hilafetin-ilgasinin-arka-plani
hilafetin-ilgasinin-arka-plani
hilafetin-ilgasinin-arka-plani
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
O daha tahta çıkmadan Ruslar Osmanlının doğudaki birçok eyaletlerini işgal etmişlerdi.<br />
İngilizler ise Hindistan'ı tamamen kontrollerine geçirmişlerdi ve Hindistan yolunun güvenliği<br />
için çalışıyorlardı. Amerika genç bir devlet olarak, uluslararası arenaya yeni katılmıştı.<br />
Yahudiler ise örgütlenmiş, oluşturdukları mason ağları vasıtasıyla "arz-ı mev'ud"a (vaad<br />
edilmiş topraklar) konmaya hazırlanıyorlardı.<br />
Hatıralarında bu gerçeklere değinen Abdülhamid şöyle diyordu:<br />
"Tüm bu güçlerin karşısında tek başıma duramazdım." (Abdülhamid'in Hatıratı. Arapça'ya<br />
çeviren Muhammed Harb (Daru'l-Ensar, Kahire)<br />
O döneme kadar devlet hazinesinin dışarıya bir kuruş bile borcu yoktu. Ancak Avrupa<br />
Osmanlı içerisinde çeşitli ayaklanma ve isyanlar çıkararak anlaşmalarını bozmuş, Sırbistan<br />
ve Karadağ'da savaşlar başlamıştı. Böylece devlet birkaç cephede birden savaşmak zorunda<br />
kalmış ve normal ihtiyacın üzerinde asker yığmıştı. Silah altına 600 bin asker alınmıştı. Bu<br />
durum devleti dış borçlanmaya sürüklemiş ve ekonomik çöküntüye neden olmuştur.<br />
(Muhammed Ferid, Tarihü'I-Devteti'l Osmaniye.)<br />
Abdülhamid tahta oturduğu andan itibaren birçok dahilî ve haricî problemle karşılaşmıştı.<br />
Kendisinden önce biri şehid edilerek, diğeri de cinnete duçar edilerek, iki padişah düşmüştü.<br />
Padişahın şehid edilmesinde birçok önemli devlet adamı ve ordu komutanlarının rolleri vardı.<br />
Ekonomi ithalata dayandığından, devlet borç yükü altında eziliyordu. Hükümet ve devlet<br />
işlerinde önemli görevlerde bulunan azınlık mensupları, kendi kavim ve milletlerinin<br />
çıkarlarını, devletin yüksek çıkarlarına tercih ediyorlardı.<br />
Amcası Abdülaziz döneminde ordu ve donanma Rus, Fransız ve İngilizleri korkutacak<br />
kadar güçlü idi. Ancak bu devletler içerdeki ajanları vasıtasıyla Sultan Abdülaziz hakkında<br />
söylentiler çıkararak onu halkın gözünden düşürmüşlerdi. Böylece ordu ve donanmadaki<br />
subaylar arasında ihtilaf ve tartışmalar çıkmış -bazıları Sultanı desteklerken, bir kısmı karşı<br />
çıkıyordu-; sonuçta orduyu parçalanmış ve zayıf düşmüştü.<br />
(Sultan Abdülaziz döneminde ordu ve donanmaya önem verilmiş, çağın en son model<br />
silahlan ile teçhiz edilmişti. Osmanlı donanması dünyanın en büyük üçüncü donanması idi.<br />
Kara kuvvetlerinde ise silah altında 700 binin üzerinde asker vardı.)<br />
Bu problemlerle karşılaşan Sultan, Allah'ın ona ihsan ettiği olağanüstü zeka ve feraseti<br />
sayesinde sorunların üstesinden gelebilmişti. Düşmanları dahi onun harikulade zeka ve<br />
dehasını itiraf etmek zorunda kalmışlardır.<br />
Avrupa devletleri arasındaki anlaşmazlık ve ihtilafları kollayıp körüklemeye çalışmış,<br />
böylece onlar birbiriyle uğraşırken, Osmanlı güven ve emniyet içinde yaşamıştır.<br />
Hatıralarımda yazdığı gibi, bu hedefini bir sır olarak saklamış ve hiç kimseye açmamıştı.<br />
"Otuz yıl boyunca yönetimde kalmak için uğraştım. Gayem bu fırsatı değerlendirmekti.<br />
Sırf bu fırsatı değerlendirmek için donanmayı tatbikata bile çıkarmadım. Yunanlıların Osmanlı<br />
aleyhine takındıkları tavırlara göz yumdum, böylece İngilizlerin Girit'i işgal planlarını<br />
engelledim." (Abdülhamid Han, Hatıralar)<br />
Şahsî çıkar için değil, ümmet ve devletinin muhafızı olarak çalışan bir adamdı.<br />
Düşmanları arasında ihtilaf ve ayrılık çıkararak onları birbirleriyle uğraştırırken, devletini<br />
güçlendirmiş, uluslararası platformda sözü dinlenir kılmak için tüm gücüyle çalışmıştır.<br />
(Abdülhamid Han, Hatıralar) (Abdülhamid hatıralarında Osmanlı ve Japonya halklarını<br />
karşılaştırıyor. Japonya tek bir milletten oluşurken Osmanlı birçok milletten oluşmaktaydı.<br />
İşte ondan sonra yönetime gelenler bu gerçeği göremedikleri için devleti oluşturan milletler<br />
arasında dengeyi sağlayamadılar.)<br />
Selanik'ten hareket ederek İstanbul'a yönelen ihtilalcileri durdurması mümkünken bunu<br />
yapmamış; kendi şahsı ve makamı için canlarını vermeye hazır, özel seçilmiş askerleri ve<br />
komutanları ihtilalcileri İstanbul'a sokmadan yolda durdurmayı teklif etmişler, ancak o bunu