marketing europe & anatolia Sayı: 073
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Gezi<br />
unda ve hususi olarak da kültür turizminin<br />
geliştirilmesi konusunda önemli bir<br />
potansiyele sahiptir. Megalitik kültürün<br />
beşiği sayılan Doğu Rodoplar’da bulunan<br />
Perperikon arkeoloji kompleksi,<br />
insanları Trakların mistik dünyasına ve<br />
onların putperest reislerinin ritüellerine<br />
götürüyor. İlk kazılar 1980’li yılalrda<br />
arkeolog İvan Balkanski tarafından yürütülmiş.<br />
O zaman bir taş mezar bulunur.<br />
Tam iki ton ağırlığındaki taş tabut,<br />
ağırlığına ve büyüklüğüne rağmen, o<br />
dönemde hemen bir askeri helikopterler<br />
havaya kaldırılır ve o zamandan beri<br />
nereye götürüldüğü, içinde neler olduğu<br />
bilinmez. Belki de hiçbir zaman su<br />
yüzüne çıkmayacak bir sırdır bu.<br />
Arkeolojik kalıntıların tümünün gün yüzüne<br />
çıkartılabilmesi için, 2000 yılında<br />
alınan bir kararla kazılara yeniden<br />
başlanmıştır. Bölgeyi ziyaret etmek<br />
isterseniz, kalıntılara kadar giden asfaltlanmış<br />
bir yol ve park alanı vardır.<br />
Bilim adamlarına göre, yeni bulgular<br />
sayesinde Perperikon Balkanalrın en<br />
büyük tapınağı haline geliyor. Ne yazık<br />
ki 1990’lı yılların sonuna kadar bu tarihi<br />
bölge hazinecilerin istilasına uğruyor,<br />
içinden birçok değerli arkeolojik bulgu<br />
hazine avcılarının kurbanı oluyor. Yıllardan<br />
beri Perperikon’u inceleyen ünlü<br />
Yüzümde mutlu mesut bir<br />
gülümsemeyle Kırcaali’ ye doğru<br />
yola koyuldum.<br />
arkeolog Nikolay Ovçarov, bütün bu<br />
hücümlerden geri ne kaldığını araştırmaya<br />
başlar ve sonucunda bu minyatür<br />
seramik taşa rastlar. Hazine avcılarının<br />
bu tapınaktan bronz heykeller, M.Ö 4.<br />
ve 3. yüzyıla ait sikkeler ve benzeri değerli<br />
tarihi eserler bulduğuna dair elimizde<br />
bilgi var, diyor arkeologlar.Aynı<br />
yerde, Rodoplar’daki Trakların Hristiyanlaştırılmaya<br />
başlandıkları IV. yy’ın<br />
sonlarına ait ilk sayılan kilise keşfedilmiştir.<br />
Oradaki seramik taht neredeyse<br />
olduğu gibi korunmuş ve şimdi de onun<br />
kopyasını Kırcali müzesinde görmek<br />
mümkün. Turistik rehber Milen Filipov<br />
anlatıyor: “Perperikon olağanüstü güce<br />
sahip bir yer. Birçok kişi bunu söylüyor,<br />
ben de bu gücü hissediyorum. Bilim<br />
adamları da bu konu üzerinde araştırmalar<br />
yapıyor. Bazılarına göre burada<br />
kainatın etkisi çok büyük, bazılarına<br />
göre ise bu gücün etkisi, kayalarda bulunan<br />
bakırdan kaynaklanıyor. Asırlar<br />
boyunca burada dini ayinler yapılırmış.<br />
Perperikon’da hayat bugün de devam<br />
ediyor”.Tüm bunlar çok ilginç değil mi.<br />
Ben adeta büyülenmiş bir şekilde gezdim<br />
Perperikon antik kentini. Keşif sırasında<br />
ben de yerde bir deniz minaresi<br />
fosili buldum. Ama deniz kabuğu mu<br />
yoksa köpek kakası mı, karar veremedim<br />
:)Rehber amcanın da gönlünü yapmak<br />
için bir taş alarak (aldığım taş, yol<br />
kenarına yapılan kaldırımın bir parçasıydı),<br />
Perperikon’ a veda ettim.<br />
Yüzümde mutlu mesut bir gülümsemeyle<br />
Kırcaali’ye doğru yola koyuldum.<br />
Tüm oraları dolaşırken yemek aklıma<br />
gelmemişti ancak arabaya binince çok<br />
acıktığımı hissettim. Gezi öncesinde<br />
araştırdığım kadarıyla bir yerlerde yüzen<br />
bir balık lokantası vardı. Ona gitmeye<br />
karar verdim.<br />
Kırcaali, nehir ve baraj gölü kıyısında<br />
yer alan bir şehir olduğu için göl taraflarına<br />
bir kaç tane yüzen restaurant<br />
yapılmış. Bunlar genelde Glavatartsi<br />
civarında. Ben de gidip bir kaç tanesine<br />
bakıyorum ancak hepsi tıklım<br />
tıkış dolu ve arabayı park edece yer<br />
yok etrafta. O kadar kalabalık olunca<br />
da gürültü patırtı had safhada. Kafam<br />
gürültü kaldırmayacağı için ben de göl<br />
manzaralı otelimize geri dönüp, otelin<br />
restaurantına yemeğe karar veriyorum.<br />
Bu sefere de somon ızgara ve mastika<br />
var menüde.Yemekten sonra biraz da<br />
kitap okuyarak uykuya dalıyorum.<br />
Ertesi gün yarışların son günü. Orman<br />
parkuru değil, servis alanının yanında<br />
yapılmış olan özel seyrici etabı var.<br />
Kahvaltımızı ettikten sonra seyirci etabını<br />
izlemek için şehir merkezine gidiyoruz.<br />
Şansımıza yağmur başlıyor ve<br />
yağmur altında yarışı izlemey başlıyoruz.<br />
Atlamalı zıplamalı parkurda yarışan<br />
arkadaşlarımızı görünce çok gurur<br />
duyuyorum. Yağmurun hızlanmasıyla<br />
birlikte artık daha fazla dışarda duramayacağımıza<br />
karar verip arabaya<br />
kaçıyoruz. Yağmurun dineceği de yok<br />
o yüzden İstanbul’ a dönmeye karar veriyoruz.<br />
Yol için gerekli abur cuburu da<br />
aldıktan sonra dönüş yoluna geçiyoruz.<br />
44 / <strong>marketing</strong> <strong>europe</strong> & <strong>anatolia</strong>