Olumsuzlukların konuşulmamasını istemek, bunları yapanlara gözyummak, onlara destek olmak demek değildir. Faydası olmadığı, zararıolduğu içindir. Bu tür olumsuzluklar konuşula konuşula toplumda, ye’is,ümitsizlik, korku, istikbalden endişe başlar. Çalışma şevki kırılır. Ticarihayat durur.Haddi aşan yıkıcı tenkitler, karalamalar bir milleti, devleti, müesseseyiyıkmada en etkili metot olduğu için, düşmanlar hep bu yolu takipetmişlerdir. Batı, Osmanlıyı bu yolla yıkmıştır. Milletin içine fitne fesatsokarak, “Artık devlet olarak ayakta kalmamız mümkün değil, biz bittik artık,ayakta kalmak için, esas gayemizi bırakmamız şart“ düşüncesini yayıpinsanlığa hizmet yolunu bıraktırarak, dünyalığa, lükse, makam mevkiye;bunların dedikodusuna yönlendirmiştir. O zaman, zannedildi ki, böylehareket edilince, hizmet yapamasak bile, hiç olmazsa ayakta kalırız.Halbuki bu, seraptan su beklemek gibidir. Neticede bilinen akıbete düçaroldu Osmanlı. Çünkü araba, artık sonu uçurum olan yola girmişti. Eğerniyet düzgün olsaydı, ihlas tam olsaydı, imdad-ı ilahi yetişir bu uçurumdanda kurtarırdı cenab-ı Hak. Fakat niyet düzgün olmadığı, hedefte sapmaolduğu için nimet tamamlandı. Bütün islam alemi korumadan, himayedenmahrum kaldı. İslam düşmanları bugünkü İslam alemini de bu yolla perişanhale getirmişlerdir ve getirmeye de devam ediyorlar.Peki çare ne? Çare belli. Sonunun nereye çıktığı belli yolu terkedip,tarihi tecrübelerle sağlamlığı belli olan, yolcularını selametle hedeflerineulaştıran yola girmek. Arabadaki hasarları giderip, yaratılış gayemize uygunbir şekilde bir samimiyetle, ihlasla yola devam etmek.Araba doğru yola girince, uçurum tehlikesinden, ümitsizlikten,karamsarlıktan kurtulur toplum. Zamanla dedikodunun, olumsuzluklarınetkisi azalır. Bir müddet sonra yok olur. Böylece bataklık kuruyunca,hayatta olan sivri sinekler de yok olmaya mahkumdurlar. Yeter ki bizbataklığı iyi kurutalım, bir daha oluşmasına fırsat vermeyelim. Bütündevletlerin, toplumların müesseselerin hayatiyetini devam ettirebilmeleriveya ettirememeleri, bataklığın varlığına yokluğuna bağlı...Maksat üzüm yemek değil... 17.3.<strong>2001</strong>Bilmiyorum yeryüzünde bizim gibi bir millet var mı? Geçmişini, manevideğerlerini red eden, her fırsatta kötüleyen,saldıran; fakat öfkesi, kini birtürlü geçmeyen bir millet!Millet derken, bütün milleti de aynı kefeye koymuyorum. Çok şükür,hayli azınlıktalar böyle insanlar. Ancak, sesleri çok çıktığı için, önemlinoktaları ellerinde tuttukları için her yerde onların sözü geçiyor. Yaptıklarınısözde millet adına yaptıkları için de içerde ve dışarıda bütün milletimizböyle zannediliyor.Bu azınlık kesim, her fırsatta, her olayı istismar edip, halk adına halkınmanevi değerlerine, dine saldırmayı kendilerine vazife addetmişler. Aslındabu yeni değil, Tanzimattan beri böyle. İlk tohumları, ilim öğrensinler diye iyiniyetlerle Avrupa’ya gönderilen, orada milletinin manevi değerlerine karşı
eyinleri yıkanıp inancımıza düşman edilen Jön Türklerle başladı. Ekilentohumlar ortam müsait olduğu için de yetişti, dallandı budaklandı.Yıllarca, bugün ilim adamlarının red ettikleri, Amerika’da derskitaplarından çıkardıkları “Darwin teorisini” dillerine doladılar; maymundangeldiklerini savundular. Maksatları belli, dinimiz insanların Ademaleyhisselamdan geldiğini bildiriyor ya akıllarınca bunu çürütecekler.Bunların çırpınmaları güneşi balçıkla sıvamaya benziyor. Her defasındahüsrana uğrayıp susuyorlar; fakat uslanmıyorlar daha sonra başka bir olayıistismar edip tekrar saldırıya geçiyorlar.Biliyorsunuz, birkaç ay önce de “gen haritasının çıkarılması” ile ilgilibir yaygara başlatmışlardı. Bu önemli buluşu fırsat bilip, “Ölümsüzlüğe İlkadım” , “Ölümsüzlük gerçekleşiyor”, “İnsanın ömrü binikiyüz yıla çıkıyor” ,“Alın yazısı çözüldü”. “Arızalı insana son, “Her derde deva”, “Bilim Tanrıyerine geçiyor” gibi aslı astarı olmayan safsatalarla konu saptırıldı. Eskibaşkan Clinton ve buluşu gerçekleştiren ilim adamları "Allah’ın hayatıyarattığı dili bugün yeni öğreniyoruz... Allah'nın en kutsal armağanının nekadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz..." diyedemeç verince, susmak zorunda kaldılar.Kopyalama hadisesinde de aynı şeyi yaptılar. “ Bilim artık insanyaratacak!” “ Bilim dini inançları sarstı” gibi akıl mantık dışı saldırılarageçmişlerdi. Aslında yapılan Cenab-ı Hakkın koyduğu yolu tatbik etmektenibarettir. Döllenme, yine aynı usulle olmakta, sadece meni hücresi yerinememe hücresi kullanılmaktadır. Mevcut malzemeyi değişik usullerledeğerlendiriyorlar. Yoktan yeni bir hücre yaratsalar ya?Şimdi gelelim bugün esas değinmek istediğim konuya. GeçtiğimizKurban Bayramı, Kurban kesimi ile ilgili yaygaraya. Merak ettiğim aynı gündört beş gazete, bir o kadar da TV aynı konuyu aynı günde nasıl gündemegetirebiliyorlar? İster istemez insanın aklına geliyor; herhalde ne tür biryaygara yapılacağı öncenden belirleniyor ve bildiriliyor. Muhabirlere emirveriliyor. Onlar da emir gereği malzeme topluyorlar. Ne garip tezat ki,aslında o fotoğrafları çekenlerin, görüntüleri alanların aileleri de hattakendileri de aynı şekilde Kurban kesiyorlar.Kesim esnasında tabii ki temizliğe dikkat edilecek, çevre temiztutulacak. Bunun aksini kimse söyleyemez. Çünkü bu dinimizin de emri.Zaten dinimizin emrini bilen bunu yapıyor, derin bir çukur açıyor, kanı vehayvanın diğer kullanılmayan parçalarını buraya gömüyor. Üzerini deörtüyor, ortada hiçbir pislik kalmıyor.Böyle yapmayanlar da imkansızlıktan yapamıyorlar. Siz bunlara,tertemiz bir kesim yeri yaptırdınız da orada kesmediler mi? Benimoturduğum İhlas Yuva sitesinde, sık sık uğradığım Marmara Evleri sitesindeve diğer bazı sitelerde hiçbir olumsuz görüntü göze çarpmaz. Çünkü siteyönetimleri tedbiri almış, site sakinlerine bu hizmeti sunmuş.Bu olayda,bir eksiklik, kusur varsa vatandaşın değil, vatandaşın budini vecibesini düzgün olarak yerine getirmesinde yardımcı olmayanlarındır.Belediyeler, başta çevre temizlik vergisi ve diğer sayısız vergi alıyorlar,bunların karşılığı olarak, her semte yeterli niçin bir kesim yeri yapmıyorlar?
- Page 2 and 3: görüşebilirsin. Yok, sesi gür b
- Page 4 and 5: İnsanoğlu hep sıkıntısız olur
- Page 6 and 7: sevkeder. Tamam mı devam mı, diye
- Page 8 and 9: aksettiriyorum. Bildirdiğiniz şek
- Page 10 and 11: Ne yapalım artık bu tür tepkiler
- Page 12 and 13: Yüce olan Allahın, "Kim bir köt
- Page 14 and 15: Dünya derin bir deryâdır 3.2.200
- Page 16 and 17: kıymetli kumaştandır. Bunu da al
- Page 18 and 19: Çağırıp durumunu sorar. O da ol
- Page 20 and 21: Başarılı olmanın kuralları 17.
- Page 22 and 23: yaralı veya değil patır patır d
- Page 24 and 25: sonra da devam edecektir. Mühim ol
- Page 26 and 27: İnsana gelen bu iki bilginin doğr
- Page 28 and 29: tohumlarını ekmiş, daha sonraki
- Page 30 and 31: gülebilmenizi; para konusunda tart
- Page 34 and 35: Yine yıllardır halkın kurban der
- Page 36 and 37: “Ey insan, sana gelen her iyilik,
- Page 38 and 39: Yapılan araştırmalara göre, Tü
- Page 40 and 41: Çocuklarımız niçin bizim gibi d
- Page 42 and 43: "Yâ Rabbi, beni îmân ve islâmda
- Page 44 and 45: da buradaydı zaten. Bu, sadece yaz
- Page 46 and 47: Bu bozma işini tam istedikleri kı
- Page 48 and 49: Eskiden buna çok dikkat edilirdi;
- Page 50 and 51: esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve H
- Page 52 and 53: kazandığından fazla harcayana da
- Page 54 and 55: kimseye, aynı yerde yine rastladı
- Page 56 and 57: Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî ha
- Page 58 and 59: Pek derindir bu kazan hemen bulunma
- Page 60 and 61: Ülkemizin en büyük çıkmazları
- Page 62 and 63: Amerikan ve Batı cemiyetleri için
- Page 64 and 65: Ecdadımızın “ateş ve barut”
- Page 66 and 67: sonraki antlaşmalar hep bu şartla
- Page 68 and 69: gerçek islamı öğrenirler diye k
- Page 70 and 71: “Roma İmparatorluğunun Yükseli
- Page 72 and 73: Dedik ya maksat o değil, maksat ü
- Page 74 and 75: ir şekilde ahlâksızlığa doğru
- Page 76 and 77: Peygamber efendimiz de; “Lût kav
- Page 78 and 79: Heyet başkanı, önce cemiyetin ga
- Page 80 and 81: Başına kaldırıp, “ Evlad, iyi
- Page 82 and 83:
ibâdetlerde kullanmak, meselâ, ra
- Page 84 and 85:
O zamana kadar zorlamalar ile namaz
- Page 86 and 87:
İngilizce, Unidentified Flying Obj
- Page 88 and 89:
koyup düşünün; eksiniz mi fazla
- Page 90 and 91:
Mehmet cevap, vermez ama daha beter
- Page 92 and 93:
vakit bulamazsanız, tövbe edersin
- Page 94 and 95:
Bid’atin ne kadar tehlikeli bir g
- Page 96 and 97:
“Vatan sevgisi imandandır” had
- Page 98 and 99:
Batı’nın Osmanlı ile mücadele
- Page 100 and 101:
asırlarca ayakta tutmasını becer
- Page 102 and 103:
de dâhi ile.Dehâ genellikle sosya
- Page 104 and 105:
Dünya ve ahiret saadeti için 18.8
- Page 106 and 107:
kanının dökülmesine, hem de sah
- Page 108 and 109:
Eğer ilim adamları, gençler, İs
- Page 110 and 111:
Atomdan - Hücreye, gezegenlerden -
- Page 112 and 113:
Dinimize göre, gayrimüslime “Ra
- Page 114 and 115:
herşeyden önce insanoğluna diğe
- Page 116 and 117:
Bütün mesele şunda düğümleniy
- Page 118 and 119:
Bu hâdiseden sonra, kilisenin yar
- Page 120 and 121:
gelseler de burada yaşayamayıp ö
- Page 122 and 123:
Pâdişâh şöyle cevap verdi, “
- Page 124 and 125:
de rahatsız ettiğinden, bunların
- Page 126 and 127:
yardım, hattâ kiliselerini tamir
- Page 128 and 129:
alemlerini geçip, bilinmeyen, anla
- Page 130 and 131:
çıkarmamak Ehli sünnet olmanın
- Page 132 and 133:
öyle terbiye etmesi yüzünden, il
- Page 134 and 135:
Bunun üzerine Efendimiz; “Bizi a
- Page 136 and 137:
olmayan emirlerini açıklamışlar
- Page 138 and 139:
çok önemli olsaydı, bildirilirdi
- Page 140 and 141:
Aklın çok olmasının alameti 10.
- Page 142 and 143:
Onbir ayın sultanı; Ramazan ayı
- Page 144 and 145:
ederdi. Sahûru geciktirmek ve ift
- Page 146 and 147:
da, saraylara yakın olan Beşikta
- Page 148 and 149:
şeyler husûsunda elinden geleni e
- Page 150 and 151:
yoktur. Osmanlı mülkünde yok den
- Page 152 and 153:
artırıyordu. Osmanlının bu huzu
- Page 154 and 155:
idi. Bundan dolayı, pek çok mille
- Page 156 and 157:
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatika
- Page 158 and 159:
Burada önemli olan, sıkıntılard
- Page 160:
Teknedeki papaz da Oruç Reis hakk