Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Hurûf-u mukattaanın tefsir edilmesinin gerekliliği<br />
üzerinde ittifak eden âlimler, bu harflerin anlamları konusun<strong>da</strong><br />
çok farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Bazı kaynaklar<strong>da</strong><br />
30’<strong>da</strong>n fazla görüş bulunmakla beraber, onlar<strong>da</strong>n en<br />
fazla nazar-ı itibara alınması gerekenleri özetleyelim:<br />
Genel Bir Mânâ Verenler:<br />
1. Kur’ân, alışılmamış, mûtad olmayan, mûsikî tesiri<br />
de olan bu tâbirlerle, etrafın dikkat nazarlarını çekmek,<br />
dinlemelerini sağlamak istemiştir. Bu seslerden sonra ne<br />
gelecek diye dinleyicileri tenbih etmektedir. Bu dikkat<br />
çekme, Kur’ân’ın Allah kelâmı <strong>oldu</strong>ğunu kabul etmeyen<br />
o asır<strong>da</strong>ki müşrik ve Ehl-i kitabın yanı sıra her devirdeki<br />
insanlardır.<br />
Mekkeli müşriklerin, Kur’ân’ın insanları etkisi altına<br />
almasını önlemek amacıyla Kur’ân okunurken gürültü çıkarmaya<br />
karar vermeleri üzerine, Kur’ân’a vurgu yapan<br />
devamın<strong>da</strong>ki âyetlere dikkat çekmek için söz konusu harfler<br />
nâzil olmuştur.<br />
2. Kur’ân, bunlarla i’câzına işaret etmektedir. Yani,<br />
“Kur’ân’ın cümleleri, ibâreleri, hepinizin bildiği, sizin<br />
konuşmalarınız<strong>da</strong> ve yazılarınız<strong>da</strong> kullandığınız bu basit<br />
harflerden mey<strong>da</strong>na gelmektedir. Eğer onun beşer kelâmı<br />
<strong>oldu</strong>ğunu iddia ediyorsanız, öyleyse uğraşın bakalım,<br />
sizler de elinizde olan bu imkânı kullanarak benzerini getirmeye<br />
çalışın. Siz benzerini yapamadığınıza göre Kur’ân<br />
mûcizedir.” demek istemektedir.<br />
3. Yüce Allah, kitâbetin (yazının) önemine çarpıcı<br />
bir şekilde dikkati çekmek istemiş olabilir. Harflerin Elifba’<strong>da</strong>ki<br />
isimlerini sayarak hecelemek, yeni okuyup yazmaya<br />
başlayanlara mahsustur. Bura<strong>da</strong>n, Kur’ân’ın, ümmî<br />
bir kavme ve mübtedî bir muhite muallimlik yaptığı anlaşılmaktadır.<br />
Yazının keşfi nasıl insanlığa en önemli bir<br />
ilerleme döneminin açılmasına yol açmışsa, bu Kitabın<br />
hidâyeti de, medeniyette ve içtimâî gelişmede büyük bir<br />
ilmî yükselmeye yol açacak, Câhiliyyeden aydınlığa çıkaracaktır.<br />
Nitekim o, “oku!” diye başlayan bir Kitap olmuş<br />
ve gelen ilk vahiy de Allah’ın “insana kalemle (yazıyı) öğretmesinden”<br />
bahsetmiştir. (Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Kerîm ve<br />
Kur’ân İlimlerine Giriş, İst. 1983, s.111-113)<br />
4. Âlimler bu münferit hece harflerini izah etmek üzere<br />
yapılan yorumlar<strong>da</strong>n hiç birinin kesin olmadığını, Allah<br />
Teâlâ ile Resûlü arasın<strong>da</strong>ki bu şifrelerin ittifakla müteşabihattan<br />
sayıldığını belirtirler. Bu hususta Subhî Sâlih şöyle<br />
demektedir:<br />
“Bu sûre başlangıçları, hâla hayret âmili olmaya devam<br />
etmektedir. Hayret meraka, merak ise dikkate yol açar. Semânın,<br />
arzın kulağına fısıl<strong>da</strong>dığı bu harflerden <strong>da</strong>ha müessir<br />
bir şekilde hiçbir şeyin, insanların dikkatini celbedeceği<br />
tasavvur edilemez.” (Subhî Sâlih, Mebâhîs, s.236)<br />
5. Elif Lâm Mîm ve benzeri bu hurûf-u mukattaa<strong>da</strong><br />
göze çarpan garâbet, bu harflerin pek garip ve alışılmamış<br />
bir şeyin mukaddimesi ve keşif kolları <strong>oldu</strong>klarına işarettir.<br />
6. Sûrelerin başların<strong>da</strong>ki hurûf-u mukattaa, İlâhî bir<br />
şifredir. Beşer fikri ona yetişemiyor. Anahtarı, ancak Hazret-i<br />
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’<strong>da</strong>dır.<br />
7. Şifrevari şu hurûf-u mukattaanın sûre başların<strong>da</strong><br />
zikri, Kur’an’ın kendisine indiği ve diğer insanlara tebliğ<br />
ile mükellef olan Zâtın, yani Hazret-i Muhammed<br />
Aleyhissalâtü Vesselâm’ın fevkalâde bir zekâya mâlik <strong>oldu</strong>ğuna<br />
işarettir ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm,<br />
remizleri, îmaları ve en gizli şeyleri sarih gibi telâkki<br />
edip, anlıyordu.<br />
8. Elif Lâm Mîm ve benzeri harfler, beraber yazıldıkları<br />
halde, ayrı ayrı okunmaları, bu şeklin Kur’an’a has<br />
olup, Kur’an’ın bu hususta kendisinden önceki hiçbir kitaba,<br />
hiçbir imama tâbi olmadığına ve hiç kimseyi taklit<br />
etmediğine ve üslûbunun çok güzel ve hârika <strong>oldu</strong>ğuna<br />
işarettir.<br />
9. Hatip ve beliğlerin âdetindendir ki, mesleklerinde<br />
<strong>da</strong>ima bir misale tâbi olup ve bir örnek üzerine nakış<br />
dokuyarak işlenmiş bir yol<strong>da</strong> yürürler. Halbuki, bu harflerden<br />
anlaşıldığına nazaran, Kur’ân hiçbir misale tâbi<br />
olmamıştır ve hiçbir nakş-ı belâgat örneği üzerine nakış<br />
yapmamıştır ve işlenmemiş bir yol<strong>da</strong> yürümüştür. (Bedîüzzaman,<br />
R. N. Külliyatı, II, 1167-1169)<br />
10. Sûrelerin başların<strong>da</strong>ki hurûf-u mukattaa İlâhî bir<br />
şifredir. Allah, diğer insanlar ve peygamberler arasın<strong>da</strong>n<br />
seçip özel donanımlı olarak gönderdiği son elçisi<br />
Hz. Muhammed’e (s.a.s.) onlarla bazı işâret-i gaybiye<br />
veriyor. O şifrenin anahtarı, o özel kul<strong>da</strong>dır, hem onun<br />
mirasçıların<strong>da</strong>dır. Kur’ân-ı Hakîm madem her zaman ve<br />
her taifeye hitap ediyor, her asrın her tabakasının hissesini<br />
içine alan çok çeşitli yönleri ve mânâları olabilir. Selef-i<br />
Sâlihîn ise, en hâlis pay onlarındır ki, beyan etmişler.<br />
Ehl-i velâyet ve tahkik, seyr ü sülûk-ü ruhâniyeye ait<br />
44