16.09.2020 Views

Hotel Restaurant September 2020

Hotel Restaurant September 2020

Hotel Restaurant September 2020

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.












Türkiye’de gıda israfı 300 milyar TL’ye koşuyor

Turizmde başlayan iç turizm kaynaklı hareket

temmuz ayında da devam ederken, Türkiye

genelinde ortalama doluluklar yüzde 31.4 olarak

kaydedildi. İstanbul başta olmak üzere yarıdan

fazlası hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda değer

bir artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı

olan kıyı bölgelerdeki açık olan otellerden sağlanan

verilere göre, kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar

ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz ayına

ilişkin otel doluluklarını açıkladı. STR'nin TÜROB

için hazırladığı ‘Temmuz Destinasyon Performans

Raporu’nun detayları gündem sayfalarımızda…

Pandemiden en ağır darbeyi alan sektörlerin

başında gelen MICE endüstrisi, aldığı önlem ve

tedbirlerle “yeni döneme hazırız” mesajı verdi. Hilton

İstanbul Bomonti Hotel & Convention Center’da

gerçekleşen etkinlikte "Yeni Dönem", "Yeni Bakış”

başlıklı panel kapsamında etkinlik sektörüne

destek mesajı verilirken, aralarında Türkiye’nin

önde gelen tıp uzmanları ve akademisyenler

gerekli tedbir ve önlemlerin alınmasıyla toplantı ve

etkinliklerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebileceği

vurgusu yaptılar. Haberi daha detaylı gündem

sayfalarımızdan okuyabilirsiniz.

Artvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu bir ailenin

ortanca çocuğu. 17 yıllık ev hanımlığının ardından

Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme içmeye, ardından

Disharo Yayla Evleri ile turizme açan genç ve

başarılı bir girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir

talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini 12 aya

yaymak için daha fazla teşvik ve destek görmek!

Bölgesindeki turizm emekçilerini destekleyecek

sosyal projeler de var bunun içinde, yerel rehberliğe

duyulan temel ihtiyaçlar da! Şimdilerde yayla

turizmine dönük çalışmalarının yanı sıra bölgesi

Şavşat’ı kızaklı turlarla kış turizmine açmaya

hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin kurucusu Elif

Yaşar ile turizmde yolculuğunu ve gelecek planlarını

konuştum.

Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini

artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla Gıda,

Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının

yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu belirtiyor.

Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan

tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl sonunda 300

milyar TL’yi bulacağını söylüyor. Gıda kaybını

en aza indirecek formüller, kullanılan teknolojiler

ve sistemlere ilişkin tüm ayrıntılar gastro güncel

bölümümüzde…

Hani her şefin bir mutfağa aşık olma hikayesi vardır

ya, onunkisi diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir

miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından zihnine

kazınmış ne bir anne-kız cupcake hatırası var ne

saatler boyu süren mutfak maceraları… Varsa yoksa

iş gezileri… Gezerken de keyifle yemeler, içmeler...

Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat şefi

Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre, o günlerde

yapmaya değil, yemeye meyilli en çok da. O kadar

ki, 25 yaşına dek yemek yapmakla ilgilenmediğini

söylüyor, yemek listesinde bir ton balıklı salata, bir

de yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve ekliyor:

“Bunu anlatmamı garipsiyorlar ancak devamında

bir başarı olduğu için anlatmaktan çekinmiyorum.”

sözleriyle net duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor.

Çünkü ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir,

asıl önemli olan ise sonrası!..” Deniz Kurt Görsev’in

yumurta kırmak seviyesinden megayat şefliğine

uzanan yolculuğu şefin gözünden sayfalarımızda

sizlerle…

Keyifli okumalar dilerim.

K

GENEL MÜDÜR

(Sorumlu)

TEKNIK MÜDÜR

BILGI İŞLEM

EMİR ÖMER ÖCAL

emir.ocal@img.com.tr

TOLGA ÇAKMAKLI

tolga.cakmakli@img.com.tr

TAYFUN AYDIN

tayfun.aydin@img.com.tr

İMG WEB TEAM MAIL

web@img.com.tr

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ

Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY

GÜRKAN BOZTEPE

Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı

TEZER ÖNER

Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve

İşletme Yatırım Danışmanı

TURGUT AY

Türkiye Aşçılar ve Şefler

Federasyonu Başkan Yrd.

ORHAN GENCELİ

Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)

Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

CTP - BASKI

İRTİBAT BÜROLARIMIZ

ADRES

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza

No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL

Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94

www.ihlasmatbaacilik.com

BURSA +90.224 211 44 50-51

KONYA +90.332 238 10 71

İSTMAG

Magazin Gazetecilik Yayıncılık

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.

İHLAS MEDIA CENTER

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi

No: 11 Medya Blok Kat: 1

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey

Tel: 0212 454 22 22

Faks: 0212 454 22 93

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları

İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.


gural.com.tr


içindekiler

32

24 34

antre

14 Sektörden kısa haberler

gündem

22 Kıyılar hareketli ama şehir

otelleri hâlâ sessiz

24 MICE sektörü “Biz hazırız” dedi,

destek talebini yineledi

28 EMITT gözünü sağlık turizmine

dikti

30 TU-AR Platformu'nun kuruluş

çalışmaları başladı

yeni yatırımlar

32 Rize’nin 5 yıldızlı tesisi Ricosta

Hotel açılıyor

iş’te kadın

34 Ev hanımıyken Şavşat’ı

önce yeme içmeye, ardından

turizme açtı

marka güncel

38 Sektörden kısa haberler

şefin gözünden

40 Okyanus ötesi şef:

Deniz Kurt Görsev

gastro güncel

44 Türkiye’de gıda israfı 300

milyar TL’ye koşuyor

46 Türemez: Yakında turisti

gezdirecek yer kalmayacak

48 GTD, Pandemi Sonrası

Gastronomi ve Restoranlar

Araştırma Raporu’nu yayınladı

50 Genceli: Covid-19, yeme içme

endüstrisi ve alışkanlıklarını

nasıl şekillendirecek?

52 Polatoğlu: Lüks restoran

korkusu nedir bilir misiniz?

54 Anadolu Etap, TSE belgesi alan

ilk meyve üreticisi oldu

55 Pandemi, restoran

müşterilerinin tercihlerini nasıl

değiştirdi?

gastro aktüel

56 Gastronomi sektöründen kısa

haberler

www.hotelrestaurantmagazine.com


62 40

65

fuar

62 Ambiente 2021 için geri

sayım…

yeni mekan

64 Robert De Niro’nun ünlü

restoranı Nobu, İstanbul’a

geliyor

65 Caddeliler de alıp

götürebiliyor artık…

hijyen

66 İşletmelere 4 adımda

“Hijyende Mükemmellik”

programı

dekorasyon

68 Banyolara damga vuran

tasarımlar

hotel-tech

70 Mitsubishi Electric’ten

eğitime online destek

ürünler

72 Yeni ürünler

72

www.hotelrestaurantmagazine.com

72


14

hotel restaurant

& hi-tech

antre

SimilarWeb Temmuz 2020

ziyaretçi istatistikleri açıklandı

İnternet veri analizi ve karşılaştırma sitesi SimilarWeb verilerine göre, online otobüs ve uçak

bileti satış platformu obilet.com, Türkiye’de 1’inci, dünyada ise 20’nci en çok ziyaret edilen

ulaşım-seyahat sitesi oldu. Obilet, global turizm ve ulaştırma kategorisinde ise 47. sırada yer

alarak, dünya genelinde ilk 50'ye giren tek Türk internet sitesi oldu. obilet.com’un CEO’su

Yiğit Gürocak; “İlk günkü girişimcilik tutkumuzu koruyarak çalışmalarımızı daha iyi hale

getirmek için çalışıyor ve yenilikçi uygulamalarımıza devam ediyoruz. Yılda 10 milyondan fazla

yolculuk bileti satışıyla Türkiye’de sektör lideri olan platformumuz obilet.com’un istikrarlı

büyüme çizgisiyle gurur duyuyoruz. Gelecekte de şirketimizin ulusal başarılarını sürdürmesini

ve uluslararası alanda öne çıkacak bir noktaya gelmesini hedefliyoruz. 2020 hedeflerimiz

arasında firma portföyümüzü daha da zenginleştirerek COVID-19'un olumsuz etkilerine

rağmen yıllık 10 milyon bilet satış rakamına ulaşmak ve bu sayede obilet.com aracılığıyla bilet

satış hizmeti sunan firmaların büyümelerine de katkı sunmak bulunuyor.” dedi.

Divan İstanbul’a

Yeşil Anahtar ödülü…

Divan İstanbul, çevrenin korunması yönündeki girişimleri ödüllendirerek

destekleyen, iklim değişikliğinin önlenmesi ve sürdürülebilir turizme

katkıda bulunmayı amaçlayan uluslararası bir eko- etiket ve Uluslararası

Çevre Eğitim Vakfı’nın programlarından biri olan Yeşil Anahtar Ödülü’nün

sahibi oldu. Uluslararası alanda 65 ülkede uygulanan, Türkiye’de

ise Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) tarafından otellere verilen

Yeşil Anahtar Ödülü, “Çevrenin Korunması”, “Ekonomik Yönetim”,

“Pazarlamada Avantaj sağlaması”, “Turizmi Güçlendirmesi”, “Eğitim”,

“Bilinçlendirme” ve “Tanınabilirlilik” gibi kriterlere sahip otellere veriliyor.

İstanbul Havalimanı hijyen

güvenirliğini de tescilledi

Covid-19 salgını sonrasında aldığı sıkı sağlık önlemleri ile ilk olarak Sivil Havacılık Genel

Müdürlüğü’nün vermiş olduğu ‘Havalimanı Pandemi Sertifikası, ardından Avrupa Birliği

Havacılık Emniyeti Ajansı’nın (EASA) yayınladığı “Covid-19 Havacılık Sağlık Emniyeti

Protokolünü” imzalayan İstanbul Havalimanı, uluslararası yeni bir sertifikayı daha

alarak aldığı önlemleri tescilledi. Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) tarafından

verilen “Havalimanı Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını alan İstanbul Havalimanı,

dünyada bu sertifikayı alan ilk havalimanı oldu. Tüm şartları sağlayarak “Havalimanı

Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını almaya hak kazanan İstanbul Havalimanı, önemli

denetimlerden de geçti. Değerlendirme kapsamında, temizlik, dezenfeksiyon, sosyal

mesafe, personelin korunması, yolcu iletişimi, terminale erişim, güvenlik taraması,

bekleme alanları, köprüler, yürüyen merdivenler, asansörler, bagaj alım gibi yolcuların

yoğun olduğu alanlarda alınan önlemler değerlendirildi. Havalimanlarında yolculara,

personele, sağlık ve güvenliğe dair ölçülebilir öncelik verildiğini kanıtlayan sertifika,

İstanbul Havalimanı’nın Covid-19 tedbirlerinde başarılı olduğunun da kanıtlamış oldu.

TAV Passport'unuz varsa İSPARK'a

ödeme yok!

COVID-19 süreci ve yeni normalin koşullarına göre yenilenen TAV Passport, üyelerine

sağladığı ayrıcalıklara yenilerini eklemeye devam ediyor. Transferden lounge hizmetlerine

ve özel indirimlere, seyahatin her aşamasında yolculara hız ve konfor sunan TAV Passport,

üyelerine sunduğu ek avantajlara ağustos ayı itibarıyla otopark hizmetini de dâhil etti. Bu

kapsamda tüm İSPARK otopark noktalarında TAV Passport üyelerine özel otopark hizmeti

ücretsiz olarak sunulmaya başlandı. TAV Passport üyeleri, anlaşma kapsamında yılda 6 kez

İSPARK’ın yol üstü otoparklarını tek seferde 2 saate kadar, katlı-açık otoparklarını ise tek

seferde 3 saate kadar ücretsiz olarak kullanabilecek.



16

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Çırağan, saray bahçesini pikniğe açtı,

romantikleri de unutmadı…

Rengarenk konsepti, Çırağan Sarayı lezzetleri ve stiliyle lüks piknik deneyimi açık havada olmanın

tadını sevdikleriyle birlikte çıkarmak isteyenlere özel yemyeşil bahçelerde sunuluyor. Konforlu ve

rengarenk minderler, enfes lezzetlerle ve içeceklerle dolu bir sofra, muhteşem Boğaz manzarası ve

Çırağan Sarayı hizmeti ile bu özel piknik deneyimi özel kutlamalar, doğum günleri, aile buluşmaları

gibi etkinlikler için ev sahipliği yapıyor. Peynir çeşitleri, Çırağan Sarayı fırınlarından çıkan enfes

ekmekler, et ve deniz mahsullü salatalar, sebze çeşitleri ve yaban mersinli kekten, el yapımı

çikolata çeşitlerine birçok lezzetin sunulduğu piknik deneyimi bu yaz açık havada özel bir deneyim

yaşamak isteyenleri bekliyor. Sonsuzluk havuzunun yanı başındaki palmiye ağaçlarının altında

tamamen kişiye özel bir alanda kurulan romantik bir akşam yemeği, Boğaz'ın keyif veren havası

ve muhteşem bir lezzet deneyimi ile buluşuyor. Romantik süslemeler, keyifli bir atmosfer, enfes

lezzetler ve daha fazlası ile sevdiğini büyülemek ve özel hissettirmek isteyenleri bekliyor.

Emirates’in uçuş ağı 81 şehre ulaşacak

Emirates, 6 Eylül'den itibaren Gana’nın Accra ve Fildişi Sahili’nin Abidjan

şehirlerine uçuşları yeniden başlatacağını duyurdu. Bu iki uçuş noktasının

eklenmesiyle birlikte, Emirates'in Afrika'da hizmet verdiği toplam şehir

sayısı 11’e çıkmış olacak. Aynı zamanda bu iki şehirle birlikte havayolu

şirketinin yolcu uçuş ağı Eylül ayında 81 destinasyona ulaşmış olacak.

Havayolu, yolcu talebini karşılamak için yolcu operasyonlarını güvenli

şekilde ve kademeli olarak sürdürerek dünyanın dört bir yanındaki

yolculara Dubai ve Dubai üzerinden seyahatler için daha da fazla bağlantı

sunacak. Dubai'den Accra ve Abidjan'a haftada üç kez yapılacak olan

uçuşlar bağlantılı seferler olacak.

Fairmont Quasar Istanbul artık güvenli turizm belgeli

Fairmont’un Türkiye’deki ilk oteli Fairmont Quasar Istanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından

belirlenen protokoller kapsamında belgelendirme hizmetlerinde dünya lideri kuruluş Bureau

Veritas’ın yapmış olduğu denetim sonucunda Güvenli Turizm Sertifikası’nı almaya hak kazandı. Ayrıca

global Accor ALLSAFE sertifikasına sahip olan otel, güvenli bir konaklamanın yanı sıra restoran,

ortak alanlar, spa ve toplantı salonu gibi tüm birimlerinde en yüksek temizlik standartlarını, yeni

prosedürleri ve sosyal mesafe uygulamalarını hayata geçiriyor. Misafir henüz otele giriş yapmadan

önce başlayan tüm bu tedbirler misafir otelden çıkış yapana kadar uygulanmaya devam ediyor. Misafir

valizlerinin otele alınmadan önce ULV cihazı ile dezenfekte edilmesiyle başlayan bu süreç, termal

kamerayla temassız ateş ölçümünün ardından giriş işlemleri esnasında misafire, içinde maske,

dezenfektan jel ve antiseptik mendilden oluşan hijyen kitinin sunulmasıyla devam ediyor. Misafirler

alınan tüm tedbirlere ve menülere telefonlarından okutacakları QR kod ile ulaşabilirken, oda içi

iPad’lerinden de oda servisine ve otel hizmetlerine zahmetsizce erişim sağlayabiliyor.

Asya ve Avrupa’nın düğünleri Murtaza

Kalender’e emanet!

Uluslararası Düğün Profesyonelleri Derneği (IADWP)’nin Avrupa ve Asya’dan sorumlu tek yetkilisi

Murtaza Kalender! Bu yeni atamayla birlikte dünya düğün planlayıcılarının Asya ve Avrupa

Destinasyonları Türkiye’den yönetilip yönlendirilecek. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TravelShop

Genel Müdürü Murtaza Kalender, “Öncelikle beni bu göreve layık gören IADWP Yönetim Kurulu

Başkanı Kitzia Morales’e teşekkür ederim. Bu görevde, ülkemizi ve turizm camiamızı en iyi şekilde

temsil ederek, 200 milyar dolara yakın bütçesi olan destinasyon düğünleri sektöründen Türkiye’nin

de hak ettiği payı alması için elimden gelen tüm çabayı sarf edeceğim. “ ifadesinde bulundu.

Türkiye’nin çok ideal bir düğün destinasyonu olmasına karşın mevcut pastadan yeteri kadar pay

alamadığını belirten Kalender, “Türkiye’deki turizmci paydaşlarımız ve STK’larla yan yana gelerek ve

pazar payımızı büyüterek pandemi sonrası en iyi yere geleceğime inancım tamdır. Görev kapsamım

sadece Türkiye’den ibaret olmayıp, Asya ve Avrupa kıtalarından da sorumluyum. Her ülkede yeni

bölge sorumluları atayarak IADWP’nin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyorum.” dedi. Kalender,

önümüzdeki yıl IADWP’nin yıllık etkinliğini Türkiye’de yapmayı planladıklarını ve çalışmaların devam

ettiğini ifade etti.



18

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Bentour Reisen sonbahar için seyahat tarih

değişikliği veya iptalini ücretsiz yaptı

Bentour Reisen, yeni yapılacak tüm rezervasyonlara 31 Ekim 2020 tarihine kadar

gerçekleştirilecek seyahatler için seyahat başlangıcından 14 gün öncesine kadar ücretsiz

olarak seyahat tarihi değişikliği veya iptali imkânı verdiğini duyurdu. Bentour Reisen’in

tüm destinasyonları için geçerli olan kampanyaya ilişkin kısa bir açıklama yapan Bentour

Reisen 'in CEO'suDeniz Uğur: “Müşterilerimize ve seyahat acentesi ortaklarımıza dinamik ve

hareketli zamanlarda seyahat rezervasyonu yaparken mümkün olan en iyi güvenliği sunmak

istiyoruz. Güncel rakamlar artık rezervasyonların seyahatlerden kısa süre önce yapıldığını

gösteriyor. Bu kampanya ile müşterilerimize esnek rezervasyon, değişiklik ve iptal koşulları

ile sonbahar için risksiz rezervasyon yapma imkânı sunuyoruz. Seyahat acentelerimiz için de

değecek bir kampanyadır. Zira paket tur için en az komisyon %11, ek kademeli ve/veya süper

komisyon ve seyahatin peşinatı sonrası komisyon ödemesi ile Bentour Reisen piyasadaki

en cazip komisyon modellerinden birine sahip.” diye konuştu. Söz konusu kampanyadan

faydalanmak için ise, rezervasyonun paket turu olması, rezervasyon ve seyahat süresinin 21

Ağustos – 31 Ekim 2020 tarihleri arasında olması, seyahatin herhangi bir dinamik/promosyon

uçuşu içermemesi gerekiyor.

Banu Dedeman ve yönetiminden Tokat ziyareti

Dedeman Turizm Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, Dedeman Holding

Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özmestçi, Dedeman Turizm Grubu İcra Kurulu Üyeleri

Ertuğrul Çataltepe ve Nadir Kadakal, Tokat ilinin ilk ve tek 5 yıldızlı oteli Dedeman Tokat’ı

ziyaret etti. Pandemi döneminde hayata geçirilen ‘Güvende Kal’ önlemlerini Dedeman

Tokat Genel Müdürü Serdar Küçükyıldız ev sahipliğinde deneyimleyen ve şeftali hasadına

katılan Dedeman üst yönetimi, 21 Ağustos günü resmi ziyaretlerde bulundu. Bugüne

kadar farklı bölgelerde yer alan Dedeman otelleriyle, bulundukları bölgelerin gelişimine

yön veren bir grup olduklarını ifade eden Dedeman Turizm Grubu Yönetim Kurulu

Başkanı Banu Dedeman, “İcra Kurulu Üyelerimiz ile birlikte otellerimizin olduğu illerde

hem mülki amirleri ziyaret ediyor hem de bu bölgelerde turizmin gelişmesi adına neler

yapabileceğimizi detaylı olarak araştırıyoruz. Tokat da bizim önem verdiğimiz bölgelerden

birisi. Bizler hep birlikte, COVID-19 nedeniyle zor günler geçirdiğimiz bu dönemde de,

Tokat ilimizin turizm potansiyelini daha da ön plana çıkarmak için aralıksız çalışmalarımızı

sürdüreceğiz.” dedi.

Global 2020’nin ilk yarısında gelirini ikiye katladı

Çeşitli iş kollarında yatırımlarıyla 4 kıta ve 13 ülkede faaliyet gösteren Global

Yatırım Holding’in (GYH) 2020 yılı ilk yarısında konsolide gelirleri geçtiğimiz yılın aynı

dönemine göre yüzde 16 artışla 739,9 milyon TL’ye ulaştı. Konsolide operasyonel

faiz vergi amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 147,6 milyon TL olarak gerçekleşti.

GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Altı aylık sonuçlar, dünya genelinde

olduğu gibi COVID-19 salgınından önemli ölçüde etkilendi. Salgına sağlıklı

sermaye ve likidite seviyeleri ile güçlü bir pozisyonda girdik. Bununla birlikte odak

noktamızın, temel önceliğimizin iş güvenliği ve sürekliliğini sağlamak haline geldiği

bir dönemdeyiz. Grubun uzun vadeli büyüme hedeflerini yerine getirme becerisine

güveniyoruz. İleriye baktığımızda güçlü ve çeşitlendirilmiş portföyümüz ve yetenekli

yönetim ekibimiz, sorumlu yatırım yoluyla hissedarlarımıza sürdürülebilir getiri

sağlamaya devam edeceğimize dair güven veriyor” dedi.

I-MICE Başkanı Hüseyin Kurt’a yeni görev

Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği Başkanı Hüseyin Kurt, M.I.C.E Turizmi

İhtisas Birimi Başkanlığı’na Başkan olarak atandı. Hüseyin Kurt’a hitaben

yapılan yazılı açıklamada 30.11.2019 tarihli Türkiye Seyahat Acentaları Birliği 24.

Olağan Genel Kurulu’nda oy birliği ile kabul edilerek yürürlüğe girilen TÜRSAB İç

Tüzüğü’nün 45’inci maddesi kapsamında oluşturulan M.I.C.E Turizmi İhtisas Birimi

Başkanlığı’na Başkan olarak atandığı ifadeleri yer buldu. TÜRSAB Başkanı Firuz

Bağlıkaya imzalı görevlendirme kapsamında Kurt, İhtisas Birimi Başkanı olarak

belirleyeceği başkan yardımcılarının onayı akabinde yeni görevine başlayacak.



20

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Alanyalı turizmciler sağlık

için toplandılar

Alanya’da sağlık turizminin geliştirilmesi ve beraberinde kış turizmine de katkı çalışmaları

çerçevesinde, Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD), Alanya Turizm Tanıtma Vakfı

(ALTAV), Alanya Sağlık Turizmi Derneği (ALSTUD) işbirliğinde Alman Medikal Wellness

Derneği, Uluslararası Wellness Derneği ve Global Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Lutz

Lungwitz’in telekonferans katılımı ile toplantı düzenlendi. Toplantı, Alanya'da sağlık turizmi,

SPA merkezleri akreditasyonu, geriatri turizmi, Devlet teşvikleri, ruhsatlandırma, sağlık

turizmi yetki belgesi ana başlıklarında istişarede bulunmak amacıyla Titan Select Otel’de

yapıldı. Yapılan toplantıya telekonferans yöntemiyle bağlanan Lutz Lungwitz, Alanya ve

Antalya özelinde akreditasyonla ilgili gelinen noktadan bahsederek ilk etapta 5 yıldızlı otel ve

klinikleri incelemeye aldıklarını, birlikte hareket ederek sağlık ve sağlıklı yaşam turizminde

önemli bir yapı inşa edeceklerini söyledi. Turistik tesislerin bu alanda klinik ve sağlık merkezi

dönüşümünü tamamlayarak maddi getirisi yüksek ve uzun konaklama sağlayacak bir

programa kavuşacağını dile getirdi.

Destination İzmir Başkanı’ndan plajları daha

sıkı denetleme çağrısı

Virüsün otellerde değil, plajlarda olduğunu söyleyen Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan

Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, yerel yönetimlere daha sıkı kontrol ve denetim çağrısı

yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Güvenli Turizm Sertifikasyon programı ile turizm sektöründe

yaşanması muhtemel krizi iyi yönettiğine dikkat çeken Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan

Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, “Otellerimiz hastaneler kadar hijyen, denetim altında.

Asıl sorun halka açık yerlerin kontrol altına alınamamasında.” dedi. Halka açık alanlarda

yeterli denetimlerin yapılmamasının toplum sağlığını doğrudan etkilediğini hatırlatan Tercan,

‘Belediyeler halk plajlarını, kafeleri, restoranları, pazar yerlerini Turizm Bakanlığı Güvenli Turizm

Sertifikasyonu kadar titizlikle uygulamalı, denetlemeli. Sezon, kasım ortasına kadar sürecektir.

Her alınan ciddi önleme ihtiyaç var. Hiç kimse sezon bitti havasına girmemeli. Türkiye olarak

oteller, plajlar, pazar yerleri, kafeler, meydanlar, sahil yürüyüş alanlarında ciddiyet içinde

tedbirler devam etmeli. Yurt dışından gelen turistten elde edilen gelirler ülkemiz için hayati önem

taşıyor. Bu açıdan otellerimiz üzerine düşeni yaptı. Ancak toplum sağlığının korunması açısından

da yerel yönetimlerimizi daha etkin denetimler yapmaya davet ediyoruz.” dedi.

Elite World Hotels otelleri yeniden hizmete hazır!

Elite World Hotels, COVID- 19 pandemisi sebebiyle kısa bir mola verdiği otelcilik

faaliyetlerine; Elite World Sapanca, Elite World Marmaris, Elite World İstanbul ve Elite

World Van’ın ardından, 31 Ağustos 2020 itibarıyla Elite World Asia, Elite World Business

ve Elite World Europe otelleri ile devam ediyor. Elite World Hotels zincirinde yer alan tüm

oteller, güvenli turizm sertifikasına sahip olup, yüksek önlem ve güvenlik tedbirleriyle

hizmetlerini sürdürüyor. Anadolu Yakası’nda Maltepe’de bulunan Elite World Asia, Avrupa

Yakası’nda Florya’da bulunan Elite World Business ve Halkalı Basın Ekspress yolu

üzerinde yer alan Elite World Europe, konum avantajlarıyla tatil amaçlı konaklamaların

yanı sıra iş amaçlı buluşmalara ve toplantılara da ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

Sosyal mesafeli buluşmalara ve organizasyonlara hazırlıklı olan Elite World Hotels’in

İstanbul otelleri, misafirlerinin iş ve sosyal çevreleriyle güvenle buluşmasını sağlayacak.

Profesyonel rehberlerden

Kariye tepkisi

Kariye Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi kararına tepki gösteren profesyonel

rehberler, 27 Ağustos Perşembe günü müze önünde toplanarak kararı protesto

etti. Kariye’nin iç mekanında ibadetin topluma değil, çok küçük bir cemaate hizmet

edeceğine dikkat çeken rehberler yaptıkları açıklamada anıtın müze işlevinin

devamlılığının tüm insanlık için daha yararlı olacağı mesajını verdi. Fransızca

rehberi Serdar Oğuzoğlu’nun da aralarında olduğu rehberler yaptıkları açıklamada

şu görüşlere yer verdi: UNESCO üyesi Türkiye Cumhuriyeti yadsınamaz sanat

değerleriyle tüm insanlığın mirası Kariye’yi korumak ve gelecek nesillere müze işlevi

ile emanet etmek yükümlülüğündedir. Acilen ve toplum yararı için alınan kararın

gözden geçirilerek uygulanmamasını Kariye Müzesi’nin müze konumunu korumasını

ve anılan işlevlerinin devam etmesini istiyoruz.”



22

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Kıyılar hareketli ama şehir otelleri

hâlâ sessiz…

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Türkiye genelinde ortalama dolulukların yüzde 31.4 olarak

kaydedildiğini açıkladı. İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası hâlâ kapalı olan şehir

otellerinde kayda değer artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı kıyılardaki tatil beldelerinde

otellerin dolulukları yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.

Turizmde başlayan iç turizm kaynaklı

hareket temmuz ayında da devam

ederken, Türkiye genelinde ortalama

doluluklar yüzde 31.4 olarak kaydedildi.

İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası

hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda

değer bir artış olmadı. Yine büyük bir

bölümü kapalı olan kıyı bölgelerdeki açık

olan otellerden sağlanan verilere göre,

kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar

ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz

ayına ilişkin otel doluluklarını açıkladı.

Dünya çapında veri ve analiz şirketi

STR'nin TÜROB için hazırladığı ‘Temmuz

Destinasyon Performans Raporu’na göre,

Türkiye'nin Temmuz 2020 otel dolulukları,

2019 yılının aynı ayına göre yüzde 58.4

azalarak yüzde 31.4’e geriledi.

Temmuz ayında ADR (Average Daily Rate)

olarak ifade edilen ortalama günlük satılan

oda bedeli yüzde 15.7 düşüşle 82.7 Euro

olarak gerçekleşti. Konaklama sektörünün

en önemli gelir kalemi olarak kabul edilen

toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde

edilen gelirler (RevPAR) ise yüzde 64.9

düşüşle 26.0 Euro’ya geriledi. Türkiye’nin

Ocak –Temmuz 2020 dönemini kapsayan 7

ayda ise doluluk oranı yüzde 49.3 düşüşle

yüzde 33.0, ortalama günlük satılan oda

bedeli yüzde 17.3 düşüşle 61.2 Euro, oda

başı elde edilen gelir yüzde 58.3 düşüşle

20.1 Euro oldu.

Avrupa’da durum

Temmuz 2020’de Avrupa destinasyonları

doluluk ortalaması ise yüzde 56.6 düşüşle

yüzde 34.2 olurken, ortalama oda fiyatı

yüzde 21.6 düşüşle 93.6 Euro, oda geliri

yüzde 66 düşüşle 32.0 Euro olarak tespit

edildi.

İstanbul kımıldadı ama…

Kıyılardaki hareket henüz başta İstanbul

olmak üzere şehir otellerine yansımadı.

İstanbul'da faaliyetlerine geçici olarak ara

veren otellerin yüzde 50’den fazlası hâlâ

açılamadı. Açık olan otellerden alınan

verilere göre, doluluk oranları geçen

yılın aynı ayına göre yüzde 68.2 azalarak

yüzde 26 olarak ölçüldü. Temmuz 2019’da

İstanbul’da ortalama doluluklar yüzde

81.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda

bedeli 71.1 Euro ile 2019'a göre yüzde 29.9

düştü. Temmuz 2019’da bu tutar 101.5 Euro

olmuştu. Odabaşı elde edilen gelirlerde ise

geçen yıla oranla yüzde 77.1 düşüş yaşandı

ve 18.4 Euro olarak ölçüldü. Temmuz

2019’da bu tutar 82.9 Euro olmuştu.

İstanbul’da ilk 7 ayda doluluk oranı yüzde

50.3 düşüşle yüzde 35.4, ortalama günlük

satılan oda bedeli yüzde 16.7 düşüşle 71.7

Euro, oda başı elde edilen gelir yüzde 58.6

düşüşle 25.4 Euro oldu.

Antalya’da doluluk yüzde 42.7

Antalya’da da otellerin önemli bir kısmı hâlâ

kapalı. Açık olan otellerden alınan verilere

göre, Antalya’da Temmuz 2019’da yüzde

77.4 olan doluluklar Temmuz 2020’de yüzde

44.8 azalarak yüzde 42.7 oldu. Ortalama

günlük satılan oda bedeli yüzde 1.1 düşüşle

160.2 Euro olarak gerçekleşti. Odabaşı

elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla

yüzde 45.4 düşüş yaşandı ve 68.4 Euro

olarak ölçüldü. Antalya’da ilk 7 ayda doluluk

oranları geçen yılın aynı dönemine göre

yüzde 46.8 düşüşle yüzde 33.7, ortalama

günlük satılan oda bedeli yüzde 16.0

düşüşle 69.4 Euro, oda başı elde edilen gelir

yüzde 55.3 düşüşle 23.4 Euro’ya geriledi.

Şehir otelleri sıkıntılı

TÜROB Başkanı Müberra Eresin, temmuz

ayı doluluklarıyla ilgili değerlendirmesinde

şunları söyledi: “İç turizm kaynaklı bir

hareket temmuz ayı itibariyle devam etti.

Kurban Bayramı döneminin de etkisiyle

doluluklar arttı. Ancak bu veriler, şehir

otellerinde ve kıyı bölgelerde açık olan

otellerin verileriyle oluşturuldu. Hem

şehir otellerinde hem de kıyı bölgelerdeki

otelleri arasında hâlâ büyük bir bölümünün

faaliyete geçemediğine dikkat çekeriz. Bu

sıkıntı İstanbul’da daha derin bir şekilde

yaşanıyor. İstanbul'da faaliyetlerine geçici

olarak ara veren otellerin yüzde 50’den

fazlası hâlâ açılamadı.”



24

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

MICE sektörü “Biz hazırız” dedi,

destek talebini yineledi

Pandemiden en ağır darbeyi alan

sektörlerin başında gelen MICE

endüstrisi, aldığı önlem ve tedbirlerle

“yeni döneme hazırız” mesajı verdi. 2

Eylül Çarşamba akşamı Hilton İstanbul

Bomonti Hotel & Convention Center’da

gerçekleşen fiziki etkinlikte Yeni Dönem,

Yeni Bakış” başlıklı panel kapsamında

etkinlik sektörüne destek mesajı verilirken,

aralarında Sağlık Bakanlığı Koronavirüs

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara,

Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.

Dr. Necmettin Ünal, Diyabet Vakfı Başkanı

Prof. Dr. M. Temel Yılmaz ve Piri Reis

Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ekonomist

Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu tıp uzmanları ve

akademisyenler gerekli tedbir ve önlemlerin

alınmasıyla toplantı ve etkinliklerin sağlıklı

bir şekilde gerçekleştirilebileceği vurgusu

yaptılar.

Kurt: “Hadi artık destekleyin… Biz

hazırız”

Panelin açılış konuşmasını yapan

TÜRSAB MICE Turizmi İhtisas Başkanı

ve Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği

(I-MICE) Başkanı Hüseyin Kurt, MICE

endüstrisi, bünyesindeki nitelikli insan

gücü ile gerekli sağlık önlemlerini alarak

kongre, toplantı, fuar ve etkinlikleri

güvenli bir şekilde düzenleyebileceğinin ve

faaliyetlerini bu şekilde sürdürebileceğinin

altını çizerek, “Tedbir ve önlemlerle

organizasyon yapmak mümkündür dedik.

Bu da örnek bir organizasyon olsun istedik.

Biz bu organizasyonları yapmaya hazırız.

Peki bizler kimiz? 150 binin üzerinde direkt

çalışanı olan, 600 binin üzerinde ise dolaylı

çalışanı ile istihdama katkı sağlayan, aynı

zamanda 8 milyar dolar civarında aktif

ekonomik büyüklüğe sahip, 50 civarında

sektör paydaşını içinde barındıran koca

bir sektörüz. Biz buyuz ve bu yüzden

gururluyuz. Bugün pandemi kaynaklı bir

krizle başbaşayız. Hep birlikte bu krizi de

aşacağımızı göstermek için bir araya geldik;

hazır olduğumuzu, hep birlikte tek ses

olduğumuzu ifade etmek istedik.” dedi.

Hüseyin Kurt’un konuşmasının detayları

şöyle:

“Yapılan açıklamalar sektörümüzü

kapalı gibi gösteriyor”

“Sektörümüzde resmi bir kapatma

olmamakla birlikte yapılan açıklamalar,

beyanlar ve paylaşımlar sektörümüzü

gerek müşteri nezdinde gerekse

sektör nezdinde maalesef kapalı gibi

göstermektedir. Bu bağlamda başta Sayın

Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık

Bakanımız, Bilim Kurulu Üyelerimiz,

çok kıymetli doktorlarımız, ilgili STK ve

bürokratlara tedbir ve önlemlerle toplantı,

etkinlik, kongre ve organizasyon yapmak

mümkündür çağrısını yapmalarını buradan

paylaşmak istiyoruz. Bu ifade sektörümüzde

hızlı bir karşılık bulacak ve doğal akışında

normalleşmeye katkı sağlayacak, ülkemizin

bu sürecin yönetilmesindeki başarısı ve

özgüvenini tüm dünyaya ilan edecektir. Biz

MICE sektörü olarak geçmişte olduğu gibi

her daim üretmeye, ekonomi ve istihdama

katkı sunmaya önlem ve tedbirlerimizle

hazırız. Unutulmamalıdır ki, işi organize

etmek olan sektör, korona sertifikasyonu

başta olmak üzere kendi aldığı tedbir ve

önlemlerle yeni normalde ekonominin

çarklarının çalışılmasına katkı anlamında

her zamankinden daha fazla hazırdır.

Pandemi kaynaklı bu krizle birlikte dünyada

MICE turizminin yapılamadığı, bu anlamda

dünyadaki bütün ülkelerin eşitlendiği

hepimizin malumudur. İyi bir pazarlama

ve ekiple çalışmayla birlikte başta İstanbul

olmak üzere diğer tüm destinasyonlarımızı

dünyanın uluslarlararası kongre, toplantı,

etkinlik merkezi haline getirmemiz ana

hedefimizdir. Gerekli devlet desteğini

almamız halinde Cumhuriyetimizin

kuruluşu ve 100. yıldönümünde uluslararası

MICE sektöründe lider ülkeler arasında ilk

sıralarda olacağımıza inancımız tamdır.

Buna gücümüz, potansiyelimiz, alt yapımız,

hizmet kalitemiz, yenilikçi bakış açımız ve

hiç kaybetmediğimiz heyecanımız vardır.

Her şeyden önce bu işin profesyonelleri

sizler varsınız. Bu bile başlı başına yeter.

Neden, niye olmasın değil sorumuz. Hadi

artık destekleyin de olalım biz hazırız

diyoruz. Tedbir ve önlemlerle organizasyon

yapmanın mümkün olduğunu göstermek

adına bu organziasyonun örnek bir

organizasyon olması ve sesimizin duyulması

adına bu organizasyonda sizlerle birlikte

olmayı, birlikte seslenmeyi oldukça fazla

önemsiyoruz. MICE endüstrisi bünyesindeki

nitelikli insan gücüyle gerekli sağlık

önlemlerini alarak kongre, toplantı ve

fuar etkinliklerini güvenli bir şekilde

düzenleyebilir, faaliyetlerini bu şekilde

devam ettirebilir.

“Vergi ertelemeleri ve KÇÖ

sektörümüze nefes aldırmıştır”

Mart ayı ortalarından itibaren faalyetlerini

gerçekleştiremediği bu dönemde vergi

ertelemeleri ve kısa çalışma ödeneği gibi

uygulamaların sektöre nefes aldırdığını

ifade eden Kurt, mevcut olumsuz tabloyu

düzeltmek için öneri ve taleplerini ise şu

şekilde sıraladı:

-Sektör bileşenleri için Kısa Çalışma


Daha akıllı, verimli, kolay. %50*

daha yüksek verimlilik, %10* daha

kısa pişirme süresi, %10* daha az

kaynak tüketimi. Böylece istediğiniz

pişirme sonucunu gönül rahatlığı ile

elde edebilirsiniz.

Yeni standart: iCombi Pro.

Tekrar hayal edildi. Yeniden yaratıldı.

Şimdi kayıt olun ve daha

fazlasını deneyimleyin.

#MORE2020

rational-online.com

* Önceki modelle

karşılaştırıldığında


26

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Ödeneğinin (KÇÖ) kısa vadede 2020 yılı

sonuna kadar devam ettirilmesi,

-Sektör bileşenleri için asgari ücret

teşvikinin COVID-19 salgınının etkileri

geçene kadar iki katına çıkarılması,

-Ertelenen kredi borçlarının vadesi

gelmiş olsa bile sektörel faaliyetlerin

başlayamaması nedeni ile yeniden

yapılandırılması,

-Sektör bileşenlerinin bozulan nakit

akışlarının düzelebilmesi için, uzun

vadeli “sıfır” faizli ve teminatsız KGF ve

Hazine garantili ilave kredi imkanları ile

diğer bankalardan kredi desteklerinin

sağlanması ve kredi kullanım koşullarının

kolaylaştırılarak sürecin hızlandırılması,

-SGK, KDV, muhtasar ödemelerinin en az

1 yıl olmak üzere ertelenerek takip eden

yıldan itibaren yapılandırılması,

-2019 ve 2020 yılları kurumlar vergisi ve

gelir vergisi tahakkukları ödemelerinin en az

1 yıl olmak üzere faizsiz olarak ertelenmesi

ve ödemelerin takip eden yıldan itibaren

yapılandırılması,

-Sağlanacak tüm imkanlardan sadece

fuar, kongre, toplantı, etkinlik, seminer,

bayi toplantısı, lansman, piknik, festival

gibi başlıklarda faaliyet gösteren

firmaların değil, bütün mesaileri ile bu

sektörlere hizmet eden yan sektörlerin de

faydalanması gerektiği.

Eker: “Kongre, toplantı ve

etkinliklerin önünde engel yok”

Panelin açılışında konuşan TÜRSAB Yönetim

Kurulu Muhasip Üyesi Hasan Eker, MICE

sektörünün turizm endüstrisinin aydınlık

geleceğini, gelişen yüzünü ve vizyonunu

temsil eden özel bir sektör olduğuna

dikkat çekti. Hasan Eker, insan sağlığını

ve güvenliğini en üst düzeyde tutmak

suretiyle kongre, toplantı ve etkinlikleri

gerçekleştirmek istediklerini belirtti.

Türkiye’nin ve İstanbul’un 2010-2015

arası dönemde olduğu gibi MICE alanında

dünya sıralamasında üst basamaklarda

yer alması amacıyla sağlığı önceleyerek,

MICE sektörünü harekete geçirecek bir

yaklaşımı ortaya koymak istediklerini dile

getirdi. Eker, kongre ve etkinlik turizminin

gerçekleştirilmesinin önünde engel

bulunmadığının da altını çizdi.

Kara: “Alışkanlıklar kazanılarak

hayatın sürdürülmesi önemli”

Panele online olarak katılarak bir konuşma

gerçekleştiren T.C. Sağlık Bakanlığı

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr.

Ateş Kara, MICE sektörü temsilcilerini

sağlıklı toplantı kriterleri ile ilgili olarak

bilgilendirdi. Maske, mesafe ve hijyen

kurallarına dikkat edilmesinin önemine

dikkat çeken Ateş Kara, “Sağlık öncelikli

olmalı. Bununla birlikte alışkanlıklar

kazanılarak hayatın sürdürülmesi de büyük

önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Ünal: “Önlemleri doğru alırsak

yayılımı önleyebiliriz”

Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.

Dr. Necmettin Ünal, COVID-19’la beraber

yaşamaya alışmak zorunda olduğumuzu

ifade ettikten sonra gerekli önlemleri

alarak, etkinliğin gerçekleştirilmesindeki

katkılarından dolayı TÜRSAB’a teşekkür etti.

Prof. Dr. Ünal, problemlerin farkında olarak

hareket edilmesi gerektiğini ve önlemleri

doğru biçimde aldığımız takdirde COVID-

19’un yayılımını önleyebileceğimizi ifade etti.

Eresin: “Etkinlik ve kongrelerin

dönüşü pozitif yansıyor”

TÜROB Başkanı Müberra Eresin,

Türkiye’deki konaklama sektörünün

pandemiye karşı uyguladığı hijyen kriterleri

ile dünyada örnek gösterildiğini belirtti.

Otellerde sosyal mesafe, maske ve hijyen

kurallarının sıkı bir şekilde uygulandığını

dile getiren Eresin, MICE sektörünün de

konaklama sektörü açısında büyük önem

taşıdığını dile getirdi. Eresin, “Bir şehirde

MICE sektörü altyapısı varsa o şehir turizm

alanında daha fazla gelişecektir. Büyük

etkinlik ve kongrelerin ilerleyen yıllarda

doluluk anlamında pozitif bir şekilde geri

dönüyor. Turizm sektörüne inanıyoruz, el

birliği ile bu süreçten çıkacağız. Maske,

mesafe ve hijyen kuralına uyulduğu

takdirde bir sorun yaşanmayacaktır”

değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz: “Kongreler tıp camiası

açısından büyük önem taşıyor”

Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M.

Temel Yılmaz, hekimler olarak TÜRSAB

tarafından düzenlenen bu toplantıyı çok

önemsediklerini dile getirdi. Tıp alanında

gerçekleştirilen kongrelerin bilimsel

tartışmalar için önemli bir platform

oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr.

Yılmaz, bu yönüyle kongrelerin tıp dünyası

açısından çok önemli bir yeri olduğunu

ifade etti. Maske kullanımının pandeminin

yayılmasını önleme noktasında çok önemli

bir husus olduğunu söyleyen Yılmaz, maske,

sosyal mesafe ve hijyen gibi tedbirlerin

alınması ile gerçekleştirilecek olan kongre

ve toplantılarda COVID-19’un yayılma

riskinin olmadığını ifade etti.

Nane: “MICE seyahatleri

önümüzdeki süreçte artacak”

TÖSHİD Başkanı Mehmet Nane, MICE

sektörünün turizmin ayrılmaz bir parçası

olduğunu dile getirerek; “Özellikle

düşük sezonlarda doluluk sağlamak ve

destinasyon çeşitliliği sağlamak açısından

MICE sektörünün çok önemli bir rolü

bulunuyor” değerlendirmesinde bulundu. İş

seyahatlerinde önümüzdeki süreçte azalma

yaşanacağının öngörüldüğünü söyleyen

Mehmet Nane, tatil amaçlı seyahatler ve

MICE alanındaki seyahatlerin ise pandemi

sonrası süreçte yükselişe geçeceğini ifade

etti.

Aslanoğlu: “Pandemi sonrası

süreçte en hızlı toparlanacak sektör

turizm”

Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Ekonomist Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise

pandeminin seyrinin ekonomilerin gidişatını

belirleyecek ana unsur olacağını dile getirdi.

Dünya ekonomisinin pandemi dışında da

sorunları olduğunu dile getiren Aslanoğlu,

pandemi ile birlikte küresel ekonomideki

sorunların daha da büyüdüğünü ifade

etti. Aslanoğlu, aşı çalışmalarının ve tıp

dünyasındaki gelişmelerin olumlu bir

şekilde seyretmesi durumunda 2021 yılı

ilkbahar aylarında toparlanma sürecinin

başlayabileceğini söyledi. Aslanoğlu, zorlu

sürecin geride bırakılması durumunda

Türkiye’nin turizmdeki başarısı ile bu

süreci en hızlı biçimde toparlanan sektörler

arasında atlatacağını vurguladı. Aslanoğlu,

“Yeni dönemde teknolojiye uyumluluk,

sürdürülebilirlik, iklim duyarlılığı MICE

sektörü için de öne çıkacak. Hibrit toplantı

modelleri revaçta olacak. Ancak bir taraftan

da şunu fark ettik ki; bu süreçte seyahat

etmenin önemini daha da fazla anlamış

durumdayız. Kongreler, şehirleri tanımak

ve network oluşturma konusunda fayda

sağlıyor” şeklinde konuştu.

Glynn: “Türkiye’nin MICE Turizmi

potansiyeli yüksek”

Dünyanın önde gelen MICE turizmi

kuruluşları arasında yer alan SITE

Global Başkanı Jeniffer Glynn ise

online bağlantı ile Kanada’dan katıldığı

panelde kurum olarak sosyal sorumluluk

faaliyetleri ve sürdürülebilirlik konusunda

gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında

bilgi verdi. Türkiye’nin pandemiyle başarılı

mücadelesinden övgüyle bahseden Glynn,

SITE Global olarak Türkiye’nin MICE turizmi

alanındaki potansiyeline de dikkat çekti.


natural

Hijyenik ve konforlu bir uyku

için üstün koruma sağlayan

Boyteks Hijyen Konsepti ile

misafirleriniz daima güvende.

hygieneconcept

protection


28

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

EMITT gözünü sağlık turizmine dikti

10-13 Şubat 2021 tarihleri arasında 25’incisini düzenlemeye hazırlanan Doğu Akdeniz

Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT, Türkiye’nin sağlık turizminin de dünyaya açılan

kapısı olma hedefiyle önümüzdeki yıl sağlık turizmi profesyonellerine de yer verecek.

Geçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi

harcamasının 1200 doların üzerinde

gerçekleştiğini belirten Hacer Aydın,

“Turist başı ortalama turizm harcaması

666 dolar olarak kayda geçerken, sağlık

turizmi geliri turizm harcamasının yaklaşık

iki katı olduğunu görüyoruz. Sürdürülebilir

bir büyüme ile gelecek dönemlerde önemli

sıçramalar ve gelirler ile istihdamımıza

ciddi katkı sağlamamız da mümkün.” dedi.

Aydın: “Her 12 sağlık turistinden 1’i

Antalya’da tedavi oldu”

Şehir hastanelerinin inşasıyla birlikte sağlık

altyapısı yenilenen Türkiye; Amerikalı,

Avrupalı ve Ortadoğulu turistler için sağlık

turizminin yeni merkezi haline geliyor.

Bu alanda daha hızlı atılım yapmak ve

Türkiye’nin küreselde aldığı pazar payını

artırmak için, iş birliklerinin hızlı ve

profesyonel bir biçimde oluşturulması

önem kazanıyor.

2019’un ilk 6 ayında 350 binden fazla, 2019

toplamında ise 880 bin turistin sağlık

amaçlı Türkiye’ye geldiğini belirten EMITT

Fuar Direktörü Hacer Aydın, “Türkiye’nin

küresel bir sağlık turizm merkezi olması

hedefi, uzun süredir gündemde olan, planlı

bir biçimde ilerlenen, önemli yatırımların

yapıldığı bir ulusal ajanda. Son yıllarda,

özellikle Avrupa’nın yaşlanan sağlık

altyapısının da katkısı ile; Türkiye, Ortadoğu

ve Avrupa başta olmak üzere, dünya için

önemli bir sağlık turizmi destinasyonu

haline gelmeye başladı,” dedi.

“Antalya İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre,

turizmin başkenti Antalya 2019’da 74 bin

138 sağlık amaçlı turisti ağırladı,” sözleri ile

Antalya’nın bu alanda da ilk sırada yer alma

potansiyeli olduğunun altını çizen Aydın,

Türkiye’nin; profesyonel bir yaklaşımla,

doğru iş birliklerini sunan küresel bir

platform aracılığıyla, yatırımlarının hızla

karşılık bulabileceğini ekledi. Bu ihtiyacı

karşılayacak en doğru platformun EMITT

olduğunu belirten Aydın, Fuarın 25’inci

yılında sağlık turizmi profesyonellerini de

ağırlamaya başlayacaklarını söyledi:

“Türkiye’nin Kovid-19 pandemisi ile

mücadelesi Dünya Sağlık Örgütü’nün

takdirlerini aldı. Bu alanda elde edilen

yönetim başarısının, sağlık turizminin

hedeflerini revize etmesini sağlarken

beklentileri yukarı çekti. Sektör

profesyonellerimizin pazar paylarını

daha çabuk artırabilmesi, alana

dönük yatırımların hızla katma değere

dönüşmesi ve beklentilerin kısa ve orta

vadede karşılanması için sağlık turizmi

profesyonellerini EMITT’e dahil ederek, bu

süreçteki katkılarımızı sunmak istedik.”

Pandemi döneminin ardından Türkiye’nin

sağlık turizminde 20 Mayıs itibariyle 31

ülkeye kapılarını açtığını hatırlatan Aydın,

bu alanda Türkiye’nin marka değerini

artırmasının her anlamda çok önemli

olduğunu söyledi.

“Turizmde kayıp 24,5 milyar doları

bulabilir”

Pandemi nedeniyle benzeri olmayan

bir sezon yaşandığını belirten Aydın,

son günlerde Türkiye’ye 2019 yılında en

çok turist gönderen Rusya, Almanya ve

İngiltere’nin yurt dışı seyahatlerine yönelik

aldığı kararlar ile sektörün hareketlendiğini

söyledi. Nisan 2020’de verdiği bir mülakatta

pandemi nedeniyle sektörün kaybının 16

milyar doları aşabileceğini söyleyen Aydın

2019’u 34,5 milyar dolarlık turizm geliriyle

kapatan sektörün, TÜRSAB’IN 2020 yılı

için açıkladığı 10-12 milyar dolarlık gelir

beklentisine göre yılsonu kaybının 24,5

milyar dolara ulaşabileceğini belirtti:

“Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) Mayıs

2020’de tüm dünyada turizm sektöründe

100 ila 120 milyonluk iş gücünün risk

altında olduğunu açıklarken, küresel

turizm pazarında daralmanın yüzde

80’e ulaşabileceğini söylemişti. Küresel

turizm pazarı 1950 yılından bu yana

böyle bir kriz yaşamadı. Ancak UNWTO,

Ortadoğu’nun dünyanın diğer bölgelerine

göre daha hızlı ve erken toparlanacağını

öngörüyordu. Türkiye’nin de dahil olduğu

bölgede turizmin sektörünün yüzde

40’ından fazlasının Eylül, yüzde 70’inin

ise yıl sonu itibariyle toparlanması

bekleniyordu. Bugüne baktığımızda bu

öngörülerin Türkiye için karşılık bulduğunu

söyleyebiliriz.”

“Sağlık turizminde harcama 2,5 kat

fazla”

Özellikle döviz girdisi açısından sağlık

turizminin önemli katkı sunacağının altını

çizen Aydın, TÜİK verilerine göre 2019’da

sağlık turizmi harcamasının 1 milyar 65

milyon dolar ile toplam turizm gelirinden

aldığı payın yüzde 3,09 olduğunu hatırlattı:

“Geçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi

harcamasının 1200 doların üzerinde

gerçekleşti. Turist başı ortalama turizm

harcaması 666 dolar olarak kayda

geçerken, sağlık turizmi gelirinin turizm

harcamasının yaklaşık iki katı olduğunu

görüyoruz. Sürdürülebilir bir büyüme ile

gelecek dönemlerde önemli sıçramalar

ve gelirler ile istihdamımıza ciddi katkı

sağlamamız da mümkün.”



30

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Celal Toprak, TU-AR Platformu'nun

kuruluş çalışmalarını başlattı

Turizm Araştırma- Geliştirme Platformu (TU-AR), Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği

(YAPDER) Başkanı Celal Toprak kurucu başkanlığında çalışmalara başladı. Platform, ilk

toplantısını eylül ayında Sapanca'da gerçekleştirmeyi planlıyor.

Farklı alanlardan önemli platform

çalışmalarına imza atan Yeni

Arayışlar Girişimi Platformu Derneği

(YAPDER) bu defa da turizmcilerin

önderliğinde Turizm Araştırma-

Geliştirme Platformu'nu (TU-AR) hayata

geçirmek için düğmeye bastı. Turizmin

içinde bulunduğu süreci aşması, gelecek

için yeni fikirler, alternatif turizm

ürünleri geliştirmek üzere, Platform

Kurucu Başkanlığı Yeni Arayışlar

Girişimi Platformu Derneği (YAPDER)

Başkanı Celal Toprak, Platform Genel

Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı Nilüfer

Yücedağ tarafından yapılan, Turizm

Araştırma- Geliştirme Platformu'nun

(TU-AR) kuruluş çalışması başlatıldı.

Herkesin katılımına açık

Turizm uzmanları, turizm acenteleri,

tur operatörleri, otel işletmecileri, turist

rehberleri, turizm danışmanları, turizm

eğitimcileri, turizm fakültesi, yüksek lisans

ve doktora öğrencileri, turizmle ilgili kişi,

kurum, kuruluş, STK'lar ve tüm turizm

dostlarının üye olabileceği bir platform olan

Tu-Ar, yenilikçi fikirler üretmek ve alternatif

turizm ürünleri geliştirmek üzere, kurumsal

olarak YAPDER tarafından desteklenecek.

Tu-Ar Turizm Araştırma-Geliştirme

Platformu, bireysel ve kurumsal olarak

herkesin katılımına açık olacak.

Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği

(YAPDER), Güvenilir Ürün Platformu (GÜP),

Yenilebilir Enerjiyi Destekleme Platformu,

Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) olmak

üzere Tu-Ar Platformu'na Türkiye'den

ve yurt dışından birçok kişi ve kuruluş

tarafından destek veriliyor.

İlk toplantısı eylülde gerçekleşecek

Eylül ayında Sapanca'da Tu-Ar Platformu

tarafından "Turizmde Yeni Fikirler Yeni

Arayışlar" temalı toplantı düzenlenmesi

hedefleniyor. Hibrit Toplantı yapılacak olup,

yüz yüze ve sanal olarak katılım imkânı

bulunmakta olup toplantı Kanalekonomi’nin

Youtube hesabından da canlı yayınlanması

planlanıyor.

TU-AR Kuruluş Tüzüğü aşağıdaki

gibidir:

Konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşları

şemsiyesi altında toplamayı hedefler.

Turizmin içinde bulunduğu süreci aşması

ve gelecek için yeni yollar, yeni fikirler,

alternatif turizm ürünleri geliştirir.

Özellikle üniversitelerin ilgili bölümleri ile

fikir alışverişinde bulunur, çalışmalar yapar.

Geliştirilen fikirleri sektör ve kamuoyu ile

paylaşır. Platform her dönemde ucu açık

faaliyet yürütür. Her dönemde platforma

girmek ve ayrılmak mümkündür.

Patform, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu

Derneği (YAPDER) tarafından desteklenir ve

kurumsal sekretaryası bu kurum tarafından

yürütülür. Bireysel katılım mümkün

olduğu kadar kurumsal olarak da katılım

sağlanabilir. Platform gönüllülük esası ile

çalışır. Çalışma sırasında ortaya çıkacak

giderler ve bütçe bağış ya da sponsorluk

gelirleri ile karşılanır. TU-AR Platformu

Genel Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı

Nilüfer Yücedağ tarafından yürütülecektir.



32

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

Rize’nin 5 yıldızlı tesisi

Ricosta Hotel açılıyor

Rize sahilinde 2017 yılında yapımına başlanan ve 160 milyon liraya mal olan 5 yıldızlı Ricosta Hotel,

hizmete açılıyor. 300 yatak kapasitesine sahip otel turizm açısından bölgede önemli bir eksikliği kapatması

beklenirken yaklaşık 100 kişiye de istihdam sağlayacak.

Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden

olan ve bacasız sanayi olarak

adlandırılan turizm alanına yapılan

yatırımlara bir yenisi daha eklendi. Cengiz

Holding tarafından 2017 yılında yapımına

başlanan Rize’deki 5 yıldızlı Ricosta Hotel,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın

katılımları ile cumartesi günü yapılacak

törenden sonra faaliyete geçecek.

Yatırım maliyeti 160 milyon lira

160 milyon lira yatırım maliyeti ile kurulan

otel özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde

turizm sektöründe stratejik bir öneme

sahip olacak. Trabzon Havalimanı’na 60,

Rize-Artvin Havalimanı'na ise 32 kilometre

uzaklıktaki otel, yayla turizminde ilk durak

noktası olarak da yerli turizme katkı

sunacak.

İş dünyası tercih edecek

138 oda ve 300 yatak kapasitesine sahip

Ricosta Otel, denize sıfır konumuyla dikkat

çekiyor. 100 kişiye istihdam sağlayacak

olan otelde 2’si king, 16’sı junior süit

olmak üzere toplam 138 oda bulunuyor.

300 yatak kapasiteli otelde 750 kişilik çok

amaçlı konferans salonu, 2’si VIP, biri deniz

manzaralı olmak üzere 3 ana restoran,

kapalı yüzme havuzu, fitness ve SPA

merkezi bulunuyor.

Ricosta Hotel Genel Müdürü Necdet Vural,

otel ile bölgedeki önemli bir boşluğu

dolduracaklarını ifade etti: “Otelimiz Rize

merkezde bulunuyor. Trabzon Havaalanı’na

60 kilometre, Ayder Yaylası’na 90 kilometre

ve Uzungöl’e 63 kilometre uzaklıktayız. Bu

özellikleri ile hem yayla turizminde ilk adım

olacağız hem de iş dünyası tarafından da

tercih edileceğiz. Sadece Rize için değil

bölgesel olarak da tercih edilen bir tesis

olacağız.”



34

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

Ev hanımıyken

Şavşat’ı önce

yeme içmeye,

ardından

turizme

açtı…

Artvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu

bir ailenin ortanca çocuğu. 17

yıllık ev hanımlığının ardından

Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme

içmeye, ardından Disharo Yayla Evleri

ile turizme açan genç ve başarılı bir

girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir

talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini

12 aya yaymak için daha fazla teşvik ve

destek görmek! Bölgesindeki turizm

emekçilerini destekleyecek sosyal

projeler de var bunun içinde, yerel

rehberliğe duyulan temel ihtiyaçlar

da!..

Şimdilerde yayla turizmine dönük

çalışmalarının yanı sıra bölgesi Şavşat’ı

kızaklı turlarla kış turizmine açmaya

hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin

kurucusu Elif Yaşar ile turizmde

yolculuğunu ve gelecek planlarını

konuştuk.

Disharo Yayla Evleri, yöre halkına

istihdam sağlayan, aynı zamanda

yerel ve bölgesel turizme katkıda

bulunan çok değerli ve anlamlı

bir proje. Yatırım fikri nasıl ortaya

çıktı?

3 çocuklu bir ailenin ortanca

çocuğuyum. Babam orman

işletmesinde aşçı, annem ev hanımıydı.

Orta halli bir aileydik. Aslında 11 yaşına

kadar güzel bir çocukluk geçirdim

ama o sene talihsiz bir şekilde annemi

kaybettim. Onun gidişi ben ve ailem

için çok zor bir süreç oldu, genç kızlık

zamanlarım zor geçti. Aslında çok

başarılı bir öğrenciydim. Hep bir haber

spikeri olmak isterdim ama eğitim

hayatıma devam etmedim. Çünkü

17 yaşımda eşime aşık oldum ve 18

yaşında eşim Eren Bey ile evlendik.

19 yaşımda kızım Ela dünyaya geldi.

Ela liseye gidene kadar 17 yıl ev

hanımlığı yaptım. Kızım lise için evden

ayrılınca eşimin ve çevremin isteği ve

desteğiyle 2014 yılında Balık Gölü’nü

işletmeye başladım. Yemek hizmeti

veriyordum sadece. Bu beş yıl kadar

sürdü. Çevremdeki insanlar bana gelip

de, “Elif Hanım, biz burada neden

kalamıyoruz, keşke kalacak bir yer

olsa” demeleri üzerine bu kararı verdik.

Balık Gölü’nün 300 metre aşağısında

eşimin yerinin olması da bu fikri hayata

geçirmemizi hızlandırdı.

Projeyi biraz daha detaylandırır

mısınız? Konsepti, hedef kitlesi

nedir?

Disharo Yayla Evleri, bir kırsal

kalkınma projesiydi. 25 oda ve 60 yatak

kapasiteli, tamamı ahşap evlerden

oluşan bir bungalov tesis. Bünyemizde

hem kafe hem restoran hizmeti

veren bir işletmemiz de mevcut.


Bu yıl gelen talepler doğrultusunda

tesise e yatırımlarımız da oldu.

Büyük kamp ateşi yakılabilecek, aynı

zamanda da müzik dinlenilebilecek

bir alan oluşturduk. Hemen 500 metre

mesafede yürüyüş yapılabilen Balık

Gölü mesire alanımız var. Volkanik

patlamalar sonucu oluşmuş krater

gölü orası. Hatta kendin ye kendin pişir

formatında bir mesire yerimiz de var.

Uzun yıllar işletmiştim, şu an yeniden

ihaleye açıldı, hazırlık aşamasındayım.

Orayı kamp alanı yapmayı planlıyorum.

Çünkü bu bölgeye kampçılar yoğun

talep gösteriyor. Özellikle pandemi

sonrası bireysel gezi anlayışı daha fazla

ön plana çıktı. Kamp ya da karavanla

kendi konaklamalarını oluşturmak

isteyen insan kitlesi daha da arttı. Biz

de bu talebe cevap vermek amacıyla

çalışmalarımıza bu yönde hız verdik.

Disharo Yayla Evleri çok büyük bir alana

sahip olduğu için burada da benzer

formatta bir kamp alanı oluşturacağız.

Hatta alt yapı çalışmalarına başladık.

Tüm bunlara ilave olarak, tesisimizin

ön tarafında vadiyi görebilen bir yerimiz

de mevcut. Orayı yoga alanı yapmak

istiyoruz. Yoga severlerden de bu yönde

talepler geliyor.

“Bakanlığın hibesi devede

kulak kaldı…”

Yayla Evleri için toplam ne kadar

harcadınız? Ek yatırımlar için

ayırdığınız bütçe nedir?

Proje hazırlanma aşamasından bu yana

yaklaşık olarak 3.5-4 milyon TL bir

bütçe çıkardım. Ek yatırımlar için de

yaklaşık 2 milyon TL’yi bulabilir. Ben

tabii bu yatırımları hayata geçirirken

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Kırsal

Kalkınma Projesi kapsamında hibe

aldım. Bu projenin bakanlıkça üst

limiti en fazla 1.5 milyon TL’ydi

ve yarısını hibe ediyordu. Tabii biz

projeye başladığımızda enflasyon çok

yükselince maliyetler bir anda 2-3

katına çıkmış oldu. O dönem verilecek

olan hibe için durum güncellemeleri

yapılabilirdi. Enflasyon oranında

güncellemeler yapılsaydı, daha fazla

hibe alabilirdim. Bu durumda aldığım

750 bin TL’lik hibe devede kulak

kaldı. Geri kalan tamamını kendi

öz sermayemden harcamış oldum.

Benim bir girişimci olarak bakanlıktan

beklentim, en azından bu aşamada

tesisin peyzaj çalışmaları için destek

vermeleri. Çünkü buralar çok bakir

alanlar ve yayla turizminin önemi

ülkemizde daha da artmış durumda.

Gelen misafirlerimiz doğanın tam

ortasında olmaktan büyük keyif alıyor.

Yayla turizmi işini başarabilmek

burada çok zor. Dolayısıyla her

aşamasında desteklenmemiz

gerektiğini düşünüyorum. Uzun vadeli

ve sürdürülebilir turizm açısından da bu

çok önemli.

Pandemi çalışmalarınızı ne şekilde

etkiledi?

Tüm dünyayı saran bu virüs herkesi

etkilediği gibi bizi de etkiledi ve

maalesef turizm en büyük yarayı aldı.

En başında birçok rezervasyon iptali

yaşadık fakat yeni normal düzene

geçtiğimizde hareketlilik geçen

seneki kadar olmasa da en azından

idare ettirebilecek ve personelimin

maaşlarını ödeyecek kadar canlandı.

Elbette ki en büyük etkisi benim gibi

işini aşk ile yapan turizmcilerin çok

yavaş bir sezon geçirmesi mental

açıdan çok zorladı.


36

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

Artvin turizminin sahip olduğu en

büyük fırsatlar neler? Bölgenin

yayla-doğa turizmi potansiyeline

ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

Bölge turizmi son birkaç yıldır iyi

durumda. Çünkü insanların doğaya olan

ilgisi her geçen yıl daha da artmakta.

Yöremiz insanların bu isteğine fazlasıyla

cevap verecek bir potansiyelde. Özellikle

benim bulunduğum yerde Disharo’dan

başka bir işletme yok fakat yayla turizmi

tahmin ettiğimden de popülerleşti.

Elbette ki tesis sayısı da zamanla

çoğalacaktır. Yayla turizmine dair resmi

net rakamlar paylaşamasam da, beş

yıldır bu işin içinde biri olarak, 100’lerle

ifade edilebilecek bir kitleden sadece

benim bölgemde 10 binlere koşuyoruz.

Dolayısıyla bölgenin yüksek potansiyelini

bildiğim için yeni yatırımların gelmesini

ve yatırımcıların da desteklenmesini

önemsiyorum.

Burada en temel nokta ise, tüm bu

süreçlerin bölgenin mevcut doğal

yapısını bozmadan yürütmek. Bizim en

büyük problemimiz, ulaşım maalesef.

Gelen neredeyse tüm misafirler yoldan

şikayetçi. Yıllardır gerek işletmeler

gerekse gelen misafirler olarak bu

şikayetlerimizi yapıyoruz, yapmaktayız…

Fakat ne yazık ki şu ana kadar bir sonuç

alabilmiş değiliz. En büyük istediğim

yollarımızın yapılması.

“Sektör emekçileri sosyal

projelerle motive edilmeli”

Sektörümüzde işçisinden işverenine

kadar tüm emekçilerin motivasyonunu

arttıracak sosyal projelerin bakanlıklar

tarafından planlanıp uygulanmasını da

önemli buluyorum. Turizm sezonluk

bir iş ve işçisinden işverenine herkes

gece gündüz çalışıyor. Ben istiyorum

ki, bu insanlar en azından sezon

sonunda hem eğitim alabilecekleri

hem de tatil yapıp eğlenebilecekleri bir

sosyal projeyle motive olsunlar. Hizmet

sektöründe çalışanlar için alanında

kendini ispatlamış hocalar tarafından

bir eğitim ve beraberinde bir gezi

programı oluşturulabilir. Karadeniz’de

çalışanlar için Ege-Akdeniz’de bu

geziler yapılabilir. Aynı şekilde Akdeniz

ve Ege çalışanları için de bölgemize

benzer formatta motivasyon gezileri

düzenlenebilir. Çalışan verimliliği

açısından sosyal projelerin değeri büyük.

"

Artvin bölgesinde

başarılı ve saygıdeğer bir

kadın olmak en büyük

ödülüm olurdu herhalde.

Bir de gelen misafirlerimizin

giden misafirlerin mesajlarını

okuyarak ‘burada bir Elif

Hanım varmış’ diyerek

tesisime gelmeleri en büyük

ödül…

"

Artvin halkının turisti ve turizmi

algılama şekli nasıl? Bölge halkı

turizme, turizmin sosyo-ekonomik,

kültürel ve çevresel etkilerini

algılamaya ne kadar açık? Şavşat’ta

planlı bir turizm gelişim modeli

uygulamanın başarı şansı ne sizce?

Öncelikle Artvin halkı çok misafirperver,

iş birliğine ve gelişime son derece

açık. Sosyal ve kültürel yapısı gereği

zaten standartların çok üzerindeler.

Gelen turist kitlesinin sosyal ve kültürel

yapısına müdahale edebilecek bir bakış

açıları yok. Buraya ağırlıklı yerli turist

gelse de son iki yıldır başta Almanya,

İngiltere, Fransa ve İran olmak üzere

yabancı turistin de ilgisi çok yoğun.

Dediğim gibi, Şavşat’ta doğa turizminde

son yıllarda yaşanan artış bölgedeki

yatak ihtiyacını ortaya koyarken ben

ve benim gibi hizmet veren işletmeler

de bu ihtiyaca bir cevap vermiş olduk.

Böylece yatırım yapmak isteyen diğer

insanlara bir nevi yol gösterici olduk.

Yeri geldi yöresel yemeklerimizi ve

köylünün elinden çıkan bal, tereyağı,

peynir gibi şarküteri ürünlerini

misafirlerimize sunarak yaylada

olduklarını daha fazla hissettirdik.

Yeri geldi kasap, manav, market gibi

bölge esnafı gelen misafirlerden para

kazandı. Halk, turizm konusunda

yeterli seviyede eğitilir ve desteklenirse

bu alanda çok iş birlikçi olabileceklerini

düşünüyorum. Bence bu bölgede

yerel rehberler oluşturulmalı ve

desteklenmeli. Çünkü bölgeyi en

iyi bilenler, en doğru anlatacaklar

onlar. Bu aslında bakarsanız çok da

zor değil. İyi bir eğitim desteğiyle

bu işin kolaylıkla çözülebileceğini

düşünüyorum.

İşin bir de istihdam boyutu var tabii.

Bu noktada bölgeye katkınız ne

olmakta?

Bu işlere başlarken en büyük isteğim,

yörenin gençlerine ve insanlarına

istihdam sağlamaktı. İlk zamanlar tam

olmasa da bir sene sonra bu isteğimi

gerçekleştirmeye başladım. Yörenin

gençlerini yanımda çalıştırdım. Süt,

yoğurt, yağ vb. ihtiyaçlarımı daima

köylüden tedarik ettim, hatta gelip yağ


ve peynir soran insanları da onlara

yönlendirdim. Böylece köylüye de

destek olmuş oldum. Bunu yaparken

kendimi çok mutlu olduğumu fark

ettim, aynı zamanda da beni motive etti.

Bir diğer hayalim de öğrenci okutmaktı,

buna yeni başladım ve umarım daha

fazla öğrenciye el uzatabilirim. Ama

sizin de bildiğiniz gibi, Türkiye’de hatta

dünyada kadın olmak çok zor… Hele de

Artvin’in böyle küçük bir yerleşkesinde

kadın olmak, bir kadın girişimci olarak

bir şeyler başarmak çok daha zor…

“Bir kadın girişimci olarak

güçlü durmaktan başka

çaremiz yok!”

Bunu biraz daha açalım mı?

Eşinizin desteğinden bahsettiniz

ama bölgenizde bir kadın girişimci

olarak karşılaştığınız engeller ve

sorunlar nelerdi? Kamu kurum

ve kuruluşlarından destek alma

sürecinde ne tür tecrübeler

yaşadınız?

Lokasyon olarak çok kırsal bir bölgede

turizm yapmaya çalışıyorum. Doğal

olarak buradaki insanlar sosyo-kültürel

yapıları gereği bölgelerinde genç bir

kadının turizm gibi geniş kitlelere hitap

eden, iletişime dayalı bir sektörde varlık

göstermesini yadırgayabiliyor. Bir kadın

işletmeci olarak zaman zaman çeşitli

suiistimallerle karşılaşabiliyoruz. Bu

sadece bölgemiz için de geçerli değil.

Dünyanın her yerinde kadın buna maruz

kalıyor ne yazık ki. Ataerkil bir bölgede

özellikle de bir kadın girişimci olarak

güçlü ve sağlam durmaktan başka

çaremiz yok. Geçen süreçte kalıplaşmış

tabuları yıkmak biraz zor oldu ama

bunu başardım. Özellikle de bir kadın

olarak bunları başarmak benim için

çok değerli ve gurur verici. En güçlü

motivasyonum tabii eşim, kızım ve

ailem oldu. Her zaman yanımda olup

bana desteklediler sağ olsunlar. Eşim,

yapmak istediklerimi yapmam da hiçbir

zaman bana engel olmadı aksine hep

destek verdi.

Sizi biraz daha yakından tanıyabilir

miyiz? Elif Yaşar iş yapma stili ve

hayata bakış açısıyla kendini nasıl

anlatır?

Dışarıdan bakıldığında çok güçlü ve

çok sert olduğum söylenir. Fakat çok

duygusal bir yapım vardır aslında.

Bir görünmek zorunda bırakıldığım

Elif Yaşar var, bir de olduğum

gibi bir Elif… Üretmeyi çok seven

biriyim, disiplinliyim… Bir o kadar da

hayalperestim. Yeri geldiğinde çok uç

hayallerim de vardır. Disharo da bu

hayallerin bir ürünüdür.

Yapı olarak misafiri, ağırlamayı

seven biriyimdir. Tesisimize gelen

misafirlerimizi evlerindeymiş gibi

hissettirmek paha biçilmez bir duygudur

benim için. Buna ilk personelimle olan

diyaloğum ile başladım. Önce onların

kendilerini evlerinde çalışıyormuş gibi

hissetmelerini sağladım.

Bir kadın girişimci olarak yaptığınız

iş övgüye değer. Benim asıl merak

ettiğim, yatırımın kadın istihdamına

katkısı ve desteği. Sürdürülebilir

bir büyüme ve kalkınma için

nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan

kadınların işgücüne katılımında

artış sağlanması önemli nitekim.

Henüz hayallerimin başındayım. Tabii

ki daha çok uzun ve keyifli bir yolum

olduğunu biliyorum. Öğrenecek ve

öğretecek çok şeyim var.

Bu yatırımda, bir kadın girişimci

olarak da önceliğim, hemcinslerimin

istihdamına da katkıda sağlamaktı…

Disharo’nun kurulduğu Pınarlı

Köyü’nün yaylasında köyümün

emektar kadınlarının hayvancılık

yaparak ürettikleri et ve süt ürünlerini

mutfağımda kullanmak ayrı bir

heyecan, mutluluk… Ürünlerinin gelen

misafirlerim tarafından talep görmesi,

satılması ayrı bir mutluluk… Şunu

özellikle söylemeliyim, her sektörde

kadın olmak zor ama ben bu zorluktan

hiçbir zaman gocunmadım. Zor olan

her şey benim için özel, tıpkı annelik ve

kadınlık gibi...

Bundan sonrası için planlarınız

neler? Gündeminizde yeni

yatırımlar, projeler var mı?

Evet, hayata geçirmek istediğim ikinci bir

projem daha var. Tesisimin bulunduğu

bölge alternatif kış turizmi için çok uygun

bir yer. Karı mayıs ayı sonuna kadar

barındırabilecek bir iklime sahip. Buranın

kışı ve doğası İskandinav ülkelerine çok

benziyor, bol miktarda kar yağıyor çünkü.

Fakat Şavşat’ta kış turizmiyle alakalı

hiçbir girişim yok. Bu anlamda belki

de Türkiye’de ilk olacak bir proje hayal

ediyorum. Ren Geyiği ve Husky köpekleri

getirerek kızaklı turlar düzenlemek,

sezonu uzatmak suretiyle kış turizmine

adım atmak şimdilerde en büyük

hayalim. Bu yatırım da bölgeye katkısının

çok büyük olacağını düşünüyorum.

Yazın yaşanan insan sirkülasyonunun

kışın da devam etmesinin bölgemizde

turizmi çeşitlendirmek ve 12 aya yaymak

anlamında ciddi katkısı olacak, bundan

eminim. Aslına bakarsanız, bununla

ilgili resmi prosedür kısmını aştım.

Gereken izin ve belgelerimi aldım. Şu

an sadece Finlandiya ve Moğolistan’a

gidip, hayvanları belirleyip buraya

getirmem gerekiyor. Ama tabii gümrük

geçişleri çok pahalı. Pandemiden dolayı

2021 kışı bile çok zor. Önümüzdeki yıl

sadece o ülkelere gidip hayvan alımı

yapabileceğim. 2022 kışı için daha rahat

görünüyor. Ancak bakanlıktan destek

alabilirsem çok daha hızlı bir şekilde

ilerleyebilirim. Gümrükten geçiş vergileri

noktasında özellikle destek önemli.

Kişisel anlamda da kendimi daha da

geliştirmek için bazı planlarım var. Bir

örnek vereyim size: bir dil kursuna gidip

İngilizce öğrenmeyi, içimde bir ukde

olarak yükseköğrenimimi turizm üzerine

yapmayı istiyorum.


38

hotel restaurant

& hi-tech

marka güncel

THY, dijital alışveriş deneyimini

daha da etkinleştiriyor

Seyahatin içinde olduğu bu çalkantılı döneme rağmen havayolları inovasyon arayışlarına

her zamankinden daha fazla odaklandı. Dünyanın en hızlı büyüyen havayollarından biri

olan THY için de her zaman olduğu gibi; yolcu beklentilerini karşılamak, her daim ve her

yerde alışveriş deneyimine uygun bir strateji sağlamak önemini korudu. Bu doğrultuda

THY, filosunun yakın zamanda genişlemesinin ardından yeni teknolojiyle vizyonunu

güçlendiriyor ve Amadeus ile tüm platformlarda ve cihazlarda yolculara kişiselleştirilmiş

teklifler sunmasına yardımcı olacak bir BT anlaşması imzaladı. Türkiye’nin ulusal

havayolunun amacı Amadeus Offer Suite'in sunduğu bir dizi yeni alışveriş çözümüyle

müşteri erişimini genişletmek. Bu esnek ve modüler çözümler, havayolunun yeni

pazar kanallarıyla bağlantı kurmasına ve geleceğe yönelik bir perakende stratejisi

geliştirmesine olanak tanıyacak.

Aygaz’a Türkiye’nin En İyi İş Yeri ödülü

İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden

Kincentric’in 50 yılı aşkındır çalışanlarla yaptığı ve işyeri mükemmelliğini ölçümlediği

araştırmalar kapsamında, 2019 yılında Türkiye’nin En İyi İşyeri “Kincentric Best

Employer” ödülünü alan şirketler açıklandı. Çalışan Bağlılığının yanında “Çeviklik, Bağlı

Kılan Liderlik ve Yetenek Odağı” endekslerine göre belirlenen sıralamada Aygaz da yer

alarak ödülün sahibi oldu. Dünyada 20 yıldır yürütülen Aon Best Employer Programı,

78 farklı pazarda uygulanıyor. Son 5 yılda 4.000'in üzerinde farklı şirketin dahil olduğu

programla, 15 milyon çalışana ulaşılarak çalışanların görüşleri doğrultusunda en

iyi işyerleri belirlendi. Türkiye’de 2006 yılından bu yana uygulanan Kincentric Best

Employers Programı, en geniş katılımlı işyeri araştırması olarak görülüyor.

Klimasan’a TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi

Türkiye'nin ilk ticari soğutucu üreticisi Klimasan A.Ş., hem ticari soğutucu hem de derin dondurucu

alanında sektöründe Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından verilen ve uluslararası geçerliliğe

sahip "Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi" alan ilk şirket oldu. Şirketten yapılan açıklamaya göre

Klimasan A.Ş., salgın sürecinin en başından itibaren Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu

fabrikasında güvenli üretim uygulamaları ve düzenlemelerini hayata geçirdi. Enfeksiyon önleme ve

kontrol prosedürlerini eksiksiz yerine getiren şirket, tedarik zincirindeki akışını başarıyla sürdürdü.

Konuyla ilgili açıklama yapan EMEA (Europe- Middle East- Africa) Operasyonlar Üst Direktörü

Alper Erol, “Klimasan Kriz Yönetimi Ekibi olarak öngördüğümüz tüm risk tedbirleri sonucu

Sağlık Bakanlığı'nın yönergeleri doğrultusunda şirketimizde önlemler aldık. Sistem için gerekli

dokümantasyon yapısını ve aksiyon planlarını işyeri hekimimiz ve İSG ekibinin koordinasyonuyla

hızlı bir şekilde oluşturduk. Sürekli eğitimlerle çalışanların hem iş hem de özel hayatlarında virüse

karşı alınacak tedbirlerle ilgili farkındalıklarını artırdık. Üretim alanlarının, ofislerin, personel

soyunma odaları ile yemekhane ve sosyal alanların uygunluğunu temin ettik.” dedi.

Şişecam’a tek çatı için SPK’dan onay geldi

Cam sanayinin yanı sıra soda ve krom bileşiklerini kapsayan kimyasallar alanında küresel

bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu’nun tüm faaliyetlerini tek çatı altında toplamak üzere

Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) yaptığı başvuru onaylandı. Şişecam Topluluğu Yönetim

Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, tüm faaliyet alanlarının

tek şirket çatısı altında toplanması sonucunda Topluluğun oluşturduğu ekonomik değer ve

sahip olduğu rekabet gücünün artacağına işaret ederek, “Bu birleşmeyle daha çevik ve hızlı

olmayı, küresel rekabet açısından daha uygun bir hukuki ve yönetsel altyapıyı oluşturmayı

ve yatırımcılar açısından daha da yüksek bir hisse performansı sergilemeyi amaçlıyoruz.

Küresel salgın sonrasındaki yeni dünya düzeninde, değişen konjonktüre uyum sağlayabilmek

için gerekli altyapıya sahip kurumlar avantaj yakalayacak. Birleşme hamlemiz bu açından da

büyük önem taşıyor. Yeni normalde de Şişecam’ın iddialı küresel hedeflerine ulaşması için ana

faaliyet alanlarımızda etkinliğimizi artıracak stratejik adımların yanı sıra gelecek vaat ettiğine

inandığımız yeni iş alanlarındaki yatırım fırsatlarını da takip edeceğiz.” diye konuştu.



40

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

Okyanus ötesi şef

Deniz Kurt

Görsev

Hani her şefin bir mutfağa aşık

olma hikayesi vardır ya, onunkisi

diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir

miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından

zihnine kazınmış ne bir anne-kız cupcake

hatırası var ne saatler boyu süren mutfak

maceraları… Varsa yoksa iş gezileri…

Gezerken de keyifle yemeler, içmeler...

Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat

şefi Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre,

o günlerde yapmaya değil, yemeye meyilli

en çok da. O kadar ki, 25 yaşına dek yemek

yapmakla ilgilenmediğini söylüyor, yemek

listesinde bir ton balıklı salata, bir de

yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve

ekliyor: “Bunu anlatmamı garipsiyorlar

ancak devamında bir başarı olduğu için

anlatmaktan çekinmiyorum.” sözleriyle net

duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor. Çünkü

ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir,

asıl önemli olan ise sonrası!..”

Deniz Kurt Görsev, yumurta kırmak

seviyesinden megayat şefliğine uzanan

övgüye değer yolculuğunun ilk adımlarını

anlatırken beni şaşırtmaya devam ediyor.

“Ailemde profesyonel olarak yemek yapan

olmadığı gibi, annem çok süper bir aşçı

da değildir. Bir yaptığı ile öbürü birbirini

tutmaz. Yemek yapmayı çok sevmez. O da

yemeyi sever.” derken hikayenin içinde o

duymaya alışık olduğum mükemmel anne

mutfağından da, profesyonel geçmişinden

feyz aldığı aile büyüklerinden de bir iz yok!

Bir tek anımsadığı büyük babası ki, Eminönü

iskelesinde lezzeti efsane bir köfte ve kuru

fasulye aşçısı olduğunu “Eti kendi alır,

köfteyi kendi yapar, her şeyi kendi üretirmiş.

Lezzeti efsaneymiş. Hatta mutfaktan salona

çıkan yemek asansörünü ilk o ürettirmiş

lokantasında. Sonrasında çocuklar yani

babam ve amcamlar başka işler yapınca

yıllara yenik düşmüş o lokanta.” sözlerinden

anlıyorum. Peki yemek yapmaya bu kadar

mesafeliyken onu profesyonel yat şefliği ile

beraber Atlantico Yachting’in kuruculuğuna

taşıyan süreç nasıl gelişiyor, Deniz Kurt

Görsev’in merak uyandıran hikayesine

kaldığımız yerden devam ediyoruz…


“Deniz zevkimi okyanuslara

taşıyacağımı bilmiyordum”

Görsev, tabir-i caizse, oldu olası dünyayı

gezip görmeyi hayallerinde yaşatanlardan…

Belgeselci olmak da var bu hayallerde,

doğayı inceleyen bir bilim kadını, bir savaş

muhabiri olmak da… O ise ömürlük bir

tutkuyla suya bağlı bir babanın küçük Deniz

kızı… Tıpkı ablası Derya, yeğeni Yağmur gibi

denize duyulan tutkuyla yerini bulmuş bir

ismi ve çok geçmeden mavi düşlere yelken

açacak bir istikbali var, o ise şöyle sözcüklere

döküyor: “Çocukken de denizlerden kopuk

değildim. İsmimin Deniz konulmasının sebebi

zaten babamın deniz tutkusu. Ablamın ismi

İtalyan, Fransız, Yunan, İspanyol,

Amerikan, Asya, (Japon, Thai,

Çin, Vietnam) Karayip, Kreol ve

Meksika mutfakları, kendisinin

epey aşina olduğu mutfaklar.

Üstelik de sadece hazırlama

seviyesinde değil, araştırmaları

sayesinde derin tarihlerine

de son derece hakim! “Türk

mutfağı ne yazık ki beceriksiz

olduğum bir mutfak. Elbette çok

seviyorum ancak bir şeyde iyi

olman için çok sık tekrarlaman

gerekir. Türk mutfağında da

çok sık tekrarlamadığım için

uzmanı değilim. Ancak yaparım.”

sözleriyle samimi bir itirafta

bulunmaktan çekinmeyen Görsev

şöyle devam ediyor: “Yurt dışında

merak duyup da istendiğinde

Hünkar Beğendi yapmışlığım var

mesela ama parmesan peyniri

ile. Daha bile zengin bir lezzet

oluyor söyleyeyim. Zeytinyağlıları

yabancılara sevdirmeyi denedim

ama pek başarılı olamadım.

Biz Türkler ve Yunanlılar hariç

sebzeleri bu yumuşaklıkta yiyen

millet pek yok.”

de Derya, yeğenimin ismi Yağmur. Suyla

ilişkimiz kuvvetli. Babam hayatı boyunca

araba almadı ve hep küçük tekneleri oldu.

Florya’da doğup büyümüş babam kendi

13-14 yaşlarından itibaren oralarda balık

tutmakla başlamış denizle ilişkisine. Sonra

küçük bir kayığı olmuş. Halen de bu balık

tutma, denize açılma zevkini sürdürüyor.

Marmara çocuğuyduk biz. Egeli değiliz.

Ancak Marmara da berrak bir denizdi ben

küçükken. Annem hep bizi denize götürür,

babam da gündüz çapariye gece lüfere

çıkartırdı ablamla beni. 5-6 yaşında gece

teknede uyumak bir çocuk için büyük macera

şimdilerde anlıyorum. Gece oltaya gelen

kocaman lüferlere şahit olmak, gündüz

çapariden tuttuğumuz istavritleri küçük

bir bıçakla kesmeme izin verirlerdi, yem

yapmada babama yardım ederdim. Bunlar

hep güzel anı ve deneyimler. Sonra bu zevki

okyanuslara taşıyacağımı bilmiyordum

ama hayat, bilinçaltında neyi seviyor neyi

diliyorsan onu bir şekilde önüne getiriyor,

“yaşa” diye. Böyle olmasına çok şanslıyım!”.

Ya okul çağları, ilk deneyimleri?

Sonradan şef

Kendini ‘sonradan şef’ diye tanımlayan

Görsev’in mutfak okulu geçmişi öyle uzun

değil. Mutfak Sanatları Akademisi’nin ilk

mezunlarından. 10 yıl öncesine dayanan bir

Alma La Scuola Di Cucina Italiana tecrübesi

olmuş. İleri İtalyan mutfağı eğitimi alması

sebebi ile ülkenin bölge mutfaklarına da son

derece hakim olduğunu söyleyen Görsev,

bu eğitimini baştan uca İtalya gezileri ve

zevkine çalıştığı lokal restoran deneyimleriyle

pekiştirdiğini anlatıyor. Söz arasında ülkenin

mutfak ve şarap tarihine de hakimiyetini

söylemeden geçmek istemiyor.

Geliyoruz ilk iş deneyimine... Okuldan

mezun olur olmaz İtalya’nın efsane şefi

Gualtiero Marchesi’nin restoranında çalışma

şansı buluyor. Hem de bu öyle bir şans ki,

bahsettiği profesyonel, İtalyan mutfağını

70’lerde modernize ederek dünyaya

taşıyan... İtalya’nın ilk Michelin hatta ilk 2

ve 3 Michelin yıldızlarını kazanan... Sonraki

yıllarda ‘artık puanlanmaya ihtiyacım yok’

diyerek de Michelin tarihinde yıldızlarını

ilk geri veren şefi. “2015 yılında vefat etti

ancak ben 2011-2012 yılında kendisinin son

restoranı La Scala Operası’nın altındaki il

Marchesino Teatro Alla Scala’da çalıştım.

Sonra Armani NOBU Milano ve yine iki

Michelin yıldızlı Antica Corona Royale’de

çalıştım.” sözleriyle profesyonellik yolundaki

ilk adımlarını aktarmaya devam eden Görsev,

tam da o süreçte yat sektörünü araştırmaya

başladığını ve uluslararası ajanslara kayıt

olduğundan bahsediyor. Görsev’in ilk işi ise

İtalya’nın Fiat’tan sonra ikinci önemli ailesi

olan Perfetti’nin süperyat şefliği oluyor.

Kendini önce kendine, sonra

uluslararası yat sektörüne

ispatlıyor

Deniz Kurt Görsev’i, süper yat şefliğine

taşıyan eğitimi ve becerisi kadar geleceğe

dönük isabetli öngörüleri de kanımca.

Uluslararası süperyat şefliğinin çok büyük

ve profesyonel bir sektör olduğunu, sektöre

girerken Michelin tecrübeniz varsa daha özel

işlere kabul edildiğinizi, her işte olduğu gibi

sebat edilince başarının geldiği öngörüsüyle

yola çıkmış nitekim. Ardından büyük bir

azim ve emekle araştırarak, çabalayarak,

sektörde varolma savaşı vererek kendini

önce kendine sonra da uluslararası yat

sektörüne ispatlama cesareti ve kararlılığını

göstererek devam etmiş yoluna. Görsev’in

şeflik yaptığı ilk teknesi 24 metrelik bir

Wally yelkenli... Son yatı ise 82 metre

boyunda bir motoryat, nereden nereye… Yat

şefliğinde pek çok parametrenin olduğunu


42

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

anlatarak sohbetimize devam eden Görsev,

“Bu büyüklükte bir yatın sahibi, esprili bir

örnek olarak, yatın tepesine konuşlanmış

helikoptere atlayıp en yakın Michelin yıldızlı

restorana iniş yapabilecek rahatlıktayken,

sizin ortaya makarna yapmanız kesmiyor

elbette. Sizden de aynı standartta fine bir

mutfak bekleniyor. Zannedildiğinden daha

profesyonel bir iştir. 30 metrelerde bu

kadarı beklenmez ancak 50 metre üzerine

çıkıldığında, özellikle charter’a verilen yatta,

yatı kiralamak için haftalığına 500 bin ila 2

milyon Euro arasında değişen bir rakamı

veren yat müşterisinin mutfak beklentisi

elbette bu standartta oluyor! Bir yandan

Michelin kalitesinde bir akşam yemeği

çıkarırken, bir yandan da omlet yapıyorsunuz.

Her gün havyar, her gün ıstakoz da nereye

kadar? Elbette milyarder bir yat sahibi bile

olsa, tost yemeyi isteyecektir. Yat şefliği, her

ülkenin mutfağından biraz bilmek, her tekniği

de son derece iyi uygulayarak pişirmek

demektir.” diye de ekliyor.

“Türkiye’de yat şefliği kaptanın

teyze kızı, amca oğlu amatörlüğüyle

yürümüş”

Pandemiyle birlikte değişen turizm trendleri

arasında tekne turizmi bir hayli revaçta. Yat

ekonomisi büyürken, yat aşçılığı da gözde

mesleklerden biri haline geldi. Pazarda

potansiyel büyük ama bu alanda eğitim

alınabilecek kurum sayısı ne yazık ki sınırlı.

Buradan bir müjdeli haber: Türkiye’nin ilk

süperyat şefliği eğitimi Atlantico Yachting

iş birliğiyle Mutfak Sanatları Akademisi

ile yakın bir zamanda başladı. Atlantico

Yachting fikrinin doğuşundan başlıyoruz, iş

birliğinin temellerine uzanan süreci mercek

altına almaya devam ediyoruz…

Şirketin kurucusu Görsev, “Atlantico,

uluslararası hizmet veren bir yat mürettebatı

yerleştirme, eğitim ve danışmanlık

ajansıdır. Yat sektöründe bir şef olarak

çalışırken Türkiye’den ve yurtdışından

hep e-mailler, instagram mesajları

alırdım. Biz de senin gibi olabilir miyiz? Yat

sektörüne nasıl gireriz vs. yani bir ihtiyaç

vardı, talep vardı, karşılamak gerekiyordu.

Böylece Atlantico doğdu. Uluslararası yat

sektörü bile yeni diyebiliriz. Elbette crew

olarak bizden bir ortalama 20 yıl ileride

ancak yine de megayatların çoğalması

ekiplerde de kuralların getirilmesine, bazı

standartların oluşturulmasına neden olmuş.

Şirketi kurarak ben de aynı standartları

Türkiye’ye taşıyorum. Ancak Atlantico bir

Türk crew ajansı değildir. Uluslararası

çalışıyoruz, merkezimiz Milano. Bu da, Türk

yat sektörüne crew bazında uluslararası

standartları getirmemizi, Türk şef ve

hostesleri uluslararası standartta eğitmemizi

sağlıyor. İnandığım, hem Türk yat sektörünü

değiştiriyoruz hem de Türk gençlerini


uluslararası yat sektörüne yerleştiriyoruz.

Kazan-Kazan felsefesi.” sözleriyle firmanın

sektöre yönelik hizmetlerini kısaca tanıtıyor.

“Yemek yapmayı bilen şefi yat

sektörüne alıyoruz”

Devamında Atlantico –MSA iş birliğine

değinen Görsev, şunları söylüyor:

“Eğitimler Atlantico on-board eğitimleri

ve MSA Profesyonel Süperyat Şefliği

olarak ikiye ayrılıyor. MSA Profesyonel

Süperyat Şefliği eğitimi, Atlantico’nun

uluslararası standartları baz alarak

oluşturduğu, aynı zamanda şef olarak dünya

sularındaki 10 yıllık deneyimimi içine katıp

zenginleştirdiğimiz bir eğitim programı.

Süperyat Nedir’den başlayıp dünyanın en

ücra köşesinde nasıl tedarik yapacağına

dek her şeyi şeflere öğretiyor. Bu eğitime

gelen şef, sadece yemek yapmakla ilgili bir

bilgi almıyor, sektörü tanıyor, yat sektörü

dediğimiz kocaman bir denizde kaybolma

riskinden kurtuluyor, iş bulmada, sektörde

yerini edinmede kendine güveni artıyor. İddia

ettiğim nokta, dünyada da hiçbir eğitim bunu

vermez. Dünyada zaten yat şefliği eğitimleri

çok az. Uluslararası sertifika veriyoruz diye

insanları kısmen kandıran sistemler var.

Ne gibi? Hazır akreditasyon satan kurumlar

oluşmuş. Yüksek maaş vadeden bir sektör

olduğu için eğitim kurumunun öğrencinin

ağzına bir parmak bal çalması çok kolay.

Ne yazık ki bunu suistimal etmesi de.

Uluslararası geçerli yat şefliği sertifikası

veriyoruz diyen kurum, kendi de ne yaptığını

pek bilmiyor ne yazık ki. Eğitimin içeriği boş,

eğitmen kendisi yatta hiç çalışmamış, temel

birkaç şey anlatıp sonra yemek yapmayı

anlatmaya geçiyorlar. Halbuki biz MSA ile

birlikte zaten yemek yapmayı bilen şefi yat

sektörüne alıyoruz. Doğrusu odur. Zaten

öğrenciler vaat edilen ‘uluslararası geçerli

yat şefliği sertifikasını’ araştırdıklarında,

tüm dünyada sadece yat sektörünün kalbine

yani Avrupa'ya uzak ülkelerin edindiği bir

sertifikasyon olduğunu görürler. Geneli

böyle. İşte bu kandırmaca bana pek etik

gelmiyor. O yüzden hep ‘yat şefliği eğitimi bir

tecrübe aktarımıdır’ diyorum.”

“Türkiye’de yat şefliği yerel

zihniyetle gelmiş, ilerleyememiş”

Pandeminin enteresan bir şekilde yat

sektörünü hem olumlu hem olumsuz bir

şekilde etkilediğinden söz ederek söyleşimize

devam eden Görsev, sosyal izolasyon

süresinde insanların ağırlıklı 30-40 metre

olmak üzere yat satın alımlarının daha

da çoğaldığını söylüyor. Görsev’e göre,

yat aşçılığında uzmanlaşan Türk şeflerin

dünyanın dört bir yanında iş bulabilmesi

cümlesini kurmak için ise henüz erken. “Ne

yazık ki ben Türkiye’den gelip uluslararası

sularda başarı kazanan tek Türk şef olarak

kaldım uzun süre. Fazla isim gelemedi.

Birkaç şef daha vardı benden önce de ancak

ya devam ettirmediler ya da repütasyonlarını

sağlam tutamadılar ne yazık ki. Halen bir

elin parmaklarını geçmez.” diyen Görsev,

Türkiye’de standardın pek iyi durumda

olmadığına dikkat çekerek, daha iyi şeflerin

yat sektörüne geçmesi gerektiğine vurgu

yapıyor. “Şimdiye dek kaptanın teyze kızı,

amca oğlu amatörlüğüyle yürüyen, ‘gel sen

bizde gemici ol, sen de bıçağı tut yemek

yap’ diye Marmaris- Bodrum kıyılarından

doğma yerel bir zihniyetle gelmiş yat şefliği

ve ilerleyememiş. Bunun biraz daha üstü,

yanardöner meyveler yapmak olmuş.

Atlantico olarak bu dönemi sonlandırdığımıza

inanıyorum. Türk yat sahipleri bu

amatörlüklerden ya da vizyonsuzluklardan

sıkılmış. Artık herkes hem geleneksel

yemeklerini lezzetli yemek hem de modern

mutfakları yatında görmek istiyor.” sözleriyle

yat sektörüne ilişkin benim de son derece

yapıcı bulduğum eleştirilerini sıralamaya

devam ediyor.

Hırslı değil, gerçekçi!

Deniz Kurt Görsev, kendi ağzından hırslı

değil, gerçekçi! Hayır cevabına çok

inanmıyor, adeta oldurmak için uğraşıyor.

Çünkü ona göre “yapamam” derseniz

zaten yapamazsınız! Şimdiye dek hayatta

ne istediyse olduğunu anlatan Görsev

dünyalı olmaya inandığı kadar mesafelere

inanmıyor. “Hayat kısadır ve aynı zamanda

bir çok şeyi yapmak için yeterince uzundur.

Güzel yaşamaya inanırım. Güzel yaşarım.

Parayı zevklerimi yaşayacak ve mesafeleri

kısaltacak kadar yani beni özgür bırakacak

kadar kazanmayı seviyorum. Günümüzde

ancak pandemi sonrası anlaşıldı ofissiz

çalışmalar. Biz teknolojinin erişebildiğimiz

her imkanını kullanarak mekansız

çalışıyoruz. İşimiz uluslararası. Mekanlar,

tabelalar, binalar, ofisler, modüler masa

ve sandalyeler, basılı kartvizitler, el ilanları

geçmiş yüzyılda kaldı. Her çalıştığımız ülkede

bir bireysel çalışanımız var. Her şeyimiz

çevrimiçi. Ve her işin profesyoneli var.

Bilgiye ve tecrübeye inanıyorum. Hani satın

alınamayacak kadar değerli olan bilgi ve

tecrübeye. İnandığım tek çalışma sistemi ise

‘iyi niyet’. Bu doğru insanları bulduktan sonra

iş yürüyor.” sözleriyle ne de güzel anlatıyor

hayata bakış açısını ve duruşunu…

Bir Türk Kadın Şefin Seyahatnamesi

geliyor!

Atlantico Yachting’in kurucusu ve Megayat

Şefi Deniz Kurt Görsev için en özel anlar, eşi

Kerem Görsev ile birlikteyken çıkılan mavi

yolculuklar…“14 metre bir teknemiz var,

eşimle beraber genelde denizdeyiz.” diyen

Görsev’in hayatında çevresinde herkesce iyi

tanınan kedisi Mojo Cat’in vazgeçilmez bir

yeri var. Deniz başka ama karada geçirilen

vakitler de bir o kadar keyifli ve yaşanmaya

değer onun için. Bodrum’un bir köyündeki

taş evlerinde sakin bir hayat sürdüklerini

anlatan Görsev, Milano’da da farklı bir yaşam

sürmüyor. Şarap, güzel yemek, şampanya ve

ne hoştur ki, ona da bir isim verdiği bisikleti

Lui'si ile vakit geçirmekten büyük zevk alıyor.

Seyahat, artık söylemeye bile gerek yok, öyle

bir dolaşıp gelecek kadar vazgeçilmez rutini

olmuş...

Bu hayatta söyleyecek yeni şeylerinizin de

olması gerek tabii. Görsev, bugünlerde

tüm deneyimlerini aktardığı bir yemek ve

seyahat kitabının hazırlığı içinde. “İsmini

eşim Kerem Görsev koydu: Islak Menü.

Sloganını da Ertuğrul Özkök bir sohbet

sırasında oluşturdu: Bir Türk Kadın Şefin

Seyahatnamesi… Çok hoşuma gitti isimler.”

diyen Görsev, kitap içeriğinden duyduğu

mutluluğu söylemeden geçmek istemiyor.

Onun ağzından: “Yunan kıyılarından başlayıp

tüm Akdeniz, oradan Kuzey denizi, oradan

Atlantik geçişi, Karayipler, Panama Kanalı

geçişi ve Galapagos’ta son bulan bir rota...”

Sizin anlayacağınız bir yarım dünya turu...

Hem ülkelerin kültürü hem yemek tarihi hem

kendi maceralarını içeren, uğradığı her kıyı,

her adadan bir yemek tarifinin olacağı özel mi

özel bir kitap...

Her şeyi deneyim için yaşıyor...

Görsev, hala yat şefliği yapıyor ama

söylediğine göre bir tek zevk için! Bu öyle

bir zevk ki, yeri geliyor; bir ayı Norveç

fiyordlarında geçiyor, yeri geliyor Kolombiya,

Panama Kanalı, Galapagos’u tek kalemde

geçiyor... Şimdilerde yine bu eşsiz hazzı

yaşamak için bir balina research istasyonu

ile bağlantıda olduğunu anlatan Görsev, “Bazı

bilimsel araştırma çalışmalarına şef olarak

arada bir katılmak istiyorum. Okyanus geçişi

ve uzun deniz mili tecrübelerim nedeniyle

explorer yatlar için uygun bir adayım.” diyor

ve ekliyor: “Hayata bir kere geliyoruz. Her şeyi

deneyim için yaşıyorum!..”


44

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım

Örgütü (FAO)’nun araştırmalarına

göre her yıl üretilen gıdaların üçte

biri renk, şekil gibi kalite standartları,

fazla üretim, yanlış lojistik kararlar ve

tüketim tarihleri ile ilgili basit bilgilerin

eksikliğinden dolayı çöpe gidiyor. Oluşan

gıda atığı her yıl 1,3 trilyon dolar finansal

kayba neden oluyor. Çevresel gıda atığı

total karbon salınımına yüzde sekiz etki

ediyor. Bu yaklaşık olarak bir milyar

arabanın yıllık karbon salınımına eşit

geliyor. Gıda sektöründe ise çoğu firmanın

atık yönetimine özel atanmış departmanı

bulunmuyor. Farklı departmanların

sorumluluğu altına verilen atık yönetimi

genellikle üretimin bir maliyeti olarak

gösteriliyor. İnsani tüketime uygun

olan gıdalar bile toprağa gömülüyor.

Oluşturduğu atığı tanıyamayan, nasıl

değerlendirmesi gerektiğini bilmeyen

firmalar atıkları değerlendirmek

için en büyük faydayı ortaya koyacak

değerlendirme yöntemini belirliyor.

Türkiye’de gıda israfı

300 milyar TL’ye koşuyor

Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla

Gıda, Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu

belirtiyor. Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl

sonunda 300 milyar TL’yi bulacağını söylüyor.

Gıda kaybı en aza indirilecek

İstanbul Bilgi Üniversitesi Elektrik-

Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi

ve Fazla Gıda Ar-Ge Mühendisi Atakan

Özkan ile BİLGİ öğrencisi Pelin Damla Ateş,

Soğuk Zincir Takip Sistemi isimli projelerini

Fazla Gıda Platformu için tasarladı.

Yürütücülüğünü BİLGİ Elektrik- Elektronik

Mühendisliği Bölümü Dr. Okan Zafer Batur

ile BİLGİ Elektrik- Elektronik Mühendisliği

Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Yiğit Dağhan

Gökdel’in yaptığı projede soğuk zincir

kırılmasına bağlı gıda, zaman ve mali

kayıpların en aza indirilmesi hedefleniyor.

Yapılan çalışmanın öğrencilerin Fazla

Gıda A.Ş.’nin alandaki tecrübelerinden

faydalanarak firma için gerçekleştikleri bir

sistem olduğunu söyleyen Dr. Yiğit Dağhan

Gökdel, “Uygun çevresel ortam testlerinde

(THS5) başarılı sonuçlar elde edildi.

Teknoloji hazırlık seviyesi 6’ya ulaşmak için

sistem geliştirilmeye devam ediliyor. Bu iş

birliği, esasen bir yazılım şirketi olan Fazla

Gıda A.Ş’nin özellikle düşük güç tüketimli

akıllı donanım geliştirme bilgi birikimine

katkı sağlamasının yanında, projede

kapsamında çalışan öğrencilerimizin de

teknik anlamda gelişmesini sağlayıp,

kendilerine iş olanakları sunuyor . Fazla

Gıda A.Ş. ve İstanbul Bilgi Üniversitesi

ortaklığını devam ettirip, 2020 yılı içerisinde

söz konusu bu proje ile geniş kapsamlı bir

Avrupa Birliği Projesi başvurusu da yapmayı

planlıyoruz. ” şeklinde konuştu.

Operasyona dair belgeler

arşivleniyor

BİLGİ ile iş birliği yapan Fazla Gıda

Soğuk Zincir Takip sisteminde Fazla Gıda

Dijital Atık Yönetim platformu ve 100’den

fazla oluşan partner ekosistemi ile gıda

ürününün finansal, çevresel ve sosyal en

avantajlı değerlendirme yönteminin kararını

verebilmesi ve ürünün muhteviyatı hakkında

sahip olunan bilgi sayesinde, herhangi

bir soğuk zincir kırılması yaşanması

durumunda, ürünün değerlendirme yolları

ile ilgili hızlı bir şekilde karar alınabiliyor.

Fazla Gıda, dijital atık yönetim sistemiyle

birlikte anlaşmalı olduğu gıda firmaların

fazla gıdalarını, gıda kazanım hiyerarşisini

göz önünde bulunduruyor. Sunduğu

gıda bağışı, yeniden satış, hayvan yemi

üretimi ve geri dönüşüm modülleri ile

dijital pazaryerinde en uygun partnerle

eşleştirerek değerlendirmesine yardım

eden Fazla Gıda, dijitalleşmiş, hızlı süreç ve

partner ekosistemi sayesinde atık yönetimi

için ekstra insan gücü ve zaman ayırmadan

bu gıdalardan finansal, sosyal ve çevresel

fayda yaratıyor. Platform, gıda firmalarını

farklı türdeki atıklar için farklı kurumlarla

anlaşma yapma zahmetinden kurtarıyor.

Dijital platform aracılığı ile tek bir noktadan

bütüncül atık yönetim sistemi sağlayan

Fazla Gıda aynı zamanda operasyona dair

bütün belgelerin arşivlenmesini takip

edilebiliyor.

Sistemde nesnelerin interneti

teknolojisi kullanılıyor

BİLGİ ile yapılan iş birliği hakkında

konuşan Fazla Gıda kurucularından

Arda Eren, soğuk zincir kırılmasına bağlı

gıda atığını en aza indirebilmek ve gıda

güvenliğini sağlayabilmek için soğuk


zincir takip sistemi tasarladıklarını söyledi.

Eren, “Ortamın sıcaklık ve nemini gerek

görülen zaman aralıklarıyla ölçerek

kullanıcıya sunuyoruz. Sistemi birden fazla

alanda çalışabilecek özellikte tasarladık.

Depolarda sabitlenmiş halde, ürünlerin

nakliyesi esnasında araçlarda, özel ilgi

gerektiren kargoların bulunduğu kutularda

kurulum maliyeti ve montaj gerektirmeden

kullanılabiliyor. Sistemde montaj

gerektirmeyen kolay kurulum özelliği için

nesnelerin interneti teknolojileri kullanılıyor.

Lojistik operasyonlarının kolay takibi ve

operasyon esnasında gerçekleşebilecek

olası soğuk zincir kırılmasına müdahale

edebilmek için araç konumunu takip

edebiliyor. Anlık takip özelliği hem yakıt

tasarrufu yapabilmek adına hem de soğuk

zincirin tehlikeye girmesi durumlarında

alternatif rotalar sağlayarak kullanıcıların

işlerini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistem

lojistik operasyonların karbon salınımına

katkısını düşürmekte önemli rol oynuyor.

Sistem, barındıracağı ivme ölçer ile

araçların taşıma esaslarına uygun kullanılıp

kullanılmadığını denetleyerek, özel ilgi

gerektiren kargoların taşıma koşullarına

dair iç görüler de sağlıyor” dedi.

Türkiye’de yılda 125 kg sebze

meyve israf ediliyor

Maliyet etkin, yerli üretim, bulut tabanlı

algılayıcılar ile yatırım maliyeti olmadan

üretilecek soğuk zincir takip sistemlerinin

küçük işletmelerde hızla yaygınlaştığını

dile getiren Arda Eren, yerli algılayıcı

teknolojileri ile ithalat oranı azalırken, gıda

kaybının büyük oranda önlendiğini belirtiyor.

Ürünün ısı kontrollü sevkiyat dışında da

yaygınlaştırılması ile gıda sektöründe

yaşanan kayıp ve atıkları önlemesi

beklendiğini aktaran Eren, şöyle devam

etti: “Örneğin soğuk zincir taşımacılığı

kapsamına girmeyen ürünlerden biri

olan çilek, oda sıcaklığında taşınırken

üç günde bozulurken, 11 derece sabit

sıcaklıkta taşınan çileklerin ortalama 10

günde bozulduğu tespit edildi. Türkiye’de

her yıl üretilen 49 milyon ton meyve ve

sebzenin yaklaşık 11,6 milyon tonu lojistik

aşamasında doğru şekilde taşınmadığı

için tüketilemez hale geliyor. Türkiye’de

sebze ve meyve hasat, muhafaza, taşıma,

pazarlama ve tüketim olmak üzere beş

ana kademenin her birinde yapılan hatalı

uygulama, ürüne bağlı olarak yüzde 25-

40’lara kadar çıkan kayıplara neden oluyor.

Sonunda ürün çöpe dönüşüyor. Türkiye’de

kişi başına yılda 125 kilogram sebze ve

meyve israf oluyor. Ürünler çöp depolama

alanlarına gidiyor. Bir yılda oluşan 9-10

milyon ton sebze meyve atığı Türkiye’nin

yıllık ihracatının yaklaşık 4 katına karşılık

geliyor. Sebze ve meyvenin nihai bedelinin

Soğuk zincir takip sistemi nedir?

Et, süt, balık, donmuş ürünler, meyve ve

sebze gibi hassas gıdaların korunmasında

sıcaklık, nem gibi parametreler

dikkat çekiyor. Sıcaklık değişimleri,

mikroorganizmaların üremesine neden

olarak ürünlerin yapılarını bozmakta ve

gıda güvenliği açısından tehlike yaratıyor.

Bu nedenle mikroorganizmaların

ürememesi ve gıdaların tazeliğinin

bozulmaması için soğuk zincirin

üretimden tüketime kadarki tüm aşamada

kırılmaması gerekiyor. Bu bağlamda

üreticiler gıda ürünlerinin sevkiyatından

tüketimine kadar geçirdiği tüm aşamalar

(depolama ve satışa sunma vb.) sırasında

uyulması gereken belirli parametreleri

kontrol edip gerekli soğuk ortamı temin

ediyor. Aynı zamanda soğuk zincir

taşımacılığı mecbur olan gıda ürünlerinde,

uygun koşullar sağlanamadığı için

yaşanan kayıplar yüksek oranda oluyor.

Soğuk zincir taşımacılığında yaşanan gıda

kayıpları ve atığın nedeni firmaların gerekli

sıcaklık, nem gibi parametreleri anlık takip

ortalama 1 dolar olduğu kabul edilirse yanlış

yaş sebze ve meyve zincir sisteminin Türkiye

ekonomisine maliyeti 2015 yılı verilerine

göre yılda yaklaşık 9-10 milyar dolar olarak

hesaplanıyor.”

360 derece soğuk zincir takip

sistemi kurulacak

Türkiye’ de taşımacılık sektörü ile büyük

perakende firmalarında soğuk zincir

takip sistemlerinin en yaygın şekilde

kullanıldığının altını çizen Fazla Gıda

Platformu kurucularından Arda Eren “Küçük

işletmeler ve küçük lojistik operasyonlar

için sistemin kullanımının yüksek yatırım

maliyetleri ve yönetim maliyetleri sebebi

ile çok da yaygın olmadığını gözlemledik.

Buradan yola çıkarak; ön yatırımı yüksek

olmayan, yönetim süreci kolay ve maliyeti

düşük yaklaşımımız ile en küçük işletmelere

kadar soğuk zincir takibini gerçek zamanlı

hale taşımayı hedefliyoruz” şeklinde

konuştu. Projemiz deneme prototipleri

aşamasından itibaren bizim de partnerimiz

olan Türkiye’nin en büyük perakende

ve toptan zincir marketlerinden birinde

kullanılıyor diyen Eren, şöyle devam etti:

“Projenin tamamlanmasıyla çalışılan depo

ve mağaza sayısı artacak. Eşsiz partner

ekosistemimiz ile Türkiye’nin dört bir yanına

hızla yayılabileceğiz. Bununla birlikte 360

derece kapsayıcı bir soğuk zincir takip

sistem alt yapısı kurulup yaygınlaştırılmış

olacağız. Bu nedenle oluşacak finansal

kaybın önüne geçilebilecek zamanla

yarışılan soğuk zinciri takip sürecinde atıl

durumda kalan gıda ürünü farklı yöntemler

ile ekosisteme yeniden kazandırılabilecek.”

ederek verileri, ürünler gıda güvenliği

açısından tehlikeli aşamaya ulaşmadan

ve atığa dönüşmeden ilgili birimlere

iletecek teknolojilere sahip olmamasından

kaynaklanıyor.

Soğuk zincir takibinin gıda

kaybındaki önemi nedir?

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 2017

yılında yayınladığı tebliğe göre araç

içinde iç sıcaklığı 0-14 derece arasında

tutabilecek mekanik cihazların ve sıcaklık

nem takip cihazlarının bulunması 'Soğuk

Zincir Taşımacılığı' için zorunlu kılıyor.

Nem, sıcaklık ve ivme gibi parametrelerde

hassas ölçümler yapabilen soğuk zincir

takibi, bu ürünlerin zincirinin kırılmasını

ve kırılmaya bağlı mikroorganizmaların

üremesini engelleyerek bu gıdaların

güvenliğini koruyor. Buna ek olarak

soğuk zinciri kırılan gıdaları tehlikeli

aşamaya ulaşmadan ilgili değerlendirme

noktalarına ileterek atığa dönüşmesini

engelliyor.


46

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

YÜKSEL TÜREMEZ:

Yakında turist gezdirecek yer kalmayacak…

Restoran gezdireceğiz gibi görünüyor..

TÜRSAB Gastronomi Sohbetleri’nin konuğu

TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge Temsili

Kurulu Başkanı Yüksel Türemez oldu.

TÜRSAB Gastronomi Turizmi İhtisas Başkanı

Ömer Kartın moderatörlüğünde iki haftada

bir düzenlenen sohbette pandemi döneminde

dünya gastronomisindeki güncel trendlerin

yanı sıra Türkiye ve dünya turizmindeki

ilerleyişin son durumu mercek altına alındı.

Türemez:” Bu öyle bir şey ki,

öngörüsü de yok, ilacı da yok”

Pandemi gölgesinde gastronomi dünyasının

Türkiye ve dünyadaki resminin detaylı olarak

çekildiği Gastronomi Sohbetleri buluşmasında

konuşan TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge

Temsili Kurulu Başkanı Yüksel Türemez,

turizm sektörü olarak zorlu bir dönemden

geçtiklerini aktararak, “Pandeminin en büyük

özelliği, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı

etkilemesi. Çözümü de kolay değil tabii. Ne

ekonomik bir çözümü ne de tıbben tescillenmiş

bir ilacı yok. Bu öyle bir şey ki, öngörüsü

de yok. İnşallah 2020’de pandemi defterini

kapatarak yolumuza kaldığımız yerden devam

ederiz. Ancak salgın, önümüzdeki yılın ilk altı

ayına kadar sürecek gibi görünüyor. Bu şekilde

pandemiyle yaşamaya devam edeceğiz.”

dedi. Türemez konuşmasına “Bizim TÜRSAB

olarak bölgemiz çok geniş. Hepimiz bu

sektörün birer parçasıyız. Pandemi sadece biz

acenteleri değil, bütün sektörleri etkiledi. Bu

dönemde sadece acentelerimizi değil, yeme

içme mekanlarını da ziyaret ettik. Bir Beyoğlu

gezimizde Şampiyon Kokoreç ve Zencefil

gibi çok sevdiğimiz mekanların kapandığına

şahit olduk ve çok üzüldük. Benim bölgemin

mecbur yapması gereken, 75 kişilik acente

60’ını çıkarıyor. Bu küçülme demek. İstihdam,

ekonomi açısından önemli bir sorun. Dünyada

yaklaşık 130 milyon kişinin turizmden işsiz

kalacağı görülüyor. Karşımızda çok büyük bir

sorun var. Tek bizim sorunumuz değil ama.”

sözleriyle devam etti.

“Sigorta garantisi önemli”

Bu dönemde sigorta güvencesinin iç ve dış

pazardaki önemine değinen Türemez, “Sağlık

teminatları genişletilmiş seyahat sigortaları

hem iç hem dış pazar için önemli. Bu sayede

turist sayısını da arttımış olacağız. Türkiye

olarak gelen ziyaretçiler zaten sigorta ile

koruma altında ama poliçeye pandemi

teminatının da dahil edilmesi gerekiyor. Bu

noktada vaka sayısında rakamsal olarak şeffaf

bir görüntü vermek önemli. Çünkü ne kadar

çok şeffaf olunursa o kadar hızlı çözüm olur .

Ülkemizde sigorta zaten yapılıyor.” dedi. Yeni

trendler arasında pandemiden sonra yeni

hastalıkların olacağına ilişkin duyumlarını

paylaşan Türemez, “İç turizmde de bunu

yapmalıyız. Bu sadece yabancı ziyaretçiler

için geçerli değil. Turizmin sürdürülebilirliği

açısından hijyen sertifikasyonları çok önemli.

Turisti sigortalar, tedavi eder ve ülkesine

geri gönderir isek bu ülkemiz turizmi ve

ekonomisine de olumlu yansır. Türkiye olarak

hem sağlık çalışanları hem de sağlık alt yapısı

olarak fazlasıyla sahibiz. Güzel günler bizim

diyorum.” dedi.

“Bloggerlerin yerini aplikasyonlar

alacak”

Pandemi etkisinde turizm sektörünün

geleceğine ilişkin öngörülerini paylaşarak

sözlerini sürdüren Türemez, “Artık dijital bir

dünyadayız. Pandemi sonrasında özellikle

yapay zekayla çalışacak bir döneme gireceğiz,

şimdi bile kullanıyoruz. Teknoloji ve dijital

dönüşüm gelecekte turizmin her bir dalını

etkileyebilecek bir alan. Bizim de İstanbul

genelinde bir aplikasyon çalışmamız olacak,

güzel bir çalışma olacağını düşünüyorum. Bir

dönem bloggerler dönemiydi. Yakın gelecekte

blogerlerden aplikasyonlara hızlı bir geçişin

sağlanacağı bir döneme gireceğiz.” dedi.

“Herkes evde, akademi de evde…”

Ömer Kartın’ın, akademik dünyanın pandemiyi

algılama şekline ilişkin sorusuna cevaben

sözlerini sürdüren Türemez, “Akademi için de

çok zor bir süreç. Uzaktan eğitim hazırlıyorlar

şu anda. Yüz yüze eğitim zorlaştığı için

üniversiteler önümüzdeki dönem için online

eğitim programı hazırlayacaklar. Bir yandan da

çalışma da var tabii. Ama neresinden baksanız

eksiklikler var. Sadece bizim ülkemizde de

değil, dünyada böyle. Genelde tıbbi anlamda

eksiklik var. Bu konuda yol gösterici olan,

öngörü ve istatistikler olacak. Bu rakamları da

toparlayacaklardır.” dedi. Bu paralelde İstanbul

Büyükşehir Belediyesi’nin bir çalışma içinde

olduğunu anımsatan Türemez “ İki gündür

İBB’de bir çalışma var, İstanbul özelinde

istatistiksel bir çalışma bu. Bu noktada

rakamları ortaya koyarsak önemli bir çalışma

olacak. Ama tabii herkes evde, akademi de

evde.” diye konuştu.

“İnovasyona açık insanları sektöre iyi

tanıtmak gerek”

Gastronomide inovasyonun öneminden

bahseden Türemez, “(GTD) olarak yakın bir

zamanda Trabzon’da gastronomi anlamında

bir inceleme gezisi yaptık. Orada çok değerli

bir iş adamı ile tanıştık. Kendisi işletmesinde

kavurma ve yerel peynirleri kullanarak

pizza yapıyor. Bu tarz inovasyona açık

insanları da sektöre tanıtmak gerektiğini

düşünüyorum. Trabzon dediğinizde Akçaabat

köftesi markalaşmış ama balığı da iyi bir

şef sunumu ile size sunabiliyorlar. Orada

yine köfte, balık ve pizzanın değişik yerli

versiyonlarını tattık. Güzel bir inceleme gezisi

oldu. Onların da pandemiden kaynaklı kötü

bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Birçoğu

için bir fırsat da olacak bir dönem. Ayakta

kalabilmek için kendimiz yeni modeller

oluşturmamız gerekiyor, giderleri düşürmek

önemli. Sadece 6-9 ay uyuma süreci gibi

düşünebiliriz. Bunu bir dinlenme olarak

değerlendirebilirler. Araştırma yapabilirler.

Hata bizim GastroAkademi ve TÜRSAB’ta

bu araştırmaları toplayabiliriz. İnsanlar şu

anda dünyada turizme aç aslında. Öncelikle

sağlığımızı korumamız lazım. Pandemiden

sonra ülkemize yoğun ziyaretçi akınının

olacağını düşünüyorum.” dedi.

“Yakında turisti restoranlarda

gezdireceğiz”

Kariye Müzesi’nin ibade açılmasına ilişkin

görüşlerini de paylaşan Türemez, “Ben

de Kariye’nin müze olarak kalmasını

isteyenlerdenim. Yakında turistleri gezdirecek

yer kalmayacak, restoranları gezdireceğiz

gibi görünüyor. İnce bir espiri olsun bu.” dedi.

Ömer Kartın ise, Türemez’in bu sözlerine

karşılık turizmde ürün ve kaynak çeşitliliğinin

önemine dikkat çekerek, bu konuda bir denge

kurulacağına inandığını söyledi. Bu dönemde

otel ve restoranlarda hijyenin önemine dikkat

çekerek sözlerine devam eden Türemez,

sağlıklı yiyecek ve güvenli ürünün öneminden

bahsederek, GastroAkademi olarak bu konuda

önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.

Türemez, “GTD olarak Yoğurt Konferansı,

ekmek workshopu ve Şirince zeytinyağı

hasadı planlıyoruz. Tabii ki zor bir dönem.

Beklenenden daha az sayıda insanla olacak

belki. Eylül ayı içinde gerçekleştireceğiz.

TÜRSAB İhtisas Başkanlıkları atandı ve

herkesin bu çalışmalara katılmasını istiyorum.

Dünyadaki trendleri kendi komitelerinde

görme şansını elde edecekler bu sayede ve bu

komiteelre girerek çalışmalar yapmaları onları

rahatlatacaktır.” dedi.



48

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

GTD, Pandemi Sonrası Gastronomi ve

Restoranlar Araştırma Raporu’nu yayınladı

Gastronomi Turizmi Derneği ve Xsights Araştırma’nın Pandemi Sonrası Gastronomi ve

Restoranlar Araştırma Raporu’na göre, restoran sektörü için normale dönüş eylül ayı itibariyle

gerçekleşecek. Hijyen sertifikası restoran tercihinde %88 etkili olurken, müşteriler için en etkili

Covid-19 önlemi, tuvaletlerin sterilizasyonu!..

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD),

Pandemi Sonrası Gastronomi ve

Restoranlar Araştırma Raporu’nu

yayınladı. Pandemi salgınının gastronomi ve

restoranlar üzerindeki etkisini araştırmak

ve tüketicinin değişen tüketici davranışlarını

öngörmek amacıyla hazırlanan

raporda, restoran sektörü için normale

dönüşün eylül ayında gerçekleşeceği

belirtilerek, müşterilerin %87’sinin hijyen

sertifikasının restoran seçimlerinde etkili

olacağı vurgulandı. Xsight Araştırma

ve Danışmanlık A.Ş. tarafından 17-22

Mayıs 2020 tarihleri arasındaki veriler

doğrultusunda hazırlanan ve toplamda

IBBS seviyesindeki coğrafi dağılıma göre

temsili olarak toplam 600 kişinin katılımıyla

yapılan araştırma kapsamındaki analizler

%95 güven düzeyinde anlamlılık testine tabi

tutularak oluşturuldu.

‘Restoranlarda en çok ne yemeyi özledik?’,

‘Restoranlara ne zaman eski sıklıkta

(COVID-19 öncesi) geri döneceğiz?’,

‘Restoranlarda alınan önlemlerin bilinirliği’,

‘Restoranlarda alınan önlemlerin etkinlik

algısı’, ‘Hijyen sertifikası restoran

seçiminde etkili mi?’ sorularına cevaben

hazırlanan raporda yer alan bulgulardan

çıkan sonuçlar şöyle:

En çok pide yemeyi özledik

Rapora göre tüketiciler restoranlarda

en çok pide (%28), kebap (%25) ve döner

(%22) yemeği özlediklerini ifade ederken,

araştırma sonuçlarından restoranlara en

çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların

geri döneceği belirtiliyor. İstanbul’da

yaşayanlar restoranları COVID-19

öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün

bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de

yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise 100

gün beklemeyi planlıyor.

Restoranlar eylül itibariyle

normalleşecek

Raporda tüketicilerin restoranlara

COVID-19 öncesi geri dönmek için ortalama

105 gün bekleyecekleri ifade ediliyor.

Araştırma sonuçlarından restoranlara en

çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların

geri döneceği ortaya çıkıyor. İstanbul’da

yaşayanlar restoranları COVID-19

öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün

bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de

yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise

100 gün beklemeyi planlıyor. Araştırmadan

çıkan sonuçlara göre restoran sektörü için

normale dönüş eylül ayında gerçekleşecek.

Müşteri, restoran önlemlerinin

ortalama 8’ini biliyor

Restoran müşterilerinin yarısından

fazlası salonların, %50 kapasiteyle

çalışmaları gerektiğini, %48’i termal

kamera ve ateşölçer bulundurma

zorunluluğunu, %44’ü oturma

mesafesi önlemini ve mutfak

personeli için alınan önlemleri, %42’si

müşterilerin maske, siper ve eldiven

ile karşılanması gerektiğini, %38’i

hijyen paspası zorunluluğunu biliyor.

Araştırmada restoran müşterisinin

restoranların alması gereken

önlemlerden ortalama 8 tanesini bildiği

vurgulanıyor.

Müşteriler için en etkili önlem,

tuvaletlerin sterilizasyonu

Raporda, restoran müşterilerinin %91’i

tuvaletlerin sterilizasyonunun, %88’i

misafirlerin ateşinin ölçülmesinin, %86’sı

mutfak personelinin bone, maske, önlük

ve galoş kullanmasının en etkili önlemler

arasında olduğu belirtiliyor.

Hijyen sertifikası restoran

tercihinde %88 etkili

Pandemi Sonrası Gastronomi ve

Restoranlar Araştırma Raporu kapsamında

ayrıca restoran müşterilerinin %87’sinin

hijyen sertifikasının, restoran seçimlerinde

etkili olacağı ifade ediliyor. Restoranın,

hijyen sertifikasının olması müşteriler

nezdinde, %35 sağlıklı, %28 güvenilir, %9

kaliteli ürünler sunan bir işletme olduğu

algısı oluşturuyor.



50

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel / makale

Yaşadığımız bu sürece dair geçmişteki

fütüristler bir tahminde bulundular mı diye

ufak bir araştırma yaptığımda birkaç yıl evvel

okuduğum bir kitaba tekrar göz atmam

icap etti. Sayısal devrim, iletişim devrimi,

şirket devrimi ve teknolojik tekilliği tartışan

çalışmalarıyla bilinen Amerikalı yazar ve

fütürist (gelecekçi) Fortune dergisinin eski

editörülerinden olan ve teknoloji ve onun

etkileri üzerine çalışmalar yapan Alvin Tofller,

daha sonra toplumdaki değişimleri ve tepkileri

incelemeye başladığında, 1970'lerde yazdığı

Future Shock (Gelecek Korkusu) adlı kitabına

tekrar göz atmak istedim.

Fütürist Alvin Tofller’in kitabında; çok kısa

sürede çok fazla değişiklik ile karşı karşıya

kaldığında, bireylerin ve tüm toplumların belirli

psikolojik durumu ile ilgili ta 1970'de yazdığı

öngörülerini okuduğunuzda şok olmamanız

işten değil! Bugün tekrar baktığımda gördüm ki

yazarın üstün sanayi toplumu için ileri sürdüğü

öngörüleri çok büyük ölçüde gerçekleşmiş

durumda. Diğer taraftan üstün sanayi

toplumu seviyesinden henüz biraz uzakta

olan bizim gibi ülkelerde durum biraz farklı.

Kitaptaki öngörülerin bir kısmı hayatımıza

girmiş olmakla birlikte, diğer bir kısmı da

henüz “yaşanacak gelecek” olarak önümüzde

durmakta...

Mevcut pandemi tamamen değişimle ilgilidir,

aslında çok hızlı bir değişimle... Daha önce

hiç olmadığı gibi bir değişim. Kelimenin tam

anlamıyla 180 km/s'ten 60 km/s'e yavaşlama,

belki daha da az. Gıda tüketimi ve yeme içme

alışkanlıkları, özellikle hijyen, kişisel güvenlik

ve sosyal mesafeyle ilgili tüm yeni endişelerin

bir sonucu olarak önemli ölçüde etkilenecektir.

Ancak, medya alanının çoğunu tekelleştiren

mikro sorunlara girmeden önce, geri çekiplip

daha büyük resme bir bakmaya ne dersiniz?

Koronavirüs salgınının patlak vermesinin

ardından, dünyadaki ülkeler hastalığın daha da

yayılmasını önlemeye yönelik bir dizi politika

önlemini uygulamaya başladı. Bununla birlikte,

bu tür önlemlerin tarımsal üretimi ve ticareti

etkileyebileceği gerçeğine az ülke ya da kişi

uyandı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),

çoğu ülkede kilitlenmeleri takiben gıda ve tarım

sektörünün makro görüntüsünü incelediğinde,

perspektifleri aslında oldukça ilginç. FAO,

TUROYD Yönetim Kurulu Üyesi

Orhan Genceli

Covid-19, yeme içme endüstrisi ve

alışkanlıklarını nasıl şekillendirecek?

2008 mali krizinin, azalan gelir ve belirsizlik,

insanların daha az harcama yapmalarını

ve talebin daralmasını sağladığında neler

olabileceğini gösterdiğini söylüyor. Satışlar

düştü. Üretim de öyle. Ayrıca, en fazla

etkilenenler gelir kısıtlamalarını telafi etmek

için üretken varlıkların satışı, daha az çeşitli

diyetler, aşırı avlanma gibi olumsuz baş etme

stratejilerine geri dönmeye zorlandı.

COVID-19 salgınının başlangıcında, belki de

olası kıtlık korkusundan dolayı talepte önemli

bir artış olmuştur. Gıda talebi, FAO'nun genel

olarak esnek olmadığını vurgulamaktadır ve

beslenme alışkanlığı dar bir aralıkta değişse

de, genel tüketim üzerindeki etkisi büyük

olasılıkla sınırlı olacaktır. Hayvansal protein

tüketiminde (bilim temelli değil - hayvanların

virüsün ev sahibi olabileceği korkusunun bir

sonucu olarak) ve balık, meyve ve sebze gibi

diğer yüksek değerli ürünlerde (ki bunlar

fiyat düşüşlerine neden olma olasılığı vardır).

Bu korkular özellikle küçük ve orta ölçekli

işletmeler de dahil olmak üzere restoran ve

otellere verilen çiğ balık ürünleri için geçerli

olabilir. Yoksul ülkelerdeki gıda talebi gelirle

daha bağlantılıdır ve burada gelir getiren

fırsatların kaybı tüketimi etkileyebilir. Bulaşma

korkusu, market ve pazarlara daha az ziyaret

yapılması anlamına gelebilir ve insanların

yiyecek satın alma ve tüketme şekillerinde bir

değişiklik beklenebilir - daha düşük restoran

trafiği, artan e-ticaret alışverişleri ve evde

yemek yeme artış hızı giderek istatistiklere

yansıdı bile.

FAO, koronavirüsün patlak vermesinin

ardından dünyanın dört bir yanındaki ülkeler

hastalığın daha da yayılmasını önlemeye

yönelik bir dizi politika önlemi uygulamaya

başladı. Bununla birlikte, bu tür önlemlerin

tarımsal üretimi ve ticareti etkileyebileceği

gerçeği azdır. Örneğin, birçok ülke nakliye

gemilerini tehlikeye atma riski olan ve

günümüzde birçoğu açık denizlerde taşınan

taze meyve ve sebzeler, balık ve balık ürünleri

gibi bozulabilir mallar için özel risk taşıyan

kargo gemileri üzerinde daha yüksek kontroller

uygulamaktadır. Ülkemizde de olduğu gibi

dünyanın bir çok yerinde mevsimlik işçiler

gibi insanların serbest dolaşımını da etkileyen

tedbirlerin gıda üretimi üzerinde etkisi oldu

ve devam etmektedir. Bu nedenle küresel

olarak piyasa fiyatlarını etkiledi. Yiyecek ve

gıda fabrikalarında kabul edilebilir sağlık

standartlarını garanti altına almak için

alınacak önlemler üretimi yavaşlattı. Yiyecek

tedarik zinciri, üreticiler, tüketiciler, tarım ve

balıkçılık girdileri, işleme ve depolama, nakliye

ve pazarlama, vb. içeren karmaşık bir ağdır.

Tüm seviyelerdeki gıda sistemleri önümüzdeki

haftalarda ve aylarda test edilmeye devam

ediyor ve zorlandıkları görülmektedir.

An itibariyle, gıda tedariki yeterli olduğundan

ve piyasalar şu ana kadar istikrarlı olduğundan

kesintiler minimum düzeyde olsa da, küresel

tahıl stokları rahat seviye görüntü veriyor

ve 2020 için buğday ve diğer başlıca temel

mahsullerin görünümü endişe verecek

seviyede değildir.

Yüksek değerli metaların (yani meyve ve

sebzelerin) daha az gıda üretimi zaten olası

olsa da, değer zincirindeki kilitlenmeler

ve bozulmalar nedeniyle henüz fark

edilmemektedir. Lojistik tıkanmalar, taze

gıda tedarik zincirleri için özellikle en önemli

engeldir. Nakliye kısıtlamaları ve karantina

önlemleri, çiftçilerin ve balıkçıların pazarlara

erişimini engellemiş ya da maliyetleri

artırmıştır. Bu da üretim kapasitelerini

kısıtlayacak ve ürünlerini satmalarını

engelleyecektir. Çiftliklerin ve balıkçı

gemilerinde hijyen, çalışma koşulları ve

yaşam tesisleri için uluslararası standartların

iyileştirilmesi ihtiyacının da pandemi ışığında

yeniden ele alınması gerekmektedir.

Üstelik restoranlardaki “Güvenli Turizm”

kuralları ile azalan kapasite ve sosyal

mesafe şartları ile işletmelerin günlük satış

potansiyellerini aşağı çekeceği gibi karlılığı da

minimize edecektir.

Maalesef mevcut kapitalist düzende “Gelecek

Korkusu” hayatımızın tüm evresinde yer alacak

ve özellikle bizim gibi ekonomisi demokrasisi

kadar gelişebilen ülkelerde, mevcut eğitim ve

entellektüel birikimle bu tür yaşanabilecek

kaotik durumda bilim, teknoloji düstur edinmek

gerekir. Vatandaşını ve ülkesini koruyacak

önlemler yerine, başka ülkelere gönderdiğimiz

maske yardımı gösterileri ile hamaset yapan

politika ve politikacılar üreten bir sosyal

yapıda alacak yolumuz ve çaba gösterecek

zamana ihtiyacımız olduğu aşikardır. Üstelik

gönderdiğimiz maskelerin maliyeti uçağın

harcadığı yakıttan daha düşük olması ayrıca en

vahim olanıdır.



52

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel / makale

Hava atarlar ya, "dünyaaaayı gördüm

ben" diye…

Şimdi sıra bende; 221 özerk ülke, 170

birleşmiş milletler ülkesi gördüm.

Hiçbirinde Türkiye'deki kadar “lüks

restoran korkusu" yaşamadım. Nedir

lüks restoran korkusu? Hesap korkusu,

kazıklanma korkusu. Ne geçirdiler, ne

geçirecekler korkusu! Bir kere, çoğunda

menü yoktur. Pandemi bahane oldu. Ama

web sitelerinde yani dijitalde de menü

de yoktur. Sorarsın, neler var? "Sayayım

ağabey" der, zaten o sekizincisini

sayarken sen birincisini unutursun.

Fiyatlar? "Sen sor ben söyleyeyim" der.

Hele balıkçıdaysan en az 40 çeşit, her biri

farklı fiyatlı meze vardır. Garson kendisi

aklında tutamaz fiyatları. Korka korka

yemeğini, mezeni ısmarlarsın. Acaba fava

15 miydi, 45 mi? Karidese ne demişti? 100

mü? Ohaa! Ben 30 duydum. Acaba kuver

ne kadar? %10 garsoniyeyi de kendileri

mi koyacaklar? Bir de üstüne KDV

koyarlar. Ohh, bermuda şeytan üçgeni

kuver-garsoniye-KDV'yi ekleyince hesap

olur kaymaklı kazık..!.

300 küsür düşündüğünüz hesap 1000 TL

gelir karşınıza. Başında da garson hala

bahşiş diye bekler. Tatsızlık olmasın

diye 3, 5 bir şeyler daha koyarsın. Parayı

koyduğun süslü deriyi öyle bir kapatır ki,

sanki suratında şaplak! "E zaten hesaba

eklemişsiniz" dersen de hafifçe kulağına

eğilip, "ağabey, hem takip edemiyoruz

hem de puan sistemi diyerek oradan bize

ancak kırıntı düşüyor" derler… "Ne var ki

bunda, 1000 TL'ya lahmacun satılan bir

yerde 1000 TL iki kişi bedava" diyenler

olabilir.

Söyleyeyim, oralara da gittim. Menüde

koca koca lahmacunun fiyatı yazıyor,

üstelik 3'lü kazığın (kuver-garsoniye-KDV)

hiçbiri yok. Yani fiyatları pahalı olabilir

ancak bence çok dürüst, çok namuslu

yerler oralar. Bodrum Yalıkavak'ta işte

böyle bir balıkçı restoranına gittim.

Tabii ki hamama girip terleyeceğimizi

biliyorduk, ancak yağlı kazığa

oturtulacağımızı hesap etmemiştik. Yan

yana 2 masaydık ve diğer masada yabancı

misafirler vardı. Garibim saf saf, "Kapıda

fiyat listesi yok" diyor garsona 3, 5 kez.

Garsonda "Ne diyo bu salak, ne kapısı,

ne menüsü?" edasıyla bakıyor turiste.

Peki diyor turist, "menü var mı?" Menü

yok, "Dijitalde yani web sitenizde var mı

fiyatlar?" Yok! "Peki nasıl öğreneceğiz

fiyatları ve yemekleri?"

Garson kafa göz yararak ve çevre

yardımıyla neyin ne olduğunu ve fiyatlarını

saymaya çalıştı. Sonra kendisi sıkıldı.

"Come come" diyerek zavallıyı dolabın

önüne götürdü. Yirmi dakika içeride kalan

adam nevri dönmüş bir şekilde geri geldi

ve karısına, kızına durumu anlatmaya

çalıştı. Başarılı olamayınca bu kez ailece

dolabın önüne gittiler. 80 çeşit meze için

bu ne, bu kaça derken sanırım mideleri

sırtlarına yapıştı. Ya, bir de kadın garsona

her birinin kalorisini sorduysa? Yok,

,

Cem

Tur Andiamo Yönetim Kurulu Başkanı

Polatoglu

Lüks restoran korkusu nedir

bilir misiniz?

yok sanmam. O suratsız garson çoktan

bıçaklardı kadını. Daha fazla bu duruma

şahit olmamak için restorandan çıktım.

Peki nedir aslında olması gereken, ne

yaparlar yurt dışında özellikle Avrupa'da

restoranlar sıralayalım;

Kapıda, gece de görülsün diye ışıklı bir

menü asılıdır. Müşteri fiyata bakar, eğer

uygunsa neyi kaça yiyeceğini bilerek

içeri girer. Medeni ülkelerde kapıda

değil, içeride menü olması sakıncalıdır.

Arkadaşınla, ailenle restorana gelmişsin.

Kapıda menü yok. Oturmuşsun,

yerleşmişsin masana. Menü geliyor ve

görüyorsun ki fiyatlar bütçenizin üzerinde.

O kadar zor ki artık o masadan kalkmak.

Mecburen bir iki bir şey yiyip kendini

zor atarsın restorandan. Buna ticarette

"müşteriyi kayığa oturtmak derler".

Genelde turistik mekanlarda kapıda

duran "gel gelci" tayfanın vazifesi budur.

Menüde fiyatların yanı sıra kalorisi hatta

gramajı da yazar.

Ekstra alınacak kuver, garsoniye,

müzik, KDV vs. varsa onu da altta büyük

puntolarla belirtmek zorundadır.

Daha fazla dünyaya rezil olmadan,

insanları mağdur etmeden, ticaret,

turizm, maliye bakanlıkları ve belediyeler

bu duruma el atmalıdır. Kısaca, fiyatlar

Avrupa ayarındaysa, sistemini de Avrupa

standartlarında kurmalıyız...



54

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Anadolu Etap,

TSE belgesi alan ilk meyve üreticisi oldu

Anadolu Etap, COVID-19 ile mücadele kapsamında aldığı önlemlerle Türk Standartları Enstitüsü

(TSE) tarafından ‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ne layık görüldü. TSE’nin hazırladığı

kılavuzdaki kriterleri tam olarak yerine getiren Anadolu Etap, Türkiye’de belgeyi almaya hak

kazanan ilk meyve üreticisi oldu.

Türkiye’nin en büyük meyve şirketi

Anadolu Etap, COVID-19 ile

mücadele kapsamında çiftlik, tesis

ve fabrikalarında yürüttüğü çalışmalarla

‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’

almaya hak kazandı. Anadolu Etap’ın

Balıkesir-Tahirova, Çanakkale-Kumkale,

Konya-Karapınar çiftlikleri ile Balıkesir-

Gönen paketleme tesisi, TSE tarafından

‘Yumuşak veya sert çekirdekli meyvelerin

yetiştirilmesi, toplanması, taşınması,

depolanması ve paketlenmesi faaliyetleri’

süreçlerinde uyguladığı COVID-19

önlemleri kapsamında değerlendirildi. Türk

Standartları Enstitüsü’nün (TSE) hazırladığı

‘COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve

Kontrol Kılavuzu’nda belirtilen tüm şartları

yerine getiren Anadolu Etap, ‘COVID-19

Güvenli Üretim Belgesi’ alan Türkiye’deki

ilk meyve üreticisi oldu. Anadolu Etap

benzer önlemleri yürüttüğü Isparta, Denizli

ve Mersin meyve suyu fabrikalarında ise

sertifika süreçleri devam etmekte; kısa

sürede bu lokasyonlarda da sertifika

alınması hedeflenmektedir.

Açık: “Sorumluluğumuz büyük”

Anadolu Etap Genel Müdürü Bahadır

Açık, tüm lokasyonlarında COVID-19 ile

ilgili önlemlerini henüz ülkemizde ilk

vaka tespit edilmeden önce, Ocak ayından

itibaren almaya başladıklarını ve kademeli

olarak artırarak sürdürdüklerini söyledi.

Açık, “TSE’nin salgın sürecine yönelik

hazırladığı ve şirketlerin COVID-19 ile

mücadelesinde rehber niteliği taşıyan

kılavuz doğrultusunda, sektörümüzde

bu belgeyi alan ilk firma olduk. Meyve

sektörünün önemli bir oyuncusu olarak

sorumluluğumuz büyük. Salgın sürecinin

en başından beri, halkın sağlıklı gıda

ihtiyacını karşılayabilme hedefiyle en üst

düzeyde önlemlerimizi alarak üretime

devam ediyoruz. Sağlık Bakanlığı ve ilgili

kurumların da yönlendirmeleriyle başta

çalışanlarımızın ve toplumun sağlığını

gözeterek tüm lokasyonlarımızda ve tedarik

zincirinin tüm halkalarında tedbirlerimizi

en üst düzeyde uyguluyoruz. Bu

önlemler sayesinde çiftliklerimiz hasada;

fabrikalarımız meyve işlemeye; tesislerimiz

paketlemeye sağlıkla ve güvenle devam

ediyor” dedi.

Yurt içi ve dışında kesintisiz

hizmet…

Taze meyve ve meyve suyu operasyonları

ile 60’dan fazla ülkeye ürünlerini

ulaştırdıklarını belirten Açık, “Global olarak

yürüttüğümüz operasyonlarımızın tümünde

sürdürülebilir tarım ve kalite ilkelerini

benimsiyoruz. Yüksek kaliteye sahip

meyve ve meyve suyu konsantrelerimizle

hem yurt içinde hem de Uzak Doğu’dan

Bahadır AÇIK

Anadolu Etap Genel Müdürü

ABD’ye kadar geniş bir pazar ağındaki

müşterilerimize kesintisiz hizmet veriyoruz.

Satışlarımızın yüzde 65’i ihracattan geliyor.

Her geçen sene yeni ülke ve müşterilerin

portföyümüze eklenmesiyle daha geniş

bir coğrafyaya yayılıyoruz. Pandemi

döneminde de aldığımız önlemlerle

kalitemizi sürdürülebilir kıldık. Türk

meyvesini dünyada kaliteyle temsil ediyoruz.

Anadolu Etap olarak ülkemizdeki tarımın

gelişmesine ve tarımsal kalkınmaya destek

olurken dünya pazarlarının da sağlıklı ve

kaliteli, taze meyve ve meyve suyu ihtiyacını

karşılamaya devam edeceğiz” diye konuştu.


Pandemi, restoran müşterilerinin

tercihlerini nasıl değiştirdi?

Yeni nesil finansal teknoloji grubu

Multinet Up, koronavirüs salgını

normalleşme sürecinde tüketicinin

dışarıda yeme-içme alışkanlıklarının

nasıl değiştiğini, restoran ve kafelerin

tercih edilme nedenlerini ortaya koyan

bir araştırma düzenledi. 1500’ün üzerinde

katılımcı ile gerçekleştirilen Yeme İçme

Sektörüne Yönelik Tüketici Araştırması’nda

tüketicilere restoran ve kafelerde alınan

sağlık tedbirleri hakkındaki görüşleri

soruldu ve bu tedbirlerin alışveriş tercihleri

üzerindeki etkisi değerlendirildi.

Tüketici, restoran ve kafenin

mutfağını anlık olarak

görüntülemek istiyor

Araştırma, çalışanların büyük bir oranının

çalışmak için evden ofislere veya iş

yerlerine geçtiğini ve öğle yemeklerinde

restoran ve kafelerin tercih edilme

oranlarının hızla arttığını ortaya koyuyor.

Ancak araştırmaya göre tüketici, hijyen

tedbirleri konusunda hayli hassas. Restoran

ve kafe müşterilerinin beklentilerine yönelik

öne çıkan uygulama mutfakların anlık

kamera görüntüleri ile seyredilebiliyor

olması. Nitekim, araştırmaya katılanların

%74’ü yemek yiyeceği restoran ve kafenin

mutfağını anlık olarak görüntülemeyi istiyor.

Tüketicinin restoran ve kafelerde mutlaka

görmek istediği tedbirlerin başında tüm

çalışanların maske kullanması zorunluluğu

geliyor. Tüketicinin restoran ve kafelerde

görmek istediği diğer uygulamalar ise

sırasıyla şöyle: Katılımcıların %43’ü

restoran girişinde dezenfektan kullanımının

zorunlu olmasını, %40’ı tüm personele

Bora IŞIK

Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcıs

ve müşterilere ateş ölçümü yapılmasını,

%31’i ise masaların sosyal mesafeye göre

konumlandırılmasını gerekli görüyor.

Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel

Müdür Yardımcısı Bora Işık, araştırmayla

ilgili şunları ifade etti: “Yeme-içme

mekanlarının haziran ayı itibariyle kontrollü

sosyal hayat kuralları çerçevesinde

yeniden faaliyete geçmesinin ardından

restoran ve kafelerde yaşanan canlanma

sektörün toparlanma sürecine girmesini

sağladı. Birçok şirketin ofislere kademeli

dönüşü mekânların eski doluluk oranlarını

yakalayabilmesi açısından etkili oldu.

Bugün zincir restoranlardan yerel esnafa

kadar birçok yeme-içme mekanının hijyen

tedbirlerini titizlikle uyguladığını biliyoruz.

Bu titizliğin ziyaretçilere şeffaf bir şekilde

gösterilmesinin güven sorunlarını en aza

indireceğini ölçümledik. Kontrollü sosyal

hayat kurallarının hassasiyetle uygulanması

sadece yeme-içme sektörü açısından değil,

bu sektöre bağlı onlarca sektör ve çalışan

açısından büyük önem taşıyor. Bireyler

olarak günlük alışverişlerimizle ekonomiye

katılım sağladığımızda zincirleme bir pozitif

etkiye sebep oluyoruz.” dedi.

Tüketici temassız ödeme talep

ediyor

Araştırmanın sonuçlarından biri de

tüketicinin ödeme alışkanlarındaki

önemli bir değişikliği de ortaya koyuyor.

Araştırmaya katılanların %60’ı ödemelerini

artık mutlaka temassız yapmayı tercih

ettiklerini belirtiyor. Araştırmaya

katılanların %20’si nakit para kullanımının

virüs ve mikropların yayılmasına sebep

olduğunu, bir süre herkesin temassız

ödeme yapmaya yönlendirilmesi

gerektiğini ifade ediyor. Temassız ödeme

teknolojilerinin kullanımının hijyen

önlemleri kapsamında önemli bir yere

sahip olduğunu belirten Işık, “Multinet

Up olarak temassız ödeme teknolojilerini

üretiyor ve hemen her alanda kullanımının

yaygınlaşmasına öncülük ediyoruz.

Geçtiğimiz sene üye iş yerlerimiz için hayata

geçirdiğimiz mobil ödeme uygulamamız

MultiPOS ve kart kullanıcılarımızın 2015

yılından itibaren kullandığı MultiPay mobil

uygulamamız sayesinde paydaşlarımızın

temassız ödeme yapma alışkanlığı

kazanmasını sağlamıştık. Şimdi temassız

ödeme hijyen önlemleri açısından bir konfor

olmanın ötesine geçti. Bugün birçok tüketici

ödemelerini temassız yapmak istiyor” dedi.


56

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

GTD Heyeti'nden Ankara ziyareti

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve

Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan'ı Ankara'daki makamlarında ziyaret etti. GTD

Başkanı Gürkan Boztepe'nin yanı sıra GTD Başkan Yardımcısı Koraltan Saygın, Genel

Sekreter Levent Eren, YK Üyesi Önder Dinler, GTD Kahramanmaraş Başkanı Sami

Kervancıoğlu, GTD Çevre Komitesi Başkanı Doç. Dr. Efsun Dindar, GTD Bilim Kurulu

Üyesi Dr. Nur Undey, GTD Trabzon Başkanı ve Çevre Doğa Komitesi Üyesi Ahmet

Sait Tütünci ve MUGAFED (Mutfak ve Gastronomi Aşçılar Federasyon) Başkanı Salih

Güney'in de hazır bulunduğu ziyarette Türkiye turizminde 2023 hedefleri masaya

yatırıldı. Türkiye’nin gastronomi haritasının oluşturulmasına yönelik çalışmaların

desteklenmesinin kararlaştırıldığı buluşmada GTD Pandemi Raporu konusu hakkında

bakana detaylı bilgiler aktarıldı. Türk Kültürü ve Turizmi çalışmalarında yaşanan

olumlu gelişmelerin artarak devam etmesi temennisinde bulunulduğu ziyarette Bakan

Ersoy, gastronomi turizminin ülke için önemine değinen açıklamalarda bulundu.

Nestlé’ye ‘En Yüksek Performans

Gösteren Gıda Şirketi’ unvanı

Dünyanın lider beslenme, sağlık ve iyi yaşam şirketi Nestlé, sürdürülebilirlik alanında

yürüttüğü kapsamlı çalışmalarının başarısını FTSE4Good Endeksi’nde aldığı sonuçla

taçlandırdı. Londra Borsası bünyesindeki FTSE Russell tarafından ölçümlenen ve sorumlu

yatırım şirketlerini belirleyen FTSE4Good Endeksinde, en iyi performansı gösteren şirketlerden

biri oldu. Gelecek nesiller için gezegenin korunmasını çok önemseyen Nestlé, yaşam

kalitesini artırmak ve daha sağlıklı bir geleceğe katkıda bulunmak amacıyla bireyler ve aileler,

topluluklar ve gezegenimiz için Ortak Değer Yaratan projeler hayata geçiriyor. Sürdürülebilirlik

konusunda taahhüt ve hedeflerini ortaya koyarken, Birleşmiş Milletler Küresel Sözleşme’sinin

(UN Global Compact) 17 sürdürülebilir kalkınma amacını temel alıyor. Nestlé’nin bu kapsamda

42 global taahhüdü bulunuyor. İlk ölçüm tarihi olan 2011 yılının Mart ayından itibaren kesintisiz

olarak ftsegood Endeksi’nde yer alan Nestlé, yüksek standartlara sahip olduğunu uluslararası

platformlarda yapılan ölçümlerle kanıtlayarak endeksteki önemli yerini ve başarısını koruyor.

Seçkin lezzetleriyle şehrin en keyifli hali

Swissôtel the Bosphorus, İstanbul’un lezzet ve keyif dolu klasiği Sabrosa’da sabah

kahvaltısı ve akşam yemekleri hizmeti tüm hızıyla devam ediyor. Daha çok yeni

renove edilen, doğal bahçe ortamından koparılmadan yeşilliklerle donatılmış

muhteşem İstanbul manzarasına doğru açılan terası ile Sabrosa, benzersiz bir

deneyim yaşamak isteyenleri seçkin lezzetleri ile buluşturuyor. Allsafe standartlarına

uygun aldığı tüm önlemlerle dileyenler şık tasarıma sahip iç kısmında dileyenler

hem şık hem doğayla iç içe ambiyansa sahip Boğaz manzaralı terasında günün tadını

çıkarabiliyor. Hijyen ve güvenilir yöntemlere yönelik yapılan yeniliklerle Sabrosa’nın

özel açık büfesinde misafirlere seçtikleri lezzetleri şefler servis ediyor. Mevsimselliği

ön planda tutarak her daim taze ürünler kullanan Sabrosa deneyimli şefleri, iddialı

sunumları, ambiyansı ve muhteşem manzarası ile şehrin vazgeçilmez adreslerinden.

Turyağ’dan nefis tereyağı aromalı margarin

Yenilebilir yağlar alanında 100 yıla dayanan tecrübesini inovasyon ve teknoloji ile birleştirerek,

müşterilerinin taleplerini yeni ürünlerle karşılayan Turyağ, tereyağı aromasına sahip, yüzde yüz

bitkisel yağlardan üretilen yeni margarini Turyağ Leziz’i HORECA (Hotel/Restoran/Catering)

sektörüne sundu. Turyağ Leziz’in güçlü tereyağı aroması ile trans yağ ve kolesterol içermeyen

yapısı sayesinde sofralar, hem lezzetli hem de sağlıklı yemekler ile şenlenecek. Çok amaçlı bir

margarin olan ve tüm tencere yemeklerinde kullanılabilen Turyağ Leziz, endüstriyel ve ev dışı

tüketim (EDT) yağ sektöründe önemli bir ihtiyacı karşıladı. Eşsiz bir tereyağı aromasına sahip

olan Turyağ Leziz, bu özelliği sayesinde ustaların ve şeflerin elinin lezzetini artırıyor. Özellikle

pilav ve makarnalara yoğun bir lezzet katıyor. Turyağ Leziz aynı zamanda 2,5 kilogramlık

ambalajı ve altı aylık raf ömrü sayesinde mutfakta kullanım kolaylığı sağlıyor. Endüstriyel ve

ev dışı tüketim (EDT) yağ pazarının öncü markası Turyağ, trans yağ içermeyen ürün portföyü,

yenilikçi ürünleri ve hizmet kalitesiyle, sektör profesyonellerinin vazgeçilmez çözüm ortağı

olmaya devam ediyor. Modern ve hijyenik ambalaj ve depolama seçenekleri ile yüksek kaliteli

ürünler sunan Turyağ, yaygın dağıtım ağı ve teknik destek ekibiyle HORECA pazarındaki gücünü

artırmaya devam ediyor.



58

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

Gerçek İtalyan dondurması

Alpha Gelato’da

İstanbul Kartal’da özel konsept dekorasyonu ve dondurma, waffle, soğuk içecekler

ve kahve menüleyle kapısını açan Alpha Gelato yöneticisi Taha Sertalp “İtalya’dan

daha iyi dondurma, Belçika’dan daha iyi waffle tatmak isteyenleri bekliyoruz.

Yerel malzemelerle lezzet düşkünlerini hedefleyerek üretiyoruz, kalite çıtasını

zor beğenenlere göre yüksekte tutuyoruz” diyor. “Zor bir dönemde yatırım yaptık,

çünkü markamızın arkasındayız” diyen Sertalp, lokasyonları tespit ettiklerini,

yer arayışlarının sürdüğünü ve Alpha Gelato lezzetlerini farklı noktalarda

İstanbullular’la buluşturacaklarını” söyledi. Taha Sertalp “çok değişik lezzetlerde

dondurmalarımız seçmeyi zorlaştırıyor, tattırarak en beğendiklerini seçmelerini

sağlıyoruz. Dondurmamızı ve wafflemizi yiyen misafirlerimizin yüzlerindeki

mutluluk bize yorgunluğumuzu unutturuyor.” diyor ve her yaştan dondurma

severleri beklediklerini ifade ediyor.

Happy Moon’s şube sayısını 31’e çıkardı

Kuruluşunun ardından 21 yılı geride bırakan Happy Moon’s Grup, pandemi dönemi ile başlayan

normalleşme sürecinde de büyüme atağını sürdürüyor. Happy Moon’s Grup, bu kapsamda biri

Gaziantep’te ve ikisi İstanbul’da olmak üzere üç yeni restoranın açılışını da gerçekleştirerek,

şube sayısını 31’e çıkardı. Ulaşılabilir lüks kavramını daha fazla kişiye ulaştırmak adına

yürüttükleri çalışmaların birçok sorumluluğu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Happy

Moon’s Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu, “Happy Moon’s Grup olarak; ‘ulaşılabilir

lüks’ kavramını restoran ve kafe işletmeciliğine uyarlayarak Türkiye’de çok sayıda ilke öncülük

ettik. Edindiğimiz bu misyon birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bu kapsamda

normalleşme sürecinde de büyüme atağımızı sürdürüyoruz. Hijyen ve mesafe kurallarıyla

adeta yeniden düzenlediğimiz restoranlarımıza, yenilerini eklemeye devam edeceğiz” dedi.

Metro Türkiye

TSE Kovid-19 Güvenli Üretim ve Güvenli

Hizmet Belgelerini aldı

Metro Türkiye, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından Kovid-19 ile mücadele

kapsamında, güvenli ve hijyenik üretim ile hizmet standartlarını karşılayan kurumlara

verilen Kovid-19 Güvenli Üretim ve Kovid-19 Güvenli Hizmet Belgelerini, HoReCa’ya özel

gıda sevkiyat operasyonu mağazaları ve sevkiyat süreçlerindeki ve tedarik zincirinde kendi

yönettiği platform ve et kesim tesislerindeki tüm denetimleri başarıyla geçerek almaya hak

kazandı. TSE tarafından Kovid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzuna göre

yapılan detaylı ve titiz saha denetimleriyle Metro Türkiye’nin HoReCa’ya özel gıda sevkiyat

operasyonu mağazaları ve sevkiyat ağı, kendi yönettiği platform, dağıtım deposu ve et

kesim-üretim tesisleri Kovid-19 önlemleri açısından güvenilirliği resmi olarak tescillendi.

Metro Türkiye, kendi yönettiği tedarik zincirinin tüm halkalarını kapsayan iki belgeyi almaya

hak kazanan sektördeki ilk marka oldu.

WorldFood İstanbul kasıma ertelendi

Gıda ve gıda teknolojileri sektörünün trendlerine ve gelişimine yön veren, yöresel

lezzetlerin tanıtımına çok önemli katkı sunan, en yeni ürünleri yerli ve yabancı

ziyaretçileriyle buluşturan Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı –

WorldFood İstanbul, tarih değişikliğine gitti. Daha önce 02 – 05 Eylül 2020 olarak

duyurulan Fuarın tarihi, Hyve Group’un iş ortakları başta olmak üzere geniş

katılımcı, ziyaretçi ve paydaşları ile yaptığı görüşmeleri sonrasında 25 – 28 Kasım

2020’ye ertelendi. WorldFood İstanbul’u düzenleyen küresel fuarcılık şirketi

Hyve Group’un Bölge Direktörü Kemal Ülgen, katılımcılar ve ziyaretçiler başta

olmak üzere tüm paydaşlar için verimli ve faydalı bir fuar gerçekleştirilmesinin

temel öncelikleri olduğunu bir kez daha vurguladı. Ülgen, “Katılımcılarımızı

ve kamuoyunu, yerel ve küresel çapta sektör ve markamız özelinde yaşanan

gelişmelerle ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz.” dedi.



60

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

Lesaffre Türkiye’ye

TSE’den Güvenli Üretim Belgesi

Türk Standartları Enstitüsü tarafınca belirlenen COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon

Önleme ve Kontrol Belgelendirme Programı şartlarını yerine getirerek Amasya,

Lüleburgaz ve Ceyhan kuruluşlarında, TSE COVID-9 Güvenli Üretim Belgesi almaya

hak kazanan Lesaffre, hijyen güvenliğini belgeledi. Teknolojisi ile dünyanın en iyi

maya fabrikaları arasında yer alan üretim tesislerinde, hem profesyonel fırıncılara

hem ev kullanıcılarına yönelik mayalar, ekmek geliştiriciler, blendler ve ekmek

miksleri üreten Lesaffre, çalışanları ve tüm tesisleriyle küresel COVID-19 salgını ile

mücadelenin bir parçası olduğunu ortaya koydu. 1992 yılından bu yana uluslararası

tecrübesini Türk fırıncılık sektörüne aktaran Lesaffre, ürün gamını geliştirerek

güvenle hizmet vermeye devam edecek.

Bonfilet, Okan Üniversitesi ile el sıkıştı

Kırmızı et sektörünün Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Bonfilet, Okan

Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile yeni bir iş birliğine imza attığını duyurdu.

İş birliği ile ilgili konuşan Bonfilet COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş,

Bonfilet’in et sektöründe 115 yıllık bilgi ve tecrübesi ile birçok ilke imza attığını ve

Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile gerçekleştirilen iş birliği ile üniversite

öğrencilerinin akademik eğitimlerine katkıda bulunmasından dolayı gurur

duyduklarını dile getirdi. İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı

Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök ise, ile Okan Üniversitesi arasındaki iş birliğinin,

üniversite-sektör iş birliğinin en iyi örneklerinden biri olacağına inandığını belirtti.

Et üreticileri arasında ilk marka-üniversite iş birliği olması açısından büyük önem

taşıyan anlaşma kapsamında Bonfilet, Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nün

bilimsel ve akademik faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Pakmaya’ya ‘TSE COVID-19

Güvenli Üretim Belgesi’

Küresel COVID-19 salgınının başladığı ilk günden beri Türkiye ve Avrupa’daki

fabrikaları ve tüm tesislerinde üst düzey önlemler alarak çalışmalarını sürdüren

Pakmaya, sektöründe bir ilke daha imza attı. Türk Standartları Enstitüsü (TSE)

tarafından hazırlanan kılavuzdaki kriterleri yerine getirerek Türkiye’deki İzmit,

İzmir Kemalpaşa, Düzce’de yer alan dört fabrikası ve tesisleri için “TSE COVID-19

Güvenli Üretim Belgesi”ni alan Pakmaya, Türkiye’nin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu

başta ekmek mayası olmak üzere, yüzlerce çeşit ürününün kalite ve hijyen

güvenliğini belgeledi. Yarım yüzyıldır Türkiye’de sektörünün öncüsü ve dünyanın

lider markalarından biri olan Pakmaya; küresel COVID-19 salgını ile mücadelenin

toplumsal birliktelikle mümkün olacağını belirterek, çalışanları ve tüm tesisleriyle

beraber mücadelenin bir parçası olduğunu vurguladı.

Özel günlere eşsiz ziyafetler…

The Ritz-Carlton, İstanbul, misafirlerinin hayat boyu unutulmayacak özel anlarına

zaman ve mekandan bağımsız olarak eşlik ediyor. Yüksek kaliteye olan tutku

ve bağlılığı, üstün servis, lezzet ve catering operasyonu ile kusursuz bir ziyafet

deneyimi yaşatarak konuklara kendini özel hissettiren The Ritz-Carlton, Istanbul,

otel dışında da hizmet veriyor. Sosyal mesafe kurallarına uygun olarak küçük ya da

büyük ölçekteki her davette otel, zengin catering menüsünü sunuyor. Nişan, düğün,

yıl dönümü, sosyal ve kurumsal etkinlikler gibi tüm özel anlarda, beş yıldızlı otel, en

ince detayına kadar düşünülmüş eşsiz ziyafet ve servisiyle konukları nerede olursa

olsun hizmet kalitesini paylaşıyor.



62

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

Ambiente 2021 için geri sayım…

Ambiente 2021 Fuarı, kapsamlı bir koruma ve hijyen konseptiyle 19-23 Şubat 2021 tarihleri

arasında kapılarını açmaya hazırlanıyor…

Uluslararası sağlık örgütlerinin haziran

ayında Messe Frankfurt fuar alanında

yaptığı incelemeler ve hazırladıkları

rapor doğrultusunda, Ambiente Fuarı

dahil olmak üzere 2021 yılının ilk yarısında

Frankfurt’ta düzenlenecek tüm fuar

organizasyonlarının temelinde sosyal

mesafeyi sürekli olarak sağlamak üzere

bir dizi değişiklik yapıldı. Yapılan bu

değişiklikler doğrultusunda daha önce 9 m²

olan minimum stant alanı 18 m²’ye çıkarıldı

ve koridor genişlikleri arttırıldı. Bunun

yanı sıra, ara koridorlarda ziyaretçi trafiği

tek yönde uygulanacak ve stant içerisinde

ürün sergi alanlarının koridorda trafiği

aksatmayacak şekilde düzenlendi. Messe

Frankfurt aynı zamanda fuar katılımcılarına,

Türkiye ve Almanya arasındaki seyahat

kısıtlamasının devam etmesi durumunda

2-10 Kasım 2020 tarihleri arasında ücretsiz

iptal hakkı tanıyacak.

Tüketim ürünleri sektörünün önde

gelen temsilcilerini buluşturacak

Planlarda ve fuar alanında alınacak tüm

önlemler ile fuarın 19-23 Şubat 2021

tarihleri arasında kapılarını açması

planlanıyor. Tüketim ürünleri sektörünün

Tayfun YARDIM

Messe Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı

önde gelen temsilcileri pandemi sonrası

sektörün yeniden hareketlenmesi sürecinde

Ambiente’nin önemli ve belirleyici bir rolü

olacağını ve iş faaliyetlerini artıracağını

ön görüyor. Son dönemde ilgi gören dijital

fuar organizasyonlarına değinen Messe

Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı Tayfun

Yardım: “Messe Frankfurt’un Ambiente

katılımcılarına özel olarak Ekim 2019’dan

bu yana hizmet veren Nextrade isimli

bir dijital platformu var ve son dönemde

düzenlenen tüm sanal fuarlardan farklı

olarak müşteriler bu platform üzerinden

siparişlerini direkt olarak katılımcılara

gönderebiliyorlar. Pandemi sonrası süreçte

fiziksel olarak fuarlara katılım mümkün

olana kadar dijital ticaret platformları

katılımcılarımız için önem taşıyor ve bizler

de bu süreçte onların taleplerine karşılık

vermeye çalışıyoruz.” dedi.

Katılımcı firmalar web üzerinden

duyurulacak

COVID-19 pandemisi ile başlayan seyahat

kısıtlamasına rağmen; Şubat 2020’de 93

ülkeden 4,635 katılımcı Ambiente’de bir

araya geldi ve fuar süresince çok sayıda

yeni sipariş verildi. 2021 yılında daha da

kapsamlı önlemler ile kapılarını açacak

olan Ambiente fuar katılım başvuruları

devam ediyor. Messe Frankfurt Istanbul

Yönetici Ortağı Tayfun Yardım: “Messe

Frankfurt olarak katılımcılarımızın ve

ziyaretçilerimizin sağlığı için gerekli tüm

önlemleri aldık. Tüm bu önlemler ve yeni

uygulamalar ile birlikte Türk firmalarının

2021 fuarlarına olan ilgisinin artarak devam

ettiğini görmekten mutluluk duyuyoruz.”

dedi. Katılımcılar yakında web sitesi

üzerinden duyurulacak.


Hayallerinizi ertelemeyin!

/

marmaraevleri4.combizimevler.com.tr

875 22 75 444 18 27 405 10 00

/

/ MarmaraEvleri 4 / BizimEvler


64

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Robert De Niro’nun ünlü restoranı

Nobu, İstanbul’a geliyor

Süzer Plaza içerisindeki The Ritz-Carlton, Istanbul ve Japon mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi NOBU

Restaurant arasında anlaşma sağlandı. Ünlü oyuncu Robert De Niro’nun da ortağı olduğu ve adını

dünyaca ünlü şef Nobu Matsuhisa’dan alan NOBU Restaurant’ın açılışı için hazırlıklar başladı. NOBU, 2021

baharında İstanbul’da açılıyor. Ünlü restoranın yönetim ve mimar ekibi Ritz-Carlton, İstanbul’a gelerek,

anlaşma sonrası ilk görüşmeleri gerçekleştirdi.

Türk kültür ve geleneklerinin

modern, lüks ve eşsiz Boğaz

manzarası ile buluştuğu The

Ritz-Carlton İstanbul, gastronomi

dünyasının en çok dikkati çeken

mekanlarından Nobu Restaurant’la

özel bir anlaşma imzaladı. NOBU

Restaurant, Ritz-Carlton, İstanbul

bünyesinde Türkiye’de ilk kez

yerini açacak. Otel içerisinde

1000 metrekarelik özel bir alanda

ve panoromik İstanbul Boğazı

manzarasıyla hizmet verecek olan

mekan 2 katlı olacak. NOBU’ya Süzer

Plaza’dan da ayrı bir giriş imkanı

sağlanacak.

Nobu’nun yönetim ekibi açılış öncesi

çalışmaların üzerinden geçmek üzere,

İstanbul’a geldi ve çalışmalara başladı.

Ritz-Carlton, İstanbul’da konaklayan;

Şef Herve Courtot, Uluslararası Proje

Direktörü Steven Lam ve PCH Design

Studio Mimarı Sevrine Tatangelo’nun

da aralarında olduğu ekip, Nobu’yla

ilgili mimari, menü ve yönetim

detaylarını görüştü. NOBU ekibini,

Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkan

Yardımcısı Baran Süzer, Marriott

International Orta Doğu, Körfez, Afrika

ve Türkiye Bölgeleri Başkanı Şafak

Güvenç ve The Ritz-Carlton, İstanbul

ekibi ağırladı.

Adını dünyaca ünlü şef Nobu

Matsuhisa’dan alıyor

Ünlü Şef Nobu Matsuhisa, Istanbul’un

tarihi altyapısının Nobu’ya tamamen farklı

bir boyut getireceğini ve şehrin yüksek

enerjisinin ve klasik Türk tatlarının,

Nobu’nun seçkin menüsü ile mükemmel

bir biçimde harmanlanacağını belirtti.

Türkiye ve dünyada turizm sektöründe

yatırımların durdu denilecek derecede

yavaşladığı bugünlerde, Süzer Grubu’nun

yaptığı bu yatırım, İstanbul’a büyük bir

heyecan katacak ve yeme-içme dünyasına

önemli bir değer kazandıracak. Dünyaca

ünlü mekana adını veren Nobu Matsuhisa,

Japonya’da doğan ve profesyonel hayatının

tamamını Japon mutfağında geçiren özel bir

şef. Japon mutfağının spesifik ve Peru’da az

bulunan içeriklerinden dolayı, Peru mutfağı

ile füzyon bir tat oluşturan Şef Nobu,

Peru’daki ilk restoranında klasik tekniklerin

dışına çıkarak kendi imza tatlarını

oluşturmuştu. 1987’de Beverly Hills’de ilk

Matsuhisa restoranını açan Şef Nobu, kısa

zamanda Robert de Niro’nun da içinde

bulunduğu Hollywood yıldızlarının favori

restoranı ve şefi olmayı başardı. Ardından

1994’te Robert de Niro, Şef Nobu’yu New

York’taki ilk restoranlarını açmaya ikna etti.


Caddeliler

de alıp

götürebiliyor

artık…

Kahve Dünyası, hızlı, dinamik

ve sağlıklı şehir hayatını

yansıtan Kahve Dünyası

Algötür noktalarına bir

yenisini daha ekledi. İstanbul

Caddebostan’da açılan Kahve

Dünyası Algötür’de sunulan

yeni nesil draft kahveden

proteinli içeceklere, enfes

sandviçlerden No:1-6 cold

press soğuk içeceklere eşsiz

lezzetler sunuluyor…

Hepimizin Ortak Noktası” Kahve

Dünyası, İstanbul’daki yeni

Kahve Dünyası Algötür noktasını

14 Ağustos’ta Caddebostan’da açtı.

İstanbulluların buluşma noktalarından

biri olan Caddebostan Sahili’ne çok

yakın bir konumda bulunan “Kahve

Dünyası Algötür” Caddebostan,

misafirlerine fit lezzetlerden draft

kahveye, dondurmadan çikolataya

Kahve Dünyası’nın en sevilen

lezzetlerinden oluşan bir özel seçki

sunuyor. Ayrıca Kahve Dünyası’nın

mobil uygulamasını kullananlar Hazır

Al özelliği ile siparişlerini önceden

vererek Kahve Dünyası Algötür

Caddebostan’da hiç sıra beklemeden,

siparişlerini anında teslim alarak

Caddebostan Sahili’nde denizin ve

yeşilin tadını doya doya çıkarıyor.

Sağlık ve lezzet aynı menüde

buluşuyor

Al-götür konseptinin özel ürünler ve

dijital teknolojiyle desteklendiği Kahve

Dünyası Algötür noktalarında Kahve

Dünyası’nın sevilen lezzetlerinin yanı

sıra yalnızca bu mağaza konsepti

için oluşturulmuş özel lezzetler de

yer alıyor. Fit Lezzetler segmenti

altında yer alan Proteinli içecekler

(Probadem, Protahin ve Promeyve)

ve özel karışımlardan oluşan No:1-6

Serisi Kahve Dünyası Algötür’lerde

tadılabilecek lezzetler olarak öne

çıkıyor. Yine Fit Lezzetler kategorisi

altında yer alan Müsli, Granola, Poriç

çeşitleri; sadece manzaraya nazır

sahilin tadını çıkaranlar için değil,

formunu da korumak isteyenler için

spor sonrası sağlıklı ve lezzetli bir

seçenek oluşturuyor.

Kahve Dünyası’nın dört farklı

mağaza konseptinden biri olan

“Kahve Dünyası Algötür” self

servisin özel ürünler ve dijital

teknolojiyle desteklendiği ve 2015

Aralık tarihinde hayata geçmiş yeni

bir konsept. Kahve Dünyası Algötür

noktaları; özellikle yaya trafiğinin

yoğun olduğu lokasyonlarda, hiç

zaman kaybetmeden aradığı lezzete

hızlıca ulaşmak isteyenlerin tercihi

oluyor. Kahve Dünyası Algötür’lerde

tüm yiyecek ve içecekler, masaya

servis hizmeti olmadan sadece

tek kullanımlık kraft bardak ve

tabaklarda servis ediliyor.


66

hotel restaurant

& hi-tech

hijyen

İşletmelere 4 adımda

“Hijyende Mükemmellik” programı

Ev dışı tüketim sektörünün öncü markası Eczacıbaşı Profesyonel, 2017 yılında başlattığı “Hijyende

Mükemmellik” programıyla ev dışı sektör işletmelerinde hijyen standartlarını yükseltmeye devam ediyor.

Hijyenin öneminin daha da arttığı bu dönemde, 4 adımda kusursuz hijyen sağlanmasını amaçlayan

programı başarıyla tamamlayan işletmeler “Hijyende Mükemmellik” sertifikasını almaya hak kazanıyor.

Eczacıbaşı Profesyonel’in işletmelerin

temizlik ve hijyen standartlarını

yükseltmek ve müşteri memnuniyetini

artırmak hedefiyle 2017 yılında hayata

geçirdiği “Hijyende Mükemmellik” programı

ev dışı tüketim sektörünün kusursuz hijyen

sağlamasına yardımcı oluyor. Eczacıbaşı

Profesyonel tarafından hazırlanan program

çerçevesinde işletmeler 4 adımdan

oluşan denetim, eğitim, takip ve koruma

aşamalarına tabi tutuluyor ve bu aşamaları

başarıyla tamamlayan işletmeler bir yıl

geçerli olan “Hijyende Mükemmellik”

sertifikasını almaya hak kazanıyor. HORECA

işletmelerinin yanı sıra endüstriyel

çamaşırhaneler, AVM, ofis, eğitim

kurumları gibi hijyen standartlarının büyük

önem taşıdığı tüm işletmelerin başvuru

yaparak alabildiği “Hijyende Mükemmellik”

sertifikası ile işletmelerin temizlik maliyeti

düşüyor, zaman tasarrufu sağlanıyor,

personelin hijyen bilinci ve seviyesi

artıyor.

Müşteriler ev dışında artık önce

“hijyen” diyor

Hijyende Mükemmellik Programı

kapsamında gerçekleştirilen periyodik ara

denetimlerin işletmelerde sürdürülebilir

hijyen koşulları oluşturulmasını sağladığını

söyleyen Eczacıbaşı Profesyonel

Pazarlama Müdürü Pelin Özbilgin, “İçinde

bulunduğumuz şu dönemde tüm işletmeler

için müşteri güveni ve devamlılığı için hijyen

ilk ve vazgeçilmez bir gereklilik haline

gelmiştir. İşletmelerin hijyen çözüm ortağı

olarak son kullanıcıların beklentilerini her

zaman önceliklendiriyoruz. İşletmelere

sunduğumuz geniş ürün portföyümüzün

yanı sıra Eczacıbaşı Profesyonel Akademi

ekibi ile eğitim, denetim ve danışmanlık

hizmetleri de veriyoruz. ‘Hijyende

Mükemmellik’ programımız da bu

kapsamda hayata geçirdiğimiz bir yıllık

denetim ve sertifikasyon sürecidir. Bu

programımız içinden geçtiğimiz şu süreçte

daha da önem kazandı. Çünkü turizm

sektöründe “Güvenli Turizm Sertifikası"

dönemi başladı. ‘Hijyende Mükemmellik’

programını başarıyla tamamlayan

işletmeler, “Güvenli Turizm Sertifikası” için

de bir önemli aşama kaydetmiş olacak.

Bu dönemde Hijyende Mükemmellik

sertifikalı işletmelerin daha da artmasını

hedefliyoruz” dedi.

4 aşamada sürdürülebilir hijyen

Hijyende Mükemmellik programı denetim,

eğitim, takip ve koruma başlıkları altında 4

aşamada yürütülüyor. Öncelikle Eczacıbaşı

Profesyonel bünyesinde kurulan EP

Akademi, konusunda uzman denetçi ve

danışman kadrosu ile işletmeye ilk ziyareti

gerçekleştirerek, işletmenin mevcut

durumunu belirliyor. Ardından işletmelerin

hijyen ihtiyaçlarını değerlendirerek hem

yüz yüze hem de online eğitim çözümleri

sunuyor. Takip aşamasında ise periyodik

denetimler ile hijyende tüm uygulamalarda

standartlaştırma hedefleniyor. Koruma

aşamasında da işletmenin doğru

uygulamalar sonucunda ulaştığı hijyen

standartları koruma altına alınıyor, temizlik

maliyeti düşürülüyor ve zaman tasarrufu

sağlanıyor. Ayrıca işletmede çalışan sektör

profesyonellerinin de hijyen bilinci ve

seviyesi artırılıyor. Bu 4 aşamayı başarıyla

geçen işletmeler “Hijyende Mükemmellik”

sertifikasını almaya hak kazanıyor.



68

hotel restaurant

& hi-tech

dekorasyon

Banyolara damga vuran tasarımlar

En son trendleri yakından takip eden Seramiksan, yepyeni tasarımlarıyla tüm mekanlara can

veriyor. Son dönemdeki yeni koleksiyonları; tasarımcı iş birlikleri ile ön plana çıkıyor.

Birbirinden çarpıcı Stella ve Livello

serilerinin tasarımcısı Bilge Nur

Saltık tasarım konseptini şu

şekilde tanımlıyor; “Objelerin ardındaki

hikayeler beni hep meraklandırmıştır.

Değişik kültürlerden ve insan

davranışlarından ilham alıyor, objelerin

ardındaki hikayelerle ilgileniyorum.

Tasarımlarımda geleneksel zanaat

yöntemleri ve deneysel üretim

tekniklerini çağdaş objelerde

sentezliyorum. Günlük hayatımıza

keyif katacak ürünler tasarlamayı

hedefliyorum.”

Üst üste tasarlanmış iki

katmanıyla; Livello

‘’Lavabo kenarında kullanılan alanı

arttırmaya odaklanan Livello serisi,

oval ve silindirik olmak üzere iki tezgah

üstü lavabodan oluşuyor. Üst üste

tasarlanmış iki katman, kullanılan alanı

genişletirken, kullanıcıyı daha düzenli

olmaya motive etmeyi amaçlıyor. Günlük

temizlik ve bakım, rutinde kullandığımız

ürünleri lavaboda depolamayı mümkün

kılan Livello, lavabonun etrafını

kirletmeden ürünlerin kullanılmasını ve

ardından temizliğini de kolaylaştırıyor.”

Vitrifiye ürünlerine çağdaş bir bakış

açısı; Stella

Geometrik formları günlük hayata

adapte eden seri, oval ve silindirik

olmak üzere iki tezgah üstü lavabodan

oluşan Stella serisi ise; elması andıran

tabanı, üst kısmında dairesel bir formla

tamamlanıyor. Dış yüzeyi kıvrılmış

Origami formlarını andıran koleksiyon,

banyolara zarif bir dokunuş sunuyor.



70

hotel restaurant

& hi-tech

hotel-tech

MITSUBISHI ELECTRIC’TEN EĞITIME

ONLINE DESTEK

“Evden uzaya” kadar çok sayıda sektörde ileri teknoloji çözümleriyle öne çıkan Mitsubishi Electric,

pandemi dönemiyle ara verilen konferans ve üniversite buluşmalarını dijitale taşıdı.

Mitsubishi Electric yöneticilerinin

dijital platformlar üzerinden

gerçekleştirdiği söyleşilerin yanı

sıra Mitsubishi Electric’in Manisa’daki

klima üretim şirketi Mitsubishi Electric

Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş., İzmir

Yüksek Teknoloji Enstitüsü iş birliğiyle

“Online Kariyer Günleri” düzenledi.

Yöneticilerin kariyer gelişimlerinden

şirket faaliyetlerine kadar pek çok bilginin

paylaşıldığı etkinliklere öğrenciler yoğun ilgi

gösteriyor. Mitsubishi Electric, Türkiye’de

17 üniversitede sistemlerini öğrencilerle

buluşturuyor ve yedi üniversiteye sağladığı

robotlarıyla eğitimi destekliyor. Yöneticilerin

kariyer gelişimlerinden şirket faaliyetlerine

kadar pek çok bilginin paylaşıldığı

söyleşilere öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor.

Üretimde dijitalleşme büyük ilgi

görüyor

Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika

Otomasyon Sistemleri Bölümü Ürün

Yönetimi ve İş Geliştirme Kıdemli

Müdürü Tolga Bizel, Manisa Celal Bayar

Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü ile

pandeminin ilk aylarında Instagram

canlı yayını gerçekleştirdi. ‘’Dijitalleşen

Dünya’da Sohbetler’’ konulu söyleşide;

Bizel’in kariyer öyküsünden Mitsubishi

Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri

faaliyetlerine, pandemi dönemi sonrası

üretimde yaşanacak değişikliklerden

üretimde dijital dönüşüme kadar pek çok

önemli konuya değinildi.

Denizaşırı deneyimler paylaşıldı

Üniversite öğrencileriyle buluşan bir

diğer isim 23 Haziran Dünya Kadın

Mühendisler Günü dolayısıyla Karadeniz

Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği

Kulübü ile Instagram canlı yayınına

katılan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika

Otomasyon Sistemleri PLC-Servo Takım

Lideri Merve Sarıhan oldu. Mitsubishi

Electric’in Japonya fabrikasında yaptığı

çalışmalardan ve deneyimlerinden

bahseden Sarıhan, Mitsubishi Electric

Türkiye bünyesindeki hedeflerinden

bahsederek gelecekte meslektaşı olacak

mühendis adaylarına önerilerde bulundu.

Kariyer Günleri dijitale taşındı

Manisa’daki klima üretim şirketi Mitsubishi

Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim

A.Ş. ise İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

iş birliği çerçevesinde gerçekleştirdiği

“Online Kariyer Günleri” kapsamında

üniversitenin Elektrik-Elektronik, Makine,

Kimya, ve Bilgisayar Mühendisliği

Fakülteleri öğrencileriyle bir araya

geldi. Gerçekleştirilen insan kaynakları

ve üretim sunumlarına üniversiteden

100’e yakın öğrenci katıldı. Online

sunumların gerçekleştirildiği etkinlikte;

kariyer hayatlarının başındaki üniversite

öğrencilerini desteklemek amacıyla şirket

profili, işe alım ve staj süreçlerinin yanı

sıra üretim akışı, üretimde kullanılan

teknolojiler, metodolojiler ve programlar

paylaşıldı. Online Kariyer Günleri, online

mülakatlar ve “Online Kariyer Sohbeti” ile

devam etti.

Eğitime katkısını sürdürüyor

Türkiye’de 17 üniversitede sistemlerini

öğrencilerle buluşturan ve yedi üniversiteye

sağladığı robotlarıyla eğitimi destekleyen

Mitsubishi Electric, bu sayının artırılması

için çalışıyor. Mühendislerle öğrencileri

bir araya getirdiği çalışmalarla da eğitime

ve insan kaynaklarına katkı sağlamayı

sürdürüyor.


Kapalı mekanlara güven hava temizleme

cihazları ile artıyor

COVID sonrasında hijyen anlayışı ile birlikte tüketicilerin kapalı alanlarda bulunma algısı ve

davranışları da büyük değişim gösterdi. Daha iyi hava kalitesi ve daha temiz bir çevre için

sistemler geliştiren Bomaksan’ın FutureBright araştırma şirketiyle yaptığı araştırmaya

göre, tüketicilerin yüzde 97’si açık alanlardaki havanın daha temiz olduğunu düşünüyor.

Pandemi öncesi her 4 kişiden sadece 1’i kapalı mekanlarda hava temizleme cihazlarının

olup olmadığına dikkat ederken; pandemi sonrasında ise 4 kişiden 3’ü cihazların varlığına

dikkat etmeye başladı. Araştırmaya katılanların yüzde 96’sı ise kapalı mekanlarda sadece

“Yeterli teknoloji ile üretilmiş, yetkililer tarafından onaylı hava temizleme cihazları” olan

yerleri tercih ediyor. Bomaksan’ın BOA AIR markasıyla, virüs ve bakterilerin hava yoluyla

bulaşmasını minimize etmek ve sağlıklı kapalı mekanlar oluşturulmasına yardımcı olmak

için geliştirdiği portatif Temiz Hava Dolabı, içerisinde bulunan sınıfının en yoğun aktif

karbon filtresi ile VOC’leri ve kötü kokuları filtrelerken, sınıfının en yükseği olan H14 sınıfı

HEPA Filtreler ile virüs, bakteri gibi mikroorganizmalar ile PM2.5 partikülleri içerisinde

hapsederek ister küçük ister büyük metrekarelik kapalı ortamlarda sürekli olarak temiz

hava sağlıyor. Temiz Hava Dolapları, içerisinde bulunan 3 kademeli filtrasyon teknolojisi

sayesinde 1 mikron altı partikülleri bile %99,995 verimlilikte yakalıyor.

Kapasite seçenekleri arttı

2019 itibariyle yerli su kaynaklı ısı pompalarının seri üretimine başlayan Form,

geniş kapasite aralıklarında geliştirdiği ısı pompaları ile iklimlendirme alanındaki

farklı ihtiyaçlara çözüm sunuyor. Bu kapsamda ilk olarak 11, 15 ve 22 kW’lık

kapasitelerde piyasaya sürülen, bu yıl itibariyle de 3, 7 ve 9 kW kapasiteli modelleri

de üretilmeye başlanan Form WSHP Sudan Havaya ısı pompaları, kalitesi ve

fiyat avantajının yanı sıra ısı pompası alanındaki yenilikçi özellikleriyle de diğer

sistemler arasında öne çıkıyor. Toplamda 6 modelde satışa sunulan Form WSHP

Isı Pompaları, bir projede gerekli olabilecek tüm kapasite ihtiyaçlarına çözüm

sunabiliyor. Form WSHP Su Kaynaklı Isı Pompaları, gelişmiş merkezi kumanda ve

dokunmatik ekran seçeneği, geniş çalışma limitleri, ekolojik çevre dostu soğutucu

gazı ve yüksek enerji verimliliği, %100 taze hava çözümleri ve UV-C sterilizasyon

imkanı ile işletmelere değer katıyor.

Radyant ısıtma pazarında %65 pazar payı

Türkiye Endüstriyel Radyant Isıtma pazarının %65’ini elinde bulunduran Çukurova

Isı, oldukça geniş bir ürün yelpazesi ile hizmet veriyor. Ürün portföyünde bulunan

ve uluslararası markalar tarafından üretilen Borulu Radyant Isıtıcılar, Sıcak Hava

Üreticileri, Seramik Plakalı Radyant Isıtıcılar, Stadyum Tribün Isıtıcıları, Elektrikli

Halojen Isıtıcılar, Doğalgazlı Termo-Konvektörler, Seyyar Radyant Isıtıcılar ve

Çatı Sızdırmazlık Elemanlarını yatırımcıların kullanıma sunuluyor. Faaliyetleri

kapsamındaki sistem çözümleri ve AR-GE yatırımları ile Türkiye’de radyant ısıtma

pazarında %65 pazar payına ulaştıklarını ve açık ara pazar lideri olduklarını belirten

Çukurova Isı Pazarlama Müdürü Osman Ünlü “Radyant ısıtma teknolojilerimizle

kurulduğumuz günden bu yana pazar liderliğimizi sürdürüyoruz. 2021 yılı için dış

pazarlardaki stratejimizi ve organizasyon yapımızı yeniden yapılandırıyoruz. Hedef

ülkelerde geliştirilecek güçlü işbirlikleri ile ihracatımızın ciromuzda ki payını %30

seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz.” diyor.

Dijital otel çözümleri ile eşsiz bir konuk deneyimi

Schneider Electric, yıl başından beri düzenlediği webinarlara bir yenisini ekleyerek, “Dijital

Otel Çözümleri ve Otellerde EcoStruxure Mimarisi” hakkında online bir seminer düzenledi.

Webinarın başlıca konusunu oluşturan Schenider Electric oda otomasyonu çözüm mimarileri

otel segmentine ve oda tiplerine uygun olarak tasarlanmış bir sistem olarak son kullanıcıya

tanıtıldı. Konuk memnuniyeti, operasyonel verimlilik, enerji ve sürdürülebilirlik performansını

arttırmayı öncelikli hedef belirleyen marka, bu alanda ürettiği geniş ürün yelpazesi ve otellere

özgü çözüm portfolyosunu kullanıcı ile buluşturdu. Schneider Electric tarafından geliştirilen

“EcoStruxure for Hotels” son kullanıcı için çeşitli yenilik ve kolaylıklar sağlarken, öncelikli

hedeflere yönelik dijital çözümler de sunuyor. “EcoStruxure Building Operation” yazılımını

kullanmayı tercih eden oteller, “Third Party Bina Çözümleri” ve “Third Party Otel Çözümlerini”

birbiri ile entegre ederek tek noktadan izlenmesini ve kontrolünü sağlayabiliyor. “EcoStruxure

Advisor” yazılımları, otel performansını en üst düzeye çıkarıp altyapıyı optimize ediyor. Yazılım

kullanıcılarına; eşsiz bir konuk deneyimi sağlamanın yanı sıra verimlilik ve sürdürülebilirlik

performansını da artırarak güvenli ve esnek bir otel sistemi sunuyor.


72

hotel restaurant

& hi-tech

ürünler

Zamanın ötesinde şıklık

Gri tonlar, daima zamanın ötesinde bir şıklık sunar ve banyo

mobilyaları için idealdir. Açık ve koyu renkli tasarımların griyle

birleşimi banyolara zarif ve çağdaş bir hava katıyor. Grejden

beton grisine ve grafite kadar gri renk çeşitleriyle Duravit,

kişiye özel ve şık banyolar için geniş bir alan sunuyor. İster

diğer gri tonları, siyah, beyaz veya parlak renklerle birlikte

olsun, grinin zarif ve şık cazibesi öne çıkıyor. Parlak krom

kulp, ME by Starck lavabo ile Graift Mat Renkli XBase tam boy

gri banyo dolabı ve makyaj ünitesi arasındaki etkileşimde öne

çıkıyor.

Ömür boyu desen garantisi

Türkiye’nin lider porselen üreticisi Porland, bir ilke daha imza atarak porselene bir

ömürlük kullanım özelliğini getiriyor. Geniş ürün yelpazesinde sır içi ve sır altı üretim

tekniği ile ürettiği koleksiyon ürünlerini “Ömür boyu desen çıkmama garantisi” ile

kullanıcılarıyla buluşturan marka, porselenin zamansız ruhunu renk ve desenlerine

de yansıtıyor. Porland’ın Ömür boyu desen çıkmama garantisi ile sunduğu porselen

ürünlerin desenleri 1996 yılından bu yana güncel teknolojilerle entegre ettiği özel

tekniklerle uygulanıyor. Yüksek ısıda fırınlanan bu özel ürünler, Porland’ın özgün

uygulama teknikleriyle porselene parlaklığını veren camsı yüzeyin yani sırrın tamamen

içine gömülüyor ve ömür boyu renk ve desenlerin aynı görünümde kalmasını sağlıyor.

Ömür boyu desen çıkmama garantisi altındaki ürünler bulaşık makinesi, fırın ve

mikrodalga fırınlarda da gönül rahatlığıyla kullanılabiliyor.

Geleceğin asansör teknolojilerini belirliyor

Covid-19 pandemisiyle birlikte temas ettiğimiz her noktaya daha temkinli yaklaştığımız bugünlerde

teknoloji en büyük kurtarıcımız oluyor. Teknoloji ve inovasyonu bir arada sunarak milyonlarca insana

konforlu bir mobilitenin kapılarını açan thyssenkrupp Asansör, temassız çağrı sistemi ile asansörleri

daha güvenilir alanlara dönüştürüyor. Nesnelerin interneti ve QR kod teknolojilerinin asansörlere

entegre edilmesiyle geliştirilen teknoloji, asansör çağırmak için tuşlara basma gerekliliğini ortadan

kaldırarak asansörlerden kaynaklanan bulaş riskini de sıfıra indiriyor. Nesnelerin interneti üzerine

uzun yıllar çalışma yapan thyssenkrupp Asansör, Covid-19 ile birlikte temassız asansörleriyle

insanlara güvenli bir yolculuk sunacak. thyssenkrupp bulut sistemi üzerinden takip edilen ve her bir

asansörün bulunduğu kata bir QR kod tanımlanmasıyla çalışan teknoloji, kullanıcıların gitmek istediği

katın QR kodunu akıllı telefona okutarak asansörü çağırmaya imkan tanıyor. Tüm Ar-Ge çalışmalarının

Türkiye’de yapıldığı teknoloji, thyssenkrupp cloud sistemine kayıtlı eski ya da yeni asansörler için

uygulanabiliyor. Düşük bir bütçe ve 1 gün gibi kısa sürede montajı tamamlanarak kullanılabilen

temassız asansör çağırma teknolojisi, asansör yönetmeliğine ek protokollere gereksinim duymuyor.

Kurumsal ağların yönetimi çok kolay

Kurumsal ağların yönetimi artık çok kolay ve rahat hale geliyor. Ağdaki

erişim noktaları için ayrı, switchler için ayrı, ağ geçitleri için farklı sistemler

ya da yazılımlar gerektiren ve bu nedenle hem zaman hem uzmanlık isteyen

ağ yönetimi, TP-Link Omada SDN ile son derece kolaylaştı. Yeni teknolojiye

dayanan Omada, bulut denetleyicilerini, erişim noktalarını, anahtarları, ağ

geçitlerini ve daha fazlasını tam bir Yazılım Tanımlı Ağ (SDN) çözümüne

entegre ediyor ve hepsi tek bir arabirimden kontrol edilen yüzde 100 merkezi

bulut yönetimi sağlıyor. Geleneksel bir ağda, ağ dağıtımı karmaşık, bakımı

ve yatay olarak genişletilmesi zordur ve bilgi birikimi, uzmanlık gerektirir.

SDN teknolojisi bu sorunu çözüyor. SDN ağının merkezinde, ağ hizmetlerini

ve veri dağıtımını otomatik yapan bir denetleyici yazılım sistemi bulunuyor.

SDN teknolojisi ile Omada, ağ hizmetlerinin otomatik olarak dağıtımını ve ağ

geçitleri, anahtarlar ve erişim noktaları arasında otomatik veri dağıtımı sağlıyor.



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!