Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kargaþanýn kavramlarý, kavramlarýn kargaþasý<br />
Bonn`da düzenlenen sempozyumda kavramlar tartýþýldý<br />
Sayfa: 31-33`te<br />
Alýþ-Veriþ için farklý bir internet sitesi. Mutlaka ziyaret edin.<br />
www.balbalshop.com<br />
Yeþiller Adayý Tarek Al-Wazir<br />
Roland Koch`un kullandýðý dil<br />
bir Eyalet Baþbakan`ýna<br />
yakýþmýyor, bu sebeple<br />
makamýndan indirilmesi<br />
gerekiyor.<br />
Sayfa: 10`da<br />
Yeþiller Adayý Mürvet Öztürk<br />
Çok-Kültürlülük<br />
Zenginliktir, Ayrýmcýlýk<br />
Yerine Elele Beraber<br />
Hareket Edelim Sayfa: 10`da<br />
SPD Juso Dill Çalýþma Grubu<br />
Sorumlusu Mario Hermann<br />
27 Ocak`ta Roland<br />
Koch`un gitme<br />
zamaný geldi<br />
Sayfa: 10`da<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: <strong>24</strong> . Yýl/Jahre: 5 . Ocak/Januar 2008 . Muharrem 1429<br />
Avrupa`daki Kitapçýnýz<br />
OKUSAN<br />
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD<br />
Hac Malzemeleri<br />
ve Hediyelik Eþyalar<br />
Tel: 069-43052815<br />
www.oku-san.de<br />
Göçmen Gençlerle Ýlgili Sürdürülen Tartýþmalar Dýþlama Politikasýdýr<br />
Sivil Örgütlerin Ortak Basýn Açýklamasý Sayfa: 4`te<br />
Dosya<br />
Hicri Yýl<br />
ve Hicret<br />
Dr. Yusuf IÞIK<br />
Sayfa 5`te<br />
Dosya<br />
Savunma<br />
Hattýndaki<br />
Türkler<br />
Mahmut<br />
AÞKAR<br />
Sayfa 7`de<br />
Dosya<br />
“Sað”<br />
duyulara<br />
hitap etmeye<br />
çalýþýrken!<br />
Oðuz ÜÇÜNCÜ<br />
Sayfa 11`de<br />
Dosya<br />
CDU,<br />
entegrasyona<br />
cevap<br />
ararken...<br />
Ýlhan BÝLGÜ<br />
Sayfa 15`te<br />
Dosya<br />
Mehmed Akif<br />
Ersoy’un Ölüm<br />
Yýldönümü ..<br />
Selma<br />
ÖZTÜRK<br />
Sayfa 17`de<br />
Dosya<br />
Hacarap`ýn<br />
Asker<br />
Arkadaþýnýn<br />
Sözü<br />
M.Salih AYDIN<br />
Sayfa 37`de<br />
Dosya<br />
Almanya<br />
Tarihi<br />
Aydýn<br />
ERSOY<br />
Sayfa 13`te<br />
Dosya<br />
Sanal<br />
Dünya...<br />
Mehmet<br />
GEDÝK<br />
Sayfa 9`da<br />
Dosya<br />
2008 yýlý<br />
için uyarýlar<br />
Asým<br />
TOZOÐLU<br />
Sayfa 35`te
Türkiye Bangladeş Burundi Etyopya Surinam<br />
Kurban kesimi yapılan ülke ve bölge:<br />
Afganistan<br />
Arnavutluk<br />
Azerbeycan<br />
Bangladeş<br />
Belgrad<br />
Benin<br />
Bosna<br />
Bulgaristan<br />
Burkina Faso<br />
Burma Arakan<br />
Burundi<br />
Çad<br />
Çeçenistan<br />
Cezayir<br />
Cibuti<br />
Doğu Türkistan<br />
Endonezya<br />
Eritre<br />
Etiyopya<br />
Filistin<br />
Gambiya<br />
Gana<br />
Gine Bissau<br />
Güney Afrika<br />
Guyana<br />
Gürcistan<br />
Hindistan<br />
Irak<br />
İran<br />
K.K.T.C.<br />
Kamerun<br />
Karadağ<br />
Kazakistan<br />
Kenya<br />
Keşmir<br />
Kırgızistan<br />
Komor Adaları<br />
Kongo<br />
73 İslam Toplumu Millî Görüş’ün organize ettiği 2007 yılı<br />
Kosova<br />
Lübnan<br />
Macaristan<br />
Makedonya<br />
Mali<br />
Mısır<br />
Moğolistan<br />
Filipinler/Moro<br />
Mozambik<br />
Nahcivan<br />
Nijer<br />
Nijerya<br />
Ogedan<br />
Pakistan<br />
Romanya<br />
Ruanda<br />
Rusya<br />
Sancak<br />
Senegal<br />
Sierra Leone<br />
Somali<br />
Sri Lanka<br />
Sudan<br />
Surinam<br />
Suriye<br />
Tacikistan<br />
Tanzanya<br />
Tayland<br />
Togo<br />
Tunus<br />
Türkiye<br />
Türkmenistan<br />
Uganda<br />
Ürdün<br />
Yemen<br />
Kurban Kampanyasında tüm camiamız hizmet vermiş ve<br />
73.938 Kurban bağışı gerçekleştirilerek,<br />
88.889 Kurban kesimi sağlanmıştır.<br />
Katkıda bulunan herkese teşekkür ederiz.<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl • KURBAN KOM‹SYONU • Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen • Tel: +49 2237 656 293 • Fax: +49 2237 656 222 • www.igmg.de • E-Mail: sosyalhizmetler@igmg. de
editörden<br />
Sevgili dostlar!<br />
Gazetemizin bu <strong>24</strong>. sayýsý ile<br />
5. yýlýmýza da girmiþ bulunuyoruz.<br />
Bu 5 senelik zaman zarfý içerisinde<br />
çýkartmýþ olduðumuz sayýlarýmýzda<br />
her daim insanýmýzýn<br />
ihtiyaçlarýna cevap verecek konularý<br />
irdeledik. Ýlk sayýmýzý çýkarýrken<br />
ki amatör heyecanýmýz<br />
hala devam etmektedir. Niye<br />
amatör heyecan diyorum; çünkü<br />
amatör heyecaný kaybetmek bu<br />
tür çalýþmalardaki en kötü þeydir.<br />
Amatör heyecan ile her zaman<br />
deðiþik konularý araþtýrýp<br />
insanlara ulaþtýrmak için güzel<br />
bir çaba içerisinde olursunuz.<br />
Ama kendinizi profesyonel olarak<br />
görmeye baþlarsanýz; artýk o<br />
heyecan kaybolur, onun yerine<br />
kendinizi fildiþi kulelerde görmeye<br />
baþlarsýnýz. Artýk insanlarýn<br />
ihtiyaçlarý sizin için bir þey<br />
ifade etmez. Ýhtiyaçlarý siz belirlemeye<br />
baþlarsýnýz ki bu çok yanlýþtýr.<br />
Bulunduðumuz Ocak 2008<br />
içerisinde Hessen Eyaletinde seçimler<br />
yapýlmaktadýr. 27 Ocak`ta<br />
yapýlacak seçimler Hessen için<br />
hayýrlý olsun.<br />
Bununla baðlantýlý olarak þunlarý<br />
söylemek istiyorum:<br />
Dünyayý politika ve politikacýlar<br />
yönetiyor ve yönlendiriyor.<br />
Tabi bu iþi yaparken de kendi<br />
düþünceleri ve menfaatleri doðrultusunda<br />
yapýyorlar. Böyle<br />
olunca da her politikacý bulunduðu<br />
konumu ve koltuðu kaybetmemek<br />
için elinden gelen herþeyi<br />
yapmaya çalýþýyor. Yapmaya<br />
çalýþýyor ama toplumda huzursuzluklara<br />
da sebeb oluyorlar.<br />
Bunun örneðini Almanya`da<br />
her seçim öncesi görmekteyiz.<br />
Ne hikmetse her seçim öncesi yabancý<br />
düþmanlýðý hortlatýlmakta<br />
ve yabancý gençlerin bazýlarýnýn<br />
yaptýklarý hatalar genele mal<br />
edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu<br />
noktada medyaya da önemli görevler<br />
düþmektedir. Eðer toplumun<br />
huzur ortamýnýn devamý<br />
için yapýlmasý gereken haberleri<br />
tam tersi huzurun bozulmasý için<br />
yapar ise medya; insanlarýn birbirine<br />
bakýþýný da zedeler.<br />
Bundan önceki iki seçimde<br />
aklý selim politikacýlarýn da karþý<br />
çýktýklarý seçim stratejileri ile iktidara<br />
gelen Roland Koch hükümeti<br />
maalesef bu seçimde de ayný<br />
hatalý stratejileri sürdürmeye<br />
devam ediyor. Yabancý gençlerin<br />
üzerinden bu stratejiyi uygulamaya<br />
devam eden Koch, bu sefer<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
Akl-ý Selim<br />
Galip<br />
Gelsin<br />
hayat<br />
toplumun her katmanýndan tepki<br />
ile karþýlandý.<br />
Hessen`de ve Almanya`da her<br />
zaman olabilecek yanlýþ hareketler<br />
ne hikmetse sanki bir yerlerden<br />
düðmeye basýlmýþ gibi özellikle<br />
bunlarý göçmen gençleri yapýyormuþ<br />
gibi medyada lanse<br />
edilmeye baþlandý. Tabiki yapýlan<br />
yanlýþ hareketleri bizler tasvip<br />
etmiyoruz. Etmemiz de<br />
mümkün deðil. Ama bu ferdi<br />
yanlýþý tutup da genele mal edip;<br />
yok efendim hapis cezasý yok<br />
efendim yurtdýþý edilmeli gibi<br />
toplumu gerek açýklamalar yapmak<br />
yanlýþtýr.<br />
Tamam sizler iktidarýnýzý korumak<br />
ve koltuðunuzu muhafaza<br />
etmek isteyebilirsiniz. Bundan<br />
daha doðal birþey olamaz. Ama<br />
bunu yaparken züccaciye dükkanýna<br />
giren fil gibi ortalýðý kýrýp<br />
dökerek yapmanýz çok yanlýþtýr.<br />
Yukarýda belirttiðimiz þeylerin<br />
toplumun diðer katmanlarý<br />
ve seçime giren partilerin çoðunluðu<br />
tarafýndan da ayný þekilde<br />
dillendirildiðini görmekteyiz.<br />
Bunun örnekleri gazetemizin<br />
sayfalarýnda bulabilirsiniz. Yapýlan<br />
röportajlardaki açýklamalarý<br />
dikkatle okumanýzý tavsiye ediyoruz.<br />
Bu tür yanlýþ politik manevralara<br />
karþý Almanya`da bulunan<br />
Sivil Teþkilatlarýn birlikte verdikleri<br />
demokratik tepkilerini içlerine<br />
sindiremeyip; aba altýndan sopa<br />
gösterir gibi medya aracýlýðý<br />
ile uyarýlarda bulunmak da hiç<br />
þýk olmayan davranýþlardýr.<br />
Siz yanlýþ yapacaksýnýz ve bu<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
3<br />
yanlýþa karþý kurumlar demokratik<br />
tepkilerini gösterdiklerinde<br />
de kabullenemeyeceksiniz.<br />
Neyse bu konu ile alakalý son<br />
sözümüz Hessen seçimlerinde<br />
aklý selim galip gelir ve Eyalet<br />
Yönetimine kim daha layýk ise o<br />
gelir ve Hessen için, Hessenliler<br />
için en güzel çalýþmalarý yapar.<br />
Bizim tavsiyemiz oy kullanma<br />
hakkýna sahip olanlarý bu demokratik<br />
haklarýný kullanmalarýdýr.<br />
Malumunuz Ocak ayý içerisinde<br />
Ýslam Alemi için iki önemli<br />
olayý idrak etmekteyiz.<br />
Hicri Yýlbaþý ve Kerbela Olayý.<br />
Hicri yýlbaþý ve Hicret olayý ile<br />
alakalý yazýlarý sayfalarýmýzda<br />
bulabilirsiniz.<br />
Kerbela olayý yani Hz. Hüseyin<br />
Efendimizin ve Aile Efradýnýn<br />
Kerbela`da hunharca þehit<br />
edilmesinin yýldönümü ile alakalý<br />
bir kaç kelam da biz söylemek<br />
isteriz.<br />
Yaþanan olaylardaki Hz. Hüseyin<br />
Efendimizin tavrý gerçekten<br />
çok önemlidir. Eðer Hz. Hüseyin<br />
o vakarlý ve Peygamber torununa<br />
yakýþan tavrý sergilemese<br />
idi; yani zalimlerin zulmüne karþý<br />
dik durmasa idi; bugünkü zulumlere<br />
karþý bizlerin tavýrlarý<br />
farklý olabilirdi. O yapmýþ olduðu<br />
mücadele ile bizlere örnek<br />
olurken görevini hakký ile yerine<br />
getirdi. Bizlere düþen ise O`nun<br />
zalime ve zulme karþý olan tavrýný<br />
ayný þekli ile devam ettirmektir.<br />
Baþta Efendimiz Hz. Muhammed<br />
ve O`nun Ehl-i Beytine salat<br />
ve selam olsun.<br />
Sevgili dostlar!<br />
Gazetemizi takip eden sizlerden<br />
zaman zaman deðiþik teklifler<br />
gelmekte idi. Bu tekliflerden<br />
birisi de gazetemizin internet ortamýna<br />
da aktarýlmasý idi. Ýnþallah<br />
bu konuda çalýþmalarýmýz<br />
son safhaya gelmiþtir.<br />
Önümüzdeki sayý ile birlikte<br />
hem gazetemizi ve hem de deðiþik<br />
çalýþmalarýmýzý þu adreste bulabileceksiniz.<br />
www.hayatonline.de<br />
Burada bulunmasýný istediðiniz<br />
þeyler hakkýnda lütfen bize<br />
bilgi veriniz. Telefonla, faxla veya<br />
e-maille bize ulaþabilirsiniz.<br />
Bu vesile ile yeni Hicri yýlýnýzý<br />
da tebrik etmek isteriz.<br />
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý<br />
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.<br />
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.<br />
Allah`a emanet olun.<br />
hasbihal<br />
Impresium/Künye<br />
hayat<br />
Aylýk Ücretsiz Gazete<br />
Ocak/Januar 2008<br />
Muharrem 1429<br />
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni<br />
Sinan AKTÜRK<br />
Yayýn Kurulu<br />
Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu,<br />
Abdüssamet Temel,<br />
Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar,<br />
Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas,<br />
Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn<br />
Bölge Temsilcileri<br />
Münih: Ýshak Özen<br />
0179-8335363 . ishakozen@yahoo.com<br />
Nürnberg: Adem Güray<br />
0163-1345948 . furkancan52@hotmail.de<br />
Ulm: Cengiz Aslan<br />
0178-5333144 . yenidunya@gmx.de<br />
Merkez<br />
Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg<br />
Tel: 06031-16<strong>24</strong>11<br />
Fax: 06031-738644<br />
E-Mail: info@hessenhayat.de<br />
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve<br />
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
4 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
basýn açýklamasý<br />
Sivil Toplum Kuruluþlarý’ndan Basýn Açýklamasý<br />
Almanya’da faaliyette<br />
bulunan Sivil Toplum<br />
Kuruluþlarý’nýn<br />
Baþkan ve Yöneticileri, son<br />
zamanlarda Alman kamuoyunda<br />
tartýþýlan; “Yabancý<br />
gençlerin suç iþlemeleri ve<br />
onlara karþý alýnan önlemler”<br />
ile ilgili olarak, ortak basýn<br />
açýklamasýnda bulundular.<br />
IGMG (Ýslam Toplumu<br />
Milli Görüþ) adýna Genel<br />
Baþkan Yavuz Çelik Karahan,<br />
DÝTÝB (Diyanet Ýþleri<br />
Türk Ýslam Birliði) adýna Genel<br />
Baþkan Sadi Arslan ve<br />
Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým,<br />
ABAF (Avrupa Ehli<br />
Beyt Alevi Federasyonu) adýna<br />
Genel Baþkan Fuat Mansuroðlu,<br />
ATÝB (Avrupa Türk<br />
Ýslam Birliði) adýna Genel<br />
Baþkan Fikret Ekin, ADV<br />
(Avrupa Demokrasi Vakfý)<br />
adýna Genel Baþkan Aydýn<br />
Yardýmcý, AÝK (Almanya Ýslam<br />
Konseyi) adýna Genel<br />
Baþkan Ali Kýzýlkaya, MÜSÝ-<br />
AD (Almanya Müstakil Sanayici<br />
ve Ýþadamlarý Dernekleri<br />
Federasyonu) adýna Orhan<br />
Bilen, TÝDAF (Türk Ýþadamlarý<br />
Dernekleri Avrupa<br />
Federasyon) adýna Ahmet<br />
Serdar Yenice, TGD (Almanya<br />
Türk Toplumu) adýna Genel<br />
Baþkan Yardýmcýsý Sabriye<br />
Supçun, Avrupa Türk Caferiler<br />
Birliði adýna Genel<br />
Baþkan Mehmet Irmak, ATB<br />
(Avrupa Türk Kültür Dernekleri<br />
Birliði), Türk Federasyonu,<br />
(Almanya Demokratik<br />
Ülkücü Türk Dernekleri<br />
Federasyonu) adýna Genel<br />
Sekreter Mustafa Güler,<br />
KRM (Almanya Müslümanlarý<br />
Koordinasyon Konseyi)<br />
adýna Dönem Sözcüsü Bekir<br />
Alboða, Cem Vakfý Avrupa<br />
Koordinatörlüðü, Hür-Türk<br />
(Türk-Alman Dostluk Federasyonu),<br />
RTS (Almanya<br />
Türkiye Kökenli Vatandaþlar<br />
Konseyi), UETD (Avrupalý<br />
Türk Demokratlar Birliði),<br />
Avrupa Batý Trakya Türk Federasyonu,<br />
Islamrat (Zentralrat<br />
der Muslime in Deutschland),<br />
VIKZ (Ýslam Kültür<br />
Merkezleri), ATÝAD (Avrupa<br />
Türk Ýþadamlarý Derneði)’nin<br />
katýdýklarý ve altýna<br />
imza koyduklarý basýn bildirisinde:<br />
Göçmen dernekleri, sosyal<br />
sorunlarý etnik ve kültürel<br />
kimliðe indirgemenin<br />
tehlikeli olduðuna dikkat çekiyor:<br />
“Þu an, gençlerin suç<br />
olaylarýna karýþmasýyla ilgili<br />
sürdürülen tartýþmalar dýþlama<br />
politikasýdýr!”<br />
Siyaset ve toplumun görevi<br />
antidemokratik güçleri<br />
kuvvetlendirmek deðil geleceðimizi<br />
olumlu bir þekilde<br />
ve beraber þekillendirmek!<br />
Kamuoyu haftalardýr,<br />
göçmen kökenli gençlerin<br />
suç olaylarýna karýþmasýyla<br />
ilgili sahte tartýþmalarý izlemekte.<br />
Tartýþmalara neden<br />
olan olay ise, Münih Metrosu<br />
istasyonunda iki gencin, yaþlý<br />
ve müdafaasýz bir emekliye<br />
saldýrýp dövmelerini belgeleyen<br />
video kayýtlarý. Bu<br />
olay kesinlikle kýnanmalý ve<br />
sergilediði vahþetiyle Almanya’daki<br />
gençlerimizin<br />
durumuna ýþýk tutmaktadýr.<br />
Öte yandan bu olayýn,<br />
önümüzdeki seçimler için<br />
bazý siyasetçiler tarafýndan<br />
ne kadar rahat bir þekilde<br />
malzeme yapýldýðý da endiþe<br />
vericidir. Örneðin, her iki failin<br />
de alt yapýsýnda karýþýk<br />
bir sosyal yapýnýn olmasýna<br />
raðmen, olayýn asýl nedeninin<br />
göçmen kökenli olmalarýymýþ<br />
gibi gösterildi. Bu unsur<br />
da bir an önce sadece<br />
Türk asýllý failde ön plana çýkarýlmaya<br />
baþlanýldý.<br />
Olayýn nedeninin hemen<br />
bulunduðu gibi, sözde çözümü<br />
de hemen bulundu: sýnýr<br />
dýþý etmek. Bu arada, gençlerin<br />
suç olaylarýna karýþmalarýnýn<br />
ne yurtdýþýndan ithal<br />
edilen, ne de sadece göçmen<br />
kökenli gençlerde görülen<br />
bir sorun olduðu, bilinçli olarak<br />
göz ardý edildi. Failler<br />
burada, Almanya’da doðup<br />
büyümüþlerdir, burada sosyalleþme<br />
süreçlerini yaþadýlar<br />
ve burada okula gittiler.<br />
Faillerden birisini sýnýr dýþý<br />
etmek, Almanya’da yüz gösteren<br />
sosyal eþitsizliði, haksýzlýklarý<br />
ve dýþlanýlýyor olma<br />
duygusunu yok etmez. Böylelikle<br />
sorunlarýmýzý ancak<br />
yurt dýþýna kaydýrmýþ oluruz.<br />
Ama bu sorun baþkalarýnýn<br />
sorunu deðil, kendi sorunumuz,<br />
Almanya’nýn kendi<br />
ürettiði bir sorundur.<br />
Gençlerin suç olaylarýna<br />
karýþmasýyla ilgili tüm tartýþmalar,<br />
geçtiðimiz haftalarda<br />
yaþanan olaylarýn dümen suyunda<br />
yürütüldü ve anlaþýlan<br />
orada da takýlý kaldý. Baþlangýçta<br />
bu baðlamda söylenenlerin<br />
çok azý yapýcý ve tarafsýzdý.<br />
Olayýn nedeni sosyal eþitsizlikte,<br />
þans eþitliðinin olmayýþýnda,<br />
faillerin sosyal<br />
ortamlarýnda, çoðunlukla<br />
kendilerinin de burada sosyalleþtikleri<br />
anne babalarýn<br />
olasý eðitim hatalarýnda ya<br />
da sorunlarýnda aranmadý.<br />
Olaya neden olabilecek unsurlarýn<br />
arasýnda kültürel<br />
altyapýnýn olmadýðý, hatta<br />
bunun tam tersine, her zaman<br />
yapýlan Almanya’da da<br />
yaþlýlara saygý gösterilmesi<br />
talebinin karþýsýnda durduðu<br />
da göz ardý edildi. Dolayýsýyla<br />
gençlerin þiddete yatkýn<br />
olmalarýnýn nedeni kültürel<br />
altyapýlarý olamaz.<br />
Tartýþmalarda, özellikle<br />
de göçmen kuruluþlarý ve diðer<br />
kurum ve kuruluþlar tarafýndan<br />
bu güne kadar sunulmuþ<br />
ve daha da sunulacak<br />
olan sayýsýz uyum çalýþmalarý<br />
ve hizmetleri pek yer<br />
bulmadý. Gerçekten bu alanda<br />
iyi çalýþmalar var; ama öte<br />
yandan tabi ki kendimizi daha<br />
geliþtirmemiz gereken<br />
noktalar da var. Bu günlerde,<br />
gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla<br />
ilgili tartýþmalar,<br />
yapýcý siyaset olmaktan çýkarak<br />
daha çok dýþlama politikasý<br />
haline gelmiþtir.<br />
Toplumda yerlerini bulabilmeleri<br />
için çocuklara ve<br />
gençlere eðitim ve teþvik<br />
programlarýna odaklanmaktansa<br />
hemen yeni ve daha uç<br />
noktalarda seyreden ceza<br />
yollarý talep edilmekte. Buna<br />
karþýlýk göçmen kökenli çocuk<br />
ve gençleri topluma kazandýrmanýn<br />
ve entegre etmenin<br />
en iyi yolu, erken yaþta<br />
edinilen Almanca dil bilgisi<br />
ve eþit eðitim haklarýndan<br />
geçer.<br />
Son dönemlerde birçok<br />
toplumsal sorunun etnik ve<br />
kültürel kimliðe indirgenildiðini<br />
gözlemlemekteyiz.<br />
Buna bir de gençlerin ümitsizliklerini<br />
tetikleyen ve sýkça<br />
yaþanan dýþlanma olaylarý<br />
eklenmekte.<br />
Biz, eþit katýlým ve kabul<br />
edilme saðlanamazsa taraflarýn<br />
daha da birbirinden<br />
uzaklaþacaðýný düþünüyoruz.<br />
Alman gençlerinde olduðu<br />
gibi, göçmen kökenli<br />
gençlerde de görülebilen sosyal<br />
sorunlarý etnik ve kültürel<br />
kimliðe indirgeme, çözüm<br />
arayýþýna katkýda bulunacaðý<br />
yerde daha çok engeller.<br />
Biz, çözüm yaratan ve<br />
ayrýlýkçý niteliði olmayan<br />
olumlu tartýþmalara her zaman<br />
açýk ve hazýrdýk. Bu vesileyle,<br />
görüþmelere ve tartýþmalara<br />
hazýr olduðumuzu<br />
tekrar beyan ederiz!<br />
Siyasi güçler tedbirlerini<br />
alýp gençlerin arasýndaki iþsizlik<br />
oranýný düþürmeli ve<br />
uyum çalýþmalarýný teþvik<br />
etmeli. Sosyal altyapýlarý zayýf<br />
olan ve eþit haklara sahip<br />
olmayan çocuk ve gençlerin<br />
ümitsizlik, dýþlanma duygusu<br />
ve çaresizlikleri, hangi ülkenin<br />
vatandaþý ya da hangi<br />
dinden olurlarsa olsunlar,<br />
kendi gerçek yaþam ortamlarýna<br />
tesir eder.<br />
Burada istatistikleri ve<br />
sayýlarý istediðiniz kadar<br />
ters okuyabilirsiniz, sonuçta<br />
her birine ancak, uygun anaokulu,<br />
okul, meslek eðitimi<br />
ve iþ imkâný tedarik etme gibi<br />
engelleri ortadan kaldýran<br />
teþviklerle yardýmcý olunabilir<br />
ve böylelikle çaresizlik<br />
ve öfke þiddete dönüþmez.<br />
Birçok genç, açýk ve gizli yabancý<br />
düþmanlýðý, göçmenler<br />
ve demografik deðiþimlerden<br />
duyulan korku gibi<br />
nedenlerden ötürü çok erken<br />
yaþlarda istenilmedikleri,<br />
haksýzlýða uðradýklarý ve<br />
eþit þanslara sahip olmadýklarý<br />
duygusuyla tanýþýyorlar.<br />
Gençlerde hakim olan „Ne<br />
yaparsam yapayým, benim<br />
zaten þansým yok!“ düþüncesini<br />
beraber yürüttüðümüz<br />
çalýþmalarla deðiþtirmeliyiz.<br />
Siyaset ve toplumun görevi<br />
antidemokratik güçleri<br />
kuvvetlendirmek deðil, geleceðimizi<br />
olumlu bir þekilde<br />
beraber þekillendirmektir.<br />
Geleceðimizin þekillendirilmesi<br />
seçim malzemesi yapýlmamalý.<br />
Federal Hükümetin<br />
„Eðitimle Kalkýnma“<br />
adlý kalifikasyon inisiyatifi,<br />
bu baðlamda doðru yola giden<br />
önemli bir adýmdýr. Belediyelerin,<br />
örneðin Köln<br />
Belediyesinin, tedbirler kataloðunun<br />
çerçevesinde<br />
gençlerle yapýlan çalýþmalar<br />
için daha fazla maddi kaynak<br />
tahsis etme giriþimleri<br />
bizim için oldukça yapýcýdýr.<br />
Ancak göçmen kökenli<br />
insanlarý toplumun bir parçasý<br />
olarak gören ve onlara<br />
bu göçmen kimlikleriyle sorumluluk<br />
yükleyen ortak bir<br />
çabayla toplumsal barýþ ve<br />
huzur saðlanabilir ve Almanya’da<br />
kültürlerin ve<br />
dinlerin barýþ içerisindeki<br />
verimli beraberlikleri ve ortak<br />
geleceðimiz için daha<br />
fazla seyler yapýlabilir” denilmiþtir.
dosya<br />
Ýslam Peygamberi Hz.<br />
Muhammed (s.a.v)`in<br />
Mekke þehrini býrakýp<br />
bütün Müslümanlarla, davet<br />
edildiði Medine Þehrine<br />
yerleþmesine “Hicret” denir.<br />
Kelimenin Arapça`da<br />
anlamý “Göç”tür. 609 miladi<br />
yýlýnýn sonuna doðru Hz.<br />
Muhammed`e ilk ayetin indirilmesiyle<br />
Ýslam Dini baþlamýþ<br />
622 yýlýna kadar epey<br />
taraftar toplamýþsa da, Mekke`de<br />
müslümanlara baskýlar<br />
gittikçe artmýþ, dayanýlmaz<br />
hale gelmiþtir. O zaman<br />
Yesrib denilen Medine<br />
þehrinde Müslümanlar çoðalýnca<br />
Hz. Peygamberi davet<br />
etmiþtir. Müslümanlar<br />
kýsa zamanda gruplar halinde<br />
Mekke`yi terkedip Medine`ye<br />
geldiler.<br />
Hz. Muhammed (s.a.v)<br />
yaninda Hz. Ebu Bekir olduðu<br />
halde, müþrik (Allah`a<br />
ortak koþan, inkarcý)<br />
Kureyþlilerin takibi altýnda<br />
göçebildi. (20 Eylül 622). Bu<br />
suretle Medine`de 622 yýlýnda<br />
Medine Ýslam Devletinin<br />
kurulmasýndaki süreç baþlamýþ<br />
oldu. Bu tarih ayný zamanda<br />
Hz. Ömer zamanýnda<br />
düzenlenen Müslüman<br />
(Hicret) Takviminin 1. yýlý<br />
olarak kabul edildi.<br />
Ýþte bu yýl da kutladýðýmýz,<br />
Hicri yýlbaþý diye adlandýrýlan<br />
622 yýlýndan itibaren<br />
geçen 1429 yýllýk bir<br />
süreçte Ýslam ve Müslümanlar<br />
hayatiyetlerini sürdürmektedir.<br />
Bizim burada üzerinde<br />
duracaðýmýz konu 622-632<br />
yýllarý arasýnda Medine dönemi<br />
diye adlandýrdýðýmýz<br />
bu on yýlda Hz. Peygamberin<br />
riyasetinde yapýlanlar<br />
olacaktýr. Kýsa baþlýklar halinde<br />
takdim edeceðimiz<br />
Medine dönemini bir makalede<br />
bütünüyle dile getirme<br />
imkaný yoktur.<br />
Konunun diðer Ýslam<br />
Tarihi kitaplarýndan<br />
okunmasýný tavsiye ederiz.<br />
Þimdi Medine`de neler<br />
yapýlmýþ kronolojik<br />
bir þekilde sýralayalým:<br />
Birinci yýl:<br />
1. Hutbe<br />
2. Ezan<br />
3-Nikah<br />
4-Mücadele<br />
5-Belediye Nizamý<br />
Ýkinci yýl:<br />
1-Oruç<br />
2-Bayram<br />
namazlarý<br />
3- Fýtýr sadakasý<br />
4- Kurban<br />
5-Zekat<br />
6-Kýblenin<br />
deðiþtirilmesi<br />
7-Ganimetler ve taksimi<br />
Üçüncü yýl:<br />
1-Miras hükümleri<br />
2-Boþanma<br />
Dördüncü yýl:<br />
1-Yolculuklarda namazýn<br />
kýsýtlanmasý ve korkulu<br />
durumlarda Namaz<br />
2-Recm cezasý<br />
3-Arazi Ikta`i<br />
4-Teyemmüm<br />
5-Ýffete iftira cezasý<br />
(Haddü`l Kazf)<br />
6- Örtünme ve evlere<br />
izin alarak girme hükümleri<br />
7-Hac ve Umre<br />
Beþinci yýl:<br />
1-Yaðmur duasý namazý<br />
2-Ý`la<br />
Altýncý yýl:<br />
1-Anlaþma<br />
2-Hac ve Umre yolunda<br />
engellenme<br />
3-Alkollü içkilerin ve<br />
þans oyunlarýnýn yasaklanmasý<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Hicri Yýl ve Hicret...<br />
Dr. Yusuf IÞIK<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
5<br />
4-Zihar<br />
5-Vakýf<br />
6-Ýsyan ve haydutluðun<br />
cezasý<br />
Yedinci yýl:<br />
1-Bazý yiyeceklerin yasaklanmasý<br />
2-Zirai ortaklýk<br />
Sekizinci yýl:<br />
1-Mekkenin kutsiliði ve<br />
dokunulmazlýðý<br />
2-Kýsas<br />
3-Alkollü içki satýþýnýn<br />
yasaklanmasý<br />
4-Geçici evliliðin yasaklanmasý<br />
5-Hukuk karþýsýnda eþitliðin<br />
ilaný<br />
6-Kabir ziyaretine izin<br />
verilmesi<br />
Dokuzuncu yýl:<br />
1-Çýplak tavafýn yasaklanmasý<br />
2-Mula`ane<br />
Onuncu yýl:<br />
1-Ýnsan Haklarýnýn ilaný<br />
2-Vasiyet, neseb, Nafaka<br />
ve borçla ilgili hükümler<br />
3-Cezanýn þahsiliði prensibi<br />
4-Vasiyetin üçte birle sýnýrlandýrýlmasý<br />
5-Faizin yasaklanmasý<br />
ve akitlerin serbest<br />
býrakýlmasý<br />
Bütün bunlarýn dýþýnda<br />
622-632 yýllarý arasýnda<br />
gerçekleþtirilen siyasi,<br />
idari, hukuki, iktisadi<br />
müesseseler de vardýr<br />
ki, esas kýyamete kadar<br />
geçerli prensipleri<br />
bunlar içerir. Daha önce<br />
de deðindiðimiz gibi bu<br />
makaleye bu konularý<br />
sýðdýrmak mümkün deðildir<br />
takdir edileceði<br />
gibi.<br />
Hicretin bir baþka<br />
yönü de Medine Ýslam<br />
toplumunun oluþturulmasýdýr.<br />
Bu da hicretin sosyal boyutunu<br />
meydana getirir.<br />
Medine Ýslam Toplumunu<br />
meydana getiren iki kategoride<br />
deðerlendireceðimiz<br />
Muhacirler ve Ensar olgusudur.<br />
1-Muhacirler: Hz. Peygamber<br />
ile Mekke`den kalkýp,<br />
Medine`ye göç eden<br />
Mekkeli Müslümanlar.<br />
2-Ensar: Medine`nin yerli<br />
halkýndan oluþan Müslümanlar.<br />
Gerek muhacirler, gerekse<br />
ensar arasýnda da sosyal<br />
guruplaþmalar sözkonusudur.<br />
Bunlar da çeþitli tabakalara<br />
ayrýlmýþtýr:<br />
a-Zenginler: Mal varlýðý<br />
yönünden zengin sayýlabilen<br />
müminler. Genelde geçerli<br />
olan uygulamaya göre<br />
toplum meselelerinde daha<br />
çok bunlar söz sahibi olurdu.<br />
Ancak, Hz. Peygamberin<br />
uygulamalarý eþitlik ilkesine<br />
dayandýðýndan, diðer<br />
sýnýflardan da söz sahibi<br />
olanlar çoðaldý.<br />
b-Orta sýnýf: Ne zengin<br />
ne de fakir sayýlan orta tabaka.<br />
Bunlar ortahalli müminlerdi.<br />
c-Yoksullar: Mal varlýðý<br />
yönünden fakir ve zayýf durumda<br />
olanlar. Bunlar daha<br />
çok, müslüman olarak Medine`ye<br />
gelenler arasýnda<br />
görülürdü.<br />
d-Köleler ve cariyeler:<br />
Azad edilmiþ bile olsalar<br />
kölelerle cariyeler ayrý bir<br />
alt sýnýf oluþturuyorlardý.<br />
Bu vesileyle iþaret etmek<br />
yerinde olacaktýr; Ýslam,<br />
toplum fertlerini birbirlerinden<br />
ayýrmaz. Hepsini eþit<br />
sayar. Toplumun her kesimine<br />
onurlu bir hayat nizami<br />
öngörür. Özellikle kardeþlik<br />
ve eþitlik ilkeleri, toplumun<br />
her kesimini ayný<br />
düzeyde kabul eder. Her birine<br />
söz hakký tanýr. Böyle<br />
olmakla birlikte alýnan bütün<br />
tedbirler, toplumdaki sýnýflaþmaya<br />
tam anlamýyla<br />
engel olamamýþtýr. Ne yazýk<br />
ki zamanýmýzda da bunu<br />
gözlemleyebiliyoruz.<br />
Bütün bunlara raðmen<br />
bizim Medine Ýslam toplumundan<br />
ve bu toplumu<br />
oluþturan unsurlardan ve<br />
Resulullah`ýn yaþamýndan<br />
elde edebileceðimiz ve tatbik<br />
edebileceðimiz örnekleri<br />
iyi kavramamýz ve ona<br />
göre hayatýmýzý ve yaþantýmýzý<br />
yeniden gözden geçirmemiz<br />
yerinde olacaktýr.<br />
Ýþte kutlamakla þerefyab<br />
oldugumuz Hicri Yýlbaþý ve<br />
Resulullah`ýn hicretinin<br />
1429. yýlý bu gerçeklerin bir<br />
defa daha anlaþýlmasý yönünden<br />
son derece önem arzetmektedir.<br />
Bu duygu ve düþüncelerle<br />
Hicri yeni yýlýnýz tüm<br />
Ýslam Alemi ve insanlýk alemi<br />
için hayýrlara vesile olsun!...<br />
IGMG Hessen Bölgesine<br />
baðlý olarak faaliyetlerini<br />
sürdüren Haiger<br />
Cemiyeti düzenlenen eðitim<br />
kursu için bir bitiþ töreni<br />
organize etti.<br />
Yaklaþýk 20 kýz ve 20<br />
erkek ve 23 bayanýn katýldýðý<br />
eðitim kursu Cemiyet<br />
imam hatibi Vahit TAÞKIN<br />
IGMG Haiger`de Eðitim<br />
Kursu töreni düzenlendi<br />
ve Tuðba TAÞKIN tarafýndan<br />
yapýldý. Cemiyeti idarecileri<br />
katkýlarýndan dolayý<br />
Vahit Taþkýn hocaefendi ve<br />
Tuðba Taþkýn Hocahanýma<br />
teþekkürlerini sundular.<br />
Kursa katýlan talebelere<br />
cemiyet tarafýndan çeþitli<br />
hediyeler takdim edildi.<br />
Talebelerin kursun bitimindeki<br />
törende sunduklarý<br />
çalýþmalar katýlýmcýlar tarafýndan<br />
takdirle izlendi.<br />
Cemiyet Kadýn Kollarý<br />
Baþkaný Fatma Çimene de<br />
takdir ve teþekkürlerini<br />
sunan cemiyet idarecileri bu<br />
çalýþmalarýn devam edeceðini<br />
söylediler.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
6 hayat<br />
Divana ATÝB-Haysiyet<br />
Divaný Baþkaný Ýhsan<br />
Öner, ATÝB-Genel<br />
Sekreteri Ýmam Cengiz ve<br />
ATÝB-Kýz Kollarý görevlisi<br />
Dr. Nazife Dinç'in kongre de<br />
Kur'aný Kerim'den okunan<br />
bir Aþr-ý Þerif ve Ýstiklal Marþý'nýn<br />
topluca okunmasýnda<br />
sonra gündeme geçildi.<br />
Daha sonra kürsüye bir<br />
selama konuþmasý yapmak<br />
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan<br />
Külliyesi Baþkaný Ragýp Yazýcý<br />
davet edildi. Yaptýðý teþekkür<br />
konuþmasýnda, görev<br />
aldýðý dönem boyunca planladýðý<br />
ve yapmak istediði çalýþmalarý,<br />
teþkilatýn geçirmiþ<br />
olduðu sýkýntýlardan dolayý<br />
yapýlamadýðýný dile getiren<br />
Ragýp Yazýcý þöyle devam etti:"Sizden<br />
bir ricada bulunmak<br />
istiyorum. Bu da yeni<br />
seçilecek arkadaþlara yardýmcý<br />
olmanýzdýr. Çünkü bu<br />
gibi dernekler kolay kolay<br />
kurulmuyor, kurulmuþ teþkilatlarý<br />
da ayakta tutmak ve<br />
ileriye götürmek ancak sizlerin<br />
yardýmý ile olur." dedi.<br />
Faaliyet ve Muhasebe raporlarýnýn<br />
okunmasýnda<br />
sonra, yönetim kurulu oy<br />
birliði ile ibra edilmiþ oldu.<br />
Kongrenin yeni baþkanýn seçimi<br />
ile ilgili bölümde de Ýlhami<br />
Ertürk gelecek dönem<br />
için ATÝB-Darmstadt Emir<br />
Sultan Külliyesi Baþkanlýða<br />
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan<br />
Külliyesi' nde Kongre<br />
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi 33. Olaðan Kongresi'ni<br />
kendi salonunda kalabýlýk bir katýlým ile gerçekleþtirdi. ATÝB<br />
Genel Baþkaný Fikret Ekin, ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz ve<br />
ATÝB-Haysiyet Divaný Baþkaný ve ATÝB Kurucularýndan Ýhsan<br />
Öner'de Kongre'ye misafir olarak katýldýlar.<br />
teklif edildi ve oy birliði ile<br />
seçildi. Bir diðer seçim maddelerinde<br />
de Yönetim Kurulu,<br />
Denetle ve Disiplin Kurulu<br />
üyeliklerine teklifler yapýldý,<br />
bu üyelikler de oy birliði<br />
ile seçildi. Bu arada yapýlmasý<br />
düþünülen tüzük de<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
genel kurulun onayýna sunuldu<br />
ve kabul edildi.<br />
Kongreye misafir olarak<br />
katýlan ATÝB Genel Baþkaný<br />
faaliyet haber<br />
Fikret Ekin yaptýðý konuþmasýnda;<br />
ATÝB'in kuruluþundan<br />
itibaren Avrupa'da hayatýný<br />
idame ettiren insanýmýzýn<br />
gelecekte de müslüman<br />
ve Türk olarak kalmasý<br />
üzerine yoðunlaþtýðýný, bunu<br />
da ancak bu gibi teþkilatlarda<br />
mümkün olduðunu dile<br />
getirdi ve þöyle devam etti:"biz,<br />
üç insan yola çýkýnca<br />
içleriden birinin imam, önder,<br />
lider seçilmesini emreden,<br />
bir peygamberin ümmetiyiz.<br />
Dikkat ediniz, atamaz,<br />
seçer. Ýstiþare ile seçerler<br />
atamazlar. Seçimden sonra<br />
da görev süreleri boyunca<br />
onlara uyarlar. Bu baþkana<br />
tabii olur. Bu baþkanda aramamýz<br />
gereken bazý vasýflar<br />
vardýr. Sarhoþ olmamasý gerekir,<br />
liyakat sahibi olmasý,<br />
yani ehliyetli olmasý gerekir.<br />
Bizler, seçtiðimiz yöneticilerimiz<br />
adaletle hükmettiði sürece<br />
ona uymak zorundayýz.<br />
Bunu mezhebimizin kurucusu<br />
da buyurmaktadýr. Bugün<br />
burada görevi devralan arkadaþlara<br />
baþarýlar diliyorum,<br />
Cenab-ý Allah (C. C.)<br />
yar ve yardýmcýlarý olsun.<br />
Onlara buradan bir kere daha<br />
seslenmek istiyorum; Avrupa<br />
Türk Ýslam Birliði'nde<br />
seçilenler hizmetkardýr. Seçilenler<br />
kendisine hizmet edilen<br />
aðabey, þeyh, patron deðillerdir."<br />
dedi<br />
IGMG Hessen Teþkilatlanma<br />
Baþkanlarý toplandý<br />
IGMG Hessen Eðitim<br />
Baþkanlarý toplandý<br />
Ýslam Toplumu<br />
Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />
Hessen<br />
Bölgesine baðlý olarak<br />
faaliyetlerini sürdüren<br />
cemiyetlerin<br />
çoðunluðunun Teþkilatlanma<br />
Baþkanlarý<br />
Rüsselsheim`daki<br />
Bölge Merkezinde<br />
toplandýlar.<br />
Program açýlýþ<br />
Kur`an-ý Kerimi ile<br />
baþladý. Hessen Bölgesi<br />
Teþkilatlanma<br />
Baþkaný Ahmet Ölmez<br />
ve Bölge Ýcra<br />
Üyelerinden bazýlarýnýn<br />
da katýldýðý çalýþmada<br />
Cemiyet Teþkilatlanma<br />
Baþkanlarý<br />
eðitimden geçti.<br />
Bölge Teþkilatlanma<br />
Baþkaný Ahmet<br />
Ölmez çalýþmaya katýlanlara<br />
teþekkür etti.<br />
Katýlýmcýlara teþkilatlanma<br />
çalýþma<br />
prensipleri ve evraklarý<br />
hakkýnda doyurucu<br />
bilgilendirmeler<br />
yapýldý.<br />
Ýslam Toplumu<br />
Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />
Hessen<br />
Bölgesine baðlý olarak<br />
faaliyetlerini sürdüren<br />
cemiyetlerin<br />
çoðunluðunun Eðitim<br />
Baþkanlarý Rüsselsheim`daki<br />
Bölge<br />
Merkezinde toplandýlar.<br />
Program açýlýþ<br />
Kur`an-ý Kerimi ile<br />
baþladý. Hessen Bölgesi<br />
Eðitim Baþkaný<br />
Ali Çiçek ve Bölge<br />
Ýcra Üyelerinden bazýlarýnýn<br />
da katýldýðý<br />
çalýþmada Cemiyet<br />
Eðitim Baþkanlarý<br />
eðitimden geçti.<br />
Bölge Eðitim Baþkaný<br />
Ali Çiçek çalýþmaya<br />
katýlanlara teþekkür<br />
etti.<br />
Katýlýmcýlara eðitim<br />
çalýþma prensipleri<br />
ve evraklarý hakkýnda<br />
doyurucu bilgilendirmeler<br />
yapýldý.
dosya<br />
Temsilci farký<br />
Almanya Türkleri ile ilgili<br />
meselelerde sýkça dile getirdiðim<br />
bir eleþtirimi tekrarlamak<br />
istiyorum: Almanya<br />
Türkleri hakkýyla temsil<br />
edilmiyor! Gereðinden fazla<br />
temsilcimiz ortalýkta görünse<br />
de, hadise ehliyetli olmakla<br />
alakalýdýr. Özelde Almanya<br />
Türkleri, genelde Batý Avrupa<br />
Müslüman Göçmenleri<br />
üzerine dünya çapýnda,<br />
ABD'li Fukuyama'dan Ýngiliz<br />
Bernard Lewis'e, Fransýz<br />
Oliver Roy'dan Alman-Ýsviçre'li<br />
Hans Küng'e ve daha nice<br />
sahasýnda isim yapmýþ Alman<br />
yazar ve araþtýrmacýnýn<br />
makaleleri ve kitaplarý mevcuttur.<br />
Bunlardan hariç, hemen<br />
hemen her Allah'ýn günü<br />
Alman televizyon kanallarýnda<br />
ve gazete sayfalarýnda<br />
Türk ve müslüman göçmenlerle<br />
ilgili (genellikle<br />
menfi) haber ve yorumlar artýk<br />
sýradanlaþmaya baþladý.<br />
Siz bunlara Hollanda'nýn<br />
Ayaan Hirsi Ali'sinden Almanya'nýn<br />
Necla Kelek ve<br />
Seyran Ateþi'ne kadar daha<br />
bir dizi özel muameleye tabi<br />
karalamacýlarý da rahatlýkla<br />
ilave edebilirsiniz.<br />
Geride býraktýðýmýz yüzyýla<br />
"Soðuk Savaþ" sürecinin<br />
dünya çapýnda ideolojik<br />
kamplaþmalarý damgasýný<br />
vurmuþken, daha baþlar baþlamaz<br />
din eksenli bir kültürler<br />
çatýþmasýyla irkildiðimiz<br />
21. yüzyýl, Batý Avrupa Türkleri'ne<br />
de uður getirmedi. Bir<br />
taraftan dünya ölçekli Ýslamafobi<br />
rüzgarýnýn da etkisiyle<br />
giderek týrmanan ve en<br />
entellektüel aðýzlarda ifadesini<br />
bulan müslüman veya<br />
Türk karþýtlýðý, diðer taraftan<br />
Almanya'da ekonomik hayatýn<br />
daralmasýnýn getirdiði<br />
olumsuzluklar, Almanyalý<br />
Türklerin önündeki en büyük<br />
engellerdir. Hemen þu<br />
gerçeði de unutmamak gerekir<br />
ki, Almanya Türklerinin<br />
þahsýnda Batý Avrupa'da yerleþik<br />
olarak yaþayan bütün<br />
Türkler için de geçerli olan<br />
bu sýkýntýlar, ayný zamanda<br />
Türkiye'nin Avrupa'ya giden<br />
güzergahýndaki engellerdir.<br />
Türkiye, AB ülkelerinde sayýlarý<br />
4 milyona varan Türkleri<br />
þimdiye kadar olduðu<br />
gibi ihmal etmeðe devam etse<br />
de, bu insanlar üzerinden<br />
elde edeceði milli menfaatler<br />
sebebiyle, yol üstündeki taþlarý<br />
temizlemede devlet olarak<br />
öncülük etmelidir. "Devlet<br />
gölge etmesin, baþka ihsan<br />
istemeyiz" kabilinden bir<br />
yaklaþým burada geçerli olamaz.<br />
Böylesi hallerde psikolojik<br />
ve lojistik desteðe mutlaka<br />
ihtiyaç duyulur.<br />
Ýþte böylesi bir ortamda<br />
Batý Avrupa Türk varlýðýný<br />
muhafaza etme<br />
mücadelesi verilirken,<br />
yerli toplum ve idari kurumlarla<br />
uyum içinde olmanýn<br />
da gayreti en azami<br />
düzeyde gösterilmelidir.<br />
Yukarýda sýralamaya<br />
çalýþtýðýmýz etkenlerin<br />
yanýsýra, Müslüman-<br />
Türk olmamýz ve Almanya'da<br />
en büyük göçmen<br />
grubu teþkil etmemizden<br />
kaynaklanan<br />
(yerli halka göre) "dezavantaj"larýmýz<br />
var. Ne<br />
kadar iyimser olmaya<br />
çalýþsak da, mevcut ortam<br />
bize karþý (aðýrlýklý<br />
olarak) taraflý ve peþinhükümlüdür.<br />
Böylesi bir ortamda<br />
dahi hadiseleri objektif<br />
deðerlendiren, vicdan sahibi<br />
aydýnlar ve siyasiler de<br />
her zaman vardýr. Türklerin<br />
artýk baþta Almanya olmak<br />
üzere birçok Avrupa ülkesinin<br />
bir parçasý olduðu, gerek<br />
yerli halk/hükümet, gerekse<br />
Türk azýnlýk istese de bunun<br />
geriye dönüþünün mümkün<br />
olamayacaðý gerçeði kabul<br />
görmüþtür. Her ne kadar<br />
sözkonusu ülkelerin sözde<br />
vatanseverleri ve dindarlarý<br />
tarafýndan Türk aleytarlýðý<br />
ha bire körüklense de, Allah'tan<br />
bu tür ýrkcý-ayýrýmcý<br />
akýmlarýn karþýsýnda iþleyen<br />
bir adalet sistemi ve akl-ý selim<br />
insanlar vardýr.<br />
Savunma hattýndakiler<br />
ve taaruza geçenler<br />
Türk azýnlýðýn temsilcileri<br />
genelde Avrupa'nýn, özelde<br />
ise Almanya'nýn kuþbakýþý<br />
fotoðrafýný çekerek gidiþatý<br />
etüt etmelidirler. Ne her þeye<br />
evet diyen teslimiyetçi, ne de<br />
her þeye hayýr diyen reddiyeci<br />
bir tavýr çözüm getirmez.<br />
Onyýllardan beri neredeyse<br />
her attýðý adýmýn, aðzýndan<br />
çýkan her kelamýn<br />
yanlýþ olduðunu siyasetçisi,<br />
kamuoyu önderleri ve medyasýyla<br />
vurgulayan Almanya'nýn<br />
taaruzu karþýsýnda<br />
Türkler, savunma hattýndan<br />
bir adým ileriye gidemediler.<br />
Gerek Almanlarýn kendi kamuoyu<br />
araþtýrmalarý, istatistikleri<br />
ve gerekse Birleþmiþ<br />
Milletler, OECD veya Avrupa<br />
Birliði destekli uluslararasý<br />
arþtýrma ve inceleme kuruluþlarý,<br />
Almanya'daki göçmenlerin<br />
bilhassa Türk ve<br />
müslüman kimlikli olanlarýna<br />
karþý önyargýnýn, ayýrýmcýlýðýn<br />
hayatýn her safhasýnda<br />
tehlikeli bir boyuta ulaþtýðýný<br />
ortaya koymaktadýr. Son<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Savunma Hattýndaki Türkler<br />
Mahmut AÞKAR<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
7<br />
çýkarýlan "Göç Yasasý"nda olduðu<br />
gibi, insan hak ve hukunu<br />
bir kenara býrakarak,<br />
düpedüz Türkleri hedef alan<br />
kanun çýkarýlmasýna tepki<br />
gösteren Türk kuruluþlarý<br />
neredeyse Federal Hükümet<br />
tarafýndan azarlandýlar. Almanya<br />
uluslararasý baskýlardan<br />
çekinmese, asimilasyon<br />
kokan "entegrasyon" politikasýný<br />
Türk azýnlýk üzerinde<br />
biraz daha sertleþtirebilirdi.<br />
Güçlü medyasý, Türklere<br />
önyargýlý kamuoyu ve devlet<br />
imkânlarýyla sindirme politikasýný<br />
harekete geçiren Almanya<br />
karþýsýnda neye uðradýðýný<br />
þaþýran, deðiþik cephelerden<br />
gelen suçlama ve töhmetlere<br />
savunma refleksiyle<br />
cevap yetiþtirmeðe çalýþan<br />
Türkler, þimdiye kadar kendilerini<br />
ifade etmeðe bir türlü<br />
fýrsat bulamadýlar. Sizi<br />
"misafir" olarak çaðýranlar<br />
tarafýndan hiç ummadýðýnýz<br />
bir sertlik ve insafsýzlýkla<br />
suçlanýrsanýz, ilk tepkiniz;<br />
ben bunlarý hak etmedim diyerek,<br />
yapýlan suçlamalarýn<br />
doðru olmadýðýný izaha çalýþmaktýr.<br />
Bu ülkenin göçmen<br />
Türkleri ve yerli Almanlarý<br />
arasýndaki münasebet,<br />
oldum olasý hep böyleydi.<br />
Siz buna bir de, alt yapýsý<br />
saðlam olmayan liyakatsýz<br />
temsilcileri de ilave ederseniz,<br />
suçlamalara cevap yetiþtirmeðe<br />
çalýþmaktan, kendi<br />
doðrularýný ve taleplerini dile<br />
getiremeyen bir Türk azýnlýk<br />
manzarasý karþýnýza çýkar.<br />
Kendisine<br />
yabancýlaþtýrýlan yabancý<br />
Bilhassa müslüman kimlikli<br />
göçmenine karþý zeka,<br />
bilgi, kültür üstünlüðüne sahip<br />
olduðuna inanan yerli,<br />
bunun neticesi olarak, müslüman<br />
Türk azýnlýðýn sosyal<br />
ve kültürel hayatýndan tutun<br />
da, yediðine, içtiðine (doðrusu,<br />
içmediðine), giyimine kadar<br />
hemen herþeye müdahele<br />
etmeði, kendini<br />
tatmin eden bir alýþkanlýk<br />
haline getirmiþtir. Gerisini<br />
burada yetiþen<br />
Türk kökenli, ortaya<br />
koyduðu eserleriyle kendisini<br />
ispatlamýþ bir yazara<br />
býrakalým: "Planlanan<br />
bir cami inþaatýna<br />
veya saçýný örten bir<br />
müslüman kadýna karþý<br />
harekete geçen provakatörlerin<br />
iþ baþýnda olmadýklarý<br />
gün yok gibidir.<br />
Günümüz aydýnlatýcýlarý,<br />
camilerde minareye<br />
ihtiyaç olmadýðýný savunan<br />
uzmanlara beyanet<br />
verdirmekten usanmazlar.<br />
...... Muhafazakâr kendini<br />
haklý çýkarmak için tehlikeli<br />
ortam yaratmaya ve felaket<br />
tellallýðýna ihtiyacý var.<br />
Hep ayný hikâyeyi yeni bir<br />
düþmanla izah ederek takdim<br />
ediþini anlýyoruz. Dün<br />
itaatsýz Alman gençliðinin<br />
ihaneti sözkonusuydu, bugün<br />
ise göçmenler, muhafazakârlarýn<br />
imdadýna yetiþerek,<br />
onlara iþ ve ekmek temin<br />
etmiþ oldular. Ýþte sözkonusu<br />
bu yabancýlar o zamandan<br />
beri bitmez tükenmez<br />
bir ilham kaynaðýdýrlar.<br />
Saðcýlar konu bulamadýklarý<br />
an, hemencecik sýðýnmacýlara,<br />
Türklere ve (güncel bir<br />
konu olan) müslümanlara<br />
karþý kampanya baþlatýrlar."<br />
Feridun Zaimoðlu'nun Yeþiller/Birlik<br />
90 adlý Alman siyasi<br />
partisinin grup toplantýsýnda,<br />
"Bizi Ýstemiyorlar"<br />
baþlýðýyla, konumuz olan<br />
Göç Yasasý'ný yorumlayan bu<br />
yazýsýnda, "Bir yabancý, kendisine<br />
ait olanlardan uzaklaþtýrýldýðý<br />
için yabancýdýr"<br />
gibi çok yerinde ve þahsýna<br />
münhasýr, entellektüel seviyede<br />
sosyolojik tesbitleri de<br />
var.<br />
Mesele baþka kýlýflara da<br />
sokulsa, deðiþik adlarla terennüm<br />
edilse de, genelde<br />
Avrupa'nýn müslüman göçmenlerle,<br />
özelde ise Almanya'nýn<br />
Türk azýnlýkla olan ihtilafýnýn<br />
özünde Feridun Zaimoðlu'nun,<br />
"Bir yabancý,<br />
kendisine ait olanlardan<br />
uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr."<br />
tesbiti yatmakla birlikte,<br />
buna þöyle bir ilave yaparsak<br />
belki "Yabancý" kavramýný<br />
iki yönüyle izah etmiþ oluruz:<br />
Bir yabancý, kendisine<br />
ait olanlardan dolayý dýþlandýðý<br />
için yabancýdýr.<br />
Almanya Türklerindeki<br />
yabancýlaþma da, iki yönlü<br />
geliþmektedir: Birincisi; kendi<br />
deðerlerini muhafaza<br />
edenlerin yerli toplum tarafýndan,<br />
yarým asýrlýk geçmiþe<br />
raðmen "yabancý" olarak görülmeðe<br />
devam edilmesi,<br />
ikincisi ise; uyum adýna, ait<br />
olduðu kültürel deðerlerden<br />
uzaklaþtýrýlmasý ki, bu durum<br />
bilhassa üçüncü nesil<br />
göçmen Türklerin büyük bir<br />
kesimi için geçerlidir.<br />
Aklý-fikri orada olursa....<br />
Bir taraftan her an anavatana<br />
dönecekmiþ gibi zihnen<br />
ve kalben yönünü o yana çevirmek,<br />
diðer taraftan buradaki<br />
meselelere uzun vadeli<br />
çözüm beklemek; birbiriyle<br />
çeliþen mülahazalardýr ve<br />
Türk azýnlýðýn Avrupa'daki<br />
geleceðine zarar veren bu tutumdan<br />
baþta cemiyet yöneticileri<br />
olmak üzere vazgeçilmelidir.<br />
Hissiyatý bir kenara<br />
býrakarak, soðukkanlý düþünülerek<br />
uzun vadeli kararlar<br />
alýnmalýdýr. Uzun soluklu ve<br />
sabýrlý olan taraf kazançlý çýkacaktýr.<br />
Temennimiz, yerlisi<br />
ve yabancýsýyla Almanya'nýn<br />
bundan kazançlý çýkmasýdýr.<br />
Gönül rýzasý olmadan, zoraki<br />
kabullendirme yapanlar kadar,<br />
baskýya boyun eðen,<br />
kültürel varlýðýna gölge düþürenler<br />
de, insanlýk suçu iþlemiþ<br />
olacaklar ve neticede<br />
ne yerlisi, ne de yabancýsýna<br />
huzur getirmeyecek bir<br />
uyumsuzluðun temelini atmýþ<br />
olacaklar.<br />
Her Türk göçmen, artýk<br />
burasý benim yeni (veya<br />
ikinci) vataným ve ben burada<br />
kalýcýyým, demeli ve hayatýn<br />
her kesiminde "En Üsttekiler"<br />
seviyesini yakalamak<br />
için var gücüyle uðraþmalýdýr.<br />
Almanya'daki Türk<br />
Üst Kuruluþlarý Temsilcileri<br />
ilk defa "Uyum Zirvesi"ne<br />
karþý bu sefer kendileriyle<br />
uyum içinde, þahsiyetli bir<br />
tavýr sergileyerek "Uysal Koyun"<br />
olmadýklarýný gösterdiler.<br />
Bu tip çýkýþlar, dayanaðý<br />
olmaz ve devamý gelmezse,<br />
"bir defalýða mahsus" olarak<br />
yazýlýr, söylenir ve unutulur.<br />
Temsilcilerimizin yerine ve<br />
konusuna göre ilmi araþtýrmalara<br />
dayalý dosyalarý, konusunda<br />
uzman elemanlarý<br />
olmadýðý müddetçe, konuþtuklarý<br />
gibi, çözüm bekleyen<br />
hayati meseleleri de, havada<br />
kalýr. Bizim meselelerimiz gibi<br />
çözümü de, insan kaynaklýdýr.<br />
Onun için, Almanya'da<br />
mutlaka kuruluþlarüstü bir<br />
Türk Ýnceleme- Araþtýrma<br />
Vakfý kurularak, burada projeler<br />
üretilmeli, Türk azýnlýðýn<br />
kanaat önderleri, kamuoyundaki<br />
temsilcileri artýk<br />
buralarda yetiþmelidir.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
8 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
faaliyet haber<br />
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen<br />
Tefekkür Konferanslarýnýn beþinci yapýldý<br />
Bad Homburg`da<br />
bulunan Kirdorf<br />
Bürgerhaus salonunda<br />
yapýlan programa<br />
katýlým oldukça yoðundu.<br />
Salon katýlýmcýlarý almadý.<br />
Bazý misafirler yer<br />
yokluðundan geri dönmek<br />
mecburiyetinde kaldýlar.<br />
Program açýlýþ<br />
Kur`an-ý Kerimi ile baþladý.<br />
Rüsselsheim cemiyet<br />
imam-hatibinin okuduðu<br />
açýlýþ Kur´an-ý Keriminden<br />
sonra IGMG Hessen<br />
Bölge Baþkaný Mehmet<br />
Ateþ selamlama ve açýlýþ<br />
konuþmasý için mikrofona<br />
geldi. Ateþ; geçen sezon<br />
düzenlenmeye baþlanan<br />
tefekkür konferanslarýnýn<br />
insanýmýz tarafýndan<br />
sahiplenildiðini ve<br />
bu programlarýn yenilerinin<br />
tarihlerinin de belli<br />
olanlarýný açýkladý.<br />
Hessen Bölge Baþkaný<br />
Mehmet Ateþten sonra<br />
Tefekkür Konferanslarýnýn<br />
beþincisini sunmak<br />
üzere Kozmik Bilim ve<br />
Bilinçle Yaþam Enerjisi<br />
Uzmaný Prof. Dr. Ahmet<br />
Maranki sahneye geldi.<br />
Prof. Maranki “Ýlahi Hükümler<br />
Iþýðýnda Saðlýklý<br />
Yaþamanýn Sýrlarý” konulu<br />
konferansýný yaklaþýk<br />
2,5 saatlik bir zaman diliminde<br />
izleyicilere sinevizyon<br />
eþliðinde sundu.<br />
Salonda bulunanlar<br />
tarafýndan pür dikkat iz-<br />
ATÝB-Höchst'te Sazlý<br />
Ve Sözlü Sohbetler<br />
ATÝB-Höchst Eðitim ve Kültür Merkezi’de her Cumartesi<br />
akþamý sazlý ve sözlü sohbetler düzenlenmekte.<br />
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />
Hessen Bölgesi tarafýndan organize<br />
edilen “Tefekkür Konferanslarý”nýn<br />
beþincisi Bad Homburg`da yapýldý.<br />
lenen konferans sinevizyonla<br />
da desteklenince<br />
oldukça verimli geçti.<br />
Program kapanýþ<br />
Kur`an-ý Kerimi ile sona<br />
erdi. Program bitiþinde<br />
Prof. Dr. Ahmet Maranki<br />
hem kitaplarýný imzaladý<br />
hem de katýlýmcýlarla<br />
sohbet etti.<br />
ATÝB-Mainz Türk Kültür<br />
Merkezi'nde Ýç Eðitim<br />
Bulunduðu bölge<br />
yaptýðý faaliyetlerle<br />
takdir<br />
toplayan ATÝB-<br />
Höchst Eðitim ve<br />
Kültür Merkezi yaz<br />
sezonunda baþladýðý<br />
ve her Cumartesi akþamý<br />
aksatmadan devam<br />
ettirdiði sazlý ve<br />
sözlü sohbetlere ilgi<br />
ve katýlým her hafta<br />
biraz daha artýyor.<br />
Ýhtiyarýndan, gencine<br />
geniþ bir katýlýmýn<br />
olduðu sohbetlerde,<br />
"ihtiyar delikanlýlar"<br />
gençlik yýllarýna<br />
doðru bir gezintiye<br />
çýkarlar. Burada<br />
yetiþen gençlerde<br />
kültürümüzün bir<br />
sahasýný daha yaþayarak<br />
tanýma ve öðrenme<br />
imkaný bulurlar.<br />
ATÝB-Hessen Bölge<br />
Baþkaný Köksal<br />
Akçay'ýn ve ATÝB-<br />
Gençlik Kollarý Yönetim<br />
Kurulu Üyesi<br />
Alperen Akçay'ýn da<br />
zaman zaman iþtirak<br />
ettikleri programlar<br />
katýlanlara hoþ ve<br />
coþku dolu zaman<br />
geçirmelerine vesile<br />
olmaktadýr. ATÝB-<br />
Höchst Eðitim ve<br />
Kültür Merkezi Baþkan’ý<br />
Kemal Oruç, bu<br />
programlarý aksatmadan<br />
yürütmeye<br />
azami gayret gösterdiklerini<br />
ifade etti.<br />
ATÝB-Mainz Türk<br />
Kültür Merkezi'nde<br />
yeni seçilen<br />
görevlileri, baþkan<br />
Süleyman Taner'in baþkanlýðýnda<br />
toplanarak<br />
görev daðýlýmý yaptý.<br />
ATÝB Genel Baþkaný Fikret<br />
Ekin ve ATÝB-Genel<br />
Sekreteri Ýmam Cengiz'de<br />
misafir olarak katýldýðý<br />
yönetim kurulu<br />
toplantýsýndan sonra<br />
ATÝB Genel Baþkaný Fikret<br />
Ekin tarafýndan da<br />
Teþkilat ve Teþkilatcýlýk<br />
adlý bir seminer verildi.<br />
Yönetim kurulu toplantýsýnýn<br />
baþýnda, görevli<br />
bulunduklarý dönem<br />
için yapmak istekleri<br />
faaliyetler hakkýnda<br />
kýsa bir bilgi veren Süleyman<br />
Taner, bu çalýþmalarda<br />
esnasýnda nasýl<br />
bir metod da izlenilmesi<br />
gerektiðini dile getirdi.<br />
Dernek çatýsý altýnda faaliyet<br />
gösteren birimlerin<br />
de bu faaliyetlere<br />
katkýda bulunmalarý gerektiðini<br />
de vurguladý.<br />
Daha sonra ATÝB<br />
Genel Baþkaný Fikret<br />
Ekin "ATÝB'de Teþkilat<br />
ve Teþkilatcýlýk" adý altýnda<br />
yeni seçilen yönetim<br />
kurulu ve birim görevlilerine<br />
bir seminer<br />
verdi. Seminerinde Teþkilatýn<br />
tarýfýnden yola<br />
çýkarak, teþkilatýn unsurlarý<br />
hedefleri gibi<br />
konularý iþleyen Fikret<br />
Ekin bir teþkilatýn en<br />
önemli unsurunun insan<br />
olduðu, insanýn olmadýðý<br />
bir yerde teþkilattan<br />
bahsetmenin<br />
mümkün olamýyacaðýný<br />
ifade etti ve þöyle devam<br />
etti: "Arýlarýn, karýnclarýn<br />
da kendi ihtiyaçlarýný<br />
gidermek için<br />
kurduklarý düzenleri<br />
vardýr. Ama burada teþkilattan<br />
bahsetmek<br />
mümkün deðildir." dedi.
dosya<br />
Bu yazýmda sizlere,<br />
çok yaygýnlaþmýþ ve<br />
dikkat edilmediðinde<br />
önüne geçilemeyecek bir<br />
tehlikeden; sanal dünyadaki<br />
arkadaþlýklar, dostluklar<br />
ve alýþkanlýklardan bahsetmek<br />
istiyorum.<br />
Günümüzde bir çok insan,<br />
gerek kendi çabasýyla<br />
gerekse bir yakýný yoluyla<br />
sanal dünya ile tanýþtý. Zamanla<br />
da, bu dünyanýn vazgeçilmez<br />
olduðunu ve alýþkanlýklara<br />
sürüklediðini<br />
fark etti.<br />
Çoðu zaman, sanal dünyanýn<br />
akýþýna kaptýrýrýz<br />
kendimizi. Kimimizin amacý<br />
sadece sohbet etmek, tanýþmak<br />
ve fikir alýþveriþinde<br />
bulunmaktýr. Kimimizin<br />
amacý sörf yapmak, hýzlý<br />
ulaþým mekanizmalarýný<br />
devreye koyarak bilgiye<br />
ulaþmaktýr. Kimimiz ise haber,<br />
spor, sinema grubu<br />
müptelâsý olmuþtur. Yani<br />
herkes kendisine göre bir<br />
sanal alem oluþturmuþ ve<br />
onun büyüsüne kaptýrývermiþtir<br />
kendisini..<br />
Hiç düþündünüz mü? Bu<br />
sanal (dünya) âlemi, getirdiði<br />
güzelliklerin yaný sýra<br />
bizlerden neleri alýp götürmektedir?<br />
Bu konularý zaman<br />
zaman fikir alýþveriþinde<br />
buluýnduðum sitelerinde<br />
konusunda uzman arkadaþlarýmla<br />
tartýþýyorum. Ve<br />
bu konu ile ilgili üniversitelerin,<br />
gerek velilere gerekse<br />
gençlere yönelik hazýrladýklarý<br />
“okullarda bilgilendirme<br />
projeleri”ni takip ettim.<br />
Konuyu çok önemli gördüðümden<br />
gençlerimizin velilerine<br />
önemli bir bilgi olarak<br />
ulaþtýrmak istedim. Bu<br />
maksatla elinizdeki bu yayýnde<br />
“sanal dünya” konusunun<br />
iþlenilmesinin çok<br />
isabetli olabileceðini düþündüm.<br />
Bir zamanlarýn televizyon<br />
baþýnda yaþanýlan “zamaný<br />
boþa geçirme veya zaman<br />
öldürme seanslarý”ný<br />
bugün özellikle bilgisayar<br />
ve sanal âlem almýþtýr. Çoðu<br />
zaman bilgisayara fazlaca<br />
takýldýðýnýzda; “Bu bilgisayarýn<br />
baþýnda çok zaman<br />
geçiriyorum, biraz azaltarak<br />
zamanýmý kontrol etmeliyim”<br />
dediðinizi tahmin<br />
edebiliyorum. Ama, mutlaka<br />
kendimize göre gerekli<br />
sandýðýmýz bir bahane bulup<br />
tekrar oturuyoruz bilgisayarýn<br />
baþýna. En çok<br />
kendimize yakýþtýrdýðýmýz<br />
bahane ise “e-maillerime<br />
bakmaya girmiþtim<br />
de...”oluyor.<br />
Mesleðim gereði sanal<br />
dünyanýn içindeyim.<br />
Uzunca bir süreden<br />
beri bu sayede birçok<br />
araþtýrma yapma<br />
fýrsatý buldum. Konu ile<br />
ilgili olarak bir çok<br />
olumlu yazý aldým ve<br />
telefon görüþmelerinde<br />
bulundum. Birçok gözlemlerim<br />
oldu. Ailelerden<br />
bu konuda azýmsanmayacak<br />
sayýda<br />
þikâyet telefonlarý ve<br />
yazýlarý aldým. Bildiðiniz<br />
gibi, bir çok bölgelerde<br />
yaptýðýmýz seminer<br />
programlarýnda yazýlý<br />
ve sözlü dilek ve temenniler<br />
alýyorum. Bu sorularýn<br />
arasýnda ailelerin konuyla<br />
ilgili yazdýklarýný ve yaþadýklarý<br />
tedirginliklerini<br />
okuyorum. Sanal dünya ile<br />
ilgili olmanýz yönüyle sizlere<br />
ve özellikle de çocuklarýnýza<br />
faydalý olabileceðine<br />
inandýðým bazý bilgilere<br />
dikkat çekmenin kaçýnýlmaz<br />
olduðuna inanýyorum.<br />
Bu konuda, özellikle de sanal<br />
dünyadaki insan portrelerinden<br />
ve nelere dikkat etmemiz<br />
gerektiði ile ilgili<br />
hususlardan öz olarak bahsetmek<br />
istiyorum.<br />
Konuyu iki þýkta ele almakta<br />
fayda görüyorum.<br />
Birincisi, sanal dünya<br />
(âlem) ortamýnda insanlar<br />
ya gerçek yüzleri ile karþýmýza<br />
çýkýyor. Ki, burada<br />
oranlama yapacak olursak<br />
bunun yüzdesi oldukça azdýr.<br />
Ýkincisi ise, bence en<br />
önemli husustur. Bu âlemde<br />
kendilerini olduklarýndan<br />
tamamen farklý þekilde gösteren<br />
ve farklý isimler (sahte<br />
isim – nick name) kullanan<br />
kiþilerdir. Bunlar, ya bu âleme<br />
yeni girmiþ ve henüz bu<br />
alýþkanlýklarýn baþlangýç<br />
aþamasýnda olan ve tanýnmak<br />
istemeyen kiþilerdir.<br />
Veya tamamen sorunlu kiþilerdir.<br />
Ýþte böylesi durumlarda<br />
alýþkanlýklara dönen<br />
baþlangýçlarýn ve sonrasýnda<br />
nasýl baðýmlýlýk oluþtuðu<br />
nelere dikkat edilmesi gerektiði<br />
noktalarýna deðineceðim.<br />
Gerçek kiþiliklerinden<br />
ziyade kendilerini gizleyerek<br />
karþýmýza çýkanlar her<br />
zaman ilgimi çekmiþtir. Aslýnda<br />
dikkat edilmesi gerekenler<br />
de kendilerini gizleyerek<br />
karþýmýza çýkanlar ve<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Sanal Dünya...<br />
Dipl. Päd. Mehmet GEDÝK<br />
sanal âlemde baðýmlýlýk kazananlar<br />
ve kazandýranlar<br />
olacaktýr.<br />
Birinci grupta olanlar,<br />
kendilerini özgür hissederler<br />
ve sanal dünyada da tanýnma<br />
korkusu yaþamazlar.<br />
Bu tipler, toplum yada aile<br />
bireyleri tarafýndan birtakým<br />
duygularýn kiþiliklerinde<br />
bastýrýlmaya çalýþýldýðýný<br />
hissettikleri zaman tepkilerini<br />
ifade etmekte zorlanmazlar.<br />
Doðal bir ortamda<br />
sorunlarýný veya sýrlarýný<br />
paylaþabilirler. Yine bunlar<br />
sanal âlemde karþýsýndakiyle<br />
konuþurken, normal yaþamýnda<br />
en yakýn arkadaþýna<br />
bile anlatamadýðý birçok<br />
þeyi burada rahatlýkla anlatabilmektedirler.<br />
Çünkü sanal<br />
dünyada paylaþtýklarý<br />
konularýn dýþarý çýkmayacaðýndan<br />
emindirler. Yani<br />
normal yaþamda nasýllarsa<br />
sanal dünyada da aynýdýrlar.<br />
Bu tür insanlar ile ilgili<br />
araþtýrmalarda, bunlarýn<br />
güvenilirliði ortaya çýkmaktadýr.<br />
Bu kiþilerle sanal<br />
âlemde geliþen arkadaþlýklar,<br />
menfaat veya çýkar temeline<br />
dayanmadýðýndan<br />
çok samimi ortamlarý oluþturabilmektedir.<br />
Günümüzde en yaygýn<br />
sanal dünya tehlikesi,<br />
önemli boyutlarda<br />
“chat/dedikodu-sohbet”<br />
ortamýnda yaþanmaktadýr.<br />
Chat, kiþinin asosyal kalýplara<br />
girmesini, yani toplum<br />
dýþýna itilmiþ görüntüsünü<br />
hýzlandýrýr.<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
9<br />
Asosyal kullanýcýlarýn<br />
çoðunluðu, kurduklarý iliþkilerin<br />
bütün boyutlarýyla<br />
chat ortamýnda kalmasýný<br />
istemektedirler. Bu durumlar<br />
ve taþýdýðý gizlilikler, kiþideki<br />
baðýmlýlýk ve fantezi<br />
ortamýný yoðunlaþtýrdýðýndan<br />
dolayý tehlikelidir.<br />
Bunlar kendilerine,<br />
“hürriyet ve özgürleþme<br />
fantezileri”ni sanal<br />
dünyada oluþturmaktadýrlar.<br />
Gizli ve sýrlar<br />
dünyasý o âlemde kendisini<br />
nasýl kabul ettirmek<br />
istiyorsa, o psikolojiyle<br />
hareket etmekte<br />
ve karþýsýndaki kiþiyi<br />
yalan ve yanlýþlarla etkilemeye<br />
çalýþmaktadýr.<br />
Bununla birlikte chat<br />
ortamýnda her iki kullanýcý<br />
da gerçek hayattan<br />
kopmakta ve kiþisel özgürlük<br />
psikolojisini<br />
yanlýþ yönlendirmektedirler.<br />
Özelikle bu türden<br />
baðýmlýlýklar kiþiyi yaþadýklarý<br />
sosyal çevreden uzaklaþtýrmaktadýr.<br />
Ayrýca, içine<br />
kapanýk, þüpheleri olan ve<br />
özgüvenini yeniden kazanabilme<br />
sorunlarý olan bir<br />
karakter kazandýrmaktadýr.<br />
Araþtýrmalar bu gibi baðýmlýlýk<br />
ve sorunlarýn, bayan<br />
kullanýcýlar üzerinde daha<br />
duygusal olmalarý nedeniyle<br />
daha çok tehlike oluþturabildiðini<br />
ortaya koymaktadýr.<br />
Sanal dünya baðýmlýsý<br />
asosyal kiþilerdeki bazý belirtileri<br />
þu þekilde sýralamamýz<br />
mümkündür. Yalnýz<br />
kalmak isterler. Çok uzun<br />
zaman ve geç vakitlere kadar<br />
bilgisayara takýlýrlar.<br />
Aile içerisinde sohbet ortamýndan<br />
ve birlikte ziyaret<br />
programlarýndan uzaklaþýrlar.<br />
Hýzlý bir þekilde yemeklerini<br />
yerler ve bir an önce<br />
bilgisayarýn baþýna oturmak<br />
isterler.<br />
Aslýnda sanal dünya konusunu<br />
çok kýsa ve özet bilgiler<br />
hâlinde aktarabilmek<br />
kolay deðil. Çok geniþ kapsamlý<br />
ve hayatî önem taþýyan<br />
bir konu. Çocuklarýmýzýn<br />
ve gençlerimizin konu<br />
hakkýndaki bilgisizlikleri,<br />
onlarýn sanal dünyanýn fantezili<br />
akýntýlarýna kapýlmalarýna<br />
ve toplumdan kopmalarýna<br />
neden olabilir. Sonuçta<br />
da geleceklerini kaybetmenin<br />
yaný sýra ailelerinde<br />
ve yaþadýklarý toplumda<br />
dýþlanýrlar.<br />
Sizlere bu konuda yapabileceðimiz<br />
bir çok öneri<br />
olabilir. Ancak, öncelikle<br />
kendinizi kontrol etmenizi<br />
ve internet ortamýný ihtiyacýnýz<br />
oldukça deðerlendirmenizi<br />
tavsiye ederiz. Veli<br />
olarak çocuklarý internet ve<br />
chat ortamlarýndan tamamen<br />
uzak tutmanýz çözüm<br />
olmayacaktýr. Bunun yerine<br />
onlara kontrollü internet<br />
imkâný saðlamanýzý öneririz.<br />
Çocuklarýnýzla arkadaþ<br />
olun! Zaman ayýrýn…<br />
Baðýmlýlýk belirtileri<br />
gösterenlere karþý yapýlacak<br />
ilk þey þartelleri tümüyle<br />
indirmekten ziyade çocuklarýnýzla<br />
arkadaþ olabilmenizdir.<br />
Onlara karþý ikna<br />
metotlarýnýn pek çoðunun<br />
denendiðinin ve iflas ettiklerinin<br />
bilinmesinde fayda<br />
vardýr. Aile içerisinde sohbet<br />
ve sorunlarý paylaþabilme<br />
ortamlarýný oluþturabilmeli,<br />
yani zaman ayýrabilmelidir.<br />
Bu konuda geliþtireceðiniz<br />
davranýþlarla ilgili danýþmak<br />
istediðinizde veya<br />
daha geniþ bilgi için IGMG<br />
Eðitim Baþkanlýðýmýzý arayabilirsiniz.<br />
Yine de acil önlem olarak<br />
yapabileceklerinizle ilgili<br />
birkaç önerimiz olacak.<br />
Bunlarýn baþýnda sanal<br />
araçlarý ev ortamýna taþýmanýz<br />
gelmektedir. Çocuklarýmýzýn<br />
odalarýnda yalnýz<br />
kalabilecekleri alanlardan<br />
bu araçlarýn çýkarýlmasý uygun<br />
olacaktýr. Oturma odalarýnda<br />
veya evdeki diðer<br />
bireylerin de bulunduðu<br />
ortamlarda bu araçlardan<br />
yararlansýnlar. Böylece, yapýlanlarý<br />
birlikte paylaþabilmeli<br />
ve gizlilikler asgariye<br />
indirilmelidir.<br />
Sanal araçlarýn olumsuz<br />
yönlerinin çok olduðu bilinse<br />
de, faydalý yönleri de<br />
dikkatlerden kaçýrýlmamalýdýr.<br />
Burada önemli olan<br />
kontrol altýnda kullandýrýlmasýdýr.<br />
Biliyoruz ki, kullandýðýmýz<br />
ilâçlarýn bir çoðunun<br />
yan etkileri vardýr.<br />
Buna raðmen yan etkileri<br />
dikkate alýnarak kullanýlýr.<br />
Yan etkilerini önleyici önlemler<br />
alýnmazsa, tedavi niyetiyle<br />
aldýðýmýz ilâçlar da<br />
istenmedik boyutlarda tedavisi<br />
güç sýkýntýlar çýkarabilir.<br />
Bu nedenle kullanýlan<br />
her þeyin saðlayacaðý fayda<br />
ve zararýna dikkat edilmelidir.<br />
Bunlarý kontrollü kullanmamýz<br />
mutlaka fayda<br />
saðlayacaktýr. O hâlde bir<br />
veli olarak bizlere düþen<br />
görev ise, gerekli kontrolleri<br />
saðlamaktýr. Sonuçta istediðimiz<br />
saðlýklý aileler olmak<br />
ve saðlýklý toplumlar<br />
oluþturmaktýr.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
10 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
röportaj<br />
Arkadaþýmýz Halit Erdemir`in yapmýþ olduðu röportajlarý aþaðýda bulabilirsiniz<br />
Tarek Al-Wazir ile söyleþi<br />
1995’ten bu yana eyalet meclisinde milletvekili<br />
1. Uyum<br />
Erdemir: Sadece grup baþkaný deðil, ayný<br />
zamanda partinizin uyum sözcüsüsünüz.<br />
Uyum konusundaki yaklaþýmýnýz nedir?<br />
Al-Wazir:<br />
Almanca öðrenmeyi teþvik; ancak uyum<br />
(entegrasyon) dil kurslarýndan çok daha<br />
fazladýr. Bunlar iyi ve doðrudur, yine de<br />
baþarýlý uyum baþka adýmlar da gerektiriyor,<br />
mesela:<br />
- okullarda teþvik<br />
- Alman olmayan öðrencilere iyileþtirilmiþ<br />
eðitim koþullarýnýn saðlanmasý<br />
- iþyeri bulunmasý konusunda hakedilen<br />
koþullarýn saðlanmsý (genç yabancýlar için)<br />
- ayný haklar ve ödevler<br />
- CDU Hessen örgütü gibi bölünmelerin olmamasý<br />
2. Eðitim<br />
Erdemir: Son yýllarýn eðitim politikasýný nasýl<br />
deðerlendiriyorsunuz?<br />
Al-Wazir:<br />
Kaotik ve kötü: tüm öðrencilerin % 20’si ya<br />
hiç okul bitiremiyor, ya da kötü kalifikasyon<br />
sahibi oluyor. Hessen’de eðitim bir numaralý<br />
sorun haline geldi.<br />
Erdemir:<br />
Bir numaralý sorunu nasýl çözeceksiniz?<br />
Al-Wazir:<br />
Daha çok öðretmen kadrosuyla teþvik, sosyal<br />
iþçilerin desteklenmesi, tam gün okul<br />
programýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, öðrencilerin<br />
teker teker desteklenmesi. Mevcut eðitim<br />
sistemini deðiþtirmek ve „yeni eðitim<br />
sistemleri“ getirmek istiyoruz.<br />
3. Çevre politikasý<br />
Erdemir:<br />
Hessen’in çevre politikasýnda somut olarak<br />
neleri deðiþtirmek istiyorsunuz?<br />
Al-Wazir:<br />
Biz saðlýklý ve iklimdostu enerji kullanýmý<br />
ve enerji kazanýmýný yaygýnlaþtýrmakla<br />
enerji devrimini Hessen’de de baþlatacaðýz.<br />
Yani, yeni kömür santralleri açýlmayacak.<br />
Biz Yeþiller yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn<br />
kullanýmýyla, sadece atom santrallerinden<br />
deðil, orta vadede kömür ve doðal gaz<br />
santrallerinden de vazgeçmeyi planlýyoruz.<br />
Bundan öte enerji tasarrufunu da destekleyeceðiz.<br />
Erdemir:<br />
Bu andýðýnýz enerji tasarruf önlemlerini nasýl<br />
yürüteceksiniz, bazý örnekler verir misiniz?<br />
Al-Wazir:<br />
Mesela binalara ýsý yalýtýmý getirilmesinin<br />
teþvikiyle ve enerji danýþmanlýk hizmetleriyle.<br />
4. Roland Koch ve Hessen CDU örgütü<br />
Erdemir:<br />
Koch’un Bild Gazetesi manþetinden yayýnlanan<br />
ifadesine ne diyorsunuz:<br />
„Türk temsilcilerinin beni susturmasýna<br />
izin vermeyeceðým.“?<br />
Al-Wazir:<br />
Bu kampanyayý, asýl konularýn gündeme<br />
alýnmamasý için baþlattý. Ancak, bu plan<br />
yürümedi, tersine kamuoyu yoklamalarýnda<br />
CDU sürekli düþüyor. Yine de yaptýklarýyla<br />
yetinmiyor. Onun yaptýðý toplumun<br />
daha da bölünmesini saðlýyor ve ýrkçý yaklaþýmlarý<br />
besliyor. Kullandýðý dil ve tutumlarý<br />
bir Eyalet Baþbakanýna yakýþmýyor, bu<br />
sebeple makamýndan indirilmesi gerekiyor.<br />
Erdemir:<br />
Bu söyleþi için çok teþekkür ederim ve baþarýlar<br />
dilerim.<br />
Al-Wazir:<br />
Ben teþekkür ederim.<br />
Erdemir: Sayýn Hermann, SPD’nin<br />
gençlik örgütü Juso’nun eski Dill vilayeti<br />
sorumlususunuz. Hessen Eyaletinde<br />
yapýlacak eyalet meclisi seçimleri<br />
hakkýnda bazý sorularým olacak. Bugünlerde<br />
Almanya`da gençlikten kaynaklanan<br />
þiddet taþkýnlýklarý hakkýnda<br />
ne dersiniz?<br />
Hermann: Bu tartýþmanýn bugünlerde<br />
yapýlmasý beni þaþýrttý. Ne de olsa<br />
Hessen Eyalet Baþbakaný Roland<br />
Koch (CDU) dokuz yýl boyunca eyalette<br />
þiddete karþý önlemler almayý ihmal<br />
etti. Dahasý: polis teþkilatýnda<br />
1000 kadroyu sildi ve yüzden fazla<br />
gardiyan ve tutukevi görevlisini iþten<br />
çýkardý. Aslýnda önemli olan „eðitim“,<br />
„yenilenebilir enerji kaynaklarý“ ve<br />
„asgari ücret garantisi“ gibi konularda<br />
kendi görüþlerinin kamuoyunda yanký<br />
getirmediðini anladý, sunduðu konseptler<br />
eski ve yetersiz. Bu ortamda,<br />
bir kez daha seçimleri Alman olmayan<br />
yurttaþlarýn sýrtýndan kazanmaya çalýþýyor.<br />
Erdemir: Bir sorum daha var: CDU<br />
yabancý kökenli suçlu gençleri sýnýrdýþý<br />
yapmak istiyor. Bu önlemin caydýrýcý<br />
etkisinin olacaðýna inanýyor musunuz?<br />
Hermann: Þahsen, kuru popülizm<br />
amacýyla daha sert cezalandýrmalara<br />
baþvurulmasýný uygun bulmuyorum.<br />
Mevcut yasalar tamamen yeterlidir.<br />
ABD’de ölüm cezasý var. Yine de, oradaki<br />
suçluluk oraný dünyanýn hiç bir<br />
ülkesinde olmadýðý kadar yüksek. Yani,<br />
caydýrýcýlýktan bahsetmek mümkün<br />
deðil. Almanya’da bilinmesi gereken<br />
þudur: Þiddet yasaktýr ve cezalandýrýlýr.<br />
Bu arada göçmenlerin özel ya<br />
da daha kötü muameleye tabi tutulmasý<br />
kabul edilemezdir. Onlar da Almanlar<br />
gibi cezalandýrýlmalýdýr. Tabii<br />
ki, cezalar daha hýzlý kararlaþtýrýlmalý<br />
ve yürürlüðe konmalýdýr. Hessen Eyaleti<br />
Almanya genelinde bu noktada<br />
son sýrada geliyor. Bu durum SPD’nin<br />
kuracaðý bir eyalet hükümeti esnasýnda<br />
düzeltilecektir.<br />
H. Erdemir:<br />
Mürvet haným, siyasi tercihinizi niye Yeþiller Partisinden<br />
yana kullanmayý uygun gördünüz?<br />
M. Öztürk:<br />
Ben siyasi tercihimi Birlik 90 /Yeþiller partisinden<br />
yana kullandým, çünki Yeþilleri seçmiþ olduðu toplumsal<br />
konularýndan ve duyarlýlýðýndan dolayý, her zaman<br />
ileriyi gören bir parti olarak tanýdým ve benimsedim.<br />
Dolayýsý ile tüm genç ve siyasi ilgisi olan insanlarýmýzý<br />
daha aktif bir þekilde partilerde çalýþmalar yürütmelerini<br />
teþvik ediyorum, Yeþiller partisine dahil olmalarýný<br />
arzu ediyorum ve bekliyorum.<br />
H. Erdemir:<br />
27 Ocak 2008 Pazar günü iki eyalette seçimler var:<br />
Hessen ve Aþaðý Saksonya, yani baþkenti Wiesbaden<br />
ile Hannover olan iki Eyalet. Bu seçimlerde Türk kökenli<br />
vatandaþlardan isteðiniz nelerdir?<br />
M. Öztürk:<br />
Hessen ve Aþaðý Saksonya eyalette yaþayan herkesi<br />
sandýk baþýna davet ediyorum. Seçim sandýðýnda iki<br />
oy kullanma hakkýnýz var. Bu oylarýn ilki sizin yaþadýðýnýz<br />
bölgede her partinin kendi bünyesinde seçmiþ olduðu<br />
direk adaya giden tercihli oylardýr. Ýkinci oyunuzu<br />
ise bir partiye veriyorsunuz. Seçmiþ olduðunuz partinin<br />
oy oraný ne kadar yüksek olur ise, listesinden de<br />
o kadar adayý parlamentoya göndermiþ oluyor. Ben<br />
ikinci oyu mutlaka Yeþiller için istiyorum.<br />
H. Erdemir:<br />
Peki niye Yeþilleri seçelim?<br />
M. Öztürk:<br />
Çok kültürlü Hessen için, çünki Farklýlýk Zenginlikdir.<br />
Hessen Eyaleti vatandaþlarýnýn yaklaþýk dörtte biri<br />
yabancý kökenli olmasýna raðmen, bu potansiyel yeterince<br />
kullanýlmamaktadýr. Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller<br />
olarak eþit ve çaðdaþ bir uyum politikasý ve çoðulcu<br />
bir toplumsal modelini gerçekleþtirmek istiyoruz.<br />
Düþlediðimiz toplumda tüm farklýlýklarý zenginlik olarak<br />
görülmesini arzu ediyor, tüm vatandaþlara topluma<br />
katýlým imkânlarýný saðlamak istiyoruz. Uyumun<br />
yolu tek yönlü olmamalýdýr. Uyum derken asimilasyon<br />
anlaþýlmamalýdýr. Baþarýlý uyum ortak bir projedir ve<br />
göçü alan ile göç eden toplum arasýnda ortak bir çalýþmayla<br />
gerçekleþtirilmelidir. Bu demektir ki, hem göçmenler<br />
hem de Alman toplumu arasýnda hoþgörü ve<br />
tolerans becerisi yüksek olmalýdýr. Birlik 90 / Yeþiller<br />
olarak; mevcut sorunlarý ortak çözümler üretmek ve<br />
baþarýlý örnekleri çoðaltmak istiyoruz.<br />
H. Erdemir:<br />
Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn<br />
sizce sebepleri nelerdir?<br />
M. Öztürk:<br />
Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn nedenleri,<br />
bürokratik zorluklar ve insanlarýn yeterince<br />
Juso Dill Çalýþma Grubu Sorumlusu<br />
Mario Hermann ile söyleþi<br />
Erdemir: Gençler arasýndaki þiddet<br />
olaylarýnýn arkasýnda yatan sebepler<br />
nelerdir ve SPD bu durumu deðiþtirmek<br />
için ne yapacaktýr?<br />
Hermann: Sebepler farklý farklý olabilir.<br />
Önce her olayý kendi içinde deðerlendirmek<br />
gerekir, sonra bizim toplumumuzda<br />
bazý þeyler yolunda gitmiyor.<br />
Erdemir: Örnek verebilir misiniz?<br />
Hermann: 3 örnek verebilirim:<br />
1. Eðitim politikasý:<br />
SPD çocuklarýn zorunlu okul sürelerini<br />
uzatýlmasýný savunuyor. Bizim<br />
hedefimiz, bütün öðrencilerin onuncu<br />
sýnýfa kadar gidecekleri bir okuldur.<br />
Bu okul çocuklarýn bugünkü sistemde<br />
olduðu gibi henüz dördüncü sýnýf bittiðinde<br />
hangi okula gideceklerine karar<br />
verme sýkýntýlarýný giderecektir. Biz<br />
ayrýca yabancý kökenli yurttaþlarýn çocuklarýnýn<br />
çoðunlukla düþük seviyeli<br />
düz liselere gitmek zorunda kalmalarýný<br />
engellemek istiyoruz, ne de olsa<br />
mevcut okul sistemi baþka bir fýrsata<br />
yer vermiyor. Çocuklarýn anadilde<br />
ders yapmalarý çok önemli, ayný zamanda<br />
erken yaþta Almanca öðrenmeleri<br />
de. Bu durum çocuklarýn Almanyadaki<br />
yerlerini anlamalarýna ve Alman<br />
sýnýf arkadaþlarýnca daha iyi anlaþýlmalarýna<br />
ve kabul görmelerine<br />
katký saðlar. Roland Koch’un hükümeti<br />
bunu istemedi. Onlar herþeyin olduðu<br />
gibi sürmesini istiyor.<br />
Eksik kalan okul eµitimi öðrencilerin<br />
meslek öðreniminde aksaklýklara<br />
yol açar ve iþ bulmalarýný imkansýz kýlar.<br />
Gençler perspektiflerini kaybettiklerinde<br />
korku ve endiþeye düþerler. Bu<br />
da gençlerin çoðunluðunda þiddete<br />
yol açar. Yani, gençlerden kaynaklanan<br />
þiddet taþkýnlýklarýný engellemenin<br />
en güzel yolu daha verimli eðitimdir.<br />
Bu itibarla SPD yeni dönemde çok<br />
daha fazla öðretmen kadrosu açacaktýr.<br />
2. Sosyal politika<br />
ve olmayan adalet<br />
Roland Koch ve CDU 2003 yýlýnda<br />
yardýma muhtaç insanlara tahsis edilen<br />
bütçeden yaklaþýk 30 Milyon Euro<br />
kesintiye gitti. Bu sayede uyuþturucu<br />
danýþmanlýk merkezleri, ebeveyn danýþmanlýk<br />
merkezleri, kadýn evleri ve<br />
daha birçok sosyal kuruluþ kapatýldý<br />
ve buralarda çalýþanlar iþsiz kaldý.<br />
SPD seçimlerden sonra bu 30 Milyon<br />
Euro’yu yeniden kullanýma sunacaktýr.<br />
Biz, Hessen anayasasýný ihlal eden<br />
ve yoksul ailelerin çocuklarýný maðdur<br />
duruma düþüren öðrenim harcýný<br />
seçimlerden sonraki ilk 100 gün içinde<br />
Birlik 90 /Yeþiller Eyalet<br />
Milletvekili adayý Mürvet<br />
Öztürk “çok-kültürlülük zenginliktir,<br />
ayrýmcýlýk yerine<br />
el ele beraber hareket edelim“<br />
bilgi sahibi olmamasýdýr. Yýllardýr Almanya’da yaþayan,<br />
kendini Alman toplumun bir parçasý olarak gören<br />
ve vatandaþlýða geçmek isteyenlerin teþvik edilmesini<br />
istiyoruz. Bu nedenle Alman vatandaþlýða geçiþin kolaylaþtýrýlmasýný<br />
talep ediyoruz. Demokratik toplumlarda<br />
insanlarýn bir kýsmýnýn katýlýmcý haklardan yoksun<br />
býrakýlmasý kabul edilemez bir durumdur. Vatandaþlýða<br />
geçmek isteyen herkes desteklenmelidir.<br />
Bundan dolayý Birlik 90 / Yeþiller olarak vatandaþlýða<br />
geçiþ kampanyasý düzenlemek, insanlarý bilgilendirmek<br />
istiyoruz.<br />
H. Erdemir:<br />
Uyumdan bahsettiðinizde neyi kast ediyorsunuz?<br />
M. Öztürk:<br />
Uyumdan bahsettiðimizde toplumsal yaþama katýlýmý<br />
ve katkýyý kastediyoruz. Bu durumun gerçekleþmesi<br />
için ön koþul Almanca’yý iyi þekilde öðrenmektir.<br />
Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak; -anadil bilgisini<br />
arka plana atmadan- erken yaþtan itibaren Almanca<br />
öðrenimini destekliyoruz. Bizce çok dillilik zenginliktir<br />
ve çok kültürlü bir toplum için önemli bir artýdýr.<br />
Anadilin güçlendirilmesini de bu nedenle destekliyoruz.<br />
Dil öðrenimi Almanya’da yaþayan ama oturum<br />
hakkýna sahip olmayan insanlar için de geçerli olmalýdýr.<br />
H. Erdemir:<br />
Son 15 yýl içerisinde Alman kökenli olmayan iþadamlarý<br />
ve þirketlerin sayýsý yaklaþýk ikiye katlanmýþtýr.<br />
Fakat bu þirketler maalesef mesleki eðitim alanýnda<br />
çok aktif bir þekilde çalýþmamaktadýr, bu iþadamlarý ve<br />
þirketleri nasýl aktif hale getirmeyi düþünüyorsunuz?<br />
M. Öztürk:<br />
kaldýracaðýz.<br />
Biz insanlarýn emekleri için, kendilerini<br />
ve ailelerini doyurabilecekleri<br />
kadar maaþ almalarýný istiyoruz. Bu,<br />
asgari saat ücretinin 7,50 Euro olmasý<br />
anlamýna gelir. Bu baðlamda, Siz yurttaþlarýmzý<br />
seçim standlarýmýza gelmeye<br />
ve asgari saat ücreti için imza atmaya<br />
davet ediyoruz.<br />
3. Kültürel çeþitlilik ve Almanya’da<br />
yaþayan herkesin daha verimli uyumu<br />
Ben þahsen ve Hessen SPD örgütü<br />
„Alman egemen kültürü“ anlayýþýný<br />
kesinlikle reddediyoruz. Biz çeþitlilik<br />
içinde, baþka ülkelerden hangi sebepten<br />
olsa da Almanya’ya gelen insanlarla<br />
birlikte yaþamak istiyoruz. Yalnýzca,<br />
örneðin benim memleketim<br />
Herborn gibi baþarýyla yürüyebilen<br />
toplumlar kendilerini geliþtirebilirler.<br />
Bizim göçmen yurttaþlarýmýzý da daha<br />
fazla cesaretle Alman ailelerle temasa<br />
geçmeye davet ediyorum. Sadece diyalogla<br />
karþýlýklý korkular aþýlabilir.<br />
Hatta kendi çýkarlarýnýzý temsil etmek<br />
için politikaya giriniz.<br />
Erdemir: Son olarak bir soru daha:<br />
Okurlarýmýzdan önümüzdeki seçimler<br />
için ne bekliyorsunuz?<br />
Hermann: Hessen insanýnýn SPD’yi<br />
desteklemesini istiyorum ve 27<br />
Ocak’ta yönetimde deðiþiklik olsun ve<br />
Roland Koch alaþaðý edilsin. Bunu baþarýrsak,<br />
Bayan Ýpsilanti ile Bayan<br />
Eyalet Baþbakaný olacaktýr ve Yeþiller<br />
Partisi ile birlikte Hessen’i yeniden geleceðe<br />
taþýyacaðýz. Lütfen seçim kaðýdýnýzda<br />
SPD için iki çapraz iþaretleyiniz,<br />
ilki seçim bölgesi güney Lahn-<br />
Dill-Kreis’ýn adayý Bayan Künholz, ya<br />
da seçim bölgesi kuzey Lahn-Dill-Kreis’ýn<br />
adayý Bay Aurand için. Ýkinci çapraz<br />
ise SPD’nin eyalet genelinde<br />
mümkün olduðunca çok oy almasý ve<br />
Bayan Ýpsilanti’nin Bay Koch’un yerine<br />
geçebilmesi için.<br />
Erdemir: Sayýn Hermann, bu detaylý<br />
söyleþi için çok teþekkür ederim!<br />
Hermann: Ben teþekkür ederim.<br />
Biz Yeþiller olarak bu þirketleri mesleki eðitim imkâný<br />
sunma konusunda teþvik etmek ve gerekli desteði<br />
vermek istiyoruz. Bizler okulda baþarýsýz olan gençlerimizin,<br />
iþ hayatýnda da baþarýsýzlýða mahkûm edilmesini<br />
istemiyoruz, bu gençlerin perspektifsiz varoþlarda<br />
tek baþýna býrakýlmalarýna karþýyýz. Biz gençlerin kendi<br />
yeteneklerin yatkýn eðitim ve mesleki eðitim<br />
imkânlarý saðlanmasýný istiyoruz. Onlarý varoþlarda<br />
deðil toplumun tam göbeðinde görmek arzumuzdur.<br />
H. Erdemir:<br />
Bu seçimler niye bu kadar kritik ve önem taþýmaktadýr?<br />
M. Öztürk:<br />
Bu seçimlerin deðiþik nedenlerden dolayý önemi<br />
büyüktür:<br />
Hepiniz Hessen Eyalet Baþkaný Roland Koch’un<br />
1999 yýlýnda çifte vatandaþlýða karþý yürütmüþ olduðu<br />
çirkin imza kampanyasýný çok iyi hatýrlýyorsunuzdur.<br />
Bu imza kampanyasý sonucu Roland Koch Hessen<br />
Eyaletinde seçimleri kazanmýþtýr ve bu güne kadar, yabancý<br />
uyruklu, göçmen kökenli insanlara karþý önyargýlý<br />
politikasýný sürdürmektedir.<br />
PÝSA sonucu Almanya’nýn eþitsiz bir eðitim sistemine<br />
sahip olduðu tesbit edilmiþken, sayýn Koch okullara<br />
biçilen kötü raporu bile yabancý kökenli çocuklarýn<br />
baþýna patlattý. Okullarda mevcut seviye düþüklüðünün<br />
sebebi yabancý kökenli çocuklarmýþ. Bu tür ayrýmcýlýk<br />
temeli üzeri kurulmuþ siyaset mantýðý kanýmca<br />
çaðdaþ Almanya’da yersizdir ve yadýrganmalýdýr.<br />
H. Erdemir:<br />
Bu seçimlerde insanlarýmýzdan ve kurumlardan ne<br />
bekliyorsunuz?<br />
M. Öztürk:<br />
Tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý da harekete<br />
geçmeye davet ediyorum. Siyasette en büyük baþarý,<br />
sivil toplumun katkýsýyla olur. Bundan dolayý sizler<br />
aracýlýðý ile tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý göreve<br />
ve desteðe çaðrýyorum:<br />
Haydi sandýk baþýna. 27 Ocak 2008 mutlaka seçime<br />
gidin ve tüm doslarýnýz ve tanýdýklarýnýzý da seçime<br />
gitmeleri için teþvikde bulunun.<br />
H. Erdemir:<br />
Niye Yeþilleri sorusundan sonra, niye Mürvet Öztürk’e<br />
oyumuzu verelim ?<br />
M. Öztürk:<br />
Oyunuzu Yeþillere ve kendime istiyorum, çünki sizin<br />
desteðinizle ilk defa Hessen Eyalet Parlamentosu’nda<br />
Türkiye kökenli biri olacaktýr. Güveniniz için<br />
þimdiden teþekkür ederim.<br />
H. Erdemir:<br />
HAYAT Gazetesi olarak baþarýlar dileriz.<br />
M. Öztürk:<br />
Teþekkür ederim...
dosya<br />
Ohne Zweifel hatte es<br />
der Dezember für<br />
die in Deutschland<br />
lebenden Muslime noch einmal<br />
in sich. Pünktlich zu den<br />
anstehenden Landtags- und<br />
Bürgerschaftswahlen versuchen<br />
die Vorderen der CDU<br />
im wahrsten Sinne des<br />
Wortes den „rechten“ Ton<br />
beim Wahlvolk zu treffen.<br />
Eröffnet hat den Reigen<br />
bezeichnender Weise die<br />
Bundeskanzlerin mit ihrer<br />
auf dem Bundesparteitag<br />
ihrer Partei vorgetragenen<br />
Forderung, dass Moscheen<br />
nicht höher als Kirchen sein<br />
dürfen. Mal abgesehen<br />
davon, dass es keine aktuellen<br />
oder geplanten<br />
Moscheebauprojekte in<br />
Deutschland gibt, die auch<br />
nur annähernd an die 160 m<br />
des Ulmer oder Kölner<br />
Domes heranreichen, ist das<br />
o f f e n b a r t e<br />
Rechtsverständnis besorgniserregend.<br />
Denn bisher<br />
regelte das deutsche<br />
Baurecht die Höhe und das<br />
Aussehen von Gebäuden,<br />
ohne Rücksicht auf den<br />
Bauherren und seinem vermeintlich<br />
„anderen“ kulturellen<br />
Hintergrund. Wir können<br />
natürlich nur hoffen,<br />
“Sað”duyulara hitap etmeye çalýþýrken!<br />
Hiç þüphesiz Aralýk<br />
ayý, Almanya’da<br />
Müslümanlar için<br />
yine sürprizlerle doluydu.<br />
Eyalet seçimlerine az bir süre<br />
kala, yani tam zamanýnda,<br />
CDU’nun ileri gelenleri,<br />
yelkenlerini, aþýrý sað seçmenlere<br />
ulaþacak rüzgarlara<br />
açmýþlardý. Hatta açýlýþý, camilerin<br />
kiliselerden daha<br />
yüksek olmamasý talebini<br />
dillendirmesiyle, bizzat Baþbakan<br />
Merkel yapmýþtý, partisinin<br />
Genel Kurulu’nda...<br />
Yaklaþýk 160 metreyi bulan<br />
Ulm veya Köln’deki<br />
Dom kiliselerinin yüksekliklerine<br />
yaklaþacak halihazýrda<br />
hiçbir cami projesinin olmamasý<br />
bir tarafa, burada<br />
ortaya çýkan hukuk zihniyeti<br />
endiþe verici. Þimdiye kadar<br />
Alman Ýmar Mevzuatý<br />
binalarýn görünüþ ve yüksekliklerini<br />
inþaat sahipleri<br />
ve onlarýn “kültürel” arka<br />
planlarýna göre deðil, bunlardan<br />
baðýmsýz olan yasal<br />
düzenlemelere göre belirlemekteydi.<br />
Umarýz, Alman saðýnýn<br />
alkýþýný almak için tribünlere<br />
yönelik sarf edilen bu tür<br />
sözler, gün gelir de, aþýrý<br />
muhafazakar “yüksek(lik)”<br />
kültür anlayýþýnýn þehir<br />
planlamasý baðlamýnda, yerel<br />
düzenlemeler ve kanunlarda<br />
karþýlýk bulmaz.<br />
Tabiî, bu þekilde baþlayan<br />
bir seçim kampanyasýnda,<br />
Birlik partilerinin<br />
çok sevdiði “iç güvenlik”<br />
konusunun da,<br />
Müslüman karþýtý polemiðin<br />
bir parçasý olacaðýný<br />
tahmin etmek zor<br />
deðildi. Tam da Müslümanlar<br />
Kurban Bayramýný<br />
kutlayýp hristiyanlar<br />
da Noel’e hazýrlanýrken,<br />
Ýçiþleri Bakaný<br />
Schäuble, bakanlýðýnýn<br />
yaptýrdýðý bir araþtýrmayla,<br />
bayram günlerinde<br />
biraz da manevî huzur<br />
bulmaya çalýþan insanlarýn,<br />
huzurunu kaçýrmadan yapamadý.<br />
Özgürlükçü demokratik<br />
düzenin baþ koruyucusu<br />
makamýnda olan bakanýmýz,<br />
araþtýrmanýn önsözünde<br />
“endiþe verici sonuçlardan”<br />
dem vuruyor ve nedenini<br />
ise, araþtýrmanýn sonuçlarýnýn<br />
“Almanya’da ciddiye<br />
alýnmasý gereken Ýslamcý radikalleþme<br />
potansiyelinin<br />
geliþme gösterdiði” olarak<br />
belirtiyordu. Tabiî bunun<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
dass aus markigen Sprüchen<br />
für das Parteivolk und für<br />
die Lufthoheit über deutschen<br />
Stammtischen nicht<br />
kommunale Regelungen<br />
und Bestimmungen entspringen,<br />
die ein erzkonservatives<br />
Verständnis von heimischer<br />
„Hoch“-Kultur<br />
auch städteplanerisch manifestierten!<br />
Und mit einem so eröffneten<br />
Wahlkampf war es<br />
dann auch nicht schwer zu<br />
prophezeien, dass das bei<br />
der Union hoch beliebte<br />
Thema „Innere Sicherheit“<br />
seinen Eingang in die<br />
bewährte Polemik gegen<br />
Muslime finden würde.<br />
Pünktlich zum muslimischen<br />
Opferfest und zu den<br />
Weihnachtsfeiertagen hat<br />
Bundesinnenminister<br />
Schäuble versucht, der auf<br />
Besinnlichkeit eingestellten<br />
Bevölkerung mit der von seinem<br />
Ministerium in Auftrag<br />
gegebenen Studie zu<br />
„Muslimen in Deutschland“<br />
gründlich die Stimmung zu<br />
verderben. Spricht doch der<br />
oberste Schützer unserer<br />
freiheitlich demokratischen<br />
hayat<br />
Oðuz ÜÇÜNCÜ<br />
Grundordnung im Vorwort<br />
der Studie von „besorgniserregenden<br />
Ergebnissen“, weil<br />
sich mit der Studie belegen<br />
lasse, „dass sich in<br />
Deutschland ein ernst zu<br />
nehmendes islamistisches<br />
Radikalisierungspotenzial<br />
entwickelt hat. Folgerichtig<br />
wurden die Ergebnisse in<br />
der<br />
medialen<br />
Berichterstattung auf die<br />
fatale Erkenntnis verkürzt,<br />
wonach viele in<br />
Deutschland lebende<br />
Muslime bereit zu Gewalt<br />
gegen Andersgläubige seien.<br />
Selbst der Innenminister<br />
musste angesichts dieser<br />
k o l o s s a l e n<br />
Fehlinterpretation intervenieren<br />
und seine eigene<br />
Studie relativieren. Es hätte<br />
schon gereicht darauf hinzuweisen,<br />
dass auch die vorgelegte<br />
Studie zu dem<br />
Ergebnis kommt, dass sich<br />
das Verhalten von muslimischen<br />
Jugendlichen nicht<br />
wesentlich von dem andersgläubiger<br />
Altersgenossen<br />
unterscheidet und dementsprechend<br />
die Bekämpfung<br />
von Extremismus,<br />
doðal sonucu olarak, konuyla<br />
ilgili medyada çýkan yayýnlarda<br />
araþtýrmanýn sonuçlarý,<br />
Almanya’daki Müslümanlarýn<br />
diðer inançlara<br />
sahip olan insanlara karþý<br />
þiddete hazýr olduklarý iddiasýna<br />
indirgeniyordu.<br />
Tartýþmalar üzerine Ýçiþleri<br />
Bakaný’nýn kendisi bile,<br />
sözkonusu yanlýþ yorumlara<br />
müdahale etmek ve kendi<br />
araþtýrmasýndaki bazý ifadelerini<br />
görecelendirmek zorunda<br />
kaldý.<br />
Oysa, daha baþtan, araþtýrmanýn<br />
sonucunun,<br />
Müslüman gençlerin<br />
davranýþlarýnýn ayný<br />
yaþta olan diðer dinlere<br />
mensup gençlerden<br />
farklý olmadýðý ve bununla<br />
doðru orantýlý olarak,,<br />
aþýrýlýklar, ýrkçýlýk<br />
ve þiddetle mücadelenin<br />
tüm toplumun sorumluluðunda<br />
olduðuna dikkat<br />
çekmek yeterli olacaktý.<br />
Ama sandýk süreci<br />
baþladýktan sonra kimse<br />
aklý baþýnda þeyler söyleyenleri<br />
dinlemeyecektir.<br />
Hele bir de, aþýrý alkollü<br />
iki genç, savunmasýz<br />
yaþlý bir emekliyi Münih<br />
metrosunda vahþice dövünce,<br />
fikir ve vizyon kýtlýðý çeken<br />
politikacý, tehlikeye girmiþ<br />
olan yeniden seçilme ihtimalini<br />
kurtarmak için ihtiyaç<br />
duyduðu seçim malzemesini<br />
bulmuþ oluyor.<br />
Hessen Eyalet Baþbakaný<br />
Roland Koch’un, 9 yýldýr süren<br />
görevi esnasýnda Çocuk<br />
Muhakemeleri Ceza Kanunu’nun<br />
sertleþtirilmesini talep<br />
etmediði halde, þimdi,<br />
neden medya önünde yaþlýlarýn<br />
ve zayýflarýn kriminel<br />
Den rechten Ton treffen!!<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
11<br />
Rassismus und Gewalt als<br />
gesamtgesellschaftliche<br />
Herausforderung begriffen<br />
werden muss.<br />
Doch wenn die<br />
Wahlkampflawine erst einmal<br />
losgetreten worden ist,<br />
hört keiner mehr auf die<br />
besonnenen Stimmen. Und<br />
schlagen dann noch zwei<br />
stark alkoholisierte<br />
Jugendliche einen wehrlosen<br />
Rentner in der Münchener<br />
U-Bahn brutal zusammen,<br />
hat man als ideen- und visionsloser<br />
Landespolitiker<br />
endlich das lang ersehnte<br />
Thema mit dem man die<br />
sonst<br />
gefährdete<br />
Wiederwahl vielleicht doch<br />
noch schafft. Warum<br />
Ministerpräsident Koch in<br />
seiner 9-jährigen Amtszeit<br />
bisher keine weitergehenden<br />
Schritte im Bezug auf die<br />
Verschärfung<br />
des<br />
Jugendstrafrechts gefordert<br />
hat und jetzt medienwirksam<br />
sich zum Beschützer<br />
der Alten und Gebrechlichen<br />
vor kriminellen Ausländern<br />
aufspielt, erklärt sich damit<br />
von selbst. So ist es nur folgerichtig,<br />
das die Hessen-<br />
yabancýlar karþýsýndaki yýlmaz<br />
koruyucusu rolünü üstlendiðini<br />
anlamak daha kolay.<br />
Hessen Eyaleti’nde<br />
CDU’nun, özellikle Münih’teki<br />
þiddet olaylarýna<br />
dikkat çeken iç güvenlikle ilgili<br />
seçim kampanyasý afiþi<br />
hazýrlamasýna da artýk þaþýrmamak<br />
gerekir.<br />
Kitle partisi olduðunu<br />
söyleyen ve toplumun merkezini<br />
muhatap aldýðý iddiasýný<br />
taþýyan bir partinin, bir<br />
taraftan daha fazla göçmen<br />
kökenli milletvekili ihtiyacýný<br />
ifade etmesi, diðer yandan<br />
bu insanlara karþý polemik<br />
yapmasý kabul edilemez.<br />
Böyle bir siyasetin vahim<br />
sonucu ise, “ýrkçý” kesimi<br />
bir kere yanýna çektiðinde,<br />
bir daha onlardan kolay kolay<br />
kurtulamýyacak olmasýdýr.<br />
Seçim kampanyasýnda<br />
ortaya atýlan konular bir þekilde<br />
günlük hayatta yerlerini<br />
alýyor ve toplumsal zemini<br />
zedeliyor. Ýlk görev dönemini<br />
de, basit polemiklere<br />
borçlu olan bir muhafazakar<br />
siyasetçinin, toplumsal<br />
zemini zedeler endiþesiyle,<br />
yine ayný yöntemi kullanmýyacaðýný<br />
düþünmek safdillik<br />
olur.<br />
CDU ein neues<br />
Wahlkampfplakat zur inneren<br />
Sicherheit angekündigt<br />
hat, welches sich ausdrücklich<br />
auf die Gewalttat in<br />
München beziehen soll.<br />
Es kann nicht sein, dass<br />
eine Volkspartei, die beabsichtigt,<br />
die Mitte der<br />
Gesellschaft anzusprechen,<br />
einerseits mehr Abgeordnete<br />
mit Migrationshintergrund<br />
fordert, um im gleichen<br />
Atemzug gegen diese<br />
Menschen zu polemisieren.<br />
Das fatale an einer solchen<br />
Politik ist, das man die<br />
Geister, die man argumentativ<br />
am „rechten“ Rand einmal<br />
gerufen hat nicht einfach<br />
wieder los wird. Die<br />
Wahlkampfthemen finden<br />
über kurz oder lang ihren<br />
Eingang in unser<br />
Alltagsleben und vergiften<br />
das gesellschaftliche Klima.<br />
Naiv ist es aber zu glauben,<br />
das ein konservativer<br />
Politiker, der seine erste<br />
Amtszeit dumpfer Polemik<br />
zu verdanken hat, wegen<br />
vorgeblich negativer Folgen<br />
für das gesellschaftliche<br />
Zusammenleben, der<br />
Versuchung widersteht, es<br />
auf die gleiche Weise noch<br />
einmal zu versuchen.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
12 hayat<br />
Hicrî 1290 yýlý Þevval<br />
ayýnda (Aralýk<br />
1873), Ýstanbul’da<br />
Fatih’in Sarýgüzel mahallesinde<br />
dünya geldi, Akif.<br />
1889 yýlý baharýnda Yakacýk’a<br />
Emin Paþa’nýn yazlýðýnda<br />
odluklarý bir sýrada<br />
evleri yandý. Merhum babasý<br />
Fâtih medresesi müderrislerinden<br />
Mehmed Tâhir<br />
Efendi’nin (1826-1888) telebelerinden<br />
Mustafa Sýdký<br />
Efendi yanan evin olduðu<br />
yere baþka bir ev yaptýrarak<br />
onlarý evsiz kalmaktan kurtarmýþtý.<br />
1878 yýlý Þubat ayý baþlarýnda<br />
Hicri hesapla 4 yýl 4<br />
ay ve 4 günlük olduðunda,<br />
o zaman ki geleneðe uyularak,<br />
Fatih’te “Emir Buhari”<br />
mahalle mektebine baþlayan<br />
Akif bir yýl sonra Fatih<br />
ibdidaisine (ilkokul) geçmesiyle<br />
birlikte babasýndan<br />
Arapça öðrenmeye baþladý.<br />
Ortaokula baþladýðý yýl<br />
(1882) babasýndan aldýðý<br />
arapça derslerinin yanýsýra<br />
Fatih camiinde Farsça ders<br />
vermekteydi. Ýlk olarak<br />
Rüþdiye yýllarýnda þiire merak<br />
duymaya ve þiir kitaplarý<br />
okumaya baþladý. Ýlk okuduðu<br />
manzum eserin<br />
Fuzûli’nin “Leyla ve<br />
Mecnûn”u olduðunu kendisi<br />
söylemektedir. Meslek seçiminde<br />
serbest býrakýlan<br />
Akif; üç yýllýk rüþdiye mektebini<br />
bitirdikten sorna<br />
Mülkiye Mektebi’ne baþladý.<br />
Hazýlýk okulu olarak<br />
açýlmýþ olan “milkiye i’dadisi”nde<br />
(sivil lise) 1889 yýlýna<br />
kadar okudu.<br />
Babasý Hoca Tahir Efendi,<br />
tutulduðu gýrtlak veremi<br />
hastalýðýndan kurtulamayarak<br />
1888 yýlýnda vefat etti.<br />
Mehmed Akif’in kýrk yaþýnda<br />
iken babasý hakkýnda<br />
yazmýþ olduðu satýrlar, Tahir<br />
Efendi’nin oðlu ile olan<br />
yakýn iliþkisini ortaya koymaktadýr:<br />
“Benim hem babam,<br />
hem hocamdýr. Ne biliyorsam<br />
kendisinden öðrendim.”<br />
Ýçinde bulunduðu maddi<br />
sýkýtný sebebiyle sadece<br />
on gün devam ettiði Mülkiye’yi<br />
býraktý ve 1889 yýlý<br />
sonunda açýlarak tedrisata<br />
baþlamýþ ve ilk mezunlarýna<br />
hemen iþ verilecek olan<br />
Baytar Mektebi’ne (Veteriner<br />
Yüksek Okulu) baþladý.<br />
Dört yýllýk tahsili sýrasýnda,<br />
çoðu doktor ve dindar kimseler<br />
olan hocalarýndan misbet<br />
te’sirler almýþ, okulun<br />
mescidine de, laboratuvarlarýna<br />
da ayný þevk ve arzu<br />
ile devam etmiþtir. Okulun<br />
son iki senesinde daha çok<br />
þiir ile meþgul olan Akif’in,<br />
divan edebiyatýnda nazire<br />
olarak kaleme aldýðý birçok<br />
manzûme eser daha sonra<br />
kendisi tarafýndan tamamen<br />
imha edilmiþtir. Mehmed<br />
Akif 22 Aralýk 1893’te, o zaman<br />
“Halkalý Baytar ve Ziraat<br />
Mektebi” adýný taþýyan<br />
“Veterinerlik Fakültesi”nden<br />
birincilikle mezun<br />
olmuþtur.<br />
Mehmed Akif’in 1911’de<br />
38 yaþýnda iken yayýmladýðý<br />
ilk kitabý Safahat baðýmsýz<br />
bir edebi kiþiliðin ürünüdür.<br />
Aruzu en güzel þekilde kullanan<br />
þairler arasýnda yer<br />
alan Akif’in, þiirlerinde bazan<br />
duygu, bazen de düþünceler<br />
ön plana çýkmaktadýr.<br />
Bakma kabristânýn ancak<br />
sâha-i medhûþuna,<br />
Dur da bir müddet kulak<br />
ver nâle-i hâmuþuna!<br />
Þiirlerinde bir taraftan<br />
hürriyet, doðruluk, samimiyet,<br />
vatanseverlik, adâlet, istiklâl<br />
gibi ahlâkî kýymetleri<br />
telkin ederken, diðer taraftan<br />
cemiyetlerin çökme sebebi<br />
olan riyakârlýk,<br />
münâfýklýk, korkaklýk, dalkavukluk,<br />
tembellik, zulüm<br />
gibi fenalýklara þiddetle karþý<br />
çýkmaktadýr.<br />
Üç beyinsiz kafanýn derdine,<br />
üç milyon halk,<br />
Bak nasýl doðranýyor?<br />
Kalk, baba, kabrinden kalk!<br />
Diriler koþmadý imdâdýna,<br />
sen bâri yetiþ...<br />
Ýçinde bulunduðu yüzyýlda<br />
Osmanlýnýn yaþadýðý<br />
acýlarý, sevinçleri, ümidleri<br />
ve hayal kýrýklýklarýný manzum<br />
bir târih, bir roman, bir<br />
hikâye, bir destan havasý<br />
içinde anlatmaya çalýþan<br />
Akif; eserlerindeki kiþiler de<br />
aydýn, cahil, yobaz, züppe,<br />
þehirli, dinli, dinsiz, sarhoþ,<br />
gariban, külhanbeyi vs. gibi<br />
cemiyetin hemen her kesiminden<br />
insanlardýr. Çevre<br />
olarak da saray, konak,<br />
câmi, sokak, bayram yeri,<br />
mevlit cemiyeti, savaþ yeri,<br />
mahalleler, köhne evlerin<br />
odalarý, oteller vs. þeklinde<br />
yaþadýðý devrin bütün<br />
husûsiyetlerini aksettiren<br />
yerleri seçmiþtir.<br />
Baksana kim boynu bükük<br />
aðlayan?<br />
Hakk-ý hayâtýn senin ey<br />
mülüman!<br />
Kurtar o biçâreyi Allâh<br />
için,<br />
Artýk ölüm uykusundan<br />
uyan!<br />
Akif; haksýzlýk karþýsýnda<br />
susan dilsiz þeytandýr<br />
inancýndaydý. Haksýzlýða tahammül<br />
ettiði ve heleyaltaklanarak<br />
menfaat peþinde<br />
koþtuðu görülmemiþtir.<br />
1911 yýlý baþlarýnda Baytarlýk<br />
Dairesi, katiplik için<br />
imtihan açar ve bunu kazanan<br />
bir genç iþe alýnýr. Daha<br />
önce tanýmadýðý, fakat zeki<br />
ve yetenekli olan bu genç ile<br />
ilgilenir. Mülkiye’ye devam<br />
etmesi için ona yarým gün<br />
izin verir. Akif’in bu ilgisinden<br />
genci daha öncede tanýdýðý<br />
ve imtihanda ona yardým<br />
ettiði düþüncesine kapýlanlar,<br />
gencin iþine son verir.<br />
Birkaç gün sonra tüm<br />
olup bitenden haberdar<br />
olan Akif derhal istifasýný<br />
vererek daireden ayrýlýr.<br />
Genç geri alýnýr ve Akif’de<br />
ricalar sonucu görevine geri<br />
döner.“<br />
Veteriner Ýþleri Müdür<br />
Yardýmcýsý görevini üstlendiði<br />
yýllarda Veteriner Ýþleri<br />
Müdürünün bir haksýz karar<br />
ile azledilmesi üzerine<br />
görevinden istifa eder. Kendisine<br />
bu hareketinin sebebi<br />
sorulduðunda baþkasýna<br />
yapýlan haksýzlýða tahammül<br />
etmesinin mümkün olmadýðýný<br />
söylüyordu. ‘Arkadaþýma<br />
yapýlan haksýzlýk<br />
bana yapýlmýþ demektir‘ diye<br />
20 yýllýk memuriyetine<br />
tereddütsüzce veda etmiþtir.<br />
Üç buçuk soysuzun ardýndan<br />
zaðarlýk yapamam.<br />
Hele hak namýna haksýzlýða<br />
ölsem tapamam.<br />
Yumuþak baþlý isem, kim<br />
demiþ uysal koyunum.<br />
Kesilir belki fakat, çekmeye<br />
gelmez boynum!....<br />
1912 yýlýnda Balkan savaþlarýnýn<br />
baþlamasýndan<br />
sonra 1913 de Beyazýt Camii<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
Mehmet Akif ERSOY<br />
Akil ALTUNTAÞ • aaltuntas@igmg.de<br />
Kürsüsü’nde daha sonra Fatih<br />
Camii’nde halký birlik ve<br />
beraberliðe çaðýrdý. 30 Ekim<br />
1918 yýlýnda Mondros<br />
Ateþkes Anlaþmasý imzalanmasý<br />
ile Mehmed Akif ümitlerini<br />
kaybetmeye baþlamýþtýr.<br />
Ýslam âlemini kurtaracak<br />
en aydýnlýk yolun el birliði<br />
ile mücadele olduðuna inan<br />
Akif; onu yeniden aydýnlýða<br />
kavuþturacak ruhun Türk<br />
milletini yeniden ayaklandýrmak,<br />
halký milli mücadeleye<br />
sevketmek olduðunu<br />
benimsemiþtir.<br />
Bu sebeple Ýstanbul’dan<br />
Kastamonu’ya geçerek Nurullah<br />
camiinde ve civar kazalarda<br />
vaazlar vermeye<br />
baþlar. 25 Ocak 1920 de Kastamonu’dan<br />
Ankara’ya hareketi<br />
sýrasýnda; Yunan ordularýnýn<br />
Ankara’ya yaklaþmakta<br />
olduðu haberini alýnca<br />
tekrar Kastomonu’ya geri<br />
döner. Burada tekrardan<br />
Milli Mücadele katýlmanýn<br />
önemi hakkýnda vaazlarýna<br />
devam eder.<br />
3 Haziran 1920 de Biga’da<br />
adaylar arasýnda en<br />
fazla oyu alarak milletvekili<br />
seçildi. Konya’da baþlayan<br />
ayaklanmalarý bastýrmasý<br />
için görevlendirilmesi sebebiyle<br />
15 Temmuz 1920 de<br />
Meclis’te ant içti.<br />
Mehmed Akif Ankara’ya<br />
gelince Hacý Bayram Camiinde<br />
va’za baþlar. Milli Mücadeleye<br />
katkýsý olabilecek<br />
þekilde bazý kentleri dolaþýr<br />
ve o kentlerde vaazlar verir.<br />
Kuvâ-yý Milliye’nin bir Ýttihatçý<br />
hareketi olmadýðýný<br />
anlatýr. Eðer vataný kaybedersek<br />
gidecek yerimiz kalmayacaðýný<br />
söyler. Bu savaþýn<br />
dine ve halifeye hiyanet<br />
için yapýlmadýðýný anlatýr.<br />
Aksine milli mücadelenin<br />
bir cihad olduðunu ve bu<br />
savaþa katýlmanýn dinen<br />
farz kýlýndýðýný aktarýr.<br />
1921 yýlýnda Milli Mücadele’yi<br />
canlandýrmak için<br />
açýlan þiir yarýþmasýna; kazanana<br />
para ödülü olmasý<br />
dolayýsýyla katýlmayan Akif,<br />
dönemin Milli Eðitim Bakaný<br />
Hamdullah Suphi’nin<br />
(Tanrýsever) ýsrarý üzerine,<br />
ödülsüz olmak þartýyla þiirini<br />
gönderir. 12 Mart 1921 de<br />
“Kahraman Ordumuza” adlý<br />
þiiri büyük çoðunlukla<br />
TBBM tarafýndan birinci seçilerek<br />
Ýstiklal Marþý olarak<br />
dosya<br />
kabul edilir.<br />
(1926) 53 yaþýndaki Akif,<br />
Mýsýr Darülfünunu Edebiyat<br />
Þubesi, Edebiyet-ý Türkiye<br />
müderrisliðine atamasý<br />
sebebiyle 10 yýl boyunca Mýsýr’da<br />
kalýr. Burada kaldýðý<br />
son yýllarda (1935) rahatsýzlanmasý<br />
üzerine tedavi olmak<br />
için önce Lübnan’a daha<br />
sonra da Antakya’ya geçer.<br />
63 yaþýnda hasta olarak<br />
tekrar Ýstanbul’a dönen<br />
Akif, ilk olarak bir ay kadar<br />
Niþantaþý Sýhhat Yurdunda<br />
tedavi görmeye baþlar, hastalýðýn<br />
günden güne þiddetlenmesi<br />
yüzünden, Dr. Fuat<br />
Þemsi’nin tavsiyesiyle buradan<br />
alýnarak Mýsýr apartmanýna<br />
götürülür. Bir süre sonra<br />
Mýsýr’da iken arzuladýðý<br />
Prenses Halim’in Alem Daðýndaki<br />
Baltacý Çifliðine gitti.<br />
Kanýnda toplanan suyu<br />
aldýrmak için sýk sýk Ýstanbul’a<br />
giden Akif, 27 Aralýk<br />
1936 Pazartesi gecesi vefat<br />
etmiþtir.<br />
Eserleri:<br />
Safahat, “Ýttihat Yaþatýr,<br />
Yükseltir, Tetrika Yakar Öldürür”,<br />
“Kastamonu’da<br />
Nasrullah Kürsüsü’nde”,<br />
“Kur’an’dan Ayetler ve Nesirler”,<br />
“Mehmet Akif Ersoy<br />
( Safahat ve Ýstiklal Marþý<br />
Þairi), Kur’an -I Kerim’den<br />
Ayetler (Meal-Tefsir)-<br />
Mev’izeler (Balkan Harbi’nde-Milli<br />
Mücadele’de),<br />
“Mehmet Akif, Ýstiklal Marþý<br />
Þairimizin Ýstiklal Harbindeki<br />
Vaazlarý”, “Babanzade<br />
Ahmet Naim, Profesör Abbas<br />
Mahmut Akkad, Mehmet<br />
Akif: Ýman ve Ahlak”,<br />
“Mehmet Akif Ersoy Hutbeler”.<br />
Çevirileri:<br />
“Müslüman Kadýný”,<br />
“Hanoto’nun (Hanotaux)<br />
Hücmuna”, “Ýçkinin <strong>Hayat</strong>ý<br />
Beþerde Açtýðý Rahneler”,<br />
“Anglikan Kilisesi’ne Cevap”,<br />
“Mehmet Akif Külliyatý”,<br />
“Hadika-i Fikriyye”,<br />
“Müslümanlýkla Medeniyet”,<br />
“Medeniyet-i Ýslamiye<br />
Tarihi’nin Hatalarý”, “Asr<br />
Sûresi Tefsiri”, “Alemi Ýslam”:<br />
Hastalýklarý ve Çareleri,<br />
“Müslümanlýk Fikir ve<br />
<strong>Hayat</strong>a Neler Bahþetti?”,<br />
“Kavmiyet ve Din, Ýslam ve<br />
Medeniyet”, “Esrar-ül<br />
Kur’an”, “Ýslamlaþmak”<br />
Þiirleri:<br />
Bülbül, Çanakkale Þiirleri,<br />
Azim, Uyan, Bayram,<br />
Dirvas, Canan Yurdu, Durmayalým,<br />
Cenk Þarkýsý, Hasta...
özel köþe<br />
Almanya Federal<br />
Cumhuriyeti ya da<br />
kýsaca Almanya (Almanca:<br />
Bundesrepublik Deutschland)<br />
orta batý Avrupa'da<br />
yer alan bir devlettir.<br />
Kuzeyinde Kuzey Denizi,<br />
Danimarka, Baltýk Denizi,<br />
doðusunda Polonya ve Çek<br />
Cumhuriyeti, batýsýnda Lüksemburg,<br />
Belçika, Hollanda,<br />
Fransa ve güneyinde Avusturya<br />
ve Ýsviçre bulunur.<br />
Almanya, 16 eyaletten<br />
oluþan federal bir devlettir.<br />
Baþkent ve hükumet merkezi<br />
Berlin'de bulunmaktadýr.<br />
Ulusal birlik 1871 Franco-<br />
Prusya Savaþý sonrasý saðlanmýþtýr.<br />
II.Dünya Savaþý<br />
sonrasý Doðu Almanya ve<br />
Batý Almanya olarak ikiye<br />
bölünen ülke 1990'da tekrar<br />
birleþmiþtir. Almanya, Avrupa<br />
Birliði'nin kurucu ülkelerindendir<br />
ve 82 milyondan<br />
fazla nüfusu ile Avrupa Birliði'nin<br />
en kalabalýk ülkesidir.<br />
Cermen Kabileleri<br />
(M.Ö 100-M.S 300)<br />
Cermen kabilelerin M.Ö.<br />
1800-M.Ö. 500 yýllarý arasýnda<br />
ya da M.Ö. 4/5 yy,<br />
1.yy'da ortaya çýktýðý sanýlmaktadýr.<br />
Cermen kabileleri<br />
1.yy'de Güney Ýskandinavya<br />
ve Kuzey Almanya'dan güneye,<br />
batýya ve doðuya yayýlarak<br />
en fazla Galyalýlar olmak<br />
üzere, Baltýk, Ýran ve<br />
Slav kabileleri ile iliþki haline<br />
girdiler. Arkeolojik araþtýrmalarda<br />
Cermen kabilelerinin<br />
Roma Ýmparatorluðu'nun<br />
dýþýnda olduðu kanýtlanmýþtýr.<br />
Romalý General Publius<br />
Quinctilius Varus Cermanya'ya<br />
saldýrýlara baþladý.<br />
Cermen kabileleri bu sýrada<br />
Romalýlarýýn savaþ taktiklerini<br />
öðrendiler. Bu esnada<br />
kimliklerini muhafaza etmeyi<br />
baþardýlar. M.S. 9 yýlýnda<br />
Cheruscan (Cermen) lideri<br />
Arminius, Varus'u yendi.<br />
Böylece Almanya Tuna, Ren<br />
nehirleri arasýnda Roma Ýmparatoýrluðu<br />
sýnýrlarýna kadar<br />
geniþledi. M.S. 100'lerde<br />
Cermen kabileleri Tuna, Ren<br />
Nehirleri arasýna yerleþip<br />
adapte oldular. 3.yy'de görünen<br />
en geniþ cermen kabileleri<br />
þunlardý: Alamanlar,<br />
Franklar, Chattiler, Saksonlar,<br />
Frizyeliler, Sicambriler<br />
ve Thuringiililer.<br />
Kutsal Roma Cermen<br />
Ýmparatorluðu (843–1806)<br />
962 yýlýnda bir Cermen<br />
sülalesi olan Ottolar (919–<br />
10<strong>24</strong>), Saksonya, Bavyera,<br />
Suabiya, Thuringia, Loren<br />
ve Franconia düklerini bir<br />
çatý altýnda topladý ve Alman<br />
Krallýðý'ný ilan ettiler.<br />
Bu krallýðýn adý Kutsal<br />
Roma Cermen Ýmparatorluðu<br />
idi.<br />
Kutsal Roma Cermen<br />
Ýmparatorluðu, Salian<br />
sülalesinin (10<strong>24</strong>–1125)<br />
yönetimindeyken devlet<br />
Ýtalya ve Burgonya'yý<br />
topraklarýna kattý fakat<br />
daha sonra buralardaki<br />
güçlerini kaybettiler.<br />
Hohenstaufen sülalesinin<br />
yönetimi altýnda,<br />
Alman prensleri, güney<br />
ve doðudaki Slav topraklarýndaki<br />
etkilerini<br />
arttýrdýlar. Kuzey Alman<br />
þehirleri Kuzey Avrupa<br />
þehirleri arasýnda zenginliklerini<br />
arttýrdý.<br />
Ýlan edilen fermanla ipparatorluðun<br />
temel yapýsýný<br />
geniþletti. Bu, hükümdar seçimini<br />
sistemleþtirdi. Buna<br />
göre imparator, 7 prens tarafýndan<br />
seçilecekti. 15.yy'nin<br />
baþlarýnda imparatorlar yalnýzca<br />
Avusturya'nýn Habsburg<br />
Sülalesi'nden seçilmeye<br />
baþlandý.<br />
Papaz Martin Luther, Katolik<br />
kilisesi'ne 95 adet soru<br />
yazdý. Bunlar Protestan Reformlarý'nýn<br />
temelini oluþturdu.<br />
Lutheran Kilisesi'nin<br />
öðrenilmeye baþlanmasýyla,<br />
birçok eyalet tarafýndan bu<br />
kilise yasaklandý. Bu, din savaþlarý<br />
olan 30 Yýl Savaþlarý'na<br />
neden oldu. Bu savaþ<br />
Alman ülkesini harap etti.<br />
Bu savaþ hali Vestfalya Antlaþmasý<br />
ile son buldu.<br />
1740'larýn ardýndan Prusya<br />
Krallýðý ve Habsburg Sülalesi<br />
Almanya'da iki önemli<br />
güç oldu. 1806'da Ýmparatorluk<br />
Napolyon Savaþlarý<br />
sonunda yýkýldý.<br />
Rönesans ve Reform<br />
(1814–71)<br />
Napoleon Savaþlarý'nýn<br />
ardýndan Avrupa'da düzeni<br />
yeniden saðlamak adýna Viyana<br />
Kongresi yapýldý ve<br />
1814'te Alman Konfederasyonu<br />
kuruldu. Fakat özgürlük,<br />
liberal sistemin arttýrýlmasý<br />
ve zahmetli iþlerin yapýlmasý<br />
konusunda anlaþmazlýklar<br />
çýktý. Bu konferansta<br />
Almanya'nýn yönetimi<br />
Avusturya yöneticilerine<br />
býrakýlmýþtý. Vergilendirme<br />
sistemi eyalet ekonomilerini<br />
geliþtirmiþti. Bu sýrada birçok<br />
Alman, Fransýz Ýhtilali<br />
ve milliyetçilik akýmýnýn etkisiyle<br />
daha fazla kanun<br />
hakký istediler, özellikle de<br />
genç aydýnlar. Ýlk zamanlar<br />
bu hareketi temsil eden si-<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Alamanya Tarihi<br />
Aydýn ERSOY<br />
HDN Bilgi&Araþtýrma<br />
Türk toplumu<br />
olarak On yýllardýr<br />
üzerinde<br />
yaþadýðýmýz ve<br />
etkileþtiðimiz<br />
bu topraklarýn<br />
tarihini bu sayýdaki<br />
sayfamýza<br />
taþýmaya<br />
çalýþtýk...<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
13<br />
yah, kýrmýzý ve altýn sarýsý<br />
renkler daha sonra Almanya<br />
Bayraðý'na renk vermiþtir.<br />
Alman aydýn ve halk,<br />
özellikle Fransa'da yerleþen<br />
inkýlaplar çerçevesinde Avrupa'da<br />
meydana gelen yenilikleri<br />
kendi yurtlarýnda<br />
uygulamaya baþladýlar. Hükümdar<br />
yenilikçilerin liberal<br />
taleplerine karþý koyamadý.<br />
Kral IV.William seçildi fakat<br />
birçok gücü elinden alýndý.<br />
Bunun üzerine kral tacý<br />
reddetti ve yenilikçilere anayasayý<br />
önerdi, geçici düzenlemelerin<br />
baþýnda oldu ve<br />
hareketi geriletti. Bu esnada<br />
Prusya Kralý I.William ile<br />
yaþanan çekiþme savaþa dönüþtü.<br />
I.William'ýn baþbakan<br />
olarak atadýðý Otto von Bismarck<br />
1864 Danimarka Savaþý'ný<br />
baþarýyla sürdürdü.<br />
Prusya'nýn Avusturya karþýsýndaki<br />
galibiyeti ile Kuzey<br />
Almanya Konfederasyonu<br />
kuruldu ve Avusturya bu<br />
konfederasyonun dýþýnda<br />
býrakýldý.<br />
Alman Ýmparatorluðu<br />
(1871–1918)<br />
Bilinen modern Almanya<br />
18 Ocak 1871'de Prusya'nýn<br />
düzenlemeleriyle, Versailles<br />
da kuruldu. Yeni Ýmparatorluða<br />
Hohenzollern sülalesi<br />
hükmetti, baþkent<br />
Berlin yapýldý. Yeni Ýmparatorluk,<br />
Avusturya'yý<br />
topraklarý dýþýnda býraktý.<br />
1884'ten itibaren Almanya,<br />
Avrupa dýþýnda<br />
sömürgeler kurmaya<br />
baþladý.<br />
Birleþik Almanya,<br />
Ýmparator I.William zamanýnda<br />
dýþ politikasýný<br />
Almanya'nýn güvenli bir<br />
pozisyonda durmasý,<br />
güçlü ülkelerle dostluk<br />
kurulmasý, Fransa ile dýþ<br />
politikada uzak durulmamasý<br />
ve Fransa ile savaþtan<br />
kaçýnýlmasý üzerine<br />
kurmuþtu. II.William<br />
zamanýnda sömürge konusunda<br />
diðer Avrupa ülkeleriyle<br />
çekiþmeye girildi. Bu,<br />
Almanya'nýn ittifaklarýný yenileyememesine<br />
neden oldu.<br />
Bu esnada Fransa ise<br />
Birleþik Krallýk ve Rusya ile<br />
ittifak kurdu. Almanya ise<br />
sadece Avusturya-Macaristan<br />
Ýmparatorluðu ile ittifak<br />
kurabildi.<br />
Almanya, sömürgecilik<br />
politikasý gereði, Afrika'nýn<br />
diðer Avrupa ülkeleri tarafýndan<br />
paylaþýmýna katýlmak<br />
istedi. Berlin Konferansý<br />
ile Avrupa'nýn önemli<br />
güçleri Afrika'yý paylaþtýlar.<br />
Almanya'nýn payýna Alman<br />
Doðu Afrikasý, Alman Kuzey-Batý<br />
Afrikasý, Togo ve<br />
Kamerun düþtü. Afrika'yý<br />
paylaþma mücadelesi I.Dünya<br />
Savaþý'ný tetikledi.<br />
Avusturya Arþidükü Ferdinand'ýn<br />
28 Haziran 1914'te<br />
suikaste uðramasý ile I.Dünya<br />
Savaþý patlak verdi. Savaþta<br />
Almanya'nýn içinde olduðu<br />
Ýttifak Devletleri savaþý<br />
kaybetti. Kasým 1918'de,<br />
Alman devrimi patlak verdi;<br />
II.William ve tüm prensler<br />
tahttaki tüm haklarýnda vazgeçtiler.<br />
Almanya'nýn savaþ<br />
hali Haziran 1919'da imzalanan<br />
Versailles Antlaþmasý ile<br />
sona erdi. Bu ittifak devletlerinin<br />
de maðlubiyeti anlamýna<br />
geliyordu. Bu antlaþmanýn<br />
Almanya'yý aþaðýladýðý<br />
düþünülüyordu. Bu, daha<br />
sonra Almanya'da Nazizim'in<br />
yayýlmasýný hýzlandýrdý<br />
Weimar Cumhuriyeti<br />
(1919–33)<br />
1918 Kasým Devrimi'nin<br />
baþarýsýnýn ardýndan cumhuriyet<br />
ilan edildi. 11 Aðustos<br />
1919'da Friedrich Ebert<br />
devlet baþkaný olarak hükümeti<br />
kurdu. Bundan sonra<br />
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht<br />
1918 yýlýnda Alman<br />
Komünist Partisi'ni<br />
kurdular. Alman Ýþçi Partisi<br />
ise Ocak 1919'da kuruldu.<br />
Parti daha sonra adýný Milliyetçi<br />
Sosyalist Alman Ýþçi<br />
Partisi'ne dönüþtürecekti.<br />
Cumhuriyet ismini, I.<br />
Dünya Savaþý’ndan yenilgiyle<br />
ayrýlýnmasý sonucu, lavedilen<br />
Alman monarþisi<br />
yerine, milli meclisin yeni<br />
anayasayý oluþturmak için<br />
1919 yýlýnda toplandýðý Weimar<br />
kentinden alýr. Ancak<br />
cumhuriyet o dönemde hala<br />
kendini “Deutsches Reich”<br />
Alman Ýmparatorluðu olarak<br />
adlandýrýyordu.<br />
Almanya’da liberal bir<br />
demokrasiyi yerleþtirmek<br />
için yapýlan bu ilk giriþim,<br />
yoðun sivil antlaþmazlýklarýn<br />
olduðu bir döneme rastgeldi<br />
ve Adolf Hitler’in Nasyonal<br />
Sosyalist Alman Ýþçi<br />
Partisi'nin iktidara gelmesiyle<br />
sona erdi. Aslýnda teknik<br />
olarak 1919 Anayasasý II.<br />
Dünya Savaþý'nýn sonuna<br />
kadar yürürlükten kaldýrýlmadý.<br />
Ancak 1933 yýlýndaki<br />
Nazi Hükümeti düzenlemeleri,<br />
tipik “demokratik” sistemin<br />
mekanizmalarýný tahrip<br />
etti, o yüzden 1933 Weimar<br />
döneminin sonu olarak<br />
kabul edilir.<br />
Üçüncü<br />
Ýmparatorluk(1933–1945)<br />
27 Þubat 1933'te meclis<br />
ateþe verildi. Bazý temel demokratik<br />
haklar hýzlý bir þekilde<br />
insanlarýn elinden<br />
alýndý. Meclis, Hitler hükümetine<br />
yasama ile ilgili tam<br />
yetki verdi. Bununla ilgili tasarýyý<br />
sadece Alman Sosyal<br />
Demokrasi Partisi reddetti.<br />
Bunu reddeden milletvekilleri<br />
ya öldürüldü ya da hapse<br />
atýldý. Yapýlan bu seri deðiþiklikler<br />
tek parti iktidarýnýn<br />
doðmasýna yol açtý. Bütün<br />
endüstri alanlarý temel<br />
ihtiyaçlar dýþýnda savaþ ana<br />
ve yan sanayisine hizmet<br />
verecek þekilde düzenlendi.<br />
1936'da Alman askerleri daha<br />
önce silahsýzlandýrýlmýþ<br />
Ren Bölgesi'ne girdi. Ýngiltere<br />
baþbakaný Neville Chamberlain,<br />
bu harekete karþý<br />
pasif kaldý. Hitler, bundan<br />
sonra Büyük Almanya'yý<br />
kurmak için hazýrlýklara<br />
baþladý. Ýki cephede birden<br />
savaþmanýn zor olacaðýný<br />
anladýðý için Sovyetler Birliði<br />
ile Molotov-Ribbentrop<br />
Antlaþmasý'ný imzaladý. Fakat<br />
bu antlaþma daha sonra<br />
Almanya tarafýnda bozulacaktý.<br />
Artan karýþýklýk ortamýnda<br />
Almanya 1 Eylül 1939'da
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
14 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
özel köþe<br />
Polonya'ya girdi. Bunu izleyen<br />
iki günde Ýngiltere ve<br />
Fransa tarafýndan savaþ<br />
deklorasyonlarý yayýnlandý<br />
ki bu II.Dünya Savaþý'nýn<br />
baþlamasý anlamýna geliyordu.<br />
Almanya Avrupa'yý dolaylý<br />
veya dolaysýz yoldan<br />
iþgal etti.<br />
22 Haziran 1941'de Hitler,<br />
Ruslarla yapýlan antlaþmayý<br />
fesh etti, Doðu cephesini<br />
açtý ve Rusya'ya saldýrdý.<br />
Hemen ardýndan Japonya<br />
Birleþik Devletler'in Pearl<br />
Harbor üssüne saldýrdý. Alman<br />
askerleri hýzlý bir þekilde<br />
Rus topraklarýna girdi.<br />
Fakat Stalingrad Savaþý savaþýn<br />
seyrini deðiþtirdi. Alman<br />
askerleri geri çekilmeye<br />
baþladý ve Almanya savaþý<br />
kaybetti. 8 Mayýs 1945'te<br />
Almanya teslimiyetini ilan<br />
etti. Hemen ardýndan Kýzýl<br />
Ordu, Berlin'e girdi.<br />
Nazi soykýrýmý 11 milyon<br />
insaný ölümüne neden oldu.<br />
Bunlarýn 6 milyonu Yahudi,<br />
3 milyonu Polonyalý idi. Savaþ<br />
sonunda ise toplam 35<br />
milyon insan hayatýný kaybetti.<br />
Bölünme ve Birleþme<br />
(1945-90)<br />
Savaþ, on milyona yakýn<br />
sivil ve asker Alman'ýn ölümü<br />
ile sonuçlandý. Almanya<br />
ve Berlin savaþý kazanan<br />
dört büyük devlet tarafýndan<br />
dört iþgal bölgesine ayrýldý.<br />
Fransa, Amerika Birleþik<br />
Devletleri ve Ýngiltere iþgal<br />
bölgelerini birleþtirerek<br />
23 Mayýs 1949'da Federal Almanya<br />
Cumhuriyeti'ni kurdular.<br />
7 Ekim 1949'da ise<br />
Sovyetler Birliði, kendi iþgal<br />
bölgesinde Demokratik Almanya<br />
Cumhuriyeti'ni kurdu.<br />
Bu ülkelerden birincisi<br />
genellikle Batý Almanya, diðeri<br />
ise Doðu Almanya olarak<br />
bilinir.<br />
Batý Almanya'da liberal<br />
parlamenter cumhuriyet kuruldu.<br />
Fransa, Amerika Birleþik<br />
Devletleri ve Ýngiltere<br />
ile iþbirliðine gidilerek pazar<br />
ekonomisine aðýrlýk verildi.<br />
50'lerden itibaren ekonomisi<br />
hýzla geliþti. 1955 yýlýnda<br />
NATO'ya katýldý. 1958 yýlýnda<br />
Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun<br />
kurucularý arasýnda<br />
yer aldý. Doðu Almanya<br />
ise Sovyetler Birliði ile iliþkilerini<br />
geliþtirdi. Ekonomi<br />
Sovyet sistemine dayanýyordu.<br />
Çok geçmeden Doðu Almanya'da<br />
ekonomik bakýmdan<br />
güçlendi. Fakat birçok<br />
vatandaþ Batý Almanya'nýn<br />
politik serbestliðine ve güçlü<br />
ekonomisine hayrandý.<br />
1961'de inþa edilen Berlin<br />
Duvarý ile Batý Almanya'dan<br />
Doðu Almanya'ya kaçýþlar<br />
durduruldu. Berlin Duvarý,<br />
Soðuk Savaþ'ýn simgesi haline<br />
geldi. Her nasýlsa Batý ve<br />
Doðu Almanya arasýndaki<br />
gerilim, Batý Almanya Baþbakaný<br />
Willy Brandt'ýn doðudaki<br />
Almanlarýn batýya<br />
göç etmesi ile ilgili yasayý çýkarmasý<br />
ile, 1970'lerde azalmaya<br />
baþladý.<br />
Özellikle 1989'un yazýnda,<br />
Doðu Almanya'dan Batý<br />
Almanya'ya göç arttý. Bu yeniden<br />
birleþmeyi hýzlandýrdý.<br />
Sonuçta iki ülke birleþti.<br />
Baþkent Berlin oldu. Birleþmeden<br />
beri Almanya, NA-<br />
TO ve Avrupa Birliði içinde<br />
oldukça önemli rol üstlenmeye<br />
baþladý.<br />
Yönetim<br />
Almanya'nýn devlet yapýsý<br />
anayasal federal cumhuriyet'tir.<br />
Devlet; cumhuriyet,<br />
demokrasi, federalizm,<br />
hukuk devleti ve sosyal devlet<br />
beþli temel üzerine kuruludur.<br />
Baþkaný federal cumhurbaþkanýdýr.<br />
Görevi politik<br />
bir karar alma yetkisi olmadan<br />
devleti temsil etmektir,<br />
görev süresi beþ yýldýr ve<br />
ikinci kez seçilebilir. Bundestag<br />
(Federal Meclis) ülkenin<br />
ana yüksek yasama<br />
organýdýr. Þu anda görevde<br />
bulunan 16. Federal Meclis'te<br />
614 milletvekili bulunur.<br />
Bu milletvekilleri dört<br />
yýlda bir seçilir ve Alman<br />
halkýný temsil eder. Seçim<br />
sistemi çoðunluk ve nispi<br />
temsil sistemlerinin bir karýþýmýdýr.<br />
Almanya Federal Cumhuriyeti<br />
toplam 16 eyaletten<br />
oluþur. 10'u eski eyaletler diye<br />
tabir edilen birleþmeden<br />
önceki batýdaki eyaletlerdir.<br />
Bunlar Bavyera, Baden-<br />
Württemberg, Hessen, Bremen,<br />
Hamburg, Aþaðý Saksonya,<br />
Kuzey Ren-Vestfalya,<br />
Rheinland-Pfalz, Saarland<br />
ve Schleswig-Holstein'dir.<br />
Birleþimden sonra 6 yeni<br />
eyaletlerin katýlýmý ile eyalet<br />
sayýsý 16`ya çýkmýþtýr. Her<br />
eyaletin bir meclis ya da senatosu<br />
(Landeshaus / Senat)<br />
bir de bir eyalet hükümeti<br />
(Landesregierung) vardýr.<br />
Her eyalet özerk yönetim<br />
kazalarýna (Almanca<br />
Kreis; adlarýný genelde tarihi<br />
derebeylerinden alýr) ayrýlýrlar.<br />
Her kaza ise belediye ve<br />
muhtarlýk bölgelerine (Stadt<br />
- Gemeinde) ayrýlýr. Burada<br />
da belediye veya þehir meclisleri<br />
bulunur ve yerel seçimlerde<br />
seçilen belediye<br />
baþkaný tarafýndan yönetilirler.<br />
Seçmen ve seçilme yaþý<br />
18'dir. Yerel seçme hakký sadece<br />
AB yurttaþlarýna tanýnýr.<br />
Ülke 16 eyalete, eyaletler;<br />
yönetim bölgelerine, ilçelere,<br />
beldelere veya ilçeden<br />
baðýmsýz hareket eden þehirlere<br />
(kreisfreie Städte:<br />
kent-ilçe) ayrýlýr. Hamburg,<br />
Bremen ve Berlin þehir eyaletler<br />
olmakla birlikte, kendi<br />
içinde idari açýdan bölünmezler.<br />
Eyaletlerin kendi yasama,<br />
yürütme ve yargý organlarý<br />
bulunur. Ayrýca yerel<br />
yönetimlerle ilgili düzenleme<br />
yapma yetkisi de eyaletlerdedir.<br />
Bu 16 eyaleti<br />
temsil eden, yasalarýn yapýlmasýna<br />
ve kýsmen federal<br />
devlet yönetimine katýlan<br />
anayasal organ Federal Konsey<br />
(Bundesrat)'dýr.<br />
Federal Hükümet (Bundeskanzler),<br />
Federal Meclis<br />
tarafýndan seçilen ve bu<br />
meclise karþý sorumlu olan<br />
baþbakan yani Þansölye<br />
(Bundeskanzler) ve federal<br />
bakanlardan (Bundesminister)<br />
oluþur. Kabineyi, ayný<br />
zamanda çoðunluk partisinin<br />
lideri olan baþbakan kurar,<br />
bakanlarýný seçer ve göreve<br />
atanmalarýný ya da görevden<br />
alýnmalarýný cumhurbaþkanýna<br />
(Bundespräsident)<br />
önerir.<br />
Federal Almanya Baþbakanlarý<br />
ve Görev Süreleri:<br />
• Konrad Adenauer,<br />
CDU (1949-1963)<br />
• Ludwig Erhard,<br />
CDU (1963-1966)<br />
• Kurt Georg Kiesinger,<br />
CDU (1966-1969)<br />
• Willy Brandt,<br />
SPD (1969-1974)<br />
• Helmut Schmidt,<br />
SPD (1974-1982)<br />
• Helmut Kohl,<br />
CDU (1982-1998)<br />
• Gerhard Schröder,<br />
SPD (1998-2005)<br />
• Angela Merkel,<br />
CDU (2005-)<br />
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin<br />
anayasasý, bireyin<br />
garanti altýna alýnan temel<br />
haklarýný kapsar: “Ýnsanýn<br />
onur ve haysiyeti dokunulmazdýr.<br />
Tüm devlet erki<br />
ona saygý göstermek ve onu<br />
korumakla görevlidir” (Federal<br />
Almanya Anayasasý,<br />
Madde 1, Paragraf 1).<br />
Ýnsanlar, Ülkeler ve<br />
Haftalýk Yiyecekleri<br />
A l m a n y a 5 0 0 d o l a r<br />
A m e r i k a 3 4 2 d o l a r<br />
J a p o n y a 3 1 7 d o l a r Ý t a l y a 2 6 0 d o l a r M e k s i k a 1 8 9 d o l a r P o l o n y a 1 5 1 d o l a r<br />
M ý s ý r 6 8 d o l a r E k v a d o r 3 2 d o l a r B h u t a n 5 d o l a r Ç a d 1 , 5 d o l a r
dosya<br />
Almanya Hristiyan<br />
Demokrat Birliði<br />
(CDU) son genel<br />
kurulu, parti tarihinde<br />
üçüncü kez temel ilkeler<br />
programýný açýkladý. Programa<br />
ve Almanya Baþbakaný<br />
olan Genel Baþkan<br />
Dr. Angela Merkel’e göre,<br />
parti, tam bir “orta”nýn<br />
partisi idi. Parti, buna göre,<br />
ne ortanýn saðýnda ne<br />
solunda idi. Hatta, sosyal<br />
demokratlarý dahi bu ortanýn<br />
solunun soluna oturtup,<br />
ortadan kenarlara iten<br />
genel kurulda, SPD, tam<br />
bir muhalefet ve eski Doðu<br />
Almanya partisi olarak<br />
takdim ediliyordu.<br />
CDU Genel Kurulu’nun<br />
bir önemli açýlýmý<br />
ise entegrasyon ve göçmenlik<br />
üzerine oldu. Partinin<br />
göçmenlerle ilgili<br />
düþünceleri, resmî görüþ<br />
ve ilke haline getirilerek<br />
temel ilikeler programýna<br />
alýnýyordu. Merkel’in ve<br />
diðer parti sözcülerinin bu<br />
konudaki konuþmalarý büyük<br />
bir coþku ile alkýþlanýyordu.<br />
Parti programýna göre,<br />
Almanya’nýn, CDU’nun<br />
uzun süre kabullenmekte<br />
ayak dirediði göçmen ülkesi<br />
olduðu gerçeði, dolaylý<br />
olarak kabul ediliyordu.<br />
Fakat, bu tanýmlamayla<br />
Almanya, CDU’nun kabullenebildiði<br />
bir göç ülkesi<br />
deðil, bunun yerine,<br />
yeni bir tanýmlama ile bir<br />
“entegrasyon ülkesi: Integrationsland”<br />
haline geliyordu.<br />
Ve CDU entegrasyon<br />
anlamýnda, “özellikle<br />
ikinci ve üçüncü neslin çocukularýnýn<br />
ve gençlerinin<br />
topluma entegre edilmesini<br />
temel bir siyasal görev”<br />
olarak deðerlendiriyordu.<br />
Bunun için göç ve entegrasyonun<br />
“düzenlenmesi”<br />
gerekiyordu. Her ne kadar<br />
göç Almanya için bir “fýrsat<br />
ve zenginlik” olsa dahi,<br />
yürütülecek olan politika<br />
“Almanya’nýn toplumsal<br />
ve ekonomik çýkarlarýna<br />
göre yönlendirilmeli”ydi.<br />
Bunun için de, kontrollü<br />
bir göç poltikasý gerekiyor.<br />
CDU, ikinci dünya savaþý<br />
sonrasýndan bu zamana<br />
kadar Almanya’nýn<br />
ekonomik kalkýnmasý ve<br />
sosyal güvenliðine inkar<br />
edilemeyecek kadar<br />
önemli katkýlar yapmýþ<br />
bulunan ve halen de<br />
bu ülkede göçmen olarak<br />
yaþayanlarýn bu<br />
emeklerine vurgu yapmaz<br />
iken, göçü tamamen<br />
ekonomik bir katký<br />
olarak görme yanlýþlýðýna<br />
da düþüyordu:<br />
“Ýyi eðitim görmüþ,<br />
iþ yapmaya hazýr, entegre<br />
olmak isteyip,<br />
aramýzda yaþamak, çalýþmak,<br />
bizim deðerlerimizi<br />
ve ülkemizi yurt<br />
olarak kabullenmek isteyenlerin<br />
kontrollü<br />
göçüne ihtiyacýmýz<br />
var.”<br />
Programa göre CDU,<br />
Almanya’yý “dünyaya<br />
açýk ve hoþgörülü bir ülke”<br />
olarak tanýmladýktan<br />
sonra Almanya’nýn bir<br />
“entegrasyon ülkesi” olduðunun<br />
da unutulmamasýný<br />
istiyordu. Peki o<br />
zaman “entegrasyon ülkesi”<br />
ne demekti?:<br />
“Entegrasyon, toplumsal<br />
yapýyla bütünleþme olduðu<br />
gibi, ayný zamanda,<br />
genel olarak paylaþýlan ve<br />
yaþanýlan temel deðerlere<br />
dayalý kültürel farklýlýklarýn<br />
kabullenilmesidir de.”<br />
Angela Merkel önderliðindeki<br />
CDU’nun, bu ifadelerden<br />
hareketle, makul<br />
ve üzerinde durulmasý gereken<br />
bir entegrasyon anlayýþýna<br />
yaklaþtýðýný zannederseniz,<br />
yanýlýyorsunuz.<br />
Çünkü, Baþbakan<br />
Merkel, entegrasyonun<br />
asýl maksadýnýn neredeyse<br />
Müslümanlara yönelik olduðunu<br />
aðzýndan kaçýrýyor.<br />
Zira, Merkel’in entegrasyon<br />
tanýmlamasý,<br />
CDU’nun temel ilkeler<br />
programýnýnýn entegrasyon<br />
bölümünü tefsir ediyordu.<br />
Ve Merkel, çok tartýþmalý<br />
Leitkultur-Öncü<br />
Kültür, tartýþmalarýný yine<br />
bu baðlamda, yani entegrasyon<br />
baðlamýnda kullanmayý<br />
da ihmal etmiyordu.<br />
Merkel’in öncü kültürü,<br />
parti kongresinde gündeme<br />
getirdiði “toplumdaki<br />
hristiyan-yahudi kültürü<br />
damgasý, anayasa,<br />
dil, Almanya’nýn geçmiþin/tarihinin<br />
sorumluluðu”<br />
gibi temellere dayansa<br />
da, öncü kültürün zannedildiði<br />
gibi her þeye hoþgörülü<br />
olamayacaðýný da<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
CDU, entegrasyona cevap ararken...<br />
Ýlhan BÝLGÜ<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
15<br />
gündeme getiriyordu.<br />
Parti programý “Yine,<br />
entegrasyon, ülkemiz için<br />
sorumluluk yüklenmek<br />
demektir,” dese de, bu anlamda<br />
bazý göçmenlerin<br />
entegrasyona karþý çýktýklarý<br />
ima ediliyor ve farklý<br />
kültürlere sahip insanlar<br />
olarak yaþama istekleri,<br />
hukuk düzenini reddetmek<br />
olarak deðerlendiriliyordu:<br />
“Birbirine baðlý olmayan<br />
yan yana yaþamayý<br />
ve hukuk düzenimizi dikkate<br />
almayan paralel topluluklarý<br />
reddediyoruz.“<br />
Daha sonra, galiba yanlýþ<br />
anlaþýlma ihtimali de<br />
göz önünde bulunduruldu<br />
ki, söylenilen ile söylenmek<br />
istenen þeyler birbirine<br />
karýþtýrýlmýþ gibi oldu.<br />
Bir taraftan farklýlýklar<br />
ve özgürlükler üzerinde<br />
durulurken, öbür taraftan,<br />
amaçlanan kesimin belirli<br />
bir kesim olduðuna iþaret<br />
olunuyordu.<br />
“Kim, Almanya’da yaþamak<br />
istiyorsa, kendi kökenini<br />
küçümsemeden ve<br />
köklerinden vazgeçmeden<br />
özgürlükçü demokratik<br />
temel düzenimizin temel<br />
deðer ve normlarýný kabul<br />
edip uymalýdýr,” denildikten<br />
sonra toplumdaki yanlýþ<br />
ön yargýlar pekiþtirilircesine<br />
yaptýrýmlardan söz<br />
ediliyordu. “Ýnsan haklarýnýnýn<br />
ve demokrasinin<br />
sorgulandýðý yerde, kültürel<br />
farklýlýk hakký olamaz.<br />
Bu durum özellikle, kadýn-erkek<br />
eþitliði temel ilkesinde<br />
geçerlidir. Bunun<br />
üzerinde, göçmenler ve<br />
kabul eden toplum olarak<br />
ittifak edilmelidir. Kim,<br />
entegrasyonu sürekli olarak<br />
reddediyorsa, buna<br />
karþý yaptýrýmlarý<br />
da hesaba katmak durumundadýr.”<br />
Buna raðmen, yine<br />
de Almanya’nýn bir<br />
göçe ihtiyacý vardý.<br />
Ama hangi göçe?<br />
CDU lideri Merkel,<br />
bu sorunun cevabýný<br />
bildiðini þöyle açýklama<br />
ihtiyacý duyuyordu:<br />
“Almanya’nýn göçe<br />
ihtiyacý var: En iyi<br />
kafalarý kapýþmak<br />
için.” Fakat yine de,<br />
Merkel’in kafasýný karýþtýran<br />
bir durum söz<br />
konusuydu.<br />
“Açýkça þunu söylüyoruz:<br />
Entegrason ülkesi -<br />
Bu tek yönlü bir yol deðildir.”<br />
Peki öyleyse çift yön<br />
nasýl olur? sorusuna cevap<br />
aramadan, tek yönlü yol,<br />
yine ön yargýlarla söyle<br />
açýlýyordu: “Paralel toplumlarýn<br />
dünyaya açýk olmakla<br />
bir iliþkisi yok, ama<br />
hiç yok.”<br />
Ýþte tartýþmanýn tam<br />
burasýnda, Almanya anayasasýna<br />
vurgu yapmak,<br />
Merkel’i ve CDU programýný<br />
haklý göstermeye yeterli<br />
miydi acaba? “Anayasamýz,<br />
Almanya’nýn her<br />
yerinde ve herkes için geçerlidir.”<br />
Temel ilkeler programý<br />
ve CDU lideri Merkel’in<br />
entegrasyonun baþarýsýzlýðý<br />
ile ilgili suçlamalarýný<br />
dinleyenler, Alman anayasasýný<br />
ihlal etmekte israrlý<br />
bir topluluðun varlýðý hissine<br />
kapýlsa da, bu anayasanýn<br />
özgürlüklerden çok,<br />
kýsýtlamalar ve engellemelerle<br />
dolu olduðunu sanýrdý.<br />
Lakin, CDU ve Merkel,<br />
entegrasyondan söz ederken<br />
nasýl bir maksatlarý olduðunu<br />
þu þekilde açýklamayý<br />
zarurî görüyordu:<br />
“Sürekli bir diyaloga<br />
ihtiyacýmýz var. Bu doðru.<br />
Ama, bu diyalogu ülkemizde,<br />
anayasamýz temelinde<br />
açýk þartlara baðlý<br />
olarak yürütmek zorundayýz.<br />
Bunun için çok açýk<br />
belirli þeyleri dikkate almamýz<br />
gerekiyor. Örneðin,<br />
camilerin kubbeleri,<br />
kilise kulelerinden gösteriþli<br />
bir þekilde yüksek olarak<br />
inþa edilemez. Çünkü<br />
hoþ görü, isteyenin isteðini<br />
yapabileceði anlamýna<br />
gelemez.”<br />
Parti tarihinde üçüncü<br />
kez ele alýnan bir temel ilkeler<br />
programýyla ilgili<br />
söylenecek daha çok söz<br />
var? Ancak þu soru önemli:<br />
Hristiyan Demokratlar’ýn<br />
böylesine ilkeleþtirdiði<br />
bu programýn Almanya’ya<br />
ve Almanya’yý vatan<br />
kabullenmiþ göçmenlere<br />
ne yararý olacak?
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
16 hayat<br />
Selam ve selamýn önemi üzerine<br />
Habibe BALTACI • baltacih@gmail.com<br />
Karþýlaþtýðýmýz insanlara<br />
Selam verdiðimizde<br />
“Allah’ýn Selamý<br />
Sizin Üzerinize Olsun!..”<br />
diyerek onlara emniyet,<br />
itimat, barýþ ve esenlik<br />
telkin etmekle birlikte<br />
kardeþlerimize hem dünya<br />
refahý, hem de ahiret mutluluðu<br />
için duada bulunuruz.<br />
Selam, Rabb’i zikirdir.<br />
Selam, Allah’ýn 99 isminden<br />
bir tanesidir ve “ayýptan,<br />
kusurdan, eksiklikten,<br />
fani olmaktan ve zevalden<br />
salim olan; kurtuluþ ve<br />
esenlik kaynaðý olan ve isteyenleri<br />
selamete ulaþtýran”<br />
anlamýna gelir.<br />
Selam kelimesi sözlükte,<br />
“Ýnsanlarýn birbirleriyle<br />
karþýlaþtýklarýnda kullandýklarý<br />
yakýnlýk dostluk,<br />
saygý ifade eden söz, yaptýklarý<br />
iþaret veya hareket”<br />
diye geçer. Selamýn Ýslam<br />
toplumunda yeri, anlamý<br />
ve önemi çok daha büyüktür.<br />
Selam vermek, her þeyden<br />
önce Peygamberimiz<br />
(s.a.v.)’den bizlere kalan en<br />
güzel sünnetlerinden biridir.<br />
Selamýn alýnmasý ise<br />
farzdýr.<br />
Sünnet olmakla birlikte,<br />
ilk insan olan Hz.Adem<br />
(a.s.)’den bizlere bir yâdigardýr<br />
da. Ebu Hureyre<br />
(r.a.)’den rivayet edildiðine<br />
göre, Nebî (s.a.v.) þöyle buyurdu:<br />
“Allah Teâlâ Âdem<br />
(a.s.)’i yaratýnca ona:<br />
- Git þu oturmakta olan<br />
meleklere selam ver ve senin<br />
selamýna nasýl karþýlýk<br />
vereceklerini de güzelce<br />
dinle; çünkü senin ve senin<br />
çocuklarýnýn selamý da bu<br />
olacaktýr, buyurdu. Âdem<br />
(a.s.) meleklere<br />
- Es-Selamu aleykum,<br />
dedi. Melekler:<br />
- es-Selamu aleyke ve<br />
rahmetullâh; karþýlýðýný<br />
verdiler. Onun Selamýna<br />
“ve rahmetullâh” ilave ettiler.?<br />
(Buhârî, Enbiyâ 1; Ýsti’zân;<br />
Müslim, Cennet 28)<br />
Selam verme þekli ile ilgili<br />
“Bir selam ile selamlandýðýnýz<br />
zaman siz de ondan<br />
daha güzeli ile selamlayýn;<br />
yahut ayný ile karþýlýk<br />
verin. Þüphesiz Allah,<br />
her þeyin hesabýný arayandýr.”<br />
(4;86) buyuran âyet-i<br />
kerime’ye istinaden selam<br />
verirken; “Selamun Aleykum”<br />
veya “Esselamu<br />
Aleykum” denir, alýrken de<br />
“Ve Aleykumesselam” veya<br />
“Ve Aleykumesselam ve<br />
rahmetullahi ve berakatuh”<br />
þeklinde ifade edilir.<br />
Bu þekilde selamý veren, insanlara<br />
sevgi ve saygýsýný,<br />
verilen selamýn karþýlýðýný<br />
daha güzeliyle veren de, alçakgönüllülüðü<br />
belirtmiþ<br />
olur.<br />
Selam vermenin bir<br />
adâbý da vardýr. Þöyle ki:<br />
“Binekte olan yürüyene,<br />
yürüyen oturana, az çok’a<br />
selam verir.” [Buhârî, Ýsti’zân<br />
4, 5, 6; Müslim, Selam<br />
1, (2160); Ebu Davud,<br />
Edeb 145, (5198, 5199); Tirmizi,<br />
Isti'zan 4, (2704,<br />
2705)]. Bir topluluða girerken<br />
verildiði gibi, bir topluluðun<br />
yanýndan ayrýlýrken<br />
de selam verilir. Bir<br />
topluluða selam verildiðinde<br />
içlerinden birisi selamý<br />
alýrsa diðerlerinden selam<br />
alma sorumluluðu kalkar,<br />
fakat o topluluktan bir<br />
kimse selamý almazsa hepsi<br />
günahkar olur. Bir baþkasýnýn<br />
selamýný getirene<br />
“Aleyke ve Aleyhisselam”<br />
diye cevap verilir. Mektupla<br />
gelen selama sözlü veya<br />
yazýlý þekilde “Ve Aleykesselam”<br />
denilir.<br />
Selam vermenin mekruh<br />
olduðu durumlar vardýr.<br />
Yemek yiyene, Kur’ân<br />
okuyana, hutbe dinleyene,<br />
namaz kýlana, selam verilmemelidir.<br />
Selam verilmiþ<br />
ise mutlaka cevap vermek<br />
gerekmez. Ayrýca açýkça<br />
günah iþleyene de selam<br />
verilmez (Büyük Ýslam Ýlmihali;<br />
Ömer Nasuhi Bilmen).<br />
Büyüklere selam<br />
vermek saygýnýn, küçüklere<br />
selam vermek ise tevazuun<br />
göstergesidir. Enes<br />
(r.a.) çocuklara rastladýðý<br />
zaman onlara selam verir<br />
ve: “Resûlullah (s.a.v.) böyle<br />
yapardý” derdi. [Buhârî,<br />
Ýsti’zân 15; Müslim, Selam<br />
15. Ayrýca bk. Ebû Dâvûd,<br />
Edeb 136; Tirmizî, Ýsti’zân<br />
8; Ýbni Mâce, Edeb 14]. Bu<br />
þekilde çocuklara selam verildiði<br />
takdirde, onlarý selama<br />
alýþtýrmýþ olunur.<br />
Selamýn önemine binaen<br />
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:<br />
“Kim selamdan önce<br />
konuþmaya baþlarsa ona<br />
cevap vermeyiniz” buyurmuþtur.<br />
(Ebu Naim-Muhtear’ul-ehadis).<br />
Ebu Hureyre<br />
Selam bir<br />
anahtardýr,<br />
mü’min<br />
yüreklerin<br />
kapýlarýný<br />
açan...<br />
(r.a.)’nýn rivayetine göre de<br />
verilen Selamý almak Müslümanýn<br />
Müslüman üzerindeki<br />
beþ hakkýndan ilkidir<br />
[Buhârî, Cenâiz, 2,<br />
(1<strong>24</strong>0)].<br />
Efendimiz (s.a.v.)’in<br />
sünnetlerini ihya ettikçe<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
gönüllerimiz ve ruhlarýmýz<br />
peygamberî edebin aydýnlýðýna<br />
kavuþur.<br />
Bugün toplum olarak<br />
geldiðimiz noktada selama<br />
hak ettiði önemi vermekten<br />
uzaklardayýz. Günlük<br />
hayatta selamýn önemi çok<br />
büyüktür. Bunun farkýnda<br />
olmalýyýz. Ýnsanlarla bað<br />
kurmak için söze selam ile<br />
baþlarýz. Tanýþmaya selam<br />
vesile olur, kalpleri birbirine<br />
ýsýndýrýr, kardeþlik baðlarýný<br />
kuvvetlendirir. Selam<br />
dostça iliþkiler kurma<br />
prensibinin ilk þartý olduðundan,<br />
toplumun fertleri<br />
arasýndaki dayanýþmayý<br />
büyütür. Bununla ilgili bir<br />
Hadis-i Þerif’i daha aktaralým:<br />
Ebu Hureyre (r.a.)’den<br />
rivayet edildiðine göre,<br />
Rasûlullah (s.a.v.) þöyle buyurdu:<br />
“Siz iman etmedikçe<br />
cennete giremezsiniz;<br />
birbirinizi sevmedikçe de<br />
iman etmiþ olamazsýnýz.<br />
Yaptýðýnýz zaman birbirinizi<br />
seveceðiniz bir þey söyleyeyim<br />
mi? Aranýzda Selamý<br />
yayýnýz!” (Müslim,<br />
Ýmân 93; Ebu Davud, Edeb<br />
131; Tirimizi, Ýsti’zan 1; Ýbni<br />
Mace, Mukaddime 6,<br />
Edeb 11).<br />
Müslüman, insanlardan<br />
kopuk ve çevresine duyarsýz<br />
olamaz. Bunu büyük<br />
þairimiz Mehmet Akif Ersoy’un<br />
Safahat’ýndan þu<br />
mýsralarýyla dile getirerek,<br />
sözlerimize nokta koyalým:<br />
“Bir Selam ver be herif,<br />
aðzýn aþýnmaz ya... Hayýr,<br />
Ne bilir vermeyi herif,<br />
ne de sen versen alýr.”<br />
“Allah’ýn selamý, bereketi<br />
ve rahmeti üzerinize<br />
olsun!..”<br />
Autopartner<br />
Rosenheim GmbH<br />
Nejat&Ýsmail Demir<br />
Bize danýþmadan<br />
otomobil almayýn<br />
dosya<br />
Rosenheimer Strasse 47 . D-83059 Kolbermoor<br />
Tel: 0 80 31-23 00 58 . Fax: 0 80 31-23 00 60<br />
Mobil: 0171-33 13 108<br />
E-Mail: info@autopartner-rosenheim.de<br />
Internet: www.autopartner-rosenheim.de
dosya<br />
... O Ýstiklal Marþýmýz’ýn<br />
yazarý, milli þair diye tanýnan<br />
ve anýlan yüce zat. O<br />
hayatý boyunca ruhi çileler<br />
ve ýstýraplar çekmiþ, yaþamýþ<br />
olduðu toplumun<br />
dertlerini farketmiþ ve onlarý<br />
kaleme alarak dile getirmiþ<br />
bir insan. O sadece<br />
bir þair deðildi. Ayný zamanda<br />
bir din adamýydý.<br />
Onun ciddi bir sýkýntýsý<br />
vardý. Ve bu sýkýntýsýný ifade<br />
edip, kendisini anlayýp<br />
kendisiyle hemfikir olan<br />
insanlarla paylaþmak istiyordu.<br />
Yaþam süresi boyunca<br />
Ýslam Ümmetinin<br />
dini, milli ve hayati dertlerine<br />
üzülmüþ, onu kendisine<br />
dert edinmiþ ve 63 yaþýnda<br />
rahatsýzlýðýndan dolayý<br />
Hakk’ýn rahmetine kavuþmuþtur.<br />
63 yaþýndayken<br />
Azrail (a.s.)’in onun<br />
kapýsýný çalmasýndan mutluluk<br />
duyuyordu. Çünkü<br />
Allah Rasulüde ayný yaþta<br />
dünyaya gözlerini yummuþtu...<br />
“Aðlarým, aðlatamam.<br />
Hissederim, söyleyemem.”<br />
diyordu Mehmed Akif.<br />
Üzüntüsünü ve elemini<br />
böyle ifade etmeye çalýþýyordu.<br />
O hep aðlýyordu.<br />
Kendisi “aðlarým, aðlatamam.”<br />
dese de, aslýnda aðlatýyor<br />
insaný. Akif’in eserlerini<br />
okuyup da etkilenmemek,<br />
aðlamamak mümküm<br />
deðil. Akif’in eserleri<br />
insana öyle bir tesir ediyor<br />
ki, onun kanayan yarasýndan<br />
okuyucusu da payýný<br />
alýyor. Neden aðlýyordu<br />
acaba? Onu aðlatan, dertlere<br />
sokan ve hastalýklara<br />
iten neydi? Mehmed Akif<br />
halký bulunmuþ olduðu zihin<br />
darlýðýndan kurtarmak<br />
ve insanlarý uyanýþa ve harekete<br />
çaðýrýyordu. O eserleriyle<br />
herkese ferdi bir sorumluluk<br />
yüklüyor ve herkesin<br />
üzerinde bir görev<br />
Torunu, pamuk gibi<br />
bembeyaz sakallý,<br />
nur yüzlü dedesine<br />
merakla soruyor:<br />
"Dedeciðim! Bir insanýn<br />
ömrü ne kadar olur?"<br />
Dede tatlý bir gülücükle:<br />
"Ezanla namaz arasý<br />
kadar yavrucuðum." deyince<br />
torun:<br />
"Nasýl yani, ömür bu<br />
kadar kýsa mý?" der. Dede:<br />
"Evet yavrum. ömür,<br />
namazsýz ezanla, ezansýz<br />
namaz arasý kadardýr."<br />
Ýstiklal Marþý Þairimiz<br />
Merhum Mehmed Akif Ersoy’un<br />
Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle...<br />
düþtüðünü vurguyla<br />
beyan ediyordu ve<br />
“Sahipsiz bir memleketin<br />
batmasý haktýr,<br />
sen sahip çýkarsan bu<br />
memleket batmayacaktýr.”<br />
diyerek durumun<br />
ciddiyetini insanlarýn<br />
gözü önüne koyuyordu.<br />
Akif bir þeyler hissediyor,<br />
fakat o hissettiklerini<br />
söyleyemediðini<br />
iddia ediyor. Þiirlerine<br />
bakýldýðýnda ise, hissettiklerini<br />
söyleyebildiðini<br />
ve ayný zamanda<br />
hissettiði gibi, hissettirdiðini<br />
hissettirebildiðini görüyoruz.<br />
Akif þiirlerinde insaný<br />
kendi dünyasýna götürüyor<br />
ve insana ayný acýlarý<br />
ve elemleri yaþatýyor. Yalnýzlýðý<br />
seven ve tercih eden<br />
bir insan. Þahid olduðu<br />
olaylardan rahatsýzlýk duyduðu<br />
için onlardan yalnýzlýðýna<br />
kaçýyor. Ayný zamanda<br />
bu yükü yalnýz baþýna<br />
taþýyamýyacaðýný biliyor.<br />
Ve çekmiþ olduðu bu<br />
acýya okuyucusunu þöyle<br />
davet ediyor:<br />
“Gitme ey yolcu, beraber<br />
oturup aðlaþalým. Elemim<br />
bir yiðidin karý deðil<br />
paylaþalým.”<br />
Mehmed Akif kendini<br />
tanýmlamýþ ve “kafa kaðýdýnýn”<br />
adýný Müslüman<br />
Türk koymuþ. Dinine ve<br />
ahlakýna baðlý olan Akif<br />
kendisi hakkýnda þu itirafta<br />
bulunuyor: “Gençliðimde<br />
dindar bir insan olmasaydým,<br />
bir çok günah iþleyebilirdim.”<br />
Demek ki<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Stj. Av. Selma Öztürk<br />
onun ölçüsüde, prensipleride<br />
ortadaydý. Ve bu ilkesine<br />
hayatýnýn sonuna kadar<br />
riayet etme gayretindeydi.<br />
“Ýki mukaddesatým var:<br />
Birisi dil diðeri din.” Bu iki<br />
mukaddes deðerlerin muhafaza<br />
edilmesi gerektiðini<br />
vurguluyor, onlarýn elden<br />
gittiði taktirde ne büyük<br />
felaketler yaþanacaðýný<br />
söylüyordu. Akif’in kanayan<br />
yarasý buydu iþte.<br />
Keskin bir zekaya ve<br />
müthiþ bir hafýzaya sahip<br />
olan Mehmet Akif daha 20<br />
yaþýnda bir gençken<br />
Kur’an’ý ezberleyip hafýz<br />
olmuþtur. Kur’an’ý sýrf diliyle<br />
kuru kuru okuyup yetinmemiþ,<br />
onu hayatýnýn<br />
her saha ve alanýnda yaþayýp<br />
uygulama çabasýný<br />
göstermiþtir. Bu uygulama<br />
titizlikle üstünde durduðu<br />
dakikliði, vefalýlýðý ve sadakatýndan<br />
baþlýyor, spora<br />
olan sevgisine, esprisine ve<br />
sabrýna kadar devam ediyordu.<br />
Sanata olan meylini<br />
ve alakasýný yazmýþ olduðu<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
17<br />
þiirlerden ziyade üflemiþ<br />
olduðu neyle ziyadeleþtirmiþtir.<br />
Babasý tarafýndan<br />
almýþ olduðu saðlam<br />
eðitiminden dolayý<br />
Arapça lisanýný çok iyi<br />
biliyordu.<br />
Bunun için de Atatürk’ün<br />
Kuran-ý Kerim’i<br />
Türkçe’ye tercüme<br />
edilmesi teklifini<br />
getirdiðinde ve bu tercümeye<br />
kim üstlenebilir<br />
sorusu sorulduðunda<br />
akla gelen ilk insan<br />
Mehmed Akif olmuþtur.<br />
Mehmed Akif Kuran’ý<br />
Kerim’i talimat üzere<br />
Türkçe’ye çevirmiþtir. Bazý<br />
tarihi olay ve geliþmelerden<br />
dolayý ise bu meal çalýþmasý<br />
imha edilmek mecburiyetinde<br />
kalmýþtýr.<br />
“Allah-u Teala Kur’an-ý<br />
Kerim’i Türkçe lisanýyla<br />
indirmiþ olsaydý, Cebrail’i<br />
hiç þüphesiz Mehmed Akif<br />
olurdu.” diyen Süleyman<br />
Nazif belki de onun bir deha<br />
olduðunu fark eden insanlardan<br />
birisidir.<br />
Mehmed Akif öyle bir<br />
hüviyete sahip bir insan ki,<br />
kendisinde bulunan vasýflar<br />
Peygamber Efendimizin<br />
meþrebini hatýrlatýyor.<br />
Ve kendisinde dört büyük<br />
halifenin vasýflarýný taþýyor<br />
adeta. Onun karakterini<br />
tahlil edip analizde bulunanlar,<br />
onda Hz. Ebu Bekir’in<br />
sadakatý ve güvenilirliðini,<br />
Hz. Ömer’in þecaat<br />
ve cesurluðunu, Hz. Osman’ýn<br />
ar ve hayasýný ve<br />
nitekim Hz. Ali’nin bilgi ve<br />
zekasýný bulurlar.<br />
Bir dede ile torununun<br />
konuþmalarýna kulak veriyoruz:<br />
Diye cevap verir. Torun<br />
yeniden sorar:<br />
"Namazsýz ezan ve<br />
ezansýz namaz sözlerinden<br />
ne kastettiðini anlamadým<br />
dedeciðim. Bu ne<br />
demek açýklar mýsýn?"<br />
Dede þefkatle ellerinden<br />
tuttuðu torununa:<br />
"Bak yavrum, geçenlerde<br />
komþumuzun çocuðu<br />
doðdu. O çocuðun kulaðýna<br />
ezan okundu deðil<br />
mi? iþte o ezanýn namazý<br />
kýlýndý mý? Kýlýnmadý. O<br />
ezan "Namazsýz ezan"dý.<br />
insan öldüðü zaman kýlýnan<br />
cenaze namazýnýn da<br />
ezaný yoktur. O da "Ezansýz<br />
namaz"dýr. Aslýnda o<br />
Þahsýna yapýlan hakaretlere<br />
ve haksýzlýklara sabredip<br />
susabiliyordu belki.<br />
Lakin Allah’a ve Rasulune<br />
yani dinine ve imanýna yapýlan<br />
hiç bir hakarete tahammül<br />
edemiyordu, susmuyordu<br />
ve o cürette bulunanlara:<br />
“Elimden gelse<br />
seni tepelerim.” diyecek<br />
kadar cesur ve mertti.<br />
Mehmed Akif yaþamý<br />
ve düþünceleriyle tam bir<br />
nümune insandýr. Gençlere<br />
örnek gösterilecek saðlam<br />
ve kuvvetli bir þahsiyetti o.<br />
Mehmed Akif’i tanýmak,<br />
onun ruhunu anlayýp kavramak<br />
ve onun sürdürmüþ<br />
olduðu bir hayat sürdürmek...<br />
Merhumun kabri Ýstanbul’da<br />
Edirnekapý’da ki Þehidlik’te<br />
bulunmaktadýr.<br />
Ýmkaný olan herkese orayý<br />
ziyaret etmesini tavsiye<br />
ederim... Fakat merhumun<br />
ruhuna bir Fatiha okumak<br />
için ille de o kabristan mekanýnda<br />
bedenen bulunmak<br />
þart deðil...<br />
Her müslümam gencin<br />
kitaplýðýnda bulunmasý gereken<br />
bir eser Mehmed<br />
Akif’ Ersoy’un Safahat’ýdýr.<br />
Safahat Akif’in tek þiir kitabýdýr.<br />
Bütün þiirlerini Safahat’ta<br />
toplamýþ, Ýstiklal<br />
Marþý’ný ise “Kahraman<br />
Ordumuz’a” yazýp, ithaf<br />
ettiði için onu halka mal<br />
edip Safahat’ýna almamýþtýr.<br />
Bir Türk müslüman<br />
genci olarak bize burada<br />
düþen görev herþeyden önce<br />
Akif’i ve Akif gibi nice<br />
büyük insanlarýmýzý tanýmak<br />
ve onlarýn hayatlarýný<br />
kendimize örnek almaktýr.<br />
Merhumlarý anýp yad etmek,<br />
onlarýn kýymetli eserlerini<br />
tanýyýp, o eserleri içimize<br />
sindirip kendimizde<br />
yaþatmaktýr. Nesillere düþen<br />
görev budur iþte.<br />
namazýn ezaný insan doðunca<br />
okunmuþtu kulaðýna.<br />
"Bak ey insan! Doðdun,<br />
ama öleceksin, ömür<br />
çabuk biter, hayatýný iyi<br />
deðerlendir. Boþa vakit<br />
harcama!" ikazýný yapýyordu<br />
o ezan. Ýþte yavrum<br />
öMüR, EZANLA NA-<br />
MAZ ARASI KADAR-<br />
DIR. Sakýn boþa geçirme.<br />
ömrünü dolu dolu yaþa,<br />
bir nefes bile boþluk býrakma!"
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
18 hayat<br />
OECD tarafýndan<br />
katýlýmcý ülkelerin<br />
eðitim durumunu<br />
araþtýran PISA(*), 15 yaþýndaki<br />
öðrencilerin matematik,<br />
fen bilimleri ve okuma<br />
alanlarýndaki becerileri<br />
hakkýnda bilgi veriyor.<br />
Araþtýrma programýnýn<br />
üzerinde durduðu bir diðer<br />
hususu da, ülkede yürürlükte<br />
olan eðitim sistemindeki<br />
eksiklikler oluþturuyor.<br />
Eðitimin merkezi<br />
olan okulun, öðrenciyi geleceðe<br />
ne kadar hazýrladýðýyla<br />
ilgili veriler, program<br />
çerçevesinde iþleniyor, ülkedeki<br />
okul sisteminin eðitimde<br />
eþitlik ilkesi ile ne<br />
kadar örtüþtüðü sorusuna<br />
cevap aranýyor. Okul, iþ<br />
hayatý ve günlük yaþamda<br />
gerekli olan kabiliyetlerin<br />
geliþimine hangi derecede<br />
katkýda bulunmaktadýr?<br />
Okulda bu doðrultuda<br />
herhangi bir eþitsizlik söz<br />
konusumudur? Özellikle<br />
de toplumsal sýnýfa dayanan<br />
eþitsizlikten bahsetmek<br />
mümkün müdür? PI-<br />
SA araþtýrmasý, araþtýrmaya<br />
katýlan ülkelerde bu sorulara<br />
cevaplar aramakta,<br />
çýkan sonuçlar doðrultusunda<br />
ilgili ülkelerin eðitim<br />
politikalarýna çözüm<br />
önerileri sunmaktadýr.<br />
Geçtiðimiz ayda açýklanan<br />
PISA 2006 sonuçlarýna<br />
geçmeden önce PISA<br />
2000’in Almanya’da oluþturduðu<br />
atmosferi hatýrlamakta<br />
fayda var. PISA, ilk<br />
defa 2000 yýlýnda uygulandýðýnda<br />
Almanya’da büyük<br />
bir yanký uyandýrmýþtý.<br />
Zira araþtýrmanýn sonuçlarýna<br />
göre Almanya,<br />
uluslararasý ölçekte orta<br />
seviyede bile yer almayý<br />
baþaramamýþtý. Yukarýda<br />
soru þeklinde sýraladýðýmýz<br />
araþtýrma hedefleri<br />
göz önünde bulundurulduðunda<br />
elde edilen so-<br />
Lichtenstein Devlet<br />
baþkaný Prens II. Hans<br />
Adam, 2008 yýlýnda<br />
devlet ve kilise ayrýmýnýn en<br />
büyük gerekliliklerden biri<br />
olacaðýný söylerken, Ýslam<br />
dininin ikinci büyük din<br />
olarak kabul edilmesi gerektiðini<br />
belirtti<br />
Lichtenstein radyosunun<br />
geleneksel olarak her<br />
yýlbaþýnda yaptýðý röportajda<br />
Lichtenstein, Devlet Baþkaný<br />
Prens II. Hans Adam<br />
ile, özellikle ülkede Ýslam’ýn<br />
PISA: Sosyal konum okullardaki<br />
baþarýya etki ediyor<br />
yeri konusu konuþuldu.<br />
Prens, halk ve siyasilerin<br />
din özgürlüðünü benimsemeleri<br />
görüþünü dile getirdi.<br />
Buna Lichtenstein’da Hýristiyanlýðýn<br />
özel bir konumu<br />
olmamasýnýn da dahil<br />
olduðunu belirten Prens,<br />
Hýristiyanlýðýn yanýnda<br />
Ünal KOYUNCU • ukoyuncu@igmg.de<br />
nuç, Almanya açýsýndan<br />
düþündürücüydü. Geliþmiþ<br />
ülkeler arasýnda yer<br />
alan Almanya’nýn eðitim<br />
sistemindeki aksaklýðý<br />
yansýtan bu sonuç, ülkenin<br />
geleceðine dair bir takým<br />
endiþeleri de beraberinde<br />
getirdi. Nitekim ülkenin<br />
geliþmiþlik düzeyinin gelecekte<br />
de devam etmesi,<br />
eðitim sisteminin bu seviyeyi<br />
devam ettirebilecek<br />
düzeyi ile yakýndan alakalý<br />
bulunuyor. Ayný þekilde<br />
eðitim sisteminin ülkedeki<br />
gençlerin tamamýný hayata<br />
kazandýrabilmesi, dünyanýn<br />
önde gelen ülkelerinden<br />
olan Almanya açýsýndan<br />
önemlidir. Bu açýdan<br />
bakýldýðýnda PISA 2000<br />
araþtýrmasýnda ortaya çýkan<br />
endiþe verici bir diðer<br />
sonuç, alt sýnýfa mensup<br />
öðrencilere iliþkin tespitlerdi.<br />
Göçmen kökenli öðrencilerin<br />
de yer aldýðý bu<br />
kesimle ilgili ortaya çýkan<br />
olumsuz sonuç, eðitim sisteminin<br />
eþitlik ilkesinden<br />
uzaklaþtýðýný göstermekteydi.<br />
Dolayýsýyla hayatýn<br />
diðer alanlarýnda yaþanan<br />
zengin-fakir arasýndaki<br />
uçurumu, eðitim sisteminde<br />
de görebilmek mümkündü.<br />
225 okulda 5000 öðrenci<br />
üzerinde yapýlan PISA<br />
2006 araþtýrma sonuçlarýnýn<br />
açýklanmasýnýn ardýndan<br />
yapýlan deðerlendirmelerde<br />
öne çýkan yaklaþým,<br />
PISA 2000 ile yapýlan<br />
kýyaslamalardýr. Öyle ya,<br />
geride býrakýlan 6 yýllýk sürenin<br />
ardýndan sorulacak<br />
en doðal soru, eðitim alanýnda<br />
hangi yöne doðru<br />
bir geliþmenin yaþandýðý<br />
sorusudur. Bakýþ açýsýna<br />
göre deðiþen yorumlarda<br />
bir taraftan genel bir iyileþme<br />
eðilimden bahsedilirken<br />
diðer taraftan ayný sorunlarýn<br />
devam ettiðine<br />
iliþkin tespitler yapýlýyor.<br />
PISA 2000 ile yapýlan genel<br />
kýyaslamalarda olumlu geliþmelerin<br />
yaþandýðý ortaya<br />
çýkýyor. Genel alandan<br />
özel alana kayýldýðýnda ayný<br />
geliþmelerden bahsetmek<br />
pek de mümkün deðil.<br />
Alt sýnýfa mensup öðrencilerin<br />
eðitim hayatýnda<br />
gördükleri haksýzlýk,<br />
sistematik olarak devamlýlýðýný<br />
sürdürdüðü görülüyor.<br />
Ancak, kamuoyunun<br />
araþtýrmada elde edilen<br />
genel iyileþmeye odaklanmasýnýn<br />
sonucu, bu alandaki<br />
zaafiyet göz ardý ediliyor.<br />
PISA 2006’nýn yinelediði<br />
tespit, öðrencinin mensup<br />
olduðu sosyal sýnýfla<br />
okulda gösterdiði baþarý<br />
arasýndaki iliþkinin, Almanya’da<br />
diðer ülkelere<br />
kýyasla yüksek olduðu tesbitidir.<br />
Bunun anlamý, gelir<br />
ve yaþam þartlarý yüksek<br />
düzeyde olan bir aileye<br />
mensup öðrenciyle karþý<br />
tarafta yer alan, yani geliri<br />
düþük ve hayat þartlarý<br />
kýsýtlý olan bir aileye mensup<br />
bir öðrenci arasýnda<br />
ciddiye alýnmasý gereken<br />
bir baþarý farkýnýn olmasýdýr.<br />
Gerek okul derslerinde<br />
elde edilen notlar ve gerekse<br />
de Gymnasium ile<br />
Hauptschule öðrencileri<br />
arasýndaki sýnýf farklýlýkla-<br />
ikinci büyük dini topluluk<br />
olarak Ýslam'ýn da unutulmamasý<br />
ve kabullenilmesi<br />
gerektiðini ifade etti. Bunun<br />
yanýnda Müslümanlar'a camilerini<br />
yapabilmeleri için<br />
imkan saðlanmasý gerektiðini<br />
kaydetti. Hýristiyanlar'a<br />
saðlanan dinlerini yayma<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
rý bu tespitin altýný çiziyor.<br />
Öte taraftan, fen bilimlerine<br />
olan ilginin, araþtýrma<br />
sonucunda dile getirildiði<br />
gibi, deðiþik kesimlere<br />
mensup öðrenciler arasýnda<br />
eþit seviyede olduðu<br />
dikkate alýndýðýnda, sistemdeki<br />
eþitsizlik daha da<br />
bir anlam kazanýyor. PISA<br />
2006 sonuçlarýnda yer verilen<br />
bilgiye göre Gymnasium’daki<br />
öðrenciler fen<br />
bilimlerinde temel bilgilere<br />
sahipken, Hauptschule’daki<br />
öðrencilerin %40<br />
oranýndaki bir kesimi bu<br />
bilgilere sahip deðildir.<br />
Buna göre ayný ilginin olmasýna<br />
raðmen eþit imkan<br />
ve þartlara sahip olmayan<br />
öðrenciler, sistemin ortaya<br />
koyduðu ayýrýcý ve ayrýmcý<br />
uygulamalardan dolayý<br />
elenmekte ve baþarýsýzlýða<br />
sevkediliyor. Bu bilgiler,<br />
alt sýnýfa mensup ve göç<br />
kökenli öðrencilerin eðitim<br />
politikasýnda teþvik edilmesi<br />
gerektiði kanaatini de<br />
pekiþtiriyor.<br />
PISA 2006 araþtýrmasýnýn<br />
odak noktasýný fen bilimleri<br />
oluþturuyor. Fen bilimleriyle<br />
iliþkili teknik<br />
meslek ve iþ alanlarýnýn<br />
önümüzdeki yýllarda iþ<br />
gücü ihtiyacýný giderebilmesi,<br />
öðrencilerin bu alana<br />
yönelik ilgi göstermesine<br />
baðlý. Fizik ve Kimya gibi<br />
derslerde yapýlan deney ve<br />
benzeri pratik derslerin bu<br />
ilgiyi artýrdýðý, raporda<br />
vurgulanýyor. Raporda, bu<br />
çerçevede araþtýrýlan diðer<br />
konular, öðrencilerin fen<br />
bilimlere olan ilgisi, haftalýk<br />
ders saati ve okulun sa-<br />
“Bir yandan kiliselerin çanlarý çalarken<br />
diðer yandan da müezzinin ezan<br />
okumasýnda bir problem görmüyorum”<br />
dosya<br />
hip olduðu teknik altyapý<br />
konularýydý. Almanya’da,<br />
araþtýrmaya katýlan öðrencilerin<br />
%35’i haftada iki saatten<br />
az fen bilimleri dersi<br />
aldýklarýný belirtirken, %32<br />
civarýnda bir kesim, katýldýklarý<br />
haftalýk fen bilimleri<br />
dersinin dört saat olduðunu<br />
bildirirken, buna ek<br />
olarak derslerde, öðrencinin<br />
fen bilimlere olan ilgisini<br />
artýrýcý deneyler ve<br />
grup çalýþmasý, diðer ülkelere<br />
kýyasla orta derecede<br />
yapýlýyor. Dersin kalitesini<br />
artýran bu tür metodlarla<br />
gözetilen hedef, öðrencinin<br />
kendi baþýna deneylerde<br />
bulunabilmesi, ortaya<br />
çýkan sonucu deðerlendirebilmesi<br />
ve elde edilen<br />
bilgileri günlük hayata aktarabilmesidir.<br />
PISA 2000 araþtýrmasýnýn<br />
ana temasý olan okuma<br />
kabiliyetinde genel olarak<br />
bir iyileþme eðilimden<br />
bahsediliyor. PISA<br />
2006’nýn ortaya koyduðu<br />
bu durum, bu dalda aþaðý<br />
seviyede öðrencilerin bulunmadýðý<br />
anlamýna gelmiyor.<br />
Aksine, okuma alanýnda<br />
beklenen seviyede<br />
olmayan öðrencilerin teþvik<br />
edilmesi, eðitim politikasýnýn<br />
önemli bir hedefi<br />
olmak durumundadýr.<br />
Okuma kabiliyetinde görülen<br />
iyileþme, öðrencilerin<br />
Matematik kabiliyetinde<br />
gözükmüyor. Bir önceki<br />
araþtýrmanýn aðýrlýk verdiði<br />
alan olan Matematik’de,<br />
daha çok istikrarlý<br />
bir geliþmeden bahsediliyor.<br />
Bunun anlamý, son<br />
araþtýrmada elde edilen sonucun<br />
korunduðu gerçeðidir.<br />
(*) PISA, Programme for<br />
International Student Assessment,<br />
Uluslararasý öðrenci<br />
ölçme programýnýnýn kýsaltýlmýþýdýr.<br />
PISA Araþtýrmasý 3<br />
yýlda bir yapýlmaktadýr.<br />
imkanýnýn ayný þekilde<br />
Müslümanlar'a da verilmesi<br />
gerektiðinin altýný çizen<br />
Prens, bir yandan kiliselerin<br />
çanlarý çalarken diðer yandan<br />
da müezzinin ezan<br />
okumasýnda bir problem<br />
görmediðini belirtti.<br />
Prens, Avrupa’nýn gösterdiði<br />
oldukça geniþ dini<br />
tarafsýzlýðýn Ýslam baðlamýnda<br />
ne gibi sonuçlar doðurabileceði<br />
sorusuna ise,<br />
dünya genelinde bir Ýslamlaþma<br />
gibi bir korkusunun<br />
olmadýðýný söyledi ve bugüne<br />
kadar dünyanýn birçok<br />
bölgesinde farklý dinlerin<br />
barýþ içerisinde yaþayabildiðinin<br />
örneðinin bulunduðunu,<br />
bu konuda olmadýk korkular<br />
yaratmanýn problem<br />
çýkarmaktan baþka bir iþe<br />
yaramayacaðýný belirtti
dosya<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
21<br />
Bir Kurban,<br />
Bin Dua…<br />
IGMG (Ýslam Toplumu<br />
Milli Görüþ) teþkilatlarý<br />
2007 Kurban Kesim Görevliler<br />
deðerlendirme toplantýsý<br />
Kerpen’ de iki gün devam<br />
etti.<br />
Ýki gün süren toplantýda<br />
199 kurban kesim görevlisi<br />
gittikleri ülkelerde izlenimlerini<br />
aktardýlar.<br />
Ýlhan hoca’nýn okuduðu<br />
Kur’an-ý Kerim ile baþlayan<br />
proðram, Abdullah Mert’in<br />
yaptýðý yoklama ile devam etti.<br />
Açýlýþ konuþmasýný yapan<br />
Genel Baþkan Yardýmcýsý ve<br />
Sosyal Hizmetler Baþkaný Ali<br />
Bozkurt konuþmasýnda;<br />
’’Bu yýl 199 görevlinin 73<br />
ülke ve bölgede görev yaptýðýný<br />
ve sað salim tekrar yuvalarýna<br />
döndüðü için þükür<br />
kurbaný kestiklerini belirtti.<br />
Hedefimiz kampanya öncesi<br />
72 ülkede 72 000 kurban idi.<br />
Elhamdulillah biz bu rakamý<br />
aþtýk ve 73.938 adet kurban<br />
baðýþý toplanmasýný saðladýk.<br />
Bizler müslümanlarýn<br />
kurban vekaletlerini hakkýyla<br />
yerine getirdik ve 88.889 kurban<br />
kesimi gerçekleþtirdik’’<br />
dedi.<br />
IGMG Sosyal Hizmetler<br />
Baþkan yardýmcýsý Süleyman<br />
Yýlmaz da konuþmasýnda<br />
Bölgelerin Kurban hedeflerine<br />
ulaþma konusundaki gayretleri<br />
için teþekkür etti. Bölge<br />
kurban sorumlularýna birer<br />
baþarý plakatý verilirken, 2008<br />
yýlý kurban çalýþmasýnýn startýnýnda<br />
verildiði belirtildi.<br />
Daha sonra, takriben 73<br />
ülke ve bölgelere giden görevliler<br />
raporlarýný takdim etti<br />
ve karþýlaþtýklarý ilginç<br />
olaylarý ve yaþadýklarýný paylaþtýlar.<br />
Kurban Kesim Görevlileri<br />
sadece kurban baðýþý daðýtýlmadýðýný,<br />
bunun yaný sýra<br />
tonlarca gýda yardýmý, yoksul<br />
insanlara, yetimlere Zekat-<br />
Sadaka daðýtýldýðý ve ihtiyaç<br />
olan bölgelerde su kuyularý<br />
açýldýðý belirtildi.<br />
Toplantýda bir konuþma<br />
yapan IGMG Genel Baþkaný<br />
Yavuz Çelik Karahan, görevlilere<br />
teþekkür etti.<br />
Karahan: „Bayram da aileniz<br />
yerine ümmet ile bir oldunuz“<br />
diyerek, 23. Kurban<br />
kampanyasýnýnda baþarýyla<br />
tamamlandýðýnýn altýný çizdi.<br />
Karahan: ’’73 ülke ve bölgede<br />
88.889 kurban kesimi<br />
gerçekleþtiðini, göçün 48. yýlýnda<br />
olunduðunu ve Milli<br />
Görüþ teþkilatlarýnýn 40. hizmet<br />
yýlý içinde olduðunu ve<br />
bununla gurur duyduklarýný’’<br />
dile getirdi.<br />
Baþkan, IGMG’ nin temel<br />
hedefinin Ýslam dininin doðru<br />
kaynaklardan öðrenilmesini<br />
ve yaþanýlmasýný saðlamak<br />
olduðunu söyledi.<br />
“Bu din Allahýn’dýr, kim<br />
sahib çýkarsa Allah da onlara<br />
sahib çýkar“ diyerek IGMG’<br />
nin gayesinin insanlýða hizmet<br />
ve tüm insanlarýn saadeti<br />
için çalýþmak olduðunu kaydetti.<br />
Genel Baþkanýn konuþmasýnýn<br />
ardýndan, dilek ve temenniler<br />
alýndý.<br />
Genel Baþkan Yardýmcýsý<br />
Ali Bozkurt’un dilek ve temennileri<br />
deðerlendirmesinin<br />
ardýndan, 2 günlük proðram<br />
okunan Kur’an-ý Kerim<br />
ile son buldu.
dosya<br />
Hicret, Ýslâm tarihinde<br />
tam bir dönüm<br />
noktasý olan en<br />
önemli olaydýr. Çünkü, Hicret,<br />
Müslümanlar üzerinde<br />
tatbik edilen zulüm cenderesinin<br />
kýrýlmasý, söndürülmek<br />
istenen Ýslam güneþine<br />
yeryüzünü aydýnlatma fýrsatý<br />
veren bir doðuþ ve<br />
Ýslâm inkýlâbýna ulaþtýran<br />
ve kemale erdiren yepyeni<br />
bir baþlanðýçtýr. Bundan dolayýdýr<br />
ki, hicretten onyedi<br />
sene sonra alýnan bir kararla<br />
Ýslam Takvimi diyebileceðimiz<br />
“Hicrî-Kamerî Takvim”in<br />
“takvim baþlangýcý”<br />
olarak kabul edilmiþtir.<br />
Peygamber Efendimiz<br />
(as), bugün Arabistanýn Hicaz<br />
bölgesi olarak bilinen<br />
bölgenin Mekke þehrinde<br />
dünyayý þereflendirmiþ, yine<br />
bu mukaddes þehirde<br />
Yüce Rabbimiz, O’nu peygamber<br />
olarak görevlendirmiþtir.<br />
Peygamberlik görevi gereði<br />
olarak, “(Önce) en yakýn<br />
akrabalarýný uyar.” [Þuarâ,<br />
214] âyet-i kerimesi<br />
uyarýnca, akrabalarýndan<br />
baþlayarak, çevresindeki insanlarý<br />
Ýslâm dinine inanmaya<br />
davet etmiþti. Kendilerini<br />
Ýslâm’a da’vet ettiði<br />
kimseler O’nu, el-Emin =<br />
güvenilir kiþi olarak tanýyorlardý.<br />
O güne kadar zaten<br />
O’nu bu sýfatý ile tanýyan<br />
insanlarýn bir kýsmý,<br />
O’na inanarak etrafýnda<br />
toplanmaya baþladýlar. Yeni<br />
dinin mensubu olan bu insanlarýn<br />
sayýsý hergün artýyor<br />
ve Ýslam hýzla yayýlýyordu.<br />
Fakat o güne kadar toplum<br />
üzerinde hakimiyet<br />
kurmuþ olan, kimi Mekke<br />
ileri gelenleri, zulüm iktidarýný<br />
kaybetme endiþesiyle<br />
O’nun Hakk’a çaðýrýlarýna<br />
engel olmaya baþlamýþlardý.<br />
Daha da ötesi, Peygamberimiz<br />
ve O’na inanan insanlara<br />
karþý amansýz birer düþman<br />
olmuþlardý. Bilhassa<br />
fakir, köle ve arkasýnda güçlü<br />
kabilesi olmayan Müslümanlara<br />
zulmediyorlar ve<br />
akýl almaz iþkenceler tatbik<br />
ediyorlardý. Ancak bu yýldýrma<br />
hareketleri ne Hz.<br />
Peygamber (as)’ý ne de o ilk<br />
kutlu insanlarý yýldýramadý.<br />
Sadece Allah Rasulü (as)’ý<br />
birgün mutlaka doðarak<br />
bütün dünyayý aydýnlatacaðýna<br />
inandýðý Ýslam güneþinin<br />
doðacaðý baþka ufuklar<br />
araþtýrmaya sevketti. Ýnanmayan<br />
zorbalarýn zulmü altýnda<br />
ilk þehidler verildi;<br />
þartlar daha da zorlaþýnca o<br />
gün adil bir idarenin yönetimi<br />
altýnda olan ve hemen<br />
Kýzýldeniz’in karþý kýyýsýndaki<br />
Habeþistana iki göç<br />
gerçekleþtirildi. Ne çare ki<br />
Mekke’de kalan diðer müslümanlara<br />
yapýlan zulüm<br />
eksiksiz devam ediyordu.<br />
Bu durum karþýsýnda<br />
Peygamber Efendimiz (as),<br />
davet çalýþmalarýný Mekke’de<br />
yerleþik kabilelerin<br />
dýþýndan çeþitli vesilelerle<br />
Mekke’ye gelen civar kabile<br />
ve þehir ahalisinden olan insanlara<br />
yöneltti. Biribiri ardýnca<br />
konuyu teblið etmek<br />
üzere onlarca kabileye müracaat<br />
etti, ama her defasýnda<br />
red cevabýný aldý. Fakat<br />
asla umudunu kaybetmedi.<br />
Sonunda beklediði cevabý<br />
Medine’li Evs ve Hazreç kabilelerine<br />
mensup kutlu insanlarda<br />
buldu. Az-çok eski<br />
dinlerin ve son bir peygamberin<br />
geleceði bilgilerine sahip<br />
olan Medineliler hemen<br />
bu yeni dini kabul ettiler ve<br />
Ýslam’ýn yayýlmasý görevini<br />
üstlendiler. Hz. Mus’ab b.<br />
Umeyr (ra)’ý onlara öðretmen-mübellið<br />
olarak gönderen<br />
Peygamberimiz (as),<br />
bu süreci daha da hýzlandýrmýþ<br />
oldu.<br />
Mekke’de iþkence ve<br />
zulmün artýk çekilmez boyutlara<br />
ulaþtýðý günlerden<br />
bir gün Efendimiz (as) “Sizin<br />
hicret edeceðiniz yerin<br />
iki kara taþlýk arasýnda hurmalýk<br />
bir yer olduðu bana<br />
gösterildi...” (El-Buhârî,<br />
4/255; Tecrid-i Sarih tercemesi,<br />
10/86) buyurarak<br />
Müslümanlarýn Medine’ye<br />
hicret etmelerine izin verdi.<br />
Böylelikle Peygamberliðin<br />
13. yýlý Muharrem ayýnda<br />
(Temmuz 622) nurlu þehir<br />
Medine’ye, Mekke’den<br />
hicret=göç baþlamýþ oldu.<br />
Bundan sonra Müslümanlarýn<br />
büyük bir kýsmý peyderpey<br />
gizlice ve küçük gruplar<br />
halinde Medine’ye hicret<br />
ettiler. (Prof. Dr. Muhammed<br />
Hamidullah; Ýslâm’a<br />
Giriþ, Çev. Cemal Aydýn,<br />
T.D.V.Yayýnlarý, Ankara<br />
1996, s, 13,14.)<br />
Kýsa bir müddet sonra<br />
da Mekke’li Müslümanlarýn<br />
hemen hepsi Medine’ye<br />
ulaþtý. Bütün komutanlarýn<br />
yaptýðý gibi geride sadece<br />
Peygamber Efendimiz (as)<br />
kendisi ve has yardýmcýlarý<br />
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali<br />
(ra) efendilerimiz kaldýlar.<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Bir doðumun sancýsý: Hicret<br />
M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com<br />
Durumun bu þekle geliþi<br />
Kureyþli müþrikleri daha da<br />
telâþlandýrdý. Çünkü bu göçün<br />
neticesi Medine-i Münevvere,<br />
güçlü bir Ýslâm<br />
merkezi haline gelecek, bu<br />
da onlarýn aleyhlerine olacaktý.<br />
Konuyu tartýþmak ve<br />
bir çare bulmak üzere<br />
“Dâru’n-Nedve” denilen<br />
meclislerinde toplandýlar.<br />
Uzun uzun görüþtüler. Neticede<br />
kurtuluþ yolununun<br />
son nur halkasý, dünya ve<br />
ahiretin mutluluk rehberi,<br />
Yüce Peygamber (as)’ýn hayatýna<br />
son vermeye karar<br />
verdiler. Akýllarýnca son<br />
derece gizli bir karar aldýlar<br />
ve kusursuz bir plân yaptýlar.<br />
O’nu hak peygamber<br />
olarak gönderen Allahu zülcelalin<br />
planlarýný bozacaðýný<br />
bir türlü düþünemediler.<br />
Halbuki Cebrail (as) daha<br />
onlar bu akamete uðrayacak<br />
tuzaklarýný kurarlarken<br />
çoktan haberi Efendimiz<br />
(as)’a ulaþtýrmýþtý.<br />
Kur’an’ýmýz bundan þöylece<br />
bahis buyurmaktadýr:<br />
“Ýnkâr edenler, seni baðlayýp<br />
bir yere kapamak veya<br />
öldürmek, ya da sürmek<br />
için düzen kuruyorlardý.<br />
Allah düzen yapanlarýn en<br />
iyisidir.” [Enfâl, 30]<br />
Müþriklerin hazýrladýðý<br />
ölüm planýný Cebrâil (as),<br />
Peygamberimiz (as)’a haber<br />
verdi ve : “Bu gece, her zaman<br />
yatmakta olduðun yataðýnda<br />
yatmayacaksýn, evini<br />
terk edeceksin...” dedi.<br />
Böylece Hz. Peygamber’e<br />
hicret için izin verildi. Peygamber<br />
Efendimiz (as) önce<br />
Hz. Ali’yi çaðýrdý: “Ben Medine’ye<br />
gidiyorum. Sen bu<br />
gece benim yataðýmda yat,<br />
hýrkamý üstüne ört. Müþrikler<br />
beni yatýyor sansýnlar,<br />
onlara bir þey sezdirme. Sabahleyin<br />
þu emânetleri sahiplerine<br />
ver. Ondan sonra<br />
sen de hemen gel” buyurdu.<br />
Hz. Ali Efendimiz gönlünde<br />
hiçbir sýkýntý duymadan<br />
adeta ölüm yataðýna<br />
yatar gibi Peygamber yataðýna<br />
yattý.<br />
Gecenin bir yarýsýnda<br />
Peygamber evinin etrafýný<br />
saran canilerin yüzüne yerden<br />
aldýðý bir avuç kumu<br />
serpen Efendimiz (as), bir<br />
taraftan onlarý uyuturken<br />
diðer taraftan “Yâ-sin “ Suresi’nin:<br />
“Biz onlarýn önlerine<br />
ve arkalarýna birer sed<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
23<br />
çektik, böylece gözlerini<br />
perdeledik. Onlar artýk elbette<br />
görmezler.” [Yâ-Sîn, 9]<br />
anlamýndaki âyetini okuyarak<br />
aralarýndan çýkýp gitti.<br />
Önce Kabe’yi tavaf etti.<br />
Sonra doðup-büyüdüðü<br />
topraklardan ayrýlýþýn hüznünü<br />
anlatan þu sözler mübarek<br />
dudaklarýndan yankýlandý:<br />
“Ey Mekke! Sen Allah<br />
katýnda yeryüzünün en hayýrlý<br />
ve bana en sevimli yerisin.<br />
Eðer çýkmak zorunda<br />
býrakýlmasaydým senden<br />
ayrýlmazdým.” (Ýbn-i Mâce<br />
2/1037, Hadis no: 3108; Tirmizi,<br />
5/722, Hadis No:<br />
3925) Öðleye doðru Hz.<br />
Ebû Bekir’in evine vardý ve<br />
ona Medine’ye hicret edeceklerini<br />
bildirdi.<br />
Peygamber Efendimiz<br />
(as), taktik gereði, Hz. Ebû<br />
Bekir efendimizle Mekke’den<br />
çýktýlar, Sevr Daðý’na<br />
geldiler ve oradaki maðaraya<br />
gizlendiler. Üç gün üç<br />
gece maðarada kaldýlar. Onlarý<br />
arayanlar, maðaranýn<br />
aðzýna kadar gelmelerine ve<br />
ayak sesleri ve konuþmalarýnýn<br />
içeriden duyulacaðý<br />
kadar yaklaþmalarýna raðmen,<br />
onlarý göremediler. Bir<br />
ara telaþlanarak “Ya<br />
Resûlâllah, eðilip baksalar,<br />
bizi görecekler” diyen Hz.<br />
Ebû Bekir (ra)’a Peygamber<br />
Efendimiz (as): “Korkma,<br />
Allah’ýn yardýmý bizimledir.<br />
[Tevbe, 40] Ýki yoldaþ ki,<br />
üçüncüsü Allah’týr, hiç endiþe<br />
edilir mi?” buyurdular.<br />
(El-Buhâri; 4/263; Tecrid-i<br />
Sarih tercemesi, 10/119<br />
(Hadis No: 1557)<br />
Allah (cc), Resûlü Hz.<br />
Muhammed (as)’a ilk vahyi<br />
Nur Daðýndaki Hîra maðarasýnda<br />
göndermiþti. Hiradaki<br />
maðarasý ile Sevr maðarasý<br />
arasýnda geçen müddet,<br />
Hz.Peygamberin, Peygamberlik<br />
hayatýnýn Mekke<br />
devrini teþkil etmiþti. Sevr<br />
Maðarasýndan baþlayan hicret<br />
ise, Mekke devrinin sonu,<br />
Medine devrinin baþlangýcý<br />
olmuþtur.<br />
Medine yolunda bir kaç<br />
takip ve takip edenlerin<br />
hüsraný ile neticelenen müþriklerin<br />
teþebbüsleri, Efendimiz<br />
(as)’ýn Kuba’ya ve<br />
Kuba’da bulunan müslümanlarla<br />
kucaklaþmalarý ile<br />
son bulmuþtu.<br />
Resullar Sultanýnýn Mekke’den<br />
yola çýktýðý Medine’de<br />
duyulmuþtu. Medineliler<br />
bu müjdeli geliþi gözleri<br />
ufukta günlerce beklediler.<br />
Sonunda bir Pazartesi<br />
günü öðleye doðru bu hasret<br />
sona erdi ve Medineliler<br />
Peygamberlerine, Peygamber<br />
de geliþi ile nurlanan<br />
Medine ve oradaki o ilk samimi<br />
insanlara kavuþtu. Yol<br />
güzergahýnda bölgenin ilk<br />
ve “temelinin takvâ üzere<br />
atýldýldýðý” Kur’an’da haber<br />
verilen Kuba Mescidi<br />
inþa edildi.<br />
Medine halký, Allah Rasulü<br />
(sas)’in Medine’ye geliþine<br />
sevindikleri kadar hiç<br />
bir þeye sevinmemiþlerdi.<br />
En büyük inkýlaplara gebe<br />
olan hicret hadisesi gerçekten<br />
bir dönüm noktasý<br />
olmuþtur. Hicret ederek Medine’ye<br />
gelen Efendimiz<br />
(as) bazý dini düzenlemelerin<br />
ardýndan bu gün bile bir<br />
benzeri yapýlamayan bazý<br />
dev adýmlar atmýþ ve devrimlerine<br />
baþlamýþtýr. Bu<br />
cümleden olarak Medine’de<br />
yaþayan diðer dinlere mensup<br />
cemaatlerle, dayanýþma<br />
temeli üzerine bir antlaþma<br />
imzaladý. Böyle bir antlaþmanýn<br />
bundan önce bir benzeri<br />
daha yoktu. Bu antlaþma,<br />
Ýslâm Dininin Müslüman<br />
olmayan topluluklarla<br />
barýþ içinde yaþamaya ve<br />
onlarla her zaman iyi iliþkiler<br />
içinde olmaya ne büyük<br />
bir önem atfettiðini göstermektedir.<br />
Örneði olmayan<br />
diðer bir antlaþma da Sevgili<br />
Peygamberimiz (as)’ýn<br />
Mekke’den gelen muhacirlerle<br />
Medine’li Ensar Müslümanlarýn<br />
arasýnda kurmuþ<br />
olduðu kardeþlik antlaþmasýdýr.<br />
Bu kardeþlik<br />
antlaþmasýnýn en önemli<br />
maddelerinden birisi, Medine’li<br />
Müslümanlarýn, mallarýnýn<br />
yarýsýný göçmen kardeþlerine<br />
vermeleri idi ki,<br />
tarihte bu kardeþlik, dayanýþma,<br />
ve yardýmlaþmanýn<br />
bir benzerini daha bulmak<br />
mümkün deðildir.<br />
Hicret, ilk Müslümanlarýn,<br />
o sýkýntýlý, acý dolu günlerden<br />
kurtulmalarýna, temelde<br />
kardeþlik esaslarý<br />
üzerine kurulan toplum hayatýna<br />
kavuþmalarýna ve sadece<br />
kendi aralarýnda deðil<br />
hudutlarý içinde bulunan<br />
bütün insanlarýn tam bir<br />
adalet ve hakkaniyet ortamýnda<br />
yaþamalarýna vesile<br />
olmuþtur. Ayrýca Ýslâm Dini,<br />
Mekke þehri hudutlarýnýn<br />
dýþýna Hicret’le taþmýþ ve bu<br />
güneþ, dünyaya Medine<br />
ufuklarýndan yayýlmýþtýr.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
<strong>24</strong> hayat<br />
Anneannesinin sözleri<br />
yankýlandý kulaklarýnda:<br />
Oðlum<br />
namaz hiç bu vakte býrakýlýr<br />
mý? Anneannesinin yaþý<br />
yetmiþe dayanmýþ, ama<br />
ezan okunduðu vakit yerinden<br />
sýçrar, yaþýndan<br />
beklenmeyecek bir hýzla<br />
abdestini alýr ve namazýný<br />
kýlardý.<br />
Kendisi ise, nefsini bir<br />
türlü yenemiyordu. Hep<br />
ne oluyorsa, namaz son dakikalara<br />
kalýyor, bu sebeple<br />
namazýný alelacele eda<br />
ediyordu. Bunu düþünerek<br />
kalktý yerinden, gözü saate<br />
kaydý. Yatsý ezanýnýn okunmasýna<br />
on beþ dakika kalmýþtý.<br />
Baþýný her iki yöne<br />
piþmanlýkla sallayarak,<br />
"Yine geçiktirdim namazý."<br />
dedi kendi kendine...<br />
Kývrak hareketlerle abdestini<br />
aldý ve daha elini<br />
tam kurulamadan kendisini<br />
odasýna attý. Mecburen,<br />
hýzlý hareketlerle namazý<br />
eda etti. Tesbihatýný yaparken<br />
anneannesini düþünmeden<br />
edemedi... "Bu halimi<br />
görse, tatlý-sert kýzardý<br />
yine bana." dedi. Çok seviyordu<br />
onu... Hele öyle bir<br />
namaz kýlýþý vardý ki, onu<br />
hep bir gökkuþaðý hayranlýðýyla<br />
seyrederdi.<br />
Namazda öyle bir mahviyeti<br />
vardý ki, hicabýndan<br />
rekten renge girerdi. O gün<br />
akþama kadar derse girmiþti.<br />
Müthiþ bir aðýrlýk<br />
vardý üzerinde duasýný yaparken,<br />
baþýný ellerinin<br />
arasýna alýp secdeye durdu.<br />
Namazdan sonra bir<br />
süre bu þekil tefekkür etmeyi<br />
severdi. Gözleri kapanýr<br />
gibi oldu. "o kadar<br />
da yorulmuþum." dedi.<br />
Daldý gitti öylece....<br />
Kýyamet kopmuþtu.<br />
Mahþeri bir kalabalýk vardý.<br />
Her taraf insanlarla doluydu.<br />
Kimi dona kalmýþ,<br />
hareketsiz bir þekilde etrafý<br />
izliyor; kimi saða sola koþturuyor,<br />
kimisi de diz çökmüþ,<br />
baþý ellerinin arasýnda<br />
bekliyordu. Yüreði yerinden<br />
fýrlayacak gibi atýyor,<br />
adeta kafesinden kurtulmaya<br />
çalýþýyor, soðuk<br />
soðuk terler döküyordu.<br />
<strong>Hayat</strong>tayken kýyamet,<br />
sorgu sual ve mizan hakkýnda<br />
çok sey duymuþ ve<br />
ahiret hayatý adýna bu kavramlar<br />
kendisi için köþe taþý<br />
olmuþlardý. Ama mahþer<br />
meydanýndaki ürperti,<br />
korku ve bekleyiþin bu<br />
denli dehþet vereceðini düþünmemiþti.<br />
Hesap ve sorgu devam<br />
ediyordu. Bu arada onun<br />
ismini de okudular. Hayretle<br />
bir saða, bir sola baktý.<br />
"Benim ismimi mi okunuz?"<br />
dedi dudaklarý titreyerek.....<br />
Kalabalýk birden yarýlmýþ,<br />
bir yol olmuþtu önünde...<br />
Ýki kiþi kollarýna girdi.<br />
Mahþer meydanýnýn vazifelileri<br />
olduklarý belliydi.<br />
Kalabalýk arasýndan sakin<br />
bakýþlarla yürüdü. Merkezi<br />
bir yere gelmiþlerdi. Melekler<br />
her iki yanýndan<br />
uzaklaþtýlar. Baþý önündeydi.<br />
Bütün hayatý, bir film<br />
þeridi gibi geçiyordu gözlerinin<br />
önünden....<br />
"Þükürler olsun" dedi,<br />
kendi kendine ve devam<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
Namazlarýnýzý ihtiyarlatmayýn!<br />
etti; "Gözlerimi dünyaya<br />
açtým, hep hizmet eden insanlarý<br />
gördüm. Babam<br />
sohbetlerden sohbetlere<br />
koþuyor, malýný Ýslam yolunda<br />
harcýyordu. Annem<br />
eve gelen misafirleri aðýrlýyor,<br />
yemek sofralarýnýn biri<br />
kalkýp, bir yenisi kuruluyordu.<br />
Ben ise, hep bu yolda<br />
oldum. Ýnsanlara hizmete<br />
çalýþtým. Onlara Allah'i<br />
anlattým.<br />
Namazýmý kýldým. Orucumu<br />
tuttum. Farz olan ne<br />
varsa yerine getirdim. Haramlardan<br />
kaçýndým. Kirpiklerinden<br />
aþaðý gözyaþlarý<br />
dökülürken, "Rabbimi<br />
seviyorum, en azýndan<br />
sevdiðimi zannediyorum."<br />
diyordu. Ama bir yandan<br />
da "O'nun için ne yapsam<br />
az, Cennet'i kazanmama<br />
yetmez." diye düþünüyordu.<br />
Tek sýðýnaðý Allah'ýn<br />
rahmetiydi. Hesap sürdükçe<br />
sürdü.<br />
Boncuk boncuk terliyor;<br />
sýrýlsýklam olmuþ, zangýr<br />
zangýr titriyordu. Gözleri<br />
terazinin ibresindeki neticeyi<br />
bekliyordu. Sonunda<br />
hüküm verilecekti. Vazifeli<br />
melekler ellerinde bir kaðýt,<br />
mahþer meydanýndaki<br />
kalabalýða döndüler. Önce<br />
ismi okundu. Artýk ayaklarý<br />
tutmaz olmuþtu. Neredeyse<br />
yýðýlýp kalacaktý. Heyecandan<br />
gözlerini kapamýþ,<br />
okunacak hükme kulak<br />
kesilmiþti.<br />
Mahþeri kalabalýktan<br />
bir uðultu yükseldi. Kulaklarý<br />
yanlýþ mý duyuyordu?<br />
Ýsmi cehennemlikler listesindeydi.<br />
Dizlerinin üstüne<br />
yýðýldý. Hayretten dona<br />
kalmýþtý. "Olamaaaazzzz"<br />
diye baðýrdý. Saða sola koþturdu.<br />
"Ben nasýl Cehennemlik<br />
olurum? <strong>Hayat</strong>ým<br />
boyunca hizmet eden insanlarla<br />
birlikte oldum.<br />
Onlarla beraber koþturdum.<br />
Hep Rabbimi anlattým."<br />
diyordu.<br />
Gözleri saðanak olmuþ,<br />
titrek vücudunu ýslatýyordu.<br />
Vazifeli iki melek kollarýndan<br />
tuttu. Ayaklarýný<br />
sürüyerek ve kalabalýðý yararak<br />
alevleri göklere yükselen<br />
Cehennem'e doðru<br />
yürümeye baþladýlar. Çýrpýnýyordu.<br />
Medet yok<br />
muydu? Bir yardým eden<br />
çýkmayacak mýydý? Dudaklarýndan<br />
kelimeler kýrýk<br />
dökük, yalvarmayla karýþýk<br />
döküldü.."<br />
Hizmetlerim... Oruçlarým....<br />
Okuduðum Kur'anlar......<br />
Namazým.... Hiçbiri<br />
beni kurtarmayacak mý?"<br />
diyordu. Baðýra baðýra yalvarýyordu.<br />
Cehennem melekleri<br />
onu sürüklemeye<br />
devam ettiler. Alevlere çok<br />
yaklaþmýþlardý. Baþýný geriye<br />
çevirdi. Son çýrpýnýþlarýydý.<br />
Resulullah, "Evinin<br />
önünde akan bir ýrmak<br />
içinde günde beþ defa yýkanan<br />
bir insaný o ýrmak<br />
nasýl temizler, günde beþ<br />
vakit namazda insaný günahlardan<br />
öyle temizler."<br />
buyuruyordu. "Oysa ki benim<br />
namazlarým da mý beni<br />
kurtarmayacak?" diye<br />
düþünüyordu. "Namazla-<br />
dosya<br />
rým..... Namazlarým.... Namazlarým.<br />
" diye diye hýçkýrdý.<br />
Vazifeli melekler hiç<br />
durmadýlar. Yürümeye devam<br />
ettiler; Cehennem çukurunun<br />
baþýna geldiler.<br />
Alevlerin harareti yüzünü<br />
yakýyordu. Son bir defa<br />
dönüp geriye baktý. Artýk<br />
gözleri de kurumuþtu.<br />
Ümitleri sönmüþtü. Baþýný<br />
öne eðdi. Ýki büklüm oldu.<br />
Kollarýný sýkan parmaklar<br />
çözüldü.<br />
Cehennem meleklerinden<br />
birisi onu itiverdi. Vücudunu<br />
birden bire havada<br />
buldu. Alevlere doðru düþüyordu.<br />
Tam bir iki metre<br />
düþmüþtü ki, bir el kolundan<br />
tuttu. Baþýný kaldýrdý.<br />
Yukarýya baktý. Uzun beyaz<br />
sakallý bir ihtiyar onu<br />
düþmekten kurtarmýþtý,<br />
kendisini yukarýya çekti.<br />
Üstündeki baþýndaki tozu<br />
silkerek ihtiyarýn yüzüne<br />
baktý. "Siz de kimsiniz?"<br />
dedi. Ýhtiyar gülümsedi:<br />
"Ben senin namazlarýným."<br />
"Neden bu kadar geç kaldýnýz?<br />
Son anda yetiþtiniz.<br />
Neredeyse düþüyordum. "<br />
dedi...<br />
Ýhtiyar yüzünü gererek,<br />
tekrar güldü; baþýný salladý;<br />
“Sen beni hep son anda<br />
yetiþtirirdin, hatýrladýn<br />
mý?.."<br />
Secdeye kapandýðý yerden<br />
baþýný kaldýrdý. Kanter<br />
içinde kalmýþtý. Dýþarýdan<br />
gelen sese kulak kabarttý.<br />
Yatsý ezaný okunuyordu.<br />
Bir ok gibi yerinden fýrladý.<br />
Abdest almaya gidiyordu.<br />
Bundan sekiz yýl önceki<br />
hükümet göçmen<br />
çocuklarýnýn Alman<br />
pasaportu alabilmeleri için<br />
iki vatandaþlýktan birini<br />
seçme modelini uygulamaya<br />
koymuþtu. 2008 yýlýndan<br />
itibaren göçmen çocuklarý<br />
karar vermeye baþlayacak.<br />
Ýki vatandaþlýktan birini<br />
seçme modeli, Almanya’da<br />
doðan bir çocuðun, eðer<br />
anne veya babasý sekiz yýldýr<br />
Almanya’da ikamet<br />
ediyor ve yerleþme izni bulunuyor<br />
ise, doðumuyla<br />
birlikte Alman olmasýný<br />
öngörüyor. Ancak modele<br />
Uzmanlar iki vatandaþlýktan birini seçme<br />
modelinin kaldýrýlmasýný talep ediyor<br />
göre bu þekilde Alman vatandaþlýðýný<br />
elde eden çocuklarýn,<br />
18 ile 23 yaþlarý<br />
arasýnda ilgili vatandaþlýk<br />
dairesine giderek Alman<br />
vatandaþlýðýný devam ettirmek<br />
istediklerini veya baþka<br />
bir vatandaþlýðý tercih<br />
ettiklerini bildirmeleri gerekiyor.<br />
Bilindiði gibi Almanya<br />
çifte vatandaþlýðý<br />
artýk kabul etmiyor.<br />
Buna karþýn iki vatandaþlýktan<br />
birini zorunlu<br />
olarak seçme modeline uzmanlardan<br />
tepkiler geldi.<br />
Frankfurtlu hukuk profesörü<br />
Rainer Hofmann,<br />
dünya genelinde çok vatandaþlý<br />
olma trendi yaþanýrken<br />
bu uygulamayý tasvip<br />
etmediðini belirtti. Almanya’nýn<br />
þimdiden birden<br />
fazla pasaportu olan<br />
AB ülkesi vatandaþlarýný<br />
kabul ettiðini belirten Hofmann,<br />
eþlerden biri Alman<br />
olan ailelerin çocuklarýna<br />
bile çifte vatandaþlýk hakký<br />
olduðunu belirtti. Giessen<br />
Üniversitesi’nden Astrid<br />
Wallrabenstein ise Meclis<br />
Ýçiþleri Komisyonu için hazýrladýðý<br />
raporda iki vatandaþlýktan<br />
birini seçme zorunluluðunun<br />
bu nedenlerle<br />
sadece hukuk politikasý<br />
açýsýndan deðil, ayný<br />
zamanda anayasa hukuku<br />
açýsýndan da gerekli olduðu<br />
açýklamalarýna yer verdi.<br />
Hessen Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn<br />
Almanya’daki nüfus<br />
ve vatandaþ sayýlarýnýn<br />
arasýnýn açýldýðý tespitinden<br />
yola çýkan Frankfurtlu<br />
Avukat Reinhard Marx, Almanya’da<br />
doðup yaþayan<br />
ve sayýlarý giderek artan bir<br />
kesimin ikinci sýnýf muamele<br />
gördüklerini vurguladý.<br />
Sadece seçme ve seçilme<br />
hakkýna sahip olmamalarýnýn<br />
bile, toplumsal yaþama<br />
katýlmalarýna engel<br />
olduðunu belirten Marx,<br />
bu durumun yasama organýnýn<br />
aþmasý gereken bir<br />
durum olduðunu kaydetti.
dosya<br />
Her insanýn kendisine<br />
güven ve güvensizlik<br />
duyduðu<br />
genel bir tutumu, yaþama<br />
bakýþý vardýr. ÖZGÜVEN,<br />
insanýn kendine güven ve<br />
kendisi hakkýnda olumlu<br />
ama gerçekçi tutumda olmasýdýr.<br />
Ýnsanlar yaþamlarýnýn<br />
bazý alanlarýnda (akademik<br />
çalýþma, atletizm,<br />
vb.) kendilerine fazla güvenirken,<br />
diðer bazý alanlarda<br />
(bedensel görünüm, sosyal<br />
iliþkiler, vb.) fazla güven<br />
duymayabilirler. Kendine<br />
güven kiþiye “yaþamým denetimimde”<br />
duygusu verir.<br />
Bu duygu yine de insanýn<br />
her þeyi yapabileceði deðil,<br />
“beklentilerin gerçekçi” tutulduðu<br />
anlamýna gelir.<br />
Güvenli insanlar, bazý beklentileri<br />
gerçekleþmese bile,<br />
kendilerini kabul etmeyi ve<br />
olumlu düþünmeyi sürdürürler.<br />
Güvensiz kiþilerin,<br />
kendilerine iliþkin duygularý<br />
baþkalarýna ve onlardan<br />
alacaklarý onaya baðlýdýr.<br />
Baþarýlý deðil baþarýsýz<br />
olmayý bekler ve o korkuyla,<br />
risk almaktan kaçýnýrlar.<br />
Kendilerine düþük deðer<br />
biçerler, kendilerine söylenen<br />
olumlu sözleri görmezden<br />
gelir ya da dikkate almazlar.<br />
Oysa, kendine güveni<br />
olan kiþiler, kendi yeteneklerine<br />
güvendiklerinden,<br />
diðerlerinin onayýna<br />
baðlý kalmazlar. Kendilerini<br />
kabul etme eðilimindedirler,<br />
bunun için istemedikleri<br />
þeyleri yapmak zorunda<br />
olduklarýný düþünmez,<br />
haklarýna baþkalarýnýn<br />
haklarýna tecavüz etmeden<br />
sahip çýkarlar.<br />
Kendine Güven<br />
Nasýl Oluþur?<br />
Kendine güvenin geliþimini<br />
etkileyen pek çok etken<br />
olmakla birlikte, özellikle<br />
çocukluk döneminin<br />
ilk yýllarýnda ana-baba tutumlarý<br />
insanýn kendisi<br />
hakkýndaki duygularýnýn<br />
oluþumunda son derece<br />
önemlidir. Ana-babadan biri<br />
ya da her ikisi, aþýrý derecede<br />
eleþtirel ve yüksek<br />
beklentili ise ya da aþýrý korumacý<br />
ve baðýmsýzlýðý engelleyiciyse,<br />
çocuklar kendilerinin<br />
yeteneksiz, yetersiz<br />
ve deðersiz olduðuna<br />
inanabilir. Oysa ana-babalar<br />
çocuklarýnýn giriþimlerini<br />
destekler, geliþimlerini<br />
alkýþlar, hata yaptýklarý zamanlarda<br />
doðrusunu bulmalarýna<br />
yardýmcý olurken,<br />
onlarý sevmeye ve kabul etmeye<br />
devam ederlerse çocuklar<br />
da kendilerini kabul<br />
etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi<br />
öðrenebilirler. Kendine<br />
güven eksikliði, mutlaka<br />
yetenekten yoksun olunduðu<br />
anlamýna gelmez. Bu eksiklik,<br />
diðer insanlarýn,<br />
özellikle ana-babanýn, çevre<br />
ve toplumun gerçek dýþý<br />
beklenti ile ölçütlerine fazla<br />
yoðunlaþmanýn bir sonucudur.<br />
Bu noktada kendine<br />
güvensizliðin hiç bir þekilde<br />
deðiþmeyeceðini düþünmek<br />
de son derece yanlýþ<br />
olur.<br />
Kendine Güveni<br />
Olumsuz Etkileyen<br />
Varsayýmlar<br />
Dýþ etkilere karþý korunmak<br />
için insanlar bazý gerçekdýþý<br />
düþünceler geliþtirirler.<br />
Bunlarýn bazýlarý yapýcý,<br />
bazýlarý ise yýkýcýdýr.<br />
Kendine güveni olumsuz<br />
etkileyen bir kaç düþünce<br />
þekli ve onlarýn gerçekçi seçenekleri<br />
þu þekilde sýralayabiliriz:<br />
“Herkesin sevgisini ve<br />
onayýný kazanmalýyým.”<br />
Bu mükemmeliyetçi,<br />
ulaþýlamaz bir hedeftir ve<br />
kiþinin deðerini tamamen<br />
baþkalarýnýn onayýna býrakýr,<br />
adeta baþkalarýna baðýmlý<br />
gibi yaþamayý getirir.<br />
Oysa ki kiþisel deðer ve ölçütler<br />
geliþtirmek daha<br />
olumludur.<br />
“Tüm önemli alanlarda<br />
yetenekli, yeterli ve baþarýlý<br />
olmalýyým.”<br />
Bu da mükemmeliyetçi,<br />
ulaþýlamaz bir hedeftir ve<br />
kiþisel deðerimizi baþarýyla<br />
ölçmeye dayanýr. Oysa baþarý<br />
doyurucu olabilse de<br />
sizi daha deðerli kýlmaz.<br />
Deðerli olma, her insanýn<br />
doðuþtan sahip olduðu bir<br />
özelliktir.<br />
“Bugünkü bütün duygu<br />
ve davranýþlarýmý geçmiþim<br />
belirler.”<br />
Güven duygusunun çocukluk<br />
döneminde dýþ etkilerden<br />
daha fazla zarar görebildiði<br />
doðrudur, ancak<br />
yaþýnýz ilerledikçe bu etkilerin<br />
neler olduðuna iliþkin<br />
bir bilinç ve bakýþ açýsý kazanabilir<br />
ve yaþamýnýz üzerinde<br />
ne gibi etkilere izin<br />
vereceðinize siz karar verebilirsiniz.<br />
Geçmiþteki olaylarýn<br />
gölgesinde umutsuzca<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Özgüven<br />
Ýkbal NUR - Pedagog<br />
yaþamak zorunda deðilsiniz.<br />
Kendine Güvene Zarar<br />
Veren Düþünce Tarzlarý<br />
Aþaðýda örnekleri verilen<br />
bazý düþünme biçimleri<br />
insanýn kendine olan güvenini<br />
sarsar ve olumsuz etkilere<br />
karþý savunmasýz hale<br />
getirir:<br />
Ya hep ya hiççilik; Kiþi<br />
her þeyi tam ve mükemmel<br />
yapmayý bekler, bu nedenle<br />
ya tamamen ondan vazgeçer<br />
ya da sürekli kendisini<br />
kötü hisseder. Oysa ‘bir her<br />
þeyi tam olarak yapmak’<br />
fikrinin kendisi ne kadar<br />
doðrudur? “Çok iyi yapamadýðýmda,<br />
tamamen baþarýsýzým.”<br />
Genellemek; Karamsar<br />
bir bakýþ açýsýyla her köþe<br />
baþýnda pusuya yatmýþ bir<br />
felaketle karþýlaþmayý bekler.<br />
Bir þeyin sonucunu ve<br />
deðerini tek bir davranýþ ya<br />
da göstergeye baðlar. “Biyoloji<br />
sýnavýnda düþük aldým,<br />
asla týbba giremeyeceðim.”<br />
Etiketlemek; Etiketlemek,<br />
kiþiyi tek bir davranýþla<br />
ya da özellikle yargýlamak<br />
anlamýna gelen, suçluluk<br />
duygusu getiren, basit<br />
bir süreçtir. “Hep kaybediyorum,<br />
ama bu benim<br />
hatam.”<br />
Olumsuza seçici dikkat;<br />
Ýyi olan hiçbirþey, kötüler<br />
kadar önemsenmezler.<br />
Önemsiz bir eleþtiri, sýradan<br />
yapýlmýþ bir yorum,<br />
olumsuz bir ayrýntý bütün<br />
gerçeði gölgeler. Ýltifatlar<br />
göz ardý edilir. “Bir turda<br />
beþ satranç oyununu kazandým,<br />
ancak sonuncuyu<br />
kaybedince moralim çok<br />
bozuldu.” “Bu kýyafetimi<br />
mi beðendin? Oysa beni<br />
þiþman gösteriyor.”<br />
Duygularýn doðruluðunu<br />
sýnamadan kabullenmek;<br />
Olumsuz bir duyguya<br />
insan baþkalarýnýn etkisinde<br />
kalarak kapýlabilir ve bu<br />
gerçekleri yansýtmadýðý<br />
halde öyleymiþ gibi algýlanýr.<br />
“Kendimi çirkin buluyorum,<br />
böyle hissettiðime<br />
göre, demek ki öyleyim.”<br />
“-meli, -malý” cümleleriyle<br />
düþünmek; “-meli, -<br />
malý” ile biten cümleler genelde<br />
mükemmeliyetçi<br />
özelliðe iþaret eder ve kiþi-<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
25<br />
lerin kendi istek ya da arzularýndan<br />
çok baþkalarýnýn<br />
beklentilerini yansýtýr. Gerekliliklere<br />
takýlýr. “Üniversiteye<br />
gelen herkesin bir<br />
meslek planý olmalý. Benim<br />
olmadýðýna göre, bende bir<br />
sorun var.”<br />
Kendine Güveni<br />
Geliþtirmenin Yollarý<br />
Ýlk çocukluk döneminde<br />
kiþinin kendi ana-baba tutumunu<br />
deðiþtirmede ve<br />
çevresini belirlemede çok<br />
az gücü vardýr, oysa bu<br />
sonraki yýllarda artar. Kiþi<br />
bilinçli bir seçim ve çabayla<br />
olumsuz deneyimlerini<br />
olumluya çevirebilir.<br />
Gençlik döneminde insanýn<br />
kendisi hakkýndaki<br />
düþüncelerinde arkadaþlarýn<br />
etkisi, ailenin ya da büyüklerinkinden<br />
çok daha<br />
güçlü hale gelir. Üniversite<br />
yýllarýnda öðrenciler, deðerleri<br />
yeniden gözden geçirip<br />
kendi kimliklerini oluþtururken<br />
arkadaþ etkisine daha<br />
açýk hale gelirler. Bu<br />
baðlamda, kendinizi olumsuz<br />
hissetmenize yol açan<br />
arkadaþlarýn sizin için uygun<br />
olmadýðýna karar verebilir,<br />
onlardan uzaklaþmayý<br />
seçebilir ve yeni olumlu arkadaþlýklar<br />
kurabilirsiniz.<br />
Aþaðýda olumsuz düþünme<br />
tarzlarýndan kaçýnýp<br />
kendinize olan güveninizi<br />
artýrmanýn belli baþlý yollarý<br />
sýralanmýþtýr:<br />
Ýyi yanlarýnýzý görün.<br />
Yapabildiklerinizi göz ardý<br />
etmeyin, yapamadýklarýnýzda<br />
da gösterdiðiniz<br />
emek ve çabayý takdir edin.<br />
Ýþe yapabildiklerinizle baþlamak,<br />
kaçýnýlmaz olabilen<br />
sýnýrlarýnýzý kabulde size<br />
yardýmcý olacaktýr.<br />
Ýçsel deðerlendirme yapýn.<br />
Kendinizi deðerlendirdiðiniz<br />
kendi iç deðer ve ölçütleriniz<br />
olsun, geliþmenizi<br />
onlarla kýyaslayýn. Baþkalarýyla<br />
olan rekabetin sonucuna<br />
ya da toplumun genel<br />
geçer beklentilerine baðýmlý<br />
kalmayýn. Baþkalarýný<br />
da dinleyin ancak onlarýn<br />
fikirlerini doðrudan kabul<br />
etmek yerine aklý seliminizle<br />
deðerlendirmeyi öðrenin.<br />
Hiçbir konuda tek ve<br />
mutlak doðrular olmadýðýný<br />
sýk sýk kendinize hatýrlatýn.<br />
Baþkalarýnýn söylediklerinden<br />
çok kendi geliþtirdiðiniz<br />
olumlu sesinize kulak<br />
verin.<br />
Ýçsel konuþmalarýnýz olsun.<br />
Kendi kendinizle içsel<br />
bir ses geliþtirin ve onu<br />
kendinizi zararlý etkilere<br />
karþý korumada kullanýn.<br />
Olumsuz düþüncelere kapýlýrken<br />
kendinize “dur” deyin<br />
ve daha mantýklý karþýt<br />
düþünceler, seçenekler geliþtirin.<br />
Risk alýn. Yeni deneyimleri,<br />
kazanýp kaybedilecek<br />
sýnavlar olarak deðil, bir<br />
þeyler öðrenmek için birer<br />
fýrsat olarak görün. Böylece<br />
zorlayýcý yaþantýlarda kendinizi<br />
yýpratmak yerine geliþtirebilirsiniz.<br />
Becerilerinizi ve zaaflarinizi<br />
iyi bilin ve tanýyýn.<br />
Kendinize güveniniz olsun!<br />
Inhaber: Arif Güngör<br />
Çalýþma Saatleri:<br />
Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00<br />
Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00<br />
Waldfriedhof 46 . 81377 München<br />
Tel: 089-71090481<br />
Handy: 0157-74492176
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
26 hayat<br />
DÝTÝB Herborn’da<br />
Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
cemiyet haberleri<br />
Herborn´da Öðrencilerden<br />
Cami Ziyareti<br />
DÝTÝB Herborn Merkez Camii’nin<br />
geleneksel hale<br />
getirdiði Hz. Muhammed<br />
(S.A.V.)‘in Mekke’den Medine’ye<br />
hicretini (göçünü) konu alan bir<br />
program tertip edildi.<br />
Program Halil Duman’ýn okumuþ<br />
olduðu Kur’an-ý Kerim ve<br />
Dernek Baþkaný Kahraman Sargýn’ýn<br />
selamlama konuþmasý ile<br />
baþladý.<br />
Akabinde Hasan Akdaþ ve Sacit<br />
Küçük hocalarýn ayrý ayrý okuduklarý<br />
Mevlid-i Þerif ile devam<br />
etti. Okunan kasidelerden sonra<br />
günün ehemmiyeti Camii Din<br />
Görevlisi Ahmet Kocaaða tarafýndan<br />
özet olarak izah edildi. Konuþmanýn<br />
ardýndan Serdar Doðaner’in<br />
Kur’an-ý Kerim tilaveti ve<br />
Ýsa Akdað’ýn okumuþ olduðu ilahiler<br />
programa renk kattý.<br />
Bu güzel sunumlardan sonra<br />
Herborn’dan hacca gidenler adýna<br />
üç hacý seyahat esnasýnda yaþamýþ<br />
olduklarý duygu ve düþüncelerini<br />
cemaatla paylaþtýlar ve<br />
misafirlere kutsal topraklardan<br />
getirdikleri zemzem ve hurma ikramýnda<br />
bulundular.<br />
Duygusal anlarýn yaþanmýþ olduðu<br />
program Kerim Yöntem’in<br />
Kur’an-ý Kerim kýraatýndan sonra<br />
Ayþegül Akþit, Elvan Doðaner,<br />
Kevser Karadedeli ve Serdar Doðaner’in<br />
okumuþ olduklarý Hatmi<br />
Þeriflerin duasý ile program nihayete<br />
erdi.<br />
Herborn Gymnasium yedinci<br />
sýnýf öðrencilere Ýslam ve Camii<br />
tanýtýldý. DiTiB Herborn<br />
Merkez Camiisine çevredeki okullarýn<br />
yoðun ilgisinin giderek artmasýný<br />
Dernek Yöneticileri memnuniyetle<br />
karþýlýyor, misafirperverliðimizi öðrencilere<br />
gösteriyor.<br />
Herborn Merkez Cami Din Görevlisi<br />
Ahmet KOCAAÐA’nýn okumuþ<br />
olduðu Kur´an-ý Kerim ile baþlayan<br />
program, ögrencilere bütün insanlarýn<br />
Allah’ýn kulu olduðu ve iliþkilerimizde<br />
bunun gözardý edilmemesi<br />
gerektiði anlatýlarak bazý önemli<br />
tavsiyelerde bulunuldu. Proðram<br />
Ýslam`ýn Temel Þartlarýný ve Müslümanlýðý<br />
anlatan bir filmin izlenmesi<br />
ile devam etti. Görüntülü bilgilendirmenin<br />
ardýndan öðrencilere Olcay<br />
TÜRKYILMAZ tarafýndan camilerin<br />
iç donanýmý hakkýnda bilgi, çocuklarýn<br />
ve öðretmenlerin Ýslam konusundaki<br />
sorularýna açýklýk getirdi.<br />
Programýn sonunda öðrencilerle<br />
yazýlý ufak bir testten sonra öðrencilere<br />
Cemiyet ikramda bulundu.<br />
Din dersi öðretmenin ve öðrencilerin<br />
ziyaretten memnun olduklarýný,<br />
Ýslam dinini yakýndan tanýma fýrsatýný<br />
bulduklarýný, beyinlerdeki sorularýn<br />
tatmin edici cevaplandýðýný açýkladýlar.<br />
Dernek Yöneticileri adýna<br />
Baþkan Kahraman SARGIN Okul ziyaretinden<br />
memnun kaldýklarýný, her<br />
zaman kapýlarýnýn açýk olduðunu ve<br />
misafirlere ziyaretlerinden dolayý<br />
müteþekkir olduklarýný beyan ettiler.<br />
Bu dosthane diyaloðlarýn devamý temennisinde<br />
bulundular.<br />
Kassel`de Bayramlaþma<br />
ve Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý<br />
Kelsterbach`ta Bayram coþkusu<br />
IGMG Hessen Bölgesine baðlý<br />
olarak faaliyetlerini sürdüren<br />
Kassel Þubesi Kadýn Kollarý iki<br />
mübarek hadiseyi bir arada coþkuyla<br />
kutladý. Bayram Þöleni ve Hicri<br />
yeni yýlý birlik beraberlik içinde<br />
muhteþem bir proglamla idrak ettiler.<br />
Açýlýþ Kur`an-ý Kerimi tilaveti ardýndan<br />
mealin okunmasý çok faydalýydý.<br />
Ýstiklal marþýnýn ilk dört kýtasýný<br />
okuyan Teslime Karabudak misafirlerin<br />
takdirini kazandý. Kur`an<br />
Kursu Talebelerinin okuduðu ilahiler<br />
cemaati duygulandýrdý. Kadýn<br />
Kollarý Baþkaný Öznür Altýparmak<br />
selamlama konuþmasýnda cemaate<br />
ilgi, katký ve desteklerinden dolayý<br />
teþekkür etti.<br />
Gençlik Baþkaný Halime Baþer<br />
Gençlik Komisyonuyla birlikte ilahilerle<br />
ve tiyatrolarýyla programa neþe<br />
kattýlar. Günün önemine binaen<br />
yapmýþ olduðu sohbet Perihan Yýlmaz<br />
hocahaným iki güzel günü kutlayarak<br />
baþladýðý sohbette özellikle<br />
müslümanlar olarak Hicri yeni yýlýmýza<br />
gereken ilgi alakayý göstermediðimizden<br />
Muharrem ayýnýn faziletlerini<br />
ve o ayda yapýlmasý gereken<br />
ibadetlere deðindi.<br />
Kur`an Kursu Talebelerinin de<br />
sunduklarý tiyatrolar ilahiler gerçekten<br />
takdire þayandý. Hocalarýna bir<br />
þiir ile teþekkür eden Rabia Karabudak<br />
ve Rabia Yýldýz Hocalarýn ne kadar<br />
fedakar olduðunu þiirle dile getirdiler.<br />
F. Yýldýr Hocahaným talebeler ve<br />
tüm çocuklara hazýrladýklarý yarýþma<br />
bölümünde çocuklar doyasýya<br />
eðlendiler, yarýþtýlar. Yumurta Yoðurt<br />
v.s. gibi yarýþlarýn yanýnda anneler<br />
halat çekme yarýþýnda kýyasýya<br />
mücadele verdiler. Kapanýþ Kur`an-ý<br />
Kerimi ile program nihayet buldu.<br />
IGMG Hessen Bölgesine baðlý<br />
olarak faaliyetlerini sürdüren<br />
Kelsterbach Þubesi Kadýn<br />
Kollarý Gençlik Teþkilatý tarafýndan<br />
hazýrlanmýþ olan Bayram<br />
Þenliði coþku ile camide kutlandý.<br />
Tatil boyunca ders gören kýz<br />
çocuklarýnýn yoðun isteði üzerine<br />
gerçekleþtirilmiþ olan bu<br />
programa çok sayýda katýlým oldu.<br />
Büyük bir çoþku ile kendilerini<br />
programa hazýrlayan kýz çocuklarýnýn<br />
gözlerindeki heyecanlarý<br />
görülmeye deðerdi.<br />
Kurban Bayramýnýn önemini<br />
daha iyi anlamak için Hz. Ýbrahim´in<br />
hayatý tiyatro gösterisi<br />
olarak ele alýndý. Ýlahiler ve þiirler<br />
programa ayrý bir renk kattý<br />
ve anneleri duygulandýrdý.<br />
Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi<br />
ile sona erdi.
dosya<br />
Birçok Avrupalý gayri-müslim<br />
Müslümanlarýn<br />
Hz. Ýsa’yý<br />
bir peygamber, hatta büyük<br />
peygamberlerden biri<br />
olarak kabul ettiklerini ve<br />
bir peygamber oluþundan<br />
dolayý hürmet ettiklerini<br />
bilmezler. Bu ebeple “Sizin<br />
peygamberiniz size, bizim<br />
peygamberimiz bize” Þkri<br />
din anlayýþlarýna yerleþmiþtir.<br />
Diðer taraftan Müslümanlar<br />
da bu düþünceden<br />
etkilenmiþ olmalýlar ki,<br />
Hz. Ýsa (as)’dan bahsetmeleri<br />
ancak Hristiyanlar veya<br />
Hristiyanlýk hakkýnda<br />
konuþulurken söz konusu<br />
oluyor. Elbette bu bir yere<br />
kadar gerekli ve doðru. Fakat<br />
nasýl ki, Hz. Nuh<br />
(as)’un, Hz. Ýbrahim<br />
(as)’in, Hz. Eyyub (as)’un<br />
veya Hz.Yusuf (as)’un kýssalarýndan<br />
bireysel veya<br />
toplumsal dersler çýkarýp<br />
hayatlarýmýza uygulamaya<br />
çalýþýyorsak; büyük<br />
peygamberlerden olan Hz.<br />
Ýsa (as)’nýn hayatýný, davasýný<br />
ve mesajýný bilmemiz<br />
ve üzerinde düþünmemiz,<br />
birilerinin bu peygamberi<br />
‘kendi’ peygamberleri olarak<br />
görmeleri olgusundan<br />
etkilenmemeliyiz.<br />
Müslümanlarýn böyle<br />
bir düþünceye kapýlmalarýnýn<br />
iki sebebi vardýr: Hz.<br />
Ýsa (as)’nýn hayatý hakkýnda<br />
kaynaklarýmýzda fazla<br />
bilgi mevcut deðildir.<br />
Kur’an’daki ayetlerin dýþýnda<br />
klasik hadis külliyatýnda<br />
birçoðu sahih olmayan<br />
(tekrarlar sayýlmaz<br />
ise) ancak 300 küsür rivayet<br />
bulunmakta. Nass’a<br />
dayanmayan ve rivayet<br />
yoluyla bize ulaþmýþ olmayan<br />
tarihî ve arkeolojik bilgiler<br />
ise Ýslam ilimlerinde<br />
reva görmezler. Daha mühim<br />
sebeb ise Hz. Ýsa<br />
(as)’nýn nerdeyse peygamberimiz<br />
deðilmiþ veya yalnýz<br />
Hristiyanlarýn peygamberiymiþ<br />
gibi algýlanmasý.<br />
Bu algý elbette açýkça<br />
dile getirilmez. Fakat Hristiyanlýðýn<br />
hakim olduðu<br />
ülkelerde yaþamamýz ve<br />
birinci maddede dediðimiz<br />
gibi bilgiden yoksun<br />
olmamýz hasebiyle böyle<br />
bir tasavvurdan bahsedilebilir.<br />
Bütün insanlýða peygamber<br />
olarak gönderilmiþ<br />
olan Hz. Ýsa (as), þahsý<br />
ve özel mesajý hakkýnda<br />
bilgi sahibi olma yolunda<br />
bütün kaynaklarýn göz<br />
önünde bulundurulmasý<br />
gerektiðini hatýrladýktan<br />
sonra, bu yazýda kýsaca<br />
Hz. Ýsa (as)’nýn hayatý ný<br />
ve en saðlam kaynak olan<br />
Kur’an ayetlerin ýþýðýnda<br />
mesajýný aktarmaya çalýþacaðýz.<br />
Hz. Ýsa (as) Kudüsün<br />
(Jerusalem) güneyinde bulunan<br />
Betlehem (arapça<br />
Beyt Lahm) þehrinde mucizevi<br />
bir þekilde doðmuþtur.<br />
Doðum tarihi Hristiyan<br />
aleminde milady takvimin<br />
baþlangýcý olarak<br />
addedilse de, bugünkü<br />
araþtýrmalara gore Hz. Ýsa<br />
(as) miladdan en geç 4 ve<br />
en erken 7 yýl önce doðduðu<br />
kabul edilir. Hz. Ýsa<br />
(as)’nýn annesi Hz. Meryem’dir.<br />
Bilindiði gibi Hz.<br />
Ýsa (as) babasýz olarak Allah’ýn<br />
“Ol” emriyle týpký<br />
Hz. Adem (as) gibi dünyaya<br />
gelmiþtir: “(Hz.Meryem)<br />
‘Rabbim, bana bir beþer<br />
dokunmamýþken, nasýl<br />
bir çocuðum olabilir?’ dedi.<br />
(Fakat) Allah neyi dilerse<br />
yaratýr. Bir iþin olmasýna<br />
karar verirse, yalnýzca ona<br />
‘ol’ der, o da hemen oluverir.”<br />
[3:47] <strong>Hayat</strong>ý hakkýnda<br />
fazla bir bilgi mevcut<br />
olmamasý ile birlikte peygamber<br />
olmadan önce ailesiyle<br />
birlikte Mýsýr’a gitmesi<br />
ve tekrar geri dönmesi<br />
bilinir. Peygamber olduktan<br />
sonra ilk olarak doðduðu<br />
bölgede, fakat zamanýn<br />
din adamlarý nýn sert<br />
muhalefetiyle karþýlaþýnca<br />
Kudüs dýþýndaki bucak<br />
kentlere giderek öðretilerini<br />
yaymaða çalýþmý þtýr.<br />
Kendisi miladdan yaklaþýk<br />
30 yýl sonra, dolayýsýyla 34<br />
veya 37 yaþýnda Allah’ýn<br />
huzuruna kavuþmuþtur.<br />
Evlenmediði için ne bir aile<br />
hayatý ne de çoluk-çocuðu<br />
olmuþtýr.<br />
Kur’an’da kendisinden<br />
“Meryem’in oðlu Ýsa’ diye<br />
bahsedilerek onun bir anneden<br />
doðduðu için bir insan<br />
olduðu ve babasý olmadýðý<br />
vurgulanýr. Hz. Ýsa<br />
(as)’nýn baþlýca görevi,<br />
içinde yaþadýðý Yahudi<br />
toplumuna ve tüm insan-<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Peygamberimiz Hz. Ýsa (as)<br />
Ali METE<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
27<br />
lara Ýncil’i ulaþtýrmak ve<br />
daha önce Hz.Musa (as)’a<br />
indirilen Tevrat’ý doðrulamaktýr.<br />
Ayrýca tüm peygamberlerde<br />
olduðu gibi<br />
Hz. Ýsa (as) Müslümanlar<br />
ve tüm insanlar tarafýndan<br />
örnek alýnacak bir insandýr.<br />
Kur’an’da Hz. Ýsa<br />
(as)’ýn bir insan olduðu<br />
vurgulanýr. Rasulullah zamanýnda<br />
olduðu gibi bugünde<br />
Hristiyan ve Müslümanlarý<br />
ayýran en belirgin<br />
konu Hz. Ýsa (as)’nýn<br />
ila-hîliði konusudur. Hristiyanlarýn<br />
büyük çoðunluðuna<br />
göre Hz. Ýsa (as) Allah<br />
veya Allah’ýn bir parçasýdýr<br />
yani oðludur.<br />
Kur’an’da “O doðurmamý<br />
þ ve doðmamýþtýr.” [108:3]<br />
ilkesine dayanarak Allah’ýn<br />
bir oðlu olmadýðý<br />
açýkça ifade edilir. Bu gerçek<br />
Kur’an’da þu ayetlerde<br />
dile getirilir: “Meryem oðlu<br />
Mesih, yalnýzca bir elçidir.<br />
Ondan önce de elçiler<br />
gelip geçti. Onun annesi<br />
dosdoðrudur, ikisi de yemek<br />
yerlerdi. Bir bak, onlara<br />
ayetleri nasýl açýklýyoruz?<br />
(Yine) bir bak, onlar<br />
ise nasýl da çevriliyorlar?”<br />
[5:75] “Meryem oðlu Mesih<br />
Ýsa, ancak Allah’ýn elçisi<br />
ve kelimesidir.” [4:171]<br />
Hz. Ýsa (as) Yahudi bir<br />
topluma Tevrat’ý doðrulamak<br />
ve bazý emirleri bildirmek<br />
için gönderildi.<br />
Tüm peygamberler gibi insanlarý<br />
Allah’tan korkmalarýný<br />
ve O’nun emirlerine<br />
uymaya çaðýrmak üzere<br />
insanlara gönderilmiþtir.<br />
Onun için Kur’an’da þöyle<br />
denilir: “Benden önceki<br />
Tevrat’ý doðrulamak ve size<br />
haram kýlýnan bazý þeyleri<br />
helal kýlmak üzere size<br />
Rabbinizden bir ayetle geldim.<br />
Artýk Allah’tan korkup<br />
bana itaat edin.” [5:50]<br />
“Meryem oðlu Ýsa” hitabýnýn<br />
yanýsýra Allah, Hz.<br />
Ýsa (as)’yý bir kul ve elçi<br />
olarak adlandýrýr. Özellikle<br />
onun kul olarak vasýþandýrýlmasý<br />
Allah’a teslim olmasýný<br />
(yani Müslüman olmasýný)<br />
vurgulamak içindir.<br />
Namaz kýlmak, sadaka<br />
vermek, kendini diðer insanlara<br />
karþý sorumlu bilmek,<br />
merhamet sahibi olmak<br />
ve sevgi beslemek gibi<br />
özellikler Hz. Ýsa (as)’yý<br />
örnek bir Müslüman yapýyor.<br />
Aslýnda bu saydýklarý<br />
mýz tüm peygamberlerin<br />
özelliklerindendir ve dolayýsýyla<br />
her Müslümaný n<br />
kendisine örnek almasý gereken<br />
özelliklerdir. Hz. Ýsa<br />
(as)’nýn bir kul olduðu hususu<br />
Kur’an’da þöyle dile<br />
getirilir: “Doðrusu Allah<br />
benim de Rabbimdir, sizin<br />
de Rabbinizdir, artýk O’na<br />
kulluk edin, bu, doðru yoldur.”<br />
[43:64] “(Ýsa) Dedi<br />
ki:Þüphesiz ben Allah’ýn<br />
kuluyum. (Allah) Bana Kitabý<br />
verdi ve beni peygamber<br />
kýldý. Nerede olursam<br />
(olayým,) beni kutlu kýldý<br />
ve hayat sürdüðüm müddetçe,<br />
bana namazý ve zekatý<br />
vasiyet etti. Anneme<br />
itaati de. Ve beni mutsuz<br />
bir zorba kýlmadý. Selam<br />
üzerimedir; doðduðum<br />
gün, öleceðim gün ve diri<br />
olarak yeniden kaldýrýlacaðým<br />
günde.”<br />
[19:30][19:31][19:32]<br />
[19:33]<br />
Allah’ýn izni ile gerçekleþen<br />
ve birer yardým mahiyetinde<br />
olan Hz. Ýsa<br />
(as)’nýn gösterdiði mucizeler<br />
hakkýnda Kur’an’da<br />
þöyle buyurulur: “Bunun<br />
üzerine ona (çocuða) iþaret<br />
etti. Dediler ki: Henüz beþikte<br />
olan bir çocukla biz<br />
nasýl konuþabiliriz? (Ýsa)<br />
Dedi ki: Þüphesiz ben Allah’ýn<br />
kuluyum. (Allah)<br />
Bana Kitabý verdi ve beni<br />
peygamber kýldý.”<br />
[19:29][19:30] “Gerçek þu,<br />
ben size Rabbinizden bir<br />
ayetle geldim. Ben size çamurdan<br />
kuþ biçiminde bir<br />
þey oluþturur, içine üfürürüm,<br />
o da hemencecik Allah’ýn<br />
izniyle kuþ oluverir.<br />
Ve Allah’ýn izniyle doðuþtan<br />
kör olaný, alaca hastalýðýna<br />
tutulaný iyileþtirir ve<br />
ölüyü diriltirim. Yediklerinizi<br />
ve biriktirdiklerinizi<br />
size haber veririm. Þüphesiz,<br />
eðer inanmýþsanýz<br />
bunda sizin için kesin bir<br />
ayet vardýr.” [3:49] Ýnciller’de<br />
Hz. Ýsa (as)’nýn, buna<br />
benzer birçok mucizesi<br />
anlatýlýr. Mesela kendisinin<br />
beþbin kiþilik bir topluluða,<br />
beþ yufka ve iki balýk<br />
doðrayýp verdiði. Hepsinin<br />
yediði, doyduðu ve geri<br />
kalan artýk ekmeklerin<br />
yedi seleye doldurulduðu<br />
anlatýlýr.<br />
Son olarak kaynaklarýmýzda<br />
geçen ve Hz. Ýsa<br />
(as)’ýn özel mesajý hakkýnda<br />
bize ipucu veren, yaþadýðý<br />
çaðýn insanlarýna olduðu<br />
gibi tüm insanlara<br />
verdiði bazý öðütleri zikretmek<br />
istiyoruz:<br />
“Allah, Ýsa (as)’ya þöyle<br />
dedi: Ey Ýsa! Önce kendi<br />
nefsine öðüt ver. Öðüdün<br />
sana fayda verirse, ondan<br />
sonra insanlara nasihat et.<br />
Aksi takdirde, Allah’tan<br />
utan.”<br />
“Allah’ý çok zikredin,<br />
O’na çok þükredin ve O’nu<br />
takdis edin. Kendisine itaatte<br />
bulunun, çünkü Allah<br />
kendisinden hoþnud ve razý<br />
olduðu zaman, sizden<br />
birinizin duasýnda: “Allah’ým!<br />
Ey Rabbim! Günahlarýmý<br />
baðýþla, geçimime<br />
dirlik düzenlik ver. Beni<br />
çirkin þeylerden muhafaza<br />
et.’ demesi, O’na yeter.”<br />
“Sizden biriniz sað eli<br />
ile verdiði sadakayý, sol<br />
elinden gizlesin. Namaz<br />
kýlacaðý zaman da, evinin<br />
kapýlarýný güzelce kapatsýn.<br />
Zira, Allah, rýzýklarý<br />
taksim ettiði gibi, övgüsünü<br />
de taksim eder.”<br />
“Meryem oðlu Ýsa (as)<br />
havarilere sordu: “Ne oluyor<br />
da ibadetlerin en üstününü<br />
yapmýyorsunuz?”<br />
Onlar da: ‘Ýbadetlerin en<br />
faziletli olaný hangisidir?’<br />
demiþler. O, ‘Allah için alçak<br />
gönüllülüktür.” cevabýný<br />
vermiþtir.”<br />
“Bilginin, öðretmedikçe<br />
ve onunla amel etmedikçe<br />
sana bir faydasý olmaz.<br />
Kendisiyle amel etmediðin<br />
müddetçe bilginin çokluðu<br />
sadece senin kibrini artýrýr.”<br />
“Ey Havariler topluluðu!<br />
Mescidleri, meskenler<br />
edininiz! Evlerinizi de,<br />
yolcu menzilleri gibi edininiz<br />
ki, dünyadan, selametle<br />
kurtulasýnýz!”<br />
Kaynaklar:<br />
- Der muslimische Jesus,<br />
Tarif Khalidi, 2001<br />
- Kitabu’z-Zühd, Ahmed<br />
bin Hanbel<br />
- Jesus. Eine Einführung,<br />
Peter Antes
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
28 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
saðlýk
iyografi<br />
Ýnsanlar vardýr, dini hayatýmýz<br />
için kendilerini<br />
ne kadar öne çýkartsak<br />
azdýr. Kendimizi ona nisbet<br />
eder, kendisinin takipçisi<br />
olduðumuzu ifade ederiz.<br />
Hayranlýkla kendisine bakar,<br />
menkibelerini birbirimize<br />
anlatýr, ama aslýnda<br />
kendisini, misyonunu, dini<br />
hayatýmýzdaki belirginliðinin<br />
sebebini bilmeyiz. Þüphesiz<br />
geldiðimiz çevredeki<br />
insanlarýn çoðunluðunun<br />
mezhep imamý olarak kabul<br />
ettiði Ýmam-ý Azam Ebu<br />
Hanife de þüphesiz bu önde<br />
giden þahsiyetlerden biridir.<br />
Mezhep Ýmam’ý olduðu<br />
Hanefi mezhebinin geldiðimiz<br />
çoðrafyadaki yaygýnlýðýndan<br />
dolayý kendisi þüphesiz<br />
hayýrla yad edilen bir<br />
kiþi, insanýmýz da kendisine<br />
sevgi beslemekte. Bu sevgi<br />
ise genelde Ebu Hanife’nin<br />
eserine, sahih rivayetlerle<br />
belirginleþen kiþiliðine, metoduna<br />
ve olaylara yaklaþýmýna<br />
deðil, daha çok menkibevari,<br />
aslen Ebu Hanife’nin<br />
hayatýnda yeri olmayan<br />
hikayelerle beslenmekte.<br />
Kendisine gerçek sevgi<br />
ve saygý göstermek ise bilinçsiz<br />
bir hayranlýk ile deðil,<br />
kendisini hakkýyla tanýmakla<br />
olur.<br />
Doðduðu ve<br />
büyüdüðü çevre<br />
Ebu Hanife lakabý ile ün<br />
bulan Nu’man b. Sabit b.<br />
Zuta hicri 80 yýlýnda Kufe’de<br />
dünyaya gelmiþtir.<br />
Dedeleri Arab olmayýp, Kabil<br />
bölgesinde yaþayan Farisoðullarý’na<br />
mensub olduklarý<br />
rivayet edilir. Kufe’ye<br />
Ebu Hanife’nin dedesi<br />
azatlý köle Zuta, Hz. Ali’nin<br />
halifeliði döneminde yerleþir.<br />
Ebu Hanife’nin babasý<br />
Sabit, akýllý ticaretle uðraþan<br />
varlýklý bir zattý. Ayný<br />
yola oðlu Numan’da gençliðinde<br />
atýldý ve asýl ilim<br />
tahsilinden önce ticaretle<br />
meþgul oldu.<br />
Ebu Hanife’nin hayatýnda<br />
Kufe’de doðup büyümesinin<br />
ve oradaki ilim çevresinden<br />
yararlanmasýnýn<br />
þüphesiz büyük etkisi oldu.<br />
Kufe ilim çevresinin temel<br />
taþlarý daha Hz. Ömer’in<br />
devrinde atýlmýþtý. Hicri 17<br />
tarihinde Hz. Ömer Irak ordusunun<br />
karargâhý olarak<br />
kurdurtmuþtu þehri Sad bin<br />
Ebi Vakkas’a. Abdullah ibni<br />
Mesud’u da kadý ve beytü’l-mal’den<br />
sorumlu olarak<br />
Kufe’ye göndermiþti ve<br />
böylece hem Kufe þehrinin,<br />
hemde Ýmam Azam’ýn geliþimindeki<br />
belirleyici olacak<br />
olan unsurlarýn ilk taþlarýný<br />
yerine oturtmuþtu. Kufe’de<br />
15 sene kalan Ýbni Mesud,<br />
sonra hilafet merkezini buraya<br />
alan Hz. Ali þüphesiz<br />
bu þehrin ilmi geliþimine<br />
damgalarýný vurmuþlardý.<br />
Yeni kurulmuþ olan bir<br />
þehir olarak Kufe, çevresindeki<br />
insanlar için cazibe haline<br />
gelmiþti. Farklý kabileler,<br />
deðiþik ülkelerin, özellikle<br />
Yemen, Nezir ve Kuzey<br />
ve Doðu’dan gelmiþ insanlarý<br />
þehre yerleþmeye<br />
baþlamýþtý. Daha önceleri<br />
birbirlerini uçsuz bucaksýz<br />
sahralarýn, uzun mesafelerin<br />
ayýrdýðý farklý kültürleri,<br />
farklý örfleri Kufe’de sadece<br />
bir sokak ya da cadde<br />
ayýrmaktaydý. Özellikle yeni<br />
fethedilen bölgelerden<br />
insanlar buraya yerleþmeye<br />
Ýslam’la tam manasýyla burada<br />
tanýþmaya, sorularýný<br />
bu çevrede yöneltmeye baþlamýþlardý.<br />
Ýmam-ý Azam’ýn<br />
ilme yöneliþi<br />
Kufe’de Ýbni Mes’ud ile<br />
baþlayan Ýlim silsilesi,<br />
Ýmam-ý Azam’a kadar kesintisiz<br />
ulaþmaktadýr. Alkame<br />
bin Kays, Mesruk bin<br />
el-Ecda, Kadý Þureyh ve Ibrahim<br />
en-Nehai ibni<br />
Mes’ud’un ilmini Ýmam-ý<br />
Azam’ýn hocasý Hammad<br />
bin Ebu Süleyman’a kadar<br />
taþýmýþlardý. Ýmam-ý<br />
Azam’ýn Hocasý Hammad<br />
aslen Ýranlý idi. Alkame bin<br />
Kays’dan ders alan Hammad,<br />
hocasýnýn vefatýndan<br />
sonra Hocasý’nýn halkasýný<br />
devr alýr ve <strong>24</strong> sene ders<br />
okutur. Hammad’ýn ders<br />
halkasýna Ebu Hanife, hocasýnýn<br />
vefatýna kadar tam<br />
18 yýl devam eder. Hammad<br />
bin Ebu Süleyman dýþýnda<br />
her ne kadar baþka<br />
isimlerde Ýmam-ý Azam’a<br />
hoca olarak izafe edilse de,<br />
Ýmam-ý Azam’ý etkileyen ve<br />
eðiten þüphesiz Hammad’dýr.<br />
Bunun yaný sýra tabiiki<br />
Ebu Hanife baþka âlimler<br />
ile görüþmüþ, kendisi ders<br />
okutmaya baþladýktan sonrada<br />
dahi bunlardan yararlanmýþ,<br />
çok farklý görüþler-<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
“Bilinmeyen” imam;<br />
“Ýmam-ý Azam Ebu Hanife”<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
29<br />
de olan âlimlerden faydalanmaktan<br />
çekinmemiþtir.<br />
Ýmam-ý Azam hakkýnda<br />
anlatýlan bazý menkibelerin<br />
aksine çocukluktan beri sürekli<br />
bir ilim tahsilinde bulunmamýþtýr.<br />
Evet, o dönem<br />
gerekli olarak görülen ilmi<br />
tahsil etmiþtir. Ama gençliðinde<br />
babasý Sabit’in mesleði<br />
olan ipek tüccarlýðýný<br />
devralmýþ ve ticarette ilerlemiþtir.<br />
Ticareti sýrasýnda karþýlaþtýðý<br />
ilim adamlarý Genç<br />
Numan’ýn berrak zekasýný<br />
ve kabiliyetini farketmekte<br />
geç kalmadýlar. Ebu Hanife<br />
Ebu Amr Þa’bi ile olan bir<br />
karþýlaþmasýný þöyle naklediyor.<br />
“Günün birinde<br />
Þa’bi’nin yanýndan geçiyordum.<br />
Beni yanýna çaðýrdý<br />
ve bana:<br />
-Nereye devam ediyorsun?,<br />
dedi.<br />
Ben de:<br />
-Çarþý pazara, dedim.<br />
-Maksadým o deðil, ulemadan<br />
kimin dersine devam<br />
ediyorsun, dedi.<br />
-Hiç birinin dersinde devam<br />
üzere bulunamýyorum,<br />
dedim.<br />
-Ýlmi ve ulema ile görüþmeyi<br />
sakýn ihmal etme, ben<br />
senin uyanýk ve canlý bir<br />
genç olduðunu görüyorum,<br />
dedi. Onun bu sözü benim<br />
içimde iyi bir tesir býraktý.<br />
Çarþý-pazar iþlerini býraktým.<br />
Ýlim yolunu tuttum.<br />
Allah’ýn inayetiyle,<br />
Þa’bi’nin sözünün bana çok<br />
faydasý oldu. ”<br />
Bu tavsiyelerden sonra<br />
Genç Numan ilim tahsiline<br />
yönelmeye baþlar. Ama ticaret<br />
hayatýnda ve hayatýn<br />
kendi içinde kazandýðý tecrübeler<br />
kendisini ömür boyu<br />
farklýlaþtýran bir unsur<br />
olmuþtur. Eðitimine akaid<br />
ve cedel ilmi ile baþlayan<br />
Ebu Hanife, bu alanlarda<br />
hýzlý bir þekilde ilerlemiþ ve<br />
dönemindeki inkarcý ve bidatçý<br />
fýrka müntesibleriyle<br />
birçok münakaþalara katýlmýþtýr.<br />
Bir süre sonra bunlarý<br />
yetersiz ve hayattan, insanlarýn<br />
ihtiyaçlarýndan uzak<br />
görmüþ olmalý ki, fýkýh ilmini<br />
öðrenmeyi karar verir.<br />
Hocasý Hammad bin Süleyman’ýn<br />
ders halkasýna katýlmasý<br />
da böyle olur. Hicri<br />
102 yýlýnda Hammad’ýn<br />
halkasýna katýlan Ebu Hanife<br />
on sekiz yýl boyunca bu<br />
halkaya devam etmiþ, hocasýnýn<br />
120 yýlýnda vefatý ile<br />
hocasýnýn yerine geçmiþ ve<br />
vefatý ettiði Hicri 150 yýlýna<br />
kadar ders okutmaya devam<br />
etmiþtir.<br />
Ebu Hanife’nin ders halkasýna<br />
Ýslam ülkesinin her<br />
tarafýndan öðrenciler katýlmaya<br />
baþlamýþtý. Birkaç bini<br />
bulan öðrencilerinin arasýndan<br />
kýrka yakýný, içtihat<br />
derecesinde olan âlimlerdi.<br />
Ebu Hanife ilmi çalýþmalarýna<br />
baþladýktan sonra dahi<br />
ticareti býrakmamýþtýr. Her<br />
ne kadar iþlerinin çoðunu<br />
ortaklarý üzerinden yürüse<br />
de, kendisi hiç bir zaman ne<br />
ticari hayattan, ne de halkla<br />
alýþ-veriþten uzak durmuþtur.<br />
Böylece ilmi tedrisatýnýn<br />
yanýnda toplumsal hayatý<br />
da bizzat gözlemlemekten<br />
ve takip etmekten<br />
hiçbir zaman uzak kalmamýþtýr.<br />
Ýmam’ýn ilim anlayýþý<br />
Bu hayatýn içinde kalýþý,<br />
verdiði fetvalar ve yaptýðý<br />
içtihatlara haliyle yansýmýþtýr.<br />
Ebu Hanife’ye göre doðru<br />
amel ancak saðlam bir<br />
bilginin üzerine bina edilebilir.<br />
Hayýrlý insan olmak<br />
için sadece hayýr iþlemek<br />
deðil hayrý ve þerri bilmek<br />
gerekir. Kötüden kaçýnmak<br />
ancak kötünün zararlarýný<br />
bilerek olur. Ebu Zehra’nýn<br />
Ebu Hanife biyografisinde<br />
ifade ettiði þekilde, itikadi<br />
konularda temel görüþleri<br />
þu iki noktada birleþtirilebilir:<br />
“Doðru amel doðru düþünce<br />
üzerine kurulur, dürüst<br />
iþ kararlý ve sabit amele<br />
dayanýr. Ýlim kati ve kesin<br />
olmalýdýr. Ýtikat meselelerinde<br />
tereddüt olmaz.”<br />
Her ne kadar bazý rivayetler<br />
Ebu Hanife’nin Kelam<br />
ilmini eleþtiren ifadelerinden<br />
de bahsetse de, bunlara<br />
fazla itibar edilmemesi gerekir.<br />
Hem ilimlerin daha<br />
farklý bölümlere ayrýlmamasý,<br />
hem de Ebu Hanife’nin<br />
her ne kadar hayatýnýn<br />
uzun bir bölümünde Fýkýh’la<br />
uðraþmýþ olsada, bunun<br />
kendisinin Akaid ile ilgilenmediði<br />
manasýna gelmez.<br />
Özellikle de kendisinden<br />
rivayet edilen ve talebelerine<br />
yaptýðý tavsiyeleri<br />
ihtiva eden son iki eseri<br />
olan el-Vasýyye ve er-Risale’nin<br />
daha çok itikadi konulara<br />
dair olmasý da, Ebu<br />
Hanife’nin Kelam’dan uzak<br />
kalmadýðýný gösterir.<br />
Akaid’deki görüþleri<br />
Akaid konusunda Ebu<br />
Hanife ilk etapta Kur’an’ý<br />
esas almýþ ve hükümlerini<br />
onun üzerine bina etmiþtir.<br />
Kur’an’a aykýrý hükümleri<br />
ihtiva ettiðini tespit ettiði<br />
hadisleri uydurma olarak<br />
deðerlendirmiþ ve dikkate<br />
almamýþtýr.<br />
Ýmam’ýn akaide dair görüþleri<br />
talebeleri Ebu Yusuf,<br />
Ebu Muti elBelhi ve Ebu-<br />
Mukatil esSemerkandi tarafýndan<br />
özellikle el‘Alim ve’l<br />
müte’allim, elFýkhü’lekber,<br />
elFýkhü’lebsat, erRisale ve<br />
elVasýyye adlý eserleri yoluyla<br />
bize ulaþmýþtýr. Eserlerin<br />
günümüze ulaþmasýna<br />
kadar bunlara bazý ilavelerin<br />
yapýldýðýný kabul<br />
etmek zorunda olsak da,<br />
eserlerin ana hatlarý ile Ebu<br />
Hanife’nin hükümlerini ifade<br />
ettikleri kesindir.<br />
Ýmam Azam Akaid’deki<br />
görüþleri ile Ehli Sünnet<br />
akaidinin oluþmasýna yön<br />
vermiþtir. Bunda þüphesiz<br />
görüþlerinin itidalli olmasý,<br />
Ebu Hanife’nin aþýrýlýklardan<br />
uzak durmasýndan<br />
kaynaklanýr. Nitekim birkaç<br />
konu haricinde diðer üç<br />
mezhep imamý Malik bin<br />
Enes, Ýmam Þafii ve Ýmam<br />
Ahmed bin Hanbel’de<br />
onun görüþlerine uymuþlardý.<br />
Daha sonralarý Ebu<br />
Hanife’nin akaid konusundaki<br />
görüþleri Ebu Mansur<br />
elMaturidi tarafýndan ele<br />
alýnmýþ ve bu güne kadar<br />
Maturidiyye adý altýnda taþýnmýþtýr.<br />
Ebu Hanife’nin Akaid’deki<br />
görüþlerini tam olarak<br />
vermek bu yazýnýn sýnýrlarýný<br />
aþsa da, bazý örnekler<br />
vermek mümkündür.<br />
Ýmam’a göre her insan<br />
Allah’ýn var olduðunu düþünerek<br />
idrak edebilir. Bütün<br />
varlýklar Allah tarafýndan<br />
yoktan var edilmiþtir.<br />
Göklerin ve yerin þaþmaz<br />
bir düzene sahip olmasý,<br />
tüm varlýklarýn bir halden<br />
bir baþka hale dönüþmesi,<br />
çocuðun ana karnýndaki<br />
geliþmesi bilgi ve hikmet<br />
sahibi ulu bir yaratýcýnýn
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
30 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
biyografi<br />
varlýðýný gösterir. Nasýl ki<br />
azgýn bir denizde bir geminin<br />
yoluna devam etmesini<br />
akýl kabul etmiyorsa, kâinatýn<br />
da bilgi sahibi ve herþeye<br />
gücü yeten bir yaratýcýsýnýn<br />
olmamasýný kabul edemez.<br />
Ýþte bunlarý düþünerek<br />
her insanýn Allah’ýn var<br />
olduðunu idrak edebileceðini<br />
iddia eder Ýmam<br />
Azam. Kendisine dini bir<br />
davet ulaþmasa da, her yetiþkin<br />
ve akýllý insan Allah’a<br />
inanmakla yükümlüdür.<br />
Ebu Hanife’ye göre akýlla<br />
bilinemeyen bir þey varsa o<br />
da, Allah tealanýn isim ve<br />
sýfatlarýdýr. Allah ancak<br />
kendine nisbet ettiði isim<br />
ve sýfatlarla nitelendirilebilir.<br />
Kader konusunda Ebu<br />
Hanife, kâinatta meydana<br />
gelen her þeyin ilahi takdir<br />
ve kazaya göre meydana<br />
geldiðini ifade eder. Ama<br />
Allah teala ne müminleri<br />
imana, nede kafirleri küfre<br />
zorlamýþtýr. Herkese kendi<br />
fiillerini kendi iradeleri ile<br />
gerçekleþtirme imkanýný<br />
vermiþtir. Kullarýn fiillerini<br />
yaratan Allah’týr, kullar ise<br />
fiil yapmayý diler ve o dilediði<br />
fiili icra eder. Her ne<br />
kadar bu açýklamalarý getirse<br />
de, Ýmamý Azam insan<br />
aklýnýn kader konusunu<br />
tam olarak idrak edemeyeceðini<br />
savunur. Nasýlki gözün<br />
güneþe bakmasý mümkün<br />
deðilse, aklýn da kader<br />
ve kullarýn fiili konusunu<br />
nihaî bir çözüme kavuþturamayacaðýný<br />
düþünür.<br />
Ýman konusunda Ýmam<br />
bilgi, tasdik ve ikrarýn gerekliliðin<br />
savunur. Bir insanýn<br />
iman edebilmesi için<br />
onun her türlü þüpheden<br />
arýnmýþ kesin bir bilgiye sahip<br />
olmasý ve bu bilginin<br />
doðruluðunu kesin olarak<br />
tasdik etmesi gerekir. Ayrýca<br />
bu bilginin varlýðýný ve<br />
tasdikini sözlü olarak ifade<br />
edilmesini, ikrar edilmesini<br />
þart koþar. Ameli ise, diðer<br />
mezheplerin aksine, imanýn<br />
cüzünden saymamýþtýr.<br />
Ameller Ebu Hanife için,<br />
dini hayatta imandan sonra<br />
yer alan unsurlardýr. Kiþi<br />
namaz kýlýp oruç tuttuðu<br />
için Allah’a ve Peygambere<br />
iman etmez, Allah’a ve<br />
Peygamber’e iman ettiði<br />
için bu amelleri yerine getirir.<br />
Ýmam-ý Azam’ýn<br />
Fýkýh’taki görüþleri<br />
Þüphesizki Ebu Hanife’nin<br />
hayatýn içinde kalan<br />
kiþiliði en çok Fýkýh alanýndaki<br />
görüþlerine yansýmýþtýr.<br />
Ýmam-ý Azam fýkhý “kiþinin<br />
dünya ve ahirete fayda<br />
veya zarar göreceði hususlara<br />
iliþkin hususlarý bilmesi”<br />
olarak anlamýþtýr.<br />
Her ne kadar Ebu Hanife,<br />
metot konusunda herhangi<br />
bir eser kaleme almamýþ<br />
olsa da, sorunlara getirdiði<br />
çözümlerden, sorulara<br />
verdiði fetvalardan kendinden<br />
sonra gelen alimler<br />
kendisinin içtihad metodunu<br />
tesbit etmeye çalýþmýþlardýr.<br />
Temel metodu olarak<br />
þüphesiz kendisinin þu ifadesini<br />
alabiliriz: “Biz önce<br />
Allah’ýn kitabýnda olaný alýrýz.<br />
Onda bulamazsak ashabýn<br />
ittifak ettiðini benimseriz,<br />
ihtilaf etmiþlerse dilediðimizin<br />
görüþünü alýrýz.<br />
Baþkalarýnýn görüþlerini<br />
onlara tervih etmeyiz. Ancak<br />
tabiin alimlerine gelince<br />
onlarýn ictihadlarýna<br />
baðlý kalmayýz.<br />
Onlar gibi biz de ictihadda<br />
bulunuruz. Aralarýnda<br />
müþterek illet bulununca<br />
bir hükmü diðerine<br />
kýyas ederiz.”<br />
Ýçtihadlarýnda Ýmam<br />
özellikle kýyas metodunu<br />
çok sýk kullanmýþtýr. Bunda<br />
bulunduðu çevrenin etkisi<br />
büyüktü. Kýyasý ve genel<br />
manada içtihadý Ebu Hanife<br />
belirsiz bir þekilde deðil,<br />
belli kurallara baðlý kalarak<br />
ve bir “Ýçtihad þûrasý” þeklinde<br />
iþlev gören ders halkasýnda<br />
iþtiþare ederek kullanýyordu.<br />
Her ne kadar<br />
Ýmam Azam hadis konusunda<br />
meþhur muhaddisler<br />
kadar uzman olmasa da,<br />
ilim meclisinde birçok hadis<br />
hafýzý bulunmakta idi.<br />
Özellikle delil olarak<br />
kullandýðý hadislerin sayýsý<br />
bazý iddialarýn aksine yüksektir.<br />
Kendisine bir meselenin<br />
arzedilmesinden sonra<br />
Ebu Hanife, önce talebelerine<br />
bu konuda bildikleri<br />
hadisleri ve sahabilerin<br />
sözlerini sorar, sonra kendi<br />
bildiði rivayetleri nakleder.<br />
Talebelerinin konu ile alakalý<br />
görüþlerinide dinledikten<br />
sonra, kendisi meseleyi<br />
hükme baðlardý. Konu hakkýnda<br />
herhangi bir hadis<br />
yada sahabi sözü bulunmadýðý<br />
zaman, kýyasa, o da<br />
mümkün olmadýðý zaman<br />
istihsana giderdi.<br />
Kullandýðý Hadisler konusunda<br />
Ýmam-ý Azam bazý<br />
sýhhat þartlarý ileri sürmektedir.<br />
Bu þartlarý taþýmayan<br />
hadislerle amel etmez<br />
ve onlarla hüküm vermezdi.<br />
Peygamberimizin<br />
hayatýný ve hadislerini öncelik<br />
ve sonralýk açýsýndan<br />
inceler ve özellikle hayatýnýn<br />
son döneminde söylediði<br />
hadisleri delil alýrdý.<br />
Bu nedenle de birbirleri ile<br />
çatýþan hadisleri uzlaþtýrmaya<br />
deðil, sonradan sadýr<br />
olan hadisin kendinden önceki<br />
hadisi nesh ettiðini düþünürdü.<br />
Ama kýyas ile fetva<br />
verdiði bir konuda fetvasýna<br />
aykýrý bir sahih hadis<br />
nakledildiðinde görüþünden<br />
vaz geçmekten imtina<br />
etmez, hadise aykýrý<br />
görüþünü terk ederdi.<br />
Tek silsileden rivayet<br />
edilmiþ hadisleri (ahad)<br />
Kur’an’ýn hükümleri, Ýslam<br />
fýkhýnda yerleþik genel ilkeler<br />
ve Peygamberimizin<br />
meþhur sünneti ile karþýlaþtýrýr<br />
ve öyle deðerlendirirdi.<br />
Özellikle geniþ bir toplumun<br />
önünde meydana<br />
gelmiþ ve bu sebebten dolayý<br />
çok sayý kiþi tarafýndan<br />
bilinmesi ve rivayet edilmesi<br />
gereken olaylarý rivayet<br />
eden ahad hadisleri delil<br />
olarak kabul etmemiþtir.<br />
Bunun manasý ise bazýlarýnýn<br />
iddia ettiði gibi hadise<br />
önem vermemesi deðil, birçok<br />
kiþi olaya þahit olmasý<br />
gerektiði halde, sadece bir<br />
tarikten rivayet edilen haberi<br />
sýhhatine güvenmemesinden<br />
kaynaklanýyor. Ayrýca<br />
ravisi fakih olmayan<br />
hadislerde kýyasa baþvurduðu,<br />
Kur’an’ýn açýk ve<br />
özel hükümleri ve ilkelerine<br />
ters düþen haber-i vahidi,<br />
ve rivayet ettiði hadise<br />
aykýrý davranan ravinin hadisini<br />
delil olarak almadýðý<br />
rivayet edilir.<br />
Genel metodu itibari ile<br />
Ebu Hanife her zaman Hadis<br />
ve sahabi sözü ile amel<br />
etmeyi tercih etmiþtir. Ancak<br />
bunlarýn olmadýðý yerde<br />
kýyasa gitmiþ, eðer kýyas<br />
ile vardýðý hüküm dinin ruhuna,<br />
genel prensip ve<br />
amaçlarý ile uyuþmazsa ilk<br />
bakýþta görülemeyen, kaynaklarda<br />
yatan temel illeti<br />
kavrar ve bu delile dayanarak<br />
istihsan metodu ile içtihadda<br />
bulunurdu. Talebeleri<br />
kýyaslarý konusunda<br />
kendisi ile tartýþmaktan çekinmedikleri<br />
halde, ihtihsan<br />
yaptýðýnda ise kendisi<br />
ile tartýþmaya tereddüt<br />
ederlerdi.<br />
Ebu Hanife’nin ilim tahsilinde<br />
önce ve hatta ilimle<br />
uðraþtýðý dönemde de ticaret<br />
hayatýnýn içinde bulunmasý,<br />
kendisine insanlarýn<br />
problemlerini yakýndan tanýma<br />
fýrsatýný vermekteydi.<br />
Bu da tabiiki insanlar tarafýndan<br />
içtihatlarýnýn kabul<br />
görmesini saðlamaktaydý.<br />
Kendisinin farklý kültür ve<br />
geleneklerin biraraya geldiði<br />
bir çevrede yaþamasý, halkýn<br />
muamelatýný ve örfünü,<br />
dinin temel ilke ve esaslarýna<br />
muhalif olmama þartý ile<br />
dikkate almasý, farklý yorum<br />
ve içtihatlara gitmesine sebep<br />
olmuþtur. Böylece<br />
Ýmam-ý Azam “kendisine intikal<br />
ettirilen fýkhi kurallarý,<br />
görüþleri, ayet ve hadislerle<br />
ilgili yorumlarý içinde bulunduðu<br />
ortam, insanlarýn<br />
ihtiyacý ve dinin genel ilke<br />
ve amaçlarý açýsýndan yeniden<br />
deðerlendirme, sýnýrlý<br />
naslarla sýnýrsýz olaylar, naklin<br />
hükmü ile aklýn yorumu,<br />
hadisle re’y arasýnda makul<br />
bir ahenk kurma imkanýný<br />
yakalamýþtýr.”<br />
Ebu Hanife,<br />
Muhammed Ebu Zehra,<br />
Ankara 2002, 31.<br />
Ebu Hanife,<br />
Muhammed Ebu Zehra,<br />
Ankara 2002, 211.<br />
Mustafa Uzunpostalcý;<br />
DÝA, X, 135.<br />
Mustafa Uzunpostalcý;<br />
DÝA, X, 137.<br />
Hessen Eyaleti’ndeki<br />
baþörtüsü ile ilgili<br />
kanuni düzenlemelerin<br />
diðer eyaletlere<br />
oranla daha geniþ<br />
olduðu kaydedilirken,<br />
sözkonusu düzenlemenin<br />
kamuya ait okullarda öðretmenlerin<br />
yanýsýra tüm<br />
memurlar için baþörtüsü<br />
yasaðý getirdiði kaydedildi.<br />
Buna göre tüm öðretmenler<br />
ve memurlarýn kamu<br />
hizmeti verirken siyasi,<br />
dünya görüþü ve dini<br />
açýlardan tarafsýz davranmalarý<br />
gerektiði belirtiliyor.<br />
Ancak Hessen eyaletindeki<br />
kanunun tarafsýzlýðý<br />
zedeleyici kýyafet,<br />
Hessen Eyaleti Devlet Yüksek<br />
Mahkemesi baþörtüsü yasaðýna<br />
karþý açýlan davada red kararý verdi<br />
Hessen Eyaleti Devlet Yüksek Mahkemesi kamu hizmetinde<br />
çalýþa memuralara yönelik baþörtüsü yasaðýnýn anayasaya<br />
uygunluðunu onayladý. Karar beþ oya karþýn altý oy ile<br />
kabul edilirken, beþ hakim yasaðý getiren yeni kanuni düzenlemelerin<br />
büyük ölçüde Hessen anayasasý ile baðdaþmadýðý<br />
yönünde görüþ bildirdiler. “Devletin tarafsýzlýðýnýn<br />
güvenceye alýnmasýna dair kanun” adýný taþýyan yeni düzenleme<br />
2004 yýlýnda CDU tarafýndan Eyalet meclisine getirilmiþ<br />
ve meclis tarafýndan onaylanmýþtý<br />
semboller veya diðer unsurlarý<br />
yasaklamasýna<br />
raðmen, Hessen’in Hristiyan<br />
veya batýnýn hümanist<br />
gelenekler ile ilgili<br />
sembolleri açýkça serbest<br />
býraktýðý belirtiliyor.<br />
Bu arada kanunla ilgili<br />
kontrol sürecinde sözkonusu<br />
kanunla ilgili Hessen<br />
Eyalet avukatý Prof.<br />
Dr. Ute Sacksofsky kanunun<br />
temel haklar noktasýnda<br />
din ve dini yaþama<br />
özgürlüðüne, kamu iþlerinin<br />
herkese açýk olmasý,<br />
kadýn erkek eþitliði gibi ilkelere<br />
aykýrý olduðu gerekçesiyle<br />
dava açmýþtý.
sempozyum<br />
Ýslam Toplumu Millî Görüþ<br />
(IGMG), Almanya’nýn<br />
eski baþkenti<br />
Bonn’da düzenlediði “Kargaþanýn<br />
Kavramlarý ve<br />
Kavramlarýn Kargaþasý”<br />
isimli sempozyumda,<br />
Müslümanlarýn benlik ve<br />
dünyayý algýlamalarýný tartýþmaya<br />
açtý. Sempozyum’da<br />
özellikle bu tür<br />
tartýþmalarda kullanýlan<br />
kavramlara, bu kavramlarýn<br />
oluþumu ve kullanýmýna<br />
dikkat çekildi.<br />
200’ün üzerinde katýlýmcýnýn<br />
geldiði sempozyum,<br />
Bonn’daki Gustav-<br />
Stresemann-Enstitüsü’nde<br />
yapýldý. Sempozyumun selamlama<br />
konuþmasýný<br />
IGMG Genel Baþkaný Yavuz<br />
Çelik Karahan yaptý.<br />
Karahan, “Ýslam artýk Almanya’nýn<br />
ve Avrupa’nýn<br />
bir gerçeði haline geldi”<br />
tesbitini seslendirirken,<br />
“Dünya kamuoyunun dikkati<br />
uzun zamandan beri<br />
Ýslâm dini ve Müslümanlar<br />
üzerine odaklanmýþ durumda”<br />
diyen Karahan,<br />
Müslümanlarýn dahi, bu<br />
konularý tartýþýrken, kullandýklarý<br />
kavramlarýn arka<br />
planýný ciddî manada<br />
sorgulamadýklarýný ifade<br />
etti. Karahan konuþmasýna<br />
devamla “Kullandýðýmýz<br />
kavramlar kendi iç dünyamýzýn<br />
dýþa yansýmasý, kelimelere<br />
dökülmesidir. O<br />
halde herhangi bir konuda<br />
birþeyler söylemeden önce,<br />
kavramlarýmýzýn kendi anlam<br />
dünyamýzý ne kadar<br />
ifade ettiðini iyi düþünmek<br />
zorundayýz” dedi ve bunun<br />
ister istemez, “Biz kimiz?”<br />
ve “Nerede duruyoruz?”<br />
sorularýný ve arkasýndan<br />
muhasebesini de<br />
beraberinde getirdiðini ifade<br />
etti. “Dolayýsýyla bu konularý<br />
gündeme taþýmak,<br />
modern dünyada yaþayan<br />
biz Müslümanlarýn, içinde<br />
yaþadýðýmýz dünyaya karþý<br />
bir süredir geliþtirmeye çalýþtýðýmýz<br />
fikrî ve pratik tutumlarýn<br />
bir muhasebesi<br />
anlamýna” geldi diyen Karahan,<br />
“Müslümanlarýn,<br />
kullandýklarý kavramlarý<br />
dahi tartýþmaya açmalarý,<br />
zayýflýðýn ve güvensizliðin<br />
deðil, bilâkis kendilerine<br />
olan özgüvenlerinin bir<br />
iþaretidir” dedi. Karahan<br />
ayrýca böylesi bir sempozyumla<br />
amaçlarýnýn “akýp<br />
giden gündem karþýsýnda<br />
acele ve hazýr cevaplar ye-<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
31<br />
Kargaþanýn kavramlarý,<br />
kavramlarýn kargaþasý<br />
IGMG’nin düzenlediði sempozyumda kavramlar tartýþýldý<br />
tiþtirmek yerine, doðru sorularý<br />
sorarak insanlarý düþünmeye<br />
sevketmek” olduðunu<br />
ifade etti.<br />
Karizmanýn<br />
sürdürülmesi<br />
ve rutinleþmesi<br />
Sempozyumun açýþ konuþmasýný<br />
1993 yýlýndan<br />
beri Bosna-Hersek Baþmüftülüðü<br />
(Reisu’l Ulema)<br />
görevine devam eden Prof.<br />
Dr. Mustafa Çeriç yaptý.<br />
“Burada olmamý, Ýslam<br />
Toplumu Millî Görüþ’e ülkem<br />
Bosna-Hersek için<br />
yaptýðý herþey için þükranlarýmý<br />
sunmak için deðerlendirmek<br />
istiyorum. Bu<br />
konuyu Bonn’da tartýþmamýz<br />
ilginç. Belki de Avrupa’da<br />
alimlerimizin arasýnda<br />
var olan bazý kafa ve<br />
konsept karýþýklýklarýna<br />
bazý çözüm önerileri getirebilmemiz,<br />
iyiye bir iþarettir”<br />
þeklinde konuþmasýna<br />
baþlayan Çeriç, konuþmasýnda<br />
Akide, Þeriat ve<br />
Hilafet konularýna ve bunlarýn<br />
Müslümanlar üzerindeki<br />
önemine deðindi. Daha<br />
geçen yüzyýlda Þeyh<br />
Þeltut gibi, Ýslam’ý sadece<br />
Akide ve Þeriat’tan oluþtuðunu<br />
söylerken, bugün<br />
Akide, Þeriat ve Hilafet/Ýmamet’ten<br />
oluþan bir<br />
Ýslam’dan bahsettiðimizi<br />
tesbit eden Çeriç “Akide,<br />
Þeriat ve Hilafet’in tam<br />
olarak anlamadýðýmýz ve<br />
sürekli yanlýþ kullandýðýmýz<br />
üç temel konsept” olduklarýný<br />
ifade etti.<br />
Çeriç tesbitlerine þöyle<br />
devam etti: “Akide bireysel<br />
bir inanç ifadesidir. Ýtikad<br />
konsunda Müslümanlarýn<br />
çoðunluðunun bir sorunu<br />
yok. Çünkü, Ýslam en<br />
kolay anlaþýlabilir ve bilinebilir<br />
inanç temellerine<br />
sahip. Bazý âlimlerin Akaid’i<br />
zorlaþtýrmaya çalýþmalarýna<br />
bu açýdan bir anlam<br />
veremiyorum. Akaid, bireysel<br />
bir konu iken, Þeriat<br />
ise toplumsal bir konu. Þeriat,<br />
ayný zamanda, her zaman<br />
ahlak ile baðlantýlýdýr<br />
ve ahlak sadece bireysel bir<br />
mesele deðildir. Ahlak’ta,<br />
her zaman öteki ile olan<br />
iliþki önemlidir. Þeriat ise,<br />
Akaid gibi bireysel tutumlarýmýzý<br />
ve dünya algýlarýmýzý<br />
belirlediði gibi, baþkalarýna<br />
karþý sergilediðimiz<br />
toplumsal tutumlarýmýzý<br />
da belirler.”<br />
Þeriat’ýn geri gelmesinin<br />
gerekliliðinden bahsetmediðini<br />
ifade eden Çeriç,<br />
bu söylenenler baðlamýnda<br />
Ýmamet’in hangi anlama<br />
geldini sorguladý. “Ýmamet<br />
tarihtir. Akide ve Þeriat ise<br />
aþkýndýr. Akidemizin ne<br />
olmasý gerektiðini bize Allah<br />
teala bildirmiþtir. Þeriat<br />
ise, onu Tevrat, Ýncil ve<br />
Kur’an’da bulabilmemiz<br />
açýsýndan aþkýndýr. Þeriat,<br />
bir nevi Allah ile aramýzda<br />
olan bir mîsaktýr/sözleþmedir.<br />
Ama Hilafet ile<br />
Ýmamet, bize býrakýlmýþ tarihimizdir;<br />
davranýþlarýmýzýn<br />
ve icraatlarýmýzýn tarihi.<br />
Ve genelde de, bu alanda<br />
baþarýsýz olmaktayýz.<br />
Çünkü Ýmamet’in yapýlanmaya,<br />
sosyolojiye, bir toplumun<br />
nasýl organize edileceði<br />
hakkýnda bilgiye ihtiyacý<br />
var.”<br />
Çeriç, Hamid Habbaþi’nin,<br />
Peygamberimiz’in<br />
karizma sahibi olduðuna<br />
dair ifadesini kabullendiðini<br />
ifade etti. “Karizmanýn<br />
rutinleþmesi, tarihte,<br />
Sünnîlerin yolu oldu,<br />
Þiî’lerse yaþayan karizmayý<br />
sürdürmeye çalýþtýlar. Haricîler<br />
ise, karizmayý daðýtma<br />
yolunu tuttular.<br />
Sünnîler karizmanýn rutinleþmesi,<br />
sürekli kurumsallaþmasý<br />
yolunda baþarýsýz<br />
oldular, çünkü yoðun bir<br />
þekilde sekülerleþtiler.<br />
Þiîler, karizmayý yaþatabildiler,<br />
ama onlar da azýnlýk<br />
olarak. Ve Haricîler bugün<br />
farklý þekillerde tekrar sahneye<br />
çýkmaya baþladýlar.<br />
Tarihte Sünnîler, Ýmamet<br />
kurumunu yerleþtirmede<br />
baþarýsýz olduklarýndan,<br />
Þiîler karizmayý yaþatma<br />
yolu ile ortaya çýktýlar.<br />
Þiîler’in de hakim bir pozisyona<br />
sahip olamadýklarýndan,<br />
bugün biz, Haricilerin<br />
“daðýtýlmýþ karizma”<br />
düþüncesi ile karþý karþýyayýz.<br />
Ve Avrupa’daki bizler,<br />
bunun en iyi örneðiyiz.<br />
Çünkü, bizi Avrupa’da<br />
kimse birleþtiremez. Bu<br />
açýdan bakýldýðýnda hepimiz<br />
Haricîyiz. Zira, karizmanýn<br />
kurumlaþmasýný,<br />
Sünnet’i kabul etmiyoruz.”<br />
Çözüm olarak Çeriç,<br />
Sünnîlerin ve Þiîlerin biraraya<br />
gelerek, Sünnîlerin<br />
karizmanýn nasýl yaþatýlabileceðini<br />
Þiîlerden, Þiîlerin<br />
de karizmanýn nasýl kur<br />
umsallaþtýrýlacaðýný<br />
Sünnîlerden öðrenmelerinin<br />
gerekliliðini savundu:<br />
“Haricî mantýðýný ancak<br />
böyle aþabiliriz.”<br />
Dr. Mustafa Çeriç, Þeriat<br />
kavramýný, Asifa Kureyþi’nin<br />
çalýþmasýndan yola<br />
çýkarak tarif etmeye çalýþtý.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
32 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
sempozyum<br />
Çeriç, Kureyþi’nin çalýþmasýnýn<br />
Müslümanlarýn Þeriat’ý<br />
hayatlarýna yansýtma<br />
konusunda, Batý’nýn da,<br />
‘Þeriat’tan vazgeçin’ taleblerinde<br />
ne kadar ikiyüzlü<br />
olduklarýný gösterdiðini<br />
ifade etti: “Þeriat’ý uyguladýklarýný<br />
söyleyen ülkeler<br />
dahi bunu yapmamaktadýr.”<br />
Çeriç þöyle devam etti:<br />
“Fýkýh, Þeriat’ýn kendisi<br />
deðildir. Fýkýh sadece, Þeriat’ý<br />
anlama yöntemidir. Þeriat<br />
aþkýndýr, tamamýyla<br />
kavranamaz. Tarihte Ýslam<br />
hukukçularý, siyasetten baðýmsýzdýlar.<br />
Onlar bilim<br />
adamý ve âlimdiler. Siyasî<br />
sistemin parçasý olduklarýnda<br />
ise, baðýmsýzlýklarýný<br />
ve haysiyetlerini kaybettiler.<br />
Bu, günümüzün baþlýca<br />
sorunlarýndan biri. Birçok<br />
Müslüman ülke hukuklarýnýn<br />
Þeriata dayandýðýný<br />
ifade etseler de bu<br />
yanlýþtýr. Çünkü, onlarýn<br />
hareket temelleri gündelik<br />
siyasetleridir. Ýslam hukukçularý,<br />
ancak toplumun<br />
kenarýnda yer bulabilmekteler.”<br />
Ýslam’a hýrýstiyan<br />
gözlüðü ile bakmak<br />
Sempozyum’un ilk oturumunun<br />
konusu “Kavramsal<br />
Sýnýrlarý Aþmak ve<br />
Tercüme Sorunu”ydu. Singapur<br />
Üniversitesinden<br />
Prof. Syed Farid Alatas, konuyu,<br />
din bilimlerinde<br />
kavram oluþumu sorunu<br />
baðlamýnda ele aldý. Sosyal<br />
bilimlerdeki konseptlerin,<br />
güncel hayatta kullandýðýmýz<br />
kültürel kavramlardan<br />
oluþtuðunu ifade eden<br />
Alatas, problemin, bu kavramlar<br />
ile, bunlarýn oluþtuklarý<br />
çevrenin dýþýndaki<br />
olgularý tarif etmeye kalkýþýldýðýnda<br />
ortaya çýktýðýný<br />
ifade etti. Alatas þöyle devam<br />
etti: “Bunun sonucu<br />
ise, irdelemek istedikleri<br />
olgularý yanlýþ yansýtmalarýdýr.<br />
Mesela 18. yüzyýldan<br />
beri “religion” kavramý hýrýstiyanlýk<br />
dýþýndaki inanç<br />
sistemlerini tarif etmek için<br />
kullanýlmaktadýr. Ama<br />
“religion” konsepti hýrýstiyanlýktan<br />
baþka dinlerde<br />
kullanýldýðýnda, mesela Ýslam<br />
ya da Hinduizm’de.<br />
Bu þekilde, ister istemez bu<br />
dinler ve hýristiyanlýk arasýnda<br />
bir mukayese yapýlmaktadýr.<br />
Bu tanýmlama<br />
ise gerçekleri dikkate almamakta<br />
ve diðer inanç<br />
sistemlerinin “hýristiyanlaþtýrýlmasý”yla<br />
sonuçlanmaktadýr.<br />
Böylece, hýristiyanlýða<br />
özel unsurlar, diðer<br />
inanç sistemine de atfedilmektedir.”<br />
Alatas bu iddiasýna örnek<br />
olarak Hinduizm üzerindeki<br />
araþtýrmalarý gösterdi:<br />
“Alman ve Ýngiliz<br />
þarkýyatçýlarý, araþtýrma<br />
alaný olarak Hindistan’ý<br />
keþfettiklerinde, beraberlerinde<br />
hýristiyan din tasavvurunu<br />
da getirmiþlerdi.<br />
Hindistan’da farklý kültler<br />
ve tanrýlarla karþýlaþtýlar.<br />
Hýristiyanlýk anlayýþlarý tarafýndan<br />
belirlenmiþ din<br />
algýlarýndan dolayý bunlarý,<br />
bir dinin farklý mezhebleri<br />
ve tarikleri olarak kabul<br />
ettiler ve bu dini Hinduizm<br />
olarak adlandýrdýlar.<br />
Hindistanlýlar ise o tarihe<br />
kadar Hinduizm diye<br />
bir din tanýmamaktaydýlar.<br />
Müslüman âlim Biruni ise<br />
daha önceleri Hindlilerin<br />
sadece bir dinin deðil, birçok<br />
dînin varlýðýndan yola<br />
çýktýklarýný tesbit etmiþti,<br />
mesela Þiva tanrýsýna inananlarýn<br />
olduðu gibi, bunun<br />
dýþýnda Viþnu, ya da,<br />
baþka bir tanrýya inananlarýn<br />
varlýðýný da tesbit etmiþti.<br />
Hindliler için bunlar<br />
ayrý dinler ve inanç sistemleri<br />
idi. Avrupalý þarkiyatcýlar<br />
ise, bunlarýn hepsini<br />
kapsayan bir Hinduizm dinini<br />
icat etmiþ oldular.”<br />
Prof. Alatas Müslümanlar<br />
baðlamýnda ise, kullandýklarý<br />
birçok konseptin<br />
kendi algýlarýný yansýtamadýðý<br />
tesbitinde bulundu.<br />
Oryantalizm’e yöneltilen<br />
eleþtirilerin sosyal bilimlere<br />
karþý eleþtirileri de içermesi<br />
gerektiðini ifade eden<br />
Alatas, Batýlý konseptlerin<br />
eleþtirilmesine raðmen<br />
bunlara alternatif olabilecek<br />
konseptlerin ortaya konulmadýðýný<br />
söyledi: Hatta<br />
Müslümanlar da kendi<br />
dinlerine hýristiyan kökenli<br />
kavramlarla bakmaya baþlamýþlar.<br />
“Protestan Müslümanlýk”<br />
kavramý da bu<br />
açýdan örnek bir sorun olarak<br />
karþýmýza çýkmaktadýr.<br />
Neyin “Protestan Müslümanlýk”<br />
olduðu konusunda<br />
iki görüþ var. Birine göre<br />
Vahhabilerin ve Ýhvan-ý<br />
Müslimin’in doðuþu bir<br />
“protestanlaþma” hareketi<br />
olarak anlaþýlmalý, diðerine<br />
göre ise, Ýslam’ýn da,<br />
hýristiyanlýk gibi bir reformdan<br />
geçmesi gerekiyor.<br />
Ama bu tür deðerlendirmeler<br />
Ýslam dünyasýnda<br />
var olan geliþmeleri göz ardý<br />
etmekte ve mesela kilise<br />
gibi, olmayan öncüllerden<br />
yola çýkmaktadýr. Hatta<br />
Müslümanlar, kendi tarihlerini<br />
deðerlendirirken de,<br />
hýristiyan gelenek tarafýndan<br />
belirlenen kavramlarý<br />
kullanmaktalar. Bugün,<br />
Müslümanlarýn “haçlý seferler”inden<br />
bahsettikleri<br />
görülür. Aslýnda bu seferlere<br />
“haçlý seferleri” demeleri<br />
de ilginçtir. O dönemin<br />
Müslüman alimleri ise<br />
“haçlý seferi” gibi bir kavramý<br />
kullanmýyorlardý.<br />
Mesela Selahaddin Eyyubi<br />
dönemindeki Müslümanlar<br />
için Avrupalýlar, hýristiyan<br />
deðildi. Onlardan<br />
“Frenk” diye bahsedilmekteydi.<br />
O günkü Müslümanlarýn<br />
perspektifinden<br />
bakýldýðýnda, gelenler, hýristiyan<br />
deðil, Müslüman,<br />
hýristiyan ve yahudilerin<br />
topraklarýný iþgal eden yabancý<br />
“Frenkler” idi. Bugün<br />
ise kendi kavram dünyamýz<br />
ve bu çatýþmalara<br />
bakýþýmýz Avrupa’nýn tecrübesi<br />
tarafýndan belirlenmekte.<br />
Müslümanlara düþen<br />
görev, bu tarih dilimine<br />
alternatif bir rekonstrüksyon<br />
oluþturma görevidir.<br />
Bunu da, sadece terminolojiyi<br />
deðiþtirerek deðil,<br />
olanlara farký bir bakýþ<br />
açýsýyla yaklaþmalarýyla<br />
gerçekleþtirmelidirler.<br />
“Ýslam’da geleneði olmayan<br />
terimlerin devralýnmasýyla<br />
Müslümanlar, var<br />
olan, geçmiþte sorunlarýnýn<br />
çözümü için kullandýklarý<br />
terminolojilerini gözardý<br />
etmekteler,” diyen Alatas<br />
þöyle devam etti: “Burada<br />
amacýmýz “yabancý” konseptlere<br />
karþý toplu bir red<br />
deðil, çünkü Müslümanlar<br />
her zaman faydalý bulduklarý<br />
“yabancý” konseptleri<br />
almýþlardýr. Ama, var olan<br />
Ýslamî miras, sadece bir veri<br />
kaynaðý olarak deðil,<br />
sosyolojide konseptler için<br />
de bir kaynak teþkil etmeli.<br />
Ama biz Birûnî ya da Ýbn<br />
Haldun’u incelediðimizde,<br />
ilgimizi sadece o dönemin<br />
hayatý ile ilgili veriler çekmekte,<br />
konseptleri ya da<br />
bakýþ açýlarýný deðil.”<br />
Helsinki Üniversitesinden<br />
sempozyuma katýlan<br />
Dr. Amr Sabet “Ýslam’ýn siyaseti<br />
mi, Siyaset’in Ýslam’ý<br />
mý?” konulu bir teblið sundu.<br />
Sunumunda Ýslam’ýn<br />
siyasetinin her zaman Siyaset’in<br />
Ýslam’ý ile örtüþmediði<br />
gerçeðine dikkat<br />
çeken Sabet, “Ama ilki,<br />
sonrakini en azýndan temellendirebilir,<br />
ama altýný<br />
da oyabilir” dedi: “Temellendirme<br />
için yapýcý konsept<br />
ve teorilerin olmasý<br />
gerekir. Ama, yapýcýlýcýlýk,<br />
yoðun bir þekilde problem<br />
bilincine ve alternatif arayýþlarýna<br />
baðlý. Bunun için<br />
de gerekli olan sahih bir içtihaddýr.<br />
Kendi kendine<br />
konulan sýnýr ve özgüven<br />
eksikliði ise buna engel<br />
oluyor.”<br />
Anlayabilmek için konseptlere<br />
ve entellektüel tecrübeye<br />
ihtiyaç olduðunu<br />
söyleyen Sabet, soyutlamanýn<br />
konseptleþtirmek demek<br />
olduðunu, bunun sonucunun<br />
da anlama olduðunu<br />
ifade etti ve “Ben bilinci<br />
ve gerçek birbirine<br />
uymadýðýnda, topyekün<br />
bir medeniyete zarar verebilecek<br />
kriz hissiyatýna yol<br />
açmaktadýr. Bugün Ýslam’ýn<br />
sürekli deðiþen bir<br />
dünyanýn sorunlarýyla karþý<br />
karþýyadýr,” dedi. Sabit’e<br />
göre, var olan eþitsizlik ve<br />
kafa karýþýklýðýnýn Müslümanlarý,<br />
nerede hata yaptýk<br />
sorularýna sevk etmekte.<br />
Bu sorularla Müslümanlar<br />
daha 19. Yüzyýldan<br />
beri çýrpýnmaktalar. Doyurucu<br />
bir cevap bu güne kadar<br />
bulunamadý, hatta bu<br />
sorular daha çok savunmacý,<br />
baðlantýsýz soyut bir düþünceye<br />
sebep olmuþtur.<br />
Bir zamanlar Ýslam dünyasýnda<br />
“Sosyalist ya da liberal-demokrat<br />
fikirlerin temel<br />
Ýslamî fikirler olarak<br />
yeniden paketlenip piyasaya<br />
sürülmeleri olaðan dýþý<br />
deðildi” tesbitinde bulunan<br />
Sabet, klasik Ýslamî<br />
düþüncenin temel sorununun,<br />
içerikte deðil, usulde<br />
olduðunu ifade etti. “Hedef,<br />
dinî ve sekuler bilginin<br />
uyumlu hale getirilmesi”<br />
diyen Dr. Sabet, düþüncenin<br />
sömürgeci anlayýþtan<br />
kurtuluþunun, bilgiyi, siyaseti,<br />
ekonomiyi ve toplumu<br />
anti-emperyalist ve<br />
çokkültürlü bir reformdan<br />
geçirilmesi ile mümkün<br />
olabileceðini ifade etti:<br />
“Buna, Ýslam destek olabilir<br />
ve taþýyabilir. Ama bugün<br />
Ýslam dünyasý ne yazýk<br />
ki, daha çok bir kargaþa<br />
görüntüsü sergilemektedir”.<br />
Bir sonraki sunumda<br />
Padova Üniversitesin’den<br />
Prof. Dr. Stefano Allievi<br />
“Kamuoyundaki Ýslam<br />
Tartýþmalarý Baðlamýnda<br />
Müslümanlardaki Din Algýsý<br />
Deðiþimi”ni ele aldý.<br />
Batý dünyasýnda, son 30<br />
yýlda, Müslümanlarý algýlayýþta<br />
büyük bir deðiþimin<br />
gerçekleþtiðini ifade<br />
eden Allievi, “Önceden<br />
göçmenlerden bahsedilirken,<br />
bugün ayný insanlardan<br />
sadece Müslüman olarak<br />
bahsediliyor,” dedi. Allievi<br />
þöyle devam etti: “Ne<br />
zaman ki göçmenler burada<br />
kalmaya karar verdiler,<br />
o zaman, Müslüman oldular.<br />
Kamuoyu da bu insanlarý<br />
iþçi, aile, çocuk, öðrenci<br />
olarak deðil, sadece<br />
Müslüman olarak algýlamaya<br />
baþladý. Bu tavýr yabancý<br />
algýsýný güçlendirdi<br />
ve uyumsuzluk tartýþmalarýný<br />
körükledi. Böylelikle,<br />
toplumsal korkuyu kullanarak<br />
Ýslam’ýn tehlike olarak<br />
yanýstýlmasýna baþlanýldý.<br />
Bu korkuyu ise, bazýlarý<br />
siyasî ve maddî rant<br />
kazanmak için kullandý.<br />
Bu zaman zarfýnda karþýmýza<br />
tepkisel insanlar da<br />
çýkmaya baþladý; hiç bir þekilde<br />
dindar olmamasýna<br />
raðmen, Ýslam’ýn karþýsýnda<br />
kendisinin hýristiyanlýðýný<br />
keþfeden insanlar. Ayný<br />
tutumu, Müslümanlar<br />
arasýnda da görebiliriz.”<br />
Ýslam’ýn Avrupa’daki<br />
varlýðý, Ýslam hakkýnda tartýþmalara,<br />
ayný zamanda<br />
böylece, Avrupa’nýn temelleri<br />
ve dýþa açýklýðý hakkýnda<br />
da tartýþmalara sebep<br />
olduðunu söyleyen Allievi<br />
þöyle devam etti: “Genelde<br />
de bunlar, Ýslam ve<br />
Müslümanlar hakkýnda çoðunluk<br />
toplumunun içinde<br />
geçen iç tartýþmalar olmaktaydý.<br />
Müslümanlar sýk sýk<br />
çatýþmalar üzerinden tanýmlanmaktadýr.<br />
Dindar<br />
bir Müslümanýn sakalý, bir<br />
de bakýyorsunuz, bir aþýrýnýn<br />
üniformasý olarak algýlanmaktadýr.”<br />
Prof. Allievi Müslümanlarýn<br />
da kendi dinlerini<br />
algýlamada sorun yaþadýklarýna<br />
dikkat çekti.<br />
“Her türlü hareketi, Ýslam<br />
ile delillendirme eðilimi<br />
bunlardan biri. Bu þekilde<br />
özcü, sabit bir Ýslam anlayýþý<br />
meydana çýkmakta.
sempozyum<br />
Bunu yaparken de, Ýslam<br />
dünyasýnda, çoðunluk bir<br />
toplum içinde var olan<br />
konseptler devr alýnmakta,<br />
burada Müslümanlarýn<br />
azýnlýk statüsünde olduðu<br />
dikkate alýnmamakta. Bugün<br />
Avrupa’daki Ýslam,<br />
daha çok Mekke dönemine<br />
benzemekte; ikisi de azýnlýk<br />
durumunda. Hatta, bir<br />
Ýslam ümmetinini farkýna,<br />
homojenleþmiþ ana vatanlarýndan<br />
daha çok, artýk<br />
Avrupa’da varýlabilir.”<br />
Leeds Üniversitesinden<br />
Dr. Salman Sayyid sunumunda<br />
“Ýslam’ýn Farklýlaþmasý<br />
Baðlamýnda “Euro-Ýslam”<br />
Tartýþmalarý”ný ele aldý.<br />
Sayyid “Euro-Ýslam” ya<br />
da “Avrupa Ýslam’ý” gibi<br />
terimlerin ortaya çýkardýðý<br />
sorunlara deðindi. Bu terimlerin<br />
ne çoðrafi açýdan,<br />
ne de, etnografik açýdan<br />
açýklanabileceðini ifade<br />
eden Sayyid, kamuoyunda<br />
Ýslam algýsýndan önce, “yabancý<br />
algýsýnýn” hakim olduðunu<br />
ifade etti. Dr. Sayyid<br />
þöyle devam etti: “Göçmen<br />
ve çoðunluk toplumu<br />
arasýnda aþýlamaz farklýlýklar<br />
öne sürülmekte ve göçmenlerin,<br />
zamanla asimile<br />
olmasý beklenmekte. Bu<br />
süreç çerçevesinde göçmenden<br />
tarihsizleþmesi;<br />
kendi tarihi yerine çoðunluk<br />
toplumunun tarihini<br />
sahiplenmesi bekleniyor.”<br />
Sayyid, “Euro-Ýslam” konseptini<br />
stratejik bir konsept<br />
olarak deðerlendirmekte:<br />
“Bu konseptte, Avrupa’nýn<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
ve Ýslam’ýn deðerleri karþý<br />
karþýya getirilmekte ve<br />
Müslümanlardan Avrupa<br />
deðerlerini devr almalarý<br />
beklenmektedir. Ýslam’ýn<br />
reforme edilmesi, kaynaklarýn<br />
yeniden yazýlýp yorumlanmasý<br />
ve dinî hayatýn<br />
yeniden tanzimi, bu<br />
baðlamda ileri sürülen taleplerin<br />
bazýlarý.” Sayyid’e<br />
göre “Euro-Ýslam” konseptinin<br />
hedefi, Ýslam’ý hýristiyanlýðýn<br />
olduðu gibi bir<br />
din haline getirmek: “Böylece,<br />
Ýslam batýnýn sekülerleþme<br />
þartýna uyumlu bir<br />
din haline gelmiþ olur düþüncesi<br />
var herhalde. Herþeyden<br />
önce Ýslam, Ýslam’dýr.<br />
Ýslam’ýn kendine<br />
has þartlarýnýn olduðunu<br />
kabul etmemiz gerekir.”<br />
Mainz üniversitesinden<br />
katýlan Dr. Jörn Thielmann,<br />
Dr. Sayyid’in sunumun<br />
müzakeresinde þunlarý ifade<br />
etti: “Burda tartýþýlan<br />
kavramlar, hakkýnda her<br />
ortamda ateþli tartýþmalarýn<br />
sürdürüldüðü kavramlar.<br />
Dr. Sayyid’in dediði gibi,<br />
Ýslam: Ýslam’dýr demek<br />
yetmiyor. Çünkü Almanya’da<br />
doðup büyüyen<br />
Müslümanlar, mecburen<br />
farklý bir ortamda geliþmekteler.<br />
Ve bu ortam onlarý<br />
ister istemez etkisi altýna<br />
almaktadýr. “Euro-Ýslam”<br />
kavramýndan vazgeçilmesi<br />
gerektiði konusunda<br />
hemfikiriz. Sayyid’in,<br />
kuþaklara göre bir etiketlendirmenin<br />
varlýðýna dikkat<br />
çekmesi de doðru. Sanýrým<br />
bu etiketlendirme,<br />
sadece Müslümanlarda yapýlmakta,<br />
diðer göçmen<br />
gurublarda yapýlmamakta.<br />
Ama sekularizm konusundaki<br />
söylediklerinde, çok<br />
fazla oranda “Batý’dan<br />
bahsettiðini, Batý’da da var<br />
olan farklýlýklarý dikkate almadýðýný<br />
düþünüyorum.”<br />
Sempozyumun son bölümünde<br />
Ýslam Toplumu<br />
Milli Görüþ Genel Sekreteri<br />
Oðuz Üçüncü “Bir Tezahür<br />
Alaný olarak Ýslam<br />
Toplumu Millî Görüþ”ü ele<br />
aldý. Göç tarihi ile teþkilat<br />
tarihi arasýndaki sýký baðlantýya<br />
dikkat çeken Üçüncü,<br />
göç araþtýrmalarýnda<br />
genelde Avrupa’daki Ýslamî<br />
cemaat yapýlanmalarýnýn<br />
geliþiminde 80’li yýllara<br />
kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />
Avrupa’ya giden<br />
vatandaþlarýný, dinî ihtiyaçlarý<br />
konusunda yalnýz<br />
býrakmasýnýn gözden kaçmakta<br />
olduðunu söyledi.<br />
“IGMG’de, bu yüzden,<br />
baþtan beri geleneksel ve<br />
devlet tarafýndan belirlenmiþ<br />
bir din anlayýþýnýn yerine,<br />
þuur kavramý çevresinde<br />
bilinçli bir dinî yaþam<br />
hedeflemiþtir. Birçok<br />
bilinen sorgulandý ki, bu<br />
baðlamda merkezi soru,<br />
“Yaratan benden ne bekliyor?”<br />
sorusudur,” diyen<br />
Üçüncü þöyle devam etti:<br />
“Dinin sadece özel alana<br />
sýkýþtýrýlmasý kabul edilemez<br />
olarak algýlanmaktaydý.<br />
O zamanlarda, zamanýn<br />
acil sorularýna ne Batý’nýn<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
33<br />
ne de Doðu’nun cevap bulabileceði<br />
kabul edilmekteydi.<br />
Çözüm ancak kendi<br />
kaynaklarýmýza bilinçli bir<br />
þekilde yönelmekle olabilirdi.”<br />
Bu gün için ise Üçüncü’nün<br />
tesbiti þöyle: “2007<br />
yýlýndaki duruma bakarsak,<br />
bugün de, doðru yaþanmýþ<br />
bir Ýslam ile barýþ<br />
ve adaleti ihdas edileceði<br />
inancý mevcut. Ama “Nasýl?”<br />
sorusu her zamankinden<br />
daha fazla soru iþareti<br />
ve þüpheler taþýmakta;<br />
kavramlar hakkýnda olduðu<br />
kadar, kendimizin oluþturduðu<br />
çözüm önerileri<br />
hakkýnda da þüpheler<br />
var.” Üçüncü’ye göre bu<br />
eleþtirel yaklaþýmlarýn sebepleri,<br />
alternatif toplum<br />
modellerini destekleyebilecek<br />
ve halen örnek uygulamalarýn<br />
olmamasý ve iddia<br />
ile gerçek arasýndaki yoðun<br />
tezatlardýr.<br />
Avrupa’da yaþayan<br />
Müslümanlar olarak bu tür<br />
tartýþmalarýn etkisi dýþýnda<br />
kalýnamadýðýný da ifade<br />
eden Üçüncü, sürekli kendimize<br />
kaynaklarda gerçekten<br />
sadece “yeni sorulara”<br />
cevap mý aradýðýmýzý,<br />
yoksa istenen ve beklenen<br />
cevaplarý kaynaklara onaylatmaya<br />
mý çalýþýyoruz sorusunu<br />
yöneltmemiz gerektiðine<br />
dikkat çekti.<br />
Üçüncü, bunun sonucunda<br />
cemaat içi gerginliklerin<br />
de çýkabileceðine, içerikleri<br />
tartýþma taleblerinin<br />
“Euro-Ýslam” ya da “ýlýmlý<br />
Ýslam” tartýþmalarý baðlamýnda<br />
algýlanabileceðine<br />
dikkat çekti: “Bu ise hem<br />
teþkilat içi, hem de çoðunluk<br />
toplumu ile iliþkilerde<br />
“güvensizlik tartýþmalarý”na<br />
sebep olmaktadýr.”<br />
Müslüman cemaatin, dýþ<br />
baskýlara göre bir söylem<br />
izlendiði suçlamasýna muhatap<br />
olduklarýný söyleyen<br />
Üçüncü, teþkilat içinde bu<br />
eleþtirilere muhatap olurken,<br />
buna karþýlýk, çoðunluk<br />
toplumunun sonsuz talepleri<br />
ile karþýlaþtýklarýný<br />
belirtti. Örneðin, cihadýn<br />
reddedilmesi, baþörtüsünün<br />
çýkarýlýp atýlmasý ve<br />
Kur’an’ýn tarihselleþtirilmesi<br />
istekleri ile karþýlaþtýklarýný<br />
bildiren Üçüncü<br />
konuþmasýný þöyle sürdürdü.<br />
“Her ne kadar önceden<br />
hazýrlanmýþ, sözde Avrupa’ya<br />
uygun konseptlerin<br />
altýna, içerik hakkýnda görüþ<br />
belirtme imkaný dahi verilmeden<br />
imza atýn dayatmalarýna<br />
boyun eðmesek<br />
de, toplumun temel meselelerine<br />
Ýslamî bir cevap ararken,<br />
demokrasi ve sosyal<br />
pazar piyasasý gibi konseptlerin,<br />
kendi adalet temelli<br />
idealimize çok yaklaþtýklarýný<br />
itiraf etmekten de çekinmemeliyiz.<br />
Bu, ne Ýslam’ýn<br />
önemini azaltmakta, ne de<br />
IGMG’nin, dinî, kültürel ve<br />
medeniyet kökleri ýþýðýnda,<br />
kardeþlik, merhamet ve<br />
yardýmseverlik gibi deðerler<br />
ile toplumsal katký iddiasýný<br />
ortadan kaldýrabilir.”<br />
Çok kültürlülük - bir göç ülkesi olarak Almanya<br />
35. Römerberg görüþmeleri<br />
çerçevesinde Frankfurt<br />
þehrinde tarihçi,<br />
felsefeci, sosyolog, gazeteci<br />
ve yazarlar, çok kültürlülük<br />
- bir göç ülkesi olarak Almanya-<br />
gibi konularý tartýþtýlar<br />
Filolog Sigrid Weigel<br />
yaptýðý konuþmada, Almanya<br />
hakkýnda konuþmanýn<br />
Avrupa hakkýnda konuþma<br />
manasýna geldiðini belirtti.<br />
Frankfurter Rundschau gazetesi,<br />
Berlin’li Filolog Weigel’ýn,<br />
“Weimar’da bulunan<br />
Anna Amalia Kütüphanesi’ndeki<br />
kitaplarý alýp okuduðumuzda,<br />
öncü Alman<br />
kültürü gibi düþüncelerin iflas<br />
ettiðini görüyoruz” ifadelerine<br />
yer verdi.<br />
Gazeteci yazar Navid<br />
Kermani ise, kültür milliyetçiliði<br />
gibi fikirlerin Avrupalýlaþma<br />
sürecinde oluþtuðuna<br />
iþaret etti. Öncü kültür tartýþmalarý<br />
çerçevesinde ise etnik<br />
kökene kesinlikle bir dine<br />
iman eder gibi iman edilemeyeceðini<br />
belirten Kermani,<br />
ama bunun yanýnda<br />
Avrupalý olunabileceðini<br />
söyledi. Öte yandan cami<br />
yapýmý tartýþmalarýnýn gerçekte<br />
Müslümanlar hakkýnda<br />
deðil, aslýnda Avrupa’nýn<br />
kendisiyle ilgili bir tartýþma<br />
konusu olduðunu kaydetti.<br />
Köln’lü yazar ayrýca kültür<br />
savaþý propagandasý yapan<br />
medyayý da eleþtirdi. Bu<br />
sayede Köln þehrinde yapýlmasý<br />
planlanan camiye karþý<br />
gerçekleþtirilen en büyük<br />
gösteriye yaklaþýk 80 göstericinin<br />
katýldýðýný belirten<br />
Kermani, medyada haber<br />
yapýmý ve toplumsal gerçeklik<br />
arasýnda büyük bir uçurum<br />
olduðunun altýný çizdi.<br />
Ýki vatandaþlýktan birini seçme<br />
mecburiyetinin kaldýrýlmasý<br />
anayasal açýdan gerekli<br />
Ýçiþleri komisyonundan<br />
uzmanlarýn yapmýþ olduklarý<br />
açýk görüþmede<br />
iki vatandaþlýktan birini<br />
seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasý<br />
ve birden fazla<br />
vatandaþlýða sahip olunmasý<br />
lehinde açýklamalar yapýldý<br />
Giessen Üniversitesi’nden<br />
Astrid Wallrabenstein,<br />
18 yaþýný dolduran yabancýlardan<br />
istenen "Alman<br />
vatandaþlýðýný almak veya<br />
doðumu ile kazandýðý vatandaþlýðý<br />
devam ettirmek"<br />
suretiyle iki vatandaþlýktan<br />
birini seçme mecburiyetinin<br />
kaldýrýlmasýnýn, anayasal<br />
açýdan gerekli olduðunu<br />
belirtti. Profesör Kay Hailbronner<br />
buna ek olarak, birden<br />
çok vatandaþlýk nedeniyle<br />
ortaya çýkan problemlerin<br />
sýklýkla gözde büyütüldüðünü<br />
söyledi.<br />
Uzmanlar, vatandaþlýða<br />
geçiþ için talep edilen þartlarda<br />
yapýlan sertleþtirilme<br />
konusunda iyi düþünülmesi<br />
gerektiðini belirtirken,<br />
Leipzig’den Profesör Uwe<br />
Berlit, birden çok vatandaþlýða<br />
sahip olmanýn entegrasyon<br />
politikasý açýsýndan<br />
bir gereklilik olduðunu<br />
söyledi. Profesör Rainer<br />
Hofmann iki vatandaþlýktan<br />
birini seçme zorunluluðunun<br />
kaldýrýlmasýnýn, birden<br />
çok vatandaþlýk hakkýnýn<br />
verilmesi ile Avrupa genelinde<br />
sürekli olarak uygulandýðýný<br />
kaydetti.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
34 hayat<br />
• Binnaz KARACA-MÜNIH-<br />
IGMG Güney Bavyera Bölge<br />
Kadýn Kollarý çocuk kulubü<br />
tarafýndan düzenlenen<br />
Fener alayý geçit töreni<br />
yapýldý. Çocuk Kulubü Baþkaný<br />
Emine Baþoðlu´nun organize<br />
ettiði fener alayýna raðbet<br />
oldukça fazla ve görülmeye<br />
deðerdi. Çok sayýda çocuk<br />
kulubü üyesi ve üyesi olmayan<br />
çocuklarýn da katýldýðý<br />
alay, bölge merkezinden start<br />
aldý. Osmanlý kýyafetleri giyinmiþ<br />
olan bir görevli önlerinde<br />
davul çalarak ve ilahiler<br />
ve marþlar söyleyerek yola çýkýldý.<br />
Yaklaþýk 2 Km´lik bir gezintiden<br />
sonra tekrar merkeze<br />
gelindi. Þehir polisinin de eþlik<br />
ettiði fener alayý geçidi,<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
MÜNiH´TEN FENER<br />
ALAYI GEÇTi<br />
cemiyet haberleri<br />
çok beðenildi. Daha sonra ise<br />
çeþitli etkinlikler ve yarýþmalar<br />
ile program devam etti.<br />
Bölge yetkilileri yaptýðý açýklamada;<br />
“Ýçinde yaþadýðýmýz<br />
toplumda çocuklarýmýz ve<br />
gençlerimiz, kendi deðerlerinden<br />
emin olmadýklarý için<br />
hýzla kültür erezyonuna uðruyorlar.<br />
Tarihlerinden, kültürlerinden,<br />
medeniyetlerinden<br />
ve dinlerinden uzak kalan<br />
ve yeterince bilgi sahibi<br />
olmayýþlarý, onlarýn içine düþtükleri<br />
bir aþaðýlýk kompleksi<br />
ile çevrelerini gözlememelerine,<br />
iyi kötü ayýrýmý yapmaksýzýn<br />
gördüklerini taklit etmelerine<br />
sebeb oluyor. Bizler isterdik<br />
ki bu programla kendi<br />
medeniyetimizin kapýsýný aralayacak<br />
bir anahtar olalým dedik.<br />
Tarihimizin unutulmaya<br />
yüz tutmuþ etkinliklerini yaþatalým,<br />
bilginin, aydýnlýðýn<br />
sembolu olan Fener Alayý ile<br />
toplumumuza ýþýk olalým istedik.”<br />
IGMG Güney Bavyera Bölgesinde Teþkilat Ziyaretleri<br />
Elsenfeld Fatih Camii´nde güzel bir gün<br />
ELSENFELD-IGMG Hessen Bölgesi Elsenfeld Þubesi Fatih<br />
Camii´nde Kuveyt kökenli iþ adamý Yüksek Mühendis<br />
Haytham S. Abdulhasan ile Alman haným Mühendis<br />
Susi´nin nikahý geniþ bir Müslüman ve Alman vatandaþ<br />
topluluðunun katýlýmý ile 28.12.2007 Cuma günü Namazdan<br />
sonra Elsenfeld Camii Ýmam-Hatibi M.Edip Gökbakan<br />
tarafýndan kýyýlmýþtý. Gökbakan, Ýslamiyet hakkýnda geniþ<br />
bir þekilde bilgi verdikten sonra Eðitim Baþkaný Alim Yýldýz<br />
güzel sesiyle Kur´an-ý Kerim´den bir bölüm okudu ve<br />
almanca tercümesi bir öðretmen tarafýndan yapýldý. Daha<br />
sonra çiftin nikahlarý kýyýldý, dualar okundu, fotoðraflar çekildi.<br />
Cemiyet Baþkaný Bilal Sargýn ve Kadýn Kollarý Baþkaný<br />
Gülizar Nefes tarafýndan Almanca Kur´an-ý Kerim Mealleri<br />
ve hediyeler çiftlere sunuldu. Toplu çekilen resimlerden<br />
sonra çiftler Camiden Tekbirlerle uðurlandýlar.<br />
Mehmet KARACA-MÜNIH-Güney<br />
Bavyera Bölgesi Yürütme Kurulu<br />
Üyeleri Teþkilat ziyaretlerine baþladý.<br />
Güney Bavyera´daki bütün teþkilatlarýn<br />
tatil olmasý nedeniyle ziyaret edilmesi kararý<br />
alan bölge yetkilileri iki grup halinde bölgeye<br />
daðýldýlar. Hedeflerinin, tatil olmasý nedeniyle<br />
teþkilatlarý ziyaret edip sorunlarý yerinde<br />
görmek ve onlarýn görüþ, dilek ve temennilerini<br />
almak üzere yola çýkan yürütme kurulu<br />
üyeleri, bölgede bulunan yaklaþýk 38<br />
ana teþkilat ve müteþebbis teþkilatý tek tek ziyaret<br />
ederek hem onlarý teþkilatlarýnda ziyaret<br />
etti, hem de onlara yaptýklarý çalýþmalar<br />
neticesinde Milli Görüþ için yapýlan çalýþmalarýn<br />
en güzel þekilde nasýl yapýlmasý ve bundan<br />
sonra yapýlacak çalýþmalar üzerine bilgi<br />
alýþ-veriþi karþýlýklý sohbetler ile samimi ve<br />
güzel bir ortamda gerçekleþti.<br />
Bruckmühl, Rosenheim ve Hausham teþkilatlarýný<br />
BYK üyeleri, Mahmut Karaali, Ahmet<br />
Kalyon, Adil Ergan ve Ergün Kökten ziyaret<br />
edenler arasýndaydý. Gençlik teþkilatý<br />
adýna ise Abdurrahman Kaya katýldý. Bölge<br />
yetkilileri yapmýþ olduðu açýklamada: Teþkilat<br />
ziyaretlerinin oldukça yararlý geçtiðini,<br />
teþkilatlarýn yapýlan bu ziyaretten dolayý çok<br />
memnun kaldýklarý, bundan sonra da bunun<br />
gibi ziyaretlerin daha fazla yapýlmasýnýn faydalý<br />
olacaðýný ifade ederek daha seri bir þekilde<br />
ziyaretlerin devam edeceðini söylediler.<br />
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />
32 Wx 146/07 dosya<br />
numaralý 06.11.2007 tarihli<br />
kararý ile, bir binada kablo yayýný olsa<br />
dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çatýya<br />
konulacak çanak antene izin verilmesi<br />
ve diðer komþularýn buna müsamaha<br />
göstermeleri gerektiði sonucuna<br />
vardý<br />
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />
32 Wx 146/07 dosya numaralý<br />
06.11.2007 tarihli kararý ile, bir binada<br />
kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler<br />
çerçevesinde çatýya konulacak çanak<br />
antene izin verilmesi ve diðer komþularýn<br />
buna müsamaha göstermeleri gerektiði<br />
sonucuna vardý. Ancak bu izin<br />
doðrultusunda çanak anteni örneðin<br />
balkon gibi komþularý rahatsýz edecek<br />
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi:<br />
Kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler<br />
çerçevesinde çanak antene izin verilmelidir<br />
bir yere yerleþtirmenin ise mümkün<br />
olmadýðý kaydedildi.<br />
Alevi olduðunu söyleyen ve dini<br />
gerekçeler ile Alevilik inancýna yakýn<br />
kanallarý izlemek istediðini belirten,<br />
ancak ev yönetimi tarafýndan buna<br />
müsaade edilmemesi üzerine mahkemeye<br />
baþvuran Türk aileyi haklý bulan<br />
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi,<br />
verdiði kararýnda, yurtdýþýnda yaþadýðý<br />
veya saðlýk nedenleri ile mensubu<br />
olduðu mezhebin ibadetlerine katýlamayanlarýn<br />
ibadet yayýnlarý yapan kanallarý<br />
izlemek için eve çanak anten<br />
kurma hakký bulunduðunun altýný çizdi.<br />
Hamburg-Harburg Yerel Ýdare<br />
Mahkeme’sinin benzer bir olay hakkýnda<br />
vermiþ olduðu 22.03.2005 tarihli,<br />
642 C 580/05 dosya numaralý kararýnda<br />
ise, din özgürlüðüne dayanarak<br />
dini yayýn yapan bir kanalý izleme<br />
hakkýnýn temin edilemeyeceðine karar<br />
verilmiþti. Verilen bu kararda diðerinden<br />
farklý olarak mahkemeye baþvuran<br />
kiþi ev sahibi deðil kiracý idi.<br />
Diðer taraftan Federal Yüksek<br />
Mahkeme’nin (BGH) VIII ZR 260/06<br />
dosya numaralý ve 10.10.2007 tarihli<br />
kararýnda ise, bir kiracýnýn (bu olayda<br />
alevi inancýna sahip bir Türk vatandaþý),<br />
kablo yayýnýnda Türk kanallarý olsa<br />
dahi, fakat bu kanallar alevi inancýna<br />
yönelik yayýn yapmýyorlar ise o kiþinin<br />
inanç ve din özgürlüðü göz<br />
önünde bulundurulmasý gerektiði<br />
hükmünü vermiþti.<br />
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />
baþta belirttiðimiz kararý doðrultusunda<br />
böylece, evine çanak anten takmak<br />
isteyen, ancak ev yönetimi tarafýndan<br />
buna müsaade edilmeyen bir davada<br />
Türk aileye hak vererek, çanak anten<br />
takmak isteyen kiracýlarýn da haklarýný<br />
güçlendirmiþ oldu.
ilgilendirme<br />
Vergi denkleþtirmede<br />
süreler ne kadardýr?<br />
Vergi denkleþtirmede süreler<br />
ana kural olarak iki yýldý.<br />
Örneðin 2005 yýlýnýn vergi<br />
denkleþtirme süresi 31<br />
Aralýk 2007`de sona erecekti.<br />
2008`den itibaren Maliye<br />
Bakanlýðý, yukardaki bahsettiðimiz<br />
iki yýllýk sýnýrlamayý<br />
5 yýla kadar uzatmýþtýr.<br />
Eðer vatandaþýn sadece iþyerinden<br />
aldýðý gelirlerin vergi<br />
denkleþtirmesi söz konusu<br />
ise. Baþka bir deyiþle, kira<br />
geliri, faiz geliri vb. gelirleri<br />
artýrýcý diðer unsurlar yoksa.<br />
Unutmamak gerekir ki,<br />
geç yapýlan vergi denkleþtirme<br />
için maliye ‘gecikme<br />
zammý’ talep edebilir.<br />
2007 vergi<br />
denkleþtirmede ne gibi<br />
deðiþiklikler var?<br />
a. BAÐIÞLARDA<br />
YÜKSELME:<br />
Maliye bazan da vatandaþýn<br />
lehine kararlar alabiliyor.<br />
Örneðin geçen yýllarda<br />
kamu yararýna çalýþan dernek<br />
veya karuluþlara yapýlan<br />
baðýþlarda kiþinin gelirinin<br />
yüzde 5`i kabul edilirken,<br />
2007 yýlýnýn iþlemlerinde<br />
yüzde 20`ye yükseltilmiþtir.<br />
Bu da bilhassa büyük<br />
firmalara büyük bir avantaj<br />
saðlamaktadýr. Ayrýca, 200<br />
euroya kadar belgesiz, yani<br />
makbuzun verilmesiyle baðýþ<br />
kabul edilecektir.<br />
b.ÝÞ YOL<br />
MASRAFLARI ASKIDA:<br />
Ýþyol masraflarý için 21<br />
km`den itibaren geçerlilik<br />
kuralý Anayasa Mahkemesinde<br />
olduðundan kararýn<br />
sonucu beklenmektedir Þu<br />
anda ilk 21 km yok kabul<br />
edilerek iþlem yapýlmaktadýr<br />
ve bu bilhassa Özürlülük<br />
kartýnda (Behindertenausweiss)<br />
G harfi olanlarda iþ<br />
yolu iki katý hesaplandýðý<br />
için saðlanan avantaj ortadan<br />
kalkýnca, vergi mükellefi<br />
büyük haksýzlýða uðramaktadýr.<br />
Örnegin 20 km iþ yolu<br />
olan G özürlü bir kimse,<br />
(235x20x30centx2katý) 2820<br />
euroyu vergiden muaf tutarken,<br />
2007`den itibaren sadece<br />
920 euroyla muaf olacaktýr.<br />
Bu da çok büyük bir<br />
kayýptýr. Diðer taraftan çocuk<br />
paralarýnýn hakedilmesinde<br />
yol masraflarýnýn ve<br />
sigorta primlerinin düþülmesinden<br />
sonra net 7680 euronun<br />
kalmasý gerekiyor. Ýlk<br />
21 km`nin hesaba katýlmamasý<br />
bu konuda da büyük<br />
haksýzlýða yol açýyor. Familienkasse`den<br />
gelen çocuk<br />
parasý sonuç bildirilerine<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
2008 yýlý için uyarýlar<br />
Asým TOZOÐLU<br />
*Bakýmlar için<br />
mutlaka ocak ayýnda<br />
havale yapýlsýn aksi<br />
halde maliye<br />
hesaplamada<br />
kýsýtlama yapýyor<br />
* Türkiyede bakým<br />
belgelerini<br />
mühürleyecek<br />
muhatap yok<br />
vatandaþ nüfus<br />
memurluðu ile<br />
kaymakamlýk<br />
arasýnda bocalýyor<br />
* 21 km kuralý<br />
yüzünden çocuk<br />
paralarýnda da büyük<br />
haksýzlýklar doðuyor<br />
mutlaka itiraz edilmelidir.<br />
Dileriz ki Federal<br />
Anayasa Mahkemesi bu<br />
yanlýþlýðý düzeltsin ve<br />
atalarýmýzýn tabiriyle<br />
yanlýþ hesap Baðdat`tan<br />
dönsün.<br />
c.BAKIM BELGESÝ<br />
KARMAÞASI;<br />
Türkiye`deki bakýma<br />
muhtaç akrabalar için<br />
gönderilen paranýn miktarý<br />
kiþi baþýna 3840 euro<br />
olarak kalmýþtýr.<br />
Fakat bakým belgeleri<br />
4 sayfa halinde düzenlenmiþ<br />
ve nüfus memurluklarýndan<br />
mühürletilecektir.<br />
Çok detaylý bilgirin<br />
verilmesi gerekmektedir.<br />
Bakým yapýlan kiþilerin<br />
özel durumuna göre sýnýrlamalar<br />
getirildi. Bakým yapýlan<br />
kiþilerin gelirlerinin yanýnda<br />
giderleri de sorulmaktadýr.<br />
Gelirleri toplam<br />
bakým miktarýný aþanlar, 65<br />
yaþýndan daha genç olanlara<br />
sadece istisnai durumlar<br />
(özürlülük gibi). Bakým belgeleri<br />
artýk kaymakamlýk ve<br />
valilik yerine nüfus memurluklarýndan<br />
tasdik ettirilecektir.<br />
Þu ana kadar vatandaþlarýmýzdan<br />
aldýðýmýz bilgilere<br />
göre, nüfus memurluklarý<br />
bu konuda birþey<br />
bilmediklerini belirterek bakým<br />
belgesi formlarýný tasdik<br />
etmiyorlarmýþ.<br />
Devlet yetkililerinden bu<br />
konuda kolaylýk bekliyoruz.<br />
d.FAHRÝ OLARAK<br />
YAPILAN ÝÞLERDE<br />
MUAFÝYET YÜKSELDÝ:<br />
Fahri olarak Kamu yararýna<br />
çalýþanlarýn (Aufwandentschädigung)<br />
yan gelir<br />
olarak aldýklarý paralarýn<br />
muafiyet sýnýrý yýllýk 1848<br />
euro`dan 2100 euro`ya çýkarýldý.<br />
Ayný muafiyetten spor<br />
kuruluþlarýnda çalýþan eðitmen<br />
(Übungsleiter), bakýcýlar,<br />
vs. yararlanacak bu uygulama<br />
Ocak 2008`den geçerli<br />
olacak.<br />
e. AYRILAN EÞLERDE<br />
ÇOCUK NAFAKALARI<br />
ÝLK SIRAYI ALACAK: .<br />
Ayrýlan eþlerde çocuk<br />
nafakalarý birinci sýrada olacak.<br />
Kiþinin ayrýldýðý eþinden<br />
olan çocýuðuna bakýmý<br />
hem boþandýðý eþinden hem<br />
de aktüel eþinden daha öncelikli<br />
olarak belirlenecek.<br />
Üstelik çocuðun annesiyle<br />
yasal evlilik sözkonusu olmasa<br />
bile. Eðer anne veya<br />
baba çocuðun bakýmý yüzünden<br />
çalýþmýyorsa, bakýmda<br />
eþit hakka sahip olacak.<br />
Öte yandan, boþanan<br />
eþlere ömür boyu nafaka<br />
ödemek yok artýk. Nafakanýn<br />
miktarý ve süresi, evlilik<br />
zamanýndaki ailenin gelirinin<br />
yanýsýra, evli kalýnan süreyle<br />
de orantýlý olacak.<br />
f.ÝÞLETME<br />
EMEKLÝLÝÐÝ:<br />
Ýþletme emekliliði (Betriebsrente):<br />
2007`de yýlda<br />
2520 euro olan iþletme<br />
emekliliði, 2008`den itibaren<br />
2544 euro`ya çýkarýlmýþtýr.<br />
Ýþletme emekliliðinin en<br />
önemli özelliði, hem vergiden<br />
hem de sosyal sigorta<br />
kesintisinden muaf olmasýdýr.<br />
Bir yandan çalýþan geleceðini<br />
garanti altýna alýrken,<br />
iþveren de yaptýðý katkýdan<br />
dolayý daha az sigorta primi<br />
ve vergi ödemektedir. Örneðin<br />
210 euro aylýkla iþletme<br />
emekliliðine baþvuran çalýþan<br />
A`nýn ayda 103 euro ücretinden<br />
kesilirken, kalan<br />
107 euro firmasý tarafýndan<br />
karþýlanmaktadýr. Bu da<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
35<br />
uzun yýllar sonra kiþinin<br />
emekliliði için büyük<br />
bir miktara ulaþmaktadýr.<br />
g.MÝRAS VERGÝ,SÝ<br />
(Erbschaftsteuer):<br />
2008 yýlýndan itibaren<br />
daha önce geçerli<br />
olan yüzde 60 vergilendirme<br />
sistemi deðiþecek<br />
ve miras kalan evin piyasa<br />
deðeri üzerinden<br />
daha çok evin gerçek deðeri<br />
üzerinden vergiye<br />
tabi tutulacak . Miras<br />
vergisindeki muafiyetler<br />
ailelerde 30.000 eorodan<br />
35.000 euroya, çocuklarda<br />
ise 20.000 den<br />
25.000 euroya çýkarýlmýþtýr.<br />
h.ÖZEL HASTALIK<br />
SÝGORTASI:<br />
Özel hastalýk sigortasý<br />
(private Krankenversicherung):<br />
Baylar yüzde 3 daha<br />
fazla öderken, bayanlar da o<br />
kadar daha az ödeyecekler.<br />
ý. ÖZEL ÝFLAS<br />
(privatinsolvenz):<br />
Borç bataðýnda boðulan<br />
özel þahýslar için devlet bir<br />
kolaylýk daha saðlýyor ve<br />
mahkemeye verilen bir dilekçe<br />
sonucu mahkemenin<br />
kararý yeterli olacak.<br />
j.BÝRAZCIK MAAÞ<br />
ARTIÞI:<br />
Ocak 2008`den itibaren<br />
iþsizlik vergisi primlerinin<br />
oraný düþecek (Arbeitslosebversicherung)<br />
Þimdiye kadar<br />
ücretler hesaplanýrken<br />
iþsizlik sigortalarýna ödenen<br />
yüzde 4,2 oranýndaki sigorta<br />
primi, 2008 yýlýnda 3,3 oranýnda<br />
kesilecektir. Bu hem<br />
iþçinin alacaðý parayý artýracak<br />
hem de iþverenler daha<br />
az masraf edeceklerdir. Bir<br />
örnek vermek gerekirse,<br />
4000 euro brüt maaþla çalýþan<br />
bir kimsenin ocak 2008<br />
geliri 36 euro daha fayla olacaktýr.<br />
k.BAKIM SÝGORTASI<br />
PRÝMÝ YÜKSELECEK: (Pflegeversýcherung):<br />
Temmuz 2008`den itibaren<br />
çocuklu çalýþanlarýn yaþlýlýk<br />
bakým sigorta primleri<br />
yüzde 1,7 den 1,95 e , çocuksuz<br />
kimselerden de yüzde<br />
1,95 den 2,2 yükseltilecek.<br />
Türkiyedeki emeklilik<br />
kurumlarýna yatýrýlan paralarýn<br />
durumu nedir?<br />
Türkiye`de ister Baðkur,<br />
SSK olsun ister emeklilik<br />
sandýðý farketmez. Bu kuruluþlara<br />
Almanya`da yaþayan<br />
kimselerin ödedikleri paralarýn<br />
yüzde 62 oranýnda Alman<br />
vergi sisteminde vergi<br />
denkleþtirme iþlemlerinde<br />
pozitif etki yapmaktadýr.<br />
Maliyeden gelen paralar,<br />
haliyle yatýrýlan paralarýn<br />
miktarýna ve kiþilerin gelir<br />
durumuna baðlýdýr.<br />
Türkiye emeklilik kurumuna<br />
yatýrýlan paralar deðiþik<br />
yýllarda yatýrýlmýþsa, o<br />
yýllara ait vergi vergi denkleþtirmede<br />
kullanýlýr.<br />
Daha geniþ bilgi için:<br />
069/731919<br />
Veya melik.sel@gmx.de
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
36 hayat<br />
Klinik’te ortak dua edildi<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
cemiyet haberleri<br />
Lindau’da diyalog<br />
toplantýsý büyük ilgi gördü<br />
Münih-Schwabing Kliniði’n-de<br />
yaþamýný yitirenler<br />
için düzenlenen<br />
anma gününde, dinlerin temsilcileri<br />
biraraya geldi.<br />
Münih-Schwabing Kliniði’nde<br />
geçtiðimiz yýl yaþamýný yitiren<br />
yaklaþýk binyüz kiþi için anma<br />
günü düzenlendi. Anma gününde<br />
DÝTÝB Mehmet Akif Camii<br />
Din Görevlisi Hüdaverdi<br />
Öðüt, Protestan Rahip Günter<br />
Breit ve Yunan Ortodoks Kilisesi<br />
Rahibi Apostolos Malamousis<br />
ortaklaþa dua ettiler.<br />
Törende konuþma yapan Klinik<br />
Genel Müdürü Manfred<br />
Kircher, insan faktörünün önemini<br />
vurgulayarak, “Buradan giden<br />
her insan bizde bir etki býrakmaktadýr”<br />
dedi. Ölenleri temsilen<br />
binyüz deðiþik renkte çakýl<br />
taþý masa üzerine dökülürken,<br />
klinikteki istasyonlarý temsilen<br />
elliyedi küçük mum yakýldý.<br />
DÝTÝB Mehmet Akif Camii<br />
Baþkaný Sezai Toka’da “Rengi,<br />
dili, dini, ýrký ne olursa olsun insan<br />
insandýr. Biz tüm insanlara<br />
eþit hizmet için buradayýz. Her<br />
hastamýzýn dinine, kültürüne ve<br />
alýþkanlýklarýna saygý gösteren<br />
dinin mensubuyuz” dedi.<br />
Lindau DÝTÝB Fatih Camii’nde<br />
yapýlan ve T.C. Münih<br />
Baþkonsolosluðu Din<br />
Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel’in<br />
de iþtirak ettiði toplantýya,<br />
Almanya’nýn emekli Büyükelçilerinden<br />
Dr. Murat W. Hoffman konuþmacý<br />
olarak katýldý.<br />
Çok sayýda davetlinin katýldýðý<br />
toplantýda Alman Müslümaný olan<br />
Dr. Murad W. Hofmann kültürlerarasý<br />
iletiþim konulu konferans<br />
verdi. Ýslam dünyasýnýn geçmiþten<br />
günümüz medeniyetine yaptýðý<br />
katkýlarý dile getiren Dr. Hoffman,<br />
Ýslam Dini’nin ne denli hoþgörülü<br />
ve kucaklayýcý bir din olduðunu<br />
vurguladý. Batý dünyasýný göz önüne<br />
alarak yaptýðý konuþ masýnda;<br />
gelecek yüzyýlda Ýslam’ýn en canlý<br />
din haline geleceði ve Batý’daki<br />
Müslümanlarýn tecrübe ve baþarýlarýndan<br />
elde edilecek büyük kazanýmlarý,<br />
özellikle uyuþturucu alýþkanlýðýnýn<br />
önlenmesi ve kiþilerarasý<br />
‘soðuk luðun giderilmesi’ konularýnda,<br />
Ýslam medeniyetinin bir<br />
þifa kaynaðý olacaðý hususlarýný iþleyerek<br />
Batý dünyasýndaki müslümanlarýn<br />
demokratik potansiyelini,<br />
bir alman diplomatýn bakýþ acýsýyla<br />
dile getirdi.<br />
Toplantý, davetliler tarafýndan<br />
sorulan sorularýn cevaplandýrýlmasýnýn<br />
ardýndan verilen ikramla sona<br />
erdi.<br />
Ausburg’da konferans<br />
Augsburg DÝTÝB Merkez Camii'nin<br />
organizesinde Moritz<br />
salonunda Diyanet Ýþleri<br />
Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi<br />
Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere “Dünya<br />
Ahiret Dengesi” konulu bir konferans<br />
verdi.<br />
Çok sayýda vatandaþýmýzýn katýldýðý<br />
konferans Ýstiklal Marþý,<br />
Kur'an-ý Kerim’in okunmasý ve koronun<br />
söylediði ilahilerle baþladý.<br />
Programýn açýlýþ konuþmasýnda<br />
T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din<br />
Hizmetleri Ateþesi Mustafa Temel,<br />
her geçen gün ahlaki deðerlerimizden,<br />
dinimizden bir þeyler kaybettiðimizi<br />
hatýrlatarak, “Bizi biz yapan<br />
deðerleri korumalýyýz. Evlatlarýmýzý<br />
kazanamazsak kaybetmiþiz<br />
demektir. En deðerli yatýrým evlatlarýmýzdýr.<br />
Mal ve mülk evladýn yerini<br />
asla alamaz. Bu sebeple evlatlarýný,<br />
kaybetmiþ bir milletten bir þey<br />
beklenemez” dedi.<br />
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ<br />
Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr.<br />
Ali Dere, hayatta her þeyin bir ölçüsünün<br />
olduðunu ve bu ölçünün bozulduðu<br />
zaman huzursuzluklarýn,<br />
kavgalarýn baþlayacaðýna dikkat çekerek<br />
“Ýnsanýn da bir beden dengesi<br />
var tansiyon, kan gibi... Allah bizden<br />
dengeli bir hayat sürmemizi istiyor.<br />
Sosyal hayatta insanýn sorumluluklarý<br />
vardýr. Ýslam'da orta<br />
yoldan, dengeli gidilmesi çok<br />
önemlidir. Peygamber Efendimiz<br />
hayatýn bir bütün olarak hem dünya<br />
hem ahiret için yaþanmasý gerektiðini<br />
söylüyor” þeklinde konuþtu.
özel köþe<br />
Birgün babam yine daralmýþ<br />
durumda elinde<br />
avucunda yok. Aklýna<br />
asker arkadaþý Alaaddin<br />
geliyor.<br />
Askerken babama:<br />
—Malým mülküm yeteri<br />
kadar var sýkýþýrsan gel yardým<br />
ederim demiþ. Babam<br />
bir çuval alýr ve doðru Karaman’ýn<br />
Tavþanlý Köyüne varýr.<br />
Caminin yanýnda oturan<br />
Köylülere sorar:<br />
—Alaaddin Çavuþun evi<br />
neresi?<br />
Köylüler evin önünü süpüren<br />
bir kýzý göstererek:<br />
—Þu kýz onun kýzý derler.<br />
Babamda Köylülere teþekkür<br />
ederek tarif edilen<br />
eve yönelir. Kýza yaklaþýnca<br />
sorar:<br />
—Baban nerede? Kýz da:<br />
—Amca babam þimdi<br />
gelir þuraya otur der ve babama<br />
1 bardak ayran getirir.<br />
Biraz sonra Alaaddin amca<br />
gelir babamý görünce sarýlýr<br />
babamda hislenir ve aðlar:<br />
—Alaaddinim çocuklar<br />
evde aç der. Alaaddin amcada<br />
babama kýzarak:<br />
—Niye daha önce gelmedin<br />
ben sana askerde demedim<br />
mi diye. ALLAH razý<br />
olsun onun verdiði nimeti<br />
yine onun fakir kullarý ile<br />
paylaþanlardan paylaþmayý<br />
bilenlerden. Alaaddin amca<br />
babamýn çuvalýna 3 kilo sadeyað,<br />
10 kilo bulgur, 10 lira<br />
para verir ve Karaman’a<br />
gönderir. Asker arkadaþý ve<br />
sözü böylece onaylanmýþ<br />
olur. Babam buna hayat mücadelesi<br />
diyor. Yine bir kýþ<br />
günü babam iþ bulamayýnca<br />
ayakkabý boya sandýðýný alýr<br />
ve esnaf kahvehanesine gider.<br />
2 gün bekler ama bir<br />
ALLAH’ýn kulu ayakkabý<br />
boyatmaz. Kahvehanedekilere:<br />
—Ya arkadaþlar ALLAH<br />
rýzasý için ayakkabýnýzý boyayýmda<br />
en azýndan eve 1<br />
ekmek götüreyim evdekiler<br />
2 gündür aç der ama. Onlarda:<br />
—Hacarap dýþarý çýkýnca<br />
boya hemen gidiyor görmüyormusun<br />
her yer çamur.<br />
Diye bahane bulurlar kendilerince<br />
kimsenin kýlý bile kýpýrdamaz.<br />
Bir yerlerden bir<br />
sebeb olurda o kýþda rahat<br />
geçer. ALLAH kimseyi açlýkla<br />
terbiye etmesin Müslümanlarýn<br />
ufkunu geniþ kalbini<br />
merhametli ve elini cömert<br />
etsin fakir fukarayý da<br />
namerde muhtaç etmesin.<br />
BABAM ve ANNEMÝN<br />
SON UMRE<br />
YOLCULUKLARI!<br />
Babam ve annem<br />
Türkiye`ye izine gitmek<br />
istiyorlardý. Ben de dedimki:<br />
—Baba izine gerçekten<br />
gitmek istiyor musunuz?<br />
Öyleyse hem<br />
umre yapýn hem de Türkiye`de<br />
izin yaparsýnýz<br />
dedim. Onlar da:<br />
—Tamam, olur dediler<br />
ben de biletleri bizim<br />
Hüseyin Avcý`ya ayarlattým.<br />
Zamaný gelince<br />
kardeþim Hüsnü Düsseldorf`tan<br />
umreye gönderdi.<br />
Cidde`ye varýnca<br />
Önce Medine-i Münevvere<br />
ziyareti için Otobüsle<br />
yolculuklarý baþlar.<br />
Babam bu durur mu yolda<br />
ilahileri döktürür haným bacýlar<br />
hüzünlenir sevinç gözyaþlarý<br />
dökerler. Medine ziyaretlerini<br />
mükemmel bir<br />
þekilde yaptýktan sonra<br />
Mekke-i Mükerremeye yolcuðu<br />
baþlar bu arada babam<br />
kendine dikkat etmediðinden<br />
biraz rahatsýzlanýr.<br />
Mekke`ye varýnca otele geçerler<br />
annem babamý yataða<br />
yatýrýr ve:<br />
—Sakýn kalkma ve dýþarý<br />
çýkma bir yerlere düþer kalýrsýn<br />
der. Annem Kâbe ziyaretine<br />
gidince babam duramaz<br />
ve içinden:<br />
—Ben ne için geldim<br />
þimdi ne yapýyorum deyip<br />
abdest alýr ve Kâbeye gitmek<br />
için çýkar. Kabeye varýnca<br />
50 riyal verir tekerlekli<br />
sandalyeyle tavafý yapar.<br />
50 riyal daha verir Safa ve<br />
Merve arasýnda say yapar.<br />
Adam zemzem kuyusunu<br />
yakýnýnda býrakýp gider. Babam<br />
orda bir köþede þükür<br />
namazýna durur daha secdeye<br />
gidemeden düþer bayýlýr.<br />
Tabii orda bulunanlar<br />
müdahele ederler gözlerini<br />
açarki insanlar telaþlý telaþlý<br />
bir þeyler söylüyorlar. Ellerindeki<br />
torbalardan babama<br />
yastýk yaparlar babamýn garip<br />
garip baktýðýný görüncede<br />
bazýlarý aðlaþýrlar. Biraz<br />
kendine gelince de gitmek<br />
için kalkýp dýþarýya doðru<br />
yürür giderken yine arkasýna<br />
doðru bakýnca ordaki bazý<br />
müslümanlar hüzünlenir.<br />
Babam 22 numaralý kapýya<br />
doðru yönelir ama baþaramaz<br />
yine düþer. Haným bacýnýn<br />
biri baþýnýn altýna ordaki<br />
torbalardan koyar ve<br />
gider. Bu arada bir genç tam<br />
yanýndan geçmekte iken<br />
iþaret ederek gence sorar:<br />
—Türk müsün? Gençte:<br />
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
hayat<br />
Hacarap`ýn Asker Arkadaþýnýn Sözü<br />
M.Salih AYDIN<br />
—Elhamdulillah hem<br />
müslümaným hem türküm<br />
amca ne ihtiyacýn varsa yardým<br />
edeyim deyince. Babam<br />
da:<br />
—Beni otelime götür yeter<br />
der. Genç babamý kucaklar<br />
ve ta yola kadar götürür<br />
hatta taksiye bindirir otele<br />
götürür taksinin parasýný bile<br />
verir. Babamý oteldeki görevlilere<br />
teslim eder vedalaþýr<br />
gider. ALLAH onlardan<br />
razý olsun. Babam bu ya yine<br />
duramaz biraz kendini<br />
iyi hissedince torunlara birþeyler<br />
alayým diye otelin yakýnýndaki<br />
maðazalara gitmek<br />
için tekrar çýkar. Çýkar<br />
ama bu sefer ciddi þekilde<br />
hastalanýr otele geri döner<br />
ve kendini yataða atar. Annem<br />
iþin vehametini görünce<br />
görevlilere haber verir.<br />
Görevlilerde Sefer hocaya<br />
durumu iletir. Sefer hoca yanýnda<br />
karadenizli iyi arapça<br />
bilen bir hoca efendi ile babamýn<br />
yanýna gelir. Babama:<br />
—Seni hastahaneye götüreceðiz<br />
derler. Babamý acilen<br />
bir ambulansla hastahaneye<br />
sevkederler. Hastahanede<br />
4 þiþe serum verilir bütün<br />
tahliller yapýlýr. Doktorlar<br />
babamda kalp rahatsýzlýðý<br />
ve vücudunun susuz kaldýðýný<br />
istirahat ve hastahanede<br />
kalmasýný söylerler.<br />
Fakat umre günü de dolmuþ<br />
olduðundan hareket etmesi<br />
gerekir. Fakat doktorlar býrakmak<br />
istememektedirler.<br />
Babam diyorki:<br />
—Kaçacam ama elbiselerim<br />
de yok bana kefen gibi<br />
bir þey giydirdiler yanýmada<br />
hemþirelerden nöbetçi<br />
býraktýlar ne söylesem nafile.<br />
Doktorlar diyorki:<br />
-Artýk bir þey olursa sen<br />
kefilsin deyip. Sonunda Sefer<br />
hocanýn uðraþlarý ve kefil<br />
olmasý ile babamý býraký-<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
37<br />
yorlar. Son anda otobüse<br />
yetiþip Cidde`ye doðru<br />
yola çýkýyorlar. Ciddeden<br />
uçaða biniyorlar<br />
tabi bu arada Sefer hocam<br />
yardýmlarýný eksik<br />
etmiyor. Ýstanbul`a inince<br />
iç hatlarý gösteriyor<br />
ve Konya uçaðýna biniyorlar.<br />
ALLAH onlardan<br />
razý olsun. Konya`ya<br />
inince bir taksiye<br />
atlayýp Konya otobüs<br />
garýna oradan otobüsle<br />
Karaman`a ve eve ulaþýyorlar.<br />
Fakat bir müddet<br />
sonra iyice rahatsýzlaþýyor.<br />
Karaman` daki kýzkardeþim<br />
babamý hastahaneye<br />
sevkettiriyor. Hastahanede<br />
biraz düzelsede durumunun<br />
vahim olduðu görünce.<br />
Babamýn ve annemin<br />
biletlerini öne aldýrdýk. Rahmetli<br />
dayým Konya`ya götürür,<br />
helâlleþir ve Konya`dan<br />
uçaða bindirir (Dayým babamý<br />
gönderdikten 1 sene sonra<br />
2006`nýn Kasým ayýnda 58<br />
yaþýnda vefat etti). Ýstanbula<br />
indikten sonra iç hatlarý bulamayýnca<br />
yardým sever bir<br />
polis memuresi. Babamý bir<br />
tekerlekli arabaya bindirip<br />
iç hatlardan babamý bindirinceye<br />
kadar yardým eder.<br />
ALLAH imandan<br />
Kur’an`dan merhametten<br />
ayýrmasýn bütün yardým severlerden<br />
razý olsun.<br />
Almanya`ya gelincede 1<br />
sene kadar rahatsýzlandý<br />
çok þükür þimdi durumu<br />
iyi. Babamýn son umre yolculuðuda<br />
böyle geçti. Ýnsan<br />
kendi saðlýðýna dikkat etmesse<br />
doktor ne yapsýn.<br />
BABAM VE<br />
TORUNLARI!<br />
Sene 1997 babamda aþýrý<br />
astým rahatsýzlýðý var. Babam<br />
bir gün dediki:<br />
Ýzine gideyim de Alanya,<br />
daki damla maðarasýnda biraz<br />
tedavi olayým geçen sefer<br />
faydasý olmuþtu dedi.<br />
Biz de izine gönderdik, bu<br />
arada benim rahmetli büyük<br />
oðlum Halil abituru bitirdi<br />
3 ay boþ. Bana:<br />
- Baba arabayý ver de bir<br />
izine gideyim bundan sonra<br />
üniversitede zamaným olmaz<br />
dedi. Ben de amcasýnýn<br />
masrafýný da çektim amcasý<br />
ile birlikte izine gönderdim.<br />
Amcasý Türkiye`ye býraktý<br />
uçakla geri döndü. Daha<br />
sonra hanýmý da en küçük<br />
olan Behzadýmla izine gönderdim.<br />
Evimin gülü kýzým<br />
Kübram Türkiye`de imamhatibe<br />
gidiyordu. Benim yanýmda<br />
3 numara Yasinim<br />
kaldý. Daha okulun tatiline<br />
2 hafta var. Yasini mi de<br />
okul tatil olur olmaz gönderdim.<br />
Bana iþyerinden<br />
geç izin veriyorlardý çünkü<br />
ben makinist olarak çalýþýyorum.<br />
Bütün vardiyada kýsýmýn<br />
sorumlusu benim. Bizim<br />
bölümde üç kýsým var.<br />
Tam 2 hafta kaldý benim izine<br />
gitmeme. Yasinimi gönderdiðim<br />
hafta sonu babamlar<br />
bizim eve gelirler babamýn<br />
nefesi sýkýþýr nefes darlýðýndan<br />
muzdarip kronik<br />
asmasý var. Rahmetli kýzým<br />
Kübram bakar dedesi aðýrlaþmýþ:<br />
-Ne duruyorsunuz dedem<br />
gidiyor diye baðýrýnca<br />
Halilim babamý acil hastahaneye<br />
kaldýrýr. Babam biraz<br />
düzelince biletini öne<br />
alýr ve Ankara Esenboða havaalanýna<br />
götürür. Tam ayrýlacaklarýnda<br />
tekrar tekrar<br />
vedalaþýr bir daha göremem<br />
diye. Babam Almanya`ya<br />
geldikten sonra 1 hafta hastahanede<br />
yattý ve iyileþti. Üç<br />
Agustos Pazar günü içimde<br />
bir ateþ yanmaya baþladý hemen<br />
hanýma telefon ettim<br />
evde kimse yoktu. Cep telefonu<br />
o zamanlar büyük<br />
lükstü ilgi de azdý ve düþünmemiþtim.<br />
Halilim istemiþti<br />
ama ben olmaz demiþtim.<br />
Akþama doðru içim iyice<br />
yanmaya baþlamýþtý tekrar<br />
telefon ettim haným çýktý<br />
ben:<br />
—Çocuklar nerde dedim.<br />
Haným:<br />
—Arabayla gezmeye gittiler<br />
dedi. Ýçimdeki alev daha<br />
da alevlendi kor oldu.<br />
Seslerini duymam lâzým<br />
ama evde yoklar. Bu arada<br />
birkaç sefer daha telefon ettim<br />
ama gelmemiþler. Gece<br />
yarýsý bir telefon geldi. Acý<br />
haber ulaþtý. Kaza yapmýþlar<br />
ve üçü de vefat etmiþ.<br />
ALLAH hepsine ve bütün<br />
mümin kardeþlerime rahmet<br />
eylesin. Kimin kimden<br />
önce vefat edeceðini ancak<br />
RAB’bim bilir. ALLAH (c.c)<br />
hepsini rahmetiyle kuþatsýn,<br />
ondan geldik ona döneceðiz,<br />
o ne derse ona tabiyiz,<br />
ancak ondan rahmet dileriz,<br />
o verdi o aldý, ben yoktum o<br />
var etti, birliðinden haberdar<br />
etti, bizi isyankâr kullarýndan<br />
eyleme bizi rahmetinle<br />
kucakla, bizi nefsimize<br />
býrakma, bizi razý olduðun<br />
kullarýndan eyle âmin. Selam<br />
ve dualarýmla AL-<br />
LAH’A emanet olunuz efendim.
Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />
38 hayat<br />
Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />
bulmaca<br />
Dört hak<br />
mezhepten biri<br />
Hanefi mezhebinin<br />
‹mam›<br />
1 2<br />
Allah’›n (cc) Evi<br />
Allah’›n (cc) Evi<br />
Örne¤in<br />
Ba¤lanma<br />
Ömür, süre<br />
Mera’n›n ünsüzleri<br />
Hile, düzen<br />
Bir nota<br />
Belirsiz tarih<br />
Peygambere (sav)<br />
övgü fliiri<br />
42<br />
Bir Körfez ad›<br />
Bir tür s›çan<br />
45<br />
Birfleyler yemek<br />
Bir renk<br />
Ma¤ara<br />
‹flleyen<br />
Yön<br />
Yurdumuz<br />
Alfabemizin 16.<br />
harfi<br />
Mümkün olmayan<br />
Bir nota<br />
Kral›n efli<br />
Tersi, Kur’an-›<br />
Kerim’de bir sure<br />
Tüküren hayvan<br />
Arapça’da bir harf<br />
Tabii olmayan<br />
yumru<br />
Bununla birlikte<br />
Gökyüzü<br />
61<br />
64<br />
15<br />
‹yot’un simgesi<br />
Kamer<br />
De¤ersiz<br />
Bir flart yap›m eki<br />
Güzel koku<br />
Bir hayret nidas›<br />
Baston<br />
Alemlere rahmet<br />
olarak gönderilen<br />
Sevgili Peygamber<br />
Efendimiz(sav)<br />
Cesur<br />
Tersi, büyük erkek<br />
kardefl<br />
Osmanl›da esnaf<br />
Zile’nin ünsüzleri<br />
Emir’in ünsüzleri<br />
Tersi, befleri ideoloji<br />
tak›s›<br />
Çocuklu kad›n<br />
Arapça’da bir harf<br />
‹talyan para birimi<br />
S›cakl›k<br />
Uymak<br />
Belirsiz<br />
tarih<br />
Yararl›<br />
Sözleflme<br />
Sinirli<br />
Zorla al›nan para<br />
57<br />
54<br />
Dahi anlam› veren<br />
bir ek<br />
Bir hat›rlama nidas›<br />
Tersi, bal yapan<br />
hayvan<br />
Tesi, Birleflik Arap<br />
Emirlikleri<br />
Ma¤ara<br />
Denizin yükselmesi<br />
Bir kad›n ad›<br />
Tersi, nahiye<br />
Oksijenin simgesi<br />
Tarihte bir Türk devleti<br />
Nezir<br />
Su içindeki kara<br />
Arapça’da bir harf<br />
Söz verme<br />
Tersi, er kifli<br />
Rüzgar<br />
‹ri cüsseli yarat›k<br />
Kusur<br />
Tersi, büyük tepe<br />
Kad›nlar elifli<br />
yapmada kullan›r<br />
Bir ba¤laç<br />
60<br />
Pozitif film<br />
Tungsten’in simgesi<br />
Metre<br />
Azerbaycan’›n<br />
baflflehri<br />
19<br />
Ac›, ekfli, tatl› gibi<br />
kavramlar<br />
Dolayl› anlat›m<br />
Bir haber ajans›m›z<br />
Bir iflaret zamiri<br />
Meydan<br />
18<br />
Tersi, vaktinden<br />
önce sebze<br />
yetifltirilen yer<br />
Paylama<br />
Ayn› günde do¤an<br />
kardefller<br />
Ayr›l›k, niza<br />
K›fl›n ya¤ar<br />
Gurup<br />
12<br />
47<br />
13<br />
Son zaman<br />
Kiloamper<br />
Umumi banyo<br />
Bir erkek ad›<br />
Masa’n›n ünsüzleri<br />
Tabiat olaylar› bilimi<br />
49<br />
Orta resimdeki<br />
muhteflem<br />
Camiimiz<br />
Felç olma hali<br />
51<br />
‹stanbul Elektrik Tünel ve Tramvay<br />
iflletmecili¤i<br />
41<br />
Kürkü de¤erli bir vahfli hayvan<br />
Em<br />
Hane<br />
55<br />
Bir kad›n ad›<br />
Bir say›<br />
Tersi, utanma<br />
duygusu<br />
9 35<br />
65<br />
10<br />
Anahtar<br />
Bir renk<br />
Mükemmel<br />
44<br />
Geri verme<br />
53<br />
Hindistan’da<br />
insanlar›n sosyal<br />
olarak<br />
s›n›fland›r›lmas›<br />
Bir gezegen<br />
‹lgili<br />
11<br />
Alfabemizin ilk harfi<br />
Meydana gelen olay<br />
Tersi, flehir<br />
27<br />
Dünyan›n en<br />
kalabal›k ülkesi<br />
Bir gezegen<br />
26<br />
46<br />
Mevlam›z›n kesin<br />
olarak yasaklad›¤›<br />
fleyler<br />
48<br />
‹lgi<br />
Döteryum’un<br />
simgesi<br />
Köpek<br />
Sülale büyü¤ü<br />
Taburlardan<br />
oluflan<br />
askeri<br />
Lahza<br />
birlik<br />
Dondurucu<br />
so¤uk<br />
Edevat<br />
Tersi, ö¤ütülmüfl<br />
bu¤day<br />
Tuzak<br />
63<br />
7<br />
S›k›nt› belirtme<br />
Çat›<br />
38<br />
At›n aya¤›na çak›l›r<br />
Bir büyükbafl<br />
hayvan<br />
52<br />
28<br />
Flamadaki simge<br />
33 34<br />
4<br />
Bir tür pamuk<br />
Deprem çizgisi<br />
Cinsi latif<br />
29<br />
Auç içi<br />
Bir erkek<br />
ad›<br />
‹talya’n›n baflflehri<br />
Avrupa Ekonomik<br />
Toplulu¤u<br />
50<br />
40<br />
39<br />
59<br />
17<br />
Rehber, örnek<br />
Namzet<br />
Heybetli<br />
Baston<br />
5<br />
14<br />
Bal yapan hayvan<br />
58<br />
23<br />
Lüks bir deniz tafl›t›<br />
Bir flafl›rma ünlemi<br />
62<br />
Su içindeki kara<br />
Ac›km›fl olan<br />
20<br />
Lahza<br />
Ses<br />
Onay verme<br />
Bir hayret nidas›<br />
8<br />
Tersi, ‹talya’n›n baflflehri<br />
30<br />
<strong>24</strong><br />
56<br />
6<br />
Alt resimdeki<br />
hayvan<br />
3<br />
32 43<br />
16<br />
21 36 31 37 25 22<br />
ANAHTAR<br />
SÖZCÜK<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 <strong>24</strong> 25 26 27 28<br />
29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65