04.11.2014 Views

PDF SAYI 24 - Hayat Online

PDF SAYI 24 - Hayat Online

PDF SAYI 24 - Hayat Online

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kargaþanýn kavramlarý, kavramlarýn kargaþasý<br />

Bonn`da düzenlenen sempozyumda kavramlar tartýþýldý<br />

Sayfa: 31-33`te<br />

Alýþ-Veriþ için farklý bir internet sitesi. Mutlaka ziyaret edin.<br />

www.balbalshop.com<br />

Yeþiller Adayý Tarek Al-Wazir<br />

Roland Koch`un kullandýðý dil<br />

bir Eyalet Baþbakan`ýna<br />

yakýþmýyor, bu sebeple<br />

makamýndan indirilmesi<br />

gerekiyor.<br />

Sayfa: 10`da<br />

Yeþiller Adayý Mürvet Öztürk<br />

Çok-Kültürlülük<br />

Zenginliktir, Ayrýmcýlýk<br />

Yerine Elele Beraber<br />

Hareket Edelim Sayfa: 10`da<br />

SPD Juso Dill Çalýþma Grubu<br />

Sorumlusu Mario Hermann<br />

27 Ocak`ta Roland<br />

Koch`un gitme<br />

zamaný geldi<br />

Sayfa: 10`da<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: <strong>24</strong> . Yýl/Jahre: 5 . Ocak/Januar 2008 . Muharrem 1429<br />

Avrupa`daki Kitapçýnýz<br />

OKUSAN<br />

Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD<br />

Hac Malzemeleri<br />

ve Hediyelik Eþyalar<br />

Tel: 069-43052815<br />

www.oku-san.de<br />

Göçmen Gençlerle Ýlgili Sürdürülen Tartýþmalar Dýþlama Politikasýdýr<br />

Sivil Örgütlerin Ortak Basýn Açýklamasý Sayfa: 4`te<br />

Dosya<br />

Hicri Yýl<br />

ve Hicret<br />

Dr. Yusuf IÞIK<br />

Sayfa 5`te<br />

Dosya<br />

Savunma<br />

Hattýndaki<br />

Türkler<br />

Mahmut<br />

AÞKAR<br />

Sayfa 7`de<br />

Dosya<br />

“Sað”<br />

duyulara<br />

hitap etmeye<br />

çalýþýrken!<br />

Oðuz ÜÇÜNCÜ<br />

Sayfa 11`de<br />

Dosya<br />

CDU,<br />

entegrasyona<br />

cevap<br />

ararken...<br />

Ýlhan BÝLGÜ<br />

Sayfa 15`te<br />

Dosya<br />

Mehmed Akif<br />

Ersoy’un Ölüm<br />

Yýldönümü ..<br />

Selma<br />

ÖZTÜRK<br />

Sayfa 17`de<br />

Dosya<br />

Hacarap`ýn<br />

Asker<br />

Arkadaþýnýn<br />

Sözü<br />

M.Salih AYDIN<br />

Sayfa 37`de<br />

Dosya<br />

Almanya<br />

Tarihi<br />

Aydýn<br />

ERSOY<br />

Sayfa 13`te<br />

Dosya<br />

Sanal<br />

Dünya...<br />

Mehmet<br />

GEDÝK<br />

Sayfa 9`da<br />

Dosya<br />

2008 yýlý<br />

için uyarýlar<br />

Asým<br />

TOZOÐLU<br />

Sayfa 35`te


Türkiye Bangladeş Burundi Etyopya Surinam<br />

Kurban kesimi yapılan ülke ve bölge:<br />

Afganistan<br />

Arnavutluk<br />

Azerbeycan<br />

Bangladeş<br />

Belgrad<br />

Benin<br />

Bosna<br />

Bulgaristan<br />

Burkina Faso<br />

Burma Arakan<br />

Burundi<br />

Çad<br />

Çeçenistan<br />

Cezayir<br />

Cibuti<br />

Doğu Türkistan<br />

Endonezya<br />

Eritre<br />

Etiyopya<br />

Filistin<br />

Gambiya<br />

Gana<br />

Gine Bissau<br />

Güney Afrika<br />

Guyana<br />

Gürcistan<br />

Hindistan<br />

Irak<br />

İran<br />

K.K.T.C.<br />

Kamerun<br />

Karadağ<br />

Kazakistan<br />

Kenya<br />

Keşmir<br />

Kırgızistan<br />

Komor Adaları<br />

Kongo<br />

73 İslam Toplumu Millî Görüş’ün organize ettiği 2007 yılı<br />

Kosova<br />

Lübnan<br />

Macaristan<br />

Makedonya<br />

Mali<br />

Mısır<br />

Moğolistan<br />

Filipinler/Moro<br />

Mozambik<br />

Nahcivan<br />

Nijer<br />

Nijerya<br />

Ogedan<br />

Pakistan<br />

Romanya<br />

Ruanda<br />

Rusya<br />

Sancak<br />

Senegal<br />

Sierra Leone<br />

Somali<br />

Sri Lanka<br />

Sudan<br />

Surinam<br />

Suriye<br />

Tacikistan<br />

Tanzanya<br />

Tayland<br />

Togo<br />

Tunus<br />

Türkiye<br />

Türkmenistan<br />

Uganda<br />

Ürdün<br />

Yemen<br />

Kurban Kampanyasında tüm camiamız hizmet vermiş ve<br />

73.938 Kurban bağışı gerçekleştirilerek,<br />

88.889 Kurban kesimi sağlanmıştır.<br />

Katkıda bulunan herkese teşekkür ederiz.<br />

‹slam Toplumu Millî Görüfl • KURBAN KOM‹SYONU • Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen • Tel: +49 2237 656 293 • Fax: +49 2237 656 222 • www.igmg.de • E-Mail: sosyalhizmetler@igmg. de


editörden<br />

Sevgili dostlar!<br />

Gazetemizin bu <strong>24</strong>. sayýsý ile<br />

5. yýlýmýza da girmiþ bulunuyoruz.<br />

Bu 5 senelik zaman zarfý içerisinde<br />

çýkartmýþ olduðumuz sayýlarýmýzda<br />

her daim insanýmýzýn<br />

ihtiyaçlarýna cevap verecek konularý<br />

irdeledik. Ýlk sayýmýzý çýkarýrken<br />

ki amatör heyecanýmýz<br />

hala devam etmektedir. Niye<br />

amatör heyecan diyorum; çünkü<br />

amatör heyecaný kaybetmek bu<br />

tür çalýþmalardaki en kötü þeydir.<br />

Amatör heyecan ile her zaman<br />

deðiþik konularý araþtýrýp<br />

insanlara ulaþtýrmak için güzel<br />

bir çaba içerisinde olursunuz.<br />

Ama kendinizi profesyonel olarak<br />

görmeye baþlarsanýz; artýk o<br />

heyecan kaybolur, onun yerine<br />

kendinizi fildiþi kulelerde görmeye<br />

baþlarsýnýz. Artýk insanlarýn<br />

ihtiyaçlarý sizin için bir þey<br />

ifade etmez. Ýhtiyaçlarý siz belirlemeye<br />

baþlarsýnýz ki bu çok yanlýþtýr.<br />

Bulunduðumuz Ocak 2008<br />

içerisinde Hessen Eyaletinde seçimler<br />

yapýlmaktadýr. 27 Ocak`ta<br />

yapýlacak seçimler Hessen için<br />

hayýrlý olsun.<br />

Bununla baðlantýlý olarak þunlarý<br />

söylemek istiyorum:<br />

Dünyayý politika ve politikacýlar<br />

yönetiyor ve yönlendiriyor.<br />

Tabi bu iþi yaparken de kendi<br />

düþünceleri ve menfaatleri doðrultusunda<br />

yapýyorlar. Böyle<br />

olunca da her politikacý bulunduðu<br />

konumu ve koltuðu kaybetmemek<br />

için elinden gelen herþeyi<br />

yapmaya çalýþýyor. Yapmaya<br />

çalýþýyor ama toplumda huzursuzluklara<br />

da sebeb oluyorlar.<br />

Bunun örneðini Almanya`da<br />

her seçim öncesi görmekteyiz.<br />

Ne hikmetse her seçim öncesi yabancý<br />

düþmanlýðý hortlatýlmakta<br />

ve yabancý gençlerin bazýlarýnýn<br />

yaptýklarý hatalar genele mal<br />

edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu<br />

noktada medyaya da önemli görevler<br />

düþmektedir. Eðer toplumun<br />

huzur ortamýnýn devamý<br />

için yapýlmasý gereken haberleri<br />

tam tersi huzurun bozulmasý için<br />

yapar ise medya; insanlarýn birbirine<br />

bakýþýný da zedeler.<br />

Bundan önceki iki seçimde<br />

aklý selim politikacýlarýn da karþý<br />

çýktýklarý seçim stratejileri ile iktidara<br />

gelen Roland Koch hükümeti<br />

maalesef bu seçimde de ayný<br />

hatalý stratejileri sürdürmeye<br />

devam ediyor. Yabancý gençlerin<br />

üzerinden bu stratejiyi uygulamaya<br />

devam eden Koch, bu sefer<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

Akl-ý Selim<br />

Galip<br />

Gelsin<br />

hayat<br />

toplumun her katmanýndan tepki<br />

ile karþýlandý.<br />

Hessen`de ve Almanya`da her<br />

zaman olabilecek yanlýþ hareketler<br />

ne hikmetse sanki bir yerlerden<br />

düðmeye basýlmýþ gibi özellikle<br />

bunlarý göçmen gençleri yapýyormuþ<br />

gibi medyada lanse<br />

edilmeye baþlandý. Tabiki yapýlan<br />

yanlýþ hareketleri bizler tasvip<br />

etmiyoruz. Etmemiz de<br />

mümkün deðil. Ama bu ferdi<br />

yanlýþý tutup da genele mal edip;<br />

yok efendim hapis cezasý yok<br />

efendim yurtdýþý edilmeli gibi<br />

toplumu gerek açýklamalar yapmak<br />

yanlýþtýr.<br />

Tamam sizler iktidarýnýzý korumak<br />

ve koltuðunuzu muhafaza<br />

etmek isteyebilirsiniz. Bundan<br />

daha doðal birþey olamaz. Ama<br />

bunu yaparken züccaciye dükkanýna<br />

giren fil gibi ortalýðý kýrýp<br />

dökerek yapmanýz çok yanlýþtýr.<br />

Yukarýda belirttiðimiz þeylerin<br />

toplumun diðer katmanlarý<br />

ve seçime giren partilerin çoðunluðu<br />

tarafýndan da ayný þekilde<br />

dillendirildiðini görmekteyiz.<br />

Bunun örnekleri gazetemizin<br />

sayfalarýnda bulabilirsiniz. Yapýlan<br />

röportajlardaki açýklamalarý<br />

dikkatle okumanýzý tavsiye ediyoruz.<br />

Bu tür yanlýþ politik manevralara<br />

karþý Almanya`da bulunan<br />

Sivil Teþkilatlarýn birlikte verdikleri<br />

demokratik tepkilerini içlerine<br />

sindiremeyip; aba altýndan sopa<br />

gösterir gibi medya aracýlýðý<br />

ile uyarýlarda bulunmak da hiç<br />

þýk olmayan davranýþlardýr.<br />

Siz yanlýþ yapacaksýnýz ve bu<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

3<br />

yanlýþa karþý kurumlar demokratik<br />

tepkilerini gösterdiklerinde<br />

de kabullenemeyeceksiniz.<br />

Neyse bu konu ile alakalý son<br />

sözümüz Hessen seçimlerinde<br />

aklý selim galip gelir ve Eyalet<br />

Yönetimine kim daha layýk ise o<br />

gelir ve Hessen için, Hessenliler<br />

için en güzel çalýþmalarý yapar.<br />

Bizim tavsiyemiz oy kullanma<br />

hakkýna sahip olanlarý bu demokratik<br />

haklarýný kullanmalarýdýr.<br />

Malumunuz Ocak ayý içerisinde<br />

Ýslam Alemi için iki önemli<br />

olayý idrak etmekteyiz.<br />

Hicri Yýlbaþý ve Kerbela Olayý.<br />

Hicri yýlbaþý ve Hicret olayý ile<br />

alakalý yazýlarý sayfalarýmýzda<br />

bulabilirsiniz.<br />

Kerbela olayý yani Hz. Hüseyin<br />

Efendimizin ve Aile Efradýnýn<br />

Kerbela`da hunharca þehit<br />

edilmesinin yýldönümü ile alakalý<br />

bir kaç kelam da biz söylemek<br />

isteriz.<br />

Yaþanan olaylardaki Hz. Hüseyin<br />

Efendimizin tavrý gerçekten<br />

çok önemlidir. Eðer Hz. Hüseyin<br />

o vakarlý ve Peygamber torununa<br />

yakýþan tavrý sergilemese<br />

idi; yani zalimlerin zulmüne karþý<br />

dik durmasa idi; bugünkü zulumlere<br />

karþý bizlerin tavýrlarý<br />

farklý olabilirdi. O yapmýþ olduðu<br />

mücadele ile bizlere örnek<br />

olurken görevini hakký ile yerine<br />

getirdi. Bizlere düþen ise O`nun<br />

zalime ve zulme karþý olan tavrýný<br />

ayný þekli ile devam ettirmektir.<br />

Baþta Efendimiz Hz. Muhammed<br />

ve O`nun Ehl-i Beytine salat<br />

ve selam olsun.<br />

Sevgili dostlar!<br />

Gazetemizi takip eden sizlerden<br />

zaman zaman deðiþik teklifler<br />

gelmekte idi. Bu tekliflerden<br />

birisi de gazetemizin internet ortamýna<br />

da aktarýlmasý idi. Ýnþallah<br />

bu konuda çalýþmalarýmýz<br />

son safhaya gelmiþtir.<br />

Önümüzdeki sayý ile birlikte<br />

hem gazetemizi ve hem de deðiþik<br />

çalýþmalarýmýzý þu adreste bulabileceksiniz.<br />

www.hayatonline.de<br />

Burada bulunmasýný istediðiniz<br />

þeyler hakkýnda lütfen bize<br />

bilgi veriniz. Telefonla, faxla veya<br />

e-maille bize ulaþabilirsiniz.<br />

Bu vesile ile yeni Hicri yýlýnýzý<br />

da tebrik etmek isteriz.<br />

Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý<br />

bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.<br />

Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.<br />

Allah`a emanet olun.<br />

hasbihal<br />

Impresium/Künye<br />

hayat<br />

Aylýk Ücretsiz Gazete<br />

Ocak/Januar 2008<br />

Muharrem 1429<br />

Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni<br />

Sinan AKTÜRK<br />

Yayýn Kurulu<br />

Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu,<br />

Abdüssamet Temel,<br />

Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar,<br />

Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas,<br />

Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn<br />

Bölge Temsilcileri<br />

Münih: Ýshak Özen<br />

0179-8335363 . ishakozen@yahoo.com<br />

Nürnberg: Adem Güray<br />

0163-1345948 . furkancan52@hotmail.de<br />

Ulm: Cengiz Aslan<br />

0178-5333144 . yenidunya@gmx.de<br />

Merkez<br />

Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg<br />

Tel: 06031-16<strong>24</strong>11<br />

Fax: 06031-738644<br />

E-Mail: info@hessenhayat.de<br />

Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve<br />

Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

4 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

basýn açýklamasý<br />

Sivil Toplum Kuruluþlarý’ndan Basýn Açýklamasý<br />

Almanya’da faaliyette<br />

bulunan Sivil Toplum<br />

Kuruluþlarý’nýn<br />

Baþkan ve Yöneticileri, son<br />

zamanlarda Alman kamuoyunda<br />

tartýþýlan; “Yabancý<br />

gençlerin suç iþlemeleri ve<br />

onlara karþý alýnan önlemler”<br />

ile ilgili olarak, ortak basýn<br />

açýklamasýnda bulundular.<br />

IGMG (Ýslam Toplumu<br />

Milli Görüþ) adýna Genel<br />

Baþkan Yavuz Çelik Karahan,<br />

DÝTÝB (Diyanet Ýþleri<br />

Türk Ýslam Birliði) adýna Genel<br />

Baþkan Sadi Arslan ve<br />

Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým,<br />

ABAF (Avrupa Ehli<br />

Beyt Alevi Federasyonu) adýna<br />

Genel Baþkan Fuat Mansuroðlu,<br />

ATÝB (Avrupa Türk<br />

Ýslam Birliði) adýna Genel<br />

Baþkan Fikret Ekin, ADV<br />

(Avrupa Demokrasi Vakfý)<br />

adýna Genel Baþkan Aydýn<br />

Yardýmcý, AÝK (Almanya Ýslam<br />

Konseyi) adýna Genel<br />

Baþkan Ali Kýzýlkaya, MÜSÝ-<br />

AD (Almanya Müstakil Sanayici<br />

ve Ýþadamlarý Dernekleri<br />

Federasyonu) adýna Orhan<br />

Bilen, TÝDAF (Türk Ýþadamlarý<br />

Dernekleri Avrupa<br />

Federasyon) adýna Ahmet<br />

Serdar Yenice, TGD (Almanya<br />

Türk Toplumu) adýna Genel<br />

Baþkan Yardýmcýsý Sabriye<br />

Supçun, Avrupa Türk Caferiler<br />

Birliði adýna Genel<br />

Baþkan Mehmet Irmak, ATB<br />

(Avrupa Türk Kültür Dernekleri<br />

Birliði), Türk Federasyonu,<br />

(Almanya Demokratik<br />

Ülkücü Türk Dernekleri<br />

Federasyonu) adýna Genel<br />

Sekreter Mustafa Güler,<br />

KRM (Almanya Müslümanlarý<br />

Koordinasyon Konseyi)<br />

adýna Dönem Sözcüsü Bekir<br />

Alboða, Cem Vakfý Avrupa<br />

Koordinatörlüðü, Hür-Türk<br />

(Türk-Alman Dostluk Federasyonu),<br />

RTS (Almanya<br />

Türkiye Kökenli Vatandaþlar<br />

Konseyi), UETD (Avrupalý<br />

Türk Demokratlar Birliði),<br />

Avrupa Batý Trakya Türk Federasyonu,<br />

Islamrat (Zentralrat<br />

der Muslime in Deutschland),<br />

VIKZ (Ýslam Kültür<br />

Merkezleri), ATÝAD (Avrupa<br />

Türk Ýþadamlarý Derneði)’nin<br />

katýdýklarý ve altýna<br />

imza koyduklarý basýn bildirisinde:<br />

Göçmen dernekleri, sosyal<br />

sorunlarý etnik ve kültürel<br />

kimliðe indirgemenin<br />

tehlikeli olduðuna dikkat çekiyor:<br />

“Þu an, gençlerin suç<br />

olaylarýna karýþmasýyla ilgili<br />

sürdürülen tartýþmalar dýþlama<br />

politikasýdýr!”<br />

Siyaset ve toplumun görevi<br />

antidemokratik güçleri<br />

kuvvetlendirmek deðil geleceðimizi<br />

olumlu bir þekilde<br />

ve beraber þekillendirmek!<br />

Kamuoyu haftalardýr,<br />

göçmen kökenli gençlerin<br />

suç olaylarýna karýþmasýyla<br />

ilgili sahte tartýþmalarý izlemekte.<br />

Tartýþmalara neden<br />

olan olay ise, Münih Metrosu<br />

istasyonunda iki gencin, yaþlý<br />

ve müdafaasýz bir emekliye<br />

saldýrýp dövmelerini belgeleyen<br />

video kayýtlarý. Bu<br />

olay kesinlikle kýnanmalý ve<br />

sergilediði vahþetiyle Almanya’daki<br />

gençlerimizin<br />

durumuna ýþýk tutmaktadýr.<br />

Öte yandan bu olayýn,<br />

önümüzdeki seçimler için<br />

bazý siyasetçiler tarafýndan<br />

ne kadar rahat bir þekilde<br />

malzeme yapýldýðý da endiþe<br />

vericidir. Örneðin, her iki failin<br />

de alt yapýsýnda karýþýk<br />

bir sosyal yapýnýn olmasýna<br />

raðmen, olayýn asýl nedeninin<br />

göçmen kökenli olmalarýymýþ<br />

gibi gösterildi. Bu unsur<br />

da bir an önce sadece<br />

Türk asýllý failde ön plana çýkarýlmaya<br />

baþlanýldý.<br />

Olayýn nedeninin hemen<br />

bulunduðu gibi, sözde çözümü<br />

de hemen bulundu: sýnýr<br />

dýþý etmek. Bu arada, gençlerin<br />

suç olaylarýna karýþmalarýnýn<br />

ne yurtdýþýndan ithal<br />

edilen, ne de sadece göçmen<br />

kökenli gençlerde görülen<br />

bir sorun olduðu, bilinçli olarak<br />

göz ardý edildi. Failler<br />

burada, Almanya’da doðup<br />

büyümüþlerdir, burada sosyalleþme<br />

süreçlerini yaþadýlar<br />

ve burada okula gittiler.<br />

Faillerden birisini sýnýr dýþý<br />

etmek, Almanya’da yüz gösteren<br />

sosyal eþitsizliði, haksýzlýklarý<br />

ve dýþlanýlýyor olma<br />

duygusunu yok etmez. Böylelikle<br />

sorunlarýmýzý ancak<br />

yurt dýþýna kaydýrmýþ oluruz.<br />

Ama bu sorun baþkalarýnýn<br />

sorunu deðil, kendi sorunumuz,<br />

Almanya’nýn kendi<br />

ürettiði bir sorundur.<br />

Gençlerin suç olaylarýna<br />

karýþmasýyla ilgili tüm tartýþmalar,<br />

geçtiðimiz haftalarda<br />

yaþanan olaylarýn dümen suyunda<br />

yürütüldü ve anlaþýlan<br />

orada da takýlý kaldý. Baþlangýçta<br />

bu baðlamda söylenenlerin<br />

çok azý yapýcý ve tarafsýzdý.<br />

Olayýn nedeni sosyal eþitsizlikte,<br />

þans eþitliðinin olmayýþýnda,<br />

faillerin sosyal<br />

ortamlarýnda, çoðunlukla<br />

kendilerinin de burada sosyalleþtikleri<br />

anne babalarýn<br />

olasý eðitim hatalarýnda ya<br />

da sorunlarýnda aranmadý.<br />

Olaya neden olabilecek unsurlarýn<br />

arasýnda kültürel<br />

altyapýnýn olmadýðý, hatta<br />

bunun tam tersine, her zaman<br />

yapýlan Almanya’da da<br />

yaþlýlara saygý gösterilmesi<br />

talebinin karþýsýnda durduðu<br />

da göz ardý edildi. Dolayýsýyla<br />

gençlerin þiddete yatkýn<br />

olmalarýnýn nedeni kültürel<br />

altyapýlarý olamaz.<br />

Tartýþmalarda, özellikle<br />

de göçmen kuruluþlarý ve diðer<br />

kurum ve kuruluþlar tarafýndan<br />

bu güne kadar sunulmuþ<br />

ve daha da sunulacak<br />

olan sayýsýz uyum çalýþmalarý<br />

ve hizmetleri pek yer<br />

bulmadý. Gerçekten bu alanda<br />

iyi çalýþmalar var; ama öte<br />

yandan tabi ki kendimizi daha<br />

geliþtirmemiz gereken<br />

noktalar da var. Bu günlerde,<br />

gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla<br />

ilgili tartýþmalar,<br />

yapýcý siyaset olmaktan çýkarak<br />

daha çok dýþlama politikasý<br />

haline gelmiþtir.<br />

Toplumda yerlerini bulabilmeleri<br />

için çocuklara ve<br />

gençlere eðitim ve teþvik<br />

programlarýna odaklanmaktansa<br />

hemen yeni ve daha uç<br />

noktalarda seyreden ceza<br />

yollarý talep edilmekte. Buna<br />

karþýlýk göçmen kökenli çocuk<br />

ve gençleri topluma kazandýrmanýn<br />

ve entegre etmenin<br />

en iyi yolu, erken yaþta<br />

edinilen Almanca dil bilgisi<br />

ve eþit eðitim haklarýndan<br />

geçer.<br />

Son dönemlerde birçok<br />

toplumsal sorunun etnik ve<br />

kültürel kimliðe indirgenildiðini<br />

gözlemlemekteyiz.<br />

Buna bir de gençlerin ümitsizliklerini<br />

tetikleyen ve sýkça<br />

yaþanan dýþlanma olaylarý<br />

eklenmekte.<br />

Biz, eþit katýlým ve kabul<br />

edilme saðlanamazsa taraflarýn<br />

daha da birbirinden<br />

uzaklaþacaðýný düþünüyoruz.<br />

Alman gençlerinde olduðu<br />

gibi, göçmen kökenli<br />

gençlerde de görülebilen sosyal<br />

sorunlarý etnik ve kültürel<br />

kimliðe indirgeme, çözüm<br />

arayýþýna katkýda bulunacaðý<br />

yerde daha çok engeller.<br />

Biz, çözüm yaratan ve<br />

ayrýlýkçý niteliði olmayan<br />

olumlu tartýþmalara her zaman<br />

açýk ve hazýrdýk. Bu vesileyle,<br />

görüþmelere ve tartýþmalara<br />

hazýr olduðumuzu<br />

tekrar beyan ederiz!<br />

Siyasi güçler tedbirlerini<br />

alýp gençlerin arasýndaki iþsizlik<br />

oranýný düþürmeli ve<br />

uyum çalýþmalarýný teþvik<br />

etmeli. Sosyal altyapýlarý zayýf<br />

olan ve eþit haklara sahip<br />

olmayan çocuk ve gençlerin<br />

ümitsizlik, dýþlanma duygusu<br />

ve çaresizlikleri, hangi ülkenin<br />

vatandaþý ya da hangi<br />

dinden olurlarsa olsunlar,<br />

kendi gerçek yaþam ortamlarýna<br />

tesir eder.<br />

Burada istatistikleri ve<br />

sayýlarý istediðiniz kadar<br />

ters okuyabilirsiniz, sonuçta<br />

her birine ancak, uygun anaokulu,<br />

okul, meslek eðitimi<br />

ve iþ imkâný tedarik etme gibi<br />

engelleri ortadan kaldýran<br />

teþviklerle yardýmcý olunabilir<br />

ve böylelikle çaresizlik<br />

ve öfke þiddete dönüþmez.<br />

Birçok genç, açýk ve gizli yabancý<br />

düþmanlýðý, göçmenler<br />

ve demografik deðiþimlerden<br />

duyulan korku gibi<br />

nedenlerden ötürü çok erken<br />

yaþlarda istenilmedikleri,<br />

haksýzlýða uðradýklarý ve<br />

eþit þanslara sahip olmadýklarý<br />

duygusuyla tanýþýyorlar.<br />

Gençlerde hakim olan „Ne<br />

yaparsam yapayým, benim<br />

zaten þansým yok!“ düþüncesini<br />

beraber yürüttüðümüz<br />

çalýþmalarla deðiþtirmeliyiz.<br />

Siyaset ve toplumun görevi<br />

antidemokratik güçleri<br />

kuvvetlendirmek deðil, geleceðimizi<br />

olumlu bir þekilde<br />

beraber þekillendirmektir.<br />

Geleceðimizin þekillendirilmesi<br />

seçim malzemesi yapýlmamalý.<br />

Federal Hükümetin<br />

„Eðitimle Kalkýnma“<br />

adlý kalifikasyon inisiyatifi,<br />

bu baðlamda doðru yola giden<br />

önemli bir adýmdýr. Belediyelerin,<br />

örneðin Köln<br />

Belediyesinin, tedbirler kataloðunun<br />

çerçevesinde<br />

gençlerle yapýlan çalýþmalar<br />

için daha fazla maddi kaynak<br />

tahsis etme giriþimleri<br />

bizim için oldukça yapýcýdýr.<br />

Ancak göçmen kökenli<br />

insanlarý toplumun bir parçasý<br />

olarak gören ve onlara<br />

bu göçmen kimlikleriyle sorumluluk<br />

yükleyen ortak bir<br />

çabayla toplumsal barýþ ve<br />

huzur saðlanabilir ve Almanya’da<br />

kültürlerin ve<br />

dinlerin barýþ içerisindeki<br />

verimli beraberlikleri ve ortak<br />

geleceðimiz için daha<br />

fazla seyler yapýlabilir” denilmiþtir.


dosya<br />

Ýslam Peygamberi Hz.<br />

Muhammed (s.a.v)`in<br />

Mekke þehrini býrakýp<br />

bütün Müslümanlarla, davet<br />

edildiði Medine Þehrine<br />

yerleþmesine “Hicret” denir.<br />

Kelimenin Arapça`da<br />

anlamý “Göç”tür. 609 miladi<br />

yýlýnýn sonuna doðru Hz.<br />

Muhammed`e ilk ayetin indirilmesiyle<br />

Ýslam Dini baþlamýþ<br />

622 yýlýna kadar epey<br />

taraftar toplamýþsa da, Mekke`de<br />

müslümanlara baskýlar<br />

gittikçe artmýþ, dayanýlmaz<br />

hale gelmiþtir. O zaman<br />

Yesrib denilen Medine<br />

þehrinde Müslümanlar çoðalýnca<br />

Hz. Peygamberi davet<br />

etmiþtir. Müslümanlar<br />

kýsa zamanda gruplar halinde<br />

Mekke`yi terkedip Medine`ye<br />

geldiler.<br />

Hz. Muhammed (s.a.v)<br />

yaninda Hz. Ebu Bekir olduðu<br />

halde, müþrik (Allah`a<br />

ortak koþan, inkarcý)<br />

Kureyþlilerin takibi altýnda<br />

göçebildi. (20 Eylül 622). Bu<br />

suretle Medine`de 622 yýlýnda<br />

Medine Ýslam Devletinin<br />

kurulmasýndaki süreç baþlamýþ<br />

oldu. Bu tarih ayný zamanda<br />

Hz. Ömer zamanýnda<br />

düzenlenen Müslüman<br />

(Hicret) Takviminin 1. yýlý<br />

olarak kabul edildi.<br />

Ýþte bu yýl da kutladýðýmýz,<br />

Hicri yýlbaþý diye adlandýrýlan<br />

622 yýlýndan itibaren<br />

geçen 1429 yýllýk bir<br />

süreçte Ýslam ve Müslümanlar<br />

hayatiyetlerini sürdürmektedir.<br />

Bizim burada üzerinde<br />

duracaðýmýz konu 622-632<br />

yýllarý arasýnda Medine dönemi<br />

diye adlandýrdýðýmýz<br />

bu on yýlda Hz. Peygamberin<br />

riyasetinde yapýlanlar<br />

olacaktýr. Kýsa baþlýklar halinde<br />

takdim edeceðimiz<br />

Medine dönemini bir makalede<br />

bütünüyle dile getirme<br />

imkaný yoktur.<br />

Konunun diðer Ýslam<br />

Tarihi kitaplarýndan<br />

okunmasýný tavsiye ederiz.<br />

Þimdi Medine`de neler<br />

yapýlmýþ kronolojik<br />

bir þekilde sýralayalým:<br />

Birinci yýl:<br />

1. Hutbe<br />

2. Ezan<br />

3-Nikah<br />

4-Mücadele<br />

5-Belediye Nizamý<br />

Ýkinci yýl:<br />

1-Oruç<br />

2-Bayram<br />

namazlarý<br />

3- Fýtýr sadakasý<br />

4- Kurban<br />

5-Zekat<br />

6-Kýblenin<br />

deðiþtirilmesi<br />

7-Ganimetler ve taksimi<br />

Üçüncü yýl:<br />

1-Miras hükümleri<br />

2-Boþanma<br />

Dördüncü yýl:<br />

1-Yolculuklarda namazýn<br />

kýsýtlanmasý ve korkulu<br />

durumlarda Namaz<br />

2-Recm cezasý<br />

3-Arazi Ikta`i<br />

4-Teyemmüm<br />

5-Ýffete iftira cezasý<br />

(Haddü`l Kazf)<br />

6- Örtünme ve evlere<br />

izin alarak girme hükümleri<br />

7-Hac ve Umre<br />

Beþinci yýl:<br />

1-Yaðmur duasý namazý<br />

2-Ý`la<br />

Altýncý yýl:<br />

1-Anlaþma<br />

2-Hac ve Umre yolunda<br />

engellenme<br />

3-Alkollü içkilerin ve<br />

þans oyunlarýnýn yasaklanmasý<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Hicri Yýl ve Hicret...<br />

Dr. Yusuf IÞIK<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

5<br />

4-Zihar<br />

5-Vakýf<br />

6-Ýsyan ve haydutluðun<br />

cezasý<br />

Yedinci yýl:<br />

1-Bazý yiyeceklerin yasaklanmasý<br />

2-Zirai ortaklýk<br />

Sekizinci yýl:<br />

1-Mekkenin kutsiliði ve<br />

dokunulmazlýðý<br />

2-Kýsas<br />

3-Alkollü içki satýþýnýn<br />

yasaklanmasý<br />

4-Geçici evliliðin yasaklanmasý<br />

5-Hukuk karþýsýnda eþitliðin<br />

ilaný<br />

6-Kabir ziyaretine izin<br />

verilmesi<br />

Dokuzuncu yýl:<br />

1-Çýplak tavafýn yasaklanmasý<br />

2-Mula`ane<br />

Onuncu yýl:<br />

1-Ýnsan Haklarýnýn ilaný<br />

2-Vasiyet, neseb, Nafaka<br />

ve borçla ilgili hükümler<br />

3-Cezanýn þahsiliði prensibi<br />

4-Vasiyetin üçte birle sýnýrlandýrýlmasý<br />

5-Faizin yasaklanmasý<br />

ve akitlerin serbest<br />

býrakýlmasý<br />

Bütün bunlarýn dýþýnda<br />

622-632 yýllarý arasýnda<br />

gerçekleþtirilen siyasi,<br />

idari, hukuki, iktisadi<br />

müesseseler de vardýr<br />

ki, esas kýyamete kadar<br />

geçerli prensipleri<br />

bunlar içerir. Daha önce<br />

de deðindiðimiz gibi bu<br />

makaleye bu konularý<br />

sýðdýrmak mümkün deðildir<br />

takdir edileceði<br />

gibi.<br />

Hicretin bir baþka<br />

yönü de Medine Ýslam<br />

toplumunun oluþturulmasýdýr.<br />

Bu da hicretin sosyal boyutunu<br />

meydana getirir.<br />

Medine Ýslam Toplumunu<br />

meydana getiren iki kategoride<br />

deðerlendireceðimiz<br />

Muhacirler ve Ensar olgusudur.<br />

1-Muhacirler: Hz. Peygamber<br />

ile Mekke`den kalkýp,<br />

Medine`ye göç eden<br />

Mekkeli Müslümanlar.<br />

2-Ensar: Medine`nin yerli<br />

halkýndan oluþan Müslümanlar.<br />

Gerek muhacirler, gerekse<br />

ensar arasýnda da sosyal<br />

guruplaþmalar sözkonusudur.<br />

Bunlar da çeþitli tabakalara<br />

ayrýlmýþtýr:<br />

a-Zenginler: Mal varlýðý<br />

yönünden zengin sayýlabilen<br />

müminler. Genelde geçerli<br />

olan uygulamaya göre<br />

toplum meselelerinde daha<br />

çok bunlar söz sahibi olurdu.<br />

Ancak, Hz. Peygamberin<br />

uygulamalarý eþitlik ilkesine<br />

dayandýðýndan, diðer<br />

sýnýflardan da söz sahibi<br />

olanlar çoðaldý.<br />

b-Orta sýnýf: Ne zengin<br />

ne de fakir sayýlan orta tabaka.<br />

Bunlar ortahalli müminlerdi.<br />

c-Yoksullar: Mal varlýðý<br />

yönünden fakir ve zayýf durumda<br />

olanlar. Bunlar daha<br />

çok, müslüman olarak Medine`ye<br />

gelenler arasýnda<br />

görülürdü.<br />

d-Köleler ve cariyeler:<br />

Azad edilmiþ bile olsalar<br />

kölelerle cariyeler ayrý bir<br />

alt sýnýf oluþturuyorlardý.<br />

Bu vesileyle iþaret etmek<br />

yerinde olacaktýr; Ýslam,<br />

toplum fertlerini birbirlerinden<br />

ayýrmaz. Hepsini eþit<br />

sayar. Toplumun her kesimine<br />

onurlu bir hayat nizami<br />

öngörür. Özellikle kardeþlik<br />

ve eþitlik ilkeleri, toplumun<br />

her kesimini ayný<br />

düzeyde kabul eder. Her birine<br />

söz hakký tanýr. Böyle<br />

olmakla birlikte alýnan bütün<br />

tedbirler, toplumdaki sýnýflaþmaya<br />

tam anlamýyla<br />

engel olamamýþtýr. Ne yazýk<br />

ki zamanýmýzda da bunu<br />

gözlemleyebiliyoruz.<br />

Bütün bunlara raðmen<br />

bizim Medine Ýslam toplumundan<br />

ve bu toplumu<br />

oluþturan unsurlardan ve<br />

Resulullah`ýn yaþamýndan<br />

elde edebileceðimiz ve tatbik<br />

edebileceðimiz örnekleri<br />

iyi kavramamýz ve ona<br />

göre hayatýmýzý ve yaþantýmýzý<br />

yeniden gözden geçirmemiz<br />

yerinde olacaktýr.<br />

Ýþte kutlamakla þerefyab<br />

oldugumuz Hicri Yýlbaþý ve<br />

Resulullah`ýn hicretinin<br />

1429. yýlý bu gerçeklerin bir<br />

defa daha anlaþýlmasý yönünden<br />

son derece önem arzetmektedir.<br />

Bu duygu ve düþüncelerle<br />

Hicri yeni yýlýnýz tüm<br />

Ýslam Alemi ve insanlýk alemi<br />

için hayýrlara vesile olsun!...<br />

IGMG Hessen Bölgesine<br />

baðlý olarak faaliyetlerini<br />

sürdüren Haiger<br />

Cemiyeti düzenlenen eðitim<br />

kursu için bir bitiþ töreni<br />

organize etti.<br />

Yaklaþýk 20 kýz ve 20<br />

erkek ve 23 bayanýn katýldýðý<br />

eðitim kursu Cemiyet<br />

imam hatibi Vahit TAÞKIN<br />

IGMG Haiger`de Eðitim<br />

Kursu töreni düzenlendi<br />

ve Tuðba TAÞKIN tarafýndan<br />

yapýldý. Cemiyeti idarecileri<br />

katkýlarýndan dolayý<br />

Vahit Taþkýn hocaefendi ve<br />

Tuðba Taþkýn Hocahanýma<br />

teþekkürlerini sundular.<br />

Kursa katýlan talebelere<br />

cemiyet tarafýndan çeþitli<br />

hediyeler takdim edildi.<br />

Talebelerin kursun bitimindeki<br />

törende sunduklarý<br />

çalýþmalar katýlýmcýlar tarafýndan<br />

takdirle izlendi.<br />

Cemiyet Kadýn Kollarý<br />

Baþkaný Fatma Çimene de<br />

takdir ve teþekkürlerini<br />

sunan cemiyet idarecileri bu<br />

çalýþmalarýn devam edeceðini<br />

söylediler.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

6 hayat<br />

Divana ATÝB-Haysiyet<br />

Divaný Baþkaný Ýhsan<br />

Öner, ATÝB-Genel<br />

Sekreteri Ýmam Cengiz ve<br />

ATÝB-Kýz Kollarý görevlisi<br />

Dr. Nazife Dinç'in kongre de<br />

Kur'aný Kerim'den okunan<br />

bir Aþr-ý Þerif ve Ýstiklal Marþý'nýn<br />

topluca okunmasýnda<br />

sonra gündeme geçildi.<br />

Daha sonra kürsüye bir<br />

selama konuþmasý yapmak<br />

ATÝB-Darmstadt Emir Sultan<br />

Külliyesi Baþkaný Ragýp Yazýcý<br />

davet edildi. Yaptýðý teþekkür<br />

konuþmasýnda, görev<br />

aldýðý dönem boyunca planladýðý<br />

ve yapmak istediði çalýþmalarý,<br />

teþkilatýn geçirmiþ<br />

olduðu sýkýntýlardan dolayý<br />

yapýlamadýðýný dile getiren<br />

Ragýp Yazýcý þöyle devam etti:"Sizden<br />

bir ricada bulunmak<br />

istiyorum. Bu da yeni<br />

seçilecek arkadaþlara yardýmcý<br />

olmanýzdýr. Çünkü bu<br />

gibi dernekler kolay kolay<br />

kurulmuyor, kurulmuþ teþkilatlarý<br />

da ayakta tutmak ve<br />

ileriye götürmek ancak sizlerin<br />

yardýmý ile olur." dedi.<br />

Faaliyet ve Muhasebe raporlarýnýn<br />

okunmasýnda<br />

sonra, yönetim kurulu oy<br />

birliði ile ibra edilmiþ oldu.<br />

Kongrenin yeni baþkanýn seçimi<br />

ile ilgili bölümde de Ýlhami<br />

Ertürk gelecek dönem<br />

için ATÝB-Darmstadt Emir<br />

Sultan Külliyesi Baþkanlýða<br />

ATÝB-Darmstadt Emir Sultan<br />

Külliyesi' nde Kongre<br />

ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi 33. Olaðan Kongresi'ni<br />

kendi salonunda kalabýlýk bir katýlým ile gerçekleþtirdi. ATÝB<br />

Genel Baþkaný Fikret Ekin, ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz ve<br />

ATÝB-Haysiyet Divaný Baþkaný ve ATÝB Kurucularýndan Ýhsan<br />

Öner'de Kongre'ye misafir olarak katýldýlar.<br />

teklif edildi ve oy birliði ile<br />

seçildi. Bir diðer seçim maddelerinde<br />

de Yönetim Kurulu,<br />

Denetle ve Disiplin Kurulu<br />

üyeliklerine teklifler yapýldý,<br />

bu üyelikler de oy birliði<br />

ile seçildi. Bu arada yapýlmasý<br />

düþünülen tüzük de<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

genel kurulun onayýna sunuldu<br />

ve kabul edildi.<br />

Kongreye misafir olarak<br />

katýlan ATÝB Genel Baþkaný<br />

faaliyet haber<br />

Fikret Ekin yaptýðý konuþmasýnda;<br />

ATÝB'in kuruluþundan<br />

itibaren Avrupa'da hayatýný<br />

idame ettiren insanýmýzýn<br />

gelecekte de müslüman<br />

ve Türk olarak kalmasý<br />

üzerine yoðunlaþtýðýný, bunu<br />

da ancak bu gibi teþkilatlarda<br />

mümkün olduðunu dile<br />

getirdi ve þöyle devam etti:"biz,<br />

üç insan yola çýkýnca<br />

içleriden birinin imam, önder,<br />

lider seçilmesini emreden,<br />

bir peygamberin ümmetiyiz.<br />

Dikkat ediniz, atamaz,<br />

seçer. Ýstiþare ile seçerler<br />

atamazlar. Seçimden sonra<br />

da görev süreleri boyunca<br />

onlara uyarlar. Bu baþkana<br />

tabii olur. Bu baþkanda aramamýz<br />

gereken bazý vasýflar<br />

vardýr. Sarhoþ olmamasý gerekir,<br />

liyakat sahibi olmasý,<br />

yani ehliyetli olmasý gerekir.<br />

Bizler, seçtiðimiz yöneticilerimiz<br />

adaletle hükmettiði sürece<br />

ona uymak zorundayýz.<br />

Bunu mezhebimizin kurucusu<br />

da buyurmaktadýr. Bugün<br />

burada görevi devralan arkadaþlara<br />

baþarýlar diliyorum,<br />

Cenab-ý Allah (C. C.)<br />

yar ve yardýmcýlarý olsun.<br />

Onlara buradan bir kere daha<br />

seslenmek istiyorum; Avrupa<br />

Türk Ýslam Birliði'nde<br />

seçilenler hizmetkardýr. Seçilenler<br />

kendisine hizmet edilen<br />

aðabey, þeyh, patron deðillerdir."<br />

dedi<br />

IGMG Hessen Teþkilatlanma<br />

Baþkanlarý toplandý<br />

IGMG Hessen Eðitim<br />

Baþkanlarý toplandý<br />

Ýslam Toplumu<br />

Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />

Hessen<br />

Bölgesine baðlý olarak<br />

faaliyetlerini sürdüren<br />

cemiyetlerin<br />

çoðunluðunun Teþkilatlanma<br />

Baþkanlarý<br />

Rüsselsheim`daki<br />

Bölge Merkezinde<br />

toplandýlar.<br />

Program açýlýþ<br />

Kur`an-ý Kerimi ile<br />

baþladý. Hessen Bölgesi<br />

Teþkilatlanma<br />

Baþkaný Ahmet Ölmez<br />

ve Bölge Ýcra<br />

Üyelerinden bazýlarýnýn<br />

da katýldýðý çalýþmada<br />

Cemiyet Teþkilatlanma<br />

Baþkanlarý<br />

eðitimden geçti.<br />

Bölge Teþkilatlanma<br />

Baþkaný Ahmet<br />

Ölmez çalýþmaya katýlanlara<br />

teþekkür etti.<br />

Katýlýmcýlara teþkilatlanma<br />

çalýþma<br />

prensipleri ve evraklarý<br />

hakkýnda doyurucu<br />

bilgilendirmeler<br />

yapýldý.<br />

Ýslam Toplumu<br />

Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />

Hessen<br />

Bölgesine baðlý olarak<br />

faaliyetlerini sürdüren<br />

cemiyetlerin<br />

çoðunluðunun Eðitim<br />

Baþkanlarý Rüsselsheim`daki<br />

Bölge<br />

Merkezinde toplandýlar.<br />

Program açýlýþ<br />

Kur`an-ý Kerimi ile<br />

baþladý. Hessen Bölgesi<br />

Eðitim Baþkaný<br />

Ali Çiçek ve Bölge<br />

Ýcra Üyelerinden bazýlarýnýn<br />

da katýldýðý<br />

çalýþmada Cemiyet<br />

Eðitim Baþkanlarý<br />

eðitimden geçti.<br />

Bölge Eðitim Baþkaný<br />

Ali Çiçek çalýþmaya<br />

katýlanlara teþekkür<br />

etti.<br />

Katýlýmcýlara eðitim<br />

çalýþma prensipleri<br />

ve evraklarý hakkýnda<br />

doyurucu bilgilendirmeler<br />

yapýldý.


dosya<br />

Temsilci farký<br />

Almanya Türkleri ile ilgili<br />

meselelerde sýkça dile getirdiðim<br />

bir eleþtirimi tekrarlamak<br />

istiyorum: Almanya<br />

Türkleri hakkýyla temsil<br />

edilmiyor! Gereðinden fazla<br />

temsilcimiz ortalýkta görünse<br />

de, hadise ehliyetli olmakla<br />

alakalýdýr. Özelde Almanya<br />

Türkleri, genelde Batý Avrupa<br />

Müslüman Göçmenleri<br />

üzerine dünya çapýnda,<br />

ABD'li Fukuyama'dan Ýngiliz<br />

Bernard Lewis'e, Fransýz<br />

Oliver Roy'dan Alman-Ýsviçre'li<br />

Hans Küng'e ve daha nice<br />

sahasýnda isim yapmýþ Alman<br />

yazar ve araþtýrmacýnýn<br />

makaleleri ve kitaplarý mevcuttur.<br />

Bunlardan hariç, hemen<br />

hemen her Allah'ýn günü<br />

Alman televizyon kanallarýnda<br />

ve gazete sayfalarýnda<br />

Türk ve müslüman göçmenlerle<br />

ilgili (genellikle<br />

menfi) haber ve yorumlar artýk<br />

sýradanlaþmaya baþladý.<br />

Siz bunlara Hollanda'nýn<br />

Ayaan Hirsi Ali'sinden Almanya'nýn<br />

Necla Kelek ve<br />

Seyran Ateþi'ne kadar daha<br />

bir dizi özel muameleye tabi<br />

karalamacýlarý da rahatlýkla<br />

ilave edebilirsiniz.<br />

Geride býraktýðýmýz yüzyýla<br />

"Soðuk Savaþ" sürecinin<br />

dünya çapýnda ideolojik<br />

kamplaþmalarý damgasýný<br />

vurmuþken, daha baþlar baþlamaz<br />

din eksenli bir kültürler<br />

çatýþmasýyla irkildiðimiz<br />

21. yüzyýl, Batý Avrupa Türkleri'ne<br />

de uður getirmedi. Bir<br />

taraftan dünya ölçekli Ýslamafobi<br />

rüzgarýnýn da etkisiyle<br />

giderek týrmanan ve en<br />

entellektüel aðýzlarda ifadesini<br />

bulan müslüman veya<br />

Türk karþýtlýðý, diðer taraftan<br />

Almanya'da ekonomik hayatýn<br />

daralmasýnýn getirdiði<br />

olumsuzluklar, Almanyalý<br />

Türklerin önündeki en büyük<br />

engellerdir. Hemen þu<br />

gerçeði de unutmamak gerekir<br />

ki, Almanya Türklerinin<br />

þahsýnda Batý Avrupa'da yerleþik<br />

olarak yaþayan bütün<br />

Türkler için de geçerli olan<br />

bu sýkýntýlar, ayný zamanda<br />

Türkiye'nin Avrupa'ya giden<br />

güzergahýndaki engellerdir.<br />

Türkiye, AB ülkelerinde sayýlarý<br />

4 milyona varan Türkleri<br />

þimdiye kadar olduðu<br />

gibi ihmal etmeðe devam etse<br />

de, bu insanlar üzerinden<br />

elde edeceði milli menfaatler<br />

sebebiyle, yol üstündeki taþlarý<br />

temizlemede devlet olarak<br />

öncülük etmelidir. "Devlet<br />

gölge etmesin, baþka ihsan<br />

istemeyiz" kabilinden bir<br />

yaklaþým burada geçerli olamaz.<br />

Böylesi hallerde psikolojik<br />

ve lojistik desteðe mutlaka<br />

ihtiyaç duyulur.<br />

Ýþte böylesi bir ortamda<br />

Batý Avrupa Türk varlýðýný<br />

muhafaza etme<br />

mücadelesi verilirken,<br />

yerli toplum ve idari kurumlarla<br />

uyum içinde olmanýn<br />

da gayreti en azami<br />

düzeyde gösterilmelidir.<br />

Yukarýda sýralamaya<br />

çalýþtýðýmýz etkenlerin<br />

yanýsýra, Müslüman-<br />

Türk olmamýz ve Almanya'da<br />

en büyük göçmen<br />

grubu teþkil etmemizden<br />

kaynaklanan<br />

(yerli halka göre) "dezavantaj"larýmýz<br />

var. Ne<br />

kadar iyimser olmaya<br />

çalýþsak da, mevcut ortam<br />

bize karþý (aðýrlýklý<br />

olarak) taraflý ve peþinhükümlüdür.<br />

Böylesi bir ortamda<br />

dahi hadiseleri objektif<br />

deðerlendiren, vicdan sahibi<br />

aydýnlar ve siyasiler de<br />

her zaman vardýr. Türklerin<br />

artýk baþta Almanya olmak<br />

üzere birçok Avrupa ülkesinin<br />

bir parçasý olduðu, gerek<br />

yerli halk/hükümet, gerekse<br />

Türk azýnlýk istese de bunun<br />

geriye dönüþünün mümkün<br />

olamayacaðý gerçeði kabul<br />

görmüþtür. Her ne kadar<br />

sözkonusu ülkelerin sözde<br />

vatanseverleri ve dindarlarý<br />

tarafýndan Türk aleytarlýðý<br />

ha bire körüklense de, Allah'tan<br />

bu tür ýrkcý-ayýrýmcý<br />

akýmlarýn karþýsýnda iþleyen<br />

bir adalet sistemi ve akl-ý selim<br />

insanlar vardýr.<br />

Savunma hattýndakiler<br />

ve taaruza geçenler<br />

Türk azýnlýðýn temsilcileri<br />

genelde Avrupa'nýn, özelde<br />

ise Almanya'nýn kuþbakýþý<br />

fotoðrafýný çekerek gidiþatý<br />

etüt etmelidirler. Ne her þeye<br />

evet diyen teslimiyetçi, ne de<br />

her þeye hayýr diyen reddiyeci<br />

bir tavýr çözüm getirmez.<br />

Onyýllardan beri neredeyse<br />

her attýðý adýmýn, aðzýndan<br />

çýkan her kelamýn<br />

yanlýþ olduðunu siyasetçisi,<br />

kamuoyu önderleri ve medyasýyla<br />

vurgulayan Almanya'nýn<br />

taaruzu karþýsýnda<br />

Türkler, savunma hattýndan<br />

bir adým ileriye gidemediler.<br />

Gerek Almanlarýn kendi kamuoyu<br />

araþtýrmalarý, istatistikleri<br />

ve gerekse Birleþmiþ<br />

Milletler, OECD veya Avrupa<br />

Birliði destekli uluslararasý<br />

arþtýrma ve inceleme kuruluþlarý,<br />

Almanya'daki göçmenlerin<br />

bilhassa Türk ve<br />

müslüman kimlikli olanlarýna<br />

karþý önyargýnýn, ayýrýmcýlýðýn<br />

hayatýn her safhasýnda<br />

tehlikeli bir boyuta ulaþtýðýný<br />

ortaya koymaktadýr. Son<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Savunma Hattýndaki Türkler<br />

Mahmut AÞKAR<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

7<br />

çýkarýlan "Göç Yasasý"nda olduðu<br />

gibi, insan hak ve hukunu<br />

bir kenara býrakarak,<br />

düpedüz Türkleri hedef alan<br />

kanun çýkarýlmasýna tepki<br />

gösteren Türk kuruluþlarý<br />

neredeyse Federal Hükümet<br />

tarafýndan azarlandýlar. Almanya<br />

uluslararasý baskýlardan<br />

çekinmese, asimilasyon<br />

kokan "entegrasyon" politikasýný<br />

Türk azýnlýk üzerinde<br />

biraz daha sertleþtirebilirdi.<br />

Güçlü medyasý, Türklere<br />

önyargýlý kamuoyu ve devlet<br />

imkânlarýyla sindirme politikasýný<br />

harekete geçiren Almanya<br />

karþýsýnda neye uðradýðýný<br />

þaþýran, deðiþik cephelerden<br />

gelen suçlama ve töhmetlere<br />

savunma refleksiyle<br />

cevap yetiþtirmeðe çalýþan<br />

Türkler, þimdiye kadar kendilerini<br />

ifade etmeðe bir türlü<br />

fýrsat bulamadýlar. Sizi<br />

"misafir" olarak çaðýranlar<br />

tarafýndan hiç ummadýðýnýz<br />

bir sertlik ve insafsýzlýkla<br />

suçlanýrsanýz, ilk tepkiniz;<br />

ben bunlarý hak etmedim diyerek,<br />

yapýlan suçlamalarýn<br />

doðru olmadýðýný izaha çalýþmaktýr.<br />

Bu ülkenin göçmen<br />

Türkleri ve yerli Almanlarý<br />

arasýndaki münasebet,<br />

oldum olasý hep böyleydi.<br />

Siz buna bir de, alt yapýsý<br />

saðlam olmayan liyakatsýz<br />

temsilcileri de ilave ederseniz,<br />

suçlamalara cevap yetiþtirmeðe<br />

çalýþmaktan, kendi<br />

doðrularýný ve taleplerini dile<br />

getiremeyen bir Türk azýnlýk<br />

manzarasý karþýnýza çýkar.<br />

Kendisine<br />

yabancýlaþtýrýlan yabancý<br />

Bilhassa müslüman kimlikli<br />

göçmenine karþý zeka,<br />

bilgi, kültür üstünlüðüne sahip<br />

olduðuna inanan yerli,<br />

bunun neticesi olarak, müslüman<br />

Türk azýnlýðýn sosyal<br />

ve kültürel hayatýndan tutun<br />

da, yediðine, içtiðine (doðrusu,<br />

içmediðine), giyimine kadar<br />

hemen herþeye müdahele<br />

etmeði, kendini<br />

tatmin eden bir alýþkanlýk<br />

haline getirmiþtir. Gerisini<br />

burada yetiþen<br />

Türk kökenli, ortaya<br />

koyduðu eserleriyle kendisini<br />

ispatlamýþ bir yazara<br />

býrakalým: "Planlanan<br />

bir cami inþaatýna<br />

veya saçýný örten bir<br />

müslüman kadýna karþý<br />

harekete geçen provakatörlerin<br />

iþ baþýnda olmadýklarý<br />

gün yok gibidir.<br />

Günümüz aydýnlatýcýlarý,<br />

camilerde minareye<br />

ihtiyaç olmadýðýný savunan<br />

uzmanlara beyanet<br />

verdirmekten usanmazlar.<br />

...... Muhafazakâr kendini<br />

haklý çýkarmak için tehlikeli<br />

ortam yaratmaya ve felaket<br />

tellallýðýna ihtiyacý var.<br />

Hep ayný hikâyeyi yeni bir<br />

düþmanla izah ederek takdim<br />

ediþini anlýyoruz. Dün<br />

itaatsýz Alman gençliðinin<br />

ihaneti sözkonusuydu, bugün<br />

ise göçmenler, muhafazakârlarýn<br />

imdadýna yetiþerek,<br />

onlara iþ ve ekmek temin<br />

etmiþ oldular. Ýþte sözkonusu<br />

bu yabancýlar o zamandan<br />

beri bitmez tükenmez<br />

bir ilham kaynaðýdýrlar.<br />

Saðcýlar konu bulamadýklarý<br />

an, hemencecik sýðýnmacýlara,<br />

Türklere ve (güncel bir<br />

konu olan) müslümanlara<br />

karþý kampanya baþlatýrlar."<br />

Feridun Zaimoðlu'nun Yeþiller/Birlik<br />

90 adlý Alman siyasi<br />

partisinin grup toplantýsýnda,<br />

"Bizi Ýstemiyorlar"<br />

baþlýðýyla, konumuz olan<br />

Göç Yasasý'ný yorumlayan bu<br />

yazýsýnda, "Bir yabancý, kendisine<br />

ait olanlardan uzaklaþtýrýldýðý<br />

için yabancýdýr"<br />

gibi çok yerinde ve þahsýna<br />

münhasýr, entellektüel seviyede<br />

sosyolojik tesbitleri de<br />

var.<br />

Mesele baþka kýlýflara da<br />

sokulsa, deðiþik adlarla terennüm<br />

edilse de, genelde<br />

Avrupa'nýn müslüman göçmenlerle,<br />

özelde ise Almanya'nýn<br />

Türk azýnlýkla olan ihtilafýnýn<br />

özünde Feridun Zaimoðlu'nun,<br />

"Bir yabancý,<br />

kendisine ait olanlardan<br />

uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr."<br />

tesbiti yatmakla birlikte,<br />

buna þöyle bir ilave yaparsak<br />

belki "Yabancý" kavramýný<br />

iki yönüyle izah etmiþ oluruz:<br />

Bir yabancý, kendisine<br />

ait olanlardan dolayý dýþlandýðý<br />

için yabancýdýr.<br />

Almanya Türklerindeki<br />

yabancýlaþma da, iki yönlü<br />

geliþmektedir: Birincisi; kendi<br />

deðerlerini muhafaza<br />

edenlerin yerli toplum tarafýndan,<br />

yarým asýrlýk geçmiþe<br />

raðmen "yabancý" olarak görülmeðe<br />

devam edilmesi,<br />

ikincisi ise; uyum adýna, ait<br />

olduðu kültürel deðerlerden<br />

uzaklaþtýrýlmasý ki, bu durum<br />

bilhassa üçüncü nesil<br />

göçmen Türklerin büyük bir<br />

kesimi için geçerlidir.<br />

Aklý-fikri orada olursa....<br />

Bir taraftan her an anavatana<br />

dönecekmiþ gibi zihnen<br />

ve kalben yönünü o yana çevirmek,<br />

diðer taraftan buradaki<br />

meselelere uzun vadeli<br />

çözüm beklemek; birbiriyle<br />

çeliþen mülahazalardýr ve<br />

Türk azýnlýðýn Avrupa'daki<br />

geleceðine zarar veren bu tutumdan<br />

baþta cemiyet yöneticileri<br />

olmak üzere vazgeçilmelidir.<br />

Hissiyatý bir kenara<br />

býrakarak, soðukkanlý düþünülerek<br />

uzun vadeli kararlar<br />

alýnmalýdýr. Uzun soluklu ve<br />

sabýrlý olan taraf kazançlý çýkacaktýr.<br />

Temennimiz, yerlisi<br />

ve yabancýsýyla Almanya'nýn<br />

bundan kazançlý çýkmasýdýr.<br />

Gönül rýzasý olmadan, zoraki<br />

kabullendirme yapanlar kadar,<br />

baskýya boyun eðen,<br />

kültürel varlýðýna gölge düþürenler<br />

de, insanlýk suçu iþlemiþ<br />

olacaklar ve neticede<br />

ne yerlisi, ne de yabancýsýna<br />

huzur getirmeyecek bir<br />

uyumsuzluðun temelini atmýþ<br />

olacaklar.<br />

Her Türk göçmen, artýk<br />

burasý benim yeni (veya<br />

ikinci) vataným ve ben burada<br />

kalýcýyým, demeli ve hayatýn<br />

her kesiminde "En Üsttekiler"<br />

seviyesini yakalamak<br />

için var gücüyle uðraþmalýdýr.<br />

Almanya'daki Türk<br />

Üst Kuruluþlarý Temsilcileri<br />

ilk defa "Uyum Zirvesi"ne<br />

karþý bu sefer kendileriyle<br />

uyum içinde, þahsiyetli bir<br />

tavýr sergileyerek "Uysal Koyun"<br />

olmadýklarýný gösterdiler.<br />

Bu tip çýkýþlar, dayanaðý<br />

olmaz ve devamý gelmezse,<br />

"bir defalýða mahsus" olarak<br />

yazýlýr, söylenir ve unutulur.<br />

Temsilcilerimizin yerine ve<br />

konusuna göre ilmi araþtýrmalara<br />

dayalý dosyalarý, konusunda<br />

uzman elemanlarý<br />

olmadýðý müddetçe, konuþtuklarý<br />

gibi, çözüm bekleyen<br />

hayati meseleleri de, havada<br />

kalýr. Bizim meselelerimiz gibi<br />

çözümü de, insan kaynaklýdýr.<br />

Onun için, Almanya'da<br />

mutlaka kuruluþlarüstü bir<br />

Türk Ýnceleme- Araþtýrma<br />

Vakfý kurularak, burada projeler<br />

üretilmeli, Türk azýnlýðýn<br />

kanaat önderleri, kamuoyundaki<br />

temsilcileri artýk<br />

buralarda yetiþmelidir.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

8 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

faaliyet haber<br />

Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen<br />

Tefekkür Konferanslarýnýn beþinci yapýldý<br />

Bad Homburg`da<br />

bulunan Kirdorf<br />

Bürgerhaus salonunda<br />

yapýlan programa<br />

katýlým oldukça yoðundu.<br />

Salon katýlýmcýlarý almadý.<br />

Bazý misafirler yer<br />

yokluðundan geri dönmek<br />

mecburiyetinde kaldýlar.<br />

Program açýlýþ<br />

Kur`an-ý Kerimi ile baþladý.<br />

Rüsselsheim cemiyet<br />

imam-hatibinin okuduðu<br />

açýlýþ Kur´an-ý Keriminden<br />

sonra IGMG Hessen<br />

Bölge Baþkaný Mehmet<br />

Ateþ selamlama ve açýlýþ<br />

konuþmasý için mikrofona<br />

geldi. Ateþ; geçen sezon<br />

düzenlenmeye baþlanan<br />

tefekkür konferanslarýnýn<br />

insanýmýz tarafýndan<br />

sahiplenildiðini ve<br />

bu programlarýn yenilerinin<br />

tarihlerinin de belli<br />

olanlarýný açýkladý.<br />

Hessen Bölge Baþkaný<br />

Mehmet Ateþten sonra<br />

Tefekkür Konferanslarýnýn<br />

beþincisini sunmak<br />

üzere Kozmik Bilim ve<br />

Bilinçle Yaþam Enerjisi<br />

Uzmaný Prof. Dr. Ahmet<br />

Maranki sahneye geldi.<br />

Prof. Maranki “Ýlahi Hükümler<br />

Iþýðýnda Saðlýklý<br />

Yaþamanýn Sýrlarý” konulu<br />

konferansýný yaklaþýk<br />

2,5 saatlik bir zaman diliminde<br />

izleyicilere sinevizyon<br />

eþliðinde sundu.<br />

Salonda bulunanlar<br />

tarafýndan pür dikkat iz-<br />

ATÝB-Höchst'te Sazlý<br />

Ve Sözlü Sohbetler<br />

ATÝB-Höchst Eðitim ve Kültür Merkezi’de her Cumartesi<br />

akþamý sazlý ve sözlü sohbetler düzenlenmekte.<br />

Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý<br />

Hessen Bölgesi tarafýndan organize<br />

edilen “Tefekkür Konferanslarý”nýn<br />

beþincisi Bad Homburg`da yapýldý.<br />

lenen konferans sinevizyonla<br />

da desteklenince<br />

oldukça verimli geçti.<br />

Program kapanýþ<br />

Kur`an-ý Kerimi ile sona<br />

erdi. Program bitiþinde<br />

Prof. Dr. Ahmet Maranki<br />

hem kitaplarýný imzaladý<br />

hem de katýlýmcýlarla<br />

sohbet etti.<br />

ATÝB-Mainz Türk Kültür<br />

Merkezi'nde Ýç Eðitim<br />

Bulunduðu bölge<br />

yaptýðý faaliyetlerle<br />

takdir<br />

toplayan ATÝB-<br />

Höchst Eðitim ve<br />

Kültür Merkezi yaz<br />

sezonunda baþladýðý<br />

ve her Cumartesi akþamý<br />

aksatmadan devam<br />

ettirdiði sazlý ve<br />

sözlü sohbetlere ilgi<br />

ve katýlým her hafta<br />

biraz daha artýyor.<br />

Ýhtiyarýndan, gencine<br />

geniþ bir katýlýmýn<br />

olduðu sohbetlerde,<br />

"ihtiyar delikanlýlar"<br />

gençlik yýllarýna<br />

doðru bir gezintiye<br />

çýkarlar. Burada<br />

yetiþen gençlerde<br />

kültürümüzün bir<br />

sahasýný daha yaþayarak<br />

tanýma ve öðrenme<br />

imkaný bulurlar.<br />

ATÝB-Hessen Bölge<br />

Baþkaný Köksal<br />

Akçay'ýn ve ATÝB-<br />

Gençlik Kollarý Yönetim<br />

Kurulu Üyesi<br />

Alperen Akçay'ýn da<br />

zaman zaman iþtirak<br />

ettikleri programlar<br />

katýlanlara hoþ ve<br />

coþku dolu zaman<br />

geçirmelerine vesile<br />

olmaktadýr. ATÝB-<br />

Höchst Eðitim ve<br />

Kültür Merkezi Baþkan’ý<br />

Kemal Oruç, bu<br />

programlarý aksatmadan<br />

yürütmeye<br />

azami gayret gösterdiklerini<br />

ifade etti.<br />

ATÝB-Mainz Türk<br />

Kültür Merkezi'nde<br />

yeni seçilen<br />

görevlileri, baþkan<br />

Süleyman Taner'in baþkanlýðýnda<br />

toplanarak<br />

görev daðýlýmý yaptý.<br />

ATÝB Genel Baþkaný Fikret<br />

Ekin ve ATÝB-Genel<br />

Sekreteri Ýmam Cengiz'de<br />

misafir olarak katýldýðý<br />

yönetim kurulu<br />

toplantýsýndan sonra<br />

ATÝB Genel Baþkaný Fikret<br />

Ekin tarafýndan da<br />

Teþkilat ve Teþkilatcýlýk<br />

adlý bir seminer verildi.<br />

Yönetim kurulu toplantýsýnýn<br />

baþýnda, görevli<br />

bulunduklarý dönem<br />

için yapmak istekleri<br />

faaliyetler hakkýnda<br />

kýsa bir bilgi veren Süleyman<br />

Taner, bu çalýþmalarda<br />

esnasýnda nasýl<br />

bir metod da izlenilmesi<br />

gerektiðini dile getirdi.<br />

Dernek çatýsý altýnda faaliyet<br />

gösteren birimlerin<br />

de bu faaliyetlere<br />

katkýda bulunmalarý gerektiðini<br />

de vurguladý.<br />

Daha sonra ATÝB<br />

Genel Baþkaný Fikret<br />

Ekin "ATÝB'de Teþkilat<br />

ve Teþkilatcýlýk" adý altýnda<br />

yeni seçilen yönetim<br />

kurulu ve birim görevlilerine<br />

bir seminer<br />

verdi. Seminerinde Teþkilatýn<br />

tarýfýnden yola<br />

çýkarak, teþkilatýn unsurlarý<br />

hedefleri gibi<br />

konularý iþleyen Fikret<br />

Ekin bir teþkilatýn en<br />

önemli unsurunun insan<br />

olduðu, insanýn olmadýðý<br />

bir yerde teþkilattan<br />

bahsetmenin<br />

mümkün olamýyacaðýný<br />

ifade etti ve þöyle devam<br />

etti: "Arýlarýn, karýnclarýn<br />

da kendi ihtiyaçlarýný<br />

gidermek için<br />

kurduklarý düzenleri<br />

vardýr. Ama burada teþkilattan<br />

bahsetmek<br />

mümkün deðildir." dedi.


dosya<br />

Bu yazýmda sizlere,<br />

çok yaygýnlaþmýþ ve<br />

dikkat edilmediðinde<br />

önüne geçilemeyecek bir<br />

tehlikeden; sanal dünyadaki<br />

arkadaþlýklar, dostluklar<br />

ve alýþkanlýklardan bahsetmek<br />

istiyorum.<br />

Günümüzde bir çok insan,<br />

gerek kendi çabasýyla<br />

gerekse bir yakýný yoluyla<br />

sanal dünya ile tanýþtý. Zamanla<br />

da, bu dünyanýn vazgeçilmez<br />

olduðunu ve alýþkanlýklara<br />

sürüklediðini<br />

fark etti.<br />

Çoðu zaman, sanal dünyanýn<br />

akýþýna kaptýrýrýz<br />

kendimizi. Kimimizin amacý<br />

sadece sohbet etmek, tanýþmak<br />

ve fikir alýþveriþinde<br />

bulunmaktýr. Kimimizin<br />

amacý sörf yapmak, hýzlý<br />

ulaþým mekanizmalarýný<br />

devreye koyarak bilgiye<br />

ulaþmaktýr. Kimimiz ise haber,<br />

spor, sinema grubu<br />

müptelâsý olmuþtur. Yani<br />

herkes kendisine göre bir<br />

sanal alem oluþturmuþ ve<br />

onun büyüsüne kaptýrývermiþtir<br />

kendisini..<br />

Hiç düþündünüz mü? Bu<br />

sanal (dünya) âlemi, getirdiði<br />

güzelliklerin yaný sýra<br />

bizlerden neleri alýp götürmektedir?<br />

Bu konularý zaman<br />

zaman fikir alýþveriþinde<br />

buluýnduðum sitelerinde<br />

konusunda uzman arkadaþlarýmla<br />

tartýþýyorum. Ve<br />

bu konu ile ilgili üniversitelerin,<br />

gerek velilere gerekse<br />

gençlere yönelik hazýrladýklarý<br />

“okullarda bilgilendirme<br />

projeleri”ni takip ettim.<br />

Konuyu çok önemli gördüðümden<br />

gençlerimizin velilerine<br />

önemli bir bilgi olarak<br />

ulaþtýrmak istedim. Bu<br />

maksatla elinizdeki bu yayýnde<br />

“sanal dünya” konusunun<br />

iþlenilmesinin çok<br />

isabetli olabileceðini düþündüm.<br />

Bir zamanlarýn televizyon<br />

baþýnda yaþanýlan “zamaný<br />

boþa geçirme veya zaman<br />

öldürme seanslarý”ný<br />

bugün özellikle bilgisayar<br />

ve sanal âlem almýþtýr. Çoðu<br />

zaman bilgisayara fazlaca<br />

takýldýðýnýzda; “Bu bilgisayarýn<br />

baþýnda çok zaman<br />

geçiriyorum, biraz azaltarak<br />

zamanýmý kontrol etmeliyim”<br />

dediðinizi tahmin<br />

edebiliyorum. Ama, mutlaka<br />

kendimize göre gerekli<br />

sandýðýmýz bir bahane bulup<br />

tekrar oturuyoruz bilgisayarýn<br />

baþýna. En çok<br />

kendimize yakýþtýrdýðýmýz<br />

bahane ise “e-maillerime<br />

bakmaya girmiþtim<br />

de...”oluyor.<br />

Mesleðim gereði sanal<br />

dünyanýn içindeyim.<br />

Uzunca bir süreden<br />

beri bu sayede birçok<br />

araþtýrma yapma<br />

fýrsatý buldum. Konu ile<br />

ilgili olarak bir çok<br />

olumlu yazý aldým ve<br />

telefon görüþmelerinde<br />

bulundum. Birçok gözlemlerim<br />

oldu. Ailelerden<br />

bu konuda azýmsanmayacak<br />

sayýda<br />

þikâyet telefonlarý ve<br />

yazýlarý aldým. Bildiðiniz<br />

gibi, bir çok bölgelerde<br />

yaptýðýmýz seminer<br />

programlarýnda yazýlý<br />

ve sözlü dilek ve temenniler<br />

alýyorum. Bu sorularýn<br />

arasýnda ailelerin konuyla<br />

ilgili yazdýklarýný ve yaþadýklarý<br />

tedirginliklerini<br />

okuyorum. Sanal dünya ile<br />

ilgili olmanýz yönüyle sizlere<br />

ve özellikle de çocuklarýnýza<br />

faydalý olabileceðine<br />

inandýðým bazý bilgilere<br />

dikkat çekmenin kaçýnýlmaz<br />

olduðuna inanýyorum.<br />

Bu konuda, özellikle de sanal<br />

dünyadaki insan portrelerinden<br />

ve nelere dikkat etmemiz<br />

gerektiði ile ilgili<br />

hususlardan öz olarak bahsetmek<br />

istiyorum.<br />

Konuyu iki þýkta ele almakta<br />

fayda görüyorum.<br />

Birincisi, sanal dünya<br />

(âlem) ortamýnda insanlar<br />

ya gerçek yüzleri ile karþýmýza<br />

çýkýyor. Ki, burada<br />

oranlama yapacak olursak<br />

bunun yüzdesi oldukça azdýr.<br />

Ýkincisi ise, bence en<br />

önemli husustur. Bu âlemde<br />

kendilerini olduklarýndan<br />

tamamen farklý þekilde gösteren<br />

ve farklý isimler (sahte<br />

isim – nick name) kullanan<br />

kiþilerdir. Bunlar, ya bu âleme<br />

yeni girmiþ ve henüz bu<br />

alýþkanlýklarýn baþlangýç<br />

aþamasýnda olan ve tanýnmak<br />

istemeyen kiþilerdir.<br />

Veya tamamen sorunlu kiþilerdir.<br />

Ýþte böylesi durumlarda<br />

alýþkanlýklara dönen<br />

baþlangýçlarýn ve sonrasýnda<br />

nasýl baðýmlýlýk oluþtuðu<br />

nelere dikkat edilmesi gerektiði<br />

noktalarýna deðineceðim.<br />

Gerçek kiþiliklerinden<br />

ziyade kendilerini gizleyerek<br />

karþýmýza çýkanlar her<br />

zaman ilgimi çekmiþtir. Aslýnda<br />

dikkat edilmesi gerekenler<br />

de kendilerini gizleyerek<br />

karþýmýza çýkanlar ve<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Sanal Dünya...<br />

Dipl. Päd. Mehmet GEDÝK<br />

sanal âlemde baðýmlýlýk kazananlar<br />

ve kazandýranlar<br />

olacaktýr.<br />

Birinci grupta olanlar,<br />

kendilerini özgür hissederler<br />

ve sanal dünyada da tanýnma<br />

korkusu yaþamazlar.<br />

Bu tipler, toplum yada aile<br />

bireyleri tarafýndan birtakým<br />

duygularýn kiþiliklerinde<br />

bastýrýlmaya çalýþýldýðýný<br />

hissettikleri zaman tepkilerini<br />

ifade etmekte zorlanmazlar.<br />

Doðal bir ortamda<br />

sorunlarýný veya sýrlarýný<br />

paylaþabilirler. Yine bunlar<br />

sanal âlemde karþýsýndakiyle<br />

konuþurken, normal yaþamýnda<br />

en yakýn arkadaþýna<br />

bile anlatamadýðý birçok<br />

þeyi burada rahatlýkla anlatabilmektedirler.<br />

Çünkü sanal<br />

dünyada paylaþtýklarý<br />

konularýn dýþarý çýkmayacaðýndan<br />

emindirler. Yani<br />

normal yaþamda nasýllarsa<br />

sanal dünyada da aynýdýrlar.<br />

Bu tür insanlar ile ilgili<br />

araþtýrmalarda, bunlarýn<br />

güvenilirliði ortaya çýkmaktadýr.<br />

Bu kiþilerle sanal<br />

âlemde geliþen arkadaþlýklar,<br />

menfaat veya çýkar temeline<br />

dayanmadýðýndan<br />

çok samimi ortamlarý oluþturabilmektedir.<br />

Günümüzde en yaygýn<br />

sanal dünya tehlikesi,<br />

önemli boyutlarda<br />

“chat/dedikodu-sohbet”<br />

ortamýnda yaþanmaktadýr.<br />

Chat, kiþinin asosyal kalýplara<br />

girmesini, yani toplum<br />

dýþýna itilmiþ görüntüsünü<br />

hýzlandýrýr.<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

9<br />

Asosyal kullanýcýlarýn<br />

çoðunluðu, kurduklarý iliþkilerin<br />

bütün boyutlarýyla<br />

chat ortamýnda kalmasýný<br />

istemektedirler. Bu durumlar<br />

ve taþýdýðý gizlilikler, kiþideki<br />

baðýmlýlýk ve fantezi<br />

ortamýný yoðunlaþtýrdýðýndan<br />

dolayý tehlikelidir.<br />

Bunlar kendilerine,<br />

“hürriyet ve özgürleþme<br />

fantezileri”ni sanal<br />

dünyada oluþturmaktadýrlar.<br />

Gizli ve sýrlar<br />

dünyasý o âlemde kendisini<br />

nasýl kabul ettirmek<br />

istiyorsa, o psikolojiyle<br />

hareket etmekte<br />

ve karþýsýndaki kiþiyi<br />

yalan ve yanlýþlarla etkilemeye<br />

çalýþmaktadýr.<br />

Bununla birlikte chat<br />

ortamýnda her iki kullanýcý<br />

da gerçek hayattan<br />

kopmakta ve kiþisel özgürlük<br />

psikolojisini<br />

yanlýþ yönlendirmektedirler.<br />

Özelikle bu türden<br />

baðýmlýlýklar kiþiyi yaþadýklarý<br />

sosyal çevreden uzaklaþtýrmaktadýr.<br />

Ayrýca, içine<br />

kapanýk, þüpheleri olan ve<br />

özgüvenini yeniden kazanabilme<br />

sorunlarý olan bir<br />

karakter kazandýrmaktadýr.<br />

Araþtýrmalar bu gibi baðýmlýlýk<br />

ve sorunlarýn, bayan<br />

kullanýcýlar üzerinde daha<br />

duygusal olmalarý nedeniyle<br />

daha çok tehlike oluþturabildiðini<br />

ortaya koymaktadýr.<br />

Sanal dünya baðýmlýsý<br />

asosyal kiþilerdeki bazý belirtileri<br />

þu þekilde sýralamamýz<br />

mümkündür. Yalnýz<br />

kalmak isterler. Çok uzun<br />

zaman ve geç vakitlere kadar<br />

bilgisayara takýlýrlar.<br />

Aile içerisinde sohbet ortamýndan<br />

ve birlikte ziyaret<br />

programlarýndan uzaklaþýrlar.<br />

Hýzlý bir þekilde yemeklerini<br />

yerler ve bir an önce<br />

bilgisayarýn baþýna oturmak<br />

isterler.<br />

Aslýnda sanal dünya konusunu<br />

çok kýsa ve özet bilgiler<br />

hâlinde aktarabilmek<br />

kolay deðil. Çok geniþ kapsamlý<br />

ve hayatî önem taþýyan<br />

bir konu. Çocuklarýmýzýn<br />

ve gençlerimizin konu<br />

hakkýndaki bilgisizlikleri,<br />

onlarýn sanal dünyanýn fantezili<br />

akýntýlarýna kapýlmalarýna<br />

ve toplumdan kopmalarýna<br />

neden olabilir. Sonuçta<br />

da geleceklerini kaybetmenin<br />

yaný sýra ailelerinde<br />

ve yaþadýklarý toplumda<br />

dýþlanýrlar.<br />

Sizlere bu konuda yapabileceðimiz<br />

bir çok öneri<br />

olabilir. Ancak, öncelikle<br />

kendinizi kontrol etmenizi<br />

ve internet ortamýný ihtiyacýnýz<br />

oldukça deðerlendirmenizi<br />

tavsiye ederiz. Veli<br />

olarak çocuklarý internet ve<br />

chat ortamlarýndan tamamen<br />

uzak tutmanýz çözüm<br />

olmayacaktýr. Bunun yerine<br />

onlara kontrollü internet<br />

imkâný saðlamanýzý öneririz.<br />

Çocuklarýnýzla arkadaþ<br />

olun! Zaman ayýrýn…<br />

Baðýmlýlýk belirtileri<br />

gösterenlere karþý yapýlacak<br />

ilk þey þartelleri tümüyle<br />

indirmekten ziyade çocuklarýnýzla<br />

arkadaþ olabilmenizdir.<br />

Onlara karþý ikna<br />

metotlarýnýn pek çoðunun<br />

denendiðinin ve iflas ettiklerinin<br />

bilinmesinde fayda<br />

vardýr. Aile içerisinde sohbet<br />

ve sorunlarý paylaþabilme<br />

ortamlarýný oluþturabilmeli,<br />

yani zaman ayýrabilmelidir.<br />

Bu konuda geliþtireceðiniz<br />

davranýþlarla ilgili danýþmak<br />

istediðinizde veya<br />

daha geniþ bilgi için IGMG<br />

Eðitim Baþkanlýðýmýzý arayabilirsiniz.<br />

Yine de acil önlem olarak<br />

yapabileceklerinizle ilgili<br />

birkaç önerimiz olacak.<br />

Bunlarýn baþýnda sanal<br />

araçlarý ev ortamýna taþýmanýz<br />

gelmektedir. Çocuklarýmýzýn<br />

odalarýnda yalnýz<br />

kalabilecekleri alanlardan<br />

bu araçlarýn çýkarýlmasý uygun<br />

olacaktýr. Oturma odalarýnda<br />

veya evdeki diðer<br />

bireylerin de bulunduðu<br />

ortamlarda bu araçlardan<br />

yararlansýnlar. Böylece, yapýlanlarý<br />

birlikte paylaþabilmeli<br />

ve gizlilikler asgariye<br />

indirilmelidir.<br />

Sanal araçlarýn olumsuz<br />

yönlerinin çok olduðu bilinse<br />

de, faydalý yönleri de<br />

dikkatlerden kaçýrýlmamalýdýr.<br />

Burada önemli olan<br />

kontrol altýnda kullandýrýlmasýdýr.<br />

Biliyoruz ki, kullandýðýmýz<br />

ilâçlarýn bir çoðunun<br />

yan etkileri vardýr.<br />

Buna raðmen yan etkileri<br />

dikkate alýnarak kullanýlýr.<br />

Yan etkilerini önleyici önlemler<br />

alýnmazsa, tedavi niyetiyle<br />

aldýðýmýz ilâçlar da<br />

istenmedik boyutlarda tedavisi<br />

güç sýkýntýlar çýkarabilir.<br />

Bu nedenle kullanýlan<br />

her þeyin saðlayacaðý fayda<br />

ve zararýna dikkat edilmelidir.<br />

Bunlarý kontrollü kullanmamýz<br />

mutlaka fayda<br />

saðlayacaktýr. O hâlde bir<br />

veli olarak bizlere düþen<br />

görev ise, gerekli kontrolleri<br />

saðlamaktýr. Sonuçta istediðimiz<br />

saðlýklý aileler olmak<br />

ve saðlýklý toplumlar<br />

oluþturmaktýr.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

10 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

röportaj<br />

Arkadaþýmýz Halit Erdemir`in yapmýþ olduðu röportajlarý aþaðýda bulabilirsiniz<br />

Tarek Al-Wazir ile söyleþi<br />

1995’ten bu yana eyalet meclisinde milletvekili<br />

1. Uyum<br />

Erdemir: Sadece grup baþkaný deðil, ayný<br />

zamanda partinizin uyum sözcüsüsünüz.<br />

Uyum konusundaki yaklaþýmýnýz nedir?<br />

Al-Wazir:<br />

Almanca öðrenmeyi teþvik; ancak uyum<br />

(entegrasyon) dil kurslarýndan çok daha<br />

fazladýr. Bunlar iyi ve doðrudur, yine de<br />

baþarýlý uyum baþka adýmlar da gerektiriyor,<br />

mesela:<br />

- okullarda teþvik<br />

- Alman olmayan öðrencilere iyileþtirilmiþ<br />

eðitim koþullarýnýn saðlanmasý<br />

- iþyeri bulunmasý konusunda hakedilen<br />

koþullarýn saðlanmsý (genç yabancýlar için)<br />

- ayný haklar ve ödevler<br />

- CDU Hessen örgütü gibi bölünmelerin olmamasý<br />

2. Eðitim<br />

Erdemir: Son yýllarýn eðitim politikasýný nasýl<br />

deðerlendiriyorsunuz?<br />

Al-Wazir:<br />

Kaotik ve kötü: tüm öðrencilerin % 20’si ya<br />

hiç okul bitiremiyor, ya da kötü kalifikasyon<br />

sahibi oluyor. Hessen’de eðitim bir numaralý<br />

sorun haline geldi.<br />

Erdemir:<br />

Bir numaralý sorunu nasýl çözeceksiniz?<br />

Al-Wazir:<br />

Daha çok öðretmen kadrosuyla teþvik, sosyal<br />

iþçilerin desteklenmesi, tam gün okul<br />

programýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, öðrencilerin<br />

teker teker desteklenmesi. Mevcut eðitim<br />

sistemini deðiþtirmek ve „yeni eðitim<br />

sistemleri“ getirmek istiyoruz.<br />

3. Çevre politikasý<br />

Erdemir:<br />

Hessen’in çevre politikasýnda somut olarak<br />

neleri deðiþtirmek istiyorsunuz?<br />

Al-Wazir:<br />

Biz saðlýklý ve iklimdostu enerji kullanýmý<br />

ve enerji kazanýmýný yaygýnlaþtýrmakla<br />

enerji devrimini Hessen’de de baþlatacaðýz.<br />

Yani, yeni kömür santralleri açýlmayacak.<br />

Biz Yeþiller yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn<br />

kullanýmýyla, sadece atom santrallerinden<br />

deðil, orta vadede kömür ve doðal gaz<br />

santrallerinden de vazgeçmeyi planlýyoruz.<br />

Bundan öte enerji tasarrufunu da destekleyeceðiz.<br />

Erdemir:<br />

Bu andýðýnýz enerji tasarruf önlemlerini nasýl<br />

yürüteceksiniz, bazý örnekler verir misiniz?<br />

Al-Wazir:<br />

Mesela binalara ýsý yalýtýmý getirilmesinin<br />

teþvikiyle ve enerji danýþmanlýk hizmetleriyle.<br />

4. Roland Koch ve Hessen CDU örgütü<br />

Erdemir:<br />

Koch’un Bild Gazetesi manþetinden yayýnlanan<br />

ifadesine ne diyorsunuz:<br />

„Türk temsilcilerinin beni susturmasýna<br />

izin vermeyeceðým.“?<br />

Al-Wazir:<br />

Bu kampanyayý, asýl konularýn gündeme<br />

alýnmamasý için baþlattý. Ancak, bu plan<br />

yürümedi, tersine kamuoyu yoklamalarýnda<br />

CDU sürekli düþüyor. Yine de yaptýklarýyla<br />

yetinmiyor. Onun yaptýðý toplumun<br />

daha da bölünmesini saðlýyor ve ýrkçý yaklaþýmlarý<br />

besliyor. Kullandýðý dil ve tutumlarý<br />

bir Eyalet Baþbakanýna yakýþmýyor, bu<br />

sebeple makamýndan indirilmesi gerekiyor.<br />

Erdemir:<br />

Bu söyleþi için çok teþekkür ederim ve baþarýlar<br />

dilerim.<br />

Al-Wazir:<br />

Ben teþekkür ederim.<br />

Erdemir: Sayýn Hermann, SPD’nin<br />

gençlik örgütü Juso’nun eski Dill vilayeti<br />

sorumlususunuz. Hessen Eyaletinde<br />

yapýlacak eyalet meclisi seçimleri<br />

hakkýnda bazý sorularým olacak. Bugünlerde<br />

Almanya`da gençlikten kaynaklanan<br />

þiddet taþkýnlýklarý hakkýnda<br />

ne dersiniz?<br />

Hermann: Bu tartýþmanýn bugünlerde<br />

yapýlmasý beni þaþýrttý. Ne de olsa<br />

Hessen Eyalet Baþbakaný Roland<br />

Koch (CDU) dokuz yýl boyunca eyalette<br />

þiddete karþý önlemler almayý ihmal<br />

etti. Dahasý: polis teþkilatýnda<br />

1000 kadroyu sildi ve yüzden fazla<br />

gardiyan ve tutukevi görevlisini iþten<br />

çýkardý. Aslýnda önemli olan „eðitim“,<br />

„yenilenebilir enerji kaynaklarý“ ve<br />

„asgari ücret garantisi“ gibi konularda<br />

kendi görüþlerinin kamuoyunda yanký<br />

getirmediðini anladý, sunduðu konseptler<br />

eski ve yetersiz. Bu ortamda,<br />

bir kez daha seçimleri Alman olmayan<br />

yurttaþlarýn sýrtýndan kazanmaya çalýþýyor.<br />

Erdemir: Bir sorum daha var: CDU<br />

yabancý kökenli suçlu gençleri sýnýrdýþý<br />

yapmak istiyor. Bu önlemin caydýrýcý<br />

etkisinin olacaðýna inanýyor musunuz?<br />

Hermann: Þahsen, kuru popülizm<br />

amacýyla daha sert cezalandýrmalara<br />

baþvurulmasýný uygun bulmuyorum.<br />

Mevcut yasalar tamamen yeterlidir.<br />

ABD’de ölüm cezasý var. Yine de, oradaki<br />

suçluluk oraný dünyanýn hiç bir<br />

ülkesinde olmadýðý kadar yüksek. Yani,<br />

caydýrýcýlýktan bahsetmek mümkün<br />

deðil. Almanya’da bilinmesi gereken<br />

þudur: Þiddet yasaktýr ve cezalandýrýlýr.<br />

Bu arada göçmenlerin özel ya<br />

da daha kötü muameleye tabi tutulmasý<br />

kabul edilemezdir. Onlar da Almanlar<br />

gibi cezalandýrýlmalýdýr. Tabii<br />

ki, cezalar daha hýzlý kararlaþtýrýlmalý<br />

ve yürürlüðe konmalýdýr. Hessen Eyaleti<br />

Almanya genelinde bu noktada<br />

son sýrada geliyor. Bu durum SPD’nin<br />

kuracaðý bir eyalet hükümeti esnasýnda<br />

düzeltilecektir.<br />

H. Erdemir:<br />

Mürvet haným, siyasi tercihinizi niye Yeþiller Partisinden<br />

yana kullanmayý uygun gördünüz?<br />

M. Öztürk:<br />

Ben siyasi tercihimi Birlik 90 /Yeþiller partisinden<br />

yana kullandým, çünki Yeþilleri seçmiþ olduðu toplumsal<br />

konularýndan ve duyarlýlýðýndan dolayý, her zaman<br />

ileriyi gören bir parti olarak tanýdým ve benimsedim.<br />

Dolayýsý ile tüm genç ve siyasi ilgisi olan insanlarýmýzý<br />

daha aktif bir þekilde partilerde çalýþmalar yürütmelerini<br />

teþvik ediyorum, Yeþiller partisine dahil olmalarýný<br />

arzu ediyorum ve bekliyorum.<br />

H. Erdemir:<br />

27 Ocak 2008 Pazar günü iki eyalette seçimler var:<br />

Hessen ve Aþaðý Saksonya, yani baþkenti Wiesbaden<br />

ile Hannover olan iki Eyalet. Bu seçimlerde Türk kökenli<br />

vatandaþlardan isteðiniz nelerdir?<br />

M. Öztürk:<br />

Hessen ve Aþaðý Saksonya eyalette yaþayan herkesi<br />

sandýk baþýna davet ediyorum. Seçim sandýðýnda iki<br />

oy kullanma hakkýnýz var. Bu oylarýn ilki sizin yaþadýðýnýz<br />

bölgede her partinin kendi bünyesinde seçmiþ olduðu<br />

direk adaya giden tercihli oylardýr. Ýkinci oyunuzu<br />

ise bir partiye veriyorsunuz. Seçmiþ olduðunuz partinin<br />

oy oraný ne kadar yüksek olur ise, listesinden de<br />

o kadar adayý parlamentoya göndermiþ oluyor. Ben<br />

ikinci oyu mutlaka Yeþiller için istiyorum.<br />

H. Erdemir:<br />

Peki niye Yeþilleri seçelim?<br />

M. Öztürk:<br />

Çok kültürlü Hessen için, çünki Farklýlýk Zenginlikdir.<br />

Hessen Eyaleti vatandaþlarýnýn yaklaþýk dörtte biri<br />

yabancý kökenli olmasýna raðmen, bu potansiyel yeterince<br />

kullanýlmamaktadýr. Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller<br />

olarak eþit ve çaðdaþ bir uyum politikasý ve çoðulcu<br />

bir toplumsal modelini gerçekleþtirmek istiyoruz.<br />

Düþlediðimiz toplumda tüm farklýlýklarý zenginlik olarak<br />

görülmesini arzu ediyor, tüm vatandaþlara topluma<br />

katýlým imkânlarýný saðlamak istiyoruz. Uyumun<br />

yolu tek yönlü olmamalýdýr. Uyum derken asimilasyon<br />

anlaþýlmamalýdýr. Baþarýlý uyum ortak bir projedir ve<br />

göçü alan ile göç eden toplum arasýnda ortak bir çalýþmayla<br />

gerçekleþtirilmelidir. Bu demektir ki, hem göçmenler<br />

hem de Alman toplumu arasýnda hoþgörü ve<br />

tolerans becerisi yüksek olmalýdýr. Birlik 90 / Yeþiller<br />

olarak; mevcut sorunlarý ortak çözümler üretmek ve<br />

baþarýlý örnekleri çoðaltmak istiyoruz.<br />

H. Erdemir:<br />

Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn<br />

sizce sebepleri nelerdir?<br />

M. Öztürk:<br />

Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn nedenleri,<br />

bürokratik zorluklar ve insanlarýn yeterince<br />

Juso Dill Çalýþma Grubu Sorumlusu<br />

Mario Hermann ile söyleþi<br />

Erdemir: Gençler arasýndaki þiddet<br />

olaylarýnýn arkasýnda yatan sebepler<br />

nelerdir ve SPD bu durumu deðiþtirmek<br />

için ne yapacaktýr?<br />

Hermann: Sebepler farklý farklý olabilir.<br />

Önce her olayý kendi içinde deðerlendirmek<br />

gerekir, sonra bizim toplumumuzda<br />

bazý þeyler yolunda gitmiyor.<br />

Erdemir: Örnek verebilir misiniz?<br />

Hermann: 3 örnek verebilirim:<br />

1. Eðitim politikasý:<br />

SPD çocuklarýn zorunlu okul sürelerini<br />

uzatýlmasýný savunuyor. Bizim<br />

hedefimiz, bütün öðrencilerin onuncu<br />

sýnýfa kadar gidecekleri bir okuldur.<br />

Bu okul çocuklarýn bugünkü sistemde<br />

olduðu gibi henüz dördüncü sýnýf bittiðinde<br />

hangi okula gideceklerine karar<br />

verme sýkýntýlarýný giderecektir. Biz<br />

ayrýca yabancý kökenli yurttaþlarýn çocuklarýnýn<br />

çoðunlukla düþük seviyeli<br />

düz liselere gitmek zorunda kalmalarýný<br />

engellemek istiyoruz, ne de olsa<br />

mevcut okul sistemi baþka bir fýrsata<br />

yer vermiyor. Çocuklarýn anadilde<br />

ders yapmalarý çok önemli, ayný zamanda<br />

erken yaþta Almanca öðrenmeleri<br />

de. Bu durum çocuklarýn Almanyadaki<br />

yerlerini anlamalarýna ve Alman<br />

sýnýf arkadaþlarýnca daha iyi anlaþýlmalarýna<br />

ve kabul görmelerine<br />

katký saðlar. Roland Koch’un hükümeti<br />

bunu istemedi. Onlar herþeyin olduðu<br />

gibi sürmesini istiyor.<br />

Eksik kalan okul eµitimi öðrencilerin<br />

meslek öðreniminde aksaklýklara<br />

yol açar ve iþ bulmalarýný imkansýz kýlar.<br />

Gençler perspektiflerini kaybettiklerinde<br />

korku ve endiþeye düþerler. Bu<br />

da gençlerin çoðunluðunda þiddete<br />

yol açar. Yani, gençlerden kaynaklanan<br />

þiddet taþkýnlýklarýný engellemenin<br />

en güzel yolu daha verimli eðitimdir.<br />

Bu itibarla SPD yeni dönemde çok<br />

daha fazla öðretmen kadrosu açacaktýr.<br />

2. Sosyal politika<br />

ve olmayan adalet<br />

Roland Koch ve CDU 2003 yýlýnda<br />

yardýma muhtaç insanlara tahsis edilen<br />

bütçeden yaklaþýk 30 Milyon Euro<br />

kesintiye gitti. Bu sayede uyuþturucu<br />

danýþmanlýk merkezleri, ebeveyn danýþmanlýk<br />

merkezleri, kadýn evleri ve<br />

daha birçok sosyal kuruluþ kapatýldý<br />

ve buralarda çalýþanlar iþsiz kaldý.<br />

SPD seçimlerden sonra bu 30 Milyon<br />

Euro’yu yeniden kullanýma sunacaktýr.<br />

Biz, Hessen anayasasýný ihlal eden<br />

ve yoksul ailelerin çocuklarýný maðdur<br />

duruma düþüren öðrenim harcýný<br />

seçimlerden sonraki ilk 100 gün içinde<br />

Birlik 90 /Yeþiller Eyalet<br />

Milletvekili adayý Mürvet<br />

Öztürk “çok-kültürlülük zenginliktir,<br />

ayrýmcýlýk yerine<br />

el ele beraber hareket edelim“<br />

bilgi sahibi olmamasýdýr. Yýllardýr Almanya’da yaþayan,<br />

kendini Alman toplumun bir parçasý olarak gören<br />

ve vatandaþlýða geçmek isteyenlerin teþvik edilmesini<br />

istiyoruz. Bu nedenle Alman vatandaþlýða geçiþin kolaylaþtýrýlmasýný<br />

talep ediyoruz. Demokratik toplumlarda<br />

insanlarýn bir kýsmýnýn katýlýmcý haklardan yoksun<br />

býrakýlmasý kabul edilemez bir durumdur. Vatandaþlýða<br />

geçmek isteyen herkes desteklenmelidir.<br />

Bundan dolayý Birlik 90 / Yeþiller olarak vatandaþlýða<br />

geçiþ kampanyasý düzenlemek, insanlarý bilgilendirmek<br />

istiyoruz.<br />

H. Erdemir:<br />

Uyumdan bahsettiðinizde neyi kast ediyorsunuz?<br />

M. Öztürk:<br />

Uyumdan bahsettiðimizde toplumsal yaþama katýlýmý<br />

ve katkýyý kastediyoruz. Bu durumun gerçekleþmesi<br />

için ön koþul Almanca’yý iyi þekilde öðrenmektir.<br />

Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak; -anadil bilgisini<br />

arka plana atmadan- erken yaþtan itibaren Almanca<br />

öðrenimini destekliyoruz. Bizce çok dillilik zenginliktir<br />

ve çok kültürlü bir toplum için önemli bir artýdýr.<br />

Anadilin güçlendirilmesini de bu nedenle destekliyoruz.<br />

Dil öðrenimi Almanya’da yaþayan ama oturum<br />

hakkýna sahip olmayan insanlar için de geçerli olmalýdýr.<br />

H. Erdemir:<br />

Son 15 yýl içerisinde Alman kökenli olmayan iþadamlarý<br />

ve þirketlerin sayýsý yaklaþýk ikiye katlanmýþtýr.<br />

Fakat bu þirketler maalesef mesleki eðitim alanýnda<br />

çok aktif bir þekilde çalýþmamaktadýr, bu iþadamlarý ve<br />

þirketleri nasýl aktif hale getirmeyi düþünüyorsunuz?<br />

M. Öztürk:<br />

kaldýracaðýz.<br />

Biz insanlarýn emekleri için, kendilerini<br />

ve ailelerini doyurabilecekleri<br />

kadar maaþ almalarýný istiyoruz. Bu,<br />

asgari saat ücretinin 7,50 Euro olmasý<br />

anlamýna gelir. Bu baðlamda, Siz yurttaþlarýmzý<br />

seçim standlarýmýza gelmeye<br />

ve asgari saat ücreti için imza atmaya<br />

davet ediyoruz.<br />

3. Kültürel çeþitlilik ve Almanya’da<br />

yaþayan herkesin daha verimli uyumu<br />

Ben þahsen ve Hessen SPD örgütü<br />

„Alman egemen kültürü“ anlayýþýný<br />

kesinlikle reddediyoruz. Biz çeþitlilik<br />

içinde, baþka ülkelerden hangi sebepten<br />

olsa da Almanya’ya gelen insanlarla<br />

birlikte yaþamak istiyoruz. Yalnýzca,<br />

örneðin benim memleketim<br />

Herborn gibi baþarýyla yürüyebilen<br />

toplumlar kendilerini geliþtirebilirler.<br />

Bizim göçmen yurttaþlarýmýzý da daha<br />

fazla cesaretle Alman ailelerle temasa<br />

geçmeye davet ediyorum. Sadece diyalogla<br />

karþýlýklý korkular aþýlabilir.<br />

Hatta kendi çýkarlarýnýzý temsil etmek<br />

için politikaya giriniz.<br />

Erdemir: Son olarak bir soru daha:<br />

Okurlarýmýzdan önümüzdeki seçimler<br />

için ne bekliyorsunuz?<br />

Hermann: Hessen insanýnýn SPD’yi<br />

desteklemesini istiyorum ve 27<br />

Ocak’ta yönetimde deðiþiklik olsun ve<br />

Roland Koch alaþaðý edilsin. Bunu baþarýrsak,<br />

Bayan Ýpsilanti ile Bayan<br />

Eyalet Baþbakaný olacaktýr ve Yeþiller<br />

Partisi ile birlikte Hessen’i yeniden geleceðe<br />

taþýyacaðýz. Lütfen seçim kaðýdýnýzda<br />

SPD için iki çapraz iþaretleyiniz,<br />

ilki seçim bölgesi güney Lahn-<br />

Dill-Kreis’ýn adayý Bayan Künholz, ya<br />

da seçim bölgesi kuzey Lahn-Dill-Kreis’ýn<br />

adayý Bay Aurand için. Ýkinci çapraz<br />

ise SPD’nin eyalet genelinde<br />

mümkün olduðunca çok oy almasý ve<br />

Bayan Ýpsilanti’nin Bay Koch’un yerine<br />

geçebilmesi için.<br />

Erdemir: Sayýn Hermann, bu detaylý<br />

söyleþi için çok teþekkür ederim!<br />

Hermann: Ben teþekkür ederim.<br />

Biz Yeþiller olarak bu þirketleri mesleki eðitim imkâný<br />

sunma konusunda teþvik etmek ve gerekli desteði<br />

vermek istiyoruz. Bizler okulda baþarýsýz olan gençlerimizin,<br />

iþ hayatýnda da baþarýsýzlýða mahkûm edilmesini<br />

istemiyoruz, bu gençlerin perspektifsiz varoþlarda<br />

tek baþýna býrakýlmalarýna karþýyýz. Biz gençlerin kendi<br />

yeteneklerin yatkýn eðitim ve mesleki eðitim<br />

imkânlarý saðlanmasýný istiyoruz. Onlarý varoþlarda<br />

deðil toplumun tam göbeðinde görmek arzumuzdur.<br />

H. Erdemir:<br />

Bu seçimler niye bu kadar kritik ve önem taþýmaktadýr?<br />

M. Öztürk:<br />

Bu seçimlerin deðiþik nedenlerden dolayý önemi<br />

büyüktür:<br />

Hepiniz Hessen Eyalet Baþkaný Roland Koch’un<br />

1999 yýlýnda çifte vatandaþlýða karþý yürütmüþ olduðu<br />

çirkin imza kampanyasýný çok iyi hatýrlýyorsunuzdur.<br />

Bu imza kampanyasý sonucu Roland Koch Hessen<br />

Eyaletinde seçimleri kazanmýþtýr ve bu güne kadar, yabancý<br />

uyruklu, göçmen kökenli insanlara karþý önyargýlý<br />

politikasýný sürdürmektedir.<br />

PÝSA sonucu Almanya’nýn eþitsiz bir eðitim sistemine<br />

sahip olduðu tesbit edilmiþken, sayýn Koch okullara<br />

biçilen kötü raporu bile yabancý kökenli çocuklarýn<br />

baþýna patlattý. Okullarda mevcut seviye düþüklüðünün<br />

sebebi yabancý kökenli çocuklarmýþ. Bu tür ayrýmcýlýk<br />

temeli üzeri kurulmuþ siyaset mantýðý kanýmca<br />

çaðdaþ Almanya’da yersizdir ve yadýrganmalýdýr.<br />

H. Erdemir:<br />

Bu seçimlerde insanlarýmýzdan ve kurumlardan ne<br />

bekliyorsunuz?<br />

M. Öztürk:<br />

Tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý da harekete<br />

geçmeye davet ediyorum. Siyasette en büyük baþarý,<br />

sivil toplumun katkýsýyla olur. Bundan dolayý sizler<br />

aracýlýðý ile tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý göreve<br />

ve desteðe çaðrýyorum:<br />

Haydi sandýk baþýna. 27 Ocak 2008 mutlaka seçime<br />

gidin ve tüm doslarýnýz ve tanýdýklarýnýzý da seçime<br />

gitmeleri için teþvikde bulunun.<br />

H. Erdemir:<br />

Niye Yeþilleri sorusundan sonra, niye Mürvet Öztürk’e<br />

oyumuzu verelim ?<br />

M. Öztürk:<br />

Oyunuzu Yeþillere ve kendime istiyorum, çünki sizin<br />

desteðinizle ilk defa Hessen Eyalet Parlamentosu’nda<br />

Türkiye kökenli biri olacaktýr. Güveniniz için<br />

þimdiden teþekkür ederim.<br />

H. Erdemir:<br />

HAYAT Gazetesi olarak baþarýlar dileriz.<br />

M. Öztürk:<br />

Teþekkür ederim...


dosya<br />

Ohne Zweifel hatte es<br />

der Dezember für<br />

die in Deutschland<br />

lebenden Muslime noch einmal<br />

in sich. Pünktlich zu den<br />

anstehenden Landtags- und<br />

Bürgerschaftswahlen versuchen<br />

die Vorderen der CDU<br />

im wahrsten Sinne des<br />

Wortes den „rechten“ Ton<br />

beim Wahlvolk zu treffen.<br />

Eröffnet hat den Reigen<br />

bezeichnender Weise die<br />

Bundeskanzlerin mit ihrer<br />

auf dem Bundesparteitag<br />

ihrer Partei vorgetragenen<br />

Forderung, dass Moscheen<br />

nicht höher als Kirchen sein<br />

dürfen. Mal abgesehen<br />

davon, dass es keine aktuellen<br />

oder geplanten<br />

Moscheebauprojekte in<br />

Deutschland gibt, die auch<br />

nur annähernd an die 160 m<br />

des Ulmer oder Kölner<br />

Domes heranreichen, ist das<br />

o f f e n b a r t e<br />

Rechtsverständnis besorgniserregend.<br />

Denn bisher<br />

regelte das deutsche<br />

Baurecht die Höhe und das<br />

Aussehen von Gebäuden,<br />

ohne Rücksicht auf den<br />

Bauherren und seinem vermeintlich<br />

„anderen“ kulturellen<br />

Hintergrund. Wir können<br />

natürlich nur hoffen,<br />

“Sað”duyulara hitap etmeye çalýþýrken!<br />

Hiç þüphesiz Aralýk<br />

ayý, Almanya’da<br />

Müslümanlar için<br />

yine sürprizlerle doluydu.<br />

Eyalet seçimlerine az bir süre<br />

kala, yani tam zamanýnda,<br />

CDU’nun ileri gelenleri,<br />

yelkenlerini, aþýrý sað seçmenlere<br />

ulaþacak rüzgarlara<br />

açmýþlardý. Hatta açýlýþý, camilerin<br />

kiliselerden daha<br />

yüksek olmamasý talebini<br />

dillendirmesiyle, bizzat Baþbakan<br />

Merkel yapmýþtý, partisinin<br />

Genel Kurulu’nda...<br />

Yaklaþýk 160 metreyi bulan<br />

Ulm veya Köln’deki<br />

Dom kiliselerinin yüksekliklerine<br />

yaklaþacak halihazýrda<br />

hiçbir cami projesinin olmamasý<br />

bir tarafa, burada<br />

ortaya çýkan hukuk zihniyeti<br />

endiþe verici. Þimdiye kadar<br />

Alman Ýmar Mevzuatý<br />

binalarýn görünüþ ve yüksekliklerini<br />

inþaat sahipleri<br />

ve onlarýn “kültürel” arka<br />

planlarýna göre deðil, bunlardan<br />

baðýmsýz olan yasal<br />

düzenlemelere göre belirlemekteydi.<br />

Umarýz, Alman saðýnýn<br />

alkýþýný almak için tribünlere<br />

yönelik sarf edilen bu tür<br />

sözler, gün gelir de, aþýrý<br />

muhafazakar “yüksek(lik)”<br />

kültür anlayýþýnýn þehir<br />

planlamasý baðlamýnda, yerel<br />

düzenlemeler ve kanunlarda<br />

karþýlýk bulmaz.<br />

Tabiî, bu þekilde baþlayan<br />

bir seçim kampanyasýnda,<br />

Birlik partilerinin<br />

çok sevdiði “iç güvenlik”<br />

konusunun da,<br />

Müslüman karþýtý polemiðin<br />

bir parçasý olacaðýný<br />

tahmin etmek zor<br />

deðildi. Tam da Müslümanlar<br />

Kurban Bayramýný<br />

kutlayýp hristiyanlar<br />

da Noel’e hazýrlanýrken,<br />

Ýçiþleri Bakaný<br />

Schäuble, bakanlýðýnýn<br />

yaptýrdýðý bir araþtýrmayla,<br />

bayram günlerinde<br />

biraz da manevî huzur<br />

bulmaya çalýþan insanlarýn,<br />

huzurunu kaçýrmadan yapamadý.<br />

Özgürlükçü demokratik<br />

düzenin baþ koruyucusu<br />

makamýnda olan bakanýmýz,<br />

araþtýrmanýn önsözünde<br />

“endiþe verici sonuçlardan”<br />

dem vuruyor ve nedenini<br />

ise, araþtýrmanýn sonuçlarýnýn<br />

“Almanya’da ciddiye<br />

alýnmasý gereken Ýslamcý radikalleþme<br />

potansiyelinin<br />

geliþme gösterdiði” olarak<br />

belirtiyordu. Tabiî bunun<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

dass aus markigen Sprüchen<br />

für das Parteivolk und für<br />

die Lufthoheit über deutschen<br />

Stammtischen nicht<br />

kommunale Regelungen<br />

und Bestimmungen entspringen,<br />

die ein erzkonservatives<br />

Verständnis von heimischer<br />

„Hoch“-Kultur<br />

auch städteplanerisch manifestierten!<br />

Und mit einem so eröffneten<br />

Wahlkampf war es<br />

dann auch nicht schwer zu<br />

prophezeien, dass das bei<br />

der Union hoch beliebte<br />

Thema „Innere Sicherheit“<br />

seinen Eingang in die<br />

bewährte Polemik gegen<br />

Muslime finden würde.<br />

Pünktlich zum muslimischen<br />

Opferfest und zu den<br />

Weihnachtsfeiertagen hat<br />

Bundesinnenminister<br />

Schäuble versucht, der auf<br />

Besinnlichkeit eingestellten<br />

Bevölkerung mit der von seinem<br />

Ministerium in Auftrag<br />

gegebenen Studie zu<br />

„Muslimen in Deutschland“<br />

gründlich die Stimmung zu<br />

verderben. Spricht doch der<br />

oberste Schützer unserer<br />

freiheitlich demokratischen<br />

hayat<br />

Oðuz ÜÇÜNCÜ<br />

Grundordnung im Vorwort<br />

der Studie von „besorgniserregenden<br />

Ergebnissen“, weil<br />

sich mit der Studie belegen<br />

lasse, „dass sich in<br />

Deutschland ein ernst zu<br />

nehmendes islamistisches<br />

Radikalisierungspotenzial<br />

entwickelt hat. Folgerichtig<br />

wurden die Ergebnisse in<br />

der<br />

medialen<br />

Berichterstattung auf die<br />

fatale Erkenntnis verkürzt,<br />

wonach viele in<br />

Deutschland lebende<br />

Muslime bereit zu Gewalt<br />

gegen Andersgläubige seien.<br />

Selbst der Innenminister<br />

musste angesichts dieser<br />

k o l o s s a l e n<br />

Fehlinterpretation intervenieren<br />

und seine eigene<br />

Studie relativieren. Es hätte<br />

schon gereicht darauf hinzuweisen,<br />

dass auch die vorgelegte<br />

Studie zu dem<br />

Ergebnis kommt, dass sich<br />

das Verhalten von muslimischen<br />

Jugendlichen nicht<br />

wesentlich von dem andersgläubiger<br />

Altersgenossen<br />

unterscheidet und dementsprechend<br />

die Bekämpfung<br />

von Extremismus,<br />

doðal sonucu olarak, konuyla<br />

ilgili medyada çýkan yayýnlarda<br />

araþtýrmanýn sonuçlarý,<br />

Almanya’daki Müslümanlarýn<br />

diðer inançlara<br />

sahip olan insanlara karþý<br />

þiddete hazýr olduklarý iddiasýna<br />

indirgeniyordu.<br />

Tartýþmalar üzerine Ýçiþleri<br />

Bakaný’nýn kendisi bile,<br />

sözkonusu yanlýþ yorumlara<br />

müdahale etmek ve kendi<br />

araþtýrmasýndaki bazý ifadelerini<br />

görecelendirmek zorunda<br />

kaldý.<br />

Oysa, daha baþtan, araþtýrmanýn<br />

sonucunun,<br />

Müslüman gençlerin<br />

davranýþlarýnýn ayný<br />

yaþta olan diðer dinlere<br />

mensup gençlerden<br />

farklý olmadýðý ve bununla<br />

doðru orantýlý olarak,,<br />

aþýrýlýklar, ýrkçýlýk<br />

ve þiddetle mücadelenin<br />

tüm toplumun sorumluluðunda<br />

olduðuna dikkat<br />

çekmek yeterli olacaktý.<br />

Ama sandýk süreci<br />

baþladýktan sonra kimse<br />

aklý baþýnda þeyler söyleyenleri<br />

dinlemeyecektir.<br />

Hele bir de, aþýrý alkollü<br />

iki genç, savunmasýz<br />

yaþlý bir emekliyi Münih<br />

metrosunda vahþice dövünce,<br />

fikir ve vizyon kýtlýðý çeken<br />

politikacý, tehlikeye girmiþ<br />

olan yeniden seçilme ihtimalini<br />

kurtarmak için ihtiyaç<br />

duyduðu seçim malzemesini<br />

bulmuþ oluyor.<br />

Hessen Eyalet Baþbakaný<br />

Roland Koch’un, 9 yýldýr süren<br />

görevi esnasýnda Çocuk<br />

Muhakemeleri Ceza Kanunu’nun<br />

sertleþtirilmesini talep<br />

etmediði halde, þimdi,<br />

neden medya önünde yaþlýlarýn<br />

ve zayýflarýn kriminel<br />

Den rechten Ton treffen!!<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

11<br />

Rassismus und Gewalt als<br />

gesamtgesellschaftliche<br />

Herausforderung begriffen<br />

werden muss.<br />

Doch wenn die<br />

Wahlkampflawine erst einmal<br />

losgetreten worden ist,<br />

hört keiner mehr auf die<br />

besonnenen Stimmen. Und<br />

schlagen dann noch zwei<br />

stark alkoholisierte<br />

Jugendliche einen wehrlosen<br />

Rentner in der Münchener<br />

U-Bahn brutal zusammen,<br />

hat man als ideen- und visionsloser<br />

Landespolitiker<br />

endlich das lang ersehnte<br />

Thema mit dem man die<br />

sonst<br />

gefährdete<br />

Wiederwahl vielleicht doch<br />

noch schafft. Warum<br />

Ministerpräsident Koch in<br />

seiner 9-jährigen Amtszeit<br />

bisher keine weitergehenden<br />

Schritte im Bezug auf die<br />

Verschärfung<br />

des<br />

Jugendstrafrechts gefordert<br />

hat und jetzt medienwirksam<br />

sich zum Beschützer<br />

der Alten und Gebrechlichen<br />

vor kriminellen Ausländern<br />

aufspielt, erklärt sich damit<br />

von selbst. So ist es nur folgerichtig,<br />

das die Hessen-<br />

yabancýlar karþýsýndaki yýlmaz<br />

koruyucusu rolünü üstlendiðini<br />

anlamak daha kolay.<br />

Hessen Eyaleti’nde<br />

CDU’nun, özellikle Münih’teki<br />

þiddet olaylarýna<br />

dikkat çeken iç güvenlikle ilgili<br />

seçim kampanyasý afiþi<br />

hazýrlamasýna da artýk þaþýrmamak<br />

gerekir.<br />

Kitle partisi olduðunu<br />

söyleyen ve toplumun merkezini<br />

muhatap aldýðý iddiasýný<br />

taþýyan bir partinin, bir<br />

taraftan daha fazla göçmen<br />

kökenli milletvekili ihtiyacýný<br />

ifade etmesi, diðer yandan<br />

bu insanlara karþý polemik<br />

yapmasý kabul edilemez.<br />

Böyle bir siyasetin vahim<br />

sonucu ise, “ýrkçý” kesimi<br />

bir kere yanýna çektiðinde,<br />

bir daha onlardan kolay kolay<br />

kurtulamýyacak olmasýdýr.<br />

Seçim kampanyasýnda<br />

ortaya atýlan konular bir þekilde<br />

günlük hayatta yerlerini<br />

alýyor ve toplumsal zemini<br />

zedeliyor. Ýlk görev dönemini<br />

de, basit polemiklere<br />

borçlu olan bir muhafazakar<br />

siyasetçinin, toplumsal<br />

zemini zedeler endiþesiyle,<br />

yine ayný yöntemi kullanmýyacaðýný<br />

düþünmek safdillik<br />

olur.<br />

CDU ein neues<br />

Wahlkampfplakat zur inneren<br />

Sicherheit angekündigt<br />

hat, welches sich ausdrücklich<br />

auf die Gewalttat in<br />

München beziehen soll.<br />

Es kann nicht sein, dass<br />

eine Volkspartei, die beabsichtigt,<br />

die Mitte der<br />

Gesellschaft anzusprechen,<br />

einerseits mehr Abgeordnete<br />

mit Migrationshintergrund<br />

fordert, um im gleichen<br />

Atemzug gegen diese<br />

Menschen zu polemisieren.<br />

Das fatale an einer solchen<br />

Politik ist, das man die<br />

Geister, die man argumentativ<br />

am „rechten“ Rand einmal<br />

gerufen hat nicht einfach<br />

wieder los wird. Die<br />

Wahlkampfthemen finden<br />

über kurz oder lang ihren<br />

Eingang in unser<br />

Alltagsleben und vergiften<br />

das gesellschaftliche Klima.<br />

Naiv ist es aber zu glauben,<br />

das ein konservativer<br />

Politiker, der seine erste<br />

Amtszeit dumpfer Polemik<br />

zu verdanken hat, wegen<br />

vorgeblich negativer Folgen<br />

für das gesellschaftliche<br />

Zusammenleben, der<br />

Versuchung widersteht, es<br />

auf die gleiche Weise noch<br />

einmal zu versuchen.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

12 hayat<br />

Hicrî 1290 yýlý Þevval<br />

ayýnda (Aralýk<br />

1873), Ýstanbul’da<br />

Fatih’in Sarýgüzel mahallesinde<br />

dünya geldi, Akif.<br />

1889 yýlý baharýnda Yakacýk’a<br />

Emin Paþa’nýn yazlýðýnda<br />

odluklarý bir sýrada<br />

evleri yandý. Merhum babasý<br />

Fâtih medresesi müderrislerinden<br />

Mehmed Tâhir<br />

Efendi’nin (1826-1888) telebelerinden<br />

Mustafa Sýdký<br />

Efendi yanan evin olduðu<br />

yere baþka bir ev yaptýrarak<br />

onlarý evsiz kalmaktan kurtarmýþtý.<br />

1878 yýlý Þubat ayý baþlarýnda<br />

Hicri hesapla 4 yýl 4<br />

ay ve 4 günlük olduðunda,<br />

o zaman ki geleneðe uyularak,<br />

Fatih’te “Emir Buhari”<br />

mahalle mektebine baþlayan<br />

Akif bir yýl sonra Fatih<br />

ibdidaisine (ilkokul) geçmesiyle<br />

birlikte babasýndan<br />

Arapça öðrenmeye baþladý.<br />

Ortaokula baþladýðý yýl<br />

(1882) babasýndan aldýðý<br />

arapça derslerinin yanýsýra<br />

Fatih camiinde Farsça ders<br />

vermekteydi. Ýlk olarak<br />

Rüþdiye yýllarýnda þiire merak<br />

duymaya ve þiir kitaplarý<br />

okumaya baþladý. Ýlk okuduðu<br />

manzum eserin<br />

Fuzûli’nin “Leyla ve<br />

Mecnûn”u olduðunu kendisi<br />

söylemektedir. Meslek seçiminde<br />

serbest býrakýlan<br />

Akif; üç yýllýk rüþdiye mektebini<br />

bitirdikten sorna<br />

Mülkiye Mektebi’ne baþladý.<br />

Hazýlýk okulu olarak<br />

açýlmýþ olan “milkiye i’dadisi”nde<br />

(sivil lise) 1889 yýlýna<br />

kadar okudu.<br />

Babasý Hoca Tahir Efendi,<br />

tutulduðu gýrtlak veremi<br />

hastalýðýndan kurtulamayarak<br />

1888 yýlýnda vefat etti.<br />

Mehmed Akif’in kýrk yaþýnda<br />

iken babasý hakkýnda<br />

yazmýþ olduðu satýrlar, Tahir<br />

Efendi’nin oðlu ile olan<br />

yakýn iliþkisini ortaya koymaktadýr:<br />

“Benim hem babam,<br />

hem hocamdýr. Ne biliyorsam<br />

kendisinden öðrendim.”<br />

Ýçinde bulunduðu maddi<br />

sýkýtný sebebiyle sadece<br />

on gün devam ettiði Mülkiye’yi<br />

býraktý ve 1889 yýlý<br />

sonunda açýlarak tedrisata<br />

baþlamýþ ve ilk mezunlarýna<br />

hemen iþ verilecek olan<br />

Baytar Mektebi’ne (Veteriner<br />

Yüksek Okulu) baþladý.<br />

Dört yýllýk tahsili sýrasýnda,<br />

çoðu doktor ve dindar kimseler<br />

olan hocalarýndan misbet<br />

te’sirler almýþ, okulun<br />

mescidine de, laboratuvarlarýna<br />

da ayný þevk ve arzu<br />

ile devam etmiþtir. Okulun<br />

son iki senesinde daha çok<br />

þiir ile meþgul olan Akif’in,<br />

divan edebiyatýnda nazire<br />

olarak kaleme aldýðý birçok<br />

manzûme eser daha sonra<br />

kendisi tarafýndan tamamen<br />

imha edilmiþtir. Mehmed<br />

Akif 22 Aralýk 1893’te, o zaman<br />

“Halkalý Baytar ve Ziraat<br />

Mektebi” adýný taþýyan<br />

“Veterinerlik Fakültesi”nden<br />

birincilikle mezun<br />

olmuþtur.<br />

Mehmed Akif’in 1911’de<br />

38 yaþýnda iken yayýmladýðý<br />

ilk kitabý Safahat baðýmsýz<br />

bir edebi kiþiliðin ürünüdür.<br />

Aruzu en güzel þekilde kullanan<br />

þairler arasýnda yer<br />

alan Akif’in, þiirlerinde bazan<br />

duygu, bazen de düþünceler<br />

ön plana çýkmaktadýr.<br />

Bakma kabristânýn ancak<br />

sâha-i medhûþuna,<br />

Dur da bir müddet kulak<br />

ver nâle-i hâmuþuna!<br />

Þiirlerinde bir taraftan<br />

hürriyet, doðruluk, samimiyet,<br />

vatanseverlik, adâlet, istiklâl<br />

gibi ahlâkî kýymetleri<br />

telkin ederken, diðer taraftan<br />

cemiyetlerin çökme sebebi<br />

olan riyakârlýk,<br />

münâfýklýk, korkaklýk, dalkavukluk,<br />

tembellik, zulüm<br />

gibi fenalýklara þiddetle karþý<br />

çýkmaktadýr.<br />

Üç beyinsiz kafanýn derdine,<br />

üç milyon halk,<br />

Bak nasýl doðranýyor?<br />

Kalk, baba, kabrinden kalk!<br />

Diriler koþmadý imdâdýna,<br />

sen bâri yetiþ...<br />

Ýçinde bulunduðu yüzyýlda<br />

Osmanlýnýn yaþadýðý<br />

acýlarý, sevinçleri, ümidleri<br />

ve hayal kýrýklýklarýný manzum<br />

bir târih, bir roman, bir<br />

hikâye, bir destan havasý<br />

içinde anlatmaya çalýþan<br />

Akif; eserlerindeki kiþiler de<br />

aydýn, cahil, yobaz, züppe,<br />

þehirli, dinli, dinsiz, sarhoþ,<br />

gariban, külhanbeyi vs. gibi<br />

cemiyetin hemen her kesiminden<br />

insanlardýr. Çevre<br />

olarak da saray, konak,<br />

câmi, sokak, bayram yeri,<br />

mevlit cemiyeti, savaþ yeri,<br />

mahalleler, köhne evlerin<br />

odalarý, oteller vs. þeklinde<br />

yaþadýðý devrin bütün<br />

husûsiyetlerini aksettiren<br />

yerleri seçmiþtir.<br />

Baksana kim boynu bükük<br />

aðlayan?<br />

Hakk-ý hayâtýn senin ey<br />

mülüman!<br />

Kurtar o biçâreyi Allâh<br />

için,<br />

Artýk ölüm uykusundan<br />

uyan!<br />

Akif; haksýzlýk karþýsýnda<br />

susan dilsiz þeytandýr<br />

inancýndaydý. Haksýzlýða tahammül<br />

ettiði ve heleyaltaklanarak<br />

menfaat peþinde<br />

koþtuðu görülmemiþtir.<br />

1911 yýlý baþlarýnda Baytarlýk<br />

Dairesi, katiplik için<br />

imtihan açar ve bunu kazanan<br />

bir genç iþe alýnýr. Daha<br />

önce tanýmadýðý, fakat zeki<br />

ve yetenekli olan bu genç ile<br />

ilgilenir. Mülkiye’ye devam<br />

etmesi için ona yarým gün<br />

izin verir. Akif’in bu ilgisinden<br />

genci daha öncede tanýdýðý<br />

ve imtihanda ona yardým<br />

ettiði düþüncesine kapýlanlar,<br />

gencin iþine son verir.<br />

Birkaç gün sonra tüm<br />

olup bitenden haberdar<br />

olan Akif derhal istifasýný<br />

vererek daireden ayrýlýr.<br />

Genç geri alýnýr ve Akif’de<br />

ricalar sonucu görevine geri<br />

döner.“<br />

Veteriner Ýþleri Müdür<br />

Yardýmcýsý görevini üstlendiði<br />

yýllarda Veteriner Ýþleri<br />

Müdürünün bir haksýz karar<br />

ile azledilmesi üzerine<br />

görevinden istifa eder. Kendisine<br />

bu hareketinin sebebi<br />

sorulduðunda baþkasýna<br />

yapýlan haksýzlýða tahammül<br />

etmesinin mümkün olmadýðýný<br />

söylüyordu. ‘Arkadaþýma<br />

yapýlan haksýzlýk<br />

bana yapýlmýþ demektir‘ diye<br />

20 yýllýk memuriyetine<br />

tereddütsüzce veda etmiþtir.<br />

Üç buçuk soysuzun ardýndan<br />

zaðarlýk yapamam.<br />

Hele hak namýna haksýzlýða<br />

ölsem tapamam.<br />

Yumuþak baþlý isem, kim<br />

demiþ uysal koyunum.<br />

Kesilir belki fakat, çekmeye<br />

gelmez boynum!....<br />

1912 yýlýnda Balkan savaþlarýnýn<br />

baþlamasýndan<br />

sonra 1913 de Beyazýt Camii<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

Mehmet Akif ERSOY<br />

Akil ALTUNTAÞ • aaltuntas@igmg.de<br />

Kürsüsü’nde daha sonra Fatih<br />

Camii’nde halký birlik ve<br />

beraberliðe çaðýrdý. 30 Ekim<br />

1918 yýlýnda Mondros<br />

Ateþkes Anlaþmasý imzalanmasý<br />

ile Mehmed Akif ümitlerini<br />

kaybetmeye baþlamýþtýr.<br />

Ýslam âlemini kurtaracak<br />

en aydýnlýk yolun el birliði<br />

ile mücadele olduðuna inan<br />

Akif; onu yeniden aydýnlýða<br />

kavuþturacak ruhun Türk<br />

milletini yeniden ayaklandýrmak,<br />

halký milli mücadeleye<br />

sevketmek olduðunu<br />

benimsemiþtir.<br />

Bu sebeple Ýstanbul’dan<br />

Kastamonu’ya geçerek Nurullah<br />

camiinde ve civar kazalarda<br />

vaazlar vermeye<br />

baþlar. 25 Ocak 1920 de Kastamonu’dan<br />

Ankara’ya hareketi<br />

sýrasýnda; Yunan ordularýnýn<br />

Ankara’ya yaklaþmakta<br />

olduðu haberini alýnca<br />

tekrar Kastomonu’ya geri<br />

döner. Burada tekrardan<br />

Milli Mücadele katýlmanýn<br />

önemi hakkýnda vaazlarýna<br />

devam eder.<br />

3 Haziran 1920 de Biga’da<br />

adaylar arasýnda en<br />

fazla oyu alarak milletvekili<br />

seçildi. Konya’da baþlayan<br />

ayaklanmalarý bastýrmasý<br />

için görevlendirilmesi sebebiyle<br />

15 Temmuz 1920 de<br />

Meclis’te ant içti.<br />

Mehmed Akif Ankara’ya<br />

gelince Hacý Bayram Camiinde<br />

va’za baþlar. Milli Mücadeleye<br />

katkýsý olabilecek<br />

þekilde bazý kentleri dolaþýr<br />

ve o kentlerde vaazlar verir.<br />

Kuvâ-yý Milliye’nin bir Ýttihatçý<br />

hareketi olmadýðýný<br />

anlatýr. Eðer vataný kaybedersek<br />

gidecek yerimiz kalmayacaðýný<br />

söyler. Bu savaþýn<br />

dine ve halifeye hiyanet<br />

için yapýlmadýðýný anlatýr.<br />

Aksine milli mücadelenin<br />

bir cihad olduðunu ve bu<br />

savaþa katýlmanýn dinen<br />

farz kýlýndýðýný aktarýr.<br />

1921 yýlýnda Milli Mücadele’yi<br />

canlandýrmak için<br />

açýlan þiir yarýþmasýna; kazanana<br />

para ödülü olmasý<br />

dolayýsýyla katýlmayan Akif,<br />

dönemin Milli Eðitim Bakaný<br />

Hamdullah Suphi’nin<br />

(Tanrýsever) ýsrarý üzerine,<br />

ödülsüz olmak þartýyla þiirini<br />

gönderir. 12 Mart 1921 de<br />

“Kahraman Ordumuza” adlý<br />

þiiri büyük çoðunlukla<br />

TBBM tarafýndan birinci seçilerek<br />

Ýstiklal Marþý olarak<br />

dosya<br />

kabul edilir.<br />

(1926) 53 yaþýndaki Akif,<br />

Mýsýr Darülfünunu Edebiyat<br />

Þubesi, Edebiyet-ý Türkiye<br />

müderrisliðine atamasý<br />

sebebiyle 10 yýl boyunca Mýsýr’da<br />

kalýr. Burada kaldýðý<br />

son yýllarda (1935) rahatsýzlanmasý<br />

üzerine tedavi olmak<br />

için önce Lübnan’a daha<br />

sonra da Antakya’ya geçer.<br />

63 yaþýnda hasta olarak<br />

tekrar Ýstanbul’a dönen<br />

Akif, ilk olarak bir ay kadar<br />

Niþantaþý Sýhhat Yurdunda<br />

tedavi görmeye baþlar, hastalýðýn<br />

günden güne þiddetlenmesi<br />

yüzünden, Dr. Fuat<br />

Þemsi’nin tavsiyesiyle buradan<br />

alýnarak Mýsýr apartmanýna<br />

götürülür. Bir süre sonra<br />

Mýsýr’da iken arzuladýðý<br />

Prenses Halim’in Alem Daðýndaki<br />

Baltacý Çifliðine gitti.<br />

Kanýnda toplanan suyu<br />

aldýrmak için sýk sýk Ýstanbul’a<br />

giden Akif, 27 Aralýk<br />

1936 Pazartesi gecesi vefat<br />

etmiþtir.<br />

Eserleri:<br />

Safahat, “Ýttihat Yaþatýr,<br />

Yükseltir, Tetrika Yakar Öldürür”,<br />

“Kastamonu’da<br />

Nasrullah Kürsüsü’nde”,<br />

“Kur’an’dan Ayetler ve Nesirler”,<br />

“Mehmet Akif Ersoy<br />

( Safahat ve Ýstiklal Marþý<br />

Þairi), Kur’an -I Kerim’den<br />

Ayetler (Meal-Tefsir)-<br />

Mev’izeler (Balkan Harbi’nde-Milli<br />

Mücadele’de),<br />

“Mehmet Akif, Ýstiklal Marþý<br />

Þairimizin Ýstiklal Harbindeki<br />

Vaazlarý”, “Babanzade<br />

Ahmet Naim, Profesör Abbas<br />

Mahmut Akkad, Mehmet<br />

Akif: Ýman ve Ahlak”,<br />

“Mehmet Akif Ersoy Hutbeler”.<br />

Çevirileri:<br />

“Müslüman Kadýný”,<br />

“Hanoto’nun (Hanotaux)<br />

Hücmuna”, “Ýçkinin <strong>Hayat</strong>ý<br />

Beþerde Açtýðý Rahneler”,<br />

“Anglikan Kilisesi’ne Cevap”,<br />

“Mehmet Akif Külliyatý”,<br />

“Hadika-i Fikriyye”,<br />

“Müslümanlýkla Medeniyet”,<br />

“Medeniyet-i Ýslamiye<br />

Tarihi’nin Hatalarý”, “Asr<br />

Sûresi Tefsiri”, “Alemi Ýslam”:<br />

Hastalýklarý ve Çareleri,<br />

“Müslümanlýk Fikir ve<br />

<strong>Hayat</strong>a Neler Bahþetti?”,<br />

“Kavmiyet ve Din, Ýslam ve<br />

Medeniyet”, “Esrar-ül<br />

Kur’an”, “Ýslamlaþmak”<br />

Þiirleri:<br />

Bülbül, Çanakkale Þiirleri,<br />

Azim, Uyan, Bayram,<br />

Dirvas, Canan Yurdu, Durmayalým,<br />

Cenk Þarkýsý, Hasta...


özel köþe<br />

Almanya Federal<br />

Cumhuriyeti ya da<br />

kýsaca Almanya (Almanca:<br />

Bundesrepublik Deutschland)<br />

orta batý Avrupa'da<br />

yer alan bir devlettir.<br />

Kuzeyinde Kuzey Denizi,<br />

Danimarka, Baltýk Denizi,<br />

doðusunda Polonya ve Çek<br />

Cumhuriyeti, batýsýnda Lüksemburg,<br />

Belçika, Hollanda,<br />

Fransa ve güneyinde Avusturya<br />

ve Ýsviçre bulunur.<br />

Almanya, 16 eyaletten<br />

oluþan federal bir devlettir.<br />

Baþkent ve hükumet merkezi<br />

Berlin'de bulunmaktadýr.<br />

Ulusal birlik 1871 Franco-<br />

Prusya Savaþý sonrasý saðlanmýþtýr.<br />

II.Dünya Savaþý<br />

sonrasý Doðu Almanya ve<br />

Batý Almanya olarak ikiye<br />

bölünen ülke 1990'da tekrar<br />

birleþmiþtir. Almanya, Avrupa<br />

Birliði'nin kurucu ülkelerindendir<br />

ve 82 milyondan<br />

fazla nüfusu ile Avrupa Birliði'nin<br />

en kalabalýk ülkesidir.<br />

Cermen Kabileleri<br />

(M.Ö 100-M.S 300)<br />

Cermen kabilelerin M.Ö.<br />

1800-M.Ö. 500 yýllarý arasýnda<br />

ya da M.Ö. 4/5 yy,<br />

1.yy'da ortaya çýktýðý sanýlmaktadýr.<br />

Cermen kabileleri<br />

1.yy'de Güney Ýskandinavya<br />

ve Kuzey Almanya'dan güneye,<br />

batýya ve doðuya yayýlarak<br />

en fazla Galyalýlar olmak<br />

üzere, Baltýk, Ýran ve<br />

Slav kabileleri ile iliþki haline<br />

girdiler. Arkeolojik araþtýrmalarda<br />

Cermen kabilelerinin<br />

Roma Ýmparatorluðu'nun<br />

dýþýnda olduðu kanýtlanmýþtýr.<br />

Romalý General Publius<br />

Quinctilius Varus Cermanya'ya<br />

saldýrýlara baþladý.<br />

Cermen kabileleri bu sýrada<br />

Romalýlarýýn savaþ taktiklerini<br />

öðrendiler. Bu esnada<br />

kimliklerini muhafaza etmeyi<br />

baþardýlar. M.S. 9 yýlýnda<br />

Cheruscan (Cermen) lideri<br />

Arminius, Varus'u yendi.<br />

Böylece Almanya Tuna, Ren<br />

nehirleri arasýnda Roma Ýmparatoýrluðu<br />

sýnýrlarýna kadar<br />

geniþledi. M.S. 100'lerde<br />

Cermen kabileleri Tuna, Ren<br />

Nehirleri arasýna yerleþip<br />

adapte oldular. 3.yy'de görünen<br />

en geniþ cermen kabileleri<br />

þunlardý: Alamanlar,<br />

Franklar, Chattiler, Saksonlar,<br />

Frizyeliler, Sicambriler<br />

ve Thuringiililer.<br />

Kutsal Roma Cermen<br />

Ýmparatorluðu (843–1806)<br />

962 yýlýnda bir Cermen<br />

sülalesi olan Ottolar (919–<br />

10<strong>24</strong>), Saksonya, Bavyera,<br />

Suabiya, Thuringia, Loren<br />

ve Franconia düklerini bir<br />

çatý altýnda topladý ve Alman<br />

Krallýðý'ný ilan ettiler.<br />

Bu krallýðýn adý Kutsal<br />

Roma Cermen Ýmparatorluðu<br />

idi.<br />

Kutsal Roma Cermen<br />

Ýmparatorluðu, Salian<br />

sülalesinin (10<strong>24</strong>–1125)<br />

yönetimindeyken devlet<br />

Ýtalya ve Burgonya'yý<br />

topraklarýna kattý fakat<br />

daha sonra buralardaki<br />

güçlerini kaybettiler.<br />

Hohenstaufen sülalesinin<br />

yönetimi altýnda,<br />

Alman prensleri, güney<br />

ve doðudaki Slav topraklarýndaki<br />

etkilerini<br />

arttýrdýlar. Kuzey Alman<br />

þehirleri Kuzey Avrupa<br />

þehirleri arasýnda zenginliklerini<br />

arttýrdý.<br />

Ýlan edilen fermanla ipparatorluðun<br />

temel yapýsýný<br />

geniþletti. Bu, hükümdar seçimini<br />

sistemleþtirdi. Buna<br />

göre imparator, 7 prens tarafýndan<br />

seçilecekti. 15.yy'nin<br />

baþlarýnda imparatorlar yalnýzca<br />

Avusturya'nýn Habsburg<br />

Sülalesi'nden seçilmeye<br />

baþlandý.<br />

Papaz Martin Luther, Katolik<br />

kilisesi'ne 95 adet soru<br />

yazdý. Bunlar Protestan Reformlarý'nýn<br />

temelini oluþturdu.<br />

Lutheran Kilisesi'nin<br />

öðrenilmeye baþlanmasýyla,<br />

birçok eyalet tarafýndan bu<br />

kilise yasaklandý. Bu, din savaþlarý<br />

olan 30 Yýl Savaþlarý'na<br />

neden oldu. Bu savaþ<br />

Alman ülkesini harap etti.<br />

Bu savaþ hali Vestfalya Antlaþmasý<br />

ile son buldu.<br />

1740'larýn ardýndan Prusya<br />

Krallýðý ve Habsburg Sülalesi<br />

Almanya'da iki önemli<br />

güç oldu. 1806'da Ýmparatorluk<br />

Napolyon Savaþlarý<br />

sonunda yýkýldý.<br />

Rönesans ve Reform<br />

(1814–71)<br />

Napoleon Savaþlarý'nýn<br />

ardýndan Avrupa'da düzeni<br />

yeniden saðlamak adýna Viyana<br />

Kongresi yapýldý ve<br />

1814'te Alman Konfederasyonu<br />

kuruldu. Fakat özgürlük,<br />

liberal sistemin arttýrýlmasý<br />

ve zahmetli iþlerin yapýlmasý<br />

konusunda anlaþmazlýklar<br />

çýktý. Bu konferansta<br />

Almanya'nýn yönetimi<br />

Avusturya yöneticilerine<br />

býrakýlmýþtý. Vergilendirme<br />

sistemi eyalet ekonomilerini<br />

geliþtirmiþti. Bu sýrada birçok<br />

Alman, Fransýz Ýhtilali<br />

ve milliyetçilik akýmýnýn etkisiyle<br />

daha fazla kanun<br />

hakký istediler, özellikle de<br />

genç aydýnlar. Ýlk zamanlar<br />

bu hareketi temsil eden si-<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Alamanya Tarihi<br />

Aydýn ERSOY<br />

HDN Bilgi&Araþtýrma<br />

Türk toplumu<br />

olarak On yýllardýr<br />

üzerinde<br />

yaþadýðýmýz ve<br />

etkileþtiðimiz<br />

bu topraklarýn<br />

tarihini bu sayýdaki<br />

sayfamýza<br />

taþýmaya<br />

çalýþtýk...<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

13<br />

yah, kýrmýzý ve altýn sarýsý<br />

renkler daha sonra Almanya<br />

Bayraðý'na renk vermiþtir.<br />

Alman aydýn ve halk,<br />

özellikle Fransa'da yerleþen<br />

inkýlaplar çerçevesinde Avrupa'da<br />

meydana gelen yenilikleri<br />

kendi yurtlarýnda<br />

uygulamaya baþladýlar. Hükümdar<br />

yenilikçilerin liberal<br />

taleplerine karþý koyamadý.<br />

Kral IV.William seçildi fakat<br />

birçok gücü elinden alýndý.<br />

Bunun üzerine kral tacý<br />

reddetti ve yenilikçilere anayasayý<br />

önerdi, geçici düzenlemelerin<br />

baþýnda oldu ve<br />

hareketi geriletti. Bu esnada<br />

Prusya Kralý I.William ile<br />

yaþanan çekiþme savaþa dönüþtü.<br />

I.William'ýn baþbakan<br />

olarak atadýðý Otto von Bismarck<br />

1864 Danimarka Savaþý'ný<br />

baþarýyla sürdürdü.<br />

Prusya'nýn Avusturya karþýsýndaki<br />

galibiyeti ile Kuzey<br />

Almanya Konfederasyonu<br />

kuruldu ve Avusturya bu<br />

konfederasyonun dýþýnda<br />

býrakýldý.<br />

Alman Ýmparatorluðu<br />

(1871–1918)<br />

Bilinen modern Almanya<br />

18 Ocak 1871'de Prusya'nýn<br />

düzenlemeleriyle, Versailles<br />

da kuruldu. Yeni Ýmparatorluða<br />

Hohenzollern sülalesi<br />

hükmetti, baþkent<br />

Berlin yapýldý. Yeni Ýmparatorluk,<br />

Avusturya'yý<br />

topraklarý dýþýnda býraktý.<br />

1884'ten itibaren Almanya,<br />

Avrupa dýþýnda<br />

sömürgeler kurmaya<br />

baþladý.<br />

Birleþik Almanya,<br />

Ýmparator I.William zamanýnda<br />

dýþ politikasýný<br />

Almanya'nýn güvenli bir<br />

pozisyonda durmasý,<br />

güçlü ülkelerle dostluk<br />

kurulmasý, Fransa ile dýþ<br />

politikada uzak durulmamasý<br />

ve Fransa ile savaþtan<br />

kaçýnýlmasý üzerine<br />

kurmuþtu. II.William<br />

zamanýnda sömürge konusunda<br />

diðer Avrupa ülkeleriyle<br />

çekiþmeye girildi. Bu,<br />

Almanya'nýn ittifaklarýný yenileyememesine<br />

neden oldu.<br />

Bu esnada Fransa ise<br />

Birleþik Krallýk ve Rusya ile<br />

ittifak kurdu. Almanya ise<br />

sadece Avusturya-Macaristan<br />

Ýmparatorluðu ile ittifak<br />

kurabildi.<br />

Almanya, sömürgecilik<br />

politikasý gereði, Afrika'nýn<br />

diðer Avrupa ülkeleri tarafýndan<br />

paylaþýmýna katýlmak<br />

istedi. Berlin Konferansý<br />

ile Avrupa'nýn önemli<br />

güçleri Afrika'yý paylaþtýlar.<br />

Almanya'nýn payýna Alman<br />

Doðu Afrikasý, Alman Kuzey-Batý<br />

Afrikasý, Togo ve<br />

Kamerun düþtü. Afrika'yý<br />

paylaþma mücadelesi I.Dünya<br />

Savaþý'ný tetikledi.<br />

Avusturya Arþidükü Ferdinand'ýn<br />

28 Haziran 1914'te<br />

suikaste uðramasý ile I.Dünya<br />

Savaþý patlak verdi. Savaþta<br />

Almanya'nýn içinde olduðu<br />

Ýttifak Devletleri savaþý<br />

kaybetti. Kasým 1918'de,<br />

Alman devrimi patlak verdi;<br />

II.William ve tüm prensler<br />

tahttaki tüm haklarýnda vazgeçtiler.<br />

Almanya'nýn savaþ<br />

hali Haziran 1919'da imzalanan<br />

Versailles Antlaþmasý ile<br />

sona erdi. Bu ittifak devletlerinin<br />

de maðlubiyeti anlamýna<br />

geliyordu. Bu antlaþmanýn<br />

Almanya'yý aþaðýladýðý<br />

düþünülüyordu. Bu, daha<br />

sonra Almanya'da Nazizim'in<br />

yayýlmasýný hýzlandýrdý<br />

Weimar Cumhuriyeti<br />

(1919–33)<br />

1918 Kasým Devrimi'nin<br />

baþarýsýnýn ardýndan cumhuriyet<br />

ilan edildi. 11 Aðustos<br />

1919'da Friedrich Ebert<br />

devlet baþkaný olarak hükümeti<br />

kurdu. Bundan sonra<br />

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht<br />

1918 yýlýnda Alman<br />

Komünist Partisi'ni<br />

kurdular. Alman Ýþçi Partisi<br />

ise Ocak 1919'da kuruldu.<br />

Parti daha sonra adýný Milliyetçi<br />

Sosyalist Alman Ýþçi<br />

Partisi'ne dönüþtürecekti.<br />

Cumhuriyet ismini, I.<br />

Dünya Savaþý’ndan yenilgiyle<br />

ayrýlýnmasý sonucu, lavedilen<br />

Alman monarþisi<br />

yerine, milli meclisin yeni<br />

anayasayý oluþturmak için<br />

1919 yýlýnda toplandýðý Weimar<br />

kentinden alýr. Ancak<br />

cumhuriyet o dönemde hala<br />

kendini “Deutsches Reich”<br />

Alman Ýmparatorluðu olarak<br />

adlandýrýyordu.<br />

Almanya’da liberal bir<br />

demokrasiyi yerleþtirmek<br />

için yapýlan bu ilk giriþim,<br />

yoðun sivil antlaþmazlýklarýn<br />

olduðu bir döneme rastgeldi<br />

ve Adolf Hitler’in Nasyonal<br />

Sosyalist Alman Ýþçi<br />

Partisi'nin iktidara gelmesiyle<br />

sona erdi. Aslýnda teknik<br />

olarak 1919 Anayasasý II.<br />

Dünya Savaþý'nýn sonuna<br />

kadar yürürlükten kaldýrýlmadý.<br />

Ancak 1933 yýlýndaki<br />

Nazi Hükümeti düzenlemeleri,<br />

tipik “demokratik” sistemin<br />

mekanizmalarýný tahrip<br />

etti, o yüzden 1933 Weimar<br />

döneminin sonu olarak<br />

kabul edilir.<br />

Üçüncü<br />

Ýmparatorluk(1933–1945)<br />

27 Þubat 1933'te meclis<br />

ateþe verildi. Bazý temel demokratik<br />

haklar hýzlý bir þekilde<br />

insanlarýn elinden<br />

alýndý. Meclis, Hitler hükümetine<br />

yasama ile ilgili tam<br />

yetki verdi. Bununla ilgili tasarýyý<br />

sadece Alman Sosyal<br />

Demokrasi Partisi reddetti.<br />

Bunu reddeden milletvekilleri<br />

ya öldürüldü ya da hapse<br />

atýldý. Yapýlan bu seri deðiþiklikler<br />

tek parti iktidarýnýn<br />

doðmasýna yol açtý. Bütün<br />

endüstri alanlarý temel<br />

ihtiyaçlar dýþýnda savaþ ana<br />

ve yan sanayisine hizmet<br />

verecek þekilde düzenlendi.<br />

1936'da Alman askerleri daha<br />

önce silahsýzlandýrýlmýþ<br />

Ren Bölgesi'ne girdi. Ýngiltere<br />

baþbakaný Neville Chamberlain,<br />

bu harekete karþý<br />

pasif kaldý. Hitler, bundan<br />

sonra Büyük Almanya'yý<br />

kurmak için hazýrlýklara<br />

baþladý. Ýki cephede birden<br />

savaþmanýn zor olacaðýný<br />

anladýðý için Sovyetler Birliði<br />

ile Molotov-Ribbentrop<br />

Antlaþmasý'ný imzaladý. Fakat<br />

bu antlaþma daha sonra<br />

Almanya tarafýnda bozulacaktý.<br />

Artan karýþýklýk ortamýnda<br />

Almanya 1 Eylül 1939'da


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

14 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

özel köþe<br />

Polonya'ya girdi. Bunu izleyen<br />

iki günde Ýngiltere ve<br />

Fransa tarafýndan savaþ<br />

deklorasyonlarý yayýnlandý<br />

ki bu II.Dünya Savaþý'nýn<br />

baþlamasý anlamýna geliyordu.<br />

Almanya Avrupa'yý dolaylý<br />

veya dolaysýz yoldan<br />

iþgal etti.<br />

22 Haziran 1941'de Hitler,<br />

Ruslarla yapýlan antlaþmayý<br />

fesh etti, Doðu cephesini<br />

açtý ve Rusya'ya saldýrdý.<br />

Hemen ardýndan Japonya<br />

Birleþik Devletler'in Pearl<br />

Harbor üssüne saldýrdý. Alman<br />

askerleri hýzlý bir þekilde<br />

Rus topraklarýna girdi.<br />

Fakat Stalingrad Savaþý savaþýn<br />

seyrini deðiþtirdi. Alman<br />

askerleri geri çekilmeye<br />

baþladý ve Almanya savaþý<br />

kaybetti. 8 Mayýs 1945'te<br />

Almanya teslimiyetini ilan<br />

etti. Hemen ardýndan Kýzýl<br />

Ordu, Berlin'e girdi.<br />

Nazi soykýrýmý 11 milyon<br />

insaný ölümüne neden oldu.<br />

Bunlarýn 6 milyonu Yahudi,<br />

3 milyonu Polonyalý idi. Savaþ<br />

sonunda ise toplam 35<br />

milyon insan hayatýný kaybetti.<br />

Bölünme ve Birleþme<br />

(1945-90)<br />

Savaþ, on milyona yakýn<br />

sivil ve asker Alman'ýn ölümü<br />

ile sonuçlandý. Almanya<br />

ve Berlin savaþý kazanan<br />

dört büyük devlet tarafýndan<br />

dört iþgal bölgesine ayrýldý.<br />

Fransa, Amerika Birleþik<br />

Devletleri ve Ýngiltere iþgal<br />

bölgelerini birleþtirerek<br />

23 Mayýs 1949'da Federal Almanya<br />

Cumhuriyeti'ni kurdular.<br />

7 Ekim 1949'da ise<br />

Sovyetler Birliði, kendi iþgal<br />

bölgesinde Demokratik Almanya<br />

Cumhuriyeti'ni kurdu.<br />

Bu ülkelerden birincisi<br />

genellikle Batý Almanya, diðeri<br />

ise Doðu Almanya olarak<br />

bilinir.<br />

Batý Almanya'da liberal<br />

parlamenter cumhuriyet kuruldu.<br />

Fransa, Amerika Birleþik<br />

Devletleri ve Ýngiltere<br />

ile iþbirliðine gidilerek pazar<br />

ekonomisine aðýrlýk verildi.<br />

50'lerden itibaren ekonomisi<br />

hýzla geliþti. 1955 yýlýnda<br />

NATO'ya katýldý. 1958 yýlýnda<br />

Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun<br />

kurucularý arasýnda<br />

yer aldý. Doðu Almanya<br />

ise Sovyetler Birliði ile iliþkilerini<br />

geliþtirdi. Ekonomi<br />

Sovyet sistemine dayanýyordu.<br />

Çok geçmeden Doðu Almanya'da<br />

ekonomik bakýmdan<br />

güçlendi. Fakat birçok<br />

vatandaþ Batý Almanya'nýn<br />

politik serbestliðine ve güçlü<br />

ekonomisine hayrandý.<br />

1961'de inþa edilen Berlin<br />

Duvarý ile Batý Almanya'dan<br />

Doðu Almanya'ya kaçýþlar<br />

durduruldu. Berlin Duvarý,<br />

Soðuk Savaþ'ýn simgesi haline<br />

geldi. Her nasýlsa Batý ve<br />

Doðu Almanya arasýndaki<br />

gerilim, Batý Almanya Baþbakaný<br />

Willy Brandt'ýn doðudaki<br />

Almanlarýn batýya<br />

göç etmesi ile ilgili yasayý çýkarmasý<br />

ile, 1970'lerde azalmaya<br />

baþladý.<br />

Özellikle 1989'un yazýnda,<br />

Doðu Almanya'dan Batý<br />

Almanya'ya göç arttý. Bu yeniden<br />

birleþmeyi hýzlandýrdý.<br />

Sonuçta iki ülke birleþti.<br />

Baþkent Berlin oldu. Birleþmeden<br />

beri Almanya, NA-<br />

TO ve Avrupa Birliði içinde<br />

oldukça önemli rol üstlenmeye<br />

baþladý.<br />

Yönetim<br />

Almanya'nýn devlet yapýsý<br />

anayasal federal cumhuriyet'tir.<br />

Devlet; cumhuriyet,<br />

demokrasi, federalizm,<br />

hukuk devleti ve sosyal devlet<br />

beþli temel üzerine kuruludur.<br />

Baþkaný federal cumhurbaþkanýdýr.<br />

Görevi politik<br />

bir karar alma yetkisi olmadan<br />

devleti temsil etmektir,<br />

görev süresi beþ yýldýr ve<br />

ikinci kez seçilebilir. Bundestag<br />

(Federal Meclis) ülkenin<br />

ana yüksek yasama<br />

organýdýr. Þu anda görevde<br />

bulunan 16. Federal Meclis'te<br />

614 milletvekili bulunur.<br />

Bu milletvekilleri dört<br />

yýlda bir seçilir ve Alman<br />

halkýný temsil eder. Seçim<br />

sistemi çoðunluk ve nispi<br />

temsil sistemlerinin bir karýþýmýdýr.<br />

Almanya Federal Cumhuriyeti<br />

toplam 16 eyaletten<br />

oluþur. 10'u eski eyaletler diye<br />

tabir edilen birleþmeden<br />

önceki batýdaki eyaletlerdir.<br />

Bunlar Bavyera, Baden-<br />

Württemberg, Hessen, Bremen,<br />

Hamburg, Aþaðý Saksonya,<br />

Kuzey Ren-Vestfalya,<br />

Rheinland-Pfalz, Saarland<br />

ve Schleswig-Holstein'dir.<br />

Birleþimden sonra 6 yeni<br />

eyaletlerin katýlýmý ile eyalet<br />

sayýsý 16`ya çýkmýþtýr. Her<br />

eyaletin bir meclis ya da senatosu<br />

(Landeshaus / Senat)<br />

bir de bir eyalet hükümeti<br />

(Landesregierung) vardýr.<br />

Her eyalet özerk yönetim<br />

kazalarýna (Almanca<br />

Kreis; adlarýný genelde tarihi<br />

derebeylerinden alýr) ayrýlýrlar.<br />

Her kaza ise belediye ve<br />

muhtarlýk bölgelerine (Stadt<br />

- Gemeinde) ayrýlýr. Burada<br />

da belediye veya þehir meclisleri<br />

bulunur ve yerel seçimlerde<br />

seçilen belediye<br />

baþkaný tarafýndan yönetilirler.<br />

Seçmen ve seçilme yaþý<br />

18'dir. Yerel seçme hakký sadece<br />

AB yurttaþlarýna tanýnýr.<br />

Ülke 16 eyalete, eyaletler;<br />

yönetim bölgelerine, ilçelere,<br />

beldelere veya ilçeden<br />

baðýmsýz hareket eden þehirlere<br />

(kreisfreie Städte:<br />

kent-ilçe) ayrýlýr. Hamburg,<br />

Bremen ve Berlin þehir eyaletler<br />

olmakla birlikte, kendi<br />

içinde idari açýdan bölünmezler.<br />

Eyaletlerin kendi yasama,<br />

yürütme ve yargý organlarý<br />

bulunur. Ayrýca yerel<br />

yönetimlerle ilgili düzenleme<br />

yapma yetkisi de eyaletlerdedir.<br />

Bu 16 eyaleti<br />

temsil eden, yasalarýn yapýlmasýna<br />

ve kýsmen federal<br />

devlet yönetimine katýlan<br />

anayasal organ Federal Konsey<br />

(Bundesrat)'dýr.<br />

Federal Hükümet (Bundeskanzler),<br />

Federal Meclis<br />

tarafýndan seçilen ve bu<br />

meclise karþý sorumlu olan<br />

baþbakan yani Þansölye<br />

(Bundeskanzler) ve federal<br />

bakanlardan (Bundesminister)<br />

oluþur. Kabineyi, ayný<br />

zamanda çoðunluk partisinin<br />

lideri olan baþbakan kurar,<br />

bakanlarýný seçer ve göreve<br />

atanmalarýný ya da görevden<br />

alýnmalarýný cumhurbaþkanýna<br />

(Bundespräsident)<br />

önerir.<br />

Federal Almanya Baþbakanlarý<br />

ve Görev Süreleri:<br />

• Konrad Adenauer,<br />

CDU (1949-1963)<br />

• Ludwig Erhard,<br />

CDU (1963-1966)<br />

• Kurt Georg Kiesinger,<br />

CDU (1966-1969)<br />

• Willy Brandt,<br />

SPD (1969-1974)<br />

• Helmut Schmidt,<br />

SPD (1974-1982)<br />

• Helmut Kohl,<br />

CDU (1982-1998)<br />

• Gerhard Schröder,<br />

SPD (1998-2005)<br />

• Angela Merkel,<br />

CDU (2005-)<br />

Federal Almanya Cumhuriyeti’nin<br />

anayasasý, bireyin<br />

garanti altýna alýnan temel<br />

haklarýný kapsar: “Ýnsanýn<br />

onur ve haysiyeti dokunulmazdýr.<br />

Tüm devlet erki<br />

ona saygý göstermek ve onu<br />

korumakla görevlidir” (Federal<br />

Almanya Anayasasý,<br />

Madde 1, Paragraf 1).<br />

Ýnsanlar, Ülkeler ve<br />

Haftalýk Yiyecekleri<br />

A l m a n y a 5 0 0 d o l a r<br />

A m e r i k a 3 4 2 d o l a r<br />

J a p o n y a 3 1 7 d o l a r Ý t a l y a 2 6 0 d o l a r M e k s i k a 1 8 9 d o l a r P o l o n y a 1 5 1 d o l a r<br />

M ý s ý r 6 8 d o l a r E k v a d o r 3 2 d o l a r B h u t a n 5 d o l a r Ç a d 1 , 5 d o l a r


dosya<br />

Almanya Hristiyan<br />

Demokrat Birliði<br />

(CDU) son genel<br />

kurulu, parti tarihinde<br />

üçüncü kez temel ilkeler<br />

programýný açýkladý. Programa<br />

ve Almanya Baþbakaný<br />

olan Genel Baþkan<br />

Dr. Angela Merkel’e göre,<br />

parti, tam bir “orta”nýn<br />

partisi idi. Parti, buna göre,<br />

ne ortanýn saðýnda ne<br />

solunda idi. Hatta, sosyal<br />

demokratlarý dahi bu ortanýn<br />

solunun soluna oturtup,<br />

ortadan kenarlara iten<br />

genel kurulda, SPD, tam<br />

bir muhalefet ve eski Doðu<br />

Almanya partisi olarak<br />

takdim ediliyordu.<br />

CDU Genel Kurulu’nun<br />

bir önemli açýlýmý<br />

ise entegrasyon ve göçmenlik<br />

üzerine oldu. Partinin<br />

göçmenlerle ilgili<br />

düþünceleri, resmî görüþ<br />

ve ilke haline getirilerek<br />

temel ilikeler programýna<br />

alýnýyordu. Merkel’in ve<br />

diðer parti sözcülerinin bu<br />

konudaki konuþmalarý büyük<br />

bir coþku ile alkýþlanýyordu.<br />

Parti programýna göre,<br />

Almanya’nýn, CDU’nun<br />

uzun süre kabullenmekte<br />

ayak dirediði göçmen ülkesi<br />

olduðu gerçeði, dolaylý<br />

olarak kabul ediliyordu.<br />

Fakat, bu tanýmlamayla<br />

Almanya, CDU’nun kabullenebildiði<br />

bir göç ülkesi<br />

deðil, bunun yerine,<br />

yeni bir tanýmlama ile bir<br />

“entegrasyon ülkesi: Integrationsland”<br />

haline geliyordu.<br />

Ve CDU entegrasyon<br />

anlamýnda, “özellikle<br />

ikinci ve üçüncü neslin çocukularýnýn<br />

ve gençlerinin<br />

topluma entegre edilmesini<br />

temel bir siyasal görev”<br />

olarak deðerlendiriyordu.<br />

Bunun için göç ve entegrasyonun<br />

“düzenlenmesi”<br />

gerekiyordu. Her ne kadar<br />

göç Almanya için bir “fýrsat<br />

ve zenginlik” olsa dahi,<br />

yürütülecek olan politika<br />

“Almanya’nýn toplumsal<br />

ve ekonomik çýkarlarýna<br />

göre yönlendirilmeli”ydi.<br />

Bunun için de, kontrollü<br />

bir göç poltikasý gerekiyor.<br />

CDU, ikinci dünya savaþý<br />

sonrasýndan bu zamana<br />

kadar Almanya’nýn<br />

ekonomik kalkýnmasý ve<br />

sosyal güvenliðine inkar<br />

edilemeyecek kadar<br />

önemli katkýlar yapmýþ<br />

bulunan ve halen de<br />

bu ülkede göçmen olarak<br />

yaþayanlarýn bu<br />

emeklerine vurgu yapmaz<br />

iken, göçü tamamen<br />

ekonomik bir katký<br />

olarak görme yanlýþlýðýna<br />

da düþüyordu:<br />

“Ýyi eðitim görmüþ,<br />

iþ yapmaya hazýr, entegre<br />

olmak isteyip,<br />

aramýzda yaþamak, çalýþmak,<br />

bizim deðerlerimizi<br />

ve ülkemizi yurt<br />

olarak kabullenmek isteyenlerin<br />

kontrollü<br />

göçüne ihtiyacýmýz<br />

var.”<br />

Programa göre CDU,<br />

Almanya’yý “dünyaya<br />

açýk ve hoþgörülü bir ülke”<br />

olarak tanýmladýktan<br />

sonra Almanya’nýn bir<br />

“entegrasyon ülkesi” olduðunun<br />

da unutulmamasýný<br />

istiyordu. Peki o<br />

zaman “entegrasyon ülkesi”<br />

ne demekti?:<br />

“Entegrasyon, toplumsal<br />

yapýyla bütünleþme olduðu<br />

gibi, ayný zamanda,<br />

genel olarak paylaþýlan ve<br />

yaþanýlan temel deðerlere<br />

dayalý kültürel farklýlýklarýn<br />

kabullenilmesidir de.”<br />

Angela Merkel önderliðindeki<br />

CDU’nun, bu ifadelerden<br />

hareketle, makul<br />

ve üzerinde durulmasý gereken<br />

bir entegrasyon anlayýþýna<br />

yaklaþtýðýný zannederseniz,<br />

yanýlýyorsunuz.<br />

Çünkü, Baþbakan<br />

Merkel, entegrasyonun<br />

asýl maksadýnýn neredeyse<br />

Müslümanlara yönelik olduðunu<br />

aðzýndan kaçýrýyor.<br />

Zira, Merkel’in entegrasyon<br />

tanýmlamasý,<br />

CDU’nun temel ilkeler<br />

programýnýnýn entegrasyon<br />

bölümünü tefsir ediyordu.<br />

Ve Merkel, çok tartýþmalý<br />

Leitkultur-Öncü<br />

Kültür, tartýþmalarýný yine<br />

bu baðlamda, yani entegrasyon<br />

baðlamýnda kullanmayý<br />

da ihmal etmiyordu.<br />

Merkel’in öncü kültürü,<br />

parti kongresinde gündeme<br />

getirdiði “toplumdaki<br />

hristiyan-yahudi kültürü<br />

damgasý, anayasa,<br />

dil, Almanya’nýn geçmiþin/tarihinin<br />

sorumluluðu”<br />

gibi temellere dayansa<br />

da, öncü kültürün zannedildiði<br />

gibi her þeye hoþgörülü<br />

olamayacaðýný da<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

CDU, entegrasyona cevap ararken...<br />

Ýlhan BÝLGÜ<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

15<br />

gündeme getiriyordu.<br />

Parti programý “Yine,<br />

entegrasyon, ülkemiz için<br />

sorumluluk yüklenmek<br />

demektir,” dese de, bu anlamda<br />

bazý göçmenlerin<br />

entegrasyona karþý çýktýklarý<br />

ima ediliyor ve farklý<br />

kültürlere sahip insanlar<br />

olarak yaþama istekleri,<br />

hukuk düzenini reddetmek<br />

olarak deðerlendiriliyordu:<br />

“Birbirine baðlý olmayan<br />

yan yana yaþamayý<br />

ve hukuk düzenimizi dikkate<br />

almayan paralel topluluklarý<br />

reddediyoruz.“<br />

Daha sonra, galiba yanlýþ<br />

anlaþýlma ihtimali de<br />

göz önünde bulunduruldu<br />

ki, söylenilen ile söylenmek<br />

istenen þeyler birbirine<br />

karýþtýrýlmýþ gibi oldu.<br />

Bir taraftan farklýlýklar<br />

ve özgürlükler üzerinde<br />

durulurken, öbür taraftan,<br />

amaçlanan kesimin belirli<br />

bir kesim olduðuna iþaret<br />

olunuyordu.<br />

“Kim, Almanya’da yaþamak<br />

istiyorsa, kendi kökenini<br />

küçümsemeden ve<br />

köklerinden vazgeçmeden<br />

özgürlükçü demokratik<br />

temel düzenimizin temel<br />

deðer ve normlarýný kabul<br />

edip uymalýdýr,” denildikten<br />

sonra toplumdaki yanlýþ<br />

ön yargýlar pekiþtirilircesine<br />

yaptýrýmlardan söz<br />

ediliyordu. “Ýnsan haklarýnýnýn<br />

ve demokrasinin<br />

sorgulandýðý yerde, kültürel<br />

farklýlýk hakký olamaz.<br />

Bu durum özellikle, kadýn-erkek<br />

eþitliði temel ilkesinde<br />

geçerlidir. Bunun<br />

üzerinde, göçmenler ve<br />

kabul eden toplum olarak<br />

ittifak edilmelidir. Kim,<br />

entegrasyonu sürekli olarak<br />

reddediyorsa, buna<br />

karþý yaptýrýmlarý<br />

da hesaba katmak durumundadýr.”<br />

Buna raðmen, yine<br />

de Almanya’nýn bir<br />

göçe ihtiyacý vardý.<br />

Ama hangi göçe?<br />

CDU lideri Merkel,<br />

bu sorunun cevabýný<br />

bildiðini þöyle açýklama<br />

ihtiyacý duyuyordu:<br />

“Almanya’nýn göçe<br />

ihtiyacý var: En iyi<br />

kafalarý kapýþmak<br />

için.” Fakat yine de,<br />

Merkel’in kafasýný karýþtýran<br />

bir durum söz<br />

konusuydu.<br />

“Açýkça þunu söylüyoruz:<br />

Entegrason ülkesi -<br />

Bu tek yönlü bir yol deðildir.”<br />

Peki öyleyse çift yön<br />

nasýl olur? sorusuna cevap<br />

aramadan, tek yönlü yol,<br />

yine ön yargýlarla söyle<br />

açýlýyordu: “Paralel toplumlarýn<br />

dünyaya açýk olmakla<br />

bir iliþkisi yok, ama<br />

hiç yok.”<br />

Ýþte tartýþmanýn tam<br />

burasýnda, Almanya anayasasýna<br />

vurgu yapmak,<br />

Merkel’i ve CDU programýný<br />

haklý göstermeye yeterli<br />

miydi acaba? “Anayasamýz,<br />

Almanya’nýn her<br />

yerinde ve herkes için geçerlidir.”<br />

Temel ilkeler programý<br />

ve CDU lideri Merkel’in<br />

entegrasyonun baþarýsýzlýðý<br />

ile ilgili suçlamalarýný<br />

dinleyenler, Alman anayasasýný<br />

ihlal etmekte israrlý<br />

bir topluluðun varlýðý hissine<br />

kapýlsa da, bu anayasanýn<br />

özgürlüklerden çok,<br />

kýsýtlamalar ve engellemelerle<br />

dolu olduðunu sanýrdý.<br />

Lakin, CDU ve Merkel,<br />

entegrasyondan söz ederken<br />

nasýl bir maksatlarý olduðunu<br />

þu þekilde açýklamayý<br />

zarurî görüyordu:<br />

“Sürekli bir diyaloga<br />

ihtiyacýmýz var. Bu doðru.<br />

Ama, bu diyalogu ülkemizde,<br />

anayasamýz temelinde<br />

açýk þartlara baðlý<br />

olarak yürütmek zorundayýz.<br />

Bunun için çok açýk<br />

belirli þeyleri dikkate almamýz<br />

gerekiyor. Örneðin,<br />

camilerin kubbeleri,<br />

kilise kulelerinden gösteriþli<br />

bir þekilde yüksek olarak<br />

inþa edilemez. Çünkü<br />

hoþ görü, isteyenin isteðini<br />

yapabileceði anlamýna<br />

gelemez.”<br />

Parti tarihinde üçüncü<br />

kez ele alýnan bir temel ilkeler<br />

programýyla ilgili<br />

söylenecek daha çok söz<br />

var? Ancak þu soru önemli:<br />

Hristiyan Demokratlar’ýn<br />

böylesine ilkeleþtirdiði<br />

bu programýn Almanya’ya<br />

ve Almanya’yý vatan<br />

kabullenmiþ göçmenlere<br />

ne yararý olacak?


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

16 hayat<br />

Selam ve selamýn önemi üzerine<br />

Habibe BALTACI • baltacih@gmail.com<br />

Karþýlaþtýðýmýz insanlara<br />

Selam verdiðimizde<br />

“Allah’ýn Selamý<br />

Sizin Üzerinize Olsun!..”<br />

diyerek onlara emniyet,<br />

itimat, barýþ ve esenlik<br />

telkin etmekle birlikte<br />

kardeþlerimize hem dünya<br />

refahý, hem de ahiret mutluluðu<br />

için duada bulunuruz.<br />

Selam, Rabb’i zikirdir.<br />

Selam, Allah’ýn 99 isminden<br />

bir tanesidir ve “ayýptan,<br />

kusurdan, eksiklikten,<br />

fani olmaktan ve zevalden<br />

salim olan; kurtuluþ ve<br />

esenlik kaynaðý olan ve isteyenleri<br />

selamete ulaþtýran”<br />

anlamýna gelir.<br />

Selam kelimesi sözlükte,<br />

“Ýnsanlarýn birbirleriyle<br />

karþýlaþtýklarýnda kullandýklarý<br />

yakýnlýk dostluk,<br />

saygý ifade eden söz, yaptýklarý<br />

iþaret veya hareket”<br />

diye geçer. Selamýn Ýslam<br />

toplumunda yeri, anlamý<br />

ve önemi çok daha büyüktür.<br />

Selam vermek, her þeyden<br />

önce Peygamberimiz<br />

(s.a.v.)’den bizlere kalan en<br />

güzel sünnetlerinden biridir.<br />

Selamýn alýnmasý ise<br />

farzdýr.<br />

Sünnet olmakla birlikte,<br />

ilk insan olan Hz.Adem<br />

(a.s.)’den bizlere bir yâdigardýr<br />

da. Ebu Hureyre<br />

(r.a.)’den rivayet edildiðine<br />

göre, Nebî (s.a.v.) þöyle buyurdu:<br />

“Allah Teâlâ Âdem<br />

(a.s.)’i yaratýnca ona:<br />

- Git þu oturmakta olan<br />

meleklere selam ver ve senin<br />

selamýna nasýl karþýlýk<br />

vereceklerini de güzelce<br />

dinle; çünkü senin ve senin<br />

çocuklarýnýn selamý da bu<br />

olacaktýr, buyurdu. Âdem<br />

(a.s.) meleklere<br />

- Es-Selamu aleykum,<br />

dedi. Melekler:<br />

- es-Selamu aleyke ve<br />

rahmetullâh; karþýlýðýný<br />

verdiler. Onun Selamýna<br />

“ve rahmetullâh” ilave ettiler.?<br />

(Buhârî, Enbiyâ 1; Ýsti’zân;<br />

Müslim, Cennet 28)<br />

Selam verme þekli ile ilgili<br />

“Bir selam ile selamlandýðýnýz<br />

zaman siz de ondan<br />

daha güzeli ile selamlayýn;<br />

yahut ayný ile karþýlýk<br />

verin. Þüphesiz Allah,<br />

her þeyin hesabýný arayandýr.”<br />

(4;86) buyuran âyet-i<br />

kerime’ye istinaden selam<br />

verirken; “Selamun Aleykum”<br />

veya “Esselamu<br />

Aleykum” denir, alýrken de<br />

“Ve Aleykumesselam” veya<br />

“Ve Aleykumesselam ve<br />

rahmetullahi ve berakatuh”<br />

þeklinde ifade edilir.<br />

Bu þekilde selamý veren, insanlara<br />

sevgi ve saygýsýný,<br />

verilen selamýn karþýlýðýný<br />

daha güzeliyle veren de, alçakgönüllülüðü<br />

belirtmiþ<br />

olur.<br />

Selam vermenin bir<br />

adâbý da vardýr. Þöyle ki:<br />

“Binekte olan yürüyene,<br />

yürüyen oturana, az çok’a<br />

selam verir.” [Buhârî, Ýsti’zân<br />

4, 5, 6; Müslim, Selam<br />

1, (2160); Ebu Davud,<br />

Edeb 145, (5198, 5199); Tirmizi,<br />

Isti'zan 4, (2704,<br />

2705)]. Bir topluluða girerken<br />

verildiði gibi, bir topluluðun<br />

yanýndan ayrýlýrken<br />

de selam verilir. Bir<br />

topluluða selam verildiðinde<br />

içlerinden birisi selamý<br />

alýrsa diðerlerinden selam<br />

alma sorumluluðu kalkar,<br />

fakat o topluluktan bir<br />

kimse selamý almazsa hepsi<br />

günahkar olur. Bir baþkasýnýn<br />

selamýný getirene<br />

“Aleyke ve Aleyhisselam”<br />

diye cevap verilir. Mektupla<br />

gelen selama sözlü veya<br />

yazýlý þekilde “Ve Aleykesselam”<br />

denilir.<br />

Selam vermenin mekruh<br />

olduðu durumlar vardýr.<br />

Yemek yiyene, Kur’ân<br />

okuyana, hutbe dinleyene,<br />

namaz kýlana, selam verilmemelidir.<br />

Selam verilmiþ<br />

ise mutlaka cevap vermek<br />

gerekmez. Ayrýca açýkça<br />

günah iþleyene de selam<br />

verilmez (Büyük Ýslam Ýlmihali;<br />

Ömer Nasuhi Bilmen).<br />

Büyüklere selam<br />

vermek saygýnýn, küçüklere<br />

selam vermek ise tevazuun<br />

göstergesidir. Enes<br />

(r.a.) çocuklara rastladýðý<br />

zaman onlara selam verir<br />

ve: “Resûlullah (s.a.v.) böyle<br />

yapardý” derdi. [Buhârî,<br />

Ýsti’zân 15; Müslim, Selam<br />

15. Ayrýca bk. Ebû Dâvûd,<br />

Edeb 136; Tirmizî, Ýsti’zân<br />

8; Ýbni Mâce, Edeb 14]. Bu<br />

þekilde çocuklara selam verildiði<br />

takdirde, onlarý selama<br />

alýþtýrmýþ olunur.<br />

Selamýn önemine binaen<br />

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:<br />

“Kim selamdan önce<br />

konuþmaya baþlarsa ona<br />

cevap vermeyiniz” buyurmuþtur.<br />

(Ebu Naim-Muhtear’ul-ehadis).<br />

Ebu Hureyre<br />

Selam bir<br />

anahtardýr,<br />

mü’min<br />

yüreklerin<br />

kapýlarýný<br />

açan...<br />

(r.a.)’nýn rivayetine göre de<br />

verilen Selamý almak Müslümanýn<br />

Müslüman üzerindeki<br />

beþ hakkýndan ilkidir<br />

[Buhârî, Cenâiz, 2,<br />

(1<strong>24</strong>0)].<br />

Efendimiz (s.a.v.)’in<br />

sünnetlerini ihya ettikçe<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

gönüllerimiz ve ruhlarýmýz<br />

peygamberî edebin aydýnlýðýna<br />

kavuþur.<br />

Bugün toplum olarak<br />

geldiðimiz noktada selama<br />

hak ettiði önemi vermekten<br />

uzaklardayýz. Günlük<br />

hayatta selamýn önemi çok<br />

büyüktür. Bunun farkýnda<br />

olmalýyýz. Ýnsanlarla bað<br />

kurmak için söze selam ile<br />

baþlarýz. Tanýþmaya selam<br />

vesile olur, kalpleri birbirine<br />

ýsýndýrýr, kardeþlik baðlarýný<br />

kuvvetlendirir. Selam<br />

dostça iliþkiler kurma<br />

prensibinin ilk þartý olduðundan,<br />

toplumun fertleri<br />

arasýndaki dayanýþmayý<br />

büyütür. Bununla ilgili bir<br />

Hadis-i Þerif’i daha aktaralým:<br />

Ebu Hureyre (r.a.)’den<br />

rivayet edildiðine göre,<br />

Rasûlullah (s.a.v.) þöyle buyurdu:<br />

“Siz iman etmedikçe<br />

cennete giremezsiniz;<br />

birbirinizi sevmedikçe de<br />

iman etmiþ olamazsýnýz.<br />

Yaptýðýnýz zaman birbirinizi<br />

seveceðiniz bir þey söyleyeyim<br />

mi? Aranýzda Selamý<br />

yayýnýz!” (Müslim,<br />

Ýmân 93; Ebu Davud, Edeb<br />

131; Tirimizi, Ýsti’zan 1; Ýbni<br />

Mace, Mukaddime 6,<br />

Edeb 11).<br />

Müslüman, insanlardan<br />

kopuk ve çevresine duyarsýz<br />

olamaz. Bunu büyük<br />

þairimiz Mehmet Akif Ersoy’un<br />

Safahat’ýndan þu<br />

mýsralarýyla dile getirerek,<br />

sözlerimize nokta koyalým:<br />

“Bir Selam ver be herif,<br />

aðzýn aþýnmaz ya... Hayýr,<br />

Ne bilir vermeyi herif,<br />

ne de sen versen alýr.”<br />

“Allah’ýn selamý, bereketi<br />

ve rahmeti üzerinize<br />

olsun!..”<br />

Autopartner<br />

Rosenheim GmbH<br />

Nejat&Ýsmail Demir<br />

Bize danýþmadan<br />

otomobil almayýn<br />

dosya<br />

Rosenheimer Strasse 47 . D-83059 Kolbermoor<br />

Tel: 0 80 31-23 00 58 . Fax: 0 80 31-23 00 60<br />

Mobil: 0171-33 13 108<br />

E-Mail: info@autopartner-rosenheim.de<br />

Internet: www.autopartner-rosenheim.de


dosya<br />

... O Ýstiklal Marþýmýz’ýn<br />

yazarý, milli þair diye tanýnan<br />

ve anýlan yüce zat. O<br />

hayatý boyunca ruhi çileler<br />

ve ýstýraplar çekmiþ, yaþamýþ<br />

olduðu toplumun<br />

dertlerini farketmiþ ve onlarý<br />

kaleme alarak dile getirmiþ<br />

bir insan. O sadece<br />

bir þair deðildi. Ayný zamanda<br />

bir din adamýydý.<br />

Onun ciddi bir sýkýntýsý<br />

vardý. Ve bu sýkýntýsýný ifade<br />

edip, kendisini anlayýp<br />

kendisiyle hemfikir olan<br />

insanlarla paylaþmak istiyordu.<br />

Yaþam süresi boyunca<br />

Ýslam Ümmetinin<br />

dini, milli ve hayati dertlerine<br />

üzülmüþ, onu kendisine<br />

dert edinmiþ ve 63 yaþýnda<br />

rahatsýzlýðýndan dolayý<br />

Hakk’ýn rahmetine kavuþmuþtur.<br />

63 yaþýndayken<br />

Azrail (a.s.)’in onun<br />

kapýsýný çalmasýndan mutluluk<br />

duyuyordu. Çünkü<br />

Allah Rasulüde ayný yaþta<br />

dünyaya gözlerini yummuþtu...<br />

“Aðlarým, aðlatamam.<br />

Hissederim, söyleyemem.”<br />

diyordu Mehmed Akif.<br />

Üzüntüsünü ve elemini<br />

böyle ifade etmeye çalýþýyordu.<br />

O hep aðlýyordu.<br />

Kendisi “aðlarým, aðlatamam.”<br />

dese de, aslýnda aðlatýyor<br />

insaný. Akif’in eserlerini<br />

okuyup da etkilenmemek,<br />

aðlamamak mümküm<br />

deðil. Akif’in eserleri<br />

insana öyle bir tesir ediyor<br />

ki, onun kanayan yarasýndan<br />

okuyucusu da payýný<br />

alýyor. Neden aðlýyordu<br />

acaba? Onu aðlatan, dertlere<br />

sokan ve hastalýklara<br />

iten neydi? Mehmed Akif<br />

halký bulunmuþ olduðu zihin<br />

darlýðýndan kurtarmak<br />

ve insanlarý uyanýþa ve harekete<br />

çaðýrýyordu. O eserleriyle<br />

herkese ferdi bir sorumluluk<br />

yüklüyor ve herkesin<br />

üzerinde bir görev<br />

Torunu, pamuk gibi<br />

bembeyaz sakallý,<br />

nur yüzlü dedesine<br />

merakla soruyor:<br />

"Dedeciðim! Bir insanýn<br />

ömrü ne kadar olur?"<br />

Dede tatlý bir gülücükle:<br />

"Ezanla namaz arasý<br />

kadar yavrucuðum." deyince<br />

torun:<br />

"Nasýl yani, ömür bu<br />

kadar kýsa mý?" der. Dede:<br />

"Evet yavrum. ömür,<br />

namazsýz ezanla, ezansýz<br />

namaz arasý kadardýr."<br />

Ýstiklal Marþý Þairimiz<br />

Merhum Mehmed Akif Ersoy’un<br />

Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle...<br />

düþtüðünü vurguyla<br />

beyan ediyordu ve<br />

“Sahipsiz bir memleketin<br />

batmasý haktýr,<br />

sen sahip çýkarsan bu<br />

memleket batmayacaktýr.”<br />

diyerek durumun<br />

ciddiyetini insanlarýn<br />

gözü önüne koyuyordu.<br />

Akif bir þeyler hissediyor,<br />

fakat o hissettiklerini<br />

söyleyemediðini<br />

iddia ediyor. Þiirlerine<br />

bakýldýðýnda ise, hissettiklerini<br />

söyleyebildiðini<br />

ve ayný zamanda<br />

hissettiði gibi, hissettirdiðini<br />

hissettirebildiðini görüyoruz.<br />

Akif þiirlerinde insaný<br />

kendi dünyasýna götürüyor<br />

ve insana ayný acýlarý<br />

ve elemleri yaþatýyor. Yalnýzlýðý<br />

seven ve tercih eden<br />

bir insan. Þahid olduðu<br />

olaylardan rahatsýzlýk duyduðu<br />

için onlardan yalnýzlýðýna<br />

kaçýyor. Ayný zamanda<br />

bu yükü yalnýz baþýna<br />

taþýyamýyacaðýný biliyor.<br />

Ve çekmiþ olduðu bu<br />

acýya okuyucusunu þöyle<br />

davet ediyor:<br />

“Gitme ey yolcu, beraber<br />

oturup aðlaþalým. Elemim<br />

bir yiðidin karý deðil<br />

paylaþalým.”<br />

Mehmed Akif kendini<br />

tanýmlamýþ ve “kafa kaðýdýnýn”<br />

adýný Müslüman<br />

Türk koymuþ. Dinine ve<br />

ahlakýna baðlý olan Akif<br />

kendisi hakkýnda þu itirafta<br />

bulunuyor: “Gençliðimde<br />

dindar bir insan olmasaydým,<br />

bir çok günah iþleyebilirdim.”<br />

Demek ki<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Stj. Av. Selma Öztürk<br />

onun ölçüsüde, prensipleride<br />

ortadaydý. Ve bu ilkesine<br />

hayatýnýn sonuna kadar<br />

riayet etme gayretindeydi.<br />

“Ýki mukaddesatým var:<br />

Birisi dil diðeri din.” Bu iki<br />

mukaddes deðerlerin muhafaza<br />

edilmesi gerektiðini<br />

vurguluyor, onlarýn elden<br />

gittiði taktirde ne büyük<br />

felaketler yaþanacaðýný<br />

söylüyordu. Akif’in kanayan<br />

yarasý buydu iþte.<br />

Keskin bir zekaya ve<br />

müthiþ bir hafýzaya sahip<br />

olan Mehmet Akif daha 20<br />

yaþýnda bir gençken<br />

Kur’an’ý ezberleyip hafýz<br />

olmuþtur. Kur’an’ý sýrf diliyle<br />

kuru kuru okuyup yetinmemiþ,<br />

onu hayatýnýn<br />

her saha ve alanýnda yaþayýp<br />

uygulama çabasýný<br />

göstermiþtir. Bu uygulama<br />

titizlikle üstünde durduðu<br />

dakikliði, vefalýlýðý ve sadakatýndan<br />

baþlýyor, spora<br />

olan sevgisine, esprisine ve<br />

sabrýna kadar devam ediyordu.<br />

Sanata olan meylini<br />

ve alakasýný yazmýþ olduðu<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

17<br />

þiirlerden ziyade üflemiþ<br />

olduðu neyle ziyadeleþtirmiþtir.<br />

Babasý tarafýndan<br />

almýþ olduðu saðlam<br />

eðitiminden dolayý<br />

Arapça lisanýný çok iyi<br />

biliyordu.<br />

Bunun için de Atatürk’ün<br />

Kuran-ý Kerim’i<br />

Türkçe’ye tercüme<br />

edilmesi teklifini<br />

getirdiðinde ve bu tercümeye<br />

kim üstlenebilir<br />

sorusu sorulduðunda<br />

akla gelen ilk insan<br />

Mehmed Akif olmuþtur.<br />

Mehmed Akif Kuran’ý<br />

Kerim’i talimat üzere<br />

Türkçe’ye çevirmiþtir. Bazý<br />

tarihi olay ve geliþmelerden<br />

dolayý ise bu meal çalýþmasý<br />

imha edilmek mecburiyetinde<br />

kalmýþtýr.<br />

“Allah-u Teala Kur’an-ý<br />

Kerim’i Türkçe lisanýyla<br />

indirmiþ olsaydý, Cebrail’i<br />

hiç þüphesiz Mehmed Akif<br />

olurdu.” diyen Süleyman<br />

Nazif belki de onun bir deha<br />

olduðunu fark eden insanlardan<br />

birisidir.<br />

Mehmed Akif öyle bir<br />

hüviyete sahip bir insan ki,<br />

kendisinde bulunan vasýflar<br />

Peygamber Efendimizin<br />

meþrebini hatýrlatýyor.<br />

Ve kendisinde dört büyük<br />

halifenin vasýflarýný taþýyor<br />

adeta. Onun karakterini<br />

tahlil edip analizde bulunanlar,<br />

onda Hz. Ebu Bekir’in<br />

sadakatý ve güvenilirliðini,<br />

Hz. Ömer’in þecaat<br />

ve cesurluðunu, Hz. Osman’ýn<br />

ar ve hayasýný ve<br />

nitekim Hz. Ali’nin bilgi ve<br />

zekasýný bulurlar.<br />

Bir dede ile torununun<br />

konuþmalarýna kulak veriyoruz:<br />

Diye cevap verir. Torun<br />

yeniden sorar:<br />

"Namazsýz ezan ve<br />

ezansýz namaz sözlerinden<br />

ne kastettiðini anlamadým<br />

dedeciðim. Bu ne<br />

demek açýklar mýsýn?"<br />

Dede þefkatle ellerinden<br />

tuttuðu torununa:<br />

"Bak yavrum, geçenlerde<br />

komþumuzun çocuðu<br />

doðdu. O çocuðun kulaðýna<br />

ezan okundu deðil<br />

mi? iþte o ezanýn namazý<br />

kýlýndý mý? Kýlýnmadý. O<br />

ezan "Namazsýz ezan"dý.<br />

insan öldüðü zaman kýlýnan<br />

cenaze namazýnýn da<br />

ezaný yoktur. O da "Ezansýz<br />

namaz"dýr. Aslýnda o<br />

Þahsýna yapýlan hakaretlere<br />

ve haksýzlýklara sabredip<br />

susabiliyordu belki.<br />

Lakin Allah’a ve Rasulune<br />

yani dinine ve imanýna yapýlan<br />

hiç bir hakarete tahammül<br />

edemiyordu, susmuyordu<br />

ve o cürette bulunanlara:<br />

“Elimden gelse<br />

seni tepelerim.” diyecek<br />

kadar cesur ve mertti.<br />

Mehmed Akif yaþamý<br />

ve düþünceleriyle tam bir<br />

nümune insandýr. Gençlere<br />

örnek gösterilecek saðlam<br />

ve kuvvetli bir þahsiyetti o.<br />

Mehmed Akif’i tanýmak,<br />

onun ruhunu anlayýp kavramak<br />

ve onun sürdürmüþ<br />

olduðu bir hayat sürdürmek...<br />

Merhumun kabri Ýstanbul’da<br />

Edirnekapý’da ki Þehidlik’te<br />

bulunmaktadýr.<br />

Ýmkaný olan herkese orayý<br />

ziyaret etmesini tavsiye<br />

ederim... Fakat merhumun<br />

ruhuna bir Fatiha okumak<br />

için ille de o kabristan mekanýnda<br />

bedenen bulunmak<br />

þart deðil...<br />

Her müslümam gencin<br />

kitaplýðýnda bulunmasý gereken<br />

bir eser Mehmed<br />

Akif’ Ersoy’un Safahat’ýdýr.<br />

Safahat Akif’in tek þiir kitabýdýr.<br />

Bütün þiirlerini Safahat’ta<br />

toplamýþ, Ýstiklal<br />

Marþý’ný ise “Kahraman<br />

Ordumuz’a” yazýp, ithaf<br />

ettiði için onu halka mal<br />

edip Safahat’ýna almamýþtýr.<br />

Bir Türk müslüman<br />

genci olarak bize burada<br />

düþen görev herþeyden önce<br />

Akif’i ve Akif gibi nice<br />

büyük insanlarýmýzý tanýmak<br />

ve onlarýn hayatlarýný<br />

kendimize örnek almaktýr.<br />

Merhumlarý anýp yad etmek,<br />

onlarýn kýymetli eserlerini<br />

tanýyýp, o eserleri içimize<br />

sindirip kendimizde<br />

yaþatmaktýr. Nesillere düþen<br />

görev budur iþte.<br />

namazýn ezaný insan doðunca<br />

okunmuþtu kulaðýna.<br />

"Bak ey insan! Doðdun,<br />

ama öleceksin, ömür<br />

çabuk biter, hayatýný iyi<br />

deðerlendir. Boþa vakit<br />

harcama!" ikazýný yapýyordu<br />

o ezan. Ýþte yavrum<br />

öMüR, EZANLA NA-<br />

MAZ ARASI KADAR-<br />

DIR. Sakýn boþa geçirme.<br />

ömrünü dolu dolu yaþa,<br />

bir nefes bile boþluk býrakma!"


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

18 hayat<br />

OECD tarafýndan<br />

katýlýmcý ülkelerin<br />

eðitim durumunu<br />

araþtýran PISA(*), 15 yaþýndaki<br />

öðrencilerin matematik,<br />

fen bilimleri ve okuma<br />

alanlarýndaki becerileri<br />

hakkýnda bilgi veriyor.<br />

Araþtýrma programýnýn<br />

üzerinde durduðu bir diðer<br />

hususu da, ülkede yürürlükte<br />

olan eðitim sistemindeki<br />

eksiklikler oluþturuyor.<br />

Eðitimin merkezi<br />

olan okulun, öðrenciyi geleceðe<br />

ne kadar hazýrladýðýyla<br />

ilgili veriler, program<br />

çerçevesinde iþleniyor, ülkedeki<br />

okul sisteminin eðitimde<br />

eþitlik ilkesi ile ne<br />

kadar örtüþtüðü sorusuna<br />

cevap aranýyor. Okul, iþ<br />

hayatý ve günlük yaþamda<br />

gerekli olan kabiliyetlerin<br />

geliþimine hangi derecede<br />

katkýda bulunmaktadýr?<br />

Okulda bu doðrultuda<br />

herhangi bir eþitsizlik söz<br />

konusumudur? Özellikle<br />

de toplumsal sýnýfa dayanan<br />

eþitsizlikten bahsetmek<br />

mümkün müdür? PI-<br />

SA araþtýrmasý, araþtýrmaya<br />

katýlan ülkelerde bu sorulara<br />

cevaplar aramakta,<br />

çýkan sonuçlar doðrultusunda<br />

ilgili ülkelerin eðitim<br />

politikalarýna çözüm<br />

önerileri sunmaktadýr.<br />

Geçtiðimiz ayda açýklanan<br />

PISA 2006 sonuçlarýna<br />

geçmeden önce PISA<br />

2000’in Almanya’da oluþturduðu<br />

atmosferi hatýrlamakta<br />

fayda var. PISA, ilk<br />

defa 2000 yýlýnda uygulandýðýnda<br />

Almanya’da büyük<br />

bir yanký uyandýrmýþtý.<br />

Zira araþtýrmanýn sonuçlarýna<br />

göre Almanya,<br />

uluslararasý ölçekte orta<br />

seviyede bile yer almayý<br />

baþaramamýþtý. Yukarýda<br />

soru þeklinde sýraladýðýmýz<br />

araþtýrma hedefleri<br />

göz önünde bulundurulduðunda<br />

elde edilen so-<br />

Lichtenstein Devlet<br />

baþkaný Prens II. Hans<br />

Adam, 2008 yýlýnda<br />

devlet ve kilise ayrýmýnýn en<br />

büyük gerekliliklerden biri<br />

olacaðýný söylerken, Ýslam<br />

dininin ikinci büyük din<br />

olarak kabul edilmesi gerektiðini<br />

belirtti<br />

Lichtenstein radyosunun<br />

geleneksel olarak her<br />

yýlbaþýnda yaptýðý röportajda<br />

Lichtenstein, Devlet Baþkaný<br />

Prens II. Hans Adam<br />

ile, özellikle ülkede Ýslam’ýn<br />

PISA: Sosyal konum okullardaki<br />

baþarýya etki ediyor<br />

yeri konusu konuþuldu.<br />

Prens, halk ve siyasilerin<br />

din özgürlüðünü benimsemeleri<br />

görüþünü dile getirdi.<br />

Buna Lichtenstein’da Hýristiyanlýðýn<br />

özel bir konumu<br />

olmamasýnýn da dahil<br />

olduðunu belirten Prens,<br />

Hýristiyanlýðýn yanýnda<br />

Ünal KOYUNCU • ukoyuncu@igmg.de<br />

nuç, Almanya açýsýndan<br />

düþündürücüydü. Geliþmiþ<br />

ülkeler arasýnda yer<br />

alan Almanya’nýn eðitim<br />

sistemindeki aksaklýðý<br />

yansýtan bu sonuç, ülkenin<br />

geleceðine dair bir takým<br />

endiþeleri de beraberinde<br />

getirdi. Nitekim ülkenin<br />

geliþmiþlik düzeyinin gelecekte<br />

de devam etmesi,<br />

eðitim sisteminin bu seviyeyi<br />

devam ettirebilecek<br />

düzeyi ile yakýndan alakalý<br />

bulunuyor. Ayný þekilde<br />

eðitim sisteminin ülkedeki<br />

gençlerin tamamýný hayata<br />

kazandýrabilmesi, dünyanýn<br />

önde gelen ülkelerinden<br />

olan Almanya açýsýndan<br />

önemlidir. Bu açýdan<br />

bakýldýðýnda PISA 2000<br />

araþtýrmasýnda ortaya çýkan<br />

endiþe verici bir diðer<br />

sonuç, alt sýnýfa mensup<br />

öðrencilere iliþkin tespitlerdi.<br />

Göçmen kökenli öðrencilerin<br />

de yer aldýðý bu<br />

kesimle ilgili ortaya çýkan<br />

olumsuz sonuç, eðitim sisteminin<br />

eþitlik ilkesinden<br />

uzaklaþtýðýný göstermekteydi.<br />

Dolayýsýyla hayatýn<br />

diðer alanlarýnda yaþanan<br />

zengin-fakir arasýndaki<br />

uçurumu, eðitim sisteminde<br />

de görebilmek mümkündü.<br />

225 okulda 5000 öðrenci<br />

üzerinde yapýlan PISA<br />

2006 araþtýrma sonuçlarýnýn<br />

açýklanmasýnýn ardýndan<br />

yapýlan deðerlendirmelerde<br />

öne çýkan yaklaþým,<br />

PISA 2000 ile yapýlan<br />

kýyaslamalardýr. Öyle ya,<br />

geride býrakýlan 6 yýllýk sürenin<br />

ardýndan sorulacak<br />

en doðal soru, eðitim alanýnda<br />

hangi yöne doðru<br />

bir geliþmenin yaþandýðý<br />

sorusudur. Bakýþ açýsýna<br />

göre deðiþen yorumlarda<br />

bir taraftan genel bir iyileþme<br />

eðilimden bahsedilirken<br />

diðer taraftan ayný sorunlarýn<br />

devam ettiðine<br />

iliþkin tespitler yapýlýyor.<br />

PISA 2000 ile yapýlan genel<br />

kýyaslamalarda olumlu geliþmelerin<br />

yaþandýðý ortaya<br />

çýkýyor. Genel alandan<br />

özel alana kayýldýðýnda ayný<br />

geliþmelerden bahsetmek<br />

pek de mümkün deðil.<br />

Alt sýnýfa mensup öðrencilerin<br />

eðitim hayatýnda<br />

gördükleri haksýzlýk,<br />

sistematik olarak devamlýlýðýný<br />

sürdürdüðü görülüyor.<br />

Ancak, kamuoyunun<br />

araþtýrmada elde edilen<br />

genel iyileþmeye odaklanmasýnýn<br />

sonucu, bu alandaki<br />

zaafiyet göz ardý ediliyor.<br />

PISA 2006’nýn yinelediði<br />

tespit, öðrencinin mensup<br />

olduðu sosyal sýnýfla<br />

okulda gösterdiði baþarý<br />

arasýndaki iliþkinin, Almanya’da<br />

diðer ülkelere<br />

kýyasla yüksek olduðu tesbitidir.<br />

Bunun anlamý, gelir<br />

ve yaþam þartlarý yüksek<br />

düzeyde olan bir aileye<br />

mensup öðrenciyle karþý<br />

tarafta yer alan, yani geliri<br />

düþük ve hayat þartlarý<br />

kýsýtlý olan bir aileye mensup<br />

bir öðrenci arasýnda<br />

ciddiye alýnmasý gereken<br />

bir baþarý farkýnýn olmasýdýr.<br />

Gerek okul derslerinde<br />

elde edilen notlar ve gerekse<br />

de Gymnasium ile<br />

Hauptschule öðrencileri<br />

arasýndaki sýnýf farklýlýkla-<br />

ikinci büyük dini topluluk<br />

olarak Ýslam'ýn da unutulmamasý<br />

ve kabullenilmesi<br />

gerektiðini ifade etti. Bunun<br />

yanýnda Müslümanlar'a camilerini<br />

yapabilmeleri için<br />

imkan saðlanmasý gerektiðini<br />

kaydetti. Hýristiyanlar'a<br />

saðlanan dinlerini yayma<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

rý bu tespitin altýný çiziyor.<br />

Öte taraftan, fen bilimlerine<br />

olan ilginin, araþtýrma<br />

sonucunda dile getirildiði<br />

gibi, deðiþik kesimlere<br />

mensup öðrenciler arasýnda<br />

eþit seviyede olduðu<br />

dikkate alýndýðýnda, sistemdeki<br />

eþitsizlik daha da<br />

bir anlam kazanýyor. PISA<br />

2006 sonuçlarýnda yer verilen<br />

bilgiye göre Gymnasium’daki<br />

öðrenciler fen<br />

bilimlerinde temel bilgilere<br />

sahipken, Hauptschule’daki<br />

öðrencilerin %40<br />

oranýndaki bir kesimi bu<br />

bilgilere sahip deðildir.<br />

Buna göre ayný ilginin olmasýna<br />

raðmen eþit imkan<br />

ve þartlara sahip olmayan<br />

öðrenciler, sistemin ortaya<br />

koyduðu ayýrýcý ve ayrýmcý<br />

uygulamalardan dolayý<br />

elenmekte ve baþarýsýzlýða<br />

sevkediliyor. Bu bilgiler,<br />

alt sýnýfa mensup ve göç<br />

kökenli öðrencilerin eðitim<br />

politikasýnda teþvik edilmesi<br />

gerektiði kanaatini de<br />

pekiþtiriyor.<br />

PISA 2006 araþtýrmasýnýn<br />

odak noktasýný fen bilimleri<br />

oluþturuyor. Fen bilimleriyle<br />

iliþkili teknik<br />

meslek ve iþ alanlarýnýn<br />

önümüzdeki yýllarda iþ<br />

gücü ihtiyacýný giderebilmesi,<br />

öðrencilerin bu alana<br />

yönelik ilgi göstermesine<br />

baðlý. Fizik ve Kimya gibi<br />

derslerde yapýlan deney ve<br />

benzeri pratik derslerin bu<br />

ilgiyi artýrdýðý, raporda<br />

vurgulanýyor. Raporda, bu<br />

çerçevede araþtýrýlan diðer<br />

konular, öðrencilerin fen<br />

bilimlere olan ilgisi, haftalýk<br />

ders saati ve okulun sa-<br />

“Bir yandan kiliselerin çanlarý çalarken<br />

diðer yandan da müezzinin ezan<br />

okumasýnda bir problem görmüyorum”<br />

dosya<br />

hip olduðu teknik altyapý<br />

konularýydý. Almanya’da,<br />

araþtýrmaya katýlan öðrencilerin<br />

%35’i haftada iki saatten<br />

az fen bilimleri dersi<br />

aldýklarýný belirtirken, %32<br />

civarýnda bir kesim, katýldýklarý<br />

haftalýk fen bilimleri<br />

dersinin dört saat olduðunu<br />

bildirirken, buna ek<br />

olarak derslerde, öðrencinin<br />

fen bilimlere olan ilgisini<br />

artýrýcý deneyler ve<br />

grup çalýþmasý, diðer ülkelere<br />

kýyasla orta derecede<br />

yapýlýyor. Dersin kalitesini<br />

artýran bu tür metodlarla<br />

gözetilen hedef, öðrencinin<br />

kendi baþýna deneylerde<br />

bulunabilmesi, ortaya<br />

çýkan sonucu deðerlendirebilmesi<br />

ve elde edilen<br />

bilgileri günlük hayata aktarabilmesidir.<br />

PISA 2000 araþtýrmasýnýn<br />

ana temasý olan okuma<br />

kabiliyetinde genel olarak<br />

bir iyileþme eðilimden<br />

bahsediliyor. PISA<br />

2006’nýn ortaya koyduðu<br />

bu durum, bu dalda aþaðý<br />

seviyede öðrencilerin bulunmadýðý<br />

anlamýna gelmiyor.<br />

Aksine, okuma alanýnda<br />

beklenen seviyede<br />

olmayan öðrencilerin teþvik<br />

edilmesi, eðitim politikasýnýn<br />

önemli bir hedefi<br />

olmak durumundadýr.<br />

Okuma kabiliyetinde görülen<br />

iyileþme, öðrencilerin<br />

Matematik kabiliyetinde<br />

gözükmüyor. Bir önceki<br />

araþtýrmanýn aðýrlýk verdiði<br />

alan olan Matematik’de,<br />

daha çok istikrarlý<br />

bir geliþmeden bahsediliyor.<br />

Bunun anlamý, son<br />

araþtýrmada elde edilen sonucun<br />

korunduðu gerçeðidir.<br />

(*) PISA, Programme for<br />

International Student Assessment,<br />

Uluslararasý öðrenci<br />

ölçme programýnýnýn kýsaltýlmýþýdýr.<br />

PISA Araþtýrmasý 3<br />

yýlda bir yapýlmaktadýr.<br />

imkanýnýn ayný þekilde<br />

Müslümanlar'a da verilmesi<br />

gerektiðinin altýný çizen<br />

Prens, bir yandan kiliselerin<br />

çanlarý çalarken diðer yandan<br />

da müezzinin ezan<br />

okumasýnda bir problem<br />

görmediðini belirtti.<br />

Prens, Avrupa’nýn gösterdiði<br />

oldukça geniþ dini<br />

tarafsýzlýðýn Ýslam baðlamýnda<br />

ne gibi sonuçlar doðurabileceði<br />

sorusuna ise,<br />

dünya genelinde bir Ýslamlaþma<br />

gibi bir korkusunun<br />

olmadýðýný söyledi ve bugüne<br />

kadar dünyanýn birçok<br />

bölgesinde farklý dinlerin<br />

barýþ içerisinde yaþayabildiðinin<br />

örneðinin bulunduðunu,<br />

bu konuda olmadýk korkular<br />

yaratmanýn problem<br />

çýkarmaktan baþka bir iþe<br />

yaramayacaðýný belirtti


dosya<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

21<br />

Bir Kurban,<br />

Bin Dua…<br />

IGMG (Ýslam Toplumu<br />

Milli Görüþ) teþkilatlarý<br />

2007 Kurban Kesim Görevliler<br />

deðerlendirme toplantýsý<br />

Kerpen’ de iki gün devam<br />

etti.<br />

Ýki gün süren toplantýda<br />

199 kurban kesim görevlisi<br />

gittikleri ülkelerde izlenimlerini<br />

aktardýlar.<br />

Ýlhan hoca’nýn okuduðu<br />

Kur’an-ý Kerim ile baþlayan<br />

proðram, Abdullah Mert’in<br />

yaptýðý yoklama ile devam etti.<br />

Açýlýþ konuþmasýný yapan<br />

Genel Baþkan Yardýmcýsý ve<br />

Sosyal Hizmetler Baþkaný Ali<br />

Bozkurt konuþmasýnda;<br />

’’Bu yýl 199 görevlinin 73<br />

ülke ve bölgede görev yaptýðýný<br />

ve sað salim tekrar yuvalarýna<br />

döndüðü için þükür<br />

kurbaný kestiklerini belirtti.<br />

Hedefimiz kampanya öncesi<br />

72 ülkede 72 000 kurban idi.<br />

Elhamdulillah biz bu rakamý<br />

aþtýk ve 73.938 adet kurban<br />

baðýþý toplanmasýný saðladýk.<br />

Bizler müslümanlarýn<br />

kurban vekaletlerini hakkýyla<br />

yerine getirdik ve 88.889 kurban<br />

kesimi gerçekleþtirdik’’<br />

dedi.<br />

IGMG Sosyal Hizmetler<br />

Baþkan yardýmcýsý Süleyman<br />

Yýlmaz da konuþmasýnda<br />

Bölgelerin Kurban hedeflerine<br />

ulaþma konusundaki gayretleri<br />

için teþekkür etti. Bölge<br />

kurban sorumlularýna birer<br />

baþarý plakatý verilirken, 2008<br />

yýlý kurban çalýþmasýnýn startýnýnda<br />

verildiði belirtildi.<br />

Daha sonra, takriben 73<br />

ülke ve bölgelere giden görevliler<br />

raporlarýný takdim etti<br />

ve karþýlaþtýklarý ilginç<br />

olaylarý ve yaþadýklarýný paylaþtýlar.<br />

Kurban Kesim Görevlileri<br />

sadece kurban baðýþý daðýtýlmadýðýný,<br />

bunun yaný sýra<br />

tonlarca gýda yardýmý, yoksul<br />

insanlara, yetimlere Zekat-<br />

Sadaka daðýtýldýðý ve ihtiyaç<br />

olan bölgelerde su kuyularý<br />

açýldýðý belirtildi.<br />

Toplantýda bir konuþma<br />

yapan IGMG Genel Baþkaný<br />

Yavuz Çelik Karahan, görevlilere<br />

teþekkür etti.<br />

Karahan: „Bayram da aileniz<br />

yerine ümmet ile bir oldunuz“<br />

diyerek, 23. Kurban<br />

kampanyasýnýnda baþarýyla<br />

tamamlandýðýnýn altýný çizdi.<br />

Karahan: ’’73 ülke ve bölgede<br />

88.889 kurban kesimi<br />

gerçekleþtiðini, göçün 48. yýlýnda<br />

olunduðunu ve Milli<br />

Görüþ teþkilatlarýnýn 40. hizmet<br />

yýlý içinde olduðunu ve<br />

bununla gurur duyduklarýný’’<br />

dile getirdi.<br />

Baþkan, IGMG’ nin temel<br />

hedefinin Ýslam dininin doðru<br />

kaynaklardan öðrenilmesini<br />

ve yaþanýlmasýný saðlamak<br />

olduðunu söyledi.<br />

“Bu din Allahýn’dýr, kim<br />

sahib çýkarsa Allah da onlara<br />

sahib çýkar“ diyerek IGMG’<br />

nin gayesinin insanlýða hizmet<br />

ve tüm insanlarýn saadeti<br />

için çalýþmak olduðunu kaydetti.<br />

Genel Baþkanýn konuþmasýnýn<br />

ardýndan, dilek ve temenniler<br />

alýndý.<br />

Genel Baþkan Yardýmcýsý<br />

Ali Bozkurt’un dilek ve temennileri<br />

deðerlendirmesinin<br />

ardýndan, 2 günlük proðram<br />

okunan Kur’an-ý Kerim<br />

ile son buldu.


dosya<br />

Hicret, Ýslâm tarihinde<br />

tam bir dönüm<br />

noktasý olan en<br />

önemli olaydýr. Çünkü, Hicret,<br />

Müslümanlar üzerinde<br />

tatbik edilen zulüm cenderesinin<br />

kýrýlmasý, söndürülmek<br />

istenen Ýslam güneþine<br />

yeryüzünü aydýnlatma fýrsatý<br />

veren bir doðuþ ve<br />

Ýslâm inkýlâbýna ulaþtýran<br />

ve kemale erdiren yepyeni<br />

bir baþlanðýçtýr. Bundan dolayýdýr<br />

ki, hicretten onyedi<br />

sene sonra alýnan bir kararla<br />

Ýslam Takvimi diyebileceðimiz<br />

“Hicrî-Kamerî Takvim”in<br />

“takvim baþlangýcý”<br />

olarak kabul edilmiþtir.<br />

Peygamber Efendimiz<br />

(as), bugün Arabistanýn Hicaz<br />

bölgesi olarak bilinen<br />

bölgenin Mekke þehrinde<br />

dünyayý þereflendirmiþ, yine<br />

bu mukaddes þehirde<br />

Yüce Rabbimiz, O’nu peygamber<br />

olarak görevlendirmiþtir.<br />

Peygamberlik görevi gereði<br />

olarak, “(Önce) en yakýn<br />

akrabalarýný uyar.” [Þuarâ,<br />

214] âyet-i kerimesi<br />

uyarýnca, akrabalarýndan<br />

baþlayarak, çevresindeki insanlarý<br />

Ýslâm dinine inanmaya<br />

davet etmiþti. Kendilerini<br />

Ýslâm’a da’vet ettiði<br />

kimseler O’nu, el-Emin =<br />

güvenilir kiþi olarak tanýyorlardý.<br />

O güne kadar zaten<br />

O’nu bu sýfatý ile tanýyan<br />

insanlarýn bir kýsmý,<br />

O’na inanarak etrafýnda<br />

toplanmaya baþladýlar. Yeni<br />

dinin mensubu olan bu insanlarýn<br />

sayýsý hergün artýyor<br />

ve Ýslam hýzla yayýlýyordu.<br />

Fakat o güne kadar toplum<br />

üzerinde hakimiyet<br />

kurmuþ olan, kimi Mekke<br />

ileri gelenleri, zulüm iktidarýný<br />

kaybetme endiþesiyle<br />

O’nun Hakk’a çaðýrýlarýna<br />

engel olmaya baþlamýþlardý.<br />

Daha da ötesi, Peygamberimiz<br />

ve O’na inanan insanlara<br />

karþý amansýz birer düþman<br />

olmuþlardý. Bilhassa<br />

fakir, köle ve arkasýnda güçlü<br />

kabilesi olmayan Müslümanlara<br />

zulmediyorlar ve<br />

akýl almaz iþkenceler tatbik<br />

ediyorlardý. Ancak bu yýldýrma<br />

hareketleri ne Hz.<br />

Peygamber (as)’ý ne de o ilk<br />

kutlu insanlarý yýldýramadý.<br />

Sadece Allah Rasulü (as)’ý<br />

birgün mutlaka doðarak<br />

bütün dünyayý aydýnlatacaðýna<br />

inandýðý Ýslam güneþinin<br />

doðacaðý baþka ufuklar<br />

araþtýrmaya sevketti. Ýnanmayan<br />

zorbalarýn zulmü altýnda<br />

ilk þehidler verildi;<br />

þartlar daha da zorlaþýnca o<br />

gün adil bir idarenin yönetimi<br />

altýnda olan ve hemen<br />

Kýzýldeniz’in karþý kýyýsýndaki<br />

Habeþistana iki göç<br />

gerçekleþtirildi. Ne çare ki<br />

Mekke’de kalan diðer müslümanlara<br />

yapýlan zulüm<br />

eksiksiz devam ediyordu.<br />

Bu durum karþýsýnda<br />

Peygamber Efendimiz (as),<br />

davet çalýþmalarýný Mekke’de<br />

yerleþik kabilelerin<br />

dýþýndan çeþitli vesilelerle<br />

Mekke’ye gelen civar kabile<br />

ve þehir ahalisinden olan insanlara<br />

yöneltti. Biribiri ardýnca<br />

konuyu teblið etmek<br />

üzere onlarca kabileye müracaat<br />

etti, ama her defasýnda<br />

red cevabýný aldý. Fakat<br />

asla umudunu kaybetmedi.<br />

Sonunda beklediði cevabý<br />

Medine’li Evs ve Hazreç kabilelerine<br />

mensup kutlu insanlarda<br />

buldu. Az-çok eski<br />

dinlerin ve son bir peygamberin<br />

geleceði bilgilerine sahip<br />

olan Medineliler hemen<br />

bu yeni dini kabul ettiler ve<br />

Ýslam’ýn yayýlmasý görevini<br />

üstlendiler. Hz. Mus’ab b.<br />

Umeyr (ra)’ý onlara öðretmen-mübellið<br />

olarak gönderen<br />

Peygamberimiz (as),<br />

bu süreci daha da hýzlandýrmýþ<br />

oldu.<br />

Mekke’de iþkence ve<br />

zulmün artýk çekilmez boyutlara<br />

ulaþtýðý günlerden<br />

bir gün Efendimiz (as) “Sizin<br />

hicret edeceðiniz yerin<br />

iki kara taþlýk arasýnda hurmalýk<br />

bir yer olduðu bana<br />

gösterildi...” (El-Buhârî,<br />

4/255; Tecrid-i Sarih tercemesi,<br />

10/86) buyurarak<br />

Müslümanlarýn Medine’ye<br />

hicret etmelerine izin verdi.<br />

Böylelikle Peygamberliðin<br />

13. yýlý Muharrem ayýnda<br />

(Temmuz 622) nurlu þehir<br />

Medine’ye, Mekke’den<br />

hicret=göç baþlamýþ oldu.<br />

Bundan sonra Müslümanlarýn<br />

büyük bir kýsmý peyderpey<br />

gizlice ve küçük gruplar<br />

halinde Medine’ye hicret<br />

ettiler. (Prof. Dr. Muhammed<br />

Hamidullah; Ýslâm’a<br />

Giriþ, Çev. Cemal Aydýn,<br />

T.D.V.Yayýnlarý, Ankara<br />

1996, s, 13,14.)<br />

Kýsa bir müddet sonra<br />

da Mekke’li Müslümanlarýn<br />

hemen hepsi Medine’ye<br />

ulaþtý. Bütün komutanlarýn<br />

yaptýðý gibi geride sadece<br />

Peygamber Efendimiz (as)<br />

kendisi ve has yardýmcýlarý<br />

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali<br />

(ra) efendilerimiz kaldýlar.<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Bir doðumun sancýsý: Hicret<br />

M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com<br />

Durumun bu þekle geliþi<br />

Kureyþli müþrikleri daha da<br />

telâþlandýrdý. Çünkü bu göçün<br />

neticesi Medine-i Münevvere,<br />

güçlü bir Ýslâm<br />

merkezi haline gelecek, bu<br />

da onlarýn aleyhlerine olacaktý.<br />

Konuyu tartýþmak ve<br />

bir çare bulmak üzere<br />

“Dâru’n-Nedve” denilen<br />

meclislerinde toplandýlar.<br />

Uzun uzun görüþtüler. Neticede<br />

kurtuluþ yolununun<br />

son nur halkasý, dünya ve<br />

ahiretin mutluluk rehberi,<br />

Yüce Peygamber (as)’ýn hayatýna<br />

son vermeye karar<br />

verdiler. Akýllarýnca son<br />

derece gizli bir karar aldýlar<br />

ve kusursuz bir plân yaptýlar.<br />

O’nu hak peygamber<br />

olarak gönderen Allahu zülcelalin<br />

planlarýný bozacaðýný<br />

bir türlü düþünemediler.<br />

Halbuki Cebrail (as) daha<br />

onlar bu akamete uðrayacak<br />

tuzaklarýný kurarlarken<br />

çoktan haberi Efendimiz<br />

(as)’a ulaþtýrmýþtý.<br />

Kur’an’ýmýz bundan þöylece<br />

bahis buyurmaktadýr:<br />

“Ýnkâr edenler, seni baðlayýp<br />

bir yere kapamak veya<br />

öldürmek, ya da sürmek<br />

için düzen kuruyorlardý.<br />

Allah düzen yapanlarýn en<br />

iyisidir.” [Enfâl, 30]<br />

Müþriklerin hazýrladýðý<br />

ölüm planýný Cebrâil (as),<br />

Peygamberimiz (as)’a haber<br />

verdi ve : “Bu gece, her zaman<br />

yatmakta olduðun yataðýnda<br />

yatmayacaksýn, evini<br />

terk edeceksin...” dedi.<br />

Böylece Hz. Peygamber’e<br />

hicret için izin verildi. Peygamber<br />

Efendimiz (as) önce<br />

Hz. Ali’yi çaðýrdý: “Ben Medine’ye<br />

gidiyorum. Sen bu<br />

gece benim yataðýmda yat,<br />

hýrkamý üstüne ört. Müþrikler<br />

beni yatýyor sansýnlar,<br />

onlara bir þey sezdirme. Sabahleyin<br />

þu emânetleri sahiplerine<br />

ver. Ondan sonra<br />

sen de hemen gel” buyurdu.<br />

Hz. Ali Efendimiz gönlünde<br />

hiçbir sýkýntý duymadan<br />

adeta ölüm yataðýna<br />

yatar gibi Peygamber yataðýna<br />

yattý.<br />

Gecenin bir yarýsýnda<br />

Peygamber evinin etrafýný<br />

saran canilerin yüzüne yerden<br />

aldýðý bir avuç kumu<br />

serpen Efendimiz (as), bir<br />

taraftan onlarý uyuturken<br />

diðer taraftan “Yâ-sin “ Suresi’nin:<br />

“Biz onlarýn önlerine<br />

ve arkalarýna birer sed<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

23<br />

çektik, böylece gözlerini<br />

perdeledik. Onlar artýk elbette<br />

görmezler.” [Yâ-Sîn, 9]<br />

anlamýndaki âyetini okuyarak<br />

aralarýndan çýkýp gitti.<br />

Önce Kabe’yi tavaf etti.<br />

Sonra doðup-büyüdüðü<br />

topraklardan ayrýlýþýn hüznünü<br />

anlatan þu sözler mübarek<br />

dudaklarýndan yankýlandý:<br />

“Ey Mekke! Sen Allah<br />

katýnda yeryüzünün en hayýrlý<br />

ve bana en sevimli yerisin.<br />

Eðer çýkmak zorunda<br />

býrakýlmasaydým senden<br />

ayrýlmazdým.” (Ýbn-i Mâce<br />

2/1037, Hadis no: 3108; Tirmizi,<br />

5/722, Hadis No:<br />

3925) Öðleye doðru Hz.<br />

Ebû Bekir’in evine vardý ve<br />

ona Medine’ye hicret edeceklerini<br />

bildirdi.<br />

Peygamber Efendimiz<br />

(as), taktik gereði, Hz. Ebû<br />

Bekir efendimizle Mekke’den<br />

çýktýlar, Sevr Daðý’na<br />

geldiler ve oradaki maðaraya<br />

gizlendiler. Üç gün üç<br />

gece maðarada kaldýlar. Onlarý<br />

arayanlar, maðaranýn<br />

aðzýna kadar gelmelerine ve<br />

ayak sesleri ve konuþmalarýnýn<br />

içeriden duyulacaðý<br />

kadar yaklaþmalarýna raðmen,<br />

onlarý göremediler. Bir<br />

ara telaþlanarak “Ya<br />

Resûlâllah, eðilip baksalar,<br />

bizi görecekler” diyen Hz.<br />

Ebû Bekir (ra)’a Peygamber<br />

Efendimiz (as): “Korkma,<br />

Allah’ýn yardýmý bizimledir.<br />

[Tevbe, 40] Ýki yoldaþ ki,<br />

üçüncüsü Allah’týr, hiç endiþe<br />

edilir mi?” buyurdular.<br />

(El-Buhâri; 4/263; Tecrid-i<br />

Sarih tercemesi, 10/119<br />

(Hadis No: 1557)<br />

Allah (cc), Resûlü Hz.<br />

Muhammed (as)’a ilk vahyi<br />

Nur Daðýndaki Hîra maðarasýnda<br />

göndermiþti. Hiradaki<br />

maðarasý ile Sevr maðarasý<br />

arasýnda geçen müddet,<br />

Hz.Peygamberin, Peygamberlik<br />

hayatýnýn Mekke<br />

devrini teþkil etmiþti. Sevr<br />

Maðarasýndan baþlayan hicret<br />

ise, Mekke devrinin sonu,<br />

Medine devrinin baþlangýcý<br />

olmuþtur.<br />

Medine yolunda bir kaç<br />

takip ve takip edenlerin<br />

hüsraný ile neticelenen müþriklerin<br />

teþebbüsleri, Efendimiz<br />

(as)’ýn Kuba’ya ve<br />

Kuba’da bulunan müslümanlarla<br />

kucaklaþmalarý ile<br />

son bulmuþtu.<br />

Resullar Sultanýnýn Mekke’den<br />

yola çýktýðý Medine’de<br />

duyulmuþtu. Medineliler<br />

bu müjdeli geliþi gözleri<br />

ufukta günlerce beklediler.<br />

Sonunda bir Pazartesi<br />

günü öðleye doðru bu hasret<br />

sona erdi ve Medineliler<br />

Peygamberlerine, Peygamber<br />

de geliþi ile nurlanan<br />

Medine ve oradaki o ilk samimi<br />

insanlara kavuþtu. Yol<br />

güzergahýnda bölgenin ilk<br />

ve “temelinin takvâ üzere<br />

atýldýldýðý” Kur’an’da haber<br />

verilen Kuba Mescidi<br />

inþa edildi.<br />

Medine halký, Allah Rasulü<br />

(sas)’in Medine’ye geliþine<br />

sevindikleri kadar hiç<br />

bir þeye sevinmemiþlerdi.<br />

En büyük inkýlaplara gebe<br />

olan hicret hadisesi gerçekten<br />

bir dönüm noktasý<br />

olmuþtur. Hicret ederek Medine’ye<br />

gelen Efendimiz<br />

(as) bazý dini düzenlemelerin<br />

ardýndan bu gün bile bir<br />

benzeri yapýlamayan bazý<br />

dev adýmlar atmýþ ve devrimlerine<br />

baþlamýþtýr. Bu<br />

cümleden olarak Medine’de<br />

yaþayan diðer dinlere mensup<br />

cemaatlerle, dayanýþma<br />

temeli üzerine bir antlaþma<br />

imzaladý. Böyle bir antlaþmanýn<br />

bundan önce bir benzeri<br />

daha yoktu. Bu antlaþma,<br />

Ýslâm Dininin Müslüman<br />

olmayan topluluklarla<br />

barýþ içinde yaþamaya ve<br />

onlarla her zaman iyi iliþkiler<br />

içinde olmaya ne büyük<br />

bir önem atfettiðini göstermektedir.<br />

Örneði olmayan<br />

diðer bir antlaþma da Sevgili<br />

Peygamberimiz (as)’ýn<br />

Mekke’den gelen muhacirlerle<br />

Medine’li Ensar Müslümanlarýn<br />

arasýnda kurmuþ<br />

olduðu kardeþlik antlaþmasýdýr.<br />

Bu kardeþlik<br />

antlaþmasýnýn en önemli<br />

maddelerinden birisi, Medine’li<br />

Müslümanlarýn, mallarýnýn<br />

yarýsýný göçmen kardeþlerine<br />

vermeleri idi ki,<br />

tarihte bu kardeþlik, dayanýþma,<br />

ve yardýmlaþmanýn<br />

bir benzerini daha bulmak<br />

mümkün deðildir.<br />

Hicret, ilk Müslümanlarýn,<br />

o sýkýntýlý, acý dolu günlerden<br />

kurtulmalarýna, temelde<br />

kardeþlik esaslarý<br />

üzerine kurulan toplum hayatýna<br />

kavuþmalarýna ve sadece<br />

kendi aralarýnda deðil<br />

hudutlarý içinde bulunan<br />

bütün insanlarýn tam bir<br />

adalet ve hakkaniyet ortamýnda<br />

yaþamalarýna vesile<br />

olmuþtur. Ayrýca Ýslâm Dini,<br />

Mekke þehri hudutlarýnýn<br />

dýþýna Hicret’le taþmýþ ve bu<br />

güneþ, dünyaya Medine<br />

ufuklarýndan yayýlmýþtýr.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

<strong>24</strong> hayat<br />

Anneannesinin sözleri<br />

yankýlandý kulaklarýnda:<br />

Oðlum<br />

namaz hiç bu vakte býrakýlýr<br />

mý? Anneannesinin yaþý<br />

yetmiþe dayanmýþ, ama<br />

ezan okunduðu vakit yerinden<br />

sýçrar, yaþýndan<br />

beklenmeyecek bir hýzla<br />

abdestini alýr ve namazýný<br />

kýlardý.<br />

Kendisi ise, nefsini bir<br />

türlü yenemiyordu. Hep<br />

ne oluyorsa, namaz son dakikalara<br />

kalýyor, bu sebeple<br />

namazýný alelacele eda<br />

ediyordu. Bunu düþünerek<br />

kalktý yerinden, gözü saate<br />

kaydý. Yatsý ezanýnýn okunmasýna<br />

on beþ dakika kalmýþtý.<br />

Baþýný her iki yöne<br />

piþmanlýkla sallayarak,<br />

"Yine geçiktirdim namazý."<br />

dedi kendi kendine...<br />

Kývrak hareketlerle abdestini<br />

aldý ve daha elini<br />

tam kurulamadan kendisini<br />

odasýna attý. Mecburen,<br />

hýzlý hareketlerle namazý<br />

eda etti. Tesbihatýný yaparken<br />

anneannesini düþünmeden<br />

edemedi... "Bu halimi<br />

görse, tatlý-sert kýzardý<br />

yine bana." dedi. Çok seviyordu<br />

onu... Hele öyle bir<br />

namaz kýlýþý vardý ki, onu<br />

hep bir gökkuþaðý hayranlýðýyla<br />

seyrederdi.<br />

Namazda öyle bir mahviyeti<br />

vardý ki, hicabýndan<br />

rekten renge girerdi. O gün<br />

akþama kadar derse girmiþti.<br />

Müthiþ bir aðýrlýk<br />

vardý üzerinde duasýný yaparken,<br />

baþýný ellerinin<br />

arasýna alýp secdeye durdu.<br />

Namazdan sonra bir<br />

süre bu þekil tefekkür etmeyi<br />

severdi. Gözleri kapanýr<br />

gibi oldu. "o kadar<br />

da yorulmuþum." dedi.<br />

Daldý gitti öylece....<br />

Kýyamet kopmuþtu.<br />

Mahþeri bir kalabalýk vardý.<br />

Her taraf insanlarla doluydu.<br />

Kimi dona kalmýþ,<br />

hareketsiz bir þekilde etrafý<br />

izliyor; kimi saða sola koþturuyor,<br />

kimisi de diz çökmüþ,<br />

baþý ellerinin arasýnda<br />

bekliyordu. Yüreði yerinden<br />

fýrlayacak gibi atýyor,<br />

adeta kafesinden kurtulmaya<br />

çalýþýyor, soðuk<br />

soðuk terler döküyordu.<br />

<strong>Hayat</strong>tayken kýyamet,<br />

sorgu sual ve mizan hakkýnda<br />

çok sey duymuþ ve<br />

ahiret hayatý adýna bu kavramlar<br />

kendisi için köþe taþý<br />

olmuþlardý. Ama mahþer<br />

meydanýndaki ürperti,<br />

korku ve bekleyiþin bu<br />

denli dehþet vereceðini düþünmemiþti.<br />

Hesap ve sorgu devam<br />

ediyordu. Bu arada onun<br />

ismini de okudular. Hayretle<br />

bir saða, bir sola baktý.<br />

"Benim ismimi mi okunuz?"<br />

dedi dudaklarý titreyerek.....<br />

Kalabalýk birden yarýlmýþ,<br />

bir yol olmuþtu önünde...<br />

Ýki kiþi kollarýna girdi.<br />

Mahþer meydanýnýn vazifelileri<br />

olduklarý belliydi.<br />

Kalabalýk arasýndan sakin<br />

bakýþlarla yürüdü. Merkezi<br />

bir yere gelmiþlerdi. Melekler<br />

her iki yanýndan<br />

uzaklaþtýlar. Baþý önündeydi.<br />

Bütün hayatý, bir film<br />

þeridi gibi geçiyordu gözlerinin<br />

önünden....<br />

"Þükürler olsun" dedi,<br />

kendi kendine ve devam<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

Namazlarýnýzý ihtiyarlatmayýn!<br />

etti; "Gözlerimi dünyaya<br />

açtým, hep hizmet eden insanlarý<br />

gördüm. Babam<br />

sohbetlerden sohbetlere<br />

koþuyor, malýný Ýslam yolunda<br />

harcýyordu. Annem<br />

eve gelen misafirleri aðýrlýyor,<br />

yemek sofralarýnýn biri<br />

kalkýp, bir yenisi kuruluyordu.<br />

Ben ise, hep bu yolda<br />

oldum. Ýnsanlara hizmete<br />

çalýþtým. Onlara Allah'i<br />

anlattým.<br />

Namazýmý kýldým. Orucumu<br />

tuttum. Farz olan ne<br />

varsa yerine getirdim. Haramlardan<br />

kaçýndým. Kirpiklerinden<br />

aþaðý gözyaþlarý<br />

dökülürken, "Rabbimi<br />

seviyorum, en azýndan<br />

sevdiðimi zannediyorum."<br />

diyordu. Ama bir yandan<br />

da "O'nun için ne yapsam<br />

az, Cennet'i kazanmama<br />

yetmez." diye düþünüyordu.<br />

Tek sýðýnaðý Allah'ýn<br />

rahmetiydi. Hesap sürdükçe<br />

sürdü.<br />

Boncuk boncuk terliyor;<br />

sýrýlsýklam olmuþ, zangýr<br />

zangýr titriyordu. Gözleri<br />

terazinin ibresindeki neticeyi<br />

bekliyordu. Sonunda<br />

hüküm verilecekti. Vazifeli<br />

melekler ellerinde bir kaðýt,<br />

mahþer meydanýndaki<br />

kalabalýða döndüler. Önce<br />

ismi okundu. Artýk ayaklarý<br />

tutmaz olmuþtu. Neredeyse<br />

yýðýlýp kalacaktý. Heyecandan<br />

gözlerini kapamýþ,<br />

okunacak hükme kulak<br />

kesilmiþti.<br />

Mahþeri kalabalýktan<br />

bir uðultu yükseldi. Kulaklarý<br />

yanlýþ mý duyuyordu?<br />

Ýsmi cehennemlikler listesindeydi.<br />

Dizlerinin üstüne<br />

yýðýldý. Hayretten dona<br />

kalmýþtý. "Olamaaaazzzz"<br />

diye baðýrdý. Saða sola koþturdu.<br />

"Ben nasýl Cehennemlik<br />

olurum? <strong>Hayat</strong>ým<br />

boyunca hizmet eden insanlarla<br />

birlikte oldum.<br />

Onlarla beraber koþturdum.<br />

Hep Rabbimi anlattým."<br />

diyordu.<br />

Gözleri saðanak olmuþ,<br />

titrek vücudunu ýslatýyordu.<br />

Vazifeli iki melek kollarýndan<br />

tuttu. Ayaklarýný<br />

sürüyerek ve kalabalýðý yararak<br />

alevleri göklere yükselen<br />

Cehennem'e doðru<br />

yürümeye baþladýlar. Çýrpýnýyordu.<br />

Medet yok<br />

muydu? Bir yardým eden<br />

çýkmayacak mýydý? Dudaklarýndan<br />

kelimeler kýrýk<br />

dökük, yalvarmayla karýþýk<br />

döküldü.."<br />

Hizmetlerim... Oruçlarým....<br />

Okuduðum Kur'anlar......<br />

Namazým.... Hiçbiri<br />

beni kurtarmayacak mý?"<br />

diyordu. Baðýra baðýra yalvarýyordu.<br />

Cehennem melekleri<br />

onu sürüklemeye<br />

devam ettiler. Alevlere çok<br />

yaklaþmýþlardý. Baþýný geriye<br />

çevirdi. Son çýrpýnýþlarýydý.<br />

Resulullah, "Evinin<br />

önünde akan bir ýrmak<br />

içinde günde beþ defa yýkanan<br />

bir insaný o ýrmak<br />

nasýl temizler, günde beþ<br />

vakit namazda insaný günahlardan<br />

öyle temizler."<br />

buyuruyordu. "Oysa ki benim<br />

namazlarým da mý beni<br />

kurtarmayacak?" diye<br />

düþünüyordu. "Namazla-<br />

dosya<br />

rým..... Namazlarým.... Namazlarým.<br />

" diye diye hýçkýrdý.<br />

Vazifeli melekler hiç<br />

durmadýlar. Yürümeye devam<br />

ettiler; Cehennem çukurunun<br />

baþýna geldiler.<br />

Alevlerin harareti yüzünü<br />

yakýyordu. Son bir defa<br />

dönüp geriye baktý. Artýk<br />

gözleri de kurumuþtu.<br />

Ümitleri sönmüþtü. Baþýný<br />

öne eðdi. Ýki büklüm oldu.<br />

Kollarýný sýkan parmaklar<br />

çözüldü.<br />

Cehennem meleklerinden<br />

birisi onu itiverdi. Vücudunu<br />

birden bire havada<br />

buldu. Alevlere doðru düþüyordu.<br />

Tam bir iki metre<br />

düþmüþtü ki, bir el kolundan<br />

tuttu. Baþýný kaldýrdý.<br />

Yukarýya baktý. Uzun beyaz<br />

sakallý bir ihtiyar onu<br />

düþmekten kurtarmýþtý,<br />

kendisini yukarýya çekti.<br />

Üstündeki baþýndaki tozu<br />

silkerek ihtiyarýn yüzüne<br />

baktý. "Siz de kimsiniz?"<br />

dedi. Ýhtiyar gülümsedi:<br />

"Ben senin namazlarýným."<br />

"Neden bu kadar geç kaldýnýz?<br />

Son anda yetiþtiniz.<br />

Neredeyse düþüyordum. "<br />

dedi...<br />

Ýhtiyar yüzünü gererek,<br />

tekrar güldü; baþýný salladý;<br />

“Sen beni hep son anda<br />

yetiþtirirdin, hatýrladýn<br />

mý?.."<br />

Secdeye kapandýðý yerden<br />

baþýný kaldýrdý. Kanter<br />

içinde kalmýþtý. Dýþarýdan<br />

gelen sese kulak kabarttý.<br />

Yatsý ezaný okunuyordu.<br />

Bir ok gibi yerinden fýrladý.<br />

Abdest almaya gidiyordu.<br />

Bundan sekiz yýl önceki<br />

hükümet göçmen<br />

çocuklarýnýn Alman<br />

pasaportu alabilmeleri için<br />

iki vatandaþlýktan birini<br />

seçme modelini uygulamaya<br />

koymuþtu. 2008 yýlýndan<br />

itibaren göçmen çocuklarý<br />

karar vermeye baþlayacak.<br />

Ýki vatandaþlýktan birini<br />

seçme modeli, Almanya’da<br />

doðan bir çocuðun, eðer<br />

anne veya babasý sekiz yýldýr<br />

Almanya’da ikamet<br />

ediyor ve yerleþme izni bulunuyor<br />

ise, doðumuyla<br />

birlikte Alman olmasýný<br />

öngörüyor. Ancak modele<br />

Uzmanlar iki vatandaþlýktan birini seçme<br />

modelinin kaldýrýlmasýný talep ediyor<br />

göre bu þekilde Alman vatandaþlýðýný<br />

elde eden çocuklarýn,<br />

18 ile 23 yaþlarý<br />

arasýnda ilgili vatandaþlýk<br />

dairesine giderek Alman<br />

vatandaþlýðýný devam ettirmek<br />

istediklerini veya baþka<br />

bir vatandaþlýðý tercih<br />

ettiklerini bildirmeleri gerekiyor.<br />

Bilindiði gibi Almanya<br />

çifte vatandaþlýðý<br />

artýk kabul etmiyor.<br />

Buna karþýn iki vatandaþlýktan<br />

birini zorunlu<br />

olarak seçme modeline uzmanlardan<br />

tepkiler geldi.<br />

Frankfurtlu hukuk profesörü<br />

Rainer Hofmann,<br />

dünya genelinde çok vatandaþlý<br />

olma trendi yaþanýrken<br />

bu uygulamayý tasvip<br />

etmediðini belirtti. Almanya’nýn<br />

þimdiden birden<br />

fazla pasaportu olan<br />

AB ülkesi vatandaþlarýný<br />

kabul ettiðini belirten Hofmann,<br />

eþlerden biri Alman<br />

olan ailelerin çocuklarýna<br />

bile çifte vatandaþlýk hakký<br />

olduðunu belirtti. Giessen<br />

Üniversitesi’nden Astrid<br />

Wallrabenstein ise Meclis<br />

Ýçiþleri Komisyonu için hazýrladýðý<br />

raporda iki vatandaþlýktan<br />

birini seçme zorunluluðunun<br />

bu nedenlerle<br />

sadece hukuk politikasý<br />

açýsýndan deðil, ayný<br />

zamanda anayasa hukuku<br />

açýsýndan da gerekli olduðu<br />

açýklamalarýna yer verdi.<br />

Hessen Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn<br />

Almanya’daki nüfus<br />

ve vatandaþ sayýlarýnýn<br />

arasýnýn açýldýðý tespitinden<br />

yola çýkan Frankfurtlu<br />

Avukat Reinhard Marx, Almanya’da<br />

doðup yaþayan<br />

ve sayýlarý giderek artan bir<br />

kesimin ikinci sýnýf muamele<br />

gördüklerini vurguladý.<br />

Sadece seçme ve seçilme<br />

hakkýna sahip olmamalarýnýn<br />

bile, toplumsal yaþama<br />

katýlmalarýna engel<br />

olduðunu belirten Marx,<br />

bu durumun yasama organýnýn<br />

aþmasý gereken bir<br />

durum olduðunu kaydetti.


dosya<br />

Her insanýn kendisine<br />

güven ve güvensizlik<br />

duyduðu<br />

genel bir tutumu, yaþama<br />

bakýþý vardýr. ÖZGÜVEN,<br />

insanýn kendine güven ve<br />

kendisi hakkýnda olumlu<br />

ama gerçekçi tutumda olmasýdýr.<br />

Ýnsanlar yaþamlarýnýn<br />

bazý alanlarýnda (akademik<br />

çalýþma, atletizm,<br />

vb.) kendilerine fazla güvenirken,<br />

diðer bazý alanlarda<br />

(bedensel görünüm, sosyal<br />

iliþkiler, vb.) fazla güven<br />

duymayabilirler. Kendine<br />

güven kiþiye “yaþamým denetimimde”<br />

duygusu verir.<br />

Bu duygu yine de insanýn<br />

her þeyi yapabileceði deðil,<br />

“beklentilerin gerçekçi” tutulduðu<br />

anlamýna gelir.<br />

Güvenli insanlar, bazý beklentileri<br />

gerçekleþmese bile,<br />

kendilerini kabul etmeyi ve<br />

olumlu düþünmeyi sürdürürler.<br />

Güvensiz kiþilerin,<br />

kendilerine iliþkin duygularý<br />

baþkalarýna ve onlardan<br />

alacaklarý onaya baðlýdýr.<br />

Baþarýlý deðil baþarýsýz<br />

olmayý bekler ve o korkuyla,<br />

risk almaktan kaçýnýrlar.<br />

Kendilerine düþük deðer<br />

biçerler, kendilerine söylenen<br />

olumlu sözleri görmezden<br />

gelir ya da dikkate almazlar.<br />

Oysa, kendine güveni<br />

olan kiþiler, kendi yeteneklerine<br />

güvendiklerinden,<br />

diðerlerinin onayýna<br />

baðlý kalmazlar. Kendilerini<br />

kabul etme eðilimindedirler,<br />

bunun için istemedikleri<br />

þeyleri yapmak zorunda<br />

olduklarýný düþünmez,<br />

haklarýna baþkalarýnýn<br />

haklarýna tecavüz etmeden<br />

sahip çýkarlar.<br />

Kendine Güven<br />

Nasýl Oluþur?<br />

Kendine güvenin geliþimini<br />

etkileyen pek çok etken<br />

olmakla birlikte, özellikle<br />

çocukluk döneminin<br />

ilk yýllarýnda ana-baba tutumlarý<br />

insanýn kendisi<br />

hakkýndaki duygularýnýn<br />

oluþumunda son derece<br />

önemlidir. Ana-babadan biri<br />

ya da her ikisi, aþýrý derecede<br />

eleþtirel ve yüksek<br />

beklentili ise ya da aþýrý korumacý<br />

ve baðýmsýzlýðý engelleyiciyse,<br />

çocuklar kendilerinin<br />

yeteneksiz, yetersiz<br />

ve deðersiz olduðuna<br />

inanabilir. Oysa ana-babalar<br />

çocuklarýnýn giriþimlerini<br />

destekler, geliþimlerini<br />

alkýþlar, hata yaptýklarý zamanlarda<br />

doðrusunu bulmalarýna<br />

yardýmcý olurken,<br />

onlarý sevmeye ve kabul etmeye<br />

devam ederlerse çocuklar<br />

da kendilerini kabul<br />

etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi<br />

öðrenebilirler. Kendine<br />

güven eksikliði, mutlaka<br />

yetenekten yoksun olunduðu<br />

anlamýna gelmez. Bu eksiklik,<br />

diðer insanlarýn,<br />

özellikle ana-babanýn, çevre<br />

ve toplumun gerçek dýþý<br />

beklenti ile ölçütlerine fazla<br />

yoðunlaþmanýn bir sonucudur.<br />

Bu noktada kendine<br />

güvensizliðin hiç bir þekilde<br />

deðiþmeyeceðini düþünmek<br />

de son derece yanlýþ<br />

olur.<br />

Kendine Güveni<br />

Olumsuz Etkileyen<br />

Varsayýmlar<br />

Dýþ etkilere karþý korunmak<br />

için insanlar bazý gerçekdýþý<br />

düþünceler geliþtirirler.<br />

Bunlarýn bazýlarý yapýcý,<br />

bazýlarý ise yýkýcýdýr.<br />

Kendine güveni olumsuz<br />

etkileyen bir kaç düþünce<br />

þekli ve onlarýn gerçekçi seçenekleri<br />

þu þekilde sýralayabiliriz:<br />

“Herkesin sevgisini ve<br />

onayýný kazanmalýyým.”<br />

Bu mükemmeliyetçi,<br />

ulaþýlamaz bir hedeftir ve<br />

kiþinin deðerini tamamen<br />

baþkalarýnýn onayýna býrakýr,<br />

adeta baþkalarýna baðýmlý<br />

gibi yaþamayý getirir.<br />

Oysa ki kiþisel deðer ve ölçütler<br />

geliþtirmek daha<br />

olumludur.<br />

“Tüm önemli alanlarda<br />

yetenekli, yeterli ve baþarýlý<br />

olmalýyým.”<br />

Bu da mükemmeliyetçi,<br />

ulaþýlamaz bir hedeftir ve<br />

kiþisel deðerimizi baþarýyla<br />

ölçmeye dayanýr. Oysa baþarý<br />

doyurucu olabilse de<br />

sizi daha deðerli kýlmaz.<br />

Deðerli olma, her insanýn<br />

doðuþtan sahip olduðu bir<br />

özelliktir.<br />

“Bugünkü bütün duygu<br />

ve davranýþlarýmý geçmiþim<br />

belirler.”<br />

Güven duygusunun çocukluk<br />

döneminde dýþ etkilerden<br />

daha fazla zarar görebildiði<br />

doðrudur, ancak<br />

yaþýnýz ilerledikçe bu etkilerin<br />

neler olduðuna iliþkin<br />

bir bilinç ve bakýþ açýsý kazanabilir<br />

ve yaþamýnýz üzerinde<br />

ne gibi etkilere izin<br />

vereceðinize siz karar verebilirsiniz.<br />

Geçmiþteki olaylarýn<br />

gölgesinde umutsuzca<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Özgüven<br />

Ýkbal NUR - Pedagog<br />

yaþamak zorunda deðilsiniz.<br />

Kendine Güvene Zarar<br />

Veren Düþünce Tarzlarý<br />

Aþaðýda örnekleri verilen<br />

bazý düþünme biçimleri<br />

insanýn kendine olan güvenini<br />

sarsar ve olumsuz etkilere<br />

karþý savunmasýz hale<br />

getirir:<br />

Ya hep ya hiççilik; Kiþi<br />

her þeyi tam ve mükemmel<br />

yapmayý bekler, bu nedenle<br />

ya tamamen ondan vazgeçer<br />

ya da sürekli kendisini<br />

kötü hisseder. Oysa ‘bir her<br />

þeyi tam olarak yapmak’<br />

fikrinin kendisi ne kadar<br />

doðrudur? “Çok iyi yapamadýðýmda,<br />

tamamen baþarýsýzým.”<br />

Genellemek; Karamsar<br />

bir bakýþ açýsýyla her köþe<br />

baþýnda pusuya yatmýþ bir<br />

felaketle karþýlaþmayý bekler.<br />

Bir þeyin sonucunu ve<br />

deðerini tek bir davranýþ ya<br />

da göstergeye baðlar. “Biyoloji<br />

sýnavýnda düþük aldým,<br />

asla týbba giremeyeceðim.”<br />

Etiketlemek; Etiketlemek,<br />

kiþiyi tek bir davranýþla<br />

ya da özellikle yargýlamak<br />

anlamýna gelen, suçluluk<br />

duygusu getiren, basit<br />

bir süreçtir. “Hep kaybediyorum,<br />

ama bu benim<br />

hatam.”<br />

Olumsuza seçici dikkat;<br />

Ýyi olan hiçbirþey, kötüler<br />

kadar önemsenmezler.<br />

Önemsiz bir eleþtiri, sýradan<br />

yapýlmýþ bir yorum,<br />

olumsuz bir ayrýntý bütün<br />

gerçeði gölgeler. Ýltifatlar<br />

göz ardý edilir. “Bir turda<br />

beþ satranç oyununu kazandým,<br />

ancak sonuncuyu<br />

kaybedince moralim çok<br />

bozuldu.” “Bu kýyafetimi<br />

mi beðendin? Oysa beni<br />

þiþman gösteriyor.”<br />

Duygularýn doðruluðunu<br />

sýnamadan kabullenmek;<br />

Olumsuz bir duyguya<br />

insan baþkalarýnýn etkisinde<br />

kalarak kapýlabilir ve bu<br />

gerçekleri yansýtmadýðý<br />

halde öyleymiþ gibi algýlanýr.<br />

“Kendimi çirkin buluyorum,<br />

böyle hissettiðime<br />

göre, demek ki öyleyim.”<br />

“-meli, -malý” cümleleriyle<br />

düþünmek; “-meli, -<br />

malý” ile biten cümleler genelde<br />

mükemmeliyetçi<br />

özelliðe iþaret eder ve kiþi-<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

25<br />

lerin kendi istek ya da arzularýndan<br />

çok baþkalarýnýn<br />

beklentilerini yansýtýr. Gerekliliklere<br />

takýlýr. “Üniversiteye<br />

gelen herkesin bir<br />

meslek planý olmalý. Benim<br />

olmadýðýna göre, bende bir<br />

sorun var.”<br />

Kendine Güveni<br />

Geliþtirmenin Yollarý<br />

Ýlk çocukluk döneminde<br />

kiþinin kendi ana-baba tutumunu<br />

deðiþtirmede ve<br />

çevresini belirlemede çok<br />

az gücü vardýr, oysa bu<br />

sonraki yýllarda artar. Kiþi<br />

bilinçli bir seçim ve çabayla<br />

olumsuz deneyimlerini<br />

olumluya çevirebilir.<br />

Gençlik döneminde insanýn<br />

kendisi hakkýndaki<br />

düþüncelerinde arkadaþlarýn<br />

etkisi, ailenin ya da büyüklerinkinden<br />

çok daha<br />

güçlü hale gelir. Üniversite<br />

yýllarýnda öðrenciler, deðerleri<br />

yeniden gözden geçirip<br />

kendi kimliklerini oluþtururken<br />

arkadaþ etkisine daha<br />

açýk hale gelirler. Bu<br />

baðlamda, kendinizi olumsuz<br />

hissetmenize yol açan<br />

arkadaþlarýn sizin için uygun<br />

olmadýðýna karar verebilir,<br />

onlardan uzaklaþmayý<br />

seçebilir ve yeni olumlu arkadaþlýklar<br />

kurabilirsiniz.<br />

Aþaðýda olumsuz düþünme<br />

tarzlarýndan kaçýnýp<br />

kendinize olan güveninizi<br />

artýrmanýn belli baþlý yollarý<br />

sýralanmýþtýr:<br />

Ýyi yanlarýnýzý görün.<br />

Yapabildiklerinizi göz ardý<br />

etmeyin, yapamadýklarýnýzda<br />

da gösterdiðiniz<br />

emek ve çabayý takdir edin.<br />

Ýþe yapabildiklerinizle baþlamak,<br />

kaçýnýlmaz olabilen<br />

sýnýrlarýnýzý kabulde size<br />

yardýmcý olacaktýr.<br />

Ýçsel deðerlendirme yapýn.<br />

Kendinizi deðerlendirdiðiniz<br />

kendi iç deðer ve ölçütleriniz<br />

olsun, geliþmenizi<br />

onlarla kýyaslayýn. Baþkalarýyla<br />

olan rekabetin sonucuna<br />

ya da toplumun genel<br />

geçer beklentilerine baðýmlý<br />

kalmayýn. Baþkalarýný<br />

da dinleyin ancak onlarýn<br />

fikirlerini doðrudan kabul<br />

etmek yerine aklý seliminizle<br />

deðerlendirmeyi öðrenin.<br />

Hiçbir konuda tek ve<br />

mutlak doðrular olmadýðýný<br />

sýk sýk kendinize hatýrlatýn.<br />

Baþkalarýnýn söylediklerinden<br />

çok kendi geliþtirdiðiniz<br />

olumlu sesinize kulak<br />

verin.<br />

Ýçsel konuþmalarýnýz olsun.<br />

Kendi kendinizle içsel<br />

bir ses geliþtirin ve onu<br />

kendinizi zararlý etkilere<br />

karþý korumada kullanýn.<br />

Olumsuz düþüncelere kapýlýrken<br />

kendinize “dur” deyin<br />

ve daha mantýklý karþýt<br />

düþünceler, seçenekler geliþtirin.<br />

Risk alýn. Yeni deneyimleri,<br />

kazanýp kaybedilecek<br />

sýnavlar olarak deðil, bir<br />

þeyler öðrenmek için birer<br />

fýrsat olarak görün. Böylece<br />

zorlayýcý yaþantýlarda kendinizi<br />

yýpratmak yerine geliþtirebilirsiniz.<br />

Becerilerinizi ve zaaflarinizi<br />

iyi bilin ve tanýyýn.<br />

Kendinize güveniniz olsun!<br />

Inhaber: Arif Güngör<br />

Çalýþma Saatleri:<br />

Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00<br />

Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00<br />

Waldfriedhof 46 . 81377 München<br />

Tel: 089-71090481<br />

Handy: 0157-74492176


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

26 hayat<br />

DÝTÝB Herborn’da<br />

Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

cemiyet haberleri<br />

Herborn´da Öðrencilerden<br />

Cami Ziyareti<br />

DÝTÝB Herborn Merkez Camii’nin<br />

geleneksel hale<br />

getirdiði Hz. Muhammed<br />

(S.A.V.)‘in Mekke’den Medine’ye<br />

hicretini (göçünü) konu alan bir<br />

program tertip edildi.<br />

Program Halil Duman’ýn okumuþ<br />

olduðu Kur’an-ý Kerim ve<br />

Dernek Baþkaný Kahraman Sargýn’ýn<br />

selamlama konuþmasý ile<br />

baþladý.<br />

Akabinde Hasan Akdaþ ve Sacit<br />

Küçük hocalarýn ayrý ayrý okuduklarý<br />

Mevlid-i Þerif ile devam<br />

etti. Okunan kasidelerden sonra<br />

günün ehemmiyeti Camii Din<br />

Görevlisi Ahmet Kocaaða tarafýndan<br />

özet olarak izah edildi. Konuþmanýn<br />

ardýndan Serdar Doðaner’in<br />

Kur’an-ý Kerim tilaveti ve<br />

Ýsa Akdað’ýn okumuþ olduðu ilahiler<br />

programa renk kattý.<br />

Bu güzel sunumlardan sonra<br />

Herborn’dan hacca gidenler adýna<br />

üç hacý seyahat esnasýnda yaþamýþ<br />

olduklarý duygu ve düþüncelerini<br />

cemaatla paylaþtýlar ve<br />

misafirlere kutsal topraklardan<br />

getirdikleri zemzem ve hurma ikramýnda<br />

bulundular.<br />

Duygusal anlarýn yaþanmýþ olduðu<br />

program Kerim Yöntem’in<br />

Kur’an-ý Kerim kýraatýndan sonra<br />

Ayþegül Akþit, Elvan Doðaner,<br />

Kevser Karadedeli ve Serdar Doðaner’in<br />

okumuþ olduklarý Hatmi<br />

Þeriflerin duasý ile program nihayete<br />

erdi.<br />

Herborn Gymnasium yedinci<br />

sýnýf öðrencilere Ýslam ve Camii<br />

tanýtýldý. DiTiB Herborn<br />

Merkez Camiisine çevredeki okullarýn<br />

yoðun ilgisinin giderek artmasýný<br />

Dernek Yöneticileri memnuniyetle<br />

karþýlýyor, misafirperverliðimizi öðrencilere<br />

gösteriyor.<br />

Herborn Merkez Cami Din Görevlisi<br />

Ahmet KOCAAÐA’nýn okumuþ<br />

olduðu Kur´an-ý Kerim ile baþlayan<br />

program, ögrencilere bütün insanlarýn<br />

Allah’ýn kulu olduðu ve iliþkilerimizde<br />

bunun gözardý edilmemesi<br />

gerektiði anlatýlarak bazý önemli<br />

tavsiyelerde bulunuldu. Proðram<br />

Ýslam`ýn Temel Þartlarýný ve Müslümanlýðý<br />

anlatan bir filmin izlenmesi<br />

ile devam etti. Görüntülü bilgilendirmenin<br />

ardýndan öðrencilere Olcay<br />

TÜRKYILMAZ tarafýndan camilerin<br />

iç donanýmý hakkýnda bilgi, çocuklarýn<br />

ve öðretmenlerin Ýslam konusundaki<br />

sorularýna açýklýk getirdi.<br />

Programýn sonunda öðrencilerle<br />

yazýlý ufak bir testten sonra öðrencilere<br />

Cemiyet ikramda bulundu.<br />

Din dersi öðretmenin ve öðrencilerin<br />

ziyaretten memnun olduklarýný,<br />

Ýslam dinini yakýndan tanýma fýrsatýný<br />

bulduklarýný, beyinlerdeki sorularýn<br />

tatmin edici cevaplandýðýný açýkladýlar.<br />

Dernek Yöneticileri adýna<br />

Baþkan Kahraman SARGIN Okul ziyaretinden<br />

memnun kaldýklarýný, her<br />

zaman kapýlarýnýn açýk olduðunu ve<br />

misafirlere ziyaretlerinden dolayý<br />

müteþekkir olduklarýný beyan ettiler.<br />

Bu dosthane diyaloðlarýn devamý temennisinde<br />

bulundular.<br />

Kassel`de Bayramlaþma<br />

ve Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý<br />

Kelsterbach`ta Bayram coþkusu<br />

IGMG Hessen Bölgesine baðlý<br />

olarak faaliyetlerini sürdüren<br />

Kassel Þubesi Kadýn Kollarý iki<br />

mübarek hadiseyi bir arada coþkuyla<br />

kutladý. Bayram Þöleni ve Hicri<br />

yeni yýlý birlik beraberlik içinde<br />

muhteþem bir proglamla idrak ettiler.<br />

Açýlýþ Kur`an-ý Kerimi tilaveti ardýndan<br />

mealin okunmasý çok faydalýydý.<br />

Ýstiklal marþýnýn ilk dört kýtasýný<br />

okuyan Teslime Karabudak misafirlerin<br />

takdirini kazandý. Kur`an<br />

Kursu Talebelerinin okuduðu ilahiler<br />

cemaati duygulandýrdý. Kadýn<br />

Kollarý Baþkaný Öznür Altýparmak<br />

selamlama konuþmasýnda cemaate<br />

ilgi, katký ve desteklerinden dolayý<br />

teþekkür etti.<br />

Gençlik Baþkaný Halime Baþer<br />

Gençlik Komisyonuyla birlikte ilahilerle<br />

ve tiyatrolarýyla programa neþe<br />

kattýlar. Günün önemine binaen<br />

yapmýþ olduðu sohbet Perihan Yýlmaz<br />

hocahaným iki güzel günü kutlayarak<br />

baþladýðý sohbette özellikle<br />

müslümanlar olarak Hicri yeni yýlýmýza<br />

gereken ilgi alakayý göstermediðimizden<br />

Muharrem ayýnýn faziletlerini<br />

ve o ayda yapýlmasý gereken<br />

ibadetlere deðindi.<br />

Kur`an Kursu Talebelerinin de<br />

sunduklarý tiyatrolar ilahiler gerçekten<br />

takdire þayandý. Hocalarýna bir<br />

þiir ile teþekkür eden Rabia Karabudak<br />

ve Rabia Yýldýz Hocalarýn ne kadar<br />

fedakar olduðunu þiirle dile getirdiler.<br />

F. Yýldýr Hocahaným talebeler ve<br />

tüm çocuklara hazýrladýklarý yarýþma<br />

bölümünde çocuklar doyasýya<br />

eðlendiler, yarýþtýlar. Yumurta Yoðurt<br />

v.s. gibi yarýþlarýn yanýnda anneler<br />

halat çekme yarýþýnda kýyasýya<br />

mücadele verdiler. Kapanýþ Kur`an-ý<br />

Kerimi ile program nihayet buldu.<br />

IGMG Hessen Bölgesine baðlý<br />

olarak faaliyetlerini sürdüren<br />

Kelsterbach Þubesi Kadýn<br />

Kollarý Gençlik Teþkilatý tarafýndan<br />

hazýrlanmýþ olan Bayram<br />

Þenliði coþku ile camide kutlandý.<br />

Tatil boyunca ders gören kýz<br />

çocuklarýnýn yoðun isteði üzerine<br />

gerçekleþtirilmiþ olan bu<br />

programa çok sayýda katýlým oldu.<br />

Büyük bir çoþku ile kendilerini<br />

programa hazýrlayan kýz çocuklarýnýn<br />

gözlerindeki heyecanlarý<br />

görülmeye deðerdi.<br />

Kurban Bayramýnýn önemini<br />

daha iyi anlamak için Hz. Ýbrahim´in<br />

hayatý tiyatro gösterisi<br />

olarak ele alýndý. Ýlahiler ve þiirler<br />

programa ayrý bir renk kattý<br />

ve anneleri duygulandýrdý.<br />

Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi<br />

ile sona erdi.


dosya<br />

Birçok Avrupalý gayri-müslim<br />

Müslümanlarýn<br />

Hz. Ýsa’yý<br />

bir peygamber, hatta büyük<br />

peygamberlerden biri<br />

olarak kabul ettiklerini ve<br />

bir peygamber oluþundan<br />

dolayý hürmet ettiklerini<br />

bilmezler. Bu ebeple “Sizin<br />

peygamberiniz size, bizim<br />

peygamberimiz bize” Þkri<br />

din anlayýþlarýna yerleþmiþtir.<br />

Diðer taraftan Müslümanlar<br />

da bu düþünceden<br />

etkilenmiþ olmalýlar ki,<br />

Hz. Ýsa (as)’dan bahsetmeleri<br />

ancak Hristiyanlar veya<br />

Hristiyanlýk hakkýnda<br />

konuþulurken söz konusu<br />

oluyor. Elbette bu bir yere<br />

kadar gerekli ve doðru. Fakat<br />

nasýl ki, Hz. Nuh<br />

(as)’un, Hz. Ýbrahim<br />

(as)’in, Hz. Eyyub (as)’un<br />

veya Hz.Yusuf (as)’un kýssalarýndan<br />

bireysel veya<br />

toplumsal dersler çýkarýp<br />

hayatlarýmýza uygulamaya<br />

çalýþýyorsak; büyük<br />

peygamberlerden olan Hz.<br />

Ýsa (as)’nýn hayatýný, davasýný<br />

ve mesajýný bilmemiz<br />

ve üzerinde düþünmemiz,<br />

birilerinin bu peygamberi<br />

‘kendi’ peygamberleri olarak<br />

görmeleri olgusundan<br />

etkilenmemeliyiz.<br />

Müslümanlarýn böyle<br />

bir düþünceye kapýlmalarýnýn<br />

iki sebebi vardýr: Hz.<br />

Ýsa (as)’nýn hayatý hakkýnda<br />

kaynaklarýmýzda fazla<br />

bilgi mevcut deðildir.<br />

Kur’an’daki ayetlerin dýþýnda<br />

klasik hadis külliyatýnda<br />

birçoðu sahih olmayan<br />

(tekrarlar sayýlmaz<br />

ise) ancak 300 küsür rivayet<br />

bulunmakta. Nass’a<br />

dayanmayan ve rivayet<br />

yoluyla bize ulaþmýþ olmayan<br />

tarihî ve arkeolojik bilgiler<br />

ise Ýslam ilimlerinde<br />

reva görmezler. Daha mühim<br />

sebeb ise Hz. Ýsa<br />

(as)’nýn nerdeyse peygamberimiz<br />

deðilmiþ veya yalnýz<br />

Hristiyanlarýn peygamberiymiþ<br />

gibi algýlanmasý.<br />

Bu algý elbette açýkça<br />

dile getirilmez. Fakat Hristiyanlýðýn<br />

hakim olduðu<br />

ülkelerde yaþamamýz ve<br />

birinci maddede dediðimiz<br />

gibi bilgiden yoksun<br />

olmamýz hasebiyle böyle<br />

bir tasavvurdan bahsedilebilir.<br />

Bütün insanlýða peygamber<br />

olarak gönderilmiþ<br />

olan Hz. Ýsa (as), þahsý<br />

ve özel mesajý hakkýnda<br />

bilgi sahibi olma yolunda<br />

bütün kaynaklarýn göz<br />

önünde bulundurulmasý<br />

gerektiðini hatýrladýktan<br />

sonra, bu yazýda kýsaca<br />

Hz. Ýsa (as)’nýn hayatý ný<br />

ve en saðlam kaynak olan<br />

Kur’an ayetlerin ýþýðýnda<br />

mesajýný aktarmaya çalýþacaðýz.<br />

Hz. Ýsa (as) Kudüsün<br />

(Jerusalem) güneyinde bulunan<br />

Betlehem (arapça<br />

Beyt Lahm) þehrinde mucizevi<br />

bir þekilde doðmuþtur.<br />

Doðum tarihi Hristiyan<br />

aleminde milady takvimin<br />

baþlangýcý olarak<br />

addedilse de, bugünkü<br />

araþtýrmalara gore Hz. Ýsa<br />

(as) miladdan en geç 4 ve<br />

en erken 7 yýl önce doðduðu<br />

kabul edilir. Hz. Ýsa<br />

(as)’nýn annesi Hz. Meryem’dir.<br />

Bilindiði gibi Hz.<br />

Ýsa (as) babasýz olarak Allah’ýn<br />

“Ol” emriyle týpký<br />

Hz. Adem (as) gibi dünyaya<br />

gelmiþtir: “(Hz.Meryem)<br />

‘Rabbim, bana bir beþer<br />

dokunmamýþken, nasýl<br />

bir çocuðum olabilir?’ dedi.<br />

(Fakat) Allah neyi dilerse<br />

yaratýr. Bir iþin olmasýna<br />

karar verirse, yalnýzca ona<br />

‘ol’ der, o da hemen oluverir.”<br />

[3:47] <strong>Hayat</strong>ý hakkýnda<br />

fazla bir bilgi mevcut<br />

olmamasý ile birlikte peygamber<br />

olmadan önce ailesiyle<br />

birlikte Mýsýr’a gitmesi<br />

ve tekrar geri dönmesi<br />

bilinir. Peygamber olduktan<br />

sonra ilk olarak doðduðu<br />

bölgede, fakat zamanýn<br />

din adamlarý nýn sert<br />

muhalefetiyle karþýlaþýnca<br />

Kudüs dýþýndaki bucak<br />

kentlere giderek öðretilerini<br />

yaymaða çalýþmý þtýr.<br />

Kendisi miladdan yaklaþýk<br />

30 yýl sonra, dolayýsýyla 34<br />

veya 37 yaþýnda Allah’ýn<br />

huzuruna kavuþmuþtur.<br />

Evlenmediði için ne bir aile<br />

hayatý ne de çoluk-çocuðu<br />

olmuþtýr.<br />

Kur’an’da kendisinden<br />

“Meryem’in oðlu Ýsa’ diye<br />

bahsedilerek onun bir anneden<br />

doðduðu için bir insan<br />

olduðu ve babasý olmadýðý<br />

vurgulanýr. Hz. Ýsa<br />

(as)’nýn baþlýca görevi,<br />

içinde yaþadýðý Yahudi<br />

toplumuna ve tüm insan-<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Peygamberimiz Hz. Ýsa (as)<br />

Ali METE<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

27<br />

lara Ýncil’i ulaþtýrmak ve<br />

daha önce Hz.Musa (as)’a<br />

indirilen Tevrat’ý doðrulamaktýr.<br />

Ayrýca tüm peygamberlerde<br />

olduðu gibi<br />

Hz. Ýsa (as) Müslümanlar<br />

ve tüm insanlar tarafýndan<br />

örnek alýnacak bir insandýr.<br />

Kur’an’da Hz. Ýsa<br />

(as)’ýn bir insan olduðu<br />

vurgulanýr. Rasulullah zamanýnda<br />

olduðu gibi bugünde<br />

Hristiyan ve Müslümanlarý<br />

ayýran en belirgin<br />

konu Hz. Ýsa (as)’nýn<br />

ila-hîliði konusudur. Hristiyanlarýn<br />

büyük çoðunluðuna<br />

göre Hz. Ýsa (as) Allah<br />

veya Allah’ýn bir parçasýdýr<br />

yani oðludur.<br />

Kur’an’da “O doðurmamý<br />

þ ve doðmamýþtýr.” [108:3]<br />

ilkesine dayanarak Allah’ýn<br />

bir oðlu olmadýðý<br />

açýkça ifade edilir. Bu gerçek<br />

Kur’an’da þu ayetlerde<br />

dile getirilir: “Meryem oðlu<br />

Mesih, yalnýzca bir elçidir.<br />

Ondan önce de elçiler<br />

gelip geçti. Onun annesi<br />

dosdoðrudur, ikisi de yemek<br />

yerlerdi. Bir bak, onlara<br />

ayetleri nasýl açýklýyoruz?<br />

(Yine) bir bak, onlar<br />

ise nasýl da çevriliyorlar?”<br />

[5:75] “Meryem oðlu Mesih<br />

Ýsa, ancak Allah’ýn elçisi<br />

ve kelimesidir.” [4:171]<br />

Hz. Ýsa (as) Yahudi bir<br />

topluma Tevrat’ý doðrulamak<br />

ve bazý emirleri bildirmek<br />

için gönderildi.<br />

Tüm peygamberler gibi insanlarý<br />

Allah’tan korkmalarýný<br />

ve O’nun emirlerine<br />

uymaya çaðýrmak üzere<br />

insanlara gönderilmiþtir.<br />

Onun için Kur’an’da þöyle<br />

denilir: “Benden önceki<br />

Tevrat’ý doðrulamak ve size<br />

haram kýlýnan bazý þeyleri<br />

helal kýlmak üzere size<br />

Rabbinizden bir ayetle geldim.<br />

Artýk Allah’tan korkup<br />

bana itaat edin.” [5:50]<br />

“Meryem oðlu Ýsa” hitabýnýn<br />

yanýsýra Allah, Hz.<br />

Ýsa (as)’yý bir kul ve elçi<br />

olarak adlandýrýr. Özellikle<br />

onun kul olarak vasýþandýrýlmasý<br />

Allah’a teslim olmasýný<br />

(yani Müslüman olmasýný)<br />

vurgulamak içindir.<br />

Namaz kýlmak, sadaka<br />

vermek, kendini diðer insanlara<br />

karþý sorumlu bilmek,<br />

merhamet sahibi olmak<br />

ve sevgi beslemek gibi<br />

özellikler Hz. Ýsa (as)’yý<br />

örnek bir Müslüman yapýyor.<br />

Aslýnda bu saydýklarý<br />

mýz tüm peygamberlerin<br />

özelliklerindendir ve dolayýsýyla<br />

her Müslümaný n<br />

kendisine örnek almasý gereken<br />

özelliklerdir. Hz. Ýsa<br />

(as)’nýn bir kul olduðu hususu<br />

Kur’an’da þöyle dile<br />

getirilir: “Doðrusu Allah<br />

benim de Rabbimdir, sizin<br />

de Rabbinizdir, artýk O’na<br />

kulluk edin, bu, doðru yoldur.”<br />

[43:64] “(Ýsa) Dedi<br />

ki:Þüphesiz ben Allah’ýn<br />

kuluyum. (Allah) Bana Kitabý<br />

verdi ve beni peygamber<br />

kýldý. Nerede olursam<br />

(olayým,) beni kutlu kýldý<br />

ve hayat sürdüðüm müddetçe,<br />

bana namazý ve zekatý<br />

vasiyet etti. Anneme<br />

itaati de. Ve beni mutsuz<br />

bir zorba kýlmadý. Selam<br />

üzerimedir; doðduðum<br />

gün, öleceðim gün ve diri<br />

olarak yeniden kaldýrýlacaðým<br />

günde.”<br />

[19:30][19:31][19:32]<br />

[19:33]<br />

Allah’ýn izni ile gerçekleþen<br />

ve birer yardým mahiyetinde<br />

olan Hz. Ýsa<br />

(as)’nýn gösterdiði mucizeler<br />

hakkýnda Kur’an’da<br />

þöyle buyurulur: “Bunun<br />

üzerine ona (çocuða) iþaret<br />

etti. Dediler ki: Henüz beþikte<br />

olan bir çocukla biz<br />

nasýl konuþabiliriz? (Ýsa)<br />

Dedi ki: Þüphesiz ben Allah’ýn<br />

kuluyum. (Allah)<br />

Bana Kitabý verdi ve beni<br />

peygamber kýldý.”<br />

[19:29][19:30] “Gerçek þu,<br />

ben size Rabbinizden bir<br />

ayetle geldim. Ben size çamurdan<br />

kuþ biçiminde bir<br />

þey oluþturur, içine üfürürüm,<br />

o da hemencecik Allah’ýn<br />

izniyle kuþ oluverir.<br />

Ve Allah’ýn izniyle doðuþtan<br />

kör olaný, alaca hastalýðýna<br />

tutulaný iyileþtirir ve<br />

ölüyü diriltirim. Yediklerinizi<br />

ve biriktirdiklerinizi<br />

size haber veririm. Þüphesiz,<br />

eðer inanmýþsanýz<br />

bunda sizin için kesin bir<br />

ayet vardýr.” [3:49] Ýnciller’de<br />

Hz. Ýsa (as)’nýn, buna<br />

benzer birçok mucizesi<br />

anlatýlýr. Mesela kendisinin<br />

beþbin kiþilik bir topluluða,<br />

beþ yufka ve iki balýk<br />

doðrayýp verdiði. Hepsinin<br />

yediði, doyduðu ve geri<br />

kalan artýk ekmeklerin<br />

yedi seleye doldurulduðu<br />

anlatýlýr.<br />

Son olarak kaynaklarýmýzda<br />

geçen ve Hz. Ýsa<br />

(as)’ýn özel mesajý hakkýnda<br />

bize ipucu veren, yaþadýðý<br />

çaðýn insanlarýna olduðu<br />

gibi tüm insanlara<br />

verdiði bazý öðütleri zikretmek<br />

istiyoruz:<br />

“Allah, Ýsa (as)’ya þöyle<br />

dedi: Ey Ýsa! Önce kendi<br />

nefsine öðüt ver. Öðüdün<br />

sana fayda verirse, ondan<br />

sonra insanlara nasihat et.<br />

Aksi takdirde, Allah’tan<br />

utan.”<br />

“Allah’ý çok zikredin,<br />

O’na çok þükredin ve O’nu<br />

takdis edin. Kendisine itaatte<br />

bulunun, çünkü Allah<br />

kendisinden hoþnud ve razý<br />

olduðu zaman, sizden<br />

birinizin duasýnda: “Allah’ým!<br />

Ey Rabbim! Günahlarýmý<br />

baðýþla, geçimime<br />

dirlik düzenlik ver. Beni<br />

çirkin þeylerden muhafaza<br />

et.’ demesi, O’na yeter.”<br />

“Sizden biriniz sað eli<br />

ile verdiði sadakayý, sol<br />

elinden gizlesin. Namaz<br />

kýlacaðý zaman da, evinin<br />

kapýlarýný güzelce kapatsýn.<br />

Zira, Allah, rýzýklarý<br />

taksim ettiði gibi, övgüsünü<br />

de taksim eder.”<br />

“Meryem oðlu Ýsa (as)<br />

havarilere sordu: “Ne oluyor<br />

da ibadetlerin en üstününü<br />

yapmýyorsunuz?”<br />

Onlar da: ‘Ýbadetlerin en<br />

faziletli olaný hangisidir?’<br />

demiþler. O, ‘Allah için alçak<br />

gönüllülüktür.” cevabýný<br />

vermiþtir.”<br />

“Bilginin, öðretmedikçe<br />

ve onunla amel etmedikçe<br />

sana bir faydasý olmaz.<br />

Kendisiyle amel etmediðin<br />

müddetçe bilginin çokluðu<br />

sadece senin kibrini artýrýr.”<br />

“Ey Havariler topluluðu!<br />

Mescidleri, meskenler<br />

edininiz! Evlerinizi de,<br />

yolcu menzilleri gibi edininiz<br />

ki, dünyadan, selametle<br />

kurtulasýnýz!”<br />

Kaynaklar:<br />

- Der muslimische Jesus,<br />

Tarif Khalidi, 2001<br />

- Kitabu’z-Zühd, Ahmed<br />

bin Hanbel<br />

- Jesus. Eine Einführung,<br />

Peter Antes


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

28 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

saðlýk


iyografi<br />

Ýnsanlar vardýr, dini hayatýmýz<br />

için kendilerini<br />

ne kadar öne çýkartsak<br />

azdýr. Kendimizi ona nisbet<br />

eder, kendisinin takipçisi<br />

olduðumuzu ifade ederiz.<br />

Hayranlýkla kendisine bakar,<br />

menkibelerini birbirimize<br />

anlatýr, ama aslýnda<br />

kendisini, misyonunu, dini<br />

hayatýmýzdaki belirginliðinin<br />

sebebini bilmeyiz. Þüphesiz<br />

geldiðimiz çevredeki<br />

insanlarýn çoðunluðunun<br />

mezhep imamý olarak kabul<br />

ettiði Ýmam-ý Azam Ebu<br />

Hanife de þüphesiz bu önde<br />

giden þahsiyetlerden biridir.<br />

Mezhep Ýmam’ý olduðu<br />

Hanefi mezhebinin geldiðimiz<br />

çoðrafyadaki yaygýnlýðýndan<br />

dolayý kendisi þüphesiz<br />

hayýrla yad edilen bir<br />

kiþi, insanýmýz da kendisine<br />

sevgi beslemekte. Bu sevgi<br />

ise genelde Ebu Hanife’nin<br />

eserine, sahih rivayetlerle<br />

belirginleþen kiþiliðine, metoduna<br />

ve olaylara yaklaþýmýna<br />

deðil, daha çok menkibevari,<br />

aslen Ebu Hanife’nin<br />

hayatýnda yeri olmayan<br />

hikayelerle beslenmekte.<br />

Kendisine gerçek sevgi<br />

ve saygý göstermek ise bilinçsiz<br />

bir hayranlýk ile deðil,<br />

kendisini hakkýyla tanýmakla<br />

olur.<br />

Doðduðu ve<br />

büyüdüðü çevre<br />

Ebu Hanife lakabý ile ün<br />

bulan Nu’man b. Sabit b.<br />

Zuta hicri 80 yýlýnda Kufe’de<br />

dünyaya gelmiþtir.<br />

Dedeleri Arab olmayýp, Kabil<br />

bölgesinde yaþayan Farisoðullarý’na<br />

mensub olduklarý<br />

rivayet edilir. Kufe’ye<br />

Ebu Hanife’nin dedesi<br />

azatlý köle Zuta, Hz. Ali’nin<br />

halifeliði döneminde yerleþir.<br />

Ebu Hanife’nin babasý<br />

Sabit, akýllý ticaretle uðraþan<br />

varlýklý bir zattý. Ayný<br />

yola oðlu Numan’da gençliðinde<br />

atýldý ve asýl ilim<br />

tahsilinden önce ticaretle<br />

meþgul oldu.<br />

Ebu Hanife’nin hayatýnda<br />

Kufe’de doðup büyümesinin<br />

ve oradaki ilim çevresinden<br />

yararlanmasýnýn<br />

þüphesiz büyük etkisi oldu.<br />

Kufe ilim çevresinin temel<br />

taþlarý daha Hz. Ömer’in<br />

devrinde atýlmýþtý. Hicri 17<br />

tarihinde Hz. Ömer Irak ordusunun<br />

karargâhý olarak<br />

kurdurtmuþtu þehri Sad bin<br />

Ebi Vakkas’a. Abdullah ibni<br />

Mesud’u da kadý ve beytü’l-mal’den<br />

sorumlu olarak<br />

Kufe’ye göndermiþti ve<br />

böylece hem Kufe þehrinin,<br />

hemde Ýmam Azam’ýn geliþimindeki<br />

belirleyici olacak<br />

olan unsurlarýn ilk taþlarýný<br />

yerine oturtmuþtu. Kufe’de<br />

15 sene kalan Ýbni Mesud,<br />

sonra hilafet merkezini buraya<br />

alan Hz. Ali þüphesiz<br />

bu þehrin ilmi geliþimine<br />

damgalarýný vurmuþlardý.<br />

Yeni kurulmuþ olan bir<br />

þehir olarak Kufe, çevresindeki<br />

insanlar için cazibe haline<br />

gelmiþti. Farklý kabileler,<br />

deðiþik ülkelerin, özellikle<br />

Yemen, Nezir ve Kuzey<br />

ve Doðu’dan gelmiþ insanlarý<br />

þehre yerleþmeye<br />

baþlamýþtý. Daha önceleri<br />

birbirlerini uçsuz bucaksýz<br />

sahralarýn, uzun mesafelerin<br />

ayýrdýðý farklý kültürleri,<br />

farklý örfleri Kufe’de sadece<br />

bir sokak ya da cadde<br />

ayýrmaktaydý. Özellikle yeni<br />

fethedilen bölgelerden<br />

insanlar buraya yerleþmeye<br />

Ýslam’la tam manasýyla burada<br />

tanýþmaya, sorularýný<br />

bu çevrede yöneltmeye baþlamýþlardý.<br />

Ýmam-ý Azam’ýn<br />

ilme yöneliþi<br />

Kufe’de Ýbni Mes’ud ile<br />

baþlayan Ýlim silsilesi,<br />

Ýmam-ý Azam’a kadar kesintisiz<br />

ulaþmaktadýr. Alkame<br />

bin Kays, Mesruk bin<br />

el-Ecda, Kadý Þureyh ve Ibrahim<br />

en-Nehai ibni<br />

Mes’ud’un ilmini Ýmam-ý<br />

Azam’ýn hocasý Hammad<br />

bin Ebu Süleyman’a kadar<br />

taþýmýþlardý. Ýmam-ý<br />

Azam’ýn Hocasý Hammad<br />

aslen Ýranlý idi. Alkame bin<br />

Kays’dan ders alan Hammad,<br />

hocasýnýn vefatýndan<br />

sonra Hocasý’nýn halkasýný<br />

devr alýr ve <strong>24</strong> sene ders<br />

okutur. Hammad’ýn ders<br />

halkasýna Ebu Hanife, hocasýnýn<br />

vefatýna kadar tam<br />

18 yýl devam eder. Hammad<br />

bin Ebu Süleyman dýþýnda<br />

her ne kadar baþka<br />

isimlerde Ýmam-ý Azam’a<br />

hoca olarak izafe edilse de,<br />

Ýmam-ý Azam’ý etkileyen ve<br />

eðiten þüphesiz Hammad’dýr.<br />

Bunun yaný sýra tabiiki<br />

Ebu Hanife baþka âlimler<br />

ile görüþmüþ, kendisi ders<br />

okutmaya baþladýktan sonrada<br />

dahi bunlardan yararlanmýþ,<br />

çok farklý görüþler-<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

“Bilinmeyen” imam;<br />

“Ýmam-ý Azam Ebu Hanife”<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

29<br />

de olan âlimlerden faydalanmaktan<br />

çekinmemiþtir.<br />

Ýmam-ý Azam hakkýnda<br />

anlatýlan bazý menkibelerin<br />

aksine çocukluktan beri sürekli<br />

bir ilim tahsilinde bulunmamýþtýr.<br />

Evet, o dönem<br />

gerekli olarak görülen ilmi<br />

tahsil etmiþtir. Ama gençliðinde<br />

babasý Sabit’in mesleði<br />

olan ipek tüccarlýðýný<br />

devralmýþ ve ticarette ilerlemiþtir.<br />

Ticareti sýrasýnda karþýlaþtýðý<br />

ilim adamlarý Genç<br />

Numan’ýn berrak zekasýný<br />

ve kabiliyetini farketmekte<br />

geç kalmadýlar. Ebu Hanife<br />

Ebu Amr Þa’bi ile olan bir<br />

karþýlaþmasýný þöyle naklediyor.<br />

“Günün birinde<br />

Þa’bi’nin yanýndan geçiyordum.<br />

Beni yanýna çaðýrdý<br />

ve bana:<br />

-Nereye devam ediyorsun?,<br />

dedi.<br />

Ben de:<br />

-Çarþý pazara, dedim.<br />

-Maksadým o deðil, ulemadan<br />

kimin dersine devam<br />

ediyorsun, dedi.<br />

-Hiç birinin dersinde devam<br />

üzere bulunamýyorum,<br />

dedim.<br />

-Ýlmi ve ulema ile görüþmeyi<br />

sakýn ihmal etme, ben<br />

senin uyanýk ve canlý bir<br />

genç olduðunu görüyorum,<br />

dedi. Onun bu sözü benim<br />

içimde iyi bir tesir býraktý.<br />

Çarþý-pazar iþlerini býraktým.<br />

Ýlim yolunu tuttum.<br />

Allah’ýn inayetiyle,<br />

Þa’bi’nin sözünün bana çok<br />

faydasý oldu. ”<br />

Bu tavsiyelerden sonra<br />

Genç Numan ilim tahsiline<br />

yönelmeye baþlar. Ama ticaret<br />

hayatýnda ve hayatýn<br />

kendi içinde kazandýðý tecrübeler<br />

kendisini ömür boyu<br />

farklýlaþtýran bir unsur<br />

olmuþtur. Eðitimine akaid<br />

ve cedel ilmi ile baþlayan<br />

Ebu Hanife, bu alanlarda<br />

hýzlý bir þekilde ilerlemiþ ve<br />

dönemindeki inkarcý ve bidatçý<br />

fýrka müntesibleriyle<br />

birçok münakaþalara katýlmýþtýr.<br />

Bir süre sonra bunlarý<br />

yetersiz ve hayattan, insanlarýn<br />

ihtiyaçlarýndan uzak<br />

görmüþ olmalý ki, fýkýh ilmini<br />

öðrenmeyi karar verir.<br />

Hocasý Hammad bin Süleyman’ýn<br />

ders halkasýna katýlmasý<br />

da böyle olur. Hicri<br />

102 yýlýnda Hammad’ýn<br />

halkasýna katýlan Ebu Hanife<br />

on sekiz yýl boyunca bu<br />

halkaya devam etmiþ, hocasýnýn<br />

120 yýlýnda vefatý ile<br />

hocasýnýn yerine geçmiþ ve<br />

vefatý ettiði Hicri 150 yýlýna<br />

kadar ders okutmaya devam<br />

etmiþtir.<br />

Ebu Hanife’nin ders halkasýna<br />

Ýslam ülkesinin her<br />

tarafýndan öðrenciler katýlmaya<br />

baþlamýþtý. Birkaç bini<br />

bulan öðrencilerinin arasýndan<br />

kýrka yakýný, içtihat<br />

derecesinde olan âlimlerdi.<br />

Ebu Hanife ilmi çalýþmalarýna<br />

baþladýktan sonra dahi<br />

ticareti býrakmamýþtýr. Her<br />

ne kadar iþlerinin çoðunu<br />

ortaklarý üzerinden yürüse<br />

de, kendisi hiç bir zaman ne<br />

ticari hayattan, ne de halkla<br />

alýþ-veriþten uzak durmuþtur.<br />

Böylece ilmi tedrisatýnýn<br />

yanýnda toplumsal hayatý<br />

da bizzat gözlemlemekten<br />

ve takip etmekten<br />

hiçbir zaman uzak kalmamýþtýr.<br />

Ýmam’ýn ilim anlayýþý<br />

Bu hayatýn içinde kalýþý,<br />

verdiði fetvalar ve yaptýðý<br />

içtihatlara haliyle yansýmýþtýr.<br />

Ebu Hanife’ye göre doðru<br />

amel ancak saðlam bir<br />

bilginin üzerine bina edilebilir.<br />

Hayýrlý insan olmak<br />

için sadece hayýr iþlemek<br />

deðil hayrý ve þerri bilmek<br />

gerekir. Kötüden kaçýnmak<br />

ancak kötünün zararlarýný<br />

bilerek olur. Ebu Zehra’nýn<br />

Ebu Hanife biyografisinde<br />

ifade ettiði þekilde, itikadi<br />

konularda temel görüþleri<br />

þu iki noktada birleþtirilebilir:<br />

“Doðru amel doðru düþünce<br />

üzerine kurulur, dürüst<br />

iþ kararlý ve sabit amele<br />

dayanýr. Ýlim kati ve kesin<br />

olmalýdýr. Ýtikat meselelerinde<br />

tereddüt olmaz.”<br />

Her ne kadar bazý rivayetler<br />

Ebu Hanife’nin Kelam<br />

ilmini eleþtiren ifadelerinden<br />

de bahsetse de, bunlara<br />

fazla itibar edilmemesi gerekir.<br />

Hem ilimlerin daha<br />

farklý bölümlere ayrýlmamasý,<br />

hem de Ebu Hanife’nin<br />

her ne kadar hayatýnýn<br />

uzun bir bölümünde Fýkýh’la<br />

uðraþmýþ olsada, bunun<br />

kendisinin Akaid ile ilgilenmediði<br />

manasýna gelmez.<br />

Özellikle de kendisinden<br />

rivayet edilen ve talebelerine<br />

yaptýðý tavsiyeleri<br />

ihtiva eden son iki eseri<br />

olan el-Vasýyye ve er-Risale’nin<br />

daha çok itikadi konulara<br />

dair olmasý da, Ebu<br />

Hanife’nin Kelam’dan uzak<br />

kalmadýðýný gösterir.<br />

Akaid’deki görüþleri<br />

Akaid konusunda Ebu<br />

Hanife ilk etapta Kur’an’ý<br />

esas almýþ ve hükümlerini<br />

onun üzerine bina etmiþtir.<br />

Kur’an’a aykýrý hükümleri<br />

ihtiva ettiðini tespit ettiði<br />

hadisleri uydurma olarak<br />

deðerlendirmiþ ve dikkate<br />

almamýþtýr.<br />

Ýmam’ýn akaide dair görüþleri<br />

talebeleri Ebu Yusuf,<br />

Ebu Muti elBelhi ve Ebu-<br />

Mukatil esSemerkandi tarafýndan<br />

özellikle el‘Alim ve’l<br />

müte’allim, elFýkhü’lekber,<br />

elFýkhü’lebsat, erRisale ve<br />

elVasýyye adlý eserleri yoluyla<br />

bize ulaþmýþtýr. Eserlerin<br />

günümüze ulaþmasýna<br />

kadar bunlara bazý ilavelerin<br />

yapýldýðýný kabul<br />

etmek zorunda olsak da,<br />

eserlerin ana hatlarý ile Ebu<br />

Hanife’nin hükümlerini ifade<br />

ettikleri kesindir.<br />

Ýmam Azam Akaid’deki<br />

görüþleri ile Ehli Sünnet<br />

akaidinin oluþmasýna yön<br />

vermiþtir. Bunda þüphesiz<br />

görüþlerinin itidalli olmasý,<br />

Ebu Hanife’nin aþýrýlýklardan<br />

uzak durmasýndan<br />

kaynaklanýr. Nitekim birkaç<br />

konu haricinde diðer üç<br />

mezhep imamý Malik bin<br />

Enes, Ýmam Þafii ve Ýmam<br />

Ahmed bin Hanbel’de<br />

onun görüþlerine uymuþlardý.<br />

Daha sonralarý Ebu<br />

Hanife’nin akaid konusundaki<br />

görüþleri Ebu Mansur<br />

elMaturidi tarafýndan ele<br />

alýnmýþ ve bu güne kadar<br />

Maturidiyye adý altýnda taþýnmýþtýr.<br />

Ebu Hanife’nin Akaid’deki<br />

görüþlerini tam olarak<br />

vermek bu yazýnýn sýnýrlarýný<br />

aþsa da, bazý örnekler<br />

vermek mümkündür.<br />

Ýmam’a göre her insan<br />

Allah’ýn var olduðunu düþünerek<br />

idrak edebilir. Bütün<br />

varlýklar Allah tarafýndan<br />

yoktan var edilmiþtir.<br />

Göklerin ve yerin þaþmaz<br />

bir düzene sahip olmasý,<br />

tüm varlýklarýn bir halden<br />

bir baþka hale dönüþmesi,<br />

çocuðun ana karnýndaki<br />

geliþmesi bilgi ve hikmet<br />

sahibi ulu bir yaratýcýnýn


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

30 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

biyografi<br />

varlýðýný gösterir. Nasýl ki<br />

azgýn bir denizde bir geminin<br />

yoluna devam etmesini<br />

akýl kabul etmiyorsa, kâinatýn<br />

da bilgi sahibi ve herþeye<br />

gücü yeten bir yaratýcýsýnýn<br />

olmamasýný kabul edemez.<br />

Ýþte bunlarý düþünerek<br />

her insanýn Allah’ýn var<br />

olduðunu idrak edebileceðini<br />

iddia eder Ýmam<br />

Azam. Kendisine dini bir<br />

davet ulaþmasa da, her yetiþkin<br />

ve akýllý insan Allah’a<br />

inanmakla yükümlüdür.<br />

Ebu Hanife’ye göre akýlla<br />

bilinemeyen bir þey varsa o<br />

da, Allah tealanýn isim ve<br />

sýfatlarýdýr. Allah ancak<br />

kendine nisbet ettiði isim<br />

ve sýfatlarla nitelendirilebilir.<br />

Kader konusunda Ebu<br />

Hanife, kâinatta meydana<br />

gelen her þeyin ilahi takdir<br />

ve kazaya göre meydana<br />

geldiðini ifade eder. Ama<br />

Allah teala ne müminleri<br />

imana, nede kafirleri küfre<br />

zorlamýþtýr. Herkese kendi<br />

fiillerini kendi iradeleri ile<br />

gerçekleþtirme imkanýný<br />

vermiþtir. Kullarýn fiillerini<br />

yaratan Allah’týr, kullar ise<br />

fiil yapmayý diler ve o dilediði<br />

fiili icra eder. Her ne<br />

kadar bu açýklamalarý getirse<br />

de, Ýmamý Azam insan<br />

aklýnýn kader konusunu<br />

tam olarak idrak edemeyeceðini<br />

savunur. Nasýlki gözün<br />

güneþe bakmasý mümkün<br />

deðilse, aklýn da kader<br />

ve kullarýn fiili konusunu<br />

nihaî bir çözüme kavuþturamayacaðýný<br />

düþünür.<br />

Ýman konusunda Ýmam<br />

bilgi, tasdik ve ikrarýn gerekliliðin<br />

savunur. Bir insanýn<br />

iman edebilmesi için<br />

onun her türlü þüpheden<br />

arýnmýþ kesin bir bilgiye sahip<br />

olmasý ve bu bilginin<br />

doðruluðunu kesin olarak<br />

tasdik etmesi gerekir. Ayrýca<br />

bu bilginin varlýðýný ve<br />

tasdikini sözlü olarak ifade<br />

edilmesini, ikrar edilmesini<br />

þart koþar. Ameli ise, diðer<br />

mezheplerin aksine, imanýn<br />

cüzünden saymamýþtýr.<br />

Ameller Ebu Hanife için,<br />

dini hayatta imandan sonra<br />

yer alan unsurlardýr. Kiþi<br />

namaz kýlýp oruç tuttuðu<br />

için Allah’a ve Peygambere<br />

iman etmez, Allah’a ve<br />

Peygamber’e iman ettiði<br />

için bu amelleri yerine getirir.<br />

Ýmam-ý Azam’ýn<br />

Fýkýh’taki görüþleri<br />

Þüphesizki Ebu Hanife’nin<br />

hayatýn içinde kalan<br />

kiþiliði en çok Fýkýh alanýndaki<br />

görüþlerine yansýmýþtýr.<br />

Ýmam-ý Azam fýkhý “kiþinin<br />

dünya ve ahirete fayda<br />

veya zarar göreceði hususlara<br />

iliþkin hususlarý bilmesi”<br />

olarak anlamýþtýr.<br />

Her ne kadar Ebu Hanife,<br />

metot konusunda herhangi<br />

bir eser kaleme almamýþ<br />

olsa da, sorunlara getirdiði<br />

çözümlerden, sorulara<br />

verdiði fetvalardan kendinden<br />

sonra gelen alimler<br />

kendisinin içtihad metodunu<br />

tesbit etmeye çalýþmýþlardýr.<br />

Temel metodu olarak<br />

þüphesiz kendisinin þu ifadesini<br />

alabiliriz: “Biz önce<br />

Allah’ýn kitabýnda olaný alýrýz.<br />

Onda bulamazsak ashabýn<br />

ittifak ettiðini benimseriz,<br />

ihtilaf etmiþlerse dilediðimizin<br />

görüþünü alýrýz.<br />

Baþkalarýnýn görüþlerini<br />

onlara tervih etmeyiz. Ancak<br />

tabiin alimlerine gelince<br />

onlarýn ictihadlarýna<br />

baðlý kalmayýz.<br />

Onlar gibi biz de ictihadda<br />

bulunuruz. Aralarýnda<br />

müþterek illet bulununca<br />

bir hükmü diðerine<br />

kýyas ederiz.”<br />

Ýçtihadlarýnda Ýmam<br />

özellikle kýyas metodunu<br />

çok sýk kullanmýþtýr. Bunda<br />

bulunduðu çevrenin etkisi<br />

büyüktü. Kýyasý ve genel<br />

manada içtihadý Ebu Hanife<br />

belirsiz bir þekilde deðil,<br />

belli kurallara baðlý kalarak<br />

ve bir “Ýçtihad þûrasý” þeklinde<br />

iþlev gören ders halkasýnda<br />

iþtiþare ederek kullanýyordu.<br />

Her ne kadar<br />

Ýmam Azam hadis konusunda<br />

meþhur muhaddisler<br />

kadar uzman olmasa da,<br />

ilim meclisinde birçok hadis<br />

hafýzý bulunmakta idi.<br />

Özellikle delil olarak<br />

kullandýðý hadislerin sayýsý<br />

bazý iddialarýn aksine yüksektir.<br />

Kendisine bir meselenin<br />

arzedilmesinden sonra<br />

Ebu Hanife, önce talebelerine<br />

bu konuda bildikleri<br />

hadisleri ve sahabilerin<br />

sözlerini sorar, sonra kendi<br />

bildiði rivayetleri nakleder.<br />

Talebelerinin konu ile alakalý<br />

görüþlerinide dinledikten<br />

sonra, kendisi meseleyi<br />

hükme baðlardý. Konu hakkýnda<br />

herhangi bir hadis<br />

yada sahabi sözü bulunmadýðý<br />

zaman, kýyasa, o da<br />

mümkün olmadýðý zaman<br />

istihsana giderdi.<br />

Kullandýðý Hadisler konusunda<br />

Ýmam-ý Azam bazý<br />

sýhhat þartlarý ileri sürmektedir.<br />

Bu þartlarý taþýmayan<br />

hadislerle amel etmez<br />

ve onlarla hüküm vermezdi.<br />

Peygamberimizin<br />

hayatýný ve hadislerini öncelik<br />

ve sonralýk açýsýndan<br />

inceler ve özellikle hayatýnýn<br />

son döneminde söylediði<br />

hadisleri delil alýrdý.<br />

Bu nedenle de birbirleri ile<br />

çatýþan hadisleri uzlaþtýrmaya<br />

deðil, sonradan sadýr<br />

olan hadisin kendinden önceki<br />

hadisi nesh ettiðini düþünürdü.<br />

Ama kýyas ile fetva<br />

verdiði bir konuda fetvasýna<br />

aykýrý bir sahih hadis<br />

nakledildiðinde görüþünden<br />

vaz geçmekten imtina<br />

etmez, hadise aykýrý<br />

görüþünü terk ederdi.<br />

Tek silsileden rivayet<br />

edilmiþ hadisleri (ahad)<br />

Kur’an’ýn hükümleri, Ýslam<br />

fýkhýnda yerleþik genel ilkeler<br />

ve Peygamberimizin<br />

meþhur sünneti ile karþýlaþtýrýr<br />

ve öyle deðerlendirirdi.<br />

Özellikle geniþ bir toplumun<br />

önünde meydana<br />

gelmiþ ve bu sebebten dolayý<br />

çok sayý kiþi tarafýndan<br />

bilinmesi ve rivayet edilmesi<br />

gereken olaylarý rivayet<br />

eden ahad hadisleri delil<br />

olarak kabul etmemiþtir.<br />

Bunun manasý ise bazýlarýnýn<br />

iddia ettiði gibi hadise<br />

önem vermemesi deðil, birçok<br />

kiþi olaya þahit olmasý<br />

gerektiði halde, sadece bir<br />

tarikten rivayet edilen haberi<br />

sýhhatine güvenmemesinden<br />

kaynaklanýyor. Ayrýca<br />

ravisi fakih olmayan<br />

hadislerde kýyasa baþvurduðu,<br />

Kur’an’ýn açýk ve<br />

özel hükümleri ve ilkelerine<br />

ters düþen haber-i vahidi,<br />

ve rivayet ettiði hadise<br />

aykýrý davranan ravinin hadisini<br />

delil olarak almadýðý<br />

rivayet edilir.<br />

Genel metodu itibari ile<br />

Ebu Hanife her zaman Hadis<br />

ve sahabi sözü ile amel<br />

etmeyi tercih etmiþtir. Ancak<br />

bunlarýn olmadýðý yerde<br />

kýyasa gitmiþ, eðer kýyas<br />

ile vardýðý hüküm dinin ruhuna,<br />

genel prensip ve<br />

amaçlarý ile uyuþmazsa ilk<br />

bakýþta görülemeyen, kaynaklarda<br />

yatan temel illeti<br />

kavrar ve bu delile dayanarak<br />

istihsan metodu ile içtihadda<br />

bulunurdu. Talebeleri<br />

kýyaslarý konusunda<br />

kendisi ile tartýþmaktan çekinmedikleri<br />

halde, ihtihsan<br />

yaptýðýnda ise kendisi<br />

ile tartýþmaya tereddüt<br />

ederlerdi.<br />

Ebu Hanife’nin ilim tahsilinde<br />

önce ve hatta ilimle<br />

uðraþtýðý dönemde de ticaret<br />

hayatýnýn içinde bulunmasý,<br />

kendisine insanlarýn<br />

problemlerini yakýndan tanýma<br />

fýrsatýný vermekteydi.<br />

Bu da tabiiki insanlar tarafýndan<br />

içtihatlarýnýn kabul<br />

görmesini saðlamaktaydý.<br />

Kendisinin farklý kültür ve<br />

geleneklerin biraraya geldiði<br />

bir çevrede yaþamasý, halkýn<br />

muamelatýný ve örfünü,<br />

dinin temel ilke ve esaslarýna<br />

muhalif olmama þartý ile<br />

dikkate almasý, farklý yorum<br />

ve içtihatlara gitmesine sebep<br />

olmuþtur. Böylece<br />

Ýmam-ý Azam “kendisine intikal<br />

ettirilen fýkhi kurallarý,<br />

görüþleri, ayet ve hadislerle<br />

ilgili yorumlarý içinde bulunduðu<br />

ortam, insanlarýn<br />

ihtiyacý ve dinin genel ilke<br />

ve amaçlarý açýsýndan yeniden<br />

deðerlendirme, sýnýrlý<br />

naslarla sýnýrsýz olaylar, naklin<br />

hükmü ile aklýn yorumu,<br />

hadisle re’y arasýnda makul<br />

bir ahenk kurma imkanýný<br />

yakalamýþtýr.”<br />

Ebu Hanife,<br />

Muhammed Ebu Zehra,<br />

Ankara 2002, 31.<br />

Ebu Hanife,<br />

Muhammed Ebu Zehra,<br />

Ankara 2002, 211.<br />

Mustafa Uzunpostalcý;<br />

DÝA, X, 135.<br />

Mustafa Uzunpostalcý;<br />

DÝA, X, 137.<br />

Hessen Eyaleti’ndeki<br />

baþörtüsü ile ilgili<br />

kanuni düzenlemelerin<br />

diðer eyaletlere<br />

oranla daha geniþ<br />

olduðu kaydedilirken,<br />

sözkonusu düzenlemenin<br />

kamuya ait okullarda öðretmenlerin<br />

yanýsýra tüm<br />

memurlar için baþörtüsü<br />

yasaðý getirdiði kaydedildi.<br />

Buna göre tüm öðretmenler<br />

ve memurlarýn kamu<br />

hizmeti verirken siyasi,<br />

dünya görüþü ve dini<br />

açýlardan tarafsýz davranmalarý<br />

gerektiði belirtiliyor.<br />

Ancak Hessen eyaletindeki<br />

kanunun tarafsýzlýðý<br />

zedeleyici kýyafet,<br />

Hessen Eyaleti Devlet Yüksek<br />

Mahkemesi baþörtüsü yasaðýna<br />

karþý açýlan davada red kararý verdi<br />

Hessen Eyaleti Devlet Yüksek Mahkemesi kamu hizmetinde<br />

çalýþa memuralara yönelik baþörtüsü yasaðýnýn anayasaya<br />

uygunluðunu onayladý. Karar beþ oya karþýn altý oy ile<br />

kabul edilirken, beþ hakim yasaðý getiren yeni kanuni düzenlemelerin<br />

büyük ölçüde Hessen anayasasý ile baðdaþmadýðý<br />

yönünde görüþ bildirdiler. “Devletin tarafsýzlýðýnýn<br />

güvenceye alýnmasýna dair kanun” adýný taþýyan yeni düzenleme<br />

2004 yýlýnda CDU tarafýndan Eyalet meclisine getirilmiþ<br />

ve meclis tarafýndan onaylanmýþtý<br />

semboller veya diðer unsurlarý<br />

yasaklamasýna<br />

raðmen, Hessen’in Hristiyan<br />

veya batýnýn hümanist<br />

gelenekler ile ilgili<br />

sembolleri açýkça serbest<br />

býraktýðý belirtiliyor.<br />

Bu arada kanunla ilgili<br />

kontrol sürecinde sözkonusu<br />

kanunla ilgili Hessen<br />

Eyalet avukatý Prof.<br />

Dr. Ute Sacksofsky kanunun<br />

temel haklar noktasýnda<br />

din ve dini yaþama<br />

özgürlüðüne, kamu iþlerinin<br />

herkese açýk olmasý,<br />

kadýn erkek eþitliði gibi ilkelere<br />

aykýrý olduðu gerekçesiyle<br />

dava açmýþtý.


sempozyum<br />

Ýslam Toplumu Millî Görüþ<br />

(IGMG), Almanya’nýn<br />

eski baþkenti<br />

Bonn’da düzenlediði “Kargaþanýn<br />

Kavramlarý ve<br />

Kavramlarýn Kargaþasý”<br />

isimli sempozyumda,<br />

Müslümanlarýn benlik ve<br />

dünyayý algýlamalarýný tartýþmaya<br />

açtý. Sempozyum’da<br />

özellikle bu tür<br />

tartýþmalarda kullanýlan<br />

kavramlara, bu kavramlarýn<br />

oluþumu ve kullanýmýna<br />

dikkat çekildi.<br />

200’ün üzerinde katýlýmcýnýn<br />

geldiði sempozyum,<br />

Bonn’daki Gustav-<br />

Stresemann-Enstitüsü’nde<br />

yapýldý. Sempozyumun selamlama<br />

konuþmasýný<br />

IGMG Genel Baþkaný Yavuz<br />

Çelik Karahan yaptý.<br />

Karahan, “Ýslam artýk Almanya’nýn<br />

ve Avrupa’nýn<br />

bir gerçeði haline geldi”<br />

tesbitini seslendirirken,<br />

“Dünya kamuoyunun dikkati<br />

uzun zamandan beri<br />

Ýslâm dini ve Müslümanlar<br />

üzerine odaklanmýþ durumda”<br />

diyen Karahan,<br />

Müslümanlarýn dahi, bu<br />

konularý tartýþýrken, kullandýklarý<br />

kavramlarýn arka<br />

planýný ciddî manada<br />

sorgulamadýklarýný ifade<br />

etti. Karahan konuþmasýna<br />

devamla “Kullandýðýmýz<br />

kavramlar kendi iç dünyamýzýn<br />

dýþa yansýmasý, kelimelere<br />

dökülmesidir. O<br />

halde herhangi bir konuda<br />

birþeyler söylemeden önce,<br />

kavramlarýmýzýn kendi anlam<br />

dünyamýzý ne kadar<br />

ifade ettiðini iyi düþünmek<br />

zorundayýz” dedi ve bunun<br />

ister istemez, “Biz kimiz?”<br />

ve “Nerede duruyoruz?”<br />

sorularýný ve arkasýndan<br />

muhasebesini de<br />

beraberinde getirdiðini ifade<br />

etti. “Dolayýsýyla bu konularý<br />

gündeme taþýmak,<br />

modern dünyada yaþayan<br />

biz Müslümanlarýn, içinde<br />

yaþadýðýmýz dünyaya karþý<br />

bir süredir geliþtirmeye çalýþtýðýmýz<br />

fikrî ve pratik tutumlarýn<br />

bir muhasebesi<br />

anlamýna” geldi diyen Karahan,<br />

“Müslümanlarýn,<br />

kullandýklarý kavramlarý<br />

dahi tartýþmaya açmalarý,<br />

zayýflýðýn ve güvensizliðin<br />

deðil, bilâkis kendilerine<br />

olan özgüvenlerinin bir<br />

iþaretidir” dedi. Karahan<br />

ayrýca böylesi bir sempozyumla<br />

amaçlarýnýn “akýp<br />

giden gündem karþýsýnda<br />

acele ve hazýr cevaplar ye-<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

31<br />

Kargaþanýn kavramlarý,<br />

kavramlarýn kargaþasý<br />

IGMG’nin düzenlediði sempozyumda kavramlar tartýþýldý<br />

tiþtirmek yerine, doðru sorularý<br />

sorarak insanlarý düþünmeye<br />

sevketmek” olduðunu<br />

ifade etti.<br />

Karizmanýn<br />

sürdürülmesi<br />

ve rutinleþmesi<br />

Sempozyumun açýþ konuþmasýný<br />

1993 yýlýndan<br />

beri Bosna-Hersek Baþmüftülüðü<br />

(Reisu’l Ulema)<br />

görevine devam eden Prof.<br />

Dr. Mustafa Çeriç yaptý.<br />

“Burada olmamý, Ýslam<br />

Toplumu Millî Görüþ’e ülkem<br />

Bosna-Hersek için<br />

yaptýðý herþey için þükranlarýmý<br />

sunmak için deðerlendirmek<br />

istiyorum. Bu<br />

konuyu Bonn’da tartýþmamýz<br />

ilginç. Belki de Avrupa’da<br />

alimlerimizin arasýnda<br />

var olan bazý kafa ve<br />

konsept karýþýklýklarýna<br />

bazý çözüm önerileri getirebilmemiz,<br />

iyiye bir iþarettir”<br />

þeklinde konuþmasýna<br />

baþlayan Çeriç, konuþmasýnda<br />

Akide, Þeriat ve<br />

Hilafet konularýna ve bunlarýn<br />

Müslümanlar üzerindeki<br />

önemine deðindi. Daha<br />

geçen yüzyýlda Þeyh<br />

Þeltut gibi, Ýslam’ý sadece<br />

Akide ve Þeriat’tan oluþtuðunu<br />

söylerken, bugün<br />

Akide, Þeriat ve Hilafet/Ýmamet’ten<br />

oluþan bir<br />

Ýslam’dan bahsettiðimizi<br />

tesbit eden Çeriç “Akide,<br />

Þeriat ve Hilafet’in tam<br />

olarak anlamadýðýmýz ve<br />

sürekli yanlýþ kullandýðýmýz<br />

üç temel konsept” olduklarýný<br />

ifade etti.<br />

Çeriç tesbitlerine þöyle<br />

devam etti: “Akide bireysel<br />

bir inanç ifadesidir. Ýtikad<br />

konsunda Müslümanlarýn<br />

çoðunluðunun bir sorunu<br />

yok. Çünkü, Ýslam en<br />

kolay anlaþýlabilir ve bilinebilir<br />

inanç temellerine<br />

sahip. Bazý âlimlerin Akaid’i<br />

zorlaþtýrmaya çalýþmalarýna<br />

bu açýdan bir anlam<br />

veremiyorum. Akaid, bireysel<br />

bir konu iken, Þeriat<br />

ise toplumsal bir konu. Þeriat,<br />

ayný zamanda, her zaman<br />

ahlak ile baðlantýlýdýr<br />

ve ahlak sadece bireysel bir<br />

mesele deðildir. Ahlak’ta,<br />

her zaman öteki ile olan<br />

iliþki önemlidir. Þeriat ise,<br />

Akaid gibi bireysel tutumlarýmýzý<br />

ve dünya algýlarýmýzý<br />

belirlediði gibi, baþkalarýna<br />

karþý sergilediðimiz<br />

toplumsal tutumlarýmýzý<br />

da belirler.”<br />

Þeriat’ýn geri gelmesinin<br />

gerekliliðinden bahsetmediðini<br />

ifade eden Çeriç,<br />

bu söylenenler baðlamýnda<br />

Ýmamet’in hangi anlama<br />

geldini sorguladý. “Ýmamet<br />

tarihtir. Akide ve Þeriat ise<br />

aþkýndýr. Akidemizin ne<br />

olmasý gerektiðini bize Allah<br />

teala bildirmiþtir. Þeriat<br />

ise, onu Tevrat, Ýncil ve<br />

Kur’an’da bulabilmemiz<br />

açýsýndan aþkýndýr. Þeriat,<br />

bir nevi Allah ile aramýzda<br />

olan bir mîsaktýr/sözleþmedir.<br />

Ama Hilafet ile<br />

Ýmamet, bize býrakýlmýþ tarihimizdir;<br />

davranýþlarýmýzýn<br />

ve icraatlarýmýzýn tarihi.<br />

Ve genelde de, bu alanda<br />

baþarýsýz olmaktayýz.<br />

Çünkü Ýmamet’in yapýlanmaya,<br />

sosyolojiye, bir toplumun<br />

nasýl organize edileceði<br />

hakkýnda bilgiye ihtiyacý<br />

var.”<br />

Çeriç, Hamid Habbaþi’nin,<br />

Peygamberimiz’in<br />

karizma sahibi olduðuna<br />

dair ifadesini kabullendiðini<br />

ifade etti. “Karizmanýn<br />

rutinleþmesi, tarihte,<br />

Sünnîlerin yolu oldu,<br />

Þiî’lerse yaþayan karizmayý<br />

sürdürmeye çalýþtýlar. Haricîler<br />

ise, karizmayý daðýtma<br />

yolunu tuttular.<br />

Sünnîler karizmanýn rutinleþmesi,<br />

sürekli kurumsallaþmasý<br />

yolunda baþarýsýz<br />

oldular, çünkü yoðun bir<br />

þekilde sekülerleþtiler.<br />

Þiîler, karizmayý yaþatabildiler,<br />

ama onlar da azýnlýk<br />

olarak. Ve Haricîler bugün<br />

farklý þekillerde tekrar sahneye<br />

çýkmaya baþladýlar.<br />

Tarihte Sünnîler, Ýmamet<br />

kurumunu yerleþtirmede<br />

baþarýsýz olduklarýndan,<br />

Þiîler karizmayý yaþatma<br />

yolu ile ortaya çýktýlar.<br />

Þiîler’in de hakim bir pozisyona<br />

sahip olamadýklarýndan,<br />

bugün biz, Haricilerin<br />

“daðýtýlmýþ karizma”<br />

düþüncesi ile karþý karþýyayýz.<br />

Ve Avrupa’daki bizler,<br />

bunun en iyi örneðiyiz.<br />

Çünkü, bizi Avrupa’da<br />

kimse birleþtiremez. Bu<br />

açýdan bakýldýðýnda hepimiz<br />

Haricîyiz. Zira, karizmanýn<br />

kurumlaþmasýný,<br />

Sünnet’i kabul etmiyoruz.”<br />

Çözüm olarak Çeriç,<br />

Sünnîlerin ve Þiîlerin biraraya<br />

gelerek, Sünnîlerin<br />

karizmanýn nasýl yaþatýlabileceðini<br />

Þiîlerden, Þiîlerin<br />

de karizmanýn nasýl kur<br />

umsallaþtýrýlacaðýný<br />

Sünnîlerden öðrenmelerinin<br />

gerekliliðini savundu:<br />

“Haricî mantýðýný ancak<br />

böyle aþabiliriz.”<br />

Dr. Mustafa Çeriç, Þeriat<br />

kavramýný, Asifa Kureyþi’nin<br />

çalýþmasýndan yola<br />

çýkarak tarif etmeye çalýþtý.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

32 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

sempozyum<br />

Çeriç, Kureyþi’nin çalýþmasýnýn<br />

Müslümanlarýn Þeriat’ý<br />

hayatlarýna yansýtma<br />

konusunda, Batý’nýn da,<br />

‘Þeriat’tan vazgeçin’ taleblerinde<br />

ne kadar ikiyüzlü<br />

olduklarýný gösterdiðini<br />

ifade etti: “Þeriat’ý uyguladýklarýný<br />

söyleyen ülkeler<br />

dahi bunu yapmamaktadýr.”<br />

Çeriç þöyle devam etti:<br />

“Fýkýh, Þeriat’ýn kendisi<br />

deðildir. Fýkýh sadece, Þeriat’ý<br />

anlama yöntemidir. Þeriat<br />

aþkýndýr, tamamýyla<br />

kavranamaz. Tarihte Ýslam<br />

hukukçularý, siyasetten baðýmsýzdýlar.<br />

Onlar bilim<br />

adamý ve âlimdiler. Siyasî<br />

sistemin parçasý olduklarýnda<br />

ise, baðýmsýzlýklarýný<br />

ve haysiyetlerini kaybettiler.<br />

Bu, günümüzün baþlýca<br />

sorunlarýndan biri. Birçok<br />

Müslüman ülke hukuklarýnýn<br />

Þeriata dayandýðýný<br />

ifade etseler de bu<br />

yanlýþtýr. Çünkü, onlarýn<br />

hareket temelleri gündelik<br />

siyasetleridir. Ýslam hukukçularý,<br />

ancak toplumun<br />

kenarýnda yer bulabilmekteler.”<br />

Ýslam’a hýrýstiyan<br />

gözlüðü ile bakmak<br />

Sempozyum’un ilk oturumunun<br />

konusu “Kavramsal<br />

Sýnýrlarý Aþmak ve<br />

Tercüme Sorunu”ydu. Singapur<br />

Üniversitesinden<br />

Prof. Syed Farid Alatas, konuyu,<br />

din bilimlerinde<br />

kavram oluþumu sorunu<br />

baðlamýnda ele aldý. Sosyal<br />

bilimlerdeki konseptlerin,<br />

güncel hayatta kullandýðýmýz<br />

kültürel kavramlardan<br />

oluþtuðunu ifade eden<br />

Alatas, problemin, bu kavramlar<br />

ile, bunlarýn oluþtuklarý<br />

çevrenin dýþýndaki<br />

olgularý tarif etmeye kalkýþýldýðýnda<br />

ortaya çýktýðýný<br />

ifade etti. Alatas þöyle devam<br />

etti: “Bunun sonucu<br />

ise, irdelemek istedikleri<br />

olgularý yanlýþ yansýtmalarýdýr.<br />

Mesela 18. yüzyýldan<br />

beri “religion” kavramý hýrýstiyanlýk<br />

dýþýndaki inanç<br />

sistemlerini tarif etmek için<br />

kullanýlmaktadýr. Ama<br />

“religion” konsepti hýrýstiyanlýktan<br />

baþka dinlerde<br />

kullanýldýðýnda, mesela Ýslam<br />

ya da Hinduizm’de.<br />

Bu þekilde, ister istemez bu<br />

dinler ve hýristiyanlýk arasýnda<br />

bir mukayese yapýlmaktadýr.<br />

Bu tanýmlama<br />

ise gerçekleri dikkate almamakta<br />

ve diðer inanç<br />

sistemlerinin “hýristiyanlaþtýrýlmasý”yla<br />

sonuçlanmaktadýr.<br />

Böylece, hýristiyanlýða<br />

özel unsurlar, diðer<br />

inanç sistemine de atfedilmektedir.”<br />

Alatas bu iddiasýna örnek<br />

olarak Hinduizm üzerindeki<br />

araþtýrmalarý gösterdi:<br />

“Alman ve Ýngiliz<br />

þarkýyatçýlarý, araþtýrma<br />

alaný olarak Hindistan’ý<br />

keþfettiklerinde, beraberlerinde<br />

hýristiyan din tasavvurunu<br />

da getirmiþlerdi.<br />

Hindistan’da farklý kültler<br />

ve tanrýlarla karþýlaþtýlar.<br />

Hýristiyanlýk anlayýþlarý tarafýndan<br />

belirlenmiþ din<br />

algýlarýndan dolayý bunlarý,<br />

bir dinin farklý mezhebleri<br />

ve tarikleri olarak kabul<br />

ettiler ve bu dini Hinduizm<br />

olarak adlandýrdýlar.<br />

Hindistanlýlar ise o tarihe<br />

kadar Hinduizm diye<br />

bir din tanýmamaktaydýlar.<br />

Müslüman âlim Biruni ise<br />

daha önceleri Hindlilerin<br />

sadece bir dinin deðil, birçok<br />

dînin varlýðýndan yola<br />

çýktýklarýný tesbit etmiþti,<br />

mesela Þiva tanrýsýna inananlarýn<br />

olduðu gibi, bunun<br />

dýþýnda Viþnu, ya da,<br />

baþka bir tanrýya inananlarýn<br />

varlýðýný da tesbit etmiþti.<br />

Hindliler için bunlar<br />

ayrý dinler ve inanç sistemleri<br />

idi. Avrupalý þarkiyatcýlar<br />

ise, bunlarýn hepsini<br />

kapsayan bir Hinduizm dinini<br />

icat etmiþ oldular.”<br />

Prof. Alatas Müslümanlar<br />

baðlamýnda ise, kullandýklarý<br />

birçok konseptin<br />

kendi algýlarýný yansýtamadýðý<br />

tesbitinde bulundu.<br />

Oryantalizm’e yöneltilen<br />

eleþtirilerin sosyal bilimlere<br />

karþý eleþtirileri de içermesi<br />

gerektiðini ifade eden<br />

Alatas, Batýlý konseptlerin<br />

eleþtirilmesine raðmen<br />

bunlara alternatif olabilecek<br />

konseptlerin ortaya konulmadýðýný<br />

söyledi: Hatta<br />

Müslümanlar da kendi<br />

dinlerine hýristiyan kökenli<br />

kavramlarla bakmaya baþlamýþlar.<br />

“Protestan Müslümanlýk”<br />

kavramý da bu<br />

açýdan örnek bir sorun olarak<br />

karþýmýza çýkmaktadýr.<br />

Neyin “Protestan Müslümanlýk”<br />

olduðu konusunda<br />

iki görüþ var. Birine göre<br />

Vahhabilerin ve Ýhvan-ý<br />

Müslimin’in doðuþu bir<br />

“protestanlaþma” hareketi<br />

olarak anlaþýlmalý, diðerine<br />

göre ise, Ýslam’ýn da,<br />

hýristiyanlýk gibi bir reformdan<br />

geçmesi gerekiyor.<br />

Ama bu tür deðerlendirmeler<br />

Ýslam dünyasýnda<br />

var olan geliþmeleri göz ardý<br />

etmekte ve mesela kilise<br />

gibi, olmayan öncüllerden<br />

yola çýkmaktadýr. Hatta<br />

Müslümanlar, kendi tarihlerini<br />

deðerlendirirken de,<br />

hýristiyan gelenek tarafýndan<br />

belirlenen kavramlarý<br />

kullanmaktalar. Bugün,<br />

Müslümanlarýn “haçlý seferler”inden<br />

bahsettikleri<br />

görülür. Aslýnda bu seferlere<br />

“haçlý seferleri” demeleri<br />

de ilginçtir. O dönemin<br />

Müslüman alimleri ise<br />

“haçlý seferi” gibi bir kavramý<br />

kullanmýyorlardý.<br />

Mesela Selahaddin Eyyubi<br />

dönemindeki Müslümanlar<br />

için Avrupalýlar, hýristiyan<br />

deðildi. Onlardan<br />

“Frenk” diye bahsedilmekteydi.<br />

O günkü Müslümanlarýn<br />

perspektifinden<br />

bakýldýðýnda, gelenler, hýristiyan<br />

deðil, Müslüman,<br />

hýristiyan ve yahudilerin<br />

topraklarýný iþgal eden yabancý<br />

“Frenkler” idi. Bugün<br />

ise kendi kavram dünyamýz<br />

ve bu çatýþmalara<br />

bakýþýmýz Avrupa’nýn tecrübesi<br />

tarafýndan belirlenmekte.<br />

Müslümanlara düþen<br />

görev, bu tarih dilimine<br />

alternatif bir rekonstrüksyon<br />

oluþturma görevidir.<br />

Bunu da, sadece terminolojiyi<br />

deðiþtirerek deðil,<br />

olanlara farký bir bakýþ<br />

açýsýyla yaklaþmalarýyla<br />

gerçekleþtirmelidirler.<br />

“Ýslam’da geleneði olmayan<br />

terimlerin devralýnmasýyla<br />

Müslümanlar, var<br />

olan, geçmiþte sorunlarýnýn<br />

çözümü için kullandýklarý<br />

terminolojilerini gözardý<br />

etmekteler,” diyen Alatas<br />

þöyle devam etti: “Burada<br />

amacýmýz “yabancý” konseptlere<br />

karþý toplu bir red<br />

deðil, çünkü Müslümanlar<br />

her zaman faydalý bulduklarý<br />

“yabancý” konseptleri<br />

almýþlardýr. Ama, var olan<br />

Ýslamî miras, sadece bir veri<br />

kaynaðý olarak deðil,<br />

sosyolojide konseptler için<br />

de bir kaynak teþkil etmeli.<br />

Ama biz Birûnî ya da Ýbn<br />

Haldun’u incelediðimizde,<br />

ilgimizi sadece o dönemin<br />

hayatý ile ilgili veriler çekmekte,<br />

konseptleri ya da<br />

bakýþ açýlarýný deðil.”<br />

Helsinki Üniversitesinden<br />

sempozyuma katýlan<br />

Dr. Amr Sabet “Ýslam’ýn siyaseti<br />

mi, Siyaset’in Ýslam’ý<br />

mý?” konulu bir teblið sundu.<br />

Sunumunda Ýslam’ýn<br />

siyasetinin her zaman Siyaset’in<br />

Ýslam’ý ile örtüþmediði<br />

gerçeðine dikkat<br />

çeken Sabet, “Ama ilki,<br />

sonrakini en azýndan temellendirebilir,<br />

ama altýný<br />

da oyabilir” dedi: “Temellendirme<br />

için yapýcý konsept<br />

ve teorilerin olmasý<br />

gerekir. Ama, yapýcýlýcýlýk,<br />

yoðun bir þekilde problem<br />

bilincine ve alternatif arayýþlarýna<br />

baðlý. Bunun için<br />

de gerekli olan sahih bir içtihaddýr.<br />

Kendi kendine<br />

konulan sýnýr ve özgüven<br />

eksikliði ise buna engel<br />

oluyor.”<br />

Anlayabilmek için konseptlere<br />

ve entellektüel tecrübeye<br />

ihtiyaç olduðunu<br />

söyleyen Sabet, soyutlamanýn<br />

konseptleþtirmek demek<br />

olduðunu, bunun sonucunun<br />

da anlama olduðunu<br />

ifade etti ve “Ben bilinci<br />

ve gerçek birbirine<br />

uymadýðýnda, topyekün<br />

bir medeniyete zarar verebilecek<br />

kriz hissiyatýna yol<br />

açmaktadýr. Bugün Ýslam’ýn<br />

sürekli deðiþen bir<br />

dünyanýn sorunlarýyla karþý<br />

karþýyadýr,” dedi. Sabit’e<br />

göre, var olan eþitsizlik ve<br />

kafa karýþýklýðýnýn Müslümanlarý,<br />

nerede hata yaptýk<br />

sorularýna sevk etmekte.<br />

Bu sorularla Müslümanlar<br />

daha 19. Yüzyýldan<br />

beri çýrpýnmaktalar. Doyurucu<br />

bir cevap bu güne kadar<br />

bulunamadý, hatta bu<br />

sorular daha çok savunmacý,<br />

baðlantýsýz soyut bir düþünceye<br />

sebep olmuþtur.<br />

Bir zamanlar Ýslam dünyasýnda<br />

“Sosyalist ya da liberal-demokrat<br />

fikirlerin temel<br />

Ýslamî fikirler olarak<br />

yeniden paketlenip piyasaya<br />

sürülmeleri olaðan dýþý<br />

deðildi” tesbitinde bulunan<br />

Sabet, klasik Ýslamî<br />

düþüncenin temel sorununun,<br />

içerikte deðil, usulde<br />

olduðunu ifade etti. “Hedef,<br />

dinî ve sekuler bilginin<br />

uyumlu hale getirilmesi”<br />

diyen Dr. Sabet, düþüncenin<br />

sömürgeci anlayýþtan<br />

kurtuluþunun, bilgiyi, siyaseti,<br />

ekonomiyi ve toplumu<br />

anti-emperyalist ve<br />

çokkültürlü bir reformdan<br />

geçirilmesi ile mümkün<br />

olabileceðini ifade etti:<br />

“Buna, Ýslam destek olabilir<br />

ve taþýyabilir. Ama bugün<br />

Ýslam dünyasý ne yazýk<br />

ki, daha çok bir kargaþa<br />

görüntüsü sergilemektedir”.<br />

Bir sonraki sunumda<br />

Padova Üniversitesin’den<br />

Prof. Dr. Stefano Allievi<br />

“Kamuoyundaki Ýslam<br />

Tartýþmalarý Baðlamýnda<br />

Müslümanlardaki Din Algýsý<br />

Deðiþimi”ni ele aldý.<br />

Batý dünyasýnda, son 30<br />

yýlda, Müslümanlarý algýlayýþta<br />

büyük bir deðiþimin<br />

gerçekleþtiðini ifade<br />

eden Allievi, “Önceden<br />

göçmenlerden bahsedilirken,<br />

bugün ayný insanlardan<br />

sadece Müslüman olarak<br />

bahsediliyor,” dedi. Allievi<br />

þöyle devam etti: “Ne<br />

zaman ki göçmenler burada<br />

kalmaya karar verdiler,<br />

o zaman, Müslüman oldular.<br />

Kamuoyu da bu insanlarý<br />

iþçi, aile, çocuk, öðrenci<br />

olarak deðil, sadece<br />

Müslüman olarak algýlamaya<br />

baþladý. Bu tavýr yabancý<br />

algýsýný güçlendirdi<br />

ve uyumsuzluk tartýþmalarýný<br />

körükledi. Böylelikle,<br />

toplumsal korkuyu kullanarak<br />

Ýslam’ýn tehlike olarak<br />

yanýstýlmasýna baþlanýldý.<br />

Bu korkuyu ise, bazýlarý<br />

siyasî ve maddî rant<br />

kazanmak için kullandý.<br />

Bu zaman zarfýnda karþýmýza<br />

tepkisel insanlar da<br />

çýkmaya baþladý; hiç bir þekilde<br />

dindar olmamasýna<br />

raðmen, Ýslam’ýn karþýsýnda<br />

kendisinin hýristiyanlýðýný<br />

keþfeden insanlar. Ayný<br />

tutumu, Müslümanlar<br />

arasýnda da görebiliriz.”<br />

Ýslam’ýn Avrupa’daki<br />

varlýðý, Ýslam hakkýnda tartýþmalara,<br />

ayný zamanda<br />

böylece, Avrupa’nýn temelleri<br />

ve dýþa açýklýðý hakkýnda<br />

da tartýþmalara sebep<br />

olduðunu söyleyen Allievi<br />

þöyle devam etti: “Genelde<br />

de bunlar, Ýslam ve<br />

Müslümanlar hakkýnda çoðunluk<br />

toplumunun içinde<br />

geçen iç tartýþmalar olmaktaydý.<br />

Müslümanlar sýk sýk<br />

çatýþmalar üzerinden tanýmlanmaktadýr.<br />

Dindar<br />

bir Müslümanýn sakalý, bir<br />

de bakýyorsunuz, bir aþýrýnýn<br />

üniformasý olarak algýlanmaktadýr.”<br />

Prof. Allievi Müslümanlarýn<br />

da kendi dinlerini<br />

algýlamada sorun yaþadýklarýna<br />

dikkat çekti.<br />

“Her türlü hareketi, Ýslam<br />

ile delillendirme eðilimi<br />

bunlardan biri. Bu þekilde<br />

özcü, sabit bir Ýslam anlayýþý<br />

meydana çýkmakta.


sempozyum<br />

Bunu yaparken de, Ýslam<br />

dünyasýnda, çoðunluk bir<br />

toplum içinde var olan<br />

konseptler devr alýnmakta,<br />

burada Müslümanlarýn<br />

azýnlýk statüsünde olduðu<br />

dikkate alýnmamakta. Bugün<br />

Avrupa’daki Ýslam,<br />

daha çok Mekke dönemine<br />

benzemekte; ikisi de azýnlýk<br />

durumunda. Hatta, bir<br />

Ýslam ümmetinini farkýna,<br />

homojenleþmiþ ana vatanlarýndan<br />

daha çok, artýk<br />

Avrupa’da varýlabilir.”<br />

Leeds Üniversitesinden<br />

Dr. Salman Sayyid sunumunda<br />

“Ýslam’ýn Farklýlaþmasý<br />

Baðlamýnda “Euro-Ýslam”<br />

Tartýþmalarý”ný ele aldý.<br />

Sayyid “Euro-Ýslam” ya<br />

da “Avrupa Ýslam’ý” gibi<br />

terimlerin ortaya çýkardýðý<br />

sorunlara deðindi. Bu terimlerin<br />

ne çoðrafi açýdan,<br />

ne de, etnografik açýdan<br />

açýklanabileceðini ifade<br />

eden Sayyid, kamuoyunda<br />

Ýslam algýsýndan önce, “yabancý<br />

algýsýnýn” hakim olduðunu<br />

ifade etti. Dr. Sayyid<br />

þöyle devam etti: “Göçmen<br />

ve çoðunluk toplumu<br />

arasýnda aþýlamaz farklýlýklar<br />

öne sürülmekte ve göçmenlerin,<br />

zamanla asimile<br />

olmasý beklenmekte. Bu<br />

süreç çerçevesinde göçmenden<br />

tarihsizleþmesi;<br />

kendi tarihi yerine çoðunluk<br />

toplumunun tarihini<br />

sahiplenmesi bekleniyor.”<br />

Sayyid, “Euro-Ýslam” konseptini<br />

stratejik bir konsept<br />

olarak deðerlendirmekte:<br />

“Bu konseptte, Avrupa’nýn<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

ve Ýslam’ýn deðerleri karþý<br />

karþýya getirilmekte ve<br />

Müslümanlardan Avrupa<br />

deðerlerini devr almalarý<br />

beklenmektedir. Ýslam’ýn<br />

reforme edilmesi, kaynaklarýn<br />

yeniden yazýlýp yorumlanmasý<br />

ve dinî hayatýn<br />

yeniden tanzimi, bu<br />

baðlamda ileri sürülen taleplerin<br />

bazýlarý.” Sayyid’e<br />

göre “Euro-Ýslam” konseptinin<br />

hedefi, Ýslam’ý hýristiyanlýðýn<br />

olduðu gibi bir<br />

din haline getirmek: “Böylece,<br />

Ýslam batýnýn sekülerleþme<br />

þartýna uyumlu bir<br />

din haline gelmiþ olur düþüncesi<br />

var herhalde. Herþeyden<br />

önce Ýslam, Ýslam’dýr.<br />

Ýslam’ýn kendine<br />

has þartlarýnýn olduðunu<br />

kabul etmemiz gerekir.”<br />

Mainz üniversitesinden<br />

katýlan Dr. Jörn Thielmann,<br />

Dr. Sayyid’in sunumun<br />

müzakeresinde þunlarý ifade<br />

etti: “Burda tartýþýlan<br />

kavramlar, hakkýnda her<br />

ortamda ateþli tartýþmalarýn<br />

sürdürüldüðü kavramlar.<br />

Dr. Sayyid’in dediði gibi,<br />

Ýslam: Ýslam’dýr demek<br />

yetmiyor. Çünkü Almanya’da<br />

doðup büyüyen<br />

Müslümanlar, mecburen<br />

farklý bir ortamda geliþmekteler.<br />

Ve bu ortam onlarý<br />

ister istemez etkisi altýna<br />

almaktadýr. “Euro-Ýslam”<br />

kavramýndan vazgeçilmesi<br />

gerektiði konusunda<br />

hemfikiriz. Sayyid’in,<br />

kuþaklara göre bir etiketlendirmenin<br />

varlýðýna dikkat<br />

çekmesi de doðru. Sanýrým<br />

bu etiketlendirme,<br />

sadece Müslümanlarda yapýlmakta,<br />

diðer göçmen<br />

gurublarda yapýlmamakta.<br />

Ama sekularizm konusundaki<br />

söylediklerinde, çok<br />

fazla oranda “Batý’dan<br />

bahsettiðini, Batý’da da var<br />

olan farklýlýklarý dikkate almadýðýný<br />

düþünüyorum.”<br />

Sempozyumun son bölümünde<br />

Ýslam Toplumu<br />

Milli Görüþ Genel Sekreteri<br />

Oðuz Üçüncü “Bir Tezahür<br />

Alaný olarak Ýslam<br />

Toplumu Millî Görüþ”ü ele<br />

aldý. Göç tarihi ile teþkilat<br />

tarihi arasýndaki sýký baðlantýya<br />

dikkat çeken Üçüncü,<br />

göç araþtýrmalarýnda<br />

genelde Avrupa’daki Ýslamî<br />

cemaat yapýlanmalarýnýn<br />

geliþiminde 80’li yýllara<br />

kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

Avrupa’ya giden<br />

vatandaþlarýný, dinî ihtiyaçlarý<br />

konusunda yalnýz<br />

býrakmasýnýn gözden kaçmakta<br />

olduðunu söyledi.<br />

“IGMG’de, bu yüzden,<br />

baþtan beri geleneksel ve<br />

devlet tarafýndan belirlenmiþ<br />

bir din anlayýþýnýn yerine,<br />

þuur kavramý çevresinde<br />

bilinçli bir dinî yaþam<br />

hedeflemiþtir. Birçok<br />

bilinen sorgulandý ki, bu<br />

baðlamda merkezi soru,<br />

“Yaratan benden ne bekliyor?”<br />

sorusudur,” diyen<br />

Üçüncü þöyle devam etti:<br />

“Dinin sadece özel alana<br />

sýkýþtýrýlmasý kabul edilemez<br />

olarak algýlanmaktaydý.<br />

O zamanlarda, zamanýn<br />

acil sorularýna ne Batý’nýn<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

33<br />

ne de Doðu’nun cevap bulabileceði<br />

kabul edilmekteydi.<br />

Çözüm ancak kendi<br />

kaynaklarýmýza bilinçli bir<br />

þekilde yönelmekle olabilirdi.”<br />

Bu gün için ise Üçüncü’nün<br />

tesbiti þöyle: “2007<br />

yýlýndaki duruma bakarsak,<br />

bugün de, doðru yaþanmýþ<br />

bir Ýslam ile barýþ<br />

ve adaleti ihdas edileceði<br />

inancý mevcut. Ama “Nasýl?”<br />

sorusu her zamankinden<br />

daha fazla soru iþareti<br />

ve þüpheler taþýmakta;<br />

kavramlar hakkýnda olduðu<br />

kadar, kendimizin oluþturduðu<br />

çözüm önerileri<br />

hakkýnda da þüpheler<br />

var.” Üçüncü’ye göre bu<br />

eleþtirel yaklaþýmlarýn sebepleri,<br />

alternatif toplum<br />

modellerini destekleyebilecek<br />

ve halen örnek uygulamalarýn<br />

olmamasý ve iddia<br />

ile gerçek arasýndaki yoðun<br />

tezatlardýr.<br />

Avrupa’da yaþayan<br />

Müslümanlar olarak bu tür<br />

tartýþmalarýn etkisi dýþýnda<br />

kalýnamadýðýný da ifade<br />

eden Üçüncü, sürekli kendimize<br />

kaynaklarda gerçekten<br />

sadece “yeni sorulara”<br />

cevap mý aradýðýmýzý,<br />

yoksa istenen ve beklenen<br />

cevaplarý kaynaklara onaylatmaya<br />

mý çalýþýyoruz sorusunu<br />

yöneltmemiz gerektiðine<br />

dikkat çekti.<br />

Üçüncü, bunun sonucunda<br />

cemaat içi gerginliklerin<br />

de çýkabileceðine, içerikleri<br />

tartýþma taleblerinin<br />

“Euro-Ýslam” ya da “ýlýmlý<br />

Ýslam” tartýþmalarý baðlamýnda<br />

algýlanabileceðine<br />

dikkat çekti: “Bu ise hem<br />

teþkilat içi, hem de çoðunluk<br />

toplumu ile iliþkilerde<br />

“güvensizlik tartýþmalarý”na<br />

sebep olmaktadýr.”<br />

Müslüman cemaatin, dýþ<br />

baskýlara göre bir söylem<br />

izlendiði suçlamasýna muhatap<br />

olduklarýný söyleyen<br />

Üçüncü, teþkilat içinde bu<br />

eleþtirilere muhatap olurken,<br />

buna karþýlýk, çoðunluk<br />

toplumunun sonsuz talepleri<br />

ile karþýlaþtýklarýný<br />

belirtti. Örneðin, cihadýn<br />

reddedilmesi, baþörtüsünün<br />

çýkarýlýp atýlmasý ve<br />

Kur’an’ýn tarihselleþtirilmesi<br />

istekleri ile karþýlaþtýklarýný<br />

bildiren Üçüncü<br />

konuþmasýný þöyle sürdürdü.<br />

“Her ne kadar önceden<br />

hazýrlanmýþ, sözde Avrupa’ya<br />

uygun konseptlerin<br />

altýna, içerik hakkýnda görüþ<br />

belirtme imkaný dahi verilmeden<br />

imza atýn dayatmalarýna<br />

boyun eðmesek<br />

de, toplumun temel meselelerine<br />

Ýslamî bir cevap ararken,<br />

demokrasi ve sosyal<br />

pazar piyasasý gibi konseptlerin,<br />

kendi adalet temelli<br />

idealimize çok yaklaþtýklarýný<br />

itiraf etmekten de çekinmemeliyiz.<br />

Bu, ne Ýslam’ýn<br />

önemini azaltmakta, ne de<br />

IGMG’nin, dinî, kültürel ve<br />

medeniyet kökleri ýþýðýnda,<br />

kardeþlik, merhamet ve<br />

yardýmseverlik gibi deðerler<br />

ile toplumsal katký iddiasýný<br />

ortadan kaldýrabilir.”<br />

Çok kültürlülük - bir göç ülkesi olarak Almanya<br />

35. Römerberg görüþmeleri<br />

çerçevesinde Frankfurt<br />

þehrinde tarihçi,<br />

felsefeci, sosyolog, gazeteci<br />

ve yazarlar, çok kültürlülük<br />

- bir göç ülkesi olarak Almanya-<br />

gibi konularý tartýþtýlar<br />

Filolog Sigrid Weigel<br />

yaptýðý konuþmada, Almanya<br />

hakkýnda konuþmanýn<br />

Avrupa hakkýnda konuþma<br />

manasýna geldiðini belirtti.<br />

Frankfurter Rundschau gazetesi,<br />

Berlin’li Filolog Weigel’ýn,<br />

“Weimar’da bulunan<br />

Anna Amalia Kütüphanesi’ndeki<br />

kitaplarý alýp okuduðumuzda,<br />

öncü Alman<br />

kültürü gibi düþüncelerin iflas<br />

ettiðini görüyoruz” ifadelerine<br />

yer verdi.<br />

Gazeteci yazar Navid<br />

Kermani ise, kültür milliyetçiliði<br />

gibi fikirlerin Avrupalýlaþma<br />

sürecinde oluþtuðuna<br />

iþaret etti. Öncü kültür tartýþmalarý<br />

çerçevesinde ise etnik<br />

kökene kesinlikle bir dine<br />

iman eder gibi iman edilemeyeceðini<br />

belirten Kermani,<br />

ama bunun yanýnda<br />

Avrupalý olunabileceðini<br />

söyledi. Öte yandan cami<br />

yapýmý tartýþmalarýnýn gerçekte<br />

Müslümanlar hakkýnda<br />

deðil, aslýnda Avrupa’nýn<br />

kendisiyle ilgili bir tartýþma<br />

konusu olduðunu kaydetti.<br />

Köln’lü yazar ayrýca kültür<br />

savaþý propagandasý yapan<br />

medyayý da eleþtirdi. Bu<br />

sayede Köln þehrinde yapýlmasý<br />

planlanan camiye karþý<br />

gerçekleþtirilen en büyük<br />

gösteriye yaklaþýk 80 göstericinin<br />

katýldýðýný belirten<br />

Kermani, medyada haber<br />

yapýmý ve toplumsal gerçeklik<br />

arasýnda büyük bir uçurum<br />

olduðunun altýný çizdi.<br />

Ýki vatandaþlýktan birini seçme<br />

mecburiyetinin kaldýrýlmasý<br />

anayasal açýdan gerekli<br />

Ýçiþleri komisyonundan<br />

uzmanlarýn yapmýþ olduklarý<br />

açýk görüþmede<br />

iki vatandaþlýktan birini<br />

seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasý<br />

ve birden fazla<br />

vatandaþlýða sahip olunmasý<br />

lehinde açýklamalar yapýldý<br />

Giessen Üniversitesi’nden<br />

Astrid Wallrabenstein,<br />

18 yaþýný dolduran yabancýlardan<br />

istenen "Alman<br />

vatandaþlýðýný almak veya<br />

doðumu ile kazandýðý vatandaþlýðý<br />

devam ettirmek"<br />

suretiyle iki vatandaþlýktan<br />

birini seçme mecburiyetinin<br />

kaldýrýlmasýnýn, anayasal<br />

açýdan gerekli olduðunu<br />

belirtti. Profesör Kay Hailbronner<br />

buna ek olarak, birden<br />

çok vatandaþlýk nedeniyle<br />

ortaya çýkan problemlerin<br />

sýklýkla gözde büyütüldüðünü<br />

söyledi.<br />

Uzmanlar, vatandaþlýða<br />

geçiþ için talep edilen þartlarda<br />

yapýlan sertleþtirilme<br />

konusunda iyi düþünülmesi<br />

gerektiðini belirtirken,<br />

Leipzig’den Profesör Uwe<br />

Berlit, birden çok vatandaþlýða<br />

sahip olmanýn entegrasyon<br />

politikasý açýsýndan<br />

bir gereklilik olduðunu<br />

söyledi. Profesör Rainer<br />

Hofmann iki vatandaþlýktan<br />

birini seçme zorunluluðunun<br />

kaldýrýlmasýnýn, birden<br />

çok vatandaþlýk hakkýnýn<br />

verilmesi ile Avrupa genelinde<br />

sürekli olarak uygulandýðýný<br />

kaydetti.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

34 hayat<br />

• Binnaz KARACA-MÜNIH-<br />

IGMG Güney Bavyera Bölge<br />

Kadýn Kollarý çocuk kulubü<br />

tarafýndan düzenlenen<br />

Fener alayý geçit töreni<br />

yapýldý. Çocuk Kulubü Baþkaný<br />

Emine Baþoðlu´nun organize<br />

ettiði fener alayýna raðbet<br />

oldukça fazla ve görülmeye<br />

deðerdi. Çok sayýda çocuk<br />

kulubü üyesi ve üyesi olmayan<br />

çocuklarýn da katýldýðý<br />

alay, bölge merkezinden start<br />

aldý. Osmanlý kýyafetleri giyinmiþ<br />

olan bir görevli önlerinde<br />

davul çalarak ve ilahiler<br />

ve marþlar söyleyerek yola çýkýldý.<br />

Yaklaþýk 2 Km´lik bir gezintiden<br />

sonra tekrar merkeze<br />

gelindi. Þehir polisinin de eþlik<br />

ettiði fener alayý geçidi,<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

MÜNiH´TEN FENER<br />

ALAYI GEÇTi<br />

cemiyet haberleri<br />

çok beðenildi. Daha sonra ise<br />

çeþitli etkinlikler ve yarýþmalar<br />

ile program devam etti.<br />

Bölge yetkilileri yaptýðý açýklamada;<br />

“Ýçinde yaþadýðýmýz<br />

toplumda çocuklarýmýz ve<br />

gençlerimiz, kendi deðerlerinden<br />

emin olmadýklarý için<br />

hýzla kültür erezyonuna uðruyorlar.<br />

Tarihlerinden, kültürlerinden,<br />

medeniyetlerinden<br />

ve dinlerinden uzak kalan<br />

ve yeterince bilgi sahibi<br />

olmayýþlarý, onlarýn içine düþtükleri<br />

bir aþaðýlýk kompleksi<br />

ile çevrelerini gözlememelerine,<br />

iyi kötü ayýrýmý yapmaksýzýn<br />

gördüklerini taklit etmelerine<br />

sebeb oluyor. Bizler isterdik<br />

ki bu programla kendi<br />

medeniyetimizin kapýsýný aralayacak<br />

bir anahtar olalým dedik.<br />

Tarihimizin unutulmaya<br />

yüz tutmuþ etkinliklerini yaþatalým,<br />

bilginin, aydýnlýðýn<br />

sembolu olan Fener Alayý ile<br />

toplumumuza ýþýk olalým istedik.”<br />

IGMG Güney Bavyera Bölgesinde Teþkilat Ziyaretleri<br />

Elsenfeld Fatih Camii´nde güzel bir gün<br />

ELSENFELD-IGMG Hessen Bölgesi Elsenfeld Þubesi Fatih<br />

Camii´nde Kuveyt kökenli iþ adamý Yüksek Mühendis<br />

Haytham S. Abdulhasan ile Alman haným Mühendis<br />

Susi´nin nikahý geniþ bir Müslüman ve Alman vatandaþ<br />

topluluðunun katýlýmý ile 28.12.2007 Cuma günü Namazdan<br />

sonra Elsenfeld Camii Ýmam-Hatibi M.Edip Gökbakan<br />

tarafýndan kýyýlmýþtý. Gökbakan, Ýslamiyet hakkýnda geniþ<br />

bir þekilde bilgi verdikten sonra Eðitim Baþkaný Alim Yýldýz<br />

güzel sesiyle Kur´an-ý Kerim´den bir bölüm okudu ve<br />

almanca tercümesi bir öðretmen tarafýndan yapýldý. Daha<br />

sonra çiftin nikahlarý kýyýldý, dualar okundu, fotoðraflar çekildi.<br />

Cemiyet Baþkaný Bilal Sargýn ve Kadýn Kollarý Baþkaný<br />

Gülizar Nefes tarafýndan Almanca Kur´an-ý Kerim Mealleri<br />

ve hediyeler çiftlere sunuldu. Toplu çekilen resimlerden<br />

sonra çiftler Camiden Tekbirlerle uðurlandýlar.<br />

Mehmet KARACA-MÜNIH-Güney<br />

Bavyera Bölgesi Yürütme Kurulu<br />

Üyeleri Teþkilat ziyaretlerine baþladý.<br />

Güney Bavyera´daki bütün teþkilatlarýn<br />

tatil olmasý nedeniyle ziyaret edilmesi kararý<br />

alan bölge yetkilileri iki grup halinde bölgeye<br />

daðýldýlar. Hedeflerinin, tatil olmasý nedeniyle<br />

teþkilatlarý ziyaret edip sorunlarý yerinde<br />

görmek ve onlarýn görüþ, dilek ve temennilerini<br />

almak üzere yola çýkan yürütme kurulu<br />

üyeleri, bölgede bulunan yaklaþýk 38<br />

ana teþkilat ve müteþebbis teþkilatý tek tek ziyaret<br />

ederek hem onlarý teþkilatlarýnda ziyaret<br />

etti, hem de onlara yaptýklarý çalýþmalar<br />

neticesinde Milli Görüþ için yapýlan çalýþmalarýn<br />

en güzel þekilde nasýl yapýlmasý ve bundan<br />

sonra yapýlacak çalýþmalar üzerine bilgi<br />

alýþ-veriþi karþýlýklý sohbetler ile samimi ve<br />

güzel bir ortamda gerçekleþti.<br />

Bruckmühl, Rosenheim ve Hausham teþkilatlarýný<br />

BYK üyeleri, Mahmut Karaali, Ahmet<br />

Kalyon, Adil Ergan ve Ergün Kökten ziyaret<br />

edenler arasýndaydý. Gençlik teþkilatý<br />

adýna ise Abdurrahman Kaya katýldý. Bölge<br />

yetkilileri yapmýþ olduðu açýklamada: Teþkilat<br />

ziyaretlerinin oldukça yararlý geçtiðini,<br />

teþkilatlarýn yapýlan bu ziyaretten dolayý çok<br />

memnun kaldýklarý, bundan sonra da bunun<br />

gibi ziyaretlerin daha fazla yapýlmasýnýn faydalý<br />

olacaðýný ifade ederek daha seri bir þekilde<br />

ziyaretlerin devam edeceðini söylediler.<br />

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />

32 Wx 146/07 dosya<br />

numaralý 06.11.2007 tarihli<br />

kararý ile, bir binada kablo yayýný olsa<br />

dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çatýya<br />

konulacak çanak antene izin verilmesi<br />

ve diðer komþularýn buna müsamaha<br />

göstermeleri gerektiði sonucuna<br />

vardý<br />

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />

32 Wx 146/07 dosya numaralý<br />

06.11.2007 tarihli kararý ile, bir binada<br />

kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler<br />

çerçevesinde çatýya konulacak çanak<br />

antene izin verilmesi ve diðer komþularýn<br />

buna müsamaha göstermeleri gerektiði<br />

sonucuna vardý. Ancak bu izin<br />

doðrultusunda çanak anteni örneðin<br />

balkon gibi komþularý rahatsýz edecek<br />

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi:<br />

Kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler<br />

çerçevesinde çanak antene izin verilmelidir<br />

bir yere yerleþtirmenin ise mümkün<br />

olmadýðý kaydedildi.<br />

Alevi olduðunu söyleyen ve dini<br />

gerekçeler ile Alevilik inancýna yakýn<br />

kanallarý izlemek istediðini belirten,<br />

ancak ev yönetimi tarafýndan buna<br />

müsaade edilmemesi üzerine mahkemeye<br />

baþvuran Türk aileyi haklý bulan<br />

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi,<br />

verdiði kararýnda, yurtdýþýnda yaþadýðý<br />

veya saðlýk nedenleri ile mensubu<br />

olduðu mezhebin ibadetlerine katýlamayanlarýn<br />

ibadet yayýnlarý yapan kanallarý<br />

izlemek için eve çanak anten<br />

kurma hakký bulunduðunun altýný çizdi.<br />

Hamburg-Harburg Yerel Ýdare<br />

Mahkeme’sinin benzer bir olay hakkýnda<br />

vermiþ olduðu 22.03.2005 tarihli,<br />

642 C 580/05 dosya numaralý kararýnda<br />

ise, din özgürlüðüne dayanarak<br />

dini yayýn yapan bir kanalý izleme<br />

hakkýnýn temin edilemeyeceðine karar<br />

verilmiþti. Verilen bu kararda diðerinden<br />

farklý olarak mahkemeye baþvuran<br />

kiþi ev sahibi deðil kiracý idi.<br />

Diðer taraftan Federal Yüksek<br />

Mahkeme’nin (BGH) VIII ZR 260/06<br />

dosya numaralý ve 10.10.2007 tarihli<br />

kararýnda ise, bir kiracýnýn (bu olayda<br />

alevi inancýna sahip bir Türk vatandaþý),<br />

kablo yayýnýnda Türk kanallarý olsa<br />

dahi, fakat bu kanallar alevi inancýna<br />

yönelik yayýn yapmýyorlar ise o kiþinin<br />

inanç ve din özgürlüðü göz<br />

önünde bulundurulmasý gerektiði<br />

hükmünü vermiþti.<br />

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi<br />

baþta belirttiðimiz kararý doðrultusunda<br />

böylece, evine çanak anten takmak<br />

isteyen, ancak ev yönetimi tarafýndan<br />

buna müsaade edilmeyen bir davada<br />

Türk aileye hak vererek, çanak anten<br />

takmak isteyen kiracýlarýn da haklarýný<br />

güçlendirmiþ oldu.


ilgilendirme<br />

Vergi denkleþtirmede<br />

süreler ne kadardýr?<br />

Vergi denkleþtirmede süreler<br />

ana kural olarak iki yýldý.<br />

Örneðin 2005 yýlýnýn vergi<br />

denkleþtirme süresi 31<br />

Aralýk 2007`de sona erecekti.<br />

2008`den itibaren Maliye<br />

Bakanlýðý, yukardaki bahsettiðimiz<br />

iki yýllýk sýnýrlamayý<br />

5 yýla kadar uzatmýþtýr.<br />

Eðer vatandaþýn sadece iþyerinden<br />

aldýðý gelirlerin vergi<br />

denkleþtirmesi söz konusu<br />

ise. Baþka bir deyiþle, kira<br />

geliri, faiz geliri vb. gelirleri<br />

artýrýcý diðer unsurlar yoksa.<br />

Unutmamak gerekir ki,<br />

geç yapýlan vergi denkleþtirme<br />

için maliye ‘gecikme<br />

zammý’ talep edebilir.<br />

2007 vergi<br />

denkleþtirmede ne gibi<br />

deðiþiklikler var?<br />

a. BAÐIÞLARDA<br />

YÜKSELME:<br />

Maliye bazan da vatandaþýn<br />

lehine kararlar alabiliyor.<br />

Örneðin geçen yýllarda<br />

kamu yararýna çalýþan dernek<br />

veya karuluþlara yapýlan<br />

baðýþlarda kiþinin gelirinin<br />

yüzde 5`i kabul edilirken,<br />

2007 yýlýnýn iþlemlerinde<br />

yüzde 20`ye yükseltilmiþtir.<br />

Bu da bilhassa büyük<br />

firmalara büyük bir avantaj<br />

saðlamaktadýr. Ayrýca, 200<br />

euroya kadar belgesiz, yani<br />

makbuzun verilmesiyle baðýþ<br />

kabul edilecektir.<br />

b.ÝÞ YOL<br />

MASRAFLARI ASKIDA:<br />

Ýþyol masraflarý için 21<br />

km`den itibaren geçerlilik<br />

kuralý Anayasa Mahkemesinde<br />

olduðundan kararýn<br />

sonucu beklenmektedir Þu<br />

anda ilk 21 km yok kabul<br />

edilerek iþlem yapýlmaktadýr<br />

ve bu bilhassa Özürlülük<br />

kartýnda (Behindertenausweiss)<br />

G harfi olanlarda iþ<br />

yolu iki katý hesaplandýðý<br />

için saðlanan avantaj ortadan<br />

kalkýnca, vergi mükellefi<br />

büyük haksýzlýða uðramaktadýr.<br />

Örnegin 20 km iþ yolu<br />

olan G özürlü bir kimse,<br />

(235x20x30centx2katý) 2820<br />

euroyu vergiden muaf tutarken,<br />

2007`den itibaren sadece<br />

920 euroyla muaf olacaktýr.<br />

Bu da çok büyük bir<br />

kayýptýr. Diðer taraftan çocuk<br />

paralarýnýn hakedilmesinde<br />

yol masraflarýnýn ve<br />

sigorta primlerinin düþülmesinden<br />

sonra net 7680 euronun<br />

kalmasý gerekiyor. Ýlk<br />

21 km`nin hesaba katýlmamasý<br />

bu konuda da büyük<br />

haksýzlýða yol açýyor. Familienkasse`den<br />

gelen çocuk<br />

parasý sonuç bildirilerine<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

2008 yýlý için uyarýlar<br />

Asým TOZOÐLU<br />

*Bakýmlar için<br />

mutlaka ocak ayýnda<br />

havale yapýlsýn aksi<br />

halde maliye<br />

hesaplamada<br />

kýsýtlama yapýyor<br />

* Türkiyede bakým<br />

belgelerini<br />

mühürleyecek<br />

muhatap yok<br />

vatandaþ nüfus<br />

memurluðu ile<br />

kaymakamlýk<br />

arasýnda bocalýyor<br />

* 21 km kuralý<br />

yüzünden çocuk<br />

paralarýnda da büyük<br />

haksýzlýklar doðuyor<br />

mutlaka itiraz edilmelidir.<br />

Dileriz ki Federal<br />

Anayasa Mahkemesi bu<br />

yanlýþlýðý düzeltsin ve<br />

atalarýmýzýn tabiriyle<br />

yanlýþ hesap Baðdat`tan<br />

dönsün.<br />

c.BAKIM BELGESÝ<br />

KARMAÞASI;<br />

Türkiye`deki bakýma<br />

muhtaç akrabalar için<br />

gönderilen paranýn miktarý<br />

kiþi baþýna 3840 euro<br />

olarak kalmýþtýr.<br />

Fakat bakým belgeleri<br />

4 sayfa halinde düzenlenmiþ<br />

ve nüfus memurluklarýndan<br />

mühürletilecektir.<br />

Çok detaylý bilgirin<br />

verilmesi gerekmektedir.<br />

Bakým yapýlan kiþilerin<br />

özel durumuna göre sýnýrlamalar<br />

getirildi. Bakým yapýlan<br />

kiþilerin gelirlerinin yanýnda<br />

giderleri de sorulmaktadýr.<br />

Gelirleri toplam<br />

bakým miktarýný aþanlar, 65<br />

yaþýndan daha genç olanlara<br />

sadece istisnai durumlar<br />

(özürlülük gibi). Bakým belgeleri<br />

artýk kaymakamlýk ve<br />

valilik yerine nüfus memurluklarýndan<br />

tasdik ettirilecektir.<br />

Þu ana kadar vatandaþlarýmýzdan<br />

aldýðýmýz bilgilere<br />

göre, nüfus memurluklarý<br />

bu konuda birþey<br />

bilmediklerini belirterek bakým<br />

belgesi formlarýný tasdik<br />

etmiyorlarmýþ.<br />

Devlet yetkililerinden bu<br />

konuda kolaylýk bekliyoruz.<br />

d.FAHRÝ OLARAK<br />

YAPILAN ÝÞLERDE<br />

MUAFÝYET YÜKSELDÝ:<br />

Fahri olarak Kamu yararýna<br />

çalýþanlarýn (Aufwandentschädigung)<br />

yan gelir<br />

olarak aldýklarý paralarýn<br />

muafiyet sýnýrý yýllýk 1848<br />

euro`dan 2100 euro`ya çýkarýldý.<br />

Ayný muafiyetten spor<br />

kuruluþlarýnda çalýþan eðitmen<br />

(Übungsleiter), bakýcýlar,<br />

vs. yararlanacak bu uygulama<br />

Ocak 2008`den geçerli<br />

olacak.<br />

e. AYRILAN EÞLERDE<br />

ÇOCUK NAFAKALARI<br />

ÝLK SIRAYI ALACAK: .<br />

Ayrýlan eþlerde çocuk<br />

nafakalarý birinci sýrada olacak.<br />

Kiþinin ayrýldýðý eþinden<br />

olan çocýuðuna bakýmý<br />

hem boþandýðý eþinden hem<br />

de aktüel eþinden daha öncelikli<br />

olarak belirlenecek.<br />

Üstelik çocuðun annesiyle<br />

yasal evlilik sözkonusu olmasa<br />

bile. Eðer anne veya<br />

baba çocuðun bakýmý yüzünden<br />

çalýþmýyorsa, bakýmda<br />

eþit hakka sahip olacak.<br />

Öte yandan, boþanan<br />

eþlere ömür boyu nafaka<br />

ödemek yok artýk. Nafakanýn<br />

miktarý ve süresi, evlilik<br />

zamanýndaki ailenin gelirinin<br />

yanýsýra, evli kalýnan süreyle<br />

de orantýlý olacak.<br />

f.ÝÞLETME<br />

EMEKLÝLÝÐÝ:<br />

Ýþletme emekliliði (Betriebsrente):<br />

2007`de yýlda<br />

2520 euro olan iþletme<br />

emekliliði, 2008`den itibaren<br />

2544 euro`ya çýkarýlmýþtýr.<br />

Ýþletme emekliliðinin en<br />

önemli özelliði, hem vergiden<br />

hem de sosyal sigorta<br />

kesintisinden muaf olmasýdýr.<br />

Bir yandan çalýþan geleceðini<br />

garanti altýna alýrken,<br />

iþveren de yaptýðý katkýdan<br />

dolayý daha az sigorta primi<br />

ve vergi ödemektedir. Örneðin<br />

210 euro aylýkla iþletme<br />

emekliliðine baþvuran çalýþan<br />

A`nýn ayda 103 euro ücretinden<br />

kesilirken, kalan<br />

107 euro firmasý tarafýndan<br />

karþýlanmaktadýr. Bu da<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

35<br />

uzun yýllar sonra kiþinin<br />

emekliliði için büyük<br />

bir miktara ulaþmaktadýr.<br />

g.MÝRAS VERGÝ,SÝ<br />

(Erbschaftsteuer):<br />

2008 yýlýndan itibaren<br />

daha önce geçerli<br />

olan yüzde 60 vergilendirme<br />

sistemi deðiþecek<br />

ve miras kalan evin piyasa<br />

deðeri üzerinden<br />

daha çok evin gerçek deðeri<br />

üzerinden vergiye<br />

tabi tutulacak . Miras<br />

vergisindeki muafiyetler<br />

ailelerde 30.000 eorodan<br />

35.000 euroya, çocuklarda<br />

ise 20.000 den<br />

25.000 euroya çýkarýlmýþtýr.<br />

h.ÖZEL HASTALIK<br />

SÝGORTASI:<br />

Özel hastalýk sigortasý<br />

(private Krankenversicherung):<br />

Baylar yüzde 3 daha<br />

fazla öderken, bayanlar da o<br />

kadar daha az ödeyecekler.<br />

ý. ÖZEL ÝFLAS<br />

(privatinsolvenz):<br />

Borç bataðýnda boðulan<br />

özel þahýslar için devlet bir<br />

kolaylýk daha saðlýyor ve<br />

mahkemeye verilen bir dilekçe<br />

sonucu mahkemenin<br />

kararý yeterli olacak.<br />

j.BÝRAZCIK MAAÞ<br />

ARTIÞI:<br />

Ocak 2008`den itibaren<br />

iþsizlik vergisi primlerinin<br />

oraný düþecek (Arbeitslosebversicherung)<br />

Þimdiye kadar<br />

ücretler hesaplanýrken<br />

iþsizlik sigortalarýna ödenen<br />

yüzde 4,2 oranýndaki sigorta<br />

primi, 2008 yýlýnda 3,3 oranýnda<br />

kesilecektir. Bu hem<br />

iþçinin alacaðý parayý artýracak<br />

hem de iþverenler daha<br />

az masraf edeceklerdir. Bir<br />

örnek vermek gerekirse,<br />

4000 euro brüt maaþla çalýþan<br />

bir kimsenin ocak 2008<br />

geliri 36 euro daha fayla olacaktýr.<br />

k.BAKIM SÝGORTASI<br />

PRÝMÝ YÜKSELECEK: (Pflegeversýcherung):<br />

Temmuz 2008`den itibaren<br />

çocuklu çalýþanlarýn yaþlýlýk<br />

bakým sigorta primleri<br />

yüzde 1,7 den 1,95 e , çocuksuz<br />

kimselerden de yüzde<br />

1,95 den 2,2 yükseltilecek.<br />

Türkiyedeki emeklilik<br />

kurumlarýna yatýrýlan paralarýn<br />

durumu nedir?<br />

Türkiye`de ister Baðkur,<br />

SSK olsun ister emeklilik<br />

sandýðý farketmez. Bu kuruluþlara<br />

Almanya`da yaþayan<br />

kimselerin ödedikleri paralarýn<br />

yüzde 62 oranýnda Alman<br />

vergi sisteminde vergi<br />

denkleþtirme iþlemlerinde<br />

pozitif etki yapmaktadýr.<br />

Maliyeden gelen paralar,<br />

haliyle yatýrýlan paralarýn<br />

miktarýna ve kiþilerin gelir<br />

durumuna baðlýdýr.<br />

Türkiye emeklilik kurumuna<br />

yatýrýlan paralar deðiþik<br />

yýllarda yatýrýlmýþsa, o<br />

yýllara ait vergi vergi denkleþtirmede<br />

kullanýlýr.<br />

Daha geniþ bilgi için:<br />

069/731919<br />

Veya melik.sel@gmx.de


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

36 hayat<br />

Klinik’te ortak dua edildi<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

cemiyet haberleri<br />

Lindau’da diyalog<br />

toplantýsý büyük ilgi gördü<br />

Münih-Schwabing Kliniði’n-de<br />

yaþamýný yitirenler<br />

için düzenlenen<br />

anma gününde, dinlerin temsilcileri<br />

biraraya geldi.<br />

Münih-Schwabing Kliniði’nde<br />

geçtiðimiz yýl yaþamýný yitiren<br />

yaklaþýk binyüz kiþi için anma<br />

günü düzenlendi. Anma gününde<br />

DÝTÝB Mehmet Akif Camii<br />

Din Görevlisi Hüdaverdi<br />

Öðüt, Protestan Rahip Günter<br />

Breit ve Yunan Ortodoks Kilisesi<br />

Rahibi Apostolos Malamousis<br />

ortaklaþa dua ettiler.<br />

Törende konuþma yapan Klinik<br />

Genel Müdürü Manfred<br />

Kircher, insan faktörünün önemini<br />

vurgulayarak, “Buradan giden<br />

her insan bizde bir etki býrakmaktadýr”<br />

dedi. Ölenleri temsilen<br />

binyüz deðiþik renkte çakýl<br />

taþý masa üzerine dökülürken,<br />

klinikteki istasyonlarý temsilen<br />

elliyedi küçük mum yakýldý.<br />

DÝTÝB Mehmet Akif Camii<br />

Baþkaný Sezai Toka’da “Rengi,<br />

dili, dini, ýrký ne olursa olsun insan<br />

insandýr. Biz tüm insanlara<br />

eþit hizmet için buradayýz. Her<br />

hastamýzýn dinine, kültürüne ve<br />

alýþkanlýklarýna saygý gösteren<br />

dinin mensubuyuz” dedi.<br />

Lindau DÝTÝB Fatih Camii’nde<br />

yapýlan ve T.C. Münih<br />

Baþkonsolosluðu Din<br />

Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel’in<br />

de iþtirak ettiði toplantýya,<br />

Almanya’nýn emekli Büyükelçilerinden<br />

Dr. Murat W. Hoffman konuþmacý<br />

olarak katýldý.<br />

Çok sayýda davetlinin katýldýðý<br />

toplantýda Alman Müslümaný olan<br />

Dr. Murad W. Hofmann kültürlerarasý<br />

iletiþim konulu konferans<br />

verdi. Ýslam dünyasýnýn geçmiþten<br />

günümüz medeniyetine yaptýðý<br />

katkýlarý dile getiren Dr. Hoffman,<br />

Ýslam Dini’nin ne denli hoþgörülü<br />

ve kucaklayýcý bir din olduðunu<br />

vurguladý. Batý dünyasýný göz önüne<br />

alarak yaptýðý konuþ masýnda;<br />

gelecek yüzyýlda Ýslam’ýn en canlý<br />

din haline geleceði ve Batý’daki<br />

Müslümanlarýn tecrübe ve baþarýlarýndan<br />

elde edilecek büyük kazanýmlarý,<br />

özellikle uyuþturucu alýþkanlýðýnýn<br />

önlenmesi ve kiþilerarasý<br />

‘soðuk luðun giderilmesi’ konularýnda,<br />

Ýslam medeniyetinin bir<br />

þifa kaynaðý olacaðý hususlarýný iþleyerek<br />

Batý dünyasýndaki müslümanlarýn<br />

demokratik potansiyelini,<br />

bir alman diplomatýn bakýþ acýsýyla<br />

dile getirdi.<br />

Toplantý, davetliler tarafýndan<br />

sorulan sorularýn cevaplandýrýlmasýnýn<br />

ardýndan verilen ikramla sona<br />

erdi.<br />

Ausburg’da konferans<br />

Augsburg DÝTÝB Merkez Camii'nin<br />

organizesinde Moritz<br />

salonunda Diyanet Ýþleri<br />

Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi<br />

Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere “Dünya<br />

Ahiret Dengesi” konulu bir konferans<br />

verdi.<br />

Çok sayýda vatandaþýmýzýn katýldýðý<br />

konferans Ýstiklal Marþý,<br />

Kur'an-ý Kerim’in okunmasý ve koronun<br />

söylediði ilahilerle baþladý.<br />

Programýn açýlýþ konuþmasýnda<br />

T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din<br />

Hizmetleri Ateþesi Mustafa Temel,<br />

her geçen gün ahlaki deðerlerimizden,<br />

dinimizden bir þeyler kaybettiðimizi<br />

hatýrlatarak, “Bizi biz yapan<br />

deðerleri korumalýyýz. Evlatlarýmýzý<br />

kazanamazsak kaybetmiþiz<br />

demektir. En deðerli yatýrým evlatlarýmýzdýr.<br />

Mal ve mülk evladýn yerini<br />

asla alamaz. Bu sebeple evlatlarýný,<br />

kaybetmiþ bir milletten bir þey<br />

beklenemez” dedi.<br />

Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ<br />

Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr.<br />

Ali Dere, hayatta her þeyin bir ölçüsünün<br />

olduðunu ve bu ölçünün bozulduðu<br />

zaman huzursuzluklarýn,<br />

kavgalarýn baþlayacaðýna dikkat çekerek<br />

“Ýnsanýn da bir beden dengesi<br />

var tansiyon, kan gibi... Allah bizden<br />

dengeli bir hayat sürmemizi istiyor.<br />

Sosyal hayatta insanýn sorumluluklarý<br />

vardýr. Ýslam'da orta<br />

yoldan, dengeli gidilmesi çok<br />

önemlidir. Peygamber Efendimiz<br />

hayatýn bir bütün olarak hem dünya<br />

hem ahiret için yaþanmasý gerektiðini<br />

söylüyor” þeklinde konuþtu.


özel köþe<br />

Birgün babam yine daralmýþ<br />

durumda elinde<br />

avucunda yok. Aklýna<br />

asker arkadaþý Alaaddin<br />

geliyor.<br />

Askerken babama:<br />

—Malým mülküm yeteri<br />

kadar var sýkýþýrsan gel yardým<br />

ederim demiþ. Babam<br />

bir çuval alýr ve doðru Karaman’ýn<br />

Tavþanlý Köyüne varýr.<br />

Caminin yanýnda oturan<br />

Köylülere sorar:<br />

—Alaaddin Çavuþun evi<br />

neresi?<br />

Köylüler evin önünü süpüren<br />

bir kýzý göstererek:<br />

—Þu kýz onun kýzý derler.<br />

Babamda Köylülere teþekkür<br />

ederek tarif edilen<br />

eve yönelir. Kýza yaklaþýnca<br />

sorar:<br />

—Baban nerede? Kýz da:<br />

—Amca babam þimdi<br />

gelir þuraya otur der ve babama<br />

1 bardak ayran getirir.<br />

Biraz sonra Alaaddin amca<br />

gelir babamý görünce sarýlýr<br />

babamda hislenir ve aðlar:<br />

—Alaaddinim çocuklar<br />

evde aç der. Alaaddin amcada<br />

babama kýzarak:<br />

—Niye daha önce gelmedin<br />

ben sana askerde demedim<br />

mi diye. ALLAH razý<br />

olsun onun verdiði nimeti<br />

yine onun fakir kullarý ile<br />

paylaþanlardan paylaþmayý<br />

bilenlerden. Alaaddin amca<br />

babamýn çuvalýna 3 kilo sadeyað,<br />

10 kilo bulgur, 10 lira<br />

para verir ve Karaman’a<br />

gönderir. Asker arkadaþý ve<br />

sözü böylece onaylanmýþ<br />

olur. Babam buna hayat mücadelesi<br />

diyor. Yine bir kýþ<br />

günü babam iþ bulamayýnca<br />

ayakkabý boya sandýðýný alýr<br />

ve esnaf kahvehanesine gider.<br />

2 gün bekler ama bir<br />

ALLAH’ýn kulu ayakkabý<br />

boyatmaz. Kahvehanedekilere:<br />

—Ya arkadaþlar ALLAH<br />

rýzasý için ayakkabýnýzý boyayýmda<br />

en azýndan eve 1<br />

ekmek götüreyim evdekiler<br />

2 gündür aç der ama. Onlarda:<br />

—Hacarap dýþarý çýkýnca<br />

boya hemen gidiyor görmüyormusun<br />

her yer çamur.<br />

Diye bahane bulurlar kendilerince<br />

kimsenin kýlý bile kýpýrdamaz.<br />

Bir yerlerden bir<br />

sebeb olurda o kýþda rahat<br />

geçer. ALLAH kimseyi açlýkla<br />

terbiye etmesin Müslümanlarýn<br />

ufkunu geniþ kalbini<br />

merhametli ve elini cömert<br />

etsin fakir fukarayý da<br />

namerde muhtaç etmesin.<br />

BABAM ve ANNEMÝN<br />

SON UMRE<br />

YOLCULUKLARI!<br />

Babam ve annem<br />

Türkiye`ye izine gitmek<br />

istiyorlardý. Ben de dedimki:<br />

—Baba izine gerçekten<br />

gitmek istiyor musunuz?<br />

Öyleyse hem<br />

umre yapýn hem de Türkiye`de<br />

izin yaparsýnýz<br />

dedim. Onlar da:<br />

—Tamam, olur dediler<br />

ben de biletleri bizim<br />

Hüseyin Avcý`ya ayarlattým.<br />

Zamaný gelince<br />

kardeþim Hüsnü Düsseldorf`tan<br />

umreye gönderdi.<br />

Cidde`ye varýnca<br />

Önce Medine-i Münevvere<br />

ziyareti için Otobüsle<br />

yolculuklarý baþlar.<br />

Babam bu durur mu yolda<br />

ilahileri döktürür haným bacýlar<br />

hüzünlenir sevinç gözyaþlarý<br />

dökerler. Medine ziyaretlerini<br />

mükemmel bir<br />

þekilde yaptýktan sonra<br />

Mekke-i Mükerremeye yolcuðu<br />

baþlar bu arada babam<br />

kendine dikkat etmediðinden<br />

biraz rahatsýzlanýr.<br />

Mekke`ye varýnca otele geçerler<br />

annem babamý yataða<br />

yatýrýr ve:<br />

—Sakýn kalkma ve dýþarý<br />

çýkma bir yerlere düþer kalýrsýn<br />

der. Annem Kâbe ziyaretine<br />

gidince babam duramaz<br />

ve içinden:<br />

—Ben ne için geldim<br />

þimdi ne yapýyorum deyip<br />

abdest alýr ve Kâbeye gitmek<br />

için çýkar. Kabeye varýnca<br />

50 riyal verir tekerlekli<br />

sandalyeyle tavafý yapar.<br />

50 riyal daha verir Safa ve<br />

Merve arasýnda say yapar.<br />

Adam zemzem kuyusunu<br />

yakýnýnda býrakýp gider. Babam<br />

orda bir köþede þükür<br />

namazýna durur daha secdeye<br />

gidemeden düþer bayýlýr.<br />

Tabii orda bulunanlar<br />

müdahele ederler gözlerini<br />

açarki insanlar telaþlý telaþlý<br />

bir þeyler söylüyorlar. Ellerindeki<br />

torbalardan babama<br />

yastýk yaparlar babamýn garip<br />

garip baktýðýný görüncede<br />

bazýlarý aðlaþýrlar. Biraz<br />

kendine gelince de gitmek<br />

için kalkýp dýþarýya doðru<br />

yürür giderken yine arkasýna<br />

doðru bakýnca ordaki bazý<br />

müslümanlar hüzünlenir.<br />

Babam 22 numaralý kapýya<br />

doðru yönelir ama baþaramaz<br />

yine düþer. Haným bacýnýn<br />

biri baþýnýn altýna ordaki<br />

torbalardan koyar ve<br />

gider. Bu arada bir genç tam<br />

yanýndan geçmekte iken<br />

iþaret ederek gence sorar:<br />

—Türk müsün? Gençte:<br />

Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

hayat<br />

Hacarap`ýn Asker Arkadaþýnýn Sözü<br />

M.Salih AYDIN<br />

—Elhamdulillah hem<br />

müslümaným hem türküm<br />

amca ne ihtiyacýn varsa yardým<br />

edeyim deyince. Babam<br />

da:<br />

—Beni otelime götür yeter<br />

der. Genç babamý kucaklar<br />

ve ta yola kadar götürür<br />

hatta taksiye bindirir otele<br />

götürür taksinin parasýný bile<br />

verir. Babamý oteldeki görevlilere<br />

teslim eder vedalaþýr<br />

gider. ALLAH onlardan<br />

razý olsun. Babam bu ya yine<br />

duramaz biraz kendini<br />

iyi hissedince torunlara birþeyler<br />

alayým diye otelin yakýnýndaki<br />

maðazalara gitmek<br />

için tekrar çýkar. Çýkar<br />

ama bu sefer ciddi þekilde<br />

hastalanýr otele geri döner<br />

ve kendini yataða atar. Annem<br />

iþin vehametini görünce<br />

görevlilere haber verir.<br />

Görevlilerde Sefer hocaya<br />

durumu iletir. Sefer hoca yanýnda<br />

karadenizli iyi arapça<br />

bilen bir hoca efendi ile babamýn<br />

yanýna gelir. Babama:<br />

—Seni hastahaneye götüreceðiz<br />

derler. Babamý acilen<br />

bir ambulansla hastahaneye<br />

sevkederler. Hastahanede<br />

4 þiþe serum verilir bütün<br />

tahliller yapýlýr. Doktorlar<br />

babamda kalp rahatsýzlýðý<br />

ve vücudunun susuz kaldýðýný<br />

istirahat ve hastahanede<br />

kalmasýný söylerler.<br />

Fakat umre günü de dolmuþ<br />

olduðundan hareket etmesi<br />

gerekir. Fakat doktorlar býrakmak<br />

istememektedirler.<br />

Babam diyorki:<br />

—Kaçacam ama elbiselerim<br />

de yok bana kefen gibi<br />

bir þey giydirdiler yanýmada<br />

hemþirelerden nöbetçi<br />

býraktýlar ne söylesem nafile.<br />

Doktorlar diyorki:<br />

-Artýk bir þey olursa sen<br />

kefilsin deyip. Sonunda Sefer<br />

hocanýn uðraþlarý ve kefil<br />

olmasý ile babamý býraký-<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

37<br />

yorlar. Son anda otobüse<br />

yetiþip Cidde`ye doðru<br />

yola çýkýyorlar. Ciddeden<br />

uçaða biniyorlar<br />

tabi bu arada Sefer hocam<br />

yardýmlarýný eksik<br />

etmiyor. Ýstanbul`a inince<br />

iç hatlarý gösteriyor<br />

ve Konya uçaðýna biniyorlar.<br />

ALLAH onlardan<br />

razý olsun. Konya`ya<br />

inince bir taksiye<br />

atlayýp Konya otobüs<br />

garýna oradan otobüsle<br />

Karaman`a ve eve ulaþýyorlar.<br />

Fakat bir müddet<br />

sonra iyice rahatsýzlaþýyor.<br />

Karaman` daki kýzkardeþim<br />

babamý hastahaneye<br />

sevkettiriyor. Hastahanede<br />

biraz düzelsede durumunun<br />

vahim olduðu görünce.<br />

Babamýn ve annemin<br />

biletlerini öne aldýrdýk. Rahmetli<br />

dayým Konya`ya götürür,<br />

helâlleþir ve Konya`dan<br />

uçaða bindirir (Dayým babamý<br />

gönderdikten 1 sene sonra<br />

2006`nýn Kasým ayýnda 58<br />

yaþýnda vefat etti). Ýstanbula<br />

indikten sonra iç hatlarý bulamayýnca<br />

yardým sever bir<br />

polis memuresi. Babamý bir<br />

tekerlekli arabaya bindirip<br />

iç hatlardan babamý bindirinceye<br />

kadar yardým eder.<br />

ALLAH imandan<br />

Kur’an`dan merhametten<br />

ayýrmasýn bütün yardým severlerden<br />

razý olsun.<br />

Almanya`ya gelincede 1<br />

sene kadar rahatsýzlandý<br />

çok þükür þimdi durumu<br />

iyi. Babamýn son umre yolculuðuda<br />

böyle geçti. Ýnsan<br />

kendi saðlýðýna dikkat etmesse<br />

doktor ne yapsýn.<br />

BABAM VE<br />

TORUNLARI!<br />

Sene 1997 babamda aþýrý<br />

astým rahatsýzlýðý var. Babam<br />

bir gün dediki:<br />

Ýzine gideyim de Alanya,<br />

daki damla maðarasýnda biraz<br />

tedavi olayým geçen sefer<br />

faydasý olmuþtu dedi.<br />

Biz de izine gönderdik, bu<br />

arada benim rahmetli büyük<br />

oðlum Halil abituru bitirdi<br />

3 ay boþ. Bana:<br />

- Baba arabayý ver de bir<br />

izine gideyim bundan sonra<br />

üniversitede zamaným olmaz<br />

dedi. Ben de amcasýnýn<br />

masrafýný da çektim amcasý<br />

ile birlikte izine gönderdim.<br />

Amcasý Türkiye`ye býraktý<br />

uçakla geri döndü. Daha<br />

sonra hanýmý da en küçük<br />

olan Behzadýmla izine gönderdim.<br />

Evimin gülü kýzým<br />

Kübram Türkiye`de imamhatibe<br />

gidiyordu. Benim yanýmda<br />

3 numara Yasinim<br />

kaldý. Daha okulun tatiline<br />

2 hafta var. Yasini mi de<br />

okul tatil olur olmaz gönderdim.<br />

Bana iþyerinden<br />

geç izin veriyorlardý çünkü<br />

ben makinist olarak çalýþýyorum.<br />

Bütün vardiyada kýsýmýn<br />

sorumlusu benim. Bizim<br />

bölümde üç kýsým var.<br />

Tam 2 hafta kaldý benim izine<br />

gitmeme. Yasinimi gönderdiðim<br />

hafta sonu babamlar<br />

bizim eve gelirler babamýn<br />

nefesi sýkýþýr nefes darlýðýndan<br />

muzdarip kronik<br />

asmasý var. Rahmetli kýzým<br />

Kübram bakar dedesi aðýrlaþmýþ:<br />

-Ne duruyorsunuz dedem<br />

gidiyor diye baðýrýnca<br />

Halilim babamý acil hastahaneye<br />

kaldýrýr. Babam biraz<br />

düzelince biletini öne<br />

alýr ve Ankara Esenboða havaalanýna<br />

götürür. Tam ayrýlacaklarýnda<br />

tekrar tekrar<br />

vedalaþýr bir daha göremem<br />

diye. Babam Almanya`ya<br />

geldikten sonra 1 hafta hastahanede<br />

yattý ve iyileþti. Üç<br />

Agustos Pazar günü içimde<br />

bir ateþ yanmaya baþladý hemen<br />

hanýma telefon ettim<br />

evde kimse yoktu. Cep telefonu<br />

o zamanlar büyük<br />

lükstü ilgi de azdý ve düþünmemiþtim.<br />

Halilim istemiþti<br />

ama ben olmaz demiþtim.<br />

Akþama doðru içim iyice<br />

yanmaya baþlamýþtý tekrar<br />

telefon ettim haným çýktý<br />

ben:<br />

—Çocuklar nerde dedim.<br />

Haným:<br />

—Arabayla gezmeye gittiler<br />

dedi. Ýçimdeki alev daha<br />

da alevlendi kor oldu.<br />

Seslerini duymam lâzým<br />

ama evde yoklar. Bu arada<br />

birkaç sefer daha telefon ettim<br />

ama gelmemiþler. Gece<br />

yarýsý bir telefon geldi. Acý<br />

haber ulaþtý. Kaza yapmýþlar<br />

ve üçü de vefat etmiþ.<br />

ALLAH hepsine ve bütün<br />

mümin kardeþlerime rahmet<br />

eylesin. Kimin kimden<br />

önce vefat edeceðini ancak<br />

RAB’bim bilir. ALLAH (c.c)<br />

hepsini rahmetiyle kuþatsýn,<br />

ondan geldik ona döneceðiz,<br />

o ne derse ona tabiyiz,<br />

ancak ondan rahmet dileriz,<br />

o verdi o aldý, ben yoktum o<br />

var etti, birliðinden haberdar<br />

etti, bizi isyankâr kullarýndan<br />

eyleme bizi rahmetinle<br />

kucakla, bizi nefsimize<br />

býrakma, bizi razý olduðun<br />

kullarýndan eyle âmin. Selam<br />

ve dualarýmla AL-<br />

LAH’A emanet olunuz efendim.


Gerçekler “<strong>Hayat</strong>”ýn Ýçinde Gizlidir<br />

38 hayat<br />

Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429<br />

bulmaca<br />

Dört hak<br />

mezhepten biri<br />

Hanefi mezhebinin<br />

‹mam›<br />

1 2<br />

Allah’›n (cc) Evi<br />

Allah’›n (cc) Evi<br />

Örne¤in<br />

Ba¤lanma<br />

Ömür, süre<br />

Mera’n›n ünsüzleri<br />

Hile, düzen<br />

Bir nota<br />

Belirsiz tarih<br />

Peygambere (sav)<br />

övgü fliiri<br />

42<br />

Bir Körfez ad›<br />

Bir tür s›çan<br />

45<br />

Birfleyler yemek<br />

Bir renk<br />

Ma¤ara<br />

‹flleyen<br />

Yön<br />

Yurdumuz<br />

Alfabemizin 16.<br />

harfi<br />

Mümkün olmayan<br />

Bir nota<br />

Kral›n efli<br />

Tersi, Kur’an-›<br />

Kerim’de bir sure<br />

Tüküren hayvan<br />

Arapça’da bir harf<br />

Tabii olmayan<br />

yumru<br />

Bununla birlikte<br />

Gökyüzü<br />

61<br />

64<br />

15<br />

‹yot’un simgesi<br />

Kamer<br />

De¤ersiz<br />

Bir flart yap›m eki<br />

Güzel koku<br />

Bir hayret nidas›<br />

Baston<br />

Alemlere rahmet<br />

olarak gönderilen<br />

Sevgili Peygamber<br />

Efendimiz(sav)<br />

Cesur<br />

Tersi, büyük erkek<br />

kardefl<br />

Osmanl›da esnaf<br />

Zile’nin ünsüzleri<br />

Emir’in ünsüzleri<br />

Tersi, befleri ideoloji<br />

tak›s›<br />

Çocuklu kad›n<br />

Arapça’da bir harf<br />

‹talyan para birimi<br />

S›cakl›k<br />

Uymak<br />

Belirsiz<br />

tarih<br />

Yararl›<br />

Sözleflme<br />

Sinirli<br />

Zorla al›nan para<br />

57<br />

54<br />

Dahi anlam› veren<br />

bir ek<br />

Bir hat›rlama nidas›<br />

Tersi, bal yapan<br />

hayvan<br />

Tesi, Birleflik Arap<br />

Emirlikleri<br />

Ma¤ara<br />

Denizin yükselmesi<br />

Bir kad›n ad›<br />

Tersi, nahiye<br />

Oksijenin simgesi<br />

Tarihte bir Türk devleti<br />

Nezir<br />

Su içindeki kara<br />

Arapça’da bir harf<br />

Söz verme<br />

Tersi, er kifli<br />

Rüzgar<br />

‹ri cüsseli yarat›k<br />

Kusur<br />

Tersi, büyük tepe<br />

Kad›nlar elifli<br />

yapmada kullan›r<br />

Bir ba¤laç<br />

60<br />

Pozitif film<br />

Tungsten’in simgesi<br />

Metre<br />

Azerbaycan’›n<br />

baflflehri<br />

19<br />

Ac›, ekfli, tatl› gibi<br />

kavramlar<br />

Dolayl› anlat›m<br />

Bir haber ajans›m›z<br />

Bir iflaret zamiri<br />

Meydan<br />

18<br />

Tersi, vaktinden<br />

önce sebze<br />

yetifltirilen yer<br />

Paylama<br />

Ayn› günde do¤an<br />

kardefller<br />

Ayr›l›k, niza<br />

K›fl›n ya¤ar<br />

Gurup<br />

12<br />

47<br />

13<br />

Son zaman<br />

Kiloamper<br />

Umumi banyo<br />

Bir erkek ad›<br />

Masa’n›n ünsüzleri<br />

Tabiat olaylar› bilimi<br />

49<br />

Orta resimdeki<br />

muhteflem<br />

Camiimiz<br />

Felç olma hali<br />

51<br />

‹stanbul Elektrik Tünel ve Tramvay<br />

iflletmecili¤i<br />

41<br />

Kürkü de¤erli bir vahfli hayvan<br />

Em<br />

Hane<br />

55<br />

Bir kad›n ad›<br />

Bir say›<br />

Tersi, utanma<br />

duygusu<br />

9 35<br />

65<br />

10<br />

Anahtar<br />

Bir renk<br />

Mükemmel<br />

44<br />

Geri verme<br />

53<br />

Hindistan’da<br />

insanlar›n sosyal<br />

olarak<br />

s›n›fland›r›lmas›<br />

Bir gezegen<br />

‹lgili<br />

11<br />

Alfabemizin ilk harfi<br />

Meydana gelen olay<br />

Tersi, flehir<br />

27<br />

Dünyan›n en<br />

kalabal›k ülkesi<br />

Bir gezegen<br />

26<br />

46<br />

Mevlam›z›n kesin<br />

olarak yasaklad›¤›<br />

fleyler<br />

48<br />

‹lgi<br />

Döteryum’un<br />

simgesi<br />

Köpek<br />

Sülale büyü¤ü<br />

Taburlardan<br />

oluflan<br />

askeri<br />

Lahza<br />

birlik<br />

Dondurucu<br />

so¤uk<br />

Edevat<br />

Tersi, ö¤ütülmüfl<br />

bu¤day<br />

Tuzak<br />

63<br />

7<br />

S›k›nt› belirtme<br />

Çat›<br />

38<br />

At›n aya¤›na çak›l›r<br />

Bir büyükbafl<br />

hayvan<br />

52<br />

28<br />

Flamadaki simge<br />

33 34<br />

4<br />

Bir tür pamuk<br />

Deprem çizgisi<br />

Cinsi latif<br />

29<br />

Auç içi<br />

Bir erkek<br />

ad›<br />

‹talya’n›n baflflehri<br />

Avrupa Ekonomik<br />

Toplulu¤u<br />

50<br />

40<br />

39<br />

59<br />

17<br />

Rehber, örnek<br />

Namzet<br />

Heybetli<br />

Baston<br />

5<br />

14<br />

Bal yapan hayvan<br />

58<br />

23<br />

Lüks bir deniz tafl›t›<br />

Bir flafl›rma ünlemi<br />

62<br />

Su içindeki kara<br />

Ac›km›fl olan<br />

20<br />

Lahza<br />

Ses<br />

Onay verme<br />

Bir hayret nidas›<br />

8<br />

Tersi, ‹talya’n›n baflflehri<br />

30<br />

<strong>24</strong><br />

56<br />

6<br />

Alt resimdeki<br />

hayvan<br />

3<br />

32 43<br />

16<br />

21 36 31 37 25 22<br />

ANAHTAR<br />

SÖZCÜK<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 <strong>24</strong> 25 26 27 28<br />

29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!