Yüce olan Allahın, "Kim bir kötülük yaparsa onunla cezâlanır ve o,kendisine Allahtan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamaz"meâlindeki kelâmı nâzil olduğu zaman, hazret-i Ebû Bekir, Peygamberimizesordu:”Yâ Resûlallah, bu âyetten sonra nasıl ferahlanılır?” Resûlaleyhisselâm ona cevaben buyurdular ki:“Yâ Ebâ Bekir. Sen hiç hasta olmuyor musun? Senin başına hiçmusîbet gelmiyor mu? Sen hiç ezâlara, cefâlara mâruz kalmıyor musun?Hiç kederlenmiyor musun? İşte bütün bunlar senin kusûrların, seninhatâların için birer keffâret olur, kusûrlarının bağışlanmasını sağlar.”Abdullah bin Mübârek hazretleri buyurdu ki:"Musîbet birdir, kişi, feryat eder, ağlar, sızlarsa, iki olur. Biri musîbet,diğeri sevâbın gitmesi. Bu musîbet öncekinden daha büyüktür.Sabredenlerin karşılığı ise hesapsızdır. Yani sabredenlere verilen sevabınmiktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez."İslâm büyükleri sabrı çeşitli şekilde tarif etmişlerdir:"Sabır, acı şeyi yüzünü ekşitmeden içmektir. Yani, şikâyet ve feryattabulunmadan, hoşnutsuzluk göstermeden, gelen belâya katlanmaktır.""Sabır, muhalefetten sakınmak, belâların acılığını yudum yudumtadarken, sâkin olmak, geçimde fakirlik başgösterince zengin görünmektir.""Sabır, belâ gelince güzel edeple durmak, şikâyetsiz olmak, belâdafâni, yok olmaktır."Sıkıntılar, ayrıca kendimize dönmemiz için bir ikazdır. Çünkü ayet-ikerimede, “ İnsanların yaptıkları işlerde fesat hasıl oldu ki, Allahyaptıklarının bazısını kendilerine tattırsın; belki de (yaptıklarından)dönerler “ ( 30/41) buyuruldu.Yeter ki biz, başımıza gelenlerden ders alıp kendimize dönelim.Cenâb-ı Hakkın merhameti sonsuzdur; kendisine sığınanları boşçevirmez!..Üç yığın altın üç ceset! 2.2.<strong>2001</strong>Aslında Cenâb-ı Hak, dünya nimetlerini herkese yetecek kadargöndermekte;herkesin rızkı belli. Kimsenin rızkında azalma çoğalmaolmaz;takdir edilen ne ise ancak o kadarına kavuşabilir.Fakat çok kimse buna razı değil; kısa zamanda köşeyi dönmepeşinde. Bu da normal şartlarda mümkün olmadığından yalan dolan hertürlü gayri meşru yolu kendilerine mubah görüyorlar. İnanç zaafiyetindendolayı son yıllarda bu köşe dönme işleri iyice arttı. Gün geçmiyor ki, yeni biryolsuzluk olayı ortaya çıkmasın; yok balina operasyonu, yok buffalooperasyonu ... Malı götüren götürene. Fakat gerçek manada kim kimegötürüyor; o malı mı, mal onu mu?Sağlam bir inanca sahip değilse, ikibin yıl da geçse, beşbin yıl dageçse, demek ki insan hep aynı... İşte size Hz. İsa zamanında yaşanmışbir köşe dönme olayı ve neticesi:
İsa aleyhisselam, nasihat etmek üzere bir köye gidiyordu. Arkasındanyetişen bir kimse, ona yol arkadaşı oldu. Bir müddet yürüdükten sonraacıktılar. Yol kenarına oturdular.Hazret-i İsa, heybesinden üç ekmek çıkardı. Birini yol arkadaşınaverdi, birini kendi yedi, üçüncüsünü ise heybesine koyup, kuytu bir yereçekilip ibadete başladı. Yol arkadaşı, fırsattan yararlanıp kalan ekmeği deyedi.Hazret-i İsa dönünce heybesindeki ekmeğin yok olduğunu gördü.Yanındakine ekmeği sordu: ama o, yeminler ederek görmediğini söyledi.Yollarına devam ettiler. Bir müddet yürüdükten sonra, dinlenmek için biryere oturdular.Oturdukları yerde üç kum yığını vardı. Hz. İsa sordu: “ Bu kumyığınlarının altın olmasını ister misin?” Yol arkadaşı sevinç içinde “İsterdim”dedi. Bunun üzerine İsa aleyhisselam, dua etti. Mucize olarak üç kum yığınıçil çil altına dönüştü.Hz. İsa, “Bu üç yığın altının biri benim, biri senin, diğeri de ekmeğiyiyenin!” dedi. O zamana kadar yemin billah ekmeği görmediğini,yemediğini iddia eden kimse, hemen atıldı: “Ben yedim, altınları bana ver!”dedi. Bunun üzerine Hz. İsa,” Sen dünya malına çok tamah gösteriyorsun.Tamah insana zarar verir. Bütün altınları al, hepsi senin olsun. Ama peşimibırak. Senin gibi hakkına razı olmayan dünyaya düşkün bir yalancı ileyolculuk yapamam artık!” buyurdu. Ve ayrıldı gitti.Yalnız kalan tamahkâr, sevinçten uçuyordu. Üç yığın altınlaoynuyordu. O sırada iki atlı görüldü. Bunlar eşkıya idi. Yanına gelipdurdular. Eşkiyalar. altınları elinden almak istediler. Dünya hırsı gözlerinibürümüş kimse hemen bir kurnazlık düşündü: “Bu işi kavgasız gürültüsüzhalledelim, aramızda bölüşelim. Nasıl olsa her birimize birer yığın düşüyor.Bölüşmemiz de kolay olur” dedi.Teklifini eşkıyalar kabul etti. O kimse,” Ama önce karnımızı doyuralım.Ben kasabaya gidip yiyecek getireyim. Yemekten sonra rahat rahat altınlarıbölüşelim” dedi. İki atlı bu teklifi de kabul ettiler. Kendisini yiyecek almayagönderdiler. Fakat onların da gözlerini dünya hırsı bürümüştü. Aralarındakonuştular: Kasabadan dönüşünde, bir bahane ile üzerine saldırıpöldürmeye karar verdiler.Yiyecek almaya giden ise, köyde aldığı yiyeceklerden helvanın içinezehir koyarak altınların bulunduğu yere doğru yola çıktı. Yanlarınayaklaştığında, niçin bu kadar geç kaldın, açlıktan öldük diyerek üzerinesaldırıp oracıkta öldürdüler.Altınların tamamına kavuşmanın rahatlığı ile oturup, yiyecekleri de birgüzel yediler. Sıra altını bölüşmeye gelmişti. Ama zehir de tesirinigöstermeye başlamıştı. Az sonra kıvrana kıvrana hepsi öldü.Hazret-i İsa köydeki işini bitirip dönerken, üç yığın altının yanındaüçünün cesetlerini gördü. Üzüntü içinde şunları söyledi:” Mal ve parahırsının sonu budur işte. Hakkına razı olmayıp, helâl kazançlayetinmeyenler böyle perişan olur. Ey Allah’ım, bizi başkalarınınhakkına göz dikenlerden etme!..”
- Page 2 and 3: görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5: İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7: sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9: aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11: Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 14 and 15: Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17: kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19: Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21: Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23: yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 32 and 33: Olumsuzlukların konuşulmamasını
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63:
Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65:
Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67:
sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69:
gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71:
“Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73:
Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75:
ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77:
Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79:
Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81:
Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83:
ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85:
O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87:
İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89:
koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91:
Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93:
vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95:
Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97:
“Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99:
Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101:
asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103:
de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105:
Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107:
kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109:
Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111:
Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113:
Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115:
herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117:
Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119:
Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121:
gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123:
Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk