Dünyanın Dört Bir YanındaBu Zillerin Sesi ÇınlıyorAyşegül YILMAZMehmet Tamdeğer İstanbul’da yaşayan en eski bateri zili ustası. Caz’dan blues’a, rock’tan klasiğe farklı türlerde müzikicra eden yerli ve yabancı pek çok baterist, yarım asırdır onun elinden çıkan ‘İstanbul Mehmet’ markalı baterileri çalıyor.<strong>Usta</strong>sı <strong>ise</strong> Mikael Zilciyan. <strong>Usta</strong>sının son halkası olduğu Zilciyan ailesi 17. yüzyılın başında kil<strong>ise</strong> çanı ile başlamış zilüretimine. Tekkelere, mehter takımına halile üreterek üretimini genişleten Zilciyan ailesinin ürettiği zillerin şöhretizamanla, klasik müziğin revaç bulması ile Avrupa’ya da yayılmış, ünlü orkestralara enstrüman yapmış. Geçen yüzyıldada Beatles’tan Pink Floyd’a Deep Purple’dan Rolling Stones’a ünlü pek çok grup da Zilciyanların zillerini kullanmış.Mehmet Tamdeğer ile sanatını, ustasını, mesleğini devraldığı 400 yıllık Zilciyan ailesini konuştuk.
İstanbul, kendine mahsus ilginç birçok özelliğinin yanısıra, geçmişi asırlar öncesine dayanan ve hala devamettirilen el sanatlarını içinde barındırması ile de tarihikendisi kadar eski olan pek çok şehirden ayrılıyor.Mesleği bir sonraki nesle devreden ustalarınınunutulmasına izin vermedikleri bu el sanatları,günümüze ulaşana kadar zamanın ihtiyaçlarıve zevkleri ile kimi değişikliklere uğramış; ancaközlerinden bir şey kaybetmemişler. Bugün “İstanbulMehmet” markası ile üretim yapan MehmetTamdeğer’in ürettiği bateri zilleri de buna güzel birörnek… Evet, vurmalı çalgı takımındaki zillerinin geçmişi,belki bir asrı bile bulmuyor; ama zil çok eski birenstrüman ve Mehmet Tamdeğer’in ustası Mikael Zilciyan,400 yıldır ürettiği zillerle tüm dünyada şöhret bulmuşZilciyan ailesinin son ferdi…Mehmet Tamdeğer’in mesleğinde 60 yılı devirdiğihikâyesine geçmeden önce, mesleğini devraldığı Zilciyanailesinin 4 asır öncesine uzanan hikâyesini verelim.17. yüzyılda, tam tarihi ile 1623’te, asıl işi kalaycılık olanKerope Zilciyan’ın zil üretmesi ile başlıyor Zilciyanlarınhikayesi. İlk üretimlerin hemen ardından, Trabzon’danİstanbul’un Samatya semtine gelip kil<strong>ise</strong> çanları üretmeğebaşlamasıyla Zilciyan efsanesi de başlamış oluyor.Daha sonraki zamanlarda, zikirde musikiyi kullanan kimitarikatların meşklerinde ve mehter takımlarında kullanılanve halile adı verilen zilleri üretmiş Zilciyan ailesi. Batılalaşmaile birlikte kurulan Osmanlı bando takımlarınazil üreten ailenin zilleri zaman içinde öyle şöhrete ulaşmışki, Mozart ve Haydn gibi ünlü bestecilerin de eserlerindezil kullanmaya başlamasıyla ünleri Avrupa’ya kadaryayılmış. Avrupa’da kil<strong>ise</strong>lerin, bondo takımlarının,orkestraların, enstrümandaki yetkin tınıları sebebiylearadığı marka olmuş Zilciyan zilleri. Geçen yüzyılda Avrupave Amerika’da farklı müzik türlerinin ortaya çıkmasıylaailesinin şöhreti daha da artmış. 20 yüzyılın başlarındaortaya çıkan jazz, rock gibi yeni müzik türlerinin icracılarınında Zilciyan zillerini tercih etmesi ile şöhreti doruknoktasına çıkmış ailenin.60 Yıldır Süren Mesleki Aşk…Bugün Türkiye’de ve dünyada Zilciyanların yetiştirdiğiusta olarak tanınan Mehmet Tamdeğer’le görüşmekiçin Esenyurt’taki atölyesine gittik. Küçük bir fabrika olarakadlandırabileceğimiz atölyede Mehmet Tamdeğer,eşiyle birlikte yürütüyor işi. Atölyede bizi karşılayan personelininve kendilerinin gösterdiği misafirperver ve mütevazıtavır ile kendi aralarındaki samimi hava, dikkatimiziçekiyor. Kendisinden bize Zilciyanlarla nasıl tanıştığınıanlatmasını istediğimizde önce bir duraksıyor ve “Neredenbaşlayayım? Anlatacak çok şey var; ama hepsinihatırlamak çok zor.” diyor ve sonra başlıyor anlatmaya:“Biz Trabzon’dan İstanbul’a ben çok küçükken göçmüşüz.Gözümü Samatya’da açtım, şimdi nerelisiniz deseler,içimden daha çok Samatyalıyım demek geliyor. Babamben 10 yaşındayken vefat edince evin geçimi deağabeyime kalmıştı. Annem, ağabeyim, ablam ve benyalnız başımıza bu koca şehirde hayata tutunmaya çalışıyorduk.O sıralarda bir gün ben mahallede Zilciyanlarınatölyesinin önünden geçerken yaptıkları iş dikkatimiçekti, ellerindeki çekiçlerle kapak şeklindeki kocamanbir şeyi dövüyorlardı. Dayanamayıp yanlarına yaklaştımve ne yaptıklarını sordum. Daha sonra ustam olacakkişi ve mesai arkadaşım olacak çocuk, tencere kapağıyaptıklarını söyleyip işlettiler beni. Ben ‘Böyle tencerekapağı olmaz’ deyip itiraz edince gülüştüler.”İşe Çocuk Merakı ile BaşlamışO günden sonra hemen her gün yanlarına uğrar seyredermişonları. Zamanla çırakların içinde yaşıtı olan çocuklarlaarkadaş olmuş, birlikte top oynamaya başlamışlar.Atölyede çalışan çocukların hepsi, ustaları gibi Ermeniimiş. Çıraklardan Agop bir gün, ‘Sen de burada çalışsana,zaten her gün bizimle berabersin!’ demiş. Kendisininçırak alınacağına ihtimal vermemiş; çünkü o günekadar Zilciyanların tarihinde hiç Müslüman çalışmamış.<strong>Usta</strong>ya iletmişler ve Mehmet Bey, orada çalışmaya başlamış.“Mikael usta beni işe aldıktan sonra, Agop’la arkadaşlığımızartarak devam etti ve orada biz kardeş gibibüyüdük. Mikael <strong>Usta</strong> da sadece ustam değildi, banababalık yaptı aynı zamanda.” diyor gözleri dolarak vedevam ediyor mesleği öğrendiği ustasını anlatmaya:“Toprağı bol olsun, çok iyi bir insandı kendisi. Küçük olduğumuziçin Agop’la ikimizi çok korurdu.”<strong>Usta</strong>sının iş konusunda çok hassas olduğunu, sabahsaat 5.00’te Şişli’den gelip dükkânı açarak ocağı yaktığını,zillerin hammaddesi olan bakır ve kalay alaşımı hazırladığınısöylüyor Mehmet Bey. Kendisi de her sabahustası ile aynı saatte dükkânın önünde olan MehmetBey, ustasının bu kadar erken kalkıp gelmesine gönlü elvermediği için, biraz büyüdüğünde, dükkânın anahtarınıisteyerek dükkanı açmak için izin istemiş. “İlk başlardakarşı çıktı, sanırım yaşım küçük olduğu için bana kıyamıyordu,ama ısrarla her sabah ondan önce dükkânınönünde olunca anahtarı verdi.” diyor. <strong>Usta</strong>sının vefatı-141
- Page 1:
Hünkârın Estetik Mührü: Tuğra
- Page 14:
II. Mahmut'un Tuğrası
- Page 18 and 19:
Söyleşimiz; ömrünü güzeli, en
- Page 21:
larıma yük bindirdi. Hedefimizde
- Page 26 and 27:
Sergide ayrıca işlemelerin yoğun
- Page 33:
“Burada gaye, ebru sanatıyla bir
- Page 36 and 37:
dan hareketle, onda daima bir tevaz
- Page 38:
Boğaziçi Ressamlarıve Oryantaliz
- Page 41 and 42:
Jean Baptiste van Mour, 1699’da g
- Page 43 and 44:
Batı ülkelerinde doğup gelişen
- Page 46 and 47:
Gümüş,Ateşle Buluşunca...Fatma
- Page 50 and 51:
Nusret Çolpan,Cennet’te Sergi A
- Page 52 and 53:
Bir gün, dayısı Ali Öztaylan, y
- Page 54 and 55:
klasik Türk İslam sanatı bakış
- Page 56 and 57:
Her Düğümünde Bir Anlam Gizliİ
- Page 58 and 59:
Osmanlı dönemi kadınlarının ze
- Page 61 and 62:
özgün tasarımlarda, gündelikya
- Page 63 and 64:
"Hattatların Pîri" olarak kabul e
- Page 65:
ı ile zenginleştirerek anlatırd
- Page 68 and 69:
Emin Barın'da TâlimDoç. Dr. Sava
- Page 72:
Ali Alparslan'da TâlimHüseyin Hü
- Page 75:
Bursa Muradiye Mahallesi Şair Ahme
- Page 78 and 79:
Osmanlı Erkeğinin Kıyafeti de Fi
- Page 80 and 81:
Aşk-ı Nebîve Zikir TaneleriAhmet
- Page 83 and 84:
Beyazıt’tan Yola Çıkan Hat Kol
- Page 85 and 86:
Klasik Hilyenin 17. yüzyıldan ber
- Page 87 and 88:
Piri Reis’inMeşhurDünya Haritas
- Page 89 and 90:
yandan gemi reisliği ve filo komut
- Page 91 and 92: Kitab-ı Bahriye’de Neler Var?1 v
- Page 93 and 94: Fatoş ÇAKIRDeniz Mutlu ERDOĞANDe
- Page 96 and 97: Fantastik Realizmin DâhiAma Küsk
- Page 98 and 99: Erol Deneç, tam bir İstanbul beye
- Page 102: şinin sebebi, paltosunun olmayış
- Page 106 and 107: Hakikat PerdesiDalgalanınca…Öme
- Page 108 and 109: adlı ebru sergisi, sanatseverler t
- Page 111 and 112: Tabiat her mevsim renkten renge bü
- Page 113 and 114: Antika halı tamiri, onu yapan usta
- Page 115 and 116: miş ve 25 yıldır da profesyonel
- Page 119 and 120: Müdevver sülüs - nesih - minyat
- Page 121 and 122: Ardından bir anma etkinliği düze
- Page 123 and 124: leneksel usül ve uygulamada bu anl
- Page 125 and 126: "İslam el yazmalarında, formalar
- Page 127 and 128: 3) Gizli kolon: (resim 4-5-6) İşa
- Page 129 and 130: Günümüzde Japon seramiktekniği
- Page 132: HattatMustafa RâkımEfendi Vakfiye
- Page 135 and 136: ve vakfiye sonunda isimleri yazıl
- Page 137: kılar. Bundan dolayı bu vakıftan
- Page 140 and 141: komşularımızdan öğreniyorduk.
- Page 144 and 145: na kadar 40 sene onun yanında çal
- Page 146 and 147: Sanatın En Kırılgan HaliMutia SO
- Page 148 and 149: düz bütün işim gücüm bu oldu.
- Page 150 and 151: Gaziantep’in"Yaşayan" MüzesiEmi
- Page 152 and 153: derisinden, yüzü keçi derisinden
- Page 154 and 155: Şair Hayâlî Çeşmesi (İki Lül
- Page 156 and 157: Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Çeş
- Page 158 and 159: maları çeşme-yimezkurenin inşat
- Page 160 and 161: Bu SaatteBir Terslik Var!Dilek DOĞ
- Page 162 and 163: Tersine çalışan saat fikrini Nas