04.11.2014 Views

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

YENi ÜMiT<br />

Ali Ünal *<br />

Ocak / Şubat / Mart - 2006 / 71<br />

PEYGAMBERLİK ve<br />

EFENDİMİZİN (S.A.S.) PEYGAMBERLER<br />

ARASINDAKİ YERİ<br />

36<br />

Peygamberlik<br />

Peygamberlik, peygamber olmayanların kendi kapasitelerine<br />

göre bir peygamberde gördükleri, tecrübe ettikleri, onunla<br />

yaşadıkları, on<strong>da</strong>n duydukları ve on<strong>da</strong>n aktarılanlar ölçüsünde<br />

tanıyabileceği, ama mahiyet ve keyfiyetini peygamber<br />

olan zattan başkasının tam manâsıyla idrak etmesinin mümkün olmadığı<br />

bir hâl, bir makam, bir rütbe, bir misyondur. Bu hâl, makam, rütbe ve<br />

misyonu, ancak ulaşabileceğimiz zahirî malûmat seviyesinde birazcık tanıyabilmek<br />

için vahiy, yani Allah ile, mahiyet ve keyfiyetini ancak ona<br />

mazhar kılınan zâtın bilebileceği münasebet ve haberleşme tarzı üzerinde<br />

düşünmek gerekir.<br />

Cenab-ı Allah (c.c.), bizzat Kur’ân-ı Kerim’de Kur’an için, “sakîl söz”<br />

tabirini kullanır (Müzzemmil, 73/5). “Sakîl” ağır yük demektir ki, Katâde ve<br />

Mücahid gibi ilk dönem müfessirleri bu ağırlığı Kur’an’<strong>da</strong>ki emir ve yasakların,<br />

haram ve helâllerin önemi ve yerine getirilmelerindeki güçlükle<br />

izah ederken, Hüseyin ibn Fazl, “Ancak Allah’ın yardımına, muvaffakiyet<br />

vermesine mazhar bir kalbin ve Tevhid’le donatılmış bir nefsin taşıyabileceği<br />

bir ağırlık” olarak yorumlar (Kurtubî). Gerçekten de, özellikle Kur’an<br />

olarak tecellî eden vahyin ağırlığını anlayabilmek açısın<strong>da</strong>n şu âyet çok<br />

önemlidir: Bu Kur’an ki, eğer onu bir <strong>da</strong>ğın üzerine indirmiş olsaydık,<br />

Allah’a olan derin saygı ve taziminden dolayı o <strong>da</strong>ğın başını eğip parça<br />

parça <strong>oldu</strong>ğunu görürdün. İnsanlar için böyle temsillerde bulunuyoruz ki,<br />

sistemlice düşünüp gerekli dersi alsınlar (Haşr, 59/21).<br />

Vahiy, Cenab-ı Allah’ın Kelâmî tecellisidir. O’nun İsim ve Sıfatları için<br />

derece farkı söz konusu değildir. Dolayısıyla, Kudret tecellisi ne ise, Kelâm<br />

tecellisi de odur. O’nun doğru<strong>da</strong>n, yani sebepler ötesi bir lem’acık<br />

Kudret tecellisi nasıl Hz. Musa’nın (a.s.) yıldırım çarpmışçasına cansız<br />

gibi bayılıp düşmesine ve yanıbaşın<strong>da</strong>ki <strong>da</strong>ğın toz olmasına yol açmışsa<br />

(Bakara, 2/143), Kelâm’ı <strong>da</strong> aynı tecelli gücüne sahiptir. Ne var ki O, Kelâm<br />

tecellisinde her bir peygamberin o tecelliyi alabileceği derecede tenezzülde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!