You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
48 49<br />
Kefir Orta Asya’da göçebe olarak<br />
yaşamlarını sürdüren Türkler<br />
tarafından 5000 yıl önce<br />
bulunmuştur. Hayvanları ilk<br />
evcilleştirdikleri zaman onların<br />
sütlerinden yararlanan Türkler,<br />
yaşamlarının her alanında<br />
mayaladıkları süt ürünlerini<br />
Pınar Bilge KIZILKAYA beraberlerinde taşımışlardır.<br />
<strong>Gıda</strong> Mühendisi<br />
Sürekli yanlarında bulunan atlardan, keçi ve koyunlardan<br />
yararlanmışlar; at sütünden kımız, keçi veya koyun<br />
sütünden kefir üretmişlerdir.<br />
Avrupa’nın salgın hastalıklardan kitlesel ölümleri yaşadığı<br />
zaman diliminde, büyük Hun imparatoru Atilla’nın orduları<br />
Roma’ya saldırdığı tarihlerde Türklerin hastalıklara karşı<br />
dirençli olmaları Avrupalılar için hep merak konusu<br />
olmuştur.<br />
Türklerin beslenmelerinde dikkat çeken kefir; Avrupalı<br />
tarihçiler tarafından o tarihlerdeki kayıtlara sihirli,<br />
mucizevi içecek olarak geçmiştir. Macaristan, Polonya ve<br />
İskandinav ülkelerinde bugün yerel olarak çok yaygın olan<br />
kefir Orta Asya’dan gelen Türkler tarafından getirilmiştir.<br />
Ünlü gezgin Marco Polo seyahatlerinde kefirden söz<br />
etmekte, ancak bir türlü elde edemediğinden Avrupa’ya<br />
getiremediğini belirtmektedir. Tibet’te Budist rahiplerin<br />
elde ettikleri kefiri sürekli mayalayarak tapınaklarında<br />
gelen ziyaretçilere şifa olarak dağıttıkları, hastaları kefirle<br />
iyileştirdikleri bilinmektedir.<br />
Kefir bütün dünyada dilden dile dolaşarak bir efsane<br />
haline gelmiştir. Rusların uzun yıllar kefiri elde etmek için<br />
Türk toplulukları ile mücadele ettikleri ve bir türlü kefiri<br />
alamadıkları da yine efsaneler arasındadır. 5000 yıllık<br />
tarihsel gelenek neyse ki Kafkasya’daki Elbruz dağlarındaki<br />
Türklerin geleneklerini sürdürmeleri sonucu günümüze<br />
ulaşabilmiştir.<br />
Peki, daha anlaşılır bir dille nedir bu kefir?<br />
Laktik asit bakterileri (LAB) ve mayaların sütü fermente<br />
etmeleri sonucu laktik asit, CO2, az miktarda alkol ve<br />
aromatik moleküller (asetaldehit, aseton, diasetil) oluşur.<br />
Oluşan bu moleküllerin hepsi kefirin kendine ait duyusal<br />
karakterlerinin oluşmasına katkı sağlar.<br />
Sürekli içildiğinde kefirle birlikte vücuda alınan yararlı<br />
bakteriler, özellikle de laktobasiller bağırsaklara<br />
KEFİR MUCİZESİ<br />
yerleşerek, buradaki mikroflorayı düzelterek ürettikleri<br />
asit bileşiklerle patojen bakterileri değişik oranlarda inhibe<br />
ederler. İşte tamda bu nedenle günümüzde Türkiye de ve<br />
Dünya da birçok üniversitede bilimsel çalışmalara konu<br />
olan kefirin insan sağlığına sayısız katkıları vardır.<br />
Kefir üzerine ilk bilimsel çalışmalar 19. yüzyılın sonunda<br />
Rusya'da yapılmıştır. Tıp doktorları o zaman pratik bir ilaç<br />
olarak kefiri bağırsak ve mide rahatsızlıkları olan hastalara<br />
tedavi amacıyla vermişlerdir. Kolaylıkla sindirilebilen<br />
besleyici bir gıda olduğu için çocuklar, infantlar, hamile<br />
bayanlar, iyileşme dönemindeki hastalar, yaşlılar, kabızlık<br />
ve diğer sindirim problemleri çeken insanlar için ideal bir<br />
içecektir.<br />
Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel<br />
olarak, turşu, kefir, boza, çeşitli salamuralar gibi<br />
geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve<br />
yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da<br />
kesmesin diye pastörize edilmesi ya da antibiyotik<br />
katılması vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini<br />
alt üst etmiştir maalesef.<br />
Probiyotik ise yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da<br />
hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen<br />
mikroorganizmalardır. Yani; Probiyotikler = yararlı bağırsak<br />
mikropları (bakteriler ve mantarlar).<br />
Probiyotiklerin görevleri<br />
- Bağışıklık sistemini güçlendirmek,<br />
- Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırmak,<br />
- Vitaminlerin (K vit, biotin, B12, niasin vb) sentezini<br />
yapmak,<br />
- Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve<br />
bağırsak geçirgenliğini azaltmak,<br />
- Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini<br />
engellemek,<br />
- Besin alerjilerini ve egzamayı önlemek,<br />
- Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu<br />
engellemek,<br />
- Kanseri önlemek,<br />
- Yaşlanmayı yavaşlatmak,<br />
- Depresyonu hafifletmek,<br />
- Otizm bulgularını hafifletmek,<br />
- İshali önlemek ve tedavi etmek,<br />
- İdrar yolu iltihaplarını önlemek,<br />
- Kabızlığı tedavi etmek,<br />
- Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak,<br />
Tüm bu saydıklarımız gerçekten de mucizevi değil mi?<br />
Gelelim bu mucizevi içeceğimizi nereden tedarik ederiz<br />
ve nasıl hazırlarız;<br />
1. Önce çiğ süt kaynatılır ve soğumaya bırakılır ve<br />
üzerinde oluşan kaymak alınır (Tabi bu aşamayı<br />
doğrudan pastörize süt kullanarak atlayabiliriz),<br />
2. Soğuyan süt 20-25 dereceye yani oda sıcaklığına<br />
geldiğinde kefir mayası ilave edilir,<br />
3. Kavanozun ağzı hava alacak, ama toz girmeyecek bir<br />
şekilde peçete veya temiz gevşek dokulu bir bezle<br />
kapatılır,<br />
4. 20-25 derecede kalacağı bir yerde bırakılır, hava<br />
soğuk ise kavanozun etrafı bezle sarılır (önceden<br />
uygun sıcaklığı ayarlamış olduğunuz bir fırın<br />
içerisinde de bekletilebilir),<br />
5. 18-24 saat sütün pıhtılaşması beklenir,<br />
6. Süt pıhtılaştığında kefir olmuş demektir,<br />
7. Olgunlaşması için buzdolabında bir gece bekletilir,<br />
8. Sonra kefir plastik bir süzgeçle süzülür,<br />
9. Süzülen kefir içilmeye hazırdır, 2 gün kadar<br />
buzdolabında bekletilebilir.<br />
Kefiri saklamakta basit ama önemli bir ayrıntıdır. Süzgeçte<br />
kalan kefir taneleri klorsuz su ile yıkanır. Eğer hemen kefir<br />
yapılacaksa yıkamaya gerek yoktur.<br />
Saklanacak taneler su dolu temiz bir kavanoza konur ve<br />
buzdolabında 2-3 gün bekleyebilir. Taneleri 2-3 günde bir<br />
klorsuz su ile yıkayıp, su veya süt içinde saklamak gerekir.<br />
Bu işlem uygulanmazsa maya salyalaşır ve bozulmaya<br />
başlar. Saklama koşullarına dikkat edilirse kefir taneleri<br />
uzun yıllar dayanır.<br />
Kefirin bileşiminde %1 kadar süt asidi ve % 0.5-2.0<br />
düzeyinde etil alkol bulunmaktadır, bekledikçe içindeki<br />
alkol oranı artar. Önemli nokta kefir tanelerinin metal ile<br />
temas etmemesidir. Metal yerine plastik süzgeç ve kaşık<br />
kullanılmalıdır.<br />
Minik karnabahar ya da mısır tanelerine benzeyen kefir<br />
mayalarını çeşitli üniversitelerin satış<br />
noktalarından, güvenilir olduğunu düşündüğünüz aktar ya<br />
da sağlıklı yaşam marketlerinden ve tabi ki çevremizdeki<br />
insanlardan tedarik edebiliriz.<br />
Günümüzde teknoloji ve doğru beslenme bilincin<br />
artmasıyla beraber sosyal medya ve çeşitli forumlarda<br />
kefir üretimi ve bedelsiz kefir paylaşımı üzerine kurulmuş<br />
gruplar giderek artmaktadır. Bu durumun kefir tüketimi<br />
üzerinde katlamalı bir artışı beraberinde getirdiğini keyifle<br />
söyleyebilirim sanırım.<br />
Sizlerde bu yazıyı okuduktan sonra günlük beslenme<br />
alışkanlıklarınızın arasına bu değerli içeceği ekleyebilirsiniz.<br />
Sağlıklı bir yaşam dilerim.<br />
KOLESTEROLE KARŞI LİKOPEN<br />
Likopen güçlü antioksidan özelliğe sahip, meyve ve<br />
sebzelere kırmızı rengini veren bir karotenoiddir.<br />
Birçok yiyecekte bulunan likopen yağda çözünebilen bir<br />
yapıya sahiptir. Yapılan birçok araştırmada yüksek likopen<br />
içeriğine sahip gıdaların sağlığa olumlu etkisi<br />
kanıtlanmıştır.<br />
Domates, karpuz, muz, üzüm, portakal ve papaya gibi<br />
gıdalarda bulunmakla birlikte, araştırmalara göre karpuzun<br />
en yüksek likopen içeriğine sahip gıda olduğu da<br />
belirtilmiştir.<br />
Bütün karotenoidler arasında en yüksek antioksidan<br />
özelliğe sahip olan likopenin insan sağlığı üzerine birçok<br />
faydası vardır. Ancak insan vücudunda üretilemediği için<br />
likopen içeren besinlerden insan vücuduna alınır.<br />
Bursa <strong>Gıda</strong> <strong>Rehberi</strong> – 2017 www.gidaci.org Bursa <strong>Gıda</strong> <strong>Rehberi</strong> – 2017 www.gidaci.org<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Yüksek likopen içeren gıdaların tüketimi kalp ve<br />
damar sağlığını olumlu yönde etkilemektedir.<br />
Aynı zamanda kolesterol yapımında etkili olan bazı<br />
enzimleri engelleyerek kandaki kolesterol<br />
seviyesini azaltır.<br />
Likopen alımının astım riskini ortadan kaldırdığı<br />
araştırmacılar tarafından kanıtlanmıştır.<br />
Mide, akciğer ve rahim kanserine karşı koruyucu<br />
özellik göstermektedir.<br />
Aynı zamanda araştırma sonuçlarına göre bazı işlemlerle<br />
sos, salça ve ketçap haline getirilip alındığı takdirde vücut<br />
tarafından emiliminin arttığı gözlemlenmiştir.<br />
Her ne kadar ilave olarak alınabilmesi mümkün olsa da<br />
doğal olarak meyvelerden alınması daha etkili olmaktadır.