Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Türkiye’de gıda israfı 300 milyar TL’ye koşuyor
Turizmde başlayan iç turizm kaynaklı hareket
temmuz ayında da devam ederken, Türkiye
genelinde ortalama doluluklar yüzde 31.4 olarak
kaydedildi. İstanbul başta olmak üzere yarıdan
fazlası hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda değer
bir artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı
olan kıyı bölgelerdeki açık olan otellerden sağlanan
verilere göre, kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar
ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz ayına
ilişkin otel doluluklarını açıkladı. STR'nin TÜROB
için hazırladığı ‘Temmuz Destinasyon Performans
Raporu’nun detayları gündem sayfalarımızda…
Pandemiden en ağır darbeyi alan sektörlerin
başında gelen MICE endüstrisi, aldığı önlem ve
tedbirlerle “yeni döneme hazırız” mesajı verdi. Hilton
İstanbul Bomonti Hotel & Convention Center’da
gerçekleşen etkinlikte "Yeni Dönem", "Yeni Bakış”
başlıklı panel kapsamında etkinlik sektörüne
destek mesajı verilirken, aralarında Türkiye’nin
önde gelen tıp uzmanları ve akademisyenler
gerekli tedbir ve önlemlerin alınmasıyla toplantı ve
etkinliklerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebileceği
vurgusu yaptılar. Haberi daha detaylı gündem
sayfalarımızdan okuyabilirsiniz.
Artvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu bir ailenin
ortanca çocuğu. 17 yıllık ev hanımlığının ardından
Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme içmeye, ardından
Disharo Yayla Evleri ile turizme açan genç ve
başarılı bir girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir
talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini 12 aya
yaymak için daha fazla teşvik ve destek görmek!
Bölgesindeki turizm emekçilerini destekleyecek
sosyal projeler de var bunun içinde, yerel rehberliğe
duyulan temel ihtiyaçlar da! Şimdilerde yayla
turizmine dönük çalışmalarının yanı sıra bölgesi
Şavşat’ı kızaklı turlarla kış turizmine açmaya
hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin kurucusu Elif
Yaşar ile turizmde yolculuğunu ve gelecek planlarını
konuştum.
Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini
artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla Gıda,
Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının
yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu belirtiyor.
Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan
tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl sonunda 300
milyar TL’yi bulacağını söylüyor. Gıda kaybını
en aza indirecek formüller, kullanılan teknolojiler
ve sistemlere ilişkin tüm ayrıntılar gastro güncel
bölümümüzde…
Hani her şefin bir mutfağa aşık olma hikayesi vardır
ya, onunkisi diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir
miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından zihnine
kazınmış ne bir anne-kız cupcake hatırası var ne
saatler boyu süren mutfak maceraları… Varsa yoksa
iş gezileri… Gezerken de keyifle yemeler, içmeler...
Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat şefi
Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre, o günlerde
yapmaya değil, yemeye meyilli en çok da. O kadar
ki, 25 yaşına dek yemek yapmakla ilgilenmediğini
söylüyor, yemek listesinde bir ton balıklı salata, bir
de yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve ekliyor:
“Bunu anlatmamı garipsiyorlar ancak devamında
bir başarı olduğu için anlatmaktan çekinmiyorum.”
sözleriyle net duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor.
Çünkü ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir,
asıl önemli olan ise sonrası!..” Deniz Kurt Görsev’in
yumurta kırmak seviyesinden megayat şefliğine
uzanan yolculuğu şefin gözünden sayfalarımızda
sizlerle…
Keyifli okumalar dilerim.
K
GENEL MÜDÜR
(Sorumlu)
TEKNIK MÜDÜR
BILGI İŞLEM
EMİR ÖMER ÖCAL
emir.ocal@img.com.tr
TOLGA ÇAKMAKLI
tolga.cakmakli@img.com.tr
TAYFUN AYDIN
tayfun.aydin@img.com.tr
İMG WEB TEAM MAIL
web@img.com.tr
Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ
Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY
GÜRKAN BOZTEPE
Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı
TEZER ÖNER
Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve
İşletme Yatırım Danışmanı
TURGUT AY
Türkiye Aşçılar ve Şefler
Federasyonu Başkan Yrd.
ORHAN GENCELİ
Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)
Yönetim Kurulu Üyesi
website
www.hotelrestaurantmagazine.com
info@img.com.tr
CTP - BASKI
İRTİBAT BÜROLARIMIZ
ADRES
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL
Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94
www.ihlasmatbaacilik.com
BURSA +90.224 211 44 50-51
KONYA +90.332 238 10 71
İSTMAG
Magazin Gazetecilik Yayıncılık
İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.
İHLAS MEDIA CENTER
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi
No: 11 Medya Blok Kat: 1
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey
Tel: 0212 454 22 22
Faks: 0212 454 22 93
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları
İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.
gural.com.tr
içindekiler
32
24 34
antre
14 Sektörden kısa haberler
gündem
22 Kıyılar hareketli ama şehir
otelleri hâlâ sessiz
24 MICE sektörü “Biz hazırız” dedi,
destek talebini yineledi
28 EMITT gözünü sağlık turizmine
dikti
30 TU-AR Platformu'nun kuruluş
çalışmaları başladı
yeni yatırımlar
32 Rize’nin 5 yıldızlı tesisi Ricosta
Hotel açılıyor
iş’te kadın
34 Ev hanımıyken Şavşat’ı
önce yeme içmeye, ardından
turizme açtı
marka güncel
38 Sektörden kısa haberler
şefin gözünden
40 Okyanus ötesi şef:
Deniz Kurt Görsev
gastro güncel
44 Türkiye’de gıda israfı 300
milyar TL’ye koşuyor
46 Türemez: Yakında turisti
gezdirecek yer kalmayacak
48 GTD, Pandemi Sonrası
Gastronomi ve Restoranlar
Araştırma Raporu’nu yayınladı
50 Genceli: Covid-19, yeme içme
endüstrisi ve alışkanlıklarını
nasıl şekillendirecek?
52 Polatoğlu: Lüks restoran
korkusu nedir bilir misiniz?
54 Anadolu Etap, TSE belgesi alan
ilk meyve üreticisi oldu
55 Pandemi, restoran
müşterilerinin tercihlerini nasıl
değiştirdi?
gastro aktüel
56 Gastronomi sektöründen kısa
haberler
www.hotelrestaurantmagazine.com
62 40
65
fuar
62 Ambiente 2021 için geri
sayım…
yeni mekan
64 Robert De Niro’nun ünlü
restoranı Nobu, İstanbul’a
geliyor
65 Caddeliler de alıp
götürebiliyor artık…
hijyen
66 İşletmelere 4 adımda
“Hijyende Mükemmellik”
programı
dekorasyon
68 Banyolara damga vuran
tasarımlar
hotel-tech
70 Mitsubishi Electric’ten
eğitime online destek
ürünler
72 Yeni ürünler
72
www.hotelrestaurantmagazine.com
72
14
hotel restaurant
& hi-tech
antre
SimilarWeb Temmuz 2020
ziyaretçi istatistikleri açıklandı
İnternet veri analizi ve karşılaştırma sitesi SimilarWeb verilerine göre, online otobüs ve uçak
bileti satış platformu obilet.com, Türkiye’de 1’inci, dünyada ise 20’nci en çok ziyaret edilen
ulaşım-seyahat sitesi oldu. Obilet, global turizm ve ulaştırma kategorisinde ise 47. sırada yer
alarak, dünya genelinde ilk 50'ye giren tek Türk internet sitesi oldu. obilet.com’un CEO’su
Yiğit Gürocak; “İlk günkü girişimcilik tutkumuzu koruyarak çalışmalarımızı daha iyi hale
getirmek için çalışıyor ve yenilikçi uygulamalarımıza devam ediyoruz. Yılda 10 milyondan fazla
yolculuk bileti satışıyla Türkiye’de sektör lideri olan platformumuz obilet.com’un istikrarlı
büyüme çizgisiyle gurur duyuyoruz. Gelecekte de şirketimizin ulusal başarılarını sürdürmesini
ve uluslararası alanda öne çıkacak bir noktaya gelmesini hedefliyoruz. 2020 hedeflerimiz
arasında firma portföyümüzü daha da zenginleştirerek COVID-19'un olumsuz etkilerine
rağmen yıllık 10 milyon bilet satış rakamına ulaşmak ve bu sayede obilet.com aracılığıyla bilet
satış hizmeti sunan firmaların büyümelerine de katkı sunmak bulunuyor.” dedi.
Divan İstanbul’a
Yeşil Anahtar ödülü…
Divan İstanbul, çevrenin korunması yönündeki girişimleri ödüllendirerek
destekleyen, iklim değişikliğinin önlenmesi ve sürdürülebilir turizme
katkıda bulunmayı amaçlayan uluslararası bir eko- etiket ve Uluslararası
Çevre Eğitim Vakfı’nın programlarından biri olan Yeşil Anahtar Ödülü’nün
sahibi oldu. Uluslararası alanda 65 ülkede uygulanan, Türkiye’de
ise Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) tarafından otellere verilen
Yeşil Anahtar Ödülü, “Çevrenin Korunması”, “Ekonomik Yönetim”,
“Pazarlamada Avantaj sağlaması”, “Turizmi Güçlendirmesi”, “Eğitim”,
“Bilinçlendirme” ve “Tanınabilirlilik” gibi kriterlere sahip otellere veriliyor.
İstanbul Havalimanı hijyen
güvenirliğini de tescilledi
Covid-19 salgını sonrasında aldığı sıkı sağlık önlemleri ile ilk olarak Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü’nün vermiş olduğu ‘Havalimanı Pandemi Sertifikası, ardından Avrupa Birliği
Havacılık Emniyeti Ajansı’nın (EASA) yayınladığı “Covid-19 Havacılık Sağlık Emniyeti
Protokolünü” imzalayan İstanbul Havalimanı, uluslararası yeni bir sertifikayı daha
alarak aldığı önlemleri tescilledi. Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) tarafından
verilen “Havalimanı Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını alan İstanbul Havalimanı,
dünyada bu sertifikayı alan ilk havalimanı oldu. Tüm şartları sağlayarak “Havalimanı
Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını almaya hak kazanan İstanbul Havalimanı, önemli
denetimlerden de geçti. Değerlendirme kapsamında, temizlik, dezenfeksiyon, sosyal
mesafe, personelin korunması, yolcu iletişimi, terminale erişim, güvenlik taraması,
bekleme alanları, köprüler, yürüyen merdivenler, asansörler, bagaj alım gibi yolcuların
yoğun olduğu alanlarda alınan önlemler değerlendirildi. Havalimanlarında yolculara,
personele, sağlık ve güvenliğe dair ölçülebilir öncelik verildiğini kanıtlayan sertifika,
İstanbul Havalimanı’nın Covid-19 tedbirlerinde başarılı olduğunun da kanıtlamış oldu.
TAV Passport'unuz varsa İSPARK'a
ödeme yok!
COVID-19 süreci ve yeni normalin koşullarına göre yenilenen TAV Passport, üyelerine
sağladığı ayrıcalıklara yenilerini eklemeye devam ediyor. Transferden lounge hizmetlerine
ve özel indirimlere, seyahatin her aşamasında yolculara hız ve konfor sunan TAV Passport,
üyelerine sunduğu ek avantajlara ağustos ayı itibarıyla otopark hizmetini de dâhil etti. Bu
kapsamda tüm İSPARK otopark noktalarında TAV Passport üyelerine özel otopark hizmeti
ücretsiz olarak sunulmaya başlandı. TAV Passport üyeleri, anlaşma kapsamında yılda 6 kez
İSPARK’ın yol üstü otoparklarını tek seferde 2 saate kadar, katlı-açık otoparklarını ise tek
seferde 3 saate kadar ücretsiz olarak kullanabilecek.
16
hotel restaurant
& hi-tech
antre
Çırağan, saray bahçesini pikniğe açtı,
romantikleri de unutmadı…
Rengarenk konsepti, Çırağan Sarayı lezzetleri ve stiliyle lüks piknik deneyimi açık havada olmanın
tadını sevdikleriyle birlikte çıkarmak isteyenlere özel yemyeşil bahçelerde sunuluyor. Konforlu ve
rengarenk minderler, enfes lezzetlerle ve içeceklerle dolu bir sofra, muhteşem Boğaz manzarası ve
Çırağan Sarayı hizmeti ile bu özel piknik deneyimi özel kutlamalar, doğum günleri, aile buluşmaları
gibi etkinlikler için ev sahipliği yapıyor. Peynir çeşitleri, Çırağan Sarayı fırınlarından çıkan enfes
ekmekler, et ve deniz mahsullü salatalar, sebze çeşitleri ve yaban mersinli kekten, el yapımı
çikolata çeşitlerine birçok lezzetin sunulduğu piknik deneyimi bu yaz açık havada özel bir deneyim
yaşamak isteyenleri bekliyor. Sonsuzluk havuzunun yanı başındaki palmiye ağaçlarının altında
tamamen kişiye özel bir alanda kurulan romantik bir akşam yemeği, Boğaz'ın keyif veren havası
ve muhteşem bir lezzet deneyimi ile buluşuyor. Romantik süslemeler, keyifli bir atmosfer, enfes
lezzetler ve daha fazlası ile sevdiğini büyülemek ve özel hissettirmek isteyenleri bekliyor.
Emirates’in uçuş ağı 81 şehre ulaşacak
Emirates, 6 Eylül'den itibaren Gana’nın Accra ve Fildişi Sahili’nin Abidjan
şehirlerine uçuşları yeniden başlatacağını duyurdu. Bu iki uçuş noktasının
eklenmesiyle birlikte, Emirates'in Afrika'da hizmet verdiği toplam şehir
sayısı 11’e çıkmış olacak. Aynı zamanda bu iki şehirle birlikte havayolu
şirketinin yolcu uçuş ağı Eylül ayında 81 destinasyona ulaşmış olacak.
Havayolu, yolcu talebini karşılamak için yolcu operasyonlarını güvenli
şekilde ve kademeli olarak sürdürerek dünyanın dört bir yanındaki
yolculara Dubai ve Dubai üzerinden seyahatler için daha da fazla bağlantı
sunacak. Dubai'den Accra ve Abidjan'a haftada üç kez yapılacak olan
uçuşlar bağlantılı seferler olacak.
Fairmont Quasar Istanbul artık güvenli turizm belgeli
Fairmont’un Türkiye’deki ilk oteli Fairmont Quasar Istanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
belirlenen protokoller kapsamında belgelendirme hizmetlerinde dünya lideri kuruluş Bureau
Veritas’ın yapmış olduğu denetim sonucunda Güvenli Turizm Sertifikası’nı almaya hak kazandı. Ayrıca
global Accor ALLSAFE sertifikasına sahip olan otel, güvenli bir konaklamanın yanı sıra restoran,
ortak alanlar, spa ve toplantı salonu gibi tüm birimlerinde en yüksek temizlik standartlarını, yeni
prosedürleri ve sosyal mesafe uygulamalarını hayata geçiriyor. Misafir henüz otele giriş yapmadan
önce başlayan tüm bu tedbirler misafir otelden çıkış yapana kadar uygulanmaya devam ediyor. Misafir
valizlerinin otele alınmadan önce ULV cihazı ile dezenfekte edilmesiyle başlayan bu süreç, termal
kamerayla temassız ateş ölçümünün ardından giriş işlemleri esnasında misafire, içinde maske,
dezenfektan jel ve antiseptik mendilden oluşan hijyen kitinin sunulmasıyla devam ediyor. Misafirler
alınan tüm tedbirlere ve menülere telefonlarından okutacakları QR kod ile ulaşabilirken, oda içi
iPad’lerinden de oda servisine ve otel hizmetlerine zahmetsizce erişim sağlayabiliyor.
Asya ve Avrupa’nın düğünleri Murtaza
Kalender’e emanet!
Uluslararası Düğün Profesyonelleri Derneği (IADWP)’nin Avrupa ve Asya’dan sorumlu tek yetkilisi
Murtaza Kalender! Bu yeni atamayla birlikte dünya düğün planlayıcılarının Asya ve Avrupa
Destinasyonları Türkiye’den yönetilip yönlendirilecek. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TravelShop
Genel Müdürü Murtaza Kalender, “Öncelikle beni bu göreve layık gören IADWP Yönetim Kurulu
Başkanı Kitzia Morales’e teşekkür ederim. Bu görevde, ülkemizi ve turizm camiamızı en iyi şekilde
temsil ederek, 200 milyar dolara yakın bütçesi olan destinasyon düğünleri sektöründen Türkiye’nin
de hak ettiği payı alması için elimden gelen tüm çabayı sarf edeceğim. “ ifadesinde bulundu.
Türkiye’nin çok ideal bir düğün destinasyonu olmasına karşın mevcut pastadan yeteri kadar pay
alamadığını belirten Kalender, “Türkiye’deki turizmci paydaşlarımız ve STK’larla yan yana gelerek ve
pazar payımızı büyüterek pandemi sonrası en iyi yere geleceğime inancım tamdır. Görev kapsamım
sadece Türkiye’den ibaret olmayıp, Asya ve Avrupa kıtalarından da sorumluyum. Her ülkede yeni
bölge sorumluları atayarak IADWP’nin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyorum.” dedi. Kalender,
önümüzdeki yıl IADWP’nin yıllık etkinliğini Türkiye’de yapmayı planladıklarını ve çalışmaların devam
ettiğini ifade etti.
18
hotel restaurant
& hi-tech
antre
Bentour Reisen sonbahar için seyahat tarih
değişikliği veya iptalini ücretsiz yaptı
Bentour Reisen, yeni yapılacak tüm rezervasyonlara 31 Ekim 2020 tarihine kadar
gerçekleştirilecek seyahatler için seyahat başlangıcından 14 gün öncesine kadar ücretsiz
olarak seyahat tarihi değişikliği veya iptali imkânı verdiğini duyurdu. Bentour Reisen’in
tüm destinasyonları için geçerli olan kampanyaya ilişkin kısa bir açıklama yapan Bentour
Reisen 'in CEO'suDeniz Uğur: “Müşterilerimize ve seyahat acentesi ortaklarımıza dinamik ve
hareketli zamanlarda seyahat rezervasyonu yaparken mümkün olan en iyi güvenliği sunmak
istiyoruz. Güncel rakamlar artık rezervasyonların seyahatlerden kısa süre önce yapıldığını
gösteriyor. Bu kampanya ile müşterilerimize esnek rezervasyon, değişiklik ve iptal koşulları
ile sonbahar için risksiz rezervasyon yapma imkânı sunuyoruz. Seyahat acentelerimiz için de
değecek bir kampanyadır. Zira paket tur için en az komisyon %11, ek kademeli ve/veya süper
komisyon ve seyahatin peşinatı sonrası komisyon ödemesi ile Bentour Reisen piyasadaki
en cazip komisyon modellerinden birine sahip.” diye konuştu. Söz konusu kampanyadan
faydalanmak için ise, rezervasyonun paket turu olması, rezervasyon ve seyahat süresinin 21
Ağustos – 31 Ekim 2020 tarihleri arasında olması, seyahatin herhangi bir dinamik/promosyon
uçuşu içermemesi gerekiyor.
Banu Dedeman ve yönetiminden Tokat ziyareti
Dedeman Turizm Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, Dedeman Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özmestçi, Dedeman Turizm Grubu İcra Kurulu Üyeleri
Ertuğrul Çataltepe ve Nadir Kadakal, Tokat ilinin ilk ve tek 5 yıldızlı oteli Dedeman Tokat’ı
ziyaret etti. Pandemi döneminde hayata geçirilen ‘Güvende Kal’ önlemlerini Dedeman
Tokat Genel Müdürü Serdar Küçükyıldız ev sahipliğinde deneyimleyen ve şeftali hasadına
katılan Dedeman üst yönetimi, 21 Ağustos günü resmi ziyaretlerde bulundu. Bugüne
kadar farklı bölgelerde yer alan Dedeman otelleriyle, bulundukları bölgelerin gelişimine
yön veren bir grup olduklarını ifade eden Dedeman Turizm Grubu Yönetim Kurulu
Başkanı Banu Dedeman, “İcra Kurulu Üyelerimiz ile birlikte otellerimizin olduğu illerde
hem mülki amirleri ziyaret ediyor hem de bu bölgelerde turizmin gelişmesi adına neler
yapabileceğimizi detaylı olarak araştırıyoruz. Tokat da bizim önem verdiğimiz bölgelerden
birisi. Bizler hep birlikte, COVID-19 nedeniyle zor günler geçirdiğimiz bu dönemde de,
Tokat ilimizin turizm potansiyelini daha da ön plana çıkarmak için aralıksız çalışmalarımızı
sürdüreceğiz.” dedi.
Global 2020’nin ilk yarısında gelirini ikiye katladı
Çeşitli iş kollarında yatırımlarıyla 4 kıta ve 13 ülkede faaliyet gösteren Global
Yatırım Holding’in (GYH) 2020 yılı ilk yarısında konsolide gelirleri geçtiğimiz yılın aynı
dönemine göre yüzde 16 artışla 739,9 milyon TL’ye ulaştı. Konsolide operasyonel
faiz vergi amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 147,6 milyon TL olarak gerçekleşti.
GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Altı aylık sonuçlar, dünya genelinde
olduğu gibi COVID-19 salgınından önemli ölçüde etkilendi. Salgına sağlıklı
sermaye ve likidite seviyeleri ile güçlü bir pozisyonda girdik. Bununla birlikte odak
noktamızın, temel önceliğimizin iş güvenliği ve sürekliliğini sağlamak haline geldiği
bir dönemdeyiz. Grubun uzun vadeli büyüme hedeflerini yerine getirme becerisine
güveniyoruz. İleriye baktığımızda güçlü ve çeşitlendirilmiş portföyümüz ve yetenekli
yönetim ekibimiz, sorumlu yatırım yoluyla hissedarlarımıza sürdürülebilir getiri
sağlamaya devam edeceğimize dair güven veriyor” dedi.
I-MICE Başkanı Hüseyin Kurt’a yeni görev
Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği Başkanı Hüseyin Kurt, M.I.C.E Turizmi
İhtisas Birimi Başkanlığı’na Başkan olarak atandı. Hüseyin Kurt’a hitaben
yapılan yazılı açıklamada 30.11.2019 tarihli Türkiye Seyahat Acentaları Birliği 24.
Olağan Genel Kurulu’nda oy birliği ile kabul edilerek yürürlüğe girilen TÜRSAB İç
Tüzüğü’nün 45’inci maddesi kapsamında oluşturulan M.I.C.E Turizmi İhtisas Birimi
Başkanlığı’na Başkan olarak atandığı ifadeleri yer buldu. TÜRSAB Başkanı Firuz
Bağlıkaya imzalı görevlendirme kapsamında Kurt, İhtisas Birimi Başkanı olarak
belirleyeceği başkan yardımcılarının onayı akabinde yeni görevine başlayacak.
20
hotel restaurant
& hi-tech
antre
Alanyalı turizmciler sağlık
için toplandılar
Alanya’da sağlık turizminin geliştirilmesi ve beraberinde kış turizmine de katkı çalışmaları
çerçevesinde, Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD), Alanya Turizm Tanıtma Vakfı
(ALTAV), Alanya Sağlık Turizmi Derneği (ALSTUD) işbirliğinde Alman Medikal Wellness
Derneği, Uluslararası Wellness Derneği ve Global Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Lutz
Lungwitz’in telekonferans katılımı ile toplantı düzenlendi. Toplantı, Alanya'da sağlık turizmi,
SPA merkezleri akreditasyonu, geriatri turizmi, Devlet teşvikleri, ruhsatlandırma, sağlık
turizmi yetki belgesi ana başlıklarında istişarede bulunmak amacıyla Titan Select Otel’de
yapıldı. Yapılan toplantıya telekonferans yöntemiyle bağlanan Lutz Lungwitz, Alanya ve
Antalya özelinde akreditasyonla ilgili gelinen noktadan bahsederek ilk etapta 5 yıldızlı otel ve
klinikleri incelemeye aldıklarını, birlikte hareket ederek sağlık ve sağlıklı yaşam turizminde
önemli bir yapı inşa edeceklerini söyledi. Turistik tesislerin bu alanda klinik ve sağlık merkezi
dönüşümünü tamamlayarak maddi getirisi yüksek ve uzun konaklama sağlayacak bir
programa kavuşacağını dile getirdi.
Destination İzmir Başkanı’ndan plajları daha
sıkı denetleme çağrısı
Virüsün otellerde değil, plajlarda olduğunu söyleyen Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan
Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, yerel yönetimlere daha sıkı kontrol ve denetim çağrısı
yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Güvenli Turizm Sertifikasyon programı ile turizm sektöründe
yaşanması muhtemel krizi iyi yönettiğine dikkat çeken Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan
Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, “Otellerimiz hastaneler kadar hijyen, denetim altında.
Asıl sorun halka açık yerlerin kontrol altına alınamamasında.” dedi. Halka açık alanlarda
yeterli denetimlerin yapılmamasının toplum sağlığını doğrudan etkilediğini hatırlatan Tercan,
‘Belediyeler halk plajlarını, kafeleri, restoranları, pazar yerlerini Turizm Bakanlığı Güvenli Turizm
Sertifikasyonu kadar titizlikle uygulamalı, denetlemeli. Sezon, kasım ortasına kadar sürecektir.
Her alınan ciddi önleme ihtiyaç var. Hiç kimse sezon bitti havasına girmemeli. Türkiye olarak
oteller, plajlar, pazar yerleri, kafeler, meydanlar, sahil yürüyüş alanlarında ciddiyet içinde
tedbirler devam etmeli. Yurt dışından gelen turistten elde edilen gelirler ülkemiz için hayati önem
taşıyor. Bu açıdan otellerimiz üzerine düşeni yaptı. Ancak toplum sağlığının korunması açısından
da yerel yönetimlerimizi daha etkin denetimler yapmaya davet ediyoruz.” dedi.
Elite World Hotels otelleri yeniden hizmete hazır!
Elite World Hotels, COVID- 19 pandemisi sebebiyle kısa bir mola verdiği otelcilik
faaliyetlerine; Elite World Sapanca, Elite World Marmaris, Elite World İstanbul ve Elite
World Van’ın ardından, 31 Ağustos 2020 itibarıyla Elite World Asia, Elite World Business
ve Elite World Europe otelleri ile devam ediyor. Elite World Hotels zincirinde yer alan tüm
oteller, güvenli turizm sertifikasına sahip olup, yüksek önlem ve güvenlik tedbirleriyle
hizmetlerini sürdürüyor. Anadolu Yakası’nda Maltepe’de bulunan Elite World Asia, Avrupa
Yakası’nda Florya’da bulunan Elite World Business ve Halkalı Basın Ekspress yolu
üzerinde yer alan Elite World Europe, konum avantajlarıyla tatil amaçlı konaklamaların
yanı sıra iş amaçlı buluşmalara ve toplantılara da ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Sosyal mesafeli buluşmalara ve organizasyonlara hazırlıklı olan Elite World Hotels’in
İstanbul otelleri, misafirlerinin iş ve sosyal çevreleriyle güvenle buluşmasını sağlayacak.
Profesyonel rehberlerden
Kariye tepkisi
Kariye Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi kararına tepki gösteren profesyonel
rehberler, 27 Ağustos Perşembe günü müze önünde toplanarak kararı protesto
etti. Kariye’nin iç mekanında ibadetin topluma değil, çok küçük bir cemaate hizmet
edeceğine dikkat çeken rehberler yaptıkları açıklamada anıtın müze işlevinin
devamlılığının tüm insanlık için daha yararlı olacağı mesajını verdi. Fransızca
rehberi Serdar Oğuzoğlu’nun da aralarında olduğu rehberler yaptıkları açıklamada
şu görüşlere yer verdi: UNESCO üyesi Türkiye Cumhuriyeti yadsınamaz sanat
değerleriyle tüm insanlığın mirası Kariye’yi korumak ve gelecek nesillere müze işlevi
ile emanet etmek yükümlülüğündedir. Acilen ve toplum yararı için alınan kararın
gözden geçirilerek uygulanmamasını Kariye Müzesi’nin müze konumunu korumasını
ve anılan işlevlerinin devam etmesini istiyoruz.”
22
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
Kıyılar hareketli ama şehir otelleri
hâlâ sessiz…
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Türkiye genelinde ortalama dolulukların yüzde 31.4 olarak
kaydedildiğini açıkladı. İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası hâlâ kapalı olan şehir
otellerinde kayda değer artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı kıyılardaki tatil beldelerinde
otellerin dolulukları yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.
Turizmde başlayan iç turizm kaynaklı
hareket temmuz ayında da devam
ederken, Türkiye genelinde ortalama
doluluklar yüzde 31.4 olarak kaydedildi.
İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası
hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda
değer bir artış olmadı. Yine büyük bir
bölümü kapalı olan kıyı bölgelerdeki açık
olan otellerden sağlanan verilere göre,
kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar
ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz
ayına ilişkin otel doluluklarını açıkladı.
Dünya çapında veri ve analiz şirketi
STR'nin TÜROB için hazırladığı ‘Temmuz
Destinasyon Performans Raporu’na göre,
Türkiye'nin Temmuz 2020 otel dolulukları,
2019 yılının aynı ayına göre yüzde 58.4
azalarak yüzde 31.4’e geriledi.
Temmuz ayında ADR (Average Daily Rate)
olarak ifade edilen ortalama günlük satılan
oda bedeli yüzde 15.7 düşüşle 82.7 Euro
olarak gerçekleşti. Konaklama sektörünün
en önemli gelir kalemi olarak kabul edilen
toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde
edilen gelirler (RevPAR) ise yüzde 64.9
düşüşle 26.0 Euro’ya geriledi. Türkiye’nin
Ocak –Temmuz 2020 dönemini kapsayan 7
ayda ise doluluk oranı yüzde 49.3 düşüşle
yüzde 33.0, ortalama günlük satılan oda
bedeli yüzde 17.3 düşüşle 61.2 Euro, oda
başı elde edilen gelir yüzde 58.3 düşüşle
20.1 Euro oldu.
Avrupa’da durum
Temmuz 2020’de Avrupa destinasyonları
doluluk ortalaması ise yüzde 56.6 düşüşle
yüzde 34.2 olurken, ortalama oda fiyatı
yüzde 21.6 düşüşle 93.6 Euro, oda geliri
yüzde 66 düşüşle 32.0 Euro olarak tespit
edildi.
İstanbul kımıldadı ama…
Kıyılardaki hareket henüz başta İstanbul
olmak üzere şehir otellerine yansımadı.
İstanbul'da faaliyetlerine geçici olarak ara
veren otellerin yüzde 50’den fazlası hâlâ
açılamadı. Açık olan otellerden alınan
verilere göre, doluluk oranları geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 68.2 azalarak
yüzde 26 olarak ölçüldü. Temmuz 2019’da
İstanbul’da ortalama doluluklar yüzde
81.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda
bedeli 71.1 Euro ile 2019'a göre yüzde 29.9
düştü. Temmuz 2019’da bu tutar 101.5 Euro
olmuştu. Odabaşı elde edilen gelirlerde ise
geçen yıla oranla yüzde 77.1 düşüş yaşandı
ve 18.4 Euro olarak ölçüldü. Temmuz
2019’da bu tutar 82.9 Euro olmuştu.
İstanbul’da ilk 7 ayda doluluk oranı yüzde
50.3 düşüşle yüzde 35.4, ortalama günlük
satılan oda bedeli yüzde 16.7 düşüşle 71.7
Euro, oda başı elde edilen gelir yüzde 58.6
düşüşle 25.4 Euro oldu.
Antalya’da doluluk yüzde 42.7
Antalya’da da otellerin önemli bir kısmı hâlâ
kapalı. Açık olan otellerden alınan verilere
göre, Antalya’da Temmuz 2019’da yüzde
77.4 olan doluluklar Temmuz 2020’de yüzde
44.8 azalarak yüzde 42.7 oldu. Ortalama
günlük satılan oda bedeli yüzde 1.1 düşüşle
160.2 Euro olarak gerçekleşti. Odabaşı
elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla
yüzde 45.4 düşüş yaşandı ve 68.4 Euro
olarak ölçüldü. Antalya’da ilk 7 ayda doluluk
oranları geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 46.8 düşüşle yüzde 33.7, ortalama
günlük satılan oda bedeli yüzde 16.0
düşüşle 69.4 Euro, oda başı elde edilen gelir
yüzde 55.3 düşüşle 23.4 Euro’ya geriledi.
Şehir otelleri sıkıntılı
TÜROB Başkanı Müberra Eresin, temmuz
ayı doluluklarıyla ilgili değerlendirmesinde
şunları söyledi: “İç turizm kaynaklı bir
hareket temmuz ayı itibariyle devam etti.
Kurban Bayramı döneminin de etkisiyle
doluluklar arttı. Ancak bu veriler, şehir
otellerinde ve kıyı bölgelerde açık olan
otellerin verileriyle oluşturuldu. Hem
şehir otellerinde hem de kıyı bölgelerdeki
otelleri arasında hâlâ büyük bir bölümünün
faaliyete geçemediğine dikkat çekeriz. Bu
sıkıntı İstanbul’da daha derin bir şekilde
yaşanıyor. İstanbul'da faaliyetlerine geçici
olarak ara veren otellerin yüzde 50’den
fazlası hâlâ açılamadı.”
24
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
MICE sektörü “Biz hazırız” dedi,
destek talebini yineledi
Pandemiden en ağır darbeyi alan
sektörlerin başında gelen MICE
endüstrisi, aldığı önlem ve tedbirlerle
“yeni döneme hazırız” mesajı verdi. 2
Eylül Çarşamba akşamı Hilton İstanbul
Bomonti Hotel & Convention Center’da
gerçekleşen fiziki etkinlikte Yeni Dönem,
Yeni Bakış” başlıklı panel kapsamında
etkinlik sektörüne destek mesajı verilirken,
aralarında Sağlık Bakanlığı Koronavirüs
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara,
Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.
Dr. Necmettin Ünal, Diyabet Vakfı Başkanı
Prof. Dr. M. Temel Yılmaz ve Piri Reis
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ekonomist
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu tıp uzmanları ve
akademisyenler gerekli tedbir ve önlemlerin
alınmasıyla toplantı ve etkinliklerin sağlıklı
bir şekilde gerçekleştirilebileceği vurgusu
yaptılar.
Kurt: “Hadi artık destekleyin… Biz
hazırız”
Panelin açılış konuşmasını yapan
TÜRSAB MICE Turizmi İhtisas Başkanı
ve Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği
(I-MICE) Başkanı Hüseyin Kurt, MICE
endüstrisi, bünyesindeki nitelikli insan
gücü ile gerekli sağlık önlemlerini alarak
kongre, toplantı, fuar ve etkinlikleri
güvenli bir şekilde düzenleyebileceğinin ve
faaliyetlerini bu şekilde sürdürebileceğinin
altını çizerek, “Tedbir ve önlemlerle
organizasyon yapmak mümkündür dedik.
Bu da örnek bir organizasyon olsun istedik.
Biz bu organizasyonları yapmaya hazırız.
Peki bizler kimiz? 150 binin üzerinde direkt
çalışanı olan, 600 binin üzerinde ise dolaylı
çalışanı ile istihdama katkı sağlayan, aynı
zamanda 8 milyar dolar civarında aktif
ekonomik büyüklüğe sahip, 50 civarında
sektör paydaşını içinde barındıran koca
bir sektörüz. Biz buyuz ve bu yüzden
gururluyuz. Bugün pandemi kaynaklı bir
krizle başbaşayız. Hep birlikte bu krizi de
aşacağımızı göstermek için bir araya geldik;
hazır olduğumuzu, hep birlikte tek ses
olduğumuzu ifade etmek istedik.” dedi.
Hüseyin Kurt’un konuşmasının detayları
şöyle:
“Yapılan açıklamalar sektörümüzü
kapalı gibi gösteriyor”
“Sektörümüzde resmi bir kapatma
olmamakla birlikte yapılan açıklamalar,
beyanlar ve paylaşımlar sektörümüzü
gerek müşteri nezdinde gerekse
sektör nezdinde maalesef kapalı gibi
göstermektedir. Bu bağlamda başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık
Bakanımız, Bilim Kurulu Üyelerimiz,
çok kıymetli doktorlarımız, ilgili STK ve
bürokratlara tedbir ve önlemlerle toplantı,
etkinlik, kongre ve organizasyon yapmak
mümkündür çağrısını yapmalarını buradan
paylaşmak istiyoruz. Bu ifade sektörümüzde
hızlı bir karşılık bulacak ve doğal akışında
normalleşmeye katkı sağlayacak, ülkemizin
bu sürecin yönetilmesindeki başarısı ve
özgüvenini tüm dünyaya ilan edecektir. Biz
MICE sektörü olarak geçmişte olduğu gibi
her daim üretmeye, ekonomi ve istihdama
katkı sunmaya önlem ve tedbirlerimizle
hazırız. Unutulmamalıdır ki, işi organize
etmek olan sektör, korona sertifikasyonu
başta olmak üzere kendi aldığı tedbir ve
önlemlerle yeni normalde ekonominin
çarklarının çalışılmasına katkı anlamında
her zamankinden daha fazla hazırdır.
Pandemi kaynaklı bu krizle birlikte dünyada
MICE turizminin yapılamadığı, bu anlamda
dünyadaki bütün ülkelerin eşitlendiği
hepimizin malumudur. İyi bir pazarlama
ve ekiple çalışmayla birlikte başta İstanbul
olmak üzere diğer tüm destinasyonlarımızı
dünyanın uluslarlararası kongre, toplantı,
etkinlik merkezi haline getirmemiz ana
hedefimizdir. Gerekli devlet desteğini
almamız halinde Cumhuriyetimizin
kuruluşu ve 100. yıldönümünde uluslararası
MICE sektöründe lider ülkeler arasında ilk
sıralarda olacağımıza inancımız tamdır.
Buna gücümüz, potansiyelimiz, alt yapımız,
hizmet kalitemiz, yenilikçi bakış açımız ve
hiç kaybetmediğimiz heyecanımız vardır.
Her şeyden önce bu işin profesyonelleri
sizler varsınız. Bu bile başlı başına yeter.
Neden, niye olmasın değil sorumuz. Hadi
artık destekleyin de olalım biz hazırız
diyoruz. Tedbir ve önlemlerle organizasyon
yapmanın mümkün olduğunu göstermek
adına bu organziasyonun örnek bir
organizasyon olması ve sesimizin duyulması
adına bu organizasyonda sizlerle birlikte
olmayı, birlikte seslenmeyi oldukça fazla
önemsiyoruz. MICE endüstrisi bünyesindeki
nitelikli insan gücüyle gerekli sağlık
önlemlerini alarak kongre, toplantı ve
fuar etkinliklerini güvenli bir şekilde
düzenleyebilir, faaliyetlerini bu şekilde
devam ettirebilir.
“Vergi ertelemeleri ve KÇÖ
sektörümüze nefes aldırmıştır”
Mart ayı ortalarından itibaren faalyetlerini
gerçekleştiremediği bu dönemde vergi
ertelemeleri ve kısa çalışma ödeneği gibi
uygulamaların sektöre nefes aldırdığını
ifade eden Kurt, mevcut olumsuz tabloyu
düzeltmek için öneri ve taleplerini ise şu
şekilde sıraladı:
-Sektör bileşenleri için Kısa Çalışma
Daha akıllı, verimli, kolay. %50*
daha yüksek verimlilik, %10* daha
kısa pişirme süresi, %10* daha az
kaynak tüketimi. Böylece istediğiniz
pişirme sonucunu gönül rahatlığı ile
elde edebilirsiniz.
Yeni standart: iCombi Pro.
Tekrar hayal edildi. Yeniden yaratıldı.
Şimdi kayıt olun ve daha
fazlasını deneyimleyin.
#MORE2020
rational-online.com
* Önceki modelle
karşılaştırıldığında
26
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
Ödeneğinin (KÇÖ) kısa vadede 2020 yılı
sonuna kadar devam ettirilmesi,
-Sektör bileşenleri için asgari ücret
teşvikinin COVID-19 salgınının etkileri
geçene kadar iki katına çıkarılması,
-Ertelenen kredi borçlarının vadesi
gelmiş olsa bile sektörel faaliyetlerin
başlayamaması nedeni ile yeniden
yapılandırılması,
-Sektör bileşenlerinin bozulan nakit
akışlarının düzelebilmesi için, uzun
vadeli “sıfır” faizli ve teminatsız KGF ve
Hazine garantili ilave kredi imkanları ile
diğer bankalardan kredi desteklerinin
sağlanması ve kredi kullanım koşullarının
kolaylaştırılarak sürecin hızlandırılması,
-SGK, KDV, muhtasar ödemelerinin en az
1 yıl olmak üzere ertelenerek takip eden
yıldan itibaren yapılandırılması,
-2019 ve 2020 yılları kurumlar vergisi ve
gelir vergisi tahakkukları ödemelerinin en az
1 yıl olmak üzere faizsiz olarak ertelenmesi
ve ödemelerin takip eden yıldan itibaren
yapılandırılması,
-Sağlanacak tüm imkanlardan sadece
fuar, kongre, toplantı, etkinlik, seminer,
bayi toplantısı, lansman, piknik, festival
gibi başlıklarda faaliyet gösteren
firmaların değil, bütün mesaileri ile bu
sektörlere hizmet eden yan sektörlerin de
faydalanması gerektiği.
Eker: “Kongre, toplantı ve
etkinliklerin önünde engel yok”
Panelin açılışında konuşan TÜRSAB Yönetim
Kurulu Muhasip Üyesi Hasan Eker, MICE
sektörünün turizm endüstrisinin aydınlık
geleceğini, gelişen yüzünü ve vizyonunu
temsil eden özel bir sektör olduğuna
dikkat çekti. Hasan Eker, insan sağlığını
ve güvenliğini en üst düzeyde tutmak
suretiyle kongre, toplantı ve etkinlikleri
gerçekleştirmek istediklerini belirtti.
Türkiye’nin ve İstanbul’un 2010-2015
arası dönemde olduğu gibi MICE alanında
dünya sıralamasında üst basamaklarda
yer alması amacıyla sağlığı önceleyerek,
MICE sektörünü harekete geçirecek bir
yaklaşımı ortaya koymak istediklerini dile
getirdi. Eker, kongre ve etkinlik turizminin
gerçekleştirilmesinin önünde engel
bulunmadığının da altını çizdi.
Kara: “Alışkanlıklar kazanılarak
hayatın sürdürülmesi önemli”
Panele online olarak katılarak bir konuşma
gerçekleştiren T.C. Sağlık Bakanlığı
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr.
Ateş Kara, MICE sektörü temsilcilerini
sağlıklı toplantı kriterleri ile ilgili olarak
bilgilendirdi. Maske, mesafe ve hijyen
kurallarına dikkat edilmesinin önemine
dikkat çeken Ateş Kara, “Sağlık öncelikli
olmalı. Bununla birlikte alışkanlıklar
kazanılarak hayatın sürdürülmesi de büyük
önem taşıyor” şeklinde konuştu.
Ünal: “Önlemleri doğru alırsak
yayılımı önleyebiliriz”
Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.
Dr. Necmettin Ünal, COVID-19’la beraber
yaşamaya alışmak zorunda olduğumuzu
ifade ettikten sonra gerekli önlemleri
alarak, etkinliğin gerçekleştirilmesindeki
katkılarından dolayı TÜRSAB’a teşekkür etti.
Prof. Dr. Ünal, problemlerin farkında olarak
hareket edilmesi gerektiğini ve önlemleri
doğru biçimde aldığımız takdirde COVID-
19’un yayılımını önleyebileceğimizi ifade etti.
Eresin: “Etkinlik ve kongrelerin
dönüşü pozitif yansıyor”
TÜROB Başkanı Müberra Eresin,
Türkiye’deki konaklama sektörünün
pandemiye karşı uyguladığı hijyen kriterleri
ile dünyada örnek gösterildiğini belirtti.
Otellerde sosyal mesafe, maske ve hijyen
kurallarının sıkı bir şekilde uygulandığını
dile getiren Eresin, MICE sektörünün de
konaklama sektörü açısında büyük önem
taşıdığını dile getirdi. Eresin, “Bir şehirde
MICE sektörü altyapısı varsa o şehir turizm
alanında daha fazla gelişecektir. Büyük
etkinlik ve kongrelerin ilerleyen yıllarda
doluluk anlamında pozitif bir şekilde geri
dönüyor. Turizm sektörüne inanıyoruz, el
birliği ile bu süreçten çıkacağız. Maske,
mesafe ve hijyen kuralına uyulduğu
takdirde bir sorun yaşanmayacaktır”
değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz: “Kongreler tıp camiası
açısından büyük önem taşıyor”
Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M.
Temel Yılmaz, hekimler olarak TÜRSAB
tarafından düzenlenen bu toplantıyı çok
önemsediklerini dile getirdi. Tıp alanında
gerçekleştirilen kongrelerin bilimsel
tartışmalar için önemli bir platform
oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr.
Yılmaz, bu yönüyle kongrelerin tıp dünyası
açısından çok önemli bir yeri olduğunu
ifade etti. Maske kullanımının pandeminin
yayılmasını önleme noktasında çok önemli
bir husus olduğunu söyleyen Yılmaz, maske,
sosyal mesafe ve hijyen gibi tedbirlerin
alınması ile gerçekleştirilecek olan kongre
ve toplantılarda COVID-19’un yayılma
riskinin olmadığını ifade etti.
Nane: “MICE seyahatleri
önümüzdeki süreçte artacak”
TÖSHİD Başkanı Mehmet Nane, MICE
sektörünün turizmin ayrılmaz bir parçası
olduğunu dile getirerek; “Özellikle
düşük sezonlarda doluluk sağlamak ve
destinasyon çeşitliliği sağlamak açısından
MICE sektörünün çok önemli bir rolü
bulunuyor” değerlendirmesinde bulundu. İş
seyahatlerinde önümüzdeki süreçte azalma
yaşanacağının öngörüldüğünü söyleyen
Mehmet Nane, tatil amaçlı seyahatler ve
MICE alanındaki seyahatlerin ise pandemi
sonrası süreçte yükselişe geçeceğini ifade
etti.
Aslanoğlu: “Pandemi sonrası
süreçte en hızlı toparlanacak sektör
turizm”
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Ekonomist Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise
pandeminin seyrinin ekonomilerin gidişatını
belirleyecek ana unsur olacağını dile getirdi.
Dünya ekonomisinin pandemi dışında da
sorunları olduğunu dile getiren Aslanoğlu,
pandemi ile birlikte küresel ekonomideki
sorunların daha da büyüdüğünü ifade
etti. Aslanoğlu, aşı çalışmalarının ve tıp
dünyasındaki gelişmelerin olumlu bir
şekilde seyretmesi durumunda 2021 yılı
ilkbahar aylarında toparlanma sürecinin
başlayabileceğini söyledi. Aslanoğlu, zorlu
sürecin geride bırakılması durumunda
Türkiye’nin turizmdeki başarısı ile bu
süreci en hızlı biçimde toparlanan sektörler
arasında atlatacağını vurguladı. Aslanoğlu,
“Yeni dönemde teknolojiye uyumluluk,
sürdürülebilirlik, iklim duyarlılığı MICE
sektörü için de öne çıkacak. Hibrit toplantı
modelleri revaçta olacak. Ancak bir taraftan
da şunu fark ettik ki; bu süreçte seyahat
etmenin önemini daha da fazla anlamış
durumdayız. Kongreler, şehirleri tanımak
ve network oluşturma konusunda fayda
sağlıyor” şeklinde konuştu.
Glynn: “Türkiye’nin MICE Turizmi
potansiyeli yüksek”
Dünyanın önde gelen MICE turizmi
kuruluşları arasında yer alan SITE
Global Başkanı Jeniffer Glynn ise
online bağlantı ile Kanada’dan katıldığı
panelde kurum olarak sosyal sorumluluk
faaliyetleri ve sürdürülebilirlik konusunda
gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında
bilgi verdi. Türkiye’nin pandemiyle başarılı
mücadelesinden övgüyle bahseden Glynn,
SITE Global olarak Türkiye’nin MICE turizmi
alanındaki potansiyeline de dikkat çekti.
natural
Hijyenik ve konforlu bir uyku
için üstün koruma sağlayan
Boyteks Hijyen Konsepti ile
misafirleriniz daima güvende.
hygieneconcept
protection
28
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
EMITT gözünü sağlık turizmine dikti
10-13 Şubat 2021 tarihleri arasında 25’incisini düzenlemeye hazırlanan Doğu Akdeniz
Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT, Türkiye’nin sağlık turizminin de dünyaya açılan
kapısı olma hedefiyle önümüzdeki yıl sağlık turizmi profesyonellerine de yer verecek.
Geçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi
harcamasının 1200 doların üzerinde
gerçekleştiğini belirten Hacer Aydın,
“Turist başı ortalama turizm harcaması
666 dolar olarak kayda geçerken, sağlık
turizmi geliri turizm harcamasının yaklaşık
iki katı olduğunu görüyoruz. Sürdürülebilir
bir büyüme ile gelecek dönemlerde önemli
sıçramalar ve gelirler ile istihdamımıza
ciddi katkı sağlamamız da mümkün.” dedi.
Aydın: “Her 12 sağlık turistinden 1’i
Antalya’da tedavi oldu”
Şehir hastanelerinin inşasıyla birlikte sağlık
altyapısı yenilenen Türkiye; Amerikalı,
Avrupalı ve Ortadoğulu turistler için sağlık
turizminin yeni merkezi haline geliyor.
Bu alanda daha hızlı atılım yapmak ve
Türkiye’nin küreselde aldığı pazar payını
artırmak için, iş birliklerinin hızlı ve
profesyonel bir biçimde oluşturulması
önem kazanıyor.
2019’un ilk 6 ayında 350 binden fazla, 2019
toplamında ise 880 bin turistin sağlık
amaçlı Türkiye’ye geldiğini belirten EMITT
Fuar Direktörü Hacer Aydın, “Türkiye’nin
küresel bir sağlık turizm merkezi olması
hedefi, uzun süredir gündemde olan, planlı
bir biçimde ilerlenen, önemli yatırımların
yapıldığı bir ulusal ajanda. Son yıllarda,
özellikle Avrupa’nın yaşlanan sağlık
altyapısının da katkısı ile; Türkiye, Ortadoğu
ve Avrupa başta olmak üzere, dünya için
önemli bir sağlık turizmi destinasyonu
haline gelmeye başladı,” dedi.
“Antalya İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre,
turizmin başkenti Antalya 2019’da 74 bin
138 sağlık amaçlı turisti ağırladı,” sözleri ile
Antalya’nın bu alanda da ilk sırada yer alma
potansiyeli olduğunun altını çizen Aydın,
Türkiye’nin; profesyonel bir yaklaşımla,
doğru iş birliklerini sunan küresel bir
platform aracılığıyla, yatırımlarının hızla
karşılık bulabileceğini ekledi. Bu ihtiyacı
karşılayacak en doğru platformun EMITT
olduğunu belirten Aydın, Fuarın 25’inci
yılında sağlık turizmi profesyonellerini de
ağırlamaya başlayacaklarını söyledi:
“Türkiye’nin Kovid-19 pandemisi ile
mücadelesi Dünya Sağlık Örgütü’nün
takdirlerini aldı. Bu alanda elde edilen
yönetim başarısının, sağlık turizminin
hedeflerini revize etmesini sağlarken
beklentileri yukarı çekti. Sektör
profesyonellerimizin pazar paylarını
daha çabuk artırabilmesi, alana
dönük yatırımların hızla katma değere
dönüşmesi ve beklentilerin kısa ve orta
vadede karşılanması için sağlık turizmi
profesyonellerini EMITT’e dahil ederek, bu
süreçteki katkılarımızı sunmak istedik.”
Pandemi döneminin ardından Türkiye’nin
sağlık turizminde 20 Mayıs itibariyle 31
ülkeye kapılarını açtığını hatırlatan Aydın,
bu alanda Türkiye’nin marka değerini
artırmasının her anlamda çok önemli
olduğunu söyledi.
“Turizmde kayıp 24,5 milyar doları
bulabilir”
Pandemi nedeniyle benzeri olmayan
bir sezon yaşandığını belirten Aydın,
son günlerde Türkiye’ye 2019 yılında en
çok turist gönderen Rusya, Almanya ve
İngiltere’nin yurt dışı seyahatlerine yönelik
aldığı kararlar ile sektörün hareketlendiğini
söyledi. Nisan 2020’de verdiği bir mülakatta
pandemi nedeniyle sektörün kaybının 16
milyar doları aşabileceğini söyleyen Aydın
2019’u 34,5 milyar dolarlık turizm geliriyle
kapatan sektörün, TÜRSAB’IN 2020 yılı
için açıkladığı 10-12 milyar dolarlık gelir
beklentisine göre yılsonu kaybının 24,5
milyar dolara ulaşabileceğini belirtti:
“Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) Mayıs
2020’de tüm dünyada turizm sektöründe
100 ila 120 milyonluk iş gücünün risk
altında olduğunu açıklarken, küresel
turizm pazarında daralmanın yüzde
80’e ulaşabileceğini söylemişti. Küresel
turizm pazarı 1950 yılından bu yana
böyle bir kriz yaşamadı. Ancak UNWTO,
Ortadoğu’nun dünyanın diğer bölgelerine
göre daha hızlı ve erken toparlanacağını
öngörüyordu. Türkiye’nin de dahil olduğu
bölgede turizmin sektörünün yüzde
40’ından fazlasının Eylül, yüzde 70’inin
ise yıl sonu itibariyle toparlanması
bekleniyordu. Bugüne baktığımızda bu
öngörülerin Türkiye için karşılık bulduğunu
söyleyebiliriz.”
“Sağlık turizminde harcama 2,5 kat
fazla”
Özellikle döviz girdisi açısından sağlık
turizminin önemli katkı sunacağının altını
çizen Aydın, TÜİK verilerine göre 2019’da
sağlık turizmi harcamasının 1 milyar 65
milyon dolar ile toplam turizm gelirinden
aldığı payın yüzde 3,09 olduğunu hatırlattı:
“Geçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi
harcamasının 1200 doların üzerinde
gerçekleşti. Turist başı ortalama turizm
harcaması 666 dolar olarak kayda
geçerken, sağlık turizmi gelirinin turizm
harcamasının yaklaşık iki katı olduğunu
görüyoruz. Sürdürülebilir bir büyüme ile
gelecek dönemlerde önemli sıçramalar
ve gelirler ile istihdamımıza ciddi katkı
sağlamamız da mümkün.”
30
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
Celal Toprak, TU-AR Platformu'nun
kuruluş çalışmalarını başlattı
Turizm Araştırma- Geliştirme Platformu (TU-AR), Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği
(YAPDER) Başkanı Celal Toprak kurucu başkanlığında çalışmalara başladı. Platform, ilk
toplantısını eylül ayında Sapanca'da gerçekleştirmeyi planlıyor.
Farklı alanlardan önemli platform
çalışmalarına imza atan Yeni
Arayışlar Girişimi Platformu Derneği
(YAPDER) bu defa da turizmcilerin
önderliğinde Turizm Araştırma-
Geliştirme Platformu'nu (TU-AR) hayata
geçirmek için düğmeye bastı. Turizmin
içinde bulunduğu süreci aşması, gelecek
için yeni fikirler, alternatif turizm
ürünleri geliştirmek üzere, Platform
Kurucu Başkanlığı Yeni Arayışlar
Girişimi Platformu Derneği (YAPDER)
Başkanı Celal Toprak, Platform Genel
Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı Nilüfer
Yücedağ tarafından yapılan, Turizm
Araştırma- Geliştirme Platformu'nun
(TU-AR) kuruluş çalışması başlatıldı.
Herkesin katılımına açık
Turizm uzmanları, turizm acenteleri,
tur operatörleri, otel işletmecileri, turist
rehberleri, turizm danışmanları, turizm
eğitimcileri, turizm fakültesi, yüksek lisans
ve doktora öğrencileri, turizmle ilgili kişi,
kurum, kuruluş, STK'lar ve tüm turizm
dostlarının üye olabileceği bir platform olan
Tu-Ar, yenilikçi fikirler üretmek ve alternatif
turizm ürünleri geliştirmek üzere, kurumsal
olarak YAPDER tarafından desteklenecek.
Tu-Ar Turizm Araştırma-Geliştirme
Platformu, bireysel ve kurumsal olarak
herkesin katılımına açık olacak.
Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği
(YAPDER), Güvenilir Ürün Platformu (GÜP),
Yenilebilir Enerjiyi Destekleme Platformu,
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) olmak
üzere Tu-Ar Platformu'na Türkiye'den
ve yurt dışından birçok kişi ve kuruluş
tarafından destek veriliyor.
İlk toplantısı eylülde gerçekleşecek
Eylül ayında Sapanca'da Tu-Ar Platformu
tarafından "Turizmde Yeni Fikirler Yeni
Arayışlar" temalı toplantı düzenlenmesi
hedefleniyor. Hibrit Toplantı yapılacak olup,
yüz yüze ve sanal olarak katılım imkânı
bulunmakta olup toplantı Kanalekonomi’nin
Youtube hesabından da canlı yayınlanması
planlanıyor.
TU-AR Kuruluş Tüzüğü aşağıdaki
gibidir:
Konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşları
şemsiyesi altında toplamayı hedefler.
Turizmin içinde bulunduğu süreci aşması
ve gelecek için yeni yollar, yeni fikirler,
alternatif turizm ürünleri geliştirir.
Özellikle üniversitelerin ilgili bölümleri ile
fikir alışverişinde bulunur, çalışmalar yapar.
Geliştirilen fikirleri sektör ve kamuoyu ile
paylaşır. Platform her dönemde ucu açık
faaliyet yürütür. Her dönemde platforma
girmek ve ayrılmak mümkündür.
Patform, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu
Derneği (YAPDER) tarafından desteklenir ve
kurumsal sekretaryası bu kurum tarafından
yürütülür. Bireysel katılım mümkün
olduğu kadar kurumsal olarak da katılım
sağlanabilir. Platform gönüllülük esası ile
çalışır. Çalışma sırasında ortaya çıkacak
giderler ve bütçe bağış ya da sponsorluk
gelirleri ile karşılanır. TU-AR Platformu
Genel Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı
Nilüfer Yücedağ tarafından yürütülecektir.
32
hotel restaurant
& hi-tech
yeni yatırımlar
Rize’nin 5 yıldızlı tesisi
Ricosta Hotel açılıyor
Rize sahilinde 2017 yılında yapımına başlanan ve 160 milyon liraya mal olan 5 yıldızlı Ricosta Hotel,
hizmete açılıyor. 300 yatak kapasitesine sahip otel turizm açısından bölgede önemli bir eksikliği kapatması
beklenirken yaklaşık 100 kişiye de istihdam sağlayacak.
Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden
olan ve bacasız sanayi olarak
adlandırılan turizm alanına yapılan
yatırımlara bir yenisi daha eklendi. Cengiz
Holding tarafından 2017 yılında yapımına
başlanan Rize’deki 5 yıldızlı Ricosta Hotel,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
katılımları ile cumartesi günü yapılacak
törenden sonra faaliyete geçecek.
Yatırım maliyeti 160 milyon lira
160 milyon lira yatırım maliyeti ile kurulan
otel özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde
turizm sektöründe stratejik bir öneme
sahip olacak. Trabzon Havalimanı’na 60,
Rize-Artvin Havalimanı'na ise 32 kilometre
uzaklıktaki otel, yayla turizminde ilk durak
noktası olarak da yerli turizme katkı
sunacak.
İş dünyası tercih edecek
138 oda ve 300 yatak kapasitesine sahip
Ricosta Otel, denize sıfır konumuyla dikkat
çekiyor. 100 kişiye istihdam sağlayacak
olan otelde 2’si king, 16’sı junior süit
olmak üzere toplam 138 oda bulunuyor.
300 yatak kapasiteli otelde 750 kişilik çok
amaçlı konferans salonu, 2’si VIP, biri deniz
manzaralı olmak üzere 3 ana restoran,
kapalı yüzme havuzu, fitness ve SPA
merkezi bulunuyor.
Ricosta Hotel Genel Müdürü Necdet Vural,
otel ile bölgedeki önemli bir boşluğu
dolduracaklarını ifade etti: “Otelimiz Rize
merkezde bulunuyor. Trabzon Havaalanı’na
60 kilometre, Ayder Yaylası’na 90 kilometre
ve Uzungöl’e 63 kilometre uzaklıktayız. Bu
özellikleri ile hem yayla turizminde ilk adım
olacağız hem de iş dünyası tarafından da
tercih edileceğiz. Sadece Rize için değil
bölgesel olarak da tercih edilen bir tesis
olacağız.”
34
hotel restaurant
& hi-tech
iş’te kadın
Ev hanımıyken
Şavşat’ı önce
yeme içmeye,
ardından
turizme
açtı…
Artvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu
bir ailenin ortanca çocuğu. 17
yıllık ev hanımlığının ardından
Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme
içmeye, ardından Disharo Yayla Evleri
ile turizme açan genç ve başarılı bir
girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir
talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini
12 aya yaymak için daha fazla teşvik ve
destek görmek! Bölgesindeki turizm
emekçilerini destekleyecek sosyal
projeler de var bunun içinde, yerel
rehberliğe duyulan temel ihtiyaçlar
da!..
Şimdilerde yayla turizmine dönük
çalışmalarının yanı sıra bölgesi Şavşat’ı
kızaklı turlarla kış turizmine açmaya
hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin
kurucusu Elif Yaşar ile turizmde
yolculuğunu ve gelecek planlarını
konuştuk.
Disharo Yayla Evleri, yöre halkına
istihdam sağlayan, aynı zamanda
yerel ve bölgesel turizme katkıda
bulunan çok değerli ve anlamlı
bir proje. Yatırım fikri nasıl ortaya
çıktı?
3 çocuklu bir ailenin ortanca
çocuğuyum. Babam orman
işletmesinde aşçı, annem ev hanımıydı.
Orta halli bir aileydik. Aslında 11 yaşına
kadar güzel bir çocukluk geçirdim
ama o sene talihsiz bir şekilde annemi
kaybettim. Onun gidişi ben ve ailem
için çok zor bir süreç oldu, genç kızlık
zamanlarım zor geçti. Aslında çok
başarılı bir öğrenciydim. Hep bir haber
spikeri olmak isterdim ama eğitim
hayatıma devam etmedim. Çünkü
17 yaşımda eşime aşık oldum ve 18
yaşında eşim Eren Bey ile evlendik.
19 yaşımda kızım Ela dünyaya geldi.
Ela liseye gidene kadar 17 yıl ev
hanımlığı yaptım. Kızım lise için evden
ayrılınca eşimin ve çevremin isteği ve
desteğiyle 2014 yılında Balık Gölü’nü
işletmeye başladım. Yemek hizmeti
veriyordum sadece. Bu beş yıl kadar
sürdü. Çevremdeki insanlar bana gelip
de, “Elif Hanım, biz burada neden
kalamıyoruz, keşke kalacak bir yer
olsa” demeleri üzerine bu kararı verdik.
Balık Gölü’nün 300 metre aşağısında
eşimin yerinin olması da bu fikri hayata
geçirmemizi hızlandırdı.
Projeyi biraz daha detaylandırır
mısınız? Konsepti, hedef kitlesi
nedir?
Disharo Yayla Evleri, bir kırsal
kalkınma projesiydi. 25 oda ve 60 yatak
kapasiteli, tamamı ahşap evlerden
oluşan bir bungalov tesis. Bünyemizde
hem kafe hem restoran hizmeti
veren bir işletmemiz de mevcut.
Bu yıl gelen talepler doğrultusunda
tesise e yatırımlarımız da oldu.
Büyük kamp ateşi yakılabilecek, aynı
zamanda da müzik dinlenilebilecek
bir alan oluşturduk. Hemen 500 metre
mesafede yürüyüş yapılabilen Balık
Gölü mesire alanımız var. Volkanik
patlamalar sonucu oluşmuş krater
gölü orası. Hatta kendin ye kendin pişir
formatında bir mesire yerimiz de var.
Uzun yıllar işletmiştim, şu an yeniden
ihaleye açıldı, hazırlık aşamasındayım.
Orayı kamp alanı yapmayı planlıyorum.
Çünkü bu bölgeye kampçılar yoğun
talep gösteriyor. Özellikle pandemi
sonrası bireysel gezi anlayışı daha fazla
ön plana çıktı. Kamp ya da karavanla
kendi konaklamalarını oluşturmak
isteyen insan kitlesi daha da arttı. Biz
de bu talebe cevap vermek amacıyla
çalışmalarımıza bu yönde hız verdik.
Disharo Yayla Evleri çok büyük bir alana
sahip olduğu için burada da benzer
formatta bir kamp alanı oluşturacağız.
Hatta alt yapı çalışmalarına başladık.
Tüm bunlara ilave olarak, tesisimizin
ön tarafında vadiyi görebilen bir yerimiz
de mevcut. Orayı yoga alanı yapmak
istiyoruz. Yoga severlerden de bu yönde
talepler geliyor.
“Bakanlığın hibesi devede
kulak kaldı…”
Yayla Evleri için toplam ne kadar
harcadınız? Ek yatırımlar için
ayırdığınız bütçe nedir?
Proje hazırlanma aşamasından bu yana
yaklaşık olarak 3.5-4 milyon TL bir
bütçe çıkardım. Ek yatırımlar için de
yaklaşık 2 milyon TL’yi bulabilir. Ben
tabii bu yatırımları hayata geçirirken
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Kırsal
Kalkınma Projesi kapsamında hibe
aldım. Bu projenin bakanlıkça üst
limiti en fazla 1.5 milyon TL’ydi
ve yarısını hibe ediyordu. Tabii biz
projeye başladığımızda enflasyon çok
yükselince maliyetler bir anda 2-3
katına çıkmış oldu. O dönem verilecek
olan hibe için durum güncellemeleri
yapılabilirdi. Enflasyon oranında
güncellemeler yapılsaydı, daha fazla
hibe alabilirdim. Bu durumda aldığım
750 bin TL’lik hibe devede kulak
kaldı. Geri kalan tamamını kendi
öz sermayemden harcamış oldum.
Benim bir girişimci olarak bakanlıktan
beklentim, en azından bu aşamada
tesisin peyzaj çalışmaları için destek
vermeleri. Çünkü buralar çok bakir
alanlar ve yayla turizminin önemi
ülkemizde daha da artmış durumda.
Gelen misafirlerimiz doğanın tam
ortasında olmaktan büyük keyif alıyor.
Yayla turizmi işini başarabilmek
burada çok zor. Dolayısıyla her
aşamasında desteklenmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Uzun vadeli
ve sürdürülebilir turizm açısından da bu
çok önemli.
Pandemi çalışmalarınızı ne şekilde
etkiledi?
Tüm dünyayı saran bu virüs herkesi
etkilediği gibi bizi de etkiledi ve
maalesef turizm en büyük yarayı aldı.
En başında birçok rezervasyon iptali
yaşadık fakat yeni normal düzene
geçtiğimizde hareketlilik geçen
seneki kadar olmasa da en azından
idare ettirebilecek ve personelimin
maaşlarını ödeyecek kadar canlandı.
Elbette ki en büyük etkisi benim gibi
işini aşk ile yapan turizmcilerin çok
yavaş bir sezon geçirmesi mental
açıdan çok zorladı.
36
hotel restaurant
& hi-tech
iş’te kadın
Artvin turizminin sahip olduğu en
büyük fırsatlar neler? Bölgenin
yayla-doğa turizmi potansiyeline
ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Bölge turizmi son birkaç yıldır iyi
durumda. Çünkü insanların doğaya olan
ilgisi her geçen yıl daha da artmakta.
Yöremiz insanların bu isteğine fazlasıyla
cevap verecek bir potansiyelde. Özellikle
benim bulunduğum yerde Disharo’dan
başka bir işletme yok fakat yayla turizmi
tahmin ettiğimden de popülerleşti.
Elbette ki tesis sayısı da zamanla
çoğalacaktır. Yayla turizmine dair resmi
net rakamlar paylaşamasam da, beş
yıldır bu işin içinde biri olarak, 100’lerle
ifade edilebilecek bir kitleden sadece
benim bölgemde 10 binlere koşuyoruz.
Dolayısıyla bölgenin yüksek potansiyelini
bildiğim için yeni yatırımların gelmesini
ve yatırımcıların da desteklenmesini
önemsiyorum.
Burada en temel nokta ise, tüm bu
süreçlerin bölgenin mevcut doğal
yapısını bozmadan yürütmek. Bizim en
büyük problemimiz, ulaşım maalesef.
Gelen neredeyse tüm misafirler yoldan
şikayetçi. Yıllardır gerek işletmeler
gerekse gelen misafirler olarak bu
şikayetlerimizi yapıyoruz, yapmaktayız…
Fakat ne yazık ki şu ana kadar bir sonuç
alabilmiş değiliz. En büyük istediğim
yollarımızın yapılması.
“Sektör emekçileri sosyal
projelerle motive edilmeli”
Sektörümüzde işçisinden işverenine
kadar tüm emekçilerin motivasyonunu
arttıracak sosyal projelerin bakanlıklar
tarafından planlanıp uygulanmasını da
önemli buluyorum. Turizm sezonluk
bir iş ve işçisinden işverenine herkes
gece gündüz çalışıyor. Ben istiyorum
ki, bu insanlar en azından sezon
sonunda hem eğitim alabilecekleri
hem de tatil yapıp eğlenebilecekleri bir
sosyal projeyle motive olsunlar. Hizmet
sektöründe çalışanlar için alanında
kendini ispatlamış hocalar tarafından
bir eğitim ve beraberinde bir gezi
programı oluşturulabilir. Karadeniz’de
çalışanlar için Ege-Akdeniz’de bu
geziler yapılabilir. Aynı şekilde Akdeniz
ve Ege çalışanları için de bölgemize
benzer formatta motivasyon gezileri
düzenlenebilir. Çalışan verimliliği
açısından sosyal projelerin değeri büyük.
"
Artvin bölgesinde
başarılı ve saygıdeğer bir
kadın olmak en büyük
ödülüm olurdu herhalde.
Bir de gelen misafirlerimizin
giden misafirlerin mesajlarını
okuyarak ‘burada bir Elif
Hanım varmış’ diyerek
tesisime gelmeleri en büyük
ödül…
"
Artvin halkının turisti ve turizmi
algılama şekli nasıl? Bölge halkı
turizme, turizmin sosyo-ekonomik,
kültürel ve çevresel etkilerini
algılamaya ne kadar açık? Şavşat’ta
planlı bir turizm gelişim modeli
uygulamanın başarı şansı ne sizce?
Öncelikle Artvin halkı çok misafirperver,
iş birliğine ve gelişime son derece
açık. Sosyal ve kültürel yapısı gereği
zaten standartların çok üzerindeler.
Gelen turist kitlesinin sosyal ve kültürel
yapısına müdahale edebilecek bir bakış
açıları yok. Buraya ağırlıklı yerli turist
gelse de son iki yıldır başta Almanya,
İngiltere, Fransa ve İran olmak üzere
yabancı turistin de ilgisi çok yoğun.
Dediğim gibi, Şavşat’ta doğa turizminde
son yıllarda yaşanan artış bölgedeki
yatak ihtiyacını ortaya koyarken ben
ve benim gibi hizmet veren işletmeler
de bu ihtiyaca bir cevap vermiş olduk.
Böylece yatırım yapmak isteyen diğer
insanlara bir nevi yol gösterici olduk.
Yeri geldi yöresel yemeklerimizi ve
köylünün elinden çıkan bal, tereyağı,
peynir gibi şarküteri ürünlerini
misafirlerimize sunarak yaylada
olduklarını daha fazla hissettirdik.
Yeri geldi kasap, manav, market gibi
bölge esnafı gelen misafirlerden para
kazandı. Halk, turizm konusunda
yeterli seviyede eğitilir ve desteklenirse
bu alanda çok iş birlikçi olabileceklerini
düşünüyorum. Bence bu bölgede
yerel rehberler oluşturulmalı ve
desteklenmeli. Çünkü bölgeyi en
iyi bilenler, en doğru anlatacaklar
onlar. Bu aslında bakarsanız çok da
zor değil. İyi bir eğitim desteğiyle
bu işin kolaylıkla çözülebileceğini
düşünüyorum.
İşin bir de istihdam boyutu var tabii.
Bu noktada bölgeye katkınız ne
olmakta?
Bu işlere başlarken en büyük isteğim,
yörenin gençlerine ve insanlarına
istihdam sağlamaktı. İlk zamanlar tam
olmasa da bir sene sonra bu isteğimi
gerçekleştirmeye başladım. Yörenin
gençlerini yanımda çalıştırdım. Süt,
yoğurt, yağ vb. ihtiyaçlarımı daima
köylüden tedarik ettim, hatta gelip yağ
ve peynir soran insanları da onlara
yönlendirdim. Böylece köylüye de
destek olmuş oldum. Bunu yaparken
kendimi çok mutlu olduğumu fark
ettim, aynı zamanda da beni motive etti.
Bir diğer hayalim de öğrenci okutmaktı,
buna yeni başladım ve umarım daha
fazla öğrenciye el uzatabilirim. Ama
sizin de bildiğiniz gibi, Türkiye’de hatta
dünyada kadın olmak çok zor… Hele de
Artvin’in böyle küçük bir yerleşkesinde
kadın olmak, bir kadın girişimci olarak
bir şeyler başarmak çok daha zor…
“Bir kadın girişimci olarak
güçlü durmaktan başka
çaremiz yok!”
Bunu biraz daha açalım mı?
Eşinizin desteğinden bahsettiniz
ama bölgenizde bir kadın girişimci
olarak karşılaştığınız engeller ve
sorunlar nelerdi? Kamu kurum
ve kuruluşlarından destek alma
sürecinde ne tür tecrübeler
yaşadınız?
Lokasyon olarak çok kırsal bir bölgede
turizm yapmaya çalışıyorum. Doğal
olarak buradaki insanlar sosyo-kültürel
yapıları gereği bölgelerinde genç bir
kadının turizm gibi geniş kitlelere hitap
eden, iletişime dayalı bir sektörde varlık
göstermesini yadırgayabiliyor. Bir kadın
işletmeci olarak zaman zaman çeşitli
suiistimallerle karşılaşabiliyoruz. Bu
sadece bölgemiz için de geçerli değil.
Dünyanın her yerinde kadın buna maruz
kalıyor ne yazık ki. Ataerkil bir bölgede
özellikle de bir kadın girişimci olarak
güçlü ve sağlam durmaktan başka
çaremiz yok. Geçen süreçte kalıplaşmış
tabuları yıkmak biraz zor oldu ama
bunu başardım. Özellikle de bir kadın
olarak bunları başarmak benim için
çok değerli ve gurur verici. En güçlü
motivasyonum tabii eşim, kızım ve
ailem oldu. Her zaman yanımda olup
bana desteklediler sağ olsunlar. Eşim,
yapmak istediklerimi yapmam da hiçbir
zaman bana engel olmadı aksine hep
destek verdi.
Sizi biraz daha yakından tanıyabilir
miyiz? Elif Yaşar iş yapma stili ve
hayata bakış açısıyla kendini nasıl
anlatır?
Dışarıdan bakıldığında çok güçlü ve
çok sert olduğum söylenir. Fakat çok
duygusal bir yapım vardır aslında.
Bir görünmek zorunda bırakıldığım
Elif Yaşar var, bir de olduğum
gibi bir Elif… Üretmeyi çok seven
biriyim, disiplinliyim… Bir o kadar da
hayalperestim. Yeri geldiğinde çok uç
hayallerim de vardır. Disharo da bu
hayallerin bir ürünüdür.
Yapı olarak misafiri, ağırlamayı
seven biriyimdir. Tesisimize gelen
misafirlerimizi evlerindeymiş gibi
hissettirmek paha biçilmez bir duygudur
benim için. Buna ilk personelimle olan
diyaloğum ile başladım. Önce onların
kendilerini evlerinde çalışıyormuş gibi
hissetmelerini sağladım.
Bir kadın girişimci olarak yaptığınız
iş övgüye değer. Benim asıl merak
ettiğim, yatırımın kadın istihdamına
katkısı ve desteği. Sürdürülebilir
bir büyüme ve kalkınma için
nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan
kadınların işgücüne katılımında
artış sağlanması önemli nitekim.
Henüz hayallerimin başındayım. Tabii
ki daha çok uzun ve keyifli bir yolum
olduğunu biliyorum. Öğrenecek ve
öğretecek çok şeyim var.
Bu yatırımda, bir kadın girişimci
olarak da önceliğim, hemcinslerimin
istihdamına da katkıda sağlamaktı…
Disharo’nun kurulduğu Pınarlı
Köyü’nün yaylasında köyümün
emektar kadınlarının hayvancılık
yaparak ürettikleri et ve süt ürünlerini
mutfağımda kullanmak ayrı bir
heyecan, mutluluk… Ürünlerinin gelen
misafirlerim tarafından talep görmesi,
satılması ayrı bir mutluluk… Şunu
özellikle söylemeliyim, her sektörde
kadın olmak zor ama ben bu zorluktan
hiçbir zaman gocunmadım. Zor olan
her şey benim için özel, tıpkı annelik ve
kadınlık gibi...
Bundan sonrası için planlarınız
neler? Gündeminizde yeni
yatırımlar, projeler var mı?
Evet, hayata geçirmek istediğim ikinci bir
projem daha var. Tesisimin bulunduğu
bölge alternatif kış turizmi için çok uygun
bir yer. Karı mayıs ayı sonuna kadar
barındırabilecek bir iklime sahip. Buranın
kışı ve doğası İskandinav ülkelerine çok
benziyor, bol miktarda kar yağıyor çünkü.
Fakat Şavşat’ta kış turizmiyle alakalı
hiçbir girişim yok. Bu anlamda belki
de Türkiye’de ilk olacak bir proje hayal
ediyorum. Ren Geyiği ve Husky köpekleri
getirerek kızaklı turlar düzenlemek,
sezonu uzatmak suretiyle kış turizmine
adım atmak şimdilerde en büyük
hayalim. Bu yatırım da bölgeye katkısının
çok büyük olacağını düşünüyorum.
Yazın yaşanan insan sirkülasyonunun
kışın da devam etmesinin bölgemizde
turizmi çeşitlendirmek ve 12 aya yaymak
anlamında ciddi katkısı olacak, bundan
eminim. Aslına bakarsanız, bununla
ilgili resmi prosedür kısmını aştım.
Gereken izin ve belgelerimi aldım. Şu
an sadece Finlandiya ve Moğolistan’a
gidip, hayvanları belirleyip buraya
getirmem gerekiyor. Ama tabii gümrük
geçişleri çok pahalı. Pandemiden dolayı
2021 kışı bile çok zor. Önümüzdeki yıl
sadece o ülkelere gidip hayvan alımı
yapabileceğim. 2022 kışı için daha rahat
görünüyor. Ancak bakanlıktan destek
alabilirsem çok daha hızlı bir şekilde
ilerleyebilirim. Gümrükten geçiş vergileri
noktasında özellikle destek önemli.
Kişisel anlamda da kendimi daha da
geliştirmek için bazı planlarım var. Bir
örnek vereyim size: bir dil kursuna gidip
İngilizce öğrenmeyi, içimde bir ukde
olarak yükseköğrenimimi turizm üzerine
yapmayı istiyorum.
38
hotel restaurant
& hi-tech
marka güncel
THY, dijital alışveriş deneyimini
daha da etkinleştiriyor
Seyahatin içinde olduğu bu çalkantılı döneme rağmen havayolları inovasyon arayışlarına
her zamankinden daha fazla odaklandı. Dünyanın en hızlı büyüyen havayollarından biri
olan THY için de her zaman olduğu gibi; yolcu beklentilerini karşılamak, her daim ve her
yerde alışveriş deneyimine uygun bir strateji sağlamak önemini korudu. Bu doğrultuda
THY, filosunun yakın zamanda genişlemesinin ardından yeni teknolojiyle vizyonunu
güçlendiriyor ve Amadeus ile tüm platformlarda ve cihazlarda yolculara kişiselleştirilmiş
teklifler sunmasına yardımcı olacak bir BT anlaşması imzaladı. Türkiye’nin ulusal
havayolunun amacı Amadeus Offer Suite'in sunduğu bir dizi yeni alışveriş çözümüyle
müşteri erişimini genişletmek. Bu esnek ve modüler çözümler, havayolunun yeni
pazar kanallarıyla bağlantı kurmasına ve geleceğe yönelik bir perakende stratejisi
geliştirmesine olanak tanıyacak.
Aygaz’a Türkiye’nin En İyi İş Yeri ödülü
İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden
Kincentric’in 50 yılı aşkındır çalışanlarla yaptığı ve işyeri mükemmelliğini ölçümlediği
araştırmalar kapsamında, 2019 yılında Türkiye’nin En İyi İşyeri “Kincentric Best
Employer” ödülünü alan şirketler açıklandı. Çalışan Bağlılığının yanında “Çeviklik, Bağlı
Kılan Liderlik ve Yetenek Odağı” endekslerine göre belirlenen sıralamada Aygaz da yer
alarak ödülün sahibi oldu. Dünyada 20 yıldır yürütülen Aon Best Employer Programı,
78 farklı pazarda uygulanıyor. Son 5 yılda 4.000'in üzerinde farklı şirketin dahil olduğu
programla, 15 milyon çalışana ulaşılarak çalışanların görüşleri doğrultusunda en
iyi işyerleri belirlendi. Türkiye’de 2006 yılından bu yana uygulanan Kincentric Best
Employers Programı, en geniş katılımlı işyeri araştırması olarak görülüyor.
Klimasan’a TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi
Türkiye'nin ilk ticari soğutucu üreticisi Klimasan A.Ş., hem ticari soğutucu hem de derin dondurucu
alanında sektöründe Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından verilen ve uluslararası geçerliliğe
sahip "Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi" alan ilk şirket oldu. Şirketten yapılan açıklamaya göre
Klimasan A.Ş., salgın sürecinin en başından itibaren Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu
fabrikasında güvenli üretim uygulamaları ve düzenlemelerini hayata geçirdi. Enfeksiyon önleme ve
kontrol prosedürlerini eksiksiz yerine getiren şirket, tedarik zincirindeki akışını başarıyla sürdürdü.
Konuyla ilgili açıklama yapan EMEA (Europe- Middle East- Africa) Operasyonlar Üst Direktörü
Alper Erol, “Klimasan Kriz Yönetimi Ekibi olarak öngördüğümüz tüm risk tedbirleri sonucu
Sağlık Bakanlığı'nın yönergeleri doğrultusunda şirketimizde önlemler aldık. Sistem için gerekli
dokümantasyon yapısını ve aksiyon planlarını işyeri hekimimiz ve İSG ekibinin koordinasyonuyla
hızlı bir şekilde oluşturduk. Sürekli eğitimlerle çalışanların hem iş hem de özel hayatlarında virüse
karşı alınacak tedbirlerle ilgili farkındalıklarını artırdık. Üretim alanlarının, ofislerin, personel
soyunma odaları ile yemekhane ve sosyal alanların uygunluğunu temin ettik.” dedi.
Şişecam’a tek çatı için SPK’dan onay geldi
Cam sanayinin yanı sıra soda ve krom bileşiklerini kapsayan kimyasallar alanında küresel
bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu’nun tüm faaliyetlerini tek çatı altında toplamak üzere
Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) yaptığı başvuru onaylandı. Şişecam Topluluğu Yönetim
Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, tüm faaliyet alanlarının
tek şirket çatısı altında toplanması sonucunda Topluluğun oluşturduğu ekonomik değer ve
sahip olduğu rekabet gücünün artacağına işaret ederek, “Bu birleşmeyle daha çevik ve hızlı
olmayı, küresel rekabet açısından daha uygun bir hukuki ve yönetsel altyapıyı oluşturmayı
ve yatırımcılar açısından daha da yüksek bir hisse performansı sergilemeyi amaçlıyoruz.
Küresel salgın sonrasındaki yeni dünya düzeninde, değişen konjonktüre uyum sağlayabilmek
için gerekli altyapıya sahip kurumlar avantaj yakalayacak. Birleşme hamlemiz bu açından da
büyük önem taşıyor. Yeni normalde de Şişecam’ın iddialı küresel hedeflerine ulaşması için ana
faaliyet alanlarımızda etkinliğimizi artıracak stratejik adımların yanı sıra gelecek vaat ettiğine
inandığımız yeni iş alanlarındaki yatırım fırsatlarını da takip edeceğiz.” diye konuştu.
40
hotel restaurant
& hi-tech
şefin gözünden
Okyanus ötesi şef
Deniz Kurt
Görsev
Hani her şefin bir mutfağa aşık
olma hikayesi vardır ya, onunkisi
diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir
miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından
zihnine kazınmış ne bir anne-kız cupcake
hatırası var ne saatler boyu süren mutfak
maceraları… Varsa yoksa iş gezileri…
Gezerken de keyifle yemeler, içmeler...
Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat
şefi Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre,
o günlerde yapmaya değil, yemeye meyilli
en çok da. O kadar ki, 25 yaşına dek yemek
yapmakla ilgilenmediğini söylüyor, yemek
listesinde bir ton balıklı salata, bir de
yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve
ekliyor: “Bunu anlatmamı garipsiyorlar
ancak devamında bir başarı olduğu için
anlatmaktan çekinmiyorum.” sözleriyle net
duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor. Çünkü
ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir,
asıl önemli olan ise sonrası!..”
Deniz Kurt Görsev, yumurta kırmak
seviyesinden megayat şefliğine uzanan
övgüye değer yolculuğunun ilk adımlarını
anlatırken beni şaşırtmaya devam ediyor.
“Ailemde profesyonel olarak yemek yapan
olmadığı gibi, annem çok süper bir aşçı
da değildir. Bir yaptığı ile öbürü birbirini
tutmaz. Yemek yapmayı çok sevmez. O da
yemeyi sever.” derken hikayenin içinde o
duymaya alışık olduğum mükemmel anne
mutfağından da, profesyonel geçmişinden
feyz aldığı aile büyüklerinden de bir iz yok!
Bir tek anımsadığı büyük babası ki, Eminönü
iskelesinde lezzeti efsane bir köfte ve kuru
fasulye aşçısı olduğunu “Eti kendi alır,
köfteyi kendi yapar, her şeyi kendi üretirmiş.
Lezzeti efsaneymiş. Hatta mutfaktan salona
çıkan yemek asansörünü ilk o ürettirmiş
lokantasında. Sonrasında çocuklar yani
babam ve amcamlar başka işler yapınca
yıllara yenik düşmüş o lokanta.” sözlerinden
anlıyorum. Peki yemek yapmaya bu kadar
mesafeliyken onu profesyonel yat şefliği ile
beraber Atlantico Yachting’in kuruculuğuna
taşıyan süreç nasıl gelişiyor, Deniz Kurt
Görsev’in merak uyandıran hikayesine
kaldığımız yerden devam ediyoruz…
“Deniz zevkimi okyanuslara
taşıyacağımı bilmiyordum”
Görsev, tabir-i caizse, oldu olası dünyayı
gezip görmeyi hayallerinde yaşatanlardan…
Belgeselci olmak da var bu hayallerde,
doğayı inceleyen bir bilim kadını, bir savaş
muhabiri olmak da… O ise ömürlük bir
tutkuyla suya bağlı bir babanın küçük Deniz
kızı… Tıpkı ablası Derya, yeğeni Yağmur gibi
denize duyulan tutkuyla yerini bulmuş bir
ismi ve çok geçmeden mavi düşlere yelken
açacak bir istikbali var, o ise şöyle sözcüklere
döküyor: “Çocukken de denizlerden kopuk
değildim. İsmimin Deniz konulmasının sebebi
zaten babamın deniz tutkusu. Ablamın ismi
İtalyan, Fransız, Yunan, İspanyol,
Amerikan, Asya, (Japon, Thai,
Çin, Vietnam) Karayip, Kreol ve
Meksika mutfakları, kendisinin
epey aşina olduğu mutfaklar.
Üstelik de sadece hazırlama
seviyesinde değil, araştırmaları
sayesinde derin tarihlerine
de son derece hakim! “Türk
mutfağı ne yazık ki beceriksiz
olduğum bir mutfak. Elbette çok
seviyorum ancak bir şeyde iyi
olman için çok sık tekrarlaman
gerekir. Türk mutfağında da
çok sık tekrarlamadığım için
uzmanı değilim. Ancak yaparım.”
sözleriyle samimi bir itirafta
bulunmaktan çekinmeyen Görsev
şöyle devam ediyor: “Yurt dışında
merak duyup da istendiğinde
Hünkar Beğendi yapmışlığım var
mesela ama parmesan peyniri
ile. Daha bile zengin bir lezzet
oluyor söyleyeyim. Zeytinyağlıları
yabancılara sevdirmeyi denedim
ama pek başarılı olamadım.
Biz Türkler ve Yunanlılar hariç
sebzeleri bu yumuşaklıkta yiyen
millet pek yok.”
de Derya, yeğenimin ismi Yağmur. Suyla
ilişkimiz kuvvetli. Babam hayatı boyunca
araba almadı ve hep küçük tekneleri oldu.
Florya’da doğup büyümüş babam kendi
13-14 yaşlarından itibaren oralarda balık
tutmakla başlamış denizle ilişkisine. Sonra
küçük bir kayığı olmuş. Halen de bu balık
tutma, denize açılma zevkini sürdürüyor.
Marmara çocuğuyduk biz. Egeli değiliz.
Ancak Marmara da berrak bir denizdi ben
küçükken. Annem hep bizi denize götürür,
babam da gündüz çapariye gece lüfere
çıkartırdı ablamla beni. 5-6 yaşında gece
teknede uyumak bir çocuk için büyük macera
şimdilerde anlıyorum. Gece oltaya gelen
kocaman lüferlere şahit olmak, gündüz
çapariden tuttuğumuz istavritleri küçük
bir bıçakla kesmeme izin verirlerdi, yem
yapmada babama yardım ederdim. Bunlar
hep güzel anı ve deneyimler. Sonra bu zevki
okyanuslara taşıyacağımı bilmiyordum
ama hayat, bilinçaltında neyi seviyor neyi
diliyorsan onu bir şekilde önüne getiriyor,
“yaşa” diye. Böyle olmasına çok şanslıyım!”.
Ya okul çağları, ilk deneyimleri?
Sonradan şef
Kendini ‘sonradan şef’ diye tanımlayan
Görsev’in mutfak okulu geçmişi öyle uzun
değil. Mutfak Sanatları Akademisi’nin ilk
mezunlarından. 10 yıl öncesine dayanan bir
Alma La Scuola Di Cucina Italiana tecrübesi
olmuş. İleri İtalyan mutfağı eğitimi alması
sebebi ile ülkenin bölge mutfaklarına da son
derece hakim olduğunu söyleyen Görsev,
bu eğitimini baştan uca İtalya gezileri ve
zevkine çalıştığı lokal restoran deneyimleriyle
pekiştirdiğini anlatıyor. Söz arasında ülkenin
mutfak ve şarap tarihine de hakimiyetini
söylemeden geçmek istemiyor.
Geliyoruz ilk iş deneyimine... Okuldan
mezun olur olmaz İtalya’nın efsane şefi
Gualtiero Marchesi’nin restoranında çalışma
şansı buluyor. Hem de bu öyle bir şans ki,
bahsettiği profesyonel, İtalyan mutfağını
70’lerde modernize ederek dünyaya
taşıyan... İtalya’nın ilk Michelin hatta ilk 2
ve 3 Michelin yıldızlarını kazanan... Sonraki
yıllarda ‘artık puanlanmaya ihtiyacım yok’
diyerek de Michelin tarihinde yıldızlarını
ilk geri veren şefi. “2015 yılında vefat etti
ancak ben 2011-2012 yılında kendisinin son
restoranı La Scala Operası’nın altındaki il
Marchesino Teatro Alla Scala’da çalıştım.
Sonra Armani NOBU Milano ve yine iki
Michelin yıldızlı Antica Corona Royale’de
çalıştım.” sözleriyle profesyonellik yolundaki
ilk adımlarını aktarmaya devam eden Görsev,
tam da o süreçte yat sektörünü araştırmaya
başladığını ve uluslararası ajanslara kayıt
olduğundan bahsediyor. Görsev’in ilk işi ise
İtalya’nın Fiat’tan sonra ikinci önemli ailesi
olan Perfetti’nin süperyat şefliği oluyor.
Kendini önce kendine, sonra
uluslararası yat sektörüne
ispatlıyor
Deniz Kurt Görsev’i, süper yat şefliğine
taşıyan eğitimi ve becerisi kadar geleceğe
dönük isabetli öngörüleri de kanımca.
Uluslararası süperyat şefliğinin çok büyük
ve profesyonel bir sektör olduğunu, sektöre
girerken Michelin tecrübeniz varsa daha özel
işlere kabul edildiğinizi, her işte olduğu gibi
sebat edilince başarının geldiği öngörüsüyle
yola çıkmış nitekim. Ardından büyük bir
azim ve emekle araştırarak, çabalayarak,
sektörde varolma savaşı vererek kendini
önce kendine sonra da uluslararası yat
sektörüne ispatlama cesareti ve kararlılığını
göstererek devam etmiş yoluna. Görsev’in
şeflik yaptığı ilk teknesi 24 metrelik bir
Wally yelkenli... Son yatı ise 82 metre
boyunda bir motoryat, nereden nereye… Yat
şefliğinde pek çok parametrenin olduğunu
42
hotel restaurant
& hi-tech
şefin gözünden
anlatarak sohbetimize devam eden Görsev,
“Bu büyüklükte bir yatın sahibi, esprili bir
örnek olarak, yatın tepesine konuşlanmış
helikoptere atlayıp en yakın Michelin yıldızlı
restorana iniş yapabilecek rahatlıktayken,
sizin ortaya makarna yapmanız kesmiyor
elbette. Sizden de aynı standartta fine bir
mutfak bekleniyor. Zannedildiğinden daha
profesyonel bir iştir. 30 metrelerde bu
kadarı beklenmez ancak 50 metre üzerine
çıkıldığında, özellikle charter’a verilen yatta,
yatı kiralamak için haftalığına 500 bin ila 2
milyon Euro arasında değişen bir rakamı
veren yat müşterisinin mutfak beklentisi
elbette bu standartta oluyor! Bir yandan
Michelin kalitesinde bir akşam yemeği
çıkarırken, bir yandan da omlet yapıyorsunuz.
Her gün havyar, her gün ıstakoz da nereye
kadar? Elbette milyarder bir yat sahibi bile
olsa, tost yemeyi isteyecektir. Yat şefliği, her
ülkenin mutfağından biraz bilmek, her tekniği
de son derece iyi uygulayarak pişirmek
demektir.” diye de ekliyor.
“Türkiye’de yat şefliği kaptanın
teyze kızı, amca oğlu amatörlüğüyle
yürümüş”
Pandemiyle birlikte değişen turizm trendleri
arasında tekne turizmi bir hayli revaçta. Yat
ekonomisi büyürken, yat aşçılığı da gözde
mesleklerden biri haline geldi. Pazarda
potansiyel büyük ama bu alanda eğitim
alınabilecek kurum sayısı ne yazık ki sınırlı.
Buradan bir müjdeli haber: Türkiye’nin ilk
süperyat şefliği eğitimi Atlantico Yachting
iş birliğiyle Mutfak Sanatları Akademisi
ile yakın bir zamanda başladı. Atlantico
Yachting fikrinin doğuşundan başlıyoruz, iş
birliğinin temellerine uzanan süreci mercek
altına almaya devam ediyoruz…
Şirketin kurucusu Görsev, “Atlantico,
uluslararası hizmet veren bir yat mürettebatı
yerleştirme, eğitim ve danışmanlık
ajansıdır. Yat sektöründe bir şef olarak
çalışırken Türkiye’den ve yurtdışından
hep e-mailler, instagram mesajları
alırdım. Biz de senin gibi olabilir miyiz? Yat
sektörüne nasıl gireriz vs. yani bir ihtiyaç
vardı, talep vardı, karşılamak gerekiyordu.
Böylece Atlantico doğdu. Uluslararası yat
sektörü bile yeni diyebiliriz. Elbette crew
olarak bizden bir ortalama 20 yıl ileride
ancak yine de megayatların çoğalması
ekiplerde de kuralların getirilmesine, bazı
standartların oluşturulmasına neden olmuş.
Şirketi kurarak ben de aynı standartları
Türkiye’ye taşıyorum. Ancak Atlantico bir
Türk crew ajansı değildir. Uluslararası
çalışıyoruz, merkezimiz Milano. Bu da, Türk
yat sektörüne crew bazında uluslararası
standartları getirmemizi, Türk şef ve
hostesleri uluslararası standartta eğitmemizi
sağlıyor. İnandığım, hem Türk yat sektörünü
değiştiriyoruz hem de Türk gençlerini
uluslararası yat sektörüne yerleştiriyoruz.
Kazan-Kazan felsefesi.” sözleriyle firmanın
sektöre yönelik hizmetlerini kısaca tanıtıyor.
“Yemek yapmayı bilen şefi yat
sektörüne alıyoruz”
Devamında Atlantico –MSA iş birliğine
değinen Görsev, şunları söylüyor:
“Eğitimler Atlantico on-board eğitimleri
ve MSA Profesyonel Süperyat Şefliği
olarak ikiye ayrılıyor. MSA Profesyonel
Süperyat Şefliği eğitimi, Atlantico’nun
uluslararası standartları baz alarak
oluşturduğu, aynı zamanda şef olarak dünya
sularındaki 10 yıllık deneyimimi içine katıp
zenginleştirdiğimiz bir eğitim programı.
Süperyat Nedir’den başlayıp dünyanın en
ücra köşesinde nasıl tedarik yapacağına
dek her şeyi şeflere öğretiyor. Bu eğitime
gelen şef, sadece yemek yapmakla ilgili bir
bilgi almıyor, sektörü tanıyor, yat sektörü
dediğimiz kocaman bir denizde kaybolma
riskinden kurtuluyor, iş bulmada, sektörde
yerini edinmede kendine güveni artıyor. İddia
ettiğim nokta, dünyada da hiçbir eğitim bunu
vermez. Dünyada zaten yat şefliği eğitimleri
çok az. Uluslararası sertifika veriyoruz diye
insanları kısmen kandıran sistemler var.
Ne gibi? Hazır akreditasyon satan kurumlar
oluşmuş. Yüksek maaş vadeden bir sektör
olduğu için eğitim kurumunun öğrencinin
ağzına bir parmak bal çalması çok kolay.
Ne yazık ki bunu suistimal etmesi de.
Uluslararası geçerli yat şefliği sertifikası
veriyoruz diyen kurum, kendi de ne yaptığını
pek bilmiyor ne yazık ki. Eğitimin içeriği boş,
eğitmen kendisi yatta hiç çalışmamış, temel
birkaç şey anlatıp sonra yemek yapmayı
anlatmaya geçiyorlar. Halbuki biz MSA ile
birlikte zaten yemek yapmayı bilen şefi yat
sektörüne alıyoruz. Doğrusu odur. Zaten
öğrenciler vaat edilen ‘uluslararası geçerli
yat şefliği sertifikasını’ araştırdıklarında,
tüm dünyada sadece yat sektörünün kalbine
yani Avrupa'ya uzak ülkelerin edindiği bir
sertifikasyon olduğunu görürler. Geneli
böyle. İşte bu kandırmaca bana pek etik
gelmiyor. O yüzden hep ‘yat şefliği eğitimi bir
tecrübe aktarımıdır’ diyorum.”
“Türkiye’de yat şefliği yerel
zihniyetle gelmiş, ilerleyememiş”
Pandeminin enteresan bir şekilde yat
sektörünü hem olumlu hem olumsuz bir
şekilde etkilediğinden söz ederek söyleşimize
devam eden Görsev, sosyal izolasyon
süresinde insanların ağırlıklı 30-40 metre
olmak üzere yat satın alımlarının daha
da çoğaldığını söylüyor. Görsev’e göre,
yat aşçılığında uzmanlaşan Türk şeflerin
dünyanın dört bir yanında iş bulabilmesi
cümlesini kurmak için ise henüz erken. “Ne
yazık ki ben Türkiye’den gelip uluslararası
sularda başarı kazanan tek Türk şef olarak
kaldım uzun süre. Fazla isim gelemedi.
Birkaç şef daha vardı benden önce de ancak
ya devam ettirmediler ya da repütasyonlarını
sağlam tutamadılar ne yazık ki. Halen bir
elin parmaklarını geçmez.” diyen Görsev,
Türkiye’de standardın pek iyi durumda
olmadığına dikkat çekerek, daha iyi şeflerin
yat sektörüne geçmesi gerektiğine vurgu
yapıyor. “Şimdiye dek kaptanın teyze kızı,
amca oğlu amatörlüğüyle yürüyen, ‘gel sen
bizde gemici ol, sen de bıçağı tut yemek
yap’ diye Marmaris- Bodrum kıyılarından
doğma yerel bir zihniyetle gelmiş yat şefliği
ve ilerleyememiş. Bunun biraz daha üstü,
yanardöner meyveler yapmak olmuş.
Atlantico olarak bu dönemi sonlandırdığımıza
inanıyorum. Türk yat sahipleri bu
amatörlüklerden ya da vizyonsuzluklardan
sıkılmış. Artık herkes hem geleneksel
yemeklerini lezzetli yemek hem de modern
mutfakları yatında görmek istiyor.” sözleriyle
yat sektörüne ilişkin benim de son derece
yapıcı bulduğum eleştirilerini sıralamaya
devam ediyor.
Hırslı değil, gerçekçi!
Deniz Kurt Görsev, kendi ağzından hırslı
değil, gerçekçi! Hayır cevabına çok
inanmıyor, adeta oldurmak için uğraşıyor.
Çünkü ona göre “yapamam” derseniz
zaten yapamazsınız! Şimdiye dek hayatta
ne istediyse olduğunu anlatan Görsev
dünyalı olmaya inandığı kadar mesafelere
inanmıyor. “Hayat kısadır ve aynı zamanda
bir çok şeyi yapmak için yeterince uzundur.
Güzel yaşamaya inanırım. Güzel yaşarım.
Parayı zevklerimi yaşayacak ve mesafeleri
kısaltacak kadar yani beni özgür bırakacak
kadar kazanmayı seviyorum. Günümüzde
ancak pandemi sonrası anlaşıldı ofissiz
çalışmalar. Biz teknolojinin erişebildiğimiz
her imkanını kullanarak mekansız
çalışıyoruz. İşimiz uluslararası. Mekanlar,
tabelalar, binalar, ofisler, modüler masa
ve sandalyeler, basılı kartvizitler, el ilanları
geçmiş yüzyılda kaldı. Her çalıştığımız ülkede
bir bireysel çalışanımız var. Her şeyimiz
çevrimiçi. Ve her işin profesyoneli var.
Bilgiye ve tecrübeye inanıyorum. Hani satın
alınamayacak kadar değerli olan bilgi ve
tecrübeye. İnandığım tek çalışma sistemi ise
‘iyi niyet’. Bu doğru insanları bulduktan sonra
iş yürüyor.” sözleriyle ne de güzel anlatıyor
hayata bakış açısını ve duruşunu…
Bir Türk Kadın Şefin Seyahatnamesi
geliyor!
Atlantico Yachting’in kurucusu ve Megayat
Şefi Deniz Kurt Görsev için en özel anlar, eşi
Kerem Görsev ile birlikteyken çıkılan mavi
yolculuklar…“14 metre bir teknemiz var,
eşimle beraber genelde denizdeyiz.” diyen
Görsev’in hayatında çevresinde herkesce iyi
tanınan kedisi Mojo Cat’in vazgeçilmez bir
yeri var. Deniz başka ama karada geçirilen
vakitler de bir o kadar keyifli ve yaşanmaya
değer onun için. Bodrum’un bir köyündeki
taş evlerinde sakin bir hayat sürdüklerini
anlatan Görsev, Milano’da da farklı bir yaşam
sürmüyor. Şarap, güzel yemek, şampanya ve
ne hoştur ki, ona da bir isim verdiği bisikleti
Lui'si ile vakit geçirmekten büyük zevk alıyor.
Seyahat, artık söylemeye bile gerek yok, öyle
bir dolaşıp gelecek kadar vazgeçilmez rutini
olmuş...
Bu hayatta söyleyecek yeni şeylerinizin de
olması gerek tabii. Görsev, bugünlerde
tüm deneyimlerini aktardığı bir yemek ve
seyahat kitabının hazırlığı içinde. “İsmini
eşim Kerem Görsev koydu: Islak Menü.
Sloganını da Ertuğrul Özkök bir sohbet
sırasında oluşturdu: Bir Türk Kadın Şefin
Seyahatnamesi… Çok hoşuma gitti isimler.”
diyen Görsev, kitap içeriğinden duyduğu
mutluluğu söylemeden geçmek istemiyor.
Onun ağzından: “Yunan kıyılarından başlayıp
tüm Akdeniz, oradan Kuzey denizi, oradan
Atlantik geçişi, Karayipler, Panama Kanalı
geçişi ve Galapagos’ta son bulan bir rota...”
Sizin anlayacağınız bir yarım dünya turu...
Hem ülkelerin kültürü hem yemek tarihi hem
kendi maceralarını içeren, uğradığı her kıyı,
her adadan bir yemek tarifinin olacağı özel mi
özel bir kitap...
Her şeyi deneyim için yaşıyor...
Görsev, hala yat şefliği yapıyor ama
söylediğine göre bir tek zevk için! Bu öyle
bir zevk ki, yeri geliyor; bir ayı Norveç
fiyordlarında geçiyor, yeri geliyor Kolombiya,
Panama Kanalı, Galapagos’u tek kalemde
geçiyor... Şimdilerde yine bu eşsiz hazzı
yaşamak için bir balina research istasyonu
ile bağlantıda olduğunu anlatan Görsev, “Bazı
bilimsel araştırma çalışmalarına şef olarak
arada bir katılmak istiyorum. Okyanus geçişi
ve uzun deniz mili tecrübelerim nedeniyle
explorer yatlar için uygun bir adayım.” diyor
ve ekliyor: “Hayata bir kere geliyoruz. Her şeyi
deneyim için yaşıyorum!..”
44
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO)’nun araştırmalarına
göre her yıl üretilen gıdaların üçte
biri renk, şekil gibi kalite standartları,
fazla üretim, yanlış lojistik kararlar ve
tüketim tarihleri ile ilgili basit bilgilerin
eksikliğinden dolayı çöpe gidiyor. Oluşan
gıda atığı her yıl 1,3 trilyon dolar finansal
kayba neden oluyor. Çevresel gıda atığı
total karbon salınımına yüzde sekiz etki
ediyor. Bu yaklaşık olarak bir milyar
arabanın yıllık karbon salınımına eşit
geliyor. Gıda sektöründe ise çoğu firmanın
atık yönetimine özel atanmış departmanı
bulunmuyor. Farklı departmanların
sorumluluğu altına verilen atık yönetimi
genellikle üretimin bir maliyeti olarak
gösteriliyor. İnsani tüketime uygun
olan gıdalar bile toprağa gömülüyor.
Oluşturduğu atığı tanıyamayan, nasıl
değerlendirmesi gerektiğini bilmeyen
firmalar atıkları değerlendirmek
için en büyük faydayı ortaya koyacak
değerlendirme yöntemini belirliyor.
Türkiye’de gıda israfı
300 milyar TL’ye koşuyor
Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla
Gıda, Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu
belirtiyor. Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl
sonunda 300 milyar TL’yi bulacağını söylüyor.
Gıda kaybı en aza indirilecek
İstanbul Bilgi Üniversitesi Elektrik-
Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi
ve Fazla Gıda Ar-Ge Mühendisi Atakan
Özkan ile BİLGİ öğrencisi Pelin Damla Ateş,
Soğuk Zincir Takip Sistemi isimli projelerini
Fazla Gıda Platformu için tasarladı.
Yürütücülüğünü BİLGİ Elektrik- Elektronik
Mühendisliği Bölümü Dr. Okan Zafer Batur
ile BİLGİ Elektrik- Elektronik Mühendisliği
Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Yiğit Dağhan
Gökdel’in yaptığı projede soğuk zincir
kırılmasına bağlı gıda, zaman ve mali
kayıpların en aza indirilmesi hedefleniyor.
Yapılan çalışmanın öğrencilerin Fazla
Gıda A.Ş.’nin alandaki tecrübelerinden
faydalanarak firma için gerçekleştikleri bir
sistem olduğunu söyleyen Dr. Yiğit Dağhan
Gökdel, “Uygun çevresel ortam testlerinde
(THS5) başarılı sonuçlar elde edildi.
Teknoloji hazırlık seviyesi 6’ya ulaşmak için
sistem geliştirilmeye devam ediliyor. Bu iş
birliği, esasen bir yazılım şirketi olan Fazla
Gıda A.Ş’nin özellikle düşük güç tüketimli
akıllı donanım geliştirme bilgi birikimine
katkı sağlamasının yanında, projede
kapsamında çalışan öğrencilerimizin de
teknik anlamda gelişmesini sağlayıp,
kendilerine iş olanakları sunuyor . Fazla
Gıda A.Ş. ve İstanbul Bilgi Üniversitesi
ortaklığını devam ettirip, 2020 yılı içerisinde
söz konusu bu proje ile geniş kapsamlı bir
Avrupa Birliği Projesi başvurusu da yapmayı
planlıyoruz. ” şeklinde konuştu.
Operasyona dair belgeler
arşivleniyor
BİLGİ ile iş birliği yapan Fazla Gıda
Soğuk Zincir Takip sisteminde Fazla Gıda
Dijital Atık Yönetim platformu ve 100’den
fazla oluşan partner ekosistemi ile gıda
ürününün finansal, çevresel ve sosyal en
avantajlı değerlendirme yönteminin kararını
verebilmesi ve ürünün muhteviyatı hakkında
sahip olunan bilgi sayesinde, herhangi
bir soğuk zincir kırılması yaşanması
durumunda, ürünün değerlendirme yolları
ile ilgili hızlı bir şekilde karar alınabiliyor.
Fazla Gıda, dijital atık yönetim sistemiyle
birlikte anlaşmalı olduğu gıda firmaların
fazla gıdalarını, gıda kazanım hiyerarşisini
göz önünde bulunduruyor. Sunduğu
gıda bağışı, yeniden satış, hayvan yemi
üretimi ve geri dönüşüm modülleri ile
dijital pazaryerinde en uygun partnerle
eşleştirerek değerlendirmesine yardım
eden Fazla Gıda, dijitalleşmiş, hızlı süreç ve
partner ekosistemi sayesinde atık yönetimi
için ekstra insan gücü ve zaman ayırmadan
bu gıdalardan finansal, sosyal ve çevresel
fayda yaratıyor. Platform, gıda firmalarını
farklı türdeki atıklar için farklı kurumlarla
anlaşma yapma zahmetinden kurtarıyor.
Dijital platform aracılığı ile tek bir noktadan
bütüncül atık yönetim sistemi sağlayan
Fazla Gıda aynı zamanda operasyona dair
bütün belgelerin arşivlenmesini takip
edilebiliyor.
Sistemde nesnelerin interneti
teknolojisi kullanılıyor
BİLGİ ile yapılan iş birliği hakkında
konuşan Fazla Gıda kurucularından
Arda Eren, soğuk zincir kırılmasına bağlı
gıda atığını en aza indirebilmek ve gıda
güvenliğini sağlayabilmek için soğuk
zincir takip sistemi tasarladıklarını söyledi.
Eren, “Ortamın sıcaklık ve nemini gerek
görülen zaman aralıklarıyla ölçerek
kullanıcıya sunuyoruz. Sistemi birden fazla
alanda çalışabilecek özellikte tasarladık.
Depolarda sabitlenmiş halde, ürünlerin
nakliyesi esnasında araçlarda, özel ilgi
gerektiren kargoların bulunduğu kutularda
kurulum maliyeti ve montaj gerektirmeden
kullanılabiliyor. Sistemde montaj
gerektirmeyen kolay kurulum özelliği için
nesnelerin interneti teknolojileri kullanılıyor.
Lojistik operasyonlarının kolay takibi ve
operasyon esnasında gerçekleşebilecek
olası soğuk zincir kırılmasına müdahale
edebilmek için araç konumunu takip
edebiliyor. Anlık takip özelliği hem yakıt
tasarrufu yapabilmek adına hem de soğuk
zincirin tehlikeye girmesi durumlarında
alternatif rotalar sağlayarak kullanıcıların
işlerini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistem
lojistik operasyonların karbon salınımına
katkısını düşürmekte önemli rol oynuyor.
Sistem, barındıracağı ivme ölçer ile
araçların taşıma esaslarına uygun kullanılıp
kullanılmadığını denetleyerek, özel ilgi
gerektiren kargoların taşıma koşullarına
dair iç görüler de sağlıyor” dedi.
Türkiye’de yılda 125 kg sebze
meyve israf ediliyor
Maliyet etkin, yerli üretim, bulut tabanlı
algılayıcılar ile yatırım maliyeti olmadan
üretilecek soğuk zincir takip sistemlerinin
küçük işletmelerde hızla yaygınlaştığını
dile getiren Arda Eren, yerli algılayıcı
teknolojileri ile ithalat oranı azalırken, gıda
kaybının büyük oranda önlendiğini belirtiyor.
Ürünün ısı kontrollü sevkiyat dışında da
yaygınlaştırılması ile gıda sektöründe
yaşanan kayıp ve atıkları önlemesi
beklendiğini aktaran Eren, şöyle devam
etti: “Örneğin soğuk zincir taşımacılığı
kapsamına girmeyen ürünlerden biri
olan çilek, oda sıcaklığında taşınırken
üç günde bozulurken, 11 derece sabit
sıcaklıkta taşınan çileklerin ortalama 10
günde bozulduğu tespit edildi. Türkiye’de
her yıl üretilen 49 milyon ton meyve ve
sebzenin yaklaşık 11,6 milyon tonu lojistik
aşamasında doğru şekilde taşınmadığı
için tüketilemez hale geliyor. Türkiye’de
sebze ve meyve hasat, muhafaza, taşıma,
pazarlama ve tüketim olmak üzere beş
ana kademenin her birinde yapılan hatalı
uygulama, ürüne bağlı olarak yüzde 25-
40’lara kadar çıkan kayıplara neden oluyor.
Sonunda ürün çöpe dönüşüyor. Türkiye’de
kişi başına yılda 125 kilogram sebze ve
meyve israf oluyor. Ürünler çöp depolama
alanlarına gidiyor. Bir yılda oluşan 9-10
milyon ton sebze meyve atığı Türkiye’nin
yıllık ihracatının yaklaşık 4 katına karşılık
geliyor. Sebze ve meyvenin nihai bedelinin
Soğuk zincir takip sistemi nedir?
Et, süt, balık, donmuş ürünler, meyve ve
sebze gibi hassas gıdaların korunmasında
sıcaklık, nem gibi parametreler
dikkat çekiyor. Sıcaklık değişimleri,
mikroorganizmaların üremesine neden
olarak ürünlerin yapılarını bozmakta ve
gıda güvenliği açısından tehlike yaratıyor.
Bu nedenle mikroorganizmaların
ürememesi ve gıdaların tazeliğinin
bozulmaması için soğuk zincirin
üretimden tüketime kadarki tüm aşamada
kırılmaması gerekiyor. Bu bağlamda
üreticiler gıda ürünlerinin sevkiyatından
tüketimine kadar geçirdiği tüm aşamalar
(depolama ve satışa sunma vb.) sırasında
uyulması gereken belirli parametreleri
kontrol edip gerekli soğuk ortamı temin
ediyor. Aynı zamanda soğuk zincir
taşımacılığı mecbur olan gıda ürünlerinde,
uygun koşullar sağlanamadığı için
yaşanan kayıplar yüksek oranda oluyor.
Soğuk zincir taşımacılığında yaşanan gıda
kayıpları ve atığın nedeni firmaların gerekli
sıcaklık, nem gibi parametreleri anlık takip
ortalama 1 dolar olduğu kabul edilirse yanlış
yaş sebze ve meyve zincir sisteminin Türkiye
ekonomisine maliyeti 2015 yılı verilerine
göre yılda yaklaşık 9-10 milyar dolar olarak
hesaplanıyor.”
360 derece soğuk zincir takip
sistemi kurulacak
Türkiye’ de taşımacılık sektörü ile büyük
perakende firmalarında soğuk zincir
takip sistemlerinin en yaygın şekilde
kullanıldığının altını çizen Fazla Gıda
Platformu kurucularından Arda Eren “Küçük
işletmeler ve küçük lojistik operasyonlar
için sistemin kullanımının yüksek yatırım
maliyetleri ve yönetim maliyetleri sebebi
ile çok da yaygın olmadığını gözlemledik.
Buradan yola çıkarak; ön yatırımı yüksek
olmayan, yönetim süreci kolay ve maliyeti
düşük yaklaşımımız ile en küçük işletmelere
kadar soğuk zincir takibini gerçek zamanlı
hale taşımayı hedefliyoruz” şeklinde
konuştu. Projemiz deneme prototipleri
aşamasından itibaren bizim de partnerimiz
olan Türkiye’nin en büyük perakende
ve toptan zincir marketlerinden birinde
kullanılıyor diyen Eren, şöyle devam etti:
“Projenin tamamlanmasıyla çalışılan depo
ve mağaza sayısı artacak. Eşsiz partner
ekosistemimiz ile Türkiye’nin dört bir yanına
hızla yayılabileceğiz. Bununla birlikte 360
derece kapsayıcı bir soğuk zincir takip
sistem alt yapısı kurulup yaygınlaştırılmış
olacağız. Bu nedenle oluşacak finansal
kaybın önüne geçilebilecek zamanla
yarışılan soğuk zinciri takip sürecinde atıl
durumda kalan gıda ürünü farklı yöntemler
ile ekosisteme yeniden kazandırılabilecek.”
ederek verileri, ürünler gıda güvenliği
açısından tehlikeli aşamaya ulaşmadan
ve atığa dönüşmeden ilgili birimlere
iletecek teknolojilere sahip olmamasından
kaynaklanıyor.
Soğuk zincir takibinin gıda
kaybındaki önemi nedir?
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 2017
yılında yayınladığı tebliğe göre araç
içinde iç sıcaklığı 0-14 derece arasında
tutabilecek mekanik cihazların ve sıcaklık
nem takip cihazlarının bulunması 'Soğuk
Zincir Taşımacılığı' için zorunlu kılıyor.
Nem, sıcaklık ve ivme gibi parametrelerde
hassas ölçümler yapabilen soğuk zincir
takibi, bu ürünlerin zincirinin kırılmasını
ve kırılmaya bağlı mikroorganizmaların
üremesini engelleyerek bu gıdaların
güvenliğini koruyor. Buna ek olarak
soğuk zinciri kırılan gıdaları tehlikeli
aşamaya ulaşmadan ilgili değerlendirme
noktalarına ileterek atığa dönüşmesini
engelliyor.
46
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel
YÜKSEL TÜREMEZ:
Yakında turist gezdirecek yer kalmayacak…
Restoran gezdireceğiz gibi görünüyor..
TÜRSAB Gastronomi Sohbetleri’nin konuğu
TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge Temsili
Kurulu Başkanı Yüksel Türemez oldu.
TÜRSAB Gastronomi Turizmi İhtisas Başkanı
Ömer Kartın moderatörlüğünde iki haftada
bir düzenlenen sohbette pandemi döneminde
dünya gastronomisindeki güncel trendlerin
yanı sıra Türkiye ve dünya turizmindeki
ilerleyişin son durumu mercek altına alındı.
Türemez:” Bu öyle bir şey ki,
öngörüsü de yok, ilacı da yok”
Pandemi gölgesinde gastronomi dünyasının
Türkiye ve dünyadaki resminin detaylı olarak
çekildiği Gastronomi Sohbetleri buluşmasında
konuşan TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge
Temsili Kurulu Başkanı Yüksel Türemez,
turizm sektörü olarak zorlu bir dönemden
geçtiklerini aktararak, “Pandeminin en büyük
özelliği, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı
etkilemesi. Çözümü de kolay değil tabii. Ne
ekonomik bir çözümü ne de tıbben tescillenmiş
bir ilacı yok. Bu öyle bir şey ki, öngörüsü
de yok. İnşallah 2020’de pandemi defterini
kapatarak yolumuza kaldığımız yerden devam
ederiz. Ancak salgın, önümüzdeki yılın ilk altı
ayına kadar sürecek gibi görünüyor. Bu şekilde
pandemiyle yaşamaya devam edeceğiz.”
dedi. Türemez konuşmasına “Bizim TÜRSAB
olarak bölgemiz çok geniş. Hepimiz bu
sektörün birer parçasıyız. Pandemi sadece biz
acenteleri değil, bütün sektörleri etkiledi. Bu
dönemde sadece acentelerimizi değil, yeme
içme mekanlarını da ziyaret ettik. Bir Beyoğlu
gezimizde Şampiyon Kokoreç ve Zencefil
gibi çok sevdiğimiz mekanların kapandığına
şahit olduk ve çok üzüldük. Benim bölgemin
mecbur yapması gereken, 75 kişilik acente
60’ını çıkarıyor. Bu küçülme demek. İstihdam,
ekonomi açısından önemli bir sorun. Dünyada
yaklaşık 130 milyon kişinin turizmden işsiz
kalacağı görülüyor. Karşımızda çok büyük bir
sorun var. Tek bizim sorunumuz değil ama.”
sözleriyle devam etti.
“Sigorta garantisi önemli”
Bu dönemde sigorta güvencesinin iç ve dış
pazardaki önemine değinen Türemez, “Sağlık
teminatları genişletilmiş seyahat sigortaları
hem iç hem dış pazar için önemli. Bu sayede
turist sayısını da arttımış olacağız. Türkiye
olarak gelen ziyaretçiler zaten sigorta ile
koruma altında ama poliçeye pandemi
teminatının da dahil edilmesi gerekiyor. Bu
noktada vaka sayısında rakamsal olarak şeffaf
bir görüntü vermek önemli. Çünkü ne kadar
çok şeffaf olunursa o kadar hızlı çözüm olur .
Ülkemizde sigorta zaten yapılıyor.” dedi. Yeni
trendler arasında pandemiden sonra yeni
hastalıkların olacağına ilişkin duyumlarını
paylaşan Türemez, “İç turizmde de bunu
yapmalıyız. Bu sadece yabancı ziyaretçiler
için geçerli değil. Turizmin sürdürülebilirliği
açısından hijyen sertifikasyonları çok önemli.
Turisti sigortalar, tedavi eder ve ülkesine
geri gönderir isek bu ülkemiz turizmi ve
ekonomisine de olumlu yansır. Türkiye olarak
hem sağlık çalışanları hem de sağlık alt yapısı
olarak fazlasıyla sahibiz. Güzel günler bizim
diyorum.” dedi.
“Bloggerlerin yerini aplikasyonlar
alacak”
Pandemi etkisinde turizm sektörünün
geleceğine ilişkin öngörülerini paylaşarak
sözlerini sürdüren Türemez, “Artık dijital bir
dünyadayız. Pandemi sonrasında özellikle
yapay zekayla çalışacak bir döneme gireceğiz,
şimdi bile kullanıyoruz. Teknoloji ve dijital
dönüşüm gelecekte turizmin her bir dalını
etkileyebilecek bir alan. Bizim de İstanbul
genelinde bir aplikasyon çalışmamız olacak,
güzel bir çalışma olacağını düşünüyorum. Bir
dönem bloggerler dönemiydi. Yakın gelecekte
blogerlerden aplikasyonlara hızlı bir geçişin
sağlanacağı bir döneme gireceğiz.” dedi.
“Herkes evde, akademi de evde…”
Ömer Kartın’ın, akademik dünyanın pandemiyi
algılama şekline ilişkin sorusuna cevaben
sözlerini sürdüren Türemez, “Akademi için de
çok zor bir süreç. Uzaktan eğitim hazırlıyorlar
şu anda. Yüz yüze eğitim zorlaştığı için
üniversiteler önümüzdeki dönem için online
eğitim programı hazırlayacaklar. Bir yandan da
çalışma da var tabii. Ama neresinden baksanız
eksiklikler var. Sadece bizim ülkemizde de
değil, dünyada böyle. Genelde tıbbi anlamda
eksiklik var. Bu konuda yol gösterici olan,
öngörü ve istatistikler olacak. Bu rakamları da
toparlayacaklardır.” dedi. Bu paralelde İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin bir çalışma içinde
olduğunu anımsatan Türemez “ İki gündür
İBB’de bir çalışma var, İstanbul özelinde
istatistiksel bir çalışma bu. Bu noktada
rakamları ortaya koyarsak önemli bir çalışma
olacak. Ama tabii herkes evde, akademi de
evde.” diye konuştu.
“İnovasyona açık insanları sektöre iyi
tanıtmak gerek”
Gastronomide inovasyonun öneminden
bahseden Türemez, “(GTD) olarak yakın bir
zamanda Trabzon’da gastronomi anlamında
bir inceleme gezisi yaptık. Orada çok değerli
bir iş adamı ile tanıştık. Kendisi işletmesinde
kavurma ve yerel peynirleri kullanarak
pizza yapıyor. Bu tarz inovasyona açık
insanları da sektöre tanıtmak gerektiğini
düşünüyorum. Trabzon dediğinizde Akçaabat
köftesi markalaşmış ama balığı da iyi bir
şef sunumu ile size sunabiliyorlar. Orada
yine köfte, balık ve pizzanın değişik yerli
versiyonlarını tattık. Güzel bir inceleme gezisi
oldu. Onların da pandemiden kaynaklı kötü
bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Birçoğu
için bir fırsat da olacak bir dönem. Ayakta
kalabilmek için kendimiz yeni modeller
oluşturmamız gerekiyor, giderleri düşürmek
önemli. Sadece 6-9 ay uyuma süreci gibi
düşünebiliriz. Bunu bir dinlenme olarak
değerlendirebilirler. Araştırma yapabilirler.
Hata bizim GastroAkademi ve TÜRSAB’ta
bu araştırmaları toplayabiliriz. İnsanlar şu
anda dünyada turizme aç aslında. Öncelikle
sağlığımızı korumamız lazım. Pandemiden
sonra ülkemize yoğun ziyaretçi akınının
olacağını düşünüyorum.” dedi.
“Yakında turisti restoranlarda
gezdireceğiz”
Kariye Müzesi’nin ibade açılmasına ilişkin
görüşlerini de paylaşan Türemez, “Ben
de Kariye’nin müze olarak kalmasını
isteyenlerdenim. Yakında turistleri gezdirecek
yer kalmayacak, restoranları gezdireceğiz
gibi görünüyor. İnce bir espiri olsun bu.” dedi.
Ömer Kartın ise, Türemez’in bu sözlerine
karşılık turizmde ürün ve kaynak çeşitliliğinin
önemine dikkat çekerek, bu konuda bir denge
kurulacağına inandığını söyledi. Bu dönemde
otel ve restoranlarda hijyenin önemine dikkat
çekerek sözlerine devam eden Türemez,
sağlıklı yiyecek ve güvenli ürünün öneminden
bahsederek, GastroAkademi olarak bu konuda
önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.
Türemez, “GTD olarak Yoğurt Konferansı,
ekmek workshopu ve Şirince zeytinyağı
hasadı planlıyoruz. Tabii ki zor bir dönem.
Beklenenden daha az sayıda insanla olacak
belki. Eylül ayı içinde gerçekleştireceğiz.
TÜRSAB İhtisas Başkanlıkları atandı ve
herkesin bu çalışmalara katılmasını istiyorum.
Dünyadaki trendleri kendi komitelerinde
görme şansını elde edecekler bu sayede ve bu
komiteelre girerek çalışmalar yapmaları onları
rahatlatacaktır.” dedi.
48
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel
GTD, Pandemi Sonrası Gastronomi ve
Restoranlar Araştırma Raporu’nu yayınladı
Gastronomi Turizmi Derneği ve Xsights Araştırma’nın Pandemi Sonrası Gastronomi ve
Restoranlar Araştırma Raporu’na göre, restoran sektörü için normale dönüş eylül ayı itibariyle
gerçekleşecek. Hijyen sertifikası restoran tercihinde %88 etkili olurken, müşteriler için en etkili
Covid-19 önlemi, tuvaletlerin sterilizasyonu!..
Gastronomi Turizmi Derneği (GTD),
Pandemi Sonrası Gastronomi ve
Restoranlar Araştırma Raporu’nu
yayınladı. Pandemi salgınının gastronomi ve
restoranlar üzerindeki etkisini araştırmak
ve tüketicinin değişen tüketici davranışlarını
öngörmek amacıyla hazırlanan
raporda, restoran sektörü için normale
dönüşün eylül ayında gerçekleşeceği
belirtilerek, müşterilerin %87’sinin hijyen
sertifikasının restoran seçimlerinde etkili
olacağı vurgulandı. Xsight Araştırma
ve Danışmanlık A.Ş. tarafından 17-22
Mayıs 2020 tarihleri arasındaki veriler
doğrultusunda hazırlanan ve toplamda
IBBS seviyesindeki coğrafi dağılıma göre
temsili olarak toplam 600 kişinin katılımıyla
yapılan araştırma kapsamındaki analizler
%95 güven düzeyinde anlamlılık testine tabi
tutularak oluşturuldu.
‘Restoranlarda en çok ne yemeyi özledik?’,
‘Restoranlara ne zaman eski sıklıkta
(COVID-19 öncesi) geri döneceğiz?’,
‘Restoranlarda alınan önlemlerin bilinirliği’,
‘Restoranlarda alınan önlemlerin etkinlik
algısı’, ‘Hijyen sertifikası restoran
seçiminde etkili mi?’ sorularına cevaben
hazırlanan raporda yer alan bulgulardan
çıkan sonuçlar şöyle:
En çok pide yemeyi özledik
Rapora göre tüketiciler restoranlarda
en çok pide (%28), kebap (%25) ve döner
(%22) yemeği özlediklerini ifade ederken,
araştırma sonuçlarından restoranlara en
çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların
geri döneceği belirtiliyor. İstanbul’da
yaşayanlar restoranları COVID-19
öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün
bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de
yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise 100
gün beklemeyi planlıyor.
Restoranlar eylül itibariyle
normalleşecek
Raporda tüketicilerin restoranlara
COVID-19 öncesi geri dönmek için ortalama
105 gün bekleyecekleri ifade ediliyor.
Araştırma sonuçlarından restoranlara en
çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların
geri döneceği ortaya çıkıyor. İstanbul’da
yaşayanlar restoranları COVID-19
öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün
bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de
yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise
100 gün beklemeyi planlıyor. Araştırmadan
çıkan sonuçlara göre restoran sektörü için
normale dönüş eylül ayında gerçekleşecek.
Müşteri, restoran önlemlerinin
ortalama 8’ini biliyor
Restoran müşterilerinin yarısından
fazlası salonların, %50 kapasiteyle
çalışmaları gerektiğini, %48’i termal
kamera ve ateşölçer bulundurma
zorunluluğunu, %44’ü oturma
mesafesi önlemini ve mutfak
personeli için alınan önlemleri, %42’si
müşterilerin maske, siper ve eldiven
ile karşılanması gerektiğini, %38’i
hijyen paspası zorunluluğunu biliyor.
Araştırmada restoran müşterisinin
restoranların alması gereken
önlemlerden ortalama 8 tanesini bildiği
vurgulanıyor.
Müşteriler için en etkili önlem,
tuvaletlerin sterilizasyonu
Raporda, restoran müşterilerinin %91’i
tuvaletlerin sterilizasyonunun, %88’i
misafirlerin ateşinin ölçülmesinin, %86’sı
mutfak personelinin bone, maske, önlük
ve galoş kullanmasının en etkili önlemler
arasında olduğu belirtiliyor.
Hijyen sertifikası restoran
tercihinde %88 etkili
Pandemi Sonrası Gastronomi ve
Restoranlar Araştırma Raporu kapsamında
ayrıca restoran müşterilerinin %87’sinin
hijyen sertifikasının, restoran seçimlerinde
etkili olacağı ifade ediliyor. Restoranın,
hijyen sertifikasının olması müşteriler
nezdinde, %35 sağlıklı, %28 güvenilir, %9
kaliteli ürünler sunan bir işletme olduğu
algısı oluşturuyor.
50
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel / makale
Yaşadığımız bu sürece dair geçmişteki
fütüristler bir tahminde bulundular mı diye
ufak bir araştırma yaptığımda birkaç yıl evvel
okuduğum bir kitaba tekrar göz atmam
icap etti. Sayısal devrim, iletişim devrimi,
şirket devrimi ve teknolojik tekilliği tartışan
çalışmalarıyla bilinen Amerikalı yazar ve
fütürist (gelecekçi) Fortune dergisinin eski
editörülerinden olan ve teknoloji ve onun
etkileri üzerine çalışmalar yapan Alvin Tofller,
daha sonra toplumdaki değişimleri ve tepkileri
incelemeye başladığında, 1970'lerde yazdığı
Future Shock (Gelecek Korkusu) adlı kitabına
tekrar göz atmak istedim.
Fütürist Alvin Tofller’in kitabında; çok kısa
sürede çok fazla değişiklik ile karşı karşıya
kaldığında, bireylerin ve tüm toplumların belirli
psikolojik durumu ile ilgili ta 1970'de yazdığı
öngörülerini okuduğunuzda şok olmamanız
işten değil! Bugün tekrar baktığımda gördüm ki
yazarın üstün sanayi toplumu için ileri sürdüğü
öngörüleri çok büyük ölçüde gerçekleşmiş
durumda. Diğer taraftan üstün sanayi
toplumu seviyesinden henüz biraz uzakta
olan bizim gibi ülkelerde durum biraz farklı.
Kitaptaki öngörülerin bir kısmı hayatımıza
girmiş olmakla birlikte, diğer bir kısmı da
henüz “yaşanacak gelecek” olarak önümüzde
durmakta...
Mevcut pandemi tamamen değişimle ilgilidir,
aslında çok hızlı bir değişimle... Daha önce
hiç olmadığı gibi bir değişim. Kelimenin tam
anlamıyla 180 km/s'ten 60 km/s'e yavaşlama,
belki daha da az. Gıda tüketimi ve yeme içme
alışkanlıkları, özellikle hijyen, kişisel güvenlik
ve sosyal mesafeyle ilgili tüm yeni endişelerin
bir sonucu olarak önemli ölçüde etkilenecektir.
Ancak, medya alanının çoğunu tekelleştiren
mikro sorunlara girmeden önce, geri çekiplip
daha büyük resme bir bakmaya ne dersiniz?
Koronavirüs salgınının patlak vermesinin
ardından, dünyadaki ülkeler hastalığın daha da
yayılmasını önlemeye yönelik bir dizi politika
önlemini uygulamaya başladı. Bununla birlikte,
bu tür önlemlerin tarımsal üretimi ve ticareti
etkileyebileceği gerçeğine az ülke ya da kişi
uyandı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),
çoğu ülkede kilitlenmeleri takiben gıda ve tarım
sektörünün makro görüntüsünü incelediğinde,
perspektifleri aslında oldukça ilginç. FAO,
TUROYD Yönetim Kurulu Üyesi
Orhan Genceli
Covid-19, yeme içme endüstrisi ve
alışkanlıklarını nasıl şekillendirecek?
2008 mali krizinin, azalan gelir ve belirsizlik,
insanların daha az harcama yapmalarını
ve talebin daralmasını sağladığında neler
olabileceğini gösterdiğini söylüyor. Satışlar
düştü. Üretim de öyle. Ayrıca, en fazla
etkilenenler gelir kısıtlamalarını telafi etmek
için üretken varlıkların satışı, daha az çeşitli
diyetler, aşırı avlanma gibi olumsuz baş etme
stratejilerine geri dönmeye zorlandı.
COVID-19 salgınının başlangıcında, belki de
olası kıtlık korkusundan dolayı talepte önemli
bir artış olmuştur. Gıda talebi, FAO'nun genel
olarak esnek olmadığını vurgulamaktadır ve
beslenme alışkanlığı dar bir aralıkta değişse
de, genel tüketim üzerindeki etkisi büyük
olasılıkla sınırlı olacaktır. Hayvansal protein
tüketiminde (bilim temelli değil - hayvanların
virüsün ev sahibi olabileceği korkusunun bir
sonucu olarak) ve balık, meyve ve sebze gibi
diğer yüksek değerli ürünlerde (ki bunlar
fiyat düşüşlerine neden olma olasılığı vardır).
Bu korkular özellikle küçük ve orta ölçekli
işletmeler de dahil olmak üzere restoran ve
otellere verilen çiğ balık ürünleri için geçerli
olabilir. Yoksul ülkelerdeki gıda talebi gelirle
daha bağlantılıdır ve burada gelir getiren
fırsatların kaybı tüketimi etkileyebilir. Bulaşma
korkusu, market ve pazarlara daha az ziyaret
yapılması anlamına gelebilir ve insanların
yiyecek satın alma ve tüketme şekillerinde bir
değişiklik beklenebilir - daha düşük restoran
trafiği, artan e-ticaret alışverişleri ve evde
yemek yeme artış hızı giderek istatistiklere
yansıdı bile.
FAO, koronavirüsün patlak vermesinin
ardından dünyanın dört bir yanındaki ülkeler
hastalığın daha da yayılmasını önlemeye
yönelik bir dizi politika önlemi uygulamaya
başladı. Bununla birlikte, bu tür önlemlerin
tarımsal üretimi ve ticareti etkileyebileceği
gerçeği azdır. Örneğin, birçok ülke nakliye
gemilerini tehlikeye atma riski olan ve
günümüzde birçoğu açık denizlerde taşınan
taze meyve ve sebzeler, balık ve balık ürünleri
gibi bozulabilir mallar için özel risk taşıyan
kargo gemileri üzerinde daha yüksek kontroller
uygulamaktadır. Ülkemizde de olduğu gibi
dünyanın bir çok yerinde mevsimlik işçiler
gibi insanların serbest dolaşımını da etkileyen
tedbirlerin gıda üretimi üzerinde etkisi oldu
ve devam etmektedir. Bu nedenle küresel
olarak piyasa fiyatlarını etkiledi. Yiyecek ve
gıda fabrikalarında kabul edilebilir sağlık
standartlarını garanti altına almak için
alınacak önlemler üretimi yavaşlattı. Yiyecek
tedarik zinciri, üreticiler, tüketiciler, tarım ve
balıkçılık girdileri, işleme ve depolama, nakliye
ve pazarlama, vb. içeren karmaşık bir ağdır.
Tüm seviyelerdeki gıda sistemleri önümüzdeki
haftalarda ve aylarda test edilmeye devam
ediyor ve zorlandıkları görülmektedir.
An itibariyle, gıda tedariki yeterli olduğundan
ve piyasalar şu ana kadar istikrarlı olduğundan
kesintiler minimum düzeyde olsa da, küresel
tahıl stokları rahat seviye görüntü veriyor
ve 2020 için buğday ve diğer başlıca temel
mahsullerin görünümü endişe verecek
seviyede değildir.
Yüksek değerli metaların (yani meyve ve
sebzelerin) daha az gıda üretimi zaten olası
olsa da, değer zincirindeki kilitlenmeler
ve bozulmalar nedeniyle henüz fark
edilmemektedir. Lojistik tıkanmalar, taze
gıda tedarik zincirleri için özellikle en önemli
engeldir. Nakliye kısıtlamaları ve karantina
önlemleri, çiftçilerin ve balıkçıların pazarlara
erişimini engellemiş ya da maliyetleri
artırmıştır. Bu da üretim kapasitelerini
kısıtlayacak ve ürünlerini satmalarını
engelleyecektir. Çiftliklerin ve balıkçı
gemilerinde hijyen, çalışma koşulları ve
yaşam tesisleri için uluslararası standartların
iyileştirilmesi ihtiyacının da pandemi ışığında
yeniden ele alınması gerekmektedir.
Üstelik restoranlardaki “Güvenli Turizm”
kuralları ile azalan kapasite ve sosyal
mesafe şartları ile işletmelerin günlük satış
potansiyellerini aşağı çekeceği gibi karlılığı da
minimize edecektir.
Maalesef mevcut kapitalist düzende “Gelecek
Korkusu” hayatımızın tüm evresinde yer alacak
ve özellikle bizim gibi ekonomisi demokrasisi
kadar gelişebilen ülkelerde, mevcut eğitim ve
entellektüel birikimle bu tür yaşanabilecek
kaotik durumda bilim, teknoloji düstur edinmek
gerekir. Vatandaşını ve ülkesini koruyacak
önlemler yerine, başka ülkelere gönderdiğimiz
maske yardımı gösterileri ile hamaset yapan
politika ve politikacılar üreten bir sosyal
yapıda alacak yolumuz ve çaba gösterecek
zamana ihtiyacımız olduğu aşikardır. Üstelik
gönderdiğimiz maskelerin maliyeti uçağın
harcadığı yakıttan daha düşük olması ayrıca en
vahim olanıdır.
52
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel / makale
Hava atarlar ya, "dünyaaaayı gördüm
ben" diye…
Şimdi sıra bende; 221 özerk ülke, 170
birleşmiş milletler ülkesi gördüm.
Hiçbirinde Türkiye'deki kadar “lüks
restoran korkusu" yaşamadım. Nedir
lüks restoran korkusu? Hesap korkusu,
kazıklanma korkusu. Ne geçirdiler, ne
geçirecekler korkusu! Bir kere, çoğunda
menü yoktur. Pandemi bahane oldu. Ama
web sitelerinde yani dijitalde de menü
de yoktur. Sorarsın, neler var? "Sayayım
ağabey" der, zaten o sekizincisini
sayarken sen birincisini unutursun.
Fiyatlar? "Sen sor ben söyleyeyim" der.
Hele balıkçıdaysan en az 40 çeşit, her biri
farklı fiyatlı meze vardır. Garson kendisi
aklında tutamaz fiyatları. Korka korka
yemeğini, mezeni ısmarlarsın. Acaba fava
15 miydi, 45 mi? Karidese ne demişti? 100
mü? Ohaa! Ben 30 duydum. Acaba kuver
ne kadar? %10 garsoniyeyi de kendileri
mi koyacaklar? Bir de üstüne KDV
koyarlar. Ohh, bermuda şeytan üçgeni
kuver-garsoniye-KDV'yi ekleyince hesap
olur kaymaklı kazık..!.
300 küsür düşündüğünüz hesap 1000 TL
gelir karşınıza. Başında da garson hala
bahşiş diye bekler. Tatsızlık olmasın
diye 3, 5 bir şeyler daha koyarsın. Parayı
koyduğun süslü deriyi öyle bir kapatır ki,
sanki suratında şaplak! "E zaten hesaba
eklemişsiniz" dersen de hafifçe kulağına
eğilip, "ağabey, hem takip edemiyoruz
hem de puan sistemi diyerek oradan bize
ancak kırıntı düşüyor" derler… "Ne var ki
bunda, 1000 TL'ya lahmacun satılan bir
yerde 1000 TL iki kişi bedava" diyenler
olabilir.
Söyleyeyim, oralara da gittim. Menüde
koca koca lahmacunun fiyatı yazıyor,
üstelik 3'lü kazığın (kuver-garsoniye-KDV)
hiçbiri yok. Yani fiyatları pahalı olabilir
ancak bence çok dürüst, çok namuslu
yerler oralar. Bodrum Yalıkavak'ta işte
böyle bir balıkçı restoranına gittim.
Tabii ki hamama girip terleyeceğimizi
biliyorduk, ancak yağlı kazığa
oturtulacağımızı hesap etmemiştik. Yan
yana 2 masaydık ve diğer masada yabancı
misafirler vardı. Garibim saf saf, "Kapıda
fiyat listesi yok" diyor garsona 3, 5 kez.
Garsonda "Ne diyo bu salak, ne kapısı,
ne menüsü?" edasıyla bakıyor turiste.
Peki diyor turist, "menü var mı?" Menü
yok, "Dijitalde yani web sitenizde var mı
fiyatlar?" Yok! "Peki nasıl öğreneceğiz
fiyatları ve yemekleri?"
Garson kafa göz yararak ve çevre
yardımıyla neyin ne olduğunu ve fiyatlarını
saymaya çalıştı. Sonra kendisi sıkıldı.
"Come come" diyerek zavallıyı dolabın
önüne götürdü. Yirmi dakika içeride kalan
adam nevri dönmüş bir şekilde geri geldi
ve karısına, kızına durumu anlatmaya
çalıştı. Başarılı olamayınca bu kez ailece
dolabın önüne gittiler. 80 çeşit meze için
bu ne, bu kaça derken sanırım mideleri
sırtlarına yapıştı. Ya, bir de kadın garsona
her birinin kalorisini sorduysa? Yok,
,
Cem
Tur Andiamo Yönetim Kurulu Başkanı
Polatoglu
Lüks restoran korkusu nedir
bilir misiniz?
yok sanmam. O suratsız garson çoktan
bıçaklardı kadını. Daha fazla bu duruma
şahit olmamak için restorandan çıktım.
Peki nedir aslında olması gereken, ne
yaparlar yurt dışında özellikle Avrupa'da
restoranlar sıralayalım;
Kapıda, gece de görülsün diye ışıklı bir
menü asılıdır. Müşteri fiyata bakar, eğer
uygunsa neyi kaça yiyeceğini bilerek
içeri girer. Medeni ülkelerde kapıda
değil, içeride menü olması sakıncalıdır.
Arkadaşınla, ailenle restorana gelmişsin.
Kapıda menü yok. Oturmuşsun,
yerleşmişsin masana. Menü geliyor ve
görüyorsun ki fiyatlar bütçenizin üzerinde.
O kadar zor ki artık o masadan kalkmak.
Mecburen bir iki bir şey yiyip kendini
zor atarsın restorandan. Buna ticarette
"müşteriyi kayığa oturtmak derler".
Genelde turistik mekanlarda kapıda
duran "gel gelci" tayfanın vazifesi budur.
Menüde fiyatların yanı sıra kalorisi hatta
gramajı da yazar.
Ekstra alınacak kuver, garsoniye,
müzik, KDV vs. varsa onu da altta büyük
puntolarla belirtmek zorundadır.
Daha fazla dünyaya rezil olmadan,
insanları mağdur etmeden, ticaret,
turizm, maliye bakanlıkları ve belediyeler
bu duruma el atmalıdır. Kısaca, fiyatlar
Avrupa ayarındaysa, sistemini de Avrupa
standartlarında kurmalıyız...
54
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel
Anadolu Etap,
TSE belgesi alan ilk meyve üreticisi oldu
Anadolu Etap, COVID-19 ile mücadele kapsamında aldığı önlemlerle Türk Standartları Enstitüsü
(TSE) tarafından ‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ne layık görüldü. TSE’nin hazırladığı
kılavuzdaki kriterleri tam olarak yerine getiren Anadolu Etap, Türkiye’de belgeyi almaya hak
kazanan ilk meyve üreticisi oldu.
Türkiye’nin en büyük meyve şirketi
Anadolu Etap, COVID-19 ile
mücadele kapsamında çiftlik, tesis
ve fabrikalarında yürüttüğü çalışmalarla
‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’
almaya hak kazandı. Anadolu Etap’ın
Balıkesir-Tahirova, Çanakkale-Kumkale,
Konya-Karapınar çiftlikleri ile Balıkesir-
Gönen paketleme tesisi, TSE tarafından
‘Yumuşak veya sert çekirdekli meyvelerin
yetiştirilmesi, toplanması, taşınması,
depolanması ve paketlenmesi faaliyetleri’
süreçlerinde uyguladığı COVID-19
önlemleri kapsamında değerlendirildi. Türk
Standartları Enstitüsü’nün (TSE) hazırladığı
‘COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve
Kontrol Kılavuzu’nda belirtilen tüm şartları
yerine getiren Anadolu Etap, ‘COVID-19
Güvenli Üretim Belgesi’ alan Türkiye’deki
ilk meyve üreticisi oldu. Anadolu Etap
benzer önlemleri yürüttüğü Isparta, Denizli
ve Mersin meyve suyu fabrikalarında ise
sertifika süreçleri devam etmekte; kısa
sürede bu lokasyonlarda da sertifika
alınması hedeflenmektedir.
Açık: “Sorumluluğumuz büyük”
Anadolu Etap Genel Müdürü Bahadır
Açık, tüm lokasyonlarında COVID-19 ile
ilgili önlemlerini henüz ülkemizde ilk
vaka tespit edilmeden önce, Ocak ayından
itibaren almaya başladıklarını ve kademeli
olarak artırarak sürdürdüklerini söyledi.
Açık, “TSE’nin salgın sürecine yönelik
hazırladığı ve şirketlerin COVID-19 ile
mücadelesinde rehber niteliği taşıyan
kılavuz doğrultusunda, sektörümüzde
bu belgeyi alan ilk firma olduk. Meyve
sektörünün önemli bir oyuncusu olarak
sorumluluğumuz büyük. Salgın sürecinin
en başından beri, halkın sağlıklı gıda
ihtiyacını karşılayabilme hedefiyle en üst
düzeyde önlemlerimizi alarak üretime
devam ediyoruz. Sağlık Bakanlığı ve ilgili
kurumların da yönlendirmeleriyle başta
çalışanlarımızın ve toplumun sağlığını
gözeterek tüm lokasyonlarımızda ve tedarik
zincirinin tüm halkalarında tedbirlerimizi
en üst düzeyde uyguluyoruz. Bu
önlemler sayesinde çiftliklerimiz hasada;
fabrikalarımız meyve işlemeye; tesislerimiz
paketlemeye sağlıkla ve güvenle devam
ediyor” dedi.
Yurt içi ve dışında kesintisiz
hizmet…
Taze meyve ve meyve suyu operasyonları
ile 60’dan fazla ülkeye ürünlerini
ulaştırdıklarını belirten Açık, “Global olarak
yürüttüğümüz operasyonlarımızın tümünde
sürdürülebilir tarım ve kalite ilkelerini
benimsiyoruz. Yüksek kaliteye sahip
meyve ve meyve suyu konsantrelerimizle
hem yurt içinde hem de Uzak Doğu’dan
Bahadır AÇIK
Anadolu Etap Genel Müdürü
ABD’ye kadar geniş bir pazar ağındaki
müşterilerimize kesintisiz hizmet veriyoruz.
Satışlarımızın yüzde 65’i ihracattan geliyor.
Her geçen sene yeni ülke ve müşterilerin
portföyümüze eklenmesiyle daha geniş
bir coğrafyaya yayılıyoruz. Pandemi
döneminde de aldığımız önlemlerle
kalitemizi sürdürülebilir kıldık. Türk
meyvesini dünyada kaliteyle temsil ediyoruz.
Anadolu Etap olarak ülkemizdeki tarımın
gelişmesine ve tarımsal kalkınmaya destek
olurken dünya pazarlarının da sağlıklı ve
kaliteli, taze meyve ve meyve suyu ihtiyacını
karşılamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Pandemi, restoran müşterilerinin
tercihlerini nasıl değiştirdi?
Yeni nesil finansal teknoloji grubu
Multinet Up, koronavirüs salgını
normalleşme sürecinde tüketicinin
dışarıda yeme-içme alışkanlıklarının
nasıl değiştiğini, restoran ve kafelerin
tercih edilme nedenlerini ortaya koyan
bir araştırma düzenledi. 1500’ün üzerinde
katılımcı ile gerçekleştirilen Yeme İçme
Sektörüne Yönelik Tüketici Araştırması’nda
tüketicilere restoran ve kafelerde alınan
sağlık tedbirleri hakkındaki görüşleri
soruldu ve bu tedbirlerin alışveriş tercihleri
üzerindeki etkisi değerlendirildi.
Tüketici, restoran ve kafenin
mutfağını anlık olarak
görüntülemek istiyor
Araştırma, çalışanların büyük bir oranının
çalışmak için evden ofislere veya iş
yerlerine geçtiğini ve öğle yemeklerinde
restoran ve kafelerin tercih edilme
oranlarının hızla arttığını ortaya koyuyor.
Ancak araştırmaya göre tüketici, hijyen
tedbirleri konusunda hayli hassas. Restoran
ve kafe müşterilerinin beklentilerine yönelik
öne çıkan uygulama mutfakların anlık
kamera görüntüleri ile seyredilebiliyor
olması. Nitekim, araştırmaya katılanların
%74’ü yemek yiyeceği restoran ve kafenin
mutfağını anlık olarak görüntülemeyi istiyor.
Tüketicinin restoran ve kafelerde mutlaka
görmek istediği tedbirlerin başında tüm
çalışanların maske kullanması zorunluluğu
geliyor. Tüketicinin restoran ve kafelerde
görmek istediği diğer uygulamalar ise
sırasıyla şöyle: Katılımcıların %43’ü
restoran girişinde dezenfektan kullanımının
zorunlu olmasını, %40’ı tüm personele
Bora IŞIK
Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcıs
ve müşterilere ateş ölçümü yapılmasını,
%31’i ise masaların sosyal mesafeye göre
konumlandırılmasını gerekli görüyor.
Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel
Müdür Yardımcısı Bora Işık, araştırmayla
ilgili şunları ifade etti: “Yeme-içme
mekanlarının haziran ayı itibariyle kontrollü
sosyal hayat kuralları çerçevesinde
yeniden faaliyete geçmesinin ardından
restoran ve kafelerde yaşanan canlanma
sektörün toparlanma sürecine girmesini
sağladı. Birçok şirketin ofislere kademeli
dönüşü mekânların eski doluluk oranlarını
yakalayabilmesi açısından etkili oldu.
Bugün zincir restoranlardan yerel esnafa
kadar birçok yeme-içme mekanının hijyen
tedbirlerini titizlikle uyguladığını biliyoruz.
Bu titizliğin ziyaretçilere şeffaf bir şekilde
gösterilmesinin güven sorunlarını en aza
indireceğini ölçümledik. Kontrollü sosyal
hayat kurallarının hassasiyetle uygulanması
sadece yeme-içme sektörü açısından değil,
bu sektöre bağlı onlarca sektör ve çalışan
açısından büyük önem taşıyor. Bireyler
olarak günlük alışverişlerimizle ekonomiye
katılım sağladığımızda zincirleme bir pozitif
etkiye sebep oluyoruz.” dedi.
Tüketici temassız ödeme talep
ediyor
Araştırmanın sonuçlarından biri de
tüketicinin ödeme alışkanlarındaki
önemli bir değişikliği de ortaya koyuyor.
Araştırmaya katılanların %60’ı ödemelerini
artık mutlaka temassız yapmayı tercih
ettiklerini belirtiyor. Araştırmaya
katılanların %20’si nakit para kullanımının
virüs ve mikropların yayılmasına sebep
olduğunu, bir süre herkesin temassız
ödeme yapmaya yönlendirilmesi
gerektiğini ifade ediyor. Temassız ödeme
teknolojilerinin kullanımının hijyen
önlemleri kapsamında önemli bir yere
sahip olduğunu belirten Işık, “Multinet
Up olarak temassız ödeme teknolojilerini
üretiyor ve hemen her alanda kullanımının
yaygınlaşmasına öncülük ediyoruz.
Geçtiğimiz sene üye iş yerlerimiz için hayata
geçirdiğimiz mobil ödeme uygulamamız
MultiPOS ve kart kullanıcılarımızın 2015
yılından itibaren kullandığı MultiPay mobil
uygulamamız sayesinde paydaşlarımızın
temassız ödeme yapma alışkanlığı
kazanmasını sağlamıştık. Şimdi temassız
ödeme hijyen önlemleri açısından bir konfor
olmanın ötesine geçti. Bugün birçok tüketici
ödemelerini temassız yapmak istiyor” dedi.
56
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
GTD Heyeti'nden Ankara ziyareti
Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve
Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan'ı Ankara'daki makamlarında ziyaret etti. GTD
Başkanı Gürkan Boztepe'nin yanı sıra GTD Başkan Yardımcısı Koraltan Saygın, Genel
Sekreter Levent Eren, YK Üyesi Önder Dinler, GTD Kahramanmaraş Başkanı Sami
Kervancıoğlu, GTD Çevre Komitesi Başkanı Doç. Dr. Efsun Dindar, GTD Bilim Kurulu
Üyesi Dr. Nur Undey, GTD Trabzon Başkanı ve Çevre Doğa Komitesi Üyesi Ahmet
Sait Tütünci ve MUGAFED (Mutfak ve Gastronomi Aşçılar Federasyon) Başkanı Salih
Güney'in de hazır bulunduğu ziyarette Türkiye turizminde 2023 hedefleri masaya
yatırıldı. Türkiye’nin gastronomi haritasının oluşturulmasına yönelik çalışmaların
desteklenmesinin kararlaştırıldığı buluşmada GTD Pandemi Raporu konusu hakkında
bakana detaylı bilgiler aktarıldı. Türk Kültürü ve Turizmi çalışmalarında yaşanan
olumlu gelişmelerin artarak devam etmesi temennisinde bulunulduğu ziyarette Bakan
Ersoy, gastronomi turizminin ülke için önemine değinen açıklamalarda bulundu.
Nestlé’ye ‘En Yüksek Performans
Gösteren Gıda Şirketi’ unvanı
Dünyanın lider beslenme, sağlık ve iyi yaşam şirketi Nestlé, sürdürülebilirlik alanında
yürüttüğü kapsamlı çalışmalarının başarısını FTSE4Good Endeksi’nde aldığı sonuçla
taçlandırdı. Londra Borsası bünyesindeki FTSE Russell tarafından ölçümlenen ve sorumlu
yatırım şirketlerini belirleyen FTSE4Good Endeksinde, en iyi performansı gösteren şirketlerden
biri oldu. Gelecek nesiller için gezegenin korunmasını çok önemseyen Nestlé, yaşam
kalitesini artırmak ve daha sağlıklı bir geleceğe katkıda bulunmak amacıyla bireyler ve aileler,
topluluklar ve gezegenimiz için Ortak Değer Yaratan projeler hayata geçiriyor. Sürdürülebilirlik
konusunda taahhüt ve hedeflerini ortaya koyarken, Birleşmiş Milletler Küresel Sözleşme’sinin
(UN Global Compact) 17 sürdürülebilir kalkınma amacını temel alıyor. Nestlé’nin bu kapsamda
42 global taahhüdü bulunuyor. İlk ölçüm tarihi olan 2011 yılının Mart ayından itibaren kesintisiz
olarak ftsegood Endeksi’nde yer alan Nestlé, yüksek standartlara sahip olduğunu uluslararası
platformlarda yapılan ölçümlerle kanıtlayarak endeksteki önemli yerini ve başarısını koruyor.
Seçkin lezzetleriyle şehrin en keyifli hali
Swissôtel the Bosphorus, İstanbul’un lezzet ve keyif dolu klasiği Sabrosa’da sabah
kahvaltısı ve akşam yemekleri hizmeti tüm hızıyla devam ediyor. Daha çok yeni
renove edilen, doğal bahçe ortamından koparılmadan yeşilliklerle donatılmış
muhteşem İstanbul manzarasına doğru açılan terası ile Sabrosa, benzersiz bir
deneyim yaşamak isteyenleri seçkin lezzetleri ile buluşturuyor. Allsafe standartlarına
uygun aldığı tüm önlemlerle dileyenler şık tasarıma sahip iç kısmında dileyenler
hem şık hem doğayla iç içe ambiyansa sahip Boğaz manzaralı terasında günün tadını
çıkarabiliyor. Hijyen ve güvenilir yöntemlere yönelik yapılan yeniliklerle Sabrosa’nın
özel açık büfesinde misafirlere seçtikleri lezzetleri şefler servis ediyor. Mevsimselliği
ön planda tutarak her daim taze ürünler kullanan Sabrosa deneyimli şefleri, iddialı
sunumları, ambiyansı ve muhteşem manzarası ile şehrin vazgeçilmez adreslerinden.
Turyağ’dan nefis tereyağı aromalı margarin
Yenilebilir yağlar alanında 100 yıla dayanan tecrübesini inovasyon ve teknoloji ile birleştirerek,
müşterilerinin taleplerini yeni ürünlerle karşılayan Turyağ, tereyağı aromasına sahip, yüzde yüz
bitkisel yağlardan üretilen yeni margarini Turyağ Leziz’i HORECA (Hotel/Restoran/Catering)
sektörüne sundu. Turyağ Leziz’in güçlü tereyağı aroması ile trans yağ ve kolesterol içermeyen
yapısı sayesinde sofralar, hem lezzetli hem de sağlıklı yemekler ile şenlenecek. Çok amaçlı bir
margarin olan ve tüm tencere yemeklerinde kullanılabilen Turyağ Leziz, endüstriyel ve ev dışı
tüketim (EDT) yağ sektöründe önemli bir ihtiyacı karşıladı. Eşsiz bir tereyağı aromasına sahip
olan Turyağ Leziz, bu özelliği sayesinde ustaların ve şeflerin elinin lezzetini artırıyor. Özellikle
pilav ve makarnalara yoğun bir lezzet katıyor. Turyağ Leziz aynı zamanda 2,5 kilogramlık
ambalajı ve altı aylık raf ömrü sayesinde mutfakta kullanım kolaylığı sağlıyor. Endüstriyel ve
ev dışı tüketim (EDT) yağ pazarının öncü markası Turyağ, trans yağ içermeyen ürün portföyü,
yenilikçi ürünleri ve hizmet kalitesiyle, sektör profesyonellerinin vazgeçilmez çözüm ortağı
olmaya devam ediyor. Modern ve hijyenik ambalaj ve depolama seçenekleri ile yüksek kaliteli
ürünler sunan Turyağ, yaygın dağıtım ağı ve teknik destek ekibiyle HORECA pazarındaki gücünü
artırmaya devam ediyor.
58
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
Gerçek İtalyan dondurması
Alpha Gelato’da
İstanbul Kartal’da özel konsept dekorasyonu ve dondurma, waffle, soğuk içecekler
ve kahve menüleyle kapısını açan Alpha Gelato yöneticisi Taha Sertalp “İtalya’dan
daha iyi dondurma, Belçika’dan daha iyi waffle tatmak isteyenleri bekliyoruz.
Yerel malzemelerle lezzet düşkünlerini hedefleyerek üretiyoruz, kalite çıtasını
zor beğenenlere göre yüksekte tutuyoruz” diyor. “Zor bir dönemde yatırım yaptık,
çünkü markamızın arkasındayız” diyen Sertalp, lokasyonları tespit ettiklerini,
yer arayışlarının sürdüğünü ve Alpha Gelato lezzetlerini farklı noktalarda
İstanbullular’la buluşturacaklarını” söyledi. Taha Sertalp “çok değişik lezzetlerde
dondurmalarımız seçmeyi zorlaştırıyor, tattırarak en beğendiklerini seçmelerini
sağlıyoruz. Dondurmamızı ve wafflemizi yiyen misafirlerimizin yüzlerindeki
mutluluk bize yorgunluğumuzu unutturuyor.” diyor ve her yaştan dondurma
severleri beklediklerini ifade ediyor.
Happy Moon’s şube sayısını 31’e çıkardı
Kuruluşunun ardından 21 yılı geride bırakan Happy Moon’s Grup, pandemi dönemi ile başlayan
normalleşme sürecinde de büyüme atağını sürdürüyor. Happy Moon’s Grup, bu kapsamda biri
Gaziantep’te ve ikisi İstanbul’da olmak üzere üç yeni restoranın açılışını da gerçekleştirerek,
şube sayısını 31’e çıkardı. Ulaşılabilir lüks kavramını daha fazla kişiye ulaştırmak adına
yürüttükleri çalışmaların birçok sorumluluğu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Happy
Moon’s Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu, “Happy Moon’s Grup olarak; ‘ulaşılabilir
lüks’ kavramını restoran ve kafe işletmeciliğine uyarlayarak Türkiye’de çok sayıda ilke öncülük
ettik. Edindiğimiz bu misyon birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bu kapsamda
normalleşme sürecinde de büyüme atağımızı sürdürüyoruz. Hijyen ve mesafe kurallarıyla
adeta yeniden düzenlediğimiz restoranlarımıza, yenilerini eklemeye devam edeceğiz” dedi.
Metro Türkiye
TSE Kovid-19 Güvenli Üretim ve Güvenli
Hizmet Belgelerini aldı
Metro Türkiye, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından Kovid-19 ile mücadele
kapsamında, güvenli ve hijyenik üretim ile hizmet standartlarını karşılayan kurumlara
verilen Kovid-19 Güvenli Üretim ve Kovid-19 Güvenli Hizmet Belgelerini, HoReCa’ya özel
gıda sevkiyat operasyonu mağazaları ve sevkiyat süreçlerindeki ve tedarik zincirinde kendi
yönettiği platform ve et kesim tesislerindeki tüm denetimleri başarıyla geçerek almaya hak
kazandı. TSE tarafından Kovid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzuna göre
yapılan detaylı ve titiz saha denetimleriyle Metro Türkiye’nin HoReCa’ya özel gıda sevkiyat
operasyonu mağazaları ve sevkiyat ağı, kendi yönettiği platform, dağıtım deposu ve et
kesim-üretim tesisleri Kovid-19 önlemleri açısından güvenilirliği resmi olarak tescillendi.
Metro Türkiye, kendi yönettiği tedarik zincirinin tüm halkalarını kapsayan iki belgeyi almaya
hak kazanan sektördeki ilk marka oldu.
WorldFood İstanbul kasıma ertelendi
Gıda ve gıda teknolojileri sektörünün trendlerine ve gelişimine yön veren, yöresel
lezzetlerin tanıtımına çok önemli katkı sunan, en yeni ürünleri yerli ve yabancı
ziyaretçileriyle buluşturan Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı –
WorldFood İstanbul, tarih değişikliğine gitti. Daha önce 02 – 05 Eylül 2020 olarak
duyurulan Fuarın tarihi, Hyve Group’un iş ortakları başta olmak üzere geniş
katılımcı, ziyaretçi ve paydaşları ile yaptığı görüşmeleri sonrasında 25 – 28 Kasım
2020’ye ertelendi. WorldFood İstanbul’u düzenleyen küresel fuarcılık şirketi
Hyve Group’un Bölge Direktörü Kemal Ülgen, katılımcılar ve ziyaretçiler başta
olmak üzere tüm paydaşlar için verimli ve faydalı bir fuar gerçekleştirilmesinin
temel öncelikleri olduğunu bir kez daha vurguladı. Ülgen, “Katılımcılarımızı
ve kamuoyunu, yerel ve küresel çapta sektör ve markamız özelinde yaşanan
gelişmelerle ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz.” dedi.
60
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
Lesaffre Türkiye’ye
TSE’den Güvenli Üretim Belgesi
Türk Standartları Enstitüsü tarafınca belirlenen COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon
Önleme ve Kontrol Belgelendirme Programı şartlarını yerine getirerek Amasya,
Lüleburgaz ve Ceyhan kuruluşlarında, TSE COVID-9 Güvenli Üretim Belgesi almaya
hak kazanan Lesaffre, hijyen güvenliğini belgeledi. Teknolojisi ile dünyanın en iyi
maya fabrikaları arasında yer alan üretim tesislerinde, hem profesyonel fırıncılara
hem ev kullanıcılarına yönelik mayalar, ekmek geliştiriciler, blendler ve ekmek
miksleri üreten Lesaffre, çalışanları ve tüm tesisleriyle küresel COVID-19 salgını ile
mücadelenin bir parçası olduğunu ortaya koydu. 1992 yılından bu yana uluslararası
tecrübesini Türk fırıncılık sektörüne aktaran Lesaffre, ürün gamını geliştirerek
güvenle hizmet vermeye devam edecek.
Bonfilet, Okan Üniversitesi ile el sıkıştı
Kırmızı et sektörünün Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Bonfilet, Okan
Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile yeni bir iş birliğine imza attığını duyurdu.
İş birliği ile ilgili konuşan Bonfilet COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş,
Bonfilet’in et sektöründe 115 yıllık bilgi ve tecrübesi ile birçok ilke imza attığını ve
Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile gerçekleştirilen iş birliği ile üniversite
öğrencilerinin akademik eğitimlerine katkıda bulunmasından dolayı gurur
duyduklarını dile getirdi. İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı
Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök ise, ile Okan Üniversitesi arasındaki iş birliğinin,
üniversite-sektör iş birliğinin en iyi örneklerinden biri olacağına inandığını belirtti.
Et üreticileri arasında ilk marka-üniversite iş birliği olması açısından büyük önem
taşıyan anlaşma kapsamında Bonfilet, Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nün
bilimsel ve akademik faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Pakmaya’ya ‘TSE COVID-19
Güvenli Üretim Belgesi’
Küresel COVID-19 salgınının başladığı ilk günden beri Türkiye ve Avrupa’daki
fabrikaları ve tüm tesislerinde üst düzey önlemler alarak çalışmalarını sürdüren
Pakmaya, sektöründe bir ilke daha imza attı. Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
tarafından hazırlanan kılavuzdaki kriterleri yerine getirerek Türkiye’deki İzmit,
İzmir Kemalpaşa, Düzce’de yer alan dört fabrikası ve tesisleri için “TSE COVID-19
Güvenli Üretim Belgesi”ni alan Pakmaya, Türkiye’nin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu
başta ekmek mayası olmak üzere, yüzlerce çeşit ürününün kalite ve hijyen
güvenliğini belgeledi. Yarım yüzyıldır Türkiye’de sektörünün öncüsü ve dünyanın
lider markalarından biri olan Pakmaya; küresel COVID-19 salgını ile mücadelenin
toplumsal birliktelikle mümkün olacağını belirterek, çalışanları ve tüm tesisleriyle
beraber mücadelenin bir parçası olduğunu vurguladı.
Özel günlere eşsiz ziyafetler…
The Ritz-Carlton, İstanbul, misafirlerinin hayat boyu unutulmayacak özel anlarına
zaman ve mekandan bağımsız olarak eşlik ediyor. Yüksek kaliteye olan tutku
ve bağlılığı, üstün servis, lezzet ve catering operasyonu ile kusursuz bir ziyafet
deneyimi yaşatarak konuklara kendini özel hissettiren The Ritz-Carlton, Istanbul,
otel dışında da hizmet veriyor. Sosyal mesafe kurallarına uygun olarak küçük ya da
büyük ölçekteki her davette otel, zengin catering menüsünü sunuyor. Nişan, düğün,
yıl dönümü, sosyal ve kurumsal etkinlikler gibi tüm özel anlarda, beş yıldızlı otel, en
ince detayına kadar düşünülmüş eşsiz ziyafet ve servisiyle konukları nerede olursa
olsun hizmet kalitesini paylaşıyor.
62
hotel restaurant
& hi-tech
fuar
Ambiente 2021 için geri sayım…
Ambiente 2021 Fuarı, kapsamlı bir koruma ve hijyen konseptiyle 19-23 Şubat 2021 tarihleri
arasında kapılarını açmaya hazırlanıyor…
Uluslararası sağlık örgütlerinin haziran
ayında Messe Frankfurt fuar alanında
yaptığı incelemeler ve hazırladıkları
rapor doğrultusunda, Ambiente Fuarı
dahil olmak üzere 2021 yılının ilk yarısında
Frankfurt’ta düzenlenecek tüm fuar
organizasyonlarının temelinde sosyal
mesafeyi sürekli olarak sağlamak üzere
bir dizi değişiklik yapıldı. Yapılan bu
değişiklikler doğrultusunda daha önce 9 m²
olan minimum stant alanı 18 m²’ye çıkarıldı
ve koridor genişlikleri arttırıldı. Bunun
yanı sıra, ara koridorlarda ziyaretçi trafiği
tek yönde uygulanacak ve stant içerisinde
ürün sergi alanlarının koridorda trafiği
aksatmayacak şekilde düzenlendi. Messe
Frankfurt aynı zamanda fuar katılımcılarına,
Türkiye ve Almanya arasındaki seyahat
kısıtlamasının devam etmesi durumunda
2-10 Kasım 2020 tarihleri arasında ücretsiz
iptal hakkı tanıyacak.
Tüketim ürünleri sektörünün önde
gelen temsilcilerini buluşturacak
Planlarda ve fuar alanında alınacak tüm
önlemler ile fuarın 19-23 Şubat 2021
tarihleri arasında kapılarını açması
planlanıyor. Tüketim ürünleri sektörünün
Tayfun YARDIM
Messe Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı
önde gelen temsilcileri pandemi sonrası
sektörün yeniden hareketlenmesi sürecinde
Ambiente’nin önemli ve belirleyici bir rolü
olacağını ve iş faaliyetlerini artıracağını
ön görüyor. Son dönemde ilgi gören dijital
fuar organizasyonlarına değinen Messe
Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı Tayfun
Yardım: “Messe Frankfurt’un Ambiente
katılımcılarına özel olarak Ekim 2019’dan
bu yana hizmet veren Nextrade isimli
bir dijital platformu var ve son dönemde
düzenlenen tüm sanal fuarlardan farklı
olarak müşteriler bu platform üzerinden
siparişlerini direkt olarak katılımcılara
gönderebiliyorlar. Pandemi sonrası süreçte
fiziksel olarak fuarlara katılım mümkün
olana kadar dijital ticaret platformları
katılımcılarımız için önem taşıyor ve bizler
de bu süreçte onların taleplerine karşılık
vermeye çalışıyoruz.” dedi.
Katılımcı firmalar web üzerinden
duyurulacak
COVID-19 pandemisi ile başlayan seyahat
kısıtlamasına rağmen; Şubat 2020’de 93
ülkeden 4,635 katılımcı Ambiente’de bir
araya geldi ve fuar süresince çok sayıda
yeni sipariş verildi. 2021 yılında daha da
kapsamlı önlemler ile kapılarını açacak
olan Ambiente fuar katılım başvuruları
devam ediyor. Messe Frankfurt Istanbul
Yönetici Ortağı Tayfun Yardım: “Messe
Frankfurt olarak katılımcılarımızın ve
ziyaretçilerimizin sağlığı için gerekli tüm
önlemleri aldık. Tüm bu önlemler ve yeni
uygulamalar ile birlikte Türk firmalarının
2021 fuarlarına olan ilgisinin artarak devam
ettiğini görmekten mutluluk duyuyoruz.”
dedi. Katılımcılar yakında web sitesi
üzerinden duyurulacak.
Hayallerinizi ertelemeyin!
/
marmaraevleri4.combizimevler.com.tr
875 22 75 444 18 27 405 10 00
/
/ MarmaraEvleri 4 / BizimEvler
64
hotel restaurant
& hi-tech
yeni mekan
Robert De Niro’nun ünlü restoranı
Nobu, İstanbul’a geliyor
Süzer Plaza içerisindeki The Ritz-Carlton, Istanbul ve Japon mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi NOBU
Restaurant arasında anlaşma sağlandı. Ünlü oyuncu Robert De Niro’nun da ortağı olduğu ve adını
dünyaca ünlü şef Nobu Matsuhisa’dan alan NOBU Restaurant’ın açılışı için hazırlıklar başladı. NOBU, 2021
baharında İstanbul’da açılıyor. Ünlü restoranın yönetim ve mimar ekibi Ritz-Carlton, İstanbul’a gelerek,
anlaşma sonrası ilk görüşmeleri gerçekleştirdi.
Türk kültür ve geleneklerinin
modern, lüks ve eşsiz Boğaz
manzarası ile buluştuğu The
Ritz-Carlton İstanbul, gastronomi
dünyasının en çok dikkati çeken
mekanlarından Nobu Restaurant’la
özel bir anlaşma imzaladı. NOBU
Restaurant, Ritz-Carlton, İstanbul
bünyesinde Türkiye’de ilk kez
yerini açacak. Otel içerisinde
1000 metrekarelik özel bir alanda
ve panoromik İstanbul Boğazı
manzarasıyla hizmet verecek olan
mekan 2 katlı olacak. NOBU’ya Süzer
Plaza’dan da ayrı bir giriş imkanı
sağlanacak.
Nobu’nun yönetim ekibi açılış öncesi
çalışmaların üzerinden geçmek üzere,
İstanbul’a geldi ve çalışmalara başladı.
Ritz-Carlton, İstanbul’da konaklayan;
Şef Herve Courtot, Uluslararası Proje
Direktörü Steven Lam ve PCH Design
Studio Mimarı Sevrine Tatangelo’nun
da aralarında olduğu ekip, Nobu’yla
ilgili mimari, menü ve yönetim
detaylarını görüştü. NOBU ekibini,
Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Baran Süzer, Marriott
International Orta Doğu, Körfez, Afrika
ve Türkiye Bölgeleri Başkanı Şafak
Güvenç ve The Ritz-Carlton, İstanbul
ekibi ağırladı.
Adını dünyaca ünlü şef Nobu
Matsuhisa’dan alıyor
Ünlü Şef Nobu Matsuhisa, Istanbul’un
tarihi altyapısının Nobu’ya tamamen farklı
bir boyut getireceğini ve şehrin yüksek
enerjisinin ve klasik Türk tatlarının,
Nobu’nun seçkin menüsü ile mükemmel
bir biçimde harmanlanacağını belirtti.
Türkiye ve dünyada turizm sektöründe
yatırımların durdu denilecek derecede
yavaşladığı bugünlerde, Süzer Grubu’nun
yaptığı bu yatırım, İstanbul’a büyük bir
heyecan katacak ve yeme-içme dünyasına
önemli bir değer kazandıracak. Dünyaca
ünlü mekana adını veren Nobu Matsuhisa,
Japonya’da doğan ve profesyonel hayatının
tamamını Japon mutfağında geçiren özel bir
şef. Japon mutfağının spesifik ve Peru’da az
bulunan içeriklerinden dolayı, Peru mutfağı
ile füzyon bir tat oluşturan Şef Nobu,
Peru’daki ilk restoranında klasik tekniklerin
dışına çıkarak kendi imza tatlarını
oluşturmuştu. 1987’de Beverly Hills’de ilk
Matsuhisa restoranını açan Şef Nobu, kısa
zamanda Robert de Niro’nun da içinde
bulunduğu Hollywood yıldızlarının favori
restoranı ve şefi olmayı başardı. Ardından
1994’te Robert de Niro, Şef Nobu’yu New
York’taki ilk restoranlarını açmaya ikna etti.
Caddeliler
de alıp
götürebiliyor
artık…
Kahve Dünyası, hızlı, dinamik
ve sağlıklı şehir hayatını
yansıtan Kahve Dünyası
Algötür noktalarına bir
yenisini daha ekledi. İstanbul
Caddebostan’da açılan Kahve
Dünyası Algötür’de sunulan
yeni nesil draft kahveden
proteinli içeceklere, enfes
sandviçlerden No:1-6 cold
press soğuk içeceklere eşsiz
lezzetler sunuluyor…
Hepimizin Ortak Noktası” Kahve
Dünyası, İstanbul’daki yeni
Kahve Dünyası Algötür noktasını
14 Ağustos’ta Caddebostan’da açtı.
İstanbulluların buluşma noktalarından
biri olan Caddebostan Sahili’ne çok
yakın bir konumda bulunan “Kahve
Dünyası Algötür” Caddebostan,
misafirlerine fit lezzetlerden draft
kahveye, dondurmadan çikolataya
Kahve Dünyası’nın en sevilen
lezzetlerinden oluşan bir özel seçki
sunuyor. Ayrıca Kahve Dünyası’nın
mobil uygulamasını kullananlar Hazır
Al özelliği ile siparişlerini önceden
vererek Kahve Dünyası Algötür
Caddebostan’da hiç sıra beklemeden,
siparişlerini anında teslim alarak
Caddebostan Sahili’nde denizin ve
yeşilin tadını doya doya çıkarıyor.
Sağlık ve lezzet aynı menüde
buluşuyor
Al-götür konseptinin özel ürünler ve
dijital teknolojiyle desteklendiği Kahve
Dünyası Algötür noktalarında Kahve
Dünyası’nın sevilen lezzetlerinin yanı
sıra yalnızca bu mağaza konsepti
için oluşturulmuş özel lezzetler de
yer alıyor. Fit Lezzetler segmenti
altında yer alan Proteinli içecekler
(Probadem, Protahin ve Promeyve)
ve özel karışımlardan oluşan No:1-6
Serisi Kahve Dünyası Algötür’lerde
tadılabilecek lezzetler olarak öne
çıkıyor. Yine Fit Lezzetler kategorisi
altında yer alan Müsli, Granola, Poriç
çeşitleri; sadece manzaraya nazır
sahilin tadını çıkaranlar için değil,
formunu da korumak isteyenler için
spor sonrası sağlıklı ve lezzetli bir
seçenek oluşturuyor.
Kahve Dünyası’nın dört farklı
mağaza konseptinden biri olan
“Kahve Dünyası Algötür” self
servisin özel ürünler ve dijital
teknolojiyle desteklendiği ve 2015
Aralık tarihinde hayata geçmiş yeni
bir konsept. Kahve Dünyası Algötür
noktaları; özellikle yaya trafiğinin
yoğun olduğu lokasyonlarda, hiç
zaman kaybetmeden aradığı lezzete
hızlıca ulaşmak isteyenlerin tercihi
oluyor. Kahve Dünyası Algötür’lerde
tüm yiyecek ve içecekler, masaya
servis hizmeti olmadan sadece
tek kullanımlık kraft bardak ve
tabaklarda servis ediliyor.
66
hotel restaurant
& hi-tech
hijyen
İşletmelere 4 adımda
“Hijyende Mükemmellik” programı
Ev dışı tüketim sektörünün öncü markası Eczacıbaşı Profesyonel, 2017 yılında başlattığı “Hijyende
Mükemmellik” programıyla ev dışı sektör işletmelerinde hijyen standartlarını yükseltmeye devam ediyor.
Hijyenin öneminin daha da arttığı bu dönemde, 4 adımda kusursuz hijyen sağlanmasını amaçlayan
programı başarıyla tamamlayan işletmeler “Hijyende Mükemmellik” sertifikasını almaya hak kazanıyor.
Eczacıbaşı Profesyonel’in işletmelerin
temizlik ve hijyen standartlarını
yükseltmek ve müşteri memnuniyetini
artırmak hedefiyle 2017 yılında hayata
geçirdiği “Hijyende Mükemmellik” programı
ev dışı tüketim sektörünün kusursuz hijyen
sağlamasına yardımcı oluyor. Eczacıbaşı
Profesyonel tarafından hazırlanan program
çerçevesinde işletmeler 4 adımdan
oluşan denetim, eğitim, takip ve koruma
aşamalarına tabi tutuluyor ve bu aşamaları
başarıyla tamamlayan işletmeler bir yıl
geçerli olan “Hijyende Mükemmellik”
sertifikasını almaya hak kazanıyor. HORECA
işletmelerinin yanı sıra endüstriyel
çamaşırhaneler, AVM, ofis, eğitim
kurumları gibi hijyen standartlarının büyük
önem taşıdığı tüm işletmelerin başvuru
yaparak alabildiği “Hijyende Mükemmellik”
sertifikası ile işletmelerin temizlik maliyeti
düşüyor, zaman tasarrufu sağlanıyor,
personelin hijyen bilinci ve seviyesi
artıyor.
Müşteriler ev dışında artık önce
“hijyen” diyor
Hijyende Mükemmellik Programı
kapsamında gerçekleştirilen periyodik ara
denetimlerin işletmelerde sürdürülebilir
hijyen koşulları oluşturulmasını sağladığını
söyleyen Eczacıbaşı Profesyonel
Pazarlama Müdürü Pelin Özbilgin, “İçinde
bulunduğumuz şu dönemde tüm işletmeler
için müşteri güveni ve devamlılığı için hijyen
ilk ve vazgeçilmez bir gereklilik haline
gelmiştir. İşletmelerin hijyen çözüm ortağı
olarak son kullanıcıların beklentilerini her
zaman önceliklendiriyoruz. İşletmelere
sunduğumuz geniş ürün portföyümüzün
yanı sıra Eczacıbaşı Profesyonel Akademi
ekibi ile eğitim, denetim ve danışmanlık
hizmetleri de veriyoruz. ‘Hijyende
Mükemmellik’ programımız da bu
kapsamda hayata geçirdiğimiz bir yıllık
denetim ve sertifikasyon sürecidir. Bu
programımız içinden geçtiğimiz şu süreçte
daha da önem kazandı. Çünkü turizm
sektöründe “Güvenli Turizm Sertifikası"
dönemi başladı. ‘Hijyende Mükemmellik’
programını başarıyla tamamlayan
işletmeler, “Güvenli Turizm Sertifikası” için
de bir önemli aşama kaydetmiş olacak.
Bu dönemde Hijyende Mükemmellik
sertifikalı işletmelerin daha da artmasını
hedefliyoruz” dedi.
4 aşamada sürdürülebilir hijyen
Hijyende Mükemmellik programı denetim,
eğitim, takip ve koruma başlıkları altında 4
aşamada yürütülüyor. Öncelikle Eczacıbaşı
Profesyonel bünyesinde kurulan EP
Akademi, konusunda uzman denetçi ve
danışman kadrosu ile işletmeye ilk ziyareti
gerçekleştirerek, işletmenin mevcut
durumunu belirliyor. Ardından işletmelerin
hijyen ihtiyaçlarını değerlendirerek hem
yüz yüze hem de online eğitim çözümleri
sunuyor. Takip aşamasında ise periyodik
denetimler ile hijyende tüm uygulamalarda
standartlaştırma hedefleniyor. Koruma
aşamasında da işletmenin doğru
uygulamalar sonucunda ulaştığı hijyen
standartları koruma altına alınıyor, temizlik
maliyeti düşürülüyor ve zaman tasarrufu
sağlanıyor. Ayrıca işletmede çalışan sektör
profesyonellerinin de hijyen bilinci ve
seviyesi artırılıyor. Bu 4 aşamayı başarıyla
geçen işletmeler “Hijyende Mükemmellik”
sertifikasını almaya hak kazanıyor.
68
hotel restaurant
& hi-tech
dekorasyon
Banyolara damga vuran tasarımlar
En son trendleri yakından takip eden Seramiksan, yepyeni tasarımlarıyla tüm mekanlara can
veriyor. Son dönemdeki yeni koleksiyonları; tasarımcı iş birlikleri ile ön plana çıkıyor.
Birbirinden çarpıcı Stella ve Livello
serilerinin tasarımcısı Bilge Nur
Saltık tasarım konseptini şu
şekilde tanımlıyor; “Objelerin ardındaki
hikayeler beni hep meraklandırmıştır.
Değişik kültürlerden ve insan
davranışlarından ilham alıyor, objelerin
ardındaki hikayelerle ilgileniyorum.
Tasarımlarımda geleneksel zanaat
yöntemleri ve deneysel üretim
tekniklerini çağdaş objelerde
sentezliyorum. Günlük hayatımıza
keyif katacak ürünler tasarlamayı
hedefliyorum.”
Üst üste tasarlanmış iki
katmanıyla; Livello
‘’Lavabo kenarında kullanılan alanı
arttırmaya odaklanan Livello serisi,
oval ve silindirik olmak üzere iki tezgah
üstü lavabodan oluşuyor. Üst üste
tasarlanmış iki katman, kullanılan alanı
genişletirken, kullanıcıyı daha düzenli
olmaya motive etmeyi amaçlıyor. Günlük
temizlik ve bakım, rutinde kullandığımız
ürünleri lavaboda depolamayı mümkün
kılan Livello, lavabonun etrafını
kirletmeden ürünlerin kullanılmasını ve
ardından temizliğini de kolaylaştırıyor.”
Vitrifiye ürünlerine çağdaş bir bakış
açısı; Stella
Geometrik formları günlük hayata
adapte eden seri, oval ve silindirik
olmak üzere iki tezgah üstü lavabodan
oluşan Stella serisi ise; elması andıran
tabanı, üst kısmında dairesel bir formla
tamamlanıyor. Dış yüzeyi kıvrılmış
Origami formlarını andıran koleksiyon,
banyolara zarif bir dokunuş sunuyor.
70
hotel restaurant
& hi-tech
hotel-tech
MITSUBISHI ELECTRIC’TEN EĞITIME
ONLINE DESTEK
“Evden uzaya” kadar çok sayıda sektörde ileri teknoloji çözümleriyle öne çıkan Mitsubishi Electric,
pandemi dönemiyle ara verilen konferans ve üniversite buluşmalarını dijitale taşıdı.
Mitsubishi Electric yöneticilerinin
dijital platformlar üzerinden
gerçekleştirdiği söyleşilerin yanı
sıra Mitsubishi Electric’in Manisa’daki
klima üretim şirketi Mitsubishi Electric
Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş., İzmir
Yüksek Teknoloji Enstitüsü iş birliğiyle
“Online Kariyer Günleri” düzenledi.
Yöneticilerin kariyer gelişimlerinden
şirket faaliyetlerine kadar pek çok bilginin
paylaşıldığı etkinliklere öğrenciler yoğun ilgi
gösteriyor. Mitsubishi Electric, Türkiye’de
17 üniversitede sistemlerini öğrencilerle
buluşturuyor ve yedi üniversiteye sağladığı
robotlarıyla eğitimi destekliyor. Yöneticilerin
kariyer gelişimlerinden şirket faaliyetlerine
kadar pek çok bilginin paylaşıldığı
söyleşilere öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor.
Üretimde dijitalleşme büyük ilgi
görüyor
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika
Otomasyon Sistemleri Bölümü Ürün
Yönetimi ve İş Geliştirme Kıdemli
Müdürü Tolga Bizel, Manisa Celal Bayar
Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü ile
pandeminin ilk aylarında Instagram
canlı yayını gerçekleştirdi. ‘’Dijitalleşen
Dünya’da Sohbetler’’ konulu söyleşide;
Bizel’in kariyer öyküsünden Mitsubishi
Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri
faaliyetlerine, pandemi dönemi sonrası
üretimde yaşanacak değişikliklerden
üretimde dijital dönüşüme kadar pek çok
önemli konuya değinildi.
Denizaşırı deneyimler paylaşıldı
Üniversite öğrencileriyle buluşan bir
diğer isim 23 Haziran Dünya Kadın
Mühendisler Günü dolayısıyla Karadeniz
Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği
Kulübü ile Instagram canlı yayınına
katılan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika
Otomasyon Sistemleri PLC-Servo Takım
Lideri Merve Sarıhan oldu. Mitsubishi
Electric’in Japonya fabrikasında yaptığı
çalışmalardan ve deneyimlerinden
bahseden Sarıhan, Mitsubishi Electric
Türkiye bünyesindeki hedeflerinden
bahsederek gelecekte meslektaşı olacak
mühendis adaylarına önerilerde bulundu.
Kariyer Günleri dijitale taşındı
Manisa’daki klima üretim şirketi Mitsubishi
Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim
A.Ş. ise İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
iş birliği çerçevesinde gerçekleştirdiği
“Online Kariyer Günleri” kapsamında
üniversitenin Elektrik-Elektronik, Makine,
Kimya, ve Bilgisayar Mühendisliği
Fakülteleri öğrencileriyle bir araya
geldi. Gerçekleştirilen insan kaynakları
ve üretim sunumlarına üniversiteden
100’e yakın öğrenci katıldı. Online
sunumların gerçekleştirildiği etkinlikte;
kariyer hayatlarının başındaki üniversite
öğrencilerini desteklemek amacıyla şirket
profili, işe alım ve staj süreçlerinin yanı
sıra üretim akışı, üretimde kullanılan
teknolojiler, metodolojiler ve programlar
paylaşıldı. Online Kariyer Günleri, online
mülakatlar ve “Online Kariyer Sohbeti” ile
devam etti.
Eğitime katkısını sürdürüyor
Türkiye’de 17 üniversitede sistemlerini
öğrencilerle buluşturan ve yedi üniversiteye
sağladığı robotlarıyla eğitimi destekleyen
Mitsubishi Electric, bu sayının artırılması
için çalışıyor. Mühendislerle öğrencileri
bir araya getirdiği çalışmalarla da eğitime
ve insan kaynaklarına katkı sağlamayı
sürdürüyor.
Kapalı mekanlara güven hava temizleme
cihazları ile artıyor
COVID sonrasında hijyen anlayışı ile birlikte tüketicilerin kapalı alanlarda bulunma algısı ve
davranışları da büyük değişim gösterdi. Daha iyi hava kalitesi ve daha temiz bir çevre için
sistemler geliştiren Bomaksan’ın FutureBright araştırma şirketiyle yaptığı araştırmaya
göre, tüketicilerin yüzde 97’si açık alanlardaki havanın daha temiz olduğunu düşünüyor.
Pandemi öncesi her 4 kişiden sadece 1’i kapalı mekanlarda hava temizleme cihazlarının
olup olmadığına dikkat ederken; pandemi sonrasında ise 4 kişiden 3’ü cihazların varlığına
dikkat etmeye başladı. Araştırmaya katılanların yüzde 96’sı ise kapalı mekanlarda sadece
“Yeterli teknoloji ile üretilmiş, yetkililer tarafından onaylı hava temizleme cihazları” olan
yerleri tercih ediyor. Bomaksan’ın BOA AIR markasıyla, virüs ve bakterilerin hava yoluyla
bulaşmasını minimize etmek ve sağlıklı kapalı mekanlar oluşturulmasına yardımcı olmak
için geliştirdiği portatif Temiz Hava Dolabı, içerisinde bulunan sınıfının en yoğun aktif
karbon filtresi ile VOC’leri ve kötü kokuları filtrelerken, sınıfının en yükseği olan H14 sınıfı
HEPA Filtreler ile virüs, bakteri gibi mikroorganizmalar ile PM2.5 partikülleri içerisinde
hapsederek ister küçük ister büyük metrekarelik kapalı ortamlarda sürekli olarak temiz
hava sağlıyor. Temiz Hava Dolapları, içerisinde bulunan 3 kademeli filtrasyon teknolojisi
sayesinde 1 mikron altı partikülleri bile %99,995 verimlilikte yakalıyor.
Kapasite seçenekleri arttı
2019 itibariyle yerli su kaynaklı ısı pompalarının seri üretimine başlayan Form,
geniş kapasite aralıklarında geliştirdiği ısı pompaları ile iklimlendirme alanındaki
farklı ihtiyaçlara çözüm sunuyor. Bu kapsamda ilk olarak 11, 15 ve 22 kW’lık
kapasitelerde piyasaya sürülen, bu yıl itibariyle de 3, 7 ve 9 kW kapasiteli modelleri
de üretilmeye başlanan Form WSHP Sudan Havaya ısı pompaları, kalitesi ve
fiyat avantajının yanı sıra ısı pompası alanındaki yenilikçi özellikleriyle de diğer
sistemler arasında öne çıkıyor. Toplamda 6 modelde satışa sunulan Form WSHP
Isı Pompaları, bir projede gerekli olabilecek tüm kapasite ihtiyaçlarına çözüm
sunabiliyor. Form WSHP Su Kaynaklı Isı Pompaları, gelişmiş merkezi kumanda ve
dokunmatik ekran seçeneği, geniş çalışma limitleri, ekolojik çevre dostu soğutucu
gazı ve yüksek enerji verimliliği, %100 taze hava çözümleri ve UV-C sterilizasyon
imkanı ile işletmelere değer katıyor.
Radyant ısıtma pazarında %65 pazar payı
Türkiye Endüstriyel Radyant Isıtma pazarının %65’ini elinde bulunduran Çukurova
Isı, oldukça geniş bir ürün yelpazesi ile hizmet veriyor. Ürün portföyünde bulunan
ve uluslararası markalar tarafından üretilen Borulu Radyant Isıtıcılar, Sıcak Hava
Üreticileri, Seramik Plakalı Radyant Isıtıcılar, Stadyum Tribün Isıtıcıları, Elektrikli
Halojen Isıtıcılar, Doğalgazlı Termo-Konvektörler, Seyyar Radyant Isıtıcılar ve
Çatı Sızdırmazlık Elemanlarını yatırımcıların kullanıma sunuluyor. Faaliyetleri
kapsamındaki sistem çözümleri ve AR-GE yatırımları ile Türkiye’de radyant ısıtma
pazarında %65 pazar payına ulaştıklarını ve açık ara pazar lideri olduklarını belirten
Çukurova Isı Pazarlama Müdürü Osman Ünlü “Radyant ısıtma teknolojilerimizle
kurulduğumuz günden bu yana pazar liderliğimizi sürdürüyoruz. 2021 yılı için dış
pazarlardaki stratejimizi ve organizasyon yapımızı yeniden yapılandırıyoruz. Hedef
ülkelerde geliştirilecek güçlü işbirlikleri ile ihracatımızın ciromuzda ki payını %30
seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz.” diyor.
Dijital otel çözümleri ile eşsiz bir konuk deneyimi
Schneider Electric, yıl başından beri düzenlediği webinarlara bir yenisini ekleyerek, “Dijital
Otel Çözümleri ve Otellerde EcoStruxure Mimarisi” hakkında online bir seminer düzenledi.
Webinarın başlıca konusunu oluşturan Schenider Electric oda otomasyonu çözüm mimarileri
otel segmentine ve oda tiplerine uygun olarak tasarlanmış bir sistem olarak son kullanıcıya
tanıtıldı. Konuk memnuniyeti, operasyonel verimlilik, enerji ve sürdürülebilirlik performansını
arttırmayı öncelikli hedef belirleyen marka, bu alanda ürettiği geniş ürün yelpazesi ve otellere
özgü çözüm portfolyosunu kullanıcı ile buluşturdu. Schneider Electric tarafından geliştirilen
“EcoStruxure for Hotels” son kullanıcı için çeşitli yenilik ve kolaylıklar sağlarken, öncelikli
hedeflere yönelik dijital çözümler de sunuyor. “EcoStruxure Building Operation” yazılımını
kullanmayı tercih eden oteller, “Third Party Bina Çözümleri” ve “Third Party Otel Çözümlerini”
birbiri ile entegre ederek tek noktadan izlenmesini ve kontrolünü sağlayabiliyor. “EcoStruxure
Advisor” yazılımları, otel performansını en üst düzeye çıkarıp altyapıyı optimize ediyor. Yazılım
kullanıcılarına; eşsiz bir konuk deneyimi sağlamanın yanı sıra verimlilik ve sürdürülebilirlik
performansını da artırarak güvenli ve esnek bir otel sistemi sunuyor.
72
hotel restaurant
& hi-tech
ürünler
Zamanın ötesinde şıklık
Gri tonlar, daima zamanın ötesinde bir şıklık sunar ve banyo
mobilyaları için idealdir. Açık ve koyu renkli tasarımların griyle
birleşimi banyolara zarif ve çağdaş bir hava katıyor. Grejden
beton grisine ve grafite kadar gri renk çeşitleriyle Duravit,
kişiye özel ve şık banyolar için geniş bir alan sunuyor. İster
diğer gri tonları, siyah, beyaz veya parlak renklerle birlikte
olsun, grinin zarif ve şık cazibesi öne çıkıyor. Parlak krom
kulp, ME by Starck lavabo ile Graift Mat Renkli XBase tam boy
gri banyo dolabı ve makyaj ünitesi arasındaki etkileşimde öne
çıkıyor.
Ömür boyu desen garantisi
Türkiye’nin lider porselen üreticisi Porland, bir ilke daha imza atarak porselene bir
ömürlük kullanım özelliğini getiriyor. Geniş ürün yelpazesinde sır içi ve sır altı üretim
tekniği ile ürettiği koleksiyon ürünlerini “Ömür boyu desen çıkmama garantisi” ile
kullanıcılarıyla buluşturan marka, porselenin zamansız ruhunu renk ve desenlerine
de yansıtıyor. Porland’ın Ömür boyu desen çıkmama garantisi ile sunduğu porselen
ürünlerin desenleri 1996 yılından bu yana güncel teknolojilerle entegre ettiği özel
tekniklerle uygulanıyor. Yüksek ısıda fırınlanan bu özel ürünler, Porland’ın özgün
uygulama teknikleriyle porselene parlaklığını veren camsı yüzeyin yani sırrın tamamen
içine gömülüyor ve ömür boyu renk ve desenlerin aynı görünümde kalmasını sağlıyor.
Ömür boyu desen çıkmama garantisi altındaki ürünler bulaşık makinesi, fırın ve
mikrodalga fırınlarda da gönül rahatlığıyla kullanılabiliyor.
Geleceğin asansör teknolojilerini belirliyor
Covid-19 pandemisiyle birlikte temas ettiğimiz her noktaya daha temkinli yaklaştığımız bugünlerde
teknoloji en büyük kurtarıcımız oluyor. Teknoloji ve inovasyonu bir arada sunarak milyonlarca insana
konforlu bir mobilitenin kapılarını açan thyssenkrupp Asansör, temassız çağrı sistemi ile asansörleri
daha güvenilir alanlara dönüştürüyor. Nesnelerin interneti ve QR kod teknolojilerinin asansörlere
entegre edilmesiyle geliştirilen teknoloji, asansör çağırmak için tuşlara basma gerekliliğini ortadan
kaldırarak asansörlerden kaynaklanan bulaş riskini de sıfıra indiriyor. Nesnelerin interneti üzerine
uzun yıllar çalışma yapan thyssenkrupp Asansör, Covid-19 ile birlikte temassız asansörleriyle
insanlara güvenli bir yolculuk sunacak. thyssenkrupp bulut sistemi üzerinden takip edilen ve her bir
asansörün bulunduğu kata bir QR kod tanımlanmasıyla çalışan teknoloji, kullanıcıların gitmek istediği
katın QR kodunu akıllı telefona okutarak asansörü çağırmaya imkan tanıyor. Tüm Ar-Ge çalışmalarının
Türkiye’de yapıldığı teknoloji, thyssenkrupp cloud sistemine kayıtlı eski ya da yeni asansörler için
uygulanabiliyor. Düşük bir bütçe ve 1 gün gibi kısa sürede montajı tamamlanarak kullanılabilen
temassız asansör çağırma teknolojisi, asansör yönetmeliğine ek protokollere gereksinim duymuyor.
Kurumsal ağların yönetimi çok kolay
Kurumsal ağların yönetimi artık çok kolay ve rahat hale geliyor. Ağdaki
erişim noktaları için ayrı, switchler için ayrı, ağ geçitleri için farklı sistemler
ya da yazılımlar gerektiren ve bu nedenle hem zaman hem uzmanlık isteyen
ağ yönetimi, TP-Link Omada SDN ile son derece kolaylaştı. Yeni teknolojiye
dayanan Omada, bulut denetleyicilerini, erişim noktalarını, anahtarları, ağ
geçitlerini ve daha fazlasını tam bir Yazılım Tanımlı Ağ (SDN) çözümüne
entegre ediyor ve hepsi tek bir arabirimden kontrol edilen yüzde 100 merkezi
bulut yönetimi sağlıyor. Geleneksel bir ağda, ağ dağıtımı karmaşık, bakımı
ve yatay olarak genişletilmesi zordur ve bilgi birikimi, uzmanlık gerektirir.
SDN teknolojisi bu sorunu çözüyor. SDN ağının merkezinde, ağ hizmetlerini
ve veri dağıtımını otomatik yapan bir denetleyici yazılım sistemi bulunuyor.
SDN teknolojisi ile Omada, ağ hizmetlerinin otomatik olarak dağıtımını ve ağ
geçitleri, anahtarlar ve erişim noktaları arasında otomatik veri dağıtımı sağlıyor.