Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Vilâdetin, insanlığın da vilâdeti oldu. Dost-düşman ... - Yeni Ümit
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
akarak al<strong>da</strong>nmış, onun yüce âlemlerle irtibat kurmasını<br />
uzak görmüş ve bazı üstün özelliklere sahip olmasını<br />
içine sindirememiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in<br />
bildirdiğine göre, insanlığın ilk yaratılışın<strong>da</strong>,<br />
şeytan bu sindirememeyi açıkça ortaya<br />
koymuş, hatta sonuna ka<strong>da</strong>r <strong>da</strong><br />
insanoğlunun amansız bir düşmanı<br />
olacağını bildirmiştir. Nitekim<br />
Kur’ân’ın değişik sûre ve ayetlerinde<br />
bu konu detaylı olarak<br />
bildirilmiştir. Hicr Suresinde<br />
konuyla ilgili ayetler meâlen<br />
şöyledir:<br />
“Hani Rabbin meleklere:<br />
“Ben,” demişti, “kuru çamur<strong>da</strong>n,<br />
şekillenmiş bir çamur<strong>da</strong>n<br />
bir beşer yaratacağım. Bu<br />
itibarla, Ben onu düzenlediğim<br />
insan şekline koyduğum<br />
ve içine ruhum<strong>da</strong>n<br />
üflediğim zaman,<br />
derhal onun için<br />
secdeye kapanınız.<br />
İblis hariç bütün melekler<br />
secdeye kapandılar.<br />
O ise kibirlenip, secde<br />
edenler arasın<strong>da</strong> yer almadı.<br />
Allah İblis’e: “Sen niye secde<br />
edenlerle beraber olmadın?” diye<br />
sordu. “Benim,” dedi, “kuru çamur<strong>da</strong>n<br />
şekillenmiş balçıktan yarattığın bir<br />
beşere secde etmem mümkün değildir.” (Hicr,<br />
15/28-33)<br />
Buna göre şeytan, insan konumun<strong>da</strong> olan bir<br />
varlığın, peygamberlik gibi üstün manevi niteliklere<br />
sahip olabileceğini kabul etmemiştir. Ona göre üstünlük,<br />
varlığın yaratılıştan sahip olunan temel unsurların<strong>da</strong>n<br />
kaynaklanmaktadır. Bu unsurların <strong>da</strong> hangisinin üstün<br />
<strong>oldu</strong>ğu onun kararına göredir. Bu ilk kabullenmemeden<br />
sonra <strong>da</strong> değişik dönemlerde farklı peygamberlere aynı<br />
türden itirazlar yapılmıştır.<br />
2. Kavimlerinin Peygamberlerin Beşer Olmasına<br />
İtirazları<br />
Kur’ân-ı Kerim’de peygamberler anlatılırken, onların<br />
özellikle beşer <strong>oldu</strong>kları gerçeği önemle vurgulanır. Çünkü<br />
gönderilen her peygambere özellikle beşer olmasın<strong>da</strong>n<br />
dolayı çeşitli itirazlar gelmiştir. Değişik dönemlerdeki<br />
insanlar, kendilerine Îlâhî gerçekleri getiren peygamberlerden,<br />
insan üstü bir takım işlerin mey<strong>da</strong>na gelmesini<br />
beklemişler ve onların kendileri gibi bir insan olmasına<br />
itiraz etmişlerdir. Halbuki peygamberlerin beşer olmasın<strong>da</strong><br />
bildiğimiz bilemediğimiz birçok hikmetler vardır.<br />
Hz. Nuh, kavmini bir olan Allaha kulluğa <strong>da</strong>vet ettiğinde,<br />
onun kendileri gibi bir insan olmasını bahane<br />
etmişler ve kabul etmemişlerdir. Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’de<br />
şöyle anlatılmaktadır: “..Halkın<strong>da</strong>n ileri gelen<br />
birtakım kâfirler: “Bu,” dediler, “sizin gibi bir insan<strong>da</strong>n<br />
başka bir şey değil, böyleyken size hakim olmak istiyor.”<br />
“Allah bize mesaj ulaştırmak isteseydi, böyle sizin gibi birini<br />
göndermez, melaike indirirdi. Nitekim biz atalarımız<strong>da</strong>n<br />
<strong>da</strong> böyle bir şey işitmedik. Bu delinin tekinden başka<br />
biri değil. Ona biraz süre tanıyın, sonra iş aydınlanır, siz<br />
de gereğini yaparsınız.” (Mü’minûn, 23/23-25)<br />
Ayetlerden de açıkça anlaşıldığı üzere Hz. Nuh’un<br />
kavminin, kendilerine gelen elçiyi kabul etmemesinin<br />
görünüşteki sebebi, onun insan olmasıdır. Onlar böyle<br />
önemli bir görevi ancak meleklerin yapabileceğini iddia<br />
ederek onu kabule yanaşmıyorlardı.<br />
Hz. Nuh’tan sonra gönderilen peygamberler de aynı<br />
tepkiyle karşılanmıştı. Bu insanlar <strong>da</strong>, yeme-içme gibi<br />
özellikleri temel kriter kabul ederek, peygamberlerle diğer<br />
insanlar arasın<strong>da</strong> hiçbir farkın olmadığını iddia ediyor ve<br />
kabule yanaşmıyorlardı. (Bkz: Mü’minûn, 23/31-34) Halbuki<br />
bu özellikler sadece insan<strong>da</strong> değil hayvanlar<strong>da</strong> <strong>da</strong> vardı.<br />
Şayet bunlar temel ölçü olsaydı, insanlarla hayvanların<br />
aynı değerde olmaları gerekirdi.<br />
Semûd kavmi de kendilerine elçi olarak gönderilen<br />
Hz. Salih’i kabul etmemişler ve bunun sebebinin de onun<br />
bir beşer olmasını ileri sürerek, on<strong>da</strong>n doğruluğuna bir<br />
delil istemişlerdir. (Bkz: Şuarâ, 26/150-154)<br />
Hz. Şuayb ölçü ve tartı<strong>da</strong> haksızlık yapan kavmini<br />
doğruluğa ve dürüstlüğe <strong>da</strong>vet ettiğinde, kavmi tarafın<strong>da</strong>n<br />
“Bize hiç bir üstünlüğün yok, sen de bizim gibi bir<br />
insansın.” (Şuarâ, 26/186) diyerek, onun <strong>da</strong> kendileri gibi<br />
bir beşer olmasını ileri sürmüş ve kabul etmemişlerdi.<br />
Ulu’l-Azim peygamberlerden Hz. Musa ve kardeşi<br />
Hz. Harun, Firavun’u tek olan Allah’a <strong>da</strong>vet ettiklerinde<br />
o: “Kendi kavimleri bizim hizmetçi kölelerimiz iken şimdi<br />
kalkıp bizim gibi beşer olan bu iki a<strong>da</strong>ma mı inanacağız?”<br />
(Mü’minûn, 23/47) diyerek, onları kabul etmeme sebebi olarak<br />
beşer olmalarını göstermişti.<br />
Yukarı<strong>da</strong> sadece bir kısmı zikredilen örneklerden de<br />
anlaşıldığı üzere, insanların peygamberleri kabul etmeyişlerindeki<br />
temel sebep, onların beşer olmasıydı. Onlara<br />
göre insan peygamber olamaz ve peygamber de insan olamazdı.<br />
Kur’an, bu yanlış anlayışı reddederek bütün pey-<br />
31