24.05.2021 Views

İstikbal Dergi Mayıs Sayısı

Eskişehir İstikbal Gazetesi'nin aylık yayını İstikbal Dergi yeni sayısı yayında

Eskişehir İstikbal Gazetesi'nin aylık yayını İstikbal Dergi yeni sayısı yayında

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: MAYIS 2021

Şehre yepyeni

cazibe alanları

geliyor

Odunpazarı’ndan

çocuklara

bayram

mutluluğu

Ataç

“Bu günleri

beraberlik ruhu

ile aşacağız”

Bizi üvey evlat

gibi dışladılar




t

t8’de

Yunus

Emre’nin

şiirleri

Vatikan

Arşivinden

çıktı

Aşı tek başına

tam koruma

sağlayamaz

t10’da

Türk filmlerine konu olacak

bir yaşam

öyküsü

t18’de

Evini kediler için

otele çevirdi. Hem

mutlu hem de

para kazanıyor.

Bu otel

kedilere

özel

t26’da

“BALIKLAR DA KOLLARI

OLMADAN YÜZÜYOR” DEDİ

HEM YÜZÜCÜ HEM OLİMPİYAT

ŞAMPİYONU OLDU

32’de

Eskişehir’e de bir

reform paketi lazım…

EDiTöR

Murat Taşkın

Eskişehir’de kesinlikle bir

reforma ihtiyaç var…

Bu reform da kesinlikle, birlikte

oturma, birlikte düşünme,

birlikte hareket etme ve birlikte

bir şeyleri başarma yolunu açmalı.

Zira…

Şehirdeki her kurum ve kuruluş,

Eskişehir’in en önemli

kurum ve kuruluşu olduğunu

zannediyor…

Şehirdeki her kurum ve kuruluşun

başında bulunanlar, Eskişehir’in

en önemli aktörü

havasında…

HHH

Bir kurumun derdi, diğer kurumun

umurunda bile değil…

Bir kuruluşun verdiği mücadeleye,

diğer kuruluş burun kıvırıyor.

Her kurum ve kuruluşun başındakiler,

Eskişehir’i dizayn ettiğini

ve yönettiğini düşünüyor.

Her kurum ve kuruluşun başındaki

aktörler, diğerlerine güç

gösterisinde bulunuyor.

İşin ilginç tarafı…

Bir gün yan yana olan bu aktörler,

ertesi gün karşı karşıya

geliyor…

Kanlı bıçaklı olanlar ise , bir

bakıyorsunuz kol kola giriyor.

HHH

Her kurum ve kuruluş kendisini

Eskişehir’in en büyük şansı

görüyor iyi mi?

Her kurum ve kuruluşun başında

olanlar ise, kendisini şehirdeki

her göreve yakıştırıyor.

Çoğu zaman;

Her kurum ve kuruluş, kendi

işini bırakıp, diğer kurum ve kuruluşun

işleriyle meşgul oluyor.

Kurum ve Kuruluşlarının başında

bulunanlar ise, kendi işini

iyi yapmak yerine, başkalarının

işini iyi yapamadığıyla uğraşıyor.

HHH

Her kurum, her kuruluş, Eskişehir’in

en başarılısı olmak istiyor

bu şehirde…

“Bütün şehir sadece bizi konuşsun”

istiyor…

Her aktör, şehirdeki en

önemli görevlerin potansiyel

adayı olmak için uğraşıyor.

“Bütün şehir benden bahsetsin”

diye düşünüyor.

Ayrı ayrı başarı için koşturma

yerine, “birlikte başarılı

olalım” anlayışının zerresi dahi

yok.

Hepsi, birbirini görmezden

geliyor, küçümsüyor, elinden

geldiğinde önüne taş koyuyor…

Bu şehre acilen “Birlikte çalışma,

birlikte başarılı olma ve

birlikte kazanma” yı sağlayacak

bir düşünce ve davranış reformu

gerekiyor…

Eğer kafalarda böyle bir reform

gerçekleşemezse, Eskişehir;

yakın bir gelecekte, vasat

insanların sahip oldukları sığ düşünceleri

ile yönettiklerini zannettikleri

bir şehir olacak…

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

4

t36’da

“HAYALİM

GERÇEK OLDU”

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : MAYIS 2021

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


OMM “Yılın

Uluslararası Proje”

ödülünü kazandı

OMM - Odunpazarı Modern Müzesi, "18. Museums + Heritage Awards"

(Müze ve Kültürel Miras Ödülleri) kapsamında; "Yılın Uluslararası Projesi"

seçilerek Türkiye’den bu ödülü kazanan ilk müze oldu.

Dünya çapında önemli girişimleri öne çıkarmak ve

desteklemek amacıyla İngiltere’de düzenlenen

ödül töreni, 15 farklı kategoriyi kapsıyor. OMM’nin

henüz ilk yılını yeni doldurmuşken MoMA, Oxford

Müzesi, Royal Collection Trust gibi önemli

kurumların da aday gösterildiği bir seçkide ödül

kazanması büyük takdir topladı.Odunpazarı Modern

Müzesi genel görünüş.

OMM, Eskişehirli iş adamı Erol Tabanca’nın doğup

büyüdüğü şehre ve Türkiye’ye değer katmasını

amaçlayarak yola çıktığı bir proje. Müzenin

tasarımı ise Kengo Kuma and Associates’e

(KKAA) ait.Beton yerine alternatif olarak taş,

ahşap, kağıt gibi doğal malzemeler kullanarak

dünya çapında üne kavuşmuş

mimarlık ofisinin kurucusu Kengo Kuma

and Associates, tasarım felsefesini

"doğa ile mimariyi, ‘bina’ ve

bulunduğu ‘konum’ arasında

güçlü bir bağ kurulmasını

sağlayacak şekilde harmanlamak"

olarak tanımlıyor.

5


2020 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nde göreve başlayan kadın otobüs şoförleri, iş başvurusunda

bulunacak ve çalışma arkadaşları olacak kadınlar için şoförlük deneyimlerini paylaştı.

Büyükşehir Belediyesi’nde

işe başlayacak kadın şoför

adayları için açıklamalarda

bulunan deneyimli kadın

şoförler, her kadının her işi

yapabileceğini belirterek,

“Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi’nde görev yapmaktan

çok mutluyuz. Yeni

iş başvurusunda bulunacak

kadınlar gönül rahatlığıyla

başvuruda bulunabilirler.

Eskişehir halkı trafikte bizlere

karşı çok saygılı. Hem

taşıdığımız yolculardan hem

de trafikte bizimle karşılaşan

sürücülerden bu güne kadar

hep iyi tepkiler aldık.

Eskişehir’in aydın halkı bizleri

şoför koltuğunda

gördüğünde mutlu oluyor.

Kadınların imkânları elinden

alınmadığında her işi

layıkıyla yapabileceğine

inanıyoruz. İş başvurusunda

bulunacak yeni çalışma

arkadaşlarımıza şimdiden

hoş geldin diyor ve bu yolculukta

kendileri başarılar

diliyoruz. Başta bizlere bu

Büyükşehir’in ilk kadın otobüs şoförleri yaşadıkları deneyimleri anlatıyor

“Eskişehirli trafikte

bize karşı çok saygılı”

istihdamı sağlayan

Büyükşehir Belediye

Başkanı Prof. Dr. Yılmaz

Büyükerşen’e ve desteklerini

bizlerden esirgemeyen

çalışma arkadaşlarımıza

teşekkür ederiz” ifadeleri ile

düşüncelerini dile getirdiler.

KADIN İSTİHDAMI

DEVAM EDECEK

Kadın istihdamına çok önem

verdiklerini belirten

Büyükşehir Belediyesi yetkilileri,

“Tramvaylarımız

hizmete başladığı günden

itibaren kadın

vatmanlarımız görev

yapıyor. Kadın otobüs

şoförlerimiz de geçen yıl otobüs

filomuzda çalışmaya

başladı. Ulaşım filomuzda

kadın istihdamını arttırmaya

devam edeceğiz. Bu kapsamda

başvuru yapmak

isteyen kadın adaylarımız

belgeleri ile birlikte Ulaşım

Dairesi Başkanlığımıza bekliyoruz”

dedi.

6


Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen,

yapımı devam eden yeni projeleri yerinde inceledi

Şehre yepyeni cazibe

alanları geliyor

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen,

‘Tarihi Odunpazarı Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi’ kapsamında

yapımına devam edilen Sanat Sokağı, Hamam ve Hamam Müzesi,

Kitabevi, Modern Sanatlar Müzesi, Avlu Odunpazarı ve ticari komplekslerinde

incelemelerde bulundu. Bölgede yaptığı çalışmalar

sırasında Eskişehirlilere yeni müjdeler veren Başkan Büyükerşen,

“Pek çok yenilik içeren projelerimizin inşaat çalışmaları sürüyor.

Pandemi sonrasında Odunpazarı Bölgesi, yepyeni güzellikleri ve

yatırımları ile halkımız ve turistleri kucaklayacak” dedi.

Odunpazarı Bölgesi’nde hayata geçirdiği

projeler ile kent turizmine büyük katkı

sağlayan Büyükşehir Belediyesi, kentteki

turist sayısını arttırmak ve Odunpazarı’nı

cazibe merkezi haline getirmek amacıyla

çalışmalarına devam ediyor. ‘Tarihi

Odunpazarı Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi’

kapsamında çalışmaların devam

ettiği bölgede Sanat Sokağı, Hamam ve

Hamam Müzesi, Kitabevi, Avlu

Odunpazarı ve Modern Sanatlar Müzesi

tarihi bölgeyi daha da hareketlendirecek.

Gerçekleştirilen çalışmaları yerinde inceleyen

Eskişehir Büyükşehir Belediye

Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen,

açılacak olan yeni komplekslerin pandemi

sonrasında Eskişehir turizmine

büyük katkı sunacağını belirtti. Tarihi

Odunpazarı Bölgesi’nin Eskişehir’in kökleri

olduğunu da ifade eden Büyükerşen,

“Tarihi Odunpazarı Bölgesi Kentsel

Gelişim Projesi ile hayata geçireceğimiz

Sanat Sokağı, Hamam ve Hamam Müzesi,

Kitabevi, Avlu Odunpazarı ve Modern

Sanatlar Müzesi ile Eskişehir’in hem

kültür hem de sosyal anlamda geliştirmiş

olacağız. Şehre gelen turistlerin uzun

süre vakit geçirdikleri bu alanı yeni projeler

ile daha canlı hale getirmek istiyoruz.

Medeniyetimizin en önemli

unsurlarından biri olan hamamları anlatan

bir müzemiz olsun istedik. Bu projemizin

yanı sıra bölgede Sanat Sokağı

başta olmak üzere pek çok yenilik içeren

projelerimizin inşaat çalışmaları da

aralıksız sürüyor. Pandemi sonrasında

Odunpazarı Bölgesi, yepyeni güzellikleri

ve yatırımları ile halkımız ve turistleri kucaklayacak”

dedi.

7


Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr.

Selma Metintaş

Aşı tek başına

tam koruma

sağlayamaz

Kovid 19’u iyi

tanımak

gerektiğini

söyleyen

Metintaş, aşı

kadar, maske,

mesafe ve temizlik

ile tedbirlere

uyulmasının

da önemli

olduğunu

söyledi.

8

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp

Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı

öğretim üyesi ve T.C. Sağlık Bakanlığı

COVID-19 Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr.

Selma Metintaş, COVID-19 virüsünün

klinik tablolarına ilişkin bilgilendirmede bulundu.

ESOGÜ Haber’e açıklama yapan

Prof. Dr. Metintaş, hastalığın yeni belirtilerine

dikkat çekerek hastalığın iyi

tanınması ve mücadele yöntemleri

geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizdi.

“COVID-19’la mücadelede bir yılı

aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, istenen

başarı elde edilip hastalık kontrol

altına alınamamıştır. Geçen bir yılda

COVID-19’la mücadelede hastalıktan korunmak

için tek bir önlemin yeterli

olmadığı birden fazla önlemin

uygulanmasının gerekli olduğu

anlaşılmıştır. Aşı, hastalık kontrolü için

son aylarda en büyük ümit haline

gelmiştir. COVID-19 için etkili aşılar

bulunmuştur, ancak aşı stokları henüz istenen

düzeye ulaşmamıştır. Üstelik aşı

tam koruyucu olmadığından ‘maske’,

‘mesafe’ ve ‘temizlik’ üçlemesiyle özetlenen

tedbirlere uymaya devam edilmesi

gerekliliği açıktır. Hastalık kontrolünde

başarısı hiç yadsınamayacak sağlık

otoritesine ait uygulamalardan birisi,

filyasyon çalışmaları olmuştur. Sağlık

örgütü çok sayıda filyasyon ekibi kurarak

temaslı takibi yapmıştır. Temaslı

aranmasındaki en önemli etken hastaları


erken dönemde bulmak ve mümkün

olduğu kadar az bireyle temas etmelerini

sağlayarak enfeksiyon zincirini

kırmaktır. Filyasyon

çalışmalarında başarının

artırılmasında toplumdaki bireylerin

kendilerinde gelişebilecek COVID-19

hastalığının belirtilerini bilmeleri,

farkındalıklarının yüksek olması

oldukça önemlidir.

Belirti ve şikâyetler

Hastalık başlangıcında mevcut

olan COVID-19'un belirti ve

şikayetleri değişkenlik gösterebilir,

ancak hastalığın seyri boyunca

birçok COVID-19 hastası aşağıdaki

belirtileri göstermiştir:

¬ Ateş veya titreme (en sık

görülen belirti ateş olup, ateş genellikle

38.00C’yi geçer)

¬ Öksürük (ikinci en sık şikayet)

¬ Nefes darlığı veya nefes almada

güçlük

¬ Yorgunluk

¬ Kas veya vücut ağrıları

(miyalji)

¬ Baş ağrısı

¬ Yeni ortaya çıkan tat veya

koku kaybı (anosmi)

¬ Boğaz ağrısı

¬ Burun tıkanıklığı veya burun

akıntısı (rinore)

¬ Mide bulantısı ya da

kusma

¬ İshal

Yorgunluk, baş

ağrısı ve kas ağrıları

hastaneye

kaldırılma durumu

olmayan

kişilerde en sık

bildirilen

semptomlar

arasındadır.

Boğaz

ağrısı,

burun

tıkanıklığı

veya burun

akıntısı da

diğer belirgin

semptomlar

olabilir.

Hastalık

şikâyetleri,

hastalığın ciddiyetine

göre

değişebilir. Nefes

darlığının hastalığın şiddeti ile ilişkili

olduğu saptanmıştır. Nefes darlığı,

COVID-19 ile hastaneye yatırılan

kişilerde en önemli belirteçtir. Nefes

darlığı hastaneye kaldırılanlarda,

hafif hastalığı olanlara (hastaneye

kaldırılmayan hastalar) göre daha

yaygın olarak bildirilmektedir. Yaşlı

yetişkinler ve tıbbi ek hastalıkları olan

kişilerde daha genç veya ek

hastalıkları olmayanlara göre,

hastalık sonrasında ateş ve solunum

semptomları daha çok

yaşanmaktadır.

Diğer klinik tablolar

COVID-19'un değişik klinik

tabloları da giderek artan sıklıkla

görülmektedir. Birçok COVID-19

hastası, bazen ateş, alt solunum yolu

belirti ve semptomları yaşamadan

önce mide bulantısı, %19 dolayında

kusma veya %24 dolayında ishal gibi

gastrointestinal semptomlar gösterebilir.

Bir çalışmada koku veya tat

kaybının hastaların üçte birinde ve

özellikle kadınlarda, orta yaş grubu

hastalar arasında daha sık olarak

görülmüştür. Yaklaşık %20 sıklıkla

deri belirtileri de görülebilir. COVID-

19 ile ilişkili en yaygın belirtiler

makülopapüler döküntüler (%22),

el ve ayak parmaklarında renksiz

lezyonlar (%18) ve kurdeşen

(%16)’dir. Ek olarak, COVID-19 tedavilerinde

kullanılan bazı ilaçlar da

deride yan etkilere neden olabilmektedir.

Hastalık şiddeti ve COVID-19

deri semptomlarının zamanlaması

belirsizdir. COVID-19 ile bulaş olmuş,

ama hiç semptom göstermeyen

(asemptomatik) ve henüz semptomatik

olmayan (presemptomatik)

hastalarda, SARS-CoV-2 ile infeksiyonu

belgeleyen birçok çalışma vardır.

Asemptomatik kişiler her zaman test

edilmediğinden asemptomatik infeksiyon

prevalansı ve presemptomatik

infeksiyonun tespiti henüz tam olarak

anlaşılamamıştır. SARS-CoV-2 için

ters transkripsiyon-polimeraz zincir

reaksiyonu (RT-PCR) testine ve

serolojik çalışmalara dayanan mevcut

veriler, asemptomatik

enfeksiyonların yaygın olabileceğini,

toplam enfeksiyon sayısının

muhtemelen bildirilen vaka

sayısından daha fazla olduğunu

göstermektedir. Hastalarda

semptomların başlangıcından önce

akciğer görüntülemesinde anormallikler

olabilir.

COVID-19 ile mücadelede

başarıya ancak toplumun her ferdinin

katkısıyla ulaşılabilir.

COVID-19 belirtilerini

gösteren hastaların

hemen RT-PCR testi

ile tanı çalışmalarını

yaptırmaları,

maskelerini

takarak kendilerini

izole etmeleri

hastalık

kontrolü

için elzem

olan yöntemlerdendir.

COVID-

19 mücadelesi

ancak birlikte

ve

özveriyle,

mücadele ile

kazanılacaktır.”

9


Yunus Emre’nin şiirleri

Vatikan Arşivinden çıktı

Konferans sistemi ile düzenlenen ‘Yunus

Emre Dünya Dili Türkçe’ toplantısında konferans

siteminde konuşan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim

üyesi Doç. Dr. Himmet Büke, yaptığı araştırmalar

sonrasında Vatikan Kütüphanesinde paylaşılan

dijital koleksiyon içinde Yunus Emre’ye ait

yeni şiirlerin bulunduğunu ifade etti.

Yunus Emre Haftası dolayısıyla düzenlenen

‘Yunus Emre Dünya Dili Türkçe’ toplantısına

46 bilim adamının yanı sıra

Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız katılıyor.

Toplantıya konferans sitemiyle bağlanan

Doç. Dr. Himmet Büke, Vatikan

arşivlerinde yeni şiirlere rastlandığını

ifade etti.

Konuyla ilgili bilgi

veren Türk Ocakları Eskişehir

Şube Başkanı Nedim

Ünal, çalışmanın sonlanmasının

ardından Yunus Emre’ye

ait yaklaşık 200’e yakın

eserin ortaya çıkarılacağını söyledi.

Yunus Emre’nin kabrinin Eskişehir’de olduğunu

hatırlatan Ünal, “Yunus’un şehri Eskişehir’de,

bizim Yunus adına ilk defa bu isimle

'Yunus Emre Dünya Dili Türkçe' toplantısı ilk defa

burada Türkiye’de yapılmış oluyor. 3 günden beri

bu toplantı çevrim içi olarak internet ortamında

devam ediyor. Bu toplantı 46 bilim adamının katıldığı

oturumu bugün kapatıyoruz. Gece yarısı

bir müjdeyle uyandık. Bir bilim adamı ilk defa bu

haberi bizimle paylaştı. Yunus Emre’nin bilinen

6-7 tane divanı var. Bunlardan en meşhuru Kalaman

Nüshası ve Fatih Nüshası. Türkiye’deki Latinceden

çevrilen divanlardan birçoğu bu

ikisinden kaynaklanıyor. Ama ilk defa bu bilim

adamının gayretiyle ilk defa tesadüfen bu divanı

görüyor. Türk ilim alemine Yunus Emre’nin yeni

divanı Eskişehir’deki bu toplantıda takdim edilmiş

oluyor. Eskişehir’e yakışan buydu, zaten

bilim adamı da bunu ifade etti. Az önceki toplantıda

ise Yunus’un yeni divanını bize bu şekilde

takdim etmiş oldu. Takriben 180 civarında Yunus’a

ait şiir bulunuyor.

Buna

zaman içerisinde

bakılacak, araştırılacak.

Sanırım

15’inci yüzyılda

yazılmış. Yunus’un

13-

14’üncü yüzyıl

arasında yaşıyor.

Öldükten sonra

kağıda geçirildiği

tahmin ediliyor”

dedi.

10


18 Yaşındaki Halid, “Robot Köpek” ile uluslararası Olimpiyatlarda 1’nci olurken,

8 yaşındaki Zeynep girdiği 4 matematik yarışmasında Dünya 1’ncisi oldu

Eskişehir’in süper çocukları

Eskişehir’de 6 ayda geliştirdiği “robot

köpek” projesiyle INSPO 2021 Uluslararası

Bilim Proje Olimpiyatları’na katılan 18 yaşındaki

lise öğrencisi Halid Yıldırım, mühendislik

kategorisinde 1’inci oldu.

Eskişehir’de 18 yaşındaki lise öğrencisi

Halid Yıldırım, korona virüs salgın sürecini

kendisi için avantaja çevirdi. Evde kaldığı 6

aylık süre boyunca “robot köpek” projesini

geliştiren Yıldırım, TÜBİTAK’ın 52’nci Lise

Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nın

bölge finalinde birinci oldu. Ardından projesiyle

INSPO 2021 Uluslararası Bilim Proje

Olimpiyatları’na katılan 18 yaşındaki Halid,

burada da büyük bir başarıya imza attı. Lise

öğrencisi, farklı ülkelerden çok sayıda yabancı

öğrencinin katıldığı olimpiyatların

“Mühendislik” kategorisinde 1’inci oldu. 1-2

Mayıs tarihlerinde çevrim içi

görüşmelerle değerlendirilen

“robot köpek” projesi jüri tarafından

birinciliğe layık görüldü.

Ayrıca Halid Yıldırım

aldığı birincilik sayesinde

yurt dışında düzenlenen

bilim-teknoloji projeleri yarışmalarına

direkt katılma

hakkı kazandı.

ELİF’TEN 4 DÜNYA

BİRİNCİLİĞİ.

Eskişehir İbrahim Karaoğlanoğlu

İlkokulu 2. sınıf öğrencisi

Elif Zeynep Kaçan,

Kanada merkezli Caribou

Contests tarafından düzenlenen

matematik yarışmasına

şimdiye kadar 4 kere katılarak

her birinde 1’inci oldu.

Eskişehir’de ikamet eden

8 yaşındaki Elif Zeynep Kaçan’ın

başarısı herkesi gururlandırıyor.

Zeynep Kaçan,

Kanada merkezli Caribou

Contests şirketi tarafından

dünya çarpında internet üzerinden

düzenlenen yarışmaya

4 kez katılan minik öğrenci

birinciliği kimseye kaptırmadı.

Daha 2-3 yaşındayken

matematikle ilgilenmeye başlayan

ve matematik kendisi

için bir oyun gibi olduğunu

söyleyen minik Kaçan, matematikte

iyi olduğu için her

zaman iyi hissettiğini belirtti.

Okul Müdürü Hülya Fatma

Çelikbilek, 4 kez birinci olan

Elif Zeynep Kaçan'a gösterdiği

başarılardan dolayı teşekkür

ederek, hediye takdim etti.

‘‘Sayılarla uğraşmak

çok hoşuma gidiyor’’

Minik Kaçan, yarışmada

birinci olması ile ilgili duygularını

paylaştı. Zeynep Kaçan,

‘‘Yarışmada 1’inci olmam beni

çok mutlu etti. Matematikte

başarılı olduğum için kendimi

iyi hissediyorum. Kendimle

gurur duyuyorum. Sayılarla

uğraşmak, işlem yapmak çok

hoşuma gidiyor’’ dedi.

11


Daha çok evden çalışıyoruz.

Daha çok evde ailemizle vakit geçiriyoruz.

Geceleri tamamen evdeyiz.

Hatta hiç evden çıkmayanlar bile

artık var!

Ve neredeyse bir yılı aşkın süredir

bu şekilde yaşıyoruz.

H H H

Pandemi ilk hayatımıza girdiğinde;

“Evde hayat nasıl geçer?” sorusunu

kendimize ve çevremize mutlaka defalarca

sormuşuzdur.

“Bunalırım, çıkmadan duramam,

nefes alamam” gibi pek çok bahaneyi de

ardı ardına mutlaka ki türetmişizdir.

Ancak yasaklar gelip, sıkı tedbirler

devreye konulunca, kendimizi, “Yaşayamam

böyle” dediğimiz bir ortamda buluverdik.

Dahası;

Yaşanmaz denilen hayata adapte olmamız

da çokta uzun sürmedi!

H H H

Hatta öylesine bir adaptasyondan

söz ediyoruz ki;

“Neredeyse bugünkü yaşamı kabul

etmiş görünüyoruz”

Hani, “pandemi bitse bile yine böyle

YENİ DÜZENE

AYAK DİREMEK!

yaşamay devam etsek” gibi düşünen

pek çok kişi görmeye başladık.

Yani karantinalar, yasaklar, tedbirler

gibi isimler adı altında bize sunulan yeni

yaşama hem çabuk alıştık; hemde sevmeye

başladık.

H H H

Pandemi kadar önemli bir sorunla

karşı karşıyayız aslında.

Sadece virüslerden değil, dışarıdaki

yaşamdan da kendisini izole etmiş

önemli bir kitleye kavuştuk çünkü.

Çocuklar ve gençler gibi hala dışarıdaki

hayata eskisi gibi çıkmak isteyenlerin

aksine;

Orta ve daha yüksek yaş grubundaki

insanların büyük bir bölümü gerçekten

de bugünkü düzende kalmaya razı.

“Akşamları bir çay içimlik çıkabilsek

yetecek” mantığında inanın bir yığın

kitle oluşmuş durumda.

İşte sözünü ettiğim tehlike da burada

yatıyor!

H H H

Şöyle ki;

“Yenidünya düzeni”

“Dijital çağ”

“Teknolojik dönem”

“Uzaktan eğitim ve çalışma” gibi

yeni terimleri hepimize dayatan bir

sistemle karşı karşıyayız.

Başta da söylediğimiz bir kitle dayatılan

bu yeni hayatı kabul etmiş görünüyor.

Ve daha kötüsü de, yeni jenerasyonun

da böylesi bir hayatı kabul etme riskinin

ortada bulunuyor oluşu!

Eğer çocuklarımız, gençlerimiz ve

enerjik tüm insanlarımız da yavaş yavaş

bireyi yalnızlaştıran bu sistemi kabul etmeye

başlarsa işte o zaman gerçektende

yepyeni bir dünyanın kapıları hepimiz

için açılmış demektir.

Bu nedenle benim önerim;

“Paradan, iş ve eğitim hayatımıza

kadar neredeyse herşeyin sanal olacağı

bu yeni oluşuma hep birlikte ayak diremeliyiz”

Çünkü sokaklar özgürlüktür…

Çünkü insan sosyal bir varlıktır.

Bunları elimizden almalarına izin

vermemeliyiz.

Adına ne derlerse desinler, şu süreç

sonunda sosyal yaşamın içinde olmalıyız…

Hatta evdeki yaşamı özleyecek

kadar!

Emine Girgin

Senİ Sevİyor mu?

eminagirgin@hotmail.com

Erkek

arkadaşınızın sizi

gerçekten sevip

sevmediğini hala çözememiş olabilirsiniz.

Ama şunu belirtmek isterim ki,

erkek arkadaşınızla ne kadar süredir

tanıştığınız burada çok önemli. Çünkü bir

erkek ilk başlarda duygularından emin

olmayabilir. Sizden hoşlandığını bilir,

zaten hoşlanma duygusu olmasa

görüşmeleriniz de olmaz ama bir erkeğin

size yoğun duygular beslemesi için

zaman gerekir. Erkek arkadaşınız yoğun

duygular mı besliyor yoksa sadece

takılıyor mu işte birkaç tüyo size..

12

Merak duygusu başladıysa;

Biz kadınların erkeklerden yana ettiği

şikâyetlerin en başında ne geliyor?

“Gamsız olmaları.. Neden? Çünkü erkekler

biz kadınlara göre çok merak eden

varlıklar değiller. Dolayısıyla ilişkide

erkeğin merak edip etmemesi çok

önemli bir detay. Bir erkek sizi merak etmeye

başladıysa, ne yaptığını soruyorsa

abayı yakmış demektir.

Gün içerisinde çok yoğun olduğunu söyleyip

akşama kadar hiç bir şey yazmayıp,

sonradan yazıyorsa yine anlarım ama hiç

sormuyorsa, yazmıyorsa çok ümitli olma

o adamdan derim.

Daha fazla zaman ayırmaya başladıysa;

Eğer adamın gerçekten yoğun çalıştığını

biliyorsan ve buna rağmen sana gerçekten

zaman ayırıyorsa bil ki o adam seni

seviyor! Ama işi olduğunu söyleyip

sosyal medyada aktifliğini dürdürüyorsa

bu adamın sana ilgisi olup olmadığını bir

kere daha düşün derim. Bir erkek

ilgilendiği kadına mutlaka zaman ayırır.

Sorunlara çözüm buluyorsa;

Biz kadınların yaptığı en büyük hatalardan

biride; “Ben her sorunumu kendim

çözerim. Sorunlarımı çözmek için bir

erkeğe ihtiyacım yok” demek. Biz bu

güçlüyüm mesajını verdiğimizde birlikte


“Karadır bu bahtım kara

Sözüm kâr etmiyor yare

Yüreğimi yaktı nara

Eyvah eyvah eyvah eyy

Gendim ettim gendim buldum

Gül gibi sararıp soldum

Eyvah eyvah eyy”

Dinlerken içime yayılan

“huzur” hissi…

Tarifi imkânsız “mutluluk…”

Onun bize anlatmak istediği “yakarış”

aslında…

Ama mutlulukla öyle bir harmanlanıyor

ki…

İnsan acısını unutuyor.

Acıyı hüzne dönüştürüyor.

Tüm şarkılarında böyle…

Onun müziğini dinlerken gözlerimizden

yaş dökülmez örneğin…

Ya da ağlatmaz şarkıları, sesi…

Efkârlandırır.

Neşet Baba’yı nasıl bilirdin diye sorsalar:

“Efkarlı” bilirim derdim.

Elinde sazı ile geçmişe kısa bir yolculuk

yaptırır “Ah ulan” dedirtir ama ağlatmaz

derdim.

Tam hüznün dibinde boğulacakken…

Sazın tellerini hızlandırır:

“Bir anadan dünyaya gelen yolcu

Görünce dünyaya gönül verdin mi?

Kimi böyük, kim böcek, kimi kul

Merak edip hiçbirini sordun mu?

Bunlar neden nedenini sordun

NEŞET BABA…

Özge Zaim

ozgezaim1@gmail.com

mu?” diye usul usul oynatır derdim.

“Tatlı bir tebessüm oluşturur

dudak kenarlarında” derdim.

Üstelik hiç tanımamama rağmen…

Karşılaşmamama rağmen…

İnanır mısınız?

Onu hayallerimde hep ”şakacı” olarak

resmediyorum.

Türküsüyle şakayı harmanlıyor.

Sanki sazı elindeyken yanına kıvrılsak

önce bir yüzüne bakar ardından bir

espri patlatır gibi…

Belki de o yüzden “sıcak” geliyor türküleri…

“Bizden” gibi…

Ondandır belki de “Bizim Neşet”

denmesi…

Kimbilir?

Sadece bu sebeple de çok sevildiğini

düşünmüyorum.

Müziğine ironiyi katan ender sanatçılardan…

Mesajlarıyla müziği bulaştırmasından

gönülleri okşuyor.

Kibarca, bağırmadan, haykırmadan

anlatıyor derdini…

Acısını, sitemini, isyanını…

Öte yandan siyaset üstü bir insan…

Herkesin Neşet’i o…

Neşet Babası…

Türbanlı bacının da, mini etekli Ayşe’nin

de…

Türk’ün de Kürdün de Alevinin de

Sünni’nin de Neşet’i işte…

“Yüreğim köylü” diyen bozkırın tezenesi…

“İyiliği yüzünden akan” mahcup bir

halk çocuğu…

Zaten kendisi de öyle demiyor

muydu:

“Nerede bir türkü söyleyen görürsen,

korkma yanına otur. Çünkü kötü

insanların türküleri yoktur” diye…

Bugün güne gözlerimi Neşet Baba

ile açtım.

Sözcükler kendiliğinden döküldü.

Değer dedim değer sonra…

Kıymet bilene en hakiki sözler

değer…

Yazımı tamamlarken de şu türküsünü

mırıldandığımı fark ettim:

“Şu garip halimden bilen işveli

nazlı

Gönlüm hep seni arıyor neredesin

sen?

Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan

gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor, neredesin

sen?

Neredesin sen?”

olduğumuz erkek devre dışı kalıyor ve

kendini işe yaramaz hissediyor. Bırakın

çözebileceğiniz sorununuzu bile çözmesine

müsaade edin. Çünkü sevmeye

başlayan erkekler “Ben bu kadın için

daha fazla ne yapabilirim?” diye

düşünmeye başlarlar. Bunu

düşündükleri noktada da sizin için bir

şeyler yapmak için sorunlarınıza müdahale

edip kendilerini kanıtlamak isterler.

Onun gerçekten işe yaradığını ve yapabildiklerinden

dolayı mutlu olduğunuzu

gösterin.

Sizinle planlar yapıyorsa;

Sizinle daha fazla zaman

geçirip, planlarına sizi de dahil

ediyorsa bu adam sizi seviyor

demektir. Ufak çaplı planlar zamanla

daha geniş çaplı hale

gelecektir. Çünkü sevdiği bir

kadınla güzel vakit geçirdiğini

ve uyumlu olduklarını gören

bir erkek zamanla ona aşık olmaya

başlar, yani sevgiden

aşka geçer.

Sahipleniyorsa;

Sanırım sevgisini en belli eden

maddeye geldik. Çünkü bir

erkeğin sevgisini en net belli

eden şey sahiplenme duygusudur.

Bir erkeğin kadını

sahiplenmesi ona varlığını hissettirmesinden

ibarettir, yani

varla yok arası bir erkekle kim

ilişki yaşamak ister ki?

13


YAZI

Gürcan BANGER

Eskişehir, antik çağlardan

beri var olduğu bilinen bir

yerleşimdir. Sakarya Nehri

ile Porsuk Çayı yanında termal

su kaynaklarının bulunması nedeniyle

bu bölgedeki insan yerleşimlerinin

çok daha eski

tarihlere uzanıyor olması muhtemeldir.

Buna rağmen Eskişehir’i

eski bir şehir olarak kabul

etmek gerçeğin tam ifadesi

olmaz.

Eskişehir, tarih boyunca değişik

dönüm ve kırılma noktaları yaşamıştır.

Bunlardan önemli bir

tanesi, Osmanlı Devleti’nin kurulmasıdır.

Bir imparatorluğun

ilk tohumlarının atıldığı bu yerleşim,

daha sonraki dönemlerde

Bursa, Edirne, Konya veya Kütahya

gibi ilgi görmemiş, küçük

bir kaza olarak 19’uncu yüzyıla

erişmiştir. 1800’lü yıllar ise Eskişehir

açısından gerçek bir sıçrama noktasıdır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından

Eskişehir, ciddi anlamda dış göç almaya başlamıştır.

Aldığı göçlerin önemli kaynakları

olarak Balkanları ve Kafkasları saymak gerekir.

Bu göçlerin etkileri, Eskişehir’in geleneksel

yerleşimi olan Odunpazarı’nda

mekânsal rötuşlar olarak görüldüğü gibi,

tarım tekniklerinde olduğu üzere yerel ekonominin

değişiminde de gözlenir.

Diğer yandan 1894’te işletmeye alınan İstanbul-Bağdat

Demiryolu, Eskişehir’in kaderini

değiştiren olaylardan biri olarak görülür.

Bu hattın Eskişehir’den geçmesi, bu unutulmuş

yerleşimin alınyazısını ciddi anlamda

14

değiştirmeye başlar. Dolayısıyla 19’uncu

yüzyılın sonları, Eskişehir’in gelişiminde

önemli bir dönüm noktasıdır.

Kurtuluş Savaşı süresince Eskişehir, ciddi kayıplara,

acılara ve yıkıma maruz kalır. Kentin

pek çok bölümü, işgalci Yunan kuvvetleri ile

işbirlikçileri tarafından yakılır, yıkılır. Fakat

Eskişehir, Cumhuriyet’in ilk döneminde ciddi

kamu yatırımları alarak önemli atılımlar

yapar. Eskişehir Bankası, Şeker Fabrikası,

demiryolu ile uçak bakım-tamir atölyelerinin

kuruluşları 20’inci yüzyılın ilk yarısına

damga vurur. Bu dönem, Eskişehirlinin kendini

artık ücretli çalışan olarak algılamaya

başladığı bir zaman dilimidir. Bu dönemle

birlikte devlete kapıkulu olmak, girişimci

kendi işinin sahibi girişimci olmanın önünde

gelir. Bir yandan ücretli çalıştırmayı özendiren

bu gelişme, daha sonraki yıllarda kamu

işinde eğitilmiş ustaların, Eskişehir sanayisinin

temellerini atmaları ile başka bir boyuta

taşınır.

Yönetilemeyen

Kentsel Büyüme

Eskişehir’in mekânsal gelişimi, bir kâğıda

düşmüş yağ damlasını andırır. Kent, yağ

damlasının kâğıdın üzerinde yavaşça aynı

odak etrafında büyümesi gibi gelişir. 20’nci

yüzyılın ikinci yarısında plansız, programsız

veya en azından vizyonsuz büyüme hızlansa

da, görünen manzaranın odağı budur.

Eskişehir’de son olarak yaşanan kırılma noktası,

2000’lerin başıdır. Bu süreçte Eskişehir,


pek çok Anadolu yerleşimine göre yeni bir

yerleşim olsa da; geleneksel bir kentten Batı

tipi bir tüketim kentine doğru evrimleşmeye

başlar. Ama ne yazık ki; gerekli vizyona

sahip olmadan büyümenin sıkıntılarını da

yaşamaya devam eden bir kenttir artık.

Bugün kentin merkezinde yaşanan aşırı yoğunlaşma,

bu yerleşimi kent rantı nedeniyle

imkânsız bir noktaya doğru sürüklemektedir.

Eskişehir’in kent merkezinin daha fazla yoğunlaştırılmasıyla

gidebileceği yeni bir açılım

kalmamış gibi görünmektedir. Kent

merkezindeki rantı artıracak her yaklaşım,

Eskişehir’i biraz daha yaşanması zor bir habitat

haline getirmektedir. Gözlediğim odur

ki; kentin dış çevresinde yapılacak kentsel

dönüşüm projeleri de yoğunlaşmayı azaltıcı

önlemler olarak gözükmemektedir.

Bundan sonra ne yapılacağı, cevabı kolay bir

soru değildir. Ama yeni Eskişehir’in gelecek

tasarımına etki edecek yeni sorunlarının ve

vizyonunun bilimsel bazda konuşulup tartışılması

gerekmektedir. Bu konuda girişimlere

acil ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Zihnimizi yenilikçi çözümler yönünde zorlamalıyız.

Eskişehir’i kurtarmak isteyen bir

vizyon, Eskişehir kırsalını da birlikte düşünmelidir.

Açık Kent

Kentlerin tarihi geçmişine bakıldığında; kapalı

kent, açık kent ve uç kenti olmak üzere

üç farklı modelden söz edildiğini görülür. Örneklemek

gerekirse; kapalı kent ile anlatılmak

istenen, İstanbul veya Diyarbakır gibi

etrafı surlarla çevrilmiş kent modelidir. Açık

kent ise Eskişehir gibi surların içinde gelişmemiş

olan kent biçimidir. Günümüzde kentlerin

açıklığı veya kapalılığı kavramlarının

değiştiğini gözlüyoruz.

Eskişehir’in Odunpazarı ile başlayan yerleşimi,

Türklerin Anadolu’ya gelişine denk

düşer. Bu kentin bir kavşak noktasında yer

alması ve Türk toplulukları ile diğer toplumlar

arasında bir sınır oluşturması, uzun süre

bu bölgenin kalıcı yerleşim yeri olarak benimsenmemesi

sonucunu oluşturmuştur. İlk

yerleşimcilerin –bir savaş ve çatışma alanı

olarak kabul ettikleri– bu yörede kalıcı konutlar

yapmak yerine uzun süre çadırlarda

kalmayı tercih ettikleri tarih kitaplarında

diler getirilmektedir. Diğer yandan Eskişehir;

Porsuk Çayı’nın varlığı ve yerleşime yakın

termal sıcak su kaynağının mevcudiyeti ile –

Bizans’tan bu yana– açık kent yerleşiminin

küçük de olsa bir örneğini meydana getirmiştir.

İlginç biçimde Eskişehir’in daha sonraki dönemlerdeki

tarihi de bir açık kent modeline

uygun olarak gelişti. 1800’lü yıllara kadar

küçük ve unutulmuş bir yerleşim olan Eskişehir,

daha sonra Balkanlardan ve Kafkaslardan

aldığı göçleri kendi yapısına sindirmesi

ile açık kent özelliklerinden bir başkasını

sergiledi. Benzer biçimde İstanbul – Bağdat

Demiryolunun Eskişehir’den geçmesi, şehrin

bu özelliğini pekiştirdi. Bu açıklık olgusu,

daha sonraki yıllarda kentin üniversiteleri

ile gelişti. Bu olguya bağlı olarak Eskişehir

hemşehriliği dokusunun çok gelişmiş olmamasına

karşın çok kültürlülüğün kent toplumunun

önemli bir niteliği olması, saydığım

bu unsurların doğal bir sonucudur. Bu

durum, Anadolu’nun pek çok kentinde göz-

15


lenmeyen ayırt edici bir niteliktir.

Değişen Kavramlar

Eskişehir’in tarihsel süreçte

değişime uğramasına benzer

biçimde; açık kent kavramının

da anlamsal değişim geçirdiğini

görüyoruz. Bugün açık

kent kavramından söz ederken,

bunun açık inovasyon ile

–kent toplumun güven ve işbirliği

yeteneklerini ifade

eden– sosyal sermaye ile ilişkilendirmek

gerekir. (Sosyal

sermaye; bir topluluğun birlikte

çalışma, işbirliği yapma

ve karşılıklı güven özelliklerini

ifade eden bir kavramdır.

İnsan kaynaklarını ifade eden

beşeri sermaye ile karıştırılmaması

gerekir.) Yüksek okullaşma

oranı ve gelişen

akademik niteliği ile Eskişehir’in

bu yönünü geliştirmek

ve kentler arası yarışın dikkate

alınır aktörlerinden biri

olmasını sağlamak amacıyla

yapılması gerekenler var.

Öncelikle; hızlı biçimde kentin

inovasyon yetenekleri ve sosyal

sermaye düzeyi konusunda

tespitlerin yapılması gerekiyor.

Örneğin kentte sınai veya ticari

iş kümelerinin oluşmasını

istiyorsak, sosyal sermaye düzeyini

öğrenerek doğru stratejileri

ve hedefleri önümüze

koymamız şarttır. Diğer yandan

kentteki sınai, ticari veya sosyal örgütlerin

inovasyon yeteneklerini bilinmesi ve

geleceğe yönelik hedeflerin bu tespite göre

yapılması önemlidir.

İkinci olarak; kentte mevcut olan firmalar,

tüketiciler, yurttaşlar ve diğer kurum ile kuruluşların

birlikte çalışabilmelerinin yöntem

ve mekanizmaları geliştirilmeli. Örneğin iş

dünyasında yer alan meslek

odası ve sivil toplum kuruluşlarının

bir ağ oluşturmaları ve olabildiği

ölçüde bir ortak program

etrafında birleşmeleri sineri yaratacaktır.

Bir yerleşimin açık kent olma

özelliğini ifade eden göstergelerden

biri, o kentteki kişi ve kuruluşların

bilgi üretebilme yetenek

ve kapasiteleri ile ilgilidir. Açıklık

özelliği yetkinleşmemiş kentlerde

bilgi üretiminin sadece üniversitelere

özgü olduğu düşünülür ve

bilginin yegâne kaynağı olarak

üniversiteler ve akademisyenler

kabul edilir. Açık bir kentte ise

üniversitelere ek olarak ar–ge kuruluşları,

danışmanlık firmaları, iş

geliştirme merkezleri, değişik

türde laboratuvarlar ve iş – bilim

– teknoloji ağları etkin biçimde

görev yaparlar.

Yukarıda sözünü ettiğim konularda

bir yaklaşımın içselleşmiş

olması önemlidir. O da tüm bu

kurum ve olaylarda çalışma biçiminin

katılımcılık ilkesi ile donanmış

olmasıdır. Bir başka deyişle;

kentsel süreçlerin olabilen tüm

türlerinde ilgili paydaşların katılımı

mümkün olmalıdır. Buna açık

kentin demokratiklik özelliği diyebiliriz.

Açık kent fikri, her şeyden önce

bir tercih konusudur. Bir kent, o

kentin yöneticilerinin ciddi katkıları

ile ya açıklıktan yana gelişir ya da geçmişte

surların içine kapanmış olduğu gibi

kapalı kapılar arkasında kalmaya devam

eder.

16


Eskişehir’in Sui Generis Tiyatrosu’nun

ESKİŞEHİR (İHA) - Eskişehir Sui Generis Tiyatro’nun ‘12 Öfkeli’ oyunu, Uluslararası

Tiyatro Festivali’ne katıldı. Eskişehir ‘Sui Generis’ Tiyatro; 10’ncu yılına özel olarak hazırlamış

olduğu prodüksiyon oyun olma özelliği taşıyan ve yönetmenliğini Hakkı

Kuş’un üstlendiği ‘12 Öfkeli’ tiyatro oyunu ile Uluslararası Kısa Performanslar Tiyatro

Festivali’ne davet edildi. Festival; Maltepe ve Sarıyer Belediyeleri tiyatroları tarafından

düzenleniyor. Festival’de birden fazla ülkeden katılan oyunda mevcut Festivalin

kapanış gecesine damga vuran ‘12 Öfkeli’ oyununun bir bölümü İstanbul/ Sarıyer ve

İstanbul/ Maltepe Belediyeleri youtube hesabından yayınlandı. Adaletin ve önyargının

önemini konu olan kült bir filmin tiyatro uyarlaması olan ‘12 Öfkeli’ farklı rejisi ve

sahne tasarımı ile Türkiye’den tam not aldı. İyi bir izlenme oranına ulaşan oyun, ceza

yargılamasının şüphe temelli bir yapısının olduğunu bizlere hatırlatıyor. Oyunlarına

gösterilen bu ilgiden mutlu ve gururlu olduklarını belirten grup koordinatörü Av. Hüseyin

Akçar, ‘’Gönüllülük esasına dayanan Sui Generis Tiyatro; Eskişehir’in tiyatrosudur

ve herkes tarafından sahiplenilmektedir. Ayrıca takdir edilecek bir durumdur’’ dedi.

17


Türk filmlerine konu olacak

bir yaşam

öyküsü

Cinsiyetsiz olduğu için

dışlandı. Buna

rağmen evlendi. Ama

yürümedi. Hayata

küsüp kimsenin

yaşamadığı bir

barakada yaşamaya

başladı.

Hayatı herkes gibi değil…

O kadar çok şey yaşamış ki.

Hepsi birbirinden ağır…

Yaşadığı tek hadisenin bile

kaldırılması zorken o birden

fazlasını deneyimlemiş…

İnanın nereden başlayayım anlatmaya

bilmiyorum

“Annem bana baktığı zaman

hep ağlıyordu” diye anlatıyor

hikayesini Oğuz Coşkun…

Şimdi 62 yaşında…

Çocukluğundan beri hep

dışlandığını, hor görüldüğünü

ifade ediyor o eski barakanın

önünde odunların üzerinde otururken…

Gömleğinin düğmeleri açık,

bakımsız…

Yüz hatlarındaki çizgiler belirgin…

Yanına gittiğim zaman hiçbir soru

sormuyor, “Sen kimsin, nereden

geldin?” diye kurcalamıyor.

Çünkü umurunda değil…

Anı yaşıyor sadece…

Sohbet esnasında her cümlesinde,

her ifadesinde sık sık

“Ben cinsiyetsizim, ne yapayım?

Ne kadınım ne erkeğim” diye vurguluyor.

Bir kadınla evlendiğini anlatıyor

ardından…

Durumundan bahsettiğini

söylüyor, “Yine de evlenmek

18

istedi” diyor.

Bir çocukları doğuyor ardından…

13 yıl bakıyor.

Ama yıllar sonra o çocuğun da

kendisinden olmadığını

öğreniyor.

Tası toprağı topluyor ardından

insanın geçmediği, şehir

merkezinden uzak harabe bir

barakaya taşınıyor.

Tek başına…

Üstü başı perişan…

Diyorum ya umurunda değil…

Bir bisikleti var yalnızca…

O da emanet…

Görenler barakanın önüne bazen

yemek bırakıyor bazen ekmek…

Fazlası yok.

İstemiyor.

“Hayata küstüm, insanlardan

kaçtım ve bu barakaya geldim”

diye anlatıyor biraz öfkeli…

“Beni dost dediklerim sırtımdan

vurdu, burada çok mutluyum”

diye özetliyor hikâyesini…

“Sana içimi açtım, belki dostsun

belki düşman, bilmiyorum.

Param yok, malım yok belki ama

huzurluyum” diye noktalıyor sözlerini…

Dostuz diyorum dostuz Oğuz

Amca merak etme…

Belki ışık oluruz hayatına diyerek

aramızda geçen o sohbeti birebir

vermeyi borç biliyorum.

Türk filmlerine konu olacak

bir yaşam öykün var

abi. Nereden

başlayacağımı inan bilmiyorum.

Seni tanıyalım mı ilk

olarak?

Oğuz Coşkun. 1959

doğumluyum. Ben hayatı

yaşamadım. Biz 5 kardeşiz.

Ben en küçükleriyim. 5’inciyim.

Aile hayatın nasıldı?

Aileden kopmadım ama

kendi ailemin içinde

yabancı yaşadım.

Dışlandım. Annem bana

baktığı zaman ağlıyordu.

Gözyaşını saklayamıyordu.

Neden?

6 yaşında götürdüler beni

apandis ameliyatı olacaksın

diye erkekliğimi yok ettiler.

Diyorum ki herkese beni

anadan doğma çırılçıplak

fanus içinde gösterin. Ben

ne erkek ne de kadınım.

Sen cinsiyetsiz olduğunu

mu iddia ediyorsun yani?

Cinsiyetsizim evet… Bir

kadın benimle ilişkiye

girdiğinde zevk almaz benden

bende aynı şekilde

zevk almıyorum… Apandis

ameliyatı olmadığını

söylüyorlar. Neydi diyorum.

Siniri bağlıydı diyorlar, bir

başkası başka şey söylüyor.

Çok farklı iddialar var.

Ne işler yaptın bu

barakaya gelmeden önce?

Boyacılık, badanacılık

yaptım. 13 yaşında sinemada

yer gösterip bahşiş

topluyordum. Bunları

öğrendikten sonra babam

evi bırakıp gitti zaten…

Mahkemelik oldu annemle

babam… İki oğlan burada

kaldık biz. Üç bacı da Almanya’da…

Kılıçoğlu

Sinemasında yıllarca bahşiş

topladım.

Gece hayatında da çalıştın

mı?

Çalıştım. Org çaldım, gitar

çaldım. Gitar kurs paramı

biriktiriyordum oradan

topladığım bahşişlerle…

Sonrasında evlendin…

Evlendim ama boşandım.

Neden?

Evlenmeden önce zaten

kendisini uyardım. Cinsel

hayatımın olmadığını,

mutlu olamayacağımızı

söyledim. Yaklaşma bana

dedim.

Kaç yıl evli kaldın?

13 yıl evli kaldım. Benden

olmayan bir çocuğa yıllarca

baktım. Evleniyoruz. Benden

değil de başkasından

çocuk doğuruyor. Nikâh olmadan

önce kontrole

sokuyorlar ya, sperm kontrolüne

sokuyorlar, sağlam

raporu veriyorlar. Bana de-


seydi ki sen kısırsın, ben evlenmezdim, kimsenin

başını yakmazdım.

Sen kısır olduğunu öğrendikten sonra

çocuğun senden olmadığını mı anladın?

Evet.

Senin öz çocuğun yok yani?

Yok, benden değilmiş işte çocuk… 13 yaşına

kadar ben baktım. Gitar çalarak her şeyini

yaptım, altını aldım, uyutuyordum affedersin.

RÖpoRtAj

Özge Zaim Sarıoğlu

Nerelerde çaldın gitar?

1986 yılında Alanya’da başladım ben çalmaya…

2 otel vardı. Eskişehir’de otellerde,

pavyonlarda çalıştım. Düğün salonlarında

çalıştım.

Ne hissediyorsun şu an peki?

Ben cinsiyet anlamında ortadayım şimdi… Bu

barakaya yerleştim. O kadar acı şeyler

yaşadım ki kaçtım artık insanlardan, insanın

olmadığı bu barakaya yerleştim. Beni buradan

alıp götürmeyin diyorum. İki yıl önce

Yeşiltepe’de bir ev verdiler. Kirasını

ödemediler. Bir çiftçiden izin aldım. Bu

barakada kal dedi. O günden beri de

buradayım.

Gazinolarda ne kadar çalıştın?

Pavyonlarda çok çalıştım. Romanlardan çok

şey öğrendim. Sanat müziği, klasik müziği…

Çok para kazanıyorduk. Kazandığımı götürüp

bebeye harcıyordum.

Müzikten sonra hayatını nasıl iadem ettirdin?

Süründüm işte buralarda… Yalnız bıraktılar.

İnsanlardan uzak yalnız yaşamak daha iyi.

İnsanlardan kaçtığın için mi bu barakaya

geldin?

Kaçıyorum abicim, insanlardan nefret ediyorum

abicim.

Hayata küstün mü?

Küstüm. Hem de nasıl küstüm biliyor musun?

Dost bildiklerim vurdu beni…

Bir beklentin yok mu?

Hiçbir beklentim yok. Tek bir vasiyetim var.

Cesedimi yaksınlar. Başka bir şey istemiyorum.

İnsanlardan uzaklaşınca mutlu oldun mu?

Çok mutluyum abi. Dostumu, düşmanımı

gördüm.

Peki, o zaman sana hayatında mutluluklar

diliyoruz abicim.

Çok teşekkürler. Dost musun düşman mısın

bilmiyorum ama sağol.

Dostuz biz dostuz merak etme… İyi akşamlar.

19


Salgında

mekanları

kapanınca olan

müzisyenlere

oldu

Bizi üvey evlat

Pandemi herkesi vurdu.

Ancak en çok onları…

Pandemi nedeniyle işsiz kalan

müzisyenler yaklaşık bir yıldır

büyük güçlükle yaşamını

sürdürmeye çalışıyor.

Enstrümanını satanlar, evini

kapatıp ailesinin yanına

yerleşenler bile oldu.

Her birinin sıkıntısı ortak:

“Geçim sıkıntısı”

İşte onlardan birisi de Salim

Oylaş…

25 yıldır gece mekânlarında,

pavyonlarda müzisyenlik

yapıyordu Salim Bey…

Org çalıyordu.

Ancak süreç onu da vurdu.

Aylardır işsiz gezince sonunda

bir bağlama fabrikasında iş

buldu.

Bağlama yapıyor olması bir

nebze olsa da müziğe olan hasretini

giderse de, “Müzisyenlik

benim aşkım” diye anlatıyor

hikayesini gözlerinin içi gülerek

Salim Bey...

44 yaşından sonra fabrika ile

tanıştım diyor: “İlk etapta

zımpara yapmaktan ellerim

nasır tutmuştu. Şimdi işi

öğrendim. Biz insanların güzel

anılarının tek şahitleriyiz. Doğum

günleri olsun, düğünleri olsun

biz vardık. O zamanlar hep poh

pohlanıyorduk, şimdi üvey evlat

gibi dışlandığımızı

düşünüyorum” diyor.

Esentepe Mahallesi’nde bulunan

evinin önünde bir araya geliyoruz

Salim Bey ile…

18 günlük tam kapanmadan

dolayı ben gidiyorum yanına…

Dertleşiyoruz, sohbet ediyoruz,

maziye gidiyoruz kısa da olsa…

Müziği özlediği her halinden belli

ama bana kalırsa yine de

şanslı…

“Bağlama” yapıyor çünkü bir

fabrikada…

İşin mutfağına giriyor.

Bir nebze de olsa müzikle iç içe

yani…

Onu görünce diyorum ki kendi

kendime: “Müzik hiç susmasın!”

25 Yıldır gece mekanlarında müzisyenlik yapan 44

yaşındaki Salim Oylaş, mekanlar kapanınca ekmek

parasını atölyede saz yaparak kazanmaya çalışıyor.

Sizi tanıyalım mı öncelikle?

Org çalıyorum. Son 2-3 yıldır

düğünlerde çalışıyordum. Öncesinde ise

daha çok gece alemindeydim. Pavyonlarda

ve restoranlarda, barlarda, diskolarda

müzik yapıyordum.

Korona eğlence dünyasını da çok etkiledi.

Koronadan sonra sizin işleriniz nasıl

etkilendi?

Geçen yıl Mart 2021 yılından bu yana

hiç çalmadım desem yeridir. Yaklaşık 8

buçuk 9 ay da boşta kaldım. Hiç müzikle

işimiz olmadı. Geçen yaz bir düğün salonuyla

anlaştım. 10 kere falan çaldım,

sonra yeniden kısıtlama oldu, kapandı.

Öğlen 12 ile akşam 19.00 arası restoranlar

açıldı. Sırf hafta sonu gittim, iki gün gittim.

Ondan sonra müziği yasakladılar.

“44 YAŞINDAN SONRA FABRİKAYA

BAŞLADIM”

Sizin gibi birçok müzisyen var. Ne durumdalar

iki yıldır?

Sayın milletvekilimiz Utku Çakırözerle

görüştüğümüzde de söyledik. Çok zor durumda

olan arkadaşlarımız var. Çoğu

arkadaşımız annesinin babasının yanına

sığınmak zorunda kaldı. Kiralarını

ödeyemediği için. Benim kendi annem,

babam da yok. Birini 1999 yılında diğerini

de 2010 yılında kaybettim. Evim hala kira.

İki çocuğum var. Bu şekilde geçinmeye

Müzisyendi

çalışıyoruz. 44 yaşından sonra fabrikaya

başladım. Fabrikaları da öğrenmiş oldum.

Ben çalışmadığım dönemlerde yaptırım

olmamasına üzgünüz. Çalışmıyordum ama

elektrikler, doğalgazlar kesiliyordu.

Ödenmemiş faturadan dolayı. Biz

insanların güzel anılarının tek şahitleriyiz.

Doğum günleri olsun, düğünleri olsun biz

vardık. O zamanlar hep poh

pohlanıyorduk, şimdi üvey evlat gibi

dışlandığımızı düşünüyorum.

“İŞİN MUTFAĞINA İNDİK”

Bir sene önce gece aleminde müzik

çalıyordun şimdi ise fabrikada müzik

yapıyorsun diyebilir miyiz?

25 senedir müzisyenim. Her türlü

etkinlikler de bulundum. Eskişehir’in

değerli sanatçısı Mithat Körler’e de eşlik

etmişliğim vardır. Gülben Ergen, Hakan

Taşıyan, Vahdet Vural, Emirkan, Mine

Koşan gibi sanatçılara tek ekstralık da olsa

eşlik eden bir müzisyenim. Doğum günleri,

partilerde, konserlerde de çıktım. Şu anda

işin mutfağına indik diyelim. Eskişehir’in

sanayi sitesinde bir atölyede saz, bağlama

yapıyoruz. İmalat olarak.

Mutlu musun peki şu an?

Tabi ki mutluyum. Sonuçta kimseye

muhtaç değilsin. O zaman da mutluydum.

Şimdi saz yapıyor

20


gibi dışladılar

“MÜZİSYENLER KOLAY PARA

KAZANMIYOR”

Kendi işini yapamıyorsun, müzik

çalmıyorsun yani…

Kendi işimi yapamıyorum bu doğru

ama ben zımpara yapmaktan ellerim çok

acıdı diye bir söz söylemiştim. İki hafta

olmuştu işe başlayalı. Zımparaya

sürtmüştüm. Ellerim yaralanmıştı. 10

saat yapmak zorunda olunca ve sıkı

tutulması gerektiği için ellerim acıyor

diye söylemlerim olmuştu. O zaman 2, 5

hafta olmuştu işe gireli. Şimdi 2, 5 ay

oldu. Alıştım. İşi öğrendim. Patron da

benden memnun. Çok güzel zımpara

yaptığımı söylüyor. Ben şunu söylemek

istiyorum. Ben 2,5 ay da zımpara

yapmayı öğrendim ama biz müzisyenlik

kolay bir meslekmiş gibi konuşanlar

oldu. Zımpara yapmayı da gör bak,

kolay para kazanmak falan deniliyor ya.

Müzisyenlik için öyle kolay para kazanmak

denmesin. Müzisyenliği kolay para

kazanacak seviyeye getirmek için

insanın en az 10 yıl harcaması gerekir.

En ucuz enstrüman 15- 20 bin.

Değişiyor. Bir restoranda sanatçıya eşlik

etmek de kolay değildir. Repertuar, o

yok falan diyemezsiniz. Böyle bir

rahatınız da yok. İnsanlar bunu şöyle

lanse ediyor. Sen kolay para

kazanıyordun, şimdi gittin fabrikada

çalıştın zor para kazanıyorsun diyorlar.

Ben iki buçuk ayda öğrendim zımpara

yapmayı. Herhangi bir arkadaşım gelsin

2,5 ayda müzisyenliği öğrenip gitsin. Bir

barda, pavyonda müzisyenlik yapsın da

görelim.

Bağlama fabrikasını özellikle mi

seçtin?

Orada çalışan müzisyen

arkadaşlarım vardı. Bir arkadaşı ziyaret

ettim. İşe ihtiyacım var dedim. Patron

da dedi ki hatta elemana

ihtiyacımız yok. Zorda

olduğumu söyledim.

Allah razı olsun kabul

ettiler. O vasıtayla buldum

işimi ama yine

müzik işi yapıyoruz denilebilir.

“MÜZİSYENLİK

BENİM AŞKIM”

Normal sürece

geçince müzisyenliğe

devam mı diyeceksin?

Müzisyenlik benim

aşkım diyebilirim yani,

müzisyenliği bırakmam

ama şöyle bir şey var.

Şu anda sigortam

başladı.

En

azından

gece restoranlarına,

pavyonlarına gitmeyi

düşünmüyorum. Çünkü 7

senedir bil fiil çalıştığım

patronlarım hiç arayıp

sormadılar. Vefasızlık var.

Bir yandan fabrikada sigortama

da devam ettirip

düğün salonlarında da

çalışmak istiyorum. Yine

müzik yapacağım.

RÖpoRtAj

Özge Zaim

“ÇOK DAYAK

YEDİM”

Gece hayatının,

pavyonda çalışmanın

zorlukları neler? Anıların

var mı?

Çok zorluğu var. Çok

dayak yedim. Sırtıma

sandalye yedim. Kötüleri

anlatmayayım ama

kravatıyla elit bir şekilde

gelen beyefendilerin gece

ikide sürünerek çıktığını

gördüm. Kavga, dövüş

bitmezdi.

Şimdi müzik yapabiliyorsun

değil mi? Ellerin

de

sıkıntı yok?

Bayadır

org

çalmıyorum

ama

yavaşlama mutlaka vardır.

“KİMLER KÖTÜ ZAMANIMIZDA

YANIMIZDA OLDU, HEPSİNİ

GÖRDÜM”

İnsanları eğlendirdin, güldürdün.

Son iki yıldır ise zor zamanlardasınız.

Son olarak hislerin neler? Onu

öğrenelim.

Koronadan memnunum aslında

ben… Eşimi, dostumu, akrabamı tanıdım,

Kimler kötü zamanımızda yanımızda

onları gördüm. Az para ile yetinmeyi

öğrendim. Tutumlu olmayı öğrendim.

Ben böyle bakıyorum.

Çok teşekkür ediyoruz Salim Bey…

İşiniz rast gitsin.

Ben teşekkür ediyorum.

21


Rakamlarla

Eskişehir Sa

22


nayisi

23


Odunpazarı Belediyesi kısıtlama nedeniyle bu bayramda şeker ve çikolataları çocukların kapısına götürdü

Odunpazarı’ndan çocuklara

Bayram demek, en güzel en temiz

elbiselerini giyinen çocukların

şeker toplamak için kapımızı çalmasıdır.

Ne yazık ki koronavirüs

salgını nedeniyle tam kapanmaya

gittiğimiz bu Ramazan Bayramı’nda

çocuklar, şeker toplamaya

çıkamadı. Bu yüzden çocukların

bayramı, sanki pandemi yokmuşçasına

yaşamasını amaçlayan

Odunpazarı Belediyesi oldukça anlamlı

bir çalışma yaptı. Başkan

Kazım Kurt’un talimatıyla harekete

geçen belediye ekipleri, kırsal mahallelerdeki

çocuklara giderek

onlar için hazırladıkları oyuncak,

şeker ve çikolataları ikram etti.

bayram mutluluğu

Çocukların şeker tadında, rengârenk bir için özel hazırlanan içinde çeşitli şekerlerin

bayram geçirmesini isteyen Odunpazarı ve çikolataların olduğu paketler dağıtıyor.

Belediyesi, Belediye Başkanı Kazım ‘Şekerim Kapımda’ sloganı ile gerçekleşen çalışmada,

belediye çalışanları mahalle mahalle

Kurt’un talimatı ile çocuklara çikolata paketi

dağıtmaya başladı. ‘Şekerim Kapımda’ sloganı gezerek çocuklara şeker paketlerini ulaştırıyor.

ile gerçekleşen dağıtımlarda, belediye çalışanları

kırsal mahallelere giderek, çocuklara Odunpazarı’nda bulunan köyden mahalleye

kendileri için özel hazırlanan paketleri takdim dönen 50 kırsal mahalleye giden belediye çalışanları,

çocuklara Başkan Kurt’un iyi dilekle-

ediyor.

Eskişehir Odunpazarı Belediyesi, tam kapanma

nedeniyle bayramda şeker toplamaya kutluyor. Kendileri için özel olarak hazırlanan

rini ileterek çocukların Ramazan Bayramı’nı

çıkamayan çocukların, şekerlerini kapılarına içinde çeşit çeşit çikolata ve şekerlerin olduğu

götürüyor. Belediye çalışanları, Odunpazarı paketleri alan çocukların mutluluğu ise adeta

Belediye Başkanı Kazım Kurt’un talimatı ile gözlerinden okunuyor. Çocuklar, kendilerini

kırsal mahallerde yaşayan çocuklara, çocuklar unutmayan Başkan Kurt’a teşekkür etti.

24


Odunpazarı Belediyesi ektiği ürünleri ihtiyaç sahipleri ile paylaşıyor

Odunpazarı Belediyesi, öz kaynaklarını kullanarak boş olan verimli tarım arazilerini yeniden ekonomiye

kazandırıyor. Bu amaçla 910 dekarlık alanda tarım faaliyetlerine başlayan Odunpazarı Belediyesi, 66 dekarda

ektiği nohutun da hasatını yaptı. Üretilen nohutlar, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un talimatı

ile Halk Market ve Aşevi aracılığı ile ihtiyaç sahipleriyle paylaşılacak.

Tarım arazilerinde gerçekleştirdiği çalışmalar

neticesinde 910 dekarlık alanda

tarım faaliyetlerine başlayan Odunpazarı

Belediyesi, sınırları içinde yer alan Aşağılıca,

Lütfiye, Avdan, Kargın, Uluçayır,

Kıravdan, Kireç, Yörük Kırka, Yassıhüyük,

Çavlum, Türkmentokat, İmişehir, Akpınar,

Aşağıçağlan, Yukarıçağlan, Gümele, Doğankaya,

Ağapınar ve Kalkanlı köylerinde boş

olarak duran 910 dekarlık

tarım arazilerini ekonomiye

kazandırdı. Bu tarım arazilerinden

66 dekarlık alana

nohut eken belediye, elde

edeceği mahsulü ise Odunpazarı

Belediye Başkanı

Kazım Kurt’un talimatı ile

Halk Market ve Aşevi aracılığı

ile ihtiyaç sahipleri ile

paylaşacak.

YULAF VE ARPA DA

EKİLDİ

Odunpazarı Belediyesi, daha

önce Türkmentokat, İmişehir,

Akpınar, Aşağıçağlan,

Yukarıçağlan,

Gümele, Doğankaya, Ağapınar ve Kalkanlı

mahallelerinde bulunan 650 dekarlık alana

Tarım ve Kredi Kooperatifi ile yapılan anlaşma

neticesinde tohumluk arpa ekimi yapmıştı.

Bu alanda ilaçlama ve gübreleme

çalışmaları yapan Odunpazarı Belediyesi,

toplam alandan geriye kalan 66 dekarlık

alana ise nohut ekti. Toplam alandan kalan,

Aşağılıca, Lütfiye, Avdan, Kargın, Uluçayır,

Kıravdan, Kireç, Yörük Kırka, Yassıhüyük,

Çavlum mahallerinde bulunan 100 dekarlık

araziye ise Odunpazarı A.Ş. tarafından yulaf

ve arpa ekildi.

ÜRETİLEN NOHUTLAR İHTİYAÇ

SAHİPLERİ İLE PAYLAŞILACAK

Konu ile ilgili olarak açıklama yapan yetkililer,

Türkiye’de tarıma yönelik sübvansiyon

ve desteklerin kademeli bir şekilde

azaltılarak kaldırılmasının

yerli üretimi, dolayısıyla da üreticiyi

olumsuz etkilediğini ifade

etti. Eskişehir’in tarihsel olarak

bir ‘tarım kenti’ geçmişi ve kültürüne

sahip olduğunu belirten yetkililer,

Odunpazarı Belediyesi’nin

öz kaynaklarını kullanarak boş

olan verimli tarım arazilerini yeniden

ekonomiye kazandırmayı

hedeflediğini kaydetti. Üretilen

nohutların Başkan Kazım Kurt’un

talimatı ile Odunpazarı Belediyesi’ne

bağlı Aşevi ve Halk Market’te

ihtiyaç sahiplerine ücretsiz

olarak verileceğini de söyleyen

yetkililer, çalışmalarının devam

edeceğini belirtti.

25


Evini kediler için

otele çevirdi. Hem

mutlu hem de

para kazanıyor.

Bu otel

kedilere

özel

ESKİŞEHİR (İHA) - Eskişehir’de kedileri

sevdiği için oturduğu evi 'kedi oteline' çeviren

Metin Çakır isimli vatandaş şimdilerde hem

para kazanıyor hem de daha çok hayvan ile

vakit geçiriyor.

Eskişehir'de kedileri çok seven Metin

Çakır ve eşi, oturdukları evde komşuları ile kediler

yüzünden sorun yaşamaya başladı. Ardından

bir gün veterinerde kafeste bulunan

kedileri gören çift, kedi oteli yapmak için harekete

geçti. Hayvansever çift oturdukları evleri

kedilere bırakmaya karar verdi. Kediler için

banyosundan mutfağına dizayn edilen ev, aradan

geçen yaklaşık 2 yıl içinde 700 kediye ev

sahipliği yaptı. Evde kafes olmadan özgürce

gezen kedilerin bakımını ise yine çift birlikte

yapıyor. Kedilerini bırakan müşterilerinde

memnun olduğu otelde her şey kediler için düşünüldü.

Apartmanda bulunan komşular da bu

duruma alıştı. Bugünlerde Metin Çakır'a destek

veriyorlar.

“Veterinerde kafeslerdeki kediler

bu işe girmemizde etkili

oldu”

Emekli olduktan sonra hayvanları

çok sevdikleri için eşiyle

birlikte pet shop işletmeye başladıklarını

belirten Metin Çakır, daha

sonra müşterilerin talepleri doğrultusunda

ücretsiz şekilde

kedi bakmaya başladıklarını

aktardı. Bir arkadaşları

vasıtasıyla kedi oteli fikrine ulaştıklarını

söyleyen Çakır, “Bir arkadaşımız İstanbul’da

kedi bakma olayının paralı, profesyonel

yapıldığını ve böyle bir şeyi denememizi söyledi.

Bu fikir aklımıza yattı, ancak bizim bu

yönteme başlamamızdaki asıl neden, veterinerdeki

kafesteki kediler oldu. Biz kedimizi

veterinere götürdüğümüzde 8-10 kafesin içindeki

kedileri görünce sorduk ‘bunlar ne kadar

kalıyor burada diye’, ‘4 günden fazla kalamıyorlar

burada, sonra bırakıyoruz’ dediler. Ben

de eşime dedim ki ‘bu böyle olmaz biz yıllardır

kedilerin içindeyiz’. Bunu profesyonel olarak

kafaya yerleştirdik, tasarladık, bu işe

başladık” diye konuştu.

“Kendi dairemizi kediler için dizayn

ettik, biz başka yere taşındık”

Başlarda pet shop dükkanlarını, mekânın

da müsait olması nedeniyle kedi oteline çevirdiklerini

söyleyen Metin Çakır, sonrasında bu

durumun yaşattığı sıkıntıları şu sözlerle anlattı:

“Bizim ilk açtığımız yerde üst katta ve

yan binadan şikâyetler oldu. Kedi olunca

sanki ‘bu pirelidir, mikropludur’ gibi

hala halkımızın

kafasında bazı

şeyler var. O

yüzden şikâyet

edildi. Bizim

her şeyimiz

resmi olduğu

için kanunen

yapılacak

ama

bir şey yok

rahatsızlık

fazla seviyede

olunca daha fazla insanı rahatsız etmeyelim

diye çıkmak zorunda kaldık. İkinci yerimizde

de çok ilginç, hem ev sahibi hem de

oradaki komşularımız 3-4 aydan sonra rahatsız

olduklarını söylediler. Kedi miyavlaması,

koşturması gibi kedilerin yapılarında olan şeylerden

ötürü şikâyet etmeye başladılar. Orada

da rahatsızlık olunca, yer bulamadık. Kendi

dairemizi boşalttık, biz başka daireye taşındık.

Burası aşağı yukarı 145 metrekare, tamamını

kedilere verdik. Banyosundan balkonuna, salonundan

mutfağına kadar her tarafı onlara

göre tasarladık. Şimdi çok iyiyiz, şikâyet yok,

Allah razı olsun hayvan sever komşularımız

var. Kediler de mutlu biz de mutluyuz.”

Kafes kullanmak yerine kedileri sosyalleştiriyorlar

Müşterilerden gelen geri dönüşlerin her

zaman olumlu olduğunu ve geçmişte kedi otelinde

bu açıdan hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını

belirten Çakır, kafes kullanmadan kedileri ev

ortamında birbirleriyle sosyalleştirerek barındırdıklarını

söyledi. Kedileri sosyalleştirirken

bazı karakter analizleri yaptıklarını ve buna

göre hareket ettiklerini aktaran Çakır, “Kedi

sahiplerinin ‘Benim kedim hiç dışarıda kalmadı,

hiç yalnız kalmadı acaba nasıl olacak,

olur mu olmaz mı’ diye tereddütleri var. Biz de

diyoruz ki buyurun gelin mekâna, ortama, kedilere

bakın. Kalanların hepsi misafir kedi

bunların. Geliyorlar bakıyorlar çok beğeniyorlar”

ifadelerini kullandı.

26


Her 10 kişiden 9’u

bel ağrısı çekiyor

BEL AĞRILARI DA

PANDEMİ İLE

BİRLİKTE ARTTI

Son bir yıldır günlük yaşam alışkanlıklarımızı

derinden etkileyen yüzyılın salgın hastalığı koronavirüs

(Covid-19) pandemisi nedeniyle hareketlerimiz

büyük ölçüde kısıtlanırken, iş

yaşamının adeta ev ortamına aktarılması nedeniyle

online toplantılar derken bilgisayar

karşısında geçirdiğimiz saatler arttı; bu durum

da pek çok kişide bel ağrılarını tetikledi.

Covid pandemisi sürecinde ekran karşısında

uzun süre çalışma ve hareketsizlik nedeniyle

bedenin şekli bozuldu. Omurga ve özellikle bel

ya çukurlaştı ya kamburlaştı veya eğrildi. Ruhsal

yapının çökmesi de belde stres yaratarak

ağrıyı artırdı. Duruş bozukluğu, vücudu yanlış

kullanma, aynı pozisyonda kalma ve bele

binen anormal yükler, beldeki ve çevredeki

kasların görevini unutturdu. Kaslar çalışamaz

hale geldi, kuvvetleri azaldı, kasıldılar ve kısaldılar.

Bu etkenler de pek çok kişide bel ağrılarının

artmasına yol açtı.

Bel ağrılarının yüzde altmış nedeninin kas

kaynaklı olduğunu, alınacak bazı önlemler ve

yapılacak bazı egzersizlerle bu ağrıları azaltmanın

mümkün olabildiğini vurgulayan Fizik

Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr.

Halil Koyuncu, bel ağrısını gidermede faydalı

olabilecek 7 egzersizi anlattı, önemli uyarılar

ve önerilerde bulundu.

BEL AĞRISINA KARŞI

7 ETKİLİ EGZERSİZ!

Başta kitap taşıma egzersizi

Hem otururken hem de ayakta ‘başta kitap taşıma’

egzersizi yapın. Sandal- yeye

sırtınız ve omzunuz dik şekilde

oturun ve başınızın

üzerine kitap yerleştirin.

Bu şekilde gün

içinde birkaç kere 5’er dakika durmaya çalışın.

Ayakta da aynı şekilde başınızın üzerine kitap

koyup dik durarak omurganın, özellikle belin

doğal eğriliğini yeniden kazandırabilirsiniz.

Sırt üstü yatarak bacaklarınızı

yukarı kaldırın

Sırt üstü yatarken iki bacağınızı bitişik şekilde

uzatın. Sırayla önce bir bacağınızı 10 kez, kalçanızdan

yukarı olacak şekilde kaldırın, ardından

diğer bacağınızda işlemi tekrarlayın.

Sonra her iki bacağınızı bitişik şekilde aynı

anda kalçanızdan yukarıda olacak şekilde kaldırın.

Bu hareketi sabah akşam 10 kez yapın.

Ellerinizi belinizin altına koyun

ve bastırın

Sırt üstü pozisyonda, her iki el açılmış

halde, yan yana, el sırtları bele

gelecek şekilde, bel ile yer arasına

yerleştirin. Belinizi yere doğru ellerinizin

üzerine bastırın. Belinizin kasıldığını

hissedin. 10’a kadar sayıp

sonra gevşetin. Sabah akşam düzenli

yaptığınızda karın ve

belin kuvvetlenmesine

büyük fayda sağlarsınız.

Karnınızın altına

yastık koyun

Yüzüstü yatarken,

karın altına yastık

koyun. Belinizi

rahatlatın.

Ardından başınızla beraber, boyun ve sırtınızı,

belden yukarı doğru hareket ettirin. Kollar duruma

göre önde veya yanlarda olabilir. Bu hareketi

sabah akşam 10 kez yapın. Yine

yüzüstü pozisyonda, karın altında yastık varken,

kollar yanlarda olduğu sırada, her iki bacağınızı

sırayla 10’ar kez yukarı doğru

kaldırın. Böylece, beli ve tüm bedeni taşıyan

bacak kasları da çalıştırılmış olur.

Mekik çekin

Sırt üstü yatarken, tam veya yarı pozisyonda

mekik hareketi beli esnetirken, karın kaslarının

kasılmasını sağlar. Karın kasları, bel ile beraber,

gövdenin alt bölümünü oluşturan

silindirin ön bölümünü oluşturan kaslardır. Sırt

üstü pozisyonda elinizi başınızın altına koyun

ve günde en az 10 kere mekik çekin.

Kedi-deve pozisyonu alın

Yüz üstü pozisyonda, diz ve dirsekleriniz üzerinde

durun. Gövdenizin arkasını oluşturan

omurganızı, kedi-deve pozisyonuna getirerek

esnetin. Bu harekette, başlangıç, belden sırta

ve boyna doğru olur veya boyundan, sırta ve

bele doğru olur. Her gün sabah akşam 10’ar

kez düzenli yapın. Bu hareketler, gövdenin

hem ön hem de arka kaslarını esnetir.

Bel kaslarını esnetin

Yan yatarken yukarı doğru doğrulun; bu hareketi

10 kez tekrarlayın. Ardından diğer yanınıza

yatın ve aynı hareketi yapın. Sonra sırt

üstü yatıp iki bacağınızı birden gövdenizin her

iki yanına doğru döndürün. Sabah akşam

10 kez dü- zenli yapın. Böylece bu

bölgelerin kaslarını esnetmiş

olursunuz.

27


Pandemi sürecinde desteğe ihtiyacı olan tüm kesimlerin

yardımına koşan Tepebaşı Belediyesi’nin Başkanı Ahmet

Ataç’tan topluma önemli mesaj

“Bu günleri beraberlik

ruhu ile aşacağız”

Tepebaşı Belediyesi, Ramazan ayı dolayısıyla

ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik gerçekleştirdiği

sıcak yemek servisinin yanı sıra koronavirüs

kapsamında da yemek hizmeti

vermeye devam ediyor.

Belediye ekipleri, koronavirüs nedeniyle

evinde izolasyonda olan ve gıda temin etmekte

zorluk çeken 65 yaş üstü ile engelli vatandaşlara,

karantina süresi boyunca sıcak

yemek hizmeti sunuyor.

Aşevi personeli tarafından özenle ve hijyen

kuralları çerçevesinde hazırlanan yemekler,

yine ekipler tarafından vatandaşların evlerine

servis ediliyor.

“BERABERLİK RUHU İLE AŞACAĞIZ”

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç da

pandemi döneminin atlatılmasında birlik ve

Tepebaşı Belediyesi Nihal-İsmail

Akçura Aşevi, koronavirüs nedeniyle

evinde izolasyonda olan ve

gıda temininde zorluk çeken 65

yaş üstü ile engelli vatandaşlara,

sıcak yemek hizmeti veriyor.

beraberlik ruhunun önemine vurgu yaparak,

evinde izole olan 65 yaş üstü veya engelli vatandaşların

yalnız bırakılmadığını belirtti. Başkan

Ataç, “Aşevimiz tarafından düzenli olarak

ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sıcak yemek

hazırlarken, koronavirüsten dolayı evlerinde

izolasyonda olan, gıdaya ulaşmakta zorluk yaşayan

65 yaş üstü ve engelli vatandaşlarımızı

da unutmuyoruz. Tepebaşı Belediyesi olarak,

koronavirüs dolayısıyla evlerinde izole durumdaki

vatandaşlarımızın yanındayız. 65

yaş üstü ya da engelli vatandaşlarımıza aşevimizde

ekiplerimizce hazırlanan yemekler,

yine ekiplerimiz tarafından ulaştırılıyor. Bizleri

bu destek sürecinde yalnız bırakmayarak katkı

sunan tüm yardımsever vatandaşlarımıza da

ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Pandemi sürecini,

beraberlik ruhu ile aşacağız” sözlerini

kullandı.

Yemek hizmetinden yararlanan Eskişehirliler,

Tepebaşı Belediyesi ve yardımseverlere teşekkürlerini

iletiyor. Nihal-İsmail Akçura Aşevi

hakkında bilgi almak ya da destek olmak isteyenler

vatandaşlar, 0 (222) 340 04 02 numaralı

telefondan ve 444 44 26 numaralı Mavi

Masa’dan yetkililere ulaşabiliyor.

28


Tepebaşı Belediyesi, herkesin özlediği nostaljik ve eğlenceli bir çalışmaya imza attı

Karagöz ve Hacivat

Tepebaşı’nda yaşıyor

Tepebaşı Belediyesi 23 Nisan Çocuk

Sanat ve Kültür Merkezi’nde drama

derslerine katılan çocuklar, Ramazan’ın

simgelerinden Karagöz ile Hacivat

gölge tiyatrosunu yaşatmaya

devam ediyor. Geçmişteki Ramazanları

özleyen vatandaşlar da oyunları

online olarak izleyebiliyor.

Tepebaşı Belediyesi, “Nerede o eski

Ramazanlar?” sözü ile geçmişteki

Ramazanlara özlem duyan vatandaşlar

için nostaljik ve eğlenceli

bir çalışmaya imza attı.

23 Nisan Çocuk Sanat ve Kültür

Merkezi’nde drama dersi alan çocuklar,

Ramazan aylarının simgelerinden

Karagöz ile Hacivat oyununu

yaşatmaya devam ediyor. Duru

Elmas ve Yahya Avcı isimli çocuklar,

aldıkları eğitimlerin ardından Karagöz

ile Hacivat tiyatrosunu sahnelemeye

başladı. Üstelik Karagöz ve

Hacivat figürlerini de geri dönüşüm

malzemelerinden kendileri üreten

çocuklar, efsane karakterleri seslendirerek

ve hareket ettirerek perdede

can veriyor. Gölge tiyatroları ise

kayda alınarak, Tepebaşı Belediyesi’nin

Youtube kanalından yayınlanıyor.

ÇOCUKLAR SEVEREK

YAPIYOR

3 yaşından bu yana 23 Nisan Çocuk

Sanat ve Kültür Merkezi’nde eğitimlere

katılan Duru Elmas, “9 yaşındayım

ve 3 yaşımdan beri bu merkeze

geliyorum. Ramazan dolayısıyla atık

pet şişelerden elde ettiğimiz şekilleri

boyadık ve Karagöz ile Hacivat figürlerini

oluşturduk. Gölge tiyatrosu

çok eğlenceli ve güzel. Tiyatro yapmaya

devam edeceğim” sözlerini

kullandı.

Yahya Avcı isimli çocuk ise “Şimdiye

kadar geri dönüşüm ürünlerinden

kuklalar yapmıştık. Bu kez de Karagöz

ile Hacivat’ı geri dönüşümden

yaptık. Artık elimdeki herhangi bir

malzemeden kuklalar üretebilirim.

Burada olmak ve Karagöz oyunu icra

etmek de çok keyifli” diye konuştu.

Pandemi dolayısıyla online olarak

yayınlanan Karagöz ile Hacivat

gölge tiyatrosu, Tepebaşı Belediyesi’nin

“tepebasibld” adlı Youtube

kanalında izlenebiliyor.

29


KARDEŞ ŞEHiR

Gezi

ZEKİ

PEKGENÇ

KAZAN

1997 yılından bu yana Eskişehir’in kardeş

şehri olan Kazan, Tataristan

Cumhuriyeti’nin 2,5 milyonluk başkenti;

inanılmaz güzellikte, modern yapıda ve farklı

iki kültürü özenle koruyan dev bir şehir. Birçok

Avrupa kentini geride bırakacak şekilde

gelişmiş, düzenli ve tertemiz. 2009 yılında

Rusya Patent Ofisi, Kazan’a kendisini

“Rusya’nın Üçüncü Başkenti” olarak

markalama hakkı vermiş. (Diğer iki paralel

başkent Moskova ve St. Petersburg) Kazan;

Tatar ve Rus kültürlerinin canlı karışımı ile

ünlü. Nüfusun yaklaşık yarısı Tatar, yaklaşık

diğer yarısı da Ruslardan oluşuyor. Tatarca ve

Rusça resmi iki dil. Az sayıda Çuvaş Türkleri,

Başkurtlar ve Azeriler yaşıyor. Türkiye

Başkonsolosluğu’nun da bulunduğu Kazan,

30

Kul Şerif Camii

Rusya'nın en büyük

ekonomi, bilim, eğitim ve

kültür merkezlerinden birisi.

Kazan'da bir Tatar Opera ve

Balesi, 5 tiyatro, bir Filarmoni,

bir Tatar Müzesi ve birçok

üniversite var. Şehirde; uçak,

helikopter, optik aletler, tıbbi

cihazlar, petro-kimya, kompresör,

doğal gaz aletleri,

ayakkabı, deri, sabun, kürk,

tekstil ve bisküvi üreten çok

sayıda fabrika bulunmakta.

TARİHİ TATAR

BÖLGESİ

Kazan, Kaban Gölü ve Bolag

Kanalı ile iki kültürel bölgeye ayrılıyor.

Tarih boyunca güney tarafı Rus, kuzey

bölgesinin Volga Nehri’ne kadar uzanan

kısmı Tatar bölgesi olmuş. Daha

Moskova yokken, Tatar Hanlığı

tarafından kurulan Kazan inanılmaz

şekilde büyümüş. Şimdi eski Tatar Bölgesi

bir turistik merkez. Şehirdeki ilk

durağımız bu tarihi Tatar Bölgesi. Burada

özgün mimaride, rengârenk Tatar

evleri ve değişik tarzlarda inşa edilmiş

pek çok cami var. Kazan; «Camiler

Şehri» olarak da anılıyor. Bu bölgedeki

güzel yapılardan birisi 1766-1770

yıllarında inşa edilen ve ilk ismi “Cuma

Camii” olan Mardjani Camii ve külliyesi.

Sovyetler döneminde, bu cami

Kazan’da ibadete açık tutulan tek dini

mekânmış. Kazan’ın kuruluşunun bininci

yılında restore edilmiş. Beyaz ve

yeşil renklerin harika bir uyumuyla göz

kamaştırıyor. Camiye ismi verilen Tatar

Filozof Şehabettin Mardjani’nin (1818-

1889) heykeli camiye yakın bir yerde,

Kaban Gölü kıyısında. Diğer bir tarihi

cami de 1768-1769 yıllarında inşa edilen

Apanaev Camisi. Bu cami de 2007-2011

yılları arasında, “Kültürel Miras”

Heykeli Dikilen Tatar Böreği

kapsamında restore edilmiş. Tarihi Tatar evleri

korumaya alınmış ve tertemiz bir şekilde duruyor.

Dünyaca ünlü, süslü Tatar evleri kesinlikle

görülmesi gerekli yerlerden. Bölge gerek

Rusya’nın diğer cumhuriyetlerinden ve

gerekse diğer ülkelerden gelen turistlerin

uğrağı olmuş. Bu bölgeyi gezen bir Avrupalı

şöyle bir not düşmüş; «İki dinin ve iki ulusal

kültürün barış içinde bir arada yaşadığı Kazan

kentinin gerçek atmosferini hissetmek

istiyorsanız, burayı ziyaret edeceksiniz. Eski

camileri görebilir ve restoranlarda Tatar ulusal

yemeği yiyebilirsiniz.»

TATAR MUTFAĞINI VE

FOLKLORÜNÜ İZLEME KEYFİ

Yemeğimizi bu bölgede değil ama harika bir

yerde, muhteşem bir Tatar lokantasında yedik.

Kentin ortasında; «Tugan Avilym» adı verilen

bir rekreasyon alanında temsili bir «Tatar

Köyü» inşa edilmiş, lokantasına girdik. Bu sembolik

«Tatar Köyü» nün girişinde lokantanın

reklamı vardı. Köyün içinde de az sonra

yiyeceğimiz bir Tatar böreğinin heykeli!

Heykeli dikilen bu böreğin adı: Üşpuşmak.

Türkçesi; «üç köşe». İçinde minik minik kuzu

eti, patates, soğan ve az miktarda tereyağı var.

Sıcak sıcak servis ettiler. Nefis bir tadı var,


yediğimiz diğer Tatar aşları gibi... Tataristan’a

özgü chak-chak isimli tatlı da bir o kadar enfes.

Yemek esnasında, bir aşçı Tatar hamur

işlerinden örnekler yaptı, anlattı. Yemeğin sonunda;

Tatar, Çuvaş ve Başkurt kızlarının, yerel

kıyafetleri ve özgün müzik aletleri ile sunduğu

halk müziği ve danslarını hayranlıkla izledik.

KAZAN’IN KAZANI

Şehrin doğusuna doğru yol alırken Kazan

Kremlini’nin içindeki Kul Şerif Camii’ni,

Süyümbike Kulesi’ni görüyoruz. Çok

muhteşemler. Şehrin doğusu tamamen

yeniden inşa edilmiş. Son derecede modern

görünüşlü bu bölgede dev bir kazan duruyor.

Kazanska Nehri, şehrin doğu girişinde iki adet

göl meydana getirmiş. Birinin bir yakası doldurularak

park yapılmış ve bronzdan dev bir

kazan anıtı dikilmiş. Bu görkemli anıtın etrafına

Kazan Hanlığı’nın tarihi sembolü, efsanevi

ejderha Zilan’ın yine bronzdan heykelleri

sıralanmış. Bu bölgede çok büyük bir spor

kompleksi var. Burada 2013 Üniversite

Olimpiyatları düzenlenmiş. Sonrasında da her

yıl uluslararası bir takım organizasyonlara ev

sahipliği yapılıyor. Muhteşem stadı da 2018

Dünya Kupası maçları için inşa etmişler. Kazan

2009 yılında “Rusya’nın Spor Başkenti” olarak

seçilmiş.

Kazan’da görülmesi gerekli bir yer de “Kazan

Kremlini”. Ana kapısının önündeki meydanda

çok anlamlı bir heykel var. Zincirleri kıran bu

kahraman; faşizme karşı hayatını feda eden ve

Lenin Ödülü sahibi tek Tatar yazar Musa Celil.

(1906-1944) İkinci Dünya Savaşında gösterdiği

kahramanlıktan ötürü ölümünden sonra

“Sovyetler Birliği Kahramanlık Madalyası” ve

Nazi toplama kampında çok zor şartlar altında

kaleme aldığı “Moabit Defterleri” adlı eseri ile

Lenin Ödülü’ne layık görülmüş.

KAZAN KREMLİNİ

Kazan Kremlini, Moskova Kremlini kadar

büyük ve onun kadar muhteşem. Tıpkı Moskova’da

olduğu gibi hükümet binaları Kremlin’in

içinde. Bir köşeden dönünce karşımıza, harika

görünümlü Kul Şerif Camisi çıkıverdi. Kazan

Hanlığı’nın başşehri olduğu 16. yüzyılda burada

bir cami varmış. 1552

yılında Rus Çarı Korkunç

İvan, yaptığı saldırıda bu

camiyi yıkmış ve bazı

parçalarını Katedralin

inşaatında kullanmış. Devlet

adamı ve şair Kul Şerif’i ve

öğrencilerini şehit etmiş.

Asırlık Tatar Evleri

Ruslara karşı direnen

ve şehri savunan

Kul Şerif’in

adına yapılan yeni

cami, Kazan şehrinin

1000. kuruluş yılı

olan 2005’te ibadete

açılmış. Kul Şerif

Camii’nin çok güzel

ve ilginç bir mimarisi

var. İbadet için

gelmemiş ziyaretçiler

doğrudan

ilk kata alınıyor. Bu

katı bir müze gibi

Bauman Caddesi

düzenlemişler. Arap

ve Kiril alfabesiyle

yazılmış Kuranlar sergileniyor. Bir köşesinde

(camekânlı bir bölme içerisinde) sürekli Kuran

okunuyor. Bu kattaki kapıdan geçip merdivenleri

kullanarak sadece camiyi görmeye gelenler

için düşünülmüş balkonlara çıkılıyor.

Böylece namaz kılanlar hiç rahatsız edilmemiş

oluyor.

Cami ziyaretimizi tamamlayıp, Süyümbike

Kulesi’ne doğru yürüdük. Tatar Hanlarından

Sefa Giray’ın eşinin adının

verildiği bu gözetleme kulesine

«Pisa’nın ikizi» diyorlar. 58

metre yüksekliğinde ve 7 katlı

kulenin başlangıçta tepesinde

bulunan iki başlı kartal figürü,

Bolşevikler tarafından kızıl

yıldız ile değiştirilmiş.

Günümüzde ise en tepede

Müslümanların sembolü hilal bulunmakta.

Kule ile Kul Şerif Camii’nin arasında katedral

durmakta. 2000 yılında UNESCO Dünya

Kültür Mirası Listesi’ne alınan Kazan Kremlini’nden

şehrin büyük bir kısmı görülüyor.

Kremlinin eteğinden başlayan Bauman Caddesi,

şehrin en güzel yerlerinden birisi. Yayalara

ayrılmış bu caddede hediyelik eşyalar

satan dükkânlar, Tatar lokantaları ve kafeler

var. Tüm alış-veriş merkezlerindeki tabelalar

ve etiketler Rusça, Tatarca ve

İngilizce. Önemli bir turizm

merkezi olmuş, kırmızı tuğla

döşeli bu cadde birçok ilginç

metal heykellere ve süs

havuzlarına sahip.

Mardjani Camii

31


Doğuştan kolları olmayan milli yüzücü SÜMEYYE BOYACI

Eskişehir’in de Türkiye’nin de gururu oldu

“BALIKLAR DA

KOLLARI OLMADAN

YÜZÜYOR” DEDİ

HEM YÜZÜCÜ

HEM OLİMPİYAT

ŞAMPİYONU OLDU

>>

Ufak bir akvaryumda

kendisine

verilen hediye ile başladı

hikâyesi…

Bir öğretim görevlisinin

evlerine ziyareti

esnasında…

“Bak, balıkların da

kolları yok ama yüzüyorlar,

mutlular” sözlerinin

ardından çok

şey değişti Sümeyye

Boyacı’nın hayatında…

O gün bugündür azmi

ve çalışmasıyla başarıdan

başarıya koşuyor

Sümeyye…

Örnek oluyor.

Son olarak 2021 World

Para Swimming Series

yarışlarında, 50 metre

sırt üstünde birinci

olarak altın madalya

kazanan Sümeyye’nin

tek hedefi ise olimpiyatlardan

madalya ile

dönebilmek…

Eskişehir’de doğuştan iki kolu olmayan 18 yaşındaki

Sümeyye Boyacı, gittiği akvaryumda gördüğü

balıkların kolları olmadan yüzebilmesinden etkilenerek

2008 yılında başladığı yüzme sporunda

başarıdan başarıya yüzüyor.

Boyacı, 2018 yılında Avrupa Paralimpik Yüzme

Şampiyonası'nda 50 m sırtüstü S5 kategorisinde altın

madalya, 2019 Dünya Paralimpik Yüzme

Şampiyonası'nda da aynı kategoride gümüş ve son

olarak İtalya’da düzenlenen 2021 World Para Swimming

Series yarışlarında da 50 metre sırt üstünde birinci

olarak altın madalya kazandı.

Paralimpik milli yüzücü Sümeyye Boyacı aynı zamanda

ayaklarıyla ebru sanatı yapıyor.

Eskişehirli paralimpik milli yüzücü Sümeyye Boyacı,

2021 World Para Swimming Series yarışlarında, 50

metre sırt üstünde birinci olarak altın madalya

kazandı.

Boyacı'nın tek hedefi olimpiyatlardan madalya ile

dönebilmek.

BALIKLARDAN ESİNLENDİ

YÜZME SPORUNA BAŞLADI

Doğuştan iki kolu olmayan 18 yaşındaki paralimpik

milli yüzücü Sümeyye Boyacı, başarılarıyla hem

Eskişehirlileri hem de Türkiye’yi sevince boğuyor. 2

kolu olmadan ve kalça kemiği çıkık bir şekilde doğan

Boyacı, ilkokul eğitimini özel bir okulda aldı ve

ayaklarıyla yazı yazmayı öğrendi. 4.5 yaşında

ayağıyla resim yapmaya başladı. Gittiği akvaryumda

gördüğü balıkların kolları olmadan yüzebilmesinden

etkilenerek 2008 yılında daha 5 yaşındayken yüzme

sporuna başladı. 2013 yılında Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi yüzme antrenörü Mehmet Bayrak ile

çalışmaya başlayan Boyacı, 2016 yılında Berlin’de

düzenlenen ve kariyerinin ilk uluslararası yarışı olan

30. Uluslararası Almanya Yüzme Şampiyonası’nda mücadele

etti. 2018 yılında Avrupa Paralimpik Yüzme

Şampiyonası'nda 50 m sırtüstü S5 kategorisinde altın

madalya, 2019 Dünya Paralimpik Yüzme

Şampiyonası'nda da aynı kategoride gümüş ve son

olarak İtalya’da düzenlenen 2021 World Para Swimming

Series yarışlarında, 50 metre sırt üstünde birinci

oldu.

PSİKOLOG OLMAK İSTİYOR

13 yıldır yüzme sporuyla uğraşan Boyacı,

“Antrenörümün, ailemin başarılarımdaki destekleri çok

önemliydi. Benim için çok büyük fedakarlık yaptı

hepsi. Bol bol çalışarak bu dereceleri aldık. Bundan

sonraki hedefim 2020 yılında Tokyo’da yapılması

planlanan ancak pandemi nedeniyle 2021 yılına erte-

RÖpoRtAj

32

Özge Zaim


lenen olimpiyatlarda da altın madalyayı kazanmak.

Olimpiyatlarda yüzme sporunda ilk madalyayı

kazanmayı ve Türk Bayrağını orada göndere çektirmek

istiyorum. Madalya şansım yüksek

gözüküyor. Yüzme dalında şu ana kadar İstiklal

Marşı'mız henüz okutulmadı ve bu alanda henüz

madalyamız yok. Ben bunu başarmak, altın

madalya alarak bir ilki gerçekleştirmek istiyorum.

Çalışmalarımıza şimdiden başladık. İleride hem

kendimi hem de ülkeme yararlı bir psikolog olmak

istiyorum. Üniversitede psikoloji bölümü okumayı

çok istiyorum. Üniversiteye de hazırlanıyorum. İngiltere’deki

üniversitelerden yüzme ile ilgili burs

teklif edildi. Psikolojiyi bu burs ile okumak en

büyük idealim. Herkes bir şekilde sporla da

uğraşması gerekiyor. Özellikle engelliler çok fazla

çevreye dahil olmalılar. İnsanları bu konuda bilinçlendirmeliyiz”

şeklinde konuştu.

İTALYA’DA YARIŞMADAN DÖNDÜ,

KAMPA GİRDİ

İtalya’da düzenlenen 2021 World Para Swimming

Series yarışlarında, 50 metre sırt üstünde şampiyon

olarak altın madalya kazanan paralimpik milli

yüzücü Sümeyye Boyacı, İtalya’daki yarışmalardan

sonra Antalya’da kampa girdi. 16-22 Mayıs tarihleri

arasında Portekiz Madeira Adası’nda yapılacak olan

Avrupa Şampiyonası için hazırlanan Boyacı,

ardından olimpiyatlarda madalya için mücadele

edecek. Olimpiyatların 2021 yılına

ertelenmesinin kendisi için bir avantaj

olduğunu ifade eden Boyacı,

“Olimpiyatların 2021 yılına ertelenmesinden

ilk başta üzülmüştüm. Ancak bu sürede

yarışmalara daha iyi hazırlanacağımı ve

bunu bir avantaja çevirebileceğimi

düşündüm. Çalışmalarıma hız verdim.

Psikolojimi her an yüzecekmiş gibi güçlü ve

iyi tutmaya çalışıyorum” dedi.

BARBİE’NİN ROL MODELİ OLDU

Çeşitli ülkelerde başarılı kadınları rol model

olarak belirleyen Barbie, 2020 yılı 8 Mart

Dünya Kadınlar Günü’nde, Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi milli sporcusu

Sümeyye Boyacı’yı rol model seçmişti.

‘Kollarım olmayabilir ama kimsenin

görmediği kanatlarım var’ sözleri ile

herkese ilham veren altın madalyalı paralimpik

yüzücü Sümeyye Boyacı, Barbie’nin

‘rol modelleri’ serisine katılmıştı. Mattel

Oyuncak da böyle düşündüğünü,

Sümeyye’yi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü

onuruna 2020 yılında Barbie bebeklerinde

‘kadın kahramanlardan’ biri olarak seçerek

kanıtladı. Sümeyye Boyacı’dan modellenen

bebek, Barbie’nin spordaki kadın rol modellerinden

biri olmuştu. Her sene birçok ülkeden

rol model seçilen başarılı kadınlardan oluşan rol

modeller arasında daha önce Türkiye’den Çağla

Kubat ve Gülse Birsel de yer alıyor.

RESİM VE EBRU SANATI YAPIYOR

Sümeyye Boyacı aynı zamanda küçük yaşlardan

beri de sanat ile uğraşıyor. Boyacı ayakları ile

resim ve ebru sanatı yapıyor. Alexander Pushkin’in

‘Altın Balık’ adlı ünlü kitabının Türkçe çevirisi

için bir resim yaptı. Yaptığı resim dönemin

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Rusya ziyareti

sırasında sunuldu. 2009’da sulu boya eserleri

Moskova’da sergilendi. 2014 yılında yaptığı

ebru sanatıyla sergiye katıldı. 4 yaşından beri

resim, 7 yaşından beri de ebru sanatı ile

uğraşan Boyacı, Eskişehir’de de çeşitli karma

sergilerde eserleri yer aldı. Boyacı, yüzme

sporu ile ilgili çalışmalarının çok yoğun ve ağır

geçmesi nedeniyle sanat çalışmalarına ara

verdiğini ancak yine de ara sıra kafasını dinlemek

için ebru sanatı yaptığını ifade etti.

DENİZİ OLMAYAN ŞEHİRDEN

ŞAMPİYON ÇIKTI

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yüzme

antrenörü ve Sümeyye Boyacı'nın da milli takım

antrenörlüğünü yapan Mehmet Bayrak,

inandıkları yolda basamakları teker teker

çıktıklarını söyledi. Bayrak, “Biz inandığımız

doğrultuda devam ediyoruz. Bazı lobiler var, biz

ülke olarak bazı lobilere yenik düşüyoruz.

Avrupa ülkelerinin sınıflandırmaları var. Bu

sısnflandırmaları klasman gibi düşünürsek

Sümeyye’nin handikabı, engeli ve yanında

yarıştığı rakiplerin handikabı ile bir değil. Biz

buna rağmen, bunun da bilincinde olarak onları

yine de geride bırakmayı düşünüyoruz. Tek

amacımız, tek hedefimiz; ülkemize bir madalya

getirebilmek. Tamamıyla bunu düşünüyor ve

milli duygularla hareket ediyoruz. Sonuç ne olur

bilmem ama Allah çalışan, emek verenlerin

emeklerini karşılıksız bırakmazmış. Biz de gecegündüz

çalışıyoruz diyebilirim. Olimpiyat yolunda

önümüze gelen engelleri tek tek aşıyoruz.

Sümeyye, bu inanç doğrultusunda birçok

şampiyonluk aldı. Denizi olmayan bir şehirden

şampiyon çıkarttık. Bizden dualarını eksik etmeyen

herkesten Allah razı olsun. Biz

çalışmalarımıza devam ediyoruz. İkimiz de

inançla hareket ettik ve başarı geldi. Ama burada

her şey bitmedi. Olimpiyatlarda da

madalya ile döneceğimize inanıyorum” dedi.

ŞAMPİYONLAR BU HAVUZDAN ÇIKIYOR

Paralimpik milli yüzücü Sümeyye Boyacı,

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından

hizmet veren Kentpark Kapalı Yüzme

Havuzunda yüzme eğitimlerini ve

antrenmanlarını devam ettiriyor. Büyükşehir

Gençlik ve Spor Kulübü sporcularının yanı sıra

Eskişehir’deki havuz sıkıntısı nedeniyle farklı

kulüplerden elit sporcular da antrenmanlarını

Kentpark’ta gerçekleştiriyor. Temiz havuz

sertifikasına sahip olan Büyükşehir Belediyesi

Kentpark Yüzme Havuzu pandemi döneminde

de kurallara uyarak özel sporculara ev sahipliği

yapıyor. ‘Şampiyonlar Bu Havuzdan Çıkar’

sloganı ile yarışmalara hazırlanan farklı kulüplerden

sporcular, antrenörleri eşliğinde kendilerine

ayrılan saatlerde havuzdan

faydalanıyorlar. Pandemi öncesinde havuzdan 2

bine yakın kişinin faydalandığını belirten

Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, olimpiyatlara

hazırlanan Sümeyye Boyacı ile Sudem Denizli

başta olmak üzere 6 farklı kulüpten milli

sporcuların Kentpark’ta antrenman

gerçekleştirdiğini ifade ettiler.

33


A Milli Erkek Hentbol Takımımız iki

maçta da istediği sonuçları alamadı.

HENTBOL MİLLİ TAKIMI

ESKİŞEHİR’İ SEVİYOR

Oyuncuların hırsı galibiyete yetmedi.

Milli takım teknik kadrosu ve oyuncuları Eskişehir’de olmaktan çok mutlu.

34

Daha önce taraftar desteği ile ilimizde

önemli zaferler elde eden A Milli

Erkek Hentbol Takımımız 2022 Erkekler

Avrupa Hentbol Şampiyonası

Elemelerine Eskişehir’de hazırlanıp, iki

maça çıktı.

Önce Slovenya, ardından da Hollanda’ya

mağlup olan milli takımımız istediği

sonuçları alamadı. Milli takım

teknik kurmayları ve oyuncuları Eskişehir’de

kendilerini

çok

iyi hissettiklerini

belirterek

destek

verenlere

teşekkür

etti.


olmaktan çok mutluyuz, keşke maçlar

taraftarlı olsa idi. Çok daha farklı sonuçlar

alabilirdik” dedi.

SONUÇLAR KÖTÜ OLDU

Bir hafta ilimizde kamp yapan A Milli

Erkek Hentbol Takımı, 2022 Erkekler

Avrupa Hentbol

Şampiyonası Elemeleri

maçlarında ilimizde

önce Slovenya

ile karşı karşıya geldi. Eskişehir Porsuk

Spor Salonu’nda oynan karşılamayı Slovenya

22-30’luk skorla kazandı. İkinci

maçında ise Hollanda ile karşılaşan ayyıldızlı

ekibimiz 32-24 mağlup oldu.

EKSİKLER ARANDI

Önemli maçlarda Baran, Doruk, Can,

Onur, Taner ve Burak gibi önemli oyunculardan

yoksun olarak maçlara çıkan

millilerimizde bu eksikler çok arandı.

2022 Avrupa Şampiyonası Elemeleri

Grup maçları sonunda Türkiye Hentbol A

Milli Takımı istediği sonuçları alamayınca

gruptan da çıkamadı.

Milliler güçlü

rakipleri

karşısında

tutunamadı.

TERCİH

ESKİŞEHİR

2022 Avrupa

Hentbol Şampiyonası

eleme grubu

müsabakalarında

A Milli Takımımız

son

hazırlık kampını

ilimizde yaparken,

Slovenya

ve Hollanda

maçlarını

Eskişehir’de

oynadı.

Daha önce ilimizde

taraftar

desteği ile

önemli maçları kazanan ayyıldızlılar

zorlu maçlar için

tercihini yine ilimizde yana

kullandı.

Teknik kadro

eksikleri

aradı.

Milli takım

oyuncuların

gücü yetmedi.

“BURASI BİZİM

EVİMİZ GİBİ”

Hentbol milli takım Baş Antrenörü

İlker Şentürk ve

oyuncular Yunus Özmusul,

Görkem Biçer ve Halil İbrahim

Öztürk “Eskişehir bizi

çok iyi ağırlıyor. Burası

bizim evimiz gibi oldu. Burada

kendimizi çok rahat

hissediyoruz. Eskişehir’de

35


Buğra parkurlarda

zorlanmadı.

“HAYALİM

GERÇEK

OLDU”

Buğra Banaz &Gürkan

Menderes ikilisi tüm

rakiplerini geride bıraktı.

İlimizde düzenlenen ve

Uluslararası Otomobil Federasyonu

(FIA) Avrupa

Ralli Kupası'na dahil olan

ESOK Rallisi"nin genel

klasmanında birinciliğini

Eskişehirli sporcu Buğra

Banaz kazandı.

Yerli ve yabancı 180

sporcunun katıldığı Rallide

kupayı kaldıran Buğra Banaz’ın

hayali de gerçek

oldu. Başarılı sporcu “Eskişehirli

olarak Eskişehir

Rallisi'nde birinci olmak

bizi çok mutlu etti” dedi.

Eskişehirli

sporcu Buğra

Banaz ev

sahipliği

yaptığı

şampiyonada

birincilik

kupasını

kaldırmayı

başardı.

36


ÖNEMLİ

ORGANİZASYON

Eskişehir Pandemi döneminde

önemli bir organizasyona

ev sahipliği yaptı.

Uluslararası Otomobil Federasyonu

(FIA) Avrupa Ralli

Kupası'na dahil olan ESOK

Rallisi nefesleri kesti. 23 Nisan

Ulusal Egemenlik ve Çocuk

Bayramı ile 2021 UNESCO

Yunus Emre Anma ve Kutlama

Yılı etkinlikleri

kapsamında müsabakalarda

yerli ve yabancı 180 sporcu

katıldı.

MÜTHİŞ AÇILIŞ

Açılış töreninde Türkiye Otomobil

Sporları Federasyonu

(TOSFED) Başkanı Eren

Üçlertoprağı, Federasyon

başkan yardımcısı Onur

Sürmeli, İl Jandarma

Komutanı Albay Ercan Atasoy,

il Emniyet müdür yardımcısı

Özcan Arpacı, Eskişehir

Ticaret Odası Başkanı Metin

Güler, Eskişehir Sanayi Odası

Başkanı Celalettin Kesikbaş,

Eti Gıda ve Eti Makine Yönetim

Kurulu Başkanı Firuzhan

Kanatlı hazır bulunurken,

farklı araçların startlarını

verdi.

Eskişehir Otomobil

Sporları Kulübü İl

Temsilcisi Nevzat

Aslan şampiyon Buğra

Banaz’ın babası Ender

Banaz ile birlikte

değerlendirme yaptı.

“EN BÜYÜK HAYALİMDİ”

Yarış sonunda en büyük hayalinin

gerçeğe dönüştüğü için

mutlu olduğun belirten Buğra

Banaz “Bu yarış bizim için çok

önemli idi. Çok iyi hazırlandık.

İlk günü ikinci bitirdik. İkinci

günde ise yağmur sürprizi

denk geldi. Hiç hatasız gayet

güzel gittik ve birinciliği aldık.

Eskişehirli olarak Eskişehir

Rallisi'nde birinci olmak en

büyük hayalimdi ve bu hayalimi

gerçekleştirdiğim için çok

mutluyum. Beni destekleyenlere

bir kez daha teşekkür ederim”

dedi.

“BİZİM İÇİN

GÜZEL GEÇTİ”

Eskişehir Otomobil Sporları

Kulübü İl Temsilcisi Nevzat

Aslan, “Bu yıl 11. kez

düzenlediğimiz uluslararası

Eskişehir Rallisi. Bu yarış yıl

boyunca Türkiye’deki

yapılacak yarışlar arasında en

büyük katılıma sahip olacak.

90 araç katıldı. 8 tane yabancı

sporcumuz uluslararası kategoride

katıldı. Uluslararası gözlemcilerimiz

yer aldı. Önemli

olan kazasız belasız bitmesi

idi. Bizim için güzel geçti. Bir

kez daha bizlere destek veren

sponsorlarımıza ve

yanımızda olanlara teşekkür

ederim” dedi.

Açılış startına katılan ETİ Makine

Yönetim Kurulu Başkanı

Firuzhan Kanatlı birincilik

kupasını da verdi.

BUĞRA KUPAYI

KALDIRDI

Daha önce de bir çok başarıya

imza atan Eskişehirli sporcu

Buğra Banaz, Gürkan

Menderes ile birlikte tüm

rakiplerin geride bırakarak

Genel klasmanda birinciliği

elde etti. Buğra’ya kupasını

ETİ Gıda ve ETİ Makine Yönetim

Kurulu Başkanı Firuzhan

Kanatlı takdim etti. Burak

Çukurova ve Vedat Bostancı

ikinci, Ümit Can Özdemir ve

Batuhan Memişyazıcı üçüncü

oldu.

Eskişehir Ticaret Odası Başkanı

Metin Güler’da farklı araçların

startını verdi.

37


AVRUPA’YA GÖZ DİKTİLER

Hentbol Erkekler 1. Lig’de bitime

>>

3 maç kala Süper Lig’e çıkmayı

garantileyen ve bir maç önceden

şampiyonluk kupasını kaldıran Eskişehir

Ormanspor’da büyük onur ve

gurur yaşanıyor.

Hentbol Erkekler 1. Lig’inden

Süper Lige çıkmayı bitime 2

maç kala Adana’da Seyhan

Belediyesi galibiyetiyle garantileyen

Eskişehir Ormanspor

daha sonra evinde

Amasya Suluova 1957’yi 29-

17 mağlup etti ve şampiyonluğunu

kupa ile taçlandırdı.

Temsilcimiz şampiyonluk kupasını

Kulüp Başkanı Recep

Temel, Eskişehir Vali Yardımcısı

Akın Ağca ve Türkiye

>>

Şampiyonluğun ve kupanın çok yakıştığı Ateş

Adamların hedefi Süper Lig’den de

büyük… Herkesin dilinde ve hayallerinde

Avrupa var… Yeni sezon için çalışmalar

hızlanırken, iddialı bir takım

kurulacak.

Hentbol Federasyonu Başkan

Yardımcısı Ali Kalamık’ın elinden

aldı. Kupa töreni esnasında

ve sonunda oyuncular,

teknik heyet ve yönetim haklı

ve büyük sevinç yaşadılar.

Adına yakışır törende mutluluk

görülmeye değerdi.

Yeni bir tarih yazılıyor

Kurulduğu ilk yılda Hentbol

Süper ligine yükselen Eskişehir

Ormanspor oyuncuları,

teknik kadrosu ve yöneticileri

ile birlikte büyük bir coşkuyu

paylaştı. Başkan

Recep Temel, bu başarıda

emeği geçen herkese teşekkür

etti ve Süper ligde Avrupa

kupasına katılma

hedefini koydu. Yeni sezon ile

ilgili çalışmalarında başladığı

Ormanspor’da transfer komitesi

oluşturuldu. Antrenör

Mehmet Fatih Işık’ın raporu

doğrultusunda transfer çalışmalarına

başlanacak.

Süper lige adını yazdıran

Ateş Savaşçılarının

hedefinde Avrupa var.

Ormanspor yönetimi gurur dolu.

Başkan Recep Temel

Eskişehir’den sonra ülkeyi

temsil edecek bir ekip

yaratacaklarını belirtti.

38

Bu mutluluğu sonuna kadar hak ettiler.


ŞAMPİYONLUĞUN

>>

MİMARLARI

Hentbol Erkekler 1.Ligi Şampiyonu Ormanspor’un Başkanı

Recep Temel, Kulüp Menajeri Osman Oözoğlu, Sportif

Direktör Burçin Albayrak ve baş antrenör Mehmet Fatih Işık

“Eskişehir Hentbolun önemli merkezlerinden biri. Bu şampiyonluk

tüm şehrimize armağan olsun” dediler.

“Avrupa kupalarını istiyoruz”

Hentbol Erkekler 1.Ligi şampiyonu Ormanspor’un

Başkanı Recep Temel Eskişehir’in

Hentbol’un en önemli

merkezlerinden biri olduğu vurgulayarak

“Biz daha sezon başında hentbola başladık.

Derneğimiz bile çok yeniydi. Ama Oman

teşkilatı olarak spora ve gençlerimize destek

vermemiz gerektiğini düşündük. Tüm

teşkilatımız ile gönüllü olarak bu işle emek

verdik. Taşın altına elimizi koyduk. Karşılığını

şampiyonluk ile almak çok mutlu etti.

Zaten de herkesin bildiği gibi bu şehir

Hentbolun hep önemli merkezlerinden biri.

İnşallah pandemi sonrasında Eskişehir

hentbol seyirciyle burada buluşup, yoğun

ve güzel bir atmosferde Süper Lig maçlarına

çıkmak istiyoruz. Son yıllarda Eskişehir

Süper ligde var oldu. Gerekli desteği

görmemesi nedeniyle bir boşluk oluşmuştu.

Biz de dernek olarak işe sahip çıktık.

İlk yıl sezona geç başlamamıza rağmen

Süper Lige çıktık. İnşallah Süper Ligde de

ilk 4 içinde yer alarak Avrupa Kupalarına

gitmek istiyoruz. Pandemisiz günlerde seyircili

maçlarla güzel bir

heyecan yaşatacağımızı

düşünüyoruz” dedi.

Osman Özoğlu ilki başardı

Hentbol Liglerinde birçok takımın mücadele

etmesinde pay sahibi olan Osman

Özoğlu, daha önce Mersin Mezitli Belediyespor,

Mersin Yenişehir Belediyespor,

Mersin Hentbol SK, Mersin Hantaş, Selkaspor

ve son olarak Ormanspor’un Süper

Lig’de yer almasını sağlayarak, kariyerine

birçok kulüp ismi eklemeye devam ediyor.

2020/21 sezonu Hentbol Erkekler 1.Ligi

şampiyonu Ormanspor oldu. Gelecek sezon

Süper Lig’de mücadele edecek olan Ormanspor’da,

Menajer Osman Özoğlu şampiyonluk

ile ilgili olarak “Şu anda alt ligden

alıp 6.defa Süper lige takım çıkartıyoruz.

Böyle bir olay Türkiye ilk kez bana nasip

oldu. Ama burada önemli olan başarıyı birlikte

sahiplenmek. Bu anlamda bizlere destek

olan herkese teşekkür ediyorum.

Eskişehir hentbolu seven bir kulüp kent.

Selkaspor’dan sonra Ormanspor ile böyle

Onlar şampiyonluğun mimarları…

Eskişehir’in yüz akı olmayı başardılar.

bir başarıyı yakalamaktan ötürü çok gururluyum.Ormanspor

ligde kalıcı olacaktır. Eskişehir

Gençliğine ve Türk hentboluna

hizmet edecektir. Bize bu sevinci yaşatan

başta Fatih Işık hocamız olmak üzere Tolunay

Akalın hocamız ve Sportif Direktörümüz

Burçin Albayrak ile oyunculara çok

teşekkür ediyorum. Bu sevinç Eskişehir’e

yakıştı”

“Emeğimizin karşılığını aldık”

Hentbol Erkekler 1.Ligi’nde şampiyon olan

ve Süper Lig’de mücadele etme hakkı elde

eden Eskişehir Ormanspor’da Sportif Direktör

Burçin Albayrak, emeklerinin karşılığını

aldıklarını dile getirdi.

Ormanspor’un kurulmasında büyük emekleri

olan Burçin Albayrak “Valla çok mutluyuz.

Bu duygunun tarifi yok! Bir sezonun

emeğini kupayla taçlandırdık. Belki başlangıçta

buralara geleceğimizi düşünmemiştik.

Üst sıraları hedefliyorduk ancak yeni kurulan

bir kulüp olarak şampiyonluğa ulaşmak

beklentilerimizin üzerinde oldu. Bunun

güzel bir aile ortamında planlı ve

programlı çalışmanın karşılığı

olarak düşünüyorum. Herkesin

emeğine sağlık. Recep başkanımız

başta olmak üzere tüm yönetimimize

ve şehrimize hayırlı

uğurlu olsun” dedi.

“Benim için çok özel”

Antrenör “Antrenörlük kariyerimde

ki ilk lig şampiyonluk kupası.

Benim için çok özel ve

gerçekten gurur doluyum. 24

Ağustos’ta başladığımız bu hikayeyi

yönetimimiz, teknik heyetimiz

ve oyuncu grubumuzla

şampiyonluk kupasıyla taçlandırdık.

Eskişehir Ormanspor’un adını

Süper lige yazdırdık. Farklı bir his

ve farklı bir duygu. Ben emeği

geçen herkese çok teşekkür ediyorum.

Tarım ve Orman Bakanımız,

Orman Genel Müdürümüz ile

Orman Bölge Müdürümüz Recep

Temel ve yönetim kurulumuz ile

Porsuk Spor Salonu çalışanlara

kadar bu başarıda herkesin

emeği var. Onurluyuz. Gururluyuz.

Bu şampiyonluk Eskişehir’e

hayırlı olsun” dedi

39


Şimşekler bu sezon iç sahada da başarılı olamadı.

>>

Eskişehirspor’un son

1,5 sezonu kelimelerle

tarif etmek

zor. Tarihin en

acı dönemini

geçiren ve en

kötü tablosunu

yaşayan Kırmızı

Şimşeklerin koca bir sezonu

yalnızca bir galibiyetle

kapatması tam bir

trajedi…

>>

Yıllardır büyük sıkıntılarla

boğuşan

kulüp, transfer yasakları

ve puan silme

cezalarının gölgesinde

alt yapıdan yetişen

genç

oyuncularıyla mücadele

ettiği TFF 1.Lige

kötü anı olarak hiç

unutulmayacak şekilde

veda etti…

>>

Bu sezon 34 maçta toplam

kalesinde 91 gol gören Kırmızı

Şimşekler rakip ağları

ise sadece 23 kez sarsabildi.

Eskişehirspor 34 maç 377

gün de galibiyet hasreti çekerek

yine tarihi tersten yazdığı

süreçte çıktığı 47 maçta

29 gol kaydeden Şimşekler

kendi ağlarında ise 120 gol

görerek ayrı bir rekora daha

imza attı.

Her maç aynı

sıkıntı vardı.

40

Saha içinde verilen sözler havada kaldı.


NE HALLERE DÜŞTÜK

Yıllardır Süper lig ve TFF 1.lig

de başarıyla mücadele eden

Eskişehirspor son iki sezon

gerçekten acınacak hala

düştü. Aslında bu sezon forma

giyen genç oyuncular fazla da

kızmamak gerek. Zaten transfer

tahtası açılsa, iyi paralar

olsa onların forma giyme

şansları hiç yoktu. Fakat onlarda

verilen şansı iyi

değerlendiremedi.

KOCA SEZONDA

1 GALİBİYET

34 hafta süren maratonu son

oynadığı Boluspor maçı ile

noktalayan Eskişehirspor

koca sezonda sadece

Bandırmaspor’u mağlup etti.

Ligde 1 galibiyet alan

Şimşekler 8 maçta berabere kalırken,

tam 25 karşılaşmada ise sahadan yenilgi

ile ayrıldı.

DİLE KOLAY 91 GOL

Bir çok maçta çok genç bir ekip ile

sahada yer alan Eskişehirspor

oldukça ağır yenilgiler alarak

taraftarını resmen kahretti. 34 maçta

toplam kalesinde 91 gol gören

Kırmızı Şimşekler rakip ağları ise

sadece 23 kez sarsabildi.-68 averaj

ile sezonu kapatan Eskişehirspor resmen

tarihe geçti.

377 GÜN GALİBİYET

ALAMADIK

Tarihin en kötü

34 maçta toplam kalesinde 91 gol gören Kırmızı

Şimşekler rakip ağları ise sadece 23 kez sarsabildi.

sezonun yaşayan Eskişehirspor 34

maç 377 gün de galibiyet hasreti

çekerek yine tarihi tersten yazdı.

Izdırap dolu geçen sezon da her maç

ayrı bir hikaye yaşanırken, anlı şanlı

tarihi sahip olan Eskişehirspor adeta

sezon boyunca rezilleri oynadı.

BASKI OLMAYINCA

Pandemi nedeniyle maçlar

taraftarsız olmadığı için

Eskişehirsporlu oyuncular için iç

saha maçları bile deplasmandan

farksız hale geldi. Tribünden

destek bu- lamayan oyuncular

baskı da

olmayınca rakipleri karşısında hiçbir

varlık gösteremedi.

BUDA AYRI BİR REKOR

Son 47 lig maçında 36 kez mağlup

olan Eskişehirspor 10 maçta beraberlik

alırken, sadece 1 kez galip

geldi. Bu 47 maçta 29 gol kaydeden

Şimşekler kendi ağlarında ise

120 gol görerek ayrı bir

rekora daha imza atıp resmen

tarihe geçti.

Eskişehirspor bu sezon ligde sadece Bandırmaspor’u

yenerek maç sonunda da büyük sevinç yaşadı.

41




Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!