ŞubedenİMO’danGELECEĞİMİZLE OYNAMAYIN!Akarsuların özelleştirilmesiyle ilgili İnşaatMühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama.10 Ağustos <strong>2007</strong>Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler,31 Temmuz günü yaptığı açıklamayla akarsu vegöletlerin işletme hakkını 49 yıllığına özel sektöredevredeceklerini belirtti. Bazı illerde yaşanan susorununu ve kuraklığı fırsat bilen hükümet buyolla en doğal hakkımız olan su hakkını ihlalederek akarsuları özel sektöre peşkeş çekmekistemektedir.Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce aylardıryürütülen akarsuların özelleştirme çalışmasıseçimlerin sona ermesi ve kuraklığın etkisiylenihayet açığa çıktı. Yap-işlet-devret modeliyleözelleştirilmesi düşünülen akarsuların arasındaFırat, Dicle ve Kızılırmak'ın yanı sıra 12'den fazlaakarsu bulunuyor. Sanıldığı gibi su zenginiolmayan ülkemizde akarsu işletmelerinin karamacı güden özel şirketlere devri büyük tehlikearz etmektedir.Kişi başına yıllık 1,570 m³ su düşen ülkemizde2050 yılında bu oranın yarı yarıya düşerek 700 m³'edüşeceği öngörülmektedir. UNESCO'nun tatlısukaynaklarını değerlendirildiği "Dünya Su GelişmeRaporu"nda, kullanılabilir su miktarına göreTürkiye dünyada 45'ci sırada yer almaktadır. Burakamlar 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağımızıgöstermektedir. Elektrik kesintisi yaparak nükleersantraller kuran hükümet, su kesintileriyle deakarsuları özelleştirmeyi planlamaktadır.Su kaynaklarının son derece dikkatlikullanılması, korunması gerekirken, kaynaklarınözel şirketlere devri, geleceğimizin sermayegruplarının insafına bırakıldığı anlamınagelmektedir. Hükümet yetkililerini halkıngeleceğiyle oynamamaya ve sorumlu davranmayadavet ediyoruz.ARTIK YETER!Başbakan Erdoğan'a sesleniyoruz: Verdiğinizsözleri tutun. Yoksa yaşanacak acıların vebalinitaşıyamazsınız.17 Ağustos 1999 Depreminin yıldönümüdolayısıyla, İnşaat Mühendisleri Odası YönetimKurulu Başkanı Taner Yüzgeç tarafından yapılanbasın açıklaması. 16 Ağustos <strong>2007</strong>1999 Depremlerinin üzerinden geçen oncaseneye rağmen, AKP iktidarı depremkonusunda kılını kıpırdatmıyor. 2004'tekendilerinin topladığı Deprem Şurasıkararlarını uygulamayan yine kendileriolduBaşbakanı Tayyip Erdoğan, eski MeclisBaşkanı Bülent Arınç sesleniyoruz: Şura'daverdiğiniz sözleri tutun<strong>2007</strong>-2013 yıllarını kapsayan DokuzuncuKalkınma Planı'nda depremin adı bilegeçmiyorBaşta, İmar ve Yapı Denetim Kanunlarıolmak üzere mevzuatta yapılması gerekendeğişiklikler bir an önce hayatageçirilmezse, yalnız bugünü değil geleceğide kaybedeceğizOkullar, hastaneler, yurtlar, köprü veviyadükler tehlike altında. Binlerce insandeprem tehlikesiyle baş başa bırakıldı.Türkiye her geçen gün büyük trajediyeyaklaşıyorNüfusunun yüzde 98'i deprem tehlikesialtında yaşayan bir ülkede, depreme karşıönlem almamak cinayettirÖnemli olan iş işten geçmeden adımatmaktır. Yoksa Ankara'nın su konusundayaşadığı sıkıntıyı yaşamak işten değildir.17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde birkez daha siyasi erki, karar almaya ve adım atmayaçağırıyoruz.Depreme karşı alınacak önlemler bellidir.Kimse mucizevî çözümler peşinde değildir; kimsesiyasi iktidarın şapkadan tavşan çıkarmasınıbeklememektedir.Depremden sonra oluşturulan ve raporunu2002 yılında kamuoyuyla paylaşan DepremKonseyi'nin görüş ve önerileri yol haritası içinyeterlidir. Siyasi iktidarın 2004 yılında topladığı veönemli kararların alındığı Deprem Şurası sonuçlarıuygulanmayı beklemektedir. İktidarın elindenelerin yapılacağına, nelerin değiştirilmesigerektiğine ilişkin yeteri kadar çalışma mevcuttur.Konsey raporunun üzerinden beş, Şurakararlarının üzerinden ise 3 yıl geçmiştir. Ancaksiyasi iktidar, bırakalım adım atmayı, Şurakararlarını rafa kaldırmış, hatta Deprem Konseyi'nilağvetmiştir.Kaldı ki o Şura bizzat AKP iktidarı tarafındantoplanmış, Şura'da konuşma yapan BaşbakanTayyip Erdoğan, "21. Yüzyıl Cumhuriyet10 İMO İzmir Şubesi Bülteni - Eylül <strong>2007</strong> - Sayı: <strong>136</strong>
ŞubedenTürkiye'sinin artık deprem manzarası yaşamaması"gerektiğini belirtmiş, bu çerçevede hükümet olarakellerinden geleni yapacaklarını söylemiş, acılardan dersalınacağını vurgulamıştır.Bu sözlerin hiç bir inandırıcılığının olmadığı, 1Temmuz 2006 tarihinde yayımlanan "DokuzuncuKalkınma Planı"nda, afete karşı hazırlık ve afetzararlarıyla mücadele konusuna yer verilmemesindenanlaşılmaktadır. Hükümet deprem tehlikesini yoksaymaktadır. <strong>2007</strong>-2013 yıllarının temel hedefleriarasında deprem ve depreme karşı alınacak önlemleryoktur.Büyük bir ciddiyetsizlikle karşı karşıya bulunuyoruz.Ne yapılmak istendiğini anlamak mümkün değildir.Siyasi iktidarın harekete geçmesi için daha kaçinsanımızın ölmesi gerekmektedir? Ekonomide hangibüyüklükte bir tahribat siyasi iktidarı hareketegeçirecektir?AKP kentsel dönüşüm projeleri için hareketegeçiyorSiyasi iktidarın deprem önlemleri için adımatmamasının nedeni bellidir. İktidar kentlerimizidepreme karşı hazır hale getirmek için, kentseldönüşümden medet ummaktadır. Kentsel değerleriyabancı sermayeye peşkeş çekmeyi hedefleyen proje,depreme karşı alınacak temel önlem olarakgörülmektedir. Zaten, AKP'nin seçim beyannamesinde'depremin' sözcük olarak bile geçmemesi, bunu yerineKentsel Dönüşüme atıfta bulunulması, niyetin açıktanifşa edilmesidir. İktidar, kentlerimizi depremehazırlamak yerine, kentlerimizi yabancı sermayenin kardürtüsünün insafına bırakmaktadır.Bu konuyla ilgili birkaç sorumuz olacaktır: Dönüşümprojelerinin tüm ülke sathına yayılması için ne kadarzamana ihtiyaç duyulmaktadır? Kentsel dönüşüme parayatıracak uluslararası sermaye, işe kar marjı yüksekbölgelerden mi başlayacaktır? Kentsel dönüşüm projesikapsamında yeniden yapılacak binalar için hangi kriterleresas alınacaktır. Kentsel dönüşüm projeleri denetlenecekmidir? Binaların projesi, inşa süreci, kullanılan malzemedenetime tabi tutulacak mıdır? Güvenli, sağlıklı, kaliteliyapıların maliyet artırıcı özelliği karşısında, tek amacı karolan sermaye gruplarının tavrı ne olacaktır?Kamu binaları; vahametin öteki yüzüVatandaşın oturduğu evi, yaşadığı mahalleyi gözdençıkartan siyasi iktidarın, kamu binalarına; okullara,hastanelere, yurtlara, kreşlere dönük tasarrufu nedir? Kaçtane kamu binasının haldeki durumu test edilmiştir?Kaçının güçlendirilmesine karar verilmiştir? Kaçgüçlendirme projesi hazırlanmıştır? Kaç binagüçlendirilmiştir? Daha kaçının güçlendirilmesigerekmektedir? Bu binaları kullanan nüfus ne kadardır?Olası bir depremde ne kadar insan zarar görecektir?Bu sorulara verilecek yanıt, durumun vahametini gözönüne sermektedir; durum tek kelimeyle vahimdir. 1999depremlerinden sonra İSMEP (İstanbul Sismik RiskinAzaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) çalışmalarıçerçevesinde ortaya çıkan tablo, okullar, kreşler, yurtlarbaşta olmak üzere toplu kullanım alanlarının açık tehditoluşturduğunu göstermektedir. 2006 yılında kamuoyuylapaylaşılan rapora göre; güçlendirilmesi ya da yıkılıpyeniden yapılması gereken 1783 okul binasından sadece206 tanesi; Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 133 hastanebinasından sadece beşi; yine Kredi Yurtlar Kurumu'nabağlı 55 binadan beşi; Sosyal Hizmetlere bağlı 97 binadan19 tanesi depreme karşı güçlendirilmiştir. Böyle gidersehastaneler 190, yurtlar 55, okullar 33 yıl sonragüçlendirilmiş olacaktır ki, Türkiye'nin bu kadarbeklemeye zamanı yoktur.Milli Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler GenelMüdürlüğü'nün, Nisan <strong>2007</strong>'de açıkladığı bir başkarapora ülke genelindeki MEB'e ait okullar toplam 240milyon metrekare kullanım alanına sahiptir. Bunun yarısıolan 120 milyon metrekarelik alanda güçlendirmeçalışması yapılması gerekmektedir. Güçlendirme içinyaklaşık 15 milyar YTLbir paraya ihtiyaç duyulmaktadır.Aynı raporda pansiyonlu okullarla ilgili bilgiler dedikkat çekicidir. Pansiyonlu okullarda toplam 1087 blokbulunmaktadır. Eğitim, pansiyon, lojman, atölye, sporsalonu ve yemekhaneden oluşan 1087 bloktan yalnızca 72tanesi sağlamdır. Geriye kalan 1015 blok çocuklarımızınhayatı için tehdit oluşturmaktadır.Deprem Konseyi ve Deprem Şurası kararlarıışığında mevzuat değişmelidirŞimdiye kadar üzerinde durduğumuz konular,uygulamadaki sıkıntılar ve mevcut duruma dairdir.Elbette güçlendirme çalışmaları hayati öneme sahiptirama asıl ihtiyaç, güçlendirmeyle sınırlı kalan bir çalışmadeğil, geleceği garantiye almaktır. Mevzuatta yapılacakdeğişiklikler, işleyişte de köklü değişiklik anlamınagelecek, yasal dayanağı oluşan süreç depreme güvenliyapıların açığa çıkmasını sağlayacaktır.Mevzuata ilişkin hangi değişikliklerin yapılmasıgerektiği Deprem Konseyi'nin Raporu'nda ve DepremŞurası kararlarında açıktan ifade edilmiş, değişikliklerinhangi yönde olması gerektiği belirtilmiştir.İmar Kanunu, Afet Kanunu, Yapı Denetim Kanunu,yerel yönetimlerle ilgili kanunlar, mühendislik vemimarlığı düzenleyen kanunlar acilen değişmeli, DoğalAfet Sigortası (DASK) yeniden düzenlenmelidir.Kentlerde servisli kentsel arsa üretimi gerçekleştirilmeli,sağlıksız ve kaçak yapılaşma önlenmeli, emrediciplandan, tanımlayıcı plana geçilmeli, coğrafi bilgi sistemioluşturulmalı ve uydu teknolojileri devreye alınmalı,deprem önlemleri için dış kaynaklı fonlar yerine genelİMO İzmir Şubesi Bülteni - Eylül <strong>2007</strong> - Sayı: <strong>136</strong>11