmeyece¤im. ‹lk önce onlara haber<br />
gönderip daha sonra bu insanlar›n<br />
onlar hakk›nda öne sürdükleri suçlamalar›<br />
araflt›raca¤›m. Sonra son karar›m›<br />
verece¤im”’ dedi. Bundan sonra Kral<br />
Peygamber’in (s.a) ashab›na haber<br />
gönderdi ve onlar› saray›na ça¤›rd›.<br />
Meryem Sûresi<br />
Muhacirler Kral’›n gönderdi¤i haberi<br />
duyunca topland› ve Kral’a ne<br />
söyleyeceklerini tart›flt›lar. Sonunda<br />
flu karara vard›lar: “Kral’a Peygamberimizin<br />
(s.a) ö¤rettiklerini, ona hiçbir fley<br />
ekleyip eksiltmeden, bildirelim ve bizi<br />
ülkesinde bar›nd›rma veya d›flar› atma<br />
karar›n› ona b›rakal›m.” Saraya geldiklerinde<br />
Kral hemen onlara flu soruyu<br />
yöneltti: “Kavminizin dininden ç›k›p,<br />
ne benim inand›¤›m dine, ne de varolan<br />
dinlerden hiçbirine girmedi¤inizi<br />
biliyorum. ‹nand›¤›n›z bu yeni dinin<br />
ne oldu¤unu bilmek istiyorum.” Bunun<br />
üzerine Cafer ibn Ebi Talib Muhacirler<br />
ad›na önceden haz›rlanmad›-<br />
¤› bir konuflma yapt›.<br />
“Ey Kral! Biz cehalete batm›fl ve<br />
sap›tm›flt›k. ‹flte o zaman Muhammed<br />
(s.a) bize Allah’›n Rasûlü olarak geldi<br />
ve bizi islah etmek için elinden geleni<br />
yapt›. Fakat Kureyflliler ona uyanlara<br />
iflkence etmeye bafllad›lar. Bizde bu<br />
iflkence ve ac›lardan kurtulmak amac›yla<br />
sizin ülkenize geldik.” Bu konuflmadan<br />
sonra Kral: “Allah taraf›ndan<br />
sizin peygamberinize gönderilen vahiyden<br />
bir bölümünü oku!” dedi. Bunun<br />
üzerine Cafer, Meryem Sûresinden<br />
Hz.Yahya ve Hz.‹sa(a.s) ile ilgili<br />
k›ssay› anlatan bölümünü okudu. Kral<br />
bunu dinledi ve a¤lamaya bafllad›, o<br />
denli a¤lad› ki sakallar› gözyafl›ndan<br />
›sland›. Cafer (r.a) okumas›n› bitirdi-<br />
¤inde: “Muhakkak bu söz ‹sa’ya indirilen<br />
ayn› kaynaktan geliyor. Allah’a<br />
andolsun sizi bunlar›n eline teslim etmeyece¤im”dedi.<br />
Gerçe¤in gücü<br />
Ertesi gün Amr b. As, Necafli’ye<br />
gitti ve flöyle dedi: “Onlara bir haber<br />
daha gönder ve onlar›n Meryem o¤lu<br />
‹sa ile ilgili inançlar›n› sor, çünkü onlar<br />
onun hakk›nda kötü fleyler söylüyorlar.”<br />
Kral tekrar muhacirlere haber<br />
gönderdi. Muhacirler o zamana<br />
kadar Amr’›n düzenini ö¤renmifllerdi.<br />
Tekrar bir araya geldiler ve Kral,<br />
Hz.‹sa ile ilgili soruyu sordu¤unda ne<br />
cevap vereceklerini tart›flt›lar. ‹çinde<br />
bulunduklar› durumun çok kritik olmas›na<br />
ve hepsinin de bundan korkmalar›na<br />
ra¤men, bu konuda Allah’›n<br />
ve Rasûlü’nün kendilerine ö¤retti¤i<br />
gerçekleri söylemeye karar verdiler.<br />
Saraya gittiklerinde, Kral onlara Amr<br />
‹bn As’›n teklif etti¤i soruyu sordu.<br />
Bunun üzerine Cafer b. Ebi Talib aya-<br />
¤a kalkt› ve hiç tereddüt göstermeden<br />
cevap verdi: “O Allah’›n bir kulu ve elçisiydi.<br />
O bir Ruh ve Allah’›n Meryem’e<br />
ilka etti¤i bir kelimesi idi.” Kral yerden<br />
bir çöp ald› ve “Allah’a andolsun! ‹sa,<br />
sizin söyledi¤inizden ancak flu çöp kadar<br />
farkl›d›r.” dedi. Bundan sonra<br />
Kral, Kureyfl’in gönderdi¤i elçilere<br />
döndü ve: “Ben rüflvet kabul etmem”,<br />
dedi. Daha sonra muhacirlere dönerek:<br />
“Burada huzur ve güvenlik içinde<br />
kalabilirsiniz.” dedi.<br />
Bu tarihsel arka-plan› göz önünde<br />
bulundurursak, Meryem Sûresi’nin<br />
muhacirlere Habeflistan’a yapacaklar›<br />
yolculuk için bir “erzak” olarak indirildi-<br />
¤i söylenebilir. Sûrede sanki muhacir<br />
Müslümanlara flöyle denilmektedir: “Siz<br />
iflkence çeken muhacirler olarak kendi ülkenizi<br />
b›rak›p bir H›ristiyan memleketine<br />
s›¤›n›yorsunuz. Fakat buna ra¤men sahip<br />
oldu¤unuz bilgilerden hiçbirini gizlememelisiniz.<br />
Bu nedenle Hz. ‹sa’n›n, Allah’›n<br />
o¤lu olmad›¤›n›, Hristiyanlara apaç›k ilan<br />
etmelisiniz.”<br />
Sûrenin 1’den 40. ayetine kadar, ‹sa<br />
(a.s) ve Yahya (a.s) k›ssalar› anlat›l›r.<br />
De¤iflik sebeplerle 34 ila 40. ayetler müfessirlere<br />
göre bu surenin as›l maksad›n›<br />
anlatan karar mahiyetindeki ayetlerdir<br />
ki, baflta Allah’a çocuk isnad›n›<br />
“Allah’›n çocuk edinmesi hiçbir zaman<br />
olur fley de¤ildir. O’nu tenzih ederiz.”<br />
ayetiyle reddedip, Allah’› tenzih etmekte<br />
ve ‹sa’n›n dilinden de “Allah benim<br />
irşad<br />
de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na<br />
kulluk ediniz. ‹flte bu do¤ru bir yoldur,”<br />
demek suretiyle tevhide davet etmektedir.<br />
Bu ayet, ta yukar›daki “Ben Allah’›n<br />
kuluyum” (19/30) cümlesine atfedilmifltir.<br />
Eldeki ‹ncillerde de kendisine yer<br />
verilen bu söz, onun peygamberli¤inde,<br />
davetinin özünü teflkil etti¤i ve tevhid<br />
inanc›n› net bir flekilde ifade etti¤i<br />
için, burada tekrar sözkonusu yap›lm›flt›r.<br />
Sonra f›rkalar kendi aralar›nda<br />
ihtilafa düfltüler. Yahudiler bir türlü<br />
söyledi. Hristiyanlar›n kendi f›rkalar›<br />
da de¤iflik tart›flmalar›n içine girdiler;<br />
bir k›sm› Allah’›n o¤lu dediler, bir k›sm›<br />
da Allah’›n kendisidir, yere indi sonra<br />
gö¤e ç›kt› dediler; di¤er bir k›sm› ise<br />
üçün biri dediler. Sa¤lam bir grup da,<br />
Allah’›n kulu ve peygamberi oldu¤unu<br />
tasdik ettiler. “Vay haline o küfreden<br />
kimselerin!...”<br />
41. ayetten 50. ayete kadarki bölümde<br />
ise, ‹brahim’in (a.s) k›ssas›na de-<br />
¤inilmektedir. Bu da muhacirlere bir<br />
teselli sunmaktad›r, çünkü ‹brahim de<br />
(a.s) onlar gibi babas›, ailesi ve kavmi<br />
taraf›ndan yap›lan iflkencelerle memleketinden<br />
ayr›lmaya zorlanm›flt›r. Bu bir<br />
taraftan muhacirlerin Hz. ‹brahim’in<br />
izinden yürüdükleri ve ayn› o Peygamber<br />
gibi iyi bir akibete kavuflacaklar›<br />
anlam›na gelmektedir. Di¤er taraftan<br />
bu Mekke’li müflriklere, kendilerinin<br />
Müslümanlar›n atalar› ve liderleri olan<br />
‹brahim’e (a.s) iflkence yapan insanlar›n<br />
konumunda olduklar›, oysa müminlerin<br />
Hz. ‹brahim’in konumunda<br />
olduklar› söylenmek istenmektedir.<br />
Daha sonraki (51-65) ayetlerde Hz.<br />
Muhammed’in (s.a) daha önce peygamberlerin<br />
getirdi¤i ayn› hayat tarz›n›<br />
tebli¤ etti¤ini fakat onlara uyanlar›n<br />
sonradan sap›tt›klar›n› vurgularcas›na<br />
di¤er baz› peygamberlere de de¤inilmektedir.<br />
Son bölümde (66-98) Mekkeli müflriklerin<br />
kötü tav›rlar› sert bir flekilde<br />
elefltirilirken, müminlere hak düflmanlar›n›n<br />
tüm çabalar›na ra¤men kendilerinin<br />
baflar›l› olacaklar› ve insanlar›n en<br />
çok sevileni olacaklar› konusunda müjde<br />
verilmektedir. <br />
Faydalan›lan Tefsirler:<br />
1) Tefhimu’l-Kur’an;Mevlana Mevdudi<br />
2) Hakk Dini Kur’an Dili; Elmal›l› M.Hamdi<br />
Yaz›r<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 27
irşad<br />
Peygamberimiz Hz. ‹sa (as)<br />
Birçok Avrupal› gayri-müslim<br />
Müslümanlar›n Hz. ‹sa’y› bir<br />
peygamber, hatta büyük peygamberlerden<br />
biri olarak kabul ettiklerini<br />
ve bir peygamber oluflundan<br />
dolay› hürmet ettiklerini bilmezler.<br />
Bu sebeple “Sizin peygamberiniz<br />
size, bizim peygamberimiz bize”<br />
fikri din anlay›fllar›na yerleflmifltir.<br />
Di¤er taraftan Müslümanlar da bu<br />
düflünceden etkilenmifl olmal›lar ki,<br />
Hz. ‹sa (as)’dan bahsetmeleri ancak<br />
Hristiyanlar veya Hristiyanl›k hakk›nda<br />
konuflulurken söz konusu<br />
oluyor. Elbette bu bir yere kadar<br />
gerekli ve do¤ru. Fakat nas›l ki, Hz.<br />
Nuh (as)’un, Hz. ‹brahim (as)’in, Hz.<br />
Eyyub (as)’un veya Hz.Yusuf(as)’un<br />
k›ssalar›ndan bireysel veya toplumsal<br />
dersler ç›kar›p hayatlar›m›za<br />
uygulamaya çal›fl›yorsak; büyük<br />
peygamberlerden olan Hz. ‹sa<br />
(as)’n›n hayat›n›, davas›n› ve mesaj›n›<br />
bilmemiz ve üzerinde düflünmemiz,<br />
birilerinin bu peygamberi<br />
‘kendi’ peygamberleri olarak<br />
görmeleri olgusundan etkilenmemeliyiz.<br />
Müslümanlar›n böyle bir düflünceye<br />
kap›lmalar›n›n iki sebebi vard›r:<br />
Hz. ‹sa (as)’n›n hayat› hakk›nda<br />
kaynaklar›m›zda fazla bilgi mevcut<br />
de¤ildir. Kur’an’daki ayetlerin d›fl›nda<br />
klasik hadis külliyat›nda birço¤u<br />
sahih olmayan (tekrarlar say›lmaz<br />
ise) ancak 300 küsür rivayet<br />
bulunmakta. 1 Nas’a dayanmayan ve<br />
rivayet yoluyla bize ulaflm›fl olma-<br />
28<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
yan tarihî ve arkeolojik bilgiler ise<br />
‹slam ilimlerinde reva görmezler.<br />
Daha mühim sebeb ise Hz. ‹sa<br />
(as)’n›n nerdeyse peygamberimiz<br />
de¤ilmifl veya yaln›z Hristiyanlar›n<br />
peygamberiymifl gibi alg›lanmas›.<br />
Bu alg› elbette aç›kça dile getirilmez.<br />
Fakat Hristiyanl›¤›n hakim oldu¤u<br />
ülkelerde yaflamam›z ve birinci<br />
maddede dedi¤imiz gibi bilgiden<br />
yoksun olmam›z hasebiyle böyle bir<br />
tasavvurdan bahsedilebilir.<br />
Bütün insanl›¤a peygamber olarak<br />
gönderilmifl olan Hz. ‹sa (as),<br />
flahs› ve özel mesaj› hakk›nda bilgi<br />
sahibi olma yolunda bütün kaynaklar›n<br />
göz önünde bulundurulmas›<br />
gerekti¤ini hat›rlad›ktan sonra, bu<br />
yaz›da k›saca Hz. ‹sa (as)’n›n hayat›n›<br />
ve en sa¤lam kaynak olan<br />
Kur’an ayetlerin ›fl›¤›nda mesaj›n›<br />
aktarmaya çal›flaca¤›z.<br />
Hz. ‹sa (as) Kudüsün (Jerusalem)<br />
güneyinde bulunan Betlehem<br />
(arapça Beyt Lahm) flehrinde mucizevi<br />
bir flekilde do¤mufltur. Do¤um<br />
tarihi Hristiyan aleminde miladi<br />
takvimin bafllang›c› olarak addedilse<br />
de, bugünkü araflt›rmalara göre<br />
Hz. ‹sa (as) miladdan en geç 4 ve en<br />
erken 7 y›l önce do¤du¤u kabul edilir.<br />
Hz. ‹sa (as)’n›n annesi Hz. Meryem’dir.<br />
Bilindi¤i gibi Hz. ‹sa (as)<br />
babas›z olarak Allah’›n “Ol” emriyle<br />
t›pk› Hz. Adem (as) gibi dünyaya<br />
gelmifltir:<br />
“(Hz.Meryem) ‘Rabbim, bana bir<br />
befler dokunmam›flken, nas›l bir ço-<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
cu¤um olabilir?’ dedi. (Fakat) Allah<br />
neyi dilerse yarat›r. Bir iflin olmas›na<br />
karar verirse, yaln›zca ona ‘ol’ der, o<br />
da hemen oluverir.” (Al-i, ‹mran Sûresi,<br />
47) Hayat› hakk›nda fazla bir<br />
bilgi mevcut olmamas› ile birlikte<br />
peygamber olmadan önce ailesiyle<br />
birlikte M›s›r’a gitmesi ve tekrar<br />
geri dönmesi bilinir. Peygamber olduktan<br />
sonra ilk olarak do¤du¤u<br />
bölgede, fakat zaman›n din adamlar›n›n<br />
sert muhalefetiyle karfl›lafl›nca<br />
Kudüs d›fl›ndaki bucak kentlere giderek<br />
ö¤retilerini yayma¤a çal›flm›flt›r.<br />
Kendisi miladdan yaklafl›k<br />
30 y›l sonra, dolay›s›yla 34 veya 37<br />
yafl›nda Allah’›n huzuruna kavuflmufltur.<br />
Evlenmedi¤i için ne bir aile<br />
hayat› ne de çoluk-çocu¤u olmuflt›r.<br />
Kur’an’da kendisinden “Meryem’in<br />
o¤lu ‹sa’ diye bahsedilerek<br />
onun bir anneden do¤du¤u için bir<br />
insan oldu¤u ve babas› olmad›¤›<br />
vurgulan›r. Hz. ‹sa (as)’n›n bafll›ca<br />
görevi, içinde yaflad›¤› Yahudi toplumuna<br />
ve tüm insanlara ‹ncil’i<br />
ulaflt›rmak ve daha önce Hz.Musa(as)’a<br />
indirilen Tevrat’› do¤rulamakt›r.<br />
Ayr›ca tüm peygamberlerde<br />
oldu¤u gibi Hz. ‹sa (as) Müslümanlar<br />
ve tüm insanlar taraf›ndan<br />
örnek al›nacak bir insand›r.<br />
Kur’an’da Hz. ‹sa (as)’›n bir insan<br />
oldu¤u vurgulan›r. Rasulullah<br />
zaman›nda oldu¤u gibi bugünde<br />
Hristiyan ve Müslümanlar› ay›ran<br />
en belirgin konu Hz. ‹sa (as)’n›n ila-
hîli¤i konusudur. Hristiyanlar›n büyük<br />
ço¤unlu¤una göre Hz. ‹sa (as)<br />
Allah veya Allah’›n bir parças›d›r<br />
yani o¤ludur. Kur’an’da “O do¤urmam›fl<br />
ve do¤mam›flt›r.” (‹hlas Sûresi,<br />
3) ilkesine dayanarak Allah’›n bir<br />
o¤lu olmad›¤› aç›kça ifade edilir.<br />
Bu gerçek Kur’an’da flu ayetlerde<br />
dile getirilir: “Meryem o¤lu Mesih,<br />
yaln›zca bir elçidir. Ondan önce de elçiler<br />
gelip geçti. Onun annesi dosdo¤rudur,<br />
ikisi de yemek yerlerdi. Bir<br />
bak, onlara ayetleri nas›l aç›kl›yoruz?<br />
(Yine) bir bak, onlar ise nas›l da çevriliyorlar?”<br />
(Maide Sûresi, 75) “Meryem<br />
o¤lu Mesih ‹sa, ancak Allah’›n<br />
elçisi ve kelimesidir.” (Nisa Sûresi,<br />
171)<br />
Hz. ‹sa (as) Yahudi bir topluma<br />
Tevrat’› do¤rulamak ve baz›<br />
emirleri bildirmek için gönderildi.<br />
Tüm peygamberler<br />
gibi insanlar› Allah’tan<br />
korkmalar›n› ve O’nun<br />
emirlerine uymaya ça¤›rmak<br />
üzere insanlara gönderilmifltir.<br />
Onun için<br />
Kur’an’da flöyle denilir:<br />
“Benden önceki Tevrat’› do¤rulamak<br />
ve size haram k›l›nan<br />
baz› fleyleri helal k›lmak üzere<br />
size Rabbinizden bir ayetle<br />
geldim. Art›k Allah’tan korkup<br />
bana itaat edin.” (Al-i,<br />
‹mran Sûresi, 50)<br />
“Meryem o¤lu ‹sa” hitab›n›n<br />
yan›s›ra Allah, Hz. ‹sa (as)’y›<br />
bir kul ve elçi olarak adland›r›r.<br />
Özellikle onun kul olarak vas›fland›r›lmas›<br />
Allah’a teslim olmas›n› (yani<br />
Müslüman olmas›n›) vurgulamak<br />
içindir. Namaz k›lmak, sadaka vermek,<br />
kendini di¤er insanlara karfl›<br />
sorumlu bilmek, merhamet sahibi<br />
olmak ve sevgi beslemek gibi özellikler<br />
Hz. ‹sa (as)’y› örnek bir Müslüman<br />
yap›yor. Asl›nda bu sayd›klar›m›z<br />
tüm peygamberlerin özelliklerindendir<br />
ve dolay›s›yla her Müslüman›n<br />
kendisine örnek almas› gereken<br />
özelliklerdir. Hz. ‹sa (as)’n›n<br />
bir kul oldu¤u hususu Kur’an’da<br />
flöyle dile getirilir: “Do¤rusu Allah<br />
benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir,<br />
art›k O’na kulluk edin, bu, do¤ru<br />
yoldur.” (Zuhruf Sûresi, 64) “(‹sa)<br />
Dedi ki:fiüphesiz ben Allah’›n kuluyum.<br />
(Allah) Bana Kitab› verdi ve beni<br />
peygamber k›ld›. Nerede olursam<br />
(olay›m,) beni kutlu k›ld› ve hayat sürdü¤üm<br />
müddetçe, bana namaz› ve<br />
zekat› vasiyet etti. Anneme itaati de.<br />
Ve beni mutsuz bir zorba k›lmad›. Selam<br />
üzerimedir; do¤du¤um gün, ölece¤im<br />
gün ve diri olarak yeniden-kald›r›laca¤›m<br />
gün de.” (Meryem Sûresi,<br />
30-33)<br />
Allah’›n izni ile gerçekleflen ve<br />
birer yard›m mahiyetinde olan Hz.<br />
‹sa (as)’n›n gösterdi¤i mucizeler<br />
hakk›nda Kur’an’da flöyle buyurulur:<br />
“Bunun üzerine ona (çocu¤a) iflaret<br />
etti. Dediler ki: Henüz beflikte olan<br />
bir çocukla biz nas›l konuflabiliriz?<br />
(‹sa) Dedi ki: fiüphesiz ben Allah’›n<br />
kuluyum. (Allah) Bana Kitab› verdi ve<br />
beni peygamber k›ld›.” (Meryem Sûresi,<br />
29-30) “Gerçek flu, ben size Rabbinizden<br />
bir ayetle geldim. Ben size<br />
çamurdan kufl biçiminde bir fley oluflturur,<br />
içine üfürürüm, o da hemencecik<br />
Allah’›n izniyle kufl oluverir. Ve<br />
Allah’›n izniyle do¤ufltan kör olan›,<br />
alaca hastal›¤›na tutulan› iyilefltirir ve<br />
ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi<br />
size haber veririm. fiüphesiz,<br />
e¤er inanm›flsan›z bunda sizin<br />
için kesin bir ayet vard›r.” (Al-i ‹mran<br />
Sûresi, 49) ‹nciller’de Hz. ‹sa<br />
(as)’n›n, buna benzer birçok mucizesi<br />
anlat›l›r. Mesela kendisinin<br />
beflbin kiflilik bir toplulu¤a, befl yufka<br />
ve iki bal›k do¤ray›p verdi¤i.<br />
Hepsinin yedi¤i, doydu¤u ve geri<br />
kalan art›k ekmeklerin yedi seleye<br />
irşad<br />
dolduruldu¤u anlat›l›r.<br />
Son olarak kaynaklar›m›zda geçen<br />
ve Hz. ‹sa (as)’›n özel mesaj›<br />
hakk›nda bize ipucu veren, yaflad›¤›<br />
ça¤›n insanlar›na oldu¤u gibi tüm<br />
insanlara verdi¤i baz› ö¤ütleri 2 zikretmek<br />
istiyoruz:<br />
“Allah, ‹sa(as)’ya flöyle dedi: Ey<br />
‹sa! Önce kendi nefsine ö¤üt ver.<br />
Ö¤üdün sana fayda verirse, ondan<br />
sonra insanlara nasihat et. Aksi<br />
takdirde, Allah’tan utan.”<br />
“Allah’› çok zikredin, O’na çok<br />
flükredin ve O’nu takdis edin. Kendisine<br />
itaatte bulunun, çünkü Allah<br />
kendisinden hoflnud ve raz› oldu¤u<br />
zaman, sizden birinizin duas›nda:<br />
“Allah’›m! Ey Rabbim! Günahlar›m›<br />
ba¤›flla, geçimime dirlik düzenlik<br />
ver. Beni çirkin fleylerden<br />
muhafaza et.’ demesi,<br />
O’na yeter.”<br />
“Sizden biriniz sa¤<br />
eli ile verdi¤i sadakay›,<br />
sol elinden gizlesin.<br />
Namaz k›laca¤› zaman<br />
da, evinin kap›lar›n›<br />
güzelce kapats›n. Zira,<br />
Allah, r›z›klar› taksim<br />
etti¤i gibi, övgüsünü<br />
de taksim eder.”<br />
“Meryem o¤lu<br />
‹sa(as) havarilere sordu:<br />
“Ne oluyor da ibadetlerin<br />
en üstününü<br />
yapm›yorsunuz?” Onlar<br />
da: ‘‹badetlerin en faziletli olan›<br />
hangisidir?’ demifller. O, ‘Allah için<br />
alçak gönüllülüktür.” cevab›n› vermifltir.”<br />
“Bilginin, ö¤retmedikçe ve<br />
onunla amel etmedikçe sana bir<br />
faydas› olmaz. Kendisiyle amel etmedi¤in<br />
müddetçe bilginin çoklu¤u<br />
sadece senin kibrini art›r›r.”<br />
“Ey Havariler toplulu¤u! Mescidleri,<br />
meskenler edininiz! Evlerinizi<br />
de, yolcu menzilleri gibi edininiz<br />
ki, dünyadan, selametle kurtulas›n›z!”<br />
<br />
Kaynaklar:<br />
- Der muslimische Jesus, Tarif Khalidi, 2001<br />
- Kitabu'z-Zühd, Ahmed bin Hanbel<br />
- Jesus. Eine Einführung, Peter Antes<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 29
kültür<br />
‹bn Haldun<br />
‹<br />
bn Haldûn (1332-1406) ‹slam tarihinde<br />
kendine mahsus fikir ve<br />
metoduyla sonraki nesiller üzerinde<br />
derin etkiler uyand›ran bir düflünürdür.<br />
Hayat›n›n ilk yirmi y›l›n›<br />
Tunus’ta yirmi alt› y›l›n› Cezayir,<br />
Fas ve Endülüs’te, dört y›l›n› yine<br />
Tunus’ta, son yirmi dört y›l›n› Kahire’de<br />
geçiren ‹bn Haldûn, iyi bir<br />
e¤itim görmüfl, küçük yafltan itibaren<br />
ilim ve fikir hayat›na ilgi duymufl,<br />
ancak siyasetin cazibesinden<br />
kurtulamam›flt›r. Devletin üst kademelerinde<br />
bulunmas› takibata u¤ramas›na<br />
sürgün ve hapsedilmesine<br />
sebep olmufltur. Bu k›smen s›k›nt›l›<br />
dönemlerin d›fl›nda genelde<br />
saray ve konaklarda refah içinde<br />
bir hayat sürmüfltür. Birçok hânedan›n<br />
yönetiminde bazen sultan ve<br />
emirler kadar etkili olmufl, iktidarlar›n<br />
el de¤ifltirmesinde önemli roller<br />
oynam›flt›r. Di¤er taraftan s›k<br />
s›k kabileler aras›nda dolaflarak bedevi<br />
kabile hayat›n› yak›ndan tan›m›fl,<br />
f›rsat buldukça da ilim ve ö¤retimle<br />
meflgul olmufltur. Mukaddime<br />
ad›yla ün yapm›fl eserini de böyle<br />
bir bilgi birikimiyle kaleme alm›flt›r.<br />
Esasen “Mukaddime” ‹bn Haldûn’un<br />
bir dünya tarihi niteli¤i tafl›yan<br />
k›saca “Kitabü’l-‹ber” adl› esere<br />
önsöz ve girifl mahiyetinde yazd›¤›<br />
bölümdür. Ancak ‘Mukaddime’,<br />
‹bn Haldûn’a hakl› bir flöhret<br />
kazand›rm›fl, ‹slam ve hatta dünya<br />
30<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
‹bn Haldun<br />
tarihinin en özgün eserleri aras›nda<br />
yerini alm›flt›r.<br />
‹bn Haldûn’un düflünce sisteminin<br />
merkezini Mukaddime’de ortaya<br />
koydu¤u gibi “umran ilmi” oluflturur.<br />
Bu ilim, âlemin umran›ndan<br />
ibaret olan insan toplumunu ve ona<br />
tabiat› gere¤i ârîz olan halleri, bu<br />
hallerin zorunlu sonuçlar›nda ibaret<br />
olan tarihi ve tarihin hakikatini<br />
konu edinmektedir. Umran ilminin<br />
amac›, insanlar› taklitten kurtar›p<br />
daha önce olmufl bitmifl olanla daha<br />
sonra olacak olan›n anlafl›lmas›<br />
konusunda bir bak›fl aç›s› kazand›r-<br />
Ömer Faruk ALTINTAfi • ofaltintas@igmg.de<br />
makt›r. ‹bn Haldûn, bu olufl ve bozulufl<br />
âleminde kal›c› olan› tespit<br />
ederek olup bitenin kendisine dayand›¤›<br />
esaslar› ortaya ç›karmak,<br />
böylece hem geçmiflin hem de gelece¤in<br />
anlafl›lmas›n› mümkün k›lacak<br />
bir ilim aray›fl› içerisindedir.<br />
‹bn Haldûn’un gözlemleri ve yetiflme<br />
döneminde ald›¤› felsefe ve<br />
özellikle mant›k e¤itimi, kendisinde<br />
zâhirde olup bitenin anlafl›lmas›n›n<br />
onun gerisinde bulunan ve do¤rudan<br />
idrak edilemeyen bat›nî esaslar›n<br />
tesbitiyle mümkün olaca¤›n› ö¤retmifltir.<br />
Bu da ona tarih yaz›c›l›¤›<br />
alan›nda tenkidî bir tav›r ortaya<br />
koyma imkan› sa¤lam›flt›r, bir bütünlük<br />
içinde tarihte olup bitene<br />
bak›p havâdis âleminin gerisinde<br />
bulunan ilkeleri araflt›rmak onda<br />
bir tav›r olarak yerleflmifltir. ‹bn<br />
Haldûn olup biteni incelerken tarihin,<br />
toplumsall›¤›n bir gerçekleflme<br />
sürecinden ibaret oldu¤unu farketmifltir.<br />
Bundan dolay› tarih içinde<br />
toplumsallaflma sürecini kendine<br />
konu edinen umran ilmi bir yönü<br />
ile tarih felsefesi, baflka bir yönü<br />
ile de tarihe yönelmifl toplum-bilim<br />
olarak görülebilir.<br />
‹bn Haldûn tarihi “yolu kutsal,<br />
faydas› çok, gayesi flerefli bir ilim”<br />
olarak tan›mlamaktad›r, zira onunla<br />
ümmetlerin ahlâklar›nda, enbiyan›n<br />
siretlerinde, meliklerin siyasetlerinde<br />
ortaya ç›kan hâllere vak›f
olunur. Tarihin zahirî ve bat›nî olmak<br />
üzere iki yönü vard›r: Zahirî<br />
yönüyle tarih olup bitenlerin naklinden<br />
ibarettir. Tarihî olaylar tarihin<br />
seyrinde tesir icra etmifl olaylard›r.<br />
Bu olaylar›n fâilleri insan<br />
topluluklar›d›r. Zahirî yönüyle tarih<br />
olaylar›n nas›l gerçekleflti¤ini ve ne<br />
gibi sonuçlar ortaya ç›kard›¤›n›,<br />
ahvâlin nas›l de¤iflti¤ini, devletlerin<br />
s›n›rlar›n›n nas›l geniflledi¤ini, insanlar›n<br />
yeryüzünü nas›l imar ettiklerini<br />
anlat›r; bat›nî yönüyle de bütün<br />
bu olaylar› var ve mümkün k›lan<br />
esaslar› sözkonusu eder. Bu yönüyle<br />
tarih umran ilmine tekabül<br />
eder. Bu ikinci anlam›yla tarih hikmetin<br />
aslî bir unsurudur ve bu yönüyle<br />
de felsefedir.<br />
‹bn Haldûn insan›n toplumun<br />
olufltu¤u flartlarda olufltu¤unu ve<br />
her insan›n içinde yaflad›¤› toplumun<br />
bir aynas› oldu¤unu söyler.<br />
‹nsan›n toplumsal bir varl›k oluflunun,<br />
varolmas›n› sürdürmesinin<br />
önflart› oldu¤unu belirten ‹bn Haldûn,<br />
ayr›ca umran›n gerçekleflmesi<br />
için en önemli flart olarak tabiî<br />
bir çevrenin bulunmas›n› görür.<br />
Umran ve umran›n zorunlu önflart›<br />
olan insan toplumu, bir co¤rafya ve<br />
bir iklim içinde ortaya ç›kar ve bu<br />
iklimin öngördü¤ü özellikleri tafl›r.<br />
Co¤rafya umran›n ahvâlini kendisine<br />
konu edinen tarihin mukaddimesidir.<br />
Bunun için ‹bn Haldûn<br />
umran ilmini anlatmaya önce içinde<br />
yaflan›lan dünyay› herhangi bir<br />
de¤er hükmü vermeden tasvir ederek<br />
bafllar. ‹bn Haldûn, gözlemleri<br />
sonucunda tespit etti¤i toplumsal<br />
hayat flekilleri aras›nda ortak yanlar›<br />
dikkate alarak temel iki kategoriyi<br />
birbirinden ay›r›r. Bu ay›r›m› yaparken<br />
esas ald›¤› husus insanlar›n<br />
geçimlerini sa¤lama tarz›d›r. Bu iki<br />
kategori göçebelik (bedâvet) ve<br />
yerleflikliktir (hadâret). ‹nsanl›¤›n<br />
tarihî seyri içinde mevcut olan göçebelik-yerlefliklik-bozulufl<br />
çizgisini<br />
‹bn Haldûn, tarihin yaflad›¤› umran›n<br />
ahvâli aç›s›ndan en esasl› gerilim<br />
olarak kabul eder. Bu gerilim<br />
bir anlamda tabiî ve dolay›s›yla zorunludur.<br />
"Tarih hikmetin aslî bir unsurudur."<br />
Kendilerini sosyal bir mekân ve<br />
nesep aç›s›ndan ortak kabul eden<br />
insanlar›n oluflturdu¤u toplumda,<br />
insanlar›n kendilerini di¤erlerinden<br />
ay›rmas›n› ve bu sayede di¤erlerine<br />
karfl› savunma ve geçim konusunda<br />
iflbirli¤ine yönelmesini “<br />
asabiyet” olarak tan›mlayan ‹bn<br />
Haldûn, bir kabile içerisinde iktidar›<br />
eline geçirerek iç ifllerini düzene<br />
sokan asabiyetin sahip oldu¤u güç<br />
gere¤i bununla yetinmedi¤ini daha<br />
uzak kabileleri ve topluluklar› hakimiyeti<br />
alt›na almak için u¤raflt›¤›n›,<br />
bunun neticesinde de “devlet” ve<br />
“mülk” denilen toplumsal varl›¤›n<br />
ortaya ç›kt›¤›n› söyler. ‹bn Haldûn’un<br />
devlet ve mülk görüflü, tarihî-toplumsal<br />
varl›k alan›nda temel<br />
tayin edici olan gücün, olufl ve yokolufl<br />
sürecini ortaya koyar. Bu süreçte<br />
sadece Allah’›n bakî kald›¤›<br />
kural›n›n bir tezahürüdür.<br />
‹bn Haldûn klasik felsefe gelene-<br />
¤i içerisinde düflünen bir düflünürdür.<br />
Bu husus kendini hem ilim anlay›fl›nda<br />
hem de tasnifinde gösterir.<br />
Ona göre ilim bir alanla ilgili malûmat<br />
y›¤›n› de¤il bir melekedir ve bu<br />
melekeye sahip olan insanlar tara-<br />
kültür<br />
f›ndan tafl›n›r. ‹bn Haldûn’un ilmi, o<br />
ilmin içerisinde kullan›lan terimlerden<br />
ay›rmas› oldukça önemlidir.<br />
Ona göre ilim bir melekedir; terimler,<br />
bu melekler kullan›l›rken insanlar<br />
aras›nda anlaflmay› sa¤lamak<br />
için oluflturulmufl vas›talard›r. Bir ilmin<br />
terimlerini ezberlemek ilim sahibi<br />
olmak anlam›na gelmez. Bir ilme<br />
sahip olmak demek, o ilimde<br />
karfl›lafl›lan meseleleri baflkalar›n›n<br />
yard›m› olmadan çözebilecek duruma<br />
gelmek demektir. ‹bn Haldûn’a<br />
göre, ilmin esasen bir meleke olmas›<br />
ve ilmî-ahlakî melekelerin de daha<br />
çok bu melekeye sahip olan âlimlerle<br />
do¤rudan kurulacak iliflkilerle kazan›lmas›<br />
ilimle e¤itimi bir noktada<br />
birlefltirmektedir. Bu durumda e¤itim<br />
ve ö¤retim do¤rudan hoca-talebe<br />
münasebetiyle kazan›lan bir malûmat<br />
al›flverifli olmaktan ç›kmakta,<br />
hemen bütün boyutlar›yla bir hayat<br />
ve düflünme tarz›n›n meleke olarak<br />
kazan›lmas› sürecinin bir parças›<br />
haline gelmektedir. <br />
Kaynak:<br />
1. TDV- ‹slam Ansiklopedisi, “‹bn Haldûn”<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 31
kültür<br />
Mehmet Akif Ersoy<br />
Hicrî 1290 y›l› fievval ay›nda (Aral›k<br />
1873), ‹stanbul’da Fatih’in Sar›güzel<br />
mahallesinde dünya geldi, Akif.<br />
1889 y›l› bahar›nda Yakac›k’a Emin<br />
Pafla’n›n yazl›¤›nda odluklar› bir s›rada<br />
evleri yand›. Merhum babas› Fâtih<br />
medresesi müderrislerinden Mehmed<br />
Tâhir Efendi’nin (1826-1888) telebelerinden<br />
Mustafa S›dk› Efendi yanan<br />
evin oldu¤u yere baflka bir ev yapt›rarak<br />
onlar› evsiz kalmaktan kurtarm›flt›.<br />
1878 y›l› fiubat ay› bafllar›nda Hicri<br />
hesapla 4 y›l 4 ay ve 4 günlük oldu¤unda,<br />
o zaman ki gelene¤e uyularak, Fatih’te<br />
“Emir Buhari” mahalle mektebine<br />
bafllayan Akif bir y›l sonra Fatih ibdidaisine<br />
(ilkokul) geçmesiyle birlikte<br />
babas›ndan Arapça ö¤renmeye bafllad›.<br />
Ortaokula bafllad›¤› y›l (1882) babas›ndan<br />
ald›¤› arapça derslerinin yan›s›ra<br />
Fatih camiinde Farsça ders vermekteydi.<br />
‹lk olarak Rüfldiye y›llar›nda<br />
fliire merak duymaya ve fliir kitaplar›<br />
okumaya bafllad›. ‹lk okudu¤u manzum<br />
eserin Fuzûli’nin “Leyla ve Mecnûn”u<br />
oldu¤unu kendisi söylemektedir.<br />
Meslek seçiminde serbest b›rak›lan<br />
Akif; üç y›ll›k rüfldiye mektebini bitirdikten<br />
sorna Mülkiye Mektebi’ne<br />
bafllad›. Haz›l›k okulu olarak aç›lm›fl<br />
olan “milkiye i’dadisi”nde (sivil lise)<br />
1889 y›l›na kadar okudu.<br />
Babas› Hoca Tahir Efendi, tutuldu-<br />
¤u g›rtlak veremi hastal›¤›ndan kurtulamayarak<br />
1888 y›l›nda vefat etti. Mehmed<br />
Akif’in k›rk yafl›nda iken babas›<br />
hakk›nda yazm›fl oldu¤u sat›rlar, Tahir<br />
Efendi’nin o¤lu ile olan yak›n iliflkisini<br />
ortaya koymaktad›r: “Benim hem babam,<br />
hem hocamd›r. Ne biliyorsam<br />
kendisinden ö¤rendim.”<br />
32<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Mehmet Akif<br />
‹çinde bulundu¤u maddi s›k›tn› sebebiyle<br />
sadece on gün devam etti¤i<br />
Mülkiye’yi b›rakt› ve 1889 y›l› sonunda<br />
aç›larak tedrisata bafllam›fl ve ilk mezunlar›na<br />
hemen ifl verilecek olan Baytar<br />
Mektebi’ne (Veteriner Yüksek Okulu)<br />
bafllad›. Dört y›ll›k tahsili s›ras›nda,<br />
ço¤u doktor ve dindar kimseler olan<br />
hocalar›ndan misbet te’sirler alm›fl,<br />
okulun mescidine de, laboratuvarlar›na<br />
da ayn› flevk ve arzu ile devam etmifltir.<br />
Okulun son iki senesinde daha<br />
çok fliir ile meflgul olan Akif’in, divan<br />
edebiyat›nda nazire olarak kaleme ald›¤›<br />
birçok manzûme eser daha sonra<br />
kendisi taraf›ndan tamamen imha<br />
edilmifltir. Mehmed Akif 22 Aral›k<br />
1893’te, o zaman “Halkal› Baytar ve Ziraat<br />
Mektebi” ad›n› tafl›yan “Veterinerlik<br />
Fakültesi”nden birincilikle mezun<br />
olmufltur.<br />
Mehmed Akif'in 1911'de 38 yafl›n-<br />
Akil ALTUNTAfi • aaltuntas@igmg.de<br />
da iken yay›mlad›¤› ilk kitab› Safahat<br />
ba¤›ms›z bir edebi kiflili¤in ürünüdür.<br />
Aruzu en güzel flekilde kullanan flairler<br />
aras›nda yer alan Akif’in, fliirlerinde<br />
bazan duygu, bazen de düflünceler ön<br />
plana ç›kmaktad›r.<br />
Bakma kabristân›n ancak sâha-i<br />
medhûfluna,<br />
Dur da bir müddet kulak ver nâle-i<br />
hâmufluna!<br />
fiiirlerinde bir taraftan hürriyet,<br />
do¤ruluk, samimiyet, vatanseverlik,<br />
adâlet, istiklâl gibi ahlâkî k›ymetleri telkin<br />
ederken, di¤er taraftan cemiyetlerin<br />
çökme sebebi olan riyakârl›k, münâf›kl›k,<br />
korkakl›k, dalkavukluk, tembellik,<br />
zulüm gibi fenal›klara fliddetle<br />
karfl› ç›kmaktad›r.<br />
Üç beyinsiz kafan›n derdine, üç milyon<br />
halk,<br />
Bak nas›l do¤ran›yor? Kalk, baba,<br />
kabrinden kalk!<br />
Diriler koflmad› imdâd›na, sen bâri<br />
yetifl...<br />
‹çinde bulundu¤u yüzy›lda Osmanl›n›n<br />
yaflad›¤› ac›lar›, sevinçleri,<br />
ümidleri ve hayal k›r›kl›klar›n› manzum<br />
bir târih, bir roman, bir hikâye,<br />
bir destan havas› içinde anlatmaya çal›flan<br />
Akif; eserlerindeki kifliler de ayd›n,<br />
cahil, yobaz, züppe, flehirli, dinli,<br />
dinsiz, sarhofl, gariban, külhanbeyi vs.<br />
gibi cemiyetin hemen her kesiminden<br />
insanlard›r. Çevre olarak da saray, konak,<br />
câmi, sokak, bayram yeri, mevlit<br />
cemiyeti, savafl yeri, mahalleler, köhne<br />
evlerin odalar›, oteller vs. fleklinde yaflad›¤›<br />
devrin bütün husûsiyetlerini aksettiren<br />
yerleri seçmifltir.<br />
Baksana kim boynu bükük a¤layan?<br />
Hakk-› hayât›n senin ey mülüman!
Kurtar o biçâreyi Allâh için,<br />
Art›k ölüm uykusundan uyan!<br />
Akif; haks›zl›k karfl›s›nda susan dilsiz<br />
fleytand›r inanc›ndayd›. Haks›zl›¤a<br />
tahammül etti¤i ve hele yaltaklanarak<br />
menfaat peflinde kofltu¤u görülmemifltir.<br />
1911 y›l› bafllar›nda Baytarl›k Dairesi,<br />
katiplik için imtihan açar ve bunu<br />
kazanan bir genç ifle al›n›r. Daha önce<br />
tan›mad›¤›, fakat zeki ve yetenekli olan<br />
bu genç ile ilgilenir. Mülkiye’ye devam<br />
etmesi için ona yar›m gün izin verir.<br />
Akif’in bu ilgisinden genci daha öncede<br />
tan›d›¤› ve imtihanda ona yard›m<br />
etti¤i düflüncesine kap›lanlar, gencin<br />
ifline son verir. Birkaç gün sonra tüm<br />
olup bitenden haberdar olan Akif derhal<br />
istifas›n› vererek daireden ayr›l›r.<br />
Genç geri al›n›r ve Akif’de ricalar sonucu<br />
görevine geri döner.“<br />
Veteriner ‹flleri Müdür Yard›mc›s›<br />
görevini üstlendi¤i y›llarda Veteriner<br />
‹flleri Müdürünün bir haks›z karar ile<br />
azledilmesi üzerine görevinden istifa<br />
eder. Kendisine bu hareketinin sebebi<br />
soruldu¤unda baflkas›na yap›lan haks›zl›¤a<br />
tahammül etmesinin mümkün<br />
olmad›¤›n› söylüyordu. ‘Arkadafl›ma<br />
yap›lan haks›zl›k bana yap›lm›fl demektir‘<br />
diye 20 y›ll›k memuriyetine tereddütsüzce<br />
veda etmifltir.<br />
Üç buçuk soysuzun ard›ndan za¤arl›k<br />
yapamam.<br />
Hele hak nam›na haks›zl›¤a ölsem tapamam.<br />
Yumuflak bafll› isem, kim demifl uysal<br />
koyunum.<br />
Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez<br />
boynum!....<br />
1912 y›l›nda Balkan savafllar›n›n<br />
bafllamas›ndan sonra 1913 de Beyaz›t<br />
Camii Kürsüsü’nde daha sonra Fatih<br />
Camii’nde halk› birlik ve beraberli¤e<br />
ça¤›rd›. 30 Ekim 1918 y›l›nda Mondros<br />
Ateflkes Anlaflmas› imzalanmas›<br />
ile Mehmed Akif ümitlerini kaybetmeye<br />
bafllam›flt›r. ‹slam âlemini kurtaracak<br />
en ayd›nl›k yolun el birli¤i ile mücadele<br />
oldu¤una inan Akif; onu yeniden<br />
ayd›nl›¤a kavuflturacak ruhun<br />
Türk milletini yeniden ayakland›rmak,<br />
halk› milli mücadeleye sevketmek oldu¤unu<br />
benimsemifltir.<br />
Bu sebeple ‹stanbul’dan Kastamonu’ya<br />
geçerek Nurullah camiinde ve<br />
‹stiklal Marfl›<br />
civar kazalarda vaazlar vermeye bafllar.<br />
25 Ocak 1920 de Kastamonu’dan<br />
Ankara’ya hareketi s›ras›nda; Yunan<br />
ordular›n›n Ankara’ya yaklaflmakta oldu¤u<br />
haberini al›nca tekrar Kastomonu’ya<br />
geri döner. Burada tekrardan<br />
Milli Mücadele kat›lman›n önemi hakk›nda<br />
vaazlar›na devam eder.<br />
3 Haziran 1920 de Biga’da adaylar<br />
aras›nda en fazla oyu alarak milletvekili<br />
seçildi. Konya’da bafllayan ayaklanmalar›<br />
bast›rmas› için görevlendirilmesi<br />
sebebiyle 15 Temmuz 1920 de<br />
Meclis’te ant içti.<br />
Mehmed Akif Ankara’ya gelince<br />
Hac› Bayram Camiinde va’za bafllar.<br />
Milli Mücadeleye katk›s› olabilecek flekilde<br />
baz› kentleri dolafl›r ve o kentlerde<br />
vaazlar verir. Kuvâ-y› Milliye'nin<br />
bir ‹ttihatç› hareketi olmad›¤›n› anlat›r.<br />
E¤er vatan› kaybedersek gidecek<br />
yerimiz kalmayaca¤›n› söyler. Bu savafl›n<br />
dine ve halifeye hiyanet için yap›lmad›¤›n›<br />
anlat›r. Aksine milli mücadelenin<br />
bir cihad oldu¤unu ve bu savafla<br />
kat›lman›n dinen farz k›l›nd›¤›n›<br />
aktar›r.<br />
1921 y›l›nda Milli Mücadele’yi canland›rmak<br />
için aç›lan fliir yar›flmas›na;<br />
kazanana para ödülü olmas› dolay›s›yla<br />
kat›lmayan Akif, dönemin Milli E¤itim<br />
Bakan› Hamdullah Suphi’nin (Tanr›sever)<br />
›srar› üzerine, ödülsüz olmak<br />
flart›yla fliirini gönderir. 12 Mart 1921<br />
de “Kahraman Ordumuza” adl› fliiri<br />
kültür<br />
büyük ço¤unlukla TBBM taraf›ndan<br />
birinci seçilerek ‹stiklal Marfl› olarak<br />
kabul edilir.<br />
(1926) 53 yafl›ndaki Akif, M›s›r Darülfünunu<br />
Edebiyat fiubesi, Edebiyet-›<br />
Türkiye müderrisli¤ine atamas› sebebiyle<br />
10 y›l boyunca M›s›r’da kal›r. Burada<br />
kald›¤› son y›llarda (1935) rahats›zlanmas›<br />
üzerine tedavi olmak için<br />
önce Lübnan’a daha sonra da Antakya’ya<br />
geçer. 63 yafl›nda hasta olarak<br />
tekrar ‹stanbul’a dönen Akif, ilk olarak<br />
bir ay kadar Niflantafl› S›hhat Yurdunda<br />
tedavi görmeye bafllar, hastal›¤›n<br />
günden güne fliddetlenmesi yüzünden,<br />
Dr. Fuat fiemsi'nin tavsiyesiyle<br />
buradan al›narak M›s›r apartman›na<br />
götürülür. Bir süre sonra M›s›r’da<br />
iken arzulad›¤› Prenses Halim'in Alem<br />
Da¤›ndaki Baltac› Çifli¤ine gitti. Kan›nda<br />
toplanan suyu ald›rmak için s›k<br />
s›k ‹stanbul’a giden Akif, 27 Aral›k<br />
1936 Pazartesi gecesi vefat etmifltir. <br />
Eserleri:<br />
Safahat, "‹ttihat Yaflat›r, Yükseltir,<br />
Tetrika Yakar Öldürür", "Kastamonu'da<br />
Nasrullah Kürsüsü'nde",<br />
"Kur'an'dan Ayetler ve Nesirler",<br />
"Mehmet Akif Ersoy ( Safahat ve ‹stiklal<br />
Marfl› fiairi), Kur'an -I Kerim'den<br />
Ayetler (Meal-Tefsir)- Mev'izeler (Balkan<br />
Harbi'nde-Milli Mücadele'de),<br />
"Mehmet Akif, ‹stiklal Marfl› fiairimizin<br />
‹stiklal Harbindeki Vaazlar›", "Babanzade<br />
Ahmet Naim, Profesör Abbas<br />
Mahmut Akkad, Mehmet Akif:<br />
‹man ve Ahlak", "Mehmet Akif Ersoy<br />
Hutbeler".<br />
Çevirileri:<br />
"Müslüman Kad›n›", "Hanoto'nun<br />
(Hanotaux) Hücmuna", "‹çkinin Hayat-›<br />
Beflerde Açt›¤› Rahneler", "Anglikan<br />
Kilisesi'ne Cevap", "Mehmet Akif<br />
Külliyat›", "Hadika-i Fikriyye", "Müslümanl›kla<br />
Medeniyet", "Medeniyet-i<br />
‹slamiye Tarihi'nin Hatalar›", "Asr<br />
Sûresi Tefsiri", "Alemi ‹slam": Hastal›klar›<br />
ve Çareleri, "Müslümanl›k Fikir<br />
ve Hayata Neler Bahfletti?", "Kavmiyet<br />
ve Din, ‹slam ve Medeniyet", "Esrar-ül<br />
Kur'an", "‹slamlaflmak"<br />
fiiirleri:<br />
Bülbül, Çanakkale fiiirleri, Azim,<br />
Uyan, Bayram, Dirvas, Canan Yurdu,<br />
Durmayal›m, Cenk fiark›s›, Hasta...<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 33
irschad<br />
Unser Prophet Îsâ (as)<br />
Viele Menschen in Europa wissen<br />
nicht, dass die Muslime Îsâ (as)<br />
(Jesus) als Propheten, ja sogar einen<br />
der großen Propheten, betrachten<br />
und ihn aufgrund seiner Prophetenschaft<br />
ehren. Aus diesem Grund hat<br />
sich bei ihnen ein Verständnis von<br />
Religion etabliert, das man im Satz<br />
„Euch euren Propheten und uns<br />
unseren Propheten“ widergeben<br />
könnte. Auf der anderen Seite<br />
scheinen die Muslime von diesem<br />
Verständnis beeinflusst zu sein, denn<br />
sie sprechen nur von Îsâ (as), wenn es<br />
um die Christen oder das Christentum<br />
geht. Selbstverständlich ist das bis zu<br />
einem bestimmten Punkt erforderlich<br />
und richtig. Doch so, wie wir aus den<br />
Berichten über Nûh (as) (Noah),<br />
Ibrâhîm (as) (Abraham), Ajjûb (as)<br />
(Hiob) oder Jûsuf (as) (Josef) Lehren zu<br />
ziehen und in unserem Leben<br />
umzusetzen zu versuchen, so darf es<br />
auch kein Hindernis sein, dass einige<br />
Menschen Îsâ (as) als „ihren“ Propheten<br />
ansehen, sich Wissen über das<br />
Leben und die Botschaft des<br />
Propheten Îsâ (as) anzueignen und<br />
darüber nachzudenken.<br />
Dass die Muslime einem solchen<br />
Gedanken verfallen, hat zweierlei<br />
Gründe: Zum einen gibt es nicht viele<br />
Informationen in unseren Quellen<br />
über das Leben dieses Propheten.<br />
Außer den betreffenden Versen des<br />
Korans, gibt es etwa 300 Überlieferungen<br />
(wenn man die mehrfach<br />
vorkommenden nicht mitzählt), von<br />
34<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
denen die meisten nicht vertrauenswürdig<br />
sind. Quellen, die sich auf<br />
historische oder etwa archäologische<br />
Erkenntnisse berufen, denen aber<br />
kein eindeutiges Gebot oder keine<br />
Überlieferung zugrunde liegt, haben<br />
in den islamischen Wissenschaften<br />
keine große Relevanz. Der wichtigere<br />
Grund ist jedoch die Sichtweise<br />
derjenigen, die Îsâ (as) nahezu nicht<br />
als Prophet ansehen bzw. fast ausschließlich<br />
als Prophet der Christen<br />
betrachten. Dies tritt natürlich nicht<br />
offen zutage, doch vor dem Hintergrund,<br />
dass wir in vom Christentum<br />
dominierten Gesellschaften leben<br />
und nur begrenztes Wissen bezüglich<br />
dieses Propheten haben, kann<br />
von solch einem Verständnis gesprochen<br />
werden.<br />
Nachdem also festgehalten<br />
werden kann, dass alle Quellen<br />
bezüglich des Lebens und Wirkens<br />
des Propheten Îsâ (as), der der<br />
ganzen Menschheit gesandt<br />
wurde, in Betracht gezogen<br />
werden müssen, möchten wir das<br />
Leben und die Botschaft, im Licht<br />
der Verse des Korans, darlegen.<br />
Îsâ (as) wurde in Betlehem<br />
(arabisch Bajt Lahm) im Norden Jerusalems<br />
auf wundersame Weise zur<br />
Welt gebracht. Auch wenn die<br />
Geburt des Propheten Îsâ (as) als<br />
Beginn der Zeitrechnung festgelegt<br />
wurde, nimmt man heute an, dass er<br />
im Jahre 4 bis 7 vor diesem Datum<br />
geboren wurde. Die Mutter von Îsâ<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
(as) heißt Marjam (Maria). Es ist<br />
bekannt, dass er – genau wie der<br />
Prophet Âdam (as) – durch den Befehl<br />
Allahs “Sei!” auf die Welt kam, wie es<br />
im folgenden Vers heißt: “Sie sagte:<br />
„Mein Herr, wie soll ich einen Sohn<br />
bekommen, wo mich doch kein Mann<br />
berührte?“ Er sprach: „Allah schafft,<br />
was Er will. Wenn Er eine Sache<br />
beschlossen hat, spricht Er nur zu ihr<br />
„Sei!“ und sie ist.” [3:47] Auch, wenn<br />
nicht viel über sein Leben bekannt ist,<br />
weiß man, dass er vor der Prophetenschaft<br />
zusammen mit seiner<br />
Familie nach Ägypten reiste und<br />
wider zurückkehrte. Nachdem er<br />
zum Propheten berufen wurde,<br />
versuchte er seine Botschaft zuerst<br />
der Bevölkerung seiner Heimat zu<br />
vermitteln. Doch aufgrund der<br />
großen Feindschaft der Religionsgelehrten<br />
seiner Zeit setzte er seine<br />
Arbeit in benachbarten Regionen<br />
fort. Etwa 30 n. Chr., also im Alter<br />
von 34 bis 37 Jahren, gelangte er zu<br />
seinem Herrn. Da er nicht geheiratet<br />
hat, führte er weder ein Familienleben<br />
noch hinterließ er Nachkommen.<br />
Im Koran wird Îsâ (as) als<br />
Mensch dargestellt, indem er<br />
„Sohn der Maria” genannt wird<br />
und von der Besonderheit, dass er<br />
keinen Vater hatte, berichtet wird.<br />
Die Hauptaufgabe des Propheten<br />
Îsâ (as) bestand darin, der<br />
jüdischen Gesellschaft, in der er<br />
lebte, den Indschîl (Evangelium)<br />
mitzuteilen und die Tawra (Thora)
zu erneuern und zu bestätigen. Wie<br />
alle Propheten ist Îsâ (as) außerdem<br />
ein von allen Menchen zum Vorbild<br />
zu nehmender Mensch.<br />
Im Koran wird die Menschlichkeit<br />
des Propheten Îsâ (as) hervorgehoben.<br />
Wie zur Zeit des Gesandten<br />
Gottes Muhammad (saw), ist die<br />
Frage der „Göttlichkeit” des Propheten<br />
Îsâ (as) das die Muslime und<br />
Christen trennenden Hauptmerkmal.<br />
Für die große Mehrheit der Christen<br />
ist Îsâ (as) Gott bzw. ein Teil Gottes,<br />
also dessen Sohn. Im Koran wird<br />
diese Aussage, ausgehend vom<br />
Grundsatz „Er zeugt nicht und ist nicht<br />
gezeugt.” [112:3], abgelehnt und in<br />
folgenden Versen zur Sprache<br />
gebracht: „Der Messias, der Sohn der<br />
Maria, ist nichts anderes als ein Gesandter.<br />
Ihm gingen andere Gesandte<br />
voraus, und seine Mutter war aufrichtig.<br />
Beide nahmen Nahrung zu sich.<br />
Schau, wie deutlich Wir ihnen die<br />
Botschaft erklären! Dann schau, wie sie<br />
sich abwenden.” [5:75] „Der Messias<br />
Jesus, der Sohn der Maria, war ein<br />
Gesandter Allahs und Sein Wort.”<br />
[4:171]<br />
Îsâ (as) wurde einer jüdischen<br />
Gesellschaft gesandt, um die Tawra<br />
zu erneuern und neue Gesetzte zu<br />
verkünden. Wie alle anderen<br />
Propheten hatte er die Aufgabe, sie<br />
zur Gottesfurcht (Takwâ) und<br />
Gehorsam gegenüber Allah zu rufen.<br />
Dies wird im Koran wie folgt zur<br />
Sprache gebracht: „Und (ich komme<br />
zu euch) als ein Bestätiger der Thora,<br />
die bereits vor mir da war, und um<br />
euch einen Teil von dem zu erlauben,<br />
was euch verboten war. Und ich<br />
komme zu euch mit einem Zeichen von<br />
eurem Herrn. So fürchtet Allah und<br />
gehorcht mir.” [3:50]<br />
Neben der Bezeichnung „Sohn<br />
der Maria“ nennt Allah Îsâ (as)<br />
seinen Diener und Gesandten. Vor<br />
allem die Betonung der Dienerschaft<br />
weist auf die Ergebenheit<br />
des Propheten Îsâ (as) gegenüber<br />
Allah hin. Die Verrichtung des<br />
Gebets, das Geben von Almosen,<br />
das Bewusstsein der Verantwortung<br />
gegenüber anderen Menschen,<br />
Barmherzigkeit und Liebe<br />
machen aus Îsâ (as) einen<br />
vorbildlichen, Allah ergebenen<br />
Menschen, also einen Muslim. Im<br />
Grunde gehören diese Eigenschaften<br />
zu den Eigenschaften<br />
jedes Propheten und damit jedes<br />
Muslims. Die Dienerschaft des<br />
Propheten Îsâ (as) wird im Koran<br />
folgendermaßen widergegeben:<br />
„Allah, Er ist wahrlich mein Herr und<br />
euer Herr. So dient Ihm! Das ist der<br />
gerade Weg.” [43:64] „Er sprach:<br />
„Seht, ich bin Allahs Diener. Er hat<br />
mir das Buch gegeben und mich zum<br />
Propheten gemacht. Und Er machte<br />
mich gesegnet, wo immer ich bin,<br />
und befahl mir Gebet und Almosen,<br />
solange ich lebe, Und Liebe zu<br />
meiner Mutter. Und Er hat mich<br />
weder gewalttätig noch unheilvoll<br />
gemacht. Und Frieden war mit mir<br />
am Tage meiner Geburt und wird es<br />
am Tage sein, da ich sterbe, und am<br />
Tage, da ich zum Leben erweckt<br />
werde!” [19:30-33]<br />
Über die Wunder, mit denen<br />
Allah seine Propheten unterstützt,<br />
wird im Koran wie folgt berichtet:<br />
„Da verwies sie auf ihn. Sie sagten:<br />
„Wie sollen wir mit ihm, einem<br />
kleinen Kind in der Wiege, reden?“<br />
Er sprach: „Seht, ich bin Allahs<br />
Diener. Er hat mir das Buch gegeben<br />
und mich zum Propheten gemacht.”<br />
[19:29-30] „Siehe, ich komme mit<br />
einem Zeichen von eurem Herrn zu<br />
euch. Wahrlich, ich will euch aus Ton<br />
die Gestalt eines Vogels formen und<br />
in sie hauchen. Und mit Allahs<br />
Erlaubnis soll sie ein Vogel werden.<br />
Und ich will den Blindgeborenen und<br />
Aussätzigen heilen und mit Allahs<br />
Erlaubnis die Toten lebendig machen,<br />
und ich will euch verkünden, was ihr<br />
essen und was ihr in euren Häusern<br />
irschad<br />
aufspeichern sollt. Siehe, hierin ist<br />
wahrlich ein Zeichen für euch, wenn ihr<br />
gläubig seid.” [3:49]<br />
In den Evangelien wird von vielen<br />
ähnlichen Wundern berichtet. Beispielsweise<br />
wird erzählt, dass Îsâ (as)<br />
fünf Tausend Menschen mit fünf<br />
Fladenbroten und zwei Fischen<br />
gesättigt habe. Nachdem alle gegessen<br />
und satt geworden waren, habe<br />
man den Rest in sieben Körbe gepackt.<br />
Abschließend sollen einige<br />
Überlieferungen wiedergegeben<br />
werden, die uns auf die Botschaft<br />
des Propheten Îsâ (as) hinweisen.<br />
Diese Ratschläge erteilte er zwar<br />
seinen unmittelbaren Anhängern,<br />
doch sie haben ihre Gültigkeit auch<br />
in unserer Zeit nicht eingebüßt:<br />
„Gedenkt oft Allahs, dankt Ihm,<br />
preist Ihn und gehorcht Ihm. Denn,<br />
demjenigen, mit dem Allah zufrieden<br />
ist, reicht folgendes Gebet: „O Allah, o<br />
mein Herr! Vergebe meine Sünden,<br />
erleichtere meinen Unterhalt und<br />
bewahre mich vor schlechten Dingen.“<br />
„Derjenige, der mit seiner<br />
rechten Hand einen Almosen gibt,<br />
soll es vor seiner linken Hand<br />
verstecken. Wenn er das Gebet<br />
verrichten möchte, soll er die<br />
Türen des Hauses zumachen. Denn<br />
so wie Allah seine Gaben verteilt,<br />
so verteilt er auch sein Lob.”<br />
„Der Sohn der Maria, Îsâ (as),<br />
fragte seine Anhänger: „Was ist<br />
mit euch, dass ihr den höchsten<br />
Gottesdienst nicht verrichtet?” Sie<br />
fragten: „Welcher ist denn der<br />
höchste Gottesdienst?” Er sagte:<br />
„Bescheidenheit um Allahs Willen.”<br />
„Wissen nützt dir nichts, solange<br />
du es nicht weitergibst und es<br />
umsetzt. Solange du es nicht umsetzt,<br />
nährt Wissen bloß deinen Stolz.”<br />
„O meine Anhänger: “Macht euch<br />
die Gebetsstätten zum Heim und die<br />
Wohnungen zu Raststätten, damit ihr<br />
in Frieden von der Welt befreit<br />
werdet.” <br />
Quellen:<br />
- Der muslimische Jesus, Tarif Khalidi, 2001<br />
- Kitabu'z-Zühd, Ahmed bin Hanbel<br />
- Jesus. Eine Einführung, Peter Antes<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 35
aktuell<br />
Mit kühlem Kopf<br />
Wir sind nicht in der Lage erst<br />
klar zu denken und dann zu<br />
handeln. Alles erscheint uns<br />
schwarz-weiß. Dass die Graustufen<br />
dazwischen auch einen Sinn haben<br />
könnten, bemerken wir nicht. Es ist<br />
offensichtlich, dass wir auch die<br />
geplante Irakoffensive nicht außerhalb<br />
dieses Zustandes bewerten können.<br />
Während die Befürworter einer<br />
baldigen Operation als Helden und<br />
Patrioten bejubelt werden, sehen sich<br />
die Gegner einer Offensive und diejenigen,<br />
die zumindest ein vernünftiges<br />
Abwägen verlangen, dem Vorwurf<br />
der Kollaboration und des Verrats<br />
gegenüber.<br />
Vom heutigen Standpunkt aus, ist<br />
es notwendig, den Prozess, der zu<br />
dieser Situation geführt hat, zu hinterfragen,<br />
anstatt eine Antwort auf<br />
die Frage zu suchen, ob ein Angriff<br />
stattfinden soll oder nicht. Für die<br />
Türkei und den Mittleren Osten wäre<br />
dies der beste Weg. Es ist Zeit, über<br />
unsere Fehler, insbesondere die, auf<br />
denen wir beharren, nachzudenken,<br />
anstatt auf die Fehler der gegnerischen<br />
Seite hinzuweisen und Rache<br />
zu schwören. Diejenigen, die meinen,<br />
dass dies vor dem Hintergrund der<br />
Umstände, die die Türkei zum Angriff<br />
zwingen, nicht mehr sinnvoll ist,<br />
irren sich. Im Gegenteil, gerade jetzt<br />
muss die Türkei darüber nachdenken.<br />
Um die Wahrheit zu sagen:<br />
Unser moralisches Gleichgewicht ist<br />
nicht mehr intakt, so dass wir fast<br />
nicht mehr in der Lage sind eine vernünftige<br />
Meinung bezüglich nationalen<br />
und militärischen Themen zu<br />
äußern. Wir sind Geiseln unserer<br />
vorherbestimmten und bewusst<br />
geleiteten Gefühle. Jedoch ist es<br />
erfreulich, dass man in der Türkei<br />
Menschen antrifft, die diesen engen<br />
Kreis zu durchbrechen versuchen.<br />
36<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
Das Problem muss erst einmal<br />
richtig benannt werden. Erstens: Das<br />
Problem bezüglich der Demokratie<br />
sowie kulturelle und soziale<br />
Probleme des Ostens und Südostens;<br />
Zweitens: Das Problem des Terrors<br />
von Seiten der PKK, aber auch von<br />
Seiten anderer Organisationen und<br />
Personen; Drittens: Die unzureichenden<br />
und manchmal sogar falschen<br />
Maßnahmen, um gegen diese beiden<br />
Probleme vorzugehen; Viertens: Der<br />
fehlende politische Wille bei diesen<br />
Maßnahmen. Das Problem wurde bis<br />
in unsere Tage auf ein PKK-Problem<br />
reduziert, wobei die PKK von solch<br />
einer Reduktion sogar profitiert.<br />
Eigentlich ist die PKK auch gleichzeitig<br />
die Partei, die das Problem auf die<br />
Spitze getrieben hat. Dafür spricht<br />
jedenfalls die Polarisierung der türkischen<br />
Gesellschaft. Es ist die<br />
Aufgabe der Gesellschaft der<br />
Politik, die Initiative nicht der PKK<br />
zu überlassen und die Aufgabe der<br />
PKK dem Terror abzuschwören,<br />
ohne an eine Bedingung gebunden<br />
zu sein.<br />
Obwohl es im Osten und<br />
Südosten der Türkei, in dem die PKK<br />
entstand und das mehrheitlich von<br />
Kurden bevölkert wird, schon seit 23<br />
Jahre zu Angriffen und bewaffneten<br />
Auseinandersetzungen kommt und<br />
die Verwaltung dieses Gebiet stets<br />
mit Problemen verbunden war, ist es<br />
ein Schwachpunkt der Türkei, dass<br />
sie sich heute zu einer militärischen<br />
Operation in ein anderes Land<br />
gezwungen sieht. Der erste<br />
Schwachpunkt der Türkei ist, dass sie<br />
die Probleme, die aus der ethnischen<br />
Zusammensetzung des Gebietes<br />
resultieren, verneint. Zweitens ist es<br />
ein Fehler, anzunehmen, dass man<br />
das Problem nur auf militärischem<br />
Wege lösen könnte, ohne dabei die<br />
‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />
militärischen Maßnahmen durch<br />
politische Schritte zu unterstützen.<br />
Das Geständnis des Kommandanten<br />
der Landstreitkräfte, General ‹lker<br />
Baflbu¤, wonach „der Staat es seit 23<br />
Jahren nicht fertiggebracht hat, den<br />
Zulauf der Terrororganisation PKK zu<br />
stoppen“, könnte ein Anfang sein, das<br />
Problem unter die Lupe zu nehmen.<br />
Die Tatsache, dass die militärischen<br />
Verantwortungsträger es nicht<br />
geschafft haben sich mit dem Volk<br />
anzufreunden, dass von Zeit zu Zeit<br />
Dörfer evakuiert wurden und das<br />
Volk verschreckt wurde, hat auch<br />
eine Inlandsmigration mit sich<br />
gebracht. So hat der durch Terror<br />
verursachte Tod von 35 000 bis 40 000<br />
Menschen den schmerzlichen sozialen<br />
Krisen eine weitere hinzugefügt.<br />
Hinzukommt die noch immer große<br />
Zahl unaufgeklärter Morde, wodurch<br />
das Problem umso mehr an Brisanz<br />
gewinnt.<br />
Die beste Lösung des Problems<br />
wäre eine vom Parlament geleitete<br />
und von der Regierung umgesetzte<br />
Maßnahme. Doch, mal abgesehen<br />
von denen, die der Region eine<br />
Unabhängigkeit oder Autonomie<br />
zugestehen, ist es ein großer Fehler,<br />
diejenigen, die einen politischen<br />
Lösungsansatz befürworten, mit<br />
Verrat am Vaterland zu beschuldigen.<br />
Diejenigen, die sogar die<br />
Aufforderung des ehemaligen<br />
Vorsitzenden der Partei des<br />
Rechten Weges Mehmet (DYP)<br />
A¤ar, von den Bergen hinabzusteigen<br />
und im Tal Politik zu betreiben,<br />
als Verrat ansehen, müssen jetzt<br />
zusehen, wie die PKK die Berge und<br />
die Politik leitet. Jede Regierung hat<br />
die Aufgabe die Bevölkerung vor terroristischen<br />
Anschlägen zu schützen.<br />
Die türkische Regierung hat also<br />
auch das Recht außerhalb ihrer
Grenzen gegen die Angriffe der PKK<br />
anzugehen. Doch die Regierung<br />
muss auch erkennen, dass die durch<br />
die ethnische Polarisierung entstandene<br />
Atmosphäre gefährlicher ist, als<br />
die Angriffe.<br />
Es wäre keine Lösung, die Region<br />
für unabhängig zu erklären. Vielmehr<br />
müssen die politischen Verantwortungsträger<br />
sich der Problematik<br />
annehmen und den Vertretern der<br />
Region die Gelegenheit geben, ihr<br />
Anliegen im Parlament zur Sprache<br />
zu bringen. Auch wenn die Partei der<br />
demokratischen Gesellschaft (DTP)<br />
diese Rolle zu übernehmen beabsichtigte,<br />
hat sie es nicht geschafft. Im<br />
Gegenteil – auf der einen Seite hat sie<br />
ihre Gegner in der Türkei in ihrer<br />
Motivation bestärkt und andererseits<br />
hat sie sich dem politischen Joch der<br />
PKK ergeben.<br />
Auch beschönigenden, manchmal<br />
sogar abschreckende, Begriffe<br />
wie ethnische Struktur oder ethnische<br />
Rechte werden bei der Lösungsfindung<br />
keine Hilfe sein. Das Problem<br />
muss vielmehr als Menschenrechtsproblem<br />
und Problem des Demokratieverständnisses<br />
aufgefasst werden.<br />
In der Praxis muss man, um die in 23<br />
Jahren entstandenen Schäden zu<br />
beseitigen, auf wirtschaftliche und<br />
soziale Maßnahmen setzten.<br />
Jede Partei, egal ob sie regiert, im<br />
Parlament ist oder in der Opposition,<br />
trägt eine große Verantwortung.<br />
Besonders die DTP muss akzeptieren,<br />
dass die PKK vom Mittel des Terrors<br />
Gebrauch macht. Sie muss die Wut,<br />
die aufgrund des Terrors bei der<br />
Bevölkerung entsteht, verstehen.<br />
Ebenso muss sie, obwohl sie die PKK,<br />
die währenddessen ihre Terrorangriffe<br />
fortführt, nicht als Terrororganisation<br />
ansieht, folgende Vorschläge<br />
betrachten.<br />
Obwohl diese terroristischen Angriffe<br />
von der PKK forciert werden,<br />
wäre es fehlerhaft, das Problem als<br />
reines Sicherheits- oder Terrorismusproblem<br />
anzusehen. Denn in der<br />
aktuellen Situation hat alles eine verworrene<br />
Gestalt angenommen. Die<br />
Sicherheitskräfte müssen ihre Fehler<br />
während ihres Einsatzes erkennen<br />
Demonstration gegen die PKK<br />
und diese müssen von unabhängigen<br />
zivilen Gerichten verurteilt werden.<br />
Der Sachverhalt muss als Ganzes betrachtet<br />
werden. Besonders politische<br />
Einrichtungen und zivile und<br />
öffentliche Organisationen müssen<br />
die Lösung frei diskutieren dürfen.<br />
Die politische Sprache muss<br />
umfassend und produktiv sein, Gewalt<br />
und gesellschaftliche Konflikte<br />
verhindern und frei von rassistischen<br />
Ausdrücken sein. Das Misstrauen der<br />
Bevölkerung gegenüber Menschen<br />
mit einer anderen ethnischen<br />
Herkunft muss beseitigt werden. Es<br />
muss hervorgehoben werden, dass<br />
Vielfältigkeit nichts Trennendes, sondern<br />
die Quelle des Reichtums ist.<br />
Der Gebrauch des Kurdischen<br />
muss per Gesetz unter Schutz genommen<br />
werden. Nach Möglichkeit<br />
sollte die Freiheit bestehen, öffentliche<br />
Dienste und politische Aktivitäten<br />
mehrsprachlich auszurichten.<br />
In diesem Sinne müsste die kurdische<br />
Sprache und Literatur erforscht und<br />
erweitert und die Hürden hinsichtlich<br />
der Unterrichtung des Kurdischen<br />
beseitigt werden. Von der Betonung<br />
der Abstammung im Bereich der<br />
Bildung und Verwaltung wie auch<br />
zwischen verschiedenen gesellschaftlichen<br />
Gruppen, die zu Spannungen<br />
und Diskussionen führt, muss abgelassen<br />
werden.<br />
Wir glauben, dass die Türkei<br />
erfolgreich sein wird, wenn sie es<br />
zustande bringt diese Dinge auf einer<br />
politischen Plattform zu diskutieren.<br />
Ansonsten wird die PKK die Initiative<br />
ergreifen und die DTP sowie die<br />
aktuell<br />
anderen Parteien an einer Lösungsfindung<br />
behindern. Dabei ist es auch<br />
nicht ausreichend lediglich darauf<br />
aufmerksam zu machen, dass Türken<br />
und Kurden Geschwister seien.<br />
Zuerst sollte man nämlich die<br />
Erfordernisse dieser Geschwisterlichkeit<br />
erfüllen. Jeder weiß, dass das<br />
Bindeglied dieser Geschwisterlichkeit<br />
der Islam ist.<br />
Unsere Tagesordnung wird von<br />
der Diskussion um die Operation im<br />
Nordirak dominiert. Doch niemand<br />
will die innenpolitischen und außenpolitischen<br />
Misserfolge, insbesondere<br />
die Misserfolge im Nordirak, der türkischen<br />
Regierungen sehen. Jeder<br />
weiß, dass die USA das Sagen im Irak<br />
hat. Wenn die USA möchte, sieht die<br />
Reihenfolge der Akteure folgendermaßen<br />
aus. Zuerst kommt Barzani,<br />
der Chef des autonomen Nordirak.<br />
Als zweiter folgt der irakische<br />
Staatpräsident Talabani. Dann<br />
kommt, wenn die ersten beiden es<br />
erlauben, der irakische Ministerpräsident<br />
Maliki. Eines der Gründe der<br />
Erfolglosigkeit der Türkei ist, dass sie<br />
nicht die reale Situation betrachtet,<br />
sondern von den Regeln der internationalen<br />
Politik ausgeht. Doch der<br />
erste Grund für den Misserfolg ist,<br />
dass man es nicht geschafft hat, die<br />
regionalen Akteure und Gruppen,<br />
insbesondere Barzani, für sich zu<br />
gewinnen. Aus diesem Blickwinkel<br />
betrachtet, wäre die Türkei seit der<br />
Periode Bush sen. in der Lage gewesen,<br />
den Nordirak für sich zu gewinnen,<br />
denn die erforderlichen<br />
Voraussetzungen waren gegeben.<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE 37
kommentar<br />
Gute Terroristen, böse Terroristen??<br />
Mit Mit blutigen Anschlägen gegen<br />
Zivilisten und Soldaten hat<br />
sich die international als Terrororganisation<br />
eingestufte PKK wieder in<br />
das Bewusstsein der Öffentlichkeit<br />
gerückt. Doch als Terrororganisation<br />
eingestuft zu sein, scheint insbesondere<br />
die Verantwortlichen in den<br />
Medien und der Politik Europas<br />
wenig zu beeindrucken. Denn nach<br />
wie vor werden gemeine Mörder zu<br />
Rebellen, Aufständischen und<br />
Widerstandskämpfern stilisiert. Bei<br />
Solidaritätsbekundungen für die PKK<br />
werden verbotene Symbole und<br />
Embleme demonstrativ zur Schau<br />
gestellt, ohne dass die Sicherheitsbehörden<br />
einschreiten.<br />
Bemüht man mal das Lexikon zu<br />
dieser Problematik, stößt man<br />
schnell auf den Begriff Doppelmoral<br />
der dort unmissverständlich<br />
definiert wird. Danach bezeichnet<br />
der Ausdruck Doppelmoral eine<br />
gesellschaftlich praktizierte oder<br />
auch stillschweigend sanktionierte<br />
Moral, die "mit zweierlei Maß"<br />
misst und ihr Werturteil zugunsten<br />
ihrer eigenen Bedürfnisse oder Interessen<br />
fällt.<br />
Dass es sich im Umgang mit der<br />
PKK-Problematik um ein Paradebeispiel<br />
westlicher Doppelmoral<br />
handelt, unterstreichen die Ereignisse<br />
der vergangenen Wochen besonders<br />
eindrucksvoll. Da wird Riza<br />
Altun seines Zeichens Schatzmeister<br />
der PKK, mit einem Sonderflugzeug<br />
von Wien nach Erbil im Nordirak<br />
ausgeflogen, obwohl die Türkei<br />
38<br />
<strong>IGMG</strong> PERSPEKTIVE<br />
schon seit Jahrzehnten auf die Auslieferung<br />
von PKK-Funktionären<br />
drängt. Man stelle sich nur die<br />
Empörung in den Hauptstädten der<br />
Koalitionsfront gegen den internationalen<br />
Terrorismus vor, wenn ein<br />
steckbrieflich gesuchter Al-Kaida-<br />
Aktivist unbehelligt in ein Land einund<br />
wieder ausreisen dürfte. Nur<br />
ein Beispiel von vielen, die dazu<br />
beitragen, dass die Türkei dem<br />
Westen im Kampf gegen den PKK-<br />
Terrorismus Untätigkeit und sogar<br />
Heuchelei vorwirft. So stufen die<br />
USA als strategischer Bündnispartner<br />
der Türkei die PKK zwar als Terrororganisation<br />
ein, haben aber<br />
kein Problem damit, die Schwesterorganisation<br />
der PKK im Iran militärisch<br />
und logistisch zu unterstützen.<br />
Und als ob diese Heuchelei noch<br />
nicht reichen würde, warnt man die<br />
Türkei eindringlich davor, sich mit<br />
grenzüberschreitenden militärischen<br />
Aktionen der terroristischen<br />
Bedrohung zu erwehren. Nur zur<br />
Erinnerung; vor gut einem Jahr hat<br />
Israel den Libanon in Schutt und<br />
Asche gelegt mit dem Argument, einen<br />
Präventivschlag gegen die terroristische<br />
Bedrohung aus dem<br />
Süden des Landes zu führen. Obwohl<br />
sich der völkerrechtswidrige<br />
Angriffskrieg vornehmlich gegen<br />
die libanesische Zivilbevölkerung<br />
richtete, war es allen voran der<br />
amerikanische Präsident George W.<br />
Bush, der vom legitimen Selbstverteidigungsrecht<br />
Israels sprach. Da<br />
möge bitte mal jemand erklären,<br />
kommentar<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
warum ausgerechnet der Türkei das<br />
legitime Recht auf die Verteidigung<br />
seiner Bürger gegen eine terroristische<br />
Bedrohung, die bisher tausende<br />
von Menschen das Leben gekostet<br />
hat, abgesprochen wird.<br />
Tatsache ist, dass der PKK mit<br />
den rasanten politischen und<br />
wirtschaftlichen Entwicklungen<br />
auch im Südosten der Türkei<br />
immer mehr der Boden entzogen<br />
wird und sie mit spektakulären,<br />
aber hilflos wirkenden Aktionen<br />
versucht, ihrem Bedeutungsverlust<br />
entgegen zu wirken. Die öffentliche<br />
Aufmerksamkeit im westlichen<br />
Kontext mag der PKK mit jeder<br />
neuen grausamen Aktion zwar<br />
gewiss sein, genauso gewiss ist<br />
inzwischen aber auch, dass sie und<br />
ihre politischen Vertreter immer<br />
mehr an Einfluss auf die kurdischstämmige<br />
Bevölkerung in der<br />
Türkei verlieren.<br />
Den politisch Verantwortlichen<br />
in den „Partnerstaaten“ der Türkei<br />
sei ins Heft geschrieben, dass das<br />
Anlegen von zweierlei Maßstäben<br />
bei terroristischen Organisationen<br />
ein Spiel mit dem Feuer ist, bei dem<br />
man sich nur die Finger verbrennen<br />
kann und aus politischem Kalkül<br />
bewusst oder unbewusst das<br />
Leben unschuldiger Menschen<br />
gefährdet. Es gibt keine guten und<br />
keine bösen Terroristen. Menschen<br />
die den Tod unschuldiger für die<br />
Durchsetzung ihrer politischen<br />
Ziele billigend in Kauf nehmen sind<br />
und bleiben Mörder!!!
Yeni dizayn ve içeri¤iyle
• Kur’an-› Kerim<br />
• Haberler<br />
• Radyo Tiyatrolar›<br />
• Anlat›lar<br />
• Sohbetler<br />
• Müzik<br />
www.igmg.fm<br />
<strong>IGMG</strong> İnternet Radyosu • Boschstraße 61-64 50171 Kerpen / Germany • Tel.: +0049 2237/656 208 • info@igmg.fm