04.11.2014 Views

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Kuddise sirruhu”, “kaddesallahu sirrahu”, “kaddesallahu<br />

rûhehu” veya “kaddesallahu esrârehu” gibi dua<br />

cümlelerindeki “kaddese” fiili (etken/edilgen yapılar<strong>da</strong>),<br />

ve “sır” ismi (tekil ya <strong>da</strong> çoğul olarak) olmak üzere iki kelimeden<br />

mey<strong>da</strong>na gelen bir dua cümlesidir. Mazi fiil gramerde<br />

aynı zaman<strong>da</strong> “dua kipi” olarak kullanıldığı için,<br />

bu cümlenin anlamı, “Sırrı (ruhu) temiz olsun”, “Allah<br />

sirrını/sırlarını nezih eylesin” “Allah sırrını mübarek eylesin”<br />

anlamına gelmektedir.<br />

Bura<strong>da</strong>ki “sır”, diğer bazı kullanımlar<strong>da</strong>n <strong>da</strong> anlaşılıyor<br />

ki, “ruh” manasına gelen “sır”dır. “kaddese” fiili ise,<br />

“her çeşit noksan ve ayıptan uzak olsun” anlamın<strong>da</strong>dır.<br />

Bazı tasavvufi metinlerde “kaddesallahu rûhahu’l-aziz”<br />

(Ulu<strong>da</strong>ğ, s. 314) ve “kaddesallahu nefsehu’z-zekiyye”, “şerrefallahu<br />

kadrehu”, “kaddesallahu esrarahu”, “nevverallahu<br />

mazcaahu”, “kaddesallahu rûhahu ve berade <strong>da</strong>rîhahu”,<br />

“kaddesallahu rûhahu’t-tayyib” gibi ifadeler kullanmışlardır.<br />

(el-İhata, s. 136)<br />

Mutasavvıflar, bu tabiri kullandıkları zaman Allahu<br />

alem, “Allah onun ruhunu temizlesin ve arındırsın, katına<br />

yaklaştırsın haziretü’l-kuds/kudüs (Müsned, V, 257) namın<strong>da</strong>ki<br />

cennetine koysun” manasın<strong>da</strong> kullanmışlardır. (Ulu<strong>da</strong>ğ,<br />

s. 314)<br />

Kanaatimize göre onlar hakkın<strong>da</strong>, böyle bir duanın<br />

yapılmasının sebebi şudur: Bilindiği gibi, Peygamberlere<br />

gelen vahiy, Allah’tan gelen bir teminat ile duru ve her<br />

türlü şeytanî tasallutlar<strong>da</strong>n uzak bir şekilde kendilerine<br />

ulaşır. (Cin 72/27-28) İlham ise böyle değildir. O, çoğu nezih<br />

ve ilahî bilgiler içermesine rağmen, şeytanî tasallutlara<br />

<strong>da</strong> açık ve izole edilmemiş bir şekilde geldiğinden bir kısım<br />

karışıklıklara maruz kalır. İşte bu dua, yoğun bir şekilde<br />

ilhama mazhar olan zatlara gelen bu vari<strong>da</strong>tın, şeytanî<br />

tasallutlar<strong>da</strong>n korunması için “ruhu temiz olsun”, “sirrı<br />

nezih” olsun diye yapılır.<br />

Buna benzer <strong>da</strong>ha içinde birçok dua talebi olan kutsayıcı<br />

ifadeler mevcuttur. Fakat, yukarı<strong>da</strong> zikredilenler<br />

<strong>da</strong>ha yaygın kullanılmaktadır. Bu tabirler bazen Türkçe<br />

metinlerde “ks” veya “K”; Arapça metinlerde ‏”س“‏ harfi<br />

ile kısaltılmaktadır.<br />

İslâm âlimlerinin geleneğine göre, hem konuşma<strong>da</strong><br />

hem de yazı dilinde, evliya ismi zikredildiği veya metinlerde<br />

yazıldığı zaman, yukarı<strong>da</strong>ki dua metni okunur/yazılır.<br />

Bediüzzaman’a göre, Şah-ı Geylânî, İmam-ı Rabbânî<br />

gibi zatlara aynı zaman<strong>da</strong>, “Radıyallahu anh” <strong>da</strong> denir.<br />

(23. Mektup, 2. sual)<br />

“Kuddise sirruhu” tabirinin ne zaman doğduğu hakkın<strong>da</strong><br />

kesin bilgi olmamakla birlikte, miladî onuncu ve on<br />

birinci asırlar<strong>da</strong> ortaya çıktığı, araştırılan metinlerde göze<br />

çarpmaktadır.<br />

İyi insanlar için böyle dua cümlesi kullanılırken, kötü<br />

insanlar için de bunun tam tersi, “La kaddesallahu ruhahu”<br />

(Allah seni temiz tutmasın!, Allah seni mübarek kılmasın!<br />

Allah senin ruhunu temiz kılmasın!) diye beddua<br />

<strong>da</strong> edildiği bazı metinlerde görülür. (İsbehanî, s. 798) Bucümleden<br />

olarak şeytan için de“la’netullahi aleyh” (Allah<br />

ona lanet etsin), denilir.<br />

3. Kur’ân-ı Kerim’e Karşı Edep<br />

Kur’an-ı Kerim için, övgü maksadıyla, başta kendi<br />

içinde zikredilen isimleri kullanılabilir. Bu konu<strong>da</strong> bir<br />

nass olmamakla birlikte, Kur’an kendini, “Aziz ve Rahim”<br />

olarak bizlere tanıtıyor. Baştan sonuna ka<strong>da</strong>r bütün bir<br />

edep, bütün bir zerafet abidesi olan Kur’ân-ı Azimüşşan,<br />

kendisiyle meşgul olanları edebe <strong>da</strong>vet etmez mi? Bu nedenle<br />

en büyük edep ona karşı gösterilmeli ve onun ismi<br />

de kendini öven bir sıfatla kullanılmalıdır. İslâm kaynakların<strong>da</strong><br />

Kur’ân-ı Kerim, Kur’ân-ı Mecid, Kur’ân-ı Mübin,<br />

Kur’ân-ı Şerif (Azerbaycan), Kur’ân-ı Hakim gibi ifadeler<br />

kullanılmıştır. Öte yan<strong>da</strong>n, bazı âlimler, “İhlas Sure-i Muazzaması”,<br />

“Bakara Sure-i Celilesî” gibi surelerin hakkın<strong>da</strong><br />

övgü ifadeleri yer alır. Yine bu cümleden olarak, Resûlüllah’ın<br />

sözü <strong>oldu</strong>ğu için, hadislere, hadis-i şerif demek<br />

ve benzeri övgü ifadeleri kullanmak bir edeptir.<br />

SONUÇ<br />

Bu yüzyılın başların<strong>da</strong> pozitivizm, materyalizm vb.<br />

akımların İslâm coğrafyasını istila etmesinin ardın<strong>da</strong>n,<br />

Müslümanların yazı ve sözlerinde, Allah’ı sena, Hz. Peygamber’i<br />

(s.a.s.) tebrik eden, din büyüklerini kutlayan<br />

ifadelerin hazan vurmuş yapraklar gibi döküldüğü inkâr<br />

edilmez bir gerçektir. Türkiye’de ve diğer İslâm dünyasın<strong>da</strong>,<br />

romanlara baktığınız<strong>da</strong>, binlerce sayfa çevirirsiniz,<br />

çevirirsiniz de, sözünü ettiğimiz övgüler şöyle dursun,<br />

bunların adı bile zikredilmez.<br />

Son asır Türk aydınının Kur’an’a bakışını incelediğimizde<br />

bunu çok bariz bir şekilde görmekteyiz. Hâlbuki<br />

İslâmiyet her şeyden önce bir “İrfan”, bir “Hayâ”, bir<br />

“İffet ve Edep” medeniyetidir. Bun<strong>da</strong>n dolayı, onun metinlerine<br />

de Edebiyat denirdi. Şimdi o edebi kaybettik,<br />

ismi kaldı. Tekrar aynı edebiyata dönmek için, Allah’tan<br />

bahsederken onun Esma-i Hüsna’sını, metin içinde bir<br />

<strong>da</strong>ntel gibi örmek ve Resûlüllahtan bahsederken, Onun<br />

“Baki bir saadetini isteme” duasına “âmin” demek anlamına<br />

gelen salât ü selamı getirmek, diğer din ve maneviyat<br />

büyüklerini rahmetle anmak, bir Müslüman olarak hepimize<br />

mühim bir görevdir.<br />

28

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!