28.09.2014 Views

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul <strong>Amargi</strong> - <strong>Feminizm</strong> Tartışmaları<br />

Kürt Kadın Hareketi ve <strong>Feminizm</strong><br />

tekelindedir. Bilim çalışmalarında kadınlar ve kadın bakış açısı<br />

yoktur. Kadınların varlığı ört bas edilmiştir, kapatılmıştır, çarpıtılmıştır.<br />

Fatmagül Berktay’ın Tarihin Cinsiyeti 1 kitabında da bahsettiği<br />

cadılar meselesi kadının tarihteki varlığının nasıl çarpıtıldığına<br />

iyi bir örnek. Yüz bini aşkın kadının yakıldığını, denizde<br />

boğulduğunu, mahkemelerin bu kararları verdiğini, cadıların doğal<br />

toplumdan gelen becerileri ile bitkisel ilaçlar yapmalarının,<br />

doğum yaptırmalarının birilerini rahatsız ettiğini öğreniyoruz.<br />

Kimi rahatsız ediyor? Tıp sektörünü ve erkek doktorları rahatsız<br />

ediyor. Kadınlar gidiyor, gizli gizli doğum yaptırıyorlar ve bu<br />

kadınlara cadı deniliyor. Dolayısıyla bizim açımızdan kadınların<br />

gerçek tarihini ortaya çıkaran çalışmalar çok önemli.<br />

Kadının varoluş sorunu var mıdır, varsa nedir? Varlık bilim<br />

içerisinde yer alabilir mi? Bu tartışmayı yürütmek zorundayız diye<br />

düşünüyoruz. Biz ya kıskancız, ya çirkin ya da güzeliz, fitne fesat<br />

içerisindeyiz, beceriksiziz, düşünemeyen varlıklarız ya da doğurduğumuz<br />

için annelikten dolayı kutsalız, değil mi? Hep birileri<br />

bizi kendine göre tanımlıyor. Bunu varoluşçu noktadan ele alarak<br />

tartışmamız gerekiyor. Sabah etkinlikten önce kendi kendime bu<br />

varoluşumuza ilişkin nasıl somut bir örnek verebilirim diye düşünürken<br />

aklıma hemen şu geldi: Bizim eve bile arkadaşlarımız<br />

geldiklerinde pedlerini erkek arkadaşımdan (eşim diyeceğim de<br />

kavram olarak da eş kavramını tartışıyoruz) saklarlar. Diyorum ki<br />

saçımızı düzeltmek için kullandığımız alet olan tarağı saklamayız,<br />

vücudumuzu temizlemek için kullan-dığımız lifi saklamayız,<br />

diş fırçamızı, kremimizi ya da ojemizi saklamayız, asetonu saklamayız<br />

ama pedi saklarız. Çünkü kana-mamızdan utanırız. İşin tarihsel<br />

boyutuna gittiğimizde ise aman Allah’ım diyorsunuz. Doğal<br />

toplum sürecinde ve sonraki aşa-malarda da kadının kanamasına<br />

dair şöyle bir inanış varmış: Yukarıdan gelen bir gücün, doğurganlığın<br />

kadın bedeninde birikmesi ve ardından da dışarıya üretkenlik<br />

olarak yansıması. Bugün hâlâ Amerika’nın bazı köylerinde ve çiftliklerinde<br />

kadınlar kanamaları olduğunda, toprağın yeniden hayat<br />

bulacağı inancıyla kurumuş ya da kurtlanmış toprak üzerinde<br />

gezdirilirlermiş. Kadının kanaması bu kadar anlamlı ve kutsalken<br />

biz bugün kanamamızdan utanıyoruz ve erkekler görmesin diye<br />

pedimizi saklıyoruz Örneğin İslamiyet “Kanamalı kadına bir hafta<br />

yaklaşılmaz,” diyor. Kötüyüz, çirkiniz, pisiz, kokuyoruz çünkü<br />

kan var üzerimizde. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Peki, bunu<br />

kim belirliyor? Bunu belirleyen egemen zihniyettir. Bizce kadın<br />

egemen erkeğin varoluşuna göre tanımlanan bir varlık olmuştur.<br />

Kadının kendini tanımlamasını esas alıyoruz. Biz tarihte<br />

neydik ve ne olduk, bugün nereye geldik? Ana tanrıça heykelcikleri<br />

topraktan çıkarıldığı zaman büyük heyecan duyuyoruz<br />

ve bunu çocuklara, gençlere anlattığımız zaman belki şunu söyleyecekler:<br />

“Bir zamanlar ana tanrıça olan, toplumsal kuralları<br />

oluşturmada, paylaşımda bu kadar adaletli ve önde olan kadına<br />

ne oldu da bugün benim annem evden dışarı çıkamaz oldu?” Ne<br />

oldu? İşte bütün meseleyi buraya getirmek çok önemli… İktidar<br />

olgusunu tartışmak için de tarihi önemsiyoruz<br />

Kadınlar, Kürt hareketine bağlı kadınlar Öcalan’ı severler ve<br />

onu önderleri olarak görürler. Ama bu konuda feminist çevrelerden,<br />

“Neden bir erkeği önder olarak kabul edip, posterini taşıyorsunuz<br />

ya da 8 Mart’ta neden ‘Öcalan’a özgürlük’ diyorsunuz?”<br />

diye ciddi eleştiriler gelir. Bu tartışmaları kendi içimizde derinlikli<br />

olarak ele alıp, sonlandırmak gerekiyor diye düşünüyoruz.<br />

Feministlerin hassasiyetleri olabilir ama bizim de hassasiyetlerimiz<br />

var bu yüzden birbirimizi tanımak, birbirimizin ideolojilerini,<br />

teorik kavramlarını birlikte tartışabilmek çok önemli.<br />

Öcalan Kürt halkının büyük bir kısmının halk önderidir.<br />

80’li yıllarda ulusal mücadelede önderliğini yapmış ve bu noktaya<br />

kadar getirmiş biridir. Eğer Öcalan sadece ulusal mücadeleyi yürüterek<br />

siyaset yapan bir lider olsaydı ve onun posterleri taşınıyor<br />

olsaydı yapılan eleştirileri anlayabilirdik. Ama Öcalan’ın belki de<br />

birçok çevrenin bilmediği bir özelliği var: Kürt Kadın Hareketi<br />

içerisinde kadın kurtuluş ideolojisini ilk ortaya atan, gerillada kadın<br />

partileşmesinin ilk talimatını veren (talimat diyeceğim çünkü<br />

çok ciddi bir direniş de zaman zaman yaşanmış) ve kadınların<br />

kendi içinde özgün ve özerk yapılanmasını isteyen, 8 Mart’ta<br />

da bunu dile getiren bir liderdir. Kürt kadınlarının Öcalan’a olan<br />

bağlılıkları bundan kaynaklanıyor, ulusal önder olmakla birlikte<br />

kadın kurtuluş ideolojisini desteklemesi. Bunun beraberinde<br />

sadece kadın üzerine yazmış olduğu dört kitabını ben biliyorum<br />

ve her savunmasında kadın sorunu üzerine de değinir. “Bana<br />

göre tarihin ilk sömürülen sınıfı kadındır, sınıflaşmayla sömürü<br />

düzeni başlamamıştır, kadının sömürülüş tarihi vardır,” diyor. 8<br />

Mart’ta Marx’ın posterini taşımak elbette gariptir, şaşırabiliriz<br />

ama Öcalan’a bağlılık, Öcalan’ı ideolojik önder olarak kabul etmek<br />

Kürt kadını için az önce söylediklerimi ifade ediyor. Öcalan<br />

kadın sorunu ve kadınların özerk örgütlenmesi üzerine yoğunlaşmış<br />

ve bu konuda yazmış birisidir.<br />

1 Berktay, Fatmagül, (<strong>2012</strong>), Tarihin Cinsiyeti, Metis Yayınları, İstanbul<br />

52 53

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!