28.09.2014 Views

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

Amargi Feminizm Tartışmaları 2012 - Heinrich Böll Stiftung Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul <strong>Amargi</strong> - <strong>Feminizm</strong> Tartışmaları<br />

Anarko-<strong>Feminizm</strong>’in Politik Potansiyelleri<br />

aynı zamanda karşımda da görüyorum. Alevi olmamdan, beyaz<br />

olmamdan... Kendi kazandığım ya da bana yüklenmiş olan iktidarlar<br />

var. Bu iktidarları da karşımda görüyorum. Foucault bana<br />

her zaman keder duygusunu yaşattı çünkü her yerde iktidar var,<br />

evet direniş de her yerde ama direnişi kurduğum bütün araçların<br />

hepsi lafımdan tut, hareketime ve kullandığım alana kadar yine<br />

iktidar üretiyor. Bundan dolayı ben iktidarı karşıma almaya karar<br />

verdim.<br />

Le Guin’nin romanında, Anarres ve Urras olmak üzere iki<br />

gezegen vardır. Anarres, Urras’dan ayrılan anarşistlerin kurduğu<br />

yeni dünyadır. Yaşam koşulları korkunçtur aslında ama ne ceza<br />

vardır, ne hukuk, ne mülkiyet… Romanda Anarres’te büyümüş<br />

olan ama Urras’a gitmeye karar veren fizikçi Shevek’in hikayesi<br />

anlatılır. Anarres’te mülkiyet olmasa da, ceza olmasa da, kadınlar<br />

metalaştırılmasa da bunların gerçekleştiği Urras diye bir dünya<br />

olduğu müddetçe ayrı bir dünyanın mümkün olmadığını görüyoruz.<br />

Dolayısıyla bir tarafta kapitalist, ataerkil vs. bir dünya devam<br />

ederken komünlerde insanların yaşadıklarının bir çeşit illüzyon<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Göksun: Çünkü hep Urras var.<br />

Elif: Evet, oradan kaçarak başka bir dünya kurmak mümkün olmuyor…<br />

Güneş: Soruyu böyle mi sormak gerekiyor gerçekten. Oradan<br />

kaçmak yerine o varken, kendi deneyimimizi onun karşıtı olarak<br />

yürütemez miyiz? İkilikleri kendi içimizde neden aşmayalım?<br />

Buradaki çelişkinin illa negatif mi olması gerekir?<br />

Elif: Benim de tam olarak söylemeye çalıştığım kısım bu. Göksun’un<br />

söylediği gibi, komünlerin devamlı hüsranla sonuçlanması<br />

da kendi içerisinde belli bir romantizm getiriyor. Çünkü “Kendi<br />

alanlarımızı yarattık ve hüsranla sonuçlandı,” diye düşünüyoruz.<br />

Aslında bir noktada da kendi alanlarımızı terk ederek kendi alanlarımızı<br />

yarattık. Yani ben bu alanda bulunarak kendi içimdeki<br />

iktidarı nasıl ürettiğimin ve bana yöneltilen tüm iktidarların farkındayım.<br />

Tabii ki bu farkındalık olduğu sürece ben iktidarı karşıma<br />

alıyorum. Fiziksel değil ama duruşum açısından, benim karşımdadır<br />

o. Ve ben eylemimi buna rağmen şiddet örneğinde de söylediğim<br />

gibi yapıyorum. Şiddeti kullandığımın, egemenin aracını<br />

kullandığımın farkındayım ama buna nihayetinde karşı olan<br />

birisi olarak bunu her an elimden bırakabilirim. Evet, ben aracı<br />

farkında olarak kullanıyorum.<br />

Güneş: Ama o aracı her an elinden bırakamıyorsun, RAF örneğinde<br />

olduğu gibi, şiddet seni o kadar ele geçiriyor ki şiddetin dışında<br />

hareket edemiyorsun.<br />

Göksun: Ama şöyle bir şey söylemek istiyorum. Ulrike Meinhof<br />

şöyle bir şey söylüyor: “Artık legal alanda var olmak imkânsızdır,<br />

tek özgürlük alanı illegalitedir,” diyor. Dolayısıyla şiddet orada<br />

doğru bir araç mıdır değil midir tartışmasından öte, özgürlük alanıyla<br />

ilgili bir mücadele yürütüldüğünü görmek lazım.<br />

Güneş: Ama o onun tarifi.<br />

Göksun: Elbette onun tarifi, egemenlerin değil kendi tanımlarımızı<br />

kullanmamız gerekiyor. Ama ben de biraz kaba bir şey söyleyeceğim,<br />

Arendt’i ben de biraz burjuva buluyorum. Birikim’in<br />

“Olayımız Türklük!” sayısında, Işık Ergüden’in silahlı mücadeleden<br />

bahseden 10 bir yazısı vardır. Bu yazıda bütün o “Şiddet de<br />

ne kadar kötüdür,” liberal dilinin dışında çok başka bir deneyim<br />

anlatıyor. Şiddeti yüceltmiyor, o dönemi romantize etmiyor ama<br />

bütün değersizleştirme teknolojilerine karşı Ursula’nın da hikâye<br />

diline benzeyen bir dille deneyimini anlatıyor. Ama Birikim’in bu<br />

konuları içeren “Silahla Mücadele” sayısındaki 11 yazıların hiçbirinde<br />

böyle bir şey tartışılmıyor.<br />

Yine araç/amaç konusuna dönecek olursak, devlet terörünün<br />

karşı-şiddet uygulayanları yakalamak için daha da arttığı<br />

doğru olabilir. Diğer sol gruplardan anarşistlere de şöyle bir eleştiri<br />

geliyor: “Sizin yüzünüzden baskılar arttı.” Şimdi de “Aslında<br />

Kürt hareketi yüzünden Türk devleti bu kadar tepkisel ve faşistçe<br />

davranıyor,” diyenler var. Özgürleşmeye çalışan insanları hemen<br />

bir suçlama çabası var. “Sen uslu olsaydın bunlar başımıza gelmeyecekti.”<br />

Ulrike Meinhoff’un bu tür yaklaşımlara karşılık şöyle bir<br />

lafı vardır: “Faşizme karşı savaşanlar, faşizmden sorumlu değildir.”<br />

Güneş: Ama hep Meinhoff’tan örnek veriyorsun! O kadar çok<br />

eleştiriliyor ki RAF ve Meinhoff.<br />

Göksun: Ama kim eleştiriyor…<br />

Güneş: Tarif ettiğin mücadele biçimi, şiddet spiraline dönüşen ve<br />

benim kendimi tümüyle ayrı gördüğüm bir yöntem. Ayrıca tartışmak<br />

gerekiyor belki ama bütün bu anarşizm tartışmasını şiddet<br />

ekseninde tartışmayalım çünkü ben anarşizmi sadece şiddet üzerinden<br />

kurgulamıyorum.<br />

Göksun: Elbette sadece şiddet üzerinden konuşmayalım ama her<br />

zaman konuşturulmayan taraftan da konuşmak lazım. Şunu da<br />

söyleyeyim: Meinhoff eşittir şiddet değil. RAF’ın şöyle bir lafı da<br />

vardır: “Herkes havadan sudan şeylerden konuşuyor, biz değil.<br />

10 Ergüden, Işık, (<strong>2012</strong>), ”1970’li Yıllar Türkiye’sinden tBir Silahlı Propaganda Deneyimi”,<br />

Birikim Dergisi, sayı: 274, Şubat, s:81-91<br />

11 Birikim Dergisi, (2011), “Silah/la Mücadele”, sayı: 271, Kasım, İstanbul<br />

144 145

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!