27.11.2019 Views

İstikbal Dergi Kasım 2019

Eskişehirin En Çok Okunan Yerel Gazetesi İstikbal Gazetesinin aylık olarak yayınlanan ücretsiz eki İstikbal Dergi Kasım 2019 sayısı yayınlandı.

Eskişehirin En Çok Okunan Yerel Gazetesi İstikbal Gazetesinin aylık olarak yayınlanan ücretsiz eki İstikbal Dergi Kasım 2019 sayısı yayınlandı.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: KASIM 2019

“Cumhuriyeti

sonsuza kadar

yaşatacağız”

ÇAN’DA BİLE

ÇANLAR ÇALIYOR




t

“Fotoğraf

EMEK

ister”

10’da

4

O Küçük Sanayi

Sitesi’nin

Senem

ablaSı...

t18’de

“Eller ve

ayaklar t22’de

sürekli

nemli kalmalı”

“Adımı

‘Yumurtacı’

koydular

32’de

t

EDiTöR

Murat Taşkın

Başkanlardan

isteğimizdir…

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : KASIM 2019

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Belediyelerin hizmet alanı,

sınırlarının tamamıdır…

Belediyeler, sınırları içinde

yaşayan insanlara, doğumundan

ölümüne kadar her türlü hizmeti

vermek zorundadır.

Belediyelerin, bunca verdikleri

hizmetler arasında, şehrin hafızasını

canlandırmak da

zorundadır…

Her ne kadar Büyükşehir Belediyesinin

bana göre son derece

kıymetli olan Kent Belleği Müzesi

ile bu yapılıyor olsa da, yeterli

değildir…

Şehirde yaşayan ve geçmişi

bilen insanların, geçmişe yönelik

hatıralarının canlanması ve hafızanın

yeniden yerine gelebilmesi

için belediyelere düşen işler vardır…

Belediyeler örneğin, şehirde

bulunan ve ismi ile müstesna yerleri,

ismine uygun hale getirmek

mecburiyetindedir.

Örneğin:

Vişnelik Mahalle’sinde, mahalle

sınırları içinde bulabildiği

her bir metrekare alanı Vişne

ağaçları ile donatmalıdır.

Ya da…

Bademlik, eskiyi anımsatacak

şekilde Badem ağaçları ile doldurulmalıdır.

Hatta…

Akarbaşı’na Akan bir dere

koymalı, bağlar caddesi üzerinde

her işyerinin önüne bir üzüm bağı

dikmelidir…

Elmalı mevkiinde gözün alabildiği

her yer Elma ağaçları olmalıdır

örneğin…

Söğütönü, Söğüt ağaçlarından

geçilmemelidir.

Kanlıkavak’da Kavak ağacı

kalmaması sıkıntıdır aslında.

Değirmen Sokak üzerinde

temsili bir Değirmen olmayışı ise

büyük bir eksikliktir.

Dahası…

Uluönder, Fevzi Çakmak, Osmangazi,

Orhangazi gibi mahalleler

ile İsmet İnönü, Şair Fuzuli,

Kızılcıklı caddelerinin girişi ya da

tam da orta yerlerine, bu isimlerin

birer heykellerinin bugüne kadar

konulmaması da eksikliktir.

Sonuç olarak…

Bu önerdiklerimizin yapılması

atla deve de değildir…

Yapılırsa, hatıraya sahip çıkılmış,

anılar canlandırılmış ve

isimler mevcutla bağdaşır hale

gelmiş olur…

Yapılmazsa…

Bu durum “şehrin büyük bir

eksiği” olarak kalır…

Nitekim…

Adaları gezen ve “ben burada

hiç Ada göremiyorum” diye soran

bir ziyaretçiye bunun nedenini

kolayca anlatabilirsiniz…

Fakat…

Aynı ismi taşıyan tek bir ağacının

olmadığı yerlere niçin “Bademlik”

ya da “Vişnelik”

denildiğini, akan hiçbir şeyin olmadığı

mahallenin niçin hala “Akarbaşı”

ismi ile anıldığını hiç kimseye

kolay kolay anlatamazsınız…

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 06 - 220 19 08

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


eskişehir’e

Selçuklu lezzetleri

Etli Ekmek

Konya Sofrası’ndan

Eskişehir’i yeni lezzetlerle tanıştıran “ETLİ EKMEK KONYA SOFRASI” işletme

sahibi Mustafa Küçüker “KONYA MUTFAĞI”nı anlattı.

Öncelikle sizi tanıyalım mı?

Mustafa Küçüker. Konyalıyım. 25 yıldır

esnaflık yapıyorum. Konya’da da işletmemiz

var. Eskişehir ve Türkiye genelinde

bu işi yapmak düşüncesinde olduk. Eskişehir’e

geldik. İkinci şube olarak Bursa’ya

yer açtık. Orayı da işletiyoruz aynı zamanda…

Eskişehir halkının Konya mutfağına

ilgisi nasıl?

Mutfak olarak seviliyor ama düzgün

yaparsanız seviliyor. İyi yaparsanız seviliyor.

İlla ki düzgün yapmak, işin üzerinde

özenle durmak gerekiyor. Titizlik gerekiyor.

Kullandığınız mamullerin, sebzelerin

birinci sınıf ve kaliteli olması gerekiyor.

Hizmet düzgün olsun ki tercih edilesiniz.

Konya mutfağını biraz anlatır mısınız?

Neler var içerisinde?

Fırın kebabı denilen sizin ise tandır

olarak bildiğiniz kebap Konya’da çok meşhurdur.

Sabah erkenden yapılır, öğleden

sonraya kalmaz. Biz bunu baya bir tanıtmaya

çalıştık. Ve şu an da bizde sürekli olarak

çıkar. Ayrıca güveçte yaptığımız

Selçuklu kebabımız var. Çok farklıdır, normal

güveçler gibi değildir. Alevlerle olan

sunumumuzla yapılan bir yemektir.

Eskişehirliler seviyor mu, beğeniyorlar

mı peki?

Oldukça ilgi var. Özel geliyorlar. Aileleriyle

geliyorlar. Birilerinin tavsiye ederek

bizleri tercih etmeleri çok hoşumuza

gidiyor.

Eskişehir’de bu dükkanı açmak nerden

aklınıza geldi?

Nasip diyelim.

Açmadan önce gelip bir araştırdınız

mı piyasayı?

Hayır gelmedim. Burada yapabileceğimi

düşündüm. Gelip dükkan baktım. İlk

önce bulamadık. Sonra burası nasip oldu.

Çok memnunuz. İşler çok iyi gidiyor. Büyümeye

çalışıyoruz. Çarşı’da da bir şube

açmak istiyorum. Özellikle Hamamyolu

tercihimdir.

Müşteri en çok hangi yemeği tercih

ediyor?

En çok tercih edilen bamya çorbasıdır.

Önden bamya çorbasını içiyorlar, beğeniyorlar.

Günlük çıkan bir çorba. Her gün sabit olarak

çıkıyor. Ardından pide diyorlar.

Sonrasında tandır yiyorlar. Genelde

bu yemekler çok isteniyor.

Selçuklu kebabı da çok tercih

ediliyor. Selçuklu imparatorluğundan

gelen bir yemektir. Özel

bir sunumu vardır.

Nasıl yapılır Selçuklu kebabı?

Ustasından dinleyelim o

Mutfak deyip geçmeyin.

Bir kültürdür aslında…

Çoğu zaman Eskişehir mutfağını bu sayfalara

taşıdık.

Ancak bunun yanı sıra sizi diğer illerimizin

zengin mutfaklarıyla da tanıştırmak istiyoruz.

Bu ay ki sayımıza Konya’yı taşıyoruz.

Ve tabi ki ustasını…

Konyalı Etli Ekmek ve Tandır Ustası Mustafa

Küçüker, kendi memleketine özel eşsiz lezzetleri

‘İstikbal Dergi’ için anlatıyor.

Adliye Karşısında bu bahsettiğimiz yer…

Güler yüzü,

samimiyeti ve hoş sohbeti

ile sorularımıza içtenlikle

yanıt veren Küçüker, meşhur

bamya çorbasını içirmeden

de yollamıyor.

Bir yandan içimizi

ısıtan çorbayı yudumlarken

bir yandan da Mustafa

Bey’i dinliyoruz.

İşletme Sahibi Mustafa

Küçüker, işletmelerinde

Konya’nın eşsiz

lezzetlerini Eskişehirlilerle

buluşturduklarını ve

2013 yılından bu yana daimi müşterileri ile yollarına

devam ettiklerini ifade ediyor.

Özel sunumlu Selçuklu Güveci, etli ekmek

ve bamya çorbası ile Eskişehirlilere farklı tatların

sunulduğu 1.42 patentini alan “Etli Ekmek

Konya Sofrası” bizden de müşterilerinden de

tam not alıyor.

halde bu meşhur yemeği?

Güvecimizin içerisine dana etini koyuyoruz.

Domates, biber, soğan koyuyoruz.

İri soğan olacak. Şeri domates ve biberi de

iri iri doğrayarak fırında pişiriyoruz. Üzerine

de kâğıt kapatıyoruz. Müşterinin

önüne giderken de alevli, yanarak giden

bir servis oluyor. Hamurunu müşterinin

önünde açtığımız zaman buharlı açılıyor.

Bu da çok ilgi görüyor. Emirdağ güvecinden

farkı yoktur. O salçalıdır. Biz salça kullanmayız.

Tamamen etin kendi yağı, kendi

suyu, sebzenin suyundan yapılır. Hiçbir

katkı maddesi yoktur. Her şey olduğu gibidir.

Ekstra bir işçilik yoktur.

Konya’da etli ekmek de çok meşhur.

En uzun kaç metre yaptınız?

1.42 yaptık. Bir buçuk metreye kadar

yapabiliyoruz. Biz 1.42 diye patentimizi

aldık. Patentlidir. Markadır şu anda… Diğer

iki şubemizde de bunu kullanıyoruz. Hamuru

tamamen farklıdır. Unu kendimize

özeldir. Konya unudur. Sündükçe süner,

uzadıkça büyüyen bir hamur özelliği vardır.

O olmadı mı yapamıyorsunuz zaten…

1.42 boyunda olması hem Konya’nın plakasını

çağrıştırsın diye hem de uzunluğundan

dolayıdır.

Son olarak müşteri kitlenizden bahseder

misiniz?

Şu anda Eskişehir’in birçok noktasından

müşterimiz var. İnsanlar genelde

yakın yerlerde yemek yemeyi tercih ederler

ancak bizim sunmuş olduğumuz lezzet

Eskişehir’de sadece burada olduğu için

şehrin çok uzak noktalarından da müşterilerimiz

gelebiliyor. Odunpazarı bölgesine

gelen turistler Konya lezzetlerinizi burada

tadıp gidiyorlar. Giderken Konya şekeri

alabiliyorlar buradan. Yani Konya’ya ait

tüm lezzetler işletmemizde mevcut. İftar

ve iftar öncesi müşterilerimize hizmet vermeye

devam ediyoruz.

Eşsiz

lezzetlerimizi

tatmaya

tüm

Eskişehir

halkını ve

dışarıdan

şehrimize gelen

ziyaretçilerimizi

bekliyoruz.

5


Onlar çok önemli isimler.

Eskişehirli değillerdi ama

yolları bir şekilde

Eskişehir ile kesişti.

Yazdıkları eserlerde ve

verdikleri röportajlarda

yaşamlarını anlatırken,

Eskişehir’i de anlattılar.

İşte o muhteşem

insanların yollarının

Eskişehir ile nasıl

kesiştiğini

okuyacaksınız burada.

Onların yolu

Eskişehir’de öğretmenlik yaptı

İsmail Hakkı

Tonguç : (Köy Enstitülerinin

kurulup

geliştirilmesinde

büyük rol oynayan

Eğitimbilimci…)

Eskişehir Erkek Muallim mektebinde

Resim ve Elişi ile Beden Eğitimi öğretmeni

olarak göreve başlıyor Tonguç.

Şehrin işgal edileceğinin anlaşılması

üzerine, 1921 yılında Eskişehir’den ayrılıp

Ankara’ya gidiyor.

Temmuz 1936’da Köy Enstitülerinin

önceliği olan ilk eğitmen kursunu, Eskişehir’e

bağlı Mahmudiye’de açıyor.

Ardından ilk Köy Öğretmen okulunun

da Eskişehir’in Çifteler ilçesinde açılmasını

gerçekleştiriyor. Gerek İlk Eğitmen Okulu

gerekse ilk Öğretmen Okulu’nun açılması

konusunda Eskişehir ilçelerini tercih etmesinin

en büyük nedeni, Tonguç’un Eskişehir’de

görev yapması, bu coğrafyayı

tanıması ve Eskişehir’in Köy Enstitüleri için

uygun bir yerleşim yeri olması…

Çocukluğunun

bir bölümü

Eskişehir’de

geçmiş

Ayşe Afet İnan:

(Öğretmen, Tarihçi

ve Sosyoloji Profesörü.

Atatürk’ün

manevi kızı…)

6

Çocukluğunun

bir bölümünü

Eskişehir’e bağlı

Mihalıççık ilçesinde

geçiren Ayşe Afet İnan, bu ilçeden çok

ama çok etkileniyor. Hatta o kadar etkileniyor

ki İlçede annesinin adına bir kütüphane

dahi açıyor.

İlkokul 1 ve 2’nci sınıfı okuduğu Mihalıççık

ilçesini “İnan” isimli kitapta şöyle anlatıyor:

-“Eskişehir’in bu pek şirin ve

küçük kasabasının havası güzel, suyu boldu

ve etrafında ormanlar vardı. Mihalıççık

sanki bizim ailenin ikinci bir doğum şehri

olmuştu. Bütün yerlilerle dost olan aile büyüklerimiz

burada muhacirliklerini unutmuş

gibiydiler.”


eskişehir’den geçti

Öğretmen olarak ilk

görev yeri Eskişehir

Muazzez İlmiye Çığ :

(Sümerolog, bilim İnsanı, tarihçi)

Muazzez İlmiye Çığ’ın ailesi, Sakarya

Savaşı hazırlıkları yapılırken Eskişehir’e

gelmiş. Annesi terzilik yapıyor. Kurtuluş

savaşında çekilen sıkıntılar ve zorunlu

koşullar aileyi kentten sürüklemiş. Muazzez

İlmiye Çığ, Eskişehir ile ilgili anılarını

vermiş olduğu bir röportajda şöyle

anlatıyor:

-“Eskişehir’de 4,5 yıl kaldım. Öğretmen

olarak ilk görev yerim Eskişehir İhsaniye

İlköğretim Okuluydu. Yıl 1931. Şehrin

iki önemli caddesi İstasyon Caddesi ile

Atatürk Caddesiydi. Evimiz Porsuk’a yakın

İstasyon caddesi üzerinde bulunuyordu.

Bir gün porsuk taştı. Çok korktuk. Porsuk’un

çevresinde gazinolar yapıldı.

Kadın-Erkek hep birlikte giderdik o gazinolara.

Tiyatrolar gelirdi. Sinemalar vardı.

Balolar olurdu. Çok ama çok eğlenirdik. Ailecek

giderdik o balolara. Kısaca Eskişehir’in

sosyal hayatı çok iyiydi.

Evimiz çok güzeldi. İçinde kaplıcalardan

gelen sıcak suyu bile vardı.. Atatürk’ü

ilk o evden görmüştüm. Yanında Şah Rıza

Pehlevi de vardı. Bizim evin önünden geçtiler.

Bir de unutamadığım, Eskişehir çok

soğuk olurdu. Saçları donardı insanların”

Eskişehir’de gönüllü

hastabakıcılık yaptı

Halide Edip Adıvar: (“Yazar, Öğretmen,

Akademisyen, siyasetçi)

Kurtuluş Savaşı sırasında, milli Mücadeleye yazıları ve fikirleriyle

destek olan önemli bir isim. O yıllarda İstasyon binasının

karşısında bulunan Tadia Otel’de kalarak Hilal-i Ahmer Hastanesi’nde

gönüllü hastabakıcı olarak çalıştı. Bu yılları kitaplarında

ve romanlarında sık sık anlattı.

Eskişehir’de hem gönüllü hasta bakıcılığı hem de kurtuluş

savaşı sırasında yaşadıklarını kitaplarında anlatan Adıvar, Eskişehir’den

ayrılışını da şu cümlelerle kitaplarına aktardı:

-“Geri çekilme başlangıcında Eskişehir’den ayrılıp Karacabey’de

İsmet Paşa ‘nın karargâhına gittim. Bu çekilişin

bizi nerelere kadar götüreceğini bilmiyorduk. Beni yemeğe

alıkoydu. Odanın önündeki bahçeye bakarak

yemek yedik. Ben giderken

Mustafa

Kemal Paşa’nın geleceğini

söyledi. Eskişehir’e

girerken

artık çekilmez tahakkuk

etmişti. Sokaklarda

hayat

kaynaşıyordu. Askerlerden

başka Öküz

arabaları eşyalarla

dolu, üzerinde gözleri

korku içinde oturtulmuş

çocuklar. Kadınlar

öküzleri çekiyorlar. Bir

insan seli akıp gidiyor”

Eskişehir’de

Askerliğini yaptı

Sebahattin Ali:

(Eğitimci, Yazar,)

Türk Edebiyatı‘na birçok önemli

öykü, roman ve şiir veren Ali, eserlerinde

Anadolu insanına farklı bir

bakış açısıyla yaklaşmış, onların acılarını,

üzüntülerini anlatmaya çalışmıştır.

1937 tarihli “Kuyucaklı Yusuf“,

yazarın en önemli eserlerinden biridir.

Sabahattin Ali Askerliğini Eskişehir’de

yaptı. Kızı Filiz Ali, babasını anlattığı

“Yok bir şey acımadı ki” isimli

kitabında Sabahattin Ali’nin Eskişehir’de

askerliğini yaptığı yılları anlatır.

7


Büyükşehir Belediyesi’nden Cumhuriyet Bayramı’na yakışır program

Cumhuriyet kenti Eskişehir

>>

Cumhuriyet’in İlanı’nın 96. yılı tüm

yurtta olduğu gibi Eskişehir’de de

büyük bir coşkuyla kutlandı.

Cumhuriyet kenti Eskişehir’de

vatandaşların bu bayramı da

coşkuyla geçirmesi amacıyla

Büyükşehir Belediyesi de önemli

etkinliklere imza attı. Birbirinden

değerli etkinliklerle Eskişehirlilere

Cumhuriyet coşkusunu en anlamlı

bir şekilde hissettiren Büyükşehir

Belediyesi, tüm ülke tarafından bir

kez daha takdirle karşılandı.

ŞHer yıl 29 Ekim’de düzenlediği etkinliklerle

Eskişehirlilere Cumhuriyet Bayramı

coşkusunu yaşatan Büyükşehir

Belediyesi, bu sene de birbirinden önemli

etkinlikler hazırlayarak, Eskişehirlilerin

Cumhuriyet Bayramını büyük bir coşkuyla

yaşamasını sağladı.

COŞKU SENFONİ İLE BAŞLADI

Cumhuriyet’in 96. yıl dönümü kutlamaları

için şehrin dört bir yanında etkinlik programı

hazırlayan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,

kutlamalara Senfoni Orkestrası’nın

Cumhuriyet Bayramı Özel Konseri ile başladı.

Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat

Sarayı’nda gerçekleştirilen konsere sanatseverler

de büyük ilgi gösterdi. Orkestra Şefliğini

Bujor Hoinic’in yaptığı ve konuk solistler Nurdan

Küçükekmekçi, Ezgi Karakaya, Barış

Yanç, Mehmet Yılmaz ve Ahmet Baran’ın

katıldığı konserin rejisörlüğünü Murat Atak

yaptı. Konsere anlatımları ile Ali Eyidoğan,

Burcu Tutkun ve Mete Ayhan renk katarken,

cumhuriyet sevdalısı Eskişehirliler

Atatürk’ün sevdiği şarkılar ve marşlara Türk

Bayrakları ile eşlik etti.

Konser sonunda

seslendirilen İzmir Marşı’nı

tüm salon ayağa kalkarak

hep bir ağızdan seslendirdi.

FENER ALAYI RENKLERİN

ŞOVUNA DÖNÜŞTÜ

Cumhuriyet’in kuruluşunun

96. yıl dönümü kutlamaları

28 Ekim akşamı Porsuk

Çayı’nda düzenlenen botlarla

fener alayı, ışık gösterisi

ve havai fişek gösterileri ile

8

devam etti. Köprü üstleri ve Porsuk

Çayı kıyılarını dolduran binlerce

cumhuriyet sevdalısı ışık gösterileri

sırasında yayınlanan videoları

hayranlıkla izlerken, marşlara büyük

bir coşkuyla eşlik ettiler.

ON BİNLER CUMHURİYET KON-

SERİNDE BULUŞTU

29 Ekim akşamı ise, soğuk havaya

rağmen Büyük Park girişindeki

Cumhuriyet Meydanı’nı hınca hınç

dolduran cumhuriyet sevdalıları, Candan

Erçetin’in muhteşem performansı

ile unutulmaz bir gece yaşadı. Konser

öncesi Eskişehirli DJ Grubu Bassca konser

alanını dolduran Eskişehirlileri hareketli

şarkılarıyla coşturdu.

Konser sonunda sahneye çıkan ve Candan

Erçetin’e teşekkür eden Başkan Büyükerşen

“Atatürkçü hemşehrilerim,

Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümü hepimize

kutlu olsun! Geçtiğimiz yıl tamamladığımız

bu meydana adını sizler vermiş Cumhuriyet

Meydanı demiştiniz. Bu yıl da cumhuriyet

sevdalısı, adı gibi kendisi de candan olan çok

kıymetli bir sanatçıyı sizlerle buluşturduk. Sizleri

böyle gördükçe Türkiye Cumhuriyeti’nin

geleceğine dair umutlarımız artıyor.

İnanıyorum ki Atatürk’ün yolunda, onun devrimlerinin

ışığında, laik, demokrasinin

hakim olduğu, parlamenter sistemin işlediği

güzel günler bizleri bekliyor” dedi.

Konser sonunda on binlerce cumhuriyet

sevdalısı Memleketim şarkısını hep bir

ağızdan seslendirirken, gerçekleştirilen havai

fişek gösterisi ile coşku zirveye çıktı.

Öte yandan Büyükşehir belediyesi

Cumhuriyet kutlamaları kapsamında 27

Ekim’de Dragon Cumhuriyet Kupası, 29

Ekim'de Kano Cumhuriyet Kupası yarışları

düzenlendi. Ayrıca 29 Ekim günü Sazova

Bilim Kültür ve Sanat Parkı içerisinde bulunan

amfide Muharip Hava Kuvveti

Komutanlığı Bando konseri Eskişehirliler ile

buluştu.


Başkan Büyükerşen’in hazırlattığı Porsuk Projesi’ne İstanbul’dan teşvik geldi

>>

2013 yılında Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar ile Afet Riskli Alan olarak ilan edilen ve 8 mahalleyi kapsayan

projenin Danıştay tarafından iptal edilmesinin ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz

Büyükerşen’in hazırlattığı Porsuk 1 ve Porsuk 2 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projeleri ilk ödülünü aldı.

Kentsel dönüşüm sürecini kamuoyuna

en doğru şekilde anlatmak için ilki

2013 yılında düzenlenen ‘Her Yönüyle

Kentsel Dönüşüm Kongresi’nde ‘Kentsel

Dönüşüm ve Akıllı Şehirler Başarı ve Teşvik

Ödülleri’ bu yıl ikinci kez sahibini buldu. Özel

bir jüri tarafından 2 ay süren yoğun

değerlendirmeler sonucunda belirlenen

sonuçlar ile Eskişehir Büyükşehir Belediyesi

tarafından hazırlanan Porsuk 1 ve Porsuk 2

projeleri ‘En İyi Kentsel Tasarım ve Yenileme

Projesi Geliştiren ve Uygulayan Belediye

Ödülü’ kategorisinde teşvik ödülü almaya

layık görüldü. İstanbul’da Fairmont Quasar

Hotel’de düzenlenen ödül törenine katılan

Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm

Dairesi Başkanı Korhan Koyuncu, büyük bir

özveriyle hazırladıkları projelerin ödül

almasından büyük mutluluk duyduklarını

ifade etti.

BÜYÜKERŞEN; “ŞEHRE YENİ BİR CAZİBE

BÖLGESİ GELECEK”

Afet Riskli Alan Projesi’nin Danıştay

tarafından iptali ile vatandaşların mağdur

olduğunu belirten Başkan Büyükerşen, bu

mağduriyeti gidermek ve Eskişehir’de yeni

bir cazibe merkezi oluşturmak için bu projenin

hazırlandığının altını çizdi. Büyükerşen

“Afet Riskli Alan Projesi için Büyükşehir

Belediyesi olarak üzerimize düşen her şeyi

fazlasıyla yaptık. Danıştay’ın aldığı iptal kararı

ile büyük üzüntü duysak da bu karar sonucunda

mağdur olan bölgedeki

vatandaşlarımızı düşünerek yeni bir proje

hazırladık. Çukur Çarşı’dan Salhane Köprüsü

yönüne doğru Porsuk Çayı’nın iki kıyısı

boyunca yaya öncelikli alanlar ile yeşil

alanların artacağı yeni bir cazibe merkezi ortaya

çıksın istiyoruz. Proje içerisinde geçmiş

yıllarda Halkevi olarak hizmet veren ancak

parça parça satılan tarihi yapıyı yeniden

inşa edeceğiz. Ekiplerimiz tarafından adil,

uygulanabilir ve çağdaş bir kentsel

dönüşüm projesi hazırlandığına

inanıyorum. Zira İstanbul’da ‘Her Yönüyle

Kentsel Dönüşüm Kongresi’nde aldığımız

‘Kentsel Dönüşüm ve Akıllı Şehirler Teşvik

Ödülü’ de bunun bir göstergesi. İnanıyorum

ki belediye meclisimizden proje geçecek ve

en kısa sürede mülk sahipleri ile anlaşarak o

bölgeyi Eskişehir’in en gözde alanlarından

biri haline getireceğiz” dedi.

9


Doğa fotoğrafçısı Haadi Mousavi ile “Fotoğraf Sanatı” üzerine...

“Fotoğraf EMEK ister”

>>

O Eskişehir’i en güzel

fotoğraflayan isimlerin

başında geliyor. Aslında siz onu

“İstikbal Dergi’nin kapaklarında

yer alan o güzelim Eskişehir

fotoğraflarıyla da tanıyorsunuz.

2007 yılında Tebriz’den

Eskişehir’e yolu düşüyor Haadi

Mousavi’nin. O gün bu gündür de

kalıyor şehirde.

Yaptığım röportajların hep bir duygu

uyandırmasını isterim.

Kişinin içinde bir yerlere dokunsun,

kendinden bir şeyler bulsun!

Okuduğu zaman kendine sunulan yazıyı

içerisinde ‘nefret’ bile hissediyor olsa

insan bir karşılık bulmuş demektir.

Yani ben amacıma ulaşmışımdır aynı

zaman da!

Fotoğraf da öyle olmalı!

İnsan baktığı zaman içinde bir ‘duygu’

uyandırmalı…

Baktığı an kişinin ‘bam teline’ dokunabilmeli…

Eliyle işaret ederken fotoğrafa, yüzünde

beliren eski tebessümle anlatabilmeli

kendisinde yarım kalan o parçayı!

Ya da konuşmadan, yutkunarak uzun

uzun seyredebilmeli!

Bana birisi fotoğrafın tanımını sorsa:

‘Yaşanmışlığın içerisine sonradan konuk

olmaktır’ derim.

O an ölümsüzleşmişse eğer tek bir

kareyle kıymetlidir.

Zamanın nankörlüğünü de anlatır

aslında fotoğraf…

Deklanşöre bastığın an klik sesiyle

nankörlüğün içerisinde o anı

ölümsüzleştirir.

Tek salise ama yüzyıllar boyunca silinmeyecek

bir an, kanıt…

Ne büyük bir nimet aslında düşününce!

Yine keyifli bir gün!

Güneşin mutlu olduğu da gün boyu

küsüp gitmemesinden belli ediyor kendini…

Herkesin içerisinde…

Esparka doğru yol alıyoruz!

Fotoğraf sergisi için…

Akşam saat 18.00’de kapılarını açıyor

10

sanatsevere bu

muhteşem etkinlik…

Haadi Mousavi…

Dergimizi sürekli

takip edenlerin

kapak fotoğrafı

dikkatini çekiyor.

Yılın dört bir

mevsimine ait bu

fotoğraflar onun

eseri…

İyi bir doğa

fotoğrafçısı

analayacağınız…

Haadi Bey’in ikinci

kişisel sergisi…

Şöyle bir göz

gezdiriyoruz ki

harika hikâyeleri

barındırıyor her biri

içerisinde!

Sade bir tarzı var ama sadeliğin içerisinde

karmaşayı anlatan eserler de var!

Biz öyle yorumluyoruz ya da!

Sosyal medya üzerinden paylaştığı bir

fotoğrafı inceliyorum ki…

Gördüğüm şeyleri yazıya dökmeye kalksam,

“Çekerken yanımda mıydın?” diye

sorar herhalde…

Çünkü bakınca okuyorum hikayeyi…

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin

desteğiyle açıyor bu muhteşem sergiyi…

Tebriz’den Eskişehir’e yolu düşüyor 2007

yılında…

O gün bugündür de kalıyor bu topraklarda…

Hatta bana kalırsa Eskişehir’in ona ödülü

‘Fotoğraf’…

Çünkü bu şehirde tanışıyor bu sanatla…

İnsan nedensiz yere göçer mi?

Belki de ayakları bu yüzden sürüklüyor

bu topraklara...

“ESKİŞEHİR’DE KENDİMİ

HUZURLU HİSSETTİM”

‘2011 yılından beri fotoğrafçılık

yapıyorum’ diyor kendisini tanıtırken…

“Sizi Eskişehir’e ne getirdi” diye soruyorum,

bana dönüyor:

“Buraya farklı sebeplerden dolayı

gelmiştim. Okul da vardı, devam da

ediyor. Çok planladığım bir şey değil.

Eskişehir’e geldikten sonra Türkiye’de

kalmaya devam ettim. Yurt dışı planlarım

vardı. Eskişehir’de kalmaya devam ettim.

Çünkü bu kentte kendimi huzurlu ve

mutlu hissettim.”

Gülümsüyorum: “Fotoğraf sanatına nasıl

başladınız?”

Resim yaparak başladığını anlatıyor.

Şaşırıyorum.


Şaşkınlığımı gideriyor:

“Ben 6- 7 yaşımdan beri resim sanatıyla

uğraşıyorum. Türkiye’deyken iki yılda

resim öğretmenliği de yaptım. Fotoğrafa

geçişim de öyle oldu aslında… Resim

kökenliyiz öyle söyleyeyim. Eskişehir’e

geldikten sonra da fotoğrafa başladım.

Hala da hobi olarak, istek olarak

yapıyorum bu işi…”

“RESİM Mİ FOTOĞRAF MI?”

Klişe bir soru ama sormadan edemiyorum:

“Resim mi fotoğraf mı? Hangisini tercih

ederdiniz ilk etapta?”

Sakin tavrıyla anlatıyor:

“İkisinin de zorlukları var. Çalıştığınız

alanlara göre

değişebilir. Örneğim

doğa

fotoğrafçısıysanız

çok zor. Hayatınızı

risk altına

atıyorsunuz mesela

muhabirlik de

öyledir. Zorlukları

değişiyor. Resim el

emeği olan bir sanat.

Değeri daha farklı.

Resmi daha çok seviyorum

ama ikisi de

değerlidir ve yerine

göre güzeldir. Emek

isteyen işler…”

Fotoğrafını çektiğiniz

bir nesneyi ya da

manzarayı sonradan

resmettiğiniz oluyor

mu ki diye

meraklanıyorum.

Hoşuna gidiyor

sorum:

“Onu ben yapmadım ama Eskişehir’de iki

tane sergi oldu benim fotoğraflarımla…

Yağlı boya olarak çalışma yapan

arkadaşlar oldu ressam arkadaşlardan.

İki tane fotoğrafımdan sergi yapıldı.

Aslında bende çok istiyorum ama vaktim

yok. Son çizdiğim yağlı boya resmi 6

yıldır duruyor.”

Birçok nesneyi, manzarayı fotoğraflıyor

Haadi Bey…

“ÜZÜLDÜĞÜM ÖYKÜLER VAR”

Kendisini en çok etkileyen öyküyü dinlemek

istiyoruz.

Kısa bir düşünüyor: “Benim acılı bir

öyküm yok ama üzüldüğüm öyküler var.

Ben doğa fotoğrafçısıyım. Mangalcılar ve

piknikçiler yüzünden temiz ortam

kalmadı. Doğaya gidiyoruz fotoğraf çekmeye

çöp topluyoruz, konu beni rahatsız

ediyor. Git gide de büyüyor maalesef…”

O esnada rüzgarın esintisi hızla

yanımızdan geçiyor.

Güneşin tadı kaçmış gibi!

Yavaş yavaş uzaklaşıyor.

“FOTOĞRAF EMEK İŞİ”

Tekrar Haadi Bey’e dönüyorum: “Herkes

fotoğrafçı olabilir mi?”

Sitemkar gülüyor:

“Söylemekle olmuyor.

Zorlukları da şöyle var. İşi düzgün yapmak

istiyorsan zordur. Atıyorum 3 aydır

fotoğrafa başladın, ben bu işi yapıyorum

diyorsan olmamışınsındır. İşleri

büyüdükçe, alanı genişledikçe zorluklar

da artıyor. Ben düğün fotoğrafçılığı da

yapıyorum. Hala eğitimlere gidiyorum,

hala kendimi geliştiriyorum. Bu işin sonu

yok. Bir de fotoğraf dijital bir şey. Bize

göre fotoğraf işin yüzde 50’si, yüzde 50’si

bilgisayar başında… Üzerinde oynama

kısmı var. O da çok önemli. Fotoğraf başlı

başına bir emek işi aslında…”

“Peki, iyi bir fotoğrafın püf noktası nedir?”

Kendinden emin konuşuyor: “Bir insan

bir fotoğrafa baktığında beynin 3 saniyesi

içerisinde onu algılaması lazım.

Algılayamıyorsa çektiğimiz fotoğraf

hikaye kısmında yetersizdir. Onu

yansıtamamışsınızdır. Fotoğraf sade ve

hikayesi olan bir görseldir.”

Zamanını almak istemiyorum daha

fazla…

“Ülkenize geri dönmeyi düşünüyor

musunuz?” diye soruyorum.

Naif tavrıyla şöyle diyor:

“Ülkeme dönmeyi düşünmüyorum.

Eskişehir’i de terk etmeyi

düşünmüyorum. Eskişehir hayranıyım.

Daha önce geldiğimde yurt dışı planım

vardı. Burayı

sevdim, halkını

2. Kişisel sergisini açtı sevdim. Yaptığım işi

burada daha

değerli görüyorum.

Şimdilik

düşünmüyorum.

Eskişehir

Büyükşehir

Belediyesine ve

Başkanımız Prof.

Yılmaz

Büyükerşen’ de

desteklerinden

ötürü çok

teşekkür ediyorum.

Bu sergiyi de

onun destekleri

sayesinde açtım.”

Teşekkür ediyorum.

Sahi, unutuyordum.

Sosyal medya da

paylaştığı bir

fotoğrafı yazıya dökmeye kalksam, “Çekerken

yanımda mıydın?” diye sorardı herhalde

demiştim ya…

Kaleme alıyorum bir tanesini:

“Sonbahar kuruyan yapraklarla hüznü

hatırlatsa da umut çevrelemiştir her anı…

Bir ışık vardır görülmeyi beklenen…

Yalnızlığın içerisinde kalabalıklaşmaya

çalışır herkes… Gondollar geçer gider de

anlamaz insanoğlu… Zamanı gösterir

aslında, hatırlatır. Hüzün için sonbahar

bahanedir. Hüznü özler insan, sonbaharı

hedef yapar. Bir çıkış yolu arıyorsan,

mutlu olmak istiyorsan sarı da bahanedir.

Işığı yakala, yakala ki sarı mutluluğun

rengine dönüşsün.”

Haadi Mousavi’nin objektifinden Eskişehir fotoğrafları

11


12


13


Son zamanlarda herkesin çok sık alışkanlık

değiştirdiğini fark ediyorsunuzdur.

Bir şey aniden popüler oluyor ve o

şeyin niteliğine bakılmadan herkes üzerine

üşüşüyor.

Bir yazar parlatılıyor bazen her yerde

o yazar ve ona ait kitapları görüyoruz.

Bu yazar kim? Neye hizmet ediyor?

Kitapları, üslubu nasıldır?

Kimsenin umurunda değil.

Yavaş yavaş herkesin sosyal medya hesabında

bir kahve eşliğinde söz konusu popüler

kitabın fotoğraflarını görmeye

başlıyoruz.

Fotoğrafları görüp bu kitabı edinmemiş

olanlarda hemen bir kitapçıya koşuyor

kitabı almak için. “Edinmemiş olanlar” diyorum,

çünkü kitaba sahip olmak okumaktan

daha önce geliyor.

Belki pek çok kişi kitabı okumuyor

bile. Sadece kitaptan fotoğraflar paylaşıyor.

Sarı ya da turuncu fosforlu kalemle çizilmiş

aforizmalar süslüyor sosyal medyayı.

Sonra bu popüler kitap bir anda miadını

dolduruyor ve onun yerine başka bir

kitap parlatılmaya başlanıyor.

Süreç böyle sürüp gidiyor.

H H H

Sadece kitaplar için söz konusu değil

elbette bu durum.

Bir mekân popüler olmaya görsün.

Sosyal medyada o mekâna gidip

“konum bildirme ritüeli” başlıyor.

Hatta bazen çok memnun kalınmamasına

rağmen “favori mekânlar” listesinde bir

numaraya çıkıveriyor.

Eskişehir’de de böyle mekânlar çok

POPÜLER

KÜLTÜR

fazla açıkçası.

Ballandıra ballandıra anlatılan, lezzeti,

kalitesi daima övülen öyle yerler var ki…

Oraya gidip bir şeyler yediğimizde

“Acaba bende mi bir tuhaflık var” demeye

başlıyor insan.

İşte en büyük tehlike burada başlıyor.

Hoşlanmadığımız, beğenmediğimiz

ama popüler olan her şeyde önce kendimizi

sorgulamaya başlıyoruz.

Kendi fikrimizin doğrultusunda gitmek

yerine, “Onca insanın bir bildiği vardır” diyoruz

ve o popüler şeye şans vermeye, para

ve zaman harcamaya devam ediyoruz.

Bir faaliyet, bir ayakkabı, bir bilgisayar

ne olursa olsun popüler olup hayatımıza giriveriyor.

Üstelik sormamız gereken en

önemli soruları da sormuyoruz.

“Ben bunu beğendim mi?” , “Bu bana

göre bir şey mi?”, “Benim buna ihtiyacım

var mı?”…

Peki nedir bunun sebebi?

H H H

Sorgusuz sualsiz popüler olanın peşinden

koşmamıza neden olan şey nedir?

Kesinlikle çoğunluğa uyma isteği.

Zaten toplum olarak kendi fikirlerini

sahiplenebilen bir toplum değiliz.

Hep bir yerlere, bir şeylere ait olmaya

çalışıyoruz.

Kendimize ne istediğimizi sormuyoruz.

“Hayır” diyemiyoruz mesela.

Sanki bu kelime çok kabaymış gibi

geliyor bize.

Onun yerini dolduracak uygun bir

cümle bulamayınca da “Evet” demek zorunda

kalıyoruz.

Bu durumlarda da sormuyoruz hiç ;

“Ben bunu istiyor muyum?” diye.

Yani çok sık görülen popüler olana

uyma çabası bir huyun neticesinde ortaya

çıkıyor.

Kolay kolay “hayır” diyemeyen, kendi

fikirlerini daima saf dışı bırakan, kendi fikirlerine

değil de başkalarının fikirlerine

değer veren bir insanın popüler olandan

uzak kalması mümkün mü?

Her yerde gördüğü o kitabı okumadığını

söylemesinin, popüler bir mekânı beğenmemesinin,

herkesçe övülen bir

faaliyete katılmamasının imkânı var mı?

Keşke biraz dönüp bakabilsek kendi

kalbimize, zihnimize, benliğimize.

Arada bir sorsak “Ben kimim?”, “Ne

istiyorum?”, “Benim hayat amacım nedir?”

diye.

Popüler olan şeylerden önce kendi istediğimizi

yapsak.

Fikirlerimizi söyleyebilsek açıkça.

“O mekanın yemeklerini sevmedim”,

“Bu kitap bana hitap etmiyor”, “Bahsettiğiniz

aktivite ilgimi çekmiyor” diyebilsek

eminim daha mutlu bireyler oluruz.

Oradan oraya savrulmayız, bir şeye ait

olma isteğimiz ortadan kalkar ve bizi hapseden

o duvarları yıkıp özgürleşmiş oluruz.

Dünyanın en güvenli

Yaşadığı gelişim ile her platformda adından sıkça söz ettiren Eskişehir,

bir kez daha dünyanın en güvenli kentlerinden birisi seçildi.

Şehirleri çeşitli özelliklerine göre araştıran Numbeo isimli şirket,

Eskişehir’i dünyanın en güvenli 10. Şehri olarak gösterdi.

14

Dünya şehirlerini suç işlenme oranlarına göre sıralayan araştırma firması Numbeo’nun verilerine

göre, Eskişehir bir kez daha güven verdi. “Dünyanın En Güvenli Şehirleri” listesinde Eskişehir, yüzlerce

dünya şehrini geride bırakarak 10. Güvenli şehir oldu. Listenin başını ise Abu Dabi çekiyor.


“MÜSLÜM

BABA!”

Özge Zaim Sarıoğlu

‘Gönlüm bir sevdanın peşine

düşmüş. Aklı yok, fikri yok. Deli

misali!’ diyor, içli içli şakıyor.

Müslüm Baba!

Demli çayımı yudumlarken,

kulağımda bu dizeler…

Ne dertli söylüyor ama!

Derdi bağırmasından gelmiyor,

duygu sömürüsünden beslenmiyor.

Yüksek sese ihtiyaç duymadan

yangını atıyor sanki içerisinden…

Ağır ağır…

Yavaş yavaş…

Ağırlığı dokunuyor belki kalbimize

de ‘ağır’ geliyor sonrası…

Alevleri dinmiş, dinerken dinginleşmiş

de siteme dönüşmüş

gibi…

Biraz yorgun!

Yorgunluğu sesinin her tınısından

belli!

Arada uzaklaşıyor, zamanları

aşıyor.

Düşündürüyor.

Düşündürmeye başlıyorsa hissettiriyor

en derini!

Demli bir çay da içsen o sesin

yanında kafa yapıyor.

Kafa yapan belki de bize yansıttığı

tecrübe!

Bilinmiyor.

Bildiğim tek şey ne zaman

‘Müslüm Baba’ dinlesem…

Gözlerimi kapıyorum.

Acısı içime geçiyor, derdim oluyor.

Sessizce ‘Baba’ diye fısıldıyorum:

‘Müslüm Baba!’

‘Babalığı’ nerden geliyor, anlamaya

çalışıyorum.

Affediciliğinden mi, sesini kadifeye

dönüştüren tecrübelerinden mi?

Bulamıyorum.

Yaşasa, karşımda dursa, iki çift

laf etme imkanım olsa tek soru sorardım

ona:

‘Aşk nedir baba?’

Hayali gözümün önünde beliriyor,

yanıt veriyor…

Yine ağır ağır…

“Saçlarım çileden ağarıvermiş,

mutluluk güneşim kararıvermiş.

baktım da ömrümün hazanı gelmiş,

bir varmış bir yokmuş oldum

sonunda! Baktım da ömrümün hazanı

gelmiş. Bir varmış bir yokmuş

oldum sonunda!”

Tamamlarken sözlerini, en bilindik

kahkahasını basıyor.

Olgunluğu!

Yakıp da geçiyor.

Bakıyorum, gözlerinin en

içine…

Hadi sıra sende der gibi eliyle

bana işaret ediyor.

Utanıyorum, eğilip büzülüyorum.

Babanın arkasından söz söylemek

haddimiz değil de iki kelam

ediyorum:

“Aşk, yürüdüğün yolda kaybolsan

dahi yolunu bulabilmen değil

midir? Gittiğin bütün yolları ‘aşk’

yapabilmen… Aşk arayıştır. Kaybolurken

kendini bulabilmen… Aşk

kendindir! İçindedir. Aşk aftır

baba! Hayatındır! Şarkılarındır. Sesindeki

hüzündür. Çektiğin çiledir.

Tınılarla verdiğin yakarıştır. Aşk

nedir biliyor musun? Aşk sensindir

baba! “

10. Şehri ESKİŞEHİR

Saygın araştırma kuruluşlarından birisi olan Numbeo, yaptığı araştırmaların

ardından ülkeleri ve şehirleri özelliklerine göre sıralamaya

devam ediyor. Suç oranları ve güvenliklerine göre de

şehirleri araştıran şirket, Eskişehir’i güvenlik konusunda dünyanın

önemli merkezlerinden birisi olarak gösterdi.

1 BASAMAK DAHA YUKARI ÇIKTIK

Daha önce 11. Sırada yer alan Eskişehir, yılın ikinci yarısı için yapılan

araştırmada ise bir üst sıraya yükselerek 10. Oldu. Listenin

üst sıralarında bir başka Türk şehri yer almadı. Türkiye’nin önde

gelen pek çok kenti listede epeyce gerilerde yer aldı.

İLK 10 ŞEHİR

Listenin en üst sırasında yeni araştırmada da Abu Dabi yer aldı.

Listenin ilk onunda sırasıyla Abu Dabi, Doha, Quebec, Taipei,

Münih, Dubai, Zürih, Bern Hong Kong ve Eskişehir kentleri yer

aldı. Eskişehir ayrıca, Basel, Tokyo, Rijeka, Kopenhag, Helsinki gibi

oldukça ünlü kentleri de gerisinde bırakmayı başardı.Yapılan araştırmanın

sonucu Eskişehir için yeni bir gurur kaynağı daha olurken,

şehrin yaşadığı gelişimi de bir kez daha tescillemiş oldu.

15


ÖZEL ÜMİT'TEN ANLAMLI ETKİNLİK

Özel Ümit Hastaneleri’nde 2019

yılı içerisinde dünyaya gelen prematüre

bebekler, 17 Kasım Dünya

Prematüre Günü nedeniyle her yıl

olduğu gibi bu yılda bir araya geldi.

Bir restoranda gerçekleşen buluşmaya

prematüre bebek ve ailesinin

yanı sıra kadın hastalıkları ve

doğum uzmanları, çocuk sağlığı ve

hastalıkları uzmanları, yenidoğan

hemşireleri, ebe ve sağlık personelleri

katıldı. Prematüre doğan

tüm bebekler için doğum günü pastası

kesilirken, aileler ve hastane

personeli bol bol hatıra fotoğrafı

çekerek bu özel günü ölümsüzleştirdi.

Etkinlikte konuşan Özel Ümit Hastanesi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Uzmanı Dr. Coşkun Minnet prematüre

doğumların her geçen gün arttığına

dikkat çekti. “Yüzde 10

civarında bir prematüre doğum

var” Dr. Minnet, tıbbın ve yeni

doğan yoğun bakımlarının gelişmesiyle

bebek ölümlerinin azaldığını

vurgulayarak, buna

rağmen prematüre

doğum sayısının her

geçen gün arttığını

belirtti. Minnet, etkinliğin

kendileri için bir

övünç ve mutluluk

kaynağı olduğunu

söyleyerek sözlerine

şöyle devam etti:

“Artık geleneksel hale

gelen Özel Ümit Hastaneleri prematüre

bebek doğum günü etkinliğimiz

büyük bir katılımla

kutlanmakta. Bu hem bizim hem

hastanemiz adına çok özel anlamlar

taşıyor. Sıkıntılı ve erken doğarak

sağlık sorunları yaşasa da son

derece sağlıklı bir şekilde okul çağına

gelmiş çocuklarımız var. Amacımız

bu mutluluğu hep beraber

yaşamak. Yaşanılan zorluklardan

sonra sağlıklı bireyler olarak aileleri

ile beraber bugünü kutlamak

bizim için övünç ve mutluluk kaynağı.

Prematüre günleri artık ülke

ve dünya çapında kutlanan anlamlı

bir gün oldu. Tıbbın ve yeni doğan

yoğun bakımlarının gelişmesiyle

beraber artık bebek ölümleri azalmakta.

Buna rağmen prematüre

doğum sayısı da gün geçtikçe artmakta.

Genel olarak yüzde 10 civarında

bir prematüre doğum var.

Biz de Özel Ümit Hastaneleri yeni

doğan ekibi olarak Eskişehir’de

ciddi bir boşluğu dolduruyoruz."

16


17


“Kadından oto tamircisi olur mu?” demeyin. Alası oluyor :

O Küçük Sanayi Sitesi’nin

Senem

ablaSı...

İsmi : Hatice Senem Arı. Kadınların

yapmadığı yapamadığı

bir mesleğe sahip. Küçük Sanayi

Sitesi’ndeki işyerinde oto

tamirciliği yapıyor. 2004 Yılından

bu yana sanayide faaliyet

gösteriyor Hatice Senem Arı’nın

işyeri. Çalışanları

ve sitenin

“Ablası”

olmuş zaman

içinde. Oto

tamir işinde

bir kadın önceleri

bir yadırgama

ve

şaşkınlık yaratmış.

Fakat

ustalığını görenlerin

sayısı

arttıkça ön

yargılar birer

birer yok

olmuş.

18


Kadın deyip geçmeyeceksin abicim!

Hafife de almayacaksın!

Kadın sadece evde tencere kaynatan

değildir!

Elinde bezle toz alırken stres atan

da değildir.

Kadın herkesten güçlüdür de bilmez

kendini!

Neredeyse her sayımızda bir kadının

başarı öyküsüne

yer veriyoruz.

Yer veriyoruz ki

birbirlerinden ilham

alsınlar.

Birbirlerinden

ilham alsınlar ki

daha çok yayılsınlar,

daha çok görünsünler,

daha çok içimizde

yer alsınlar!

Hele bazı kadınlar

var ki!

Daha bir gurur

veriyor insana!

Özellikle erkek

işini yapan kadınlara

bayılıyorum!

Yapılmayanı yapıyorlar,

bakılmayana

bakıyorlar ya!

Yürünmeyen o

yolların üzerinden

koşarak geçiyorlar

bildiğiniz!

Gazeteden çıkıyoruz,

Küçük Sanayiye

doğru yola

koyuluyoruz.

Bir arkadaş bizi

Esnaf Sarayı’nın

önünden aracıyla

alıyor.

Mavi boyalarla

sıvanmış, erkek

egemenliğinin olduğu

alana geliyoruz.

Şöyle bir göz

gezdiriyorum ki etrafa, “Erkekler” bu

alanda koltuklarını kaptıracak gibi görünmüyor.

Ama istenirse neden olmasın?

İnandıktan sonra başarılamayacak

iş yok!

Çeşit çeşit araçlarla dolu dükkâna

giriyoruz!

Başak Otomotiv işyerinin sahibi

olan kadın Oto Tamircisi ‘Hatice

Senem Arı’ karşılıyor bizi gülen yüzüyle…

Makyajını yapmış, ojelerini de sürmüş,

gayet bakımlı ve şık işinin başında

duruyor!

Bayılıyorum böyle kadınlara!

Sanayinin içerisinde ellerini pas

da tutsa, “Ojemi de sürerim işimi de

yaparım” diyorlar!

Asıl özgüven bu değildir nedir?

Senem Hanım 37 yaşında…

2004 yılından beri sanayide…

Bir yandan çaylarımızı ince belli

bardaklara doldururken bir yandan da

kendisini anlatmaya devam ediyor:

“Lise mezunuyum ama ek olarak

Büro Yönetimi okumaya devam ediyorum.

Onun dışında vaktimin büyük

bir çoğunluğunu burada geçiriyorum.”

Hatice Senem Arı işyerine ilk

olarak Atatürk’ün kadınlar ile

ilgili sözünü asmış

“İŞİM BENİM AŞKIM!”

Tabi herkesin merak ettiği soruyu

yöneltiyorum kendisine, “Sanayiye

yolunuz nasıl düştü?”

Kahkahayı basıyor: “Sanayiye gelmem

herhangi bir yerden esmedi. Aslında

ben ‘Hasar danışmanı’ olarak

başlamıştım. Kızılcık Otomotiv firmasında.

Her şeye orada başladım. Sürekli

firmada oturmadım. Sahaya da

indim. Hasar şefliğini de yaptım. Daha

sonra bildiğim bu işi sürdürmeye ve

kendi adıma yapmaya karar vererek,

2004 yılında Başak Otomotiv adı altında

Oto Tamirciliği işyerimi açarak

Küçük sanayi Sitesinde çalışmaya başladım.

Araçları seviyorum. Araçları

tamir etmeyi seviyordum. İşim aslında

benim aşkım.”

Hoşumuza gidiyor

işini aşkla

yapması…

İnsan zaten

sevmediği işi

neden yapsın ki?

Bir yandan

sıcak demli çaylarımızı

yudumlarken

bir yandan da

devam ediyoruz

sohbete:

“Bir otomobil

yolda giderken bozuldu

diyelim. Yürütebilir

misin onu

tek başına?”

“ARACI TEK

BAŞIMA YÜRÜTE-

BİLİRİM”

Başıyla onaylıyor

sözlerimi ve kapının

girişinde

bulunan bir aracı

eliyle işaret ediyor:

“Her şeyi söküp

takabilirim. Tabi ki

bir motoru dağıttığımda

tek başıma

toplayamam. Ustalarımın

olması

lazım. Bazı işlemler

tamamen güç gerektiriyor.

Onun

için de mekanik

aletlerimiz var. Ustalarımız

lazım oluyor.

Onlarla birlikte

çalışıyoruz. Ben onlara yardım etmeye

çalışıyorum çoğu zaman. Ancak yolda

kaldıysa bir araç en azından onu tek

başıma yürütebileceğime eminim!”

Kendinden emin tavırları dikkatimizi

çekiyor.

Ve üzerine soruyoruz:

“BİR KADININ NELER

YAPABİLECEĞİNİ İSPAT ETTİM”

“Sen git evde yemek yap, kadın

halinle ne anlarsın tamirden diyen olmuyor

mu hiç?

Sitemkâr bakıyor Senem Hanım:

“Tabi ki çok oldu ancak benim işimi

19


titizlikle yaptığımı

görünce fikirlerini

değiştirdiler zamanla…

Bir kadının

isterse her şeyi yapabileceğini

de gösterdim

onlara… Bu da

benim için ayrı bir

gurur kaynağı oldu.

Onlar da kabullendiler

ve özellikle beni

tercih eden müşterilerim

de oldu.”

“Peki, ev işi yapmak

mı daha zor

araba tamir etmek

mi?”

Sitemkar hava bir

an da dağılıyor, gülüyor:

“SORUNLARI

TAMİR

ETMEYİ

SEVİYORUM”

“Bana kalırsa ev

işi yapmak daha zor.

Ben günümün büyük

çoğunluğunu burada, sanayide geçiriyorum.

Dolayısıyla ev işlerine fazla

zaman kalmıyor. Ama bana ev işleri

mi tamir mi desen hiç düşünmeden

burayı tercih ederim. Ev işlerini yapmak

yorucu geliyor. Tamir ise bulmaca

gibi… Çözmek, sorunları tamir

etmek hoşuma gidiyor.”

İnsanların tepkisini

de merak ediyorum:

“Sizi görünce ağızları

açık kalmıyor mu?”

İlk zamanlar şaşkınlıkla

karşıladıklarını

kaydediyor Senem

Hanım:

“Evet. İlk zamanlar

bir şaşkınlık ve bir

tepki vardı. Ne yani

benim arabamı bir

kadın mı tamir edecek

diyorlardı. Ama işimi

yaptığımı görünce ön

yargılar birer birer

gitti. Bu da beni çok

mutlu etti.”

“HAFİFE

ALIYORLAR”

“Bir kadın için bu

meslek zor değil mi?”

Bir müşterisi geliyor

o esnada, onunla

ilgilendikten sonra sorumuzu

yanlıyor:

“Tabi zorlukları var.

Buraya her kesimden

20

insan geliyor. Eğitimlisi geliyor, eğitimsizi

geliyor gelen her müşterimizle

her türlü mücadele ediyoruz. Birde

kadın ile konuştukları için bilmediğimi

düşünerek hafife alıyorlar. Araçlarında

kullanılan parçalarda problem yaratıyorlar.

Yani kadın olarak böyle bir işi

yapmak hem kolay hem de sizi kadın

RÖPORTAJ

Özge Zaim Sarıoğlu

olarak gördükleri

için zor diyebilirim.”

Kadın sürücülerin

kendisine bakış

açısını sormadan da

edemiyorum.

Kendinden emin

şöyle diyor:

“Çok kadın sürücü

geliyor. Beni

gördükleri zaman

daha rahat oluyorlar.

Kendilerini daha

güvende hissediyorlar.

Hatta sorunlarını

anlatamadıkları zamanlar

bana daha

iyi anlatabiliyorlar.

Sürekli sanayide

erkek çalışan gördükleri

için kadın

görünce şaşıranlar

da oluyor tabi. Zamanla

tüm ön yargılar

kırıldı.”

Sohbetimizi tamamlarken

Mustafa

Kemal Atatürk’ün

sözü geliyor aklımıza…

O da dükkânın geniş bir köşesine

asmış zaten onun bu sözlerini:

“Şuna inanmak lazımdır ki dünya

yüzünde gördüğümüz her şey kadının

eseridir.”

Gurur duyuyoruz.

Hatice Senem Arı sahibi olduğu Başak Otomotiv’de

çalışma arkadaşı olan personeliyle birlikte


21


“Eller ve

HS Güzellik Salonu sahibi

Sibel Tozçeken ve Hande

Baytok Yaman ile kış aylarında

el, ayak ve tırnak bakımını

konuştuk.

ayaklar sürekli

nemli kalmalı”

Kış aylarına sayılı günler kala sizin için el, tırnak,

ayak ve cilt bakımını araştırdık.

Doktorlar Caddesi Başak İş Merkezi’nde bulunan

HS Kuaför ve Güzellik Salonunun kapısını çalarak

uzmanlarına başvurduk.

Güzellik Uzmanı Sibel Tozçeken ve Hande Baytok

Yaman el, ayak ve tırnaklarda kış bakımını ‘İstikbal

Dergi’ için anlattı.

Yaklaşık 15 yıldır kozmetik sektörünün

içerisinde yer alan Güzellik Uzmanı Hande

Baytok Yaman, 4 yıldır kendi salonuyla ilgilendiğini

belirtti.

Salonlarında birçok güzellik hizmeti verdiklerini

aktaran Hande Baytok Yaman,

“Cilt bakımı, kuaförlük, saç hizmetleri,

lazer operasyon, iğneli epilasyon, dermopen,

manikür, pedikür işlemleri yapıyoruz. Güzellik

denilince aklınıza ne gelirse bizde bulabilirsiniz”

dedi.

“ERKEKLERE DE HİZMETİMİZ VAR”

Erkeklere de hizmet verdiklerini ifade

eden Yaman,

“Onlar için de belirli randevu saatlerimiz

var. O saatlerde erkeklere de hizmet veriyoruz.

Erkeklere de cilt bakımı, manikür, pedikür,

kemer üstü dediğimiz lazer hizmetlerini

uyguluyoruz” ifadelerini kullandı.

“KIŞIN AYAK BAKIMI REVAÇTA”

Müşterilerinin kış aylarında genel de el

ve ayak bakımı istediğini vurgulayan Yaman,

“Genelde kapalı ayakkabı giydikleri için

tırnak batmalarında çok sıkıntı yaşıyorlar.

Kışın özellikle ayak bakımımız daha

yoğun oluyor. Tırnak batmalarında tedavi

uyguluyoruz. Pedikürünü yaparak

batığı çıkarıyoruz. Cilt bakımı da

soğuk havalar da yaygındır. Soğuk havalarda

cildimiz deforme olduğu için

ve Eskişehir’de kış şartları malum bildiğiniz

üzere. O yüzden cilt bakımımız

da biraz daha revaçta oluyor” diye

konuştu.

Cilt için özel bakımlar uyguladıklarını

kaydeden Yaman, .

“Kırışıklık bakımı yapıyoruz.

Leke bakımı yapıyoruz. Batık tedavisi

yapıyoruz. Bu tarz birçok uyguladığımız

işlem var. Ürünlerimiz güzel ve

kalitelidir. İthal serilerdir” dedi.

22

“TIRNAK DA DİŞ FIRÇASI

ÖNERİSİ”

Doğal olan uygulamalarda sürecin önemine

dikkat çeken Yaman, sözlerine şöyle

devam etti:

“Düzenli kullanım önemlidir. Evde kullanım

önemlidir. Örneğin tırnak bakımı konusunda

müşterilerimize evde diş fırçasını

kullanmalarını öneriyoruz. Ojeden sararan tırnaklarınızı

beyazlatmak için ılık suyun içerisine

birkaç damla limon damlatarak; ellerinizi

bu suyun içerisinde beş dakika boyunca bekletin.

Ardından kullanılmamış orta sertlikte bir

fırça ile tırnaklarınızı fırçalayın.”

“SABUN KULLANMAYIN!”

Cilt için de doğal önerilerde bulunan

Yaman,

“Kesinlikle sabun kullanmamalarını öneririm.

Çünkü sabun bizim cilt gözeneklerimizi

tamamen dolduruyor. Nasıl lavabonun etrafını

kireç yaparsa aynı şeyi cildimize dolduruyoruz.

Bu yüzden kesinlikle önermiyorum. Buz

kompresini çok öneririm. Buz çok önemlidir.

Gözeneklerimizin sıkılaşmasını, cildimizin

canlı kalmasını, parlak kalmasını sağlar. Maskeyi

de önermiyorum. Her cildin farklı alerjik

reaksiyonları var. Televizyonda görülen çeşitli

maskeleri tavsiye etmiyorum. Hastalarımız

sonradan sıkıntı yaşayabiliyorlar” diye kaydetti.

Meyve ve sebzelerde çok yoğun asitler

olduğunu da aktaran Yaman,

“ Bu asitler aslında cilt için çok yararlı

asitler değil. Doğru karışımlar yapmak lazım

ve cildi çok iyi tanımak lazım. Cildi tanımak

için de iyi eğitimler almak lazım. Kadınlarımızın

ve hastalarımızın bu tarz eğitimleri olmadığı

için doğru uygulamalar olmamış olur”

şeklinde konuştu.

“EL VE AYAKLARI NEMLİ TUTUN”

Kış aylarında el ve ayak bakımını da anlatan

Yaman,

“Eli de sürekli nemli tutmak gerekiyor.

Deterjan kullanımına dikkat etmeliler. Eldivensiz

hiçbir işlem yapmamak gerekiyor.

Ayaklarınızı her gün ılık ve sabunlu suyla yıkayın.

Ardından serin suyla durulayıp bir

havlu yardımıyla ve parmak aralarını atlamadan

iyice kurulayın. Dilerseniz ayaklarınıza

ekstra bakım için talk pudrası veya krem sürebilirsiniz.

Topuklarınızı ponza taşıyla

düzenli bir şekilde temizleyin.

En ideali bunu duşta yapmaktır. Saçınızda

bakım kreminizle bekliyorken

zamanı bu şekilde değerlendirebilirsiniz.

Ölü hücrelerden arının, bebek gibi

ayaklara sahip olun! Yatmadan önce

yıkadığınız ayaklarınıza, özellikle de

topuklarınıza nemlendirici sürün.

Ama parmak aralarına kaçırmamaya

gayret gösterin çünkü nemli kalan bu

bölgelerde mantar oluşabilir. Yatmadan

önce yapabileceğiniz bir şey

daha; ayaklarınıza yoğun bir krem

sürün ve ardından yün çorap giyin.

Sabaha pamuk gibi ayaklar garanti”

şeklinde konuştu.


Emine Girgin

AŞKIN FORMÜLÜ

“Merhaba!” İstikbal Dergi

okuyucuları, ben geldim!

6 yıldır kaleme aldığım kadın-erkek

ilişkilerini köşe yazılarımda sizlerle

paylaşmaktan mutluluk duyduğumu

söylemek isterim ama şuan da en çok

mutlu olduğum şey ‘İstikbal Dergi’ ailesine

katılmış olmam. İsterseniz bu

güzel aileye ve siz değerli okuyuculara

sıcacık bir merhaba ile başlayalım

yazımıza…

“Bir adam düşünün. Özgürlüğüne

fazlasıyla düşkün… O kadar özgür ve

istediği gibi yalnız ki, hayatına

dokunmanızı asla istemiyor. Hayatın ve

aşkın bir matematik olduğuna inanıyor

ve ona göre aşkın da bir matematiği var!

Ben aşkın matematiği olduğunu

düşünmüyorum. Hayatta matematiğin

olduğuna ve olması gerektiğine

inanıyorum ama aşkın bir matematiği

yoktur. Matematik açıklanabilir ama aşk

açıklanamaz. Aşk sadece yaşanabilir ve

yaşanmalıdır da. Çünkü aşk mantığın

ötesinde bir şey. Eğer yine de aşkta formül

arıyorsak; birlikte özgür, mutlu ve

daima beraber kalabiliyorsak, işte aşkın

formülü size…”

“Özgürlük”

Çoğu insan özgür olmak ister ve kendilerini

kontrol altında hissettikleri bir

ilişki içinde olmak istemezler, ancak

aynı zamanda birlikte olduklarını hissetmeleri

de önemlidir. Ama maalesef

ki bazı erkekler ahlak, din, gelenek vs.

hep bir gerekçeyle kadının

özgürlüğüne mani olmaya çalışıyorlar.

"Ben sana güveniyorum ama çevreye

güvenmiyorum" saçmalığı da bu bakış

açısından türüyor. Aynı gerekçeler kendisi

için söz konusu olduğunda ise,

güçlü olan taraf o olduğu için bahsettiği

kuralları kendine göre esnetir. Tabi bazı

kadınlarda da bu böyledir. Erkeği baskı

altına almayı çok sever. Özgür

kaldığında “terkedilme korkusu” ile

onun özgürlüğünü kısıtlamak ister.

Peki, neden kontrol edici ilişkiler

kurmayı istiyoruz?

Güvensizlikten ve kendine inanç

eksikliğimizden dolayı kontrol edici

ilişkiler kurmayı tercih ediyoruz. Diğer

insanların bizi kontrol etmesine izin

veriyoruz çünkü kendimizi güvensiz

hissediyoruz ve kendi bakış açımıza

inanmıyoruz.

Birisini kontrol etmeye çalışmak, onu

farklı bir insan yapmaya zorlamaktır.

Samimi ve koşulsuz sevgi, diğer kişinin

özgürlüğüne saygı duyma sözünü

içerir. Birbirinin farklılıklarını kabul

etmek ilişkideki özgürlük için temel bir

şeydir. Eğer bunları reddederseniz,

ilişki sevgi açısından köklenmemiş demektir.

“Eşinizi özgür bir ruh olarak kabul

etmek cesaret gerektirir.”

Birinin özgürlüğünü ne kadar kabul ederseniz,

o kişinin sizin yanınızda kalma

ihtimali daha çok artar. Siz özgür olmak

istiyorsanız ve partneriniz de bunu istiyorsa,

birbirinizin seçme hakkına

veya ayrılma hakkına saygı göstermelisiniz.

Gerçekten sevgi dolu bir

ilişkiyi karşı tarafın özgürlüğüne saygı

duyarak ve koruyarak geliştirebilirsiniz.

Eşinizi özgür bir ruh olarak kabul

etmek cesaret gerektirir, çünkü o kişiyi

özgür bıraktığımızda kaybetme riski

çok büyüktür.

“Kaybetmekten korkmayın”

Eğer eşinizi özgür bıraktığınızda gerçekten

kaybediyorsanız bu sizin ilişkinizin

hiçbir zaman gerçek bir ilişki

olmadığını gösterir. Ondaki değerinizi

görmek istiyorsanız, onu kısıtlamadan,

kaybetmekten korkmadan özgür

bırakın. Hem birlikte olduğunuz kişi

özgür kaldığında sizi terk edebiliyorsa

siz neden onu kaybetmekten

korkasınız ki?

Özgür bıraktığımızda ya aldatırsa?

Öncelikle şunu söylemem gerekir ki, bir

kadın ya da bir erkek aldatmaya meyilliyse

bunun özgür kalmasıyla bir

alakası yoktur. Doyumsuz bir kadın ya

da erkek vardır. Ve siz hayatını

kısıtlasanız da, özgür bıraksanız da o

kadın ya da erkek zaten sizi

aldatacaktır.

Bir erkeğin aldattığını nasıl anlarız?

Biliyorum sizin kocanız ya da sevgiliniz

aldatmaz, aldatanlar hep konu

komşununkilerdir. Yine de erkeğinizin

kimi davranışları aldatma sinyalleri

veriyor olabilir. Sizin yanınızda her

gelen telefona yanıt vermiyor ya da

mesaj geldiğinde sonra bakarım diyorsa

aman dikkat! Kaza geliyorum

demez. Aldatan ya da aldatmaya meyilli

bir erkekte fiziksel görünümde ve

davranışlarda bazı değişimler göze

çarpar. Mesela yeni moda giysiler almaya

başladı mı yine dikkat, özellikle

de iç çamaşırı alışverişi başladıysa ateş

bacayı çoktan sarmış olabilir. Aldatan

erkek, kendini biraz olsun aklamak için

birlikte olduğu kadına çeşitli suçlamalarda

bulunur. Bakımsızlıkla

suçlayıp başka kadınlarla kıyaslamaya

gidiyorsa vay halinize.

Aldatan bir kadını nasıl anlarız?

Eğer eşiniz daha önceden pek de

bakımlı biri değilse ve aniden

tırnaklarına, saçlarına, makyajına ve

kıyafetine dikkat ediyorsa tehlike

çanları sizin için çalıyor demektir. Ani

değişiklikler yapabiliyorsa, mesela saçı

siyah iken bir anda sarıya çeviriyorsa,

esnek iç çamaşırlarının yerini dantel ve

saten çamaşırlar almaya başladıysa bir

aldatma işaretidir. Hiç bilmediğiniz yeni

arkadaşlar edindiyse, sürekli

tanımadığınız kişilerin adını söyleyip

onlarla buluştuğunu söylüyorsa, sizi

kendisini aldatmakla suçluyorsa,

kıskançlığın boyutunu abartıyorsa ve

cinsel birliktelikten kaçıyorsa bunlarda

birer işarettir.

Saydığım sinyallerden hiçbiri eşinizde

yoksa sevinmeden önce bir durun.

Neden mi? Kimi zaman da hiçbir işaret

göstermemek en büyük sinyal veya

kanıt olabiliyor. Bence 'o sinyal ya da bu

sinyal' demek yerine, seviyorsanız

güvenin, güvenmiyorsanız da

sevmeyin derim.

Sevgiyle kalın.

23


Hentbol Milli Takımı

Ciğerci Ahmet’i tercih etti

BU

CİĞER SADECE

CİĞERCİ AHMET’DE

YENİR

ZENGİN Ç

HİZMET

PAZARTESİ HARİÇ

HER GÜN SIRA GECESİ

24


Eskişehirspor Her

Zaman Göz Bebeğimiz

AYRANIMIZI

DENEDİNİZ Mİ?

İÇLİ KÖFTEMİZİ

DENEMELİSİNİZ

EŞİTLER İLE

İNİZDEYİZ

ODUN

ATEŞİNDE PİŞEN

LEZZETLER

Mustafa Kemal Paşa Mahallesi

Sivrihisar 1 Cad. no : 54

REZERVASYON : (0222) 230 79 09

25


Ata’mızı aramızdan ayrılışının

yıldönümünde anlamlı etkinliklerle

anan Odunpazarı Belediyesi’nin

Başkanı Kazım Kurt;

“Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız”

Odunpazarı Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa

Kemal Atatürk’ü ölümünün 81’inci yıl dönümünde düzenlediği çeşitli etkinlik ve

programlarla andı. Büyük ilgi gören anma programları bir hayli duygu dolu anlara

tanıklık etti. “Yolumda, Yüreğimde Daima Mavi” adlı programda konuşan Odunpazarı

Belediye Başkanı Kazım Kurt ise, “O’nun çizdiği yoldan onun ilkelerinden

sapmadan Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmak hepimizin görevidir” diye konuştu.

Odunpazarı Belediyesi, Ata’mızın aramızdan

ayrılışının yıldönümünde duygu dolu programlar

düzenledi. Eskişehir halkının büyük

bir katılım gösterdiği ve her kesimden vatandaşın

katıldığı etkinlikler ile Ata’mızı bir

kez daha minnet ve şükranla andık.

DUYGU DOLU ANLAR YAŞANDI

Anma programları kapsamında Yunus Emre

Kültür ve Sanat Merkezi (YKSM) “Yolumda,

Yüreğimde Daima Mavi” adlı program düzenlendi.

Atatürk’ün sevdiği türkü ve şarkılar

ile Atatürk için bestelenen şarkıların

söylendiğini etkinliğe Odunpazarı Belediye

Başkanı Kazım Kurt’un yanı sıra çok sayıda

vatandaşın katıldı. Zaman zaman duygu dolu

anlara ev sahipliği yapan programda Gönül

Onar, Ergün Elibaş ve Hülya Düzbaş; Yok

26

Gayrı Bizlere Dinek Vay, Ben Şehid-i Bâdeyim

Dostlar Demim Yâd Eyleyin, Esir-İ Zülfünüm

Ey Yüzü Mahım, Cana Rakibi Handan

Edersin, Batan Gün Kana Benziyor, Olmaz

İlaç Sine-i Sad Parame, Mezarımın Taşı Bozdağa

Karşı ve Atam adlı eserleri seslendirdi.

Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Müdürlüğü’nden

İlknur Nazlı, Ömer Burak Ünal ve Kıvanç

Pehlivanoğlu ise 10 Kasım’ın önemini

ve Atatürk’e dair anekdotları anlattı.

CUMHURİYETİ SONSUZA

KADAR YAŞATACAĞIZ

Program sonrasında konuşan Odunpazarı

Belediye Başkanı Kazım Kurt, Türkiye Cumhuriyeti’nin

kurucusu Ebedi Başkomutan

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’nin

dört bir yanında büyük bir özlem ve saygı

ile anıldığını belirtti. Atatürk’e duyulan

özlem ve saygının O’nun gerçekten dünya

çapında bir lider olduğunun tescili olduğunu

ifade eden Başkan Kurt, “Ben nur içinde yattığına

inanıyorum bir kişinin faninin cennete

gitmesi için neler lazımsa Atatürk bunların

hepsini yapmış. Hiç kuşkusuz vatanına, toprağına

ve halkına ölümüne sahip çıkan,

bağlı kalan bir lider, herhalde en rahat yerdedir.

Ama esası hepimizin gönlündedir.

Onun çizdiği yoldan onun ilkelerinden sapmadan

Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmak

hepimizin görevidir. Gelecekle ilgili bütün

düşüncelerimizi acaba Atatürk olsaydı nasıl

karar verirdi diye değerlendirdiğimiz zaman,

herhalde bilime en uygun olan davranışı

gerçekleştirmiş oluruz. Odunpazarı Belediyesi,

kendi bünyesinde bu tür etkinlikleri

sürdürmeye devam edecektir. Atatürk, kültür

ve sanatın toplumun vazgeçilmez parçası olduğunu

söylemiş, biz de bu konuda çalışmaya

devam edeceğiz” dedi.


Hem yerli kaynaklar, hem de daha sağlam

yapısı ile beton yol Eskişehir’i sarıyor

Odunpazarı da

“beton yol” dedi

Büyükşehir

Belediyesi

tarafından

uygulanmaya

başlayan Beton

Yol için Odunpazarı

Belediyesi

de harekete

geçti. Asfalt kaplamaya

göre,

hem uzun ömürlü

hem de ekonomik

olan beton

yol için kolları sıvayan

Odunpazarı

Belediyesi,

her yönüyle tasarruf

sağlayan

uygulama ile ülkemize

ve şehrimize

kazandırmaya

başladı. Başkan

Kazım Kurt ise,

“Beton yol iş gücünden

kazandıracak,

dışa

bağımlılığı da

azaltacak. Bu nedenle

ekiplerimiz

Odunpazarı’nda

beton yol uygulamasına

devam

edecek.” diye konuştu.

Odunpazarı Belediyesi, beton yol

uygulamasına Kanlıpınar Mahallesi’nde

başladı. Odunpazarı Belediyesi’nin

ilk beton yol çalışmasını

yakından takip eden Odunpazarı

Belediye Başkanı Kazım Kurt, çalışmaların

yürütüldüğü alana giderek

beton yol çalışmalarını inceledi.

Başkan Kurt, beton yol uygulamasını

yaygınlaştırarak tasarruf yapmaya

devam edeceklerini

vurguladı.

10 BİN METREKARELİK ALANDA

UYGULANDI

Odunpazarı Belediyesi Fen İşleri

Müdürlüğü, Çim-Sa ile yaptığı işbirliğine

beton yol uygulamasıyla başladı.

Kanlıpınar Mahallesi’nde

bulunan Eskişehir S.S Metal Sanayicileri

Geri Dönüşüm Kooperatifi girişindeki

ana arterde beton yol

çalışması yapan Fen İşleri Ekipleri,

1200 metre uzunluğunda yaklaşık

10 bin m2’lik bir alana beton yol

uygulaması yaptı. Fen İşleri Ekipleri

Odunpazarı Bölgesi’nde ilk kez

beton yol çalışması yaparken, yetkililer

alt yapısı tamamlanan ana

arter ve sokaklarda beton yol çalışmasına

devam edileceğini söyledi.

BAŞKAN KURT BİLGİ ALDI

Fen İşleri Ekiplerinin çalışmalarını

yakından takip eden Odunpazarı

Belediye Başkanı Kazım Kurt, ekiplerin

çalışma yaptığı alana gitti.

Ekiplerin çalışmalarını yakından inceleyen

Başkan Kurt, yetkililerden

çalışmalar hakkında bilgi aldı.

“BETON YOLA DEVAM EDECEĞİZ”

Asfalt malzemesinin yurt dışından

ithal edildiğini ifade eden Başkan

Kurt, bu nedenle de asfalt malzemesinin

ekonomik açıdan büyük bir

yük olduğunu belirtti. Bu konuda

dışa bağımlı olmanın üzücü olduğunu

dile getiren Başkan Kurt,

“Beton yol hem uzun ömürlü hem

de ekonomik. Beton yol iş gücünden

kazandıracak, dışa bağımlılığı da

azaltacak. Bu nedenle ekiplerimiz

Odunpazarı’nda beton yol uygulamasına

devam edecek.”

27


Türk Toraks

Derneği’nin

termik

santrallerin

hava

şartlarına

olumsuz etkisi

raporla

kanıtlandı.

ÇAN’DA BİLE

ÇANLAR ÇALIYOR

Alpu’ya yapılması planlanan kömürlü termik santral eğer

yapılırsa son derece kötü hava şartları bizi bekliyor.

>>

Yapılması ile birlikte, ülkenin

en teknolojik termik

santrali olarak

gösterilen, yapım teknolojisi

ile çevre ve insan sağlığına

son derece duyarlı olarak

sunulan ve bunun için pek

çok kez tanıtım turları düzenlenen

Çan Termik Santrali,

hiçte o kadar masum

değilmiş! Türk Toraks Derneği

yaptığı araştırmada,

termik santrallerin bulunduğu

bölgelerde yarattığı

hava kirliliğini rakamlarla

ortaya koyarken, Çan’da bile

çanların ne kadar acı çaldığını

ispatladı. Son teknoloji

ile yapılan termik santral

bile hava kirliliğini normal

şartların bir hayli üstüne çıkarırken,

Eskişehir’e yapılması

düşünülen termik

santralin de şehrimizin havasını

ne denli kirleteceğini

de şimdiden hepimizin gözlerinin

önüne serdi.

28

Eskişehir’in gündeminde hala yer

tutan Alpu’ya yapılması planlanan termik

santralin çevre için ne denli zararlı

olduğunu bu kez Türk Toraks

Derneği rakamlarla ortaya koydu.

Eskişehir’in ve İç Anadolu’nun en verimli

tarım alanlarından olan Alpu

Ovası’nda yapılmak istenen termik

santral yapımı işi şimdilik kamuoyu

tepkileri nedeniyle rafa kaldırılsa da,

yeniden yapımı için de bir taraftan çalışmalar

sürüyor. Son olarak bölgede

sondaj çalışmalarına bir kez daha izin

verilmesi, Alpu’daki tarım arazileri

üzerine termik santral inşa edilmesi

planının devam ettiğini ortaya koyuyor.

TAM 129 KEZ NORMALİN

ÜZERİNE ÇIKTI

Daha önce ihale aşamasına getirilen

ve her fırsatta, doğaya ve kentin hava

sağlığına zarar vermeyeceği iddia edilen

Alpu termik santralinin, her ne koşulda

olursa olsun hava sağlığına

büyük zarar vereceği de Türk Toraks

Derneği’nin çalışmaları ile ortaya çıktı.

Son olarak Çanakkale’nin Çan İlçesinde

yapılan ve modernizasyonu ile sürekli

olarak örnek gösterilen bu santral yüzünden

bile defalarca kez sağlıksız

hava koşulları oluştu. Çan İlçesi’nde bu

yıl yapılan hava sağlığı kontrollerinde,

ölçüm yapılan 277 gün içerisinde tam

129 kez Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği

kıstasların dışına çıktığı ve insan

sağlığını etkileyecek boyuta ulaştığı

tespit edildi.

TERMİK SANTRALLER

BULUNDUĞU YERE

ÖLÜM SAÇIYOR

Yapılan bilimsel araştırmalarla ortaya

çıkan bu rakamlar, Alpu’da yapılmak

istenen termik santralin hangi teknoloji

ile yapılırsa yapılsın, Eskişehir’in

hava kalitesini kesin olarak bozacağını

ortaya koyuyor.

Bu rakamlar, termik santrallerin bulunduğu

tüm bölgelerde hemen hemen

aynı oranda seyrediyor. Kısacası,

hangi teknoloji ile yapılırsa yapılsın,

termik santraller, bulundukları yerin

hava kalitesini tamamen bozarak,

insan sağlığını olumsuz olarak etkileyen

birer tesis haline geliyorlar.

İKİ BUÇUK YIL DAHA ÖNLEM

ALIN İZNİ!

Öte yandan hava kalitesinde yaşanan

olumsuz değişimlerle, insan sağlığı

üzerinde solunum yetmezliklerinden

kansere varan vakalara neden olan

termik santraller için yeni bir yasal


düzenleme geliyor. Buna göre, termik

santrali işletmecilerine insan ve çevre

sağlığına verdikleri zararı ortadan kaldırmaları

için ek 2,5 yıllık süre

daha tanınmasına yönelik talep,

meclisteki ilgili komisyonda kabul

edildi. Kısa süre sonra TBMM

Genel kuruluna getirilmesi beklenen

yasa düzenlemesi insan yaşamının

daha da kötüleşmesi riskini

ortaya çıkarıyor. Türk Toraks Derneği

ise, bu yeni yasal düzenlemenin

kabul edilemez olduğunu

söylüyor.

KÖTÜ HAVA KOŞULLARI

GÖRÜNMEZ KATİLLERDİR

Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları

ve Akciğer Sağlığı Çalışma

Grubu Başkanı Dr. Öğr.

Üyesi Nilüfer Aykaç,

hava kalitesindeki bozulmaların

sessiz cinayetler

işlediğini öne

sürdü. Aykaç açıklamasında

“Dünya Sağlık Örgütü

(DSÖ) her yıl 8

milyondan fazla ölüme

yol açması nedeniyle

hava kirliliğini ‘görünmez

katil’ olarak tanımlamaktadır.

Fosil

yakıtlar kısa vadede

hava kirliliği ve uzun vadede karbondioksit

emisyonuna neden olarak küresel

iklim krizine yol açmaktadır. Bu

olumsuz etkinin önüne geçmek için

özellikle bazı gelişmiş ülkeler günümüzde

fosil yakıtların kullanılmasını

terk ederek, daha az zararlı olan, yenilenebilir

enerjiyi kullanmaya yönelmektedirler.”

diyerek hava kirliliği

sorununun boyutuna dikkat çekti.

“SINIR DEĞERLERİ AŞILDI”

Aykaç, gündemdeki termik santraller

konusuna yönelik olarak, “Bilindiği

üzere bir süre önce Türkiye Büyük Millet

Meclisi’nde temsil edilen tüm siyasi

partiler, insan sağlığına ve çevreye

zarar verdiği halde bugüne kadar gerekli

yatırımları yapıp önlemleri almadığı

için 2’si kamuya, 11’i özel sektöre

ait 13 termik santralin önümüzdeki yıl

başında kapatılması gerektiğini ortak

bir kararla hükme bağlamıştı. Bu 13

termik santrale 2,5 yıl ek süre verilerek

bir anlamda yeniden havayı ‘kirletme

izni’ verilmesi gündemdedir.

Birey ve toplum sağlığı açısından

yıkım anlamına gelecek bu karar,

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun 1

Kasım’da yapılan toplantısında Meclis

Genel Kurulu’na sunulmak üzere kabul

edilmiştir. Söz konusu termik santrallerin

yer aldığı bölgelerin 2019 yılındaki

hava kirliliği incelendiğinde, bu

bölgelerin tamamında hava kirliliği

sınır değerlerinin aşıldığı görülmektedir.

Öte yandan ‘kirletme izni’ verilmesi

hedeflenen bu bölgelerde

yaşayan insanların, mevcut haliyle

dahi yılın hemen her günü hastalık ve

ölümlere yol açacak düzeyde kirli

hava soluduğu görülmektedir. Avrupa

Birliği ölçülerinin yılda en fazla 35 gün

sınır aşılmasına izin verdiği hatırlandığında

Türkiye’nin bugün itibariyle

yaşadığı kirlilik düzeyinin ne

kadar yüksek ve ürkütücü olduğu

anlaşılabilir.” açıklamasını yaptı.

“ÖLÜM İZNİ” İPTAL

EDİLMELİDİR!

Türk Toraks Derneği Başkanı

Prof. Dr. Hasan Bayram

ise, “Bütün veriler hâlihazırdaki

kirlilik düzeyinin

oldukça zararlı

bir aşamada olduğunu

göstermektedir

ve bu durumda hükümetimizin

gerekli önlemleri hızla ve

etkili bir şekilde alması gerekmektedir.

Böyle bir aşamada, TBMM Genel Kurulu’na

sunulan öneri ile şimdiye

kadar binlerce insanın ölümüne

neden olmuş santrallerin havayı

kirleterek insanları öldürmesine

izin verilmek istenmesi bilimsel

ve insani açıdan kabul edilebilir

değildir.” dedi.

Bayram, “Her insanın sağlıklı bir

şekilde yaşamını sürdürme hakkı

olduğunu savunan Türk Toraks

Derneği, bunun için akciğer sağlığının

ve doğanın korunmasının

zorunlu olduğunu bilerek termik

santrallerin TBMM’nin önceki kararı

uyarınca hemen kapatılmasını,

hava kirliliğini yaşamla

bağdaşmaz boyutlara

ulaştıracak olan bu

‘ölüm izni’nin acilen

iptal edilmesini talep

etmektedir.” diyerek

Türk Toraks Derneği’nin

konuyla ilgili talebini

kamuoyuyla

paylaştı.

ALPU TERMİK

SANTRALİ

NE OLACAK?

Tüm bu gerçeklerin

ardından, yapımı için bir kez daha

sondaj çalışmaları başlayan Alpu Termik

Santrali için yeni gelişmelerin

nasıl olacağı merakla bekleniyor. İlgili

kurumlar termik santrali yapmaya bir

hayli kararlı görünürken, Eskişehir’deki

sivil toplum örgütleri ile vatandaşlar

da bu santralin yapımını

önlemek için de aynı kararlılığı gösteriyor.

29


Tepebaşı Belediyesi’nden

yerel kalkınma için büyük

dayanışma

Kırsal Kalkınmaya

büyük önem veren

ve kırsala dair örnek

olacak pek çok proje

üreten Tepebaşı Belediyesi,

bu kez üreticileri

bir araya

getirdi. Üretici kooperatifleri

tarafından

üretilen ürünlerin de

sergilendiği toplantıda

katılımcılara

hitap eden Başkan

Ahmet Ataç, “Eskişehir

zaten örneklerin

kenti ve bu konuda

da güzel işler yapılabilir.

Sizlerin bir

araya gelmesi ile

Türkiye için güzel bir

model ortaya koyabiliriz.

Bu iş birliği

için Tepebaşı Belediyesi

olarak üzerimize

düşeni yapmaya hazırız”

ifadelerini kullandı.

30

Tepebaşı Belediyesi Kırsal Hizmetler

Müdürlüğü tarafından düzenlenen toplantıda,

Eskişehir’de faaliyet gösteren

üretici ve tüketim kooperatiflerinin

temsilcileri bir araya geldi.

Encümen Salonu’nda gerçekleşen toplantıya

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.

Ahmet Ataç’ın yanı sıra Tepebaşı Belediye

Başkan Yardımcısı Melih Savaş,

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman

Buluşan, Eskişehir Ticaret Odası,

Eskişehir Ticaret İl Müdürlüğü, Eskişehir

İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile

çok sayıda üretici ve tüketim kooperatifinin

temsilcileri katıldı.

“TÜRKİYE İÇİN GÜZEL BİR MODEL

ORTAYA KOYABİLİRİZ”

Üretici kooperatifleri tarafından üretilen

ürünlerin de sergilendiği toplantıda

katılımcılara hitap eden Başkan Ataç,

Tepebaşı Belediyesi’nin yerel üreticilere

ve kırsal mahallelere yönelik çalışmaları

hakkında bilgiler verdi. Başkan

Ataç, “Burada gerçekleştirdiğimiz bu

toplantı gerçekten çok önemli. Bütün

şehir yasası ile birlikte kırsal mahallelerdeki

çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk,

‘Milli ekonominin temeli tarımdır’ diyerek

tarımın önemini vurgulamıştır. Tarımın

getirildiği bu kötü noktadan dolayı

ekonomi bu haldedir. Bu gidişe karşı

biz de üstümüze düşeni, elimizden geleni

yapıyoruz. Kooperatiflerin bir

araya gelmesi de bunun için çok

önemli. Eskişehir zaten kooperatifçilik

deneyimi, temeli olan bir kent. Üretim

ve tüketim kooperatiflerinin bir araya

gelmesi, ekonomik açıdan lokomotif bir

güç olabilir. Eskişehir zaten örneklerin

kenti ve bu konuda da güzel işler yapılabilir.

Sizlerin bir araya gelmesi ile

Türkiye için güzel bir model ortaya koyabiliriz.

Bu iş birliği için Tepebaşı Belediyesi

olarak üzerimize düşeni

yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

“PAZARLAMA ZORLUĞU

AŞILACAK”

Ardından konuşan Tepebaşı Ziraat

Odası ve Yeşil Sakarya Yaş Sebze ve

Meyve Üreticiler Birliği Başkanı Süleyman

Buluşan da “Bu toplantı gerçekten

üreticiler için bir hayaldi ve gerçekleştiği

için çok mutluyuz. Burada gördüğünüz

ürünlerin tamamı Tepebaşı’nda

üretildi. Bölgemizde üretilen ıspanak,

havuç gibi kış ürünleri, diğer üretim

bölgelerini kesinlikle aratmayacak kalitede.

En büyük sorun ise pazarlama

noktasında yaşanıyor.

Üreticiler ürününü satamazken,

halkımız ise çok pahalıya satın

almak zorunda kalıyor. Tezgahlarda fiyatları

görünce, üreticinin gerçekten

dudağı uçukluyor. Bizim 50 kuruşa satamadığımız

ürün, vatandaşın evine 5

TL’ye giriyor. Biz, pazarlama zorluğunun

bu toplantılar ile aşılabileceğine

inanıyoruz” dedi.

SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANDI

Toplantıda daha sonra üretici ve tüketim

kooperatifleri temsilcileri, yapılabilecek

iş birliği ve yol haritasının

belirlenmesi konusunda çalışacak komisyonu

belirledi. Temsilciler toplantının

sonuç bildirgesinde, “Üretici ve

Tüketim Kooperatifleri arasında koordinasyonu

sağlamak. Yerelde üretilenleri,

yerelde tüketmek. Sağlıklı ve

güvenilir gıdayı daha erişilebilir kılmak.

Ekonomik krizlere karşı, yerel dayanışma

ve korumacılığı sağlamak.

Dayanışma ekonomisini geliştirerek

kent halkının direncini yükseltilmesi

konularında ortak çalışma yapmak” konularındaki

kararlılıklarını açıkladı.

Toplantıya katılan üretici kooperatifleri

Yeşil Sakarya Yaş Sebze ve Meyve Üreticileri

Birliği Pazarlama Kooperatifi,

Yıldırım Çiftliği Yaş Sebze ve Meyve

Üreticileri Birliği Pazarlama Kooperatifi,

Eskişehir Yaş Sebze ve Meyve Üreticileri

Birliği Pazarlama Kooperatifi,

Kavacık ve Çevre Köyleri Tarımsal Tarımsal

Kalkınma Kooperatifi katıldı.

Toplantıda yer alan tüketim

kooperatifleri ise Yenikent

İşeletme Kooperatifi,

Üniversiteliler Tüketim

Kooperatifi, Estel Tüketim

Kooperatifi, Osmangazililer

Tüketim Kooperatifi, Hava

Sanayi Yardımlaşma Dayanışma

Derneği Hizmet Sandığı

ve Tüm Uçak Motor

Sanayi Çalışanları Tüketim

Kooperatifi oldu.


Tepebaşı Belediyesi 600 kişi ile Ata’nın huzuruna çıkarken, ilk kez Anıtkabir’i gören Eskişehirliler duygu dolu anlar yaşadı.

Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen kültür turları kapsamında

Ankara’ya giden yaklaşık 600 vatandaş, Anıtkabir’de Ulu

Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyaret etti. Başkan Ataç, “Tepebaşı’nda

Çanakkale’yi, Anıtkabir’i görmeyen kalmayacak”

dedi. Öte yandan ilk kez Ankara ve Anıtkabir’i bu gezi vesilesiyle

görme imkanı bulan bazı vatandaşlar; “İyi ki Ahmet

başkanımız var, kendisine çok teşekkür ederiz” dediler.

Tepebaşı Belediyesi tarafından Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikal

edişinin 81. yıl dönümü dolayısıyla, Anıtkabir

özel ziyareti düzenlendi.

Etkinlik kapsamında Tepebaşı Belediyesi

Belde Evleri bünyesinde bulunan yaklaşık

600 vatandaş Anıtkabir'i ziyaret ederek

Ata'sının huzuruna çıktı. Vatandaşlar, meclis

üyeleri, Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcıları,

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer

ve Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet

Ataç, Anıtkabir ziyaretinde ilk olarak Atatürk'ün

mozolesine çiçek sundu.

Başkan Ataç ve Tepebaşı kafilesi daha sonra

Anıtkabir önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.

“ÇANAKKALE’Yİ, ANITKABİR’İ

GÖRMEYEN KALMAYACAK”

Burada bir değerlendirmede bulunan Başkan

Ataç, “600 vatandaşımız ile birlikte Ankara’ya,

Ata’mızın huzuruna geldik. Mozole öncesinde

vatandaşlarımız ile sohbet ederek

hatıra fotoğrafları çektirme şansı buldum. Bu

güzel ve özel yere ilk kez gelen, çok duygulanan

epeyce kadınımız var. Bunu söylediklerinde

ben de çok mutlu oldum. Çünkü ilk

kez burada bulunmalarına aracı olduk. Tepebaşı

Belediyesi olarak bu kültür gezilerini

çok önemsiyoruz. Ankara’daki Anıtkabir ve

Meclis ziyaretlerimiz ile birlikte Çanakkale

ziyaretlerimiz de çok önemli. Tepebaşı’nda;

Çanakkale’yi, Anıtkabir’i görmeyen vatandaşımız

kalmayacak. Böylelikle insanlarımız

geçmişimizi görerek öğrenmeye, hissetmeye

devam edecek” ifadelerini kullandı.

DUYGUSAL ANLAR YAŞANDI

Anıtkabir ziyaretine katılan Eskişehirliler

duygusal anlar yaşadı. Kültür turları ile Ankara’ya

geldikleri için çok mutlu olduğunu

ifade eden vatandaşlar, Başkan Ataç’a da teşekkürlerini

iletti.

Zehra Demirel isimli vatandaş, “Çok mutlu ve

heyecanlıyım. Gerçekten gelmeyi çok istiyordum.

Burada Ahmet Başkanımız da bizlere

eşlik etti. Kendisine teşekkürlerimizi iletiyoruz”

dedi.

Hikmet Ertan ise “Buraya geldiğim için kendimi

çok şanslı hissediyorum, çok mutluyum.

Epeyce de duygulandım. Başkanımız da bizlerle

birlikte oldu, bir kez daha teşekkür ediyorum”

diye konuştu.

Şükriye Göçmen de Ankara gezisine katıldığı

için mutlu olduğunu belirterek, “Buraya geldiğim

için çok duygulandım. Bizlere bu imkanı

sağlayan Ahmet Başkanımıza teşekkür

ediyorum. Atatürk’e sonsuza kadar bağlıyız,

izinden ayrılmayacağız” şeklinde konuştu.

“53 YAŞIMDAYIM, İLK KEZ GELDİM”

Anıtkabir’i Tepebaşı Belediyesi kültür turları

ile ilk kez ziyaret eden Saniye Öztürk de

yoğun duygular yaşadığını söyleyerek, “Atatürk’ümüzün

ziyaretine geldik, duygularım

çok yoğun. O’nu çok özlüyoruz, arıyoruz. 53

yaşımdayım ve Anıtkabir’e de ilk kez geliyorum.

Buraya gelmemi sağlayan Ahmet Ataç

Başkanımıza çok teşekkür ediyorum, çok

duygulandım, gözlerim doluyor. Bu gezi olmasa

Anıtkabir’e gelemezdim, Tepebaşı Belediyesi’ne

teşekkürlerimi iletiyorum”

sözlerini kullandı.

31


“Adımı ‘Yumurtacı’

koydular

>>

Aytekin Yeşilkuşak. 38 Yaşında. Hayatı boyunca

sebze-meyve yememiş. Hiçbirinin tadını

dahi bilmiyor. Gitmediği doktor kalmamış.

Tıp dilinde adını da koyamamışlar bu durumun.

>>

Bu ilginç özelliği sayesinde televizyonlara bile

çıkmış Aytekin Yeşilkuşak. “Bu yüzden çok aç

kaldığım oldu” diyor. Misafirlikte bile kendisine

yumurta kırıldığını söyleyen Aytekin “Böyle yaşamak

zor ama içim almıyor. Bende denemiyorum

diye ekliyor. İşte hayatı boyunca sebze ve

meyve” yemeyen ilginç ama gerçek bir hikaye.

Evet, sizi yılın en ilginç kişisiyle tanıştırıyorum.

Telefonumuz çalıyor onca işin arasında…

Gazetemizi arıyor Aytekin Bey, telefonda: “Ben hayatımda

hiç sebze, meyve yemedim. Haber değeri var mı

sizin için?” diyor.

Zaten yorgunum!

Şaşıp kalıyorum.

‘Kafa mı kırıyor ki bu benle sabah sabah’ diyorum içimden…

İnanmıyorum da tabi ve ağzımdan çıkıyor: “Hadi canım

sende! Hiç yemedin yani!”

O ise ısrarlı: “İster inan ister inanma ama yemedim.”

Bir dinlesem ne kaybederim ki diyorum.

Telefonunu alıyorum ve randevulaşıyoruz.

Çarşı tramvay durağının önünde buluşacağız.

Erkenden gelmiş bile!

Şöyle bir süzüyorum kendisini yalan mı söylüyor ki diye,

yalan söyleyecek bir his uyandırmıyor nedense...

Çaylarımızı yudumlarken bir yandan da ağzını arıyorum.

Fire verir mi acaba?

Vermiyor.

Kendinden emin: “Yemedim kardeşim!” diyor en sonunda…

Daha fazla kızdırmayalım Aytekin Bey’i…

Doğru söylediğine nasıl mı emin oluyorum: “Bir sebze

ya da meyveyi görünce miden mi bulanıyor?” diye sorduğumda…

Gayet sakin: “Yoo, tadını bilmediğim bir şey neden midemi

bulandırsın ki?” yanıtını veriyor.

Bundan sonra aramızda geçen diyaloğu hiç değiştirmeden

bire bir paylaşıyorum.

32

Hiçbir meyve ve sebzenin tadını

bilmiyor. Çünkü hiç yememiş

Tanıyalım mı seni? Kimsin?

Aytekin Yeşilkuşak. 38 yaşındayım. Küçük bir terzi

atölyemiz vardı. Babamla ikimiz çalışıyorduk. Babamı

kaybettim. Dükkan da kapandı. Şu an da işsizim.

Sebze ve meyve yemiyorum diyorsun. Hiç hayatımda

ağzıma sürmedim, tadını bilmem, tatmam

da diye iddia ediyorsun. Doğru mu bu ya?

Hiç yemedim. Maalesef. Kimse inanmıyor ama doğru.

Hiçbir sebze ve meyvenin tadını bilmem…

Nedeni ne?

Nedeni de yok. Birçok doktora da gittim. Doktor da bir

anlam veremiyor. Ona da danıştım. Nedenini kimse bulamıyor.

Saçma ve ilginç bir durum ama bilmiyorum yiyemiyorum

işte…

“DÜNYADA YOKTUR”

Sebze ve meyve hepsi dahil değil mi?

Evet. Hepsi dahil…

Gün içerisinde nasıl besleniyorsun?

Kahvaltılık ürünler yiyiyorum. Makarna, süt ürünleri,

hamur işi, kırmızı et tercih ediyorum. Tavuk eti de hiç

yiyemedim.

Et yemeyen kişilere ‘vejetaryen’ deniyor. Sebze

ve meyve yemeyen insanlara ne deniyor? Var mı

tıpta bunun bir adı?

Çok sağlıklı bir durum değil. Bunun farkındayım. Ai-


lede, sülalede bir ben çıktım. Tıp dilinde

bile bunun adını koyamadılar.

Bırak aileyi, ülkede bir sen çıkmışsındır.

(Gülüyor) Dünyada bile olduğunu sanmıyorum.

Kaç kardeşsin?

Bir kız kardeşim var. Bozüyük de o

da… Evli…

“İÇİMDEN GELMİYOR”

Onda böyle bir şey var mı?

Yok, yok. Kesinlikle böyle bir şey yok.

Ne verseniz yerler…

Çocukluğunda bir sebzeden ya da

meyveden tiksinmiş olabilir

misin? Çocukluğunda bir şey yaşamışsındır,

‘Ben bir daha ağzıma

sürmem kardeşim’’ demişsindir.

Olamaz mı?

Hatırlamıyorum. Tiksindiğim bir şey

olmadı. Ama nasıl anlatayım? Sözcük

bulamıyorum. Yiyemiyorum işte, içimden

gelmiyor. Ben

de isterdim herkes

gibi bütün sebze ve

meyveleri yiyeyim

ama olmuyor.

Bir meyveyi gördüğün

zaman ne hissediyorsun?

Sende

nasıl bir duygu

uyandırıyor?

Canım istemiyor.

Miden bulanıyor

mu görünce?

Tadını bilmediğim bir

şey midemi bulandırmıyor.

Denedim yiyemedim

ama midem

de bulanmıyor.

“DOKTORLAR

GÜLDÜ”

Doktora gittin mi?

Doktora gittim. Güldüler. Saçma geldi.

Kendini özel hissettiriyor bu durum

dedi bazı psikologlar… Yedirmeye çalıştılar,

yiyemedim tabi… Maalesef…

Bir çaresi yok mu?

Yok. Bir cevap alamadım. Sizin benden

alamadığınız gibi…

Yemediğin için birçok vitamini de

alamıyor vücut… Bir rahatsızlığın

var mı?

Şu ana kadar olmadı. Turp gibiyim.

Bir sebzeyi getirsem, önüne koysam

ne yaparsın?

Yemem, asla! Her insanın yemediği

birkaç şey vardır, tadını bildiği için

yemez ama ben tadını bilmeden yemiyorum.

Canım da çekmiyor kardeşim.

Tam sopalık bir insanım ben aslında

da… (Gülüyor)

“MİSAFİRLİKTE BANA

YUMURTA KIRARLAR”

Ailen bu durum karşısında ne

yaptı?

Çok zorluğunu çektim. Misafirliğe gidiyoruz,

artık beni tanıdılar, biliyorlar da,

insanlar hazırlık yapıyor, kim bilir ne

lezzetli yemekler var ama ben yemediğim

için bana bir yumurta kırıyorlar,

şehir dışında çalıştığım arkadaşlarımda

da herkes sofraya oturur. Ben

ayrı yerdim.

Mercimek çorbasını nasıl içiyorsun?

Çorbayı içerim ama ailem içine sebze

koymaz. Ham mercimek şeklinde içerim.

Domates, maydanoz, salatalık hiç

yemedin mi yani, aklım almıyor?

RÖPORTAJ

Özge Zaim Sarıoğlu

Hiç tadını bilmiyorum maalesef…

“LAKABIMI YUMURTACI

KOYDULAR”

Peki, gittiğin yerlerde, “Başlarım

sana da yemeğine de” diyen çıkmadı

mı? Hiçbir şey yediğin yok…

Oluyor tabi. Anlam

veremiyorlar. Bir ara

lakabımı yumurtacı

koydular. Sürekli yumurta

yediğim için…

Yumurta da yemesem

ölürüm herhalde…

Karnımı

doyurmam lazım bir

şekilde… Askerde de

yemekleri arkadaşlarla

değiştiriyordum.

Yemekhaneci arkadaşım

idare ediyordu

beni, bana sebzesiz

yemek ayırıyordu.

Hiç aç kaldın mı?

Çok. Kalmaz mıyım?

Yani söyleyecek

söz bulamıyoruz.

Sağlık diliyoruz

sana… Bundan

sonra ki hedefin nedir peki?

İşsizim. İş arıyorum. Bir fabrikaya girip

başlamayı düşünüyorum. Size de çok

teşekkür ediyorum. Zaman ayırdığınız

için…

Biz teşekkür ederiz.

33


>>

DK Güzellik Merkezi sahibi Güzellik Uzmanı Derya Kazmacı ile zayıflama üzerine

BÖLGESEL İNCELMEK İSTEYENLER İÇİN YENİ YÖNTEM :

SOĞUK LİPOLİZ

Sürekli gelişen ve her gün yeni

bir teknolojinin ortaya çıktığı bir

zaman diliminde güzellik sektörü de

bu yeniliklerden nasibini alıyor.

Bizler de siz değerli okurlarımız için

bu yenilikleri sayfalarımıza taşımaya

devam ediyoruz.

Bu ay ki güzellik köşemizde sadece

kadınları değil fit bir görünüme, sağlıklı

bir vücuda sahip olmak isteyen

herkesi ilgilendiriyor.

>>

Bölgesel incelme ve zayıflamayı

hedefleyen ‘Soğuk lipoliz’ cihazını

sizinle tanıştırıyoruz. Bütün

merak ettiklerimizi Güzellik Uzmanı

Derya Kazmacı’ya soruyoruz.

O da sizin için yanıtlıyor.

Sakarya Caddesi’nde bulunan DK

Güzellik Merkezi’nde bir araya gelerek

hem bu cihazın ayrıntılarını

kendisinden dinliyoruz hem de uygulamayı

izliyoruz.

Bölgesel incelme ve zayıflamayı amaçlayan

‘Soğuk Lipoliz’ uygulamasından

bahseder misiniz ilk olarak?

Yağ dondurma prosedürüdür bu uygulama…

Sürekli diyet yapıyorsunuzdur, üzerine birde

egzersiz ama tüm çabalarınıza rağmen istediğiniz

sonucu alamıyorsunuzdur. İşte inatla

zayıflatamadığınız bölgesel yağlarınızdan

soğuk lipoliz ile kurtulmanız mümkün. Soğuk

lipoliz ile FDA onaylı, cerrahi yöntemler olmadan

kalıcı ve çok hızlı şekilde artık zayıflayabilirsiniz.

Hasta memnuniyet oranlarının

çok yüksek olduğu Soğuk lipoliz ile bölgesel

zayıflayarak, sevdiklerinizin gözünde daha

çarpıcı ve harika görünebilirsiniz.

Nasıl çalışır peki?

Soğuk lipoliz, cildin altındaki yağ hücrelerine

hassas bir şekilde kontrollü soğutma

sağlar. Tedavi edilen yağ hücreleri dondurulur,

ardından yine yağ hücreleri soğuk lipoliz

ile dondurulur. Kısa zaman

içinde vücudunuz bu dondurulan

yağları işler ve ölü yağ

hücrelerini ortadan kaldırır.

Böylece incelmeye ve bölgesel

olarak zayıflamaya başlarsınız.

Siz bu uygulamayı yaparken

kişi kendisini nasıl hissediyor?

Soğuk lipoliz ile bölgesel incelme

(zayıflama) tedavisi sırasında

hedeflediğimiz

bölgeye bir jel ped ve aplikatör

uyguluyoruz. Ardından yağ

dokulu bölgeye kontrollü soğutma

uyguluyoruz. Ayrıca

şöyle bir avantajı da var. Tedavi

gördüğünüz esnada kişi

kitap, gazete ya da dergisini

okuyabilir, e-postalarını kontrol

edebilir. Bizim size tavsiyemiz

ise bu esnada gözlerinizi kapamanız!

Tatlı bir uykuya dalmanız!

Masaj etkisi sayesinde

34

rahatlayın ve inatçı yağlarınıza gülümseyerek

veda edin.

Sonra gözle görülür bir incelme oluyor mu?

Kişi kendisini nasıl hissediyor?

Soğuk lipoliz tedavisi tamamen ameliyatsız

olduğundan hasta normal aktivitelerine

hemen dönüş sağlayabilir. Spor randevusu

var ise gidebilir, işe gitmesi gerekiyorsa rahatlıkla

gidebilir. Soğuk lipoliz ağrısız ve acısız

bir yöntemdir. Olumlu dönütleri de kısa

sürede alacaktır.

Soğuk lipoliz tedavisinden sonra herhangi

bir diyet, egzersiz programı yapmam gerekiyor

mu?

Bu cihazı uygularken bir yandan da diyet

yapılması gerekiyor mu?

Soğuk lipoliz tedavisinden sonra hasta bölgesel

inceldikten sonra herhangi bir spor

veya diyet yapmasına

pek gerek görülmez.

Ancak hastalar tedavi

sonrası gördükleri yüksek

memnuniyet sonrası

daha çok motive

olup, formlarını korumak

istiyorlar. Bu sebeple

spora başlayıp

daha sağlıklı yaşamak

ve formlarını hep korumak

istediklerini gözlemlemekteyiz. Sağlığınız

içinde spor yapmanızı ve sporu hayatınızın

bir parçası olarak tutmanızı tavsiye

ediyoruz Aynı zamanda dengeli ve sağlıklı

beslenmek de zaten yaşam tarzımız olmalı.

Bunun yanında iş yerinizde lazer işlemi de

uyguluyorsunuz. Diğer lazerlerden farkı ise

ağrısız ve acısız olması… Biraz bilgi alabilir

miyiz?

Neden RK 808 Marka Thermal control Buz

başlıklı Diode Lazer Epilasyon cihazı? İki

adet temassız sensörlü cilt ısısı anlık ölçülür

ve kritik değerde atışlar engellenir, bu sayede

cildiniz yanmaz, acı duymaz ve konforlu

bir seans geçirirsiniz. Kesin kalıcı

sonuçlar için en iyi çözümü sunar! Her kıl ve

cilt tipinde başarı sağlar. Daha sağlıklı, dünyada

altın ödülüne sahip tek cihaz… İşlem

esnasında daha derini görür, tamamen kıl

köküne odaklanıp atış yapar. 2019 son sistem

konuşan bir cihazdır.

Kaç seans sürer peki?

Soğuk lipoliz tek seanslık bir

uygulamadır. Çok nadir kişilerde

ikinci bir seans gerekebilir.

Ne kadar incelme beklenir?

Ortalama 2 – 11 cm arası incelme

beklenir. Bu süreçte su

tüketimi çok önemlidir.

Ne zaman sonuç alınır?

Göz ile görülür sonuçlar 3.

haftadan sonra başlar. Dondurularak

yok edilen yağların 3.

aya kadar yok olması hedeflenir.


Tek soru, tek yanıt...

AK PARTİ İL KADIN KOLLARI BAŞKANI

AK PARTİ BÜYÜKŞEHİR- ODUNPAZARI BELEDİYE MECLİS ÜYESİ

ÖZLEM YALÇIN

l

Kendimi tek kelime tanımlayacak olursam ‘Azimli’ derdim.

l

Şu an yaptığım işi yapmasaydım ‘Sosyal gönüllü’ olurdum.

l

Gündemimi en fazla meşgul eden şey : ‘Siyaset…’

l

Kayıtsız kalamadığım tek şey: ‘Haksızlık’

l

En büyük sevincim: ‘Kızım’

l

En büyük pişmanlığım: ‘Yok (kadere inanırım)’

l

Hayatımın dönüm noktası: ‘Eşimi kaybeiğim’

l

Beni en çok etkileyen yazar: ‘Mehmet Akif Ersoy’

l

En beğendiğim kitap: ‘Safahat’

l

Hoşlandığım müzik türü: ‘Türk Sanat Müziği’

l

Hatırladığım en iyi film: ‘Babam ve Oğlum’

l

Aldığım en son şey (kendim için) : ‘Fidan’

l

Bugüne kadar aldığım en güzel hediye: ‘Bir

kız çocuğunun teşekkür öpücüğü’

l

Kendimde değiştirmek istediğim:

‘İnsanlara aşırı

güvenim’

l

En çok beğendiğim

özelliğim:

‘Açık sözlü

olmam’

l

Olmasa da olur

dediğim: ‘Sürücü

belgesi’

l

Olmazsa olmazım:

‘Ailem’

l

Mutlaka yapmak istediğim:

‘Yamaç paraşütü’

l

Mutlaka görmek istediğim:

‘Torunlarım’

l

En gıcık olduğum şey: ‘Vefasızlık’

l

Eskişehir’de en beğendiğim

mekân: ‘Odunpazarı

(Ayten Usta)’

35


ARALIK AYINDA YiNE

TiYATROYA DOYACAĞIZ

>>

Kurulduğu günden bu yana şehrin kültür ve sanat hayatına büyük katkılar sunan, sahneye konulan oyunlarda

gösterilen üstün performans ile ünü ülke sınırlarını da aşan Eskişehir Şehir Tiyatroları, yılın son ayında yine

dopdolu içeriğiyle Eskişehirli sanatseverlerin karşısında olacak. Yine birbirinden anlamlı oyunları sahneye koyacak

olan Eskişehir Şehir Tiyatrosu ekibi, Aralık Ayı oyunları için de daha şimdiden büyük bir ilgiyle ve merakla

bekleniyor. Biletleri bu günlerden tükenme noktasına gelen ve her zaman olduğu gibi kapalı gişe oynayacak olan

Şehir Tiyatroları, önümüzdeki ayda da kah güldürecek, kah hüzünlendirecek.

Aralık ayında da dolu dolu bir programla

Eskişehirli sanatseverlerle buluşacak olan

Eskişehir Şehir Tiyatroları, her yaştan kişiyi

sanat merkezlerine çekecek.

Biri çocuk oyunu olmak üzere 7 farklı

oyunla sahneye çıkacak olan Şehir Tiyatroları,

yine bol bol alkış alacak.

İşte bu ayın oyunları;

MÜTFETTİŞ; Çarlık yönetiminin gölgesi altında,

yozlaşmış taşra bürokrasisini başarılı

bir anlatım ve olay örgüsü ile alaya alan komedi

oyunu.

VAHŞET TANRISI; Bireyin ve toplumun

içinde barındırdığı hoşgörüsüzlüğü ve şiddet

eğilimini, aile kavramını sorgulayarak

anlatan bir kara mizah örneği

39 BASAMAK; Can sıkıntısını gidermek

için tiyatroya giden bir adam, kendisini bir

anda heyecanlı, hareketli, çılgın ve bir o

kadar da komik bir casusluk serüveninin ortasında

bulur.

BÖYLEDİR BİZİM SEVDAMIZ; Ülkemizi

derinden etkileyen toplumsal olayları ve

yakın Türkiye tarihini konu alan müzikal,

Zülfü Livaneli’nin birbirinden etkileyici şarkıları

eşliğinde seyirci ile buluşuyor.

GEÇMEM GEREK; Oyun, sınırların ortadan

kalktığı, hepimize ait ortak bir dünyada yaşamak

istiyorsak, müziğin, resmin, yani sanatın

gücüne inanmamız gerektiğinin

önemini, müzikli ve renkli bir dille anlatıyor.

BERNARDA ALBA’NIN EVİ; Oyun, dul bir

annenin, kızları üzerinde kurduğu baskı ve

kısıtlamayı anlatırken, arka planda, kıyıcı

ve otoriter yönetim anlayışları ve diktatörler

tarafından, insanların yaşam haklarının

nasıl göz ardı edildiğinin altını çiziyor.

KÜÇÜK KARA BALIK; Dünyayı görmeye

meraklı küçük bir balığın özgürlüğe uzanan

yolculuğunun anlatıldığı oyun, adalet, eşitlik,

özgüven, cesaret ve benzeri kavramları

çocuksu bir bakış açısı ile ele alırken, çocukların

yanı sıra büyüklerin de ilgisini çekecek

bir anlatım gücüne sahip.

36


37


İYİ Kİ VARSIN

ANADOLU

Anadolu Üniversitesi Futbol A Takımı

ÜNİVERSİTESİ

Futbol takımında kısa sürede

antrenör değişikliğine gidilmek

zorunda kalındı.

>>

Eskişehir sporunda Anadolu Üniversitesi’nin önemi ve yeri çok

büyük… Kentin sportif faaliyetlerinin %60 ila 70 yükünü çeken

Üniversite’nin Gençlik ve Spor Kulübü hemen hemen her branşta

ilimiz adına önemli işlere imza atmaya devam ediyor.

>>

Futbol, basketbol, voleybol, hentbol ve tenisten, yüzme, okçuluk,

ragbi, atletizm ve masa tenisine kadar tüm branşlarda gerek

öğrencileriyle, gerekse şehrin yetenekli gelecek vadeden minikleriyle

sporumuza katkı sunmaya devam ediyorlar…

Futbolda bu sezon yapılan büyük yatırım

karşılığı şuana kadar alınamadı.

FUTBOLA YATIRIM YAPILDI

Anadolu Üniversitesi Gençlik ve Spor

Kulübü ilimiz sporuna büyük katkı

sağlıyor.

Hemen hemen her branşta faaliyet

gösteren kulüp bu anlamda şehrin

spor yükünü çeken en önemli değer

olarak da alkışı hak ediyor.

Futbol branşında sezona büyük yatırımlarla

giren ve 3.ligi hedefleyen

38

Anadolu istediği

başlangıcı

yapamasa da

lige renk katmaya

devam

ediyor.

Futbol branşında alt yapı düzeyinde

yapılan başarılı çalışmalar son yıllarda

meyvelerini verirken, şimdiden

Mavi Beyazlıların sezonu nerede tamamlayacağı merakla bekleniyor.

birçok minik futbolcu adayı çeşitli

kulüplerin radarına takılmış durumda.


Anadolu Üniversitesi Kadın Hentbol takımı 1.ligde boy gösteriyor.

Anadolu Üniversitesi Kadın Voleybol takımı da 1.ligde yer alıyor.

Spor Kulübü ayrıca yaz döneminde

yine tüm branşlarda açtığı spor okullarıyla

binlerce miniğe hizmette sınır

tanımıyor.

SALON SPORLARINDA DA ÖNCÜ

Salon sporlarının başında gelen basketbol

kadın ve erkek takımları bu yıl

lige katılamazken, erkek voleybol liginde

de boy gösterilmeyecek.

Kadınlar voleybolda geçen sezon ki

çizginin altında kalındı. Hentbol da

tam aksine başarıdan başarıya koşuluyor.

Kadın hentbolcular ligde şuana kadar

oynadığı tüm maçları kazanarak rakipsiz

şekilde şampiyonluğa emin

adımlarla ilerlemeye devam ediyorlar.

Bu başarıda en büyük pay şüphesiz

ki antrenör Murat

Kabadayı’ya ait. Milli antrenör

genç oyuncularla çıktığı

bu yolculukta mutlu sona

ulaşacak gibi duruyor.

Anadolu Üniversitesi

Gençlik ve Spor Kulübü ekiplerinin

bundan sonra ki yıllarda liglerde boy

göstermeye devam etmesi ve hedefi

kovalaması Eskişehir sporuna her anlamda

katkı vermeye devam edecektir.

Öte yandan yüzme, tenis, masa tenisi,

okçuluk ve hatta ragbi branşlarında

ilimizi ulusal ve uluslar arası anlamda

temsil eden kulüp faaliyetlerine bundan

sonra da aynı şekilde devam edecek.

Hentbolda yüksek uçarak

rakipleri eziyorlar.

Voleybol da istenilen başlangıç yapılamadı.

Devre arasında

voleybol branşına

takviye yapılması

da gündemde.

File de ligde tutunma mücadelesi veriliyor.

39


>>

Tahsin Tekmen Süper Amatör Küme de 2019-2020 sezonu

nefesleri keseceğe benziyor. İlk haftalarda ortaya

konulan futbol ve yaşanan çekişme bu sezonun

diğer

İlçe takımı Çifteler renk katıyor.

yıllara

oranla

daha

zevkli

geçeceğini

gösterdi.

Açılış törenine ilgi oldukça büyük oldu.

Adı Yaşatılıyor

Eskişehir Amatör Sporuna uzun yıllar

hizmet eden ve 3 ay önce aramızdan ayrılan

Tahsin Tekmen, unutulmadı. Eskişehir Amatör

Spor Kulüpleri Federasyonu Tahsin

Baba’nın ismini Süper Amatör Kümenin

2019-2020 sezonuna vererek yaşatmaya

devam edecek.

Adını Yakışır Tören Yapıldı

Üniversite Evleri Sahası’nda oynanan sezonun

açılış maçı olan Kırka Boraks ile Baranselspor

arasındaki mücadele öncesinde

2019-2020 sezonun açılış töreni gerçekleşti.

Spor Taban Birlik Başkanları ve yöneticilerinin

de hazır bulunduğu açılış töreninde merhum

Tahsin Tekmen bir kez daha yad edildi.

Sembolik başlama vuruşu

Törende hazır bulunan Tekmen’in oğulları

Timuçin, Özcan ve Özkan kardeşler karşılaşmanın

sembolik başlama vuruşunu

EASKF Başkanı Sadri Atam, TÜFAD Başkanı

Ahmet Bingöl, Büyükşehir Spor Daire Başkanı

Neşet Arduç.İl Hakem Kurulu Başkanı

Nihat Karaca ve Saha Komiserleri Derneği

Başkanı Varol Ümit Uludağ ile birlikte yaptı.

Alkışlar Baranselspor’a

Baranselspor Kulübü dün duyarlı davranışlara

imza attı. Sahaya “Mekanın Cennet

Olsun Tahsin Tekmen” yazılı pankart ile çıkan

kulübün bu davranışı aldı. Öte yandan Baran-

Sağlıkspor-Alpagutspor maçı öncesi her iki takım

oyuncuları Tahsin Tekmen’in fotoğrafının bulunduğu

pankartın önünde birlikte poz verdiler.

40


>>

Tansiyonun daha şimdiden arttığı Süper

Amatör Küme de sezonun sonuna kadar yarışın

devam etmesi bekleniyor. Bu yıl Bölgesel

Amatör Lig için baraj maçı oynayacak ekip

kadar, ligden kimlerin düşeceği ise şimdiden

merak konusu…

Sembolik başlama vuruşunu hep birlikte yaptılar.

EASKF Başkanı Sadri Atam Süper Amatör Küme’ye

Tahsin Tekmen’in adının verildiğini açıkladı.

selspor Kulübü, Saha Komiserleri Derneği

Başkanı Varol Ümit Uludağ’a ve karşılaşmanın

sağlık görevlisine çiçek takdim

ederken, TÜFAD yönetimi de antrenörlere

başarı dileyerek çiçek verdi.

Heyecan Sonuna kadar sürecek

Daha ilk haftalarda tansiyonun yükseldiği

ligde şampiyonluk yarışı kadar,

düşmeme mücadelesi de en üst düzeyde

çekişmeye sahne olacak gibi.

10 takımın çift devre lig usulüne göre

karşılaşacağı Tahsin Tekmen Süper Amatör

Küme de şampiyon olan ekip, Bölgesel

Amatör Ligden Anadolu Üniversitesi yada

Yunusemrespor ile baraj maçı oynayacak.

Bu iki takımdan biri direkt olarak düşerse,

Süper Amatör Küme şampiyonu da adını

direkt Bölgele Amatör Lige yazdıracak.

Ligi son iki sırada bitirecek ekipler

ise önümüzde ki sezon 1.Amatör

Küme de mücadele edecek.

Sonuna kadar nefesleri

kesen mücadele olacak.

Baranselspor sezona büyük

takdir toplayarak girdi.

41


İstikbal derginin bu ay konuğu Eskişehirspor’un transfer tahtasının açılmasında büyük pay sahibi olan

Cemali Sertel “Beşiktaş ve birçok takımda ismim geçerken Fuat Çapa hocamız beni odasına çağırdı. Başakşehir’in

beni istediğini, benim de bu teklifi kabul edersem Eskişehirspor’a çok büyük bir iyilik yapabileceğimi

söyledi. Ben de transfer yasağı kalkabilsin ve abilerim Eskişehirspor’da forma giyebilsinler, en

önemlisi de Eskişehirspor’un önündeki bir engel kalksın diye kabul ettim” dedi.

Sezona çok büyük ümitlerle başladıklarını ve kendilerine

çok şeyler vaat edildiğini söyleyen Sertel “Çok moralli

başladığımız sezonda bize verilen sözlerin tutulmadığını

gördükçe yavaş yavaş motivasyonumuz düştü. İstediğimiz

oyunu bir türlü sahaya yansıtamadık. Tüm bunların üzerine önce -6

daha sonra da -3 puan silme cezaları geldi” ifadelerini kullandı.

“9 puanlık dezavantajı kapatabilecek

güçteyiz” diyen Cemali

“Ancak verilen sözlerin

bir türlü tutulmaması gerek.

Diğer türlü saha içerisine konsantre olmakta

problem yaşıyoruz. Alınan kongre

kararının ardından Osmanlıspor ve

Adana Demirspor maçlarında gücümüzü

göstermeyi başardık ve 6 puanı

aldık. Gelecek adına umutluyuz. Tekrar

söylüyorum. Ligde kalacak güce sahibiz”

şeklinde konuştu.

Biz sorduk, O en içten samimi duygularıyla

yanıtladı. Gelin Cemali ile yaptığımız

güzel sohbetin ayrıntılarına hep

birlikte inelim.

-Cemali Sertel’in Eskişehirspor’a gelişi

nasıl oldu?

‘Futbola 2013 yılında Hatayspor’da başladım.

Hatay’da oynarken 2015 yılında Es-

geçen sezon

İlk golünü

kişehirspor seçmelerine katıldım. Halit

Balıkesirspor’a

Kök hocamız beni beğendi. Şansımı denedim

ve oldu. Altyapı takımlarında sol

atmıştı.

bek ve orta saha olarak forma giyiyordum.

2017 yılında profesyonel oldum. Altyapıda

bana en çok katkısı olan hocamız Ahmet Karaçöl

hocamızdır. İlk olarak Alpay Özalan hocamızın zamanında

idmanlara çıktım. A Takım ile Yılmaz Vural zamanında

deplasmanda 3-0 kazandığımız Adanaspor maçıdır.’

Cemali Sertel

İstikbal

Dergi’ye özel

açıklamalarda

bulundu.

42

-Geçen yıl inanılmaz bir sezon yaşandı.

Neler düşünüyorsun?

‘Süreci zaten hemen hemen herkes biliyor. Bize sahaya çıkıp

mücadele etmek düştü. Bizde bize güvenenleri mahcup etmemeye

çalıştık. İlk yarının sonuna kadar alabildiğimiz en çok

puanı alalım diye motive olduk. İnanılmaz bir birlik beraberlik

oluştu. Sahaya çıkarak elimizden geleni yaptık. Gereğinden

fazla koştuk. Hepimizin ortak amacı Eskişehirspor için mücadele

etmekti. Biz genç futbolcular için çok büyük bir deneyimdi.

Eskişehirspor forması ile gol atmak gibi bir hayalim

vardı. Sezonun ilk iç saha maçında muazzam bir taraftar kitlesi

önünde golümü attım. İnanılmaz bir duyguydu. Rüyada

gibiydim. Biz devre arasına kadar yapabildiğimiz her şeyi

yapmaya çalıştık ve bence başardık.’

-Başakşehir’e transfer sürecin oldu. Şu an bonservisin

Başakşehir’de. Kiralık olarak Eskişehirspor’da

forma giyiyorsun. O dönem neler

yaşandı, bizimle paylaşabilir misin?

‘Sezonun ilk yarısında çok iyi bir performans

sergilemiştim. Ulusal ve

yerel basında bazı takımların benimle

ilgilendiğini okuyordum. Beni


izleyen takımların olduğunu biliyordum ama

işin transfer boyutuna geleceğini çok düşünmüyordum.

Çünkü daha sadece 17 maç oynamıştım.

Beşiktaş ve birçok takımın ismi

geçerken Fuat Çapa hocamız beni odasına

çağırdı. Başakşehir’in beni istediğini, benim

de bu teklifi kabul edersem Eskişehirspor’a

çok büyük bir iyilik yapabileceğimi söyledi.

Ben de transfer yasağı kalkabilsin ve abilerim

Eskişehirspor’da forma giyebilsinler, en

önemlisi de Eskişehirspor’un önündeki bir

engel kalksın diye kabul ettim.’

-Bu sezon başında Başakşehir takımı ile

kısa bir kamp dönemi geçirdin. Biraz da

o dönemden bahseder misin?

‘Başakşehir’in bonservisli oyuncuyum. Takım

ile birlikte kampa katıldım. Fuat Çapa hocamız

Başakşehirli yöneticiler ile görüşmüş ve

kiralamayı düşünüyorsanız ilk biz talibiz

demiş. Zaten devam eden de bir kiralık sözleşmem

vardı. Başakşehir ile ilk etap kampına

katıldıktan sonra Eskişehirspor’da

kiralık olarak devam edeceğim söylendi. Ben

de geldim. Eskişehirspor’un Polonya ve

Afyon kamplarında yer aldım.’

-Sezonu değerlendirirsen. Durumlar

nasıl?

‘Sezona çok büyük ümitlerle başlamıştık.

Bize çok şeyler vaat edilmişti. Çok moralli

başladığımız sezonda bize verilen sözlerin

tutulmadığını gördükçe yavaş yavaş motivasyonumuz

düştü. İstediğimiz oyunu bir

türlü sahaya yansıtamadık. Tüm bunların

üzerine önce -6 daha sonra da -3 puan silme

cezaları geldi. Biz bu 9 puanlık dezavantajı

kapatabilecek güçteyiz ama bize verilen sözlerin

bir türlü tutulmaması bizim saha içerisine

konsantre olmakta problem

yaşamamıza neden oluyordu. Alınan kongre

kararının ardından Osmanlıspor ve Adana

Demirspor maçlarında gücümüzü göstermeyi

başardık ve 6 puanı aldık. Gelecek adına

umutluyuz. Tekrar söylüyorum. Ligde kalacak

güce sahibiz.’

Taraftarın

en

güvendiği

isimlerden

biri olmayı

başardı.

-Ümit Milli Takımda da görev alıyorsun.

Nasıl bir duygu?

Çok gurur verici bir şey. O takımla istiklal

marşını okumak bile çok onur verici. Milli

takımla yurt dışlarına gidip ay yıldızlı

forma için, ülkemiz için bir şeyler yapmaya

çalışıyorsunuz. Bence bambaşka bir

duygu.

-Osmanlıspor maçında çok şık bir gol

kaydettin. Gol nasıl oldu, golden sonra

neler hissettin?

‘Antrenmanlarda ben bu tarzda çok gol atıyorum.

Takımdaki diğer arkadaşlarım ve

abilerim de bu golleri maçlarda da at diyorlardı.

Osmanlıspor maçına kısmetmiş.

Pozisyon gereği top önüme düştü. İçimdeki

ses şansını dene dedi. Bende kaleye

şut gönderdim. Çok güzel bir gol oldu. Eskişehirspor’da

geçen sezon da bir gol atmıştım.

Bu gol de ikinci golüm oldu.’

-Coşkun Demirbakan hakkındaki düşüncelerin

neler?

‘Eskişehirspor için elinden gelen her şeyi

vermeye çalışıyor. Taktik bilgisi çok iyi, disipli

bir Teknik Direktör. Hocamızın istediklerini

yavaş yavaş yapmaya başladık.

Zamanla çok daha iyi bir şekilde hocamızın

istediği oyunu oynayacağız. Çok zor bir

zamanda takımın başına geldi. Çok iyi ve

karakterli bir insan.’

-Takımdaki ağabeylerin ile aran nasıl?

‘Bize çok iyi davranıyorlar. Hatalarımız olduğunda

bizi uyarıyorlar. Gelişimiz için

bize çok katkı sağlıyorlar. Saha içinde olduğu

kadar saha dışında da bize ağabeylik

yapıyorlar. Cebimizdeki harçlığa kadar düşünüyorlar.

Allah onlardan razı olsun.’

-Sol bek dışında hangi mevkilerde görev alabiliyorsun?

‘Altyapıda orta saha oynuyordum. Sol açık ve sol bek olarak da görev aldım.

A takıma çıktıktan sonra Stoper ve Ön Libero da da hocalarımız görev verdi

ben de elimden geleni yapmaya çalıştım.’

Osmanlıspor’a müthiş gol

atıp, böyle sevinmişti.

-Eskişehirspor taraftarları hakkındaki düşüncelerin neler?

‘Tarif etmekte zorluk yaşayabilirim. Hakikaten mükemmeller. Biz onlar sayesinde

saha içerisinde 12 oynuyormuş gibi hissediyoruz. Özellikle geçtiğimiz

sezonun ilk yarısında muazzamlardı. Bizim görevimiz onları mutlu

etmek. İstediğimiz sonuçlar gelmeye devam ettikçe onlarında sayısı artacaktır.

Eskişehirspor taraftarları ve futbolcuları bir bütündür. Altyapıda forma

giyen oyuncular mutlaka o tribünlerde maç izlemiş insanlardır. Ben de o tribünlerde

çok maç izledim. Tezahüratlar yaptım. Eskişehirspor taraftarının önünde

forma giymek istemeyen bir futbolcu olamaz. bütün altyapı oyuncularının bir hayalidir.

Ben bu hayalimi gerçekleştirmeyi başardım.’

43


Hangover Plus üstü 1.kat

Yılların tecrübe ve birikmiyle başlayan

Hangover yolculuğu, 2019’un Ocak ayında

hayata geçirilen Hangover Plus, Hangover

Central Hotel ve Hangover Sky

projeleriyle büyümeye devam ediyor.

Zamanla markalaşan Hangover

kuruluşları, Hangover

Group çatısı altında

toplandı ve bünyesine

geçtiğimiz ay farklı

konseptlere sahip

Hangover Station ve

Hangover Meze Lounge

işletmelerini kattı.

Hoşnudiye Mh. Siloönü Sk. 5/B/B Tepebaşı

Rez no: 05317835650

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!